10.07.2015 Views

E.Ü. HYO Dergisi Cilt 24 - Sayı 1 - 2008 - Hemşirelik Yüksekokulu

E.Ü. HYO Dergisi Cilt 24 - Sayı 1 - 2008 - Hemşirelik Yüksekokulu

E.Ü. HYO Dergisi Cilt 24 - Sayı 1 - 2008 - Hemşirelik Yüksekokulu

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

EGE <strong>Ü</strong>NĐVERSĐTESĐHEMŞĐRELĐK Y<strong>Ü</strong>KSEK OKULUDERGĐSĐ<strong>Cilt</strong>: <strong>24</strong> <strong>Sayı</strong>: 1 <strong>2008</strong>V


ISSN – 1300 – 3046<strong>Cilt</strong> <strong>24</strong>, <strong>Sayı</strong> 1 <strong>2008</strong>Yayın SahibiProf. Dr. Gülümser ARGON<strong>Hemşirelik</strong> Yüksek Okulu AdınaSorumlu MüdürProf. Dr. Ahsen ŞĐRĐNYayın Alt KomisyonuProf. Dr. Çiçek FADILOĞLU (Başkan)Prof. Dr. Gülümser ARGONProf. Dr. Alev DIRAMALIProf. Dr. Ayla BAYIK TEMELDoç. Dr. Zümrüt BAŞBAKKALDergi Yayın KuruluProf. Dr. Olcay ÇAM (Editör)Prof. Dr. Leyla KHORSHID (Editör Yrd)Prof. Dr. Ahsen ŞĐRĐNProf. Dr. Aynur ESENProf. Dr. Süheyla ALTUĞ ÖZSOYDoç. Dr. Zümrüt BAŞBAKKALDoç. Dr. Meryem YAVUZBasım YeriEge <strong>Ü</strong>niversitesi BasımeviBornova – ĐzmirBaskı Tarihi01.08.<strong>2008</strong>Yönetim YeriEge <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksek OkuluEge <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksek Okulu (E<strong>Ü</strong><strong>HYO</strong>) tarafındanyılda üç sayı/bir cilt olarak yayınlanır.HAKEMLĐ DERGĐVII


AÇIKLAMALARBu dergi 22 Ekim 1984 gün ve 18553sayılı Resmi Gazetede yayınlanan "<strong>Ü</strong>niversitelerdeDers Aracı Olarak KullanılanKitaplar, Teksirler ve Yardımcı DersKitapları Dışındaki Yayınlarla ĐlgiliYönetmelik" bağlamında yayınlanmaktadır.Yayın TürleriAdı geçen yönetmeliğin 2. ve 3. maddeleriuyarınca dergide eğitim ve araştırmaçalışmalarına paralel olarak orjinalaraştırma raporları, bilimsel taramayazıları, yeni bir yöntem veya tekniktanımlayan kısa bildiri yazıları ve çokönemli bilimsel çeviriler yayınlanabilir.Yayın HaklarıYayınlanacak yazıların bilim dil bakımındansorumluluğu yazarlara aittir.Yayın Kurulu gerekli değişiklik veyakısaltmaları yazardan isteyebilir veyayazarın izni alınarak içeriği bozmayacakdeğişiklikler yapabilir. Basılmayacakyazılar için bir ay içinde yazara bilgiverilir.


HEMŞĐRELĐK Y<strong>Ü</strong>KSEKOKULU DERGĐSĐDERGĐ HAKEM KURULUPROFESÖRLERAKBAYRAK NalanAKDEMĐR NuranAKSOY GülerAKYOLCU NerimanALGIER LaleARGON GülümserARSLAN HediyeAŞTI NesrinAŞTI TürkinazBAHAR ZuhalBAYIK TEMEL AylaBAYRAKTAR NurhanBED<strong>Ü</strong>K TülinBULDUKOĞLU KadriyeBUZLU SevimÇAM OlcayÇAVUŞOĞLU HicranÇĐMETE GülerDIRAMALI AlevDOĞAN SelmaENÇ NurayERDĐL FethiyeERDOĞAN SemraEROĞLU KafiyeESEN AynurEŞER ĐsmetETĐ ASLAN FatmaFADILOĞLU ÇiçekGÖKDOĞAN FerayGÖRG<strong>Ü</strong>L<strong>Ü</strong> SelmaGÖZ<strong>Ü</strong>M SebahatHATĐPOĞLU SevgiKANAN NevinKARADAKOVAN AyferKARANĐSOĞLU HacerKARATAŞ NimetKHORSHID LeylaKIZILKAYA BEJĐ NeziheKOCAMAN GülserenKÖM<strong>Ü</strong>RC<strong>Ü</strong> NuranNAHÇĐVAN NursenOCAKÇI AyşeOKUMUŞ HülyaOLGUN NerminÖZ FatmaÖZBAŞARAN FerdaÖZHAN ELBAŞ NalanÖZSOY SüheylaPASĐNLĐOĞLU TürkanPEK HaticePINAR RukiyeSABUNCU NecmiyeSAVAŞER SevimSEVĐĞ <strong>Ü</strong>mitSEVĐL <strong>Ü</strong>mranŞĐRĐN AhsenTAŞOCAK GülsünTERZĐOĞLU FisunULUSOY Filiz<strong>Ü</strong>ST<strong>Ü</strong>N BetsiDOÇENTLERABAAN SüheylaBAŞBAKKAL ZümrütÇELĐK SevilayDĐNÇ LeylaECEVĐT ALPAR ŞuleEMĐROĞLU Oya NuranERCĐ BehiceERDEMĐR FirdevsKARADAĞ AyişeKARADENĐZ GültenUÇAR HülyaYAVUZ MeryemYILDIRIM AytolonYILDIZ SuzanV


EditördenAraştırmalarĐÇĐNDEKĐLER- Hemşire ve Hekimlerin Ağrılı Hastaya Yaklaşımlarına Đlişkin HastalarınGörüşlerinin ĐncelenmesiA Study About Patients’ Views Related To Approaches Of The Nurses AndDoctors To The Patients In PainĐsmet EŞER, Leyla KHORSHID, Gülşah G<strong>Ü</strong>ROL ARSLAN ...................... 1-14- <strong>Hemşirelik</strong> Mesleğini Algılamada Đlk Klinik Uygulamanın EtkisiThe Effect Of The First Clinical Practice To The PerceptionOf NursingĐsmet EŞER, Leyla KHORSHID, Yıldız DENAT...................................... 15-26- Annelerin Uyguladığı Masajın Prematüre ve Düşük DoğumAğırlıklı Bebeklerin Büyüme Gelişmesine EtkisiThe Effect of Massage on Growth Development of PrematureInfants and Babies With Low Birth WeightSeher SARIKAYA KARABUDAK, Candan ÖZT<strong>Ü</strong>RK ............................... 27-42- <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong>ndaki Öğrencilerin <strong>Hemşirelik</strong> Mesleğive Eğitimi Đle Đlgili Görüş ve BeklentileriSchool Of Nursing Students’ Views And Expectations Related ToNursing Profession And EducationSemra <strong>Ü</strong>NL<strong>Ü</strong>, Gönül ÖZG<strong>Ü</strong>R, Aysun BABACAN G<strong>Ü</strong>M<strong>Ü</strong>Ş ..................... 43-56- <strong>Hemşirelik</strong> Öğrencilerinin Yaşam Kalitesi KonusundakiGörüşleri ve Yaşam DoyumlarıThe View Of Nursing Students Regarding To Quality Of Life AndTheir Life SatisfactionGönül ÖZG<strong>Ü</strong>R, Serap YILDIRIM, Gülcan ZĐYARETLĐ .......................... 57-65- Hemşirelerin Stresle Baş Etme Tarzları Đle DepresyonBelirti Düzeyleri Arasındaki ĐlişkiThe Relation Between Depression Symptomes’ Level And StresCoping Strategies Of NursesÇiğdem TATAR Y<strong>Ü</strong>KSEL, Gönül ÖZG<strong>Ü</strong>R .............................................. 67-82Derleme Yazılar- Bedenden Ruha: Pediatrik Konsültasyon Liyezon HemşireliğiFrom Body To Soul: Pediatric Consultation Liaison NursingFatma TAŞ, Seher SARIKAYA KARABUDAK, Bahire BOLIŞIK .............. 83-89- Cerrahi Hemşireliğinde Aile Merkezli YaklaşımFamily-Centered Approach In Perioperative NursingNurten TAŞDEMĐR, Meryem YAVUZ .................................................... 91-99VII


- Kan Transfüzyonunda Hemşirenin Dikkat Etmesi Gereken NoktalarImportant Points In Blood Transfusion For NurseFiliz ÖĞCE ......................................................................................101-112- Menstruasyon Sporcularda Günlük Yaşam Aktivitelerini Nasıl Etkiler?How Does Menstruation Impact The Activities Of Daily Living AmongSportswomen?Güliz ONAT BAYRAM, Aylin AKTAŞ .................................................113-121


Editörden Okura,Değerli Okuyucularımız,Okulumuzun dergisinin <strong>2008</strong> yılı ilk sayısını çıkarırken dergimizegösterilen yoğun ilgi nedeniyle, memnuniyetimizi bildirmek isterim.Ancak yayın sayısındaki artış hızıyla, derginin basım hızı paralelgidemediği için, yeni bilgileri aynı hızla ulaştırmamız biraz gecikmişoldu. Basım sürecindeki sıkıntılar <strong>Ü</strong>niversitemizde de yaşanmaktadır.Önümüzdeki sayılarda bu sıkıntıların aşılacağını, kaliteli yayınların enhızlı şekilde basılacağını ve çağdaş bilgilere meslektaşlarımızın hızlaulaşacağını ümit ediyorum.Bu sayıda 6 araştırma ve 4 derleme makale yer almaktadır.Makalelerin konuları çeşitlilik göstermekte olup, her biri hemşirelikaçısından önemli konulardır. Yeni konuların ele alınacağı makaleleriniziçin ışık tutacağını ümit ederek yazarlarımıza, hakemlerimize veokuyucularımıza sevgi ve saygılarımı sunarım.Prof. Dr. Olcay ÇAMEDĐTÖRm.olcay.cam@ege.edu.trolcaycam@yahoo.comĐletişim Mail Adresi:Özen DURAKOĞLUozen.durakoglu@ege.edu.trPosta Adresi: Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong>Yayın Đşleri 35100 Bornova/ĐZMĐRIX


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksek Okulu <strong>Dergisi</strong> <strong>24</strong> (1) : 1-14, <strong>2008</strong>HEMŞĐRE VE HEKĐMLERĐN AĞRILI HASTAYA YAKLAŞIMLARINAĐLĐŞKĐN HASTALARIN GÖR<strong>Ü</strong>ŞLERĐNIN ĐNCELENMESĐA STUDY ABOUT PATIENTS’ VIEWS RELATED TO APPROACHES OF THENURSES AND DOCTORS TO THE PATIENTS IN PAINProf.Dr. Đsmet EŞER* Prof.Dr. Leyla KHORSHID*Öğr.Gör.Dr. Gülşah G<strong>Ü</strong>ROL ARSLAN***E.<strong>Ü</strong>. <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Hemşirelik</strong> Esasları AD.**Celal Bayar <strong>Ü</strong>ni.Manisa Sağlık <strong>Yüksekokulu</strong>Bu araştırma, 3. Uluslararası ve 10. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Kongresinde Poster Bildiri olaraksunulmuştur 7-10 Eylül 2005, Đzmir AKMÖZETAmaç: Bu araştırma, hemşire ve hekimlerin ağrılı hastaya yaklaşımlarınailişkin hastaların görüşlerini ve beklentilerini incelemek amacıyla planlanmıştanımlayıcı bir çalışmadır.Gereç ve Yöntem: Araştırmanın örneklemini Temmuz-Eylül 2005tarihleri arasında Manisa Devlet Hastanesi dahili ve cerrahi servislerinde yatan,olasılıksız örneklem seçim yöntemiyle belirlenen, araştırmaya katılmayı kabuleden 117 ağrılı yetişkin hasta oluşturdu. Veriler araştırmacılar tarafındanhazırlanan anket formu ile toplandı. Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong>Bilimsel Etik Kurulu ve Manisa Devlet Hastanesi’nden izin alındı.Çalışmanın istatistiksel analizinde ki-kare testi kullanıldı.Bulgular ve Sonuç: Hastaların yaş ortalaması 45.1±14.8’dır. Hastaların%69.2’si kadın %68.4’ü evli, %54.7’si ortaokul veya altı eğitim düzeyindedir.Hastaların yarısından çoğu (%59.8) cerrahi servisinde yatmaktaydı. Hastalarınyarısından azının (%45.3) ağrısının nedenini bilmediği, %55.6’sında ağrıkesicilerin bazen etkili olduğu saptandı. Ağrılı hastaların %76.1’i ağrısıolduğunda hemşirenin, %65.8’i hekimin kendisiyle ilgilendiğini belirtti.Hastaların yaş gruplarına göre, ağrılarını hekim veya hemşireye sözelolarak ifade etme oranları arasında anlamlı fark olduğu saptandı (x²=9.29,p


Sonuç olarak, hastaların yaş, cinsiyet, eğitim, ekonomik durum ve ağrısıklığının hekim ve hemşirenin yaklaşımını etkilemediği saptandı (p>0.05).Hekim ve hemşirelerin hastaların ağrılarını dikkate aldıkları bulundu.Anahtar Kelimeler: Ağrı, hasta, hemşire yaklaşımı, hekim yaklaşımı.ABSTRACTObjective: This is a descriptive study that aimed to detect of patients’views about approaches of the doctors and nurses to the patients in pain.Methods: The sample of this descriptive study was consist of 117voluntary adult patients in pain who hospitilized, between the dates of July-September 2005 in internal and surgical clinics of Manisa State Hospital. The datacollected by means of questionnaire developed by the researchers. Approval toconduct the study was obtained from the hospital, the Ege University NursingHigh School Ethic Committe. In this study descriptive statistics and chi-square testwas used.Results: Mean age of the patients was 45.114.8 years. Most of thepatients (69.2%) were women, 68.4% were married, 54.7% were educated primaryschool or lower education level. More than half of the patients (59.8%) weretreated in surgical service. Less than half (45.3%) of the patients didn’t knowcause of their pain and analgesics are sometimes effective on the 55.6% of thepatients. Most of the patients (76.1%) in pain were stated that nurses hadregarded for them and, 65.8% of them expressed that the doctors had regardedfor them.According to the age groups of the patients it was determined that therewas a significant difference between stating their pain to the nurse or the doctor(x²=9.29, p


“Ağrı, hastanın söylediği şeydir, eğer söylüyorsa vardır.” (Ferrell ve ark.1991, Olgun ve Aslan 1998, Yürügen 2001). Etkili ağrı yönetimirehberlerinde de hastanın ağrı ifadesinin değerlendirilmesinin önemlibir kriter olduğu belirtilmektedir (Slack ve Faut-Callahan 1991).Ağrıyı dindirmek için öncelikle ağrının tanımlanması gerekir. Đyibir ağrı kontrolü hastayı rahatlatma ve yaşam kalitesini yükseltmeninyanı sıra komplikasyon insidansını ve hastanede yatma süresiniazaltmada etkilidir. Bu yönüyle ağrı kontrolü ağrının neden olduğumaddi kayıpların önlenmesi açısından da önemlidir. Ağrı kontrolündeekibin üç önemli üyesi hasta, hemşire ve hekimdir (Özer ve Bölükbaş2001, McMillan ve ark. 2000). Başarılı ağrı kontrolünde üyelerin her birifarklı yönlerden katkı sağlar. Hekim, hastanın fiziksel patolojisine göreilaç yazar; hemşire, hastanın tedaviye verdiği yanıtları değerlendirir;ağrılı hasta da ağrının seyri hakkında bilgi verir. Bu nedenle ağrınınfarmakolojik kontrolü multidisipliner bir yaklaşım gerektirir (Kocaman1994).Ağrı literatürü incelendiğinde, konuyla ilgili çalışmaların,hastaların ağrı deneyimi ve şiddeti ile ilaçların ağrı kontrolündekietkinliğini belirlemede yoğunlaştığı görülmektedir. Oysa hemen herkesinyaşamı boyunca birçok kez deneyimlediği ve çoğu zaman kendi kendinegidermeye çalıştığı ağrı sorunu ile başa çıkmak için hastaların hemşireve hekimlerden nasıl bir yaklaşım gördükleri ve bu konudakibeklentilerini gösteren çalışmaların olmadığı görülmektedir.Çalışma, hemşire ve hekimlerin ağrılı hastaya yaklaşımlarınailişkin hastaların görüşlerini incelemek amacıyla planlandı.GEREÇ VE YÖNTEMAraştırmanın evrenini Temmuz-Eylül 2005 tarihleri arasındaManisa Devlet Hastanesi dahili ve cerrahi servislerinde yatan hastalaroluşturdu. Bu hastalardan araştırmaya katılmayı kabul eden 117 ağrılıyetişkin hasta örneklemi oluşturdu. Verilerin toplanmasında,sosyodemografik bilgiler ve araştırmacılar tarafından ilgili literatürdoğrultusunda hazırlanmış hastaların ağrılı durumda hemşire vehekimlerden gördükleri yaklaşımları ve bu konudaki beklentileriniiçeren soru formu kullanıldı. Veriler araştırmacılar tarafındanhazırlanan anket formu ile toplandı. Çalışmanın istatistiksel analizindeki-kare testi kullanıldı.BULGULAR VE TARTIŞMAHastaların yaş ortalaması 45.1+14.8 olup, %69.2’si kadın (n=81),%68.4’ü (n=80) evli, %54.7’si (n=64) ortaokul ve altı eğitim düzeyindedir.Hastaların %59.8’i (n=70) cerrahi servisinde yatmaktaydı.3


Hastaların yarısına yakınının (%45.3) ağrısının nedenini bilmediğisaptandı. Bunun, hastaların sağlık ekibi üyeleri tarafından hastalıklarıhakkında yeterince bilgilendirilmemelerinden kaynaklandığı düşünülmektedir.Hastaların %55.6’sında ağrı kesicilerin bazen etkili olduğubulundu. Yeterli ağrı kontrolünün sağlanamadığını görülmektedir.Yetersiz ağrı kontrolü klinik uygulamada yaşanan eski ve yaygın birsorundur (Beck ve Falkson 2001). Ağrıları olduğunda hastaların;%76.1’i hemşirenin, %65.8’i hekimin ilgilendiğini belirtti. Hastalarınağrısı ile daha çok hemşirelerin ilgilenmesinin, analjezik uygulaması veağrı izleminin hemşirelerin sorumluluğunda olmasından kaynaklandığıdüşünülmektedir.Tablo 1. Hastaların Ağrı Deneyimleri Đle Ağrı Kontrolüne Đlişkin Hemşire Ve HekimlerdenKarşılaştıkları Yaklaşımların DağılımıHemşire ve Hekimin Ağrılı Hastaya Yaklaşımı <strong>Sayı</strong> %Hekimi çağırıp, önerdiği ağrı 34 29.1Ağrılı hastayahemşirenin yaklaşımıkesici ilacı veriyorAğrı kesici ilaç veriyor 87 74.4Ağrıyı değerlendiriyor 33 28.2Hemşireden ilaç48 50.0uygulamasının istiyorAğrılı hastayaAğrı kesici ilaç veriyor 25 26.0hekimin yaklaşımı Ağrıyı değerlendiriyor 12 12.5Benimle konuşarakrahatlamamı sağlıyor11 11.5* Birden fazla yanıt verildiğinden yüzdeler her ifade ile ilgili n üzerinden alınmıştır.Tablo 2. Hastaların Ağrı Deneyimleri Đle Ağrı Kontrolüne Đlişkin Hemşire Ve HekimlerdenBekledikleri Yaklaşımların DağılımıAğrılı Hastanın Hemşire ve Hekimden BeklediğiYaklaşım<strong>Sayı</strong> %Psikolojik destek sağlaması 40 34.2Hekime haber vererek ilaç43 36.8Hastanın ağrısıvermesiolduğundaAğrının nedenini ortadan38 32.5hemşiredenkaldırmasıbeklediği yaklaşımPozisyon değiştirmesi ve<strong>24</strong> 20.5masaj uygulamasıPsikolojik destek sağlaması 43 36.8Hastanın ağrısı Đlaç vermesi 95 81.2olduğundahekimden beklediğiyaklaşımAğrının nedenini ortadankaldırmasıPozisyon değiştirmesi vemasaj uygulaması563150.426.5*Birden fazla yanıt verildiğinden yüzdeler her ifade ile ilgili n üzerinden alınmıştır.4


Tablo 3. Hastalara Göre Hemşire ve Hekimlerin Ağrılı Hastaya Yaklaşımlarını EtkileyenFaktörlerin DağılımıHemşirenin ağrılı hastayayaklaşımını etkileyenfaktörlerHekimin ağrılı hastayayaklaşımını etkileyenfaktörlerHastalara göre; <strong>Sayı</strong> %Kişilik yapısı 54 46.2Psikolojik durumu 56 47.9Đş yükü/yorgunluk 74 63.2Bireysel ağrı deneyimi 30 25.6Kişilik yapısı 54 46.2Psikolojik durumu 56 50.4Đş yükü/yorgunluk 76 65.0Bireysel ağrı deneyimi 31 26.5* Birden fazla yanıt verildiğinden yüzdeler her ifade ile ilgili n üzerinden alınmıştır.Amerikan Ağrı Derneği ve Amerikan Geriatri Derneği ağrıdeğerlendirmesinde altın standartlardan birinin, hastanın ağrısını sözelolarak ifade etmesi olduğunu belirtmektedirler (Herr 2002). Buçalışmada, hastaların %52.1’inin (n=61) ağrısını davranışsal,%47.9’unun (n=56) ise sözel olarak ifade ettikleri bulundu. Chung vearkadaşları (1999) çalışmalarında hastaların %46.2’sinin ağrılarını ifadeetmekten çekindiğini, Pederson ve Paran (1999) ise hastaların ağrılarınısözel olarak ifade ettiklerini saptamışlardır. Hastaların ağrıdeğerlendirmesinde en önemli öge olan ağrının sözel olarak ifadeedilmesinden çok davranışsal ifadeleri kullandıkları görülmektedir.Literatürde belirtildiği gibi hastalar, iyi hasta olma, özellikle kültüreletkenler ile ağrıya katlanma eğilimi gösterebilmektedir (Kuğuoğlu 2006,Kocaman 1994, Potter ve Perry 1993).Hastaların büyük çoğunluğu (%74.4) ağrısı olduğunda hemşirelerinağrı kesici ilaç verdiklerini, küçük bir oranı ise ağrıyı değerlendirdiğinibelirtti (Tablo 1). Hemşirelerin ağrı yönetimi konusunda ağrıdeğerlendirme gibi bağımsız fonksiyonlarını yerine getirmeyip, bağımlıfonksiyonlarla sınırlı kaldıkları görülmektedir. Oysa ağrı yönetimi ağrıdeğerlendirmesi ile başlar (Kocaman 1994). Hemşirelerin bilgi vedavranışlarındaki yetersizlikler etkisiz ağrı yönetiminin bir nedeniolarak gösterilmektedir (Rond ve ark. 2000).Hastanın ağrısı olduğunda, hekimlerin çoğunluğunun ilaçuyguladığı, %11.5’inin ise hasta ile konuşarak rahatlamasını sağladığısaptandı (Tablo 1). Đlaç uygulaması, ağrı kontrolünde hastalarınhekimden bekledikleri bir yaklaşımdı (Tablo 2). Bu durumun hekiminilaç istemi verme yetkisine sahip olması ve ilaç dışı yöntemleri pratikteyaygın olarak kullanmamalarından kaynaklandığı düşünülmektedir.Hemşire ve hekimlerin ağrı giderilmesi amacıyla en fazla ilaç verdiklerigörülmektedir (Tablo 1). Hekimlerin ilaç vermesi hastaların hekimlerdenbekledikleri bir yaklaşımdı (Tablo 2). Ancak, hastalar hekim vehemşirelerden ağrılarını ortadan kaldırmaları ve psikolojik destek,masaj, pozisyon değiştirme gibi ilaç dışı ağrı giderme yöntemlerini5


uygulamalarını da beklemektedir (Tablo 2). Hastaların, hemşire vehekimlerden bekledikleri ve karşılaştıkları yaklaşımlar arasında farkolduğu görülmektedir. Ayrıca, hastaların ağrı nedeninin ortadankaldırılması ve ilaç verilmesi konusunda hekimlerden beklentilerininhemşirelere göre daha yüksek olması (Tablo 2) hekimin tedavi edici rolüile ilişkili olabilir. Özer ve arkadaşları (2006) hemşirelerin %52.5’ininkliniklerinde ağrılı hastalar için ilaç dışı bir yöntem istemindebulunulmadığını ifade ettiklerini saptamışlardır.Hastalar, hemşire ve hekimlerin ağrıya yaklaşımlarını en fazlaetkileyen faktörün iş yükü/yorgunluk ikincisinin ise psikolojik durumolduğunu belirttiler (Tablo 3). Sağlık personelinin tükenmişlik sorunuyaşadığı ve bu durumun hastaya verilen hizmeti etkilediği bilinmektedir(Çimen 2002, Aslan ve Aslan 1997).Hastaların yaş grubuna göre, ağrılarını hekime veya hemşireyesözel olarak ifade etme oranları arasında anlamlı fark olduğu saptandı(x²=9.29, p


kesici ilacı verme” yaklaşımında olduğu, diğer bir deyişle ağrı yönetimikonusunda hekimi karar verici, hemşirenin ise uygulayıcı olarak rolaldığı düşünülmektedir.Tablo 5. Hastaların Ağrı Kesicilerin Etki Etme Durumu ve Ağrı Sürelerine Göre Hemşireve Hekimlerin Ağrı Kontrolüne Yaklaşımlarının KarşılaştırılmasıYanıtlar Hemşire hekime haber verip, Hemşire ağrı kesici ilaç veriyorönerdiği ağrı kesici ilacı veriyorÖzellikler % Test p % Test pAğrıEtkili 23.5 Etkili 34.5kesicilerin Etkisiz 23.5 X²: 14.68Etkisiz 4.6 X²: 8.13.001.017etkisi BazenSd: 0.83BazenSd: 0.9452.960.9etkilietkiliAğrıAkut 44.1 X²: 4.00Akut 37.9 X²: 4.41.045süresi Kronik 55.9 Sd: 0.50Kronik 62.1 Sd: 0.46.036Araştırmada hastaların aldıkları ağrı kesicilerin etkili olmadurumlarına göre hemşirenin “hekime haber verip, önerdiği ağrı kesiciilacı verdiğini” belirtme oranları arasında anlamlı fark olduğu saptandı(p


Hastaların ağrı sürelerine göre hemşirenin “hekime haber verip,önerdiği ağrı kesici ilacı vererek ilgilendiği”ni belirtme oranları arasındaanlamlı fark olduğu saptandı (p


(p


Tablo 6. Hastaların Ağrı Kesicilerin Etki Etme Durumuna Göre Hekim Ve Hemşirenin Ağrılı Hastaya Yaklaşımında Etkili OlduğunuDüşündükleri Faktörün KarşılaştırılmasıYanıtlar Hekimin kişilik yapısı Hemşirenin kişilik yapısı Hemşirenin bireysel ağrı deneyimiÖzellikler % Test p % Test p % Test pEtkili 50.0 Etkili 51.9 Ortaokul ve 38.7Ağrıkesicilerinetkisi Etkisiz 9.3X²: 9.57Sd: 0.95.008Etkisiz 5.6X²: 11.19Sd: 0.97.004 EğitimdurumualtıLise veüzeri 61.3X²: 4.35Sd: 0.49.030Bazenetkili40.7Bazenetkili42.6Tablo 7. Hastaların Ağrı Kesicilerin Etki Etme Durumu ve Ağrı Sürelerine Göre Ağrı Kontrolünde Daha Etkili Olacağını Düşündükleri Hemşireve Hekim Yaklaşımlarının KarşılaştırılmasıYanıtlarHekimin ağrının nedenini ortadan kaldırmasıÖzellikler % Test pAğrı kesicilerin etkisiEtkili 31.6Etkisiz 7.4X²: 6.19.045Bazen etkili 61.1Sd: 0.9810


Tablo 8. Hastaların Eğitim Durumuna Göre; Ağrısı Olduğunda Daha Etkili Olacağını Düşündükleri Hemşire ve Hekim UygulamalarınınKarşılaştırılmasıHemşirenin pozisyon ve masaj uygulamasıHekimin kendisi ile konuşarak rahatlamasını sağlamasıÖzellikler % Test p % Test pEğitim durumu Ortaokul ve altı 37.5 X²: 3.60 .047 Ortaokul ve altı 81.8 X²: 3.60 .048Lise ve üzeri 62.5 Sd: 0.49Lise ve üzeri 18.2 Sd: 0.40Hekimin ilaç vererek ağrıyı gidermesiHekimin psikolojik destek sağlama tekniklerini kullanmasıÖzellikler % Test p % Test pEğitim durumu Ortaokul ve altı 58.9 X²: 3.67 .047 Ortaokul ve altı 37.2 X²: 8.39 .007Lise ve üzeri 41.1 Sd: 0.30Lise ve üzeri 62.8 Sd: 0.50Tablo 9. Hastaların Hastalık Durumu ve Yaşadıkları Ağrı Sıklığına Göre; Hemşire ve Hekimlerin Ağrılarına Yaklaşımlarında Etkili OlduğunuDüşündükleri Faktörlerin KarşılaştırılmasıYanıtlar Hemşirenin ağrılı hastaya yaklaşımında“bireysel psikolojik durumunun etkiliolduğu”nu belirtmeHekimin ağrılı hastaya yaklaşımında “bireysel psikolojik durumunun etkiliolduğu”nu belirtmeHekimin ağrılı hastaya yaklaşımında“bireysel ağrı deneyiminin etkiliolduğu”nu belirtmeÖzellikler % Test p % Test p % Test pAğrı Sıklığı Sık sık 28.6 Sık sık 33.9 Sık sık 29.0Nadiren 71.4 X²: 9.85Sd: 0.84.003 Nadiren 66.1 X²: 4.54Sd: 0.84.041 Nadiren 71.0 X²: 3.63Sd: 0.85.04411


SONUÇLARSonuç olarak; hastaların yarısından fazlasının ağrılarını davranışsalolarak ifade ettikleri saptandı. Hemşirelerin büyük bir çoğunluğunun,ağrısı olduğunda hastalara ağrı kesici ilaç verdiği, ancak hastalarınilacın yanı sıra hemşirelerden psikolojik destek, masaj, pozisyondeğiştirme gibi ilaç dışı ağrı giderme yöntemlerini beklediği saptandı.Hekimlerin de ağrılı hastalara ağrı kesici ilaç verdikleri ve bu yaklaşımınhastaların beklentisini karşıladığı bunun yanı sıra hastalarınhekimlerden de ilaç dışı yöntemler uygulamalarını bekledikleri görüldü.Yaş, eğitim, hastalık durumu, ağrı sıklığı, süresi, ağrı kesicilerinetkisi değişkenlerinin hastaların ağrılı durumda karşılaştıklarıyaklaşımları ve beklentilerini değerlendirmesinde etkili olduğu saptandı.Bu verilerin ışığı altında:ÖNERĐLERHastaların ağrılarını sözel olarak ifade etmeleri için desteklenmesi,hemşire ve hekimlerin ağrı değerlendirmesinde hastaların davranışsalifadelerinin de değerlendirilmesi,Sağlık bakım hizmetlerinin kalitesini yükseltmek için hemşire vehekim sayısının hasta sayısına orantılı olarak arttırılmasının sağlanması,Hizmetiçi eğitimin yanı sıra hemşire ve hekimlerin çalışma ortamınınstresini tolere edebilme, uyumlarını arttırabilme ve kişilik gelişimlerinisağlayabilmeleri için eğitim programlarının planlanması,Hemşire ve hekimlere disiplinlerarası bir organizasyonla ağrıyıdeğerlendirme, ağrıyla başa çıkma yöntemleri konusunda hizmetiçieğitim verilmesi,<strong>Ü</strong>lkemizde toplumun ağrı kontrolü konusundaki tutumlarının,ağrıya yaklaşım konusunda hemşire ve hekimlerden beklentilerininbelirlenmesi amacıyla geniş tabanlı çalışmalara gereksinim olduğugörüşündeyiz.KAYNAKLAR1. Aslan F. E. (2002) Ağrı Değerlendirme Yöntemleri. Cumhuriyet <strong>Ü</strong>niversitesi<strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Dergisi</strong>, 6(1): 9-16.1. Aslan S. H., Aslan R. O. (1997) Hekimlerde Tükenmede Cinsiyetle Đlişkili Etmenler.Çukurova <strong>Ü</strong>niversitesi Tıp Fakültesi <strong>Dergisi</strong>, 22(2): 132-136.12


2. Bağdatlı Aydın H., (2002) Hemşirelerin ve Kanserli Hastaların AğrıDeğerlendirmelerinin Karşılaştırılması. Ege <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü<strong>Hemşirelik</strong> Programı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.3. Beck SL, Falkson G (2001) prevalance and management of cancer pain in Southafrica. Pain oct. 94(1): 75-84.4. Chung T.K., French P., Chan S. (1999) Patient-related Barriers to Cancer PainManagenet in A Palliative Care Setting in Hong Kong. Cancer Nursing, 22(3): 196-203.5. Çimen M. (2002) Maslach Tükenmişlik Ölçeği Sağlık Personeli Türkiye NormlarınınSilahlı Kuvvetler Sağlık Personeli Tükenmişlik Puanları Đle Karşılaştırılmalı OlarakĐncelenmesi. Toplum ve Hekim, 17(13): 212- 216.6. Faries J.E., Mills D.S., Philips K.D. et all. (1991) Systematic Pain Records and TheirImpact on Pain Control. Cancer Nursing, 14(6): 306-313.7. Ferrell B. R., Eberts M. T., McCaffery M., Grant M. (1991) Clinical Decision Makingand Pain. Cancer Nursing, 14(6): 289-297.8. Herr K. (2002) Pain Assessment in Cognitively Impaired Older Adults. AJN December102(12): 68.9. Đşsever H., Aslan F. E., Özyalçın S., ve ark. (1998) Bireylerin Yaşadıkları Bölgeler veAğrı ile baş etme Yöntemleri Arasındaki Đlişki. Ağrı <strong>Dergisi</strong>, 10(2): 42-60.10. Kocaman G. (1994) Ağrı: <strong>Hemşirelik</strong> Yaklaşımları. Saray Tıp Kitabevleri, Đzmir.11. Kocaman G., Karayurt Ö. (2001) Postoperatif Ağrının Hasta ve Hemşireler TarafındanDeğerlendirilmesi. 3. Ulusal Cerrahi Kongresi, Đstanbul.12. Kourbani E. P., Tafas C. A., McDonald D. D., et al. (2004) Personal and ProfessionalPain Experiences and Pain Management Knowledge Among Greek Nurses.International Journal of Nursing Studies, 41: 345-354.13. Kuğuoğlu S. (Editör: Eti Arslan F.) (2006) Ağrı Algısını Etkileyen Faktörler. AğrıDoğası ve Kontrolu. Avrupa Tıp Kitapçılık Đstanbul, s: 51-59.14. Miller C., Newton S. E. (2006) Pain Perception and Expression: The Influence ofGender, Personal Self-Efficacy, and Lifespan Socialization. Pain ManagementNursing, 7(4): 148-152.15. Nash R., Edwards H., Nebauer M. (1993) Effect of Attitudes, Subjective Norms andPerceived Control on Nurses’ Intention to Assess Patients’ Pain. Journal of AdvancedNursing, 18: 941-947.16. Olgun N., Aslan F. E. (1998) Hemşire ve Hekimlerin Ağrıya Yaklaşımları. Ağrı <strong>Dergisi</strong>,10(1): 32-36.17. Özer N., Bölükbaş N. (2001) Postoperatif Dönemdeki Hastaların Ağrıyı Tanımlamalarıve Hemşirelerin Ağrılı Hastalara Yönelik Girişimlerinin Đncelenmesi. Atatürk<strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Dergisi</strong>, 4(1): 7-17.18. Özer S., Akyürek B., Başbakkal Z. (2006) Hemşirelerin Ağrı ile Đlgili Bilgi, Davranış veKlinik Karar Verme Yeteneklerinin Đncelenmesi. Ağrı, 18(4): 36-43.19. Pederson C., Paran L. (1999) Pain in Adullt Recipients of Blood or MarrowTransplant. Cancer Nursing, 22(6): 397-407.20. Potter P. A., Perry A. G. (1993) Surgical Client:Fundamentals of Nursing-Concepts,Process and Practice, Third. Edition, St. Louis, Mosby Year Book Inc., s.1182.13


21. Rond M. E. J., Wit R., Van Dam F. S. A. M., Van Campen B. T. M. et all. (2000) APain Monitoring Program for Nurses: Effects on Nurses’ Pain Knowledge and Attitude.Journal of Pain and Symptom Management, 19(6): 457-467.22. Slack J., Faut-Callahan M. (1991) Pain Management. Nursing Clinics of NorthAmerica, 26(2): 463-474.23. Yürügen B. (2001) Ağrı ve Opioid Analjeziklerin Kullanımına Bağlı Olarak OrtayaÇıkan Komplikasyonlarda <strong>Hemşirelik</strong> Yaklaşımları. Atatürk <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong><strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Dergisi</strong>, 4(1): 1-6.14


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksek Okulu <strong>Dergisi</strong> <strong>24</strong> (1) : 15-26, <strong>2008</strong>HEMŞĐRELĐK MESLEĞĐNĐ ALGILAMADA ĐLK KLĐNĐK UYGULAMANINETKĐSĐTHE EFFECT OF THE FIRST CLINICAL PRACTICE TO THE PERCEPTIONOF NURSINGProf.Dr. Đsmet EŞER Prof.Dr. Leyla KHORSHIDAr.Gör.Dr. Yıldız DENATE.<strong>Ü</strong>. <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Hemşirelik</strong> Esasları AD.“23-26 Mayıs 2007- 2nd International Nursing Conference in Kosovo” Poster Bildiriolarak sunulmuştur.ÖZETAmaç: Çalışmanın amacı ilk klinik uygulamanın hemşirelik mesleğinialgılamaya etkisini belirlemektir.Gereç ve Yöntem: Çalışmanın örneklemini Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong><strong>Yüksekokulu</strong> 2004–2005 öğretim yılında ilk kez klinik uygulamaya çıkan 111birinci sınıf öğrencisi oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında “Birey TanıtımFormu” ile “<strong>Hemşirelik</strong> Mesleğini Algılama Ölçeği” (HMAÖ) kullanılmıştır. Ölçek“Mesleki Nitelikler” ve “Mesleki Statü” olmak üzere 2 alt ölçekten oluşmuştur.Birey Tanıtım Formu ve HMAÖ öğrencilere teorik derslerin sonunda ilkklinik uygulamaya çıkmadan önce ve klinik uygulama sonunda olmak üzere ikikez uygulanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde; sayı ve yüzdelik dağılımı ileiki eş arasındaki farkın önemlilik testi kullanılmıştır.Bulgular ve Sonuç: Çalışmada, HMAÖ toplam puan ortalaması; klinikuygulama öncesi 86.36 ±10.93 iken, klinik uygulama sonrası 87.97 ± 7.17olarak saptanmıştır. Öğrencilerin klinik uygulama öncesi ve sonrası HMAÖpuan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır(p>0.05). Klinik uygulama öncesi ve sonrası ölçeğin “Mesleki Nitelikler” alt ölçekpuan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmasına(p0.05).Çalışma sonucunda ilk klinik uygulamanın hemşirelik mesleğinin meslekiniteliklerini algılamada etkili olduğu saptanmıştır. Bu doğrultuda öğrencilerinhemşirelik mesleğini algılamalarının olumlu yönde geliştirilmesi için klinikeğitimin özenle planlanması, bilgili, deneyimli öğrenciye rol modeli öğretimelemanlarının rehberlik ve danışmanlığında yürütülmesi önerilebilir.Anahtar Kelimeler: <strong>Hemşirelik</strong>, klinik uygulama, hemşireliği algılama.15


ABSTRACTObjective: The aim of this study was to identify the effect of the firstclinical practice to the perception of nursing.Methods: The sample of this study is the 111 students of Ege UniversitySchool of Nursing who first clinically practiced in 2004-2005 education year. Fordata collection, “Personal Identification Form” and “Perception of NursingProfessional Scale” (PNPS) is used. Scale has 2 sub-scale: “Professional Qualities”and “Professional Statute”.Personal Identification Form and PNPS were applied to the students twice,once at the end of the theoretical lessons before their clinical practice and at theend of the clinical practice. The percentages and the Paired-Samples T Test wereused in the analysis of the data.Results: In this study, it was seen that PNPS total point mean was87.97±7.17 after the clinical practice while it was 86.36±10.93 before the clinicalpractice. There was no statistically meaningful difference between PNPS meanpoints of the students before and after the clinical practice (p>0.05). Before andafter the clinical practice, although there was a statistically meaningful differencebetween the “Professional Qualities” sub-scale mean points (p0.05)Conclusion: In conclusion, it was assigned that the first clinical practiceaffects the perception of professional qualities of nursing. In this sense, in order todevelop the students’ perception of nursing profession positively, it can berecommended that the clinic training be meticulously planned and provided to theknowledgeable and experienced students under the quidance and counseling ofrole-model teaching staff.Key Words: Nursing, clinical practice, perception of nursingGĐRĐŞMeslek seçiminde, mesleğe uyum sağlamada ve verimli bir çalışmayaşamı sürdürmede o mesleğe ilişkin olumlu bir görüş ve tutuma sahipolmak mesleğin gelişimi açısından önemlidir (Demirkıran ve ark. 2005).Meslek bilincinin temeli okul yaşamı sırasında atılır, tüm meslekyaşamı boyunca devam eder ve meslek üyesinin mesleki felsefesininkristalleşmesini sağlar (Bilecan ve ark. 2005, Özsoy ve ark 1999, Ulusoy1992). Öğrencilerin meslek bilinciyle yeterince donanmış olarak çalışmaortamına atılmaları bu bilincin daha hızlı olgunlaşmasına, profesyonelliğinve hemşirelik eğitiminin gelişmesine neden olur (Demirkıran veark. 2005, Özsoy ve ark 1999, Ulusoy 1992).Toplumdaki önyargılarla ve mesleği tanımadan hemşirelik eğitiminebaşlayan öğrencilerin okula ilk başladıklarında mesleğe ilişkin tutarlı birgörüşe sahip olmaları beklenmemektedir (Dereli ve Demir 1998).Öğrencilerin meslekle ilgili düşünceleri, aldıkları teorik ve uygulamalı16


eğitimler sonrasında olumlu ya da olumsuz yönde değişebilmektedir(Erdemir 1997, Karadakovan 1996).<strong>Hemşirelik</strong> eğitimi kuramsal ve uygulamalı öğretim ve öğrenimikapsar (Kanan ve ark. 1990, Oktay 1989, Özgür ve ark. 1997).Uygulamalı eğitimin önemli bir bölümünü oluşturan klinik eğitim,hemşirelik müfredatının da önemli bir parçası (Dunn and Hansford1997) olup; öğrencilerin hemşirelik mesleğinde varolan değer, tutum,bilgi ve becerilerin kullanılmasında yeterlilik kazanmasını, öğrenciliktenprofesyonelliğe geçmelerini sağlamayı amaçlamaktadır (Atalay ve ark.1994, Dunn and Hansford 1997, Karaöz 2003, Özcan ve ark. 1997).Öğrenciler klinik uygulamalar sırasında hemşirelerin sağlık ekibi, hastave ailesi ile ilişkilerini gözlemlerler aynı zamanda klinik hemşireleri,sağlık ekibi üyeleri, hasta ve ailesi ile iletişim kurar ve onlardan geribildirim alırlar. Dolayısıyla öğrenciler daha ilk klinik uygulamalarındameslekleriyle daha yakından tanışmakta, mesleklerinin sağlık ekibiiçindeki yerini kavramaya başlamakta ve hemşirelik mesleğine yönelikalgılamaları değişebilmektedir (Ulupınar ve Ekizler 1997, Khorshid veark. 1992). Bu nedenle öğrencilerin mesleklerini algılamalarında ilkklinik deneyimlerinin önemli bir role sahip olduğu düşünülmektedir.GEREÇ VE YÖNTEMÇalışma, ilk klinik uygulamanın hemşirelik mesleğini algılamayaetkisini belirlemek amacıyla planlanmıştır.Çalışmanın evrenini ve örneklemini 2004 – 2005 öğretim yılındaEge <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong>’nda öğrenim gören ve ilk kezklinik uygulamaya çıkan 160 birinci sınıf öğrencisinin oluşturmasıplanlanmış fakat çalışmanın yapıldığı günlerde okula gelen vearaştırmaya katılmayı kabul eden 111 öğrenci araştırmanın örnekleminioluşturmuştur.Verilerin toplanmasında “Birey Tanıtım Formu” ve “<strong>Hemşirelik</strong>Mesleğini Algılama Ölçeği” kullanılmıştır. Öğrencilerin hemşirelik mesleğinialgılamalarını ölçmek için Eşer ve arkadaşları (2006) tarafındangeliştirilen “<strong>Hemşirelik</strong> Mesleğini Algılama Ölçeği” (HMAÖ)kullanılmıştır. Ölçek 5’li likert tipi bir ölçek olup 22 maddeden ve iki altölçekten oluşmaktadır; “Mesleki Nitelikler” ve “Mesleki Statü”. MeslekiNitelikler alt boyutu; <strong>Hemşirelik</strong> yoğun iletişim, fedakarlık gerektiren,bağımsız uygulamaları olan, bilgiye, beceriye dayalı, doyum verici,yorucu, stresli, çalışma koşulları ağır, ekip çalışması, teknolojikullanımı, problem çözme becerilerinin kullanımını ve yükseköğrenimgerektiren, bilime dayalı meslektir gibi mesleğin pek çok yönleriniaçıklayan ifadeleri içermektedir. “Mesleki Statü” alt boyutu isehemşireliğin diğer sağlık meslekleri arasındaki konumunu, prestijini,17


toplumdaki yerini içeren ifadelerden oluşmaktadır. Ölçeğin CronbachAlpha kat sayısı 0.83 ve alt ölçeklerin Cronbach Alpha kat sayıları ise“Mesleki Nitelikler” için 0.85, “Mesleki Statü” için 0.79 bulunmuştur.Ölçeğin en yüksek puanı 110, en düşük puanı 22 olup, “MeslekiNitelikler” alt boyutunun (17 madde) en yüksek puanı 85, en düşükpuanı 17, “Mesleki Statü” alt boyutunun en yüksek puanı 25, en düşükpuanı 5’tir. Ölçekten elde edilen toplam puanın yükselmesi meslekalgısının olumlu yönde olduğunu göstermektedir.Birey Tanıtım Formu ve <strong>Hemşirelik</strong> Mesleğini Algılama Ölçeğiöğrencilere teorik derslerin sonunda klinik uygulamaya çıkmadan önceve klinik uygulama sonunda olmak üzere iki kez uygulanmıştır.Verilerin değerlendirilmesinde; sayı ve yüzdelik dağılımı ile iki eşarasındaki farkın önemlilik testi kullanılmıştır.Araştırmanın yapılabilmesi için Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong><strong>Yüksekokulu</strong>’ndan ve okulun Etik Kurulu’ndan yazılı, çalışmanınuygulanması sırasında ise öğrencilerden sözel izin alınmıştır.BULGULAR VE TARTIŞMAAraştırmada öğrencilerin %59.3’üne (111öğrenci) ulaşılmıştır.Araştırma kapsamına alınan öğrencilere ait tanıtıcı özellikler Tablo 1’deverilmiştir.Tablo 1: Öğrencilerin Tanıtıcı Özelliklerine Göre DağılımıÖğrencilere Đlişkin Tanıtıcı ÖzelliklerYaş <strong>Sayı</strong> %17-20 70 63.121-<strong>24</strong> 41 36.9Mezun Olduğu OkulLise 35 31.5Anadolu Lisesi 34 30.6Süper Lise 42 37.9Uzun Süre Yaşadığı YerKöy/Belde 18 16.2Đlçe 35 31.5Şehir 21 18.9Büyük Şehir 37 33.3Toplam 111 100Araştırmaya katılan öğrencilerin yaş ortalaması 20.14±1.09 olup;öğrencilerin %63.1’inin 17-20 yaş grubunda, %37.9’unun süper lisemezunu olduğu saptanmıştır (Tablo 1). Yapılan pek çok çalışmada <strong>HYO</strong>öğrencilerinin düz lise mezunu olduğu saptanmış olup (Akbaş ve ark2003, Atalay 1988, Fadıloğlu ve ark. 1999, Dereli ve Demir 1998, Karaöz1997, Özsoy ve ark. 1999, Öztürk ve Bahçecik 2003, Torun ve ark 2003,18


Turgay ve ark. 2005) bizim çalışmamızda öğrencilerin çoğunluğununsüper lise ve Anadolu Lisesi mezunu olması hemşirelik yüksekokuluöğrencilerinin niteliğinin olumlu yönde değiştiğini göstermektedir.<strong>Ü</strong>niversite sınav sisteminin değişmesinin, öğrencilerin üniversite sınavıpuanları açıklandıktan sonra aldıkları puana göre tercih yapmalarınında bu sonucu etkilediği düşünülmektedir.Araştırmamızda öğrencilerin %33.3’ünün uzun süre büyükşehirde yaşadığı saptanmıştır. Benzer çalışmalarda da hemşirelikyüksekokulu öğrencilerinin uzun süre bir il merkezinde yaşadıklarıgörülmektedir (Akbaş ve ark. 2003, Bayık ve ark 1999, Turgay ve ark.2005).Tablo 2: Öğrencilerin Ailelerine ĐlişkinTanıtıcı Özelliklerinin DağılımıAileye Đlişkin Tanıtıcı ÖzelliklerAnnenin Eğitim Durumu <strong>Sayı</strong> %Okur yazar ve ilkokul 77 69.4Ortaokul 15 13.5Lise ve yüksekokul/fakülte 19 17.1Babanın Eğitim DurumuĐlkokul 50 45Ortaokul 17 15.3Lise ve yüksekokul/fakülte 44 39.7Ailenin Gelir DüzeyiGelir giderden az <strong>24</strong> 21.6Gelir gidere eşit 81 73.0Gelir giderden fazla 6 5.4Ailede Sağlık Çalışanı Bulunma DurumuVar 14 12.6Yok 97 87.4Toplam 111 100Araştırmaya katılan öğrencilerin ailelerine ilişkin tanıtıcı özellikleriincelendiğinde, öğrencilerin %69.4’ünün annesinin, %45’inin babasınınilkokul mezunu olduğu, %73’ünün gelirinin giderine eşit olduğu, %87.4’ünün ailesinde sağlık çalışanı bulunmadığı saptanmıştır (Tablo 2).Çalışmamızda öğrencilerin çoğunun anne ve babalarının ilkokul mezunuolması yapılan pek çok çalışma ile benzerlik göstermektedir (Akbaş veark. 2003, Atalay 1988, Başer 1995, Bayık ve ark 1999, Kuzulu veKoçak 1993, Özsoy ve ark. 1999, Öztürk ve Bahçecik 2003, Turgay veark 2005). Khorshid ve ark. (1992) tarafından yapılan bir çalışmadaöğrencilerin anne ve babalarının eğitim düzeyi düştükçe hemşirelikmesleğini seçme durumunun yükseldiği saptanmıştır (Khorshid ve ark1992). Başer’in de belirttiği gibi hemşirelik yüksekokullarında okuyanöğrencilerin anne ve babalarının eğitim düzeyleri diğer fakülte veyüksekokullara göre daha düşüktür. Bu durum 1983’lerden 2001 yılınakadar neredeyse hiçbir farklılık göstermemiş (Başer 1995, Öztürk ve19


Bahçecik 2003) olup çalışmanın yapıldığı 2005 yıllında da benzer sonuçelde edilmiştir.Çalışmamızda öğrencilerin ailelerinin gelirlerinin giderlerine eşitolduğu saptanmış olup yapılan çalışmalarda da hemşirelik yüksekokullarındakiöğrencilerin sosyo ekonomik açıdan orta düzeydeki ailelerdengeldikleri saptanmıştır (Bayık ve ark 1999, Dereli ve Demir 1998, Özsoyve ark. 1999, Öztürk ve Bahçecik 2003, Turgay ve ark. 2005).Tablo 3: Öğrencilerin Meslek Seçimine Đlişkin Görüşlerinin DağılımıMeslek Seçimi Đle Đlgili GörüşlerMesleği Đsteyerek Seçme Durumu <strong>Sayı</strong> %Đsteyerek Seçen 52 46.8Đstemeden Seçen 59 53.2*Meslek Seçiminde En Çok Etkili Olan KişiBireyin Kendisi 41 35.1Ailesi 57 48.8Öğretmenleri 7 5.9Arkadaşları 4 3.4Akrabalarım 8 6.8*Birden fazla cevap verilmiştir.Mesleklerin pek çoğunda kişinin başarılı olabilmesi mesleği bilerekve isteyerek seçmeleri ile yakından ilişkilidir (Özsoy ve ark. 1999).Araştırmamıza katılan öğrencilerin de meslek seçimi ile ilgili görüşleriincelendiğinde öğrencilerin %53.2’sinin mesleği isteyerek seçmediği,%48.8’inin mesleği seçmesinde ailesinin etkili olduğu, %35.1’inin kendiisteği ile mesleği seçtiği saptanmıştır (Tablo 3). Öğrencilerin üniversitesınavında hemşirelik mesleğini tercih sıralamaları incelendiğinde iseöğrencilerin %48’inin hemşireliği ilk 5 tercih sıralamasına aldığı,%26’sının ise hemşirelik mesleğini birinci sırada tercih ettiğisaptanmıştır. Çalışma sonucunda öğrencilerin meslek seçiminde ailedışında sosyal çevrenin çok fazla etkili olmadığı görülmektedir.Yapılan pek çok benzer çalışmada öğrencilerin çok düşük biroranının hemşireliği ilk sıralarda tercih ettikleri, ailelerinin isteği veçeşitli zorunlu nedenlerle mesleği tercih ettikleri saptanmıştır (Erdemir1997, Fadıloğlu ve ark. 1999, Özsoy ve ark. 1999, Öztürk ve Bahçecik2003, Ulupınar ve Ekizler 1997, Ulusoy 1992). Son yıllarda yapılançalışmalarda ise öğrencilerin hemşireliği ilk beş tercih sıralamasınaaldıkları saptanmıştır (Akbaş ve ark. 2003, Bezci ve Bayık 2005,Demirkıran ve ark. 2005, Öztürk ve Bahçecik 2003). Araştırmamızınsonuçları son yıllarda yapılan çalışmaları destekler nitelikte olmaklabirlikte çalışmamızda öğrencilerin yarıya yakınının mesleği istemedenseçmesine rağmen yüksek bir oranının mesleği ilk 5 sırada tercih etmesi20


çelişkili bir bulgu olarak görülmektedir. Bu durum üniversite sınavsistemindeki değişiklikler nedeniyle öğrencilerin istemeden de olsahemşirelik mesleğini üst sıralarda tercih ettiklerini düşündürmektedir.Çünkü günümüz sınav sisteminde sınav puanları belirlendikten sonraöğrencilerden tercih yapmaları istenmekte, öğrenciler de puanlarınagöre meslek tercihinde bulunmaktadırlar.Tablo 4: Öğrencilerin Okula Başlamadan Önce Mesleğe Đlişkin Düşüncelerine GöreDağılımıOkula Başlamadan Önce Mesleğe Đlişkin Düşünceler <strong>Sayı</strong> %Olumlu 40 36.0Kısmen Olumsuz 57 51.4Olumsuz 14 12.6Toplam 111 100Meslek seçiminde, mesleğe uyum sağlamada ve verimli bir çalışmayaşamı sürdürmede o mesleğe ilişkin olumlu bir görüş ve tutuma sahipolmak gerekir (Demirkıran ve ark. 2005). Araştırmamızda öğrencilerin%51.4’ü okula başlamadan önce mesleğe ilişkin düşüncelerinin kısmenolumsuz olduğunu %36’sı olumlu, %12.6’sı ise olumsuz olduğunubelirtmiştir.<strong>Hemşirelik</strong> mesleğini çeşitli nedenlerle tercih eden öğrencilerhemşirelik hakkındaki toplumsal imajdan etkilenmektedir (Demirkıranve ark. 2005, Dereli ve Demir 1998). <strong>Hemşirelik</strong> mesleğinin toplumdakiimajının olumsuz olduğu ve bu olumsuzluğun mesleğe giriş üzerindeolumsuz etkileri olduğu literatürde vurgulanmaktadır (Özsoy 2000).Oysaki mesleğe ilişkin olumlu bir görüş ve tutuma sahip olmak bireyselbaşarıda önemli olduğu kadar mesleğin gelişimi açısından da önemlidir(Demirkıran ve ark. 2005).Yapılan pek çok çalışmada toplumda hemşirelik imajının olumsuzolarak algılandığı, hemşirelerin mesleklerinin toplumdaki saygınlığınıdüşük bulduğu, hemşire öğrencilerin toplumsal imajdan ve önyargılardanolumsuz yönde etkilendiği, lise öğrencilerinin hemşireliği meslek olarakseçmek istemedikleri saptanmıştır (Bayık ve ark 1999, Çakmakçı veAycan 2003, Khorshid ve ark. 1992, Özcan ve Özgür 1990, Özsoy 1999,Tan ve ark 2005, Ulupınar ve Ekizler 1997). Araştırmamıza katılanöğrencilerin de hemşirelik eğitimine başlamadan önce genel olarakolumsuz bir görüşe sahip olmalarında hemşireliğin toplumsal imajınınetkisi olabileceği düşünülmektedir.<strong>Hemşirelik</strong> eğitiminde klinik eğitimin temel amacı, öğrencilerin,hemşirelik mesleğinde varolan değer, tutum, bilgi ve becerilerinkullanılmasında yeterlilik kazanmasını ve öğrencilikten profesyonelliğe21


geçmelerini sağlamaktır (Atalay ve ark. 1994, Karaöz 2003, Özcan veark. 1997). Öğrenciler ilk klinik uygulamalarında meslekleriyle dahayakından tanışmakta, mesleklerinin sağlık ekibi içindeki yerinikavramaya başlamakta ve bunun sonucunda hemşirelik mesleğineyönelik algılamaları değişebilmektedir (Karadakovan 1996, Khorshid veUlufer 1993).Tablo 5: Öğrencilerin Uygulamadan Önce ve Sonra <strong>Hemşirelik</strong> Mesleğini AlgılamaDurumlarına Göre Dağılımı ve Karşılaştırılması<strong>Hemşirelik</strong>Mesleğini AlgılamaÖlçeği AltUygulamadan önceUygulamadansonraBoyutları X SS X SS t pMeslek Nitelikleri 71.60 8.79 73.26 4.99 -2.098 0.038Mesleki Statü 14.75 3.98 14.71 3.95 0.129 0.898Algılama ÖlçeğiToplam Puanı86.36 10.93 87.97 7.17 -1.718 0.089Öğrencilerin klinik uygulama öncesi ve sonrası hemşirelik mesleğinialgılama durumları incelendiğinde, öğrencilerin klinik uygulama öncesi(86.36 ±10.93) ve sonrası (87.97 ± 7.17) <strong>Hemşirelik</strong> Mesleğini AlgılamaÖlçeği toplam puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı birfark bulunmamıştır (p>0.05) (Tablo 5).Öğrencilerin <strong>Hemşirelik</strong> Mesleğini Algılama Ölçeğinin alt boyutlarınailişkin puan ortalamaları incelendiğinde öğrencilerin klinik uygulamaöncesi (71.60±8.79) ve sonrası (73.26 ± 4.99) “Mesleki Nitelikler” altboyutu puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farkbulunmuştur (p0.05). Bu sonuçilk klinik uygulamanın öğrencilerin mesleğin statüsünü algılamalarınıolumlu yönde değiştirmede etkili olmadığını düşündürmektedir.Çalışmamızda öğrencilerin hemşirelik mesleğini oldukça yüksekdüzeyde algıladıkları, klinik uygulamanın öğrencilerin özellikle meslekniteliklerini algılamalarını etkilediği görülmektedir.Andersson (1993) tarafından Đsviçre’de bir hemşirelik okulundayapılan çalışma sonucunda öğrencilerin hemşireliği geleneksel rollerdealgıladıkları ve algılamaların eğitim periyodu sırasında değişmediği22


saptanmıştır (Andersson 1993). <strong>Ü</strong>lkemizde birinci sınıf hemşireliköğrencileriyle yapılan çalışmalarda öğrencilerin dönem sonunda kendilerinibu mesleğe uygun gördükleri, eğitimleri süresince düşüncelerininolumlu yönde değiştiğini ifade ettikleri saptanmıştır (Atalay ve ark 1994,Bezci ve Bayık 2005, Turgay ve ark 2005). Son sınıf hemşireliköğrencileriyle yapılan çalışmalarda da öğrencilerin meslek bilinçlerininorta düzeyde olduğu, öğrencilerin hemşireliği meslek olarak algıladıkları,sınıf ilerledikçe hemşirelik hakkındaki düşüncelerinin olumlu olarakdeğiştiği belirlenmiştir (Bezci ve Bayık 2005, Çakmakçı ve Aycan 2003,Özsoy ve ark. 1999, Turgay ve ark. 2005, Ulusoy 1992). Demirkıran veark. (2005) tarafından SYO ebelik ve hemşirelik bölümü birinci sınıföğrencileri ile yapılan çalışmada da ilk klinik uygulamadan sonraöğrencilerin meslekle ilgili düşüncelerinin olumlu yönde değiştiğisaptanmıştır (Demirkıran ve ark. 2005). Görüldüğü gibi ülkemizdehemşirelik eğitimi sırasında daha ilk klinik uygulamalardan itibarenöğrencilerin hemşirelik mesleğini algılamaları olumlu yönde değişimgöstermektedir.Tablo 6: Öğrencilerin Mezun Olunca Çalışmayı Düşündükleri Alanların KlinikUygulamadan Öncesi ve Sonrasına Göre DağılımıMezun Olunca Çalışması Uygulamadan önce Uygulamadan sonraDüşünülen Alan <strong>Sayı</strong>* % <strong>Sayı</strong>* %Hastanede Hemşire 31 23.3 40 28.5Hastanede Yönetici Hemşire 29 21.8 26 18.6Hemşire Okulunda Eğitimci 62 46.6 60 42.8<strong>Hemşirelik</strong> Dışında Başka Bir Meslek 4 3.1 6 4.3Sağlıkla Ilgili <strong>Hemşirelik</strong> Dışında BirGörevde7 5.2 8 5.8*Birden fazla yanıt verilmiştir.Araştırmada öğrencilerin klinik uygulamaya çıkmadan önce veklinik uygulamaya çıktıktan sonra mezun olduklarında çalışmayıdüşündükleri alan incelendiğinde; öğrencilerin mezun olduktan sonraen yüksek oranda eğitimci hemşire olmak istedikleri görülmektedir(Tablo 6). Yapılan pek çok çalışmada da öğrencilerin yüksek orandaeğitimci/akademisyen ya da yönetici hemşire olmak istediklerisaptanmıştır (Dereli ve Demir 1998, Öztürk ve Bahçecik 2003). Klinikuygulama öncesi ve sonrası öğrencilerin daha yüksek oranda eğitimciolmak istemelerinde toplumsal imajın ve eğitimcileri rol modelialmalarının etkisi olabileceği düşünülmektedir. Nitekim Atalay ve ark(1994) tarafından yapılan çalışmada da öğrencilerin %58.4’ününöğretim elemanlarını rol modeli aldığı saptanmıştır (Atalay ve ark. 1994).Çalışmamızda klinik uygulama sonrası eğitimci ve yönetici olarakçalışmak isteyenlerin oranı azalırken, hastanede hemşire olarak23


çalışmak isteyen öğrenci oranında artma gözlenmektedir (Tablo 6). Busonuçta, klinik uygulama sırasında bilgi ve becerileri kullanmanın,başkalarına yardım etmenin, hastayla birebir iletişim kurmanınöğrenciye verdiği doyumun etkisi olabileceği gibi öğrencilerin klinikortamda mesleklerini daha yakından tanımaları ve klinikte çalışanhemşireleri kendilerine rol modeli almaları da etkili olabilir.Çalışmamızda ilk klinik uygulamanın mesleki nitelikleri algılamadaetkili olduğu sonucu da göz önüne alındığında klinik hemşirelerinin veonların çalışma düzeninin, takındıkları tutum ve davranışlarınöğrencilerin mesleği algılamalarında önemli bir yere sahip olduğunudüşündürmektedir. Tüm bu sonuçlar hemşirelik mesleğini algılama,mesleği kabullenme ve mesleği geliştirmede eğitimin özellikle de klinikeğitimin önemini göstermektedir.ÖNERĐLERÖğrencilik yıllarından itibaren hemşirelik imgesinin olumlu yöndegeliştirilmesi hemşirelik eğitimcilerinin sorumluluğundadır. Bu doğrultudaöğrencilerin klinik uygulamalardan olumlu yönde etkilenmelerini sağlamakiçin eğitimcilerin, klinik ortamda özellikle yapıcı geribildirimlerleöğrencileri desteklemeleri, etkin rol modeli olmaları, klinikte çalışanhemşirelerin etkin rol modeli olma ve öğrenme ortamının yaratılmasındaönemli işlevleri olduğunu göz önünde bulundurarak klinik eğitimi özenleplanlamaları önerilebilir.KAYNAKLAR1. Akbaş M, Alparslan N, Öztunç G (2003). Çukurova <strong>Ü</strong>niversitesi Adana Sağlık<strong>Yüksekokulu</strong> I. sınıf öğrencilerinin mesleği tercih etme, okula başlama ve devametmelerine ilişkin görüşlerinin incelenmesi. I. Uluslar arası ve V. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong>Eğitimi Kongresi Kitabı, Đstanbul: Özlem Grafik Matbaacılık, 187-190.2. Andersson E.P (1993). The perspective of student nurses and their perceptions ofprofessional nursing during the nurse training programme. Journal of AdvancedNursing, 18, 808-815.3. Atalay M (1988). <strong>Hemşirelik</strong> yüksekokulu öğrencilerinin hemşireliği isteyerek seçipseçmeme durumları ile okuldaki başarıları arasındaki ilişkinin açıklanması. I. Ulusal<strong>Hemşirelik</strong> Eğitimi Sempozyumu Kitabı, 11-12: Eylül 1986 Đstanbul: HilalMatbaacılık, 117-1<strong>24</strong>.4. Atalay M, Tel H, Altun E, Tel H (1994). <strong>Hemşirelik</strong> birinci sınıf öğrencilerinin klinikuygulamada yaşadıklıkları güçlükler ve yardım beklentileri. Hacettepe <strong>Ü</strong>niversitesi<strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Dergisi</strong>, 1: 1, 19-25.5. Başer G (1995). <strong>Hemşirelik</strong> yüksekokullarında öğrenim gören öğrencilerin sosyalözellikleri, okulu tercih sıralamaları ve seçme nedenleri. Hacettepe <strong>Ü</strong>niversitesi<strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Dergisi</strong>, 2: 1, 11-20.6. Bayık A, Durmuş H, Uysal A (1999). Lise son sınıf kız öğrencilerinin hemşirelikmesleğini seçme ve bu mesleğe ilişkin görüşlerinin incelenmesi. VII. Ulusal<strong>Hemşirelik</strong> Kongresi Kitabı, Erzurum; A.<strong>Ü</strong>.H.Y.O., 390-394.<strong>24</strong>


7. Bezci G, Bayık A (2005). <strong>Hemşirelik</strong> öğrencilerinin hemşireliği algılamaları. IV. ulusalhemşirelik öğrencileri kongresi, Ankara: Kök Yayıncılık, 51.8. Bilecan D, Çakır Z, Demircan H ve ark. (2005). Zonguldak Karaelmas <strong>Ü</strong>niversitesiSağlık <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Hemşirelik</strong> son sınıf öğrencilerinin mesleki yeterlilik açısındankendilerini algılayış düzeylerinin belirlenmesi, IV. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> ÖğrencileriKongresi, Ankara: Kök Yayıncılık, 42.9. Çakmakçı A, Aycan N (2003). Lise son sınıf öğrencilerinin hemşirelik mesleğine bakışaçıları ile mesleği tercih etme durumları; Manisa örneği. <strong>Hemşirelik</strong> Forumu, 6: 1, 33-42.10. Demirkıran F., Türk G, Denat Y (2005). Đlk klinik uygulama öğrencilerin mesleklerineilişkin görüşlerini etkiler mi? Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Dergisi</strong> Özel<strong>Sayı</strong>sı.11. Dereli N, Demir <strong>Ü</strong> (1998). <strong>Hemşirelik</strong> yüksekokulu birinci sınıf öğrencilerinin mesleğeilişkin düşüncelerinin incelenmesi. Ege <strong>Ü</strong>niversitesi hemşirelik <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Dergisi</strong>.,14: 2, 119-128.12. Dunn SV, Hansford B (1997). Undergraduate nursing student’s perceptions of theirclinical learning environment. Journal of Advanced Nursing, 25, 1299-1306.13. Erdemir F (1997). <strong>Hemşirelik</strong> yüksekokulu 1. sınıf öğrencilerinin hemşirelikyüksekokulunu tercih etme, okula başlamaya karar verme özellikleri ve okula devametmede etkili faktörler. IV. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Eğitimi Sempozyumu Kitabı, Đstanbul:Çevik Matbaacılık, 322-327.14. Eşer, Đ., Khorshid, L., Denat, Y. (2006) “<strong>Hemşirelik</strong> Mesleğini Algılama” ÖlçeğiGeçerlik Güvenirlik Çalışması. Çınar <strong>Dergisi</strong>, 10 (1).15. Fadılıoğlu Ç, Esen A, Akyol AD (1999). Öğrenci ve mezun hemşirelerin klinikuygulamalara ilişkin beklentilerinin karşılaştırılması. IV. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> EğitimiSempozyumu Kitabı (Uluslararası Katılımlı), Đstanbul: Çevik Matbaacılık, 30-36.16. Kanan N, Aksoy G, Akyolcu N (1990). Đstanbul <strong>Ü</strong>niversitesi Florence Nightingale<strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> 4. sınıf IX-X stajyerlik dönemi öğrencilerinin uygulamaalanlarını seçimlerine ilişkin bir çalışma. II. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Kongresi BildirileriKitabı, Đzmir: Ege <strong>Ü</strong>niversitesi Basımevi, 461- 465.17. Karadakovan A (1996). Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> Öğrencilerinineğitimin başlangıcında ve mezuniyetten önce meslek seçimi beklentileri ve çalışmakistedikleri alanlar ile ilgili görüşlerinin incelenmesi. Türk HemşireliğindeYükseköğrenimin 40. Yılı Sempozyumu Kitabı, Đzmir: Ege <strong>Ü</strong>niversitesi Basımevi, 301.18. Karaöz S (1997). <strong>Hemşirelik</strong> Esasları dersi alan öğrencilerin klinik uygulamaya ilişkindeğerlendirmeleri. C.<strong>Ü</strong>. <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Dergisi</strong>, 1: 1, 23-30.19. Karaöz, S (2003). <strong>Hemşirelik</strong>te klinik öğretime genel bir bakış ve etkin klinik öğretimiçin öneriler. <strong>Hemşirelik</strong>te Araştırma Geliştirme <strong>Dergisi</strong>, 1, 15-21.20. Khorshid L, Eşer Đ, Demir <strong>Ü</strong>, Ulufer F, Yıldız T (1992). Lise son sınıf öğrencilerininhemşirelik mesleğini tercih etme durumlarının incelenmesi. II. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong>Sempozyumu Kitabı, Sivas: Cumhuriyet <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong>, 831-837.21. Khorshid LK, Ulufer F (1993). <strong>Hemşirelik</strong> mesleğini seçen öğrenciler hemşireliği nekadar biliyor? Ege <strong>Ü</strong>niversitesi Hemşireilk <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Dergisi</strong>, 9:3, 21-27.22. Kuzulu K, Koçak F (1993). H.<strong>Ü</strong>. <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> 1. sınıf öğrencilerininmesleğe yönelmelerini etkileyen faktörler ve değer sistemleri. III. <strong>Hemşirelik</strong> EğitimiSimpozyumu Kitabı (Uluslar arası Katılımlı), Đstanbul: Đ.<strong>Ü</strong>. Basımevi ve Film Merkezi,120-125.25


23. Oktay S (1989). Öğretimin ve öğretmenin öğrenci tarafından değerlendirilmesi.<strong>Hemşirelik</strong> Bülteni, 3: 13, 13-27.<strong>24</strong>. Özcan A, Özgür H (1990). Hemşirelerin mesleki benliklerini algılayışları. II. Ulusal<strong>Hemşirelik</strong> Kongresi Kitabı, Đzmir: Ege <strong>Ü</strong>niversitesi Basımevi, 226-232.25. Özcan A, Yazıcı S, Karataş B (1997) Hastane uygulamaları sırasında öğrenci vehemşirelerin yaşadıkları anlaşmazlıklar ve çözüm önerileri. III. <strong>Hemşirelik</strong> EğitimiSimpozyumu Kitabı (Uluslar arası Katılımlı), Đstanbul: Đ.<strong>Ü</strong>. Basımevi ve Film Merkezi,411-419.26. Özgür G, Karaaslan A, Kılıç M (1997). Eğitimci hemşirelerin uygulamalı eğitim ile ilgiligörüşleri. Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksek Okulu <strong>Dergisi</strong>, 13: 1-3, 33-44.27. Özsoy SA (2000). Toplumda hemşirelik imajının belirlenmesi. Ege <strong>Ü</strong>niversitesi<strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Dergisi</strong>, 16: 2-3, 1-19.28. Özsoy SA, Uysal A, Bayık A, Erefe Đ (1999). Hemşire öğrencilerin mesleğe ilişkingörüşlerinin ileriye dönük incelenmesi. VII. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Kongresi Kitabı,Erzurum: A.<strong>Ü</strong>.H.Y.O., 345-350.29. Öztürk H, Bahçecik N (2003). Öğrencilerin meslek olarak hemşireliği seçmelerinietkileyen faktör ve gelecekteki mesleki beklentileri. I. Uluslararası ve V. Ulusal<strong>Hemşirelik</strong> Eğitimi Kongresi Kitabı, Đstanbul: Özlem Grafik Matbaacılık, 387-392.30. Tan M, Zengin E, Oksaş M ve ark. (2005). <strong>Ü</strong>niversite öğrencilerinin hemşireliğe bakışaçıları. IV. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Öğrencileri Kongresi, Ankara: Kök Yayıncılık, 91.31. Torun S, Alparslan N, Öztunç G (2003). Adana Sağlık <strong>Yüksekokulu</strong> öğrencilerininklinik uygulamalar sırasında yaşadıkları güçlükler ve çözüm önerileri. I. Uluslararası,V. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Eğitimi Kongresi Kitabı, Đstanbul: Özlem Grafik Matbaacılık,179-182.32. Turgay AS, Karaca B, Çeber E, Aydemir G. (2005). <strong>Hemşirelik</strong> öğrencilerinin mesleğialgılayışları. Atatürk <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Dergisi</strong>, 8: 1, 54-62.33. Ulupınar S, Ekizler H (1997). <strong>Hemşirelik</strong> yüksekokulu öğrencilerinin okulları ile ilgiligörüşlerine ilişkin niteliksel bir çalışma. IV. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Eğitimi SempozyumuKitabı, Đstanbul: Çevik Matbaacılık, 188-189.34. Ulusoy MF (1992). <strong>Hemşirelik</strong> yüksekokulları son sınıf öğrencilerinin meslekbilinçlerinin araştırılması. III. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Kongresi Kitabı, Sivas: Esnaf OfsetMatbaacılık, <strong>24</strong>-26.35. Yavaş G, Erol G, Eravcı A ve ark. (2005). <strong>Hemşirelik</strong> yüksekokulu öğrencilerininkendilerini diğer üniversite öğrencileri arasında algılayışları. IV. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong>Öğrencileri Kongresi, Ankara: Kök Yayıncılık, 48.26


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksek Okulu <strong>Dergisi</strong> <strong>24</strong> (1) : 27-42, <strong>2008</strong>ANNELERĐN UYGULADIĞI MASAJIN PREMAT<strong>Ü</strong>RE VE D<strong>Ü</strong>Ş<strong>Ü</strong>KDOĞUM AĞIRLIKLI BEBEKLERĐN B<strong>Ü</strong>Y<strong>Ü</strong>ME GELĐŞMESĐNE ETKĐSĐTHE EFFECT OF MASSAGE ON GROWTH DEVELOPMENT OFPREMATURE INFANTS AND BABIES WITH LOW BIRTH WEIGHTAr.Gör. Seher SARIKAYA KARABUDAK*Yard.Doç.Dr. Candan ÖZT<strong>Ü</strong>RK***E.<strong>Ü</strong>. <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği AD.** Dokuz Eylül <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıHemşireliği AD.Sarıkaya S, Öztürk C, Annelerin Uyguladığı Masajın Prematüre Ve Düşük Doğum AğırlıklıBebeklerin Büyüme-Gelişmesine Etkisi, 50. Milli Pediatri, 6. Milli Çocuk HemşireliğiKongresi, 8-12 Kasım 2006, Antalya, Sözlü Bildiri (09 Kasım 2006)ÖZETAmaç: Bu çalışma, Mayıs 2001-Mayıs 2002 tarihleri arasında, SağlıkBakanlığı Aydın Doğumevi Pediatri Servisinde, annelerin uyguladığı masajınprematüre ve DDA bebeklerin büyüme gelişmesine etkisini ölçmek amacıylayarı deneysel olarak planlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Araştırma örneklemini 30 prematüre ve DDA bebek(15 kontrol grubu, 15 deney grubu) oluşturmuştur. Örnekleme alınan bebekler;34-36 gestasyon haftasında doğmuş, doğum kiloları 1800-2500gr arasındaolan, doğumdan sonra 15-35 gün içinde doktor kontrollerinin yapılarak sağlıklı,stabil masaj yapılabilir durumda olduğuna karar verilmiş ve taburcu olmuş,anne sütüyle beslenen, Apgar Skoru(1. dk) 5 ve üzerinde olan bebeklerdir.Örnekleme alınan bebeklerin anneleri; en az ilkokul mezunu, herhangibir metabolik ya da kronik hastalığa sahip olmayan kadınlardır.Araştırmada gerekli verileri toplamak amacıyla; Bilgi Toplama Formu,Eğitim Planı Formu, Masaj Kontrol Formu, Masaj Uygulama Rehberi, MasajĐzlem Formu, Ankara Gelişim Tarama Envanteri (AGTE), bebek tartı aletikullanılmıştır.Toplanan veriler Ki-kare ve Mann-Whitney U testleri ile analiz edilmiştir.Bulgular ve Sonuç: Deney grubu bebekler ile kontrol grubu bebeklerinortalama kilo alımları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark vardır(p


puanlarından yüksek bulunsa da fark istatistiksel olarak anlamlı değildir(p>0.05).Sonuç olarak, annelerin uyguladığı masaj prematüre ve DDA bebeklerinbüyüme gelişmesine olumlu katkıda bulunmaktadır.Anahtar Kelimeler: “Bebek Masajı”,”Prematüre Bebek”, “<strong>Hemşirelik</strong>”, “Bakım”ABSTRACTObjective: The study has been planned as semi-experimental for thepurpose of measuring the effect of massage applied by mothers on growthdevelopment of premature infants and babies with low birth weight (LBW).Metods: 30 (15 control, 15 experiment) premature and LBW babies haveconstituted the sampling. The babies included in the sampling; are the babieswhich were born on the 34-36 gestation week, of which the birth weights werebetween 1800-2500 gr, which were discharged upon the doctor controls madewithin 15-35 days from birth with the decision of being healthy and in suitablecondition to be massaged, which are fed by mother milk, with Apgar Score (1.min)5 or above.The mothers of the babies included in the sampling; are the women whoare at least elementary school graduates who do not possess any metabolic orchronic diseases.The collected data are analyzed with Ki-square and Mann-Whitney U tests.Results: While a statistically meaningful difference is present between theaverage weight gains and average mental development points of trial groupbabies and control group babies (p0.05).Conclusion: The massage applied by the mothers has a positivecontribution on growth developments of premature and LBW babies.Key Words: Baby Massage, Premature Baby, Nursing, CareGĐRĐŞDokunma duyusu, doğum sonrası bebekte, en çabuk gelişen duyuolması ve bebeğin yaşamının ilk haftalarında çevresiyle iletişimisağlaması nedeniyle, beş duyu arasında ayrıcalıklı bir konumdadır(Bond 2002, Moore 1978). Hem bebeklik hem de tüm yaşam dönemleriboyunca bireyin dokunma duyusuna olan gereksinimi de yadsınamaz.Dokunma ya da diğer bir deyişle tensel temas, yenidoğanınduygusal gelişimine katkıda bulunurken biyolojik gelişimine de desteksağlamaktadır. Anne farenin dokunmasından yoksun bırakılan yavrufarelerin yaşamlarını kaybettikleri, anne sevgisinden, dokunuşundanyoksun olan çocuk yuvalarındaki çocukların büyüme ve gelişmelerininakranlarına göre geri olduğu, ileri yaşlarda duygusal sorunlaryaşadıkları ve topluma uyumda güçlük çektikleri bilinmektedir (Ekşi28


1999, Elias 2000, Kavaklı 1992, Moreno 2006, Uzuner 1998). Annelerin,bebeklerini çıplak göğüslerine yaslayarak tensel temasta bulunmaları ilebebeklerin solunum ritimleri düzenli olmakta, apne sayıları azalmaktadır(American Academy of Pediatrics 1990, Bond 2002). Bu etkiler sadecegelişigüzel dokunma ile olabilmektedir.Masaj olarak tanımlanan sistemli dokunma ile nöro-endokrinsistem uyarılmakta, gelişmeler bu yolla olmaktadır. Katekolamin ve kortizolyıkımının artması ile stres düzeyinin azalması sonucu, bağışıklığıngüçlenmesi (hastalıklara yakalanmanın azalması), bebeğin büyüme vegelişmesinin hız kazanması, nervus vagus’un uyarılması ile, besinemilimini arttıran insülin, gastrin gibi hormonların salgılanmasınınartarak kilo alımının gerçekleşmesi, yenidoğan masajının bilinen enyaygın ve önemli etkilerindendir (Elias 2000, Field et al 1986, Field et al2006, Jump et al 2006, Moreno et al 2006, Scafidi et al 1990, TouchResearch Institute 2007, Uzuner 1998, Vickers et al 2004). Ayrıca,sistemli dokunma sonrası elektroensefolografi (EEG) ile görüntülenenartmış beyin dalgaları, masajın mental gelişime katkı sağladığı şeklindeyorumlanmaktadır (Elias 2006, Touch Research Institute 2007, Uzuner1998).Pek çok yararı belirlenen bu sistemli dokunma tekniğinin, hersağlıklı yenidoğana uygulanması önerilmektedir. Masajın, büyüme gelişmeaçısından normal bir yenidoğana göre daha dezavantajlı durumda olanriskli yenidoğanlar yararına kullanılması, olumlu sonuçlarındanfaydalanılması daha büyük önem taşımaktadır.Riskli yenidoğanlar içinde en büyük çoğunluğu prematüre bebekleroluşturmaktadır (Nelson 1996, Wong 2000, Wong 2003). Prematürebebeklerin büyük çoğunluğu aynı zamanda düşük doğum ağırlıklı (DDA)bebeklerdir. Prematüre ve DDA bebekler, nörolojik, fiziksel, mental,motor ve sosyal fonksiyonlar yönünden normal yenidoğan bebekleregöre daha çok risk taşımaktadırlar (Rice 1979, Wong 2000, Wong 2003).Pek çok yönden risk taşıyan bu bebeklere yapılacak her işlemingüvenli olması gerekir. Yapılan araştırmalarda çok erken doğanbebeklerde bile yapılan masajın fizyolojik ve davranışsal yönlerdenbebeklere bir zarar vermediği, klinik olarak stabil bebeklerde güvenliolduğu desteklenmiştir (Bond 2002, Burns et al 1994, Taylor 1983,Touch Research Institute 2007, White Traut 1993).Masaj çoğu insanın sandığı gibi elleri sadece beden yüzeyindegezdirmek değil özel bilgi ve beceri gerektiren bir uygulamadır (Elias2000). Uzun yıllardır gevşemeyi sağlamada, kas krampları ve anksiyeteyiazaltmada, uyku bozukluklarında ve ağrıda, fiziksel bozukluğu veyaterminal hastalığı olan bireylerde, beden imajını geliştirmede, hemşireve diğer bazı sağlık personeli tarafından uygulanmaktadır (Beyazova2000, Vickers, Zollman 1999). Çocuklar fizyolojik yapıları, gelişimsel29


durumları, farmokolojik ve patolojik bakımdan özel uygulama alanlarınasahip olmaları nedeniyle her sağlık personelinin girişim yapabileceği birgrup değildir (Freeg 1999). Bebek masajını uygulayacak ve aileyeöğretecek en önemli sağlık personeli, bebek konusunda özel bilgi vebeceri kazanan pediatri hemşireleridir. ‘’Pediatri hemşiresi çocuklarınözelliklerini ve farklılıklarını bilerek, emosyonel ve gelişimselgereksinimlerini göz ardı etmeden, aileyi de bakımın ögesi konumunagetirecek bir sorumluluğu üstlenmiştir’’ (Servonsky, Opas 1987).Pediatri hemşiresinin; aile savunuculuğu rolü, koruyuculuk rolü, destekolma/öneri verme rolü, teropatik rolü, koordinasyon oluşturma/işbirliği kurma rolü, sağlık bakımı planlama rolü gibi pek çok rolününyanında sağlık eğitimi gibi önemli bir rolü daha vardır. Sağlığıgeliştirecek optimum sağlık seviyesine ulaşmayı sağlayacak her türeğitim aileye pediatri hemşiresi tarafından verilir (Wong 2000).Konu ile ilgili literatür incelenmesi sonucu; yurtdışında sağlıkprofesyonellerinin yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde yaptığıçalışmaların olduğu (Field et al 1986, Field et al 2006, Field et al 1987,Scafidi et al 1990, Standley 1998, Vickers et al 2004, White- Traut1993), annelere eğitim verildiği fakat verilen eğitimin sonuçlarınındeğerlendirilmesine yönelik (Rice 1979) çok sayıda çalışma olmadığısaptanmıştır. Bu çalışma ülkemizde, annelerin uyguladığı masajınprematüre ve DDA yenidoğanların büyüme gelişmesine etkisini inceleyenilk çalışmadır.Buradan yola çıkarak planlanan çalışmanın amacı; annelerinuyguladığı masajın prematüre ve DDA bebeklerin büyüme gelişmesineetkisini ölçmektir.Araştırmanın hipotezleri şunlardır:H1: Anneleri tarafından masaj uygulanan deney grubu prematüreve DDA bebekler ile masaj uygulanmayan kontrol grubu prematüre veDDA bebeklerin kilo alımları farklıdır.H2: Anneleri tarafından masaj uygulanan deney grubu prematüreve DDA bebekler ile masaj uygulanmayan kontrol grubu prematüre veDDA bebeklerin mental gelişimleri farklıdır.H3: Anneleri tarafından masaj uygulanan deney grubu prematüreve DDA bebekler ile masaj uygulanmayan kontrol grubu prematüre veDDA bebeklerin motor gelişimleri farklıdır.GEREÇ VE YÖNTEMYarı deneysel olarak planlan bu çalışma Mayıs 2001-Mayıs 2002tarihleri arasında, Sağlık Bakanlığı Aydın Doğumevi Pediatri Servisindeyapılmıştır.30


Pediatri Servisinde 2001 yılında yatan 176 prematüre ve DDAbebekten 30’u araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır. Örneklemealınan bebeklerin özellikleri;-34-36 gestasyon haftasında doğmuş,doğum kiloları 1800-2500gr arasında, doğumdan sonra 15-35 güniçinde doktor kontrollerinin yapılarak sağlıklı, stabil masaj yapılabilirdurumda olduğuna karar verilmiş ve taburcu olmuş, anne sütüylebeslenen, Apgar Skoru(1. dk) 5 ve üzerinde olan bebeklerdir.Örnekleme alınan bebeklerin annelerinin özellikleri; en az ilkokulmezunu, herhangi bir metabolik ya da kronik hastalığa sahip olmayankadınlardır. Bebekler çalışma sürecinde herhangi bir hastalık geçirirse,masaj yapılmasına engel bir durum ortaya çıkarsa, anneler masajıgünde üç kez yapmazsa veya kontrol grubu anneler masajı uygularsa,bu bebekler ve anneleri çalışmadan çıkarılmıştır. Ailelerden Aydın ilindeyaşayanlar ve çalışmayı kabul edenler çalışmaya alınmıştır. Çalışmayadolaylı etki edeceği düşünülen; bebeklerin çalışmaya başlamadan öncekikiloları, anne; yaşları, sosyoekonomik düzeyleri, emzirme deneyimlerideğişkenleri incelenmiş, iki grup arasında anlamlı bir farkgörülmemiştir (p>0,05).Veri Toplama Araçları:Araştırmada gerekli verileri toplamak amacıyla; Bilgi ToplamaFormu, Eğitim Planı Formu, Masaj Kontrol Formu, Masaj UygulamaRehberi, Masaj Đzlem Formu, Ankara Gelişim Tarama Envanteri (AGTE),bebek tartı aleti kullanılmıştır.Anne ve bebek hakkında bilgi toplamak için Bilgi Toplama Formukullanılmıştır. Araştırmacı tarafından hazırlanan bu form, toplam 17sorudan oluşmaktadır. Anneye ait toplanan bilgiler; yaş, eğitimdurumu, emzirme deneyimi, aile tipi, sosyoekonomik düzey, geçirilenobstetrik komplikasyonlardır. Bebeğe ait toplanan bilgiler ise; doğumkilosu, gestasyon yaşı, hastanede kalış süresi, çalışmaya başlama günü,Apgar Skoru’dur (1.dakika)Annelere bebek masajını öğretmek için verilecek eğitiminsistematik bir şekilde yapılması amacı ile araştırmacı tarafından EğitimPlanı Formu geliştirilmiştir. Annelere verilecek eğitimin, maket üzerindeve bebek üzerindeki basamakları bu formda açıklanmıştır.“Bebek Masajına Hazırlık” ve “Bebek Masajı Adımları”ndan oluşanMasaj Kontrol Formu, annelere masaj öğretilirken araştırmacıya yolgöstermesi amacıyla, araştırmacı tarafından hazırlanmıştır.Özel bir firmasının annelere bebek masajını öğretmek amacıylahazırlattığı “Adım Adım Bebek Masajı” adlı broşür; annelerin masajıöğrenmelerinde yardımcı olması, öğrendikten sonra evde uygulamasırasında başvuru kaynağı oluşturması amacıyla, Masaj UygulamaRehberi olarak annelere verilmiştir. Masajın önemini, masaja hazırlığı,31


ebek masajının adımlarını, dikkat edilmesi gereken durumları anlatanbölümlerden oluşmaktadır.Annelerin evde uyguladıkları masajın sayısı, yapmadılar iseyapmama nedenleri gibi sorulardan oluşan Masaj Đzlem Formu annelerinevdeki 10 günlük masaj süreçleri hakkında bilgi edinmeyi sağlamakamacıyla araştırmacı tarafından hazırlanmıştır.Masajın bebeklerin mental, motor gelişimine etkisini ölçmek içinIşık, Sezgin, Erol tarafından geliştirilen Ankara Gelişim TaramaEnvanteri (AGTE) kullanılmıştır. Bu envanterde Dil-Bilişsel (Mental),Đnce Motor ve Kaba Motor (Motor), Sosyal Beceri Öz Bakım altgruplarından oluşan 13 soru bulunmaktadır. Bu çalışmada Dil-Bilişsel(Mental) alt grubuna ait dört, Đnce Motor ve Kaba Motor (Motor) altgrubuna ait beş soru kullanılmıştır. Envanterdeki sorular anneleresorularak puanlanmıştır. Soruya verilen yanıt evet ise 1, hayır ise 0puan verilmiştir. Sorulara verilen yanıtlar araştırmacı tarafından dakontrol edilmiş, şüpheli yanıtlar ya da annenin yanıt veremediğisorularda araştırmacının yanıtı puanlanmıştır. Puan artışı bebeğinmental, motor gelişiminin iyi olduğunu göstermektedir. 0-3 aylıkdönemde alınabilecek en yüksek mental puan dört, en düşük mentalpuan 0 iken en yüksek motor puan beş, en düşük motor puan ise 0 dır.Tüm bu alt grupların geçerlik güvenirlik çalışmaları yapılmıştır.Her bir grubun 0-12 aylar için iç tutarlılığı Cronbach Alpha katsayılarıhesaplanarak incelenmiştir (Dil-bilişsel=.93, Đnce Motor=.92, KabaMotor=.91). Test-tekrar test güvenirliği Pearson momentler çarpımlarır=.99 olarak bulunmuştur. Çok kullanılan gelişim ölçeklerinden DenverGelişim Tarama Envanteri ile AGTE arasındaki ilişkinin yüksek olduğubelirtilmiş, Bayley Bebekler için Gelişim Ölçeğinin zihinsel ve motorölçekleri ile AGTE ilişkisi beş farklı yaş grubunda incelenmiş ve iki araçarasındaki korelâsyonun anlamlı olduğu bulunmuştur (3–4 ay grubuiçin=.79 ) (Işık ve ark 1998).UNICEF’ in önerdiği manuel kullanımlı Salter marka tartı aleti,bebeklerin kilolarını ölçmek amacıyla araştırmacı tarafından kullanılmıştır.Aletin doğru ölçüp ölçmediği çalışmanın başlangıcında ve çalışmasüresince aralıklı olarak kontrol edilmiştir.Araştırma Basamakları:Çalışmaya katılmayı kabul eden anneler ve bebekleriyle ilgilibilgileri içeren Bilgi Toplama Formu hastanede doldurulmaya başlanmıştır.Deney grubu bebeklerin annelerine Masaj Eğitim Planı Formuuygulanarak masaj öğretilmiştir. Annelere Masaj Uygulama Rehberi,bebek yağları araştırmacı tarafından verilmiştir. Çalışmaya başlamadanönce 34. günde, bebekler evlerinde araştırmacı tarafından tartılmış,Masaj Đzlem Formu anneye verilerek, ertesi günden itibaren masaja32


aşlanmıştır. Masaj, on gün, günde üç kez, 15 dakika uygulanmıştır.Telefonla iletişim sürdürülmüştür. On gün masaj uygulamanıntamamlanmasından sonra 11. günde kiloları tekrar aynı tartıylaevlerinde ölçülmüştür. AGTE’ ye göre motor, mental gelişimlerideğerlendirilmiştir. Kontrol grubu bebeklere bu süreç boyunca masajuygulanmamıştır. Çalışmanın sonunda konrol grubu bebeklerinannelerine masaj hakkında bilgi verilerek Masaj Uygulama Rehberiverilmiş, isteyen annelere masaj uygulaması öğretilmiştir.Toplanan veriler Ki-kare ve Mann-Whitney U testleri ile analizedilmiştir.Araştırma Etiği:Dokuz Eylül <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Etik Kurulutarafından değerlendirilmiş, çalışmanın yapıldığı Sağlık Bakanlığı AydınDoğumevinden yazılı izin alınmıştır. Annelere araştırma hakkında bilgiverilmiş ve katılmak isteyen anneler çalışmaya dahil edilmiştir. Çalışmanınsonunda konrol grubu bebeklerin annelerine masaj hakkında bilgiverilerek Masaj Uygulama Rehberi verilmiş, isteyen annelere masajuygulaması öğretilmiştir.BULGULARÇalışmaya katılan; deney grubu 15 bebekten, 10’u kız (%66.6), 5’ierkektir (%33.3). Kontrol grubu 15 bebekten, 9’ u kız (%60), 6’ sı erkektir(%40). Gruplar arasında, bebeklerin cinsiyetlerine göre dağılımlarıaçısından anlamlı bir fark yoktur ( p=0.70).Tablo 1: Prematüre ve DDA Bebeklerin Tanıtıcı Özellikleri (n=30)ÖzelliklerDeney Grubu Kontrol GrubuXSd X SS PDoğum Kilosu 2217 ±108 2265 ±157 0,25Çalışmaya Başlama Kilosu 3163 ±279 3180 ±379 0,55Gestasyonel yaşı 35,06 ±0,7 35,26 ±0,7 0,48Apgar Skoru(1.dk) 8,00 ±0,6 8,20 ±0,68 0,40Hastanede Kalış Süresi 4,80 ±2,9 3,07 ±3,15 0,07Bebekler, doğum kiloları, çalışmaya başlama kiloları, gestasyonyaşları, birinci dakika apgar skorları ve hastanede kalış süreleriaçısından karşılaştırıldığında, bu özellikler açısından deney ve kontrolgrubu bebekler arasında anlamlı bir fark olmadığı saptanmıştır (p>0.05)(Tablo 1).Deney grubu bebeklerin annelerinin yaş ortalaması 25.67±4,39,kontrol grubu bebeklerin annelerin yaş ortalaması 26.87±5,95 dir.Deney grubu bebekler ile kontrol grubu bebeklerin annelerinin yaşortalamaları arasında anlamlı bir fark yoktur (p=0.83).33


Tablo2: Prematüre ve DDA Bebeklerin Annelerinin Tanıtıcı Özellikleri (n=30)ÖzelliklerEmzirme DeneyimiVarYokEğitim DurumuĐlkokulOrtaokulLiseObstetrik Komplikasyon Geçirme DurumuVarYokAile TipiÇekirdek AileGeniş AileDeney Grubu<strong>Sayı</strong> Yüzde7 46,68 53,312 801 6,63 13,35 33,3310 66,668 53,337 46,66Kontrol Grubu<strong>Sayı</strong> Yüzde p10 66,65 33,313 86,60 02 13,03 2012 807 46,668 53,330,260,400,71Anneler, emzirme deneyimi, obstetrik komplikasyon geçirmedurumu, aile tipi açısından karşılaştırıldığında deney ve kontrol gruplarıarasında anlamlı bir fark yoktur (p>0.05). Deney grubu bebeklerinannelerinin %80’i ilkokul mezunu iken kontrol grubu bebeklerinannelerinin %86.6’sı ilkokul mezunudur (Tablo 2).500480460Grafik 1: Prematüre ve DDA Bebeklerin Kilo Farklarının Karşılaştırılması (n=30)440420Deney GrubuKontrol Grubu400380KiloFarkıDeney grubu bebekler ve kontrol grubu bebeklerin, uygulamasüreci (on günlük) öncesi ve uygulama süreci sonrası ölçülen kilolarıdeğerlendirildiğinde; deney grubu bebeklerin ortalama 496,6±71,8 gram,kontrol grubu bebeklerin ortalama 430±70,2 gram kilo aldıklarısaptanmıştır. Deney grubu bebekler ile kontrol grubu bebeklerinortalama kilo alımları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farkvardır (p=0.01) (Grafik 1).34


Grafik 2: Prematüre ve DDA Bebeklerin Mental Puanlarının Karşılaştırılması (n=30)43,532,521,510,50MentalPuanDeney GrubuKontrol GrubuDeney grubu bebekler ve kontrol grubu bebeklerin uygulamasürecinden (on günlük) sonra iki aylık (45 günlük) olduklarındadeğerlendirilen AGTE mental puanları; deney grubu bebeklerin ortalama3,53±0,64 puan, kontrol grubu bebeklerin 2,47±0,74 puan olaraksaptanmıştır. Deney grubu bebekler ile kontrol grubu bebeklerinortalama mental gelişim puanları arasında istatistiksel olarak anlamlıbir fark vardır (p=0.00) (Grafik 2).Grafik 3: Prematüre ve DDA Bebeklerin Motor Puanlarının Karşılaştırılması (n=30)32,521,51Deney GrubuKontrol Grubu0,50MotorPuanDeney ve kontrol grubu bebeklerin uygulama sürecinden (ongünlük) sonra iki aylık (45 günlük) olduklarında değerlendirilen AGTEmotor puanları; deney grubu bebeklerin ortalama 2,67±0,82 puanalırlarken kontrol grubu bebeklerin 2,07±0,88 puan olaraksaptanmıştır. Deney grubu bebekler ile kontrol grubu bebeklerin35


ortalama motor gelişim puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı birfark bulunmamıştır (p=0.06) (Grafik 3).TARTIŞMABebeklere Uygulanan Masajın, Bebeklerin Kiloları <strong>Ü</strong>zerine Etkisi:Bu çalışmada 34-36 gestasyon haftasında, 1800-2500 gramarasında doğmuş, anne sütüyle beslenen bebekler çalışmaya alınmıştır.Tüm aileler düşük sosyoekonomik düzeyden ailelerdir. Anne yaşlarıortalamaları açısından gruplar arasında fark yoktur (p>0,05). Annelerinemzirme deneyimleri bakımından da fark bulunmamıştır (p>0,05). Bukriterler eşleştirilerek bebeğin kilo alımına etki edebileceği düşünülendış etkiler ortadan kaldırılmıştır.Büyüme gelişmenin önemli göstergelerinden biri olan kilo alımı ileilgili bulgular; annelerin uyguladığı masaj sonrası bebeklerin, masajuygulanmayan bebeklere göre daha fazla kilo aldıklarını göstermiştir(p


Standley’in (1998) müzik ve masajı bir arada uyguladığıçalışmada, deney grubu prematüre bebeklerin kilo alımını kontrolgrubundan daha fazla olduğu gösterilmiştir (Standley 1998).Vickers ve arkadaşları (2004) litaretürü incelemiş ve yapılançalışmalarda 37 haftadan erken, 2500 gr dan az doğan pretermbebeklere masaj uygulamasının, bebeklerin kilo alımlarını günlükortalama 5.1 gr arttırdığı, 4-6 aylardaki kilo alımlarının da olumluetkilendiği belirtilmiştir (Vickers et al 2004).Son olarak Field ve arkadaşları (2006) hafif şiddette basınçlımasajla orta şiddette basınçlı masajın bebeklerin kilo alımlarına etkinideğerlendirmiştir. Ortalama 30 haftalık 68 prematüre bebek iki grubaayrılmış, günde 3 kez, 5 gün, 15 dk. masaj uygulanmış ve orta basınçtauygulanan masajın kilo alımlarında anlamlı fark yarattığı saptanmıştır(Field et al 2006).Masajın stres düzeyini azaltmadaki etkisi, bebeğin büyümegelişme hızının artması üzerinde etkili olmaktadır (Touch ResearchInstitute 1997, Touch Research Institute 2007, Uzuner 1998). Ayrıcafarelere uygulanan dokunmanın büyüme hormonunu arttırdığıbelirtilmiştir (Touch Research Institute 1997). Dokunma yoluyla olanbüyüme hormonundaki bu artış, benzer mekanizmalara sahipbebeklerde de ortaya çıkabilir.Masaj uygulanan bebeklerin insülin ve gastrin hormonlarınınarttığı görülmüştür. Gastrin ve insülin, besinlerin absorbsiyonunusağlayan ve vagal yolla kontrol edilen hormonlardır. Uygulanan masajınvagal aktiviteyi arttırması sonucu, besin absorbsiyonu arttıran gastrinve insülin hormonları seviyesinde artış gözlenmiştir (Touch ResearchInstitute 1997, Uzuner 1998). Bu durumda, bebeklere aynı miktar besinverilse de masaj uygulanan bebekler daha fazla kilo almaktadırlar (Fieldet al 1986). Çalışmada ortaya çıkan deney grubu bebeklerin kilo alımındakifarkın, bu mekanizmalar yoluyla ortaya çıktığı düşünülmektedir.Elde ettiğimiz sonuçlar doğrultusunda; anneleri tarafından masajuygulanan deney grubu prematüre ve DDA bebekler ile masajuygulanmayan kontrol grubu prematüre ve DDA bebeklerin kilo alımlarıfarklı bulunarak hipotez 1 kabul edilmiştir.Bebeklere Uygulanan Masajın, Bebeklerin Mental Gelişimleri<strong>Ü</strong>zerine Etkisi:Araştırmada, masaj uygulanan bebeklerin mental gelişimleri,masaj uygulanmayan bebeklere göre çok daha iyi bulunmuştur(p


kontrol grubu bebeklerden anlamlı olarak yüksek saptanmıştır (Field etal 1987, Rice 1979).Masajın bebeklerin mental gelişimine etki mekanizmasınıdeğerlendiren çalışmalar literatürde bulunamamıştır.Bunun yanında bebeklerin tüm büyüme gelişme alt alanlarındaolduğu gibi mental gelişlerinde de annesiyle olan etkileşimi,yakınlaşmasının önemi çok büyüktür (Ekşi 1999). Dokunma ve göz gözeiletişim anne bebek yakınlaşmasını arttırıcı faktörlerdendir. Çalışmadakullanılan masaj tekniği içerisinde tensel temasın sağlanması , gözgöze iletişimin kurulması ve bebekle konuşma gibi aktiviteler yeralmaktadır. Böylece bebek etkileşimi arttırılmakta ve bebeğin mentalgelişiminin hız kazanmasına yardımcı olunmaktadır. Tüm bunlarındeney grubu bebeklerin mental puanlarının daha yüksek bulunmasınısağladığı düşünülmektedir.Elde ettiğimiz sonuçlar doğrultusunda; anneleri tarafından masajuygulanan deney grubu prematüre ve DDA bebekler ile masajuygulanmayan kontrol grubu prematüre ve DDA bebeklerin mentalgelişimleri farklı bulunarak hipotez 2 kabul edilmiştir.Bebeklere Uygulanan Masajın, Bebeklerin Motor Gelişimleri<strong>Ü</strong>zerine Etkisi:Çalışmamızda annelerin uyguladığı masajın bebeklerin motorgelişimleri üzerine anlamlı bir etki etmediği saptanmıştır. Masajuygulanan bebekler ile uygulanmayan bebeklerin motor gelişimleriarasında, anlamlı bir fark bulunamamıştır (p>0,05). Đstatistiksel olarakanlamlı bir fark bulunmamasına rağmen deney grubu bebeklerin motorgelişim puanları, kontrol grubu bebeklerin motor gelişim puanındandaha yüksek bulunmuştur (Grafik 3).Masaj ve prematüre bebeklerin motor gelişimleri arasındakiilişkinin incelendiği çalışmalardan biri olan Field ve arkadaşlarının(1986) çalışmasında; prematüre ve DDA bebeklere masaj uygulanmışBrazelton Yenidoğan Davranış Skalasına göre motor gelişimlerideğerlendirilmiştir. Masaj uygulanan bebeklerin motor gelişimlerininmasaj uygulanmayan bebeklerden daha iyi olduğu gösterilmiştir (Fieldet al 1986).Field’ın ve arkadaşlarının (1987) bir başka çalışmasında, BayleyBebekler için Gelişim Ölçeğiyle, masaj uygulaması bittikten altı ay sonramotor gelişim değerlendirmesi yapılmış ve masaj uygulanan prematüreve DDA bebeklerin daha iyi motor gelişim gösterdikleri belirtilmiştir(Field et al 1987).Bu iki çalışmanın tersine Rice (1979), annelerin uyguladığımasajın prematüre bebeklerin motor gelişimlerine anlamlı etkietmediğini saptamıştır. Dördüncü ayda Bayley Bebekler için Gelişim38


Ölçeği kullanılarak değerlendirilen deney grubu bebeklerin motorgelişimleri ile kontrol grubu bebeklerin motor gelişimleri arasındaanlamlı bir fark görülmemiştir (Rice 1979).Motor gelişim; nöromüsküler gelişim, kavrama ve mental gelişimile yakın ilişki içerisinde gelişir (Kavaklı 1992). Masaj yardımıylabebeklerin mental gelişimlerinde ortaya çıkan olumlu gelişmenin, motorgelişimi olumlu yönde etkileyebileceği düşünülebilir.Masaj sayesinde meydana gelen etki ile stres hormonlarınınazaltılması ve böylece büyüme gelişmenin hız kazanması, kilo alımınınartması, solunum ve dolaşımın düzene girmesi, kas gelişimininhızlanması gibi etkiler sonucunda bebek daha hareketli bir hal alır vemotor gelişiminde bir ilerleme görülebilir. Çalışmamızda da deney grububebeklerin motor gelişim puanları kontrol grubundan yüksekbulunmuştur ancak bu fark istatistiksel olarak anlamlı bir fark değildir.Field’ın (1987) çalışmasında, Bayley Bebekler için Gelişim Ölçeğikullanarak yaptığı motor gelişim değerlendirmesi altıncı ayda yapılmıştır(Field et al 1987). Aynı ölçek kullanılan Rice’ ın çalışmasında isedördüncü ayda yapılmıştır (Rice 1979). Bizim çalışmamızda motorgelişim ikinci ayda AGTE ile değerlendirilmiştir. Field (1987) ve Rice’ ın(1979) çalışmalarında kullanılan Bayley Bebekler için Gelişim Ölçeğininbizim çalışmamızda kullanılan Ankara Gelişim Envanteriyle arasındaanlamlı bir korelasyon vardır (Işık ve ark 1998).Benzer ölçekler kullanılarak yapılan Field, Rice ve buaraştırmadan sadece Field’ın çalışmasında motor gelişim, deneygrubunda anlamlı olarak fazla çıkmıştır. Bu üç çalışmadan; bizimçalışmamız ve Rice’ın çalışması ile Field’ ın çalışması arasındakifarklılığın nedeni, masajın motor gelişim üzerine olan etkisinin farklıaylarda değerlendirilmiş olması olabilir.Çalışmamızdan elde ettiğimiz bulgular sonucunda; anneleritarafından masaj uygulanan deney grubu prematüre ve DDA bebeklerile masaj uygulanmayan kontrol grubu prematüre ve DDA bebeklerinmotor gelişimleri farklı bulunmayarak hipotez 3 reddedilmiştir.SONUÇ VE ÖNERĐLERBu çalışmanın sonuçları şöyledir:Anneleri tarafından masaj uygulanan deney grubu prematüre veDDA bebeklerin kilo alımları, masaj uygulanmayan kontrol grubuprematüre ve DDA bebeklerin kilo alımlarından fazla bulunarak hipotez1 kabul edilmiştir.Anneleri tarafından masaj uygulanan deney grubu prematüre veDDA bebeklerin mental gelişim puanları, masaj uygulanmayan kontrol39


grubu prematüre ve DDA bebeklerin mental gelişim puanlarından fazlabulunarak hipotez 2 kabul edilmiştir.Anneleri tarafından masaj uygulanan deney grubu prematüre veDDA bebekler ile masaj uygulanmayan kontrol grubu prematüre ve DDAbebeklerin motor gelişim puanları farklı bulunmayarak hipotez 3reddedilmiştir.Pediatri servislerinde çalışan hemşirelere yönelik bazı önerilerşunlardır:Günde üç kez, 15 dakika uygulanan masajın, 10 gün gibi kısa birsürede prematüre ve DDA bebeklerin büyüme gelişmesini iyi yöndeetkilediği gösterilmiştir. Erken dönemde yoğun bakım ünitelerinde vepediatri servislerinde masajın başlatılarak, taburcu olmadan öncepediatri hemşiresi tarafından ailelere de öğretilmelidir.Çalışmada, annelerin eğitimi sırasında kullanılan masaj broşürleri,bebek maketi gibi araçlarla yapılan eğitim etkili olmuş, anneler kısasürede masajı öğrenebilmiştir. Anneye eve yanında götürebileceğimasaj broşürleri ya da el kitapçığı verilmesi uygulamanınunutulmasını önlemiştir. Masajın, hemşireler tarafından annelereöğretilebilmesi için aynı araçlardan yararlanılabilir, annelere masajbroşürü yada el kitapçığı verilebilir.Çalışma sırasında masajı yapmayan anneler olmuştur. Kanıta dayalıhemşirelik çerçevesinde, annelerle bu çalışmanın sonuçlarıpaylaşılarak masaja verilen önem arttırılabilir.Masaj konusunda eğitimli pediatri hemşireleri tarafından ebe, halksağlığı hemşiresi, kadın sağlığı hastalıkları hemşiresi gibi anne vebebekle klinikte ve sahada birlikte olabilen sağlık personeli deeğitilerek multidisipliner ekip yaklaşımıyla masajın devamlılığısağlanabilir.Araştırmacılar için bazı öneriler şunlardır:Yapılan kilo, mental gelişim, motor gelişim değerlendirmeleri dahasonraki aylarda (altıncı aydan sonra) yeniden değerlendirilerek masajınbebeklerin büyüme gelişmesine uzun süreli etkileri araştırılabilir.Erişkin eğitiminin temellerinden olan yaparak öğrenme en kısasürede becerinin kazanılmasını sağlamıştır. Diğer çalışmalarda;eğitim için ayrı bir eğitim odası sağlanarak ve bu çalışmadaplanlanmasına rağmen kullanılamayan videokaset kullanılarakyapılacak eğitimlerin etkinliği değerlendirilebilir.Bu araştırma sırasında ziyarete gidilen bölgeleri tanıyan, uzman birhalk sağlığı hemşiresinden ve bir ebeden destek alınmıştır. Bu ekipçalışmasından çok olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Ailelerle güven40


ilişkisi geliştirme, evlerin kolaylıkla bulunmasının sağlanması gibiyönlerden önemli kolaylıklar elde edilmiştir. Bu nedenle ilerideyapılacak araştırmalarda multidisipliner çalışmalar planlanabilir.Yapılan çalışma daha büyük örneklemle tekrarlanabilir.KAYNAKLAR1. American Academy of Pediatrics (1990), Kangroo Baby Care: Just a Nice Experienceor An Đmportant Advence for Preterm?, Pediatrics; 85, 604-605.2. Beyazova N (Ed) (2000), Gökçe Kutsal Y., Fiziksel Tıp ve Rehabilitaston, <strong>Cilt</strong>1, GüneşKitabevi, Ankara, 842-53.3. Bond C (2002), Positive Touch And Massage Đn The Unit: A British Approach, SeminNeonatol; 7, 477-86.4. Burns K,et al (1994), Infant Stimulatıon: Modification of An Intervention Based onPhysiologic and Behavioral Cues, JOGNN; 23(7), 581-88.5. Ekşi A (Ed) (1999), Ben Hasta Değilim: Çocuk Sağlığı ve Hastalıklarının PsikososyalYönü, Nobel Kitabevi, Đzmir, 17-21.6. Elias M (2000), Touch Therapy-A hands on Approach to Promote Health,www.longevity101.com7. Field T, et al (1986), Tactile Kinestetic Stimulatıon Effects on Preterm Neonates,Pediatrics; 77, 654-58.8. Field T, et al (2006), Moderate Versus Light Pressure Massage Therapy Leads ToGreater Weight Gain in Preterm Infants, Infant Behavior & Development: V: 29, 574-78.9. Field T,et al (1987), Massage of Preterm Newborns to Improve Growth andDevelopment, Pediatric Nursing; V: 13, N: 6, 385-87.10. Freeg V.D (1999), What Makes Pediatric Nursing So Special?, Pediatric Nursing; Sep-Oct, V: 25,Issue: 5, 468.11. Işık S, Sezgin N, Erol N (1998), Ankara Gelişim Tarama Envanteri, Genişletilmiş 2.Basım, Ankara.12. Jump V.K, Fargo J.D, Akers J.F (2006), Impact Of Massage Therapy On HealthOutcomes Among Orphaned Infants in Ecuador, Family & Community Health; V:29,N: 4, 314-19.13. Kavaklı A (1992), Çocukluk Yaşlarında Büyüme ve Gelişme, Hilal Matbaacılık,Đstanbul.14. Moore M.L (1978), Realities in Childbearing, Sounders Company: 479-82.15. Moreno A.J, Posada G.E, Goldyn D. T (2006), Presence and Quality of TouchInfluence Coregulation in Mother- Infant Dyads, Infancy; V: 9(1), 1-20.16. Nelson W (1996), Nelson Textbook of Pediatrics, 15.th ed, Sounders Com.17. Rice R (1979), The Effects of The Rice Infant Sensoriomotor Stimulation Thretment onthe Development of High Risk Infants, Birth Defects: Orginal Article Series; V: 15,N:7, 7-26.18. Scafidi F, et al (1990), Massage Stimulates Growth in Preterm Infants: A replication,Infant Behavior and Development; V: 13, 167-188.41


19. Servonsky J, Opas S (1987), Nursing Management of Children, Jones and BartlettPublishers; 8.20. Standley J.M (1998), The Effects of Music and Multimodal Stimulation on Responsesof Prematüre Infants In Neonatal Intensive Care, Pediatric Nursing, Vol.<strong>24</strong>,No.6,November-December, 532-38.21. Taylor P.S(1983), Massage in A Special Care Nursery, The Australian Nurses Journal;V: 12, N: 7, 42-45.22. Touch Research Institute (1997), Touch Research Institute Studies,PR Newswirel.23. Touch Research Institute (Erişim 2007), Research at TRI, http://www6.miami.edu/touch-research/research.htm<strong>24</strong>. Uzuner Y.Y(1998), Dokunmanın Önemi, <strong>Hemşirelik</strong> Forumu; 1(6), <strong>24</strong>5-51.25. Vickers A, et al (2004), Massage for Promoting Growth and Development of Pretemand Low Birth Weight Đnfants, Cochrane Database of Systematic Reviews 2007 Issue3, -HD-(2): CD: 000390, http://www.mrw.interscience.wiley.com/cochrane/clsysrev/articles/CD000390/frame.html.26. Vickers A, Zollman C (1999), Massage Therapies, British Medical Journal; Issue:7219, 1254.27. White-Traut R (1993), Patterns of Physiolojic and Behavioral Response ofIntermediate Care Preterm Infants to Intervention, Pediatric Nursing; 19, 625-29.28. Wong D.L, et al (2000), Wong’s Essentials of Pediatric Nursing, Sixth Ed., Mosby.29. Wong D.L. (2003), Wong’s Nursing Care of Đnfants and Children, Seventh Ed.,Mosby.42


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksek Okulu <strong>Dergisi</strong> <strong>24</strong> (1) : 43-56, <strong>2008</strong>HEMŞĐRELĐK Y<strong>Ü</strong>KSEKOKULUNDAKĐ ÖĞRENCĐLERĐN HEMŞĐRELĐKMESLEĞĐ VE EĞĐTĐMĐ ĐLE ĐLGĐLĐ GÖR<strong>Ü</strong>Ş VE BEKLENTĐLERĐSCHOOL OF NURSING STUDENTS’ VIEWS AND EXPECTATIONSRELATED TO NURSING PROFESSION AND EDUCATIONHemşire Semra <strong>Ü</strong>NL<strong>Ü</strong>* Yrd.Doç.Dr. Gönül ÖZG<strong>Ü</strong>R**Arş.Gör. Aysun BABACAN G<strong>Ü</strong>M<strong>Ü</strong>Ş*** E.<strong>Ü</strong>. Tıp Fakültesi Hastanesi.** E. <strong>Ü</strong>. <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> Psikiyatri Hemşireliği AD.6. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Öğrencileri Kongresi’nde sunulmuştur.ÖZETAmaç: Bu araştırma, <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> (<strong>HYO</strong>) öğrencilerininhemşirelik mesleği ve eğitimi ile ilgili görüş ve beklentilerini belirlemek amacıylayapılmıştır.Gereç ve Yöntem: Araştırmanın örneklemini, 2005-2006 öğretim yılında,Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>HYO</strong>’da öğrenim gören 150 öğrenci oluşturmuştur. Veriler,araştırmacılar tarafından geliştirilmiş anket formu ile toplanmıştır. Verilerindeğerlendirilmesinde sayı ve yüzde dağılımı kullanılmıştır.Bulgular ve Sonuç: Öğrencilerin %98,7’si kız, %53.3’ü Anadolu/süperlise mezunudur. %56’sı kendi isteğiyle, %42.7’si “iş bulma kolaylığı” nedeniyle<strong>HYO</strong>’yu seçmiştir. Öğrencilerin %56.8’inin teorik eğitimi, %42.1’inin dersuygulamalarını, %13.7’sinin psikososyal yönden okul yaşantısını yetersiz bulduğusaptanmıştır. Öğrencilerin %44’ünün toplumun hemşirelik mesleği hakkındakigörüşlerinden olumsuz olarak etkilendiği, %51.3’ünün hemşireliğin bağımsızişlevlerinin artmasıyla saygınlığının artacağını düşündüğü belirlenmiştir.Elde edilen bulgulara göre, <strong>Hemşirelik</strong> Yüksekokullarında teorik ve pratikeğitimi bütünleştiren eğitim modellerinin uygulanması ve hemşireliğin saygın veprofesyonel bir kimlik kazanması için gerekli girişimlerde bulunulmasıönerilmektedir.Anahtar Kelimeler: <strong>Hemşirelik</strong> öğrencileri, meslek, eğitim, görüş, beklentiABSTRACTObjective: This research was done in order to determine the School ofNursing (SN) students’ views and expectations related to nursing profession andeducation.Methods: The sample of the research consisted of 150 students of EgeUniversity SN in the academic year 2005-2006. Data was gathered with the43


questionnaire form developed by researchers. In the assessment of the data;number and percent distribution were used.Results: 98.7% of students are girls, 53.3% of them had graduated fromAnatolia/Super High School. 56% of students were voluntarily, 42.7% of thembecause of easiness of finding job had chosen SN. It was determined that 56.8%of students found theoretical education, 42.1% of them found lessen applicationsand 13.7% of them found school life in terms of psychosocially inadequate. It wasdetermined that 44% of students affected negatively from the society’s point ofview about nursing profession. 51.3% of them thought that esteem of nursingwould increase with the increase of independent functions of nursing.Conclusion: According to findings, SN teaching models were applied inorder to integrate theoretical and practical education and it has been suggested tobe in required attempts to provide nursing won an esteemed and professionalidentity.Key Words: Nursing students, profession, education, view, expectation.GĐRĐŞ<strong>Ü</strong>lkemizde yüksek öğretim kurumlarına belirli ve sınırlı sayıdaöğrenci alınmakta ve öğrenciler, herhangi bir yüksek öğretim kurumunagirebilmek için, çoğu kez istek ve yeteneklerinin dışında, bilinçsizce verastlantı sonucu bir okul tercih etmektedir. Bu nedenle ülkemizdemeslek seçimi, genellikle rastlantıya bağlı olarak gerçekleşmektedir. Budurum hemşirelik mesleği için de geçerli olup, hemşirelerin de bilmedenve istemeden bu mesleği seçtikleri bilinmektedir (Özsoy ve ark. 1999,Yanıkkerem ve ark. 2004).Meslek, bireylerin hayatlarını kazanmak için yaptıkları, kurallarıtoplumca belirlenmiş ve belli bir eğitimle kazanılan, bilgi ve becerileredayalı etkinlikler bütünü olarak tanımlanmaktadır (Yanıkkerem ve ark.2004). Meslek seçimi kararının, doğru ve yerinde olabilmesi için, kişinin neistediğini ve neleri yapabileceğini iyi bilmesi gerekmektedir. <strong>Hemşirelik</strong>gibi insan sağlığını doğrudan ilgilendiren mesleklerin seçiminde de buözellikler büyük önem taşımaktadır (Khorsid ve ark. 1992).Toplumumuzda hemşirelik mesleği ve işlevleri ile ilgili pek çokgörüşe rastlanmaktadır. Bu görüşlerin oluşmasında ön yargılarlabirlikte olumsuz örneklerin de payı bulunmaktadır (Soydemir veSökmen 2005). Hemşireliğin genel olarak profesyonel bir meslek olarakdeğil de, kısa yoldan iş sahibi olmak veya aileye ek gelir için sürdürülenbir uğraş olarak görüldüğü bildirilmektedir. <strong>Ü</strong>cret, iş koşulları, otonomidüzeyi, mesleğin kan ve atıklarla yakın temas gerektiren bir meslekolması, kadın mesleği oluşu ve baskın bir grup altında (hekimlik) yeralması gibi nedenler toplumun hemşirelik mesleği hakkındakigörüşlerini etkilemektedir (Özsoy 2000).Bunların yanı sıra hemşireliğin toplumsal konumunu, hemşirelikeğitiminden gelen nedenler, mesleki bilincin yeterince gelişmemiş44


olması, hekim–hemşire, hasta-hemşire, hemşire-hemşire ilişkisiningenelde mesleki ilişki niteliğinde olmayışı, hemşirenin işe yönelik hizmetvermesi ve kadın mesleği olması gibi etkenler de olumsuz olaraketkilemektedir (Öz 1987). Geleceğin sağlık bakım sistemi içinde,hemşireliğin güçlü ve vazgeçilmez bir meslek olması için, mesleğinaraştırma temeline dayandırılması ve yapılanmasında gerekli değişiklerinyapılması gerekmektedir (Taşocak 1999).<strong>Hemşirelik</strong> eğitimi, teorik ve uygulamalı öğrenim ve öğretimyaşantılarını içeren bir eğitimdir. Amacı ise, öğrencilere profesyonelhemşirelik özelliklerini kazandırmak, öğrencileri gelecekteki meslekyaşantılarına uygun şekilde hazırlamak, ülkesine karşı görev vesorumluluklarının bilincinde, mevcut sağlık sorunlarına yanıtverebilecek nitelikte hemşireler yetiştirmektir. <strong>Hemşirelik</strong> eğitimindeistendik davranışların kazandırılabilmesi içinde, teorik ve uygulamalıeğitim birlikte yürütülmelidir (Bektaş 2004).Bununla birlikte teorik ve klinik öğretimin başarılı olabilmesi içinhemşire eğitimcilerin önemli roller üstlenmeleri gerekmektedir. Hemşireeğitimcilerin en önemli rolleri, öğrencilere klinik bilgi, yargı ve beceriüzerine temellendirilmiş teknik yetenek kazandırmak, onları anlamak,yönlendirmek ve ufuklarını geliştirmektir (Aştı 1990).Eğitim sürecindeki önemli faktörlerden bir diğeri ise öğrencilerdir.<strong>Hemşirelik</strong> öğrencileri eğitim süreçleri boyunca, mesleği sevmeme,teorik bilgileri çok kısa sürede işleme, bu yoğun bilgilerin hepsiniöğrenmekle sorumlu olma, klinik uygulamalarda hastanede veya yabancıbir ortamda bulunma, klinik ortamın ve ekibin yarattığı stresörler,öğretim elemanı ve öğrenciler arasında yaşanan sorunlar, dersuygulamalarında ve bakım vermede yetersiz olma gibi çeşitli güçlükleryaşamaktadırlar (Kömürcü ve Gençalp 1999, Bektaş 2004). Bu açıdanbakıldığında, hemşirelik eğitimi yoğun, yorucu ve stresli bir eğitimolarak değerlendirilmektedir (Pektekin 1990).Bu bağlamda müfredat programlarının değerlendirilerek hemşirelikeğitim kalitesinin arttırılmasında, eğitim ortamlarının daha nitelikli halegetirilmesinde, eğitimci ve öğrenciler arasındaki sorunların çözümlenmesinde,öğrencilerin eğitimden ve mesleklerinden alacağı doyumunarttırılmasında, hemşireliğin olumsuz yönlerinin değiştirilerek istenilen,tercih edilen bir meslek haline getirilmesinde, öğrencilerin hemşirelikmesleği ve eğitimi ile ilgili görüş ve beklentilerini belirlemenin yararlıolacağı düşünülmektedir.Bu gerekçeler doğrultusunda bu araştırmanın amacı, öğrencilerinhemşirelik mesleği ve eğitimi ile ilgili görüş ve beklentilerinibelirlemektir.45


GEREÇ VE YÖNTEMAraştırma tanımlayıcı tipte bir çalışmadır. 2005-2006 öğretimyılında, Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong>’nda okuyan 901 öğrenciaraştırmanın evrenini, bu evrenden seçilen 150 öğrenci araştırmanınörneklemini oluşturmuştur. Örnekleme tesadüfi örnekleme yöntemi ileikinci, üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencilerinden 50’şer öğrencialınmıştır. Hazırlık sınıfında okuyan öğrenciler araştırma kapsamıdışında bırakılmış, birinci sınıf öğrencileri ise entegre eğitime geçilmesinedeniyle araştırma kapsamına alınmamıştır.Araştırmanın verileri, 15-16 Aralık 2005 tarihinde toplanmıştır.Veriler toplanmadan önce öğrencilere çalışma hakkında bilgi verilmiş,çalışmaya katılmayı kabul eden ve anket formlarını tam olarak dolduranöğrenciler araştırma kapsamına alınmıştır. Veri toplama aracı olarak,araştırmacılar tarafından ilgili literatür taranarak oluşturulmuş anketformu kullanılmıştır. Anket formu, üç bölümden ve kapalı-açık uçluolarak hazırlanan 34 sorudan oluşmaktadır. Birinci bölümde, öğrencilerinsosyodemografik özelliklerini belirlemeye yönelik 15 soru; ikincibölümde öğrencilerin hemşirelik mesleği ile ilgili görüşlerini saptamayayönelik 10 soru; üçüncü bölümde öğrencilerin hemşirelik eğitimi ile ilgiligörüşlerini saptamaya yönelik 9 soru yer almaktadır.Veriler SPSS 11.5 paket programı ile değerlendirilmiştir. Verilerindökümü sayı ve yüzde olarak verilmiştir.BULGULAR VE TARTIŞMAÖĞRENCĐLERĐN SOSYODEMOGRAFĐK ÖZELLĐKLERĐTablo 1: Öğrencilerin sosyodemografik özellikleri (n=150)Sosyodemografik özellikler <strong>Sayı</strong> %Yaş ort. 21.98 3.66Yaş grubu19-2122 ve üzeriCinsiyetKızErkekMedeni durumBekarEvliMezun olunan liseAnadolu / Süper liseNormal liseSağlık meslek lisesiEn uzun süre yaşanılan yerKöyKasaba896114821446806010141359.340.798.71.396.04.053.340.06.79.38.746


ŞehirBüyük şehirBabanın eğitim düzeyiOkuryazarĐlkokulOrtaokulLise<strong>Ü</strong>niversiteAnnenin eğitim düzeyiOkuryazarĐlkokulOrtaokulLise<strong>Ü</strong>niversiteGelir algısıĐyiNe iyi ne kötüKötüKalınan yerYurtAilesi ile birlikte evdeArkadaşları ile birlikte evdeBurs alma durumuEvetHayırBurs alınan kurumYüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar KurumuBaşbakanlıkÖzel bir kurum/kuruluşĐşte çalışma durumuBir işte çalışmıyorHemşire olarak çalışıyor61621841185122316621257637984767369456713111141940.741.312.027.312.034.014.720.744.014.016.74.742.052.75.331.344.7<strong>24</strong>.062.737.347.320.77.394.06.0Öğrencilerin sosyodemografik özellikleri Tablo 1’de gösterilmiştir.Buna göre, araştırmaya katılan öğrencilerin büyük çoğunluğunu kızöğrenciler oluşturmaktadır. <strong>Hemşirelik</strong> okullarına uzun süredir erkeköğrenci alınmasına karşın, erkek öğrencilerin hemşirelik mesleğinitercih etme oranlarının oldukça düşük düzeyde olduğu görülmektedir.Öğrenciler mezun oldukları liselere göre incelendiğinde, %53.3’ününAnadolu/Süper lise mezunu olduğu belirlenmiştir (Tablo 1). Bu bulgu,daha önce yapılan araştırmalarla karşılaştırıldığında, hemşirelikmesleğini seçen öğrencilerin, sağlık meslek lisesi mezunlarından normallise ve Anadolu/Süper lise mezunlarına doğru bir değişim gösterdiğisöylenebilir (Ender ve ark. 1990, Yalın 1990, Yanıkkerem ve ark. 2004).Buna göre araştırmaya katılan öğrencilerin yarıdan fazlasının Anadolu/Süper lise mezunu olması, hemşirelik yüksekokullarında öğrenciprofilinin değiştiğini göstermektedir.Araştırmaya katılan öğrencilerin en uzun süre yaşadıkları yeregöre dağılımlarına bakıldığında, büyük çoğunluğunun yaşamının önemlibir kısmını büyük şehir ve şehirde geçirdiği söylenebilir (Tablo 1).47


Öğrencilerin anne ve babalarının eğitim düzeyleri incelendiğinde,%34’ünün babası lise mezunu, %44.’ünün annesi ilkokul mezunudur(Tablo 1). Bu bulgulara göre genel olarak babaların eğitim düzeyi annelerineğitim düzeyinden daha yüksektir. Bu sonuçlar yapılan çalışmalarlabenzerlik göstermektedir (Kocaman ve Okumuş 1982, Başer 1995).Öğrencilere kendi gelir düzeylerini nasıl değerlendirdiklerisorulduğunda; %52.7’si “ne iyi ne kötü”, %42’si “iyi”, %5.3’ü “kötü”olarak değerlendirmiştir (Tablo 1). Özsoy ve arkadaşlarının (1999) Ege<strong>Ü</strong>niversitesi <strong>HYO</strong>’da yaptıkları araştırmada, öğrencilerin %77’sinin gelirdüzeyini “gelir gidere denk” olarak tanımladığı bildirilmiştir. Busonuçlar, genel olarak hemşirelik mesleğinin “orta” gelir düzeyine sahipöğrenciler tarafından seçildiğini göstermektedir.Araştırmaya katılan öğrencilerin %44.7’sinin ailesiyle birlikte evde,%31.3’inin yurtta, %<strong>24</strong>’ünün arkadaşlarıyla evde kaldığı saptanmıştır(Tablo 1). Özsoy ve ark.nın (1999) yaptıkları araştırmada ise öğrencilerin%61.5’inin yurtta, %30.3’ünün ailesi ile birlikte evde, %4.9’ununkirada, %3.3’ünün lojmanda kaldığı bildirilmiştir. Bu sonuçlar, bizimbulgularımızla karşılaştırıldığında, hemşirelik öğrencilerinin eğitimlerisırasında aileleriyle birlikte yaşama durumlarının son yıllarda arttığısöylenebilir. Ayrıca bu sonuç, öğrencilerin bulundukları şehirdekiyüksek öğretim kurumlarını daha fazla tercih etmelerindenkaynaklanabilir.Öğrencilerin %94’ünün bir işte çalışmadığı, çalışan öğrencilerinise “hemşire” olarak çalıştıkları bulunmuştur. Öğrencilerin %62.7’sininburs aldığı, en yüksek oranda burs alınan kurumun ise YüksekÖğrenim Kredi Ve Yurtlar Kurumu olduğu belirlenmiştir. (Tablo 1). Bubulgular, yapılan araştırma sonuçlarıyla benzerlik göstermektedir(Fadıloğlu ve ark. 1986, Özsoy ve ark. 1999).ÖĞRENCĐLERĐN HEMŞĐRELĐK MESLEĞĐ ĐLE ĐLGĐLĐ GÖR<strong>Ü</strong>ŞLERĐTablo 2: Öğrencilerin hemşirelik mesleğini tercih etme durumları (n=150)<strong>Hemşirelik</strong> mesleğini tercih etme durumları <strong>Sayı</strong> %Hemşireliği isteyerek tercih etmeĐsteyerek tercih etmeĐstemeyerek tercih etme846656.044.0<strong>Hemşirelik</strong> tercih sıralaması1-56-1011-1516-2021-25Hemşireliği tercih etme nedenleriĐş bulma kolaylığı içinAçıkta kalmamak için8623121514644957.315.38.010.09.442.732.748


Đdeali olduğu içinAilesi istediği içinHemşireliği tercih etmede etkilenilen kişiler (n=211)AnneBabaAkrabalarTanıdıklarÖğrencilerin etkilendikleri kişilerden etkilenme durumuOlumluOlumsuz*Satır yüzdesi (Birden fazla yanıt verilmiştir)231488773791361415.39.341.8*36.5*17.5*4.2*90.79.3Tablo 2’de görüldüğü gibi, öğrencilerin %56’sının kendi isteğiylehemşirelik mesleğini seçtiği ve %57.3’ünün hemşireliğe ilk beş tercihiiçinde yer verdiği saptanmıştır (Tablo 2). Bu bulgular yapılan çalışmalarla(Atalay 1986, Fadıloğlu ve ark. 1986a, Başer 1995, Yanıkkerem ve ark.2004) benzerlik göstermekte olup, hemşirelik mesleğinin gelişimiaçısından oldukça önemlidir ve hemşirelik gibi insan sağlığını doğrudanilgilendiren mesleklerin seçiminde büyük önem taşımaktadır.Araştırmaya katılan öğrencilerin büyük bir kısmı, hemşireliği “işbulma kolaylığı” ve “açıkta kalmamak” için tercih ettiğini belirtmiştir(Tablo 2). Yapılan araştırmalarda da öğrencilerin hemşireliği seçmenedenleri benzer bulunmuştur (Başer 1995, Bektaş 2004, Karakaya2001, Özsoy ve ark.1999). Bu bulgulara göre, öğrencilerin hemşireliğiseçmelerinde en etkili olan faktörlerin “gelecek kaygısı” ve “bir yükseköğrenim kurumuna girememe korkusu” olduğu öngörüsüne götürmektedir.Bu faktörlerin öğrencilerin eğitim/öğretim yaşantılarındaki başarılarınıolumsuz yönde etkileyebileceği gibi mesleklerini sevmeyen vemesleklerinden doyum almayan hemşirelerin yetişmesine de nedenolabileceği düşünülmektedir.Tablo 3: Öğrencilerin hemşirelik mesleğinin toplumdaki yerine ilişkin görüşleri (n=150)<strong>Hemşirelik</strong> mesleğinin toplumdaki yerine ilişkin görüşler <strong>Sayı</strong> %Öğrencilerin toplumun görüşlerinden etkilenme durumuOlumlu etkiliyorOlumsuz etkiliyorEtkilemiyorKısmen etkiliyor326644821.344.029.35.4Öğrencilerin hemşireliğin toplumdaki yerine ilişkingörüşleriHemşireliğin bağımsız işlevleri artınca saygınlığı artacaktır<strong>Hemşirelik</strong> yardımcı sağlık personeli olarak küçümsenirHemşireliğe erkeklerin alınmasıyla saygınlığı artacaktırHemşireliğin toplumda saygın bir yeri vardır7746161151.330.710.77.3Öğrencilerin çoğu, hemşirelik mesleğini seçmede anne ve babasınınetkili olduğunu belirtmiştir. Bu etkinin yönünü ise öğrencilerin %90.7’si49


“olumlu” olarak değerlendirmiştir (Tablo 2). Yapılan araştırma sonuçlarıda, bu bulguları destekler niteliktedir (Bahar ve Keskin 1996, Özsoy veark. 1999).Öğrencilerin %44’ü toplumun hemşirelik mesleği ile ilgiligörüşlerinden “olumsuz” olarak etkilendiğini belirtmiştir (Tablo 3). Bubulgu, yapılan araştırmalarla benzerlik göstermektedir (Kocaman veOkumuş 1982, Özsoy ve ark. 1999). Toplumun hemşirelik mesleğihakkındaki görüşlerinin öğrencileri olumsuz etkilemesi, hemşirelikmesleğinin tercih edilmemesi ve geleceği açısından önemli bir bulguolarak değerlendirilebilir.Öğrencilerin hemşirelik mesleğinin toplumdaki yerine ilişkingörüşleri incelendiğinde, %51.3’ünün “hemşireliğin bağımsız işlevlerininartmasıyla saygınlığının artacağını” %30.7’sinin “hemşireliğin toplumdayardımcı sağlık personeli olarak küçümsendiğini” düşündüğü saptanmıştır.Bu bulgulara göre, öğrencilerin çok az bir kısmı, hemşirelik mesleğinintoplumda saygın bir yeri olduğunu düşünmektedir (Tablo 3).Karadakovan’ın (1996) yaptığı araştırmada da benzer sonuçlarbulunmuş olup, öğrencilerin hemşireliğin bağımsız işlevlerinin artmasıyla,yönetimde hemşirelerin söz sahibi olmasıyla ve erkek öğrencilerinmesleğe alınmasıyla saygınlığının artacağını düşündüğü bildirilmiştir.Kaya ve arkadaşlarının (2004) çalışan hemşirelerle yaptıkları çalışmadada hemşirelerin %75.8’inin mesleki imajlarını “olumsuz” olarakdeğerlendirdikleri belirlenmiştir.Tablo 4: Öğrencilerin hemşirelik mesleğinden beklentileri (n=150)<strong>Hemşirelik</strong> mesleğinden beklentiler <strong>Sayı</strong> %<strong>Hemşirelik</strong> mesleğinden beklenti durumuBeklentisi olanBeklentisi olmayan10<strong>24</strong>868.032.0Beklentiler (n=128)<strong>Hemşirelik</strong> mesleğinin standartlarının yükseltilmesiHemşireliğin profesyonel bir meslek olarak kabul edilmesi<strong>Hemşirelik</strong> mesleğinin en iyi şekilde yapılmasıLisans üstü eğitimin yaygınlaştırılması<strong>Hemşirelik</strong> örgütlenmesinin yaygınlaştırılması*Satır yüzdesi (Birden fazla yanıt verilmiştir)5049196439.1*38.3*14.8*4.7*3.1*Öğrencilerin %68’inin hemşirelik mesleğiyle ilgili beklentisininolduğu saptanmıştır. Öğrencilerin beklentilerinin başında ise “hemşirelikmesleğinin standartlarının arttırılması” ve “hemşireliğin profesyonel birmeslek olarak kabul edilmesi” gelmektedir. Bununla birlikte lisansüstüeğitimin ve mesleki örgütlenmenin yaygınlaştırılması, öğrencilerin dahadüşük oranda belirttikleri beklentilerdir (Tablo 4). Bu sonuçlardoğrultusunda, öğrencilerin hemşirelik mesleğinin profesyonelliğiyle ilgili50


eklentilerinin daha yüksek olduğu, buna karşın mesleki örgütlenmeyeve branşlaşmaya yönelik beklentilerinin daha düşük düzeyde olduğusöylenebilir.Tablo 5: Öğrencilerin mezuniyet sonrasına ilişkin görüşleri (n=150)Mezuniyet sonrasına ilişkin görüşler <strong>Sayı</strong> %Mezuniyet sonrası mesleki kaygı durumuKaygısı olanKaygısı olmayan866457.342.7Mezuniyet sonrası mesleki kaygı nedenleri (n=105)Ekip çalışmasının olmaması, ağır çalışma koşullarıĐyi bir hastanede iş bulamama korkusuKazanılan özlük haklarının verilmemesiKazanılan bilgi ve becerinin çalışma alanındakullanılamamasıHastaya zarar verme korkusuFizik ve ruh sağlığını kaybetme korkusuToplumun mesleğe olumsuz bakış açısıMezuniyet sonrası çalışılmak istenen alanlar<strong>Ü</strong>niversitede öğretim elemanıHastanede yönetici hemşireHastanede sorumlu hemşireAcil servis hemşiresiYoğun bakım hemşiresiYeni bir bölüm/fakülte seçme isteğiEvetKararsızım* Satır yüzdesi (Birden fazla yanıt verilmiştir)2827141410755235292113618926.6*25.7*13.3*13.3*9.5*6.6*4.8*34.723.319.314.08.740.759.3Tablo 5’te görüldüğü gibi, öğrencilerin %57.3’ünün mezuniyetsonrasına ilişkin mesleki kaygı duyduğu belirlenmiştir. Meslekikaygılarının başında ise “ekip çalışmasının olmaması, ağır çalışmakoşulları” ve “iyi bir hastanede iş bulamama korkusu” gelmektedir. Sonyıllarda hemşirelerin sağlık kurumlarında düşük ücretlerle sözleşmeli veözlük haklardan yoksun olarak çalıştırılmaları bu kaygıları doğrularniteliktedir. Bahar ve Keskin’in (1996) yaptıkları araştırmada daöğrencilerin %83.3’ünün mesleklerinden kaygı duydukları bildirilmiştir.Araştırmaya katılan öğrencilerin mezuniyet sonrası çalışmakistediği alanlar incelendiğinde, büyük bir kısmının “akademisyen” ve“yönetici hemşire” olarak çalışmak istediği görülmektedir (Tablo 5). Oysakiakademisyenlik ve yönetici hemşirelik, hemşirelerin çalışabileceği kısıtlıalanlardır. Öğrenci hemşirelerin tedavi ve bakım verici hizmetlerde dahadüşük oranlarda çalışmak istemeleri ise son yıllarda hemşirelerin işbulma olanakları ve çalışma koşullarındaki kötüleşmenin bir göstergesiolarak değerlendirilebilir. Bu sonuç yapılan çalışmalarla benzerlikgöstermektedir (Dereli ve Demir 1998, Ulusoy 1992).51


Öğrencilerin mezuniyet sonrası yeni bir bölüm/fakülte seçmeisteği değerlendirildiğinde; %59.3’ünün bu konuda kararsız olduğubelirlenmiştir (Tablo 5). Bu bulgu, öğrencilerin meslek seçimiyle ilgiliarayışlarının devam ettiği şeklinde değerlendirilebilir. Bu bulguyu,Yanıkkerem ve arkadaşlarının (2004) yaptığı araştırma sonuçları dadesteklemekte olup, hemşirelik öğrencilerinin %45.7’sinin tekrarüniversite sınavına girmeyi istediği bildirilmiştir.ÖĞRENCĐLERĐN HEMŞĐRELĐK EĞĐTĐMĐ ĐLE ĐLGĐLĐ GÖR<strong>Ü</strong>ŞLERĐTablo 6: Öğrencilerin hemşirelik eğitiminden memnun olma durumları (n=150)<strong>Hemşirelik</strong> eğitiminden memnun olma durumları <strong>Sayı</strong> %<strong>HYO</strong>’nun eğitim programından memnun olmaMemnunŞöyle böyle memnunMemnun değil27606318.040.042.0<strong>HYO</strong>’nun fiziki yapısından memnun olmaMemnunŞöyle böyle memnunMemnun değil<strong>HYO</strong>’da öğrenci-öğretim elemanı iletişiminden memnun olmaMemnunŞöyle böyle memnunMemnun değil<strong>HYO</strong>’da öğrenci-öğrenci iletişiminden memnun olmaMemnunŞöyle böyle memnunMemnun değil<strong>HYO</strong>’da öğrenci– personel iletişiminden memnun olmaMemnunŞöyle böyle memnunMemnun değil173010333585987461772572111.320.068.722.038.739.358.030.711.348.038.014.0Araştırmaya katılan öğrencilerin hemşirelik eğitiminden memnunolma durumları Tablo 6’da görülmektedir. Buna göre, öğrencilerin%18’inin <strong>HYO</strong>’da uygulanan eğitim programından, %11.3’ünün <strong>HYO</strong>’nunfiziki yapısından (sınıf büyüklüğü, kütüphane vb.), %22’sinin <strong>HYO</strong>’dakiöğrenci-öğretim elemanı iletişiminden, %58’inin öğrenci-öğrenciiletişiminden, %48’inin öğrenci-personel iletişiminden “memnun” olduğubelirlenmiştir (Tablo 6). Öğrencilerin büyük çoğunluğunun <strong>HYO</strong>’dakieğitimden memnun olmaması yapılan araştırma sonuçlarıyla benzerlikgöstermektedir (Fadıloğlu ve ark. 1986b, Kuzu ve ark. 2003). Bununnedeni, teorik derslerin ve ders uygulamalarının işleniş biçiminden,öğrencilerin ders ve uygulamalara aktif olarak katılamamalarından vearaç-gereç yetersizliğinden kaynaklanabilir. Öğrencilerin <strong>HYO</strong>’daki fizikiyapıdan memnun olmamalarının nedeni, her sene artan öğrenci sayısı52


nedeniyle okul kullanım alanlarının yetersiz kalması olabilir. Elde edilenveriler doğrultusunda, öğrencilerin arkadaşları ve okul personellerinegöre, öğretim elemanlarıyla olan iletişimlerinden daha az düzeyde memnunoldukları söylenebilir. Bu sonuç, <strong>HYO</strong>’daki yüksek öğrenci sayısı nedeniyle,öğretim elemanlarına düşen öğrenci sayısının fazla olmasından,öğrencilerin öğretim elemanlarından çekinmelerinden veya beklentilerineyönelik yeterince destek alamamalarından kaynaklanabilir.Tablo 7: Öğrencilerin hemşirelik eğitiminden beklentileri (n=150)<strong>Hemşirelik</strong> eğitiminden beklentiler <strong>Sayı</strong> %<strong>HYO</strong>’daki eğitimi yeterli bulma durumuYeterli bulanYetersiz bulan4810232.068.0<strong>HYO</strong>’nun eğitiminde yetersiz bulunan alanlar (n=121)Teorik eğitimle ilgili sorunlarDers uygulamalarıyla ilgili sorunlarPsikososyal sorunlarFizik yapı yetersizliği<strong>HYO</strong>’daki eğitimden beklenti durumuBeklentisi olanBeklentisi olmayan<strong>HYO</strong>’daki eğitimden beklentiler (n=98)Đyi bir hemşirelik eğitimi almakAktif bir eğitim almakUygulama ağırlıklı eğitim almak<strong>HYO</strong>’daki teorik eğitimden beklentiler (n=134)Teorik eğitimin aktif olmasıHer konunun uygulama ile birlikte verilmesiTeorik ders sürelerinin uygulamaya göre daha kısa olması<strong>HYO</strong>’daki ders uygulamalarından beklentiler (n=116)Uygulamalara aktif olarak katılmakÖğretim elemanlarının destek olmasıRotasyon sürelerinin uzun olmasıUygulama gruplarındaki öğrenci sayısının az olması*Satır yüzdesi (Birden fazla yanıt verilmiştir)58431469654613169627114931251147.9*35.5*11.6*5.0*64.036.062.2*31.6*6.1*71.6*20.1*8.2*42.2*26.7*21.6*9.5*Tablo 7’de görüldüğü gibi, öğrencilerin %68’i <strong>HYO</strong>’da verileneğitimi “yetersiz” bulduğunu ifade etmiştir. Öğrencilerin %47.9’u teorikeğitimi (ezberci eğitim sistemi, teorik derslerin kısa sürede hızlaverilmesi, derslerin işleniş biçimi, öğrencilerin derse aktif katılamaması,araştırma yetersizliği), %35.5’i ders uygulamalarını (uygulama süresininkısa olması, hemşire vizitinin yapılmaması, bakım planı ağırlıklı hastabakımı, araç-gereç yetersizliği), %11.6’sı psikososyal yönden okulyaşantısını (öğrenci-öğretim elemanı iletişiminin yetersizliği, sosyalaktivite yetersizliği, not kaygısı, stajda öğretim elemanlarından korkmave destek alamama), %5’i okulun fiziki yapısını “yetersiz” olarakdeğerlendirmiştir (Tablo 7). Bu bulguları yapılan araştırma sonuçları dadesteklemektedir (Fadıloğlu ve ark. 1986b, Kuzu ve ark. 2003).53


Araştırmaya katılan öğrencilerin %64’ü hemşirelik eğitimindenbeklentisi olduğunu belirtmiştir. Bu beklentilerin başında ise, “iyi birhemşirelik eğitimi almak” ve “aktif bir eğitim almak” gelmektedir (Tablo7). Bu sonuç, ülkemizde hemşirelik eğitimi veren okulların ve buokullarda uygulanan eğitim programlarının farklılığından kaynaklanabilir.Öğrencilerin teorik derslerle ilgili beklentilerinin başında “aktif birteorik eğitim almak”, ders uygulamalarıyla ilgili beklentilerinin başında“uygulamalara aktif olarak katılmak” gelmektedir (Tablo 7). Budoğrultuda, öğrencilerin teorik ders ve uygulamaları aktif bir şekilde vebir arada öğrenmek istedikleri, öğretim elemanlarından daha fazladestek bekledikleri ve ders uygulamalarında daha küçük gruplardaçalışmak istedikleri söylenebilir. Özaltın’nın (1996) yaptığı araştırmada,öğrenciler hemşirelik eğitimden beklentilerini “öğretim elemanlarındanilgi görme”, “küçük gruplarda eğitim alma”, “stajların nitelikli olması”,“teorik ve uygulama bütünlüğünün sağlanması” olarak bildirmişlerdir.Bu sonuçlar da araştırma bulgularını destekler niteliktedir.SONUÇ VE ÖNERĐLERAraştırmadan elde edilen bulgulara göre, hemşirelik öğrencilerininbüyük çoğunluğunu kız öğrenciler oluşturmaktadır, erkek öğrencilerinise sayıca çok az olduğu saptanmıştır. Öğrencilerin yarıdan fazlasıAnadolu/süper lise mezunudur. Büyük bir kısmı “orta” gelir düzeyinesahip olup, ailesiyle birlikte evde kalmakta, bir işte çalışmamakta veburs almaktadır.Öğrencilerin çoğu, kendi isteğiyle ve iş bulma kolaylığı nedeniylehemşirelik mesleğini seçmiştir. Öğrencilerin teorik eğitim başta olmaküzere, ders uygulamalarını, psikososyal yönden okul yaşantısını veokulun fiziki yapısını yetersiz olarak değerlendirdiği belirlenmiştir.Öğrencilerin çoğunun hemşirelik eğitimiyle ilgili beklentilerininolduğu, bu beklentilerin ise genel olarak, aktif bir eğitim verilmesiyönünde yoğunlaştığı saptanmıştır.Öğrencilerin önemli bir bölümünün “hemşirelerin toplumdayardımcı sağlık personeli olarak görülüp küçümsendiğini” ve “hemşireliğinbağımsız işlevlerinin artmasıyla saygınlığının artacağını” düşündüğü vede toplumun hemşirelik mesleği hakkındaki görüşlerinden “olumsuz”olarak etkilendiği belirlenmiştir.Öğrencilerin çoğunluğu, mezuniyet sonrasına ilişkin olarak meslekikaygı duymaktadır. En fazla oranda akademisyen ve yönetici olarakçalışmak istedikleri saptanmıştır.Öğrencilerin önemli bir kısmının “hemşireliğin standartlarınıngeliştirilmesi ve profesyonel bir meslek olarak kabul edilmesi” yönünde54


hemşirelik mesleğiyle ilgili ileriye yönelik beklentilerinin olduğubelirlenmiştir.Bu bulgular doğrultusunda;<strong>Hemşirelik</strong> Yüksekokullarında teorik ve pratik eğitimin aktif birşekilde yürütülmesi,Nitelikli teorik eğitim için; sınıflardaki öğrenci sayısının azaltılması,okulların fiziksel yapısının öğrenci sayısına göre düzenlenmesi, veher konunun uygulaması ile birlikte verilmesi,Nitelikli uygulamalar için; gruplardaki öğrenci sayılarının her öğrenciyeeşit uygulama fırsatı verecek şekilde düzenlenmesi, öğretimelemanlarının öğrencilerin yaşadıkları güçlükleri paylaşmaları,onlara destek olmaları ve uygulama sürelerinin uzatılması,Hemşireliğin toplumdaki statüsünü arttırmak ve hemşireliği tercihedilen bir meslek haline getirebilmek için, çalışma ortamı vekoşulları, sosyal haklar, görev, yetki ve sorumluluklar konusundagerekli yasal düzenlemelerin yapılması, güncelleştirilmesi ve meslekiörgütlenmenin sağlanması önerilmektedir.KAYNAKLAR1. Aştı N (1990) <strong>Hemşirelik</strong> eğitiminde öğrenci-öğretmen ilişkileri. <strong>Hemşirelik</strong> Bülteni;4(17): 50-55.2. Atalay M (1986) <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> öğrencilerinin hemşireliği isteyerek seçipseçmeme durumları ile okuldaki başarıları arasındaki ilişkinin açıklanması. I. Ulusal<strong>Hemşirelik</strong> Eğitim Sempozyumu, 11-12 Eylül, Đstanbul, 117-1<strong>24</strong>.3. Bahar Z, Keskin S (1996) Öğrencilerin hemşirelik mesleğini seçme nedenleri ve kendimesleklerine ilişkin görüşleri. E.<strong>Ü</strong>. <strong>HYO</strong> <strong>Dergisi</strong>; 12(2): 45-55.4. Başer G (1995) <strong>Hemşirelik</strong> yüksek okullarında öğrenim gören öğrencilerin sosyalözellikleri, okulu tercih sıralamaları ve seçme nedenleri. Hacettepe <strong>Ü</strong>. <strong>HYO</strong> <strong>Dergisi</strong>;2(1): 11-20.5. Bektaş H (2004) <strong>Hemşirelik</strong> öğrencilerinin kuramsal ve uygulamalı eğitimdeyaşadıkları güçlükler ve öğretim elemanlarından beklentileri. <strong>Hemşirelik</strong> Forumu<strong>Dergisi</strong>; 7(2): 45-54.6. Dereli N, Demir <strong>Ü</strong> (1998) <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> 1. sınıf öğrencilerinin mesleğeilişkin düşüncelerinin incelenmesi. E.<strong>Ü</strong>. <strong>HYO</strong> <strong>Dergisi</strong>; 14(2): 119-128.7. Ender R, Öztaş M, Töre O (1990) Sağlık hizmetleri meslek yüksek okullarındahemşirelik eğitimi sorunları. THD <strong>Dergisi</strong>; 33(3), 15-16.8. Fadıloğlu Ç, Yılmaz D, Esen A, Karadakovan A (1986a) Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong><strong>Yüksekokulu</strong> öğrencilerinin eğitim sorunları ve mesleksel beklentilerinin saptanması.I. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Eğitimi Sempozyumu Kitabı, 11-12 Eylül, Đstanbul, 110-116.9. Fadıloğlu Ç, Argon G, Esen A ve ark. (1986b) E. <strong>Ü</strong>. <strong>HYO</strong> öğrencilerinin etkinlikleri vesorunları. E.<strong>Ü</strong>. <strong>HYO</strong> <strong>Dergisi</strong>; 2(3): 100-110.55


10. Karadakovan A (1996) E.<strong>Ü</strong>. <strong>HYO</strong> öğrencilerinin mesleğin toplumdaki statüsü vehemşireliğe erkek öğrenci alınmasına ilişkin görüşleri. III. <strong>Hemşirelik</strong> EğitimiSempozyumu, Đstanbul, 377-383.11. Karakaya H (2001) <strong>Hemşirelik</strong> öğrencilerinin mesleğe yönelimleri ve değer sistemleriüzerine bir tutum araştırması. I. Uluslar arası VIII. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Kongresi, 29Ekim-2Kasım, Antalya, 315-320.12. Kaya ÖK, Şimşek Z, Kabalcıoğlu F, Dayı FF (2004) Hemşirelerin mesleki imajlarını vemesleği algılama durumlarını etkileyen faktörler. <strong>Hemşirelik</strong> Forumu <strong>Dergisi</strong>; 7(1): 1-613. Khorsid LK, Eşer Đ, Demir <strong>Ü</strong> ve ark (1992) Lise son sınıf kız öğrencilerinin hemşirelikmesleğini tercih etme durumlarının incelenmesi. III. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Kongresi, <strong>24</strong>-26 Haziran, Sivas, 831-836.14. Kocaman G, Okumuş H (1982) Öğrenci hemşirelerin mesleklerine ilişkin görüşleriüzerine bir araştırma, T.H.D <strong>Dergisi</strong>; 2(3): 9-15.15. Kömürcü N, Gençalp NS (1999) Yeni mezun hemşirelerin eğitimden beklentileri. VII.Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Kongresi, 22-<strong>24</strong> Haziran, Erzurum, 335-340.16. Kuzu N, Bayramova N, Korkmaz G, Taşdemir G (2003) Sağlık <strong>Yüksekokulu</strong>hemşirelik ve sağlık memurluğu öğrencilerinin eğitimlerine ve geleceklerine ilişkindüşünceleri. <strong>Hemşirelik</strong> Forumu; 6(5): 40-44.17. Öz F (1987) Sosyal statü ile ilgili sorunlarımız. T.H.D <strong>Dergisi</strong>; 37(2): 22-26.18. Özaltın G (1996) Öğrenci hemşirelerin teori ve uygulama sorunlarını temel alan birçalışma. III. <strong>Hemşirelik</strong> Eğitimi Sempozyumu, Đstanbul, 432-441.19. Özsoy SA, Uysal A, Bayık A, Erefe Đ (1999) Hemşire öğrencilerin mesleğe ilişkingörüşlerinin ileriye dönük incelenmesi. VII. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Kongresi. 22-<strong>24</strong>Haziran, Erzurum, 345-349.20. Özsoy SA (2000) Toplumda hemşirelik imajının belirlenmesi. E. <strong>Ü</strong>. <strong>HYO</strong> <strong>Dergisi</strong>; 16(2-3): 1-19.21. Pektekin Ç (1990) <strong>Hemşirelik</strong>te öğretim-öğrenim süreci. <strong>Hemşirelik</strong> Bülteni; 4(17):43-45.22. Soydemir E, Sökmen S (2005) <strong>Hemşirelik</strong> mesleği hakkındaki toplumsal görüş. IV.Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Öğrencileri Kongresi, 5-6 Mayıs, Ordu, 283.23. Ulusoy F (1992) <strong>Hemşirelik</strong> Yüksekokulları son sınıf öğrencileri mezuniyetten sonrahangi görevlerde çalışmak istiyor? THD <strong>Dergisi</strong>; 42(2): 3-7.<strong>24</strong>. Yalın S (1999) Öğrenci hemşirelerinin kuramsal bilgilerini uygulama alanlarındauygularken karşılaştıkları güçlüklerin saptanması. II. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> KongresiBildirileri Kitabı, 12-14 Eylül, Đzmir, 465-470.25. Yanıkkerem E, Altıparmak S, Karadeniz G (2004) Gençlerin meslek seçimini etkileyenfaktörler ve benlik saygıları: Manisa Sağlık <strong>Yüksekokulu</strong> örneği. <strong>Hemşirelik</strong> Forumu<strong>Dergisi</strong>; 7(2): 60-67.56


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksek Okulu <strong>Dergisi</strong> <strong>24</strong> (1) : 57-65, <strong>2008</strong>HEMŞĐRELĐK ÖĞRENCĐLERĐNĐN YAŞAM KALĐTESĐ KONUSUNDAKĐGÖR<strong>Ü</strong>ŞLERĐ VE YAŞAM DOYUMLARITHE VIEW OF NURSING STUDENS REGARDING TO QUALITY OF LIFEAND THEIR LIFE SATISFACTIONYard.Doç.Dr. Gönül ÖZG<strong>Ü</strong>R Ar.Gör.Dr. Serap YILDIRIMYük.Hem. Gülcan ZĐYARETLĐE. <strong>Ü</strong>. <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> Psikiyatri Hemşireliği AD.3.Uluslararası- 10.Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Kongresi, Poster Bildiri olarak sunulmuştur, 07-10Eylül 2005, ĐZMĐR.ÖZETAmaç: <strong>Hemşirelik</strong> öğrencilerinin yaşam kalitesi konusundaki görüşleri veyaşam doyumlarının incelenmesi amacıyla yapılmış, tanımlayıcı biraraştırmadır.Gereç ve Yöntem: Araştırma, 2003-2004 öğretim yılında Ege<strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong>, Atatürk Sağlık <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Hemşirelik</strong>Bölümü ve Ödemiş Sağlık <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Hemşirelik</strong> Bölümü’ nde eğitim görendördüncü sınıf öğrencileriyle (n=161) yapılmıştır. Örneklem seçiminegidilmemiştir. Araştırmanın verileri; Tanıtıcı Bilgi Formu ve Yaşam DoyumÖlçeği (YDÖ) ile toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde sayı, yüzdedağılımları, ortalama, standart sapma ve verilerin analizinde varyans analizi ve“t”-testi kullanılmıştır.Bulgular ve Sonuç: Öğrencilerin YDÖ puan ortalaması 22.23 ± 5.48’ dir.Yaşam doyumlarının mezun oldukları okul, ailelerinin ve kendilerinin sosyoekonomikdüzeyleri yanı sıra aile, arkadaş ilişkileri ve genel sağlıkdurumlarından etkilendiği saptanmıştır.Öğrencilerin yaşam kalitesi konusundaki görüşleri ve yaşam doyumlarıgöz önünde bulundurularak bu doğrultuda öğrencilerin yaşam doyumlarınıyükseltici girişimlerde bulunulması önerilmektedir.Anahtar Kelimeler: <strong>Hemşirelik</strong> öğrencileri, yaşam kalitesi, yaşam doyumuABSTRACTObjective: It is a descriptive research carried out in order to examinenursing students’ views about quality of life and life satisfaction.Methods: Research has been performed on 4th class students (161) gettingeducation at Ege University School of Nursing, Atatürk School of Health NursingProgram and Ödemiş School of Health Nursing Program at training year of 2003-57


2004. Data was collected by using Identification Form and Satisfaction with LifeScale (SLS). For evaluating data, number, percentage, average and standartdeviation and for analyzing data variance analysis and “t”-test were used.Results: Average SLS score was 22.23 ± 5.48. It has been determined thatstudents’ life satisfaction was depended upon the schools they were graduatedfrom, level of their own and parents’ socio-economical situation, their family andfriend relations, level of general health status.Conclusion: It is suggested that interventions raising the students lifesatisfaction in the directionmof considering the life satisfaction of the studentsand their wievs about quality of life should be made.Key Words: Nursing students, quality of life, life statisfactionGĐRĐŞGünlük yaşamda “yaşam kalitesi” kavramı giderek daha yaygınifade edilmekte ve önemsenmektedir. Akyol (1993a, 1993b), Başalan-Đzve Özer’ in (2003) belirttiği üzere, yaşam kalitesi kavramı ilk kezThorndike (1939) tarafından ortaya atılmış ve “sosyal çevrenin bireydeyansıyan tepkisi” şeklinde tanımlanmıştır. DSÖ’ ne (1996) göre yaşamkalitesi, bireyin amaçları, beklentileri ve ilgi alanlarıyla ilişkili olarak veyaşamındaki kültür ve değer sistemi bağlamında bireyin yaşamdaki yeriile ilgili algısıdır. Bilgin (2003) sosyal psikoloji sözlüğünde, yaşam kalitesikavramının sosyal psikoloji literatürüne 1970’ li yıllarda girdiğini ve bukavramın insanların yaşamlarından aldıkları doyum düzeyini ifadeettiğini belirtmektedir. Aynı zamanda yaşam kalitesinin maddi refahyanı sıra psiko-sosyal faktörleri ve bireyin algılarını da kapsayan birkavram olduğunu ifade etmiştir. Zaman içinde araştırmacılara göredeğişim gösteren bu kavram, dinamik ve geniş kapsamlı bir kavramdır(Cimeti 2003).Bu geniş kapsam içinde, yaşam kalitesinin objektif ve subjektifgöstergeleri vardır. Fiziksel iyilik hali, fiziksel aktiviteleri yapabilme,fonksiyonel yetersizlik, çalışma durumu, hastalık semptomları ve sağlıkdurumu objektif, psikolojik/ duygusal iyilik hali ve yaşam doyumu ileilgili konular subjektif göstergelerdir (Akyol 1993a, Durdu 2006).Yaşam kalitesini etkileyen faktörler de iki başlık altındatoplanmaktadır. Yaşam kalitesini arttıran faktörler; anlamlı ve aktif biryaşantı içinde olma, sosyal çevre ile olumlu ilişkiler, otonomi, huzur vegüven içinde yaşama, inanç ve değerlere saygı, özgün bir birey olarakalgılanma, ekonomik ve sosyal güvenceye sahip olma, rahatlık ve gerekenkonfora sahip olma. Yaşam kalitesini azaltan faktörler ise şunlardır;kronik yorgunluk, temel gereksinimlerin karşılanmaması, seksüelfonksiyonda bozukluk, destek sistemlerin yetersizliği, gelecek ile ilgilikaygılar, akut/kronik sağlık sorunları, aile ve arkadaşlarla ilişkilerinbozulması (Eser 2004, Moles ve Bilgin 1985, Ökmen 2004, Şahin 1997).58


Yaşam kalitesi kavramı ayrıca bireyin ait olduğu ortam koşullarıile yakından ilişkilidir. Ortam koşulları ile ilgili, çevrenin fiziksel niteliği,çevresel zenginlik ve çevresel güvenlik/ süreklilik gibi üç temel boyuttansöz edilmektedir. Bu bağlamda, bireyin daha iyi bir yaşam için gösterdiğiçaba ve çevrenin bu çabaya gösterdiği tepkidir. Kısacası yaşam kalitesi,çevreye bağlıdır (Bilgin 2003, Moles ve Bilgin 1985, Yetim 1985). Yaşamkalitesini olumsuz yönde etkileyen çevresel faktörler şöyledir; işyerimemnuniyetsizliği, ders başarısızlığı, düşük aile geliri, düşük anne-babaeğitim düzeyi, kızlara ikinci sınıf muamelesi gösteren topluluklar, ücretyetersizliği ve hastalık durumudur (Erbay-Dündar ve ark 2004).Öğrencilerin yaşam kalitesi genel olarak, sınav stresi, eğitim sistemi,sosyal ilişkilerden kaynaklanan sorunlar, aileden ayrı yaşama, yaşanılanortam koşulları ve ekonomik durum gibi stresörlerden etkilenir (Balcı2003). Bunun yanı sıra, hemşirelik öğrencilerinin eğitimleri sırasındaeğitimcilerle öğrenciler arasındaki iletişim biçimleri, uygulamaya çıktığıkurumlarda karşılaştıkları olaylar ve yaşadıkları zor koşullar onlarınyaşam kalitesini etkilemektedir. Öğrencilerin yaşam kalitesini etkileyenbu koşullar aynı zamanda yaşam kalitesiyle yakından ilişkili olan yaşamdoyumunu da etkileyecektir.Yaşam doyumu, bireyin yaşam biçimini ve yaşam kalitesi düzeyinide belirleyen önemli bir öğedir. Türkçe’de birbiri yerine kullanılan yaşamdoyumu ve yaşam memnuniyeti yaş, cinsiyet, çalışma/üretme, eğitimdüzeyi, din, medeni durum, boş zaman aktiviteleri, bağımsız işlevsellikdüzeyi gibi faktörlerden etkilenmektedir (Durdu 2006, Vara 1999, Yetim1992).<strong>Hemşirelik</strong> eğitimi alan öğrencilerin, hastane ve toplumda çalışırken,verdikleri bakımla kişilerin yaşam kalitelerini yükseltmeleri söz konusudur.Aynı zamanda, öğrenci hemşirelerin yaşam doyumlarının yaşam kalitesinide etkileyebileceği göz ardı edilmemelidir. Bu durum hemşireliköğrencilerinin öncelikle yaşam kalitesi konusunu nasıl algıladıkları veyaşam doyumlarının nasıl olduğunun saptanmasının gerekliliğini ortayaçıkarmaktadır. Bu bilgilerden yola çıkarak araştırmada hemşireliköğrencilerinin yaşam kalitesi konusundaki görüşleri ve yaşamdoyumlarının incelenmesi amaçlanmıştır.GEREÇ VE YÖNTEMTanımlayıcı tipteki bu araştırma, Ege <strong>Ü</strong>niversitesi’ ne bağlı<strong>Hemşirelik</strong> Yüksekokulları’ nda 28.02.2004-28.03.2004 tarihleri arasında,okullardan gerekli izinler alındıktan sonra yapılmıştır. Araştırmanınevrenini, Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> (n= 96), AtatürkSağlık <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Hemşirelik</strong> Bölümü (n=38) ve Ödemiş Sağlık<strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Hemşirelik</strong> Bölümü’ nde (n= 27), 2003-2004 öğretim yılı59


içerisinde eğitim gören dördüncü sınıf öğrencileri (n= 161) oluşturmaktadır.Örneklem seçimine gidilmemiş, evrenin tamamına ulaşılmıştır.Veri Toplama AraçlarıAraştırma verilerinin toplanmasında, veri toplama aracı olarak ikiform kullanılmıştır. Bunlar; “Tanıtıcı Bilgi Formu” ve “Yaşam DoyumÖlçeği (YDÖ)” dir.Tanıtıcı Bilgi Formu, araştırmacılar tarafından geliştirilen, öğrencilerinsosyo-demografik özelliklerini (10) ve öğrencilerin yaşam kalitesihakkındaki algı ve görüşlerini içeren (7) toplam 17 sorudan oluşmuştur.Yaşam Doyum Ölçeği (YDÖ), öğrencilerin yaşam doyumlarınıdeğerlendirmek amacıyla kullanılmıştır. Ölçek Diener, Emmans, Larsenve Griffin (1983) tarafından ABD’de geliştirilmiştir. Yetim (1985) tarafındanTürkçe’ye uyarlanmıştır. Yaşam Doyum Ölçeği altı ifadeden oluşmaktadır veyedi basamaklı (1-7) puanlama ile değerlendirilmektedir. Puan aralığı 6-49 dur. Ölçekten alınan yüksek puanlar yaşam doyumunun fazla olduğunugösterir. Yaşam doyumu ölçeğinin bu araştırma için güvenirlik katsayısı0.78’ dir.Verilerin AnaliziVeriler değerlendirilmesinde SPSS 10.0 for Windows paket programıkullanılarak sayı ve yüzde dağılımlar, ortalama, standart sapma veverilerin analizinde ise varyans analizi ve “t”-testi kullanılmıştır.BULGULAR VE TARTIŞMAAraştırmaya katılan hemşirelik öğrencilerinin sosyo-demografiközellikleri incelendiğinde, yaş ortalamasının 23.17±1.2 olduğu, %57.8’inin düz lise mezunu olduğu, %42.1’ inin arkadaşlarıyla bir evdeyaşadığı, %90.1’ inin ailelerinin sosyo-ekonomik düzeyini “orta” düzeydealgıladığı saptanmıştır.Öğrencilerin en yüksek oranda belirttikleri yaşam kalitesi kavramlarısırasıyla; yaşam standartlarının iyi olması (%37.9), yaşamdan doyumalma (%23.6), fizik sağlığın “iyi” olması (%14.3), ruh sağlığının “iyi”olması (%15.5) olarak belirttiği saptanmıştır (Tablo1). “Yaşamstandartlarının iyi olması” ifadesi ile neyi anlatmak istedikleri verilertoplanırken sorulduğunda öğrenciler şunları belirtmişlerdir; iyi birmeslek ve buna bağlı iyi bir gelirin olması, yaşanılan ortam koşullarınıniyi olması ve eğitim düzeyinin iyi olması. Aynı zamanda, öğrencilerinbelirttiği tüm ifadeler “yaşam kalitesi” kavramımın tanımıyla daörtüşmektedir (Balcı 2003).Tablo 1’ de öğrencilerin %67.1’ i maddi koşullardan, %38.5’ i aile veçevre desteğinden, %30.4’ ü sağlığın korunması ve sürdürülmesinden,60


%23.0’ ünün ise ders yoğunluğundan yaşam kalitesinin etkilendiğinibelirttikleri saptanmıştır. <strong>Ü</strong>niversite öğrencilerinin yarısından fazlasınınyaşam kalitesinin maddi koşullardan etkilendiğini dile getirmesi,günümüz tüketim toplumunda beklenilen bir sonuçtur. Aynı zamanda,öğrencilerin ailelerinden ayrı yaşamaları nedeniyle aile ve çevre desteğinedaha çok gereksinim duymaları, benzer şekilde yalnız yaşamalarınedeniyle sağlığın korunması ve sürdürülmesinin önem kazanması veders yoğunluğunun sosyal yaşama izin vermemesi nedeniyle bufaktörleri belirttikleri düşünülmektedir.Tablo 1: Öğrencilerin algıladıkları “yaşam kalitesi” kavramı ve yaşam kalitelerinietkileyen faktörlerin dağılımıAlgılanan Yaşam Kalitesi Kavramları ve Yaşam KalitesiEtkileyen FaktörlerAlgılanan yaşam kalitesi kavramlarıYaşam standartlarının iyi olmasıFizik sağlığın iyi olmasıRuh sağlığın iyi olmasıYaşamdan doyum almaGereksinimlerin giderilmesiDüzenli kişilerarası ilişkiKişinin farkındalık düzeyiKişinin fırsat ve olanaklardan yararlanmasıKişinin yaşama bakış açısıDüzenli sosyal yaşamYaşam Kalitesi Etkileyen FaktörlerEğitimde fırsat eşitliğiOkul ve işi bir arada yürütmekHayata bakış açısıSınıfın fiziki yapısı sınıf kalabalığıOkul organizasyonuÖğrencinin kaldığı yerDers yoğunluğuSağlığın korunması, sürdürülmesiToplumun öğrencilere bakışıMaddi koşullarAile ve çevre desteği*satır yüzdesin %*6123253820101618221812107933323749171086237.914.315.523.612.46.29.911.213.711.27.56.<strong>24</strong>.35.620.519.923.030.410.667.138.5Araştırmaya katılan hemşirelik öğrencilerin yaşam kalitesikavramı konusunda bilgi alma ve meslekleri açısından önemli bulmadurumları incelendiğinde, öğrencilerin %77.6’ sının bu konu hakkındabilgi almadığı ancak %94.4’ ünün yaşam kalitesini hemşirelik mesleğiaçısından önemli bulduğu saptanmıştır (Tablo 2). Yaşam kalitesi hakkındahemşire öğrencilerle yapılan araştırmada, öğrencilerin bilgisinin yetersizolduğu (Orgun ve ark. 2002) belirtilirken, hemşirelerle yapılan araştırmadahemşirelerin bu konuyu önemli bulduğu (Ökmen 2004) saptanmıştır.Đki araştırma bulgusu da, bu araştırma bulgusunu desteklemektedir.61


Bu sonuçlar değerlendirildiğinde öğrenci hemşire ve hemşirelere “yaşamkalitesi” konusunda eğitim verilmesinin gerektiği ortaya çıkmaktadır.Tablo 2: Öğrencilerin yaşam kalitesi kavramı konusunda bilgi alma ve meslekleriaçısından önemli bulma durumlarının dağılımıBilgi Alma ve Önemlilik Durumu n %Bilgi Alma DurumuEvetHayır3512521.777.6Önemlilik DurumuÖnemliÖnemsiz152994.45.6Toplam 161 100.0Araştırmaya katılan öğrencilerin yaşam doyumları incelendiğinde,YDÖ toplam puan ortalamasının 22.23±5.48 olduğu saptanmıştır.Durdu (2006) yurtta ve evde kalan öğrencilerle yaptığı araştırmasında,yurtta kalan öğrencilerin YDÖ toplam puan ortalamasını 25.14±6.07,evde kalan öğrencilerin YDÖ toplam puan ortalamasını 27.66±6.19 olaraksaptarken, Vara (1999) yoğun bakım hemşireleriyle yaptığı araştırmasındaYDÖ toplam puan ortalamasını 20.69±6.62 olarak, Ökmen (2004)cerrahi birimlerde çalışan hemşirelerin YDÖ toplam puan ortalamasını22.45±6.3, dahili birimlerde çalışan hemşirelerin YDÖ toplam puanortalamasını 22.64±5.7 olarak saptamıştır. Bu araştırmalarlakarşılaştırıldığında öğrenci hemşirelerin yaşam doyumlarının yurtta veevde kalan öğrencilerden düşük, yoğun bakım hemşirelerinden yüksek,cerrahi ve dahili birimlerde çalışan hemşirelerle paralellik gösterdiğisöylenebilir.Araştırmaya katılan öğrencilerin yaşam doyumlarını etkileyenfaktörler incelendiğinde, sağlık meslek lisesi mezunlarının YDÖ toplampuan ortalamasının (<strong>24</strong>.32±4.83 ), düz lise (21.50±5.42) ve diğer lise(21.74±5.93) mezunu olanlardan daha yüksek olduğu ve bu farkın daistatistiksel olarak anlamlı olduğu bulunmuştur (F=3.93, p


(Tablo 3). Yaşam kalitesi ve yaşam kalitesiyle ilişkili olan yaşam doyumutanımlanırken sosyoekonomik düzeyin etkili olduğuna yer verilmektedir(Balcı 2003, Bilgin 2003). Araştırma bulgusu da bu tanımdoğrultusundadır. Durdu (2006) yurtta ve evde kalan öğrencilerleyaptığı araştırmasında, sosyo-ekonomik düzeyini “yüksek” olarakdeğerlendiren öğrencilerin, Ökmen (2004) hemşirelerle yaptığıçalışmasında sosyo-ekonomik düzeyini “orta” olarak değerlendirenhemşirelerin yaşam doyumlarının yüksek olduğunu bulmuştur.Öğrencilerin ailelerinin sosyo-ekonomik düzeyleri ile YDÖ toplampuan ortalamaları karşılaştırıldığında, sosyo-ekonomik durumlarını “orta”düzeyde algılayanların YDÖ toplam puan ortalamasının (22.62±5.37)“düşük” düzeyde algılayanlara (17.86±4.97) göre yüksek olduğu ve bufarkın istatistiksel olarak da anlamlı bulunduğu saptanmıştır (t=-3.08,p


Tablo 3: Öğrencilerin “Yaşam Doyum Ölçeği (YDÖ)” toplam puan ortalamasını etkileyenetmenlere göre dağılımıSosyo-demografik Özellikler n X Ss F t pYüksek OkulE.<strong>Ü</strong>.<strong>Hemşirelik</strong> yüksek okuluE.<strong>Ü</strong>.Atatürk Sağlık YO <strong>Hemşirelik</strong>Bölümü E.<strong>Ü</strong>.Ödemiş Sağlık YO<strong>Hemşirelik</strong> BölümüMezun Olunan LiseSağlık meslek lisesiDüz liseDiğerKaldığı YerYurt (devlet, özel)Tek başına evdeArkadaşlarla evdeAilesiyle birlikteÖğrenci Sosyo Ekonomik DurumDüşük/çok düşükOrtaAile Sosyo Ekonomik DurumDüşük/çok düşükOrtaAile ĐlişkileriÇok iyiĐyiŞöyle böyleArkadaş ĐlişkileriÇok iyiĐyiSağlık DurumlarıÇok iyiĐyiŞöyle böyle96382739932928196846311301314879711147114231043422.4921.6221.60<strong>24</strong>.3221.5021.7420.6623.8122.3522.3419.7622.8217.8622.62<strong>24</strong>.0820.9017.46<strong>24</strong>.3221.37<strong>24</strong>.7122.4619.845.515.805.0<strong>24</strong>.835.425.937.074.275.255.060.34 0.713.73 0.021.32 0.275.665.28 8.15 0.004.975.37 -3.08 0.004.984.976.9812.27 0.005.165.40 3.19 0.004.155.176.346.04 0.00p


Öğrencilerin yaşam doyumlarını etkileyen faktörler göz önündebulundurularak bu doğrultuda öğrencilerin yaşam doyumlarınıyükseltici girişimlerde bulunulması, Yaşam doyumunu arttırmada etkili olan faktörler önemsenerek, bufaktörlerin belli aralıklarla değerlendirilmesi önerilebilir.KAYNAKLAR1. Akyol A (1993a). Yaşam Kalitesi ve Yaklaşımları, E.<strong>Ü</strong>.H.Y.O.<strong>Dergisi</strong>, 9(2): 75-77.2. Akyol A (1993b). Yaşam Kalitesinin <strong>Hemşirelik</strong> Yönünde Önemi, E.<strong>Ü</strong>.H.Y.O.<strong>Dergisi</strong>,9(3): 71-75.3. Balcı G (2003). Öz-bakım Gücü ve Yaşam Kalitesinin Etkilendiği Bazı Durumlar veHemşirenin Rolü, Hacettepe <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksek Okulu <strong>Dergisi</strong>, 2: 69-76.4. Başalan-Đz F, Özer M (2003). Yaşam Doyumu ve Yaşam Kalitesi Kavramlarına BirBakış, <strong>Hemşirelik</strong> Forumu <strong>Dergisi</strong>, 6(4): 23-26.5. Bilgin N (2003). Sosyal Psikoloji Sözlüğü; Kavramlar, Yaklaşımlar Önsöz BasınYayıncılık Đstanbul, Haziran, 426.6. Cimeti G, Gencalp NS, Keskin G (2003). Quality of Life and Job Satisfaction ofNurses, Journal of Nursing Care Quality, 18(2): 151-158.7. Durdu B (2006). Yurtta ve Evde Kalan Öğrencilerin Yaşam Kalitesi KonusundakiGörüşleri ve Yaşam Memnuniyetlerinin Đncelenmesi, E.<strong>Ü</strong>.H.Y.O.Lisans Tezi, Đzmir.8. Erbay-Dündar P, Bilge B, Boydur H ve ark. (2004). 17 Yaş ve <strong>Ü</strong>zeri Çalışan GençlerinYaşam Kalitesini Belirleyen Faktörler, I. Sağlıkta Yaşam Kalitesi Sempozyum Kitabı,8-10 Nisan, 60, Đzmir.9. Eser E (2004). Sağlıkta Yaşam Kalitesi, 1. Sağlıkta Yaşam Kalitesi Sempozyumu, 8-10 Nisan, Đzmir, 4-6.10. Moles AA, Bilgin N (1985). Yaşam Kalitesi ve Çevresel Đstikrarlılık, Seminer, 4: 113-131.11. Orgun F, Özkütük N, Bayık A (2003). Hemşire Öğrencilerin Öğretim Sistemine ĐlişkinGörüş ve Önerileri, 2.Uluslar Arası 9.Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Kongresi Bildiri Kitabı, 7-11Eylül, Antalya, 132.12. Ökmen E (2004). Hemşirelerin Yaşam Kalitesi Konusundaki Görüşleri ve YaşamDoyumlarının Đncelenmesi, E.<strong>Ü</strong>.H.Y.O.Lisans Tezi, Đzmir.13. Şahin H (1997). Eski Bir Kavram Yeni Bir Ölçüt: Yaşam Kalitesi, Toplum ve Hekim<strong>Dergisi</strong>, 12(2): 40-46.14. The WHOQOL Group (1996). What is quality of life? World Health Forum.17(48):354–356.15. Vara Ş (1999). Yoğun Bakım Hemşirelerinde Đş Doyumu ve Genel Yaşam ArasındakiĐlişkinin Đncelenmesi, Ege <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi,Đzmir.16. Yetim <strong>Ü</strong> (1985). Değişik Sosyo Kültürel Kesimlerden Kişilerde Yaşam Kalitesi, E.<strong>Ü</strong>.Edebiyat Fakültesi Yüksek Lisans Tezi, Đzmir.17. Yetim <strong>Ü</strong> (1992). Kişisel Projeler Açısından Yaşam Doyumu, E.<strong>Ü</strong>. Sosyal BilimlerEnstitüsü, Doktora Tezi, Đzmir.65


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksek Okulu <strong>Dergisi</strong> <strong>24</strong> (1) : 67-82, <strong>2008</strong>HEMŞĐRELERĐN STRESLE BAŞ ETME TARZLARI ĐLE DEPRESYONBELĐRTĐ D<strong>Ü</strong>ZEYLERĐ ARASINDAKĐ ĐLĐŞKĐTHE RELATION BETWEEN DEPRESSION SYMPTOMES’ LEVEL ANDSTRESS COPING STRATEGIES OF NURSESAr.Gör. Çiğdem TATAR Y<strong>Ü</strong>KSEL*Yard.Doç.Dr. Gönül ÖZG<strong>Ü</strong>R***Gülhane Askeri Tıp Akademisi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> Psikiyatri Hemşireliği AD.**E. <strong>Ü</strong>.<strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> Psikiyatri Hemşireliği AD.III. Uluslar arası-10.Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Kongresinde (7-10 Eylül 2005, Đzmir) posterbildirisi olarak sunulmuştur.ÖZETAmaç: Bu araştırma, hemşirelerin stresle baş etme tarzları ile depresyonbelirti düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelenmek amacıyla planlanmış tanımlayıcıtipte bir araştırmadır.Gereç ve Yöntem: Araştırmanın örneklemini Balıkesir Đli Bandırma ĐlçesiMGK Devlet Hastanesinde çalışan hemşireler (N:106) ve Bandırma SSKHastanesinde (N:52) çalışmakta olan hemşireler (N:158) oluşturmaktadır.Veriler, hemşireleri Tanıtıcı Bilgi Formu, Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği(SBTÖ) ve Beck Depresyon Envanteri (BDE) ile toplanmıştır. Verilerindeğerlendirilmesinde, sayı ve yüzde dağılımlar, aritmetik ortalama, “t” testi,varyans analizi ve korelasyon analizi kullanılmıştır.Bulgular ve Sonuç: Hemşirelerin BDE puan ortalaması 7.77 6.27 dır.Hemşirelerde çocuk sayısının fazla olmasının, meslekte çalışma yılı, işten memnunolma düzeyinin, algılanan ruh sağlığı düzeylerinin, hasta sayısının fazlaolmasının ve personel sayısının az olmasının depresyon belirti puan ortalamasındaetkili olduğu saptanmıştır. Diğer taraftan, stresle baş etmede “kendine güvenliyaklaşım” ve “iyimser yaklaşımı” kullanan hemşirelerin daha az depresif belirtilergösterdiği, “sosyal destek arama”, “çaresiz yaklaşım” ve “boyun eğici yaklaşımı”kullanan hemşirelerin daha çok depresif belirtiler gösterdiği saptanmıştır.Hemşirelerin depresyon belirti düzeyinin düşük olduğu, stresle başetmede “kendine güvenli yaklaşım” ve “iyimser yaklaşım” kullanan hemşirelerindepresyon geliştirme riski taşımadıkları saptanmıştır.Anahtar Kelimeler: Hemşire, stres, depresyon, baş etme tarzıABSTRACTObjective: This study has been planned as a descriptive research toexamine the relation between the level of depression symptomes and copingstrategies of nurses.67


Methods: The sample of this study consists of 158 nurses who work atSocial Security Hospital (52) and Goverment Hospital (106). The data wascollected by a questionaire included three instruments: 1) The DescriptiveĐnformation Form, 2) Scale of the Ways to Cope With Stress 3) Beck DepressionInventory. Data were evaluated using mean, standard deviation and t-test,variance analyse and korelasyon analyse.Results: According the research findings, the mean score of Nurses’ BeckDepression Inventory were 7.77 6.27. At thr same time, increasing child numberof nurses, working years, nurses job satisfaction, percieved menthal health as“neither good nor bad”, increased patients number and decreased staff numberwere founded effective factores for depressif symptom’s occur. “The SubmissiveStyle”, “The Helpless Style” and “Seeking for Social Support Style” approachesincreased nurses’ depressif symptoms and “Self Confident Approach” and“Optimistic Approach” degreased nurses’ depressif symptoms.Conclusion: The level of nurses’ depressıon symptomes were low. At thesame time, it was founded that coping strategies which were used by nurses suchas“Self Confident Approach” “Optimistic Approach had not risk for getingdepression symptomes .Key Words: Nurse, stress, depression, coping strategiesGĐRĐŞBireyin, fizik ve sosyal çevreden gelen uyumsuz koşullar nedeniyle,bedensel ve psikolojik sınırların ötesinde harcadığı gayrete “stres” denir.Talepler karşısında vücudun tepkisi olan stres, günlük hayatın olağanbir parçasıdır. Uçman’ın (1990) yaptığı çalışmada, Folkman veLazarus’un stres tanımının, birey-çevre etkileşiminde kişinin uyumunutehlikeye düşüren ve mevcut kaynaklarını zorlayan ya da aşan çevretalepleri olduğunu ifade etmiştir. “Baş etme”, bireyin kendisi için stresoluşturan olay ya da etkenlere karşı direnmesi ve bu durumlara karşıdayanma amacıyla gösterdiği bilişsel, duygusal ve davranışsal tepkilerintümü olarak tanımlanmaktadır (Folkman ve ark. 1986, Cüceloğlu 1991,Hargreaves G 1999, Uçman 1990).Strese neden olan bir çok faktör vardır. Đnsanın fizyolojik vepsikolojik dengesini etkileyen her türlü unsur bir stres kaynağı olarakgörülebilir. Bu doğrultuda, bireyin iş çevresi ve iş dışı çevresi birbirinietkileyerek stres oluşumuna neden olur. Đşe bağlı gerginlik ve tükenmekişide depresyon, anksiyete, çaresizlik duyguları gibi ruhsal; baş ağrısı,kaslarda gerginlik, uykusuzluk gibi fizyolojik etkilere yol açmaktadır(Bingöl ve Naktiyok 2001, Öztürk ve ark. 2001). Stres yaşantısının erkenbelirtisi özellikle başta, ensede, sırtta ve omuzda kas sertleşmesi, uzundönemde hazımsızlık, ülser başlangıcı gibi sindirim sistemi sorunlarıdır.Bunlara ek olarak; terleme, nefes darlığı, tansiyon yükselmesi,yorgunluk, alerji, mide bulantısı da stresle tetiklenen tepkilerdendir(Altuntaş 2003, Güney 2000).68


Stres tek başına düşünülmesi imkânsız bir olgudur. Birçok çalışmastres ile ilişkili başka kavramların (psikosomatik hastalıklar, tükenmişliksendromu, kontrol odağı vb.) varlığını işaret etmektedir. Günümüzinsanı, yaşamın her alanında kendini hissettiren zorlanmalarla dolu birdünyayla karşı karşıyadır. Bu zorlanmalar bireyin tüm dengesini altüstedebilmekte ve sağlığını tehdit etmekte, kişiyi bir semptom örüntüsüolan tükenmişliğe götürmektedir (Buldukoğlu ve ask. 1995, Uğurlu veark. 2000)Norbeck (1985) yaptığı çalışmada, Cherniss’in çalışmalarındatükenmişlik sendromunu çalışanların iş ortamına karşı tepki göstermeyolu olarak tanımladığını ifade etmiştir. Bu tepki hem dışsal faktörler (işortamı, çalışma arkadaşları vb.) hem de içsel faktörlere (kişilik, bireyselstresle baş etme teknikleri gibi) bağlıdır (Norbeck 1985).Sağlık çalışanlarından biri olan hemşire, yoğun iş yükü, ağır veölümcül hastalara bakım verme, gerektiğinde hasta ve yakınlarınaduygusal destek verme gibi stres yaratan deneyimler yaşamaktadır. Ayrıcasağlık hizmetlerindeki yetersizlikler, hizmetin ve personelin dengesizdağılımı da çalışanlar için önemli bir stres unsurudur (Öztürk ve ark.2001). Çalışma yaşamının bireyi, bireyin de çalışma yaşamını etkiledigibir gerçektir. Bu gelişimin olumlu yönde olması bireyin sağlığı vekurumun başarısı ile sonuçlanır (Gözüm 1997).Çalışma yaşamında sağlık profesyonelleri içinde önemli yeri olan vehastalarla birebir uzun mesai saatleri boyunca birlikte olan hemşirelerintoplumda cinsiyetlerine göre dağılımı göz önüne alındığında, neredeysetamamına yakınının kadın olduğu görülmektedir. Bu nedenle, işyaşamından gelen zorlukların yanısıra ev yaşamında kadın ve annerolünün getirdiği sorunlar ile toplumsal baskıların neden olduğustreslerin hemşirelerin depresyon yaşamasında göz ardı edilemeyecekönemli faktörler olduğu düşünülmektedir. Kaynaklarda da kadınlaraözgü çok çeşitli tıbbi, ruhsal ve toplumsal faktör nedeniyle, depresyonundaha sık görüldüğü belirtilmektedir (Köroğlu 1997, Görgülü 1998,Yüksel 2001).Hemşirelerin sağlığının bozulması; iş gücü kaybı, verimin düşmesi,kurum ve ülke için ekonomik kayıp, kazaların artması ve hizmetsundukları birey ya da hastaların risk altına girmesine neden olabilir(Tayran ve Talas 2001). Bu nedenle hemşirelerin çalışma yaşamları ileilgili streslerinin neler olduğu, bu stresörlerle ne düzeyde ve nasıl başettiklerinin değerlendirilmesi ve stresin uzun süreli yaşanmasına bağlıolarak ortaya çıkan depresyon belirtilerinin incelenmesi gerekmektedir.Bu konularda araştırmalar yapılmasının, hem hemşirelerin yaşamkalitesinin, hem de verdikleri bakımın kalitesinin artmasına katkısağlayacağı düşünülmektedir. Stres yaşama ve depresyona girmeaçısından risk altında bulunan hemşirelerin stresle etme çıkma tarzları69


ile depresyon arasındaki ilişkinin, araştırmalarla ortaya konulmasınagiderek daha fazla gereksinim duyulmaktadır. Bu çalışmanın amacı,hemşirelerin stresle baş etme tarzları ile depresyon arasındaki ilişkininincelenmesidir.GEREÇ VE YÖNTEMTanımlayıcı ve kesitsel tipteki bu araştırma, 31 Mayıs-7 Haziran2004 tarihleri arasında yapılmıştır. Balıkesir Đli Bandırma Đlçesi MehmetGüven Karahan (MGK) Devlet Hastanesinde çalışan hemşireler (N:106)ve Bandırma Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) Hastanesinde çalışanhemşireler (N:52) araştırmanın evrenini (N:158) oluşturmaktadır. Örneklemseçimine gidilmemiştir. Evren aynı zamanda örneklemi oluşturmuştur.Araştırmya tüm hemşireler (N:158) katılmıştır.Araştırma verileri üç ayrı form kullanılarak toplanmıştır. 1)Hemşirelerin tanıtıcı özelliklerini içeren “Tanıtıcı Bilgi Formu” 2)Hemşirelerin stresle etme tarzlarını belirlemek amacıyla ‘‘Stresle BaşaÇıkma Tarzları Ölçeği (SBTÖ)’’ 3) Hemşirelerin depresyon belirtilerinindüzeylerini belirlemek amacıyla da ‘‘Beck Depresyon Envanteri (BDE)”kullanılmıştır.Tanıtıcı Bilgi Formu: Araştırmaya katılan hemşirelerin özelliklerinibelirlemek amacıyla araştırmacı tarafından geliştirilmiştir. Bu form,hemşirelerin sosyo-demografik özellikleri (7), çalışma özellikleri (6), kendisağlıklarını ve kişiler arası ilişkilerini algılayışları (3), iş yeri ile ilgilistres kaynakları ve baş etme davranışlarını (4) kapsayan 20 sorudanoluşmaktadır.Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği (SBTÖ): Folkman ve Lazarustarafından geliştirilen “Ways Of Coping Inventory” ölçeğinden Türkçe’yeuyarlanan “Stresle Baça Çıkma Tarzları Ölçeği”nin ülkemiz için geçerlikve güvenirlik çalışması Şahin ve Durak (1995) tarafından yapılmıştır.Form Likert tipi bir ölçek olup 30 maddeden oluşmaktadır. Bu ölçeğinprobleme yönelik etkili yollar ve duygulara yönelik etkisiz yollar olarakisimlendirilebilecek iki boyutu vardır. Bu iki boyut beş alt ölçekteyansımaktadır (Işıkhan 2004).Bu ölçeğin alt ölçekleri şunlardır; Kendine Güvenli Yaklaşım (8,10, 14, 16, 20, 23, 26), Çaresiz Yaklaşım (3, 7, 11, 19, 22, 25, 27, 28),Boyun Eğici Yaklaşım (5, 13, 15, 17, 21, <strong>24</strong>), Đyimser Yaklaşım (2, 4, 6,12, 18), Sosyal Destek Arama Yaklaşımı (1, 9, 29, 30).Sosyal destek aramanın 1. ve 9. maddeleri hariç diğer maddeleriçin puanlama şu şekildedir: Hiç uygun değil “0”, uygun değil “1”, uygun“2”, tamamen uygun “3” puan olarak hesaplanmıştır. Sosyal destekarama boyutunun 1. ve 9. maddelerinde ise, Hiç uygun değil “3”, uygun70


değil “2”, uygun “1”, tamamen uygun “0” puan olarak hesaplanmıştır(Işıkhan 2004). Her faktöre ait puanlar ayrı ayrı hesaplanmakta, toplampuan ise hesaplanmamaktadır (Işıkhan 2004). Kendine GüvenliYaklaşım toplam puanı 0-21 aralığında, Çaresiz Yaklaşım toplam puanı0-<strong>24</strong> aralığında, Boyun Eğici Yaklaşım toplam puanı 0-18 aralığında,Đyimser Yaklaşım toplam puanı 0-15 aralığında, Sosyal Destek AramaYaklaşımı toplam puanı 0-12 aralığında değişmektedir. Her yaklaşımiçin toplam puanın artışı bireyin o başa çıkma tarzını daha çokkullandığını şeklinde değerlendirilir (Işıkhan 2004).Beck Depresyon Envanteri (BDE): Bu ölçek depresyonda görülensomatik, duygusal, bilişsel ve motivasyonel belirtileri ölçmektedir. Ölçeğinamacı depresyon belirtilerinin derecesini objektif olarak belirlemektir.Beck tarafından geliştirilen bu ölçeğin Türkçe’ye uyarlanması NesrinHisli (1995b) tarafından yapılmıştır. Formda 21 belirti kategorisi vardır.11 kategori bilişsel belirtileri, 2 kategori duygusal belirtileri, 2 kategoriaçıkça görülen davranışları, 1 kategori kişilerarası sorunları, 5 kategorisomatik semptomları ölçmektedir. Bu kategoriler: Duygu durum,Kötümserlik, Başarısızlık Duygusu, Doyumsuzluk, Suçluluk Duygusu,Cezalandırılma Duygusu, Kendinden Nefret Etme, Kendini Suçlama,Kendini Cezalandırma Arzusu, Ağlama Nöbetleri, Sinirlilik, SosyalĐçedönüklülük, Kararsızlık, Bedensel Đmge, Çalışabilirliğin Ketlenmesi,Uyku bozuklukları, Yorgunluk-Bitkinlik, Đştahın Azalması, Kilo Kaybı,Somatik Yakınmalar, Cinsel Dürtü Kaybı’ dır. Her madde dörtseçenekten oluşmaktadır ve sıfır ile üç arasında puan almaktadır. Bupuanların toplanmasıyla depresyon puanı elde edilir. Puan aralığı 0-63’tür. Toplam puanların yüksek oluşu, depresyon düzeyinin ya daşiddetinin yüksekliğini gösterir. Ölçeğin Türkiye için kesme noktası17’dir (Hisli 1995).Araştırma verileri hemşirelere çalışırken, onlar için uygun bir saatte,sözlü onamları alınarak, görüşme ve kağıt-kalem yöntemi ile toplanmıştır.Verilerin değerlendirilmesinde SPSS paket programı kullanılmıştır.Veriler; sayı ve yüzde dağılımlar, aritmetik ortalama, “t” testi, varyansanalizi ve korelasyon analizi kullanılarak değerlendirilmiştir.BULGULAR VE TARTIŞMAHemşirelerin % 45.6’sı 23-31 yaş grubunda olup, yaş ortalamaları33.<strong>24</strong> 7.12’dir. Hemşirelerin erişkin yaş grubunda olduğu görülmektedir.Pektekin ve ark. (1990) yaptıkları çalışmada da hemşirelerin çoğunluğunun26-35 yaş grubunda olduğu saptanmıştır. Hemşirelerin % 82.3’ü evlidir.Yapılan diğer çalışmalarda hemşirelerin % 53 ile % 62.7 oranında evliolduğu belirlenmiştir (Çam 1992, Okumuş ve ark. 1999). Hemşirelerin% 77.2’sinin çocuk sahibi olduğu, % 43.7’sinin bir çocuk sahibi olduğusaptanmıştır. % 47.5’inin üç kişilik bir ailede, % 93.7’sinin çekirdek71


ailede yaşadıkları, % 62.6’sının gelirinin giderine denk olduğu saptanmıştır.Hemşirelerin % 69.0’unun Ön Lisans mezunu olduğu saptanmıştır.Önceki senelerde yapılan çalışmalarda hemşirelerin sağlık meslekliselerinden mezun olma oranları daha yüksek bulunmuştur. Okumuşve Maltepe’nin (1992) yaptığı bir araştırmada bu oran % 52.8 bulunmuştur.Altun’un yaptığı çalışmada ön lisans mezunu hemşirelerin oranı %52’dir. Talas ve Tayran’ın 2001 yılında yaptıkları araştırmada bu oran %36.1 iken ön lisans ve lisans mezunu oranı % 63.9’dur. Bulgular, eğitimdüzeyinin yıllarla doğru orantılı olarak arttığını göstermektedir.Hemşirelerin % 29.1’inin 11-15 yıldır meslekte, % 48.1’inin DahiliBilimlerde, % 91.8’inin ise servis hemşiresi olarak çalıştıkları bulunmuştur.Hemşirelerin % 88.6’sının nöbet tutarak çalıştığı saptanmıştır. Görgülü(1998) yaptığı çalışmada nöbet sisteminde ve dönüşümlü (vardiya)çalışmanın meslekte stres etkenlerinden olduğu ve duruma bağlıanksiyete düzeylerini yükselten bir faktör olduğunu ifade etmiştir.Hemşirelerde fizik ortamdan kaynaklanan stres nedenleri incelendiğinde,% 30.4’ünün fiziksel ortamın sağlık koşullarına uygun olmayışı,% 22.2’sinin servis organizasyonunun bozukluğu, % 17.7’sinin malzemeyetersizliği, % 14.6’sının fiziki yapıda yetersizlik nedeniyle stresyaşadıkları saptanmıştır. Yetersiz araç gereç ile çalışmanın çalışmakoşullarını zorlaştırdığı ve hasta bakımını aksatarak verilen hizmetinkalitesini ve iş doyumunu azalttığı saptanmıştır (Demir 2004).Hemşirelerde kişilerarası ilişkilerden kaynaklanan stres nedenleriincelendiğinde, %33.5’inin ekip üyeleri ile girilen diyaloglar, % 27.2’sininhasta yakınları ile girilen diyaloglar, % <strong>24</strong>.1’inin hastalar ile girilendiyaloglar nedeniyle stres yaşadıkları saptanmıştır. Ekip anlayışınınsağlık hizmetlerinde benimsenmemesi ve uygulamaya yansıtılmamasınedeni ile ekip üyeleri ile iletişimin en yüksek oranda stresör olduğusöylenebilir.Hemşirelerde mesleki uygulamalardan kaynaklanan stres nedenleriincelendiğinde % 16.5’inin görev karmaşası, % 13.9’unun hasta sayısınınfazla olması, % 11.4’ünün personel azlığı, % 10.8’inin mesleki bilgininkullanılmaması nedeniyle stres yaşadıkları saptanmıştır. En yüksekoranda görev karmaşasının bulunması, sağlık profesyonellerinin görevtanımlarının yapılmamış oluşu ile ilişkilendirilebilir. Demir (2004)çalışmasında, hemşire sayısının azlığının iş yükünü arttırdığını,dolayısıyla hemşire başına düşen hasta sayısının arttığını, bunun dahemşirelerde fiziksel bitkinliğe ve hastalardan olumsuz geri bildirimalınmasına neden olduğunu belirtmektedir. Hemşirelerin hasta yakınları vehastalar ile girilen diyaloglar nedeniyle stres yaşadığını ifade etmeleri bukapsamda değerlendirilebilir.72


Hemşirelerin hasta bakımı verirken karşılaştıkları stres nedenleriincelendiğinde, % 17.1’inin bakım verdikleri hastanın sağlığının kötüyegitmesini, 12.0’ının hastaların ajite olmasını stres nedeni olarakbelirttikleri bulunmuştur. Araştırmaya katılan 158 hemşireden 41’ihastayla ilgili en az bir stres nedeni ifade etmiştir. Bu oranın yüksekliği,hemşirelerin hasta bakımında oldukça profesyonel oldukları ya daduyarsız davrandıklarını düşündürmektedir.Hemşirelerin çalışırken kendilerini stresli hissettiklerinde yaptıklarıdavranışlar incelendiğinde, % 32.3’ünün biriyle konuştuğu, % 19.0’ınınortamdan uzaklaştığı, % 19.0’ının işine devam ettiği, % 18.4’ününçözüm aradığı, % 17.7’sinin “diğer davranışlar” kapsamında sigara içtiği,ağladığı, sıcak içecekler içtiği, birşeyler okuyarak başka şeyler düşünmeyeçalıştığı, % 12.0’ının sustuğu/sakin kaldığı saptanmıştır. Hemşirelerinduygu odaklı başa çıkma tarzlarını daha fazla kullandığı söylenebilir. Bubulgular Işıkhan’ın (2004) araştırma sonuçlarıyla paralellik göstermektedir.Verilen cevaplar arasında “dua ederim”, ”içimden birden ona kadarsayarım”, “gözlerimi kapatarak beni mutlu eden şeyleri düşünürüm” gibiifadeler bulunmaktadır. Literatürde spirütializmin depresyondankoruyucu etkenler arasında yer aldığı belirtilmektedir (<strong>Ü</strong>nal ve ark.2000).Hemşirelerin % 48.1’inin işinden “kısmen memnun” olduğu, %44.9’unun işinden “memnun” olduğu, % 7.0’ının işinden “memnunolmadığı” saptanmıştır. Talas ve Tayran’ın (2001) yaptıkları araştırmadamemnun olmayan ve kısmen memnun olanların oranı % 56.8, memnunolanların oranı % 43.2’dir. işinden memnun olanların BDE toplam puanortalaması X=6.26 5.46, kısmen memnun olanların X=8.75 6.32,memnun olmayanların ise X=10.72 8.67’dir. Hemşirelerin memnuniyetdurumlarına göre BDE toplam puan ortalamaları arasındaki bu farkistatistiksel analiz ile anlamlı bulunmuştur (F= 4.36, P


hemşirelerden kaynaklandığı saptanmıştır (P


Tablo 1: Hemşirelerin SBTÖ ve BDE Puan OrtalamalarıX SS. Min. Max.SBTÖ Puan OrtalamalarıKendine Güvenli YaklaşımĐyimser YaklaşımÇaresiz YaklaşımBoyun Eğici YaklaşımSosyal Destek Arama Yaklaşımı14.919.679.1<strong>24</strong>.398.082.131.813.<strong>24</strong>2.461.9210.003.001.000.002.0020.0014.0020.0010.0012.00BDE Puan Ortalamaları 7.77 6.27 0.00 34.00Hemşirelerin SBTÖ alt ölçek puan ortalaması incelendiğinde, enyüksek puan ortalamalarının sırasıyla Kendine Güvenli Yaklaşım( X =14.91) Đyimser Yaklaşım ( X =9.67), Çaresiz Yaklaşım ( X =9.12) ve SosyalDestek Arama ( X =8.08) olduğu; en düşük puan ortalamasının ise BoyunEğici Yaklaşım ( X = 4.39) olduğu saptanmıştır (Tablo 1). Şahin (1995b)SBTÖ’ nün geçerlik, güvenirlik çalışmasını yaptığı araştırmasında,Kendine Güvenli Yaklaşımın ve Đyimser Yaklaşımın stresle olumlu başaetme yöntemi olduğunu belirtmektedir. Diğer taraftan depresif belirtileriyüksek olan kişilerin, stresli durumlarda diğerlerine oranla daha farklıdavrandıkları; kullandıkları başa çıkma mekanizmalarının daha çokduygulara yönelik olduğu, probleme yönelik davranışları ise daha azkullandıkları ifade edilmiştir (Şahin 1995b).Literatürde depresif belirtileri yüksek grubun, “boyun eğici”, “çaresiz”yaklaşımları daha fazla kullandıkları; belirtileri düşük grubun ise“kendine güvenli” ve “iyimser” yaklaşımları daha fazla kullandıklarıgözlenmiştir. Depresif belirtileri yüksek olan kişilerin, stresli durumlardadiğerlerine oranla daha farklı davrandıkları; kullandıkları başa çıkmamekanizmalarının daha çok duygulara yönelik olduğu, probleme yönelikdavranışları ise daha az kullandıkları ifade edilmiştir (Öztürk 2001).Hemşirelerin BDE puan ortalamaları incelendiğinde toplam puanortalamasının 7.77 6.27 olduğu belirlenmiştir. Bu araştırmada, ölçektenalınan minimum puan 0.00, maksimum puan 34.00 olmuştur (Tablo1).Şahin (1995), 17 ve üstündeki BDE puanlarının, tedavi gerektirebilecekdepresyonu % 90 üzerinde bir doğrulukla ayırt edebildiğini görmüştür.Bu araştırmada da 17 puan ve üzeri puan alan 15 (%9.4) hemşireolduğu saptanmıştır.Kadınlarda depresyon görülme sıklığının % 5-20 arasında olduğuifade edilmektedir (Yüksel 2001). Köroğlu (2004), kadınların % 20’sininyaşamlarının bir döneminde klinik depresyon geçirdiğini ifade etmiştir.Araştırmada örnekleme alınan hemşirelerin tamamının kadın olması,çok düşük olmayan bir oranda depresyon görülmesinin nedeni olarakdüşünülmektedir. Aynı zamanda Kadınlık rollerinin, toplum yapısından75


kaynaklanan stres verici yönleri olduğu ve depresyona neden olan birçok faktörü beraberinde getirdiği bilinmektedir (Navaro 2002).Tablo 2: Hemşirelerin BDE Toplam Puan Ortalamalarının Çocuk Sahibi Olma DurumunaGöre DağılımıTanıtıcı ÖzelliklerBDE Toplam Puan OrtalamasıN X Ss T sd PÇocuk Sahibi OlmaDurumu (N=158)Var 122 8.17 6.571.48 156 0.04*Yok 36 6.41 4.93*P


Meslekte çalışma yılları arttıkça, depresyon belirtileri de artmaktadır.Ergüney (2001) araştırmasında, çalışma yılının işe bağlı gerginlik,anksiyete ve stres düzeyini etkileyen bir faktör olduğunu açıklamıştır.Tablo 3: Hemşirelerin BDE Toplam Puan Ortalamalarının Meslekte Çalışılan Süreye veĐfade Ettiği Stres Kaynaklarına Göre Dağılımı (N: 158)Tanıtıcı ÖzelliklerBDE Toplam Puan OrtalamasıN X Ss F PMeslekte Çalışılan Süre1-5 Yıl 26 6.26 5.886-10 Yıl 35 9.71 6.0911-15 Yıl 46 6.60 4.732.57 0.04**Yıl 20 10.20 10.3820 Yıl ve 31 7.00 4.46Stres Kaynakları/MeslekiUygulamalarN X Ss t PHasta <strong>Sayı</strong>sının Fazla Olması 22 11.31 8.05 3.02 0.00*Personel Azlığı 18 11.27 7.52 1.85 0.01*Görev Karmaşası 26 9.65 6.65 0.61 0.09Mesleki Bilginin Kullanılmaması 17 9.52 7.14 0.56 0.22*P


8.05’tir. Hemşirelerin BDE puan ortalamaları ile hasta sayısının fazlaolmasının stres kaynağı olduğunu belirten hemşirelerin BDE toplam puanortalaması arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur(t=3.02, P


Tablo 4 incelendiğinde, Kendine güvenli yaklaşım ile depresyontoplam puanı arasında istatistiksel olarak anlamlı ve olumsuz (negatif)yönde bir ilişki bulunmuştur (r=-0.201, P


(Tablo 4). Hemşirelerde sosyal destek arama yaklaşımı arttıkça, kendinegüvenli yaklaşım kullanımın artması yanısıra boyun eğici yaklaşımkullanımının azalması beklenen bir sonuçtur. Sosyal destek bireyinbenlik saygısını arttırarak, zorlukların üstesinden gelme konusundagüçlü hissetmesini sağlar.Hemşirelerde depresif belirtiler arttıkça , “boyun eğici”, “çaresiz”yaklaşımları daha fazla kullandıkları; belirtiler azaldıkça “kendinegüvenli” ve “iyimser” yaklaşımları daha fazla kullandıkları belirlenmiştir.Stresle etkili biçimde başa çıkabilenler “kendine güvenli” ve “iyimser”yaklaşımları, başa çıkamayanların ise “boyun eğici”, “çaresiz” yaklaşımlarıdaha fazla kullanmaktadır. Diğer taraftan, stresli durumlarla başaçıkmaya çalışırken iyimser ve kendine güvenli davranışlar arttıkça,çalışma hayatıyla ilgili çeşitli durumlardan duyulan doyumun dabirlikte arttığı; çaresiz ve boyun eğici davranışlar arttıkça doyumunazaldığı da ifade edilmektedir (Altun 2001).SONUÇ VE ÖNERĐLERHemşirelerin % 9.4’ nün tedavi edilmesi gerekecek düzeydedepresyonu olduğu,Hemşirelerde, çocuk sayısı ve meslekte çalışma yılı yanısıra bakımverilen hasta sayısının fazla olmasının ve personel yetersizliğinindepresif belirtilerin yaşanmasında etkili olduğu,Hemşirelerin SBTÖ alt ölçek puan ortalaması incelendiğinde, enyüksek puan ortalamasının sırasıyla; Kendine Güvenli Yaklaşım,Đyimser Yaklaşım ve Çaresiz Yaklaşım olduğu,Hemşirelerde depresif belirtilerin yaşanmasında da kendi güvenliyaklaşım, çaresiz yaklaşım ve boyun eğici yaklaşımın etkili olduğu,iyimser yaklaşım ve sosyal desteğin ise etkili olmadığı saptanmıştır.Araştırma bulguları doğrultusunda öneriler şunlardır;Çocuk sahibi olan ve 16-20 yıldır meslekte çalışanlar hemşirelerindepresyon açısından risk grubu olarak ele alınması,Aynı zamanda hemşirelerin bakım verdiği hasta sayısının ve hizmetveren personel sayısının depresyon yaşanmasında etkili olduğu gözardı edilmeyerek, gerekli düzenlemelerin yapılması,Mesleki bilginin kullanılması ve güncellenmesi konusunda hemşirelerehizmet içi eğitim verilmesi, kurslar, kongreler, sempozyumlarakatılmasının sağlanması, desteklenmesi, bu konuda gelişmeleri takipedebilmeleri için her hastanenin hemşirelikle ilgili süreli yayınlaraabone olmasının sağlanması,80


Hemşirelerin başvurabilecekleri bir danışmanlık biriminin kurulmasıönerilebilir.KAYNAKLAR1. Altun, Đ., (2001) “Kocaeli’nde Çalışan Hemşirelerin Öncelikli Profesyonel Değerleri ĐleTükenmişlik Düzeyleri Arasındaki Đlişki” <strong>Hemşirelik</strong> Forumu <strong>Dergisi</strong>, <strong>Cilt</strong>: 4, <strong>Sayı</strong>:2-3,ss: 412. Altuntaş, E. (2003) “Stres Yönetimi”, Alfa / Aktüel Kitapevi, Đstanbul, s: 133. Bilici M., Mete F., Soylu C., (1998) “Bir Grup Akademisyende Depresyon Ve TükenmeDüzeyleri”, Türk Psikiyatri Derg 9: 181-189.4. Bingöl, D., Naktiyok, A., (2001) “Yönetici Akademisyenlerin Temel Stres Kaynakları veStresle Mücadele Teknikleri”, 9. Ulusal Yönetim ve Organizasyon Kongresi Bildirileri,Yayın No: 10, Đstanbul <strong>Ü</strong>niversitesi Đşletme Fakültesi5. Buldukoğlu, K., Doğan S., (1995) “Stres ve <strong>Hemşirelik</strong> Modülü”, T.C. Sağlık BakanlığıGenel Koordinatörlüğü, Ankara, s: 1-236. Cüceloğlu, D., (1991) “Đnsan ve Davranışı”, Evrim Matbaacılık, Đstanbul, s: 3217. Çam, O., (1992) “Hemşirelerin Tükenmişlik Düzeyleri ve Tükenmişliği Etkileyen BazıEtmenlerin Đncelenmesi”, III. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Kongresi Kitabı, Sivas, 463-4758. Demir, A., (2004), “<strong>Hemşirelik</strong>te Tükenmişliğe Bir Bakış” Atatürk <strong>Ü</strong>niversitesi<strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Dergisi</strong>, <strong>Cilt</strong>:.7, <strong>Sayı</strong>:1, ss:71-809. Ergüney, S., ve ark., (2001), “Hemşirelerin Karşılaştıkları Mesleki Riskler” Atatürk<strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Dergisi</strong>, <strong>Cilt</strong>:4, <strong>Sayı</strong>:1, Erzurum, ss: 63-7310. Folkman S., (1984) Personal control and stress and coping processes: a theoreticalanalysis. J Pers Soc Psychol; 46: 839-852.11. Folkman S., Lazarus RS., Gruen RJ., DeLongis A., (1986) Appraisal, coping, healthstatus, and psychological symptoms. J Pers Soc Psychol; 50: 571-579.12. Görgülü S., (1998), “<strong>Hemşirelik</strong> ve Anksiyete”, Türk Hemşireler <strong>Dergisi</strong>, <strong>Cilt</strong>:38, <strong>Sayı</strong>:3-4, s: 23-<strong>24</strong>13. Gözüm, S. Koruyucu Saglık Hizmetlerinde görev yapan hemşire ve ebelerde işdoyumunu etkileyen örgütsel faktörlerin ve iş doyumu, tükenmişlik ve işedevamsızlık arasındaki ilişkinin araştırılması. (1997), Hemşire, 47: 37-4514. Güney, S. (2000), “Davranış Bilimleri”, Genişletilmiş 2. Baskı, Nobel Yayın Dağıtım,Ankara15. Hargreaves G., (1999), “Stress Management”, Çeviri: Ali Cevat Akkoyunlu, DoğanKitapçılık16. Işıkhan, V., (2004), “Çalışma Hayatında Stres ve Başa Çıkma Yoları”, 1. baskı, SandalYayınları, Ankara17. Köroğlu, E., (1997), “Major Depresif Bozukluk” Psikiyatri Temel Kitabı, HekimlerYayınları Birliği, Ankara, ss: 423-42818. Köroğlu, E., (2004), “Depresyon Nedir? Nasıl Baş Edilir?” Hekimler Yayınları Birliği,Ankara.19. Kuyurtar F., Yamaç T., Kanık A., Yurdakul M., (2002), Đçel Đl Merkezinde ÇalışanHemşirelerin Örgütsel Đş Doyumları ve Etkileyen Faktörler, Mersin <strong>Ü</strong>niversitesi TıpFakültesi <strong>Dergisi</strong>, Mersin, <strong>Sayı</strong> 4, s. 449 – 45481


20. Navaro L., (2002), “Depresyonda Kadın Erkek Farklılıkları, Đki Boy Ufak Pabuç”,Đkinci Basım, Remzi Kitapevi.21. Norbeck, JS., (1985), “Types and sources of social support for managing job stress incritical care nursing”, Nursing Research, 34 (4), ss: 225-23022. Okumuş H., ve Maltepe H., (1999) “Hemşirelerin işe Devamsızlıkları Nedeni OlarakHastalık Durumlarının Đncelenmesi”, III. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Kongresi Kitabı, Sivas, ss:414-41823. Öztürk M., Kişioğlu, A. N., Kırbıyık S., Uskun E., (2001), ''Isparta Đl MerkezindeBirinci Basamak Sağlık Hizmeti Veren Kurumlarda Çalışan Personelde Tükenmişlik,Đşe Bağlı Gerginlik ve Đş Doyumu Düzeyleri'', Sağlık Çalışanlarının Sağlığı 2. UlusalKongresi Kitabı.<strong>24</strong>. Pektekin Ç., ve Đbrikçi S., (1990), “Çeşitli Hizmet Alanlarında Çalışan HemşirelerinRuh Hastalıklarına Eğiliminin Araştırılması” II. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Kongresi Kitabı,Đzmir, ss: 362-37025. Şahin N. H., Durak A., (1995), “Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği: <strong>Ü</strong>niversiteÖğrencileri Đçin Uyarlanması”, Türk Psikoloji <strong>Dergisi</strong>, <strong>Cilt</strong>:10, <strong>Sayı</strong>:34, Haziran,Ankara ss: 56-7326. Şahin, N. H., (1995) “Stresle Başa Çıkma, Olumlu Bir Yaklaşım”, 2. Basım , SistemYayıncılık & Türk Psikologlar Derneği Yayını.27. Şahin N. H., Durak A., (1995b), “Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği: <strong>Ü</strong>niversiteÖğrencileri Đçin Uyarlanması”, Türk Psikoloji <strong>Dergisi</strong>, <strong>Cilt</strong>:10, <strong>Sayı</strong>:34, Haziran,Ankara ss: 56-7328. Tayran N., Talas S., (2001), ''Ankara <strong>Ü</strong>niversitesi Tıp Fakültesi Cebeci Hastanesi'ndeÇalışan Hemşirelerin Çalışma Koşullarından Kaynaklanan Risklerin Đncelenmesi'',Türk Hemşireler Derneği, 2. Ulusal Klinisyen Hemşire ve Ebeler Kongresi Bildirileri,ss: 407-41929. Uçman, P. (1990), ''<strong>Ü</strong>lkemizde Çalışan Kadınlarda Stresle Başaçıkma ve PsikolojikRahatsızlıklar'', Psikoloji <strong>Dergisi</strong>, <strong>Cilt</strong>: 7, <strong>Sayı</strong>: <strong>24</strong>, Ankara, ss: 58-7530. Uğurlu, N., Polat, H., (2000), Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksek Okulu <strong>Dergisi</strong><strong>Cilt</strong>:.16, <strong>Sayı</strong>: 2-3, 59-7331. <strong>Ü</strong>nal S., ve Özcan E., (2000) “Depresyonda Hazırlayıcı, Ortaya Çıkarıcı ve KoruyucuEtkenler” Anadolu psikiyatri dergisi <strong>Cilt</strong>1(1), ss: 41-4532. Yüksel N., ( 2001), “ Ruhsal Hastalıklar”, Đkinci Baskı, Hatipoğlu Yayınevi, Ankara,ss: 223.82


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksek Okulu <strong>Dergisi</strong> <strong>24</strong> (1) : 83-89, <strong>2008</strong>BEDENDEN RUHA: PEDĐATRĐK KONS<strong>Ü</strong>LTASYON LĐYEZONHEMŞĐRELĐĞĐA STUDY ABOUT PATIENTS’ VIEWS RELATED TO APPROACHES OF THENURSES AND DOCTORS TO THE PATIENTS IN PAINAr.Gör. Fatma TAŞ Ar.Gör. Seher SARIKAYA KARABUDAKYard.Doç.Dr. Bahire BOLIŞIKEge <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong>, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği AD.ÖZETKonsültasyon liyezon, biyopsikososyal anlayışı hayata geçirmeyi, fizikselbakım ve tedavi ile ruhsal tedavi ve bakımı bütünleştirmeyi sağlar. Pediatrikkonsültasyon liyezonda, erişkinden farkı ilgilenilen hasta grubunun değişiközelliklerinden kaynaklanan sorunlar ve bu sorunlara yönelik çözüm önerilerineait farklı yaklaşımlar vardır. Çocukların öykü verme güçlükleri ve aileyebağımlılıkları nedeniyle tedavi sürecinde ailenin de yer almasınıgerektirmektedir.Pediatri hemşiresi holistik yaklaşım çerçevisinde bakım verir. Bu bağlamdapediatrik konsültasyon liyezon hemşiresi, çocukların/ailelerin emosyonel,felsefi, gelişimsel, bilişsel ve davranışsal tepkilerini, ruhsal ve psikososyalsorunlarını, tanımlama, tedavi ve bakımında önemli rol alır.Anahtar Kelimeler: Konsültasyon liyazon, pediatri, hemşireABSTRACTConsultation liaison effecs biopsychosocial understanding while providingintegration of physical care and treatment and spiritual treatment and care. Inpediatric consultation liaison, there are problems originating from differentfeatures of the interest patient group and there are different approaches regardingthe solutions to these problems. Moreover, difficulty of the child in providing ahistory as well as her/his dependence in the family, both necessitate theinclusion of the family in the treatment process.The pediatric nurse should provide care by using a holistic approach. Inthis context, the pediatric consultation liaison nurse plays a significant role indefining emotional, philosophical, developmental, cognitive, and behavioralresponses as well as spiritual and psychosocial problems of children/families inaddition to the treatment and care of them.Key Words: Consultation liaison, pediatric, nurse83


GĐRĐŞSağlık ve hastalık kavramlarına bakışta 20. yüzyılda önemlideğişiklikler gerçekleşmiştir. Önceleri tıpta hastalıkların temelinde birfizyolojik bozukluk arayan biyomedikal model kabul görürken günümüzdehastalıkların temelinde biyolojik, psikolojik ve sosyal etkenlerin varlığınıkabul eden biyopsikososyal model daha fazla destek bulmaktadır (Şenerve ark 2000). Konsültasyon liyezon (KL)’un dayandığı bu model; hastanındeğerlendirilmesi ve ele alınmasında biyolojik, psikolojik ve sosyokültüreletkenlerin bütüncül olarak ele alınması gereğini vurgulamaktadır(Engstrom 2002, Lakhan 2006). Günümüzde bu anlayışın kabulgörmesi konsültasyon liyezon psikiyatrisine olan ilgiyi artırmıştır(Harden et al 2005, Abalı ve ark. 2006).Konsültasyon liyezon, biyopsikososyal anlayışı hayata geçirmeye,fiziksel bakım ve tedavi ile ruhsal tedavi ve bakımı bütünleştirmeyedönük olup, genel hastane uygulamasında bireylere psikiyatrik tedavi vebakım hizmetlerinin sunulmasını sağlar (Ekinci ve Okanlı 2001,Kocaman 2005a). Beden-beyin-ruh-çevre etkileşimini, fiziksel tedavibakım ile psikolojik tedavi ve bakımın birlikteliğini ortaya koyar (Şenerve ark 2000, Özkan 2006).KL’nin temel amacı, psikiyatrik bozuklukların yaygınlığını önlemek;tanımlamak; tedavi etmek; hastalıkların ortaya çıkmasında, seyrinde,tedavisinde ve bakımında psikososyal etkenlerin rolünü inceleyerek,hizmetleri bütüncül kılmaktır (Kocaman 2005a)Tıbbi uygulamalar ile mental sağlık uygulamaları birbirindenfarklılıklar göstermektedir. Bu farklılıklar sıralanacak olursa; bedensağlığına (tıbbi uygulama) karşı zihin sağlığı (mental sağlık); organ ya dasistemlere karşı bütün olarak çocuk; bireye karşı aile; kısa sürece karşıuzun süreç; yaşam ya da ölüme karşı yaşam kalitesi; aktif tedaviyekarşı pasif tedavi ve tedaviye karşı bakım olarak özetlenebilir (Engstrom2002).Pediatrik Konsültasyon Liyezon (PKL)Konsültasyon liyezonun kullanım alanlarından biri pediatridir.Çocuklar yaşamlarının herhangi bir döneminde hastalıklarlakarşılaşırlar. Bu hastalık çocuğun yaşı, içinde bulunduğu koşullar,kişiliği, hastalığın tipi ve süresi gibi çok çeşitli etkenlere bağlı olarak çokhafif dereceden ciddi derecelere kadar sıkıntı oluşturabilmekte, busıkıntı ise çocukta geçici ya da tüm yaşamını boyunca etkileyecek izlerbırakabilmektedir (Çavuşoğlu 2004).Pediatrik yaklaşımda sorunların tedavisinden ziyade sorun ortayaçıkmadan koruyucu önlemlerin alınması büyük önem taşımakta,çocuğun biyopsikososyal yönden sağlıklı gelişmesi amaçlanmaktadır84


(Knapp and Harris 1998). Bu amaca yönelik önemli hizmetlerden biriPKL hizmetleridir.Pediatrik ve erişkin konsültasyon liyezon birbirinden farklı yönleresahiptir. Pediatrik konsültasyon liyezonun, erişkinden farkı; ilgilenilenhasta grubunun değişik özelliklerinden kaynaklanan sorunlar ve busorunlara yönelik çözüm önerilerine ait farklı yaklaşımların olmasıdır.Ayrıca çocukların öykü verme güçlükleri ve aileye bağımlılığı tedavisürecinde ailenin de yer almasını gerektirmektedir (Shelton 1999, Şenerve ark 2000, Harden et al 2005).Pediatrik konsültasyon liyezon, tanının desteklenmesi, hastanınservise ya da tedaviye uyum sağlayamaması (Wiss et al. 2003), intihargirişimi ya da çocuğa kötü davranılması gibi akut kriz durumlarında,aile sorunlarının ve anne baba psikopatolojisinin değerlendirilmesinde,özgül psikopatolojik belirtilerin değerlendirilmesinde (Carter et a. 2003)ve tedavinin yanı sıra kronik hastalıklarda da etkin olmaktadır (Carteret al. 2003, Shaw et al. 2006).Emosyonel ve davranışsal bozukluğu olan çocukların %20’denfazlasının kronik hastalığa sahip çocuklar olduğu bildirilmektedir (Knappand Harris 1998). Kronik hastalıklar içinde KL hizmetine gereksinimduyan riskli pediatrik gruplar vardır. Fiziksel engeli olan, sık ağrıyaşayan, yaş grubu küçük olan çocuklar, tek ebeveynli ve geliri düşük olanaileler, erkek cinsiyet, genetik yatkınlık, ebeveynin hastalığı algılayışı vesemptomları, beyni etkileyen hastalık ve beyni etkileyen tedavi görençocuklar sayılabilir (Knapp and Harris 1998). Ayrıca evlat edinilmedurumunda iyi bir iletişimi sağlamak için KL hizmeti başarılı olabilir(Harden et al 2005). Kronik hastalık aile dinamiklerini ciddi şekildeetkileyen, ebeveynlerin, psikososyal olarak yaşamsal süreçlerindekidengeyi bozan bir durumdur. Aynı zamanda kronik hastalığa sahipçocukların bakımından sorumlu olan sağlık bakım profesyonelleri de KLhizmetlerine ihtiyaç duymaktadır (Carter et al. 2003).Yoğun bakım, hemodiyaliz, yanık merkezi, organ nakli, onkoloji veağrı klinikleri gibi kronik hastalıklara hizmet veren birimlerdepsikososyal sorunlar daha sık ve acil olarak ortaya çıkmaktadır. Bunedenle servislerde psikopatolojinin erken ve doğru tanınmasındakiciddi güçlükler de dikkate alınınca PKL hizmetinin önemi daha iyianlaşılır (Carter et al. 2003, Harden et al. 2005).Pediatrik Konsültasyon Liyezon HemşiresiBedensel hastalığı olan bebek, çocuk, ergen ve ailesinin ruhsalaçıdan değerlendirilmesi ve desteklenmesi PKL hemşireliği ilgi alanınagirmektedir. PKL hemşireliği, çocukların/ailelerin emosyonel, felsefi,gelişimsel, bilişsel ve davranışsal tepkilerini, ruhsal ve psikososyalsorunlarını tanımlama, tedavi ve bakımında rol alarak, izlemler yapar85


(Kocaman 2005). Çocuk ile <strong>24</strong> saat birlikte olan hemşire, sıklıklaçocuğun davranışlarındaki değişiklikleri gözlemekte ve hastalarınpsikolojik bakımı için yardım gereksinimlerini belirleyebilmektedir. Bunokta da PKL hemşiresi önemli bir konumdadır (Harden et al 2005).Pediatrik grupla çalışan tüm hemşirelerin sağlık hizmeti sunmadatemel felsefesi aile merkezli bakım ve bütüncül yaklaşım olmalıdır.Pediatri hemşiresi çocuğun fiziksel, sosyal, duygusal yöndenbütünlüğünün yanı sıra, sağlığı ve hastalığı, geçmişi ve geleceği, ailesive çevresini bir bütün olarak kabul eder. Bu temel yaklaşımlara ekolarak pediatrik konsültasyon hemşiresinin çocukla ilgili temel bilgilere,büyüme gelişme süreci özelliklerine ve çocuğun hastaneye yatmatepkileri gibi özgün bilgilere hakim olması beklenir (Shelton 1999, Wong2003).PKL hemşiresinin birincil amacı; fiziksel hastalığı olan hastalarınbütüncül (holistik) sağlığını yükseltmek, psikososyal uyumuna yardımetmek, psikiyatrik bozuklukları önlemek ve azaltmak, çocuğun mevcuthastalığı ile ve hastalığın yol açtığı yaşam sorunlarıyla baş edebilecekgüce gelmesine yardımcı olmaktır. PKL hemşiresi birincil amacınayönelik olarak doğrudan hizmet verir (Kocaman 2005b).Bu amaçla hemşire;Çocuğun ve ailenin psikososyal gereksinimlerini belirlemeye yönelikveri toplar (psikososyal tanılama yapar) (Engstorn 2002), hemşireliktanısı koyar, psikososyal bakım verir ve sonuçlarını değerlendirir.Özellikle hastanın ve ailesinin hastalık ve hastanede yatmakla ilgilistreslerini, krize reaksiyonlarını, başetme davranışlarını ve uyumdüzeylerini değerlendirir. Hasta ve ailesinin hastalığı algılamalarınıdeğiştirmede, problemlerini çözmede, anksiyete yönetiminde yardımcıolur. Pediatrik hasta bakımında çocukların ve ailelerin desteklenmesinisağlar (Shaw et al. 2006). Girişimler; başetme stratejilerinikuvvetlendirmeyi, destek sistemlerini harekete geçirmeyi, duygularınifade edilmesini kolaylaştırmayı, krize müdahale yöntemlerini, bilişseldavranışçıteknikleri, danışmanlığı ve eğitimi içerir.Birincil Amaçta Yer Alabilecek <strong>Hemşirelik</strong> TanılarıPKL hemşiresinin olgularda sık kullanabileceği tanılar aşağıdaverilmiştir.Sağlık ekibinin uygulamalarına, hastanın yanında hasta hakkındakonuşmalarına bağlı çocukta ve ailede görülen korku,Fiziksel sınırlılıklara bağlı öz bakım eksikliği,Akranların olumsuz tepkilerine, algılanan mental eksikliklere veperformansa ilişkin gerçekçi olmayan beklentilere bağlı benliksaygısında rahatsızlık,86


Gelişimsel görevleri başarabilmede yetersizliğe bağlı büyüme vegelişmede gecikme riski,Hastane ya da kurumsal sınırlamaların etkilerine bağlı ebeveynlerdegüçsüzlük (Carpenito-Moyet 2005, Yıldız 2006).PKL hemşiresinin ikincil amacı ise; hemşirelerin ve diğer bakımverenlerin psikososyal tanılama ve bakım becerilerini geliştirmek,profesyonel gelişimlerini kolaylaştırarak onların kendi klinikuygulamaları ve bakım aktiviteleri ile ruh sağlığı kavramları veuygulamalarını bütünleştirmelerinde yeterli olmalarını sağlamaktır(Kocaman 2005).PKL hemşiresi ikincil amacına yönelik olarak dolaylı hizmet verir(Kocaman 2005b). PKL hemşiresi, psikiyatri dışı tıbbi-cerrahi servislerdeçalışan hemşirelerin, çocukların ve ailelerinin psikososyal gereksinimlerineduyarlılığı arttırmaya, gözlem, tanılama ve terapötik iletişim becerileriniiyileştirmeye yönelik danışmanlık yapar. Çalışanlara formal ve informalyollarla eğitim verir. Çocuk ve ailesi ile iletişimlerini kolaylaştırmada,hemşire-hasta arasındaki terapötik ilişkiyi sağlamada, kişilerarası veyaekip içi çatışmaların çözümlenmesinde yardımcı olur (Kocaman 2005b).Đkincil Amaçta Yer Alabilecek <strong>Hemşirelik</strong> TanılarıPKL hemşiresinin olgularda sık kullanabileceği tanılar aşağıdaverilmiştir.Aile üyesinin işlev görme yeteneğinde değişime bağlı aile içisüreçlerin devamlılığında bozulma,Hastalık, özürlülük ya da tedavilerin getirdiği kısıtlamalar, çoklu vesürekli bakım gereksinimlerine bağlı bakım verici rolünde zorlanmariski,Çocuğun sağlık ekibinin kontrolünde olmasına bağlı çaresizlik,Olumlu sonuçlanamayan kronik hasta bakımı ve sık karşılaşılanhasta kaybına bağlı hemşirede baş etmede yetersizlik,Olumlu sonuçlanamayan kronik hasta bakımına ve sık karşılaşılanhasta kaybına sekonder hemşirede tükenmişliğe bağlı kronik keder(Carpenito-Moyet 2005, Yıldız 2006).Konsültasyon liyezon hemşiresinin hizmetlerinin sonuçlarınıdeğerlendirmeye yönelik yapılan çalışmalarda;Hasta-hemşire-tedavi ekibinin diğer üyeleri arasında iletişiminiyileştiği,Hemşirelerin hastaların psikiyatrik durumlarıyla ilgili farkındalığınınarttığı,87


Konsültasyon isteklerinin nitelik ve niceliğinin arttığı,Hemşirelerin, hastaların gereksinimlerini karşılamada becerilerininarttığı,Hasta bakım sürecinin ve sonucunun iyileştiği,Psikososyal hasta bakım standartlarının yükseldiği,Hasta ve aile memnuniyetine katkıda bulunduğu,Hemşirelerin yaşadığı emosyonel gerginliğin azaldığı,Đş memnuniyetinin arttığı,Maliyet etkinliğinin sağlandığı belirtilmiştir (Kocaman 2005b).SONUÇFiziksel hastalığı olan, hastanede yatarak tedavi ve bakım alançocuğa ve ailesine bütüncül bakım verilmesinde PKL hemşiresi buservislerde çalışan hemşirelerle ve tedavi ekibinin diğer üyeleriyleişbirliği içinde çalışmalıdır. Böylece çocuğa ve ailesine tıbbi desteğindışında psikolojik ve sosyal yönden destek sağlamış olur.ÖNERĐLERPsikososyal bakım ile ilgili bilgilerin beceriye dönüştürülmesi,uygulanması, PKL hemşireliğinin yaygınlaştırılması hemşireliğin gelişimineve hemşirelik bakım kalitesinin arttırılmasına katkı sağlayacaktır. PKLhemşireliği ile ilgili çalışmalar yapılması ve özellikle ihtiyaç duyulabilecekpediatrik kliniklerde bu hizmeti sunacak profesyonel ekibinyapılandırılması önerilir.KAYNAKLAR1. Abalı O, Tüzün <strong>Ü</strong>, Gürkan K (2006) Çocuk psikiyatrisi konsültasyonlarınındeğerlendirilmesi. Genel Tıp Derg, 16: 3, 121-1<strong>24</strong> .2. Carpenito-Moyet LJ (2005) <strong>Hemşirelik</strong> Tanıları El Kitabı. Çev. F. Erdemir. Đstanbul:Nobel Tıp Kitabevleri.3. Carter BD, Kronenberger WG, Baker J et al. (2003) Inpatient pediatric consultationliasion:a case-controlled study. Journal Pediatric Psychology, 28: 6, 423-432.4. Çavuşoğlu H. (2004) Çocuk Sağlığı Hemşireliği. <strong>Cilt</strong> 1, 8. Baskı, Ankara: Sistem OfsetBasımevi, 53-58.5. Ekinci M, Okanlı A (2001) Konsültasyon liyezon hemşireliği. Atatürk <strong>Ü</strong>niversitesi<strong>Hemşirelik</strong> Yüksek Okulu <strong>Dergisi</strong>, 4: 2, 75-80.6. Engstrom I (2002) Consultation–liaison work in paediatric care. InternationalCongress Series, 1<strong>24</strong>1, 217-220.88


7. Harden S, Stathis S, Wagner I (2005) Redevelopment of a consultation-liaison serviceat a tertiary paediatric hospital. Australasian Psychiatry, 13: 2, 169-172.8. Kocaman N (2005a) Konsültasyon liyezon hemşireliği ve rolü nedir? Atatürk<strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksek Okulu <strong>Dergisi</strong>, 8: 3,107-118.9. Kocaman N (2005b) Genel hastane uygulamasında psikososyal bakım vekonsültasyon liyezon psikiyatrisi hemşireliği. C.<strong>Ü</strong>. <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Dergisi</strong>,9: 1,49-54.10. Knapp PK, Harris E (1998) Consultation-liaison in child psychiatry: a review of thepast 10 years. part I: clinical findings. J. Am. Acad. Child Adolesc. Psychiatry, 37:1,17-25.11. Lakhan S (2006) The biopsychosocial model of health and ıllness. Version,1: 2,3.12. Shaw RJ, Wamboldt M, Bursch B et al. (2006) Practice patterns in pediatricconsultation-liaison psychiatry. Psychosomatics, 47: 1, 43-49.13. Özkan S (2006) Konsültasyon liyezon psikiyatrisi; kavramlar, kurumsallaşma,uygulama. Türkiye Klinikleri J. Int. Med. Sci, 2: 47, 1-13.14. Shelton TL (1999) Family-centered care in pediatric practice: when and how? J. Dev.Behav. Pediatr, 20: 117-118,15. Şener Ş, Ertürk Y.D, Şenol S (2000) Pediatrik liyezon psikiyatrisi alan saptamasınayönelik bir ön çalışma. Klinik Psikiyatri, 3: 111-116.16. Wiss M, Lenoir P, Malvy J et al. (2004) Child consultation-liaison psychiatry withinthe hospital: a prospective study. Archives de Pediatrie, 11, 4-12.17. Wong DL (2003) Wong’s Nursing Care of Đnfants and Children. 7.Edition, Newyork,Mosby, 13-18.18. Yıldız S (2006) Acile başvuran çocuk ve aileye psikososyal yaklaşım. Atatürk<strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksek Okulu <strong>Dergisi</strong>, 9: 3, 69-87.89


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksek Okulu <strong>Dergisi</strong> <strong>24</strong> (1) : 91-99, <strong>2008</strong>CERRAHĐ HEMŞĐRELĐĞĐNDE AĐLE MERKEZLĐ YAKLAŞIMFAMILY-CENTERED APPROACH IN PERIOPERATIVE NURSINGAr.Gör. Nurten TAŞDEMĐRDoç.Dr. Meryem YAVUZEge <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği AD.ÖZETAile merkezli bakım, hem hastalara hem de onların ailelerine bakımsağlayan yaklaşımdır. Bu yaklaşım tüm sağlık kurumlarında ve her yaştakihastaya uygulanabilir. Cerrahi işlemler hastalar ve aileleri için anksiyeteoluşturan bir durumdur. Aile merkezli cerrahi hemşireliğinin temel amacı;hasta ve hasta ailesinin ameliyatla baş etmesinde desteklenmesidir. Bumakalede cerrahi hemşireliğinde aile merkezli yaklaşım incelendi.Anahtar Kelimeler: Aile, aile merkezli bakım, cerrahi hemşireliği.ABSTRACTFamily-centered care is an approach for providing care to patients and theirfamilies. This approach may practiced in any healthcare setting and patients of allages. Surgical intervations are an anxiety-producing situation for patients andfamily members. The primarily aim of family-centred perioperative nursing issupporting patients and families coping with the operation. In this article familycentered approach in perioperative nursing is examined.Key Words: Family, family centered care, perioperative nursing.GĐRĐŞAile, insan türünün sürekliliğini sağlayan, ilk toplumsallaşmasürecini oluşturan, karşılıklı ilişkileri belirli kurallara bağlayan, toplumkültürünü kuşaktan kuşağa aktaran, biyolojik, psikolojik, ekonomik,hukuksal yönleri bulunan toplumsal bir kurumdur (Ayoğlu ve Kanan2003). Đnsan yaşamında, doğumdan önce başlayan ve ömrünün sonunadek etkili bir kurum olan aile, bireyi, fizyolojik, ekonomik ve toplumsal,duygusal ve davranışları açısından biçimlendirip yönlendirir.“Aile Sistemleri Teorisine” göre aile üyelerinden birinde hastalıkolduğunda etkisini sadece hasta birey üzerinde göstermez; bu etki tümaile sistemleri üzerine yansır (Akyolcu 1999). Cerrahi hem hastalar hemde aileler için stres yaratan hastalık durumlarından biridir. Hasta ve91


hasta aileleri cerrahi girişim sürecinde stres deneyimlemektedirler(Leske 1992, Leske 1996, Carley ve Anderson 1999, Majasaari ve ark.2005). Ameliyat olacak hasta aileleri genellikle anestezi, sevdikleribirinin kaybı ya da sakat kalması, ameliyatın etkinliği ve getireceği riskfaktörleri, olası komplikasyonlar, ekonomik güçlükler ve hasta bireyenasıl yardımcı olacaklarını bilememe gibi konularda korku ve endişeyaşamaktadırlar (Ayoğlu ve Kanan 2003, Uzun ve ark. 2002). Hastanınbakım ve tedavisinin planlanmasında, hastada yaşamı fiziksel ve psikolojikyönden tehdit eden durumlara öncelik verilmesi, hasta ailesiningereksinimlerinin ihmal edilmesine ya da gözden kaçmasına nedenolabilmektedir (Uzun ve ark. 2002).AĐLE MERKEZLĐ BAKIMAile merkezli bakım hem hastalara hem de onların ailelerinebakım sağlayan yaklaşımdır. Bu bakımın temeli, hastalar ve ailelerin birbütün olarak kabul edilip, tüm aile bireylerini de içermesidir. (Henneman veCardin 2002). Aile merkezli bakımda, sağlık bakımı verenler aileninfiziksel ve duygusal açıdan desteklenmesine yardımcı olmaktadır.(Calvin ve Kolar 2000). Aile merkezli bakım kavramı ilk olarak 1950’liliyıllarda çocuk hastaların aileleri ile birlikteliğinin sürdürülmesi ilebaşlamıştır Bu kavram ilk olarak çocuk hastalarda çalışılmış, dahasonra cerrahi hastalar içinde tercih edilmeye başlanmıştır (Shields2007). Fakat bu yaklaşım her yaştaki hastaya ve bütün sağlıkkurumlarında uygulanabilir (Shields ve ark. 2006, Shields 2007).Aile merkezli bakımda sağlık bakımı verenlerin ailenin; bilgigereksinimi, güven ve destek gereksimi ile hastanın yanında olmagereksinimi karşılamaları gerekir.CERRAHĐ HEMŞĐRELĐĞĐNDE AĐLE MERKEZLĐ BAKIMGünümüzde cerrahi girişimlerde, anestezi tekniklerinde, ameliyatsonrası bakımdaki gelişmeler sonucunda, cerrahi en son başvurulantedavi yöntemi olmaktan çıkmış ve rutin olarak uygulanmaktadır (Tea2004). Amerikan Hastane birliğinin 1992 yılında yaptığı açıklamaya görehastaneye kabul edilen yatışların %55- 75 arasında cerrahi ile ilgiliolduğu bildirilmiştir (Yavuz 2002). Cerrahi hemşireliği ameliyat olacakhastanın ameliyat öncesi, ameliyat sırası ve ameliyat sonrası bakımınıkapsayan hasta bakım uygulamalarını içermektedir (Tea 2004). Hemşireameliyatın türü ve tipine bağlı olmaksızın hastanın ameliyata hazırlanmasında,ameliyat esnasında gözetimi sürdürmede, komplikasyonlarıönleme ve ameliyat sonrası bakımda önemli rol oynar. Cerrahide heralanın kendine özgü hasta bakımı olsa da hepsinde kapsamlı birameliyat öncesi hemşirelik değerlendirilmesi, aile ve hastaya yapılabilecek92


hemşirelik girişimleri vardır. <strong>Hemşirelik</strong> bakımında, cerrahi girişimdenönce hasta ve ailesinin sahip olduğu iyilik düzeyine eşit ya da daha iyikoşulların sağlanmasına çalışılmalıdır (Akyolcu 2004). Bütüncül sağlıkyaklaşımının önemli bir boyutu, hastanın ailesi ile birlikteliğininhastane koşullarında da sürdürülmesidir (Shields 2007).Hasta bireye evdeki aile üyelerinin bakması yüzyıllar boyuncauygulanan bir yöntemdir. Aile merkezli cerrahi hemşireliğinin temel amacıhasta ve hasta ailesinin ameliyatla baş etmesinde desteklenmesidir(Paavilainen ve ark. 2001). Hastanın ve ailesinin stres kaynaklarıtanımlanmalı ve duygularını ifade etmeleri sağlanmalıdır (Garbee veGentry 2001 Majasaari ve ark. 2005). Hemşire aile üyelerini hasta ilezaman geçirmeye teşvik etmeli, bakıma katılımlarını desteklemelidir.Özellikle hasta ameliyat için beklerken zaman geçirmesinin en basit vemaliyet etkili yolu hastanın aile üyeleri ile birlikte olmasıdır (Carley veAnderson 1999).Leske tarafından belirlenmiş, beş temel aile gereksinimi vardır. Bugereksinimler; hasta hakkında bilgi, hasta ile birlikte ya da yakınında olma,psikolojik destek, hastaya yardım edebilme ve kişisel gereksinimlerolarak sıralanmıştır. Bu gereksinimler akut bakım verilen ortamlarıntümü için geçerlidir (Uzun ve ark. 2002, Cunningam ve ark. 2003).Burada cerrahi girişimin üç aşamasındaki aile merkezli bakımuygulamaları incelenecektir.Ameliyat Öncesi DönemCerrahi girişim kararı verildiğinde başlar, hasta ameliyathaneyegönderildiğinde biter (Tea 2004). Bu dönemde hasta aileleriningereksinimleri arasında bilgilendirme en öncelikli sıradadır ve hastanındestek sistemi olan ailenin/yakınlarının eğitimi de önemlidir (Uzun veark. 2002, Carley ve Anderson 1999, Fox 1998).Cerrahi girişim ile ilgili bilgilendirme: Cerrahi girişim ile ilgiligenel bilgi ile ameliyat öncesi ve sonrası bakım aktivitelerini içerenişlemlerin açıklanmasıdır. Hasta ve ailesinin ne olacağına ilişkin bilmekistediklerini ve öğrenme gereksinimlerini kapsar. Aşağıdaki sorularaverilen uygun açıklamaları içerir (Akyolcu 2004). Kliniğin yeri, Đşlem ne zaman başlayacak? Đşlem ne kadar sürecek? Hasta odasına ne zaman dönecek? Ameliyat sırasında hastanın ailesi veya yakınları nerede bekleyecek? Hasta ameliyathaneye nasıl gönderilecek? Hastaya verilecek anestezi türü ne?93


Cerrahi girişim ile ilgili diğer özel koşullar ne? Ameliyat sonrası hasta da olabilecek herhangi bir araç / gerecin neve nasıl olduğuna ilişkin bilgi verilir (Akyolcu 2004).Ameliyat Sırası DönemHastanın ameliyathaneye kabulüyle başlar, ayılma ya da yoğunbakım ünitesine nakledilmesiyle biter. Bu dönemde Hasta ameliyattaiken bekleme odasındaki hasta yakınlarına, hastanın durumu ile ilgilibilgi alabileceği telefon numarası verilerek, iletişim kurmalarısağlanmalıdır. Cerrahi girişimde herhangi bir gecikme olduğunda ya datamamlanamadığında aile bireylerine haber verilir. Ameliyat sırasında,aile bireyleri hastanın durumuna ilişkin sürekli bilgilendirilmeli vehastanın ameliyat sonrası ilk olarak nereye (yoğun bakım, ayılma odası)gideceği açıklanmalıdır (Tea 2004, Akyolcu 2004).Erdil ve ark. (2000)’nın çalışmasında ameliyat olan 120 hastayakınının %55’i bilgi aldığını ifade etmiştir, alınan bilgilerin yetersizolduğu belirtilmektedir (Erdil ve ark. 2000). Özellikle ameliyat sırasındabeklerken hasta aileleri yüksek düzeyde anksiyete yaşamaktadırlar(Leske 1992; Leske 1996). Leske’nin (1992) ameliyat sırasında ameliyathanehemşiresi tarafından verilen ameliyatın ilerlemesine ilişkin bilgilerinhasta ailesinin anksiyete düzeyini düşürmede etkili olduğu saptanmıştır(Leske 1992). Ayoğlu (2003)’nun çalışmasında, cerrahi girişim öncesi vesırasında eğitim ve bilgilendirilme yapılmasının ve bu bilgileri içeren elkitapçıklarının verilmesinin aile üyelerinin anksiyete düzeylerini ve kanbasıncını düşürmede etkili olduğu saptanmıştır (Ayoğlu 2003).Majasaari ve ark. (2005)’nın çalışmasında ise, cerrahi işlem geçiren 100hastanın %80’i ailelerine bilgi verilmesi gerektiğini düşündüğü, hastaailelerinin ise %53’ü yeterli bilgi aldıkları belirtilmiştir (Majasaari ve ark.2005). Paaivilainen ve ark. (2001)’nın çalışmalarında acil cerrahi yapılan112 yetişkin hasta ve hasta ailesinin ameliyat sürecine katılımıdeğerlendirilmiş; ameliyat sırasında hasta ailelerin %77’sinin bilgialamadığı saptanmıştır. Buna rağmen hastaların sadece %13’ü ameliyatmasasında iken ailenin hastanede bulunmasının baş etmesine yardımcıolacağını düşünmüştür (Paaivilainen ve ark. 2001).Ameliyat Sonrası DönemHasta ayılma odasına gönderildiğinde başlar ve hasta iyileşinceyekadar devam eder (Tea 2004, Akyolcu 2004). Bu dönemde aile üyelerininhastayı mümkün olan en kısa sürede görmeleri sağlanmalıdır. Hastanınameliyat sonrası bakımı sağlanırken, hasta ailesinin de yapılanuygulamalara hakkında bilgilendirilmesi gerekmektedir (Paavilainen veark. 2001). Ameliyat sonrası komplikasyonlar ve rehabilitasyon konusundaailenin bilgi gereksinimi değerlendirilerek ailenin bilgilendirilmesininekip yaklaşımı gerektireceği ve hasta/ hasta aileleri ile yakın ilişki içinde94


ulunan hemşirelerin bu konuya duyarlı olmaları ve sorumlulukalmaları gerekmektedir (Ayoğlu ve Kanan 2003).Hastaların nitelikli bakım almalarında ailenin bakıma katılımı,hastayı destekleme ve özellikle taburculuk döneminde hastanın yardımalacağı bir kaynaktır (Ayoğlu 2003). Taburcu olma planı hastayı ve aileyihastanedeki bakımdan evdeki bakıma hazırlayan bir süreçtir (Yavuz veDramalı 1998). Genel olarak taburculuk eğitimi kapsamında; hastanedençıktıktan sonra sürekli bakımda sorumluluk alacak kişiyi (hekim/hemşire) belirleme, aileye evde güvenli çevrenin oluşturulmasındayardımcı olma, bireysel bakım felsefesini destekleme, finans ya dasosyal servisler/evde bakım kurumları ile iletişim için, önerilerdebulunma ve taburculuk işlemlerini düzenleme gibi aktiviteler yer alır(Akyolcu 2004). Taburculuk eğitimi kapsamında hasta ve aile üyelerininevde bakım ve olası sorunlara karşı bilgilendirilmeleri ve beceri eğitimiolmalıdır.Ameliyat öncesi dönemAmeliyat sırasındaAmeliyat sonrası dönemTablo 1: Aile Merkezli Cerrahi HemşireliğiAilenin durumunun belirlenmesiHasta tarafından seçilen aile üyesinin bilgilendirilmesiAilenin duygularının dikkate alınmasıAilenin desteklenilmesiAileye bilgi ve danışmanlık sağlamaAilenin durumunun değerlendirilmesiAilenin desteklenilmesiAile üyesinin taburculuk eğitimine dahil edilmesiAilenin geleceğinin planlanmasıPaavilainen E, Seppanen S, Astedt-Kurki P, (2001). Family involvement in perioperativenursing of adult patients undergoing emergency surgery. Journal of Clinical Nursing (10),sayfa 232’ den alınmıştır.Ayılma <strong>Ü</strong>nitesine Aile Ziyareti: Ameliyat sonrası ayılma ünitesineaile üyelerinin ziyareti tartışmalı bir konu olmakla birlikte, yurt dışındayapılan çalışmalarda hastalar ve hasta yakınlarının bu uygulamayıyararlı buldukları belirtilmektedir (Smykowski ve Rodriguez 2003, Tullerve ark. 1997).Hasta Ailesinin Beklediği Alanların DüzenlenmesiCerrahi girişim yapılan bölümlerin çoğunda hasta yakınları içinbekleme alanı olmalıdır. <strong>Ü</strong>lkemizde hasta yakınlarının ameliyat sırasındabekleyebilecekleri alanlar ve hasta ailelerini destekleyecek personelsayısal olarak yetersizdir. Hasta yakınlarına ayrılan bu alanda hemşire,sosyal hizmet uzmanı, hekim ya da gönüllüler hasta ailesini desteklemekteve iletişimi sağlamaktadırlar (Dexter ve Epstein 2001). Bekleme alanıolmadığında hasta yakınları ya da aile üyeleri yataklı servislerin dışında95


veya ameliyathane trafiğini engelleyecek şekilde ameliyathane önündekikoridorda beklemektedirler (McEven ve ark. 1998).Erdil ve arkadaşları (2000) 120 hasta yakınını kapsayan çalışmasında,hasta yakınlarının % 75‘i bekleme salonlarını yetersiz bulmuşlardır(Erdil ve ark. 2000). Carmichael ve Agre (2002)’nin çalışmalarında, 284ameliyat olan hasta ailesinin bekleme alanlarından beklentilerideğerlendirilmiş; hasta ailelerinin %84’ü hekimle görüşebileceklerialanların, % 81’i telefonun, %77’si iyileşme dönemine ilişkin eğitimselmateryallerin, %72’ si yemek ya da çalışmak için masaların, %43’üyumuşak bir müzik %33’ü büyük bir televizyonun olmasını beklediklerisaptanmıştır (Carmichael ve Agre 2002).Günübirlik Cerrahi ve Hasta AilesiGünübirlik cerrahi, hastanede yatan hastalara uygulanan cerrahigirişimi temel alan, ancak yatış gerektirmeyen ve aynı gün taburculuğuöngören bir yaklaşım olarak tanımlanmaktadır. Hekimler, hemşireler vetoplum tarafından günübirlik cerrahi çok yaygın kabul görmesininnedenleri olarak; fiyatlarının uygun olması, cerrahi teknolojideki gelişmeler,(lazer, laparoskopik cerrahi vb.) anestezi yöntemlerinin gelişmesi, (kısaetkili anestezikler), analjezi yöntemlerinin gelişmesi (uygun ağrı kontrolü)sağlık sigorta sistemlerindeki değişiklikler (maliyeti azaltma isteği) sağlıkbakımı alacak kişilerin önceliklerindeki değişiklikler (işe erken dönme)etken olarak gösterilmektedir (Yavuz 2002). Michel günübirlik cerrahinin"hastaneye yatan veya yatmadan ameliyat olan hastalar için gerekenaletleri, ağrıyı, hasta ve ailesini ortadan kaldırmadığını, sadece boşageçen zamanı azalttığını" belirtmektedir (Michel ve Myrick 1990).Günübirlik cerrahi işlemlerinin genişletilmesi, hemşirelikuygulamalarında da hasta gereksinimlerinin değişmesine bağlı olarakfarklılıklar oluşturmaktadır. Günübirlik cerrahi hastalarının gereksinimlerihastaneye yatan hastalardan farklıdır ve bu yönden değerlendirilmelidir.Günübirlik cerrahi yatan hastalara eş değer bir hazırlık, yeterlilik vegüvenlik gerektirmektedir (Yavuz 2002).Cerrahi sonrasında evde iyi bir bakım şarttır. Bu yüzden hastalarakiminle yaşadıkları, nasıl bir yerde barındıkları ve meslekleri sorulmalıdır.Ayrıca hastanın bakmakla yükümlü olduğu kaç kişi varsa bu kişilere deiyileşme süresince yardımcı olunmalıdır. Bu tedavinin gerektireceği işbirliğive anlayışa sahip olmayan erişkinler günübirlik cerrahiye alınmazlar.Günübirlik cerrahinin gereklerinden biri de uygun ev koşulları ilehastanın ameliyat sonrası en az <strong>24</strong>- 36 saat süreli evde bakımsorumluluğunu üstlenebilecek birinin olmasıdır. (Aksoy ve Yazıcı 2004,Yavuz 2002). Özellikle günübirlik cerrahi uygulamasında istenilenbaşarının elde edilmesi, ameliyat öncesi ve sonrası hasta ve ailesinin elealınması, iyi bir bakım ve eğitim verilmesiyle mümkündür (Karadağ2003). Hastaya bakacak kişilerin görevlerini tam olarak yerine getirebil-96


meleri için hastanın yaşadıklarını, evde neler ile karşılaşabileceklerini vene yapacaklarını bilmelidirler. Hastaya bakım verecek kişinin ilgili,fiziksel olarak yeterli güçte, yardım veya bakım için istekli, öğrenmekapasitesi olan, gerçekçi beklentileri olan evde gerekli şartlarısağlayabilecek ve hastanın gereksinim duyacağı yardımlar konusundaplanlı düşünebilen kişi olması gereklidir (Bean 1990, Yavuz 2002). Bunedenle taburcu olan hastanın mutlaka yanında onu eve götürecek veilk <strong>24</strong> saat ona bakım verecek bir refakatçisi olmalıdır. Hemşire hastayıtaburcu olurken bu kişiye teslim etmelidir (Yavuz 2002).Günübirlik Cerrahide Hasta Ailesi ve Diğer Hasta YakınlarınaYapılacak Açıklamalar:Aileye hastanın odasından uzak olduğu sürenin, ameliyat süresinikapsamadığı, ameliyathanede bazı gecikmelerin olabileceği ve ameliyatsonrası hastanın bir süre ayılma odasında kalacağı açıklanmalıdır. Ayrıcahastanın odasına dönüşünde hala uyuyor olabileceği damar içi sıvılar,kan transfüzyonu, oksijen uygulaması, drenaj tüpleri ya da ameliyatabağlı özel araç gereçle gelebileceği aileye önceden, neden ve sonuçlarıylabirlikte anlatılmalıdır. (Yavuz 2002).SONUÇcerrahi girişimin, hastanın yanı sıra hasta ailesi üzerine de etkilerivardır. Bu nedenle; hasta bireyin yanı sıra ailenin de durumunundeğerlendirilmesi, ameliyat süreci ile baş etmesinde desteklenmesi vehastanın bakımına katılması sağlanmalıdır. Bu doğrultuda aşağıdakiönerilerde bulunulmuştur.ÖNERĐLER Aile ile cerrahi ekip arasında uygun iletişimin sağlanması, Hasta aileleri ve yakınları için ameliyat sırasında bekleyebileceklerialanların oluşturulması, var olan alanların hasta ailelerinin/yakınlarının gereksinimlerini karşılayacak şekilde düzenlenmesi, Ameliyat sırasında hasta ailelerine ameliyat sürecine ilişkin bilgisağlanması, Hasta ve ailesine ameliyat sonrası dönem aktivitelerine yönelik eğitimverilmesi, Hasta aileleri ve yakınları için ameliyata ve iyileşme dönemine aitbilgileri içeren kitapçık/broşürlerin sağlanmasıdır.97


KAYNAKLAR1. Aksoy G, Yazıcı SY, (2004), Günübirlik cerrahide hasta hazırlığı. Cumhuriyet<strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Dergisi</strong> <strong>Cilt</strong>: 8, <strong>Sayı</strong>: 2, 39- 46.2. Akyolcu N, (2004), Perioperatif Hasta ve Ailesinin Gereksinimleri ve Hemşirenin Rolü,Ulusal Cerrahi Kongresi Cerrahi Hemşireliği Seksiyonu Panel Ve Bildirileri 26–30Mayıs 2004 Antalya, Kongre Kitabı. Ege <strong>Ü</strong>niversitesi Basımevi, Đzmir, 97- 108.3. Akyolcu N. (1999). Hasta ve ailesinin hastalığa adaptasyonu. <strong>Hemşirelik</strong> Bülteni, 11(43- 44); 23- 31.4. Ayoğlu T, Kanan N, (2003), Ameliyat öncesi ve sırası bilgi vermenin hasta ailelerininanksiyete düzeylerine ve kan basıncına etkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,Đstanbul <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü.5. Bean M. (1990), Preparation for surgery in Ambulotary Surgery Unit, Journal of PostAnesthesia Nursing 5(1) 42- 47.6. Calvin R, Kolar KR, (2000), Development of a family liaison model during operativeprocedures. AORN Journal 72 (2), 308- 310.7. Carley JM, Anderson FR, (1999), When a minute seems like a millennium. Journal ofPeriAnesthesia Nursing 14 (5), 275- 277.8. Carmichael MJ, Agre P, (2002), Preferences in Surgical Waiting Area Amenities, AORNJournal 75 (6); 1077- 1083.9. Cunnigham M, Hanson- Heath C, Agre P, (2003), A perioperative liaison program:CNS intervations for cancer patients and their families. Journal of Nursing CareQuality 18 (1), 16- 21.10. Dexter F, Epstein HR, (2001), Reducing Family Members’ Anxiety While Waiting onthe Day of Surgery: Systematic Rewiew of Studies and Implications HIPAA HealthInformation Privacy Rules. Jorurnal of Clinical Anesthesia 13, 478–481.11. Erdil F. ve ark. (2000). Hasta yakınlarının ameliyat Öncesi Döneme Đlişkin BilgiGereksinimleri Ameliyatı beklerken yaşadıkları Duyguları ve Ameliyathane BeklemeSalonuna Đlişkin Görüşleri. <strong>Hemşirelik</strong> Forumu 3(6), 1–5.12. Fox V, (1998), Postoperative education that works. AORN Journal 67 (5), 1010–1017.13. Garbee DD. Gentry JA. (2001). Coping with the stres of surgery. AORN Journal 73 (5),946- 951.14. Hanneman EA, Cardin S, (2002), Family- Centered critical care: practical approachto making it happen. Critical Care Nurse 22(6), 12- 19.15. Karadağ M, (1999), Ayaktan Cerrahi Uygulamalarında Hasta Eğitimi, Cumhuriyet<strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Dergisi</strong> <strong>Cilt</strong>:3, <strong>Sayı</strong>:2, 27- 34.16. Leske JS, (1992), Effects of intraoperative progress reports on anxiety of electivesurgical patients’ family members. Clinical Nursing Research 1, 266- 277.17. Leske JS, (1996). Intraoperative progress reports decrease family members' anxiety.AORN Journal 64(3), 428- 436.18. Majasaari H ve ark., (2005), Patients’ Perceptions Of Emotional support andInformation Provided To family Members. AORN Journal 81 (5).19. McEven DR. Ve ark. (1998). Family-centered perioperative nursing care takes on anew look. AORN Journal 68 (1), 97–100.98


20. Michel LL, Myrick C. (1990). Current and future trends in Ambulatory Surgery andtheir impact on nursing practice, Journal of Post Anaesthesia Nursing, 5(5), 347-349.21. Paavilainen E, Seppanen S, Astedt-Kurki P, (2001). Family involvement inperioperative nursing of adult patients undergoing emergency surgery. Journal ofClinical Nursing. 10; 230–237.22. Shields L, Pratt J, Hunter J, (2006), Family centered care: a review of qualitativesstudies. Journal of Clinical Nursing 15, 1317- 1327.23. Shields L, (2007), Family centered care in the perioperative area:an internationalperspective. AORN Journal 85 (5), 893- 903.<strong>24</strong>. Smykowski L, Rodriguez W, (2003), The postanesthesia Care unit experiences AFamily- Centered approach. Jornal of Nursing Care Quality. 18 (1), 5- 15.25. Tea C, (2004), Preoperative Nursing Management. Brunner & Suddarth’s Textbook ofMedical Surgical Nursing. Ed: Smeltzer SC. Bare BG. 10. Edition. Philadelphia:Lippincott Williams& Wilkins, A Wolters Kluwer Company. 398-416.26. Tuller S, ve ark., (1997), Patient, visitor, and nurse evaluations of visitation for adultpostanesthesia care unit patients. Journal of PeriAnesthesia Nursing 12(8), 402- 412.27. Uzun Ö, Özer N, Akyıl ÇR, (2002), Bazı Cerrahi Kliniklerinde ve Cerrahi Yoğun Bakım<strong>Ü</strong>nitelerinde Yatan Hastaların Aile <strong>Ü</strong>yelerinin Gereksinimleri, A<strong>Ü</strong>TD 34, 39- 45.28. Yavuz M, (2002). Günübirlik cerrahide hemşirelik bakımı. Ulusal Cerrahi KongresiCerrahi Hemşireliği Seksiyonu Panel Ve Bildirileri 15- 19 Mayıs Antalya, KongreKitabı. Ege <strong>Ü</strong>niversitesi Basımevi, Đzmir.29. Yavuz M, Dramalı A. (1998), Pediatrik Günübirlik Cerrahide Hasta ve AilesininTaburculuğa Hazırlanması ve Taburcu Edilme Kriterleri. <strong>Hemşirelik</strong> Forumu, 1(6),266–269.99


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksek Okulu <strong>Dergisi</strong> <strong>24</strong> (1) : 101-112, <strong>2008</strong>KAN TRANSF<strong>Ü</strong>ZYONUNDA HEMŞĐRENĐN DĐKKAT ETMESĐ GEREKENNOKTALARIMPORTANT POINTS IN BLOOD TRANSFUSION FOR NURSEYar.Doç.Dr. Filiz ÖĞCEE.<strong>Ü</strong>. Đzmir Atatürk Sağlık Yüksek OkuluÖZETHIV ve hepatit C gibi bilinen virüsler kontrol edildiğinde, genellikle kantransfüzyonu güvenli kabul edilir. Oysaki enfeksiyonla ilgili olmayan vetamamen ortadan kaldırılamayan pek çok transfüzyon riski bulunmaktadır.Kan transfüzyonu yapılan hastalar, gözlem eksikliği nedeniyle yanlış kanuygulamasından, ortaya çıkan reaksiyonlara etkin müdahale edilememesinekadar birçok risk altında bulunmaktadırlar. Hayat kurtarma amaçlı yapılantransfüzyon uygulamasının hayatı tehdit eden bir sorun haline gelmemesisağlık çalışanlarının elindedir.Ekip çalışmasını gerektiren kan ve kan ürünlerinin transfüzyonundayaşanan olumsuzlukların giderilmesinde hemşirelerin daha etkin olmalarızorunludur. Bunun için de kanın donörden alınmasından transfüzyonunsonlanmasına kadar olan aşamaları bilerek hareket etmeleri önemlidir.Anahtar Kelimeler: Kan transfüzyonu, hemşirenin sorumlulukları, hemşirelikABSTRACTBlood transfusion is generally considered safe when the infused blood istested only known viruses like HIV and hepatitis C. However, there are varietiesof transfusion risks, many of which are non-infectious in nature, cannot beentirely eliminated,Patients having blood transfusion are put at risk of getting the wrong bloodinfusion or of delayed management of adverse reactions, throughmisidentification and lack of observation. Thus, it lies on the hands of healthteams not to have life threatening problems of transfusion, that is performed forlife saving.Nurses must be more active on this matter in order to avoid the possibleproblems of transfusion of blood and blood products. Therefore, they shouldfollow the steps, from blood letting from the donor to the end of the transfusion.Key Words: Blood transfusion, responsibilities of nurse, nursing101


GĐRĐŞKan transfüzyonu, kan ya da kan ürünlerinin dolaşıma verilmesidir.Đnsanlar arasındaki ilk transfüzyon 1818’de James Bundell tarafındangerçekleştirilmiştir. 1901’de kan gruplarının bulunması, 1907’de transfüzyonöncesi ve çapraz karşılaştırma reaksiyonu ve 1915’de RichardLewinsohn’un %0,2’lik sodyum sitratı bulmasından sonra daha güvenlive etkili transfüzyon yapılabilmiştir. Yine non toksik antikoagülanlar vetüp, torba, şişe gibi teknolojik gelişmeler kanın komponentlerineayrılarak hastaya sadece gerekli olanı verebilme gibi kolaylıklarısağlamıştır (Celkan 2007).Kan transfüzyonu, hemşirelikle ilgili bir uygulamadır ve hemşire,transfüzyonun hazırlanması, transfüzyon öncesi, sırası ve sonrasıdeğerlendirmelerden sorumludur. Olası komplikasyonların önlenmesiiçin transfüzyon süresince hasta takibinin düzenli yapılmasıgerekmektedir (Potter ve Perry 1997, DeWit 1999, Short 2006).Kan transfüzyonu tedavisinin başlıca amaçları; Kanama ve yanık gibi vücutta sıvı kaybına neden olan durumlardaoluşan kayıpları yerine koymak, Anemiyi tedavi ederek dokulara yeterli oksijen taşınmasını sağlamak, Yetersiz pıhtılaşma faktörleri veya kan elemanlarını yerine koymak, Vücudun mikroorganizmalara olan direncini arttırmak, Yenidoğanın hemolitik hastalığını tedavi etmek, Şoku önlemek ve tedavi etmektir.Kan “apherezis” adı verilen bir işlemden geçirilerek ürünlerineayrılabilmekte ve hastaya sadece gerekli olan kan ürünüverilebilmektedir. Böylece gereksiz yere fazla sıvı ve immunolojik açıdanriskli yabancı proteinlerin verilmesi önlenirken, bir ünite tam kandanbirden fazla hastanın yararlanabilmesi sağlanmaktadır (Bulut 1998,Torpy 2004).Donörde olması gereken koşullar: Hem donör hem de alıcıyıkorumak için, kan transfüzyonu için kan almadan önce donörün genelsağlık durumu ve tüm risk faktörleri her açıdan incelenmelidir.Donörün; 17- 65 yaşları arasında olması, Donörün vücut ağırlığının 50kg altında olmaması, Geçmişinde herhangi bir hepatit öyküsü olmaması ve 6 aylık süreiçinde diyaliz hastası olmaması Hepatitli ile temas etmemiş olması, 2 aylık süre içinde kan alınmamış olması, Geçmiş yıllarda malarya, sifiliz gibi hastalık geçirmemiş olması,102


Đlaç ve diğer madde bağımlısı olmaması, AIDS virüsü bulaşma ihtimali bulunmaması, Kan alınacak bölgede bir cilt enfeksiyonu bulunmaması, Astım, ürtiker, ilaçlara alerjisi bulunmaması, Hamile olmaması, 72 saat içinde diş çekimi veya oral cerrahi girişim öyküsübulunmaması, Alıcıya geçme riski olan 3 haftalık bir süre içinde bir enfeksiyonhastalığına maruz kalmaması, Geçmişteki aşılanma durumu (1 ay içinde rubella, 1 yıl içinde kuduzaşısı olmuş olmaması), En son dövme, piercing, akapunktur öyküsü, Kanser öyküsü bulunmaması, Son 3 gün içinde aspirin ve türevlerini kullanmaması, Oral olarak vücut ısısının 37,5 o C’yi geçmemiş olması, Nabzının düzenli olması veya 50-100dk arasında olması, Kan basıncı, sistolik 90-180mmHg ve diastolü 50–100 mmHg olması, Hemoglobin düzeyi kadınlarda en az 12,5 g/dl, erkeklerde 13.5g/dlolması gerekmektedir (Smeltzer ve Bare 2000, Torpy 2004, Zou2005).KAN VE KAN <strong>Ü</strong>R<strong>Ü</strong>NLERĐNĐN TAŞINMASINDA DĐKKATEDĐLECEK NOKTALARTam Kan ve Kırmızı Kan Hücrelerinin TaşınmasıHastane bünyesinde kan bankası yoksa;Isıyı 1-10 o C tutan iyi izole edilmiş karton veya köpüklü kolilerle yada sulu buz ve su sızdırmayan (plastik torbalar gibi) konteynırlarlataşınmalı,Kullanılacak buzun hacminin kanın hacmine eşit olmasına dikkatedilmeli ve yavaş erimesi nedeniyle küp buz kullanılmalıdır.Dondurulmuş <strong>Ü</strong>rünlerin TaşınmasıTaze dondurulmuş plazma ve cryoprecipitatı–18 o C veya daha düşükısı sağlayan iyi izole edilmiş konteynırlarla taşınması,Belirtilen ısıyı sağlamak için kuru buz parçacıklarının (veya havakabarcıklı plastikler/kuru paketleme parçacıkları) konteynır tabanına,ürün tabakaları arasına ve konteynır üstüne konması gereklidir.Trombosit ve Granülositlerin TaşınmasıTrombosit ve granülositler, iç ısıyı 20–<strong>24</strong> o C’de tutan konteynırlarlataşınmalı,103


Konteynır içine buz konmamalı, Sıcak havalarda ve uzun sürecek taşıma mesafelerinde, ısıyı 20–<strong>24</strong> o C’de 12 saat süresince muhafaza eden özel kimyasal dondurucutorbalar veya güç kaynaklı konteynırlar kullanılmalıdır.Kan ve kan ürünleri bu konuda eğitimi olan elemanlar tarafındantaşınmalıdır (Gürkan 1998).KAN VE KAN <strong>Ü</strong>R<strong>Ü</strong>NLERĐNĐN SAKLANMASINDA DĐKKATEDĐLECEK NOKTALARKan ve Kan <strong>Ü</strong>rünleri; Ev tipi buzdolaplarında kesinlikle saklanmamalı,Kan bankalarında kullanılan standart soğutucu/dondurucularda 40 o Cde saklanmalı, Ameliyathane, yoğun bakım üniteleri ve kliniklerde saklanan kan vekan ürünleri de kan bankalarındaki standart soğutucu/dondurucularda saklanmalıdır (Gürkan 1998, Atterbury 2000).KAN VE KAN <strong>Ü</strong>R<strong>Ü</strong>NLERĐNĐN UYGULANMASINDA DĐKKATEDĐLECEK NOKTALARHemşirenin sorumluluğunda olan bu aşamada kan ve kanürünlerinin transfüzyonunun başlamasından sona ermesine kadargözden kaçırılmaması gereken önemli noktalar bulunmaktadır.Kan Transfüzyonu Öncesinde;Hastanın bilgilendirilmesi: Hastanın anlayabileceği bir dille;Uygulanacak kan ve kan ürününün amacı ve yararları,Transfüzyon reaksiyonundan kaynaklanan ateş, titreme, solunumsıkıntısı gibi belirtilerinin olabileceği,Transfüzyon reaksiyonu belirtileri geliştiğinde hemşireyi haberdaretmesinin gerektiği,Transfüzyonu reddetmesi durumunda ortaya çıkabilecek sorunlaraçıklanmalıdır.Kan ve Kan <strong>Ü</strong>rünlerinin Transfüzyon Öncesinde KlinikteBekletilmesi ve Isıtılması;Kan bankası dolabından çıkarılan kan ve kan ürünleri bekletilmedenen kısa zamanda (30 dakikada) hastaya verilmelidir. Hastanın veninedamla damla giden kan ve kan ürünü hemen ısındığı için, normalhızda verildiğinde ısıtılmaları gerekmez.104


Fazla miktarda kanın kısa sürede verildiği transfüzyonlarda,yenidoğanın exchange transfüzyonunda, soğuk aglutinin (düşükısılarda aktifleşen antikor) olan hastalarda, dondurulmuş plazma vediğer donmuş ürünler (F VIII, dondurulmuş eritrosit süspansiyonuvb.) uygulanmadan önce ısıtılmalıdır.Kan ve kan ürünlerini ısıtmak için; sıcak su içinde, radyatörüzerinde, soba yanında, battaniye altında, hasta/yakını bedenindebekletme gibi ısının kontrol edilemediği yöntemler kesinliklekullanılmamalıdır.Kan ve kan ürünlerinin aşırı ısınmasını önlemek için görsel veyaişitsel alarm sistemi olan (kuru ısıtıcı, radyo frekanslı ısıtıcı vs.)ısıtma araçları kullanılmalı,Eğer bu cihazlar yoksa oda ısısında 30 dakika bekletme dışındaısıtma yöntemi kullanılmamalıdır.Transfüzyona 30 dk içinde başlanmadıysa, ürün kan bankasına gerigönderilmelidir (Gürkan 1998, Atterbury 2000).Hastaya Doğru Kan ve Kan <strong>Ü</strong>rünü Verilmesine YönelikKontroller: Hemşire tarafından;Hekimin yazılı istemi,Transfüzyon tarihi,Transfüzyon yapılacak ürünün adı,Verilecek ünite sayısı,Đnfüzyon hızı,Transfüzyonla ilgili testler,Transfüzyon yapılacak hastanın adı, dosya numarası,Kan ve kan ürünlerinin son kullanma tarihleri; renk değişimi(kahverengi) ve pıhtı yönünden gözlenmeli,Alıcı ve vericinin kan grupları,Hepatit, AIDS gibi hastalık testlerinin sonuçları,Cross-match yapılma durumuyla sonucu ve Hastanın yazılı onayı tamamlanmalıdır. Đnançları nedeniyletransfüzyonu kabul etmeyen hastalarda olası riskler vetransfüzyonun gerekliliğinin açıklanması önemlidir (Atterbury 2000).Belirtilen kontrollerin mümkünse iki hemşire ile yapılması veşüpheli bir durum söz konusu olduğunda transfüzyona başlanmamasıgerekir.105


Transfüzyon Sırasında:Kan ve kan ürünlerinin transfüzyonunun başlatılması aşamasında;Transfüzyona başlamadan önce, uygulanacak kan ve kan ürünlerininpıhtı oluşumu, anormal görünüm yönünden incelenmesi,Transfüzyon öncesi, torba içindeki kan ve ürünlerinin yavaşçaçevrilip karıştırılması,Çocuklar için 21–25, yetişkinler için 18–19 no’lu ya da daha kalıniğnenin kullanılması,Kan ve kan ürünlerinin filtreli bir set aracılığı ile uygulanması,Filtrenin etkinliği ve hemoliz gelişimini önlemek için, setin tamamendoldurulmasıKan ve kan ürünlerinin diğer sıvıların verildiği yoldan verilmemesi,transfüzyon için ikinci bir damar yolu (IV yol) açılması,IV yolun açılamadığı durumlarda, iğne büyüklüğü kontrol edilerek vefiltreli set takarak, daha önceki IV yolun kullanılması,Transfüzyon için en uygun ven olarak ön kol ve el sırtının tercihedilmesi, Zorunlu olmadıkça santral venöz yolun transfüzyon içinkullanılmaması, Transfüzyon sırasında aseptik kurallara uyulması, Đnfeksiyonhastalıklarından korunmak için işlem sırasında eldiven giyilmesi,bulaşmış vücut yüzeylerinin yıkanması veTransfüzyon sona erdiğinde kan ve kan ürünleri ile bulaşanpatojenlerin yayılımını önlemek için torba ve setin uygun bir şekildeyok edilmesi gerekir.Kan ve kan ürünlerinin veriliş hızının düzenlenmesi;Transfüzyonun ilk 15 dk’da kan ve kan ürünlerinin yavaşuygulanması,Đlk 15 dakikada reaksiyon gelişmezse hekim istemine göre belirtilenhızda uygulanması (80-100 damla/dk) önerilir.Kanın veriliş hızının hastanın klinik durumuna göre değişebileceğininunutulmaması; ciddi hipoperfüzyon tedavisinde ilk 500 ml kan 10 dkiçinde verilebilir, hızlı perfüzyonlar CVP (santral venöz basınç)kontrolü altında yapılmalıdır (Bulut 1998). Transfüzyon için infüzyon pompası kullanılıyorsa, kılavuzunokunması uygun olur.106


Kan ve kan ürünleri ile birlikte diğer sıvıların verilmesi;Kan ve kan ürünleri ile birlikte hastaya verilebilecek sıvı serumfizyolojiktir. Bu sıvı dışındaki sıvı ve ilaçlar için ikinci bir IV yolaçılması gerekir.Đkinci IV yol açılamıyorsa, daha önce verilmeye başlanan sıvılara araverilerek, kan ve ürünlerinin tek başına uygulanması,Transfüzyon sırasında IV yolla ilaç verilmesi gerektiğinde, ikinci birIV yol açılması, açılamıyorsa; transfüzyona ara verilerek, ilacın tekbaşına uygulanması gerekir.Kan ve kan ürünleri transfüzyonunda aynı yoldan sıvı veya ilaçverilmesi gerektiğinde, işlemden önce ve sonra IV yol 10cc Serumfizyolojikle yıkanır, transfüzyon bittikten sonra aynı setten serumverilmesi gerekirse bu serumun içinde kalsiyum iyonubulunmamalıdır (Bulut 1998, Atterbury 2000).Hastanın transfüzyon reaksiyonları yönünden gözlenmesi; Kan ve kan ürünleri transfüzyonu öncesi hastanın yaşambulgularının kontrolü,Transfüzyon öncesinde, transfüzyon reaksiyonları ile karıştırmamakiçin hastaya baş dönmesi, kaşıntı, solunum güçlüğü gibi bir şikayetiolup olmadığının sorulması, Şiddetli reaksiyon belirtileri çoğunlukla transfüzyonun ilk 15dakikasında ortaya çıktığından, bu süre içinde hastanın yanındabulunma, izleme ve yaşam bulgularının kontrolü,Transfüzyon süresince hasta bireyin 30 dk’da bir izlenmesi,transfüzyon tamamlanınca ve bitiminden birkaç saat sonra dahastanın yaşam bulgularının kontrol ve kayıt edilmesi gerekmektedir(DeWit 1999, Short 2006).Kan Transfüzyonunda Kayıt Đşlemleri;Gözlem kağıdına;Hekim istemi,Hastanın yazılı onayı,Kan ürününün tipi,Transfüzyon başlama ve bitiş saati,<strong>Ü</strong>rünün seri numarası ve grubu,<strong>Ü</strong>rünün veriliş hızı,Hastanın yaşam bulguları,Transfüzyon girişiminde bulunan hemşirenin imzası,107


Hastanın şikayetleri, reaksiyon belirtileri,Hastada reaksiyon gelişti ise uygulanan girişimler,Verilen miktar,Transfüzyona son verilmişse nedeni veÖnemli bulunan diğer bilgiler kaydedilmelidir.için;KANIN TEKRAR DEĞERLENDĐRĐLMESĐKlinikte kullanımı ertelenmiş olan kanın yeniden değerlendirilmesiKan torbasının kapağının açılmamış olması,Kan bankası dışına çıkmış kan ve kan ürünün uygun ısıdasaklanması,Eğer klinikte kan bankası tipi soğutucu yoksa kullanılmayanürünün en geç 30 dk içinde kan bankasına geri gönderilmiş olmasıgerekir.Belirtilen koşullar sağlanmadığı sürece kan ve kan ürünlerikullanılmamalıdır (Gürkan 1998).KAN TRANSF<strong>Ü</strong>ZYONUNUN KOMPLĐKASYONLARIKan ve kan ürünleri önemli tedavi edici yararlarının yanında, çeşitlikomplikasyonlara neden olabilmektedir. Transfüzyon komplikasyonununyaklaşık olarak %2–5 ve bu komplikasyonlara bağlı ölüm oranın da1/2000–2500 olduğu ifade edilmektedir.AKUT TRANSF<strong>Ü</strong>ZYON KOMPLĐKASYONLARIHemolitik transfüzyon reaksiyonu: Akut ya da gecikmiş olabilir.Akut reaksiyonda, dolaşımdaki kırmızı kan hücrelerinin zarar görmesive serbest hemoglobinin açığa çıkması söz konusudur. Genellikle neden,yanlış kan grubu, hatalı grup tayini ve çapraz karşılaştırma gibinedenlerle hastaya doğru kan verilmemesine bağlı ABO grupuyuşmazlığıdır. Diğer nedenler ise; kanın mikroorganizmalarla bulaşmışolması, hipotonik ve hipertonik sıvılarla ya da ilaçlarla birlikte verilmesi,uygun koşullarda korunmaması ve mekanik travmaya uğramasışeklindeki hatalardır.Belirtileri, infüzyon yerinde yanma, ateş, titreme, anksiyete,bulantı, kusma, göğüs ağrısı, sırt ağrısı, taşikardi, yüzde kızarıklık,hipotansiyon, dispne, hemoglobinüri, şok, böbrek yetmezliği ve DIC(Diffüz Intravasküler Koagülopati) sonucu kanamadır.Görülme sıklığının 1/600 olduğu saptanmıştır.108


Hemolizli kan transfüzyonuna bağlı reaksiyon: Kanın hızlı veaşırı bir şekilde ısıtılması, gereğinden daha uzun süre saklanması,kanın ev tipi buzdolabında saklanması sonucu eritrositlerin hemolizeolmaları, kanın %5 dekstroz solüsyonu ile karıştırılması sonucu osmotikhemoliz ve kanın infekte olması nedenlerindendir. Normalde torbadakikanın plazması berrak görünmelidir. Eğer plazma koyu renkli ise bukan kullanılmamalıdır. Hemolize kanın transfüzyonu; şok, böbrekyetmezliği ve DIC ile birlikte ağır reaksiyonlara neden olabilir.Febril reaksiyon: Birden fazla transfüzyon yapılmış kadınlardadaha sık görülür. Reaksiyondan, donör lökositlerine karşı alıcınınserumunda oluşan anti-lökosit antikorlar sorumludur ve vericininlökositleri ile alıcının antikorlarının etkileşmesi ateşin yükselmesine yolaçar. 1/2-2saat içinde ateş titremeyle yükselir ve 39 o C’yi aşabilir.Hastada taşikardi, halsizlik, hipotansiyon gibi bulgular olabilir. Bureaksiyonu önlemek için, lökositten fakir eritrosit süspansiyon ve küçükmikronlu filtrelerin kullanımı yararlıdır.Allerjik reaksiyon: En sık rastlanan reaksiyondur. Dönorplazmasındaki antijenler sorumludur. En yaygın belirtileri ürtiker,astım ve anaflaksidir. Bu durumlarda transfüzyon yavaşlatılır veantihistaminikler uygulanır.Anaflaktik reaksiyon: Nadir görülen bu reaksiyon, daha öncekitransfüzyonlarda anti-Ig A oluşmuş kişilerde görülür. Kısa süredesolunum güçlüğü ve şok tablosu gelişir. Transfüzyon hemen durdurulmalıdır.Bu reaksiyon gelişen kişilere eritrosit süspansiyonları verilmelidir.Dolaşım yüklenmesi: Çocuk ve yaşlı hastalar, böbrek ve kalpyetmezliğine yatkın kişilere yapılan hızlı transfüzyonlar, ciddi sorunlarayol açabilir. Akciğer ödemi gelişirse ölüm gelişebilir. Anksiyete, takipne,dispne, öksürük, taşikardi, siyanoz ve hepatomegali önemlibulgularındandır. Önlem için transfüzyon durdurularak hastaya semifawler pozisyon verilir ve oksijen uygulanmasına başlanır.Đnfekte kana bağlı reaksiyon: Donörden kan alınırken, kanıninfekte olması deriden ya da havadan gram-negatif bakterilerinbulaşmasına bağlıdır. Kanın uzun süre oda ısısında bırakılması bakterilerinçoğalmasını kolaylaştırır. Titreme, ateş, kusma, ishal, karındakramplar, şok, yaygın kanamalar ile karakterize 1 saat içinde ortayaçıkar. Tedavide transfüzyon sonlandırılır, şoku önlemek için hidrasyon,kortizon ve geniş spektrumlu antibiyotikler uygulanır.Masif transfüzyonlara bağlı komplikasyonlar: Hemorajik ya dametabolik bazı bozukluklara bağlıdır, karaciğer fonksiyonları bozuk veyaşlı hastalarda daha kolay ortaya çıkabilir. Kanamaya eğilim, sitrat vepotasyum toksisitesi, asidoz, hipotermi ortaya çıkabilir. Riskli hastalarda;transfüzyonun yavaş bir şekilde verilmesi, iki haftadan fazla beklemiş109


kanın kullanılmaması, gerekirse transfüzyonun sonlandırılması vehastanın ısıtılması gereklidir.Hava embolisi: Transfüzyona başlarken verme setinintransfüzyon sıvısı ile tam doldurulmaması, plastik torbaya dışarıdanbaskı yapılması gibi nedenlere bağlıdır. Genellikle ani dispne vesiyanozla başlayan ağır bir tabloya neden olur. Böyle bir durumdatransfüzyon sonlandırılmalıdır. Sağ ventrikül veya atriumdaki lokalizeemboli ve pulmoner infarküsü önlemek için hasta derhal sol yanayatırılıp, ayakları yükseltilmeli, yaşam bulguları, EKG izlenerek, oksijentedavisine başlanmalıdır (Potter ve Perry 1997, DeWit 1999, Smeltzer veBare 2000, Perrota ve Synder 2001).GECĐKMĐŞ KOMPLĐKASYONLAREnfeksiyon hastalıklarının bulaşması: Kan transfüzyonuna bağlıvirüsler (hepatit A,B, C, HIV, Herpes virüsü vs.), parazitler (plasmodia,toksoplasma gondii vs.), bakteriler (treponema pallidum, borreliaburgdorferi) bulaşabilir.Kan üzerinde yapılan hastalık testlerinin %100 hassas olmaması,hastalığın latent döneminde test sonuçlarının negatif olabilmesi,hastalık bulaşmasının önlenmesini zorlaştırmaktadır. Bunu önlemeninen uygun yolu sağlık personelinin eğitimidir.Alloimmünizasyon: Kırmızı kan hücresi, trombosit ve lökositlerinyüzeyindeki antijenlere karşı alıcıda duyarlılık gelişmesidir. Buantikorların bir defada tespit edilmiş olması, sonraki transfüzyonlarınriskli olacağının işaretidir.Graft versus host disease: Đmmun yetersizliği olan dokuların donörlenfositleri tarafından reddi söz konusudur. Nadir komplikasyondur,daha çok immun yetersizliği olan ya da kemik iliği nakli yapılanhastaların ciddi sorunu olmaktadır. Korunma amacıyla; riskli hastalarakan transfüzyonu yapılacaksa kan, granülosit veya trombositsüspansiyonları 1500–3000 rad ışınlanmalıdır.Akut Akciğer Yaralanması: Sık görülmeyen ama ciddi birkomplikasyondur. Transfüzyonu izleyen 6 saatte ortaya çıkar. Klinikolarak solunum zorluğu sendromuna benzer; hızlı gelişen dispne, taşipne,siyanoz, ateş ve hipotansiyon görülür. Görülme sıklığı kan ve kanürünleri tansfüzyonunda 1/5000, taze donmuş plasma transfüzyonunda1/7900’dür.Transfüzyon hemosiderozu: Her ünite kanın 225–230 mg arasıdemir içermesi, özellikle kronik transfüzyonlar sonrasında bu elementinkalp kası, pankreas, karaciğer ve endokrin organlarda birikmesine bağlıbirçok hastalık tablosunu ortaya çıkarmaktadır.110


Tromboflebit: Transfüzyon uzun sürdüğünde (48 saat ve üzeri),plastik kateterler ve alt ekstremite venleri kullanıldığında, irritan IVsolüsyonlar infüze edildiğinde sık görülen ve bazen septik olabilen birreaksiyondur. Hafif vakalarda analjezik ve sıcak kompres uygulamasıyapılır. Gerekirse antibiotik tedavisine başlanır (Perrota ve Synder 2001,Ezidiegwu ve ark. 2004, Stainsby ve ark. 2005, Goodnough 2005, Baretve Kam 2006, Newman ve ark. 2006). Titreme Ateş <strong>Ü</strong>rtikerKan Transfüzyonu Reaksiyonu Belirtileri: Taşikardi Dispne Hipotansiyon Göğüs ağrısı Sırt ağrısı Bel ağrısı Bulantı Kusma Kanın verildiği ven boyunca kızarma, yanma Baş ağrısı Baş dönmesidir.Bu Belirtiler Görüldüğünde Yapılması Gerekenler; Đşlemin derhal durdurulması ve reaksiyon belirtilerinin hekimebildirilmesi, <strong>Ü</strong>rünün verildiği iğnenin çıkarılmaması, IV yolun % 09’luk NaCl ileaçık tutulması ve şiddetli reaksiyon durumunda sette kalan kanınverilmemesi, setin değiştirilmesi, Daha önce yapılan kontrollerin gözden geçirilmesi, Hastanın yaşam bulguları, pulmoner arter basıncı, idrar miktarı veEKG’sinin kontrolü, Kan bankası ile iletişim kurularak, incelenmesi için kanın tekrar gerigönderilmesi, Hastadan kan ve idrar örneği alınarak, laboratuara gönderilmesi, Hekim istemine göre gerekli acil tedavinin uygulanması (Potter vePerry 1997, DeWit 1999, Smeltzer ve Bare 2000) .SONUÇKan transfüzyonu bir yandan hayat kurtarırken, dikkat vekontrol edilmeden uygulandığında kişinin yaşamını tehdit edebileceksonuçlar doğuran önemli bir sağlık uygulamasıdır. Kan ve kan ürünlerininHepatit C ve HIV virüsü gibi bilinen virüsler açısından kontrol edilmişolması transfüzyonun güvenli olacağı anlamına gelmemektedir. Bu nedenle,kanın donörden alınmasından alıcıya nakline kadar tüm aşamalardakontrolün elden bırakılmaması gerekir. Ekip çalışması gerektiren bu111


konuda hemşirenin etkin rol üstlendiği bölüm, kan transfüzyonununuygulanma aşamasıdır. Bu konuda görev yapan hemşirelerin transfüzyonuntüm basamaklarıyla ilgili bilgi sahibi olmalarının, uygulamasırasındaki olumsuzlukları erken fark etmeleri ve yasal açıdan kendilerinikorumaları açısından önemli olduğu unutulmamalıdır. Bu doğrultudakan transfüzyonu ile ilgili hizmet içi eğitim programları geliştirilmesiönerilebilir.KAYNAKLAR1. Atterbury C, Wilkinson J (2000). Blood transfusion. Nursing Standard, 14; 34, 47-52.2. Baret NA., Kam PCA (2006). Transfusion-related acute lung injury: a literaturereview. Anesthesia, 61, 777-785.3. Bulut T (1998). Cerrahi Kanama ve Transfüzyon. (içinde) Değerli <strong>Ü</strong> (ed). GenelCerrahi. Đstanbul, Nobel Tıp Basımevi, 77-91.4. Celkan T (2007). Kan ve kan ürünlerinin kullanımı ve sorunlar. XIII. TPOG UlusalPediatrik Kanser Kongresi, Hemşire Programı.. 20 Haziran 2007’dehttp://www.tpog.org.tr/pdf/hem_15.pdf adresinden indirildi.5. DeWit, S.C. (1999). Essentials of Medical-Surgical Nursing, Fourth Edition, W.B.Saunders Company, Philadelphia, 127-129.6. Ezidiegwu CN, Lauenstein KJ, Rosales LG. ve ark. (2004). Febrile nonhemolytictransfusion reactions. Arch Pathol Lab Med,128, 991-995.7. Goodnough LT. (2005). Risks of blood transfusion. Anesthesiol Clin North America,23:2, <strong>24</strong>1-252. [Medline].8. Gürkan A (1998). Đstanbul ili genel cerrahi kliniklerinde kan ve kan ürünlerinin kanbankasından alınması, saklanması, kullanılması ve yeniden değerlendirilmesi ile ilgiliuygulamaların saptanması. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, M.<strong>Ü</strong> Sağlık BilimleriEnstitüsü, Đstanbul.9. Newman BH, Satz SL, Janowicz NM ve ark. (2006). Donor reactions in high-schooldonors: the effects of sex, weight, and collection volume. Transfusion, 46, 284-288.10. Perrota PL., Synder EL (2001). Non-infectious complications of transfusion therapy.Blood Reviews, 15, 69-83.11. Potter PA, Perry AG. (1997). Fundamentals of Nursing. Fourth Edition, Mosby, St.Louis, 1283-1290.12. Short R. (2006). Poor cecks for bedside lood transfusion put patients at risk. BritishMedical Journal, 332; 7551, 1171.13. Smeltzer CS, Bare GB. (2000). Brunner & Sudarth’s Textbook of Medical-SurgicalNursing, Lippincott, Baltimore,778-787.14. Stainsby D, Russell J, Cohen H ve ark.(2005). Reducing adverse events in bloodtransfusion. British Journal of Haematology,131, 8-12.15. Torpy JM (2004). Blood transfusion.JAMA patient page. JAMA, 292; 13, 1646.16. Zou S, Musavi F, Notari EP ve ark. (2005). Prevalence of selected viral infectionsamong temporarily deferred donors who returned to donate blood: American RedCross blood donor study. Transfusion, 45, 1593-1600.112


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksek Okulu <strong>Dergisi</strong> <strong>24</strong> (1) : 113-121, <strong>2008</strong>MENSTRUASYON SPORCULARDA G<strong>Ü</strong>NL<strong>Ü</strong>K YAŞAM AKTĐVĐTELERĐNĐNASIL ETKĐLER?HOW DOES MENSTRUATION IMPACT THE ACTIVITIES OF DAILY LIVINGAMONG SPORTSWOMEN?Ar.Gör. Güliz ONAT BAYRAM*Ar.Gör. Aylin AKTAŞ***Đstanbul <strong>Ü</strong>niversitesi Bakırköy Sağlık <strong>Yüksekokulu</strong>**Đstanbul <strong>Ü</strong>niversitesi Florence Nightingale <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong>ÖZETMenstruasyon kadının yaşamını, günlük yaşam aktivitelerini ve çalışmayaşamındaki üretkenliğini önemli ölçüde etkiler. Bu çalışmada bayansporcularda menstruasyonun günlük yaşam aktivitelerine ve sportifperformanslarına etkileri “Yaşam Modeli” rehberliğinde tartışılmıştır. Yaşammodeli; hem hemşirelik sürecine kolay adapte edilebilir olması, hem de sadecehasta birey için değil aynı zamanda sağlıklı birey için de uygun olmasınedeniyle son yıllarda hemşireler tarafından büyük oranda kabul görmüştür.Bu makalede bayan sporcuların menstruasyon sürecinde yaşadıklarıproblemlerde, hemşirelerin üstlenebilecekleri rollere dikkat çekilmiştir. Ayrıcabayan sporcularda performans-siklus ilişkisini inceleyen az sayıda araştırmanınyapılmış olması göz önüne alınarak, hemşirelerin konuya ilgilerini çekmek vekonuyla ilgili bilgileri edinmesini sağlamak amaçlanmıştır.Anahtar Kelimeler: Menstruasyon, bayan sporcular, fiziksel aktivite, yaşammodeli, günlük yaşam aktiviteleriABSTRACTMenstruation has multiple impacts on women’s life; it affects both dailyactivities and the productivity of their working life. In the guidance of “The Modelof Living”, this study examines the impact of menstruation on the activities andsportive performance conducted by sportswomen. The Model of Living has becomea widely accepted model among nurses in the recent years for the reason that it iseasily applicable on the nursing process and can be used on healthy people aswell as the ill patients. This article calls attention to the roles of nurses in theproblems of sportswomen during menstruation. There are few studies concerningthe relationship between sportive performance and menstrual cycle ofsportswomen. This study aimed to create awareness among the nursingprofession about the links between menstruation and the productivity ofsportswomen.113


Key Words: Menstruation, sportswomen, physical activity, model of living,activities of daily livingGĐRĐŞĐngiltere’de hemşirelik bakımıyla ilgili en tanınmış model N. Ropertarafından 1976’da ortaya konan ve daha sonra W. Logan ve A.T.Tierney tarafından geliştirilmiş olan Yaşam Modeli’ dir. Bu modelin hemhemşirelik sürecine kolay adapte edilebilir olması, hem de sadece hastabirey için değil aynı zamanda sağlıklı birey için de uygun olması nedeniyleson yıllarda hemşireler tarafından büyük oranda kabul görmüştür(Sabuncu ve ark. 1991, Roper ve ark.1996, Birol 2002).Yaşam Modeli, karmaşık bir olgu olan yaşamın başlıca özelliklerinibelirleyerek, bireyin yaşamını oluşturan öğeler arasında var olan ilişkilerintümünü kapsar (Velioğlu 1999). Modelin 5 ana öğesi vardır. Bunlar; Yaşam süresi Günlük yaşam aktiviteleri Günlük yaşam aktivitelerini etkileyen faktörler Bağımlılık/ bağımsızlık dizgesi Yaşamda bireyselliktir.Bütüncü bir yaklaşımla ele alındığında insan fertilizasyonla başlayıpölümle son bulan yaşam süresinin herhangi bir evresinde, biyo-fizyolojik,psikolojik, sosyo-kültürel, çevresel, politiko-ekonomik faktörlerin günlükyaşam aktivitelerini etkilemesi sonucunda günlük yaşam aktivitelerindebağımlılık bağımsızlık dizgesinin herhangi bir yerinde yer alabilmektedir.Hemşire bireye özgü olarak yaşam süresi boyunca yardım etmektedir(Sabuncu ve ark. 1991, Roper ve ark. 1996).Menstruasyon kadının yaşamını, günlük yaşam aktivitelerini veçalışma yaşamındaki üretkenliğini önemli ölçüde etkiler. Meslek yaşamındaüretken bir grup olarak nitelendirilebilecek olan bayan sporcularınüretkenliğinin en önemli göstergelerinden biri sportif performanslarıdır.Sağlıklı bireyler için de uygun olan yaşam modeli doğrultusunda,sağlıklı bir grup olarak bayan sporcular seçilmiş ve bu grup üzerindenmenstruasyonun günlük yaşam aktivitelerine etkileri tartışılmıştır.YAŞAM MODELĐ DOĞRULTUSUNDA MENSTRUASYON1.YAŞAM S<strong>Ü</strong>RESĐYaşam modeline göre yaşam süresi, konsepsiyonla başlar, ölümlesonlanır (Velioğlu 1999). Kadınların bir yaşam evresi olarak kabuledilen doğurganlık çağı menarş ile başlayıp menapoz ile son bulur.114


Bireyin yaşam süresinin her evresinde sürekli değişim görülür(Sabuncu ve ark. 1991, Roper ve ark. 1996). Kadınların doğurganlıkçağında, bu değişimin başlangıcı menarş olarak kabul edilir. Menarşkadının yaşam evrelerinde üreme fonksiyonlarının faaliyete başladığıdönemdir. Ortalama menarş yaşı 12-13’tür. Menarş yaşını birçok faktöretkiler. Bunlardan biri yoğun egzersizdir. Yoğun egzersizin hipotalomikdisfonksiyona yol açması sonucu sporcu bayanlarda anovulatuarsikluslara rastlanır (Yaman 2005). Spor yapan genç kızlarda ve bedenkitle indeksi düşük olan genç kızlarda menarş yaşı gecikir (Çakmakçı veark. 2005). Castelo-Branco ve arkadaşlarının (2006), 12-18 yaş arasıdansçılar ve aynı yaş aralığında herhangi bir sportif aktiviteyle uğraşmayaniki grup arasında yaptığı çalışma sonucunda (n:115), yoğun fizikaktivitenin menarş yaşını geciktirdiği ve menstruel bozukluklara yolaçtığı belirlenmiştir. Warren ve Perlroth (2001)’ın yaptığı benzer birçalışmada da, yoğun egzersizin menarş yaşını geciktirdiği ve menstrualbozuklukların gelişmesine yol açtığı vurgulanmaktadır.2. G<strong>Ü</strong>NL<strong>Ü</strong>K YAŞAM AKTĐVĐTELERĐRoper ve arkadaşları, günlük yaşam aktiviteleri kapsamında 12yaşamsal aktivite saptamışlardır. Bunlar; güvenli çevrenin sağlanmasıve sürdürülmesi, iletişim, solunum, beslenme, boşaltım, kişisel temizlikve giyinme, beden ısısının kontrolü, hareket, çalışma ve eğlenme, cinselliğiifade etme, uyku ve ölümdür. Modelde tüm günlük yaşam aktivitelerinietkilediği savunularak ölüme de yer verilmiştir (Sabuncu ve ark. 1991,Roper ve ark. 1996).Menstruasyon günlük yaşam aktivitelerinin tümünü etkilemektedir.Bayan sporcuların performanslarını etkileyen en önemli günlük yaşamaktivitelerinin hareket, güvenli çevrenin sağlanması ve sürdürülmesiolduğu düşünülerek, aşağıda bu konulara ilişkin ayrıntılı bilgi verilmiştir.Hareket AktivitesiHareket aktivitesi; ayakta durma, oturma, yürüme, koşma gibibüyük kas gruplarının kullanılması ile oluşan aktiviteler kadar, sözsüziletişimin önemli bir bölümünü oluşturan yüz ifadesi, el, kol hareketigibi küçük kas gruplarının hareketini sağlayan bir dizi aktiviteyi içerir.Bir yaşam aktivitesi olarak hareketin amacının sınırları oldukça geniştir(Sabuncu ve ark. 1991). Özellikle hareket aktivitesi sporcular için çokönemlidir. Sporcu bayanlar için hareket aktivitesi, performanslarınısergilemek amacıyla kullanılır.Bayan sporcularda performans-siklus ilişkisini inceleyen az sayıdaaraştırma yapılmış ve çelişkili yorumlarda bulunulmuştur. Bayanlaranatomik, fizyolojik, psikolojik ve hormonal durumlarındaki farklılıklarnedeniyle sportif uygulamalarda bazen avantajlı bazen de dezavantajlı115


konuma düşmektedirler (Çakmakçı ve ark. 2005). Literatürdemenstruasyon dönemindeki sporcu bayanların performansının normaldöneme göre daha iyi olduğu ya da daha zayıf kaldığı yönünde bilgilerbulunmaktadır. (Çakmakçı ve ark. 2005, Özdemir ve Küçükoğlu 1993).Yüzücülerde menstrual siklus fazlarının yüzme performansına etkileriniinceleyen araştırmalarda, menstrual siklusun, sportif performansıetkilemediği tespit edilmiştir (Çakmakçı ve ark. 2005, Şinoforoğlu 2006).Doolittle ve Engebretsen menstrual siklusun dört fazında sporcularınperformanslarında farklılık olmadığını bulmuşlardır. Ayrıca verilere görebayanlar tarafından gösterilen sıra dışı performans veya dünya rekorlarının,menstrual siklusun her fazında alınmış olduğu belirlenmiştir (Çakmakçıve ark. 2005, Şinoforoğlu 2006). Bu bilginin aksine Özdemir ve Küçükoğlu(1993)’nun çalışmasında belirttiği üzere, Wearing ve arkadaşları yaptıklarıbenzer bir çalışmada, en kötü sportif performansın menstrual fazdaortaya çıktığını bildirmişlerdir. Higgs ve Robertson (1981) menstruasyonfazlarının sportif performansta bir değişiklik yapmadığını savunmasınakarşın, Brian ve arkadaşları (1991) sportif performansın menstruasyondöneminde, diğer günlere göre daha yüksek olduğunu tespit etmişlerdir(Özdemir ve Küçükoğlu 1993).Literatür bilgisi dahilinde menstruasyondan bayan sporcularınözellikle hareket aktivitelerinin farklı derecelerde etkilendiği sonucunavarılabilir.Güvenli Çevrenin Sağlanması ve Sürdürülmesi AktivitesiBireyin canlı olarak kalabilmesi ve diğer günlük yaşam aktivitelerini(hareket) gerçekleştirebilmesi için güvenli bir ortam içinde bulunmasıgerekir. Güvenli çevre terimi, hem fiziksel, hem ruhsal hem de sosyalyönden güvenli ortamı çağrıştırır (Velioğlu 1999, Birol 2002).Literatürde sportif performansı etkileyen menstrual faktörlerinbaşında premenstrual sendromun olduğu bildirilmektedir. PremenstrualSendrom (PMS), menstrual siklustan 7-10 gün önce bazı emosyonel(gerginlik hissi, depresyon, aşırı hassasiyet, düşmanlık ve uyuşukluk),davranışsal (çalışma alışkanlığında değişme, libidoda artma ya daazalma, insan ilişkilerinden kaçma, ağlama nöbetleri ve kavgaya eğilim)ve somatik (baş ağrısı, yorgunluk, şişkinlik ve sırt ağrısı, iştahın artmasıya da azalması, tatlı ya da tuzlu yiyeceklere düşkünlük) semptomlarıngörüldüğü ve bu semptomların menstruasyonun başlangıcıyla sonaerdiği klinik tablodur. Bu olumsuz belirtilerin hemen hepsi gelişenödemle ilgilidir. Kadınların % 75-95’i bazı premenstrual değişikliklerbildirmişlerdir. Bu değişiklikler bireysel farklılıklar gösterebildiği gibi,aynı birey için her bir siklusta da farklılık gösterebilir. Bu farklılıklarınnedenleri olarak biyolojik yapı, beslenme, uyku alışkanlıkları, stresliyaşam ve egzersiz yapma durumundaki farklılıklar gösterilebilir.Günümüzde PMS’nin tedavi yöntemleri konusunda tam bir fikir birliği116


sağlanabilmiş değildir. Tedavide kullanılan bazı medikal ve non-medikalyöntemler bulunmaktadır. Çoğu kez PMS’li kadınlara orta derecedeegzersiz önerilmektedir (Dickerson ve ark. 2003, Gangar 2001, Gençdoğan2006, Kızılkaya 1994, Taşkın 2005). Bu konuda yapılmış ilk çalışmalardanbiri olan Prior ve arkadaşları (1987) sedanter bayanlar ve koşucularüzerinde yaptığı araştırmasında, altı aylık bir egzersiz programının heriki grupta da PMS semptomlarını hafiflettiğini ileri sürmüştür. Ahanoffve Boyle (1994)’nin sporcu bayanlarda premenstrual sendromudeğerlendirdiği, düzenli egzersiz yapan ve yapmayan 97 bayanlaMenstrual Distres Şikayet Listesi (MDQ)’ni kullanarak yapmış olduğuçalışmada, düzenli egzersiz yapan grubun zayıf konsantrasyon, negatifetki, davranışsal değişiklikler ve ağrı gibi MDQ ait puanları; egzersizyapmayan gruba göre istatistiksel olarak daha düşük çıkmıştır. Đki gruparasında, pozitif etki ve diğer fiziksel semptomlar bakımından farklılıkolmadığı belirlenmiştir. Karacan (2000)’ın yapmış olduğu çalışmada,premenstrual sendromun performansı belirleyici özelliklerinden olandikkat, konsantrasyon ve motivasyonun, sürat ve çabukluk yetileriniolumsuz yönde etkilediği bildirilmektedir. Menstrual fazlardakideğişikliklerin, sporcu bayanlar, düzenli egzersiz yapanlar ve sedanterbayanlar olmak üzere 3 farklı grupta değerlendirildiği Choi ve Salmon(1995)’un 143 kadınla yaptığı karşılaştırmalı çalışmasında; genel moodve semptomların siklus ortası döneme göre premenstrual ve menstrualdönemde daha kötü olduğu bildirilmektedir. Bu çalışmada; sık egzersizyapmanın menstruasyon sırası ve premenstrual dönemde mooddakibozulmaları önleyici olduğu sonucuna varılmıştır.Bu bilgiler ışığında PMS sporcuların fiziksel ve ruhsal yöndengüvenli ortamını etkileyen faktörlerden biri olarak düşünülebilir.3. G<strong>Ü</strong>NL<strong>Ü</strong>K YAŞAM AKTĐVĐTELERĐNĐ ETKĐLEYENFAKTÖRLERBireyin günlük yaşam aktivitelerini etkileyen biyo-fizyolojik,psikolojik, çevresel, sosyokültürel ve politiko-ekonomik faktörlerin tümü,birbiri ile etkileşim içinde olan ve bağımsız olarak değerlendirilmemesigereken faktörlerdir (Roper ve ark. 1996).Bayan sporcularda menstruasyonun günlük yaşam aktivitelerineetkilerini anlamada, performans-siklus ilişkisini etkileyen biyofizyolojikfaktörleri bilmek önemlidir. Ayrıca bu süreci etkileyen tek bir faktörünolmadığı ve birden fazla faktörün bu süreçte rol aldığı açıkça bilinmektedir.Spor yapan bayanlarda vücut ağırlığı, hipotalamus-hipofiz eksenindekidüzensizlikler, beslenme alışkanlığı, yeme bozuklukları ve stres gibibiyofizyolojik ve psikolojik faktörler performans-siklus ilişkisini etkiler(Yaman 2005).117


Dismenore: Menstruasyon sürecinde günlük yaşam aktivitelerinietkileyen biyofizyolojik faktörlerden biri de dismenoredir. Dismenore;menstruasyon sürecinin ağrılı olmasıdır. Menstruasyon dönemindeağrısı olan bayan sporcuların performanslarının ağrıdan dolayı olumsuzetkilendiği düşünülebilir. Özdemir ve Küçükoğlu (1993), 35 bayan sporcudamenstruasyonun sürat ve dayanıklılığa etkisini araştırmış, menstruasyonunsportif performansın birer parçası olan sürat ve dayanıklılıküzerine bir etkisi olmadığını, ancak menstruasyon döneminde ağrısı olanbayanlarda, ağrının bu dönemde dayanıklılığı olumsuz olarak etkilediğinisaptamıştır. Bunun yanı sıra Çakmakçı ve arkadaşları (2005),menstruasyon dönemini ağrısız ve az ağrılı geçiren 30 bayan sporcuüzerinde menstruasyonun anaerobik güce etkisini araştırdığı çalışmasonucunda, menstruasyonun 2. ve 14. günlerinde değerlendirilen performanslararasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılık bulamamıştır.Dismenorenin bayan sporcuların performanslarını etkileyen en önemlietken olduğu, bazı çalışmalarda dismenorenin sporcu gruplarda sporcuolmayan gruplara göre daha sık görüldüğü belirtilmektedir.Vücut ağırlığı: Günlük yaşam aktivitelerinden biri olan “hareket”aktivitesi pek çok biyofizyolojik faktörlerden etkilenir. Bu faktörlerdenbirisi de vücut ağırlığıdır. Spor yapan genç kızlarda ve beden kitle indeksidüşük olan genç kızlarda menarş yaşı gecikir (Çakmakçı ve ark. 2005).Hormonal düzensizlikler: Hipotalamus-hipofiz eksenindekidüzensizlikler, menstruel siklus bozukluklarına yol açar. Bubozukluklardan bazıları amenore ve oligomenoredir.Amenore ve Oligomenore: Siklus ortalama 28 gün (28±7 gün)devam eder. Adet görmeme “amenore” ve menstruasyonun 30-35 gündendaha uzun aralıklarla gerçekleşmesi “oligomenore” olarak adlandırılır.Castelo-Branco ve arkadaşlarının (2006) yaptığı çalışma sonucunda,oligomenore ve amenorenin dansçı grupta daha fazla oranda görüldüğü(p=0.004) belirlenmiştir. Yaman (2005)’ın çalışmasında belirttiği gibisekonder amenore normal populasyonda % 2-5 oranında görülürken,sporcu bayanlarda bu oran % 44’tür. Toriola ve Mathur (1986)’un 475sporcu ve 606 sporcu olmayan bayanla yaptıkları çalışmada düzensizmenstruasyonun, oligomenore ve sekonder amenorenin sporcubayanlarda daha sık görüldüğü bildirilmektedir. Ayrıca bu çalışmadamenarştan önce sportif eğitime başlayan sporcularda menstrual rahatsızlıklarındaha sık (% 43) görüldüğü belirtilmektedir. Şinoforoğlu (2006)ise ağır antremanlar sonucu menstruasyon bozuklukları yaşanabileceğini,uzun mesafe koşucularında % 19 oranında düzensiz menstruasyonlar,% 23’ünde ise amenore görüldüğünü bildirmektedir.Yoğun egzersizin hipotalomik disfonksiyona yol açması sonucusporcu bayanlarda kısalmış luteal evre ve anovulatuar sikluslara rastlanır.Bu tür şikayetleri olan bayan sporcuların infertilite açısındandeğerlendirilmeleri gerekir (Yaman 2005).118


BAĞIMLILIK-BAĞIMSIZLIK DĐZGESĐYaşam modelinin bu bileşeni dinamiktir. Bireyin yaşam aktivitelerininbazılarını yerine getiremediği yaşam dönemleri vardır (Velioğlu 1999,Roper ve ark. 1996). Bu dönemlerden biri de menstruasyon siklusudur.Sporcu bayanların sağlıklı bireyler olduğu düşünüldüğünde bağımlıkbağımsızlıkdizgesinde bağımsızlık durumunda olduğu söylenebilir.YAŞAMDA BĐREYSELLĐKYaşamda bireysellik kişiye özgüdür. Her birey yaşamı boyunca yaşamaktivitelerini yerine getirir. Ancak her bireyin yaşam aktivitelerini yerinegetirme şekli ve bunlarda başarıya ulaşma durumu oldukça farklıdır(Roper ve ark. 1996).Menstruasyondaki değişiklikler bireyden bireye farklı derecelerdeyaşanır. Bunun yanı sıra bu değişikliklerin, aynı birey için her bir siklustada farklı olması, menstruasyonun günlük yaşam aktivitelerini her birsiklusta farklı derecelerde etkilemesine neden olur.HEMŞĐRELĐK YAKLAŞIMIRoper ve arkadaşlarına göre hemşirelik, insanlara yaşamlarıboyunca sağlıklarını koruma, sürdürme ve geliştirebilmeleri için yardımetmektir (Birol 2002).Hemşire sağlıklı / hasta insan / ailenin; Bağımlılık durumu ile başa çıkmasına yardım etmeli, Davranış değiştirmesine olanak sağlamalı, Eğitim vermeli, sağlıklı kalabilmesi için önleme- koruma ve Yeni davranışlar oluşturması için bilgi ve davranış kazandırmalıdır(Sabuncu ve ark. 1991, Roper ve ark. 1996).Sağlıklı bireyler olarak kabul edilen bayan sporcularınmenstruasyon sürecinde yaşadıkları problemlerde hemşire; Menstruasyon dönemini ağrılı geçiren bayan sporculara ağrıyla başetmelerinde destek vermeli, Beslenme durumları ve antrenman programlarının düzenlenmesinisağlamalı Konuyla ilişkili başta sporcular olmak üzere sporcu aileleri veantrenörlere yönelik eğitim programları planlamalı Menstürel düzensizliği olan ve buna bağlı gelişen infertilitede bayansporcuları hekime yönlendirmelidir.119


Günümüzde halen bir tartışma konusu olan menstruasyonunperformansa etkisi ile ilgili net bilgilere ulaşmak için daha çok araştırmabulgusuna ihtiyaç vardır. Bu konuya hemşirelerin ilgisinin artması vekanıta dayalı araştırmalarla desteklenmesi önerilebilir.KAYNAKLAR1. Aganoff JA, Boyle GJ. (1994). Aerobic exercise, mood states andmenstrual cyclesymptomps. J Psychosom Res. 38(3): 183-192.2. Birol L (2002). <strong>Hemşirelik</strong> süreci. 5. Baskı, Đzmir : Etki Matbaacılık., 85-114.3. Castelo-Branco C, Reina F, Montivero A ve ark. (2006). Influence of high-intensitytraining and of dietetic and anthropometric factors on menstrual cycle disorder inbalet dancers. Gynecological Endocrinology 22; 1: 31-35.4. Choi PY, Salmon P. (1995). Symptom changes across the menstrual cycle incompetitive sportswomen, exercisers and sedentary women. British Journal ofClinical Pschology 34; 3: 447-460.5. Çakmakçı E, Sanioğlu A, Patlar S ve ark. (2005). Menstruasyonun anaerobik güceetkisi. Spormetre Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri <strong>Dergisi</strong> 3(4): 145-149.6. Dickerson LM, Mazyck P, Hunter MH. ( 2003). Premenstrual syndrome. AmericanFamily Physican 67(8): 1743-1752.7. Gençdoğan B (2006). Premenstruel sendrom için yeni bir ölçek. Türkiye’de Psikiatri 8;2: 81-87.8. Gangar EA (2001). Gynaecological nursing a practical guide. London: HarcourtPublishers Limited., 87-91.9. Karacan S (2000). Bayan sporcularda menstruasyon ve premenstrual sendromunbazı temel motorik özelliklere ve fizyolojik parametrelere etkisi. YayınlanmamışYüksek Lisans Tezi, Ankara: Gazi <strong>Ü</strong>niversitesi Beden Eğitimi Spor Yüksek Okulu.10. Kızılkaya N (1994). Perimenstrual şikayetlerin hafifletilmesinde hemşirelikgirişimlerinin etkinliği.Yayınlanmamış Doktora Tezi, Đstanbul: Đstanbul <strong>Ü</strong>niversitesiSağlık Bilimleri Enstitüsü <strong>Hemşirelik</strong> Anabilim Dalı.11. Özdemir R, Küçükoğlu S. (1993). Bayan sporcularda menstruasyonun sürat vedayanıklılığa etkisi. Spor Bilimler <strong>Dergisi</strong> 4(4): 4-7.12. Prior JC, Vigna Y, Sciarretta D ve ark. (1987): Conditioning exercise decreasespremenstrual symptoms: a prospective, controlled 6-month trial. Fertil Steril 47(3):402-408.13. Roper N. Logan WW. Tierney AJ (1996). The elements of nursing. 4.ed.., Edinburgh:Churchill Livingstone., 20-66.14. Sabuncu N, Babadağ K, Taşocak G ve ark. (1991). <strong>Hemşirelik</strong> esasları. Eskişehir:Anadolu <strong>Ü</strong>niversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları No: 225, Etam A.Ş., 1-22.15. Strenfeld B, Jacobs M, Quesenberry CP ve ark. (2002). Physical activity andmenstrual cycle characteristics in two prospective cohorts. American Journal ofEpidemiology 156(5): 402-409.16. Şinoforoğlu T .Menstruasyon ve Spor. http:// w3.gazi.edu.tr/~tubas/calismalar_dosyalar/kadinvespor.ppt. erişim tarihi:29.09.2006.17. Taşkın L (2005). Doğum ve kadın sağlığı hemşireliği. 7. Basım, Ankara: Sistem OfsetMatbaacılık., 563-567.120


18. Toriola AL, Mathur DN (1986). Menstrual dysfunction in Nigerian athletes. Br JObstet Gynaecol 93(9): 979-985.19. Velioğlu P (1999). <strong>Hemşirelik</strong>te kavram ve kuramlar. Đstanbul:Alaş Ofset., 39-46.20. Yaman H ( 2005). Bayan sporcularda adet düzensizlikleri. http://www.saglik.tr.neterişim tarihi: 04.08.2006.21. Warren MP, Perlroth NE (2001). The effects of intense exercise on the femalereproductive system. Journal of Endocrinology 170; 1: 3-11.121


2007 YILI ĐKĐNCĐ SAYIDA YAYINLANAN MAKALELEREditördenAraştırmalar- Bir Yüksekokul Çalışanlarının Kişisel Değerlerinin ĐncelenmesiPersonel Values of Employees of a Hıgher Educatıon SchoolSüheyla ALTUĞ ÖZSOY, Fahriye VATAN .................................................1-11- Sağlıklı Bireylerde Kanser Risk FaktörleriCancer Rısk Factors In Healthy Indıvıduals<strong>Ü</strong>lkü YAPUCU G<strong>Ü</strong>NEŞ, Ayten ZAYBAK, Đsmet EŞER,Leyla KHORSHID .................................................................................. 13-22- Muğla <strong>Ü</strong>niversitesi Öğrencilerinin Cinsel Sağlık/<strong>Ü</strong>reme Sağlığı Hizmetleri Đle Đlgili Görüşlerinin ĐncelenmesiInvestigation of The Views of The Students At Muğla UniversityAbout Sexual Health/Reproduction Health ServicesHülya BAYBEK, Adile T<strong>Ü</strong>MER, Aynur KAYAR ........................................ 23-30- Evliliğe Yönelik Đnançlar ve Tutumlar: Sağlık Đnanç Modeli Ölçeği’ninTürk Toplumu Đçin Geçerlilik Ve Güvenilirliğinin ĐncelenmesiBelıefs and Attıtudes Towards Marrıage: Analysıs of Valıdıty andRelıabılıty of Health Belıef Model Instrument For Turkısh SocıetyBilgin Kıray VURAL, Ayla Bayık TEMEL................................................. 31-50- Hemşire Eğitimcilerin Stersle Başetme Düzeylerinin ĐncelenmesiInvestıgatıon Of Nurse Educator’s Copıng Stress LevelsGönül ÖZG<strong>Ü</strong>R, Şeyda D<strong>Ü</strong>LGERLER, Neslihan ARPA.............................. 51-68- Meme ve Gastrointestinal Sistem Kanserli Hastaların Depresyon,Aksiyete ve Yetiyitimi Durumlarının BelirlenmesiDetermınıng of The Presence of Depressıon, Anxıety and Dısabılıtyof Breast and Gastro Intestınal System (Gıs) Cancer PatıentsSevgi ÖZKAN, Filiz ÖĞCE, Adalet KUTLU KOCA ................................... 69-80- Hemşirelerin Đlaç Hatası Yapmalarına Yol Açabilecek EtkenlerinSaptanmasıThe Determination Of Factors That Nurses Can Cause Medication ErrorĐsmet EŞER, Leyla KHORSHID, Gülengün T<strong>Ü</strong>RK, Filiz TOROS ............. 81-91- Huzurevinde Yaşayan Yaşlıların Öz Bakım Gücü ve Etkileyen FaktörlerSelf Care Agency of Nursıng Home Resıdents And Effectıve FactorsSerap YILDIRIM, Gönül ÖZG<strong>Ü</strong>R, Aysun BABACAN G<strong>Ü</strong>M<strong>Ü</strong>Ş.................93-103- Huzurevinde Yaşayan Yaşlıların Umutsuzluk Düzeyleri veEtki Eden FaktörlerThe Level of Hopelessness of Nursıng Home Resıdents andEffectıve FactorsAysun BABACAN G<strong>Ü</strong>M<strong>Ü</strong>Ş, Gönül ÖZG<strong>Ü</strong>R, Serap YILDIRIM...............105-116- Hemşirelerde Kontrol Odağı Đnancı Đle Stresle Başa ÇıkmaStratejileri ve Psikolojik Belirti Gösterme Durumları Arasındaki ĐlişkilerThe Relatıonshıps Between The Locus of Control of Nurses,Copıng Strategıes of Streess and Dısplay of Mental Symptom Sıtutatıons.Nezihe UĞURLU, Mine EKĐNCĐ ..........................................................117-130XIII


Derleme Yazılar- Yaşlı Bireylerde AğrıPaın In Old PeopleÖznur USTA YEŞĐLBALKAN...............................................................131-144- Bağlanma Süreci: Ruh Sağlığı Açısından LiteratürünGözden GeçirilmesiAttachment Process: Review Of The Literature In Terms OfMental HealthGülseren KESKĐN, Olcay ÇAM ...........................................................145-158- Bağlanma Sürecinin Ergen Açısından DeğerlendirilmesiThe Evaluatıon of Attachment Process Poınt of AdolescenceOlcay ÇAM, Gülseren KESKĐN ...........................................................159-172- Metabolik SendromMetabolic SyndromeAsiye DURMAZ AKYOL .....................................................................173-182- Anne ve Babaya Ait Bağlanma ve Hemşirenin RolüMaternal and Paternal Attachment and The Role of NurseOya KAVLAK, Ahsen ŞĐRĐN................................................................183-194- Çocuk ve Ergenlerde Cinsel Kötüye Kullanım ve<strong>Hemşirelik</strong> YaklaşımlarıSexual Abuse of Chıldren and Adolescents and Nursıng ApproachŞeyda D<strong>Ü</strong>LGERLER, Olcay ÇAM........................................................195-206- Kişilerarası Đlişkilerde Çatışma ve Çatışma YönetimiConflıct and Conflıct Management in RelatıonshıpsOlcay ÇAM, Ebru AKG<strong>Ü</strong>N..................................................................207-221- Overyen Hiperstimulasyon Sendromu (Ohss) ve <strong>Hemşirelik</strong> YaklaşımıOvarıan Hyperstımulatıon Syndrome and Nursıng ApproachSelma ŞEN, Oya KAVLAK ..................................................................223-232- Türkiye’de ve Dünyada Ebelik EğitimiMidwifery Education in Turkey and in The WorldDerya KAYA, Mine YURDAKUL ..........................................................233-<strong>24</strong>1- Yaşlılık ve Cinsel YaşamSexualıty in The Aged PeopleHilmiye AKSU, Ahsen Şirin...............................................................<strong>24</strong>3-253


EGE <strong>Ü</strong>NĐVERSĐTESĐ HEMŞĐRELĐK Y<strong>Ü</strong>KSEKOKULU DERGĐSĐSON KONTROL LĐSTESĐ1. Makalenin TürüAraştırmaDerlemeOlgu sunumuBaşlık Sayfası2. Makalenin Türkçe ve Đngilizce başlığı büyük harf ile yazıldı3. Yazarlar ve kurumları belirtildi4. Tüm yazarların yazışma adresleri, iş tel, gsm, e-posta belirtildi5. Makale bir kongrede sunulmuş ise, sunulduğu toplantı ve yılıbelirtildiÖzet Sayfası6. Türkçe ve Đngilizce yapılandırılmış özet yazıldı (250-300 sözcük)7. Türkçe ve Đngilizce özet birbiriyle uyumlu8. Türkçe ve Đngilizce anahtar sözcükler yazıldı9. Özetler sayfası metnin 1. sayfası olacak şekilde numaralandırıldıAna Metin10. Açık, güncel ve rahat anlaşılır Türkçe kullanıldı11. Gramer ve yazım kurallarına uyuldu12. Yeni, alışılmadık ve yabancı terimler kullanılmışsa yanlarınaTürkçe eşanlamlılarına yer verildi13. Kısaltmalar kullanılmışsa ilk kullanımda terimin yanındaparantez içinde kısaltması belirtildi14. Araştırma makalelerinde alt bölüm başlıkları istenen şekildeyazıldı15. Derleme makaleler giriş anlatımını izleyen alt başlıklardatoplanarak uygun bir sonuç anlatımıyla bağlantılı bir şekildesunuldu.Kaynaklar16. Kaynak gösterimi metin içinde belirtilen kurallara (yazar soyadıve yayın tarihi) uygun olarak yapıldıXV


17. Kaynaklar alfabetik sıra ile dizildi ve kaynak gösterimi kurallarauygun olarak yapıldı18. Doğrudan yararlanılmayan herhangi bir kaynak kullanılmadı(Elimde kaynakların tümü mevcut ve gerektiğinde dergi yayınkuruluna bunu ispat edebilirim.)Tablo ve Resimler19. Belirtilen kurallara uygun olarak hazırlandı20. Başka kaynaklarda alınan şekil, resim, tablolarda kaynakgösterildiTüm Makale21. Makalenin sayfa kenar boşlukları kontrol edildi22. Makalenin satır aralıkları uygun23. Makalenin ilgili bölümlerinde uygun yazı karakteri kullanıldı<strong>24</strong>. Makalenin ilgili bölümleri uygun puntoda yazıldı25. Makale sayfa sınırlarını aşmayacak şekilde yazıldı26. Makalede uygun şekilde sayfa numarası verildi


DERGĐ YAZIM KURALLARIYayının Kabulü: Basılması istenen yazılar, aşağıda belirtildiğişekilde, 3 kopya halinde hazırlanıp dergi editörlüğüne gönderilecektir.Adres: Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong> <strong>Dergisi</strong> Editörlüğü, Ege<strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Yüksekokulu</strong>, 35100 Bornova-ĐZMĐR. Makalelerüç bağımsız hakem tarafından incelenip, onayları alındıktan sonrayayınlanabilir. Hakemler, gerekli gördükleri yazılara değişiklikönerebilirler. Makalenin yayınlanmasında son karar, editör görüşü ileDergi Yayın Kuruluna aittir. Dergiye gönderilen yazılar geri gönderilmez.Dergide yayınlanan yazılar için, herhangi bir ücret yada karşılıködenmez. Gönderilen yazıların kabul edilip edilemeyeceği yazarlarabildirilir. Makalenin kabulü halinde, başlıkların altına yazar ad(lar)ıeklenip diskete/CD’ye kaydedilerek gönderilmelidir.Makalenin Hazırlanışı: Makale, Microsoft Word programında A4kağıt boyutunda yazılmalıdır. Başlık 10 punto Bookman, Özet 9 puntoBookman, ana metin 10 punto, tablo ve kaynaklar 8 punto olacakşekilde yazılmalıdır. Araştırma raporları 16 sayfa, derleme ve olgusunumları 10 sayfayı (kaynaklar dahil) geçmemelidir.Makalenin Yazılışı şu sırayı izlemelidir.BAŞLIK SAYFASI Türkçe Başlık (büyük harf ile), Đngilizce Başlık (büyük harf ile), Yazarların adları ve soyadları (soyadı büyük harf ile) Yazarların Yazışma adresleri, Makale bir kongrede bildiri olarak sunulmuş ise, sunulduğu toplantıve yılı belirtilmelidir.ÖZET SAYFASIÖzetler Türkçe ve Đngilizce Olmak üzere iki dilde olmalı, yazınınTürkçe ve Đngilizce başlıklarını taşımalı, araştırmanın temel anlamınımetne bakmayı gerektirmeyecek şekilde 250-300 sözcük ileyansıtmalıdır.Araştırma makalelerinin özetleri; “Amaç”, “Gereç ve Yöntem”,“Bulgular ve Sonuç” bölümleri ile anahtar sözcükleri içermelidir.Araştırma makalelerinin Đngilizce özetleri; “Objective”, “Methods”,“Results”, “Conclusion” ve “Key Words” bölümlerini içermelidir.Derleme Makalelerinin özetleri; Giriş, amaç, gelişme ve sonuçanlamı taşıyacak şekilde içeriği tam olarak yansıtmalıdır. AnahtarXVII


Sözcükler yer almalıdır. Derleme makalelerinin Đngilizce özetleri; aynışekilde olmalıdır.Olgu Sunumu özetleri olguyu kısaca tanımlamalı ve hemşireliksüreçlerini içermelidir. Đngilizce özetleri de aynı şekilde olmalıdır.Özetler sayfası metnin birinci sayfası olacak şekildenumaralandırılmalıdır.METĐN:Dil ve biçim (üslup) açısından aşağıdaki özellikleri taşımalıdır. Açık, güncel ve rahat anlaşılır olmalıdır. Gramer ve yazım kurallarına uyulmalıdır. Yeni, alışılmadık ve yabancı terimler kullanılmışsa yanlarında Türkçeeşanlamlarına yer verilmelidir Kısaltmalar kullanılmışsa ilk kullanımda terimin yanında paranteziçinde kısaltması belirtilmiş olmalıdır. Makale bir kongrede bildiri olarak sunulmuş ise, sunulduğu toplantıve yılı belirtilmelidir.Araştırma Raporları: Giriş, Amaç, Gereç ve Yöntem, Bulgular veTartışma, Sonuç ve Öneriler, Kaynaklar başlıklarını taşıyanbölümlerden oluşmalıdır. Araştırmaya katılmamış, ancak desteksağlamış olan kişi ve kuruluşlara teşekkür başlığı altında teşekküredilebilir. Verilerin toplanmasında, örneklem gruplarının haklarınınkorunması açısından etik kurallara uyulduğu açıkça belirtilmeli, kritikgruplarla yürütülen çalışmalarda etik kurul veya kurum izinbelgelerinin fotokopileri eklenmelidir.Tablo ve Şekiller: Grafik, fotoğraf ve çizimlere sıra numarasıverilmelidir. Her tablonun üstünde ve şekillerin altında sıra numarası veşekilleri kısaca açıklayan bir anlatım bulunmalıdır. Araştırma raporlarıderleme ve olgu sunumları için en çok 4 şekil kabul edilmektedir. Tablo,şekil ve grafikler, bilgisayarda çizilip metin içinde olması gereken yereyerleştirilmelidir. Başka bir kaynaktan alınan tablo ve şekillerin altına,alındığı kaynak şu şekilde belirtilmelidir.Güvenç B (1970) Kültür kuramında bütüncülük sorunu üzerine birdeneme. Ankara, s.51’den alındı.Fotoğrafların eni 11 cm. boyu 15 cm.’i aşmamalı, metin içindefotoğrafın yerleştirileceği yer boş bırakılıp fotoğraf altına gerekliaçıklama yapılmalıdır.Derlemeler: Konuyu yeterince irdeleyen kapsamlı literatürtaramasına dayandırılmış olmalı; giriş anlatımını izleyen alt başlıklarda


toplanarak gelişme ve sonuç anlatımıyla sunulmuş olmalıdır. Kaynakçakullanım kurallarına uyulmalıdır.Olgu Sunumları; Giriş, Olgu Sunumu, Tartışma ve Kaynaklarverilerek yazılmalıdır. Olgu sunumu fotoğraf ve akış şemaları iledesteklenebilir. Fotoğraf ve akış şemaları için gerekli izinler alınmalıdır.KAYNAK KULLANIMIMetin içinde: Yazarın soyadı ve yazının yayın tarihi ile birliktebelirtilmeli, yazar ve tarih arasına virgül konmamalıdır. Đki yazarlıkaynaklarda, yazarların her ikisinin soyadı, ikiden fazla yazarlılarda ise,birinci yazarın soyadı ve “ve ark.” Şeklinde belirtilmelidir.ÖrneklerGraydon (1988), depresyonun…Sarna ve Mc Corkle (1996), araştırmalarında……Lasry ve ark. (1987), yaptıkları çalışmada……………Saptanmıştır (Graydon 1998).….ortaya çıkarılmışlardır (Bard ve Sutherland 1955).Aynı yazarın, aynı yıldaki değişik yayınları (Bayık 1996 a, Bayık 1996 b)şeklinde belirtilmelidir.Birden çok yazar aynı anda gösterileceği zaman, aynı parantez içindevirgülle ayrılarak gösterilmelidir. Kaynaklar tarih sırasına göresıralanmalıdır.Örnek:(Argon 1992 , Karadakovan 1992).Kaynakçada: Kaynaklar, alfabetik sıra ile dizilmelidir. Yazar ad(lar) ının baş Harfleri arasına noktalama işaretleri konulmamalıdır. <strong>Ü</strong>çYazara kadar çoğul yazarlı kaynaklarda, yazar soyadı ve adının başharfini izleyerek aralarına virgül konulmalıdır. <strong>Ü</strong>çten fazla yazarlıkaynaklar, ilk üç isimden sonra “ve ark.” Şeklinde belirtilmelidir.Dergi isimleri, Index Medicus’a uygun olarak kısaltılmalıdır. Dergimakalesi, kitap isimleri yazılırken, ilk kelimenin baş harfi büyük,diğerleri küçük harfle yazılmalıdır.Kaynakların Yazılışı Đle Đlgili ÖrneklerDergi MakalesiLorig K, Gonzales VM, Ritter P ve ark. (1997). Coparison of threemethods of data collecetion in an urban Spanish-speaking population.Rurs res, 46:4, 230-234XIX


Dergi Eki (Supplement)Weiss ME (1991) Tymapanic infrared thermometry for fullterm andpreterm neonates. Clin. Pedatr, 30 (Suppl. 4) , 42-45.Kitap:Karasar N (1995) Araştırmalarda rapor hazırlama. 8.basım, Ankara: 3AAraştırma Eğitim danışmanlık Ltd., 101-112.Kitap Bölümü:Kaufman CA, Wyatt RJ, (1987). Neuroleptic Malignant Syndrome.(içinde) Melszer HY (ed). Psychopharmacology. New York: raven Pres,1421-31.Kitap Çevirisi:Wise MG, Rundell JR (1994) Konsültasyon Psikiyatrisi (Çev. TT Tüzer, VTüzer). Compos Mentis yayınları, Ankara, 1997.Metin içinde “Wise ve Rundell (1994)” şeklinde gösterilir.Yazar Adı Olmayan Yayınlar(Sık kullanılan Çeviri Kaynaklara Örnekler):American Psikiyatri birliği (1994) Mental Bozukluklarının Tanısalve <strong>Sayı</strong>msal El Kitabı, dördüncü baskı (DSM-IV) ( Çev.ed.: E Köroğlu)Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 1995.Metin içinde “American Psikiyatri Birliği (1994)” şeklinde gösterilir.Dünya Sağlık Örgütü (1992) IDC-10 Ruhsal ve DavranışsalBozukluklar Sınıflandırılması. (Çev. Ed.;MO Öztürk, B Uluğ, Çev.:F.Çuhadaroğlu, Đ.Kaplan, G. Özgen, MO Öztürk, M rezaki, B Uluğ).Türkiye Sinir ve Ruh Sağlığı Derneği Yayını, Ankara, 1993.Metin içinde “Dünya Sağlık Örgütü (1992)” şeklinde gösterilir.Kongre Bildirileri:Kayır A (1986). Tek ve kardeşli ergenlerde şahsiyet yapısı. XXI. UlusalPsikiyatri ve Nörolojik Bilimler Kongresi Kitabı, Đstanbul: Mimeray Ofset,546-52.Kongre bildirileri kitap haline getirilmemişse, sunulduğu kongrenin adı,yeri, yılı ve sözel yada poster bildiri olduğu belirtilmelidir.Yayınlanmamış TezYavaş O (1993). Bir üniversite hastanesinde çalışan hemşirelerin işdoyumu ve örgütsel gereksinimlerine ilişkin bir inceleme. YayınlanmamışYüksek Lisans Tezi, Đzmir: Ege <strong>Ü</strong>niversitesi sağlık bilimleri Enstitüsü,53-55.


Yazarı Editör Olan YayınlarUyer G (Ed) (1986). Yeni bir birimin planlanması ve organizasyonu.(içinde) <strong>Hemşirelik</strong> hizmetleri yönetimi el kitabı. 1. Baskı, Đstanbul:Birlik Ofset Ltd. şti., 52-61.Basılmamış YayınlarGordes G, Cole JO, Haskell D ve ark. The naturel history of tardivedyskinesia. J.Clin Psychophormacol, (Baskıda).Gazete MakalesiAkbal O (1992). Bilimin özgürlük savaşı. Milliyet Gazetesi, 7 Temmuz 12.Đnternet üzerinden alınan belgeler kaynak Olarak Kullanılıyorsa;Yararlanılan yazının yazarı, yazarı yoksa kurum adı UNICEF gibi kurumadı yoksa kaynak gösterilmemelidir. Yayının başlığı, internet adresi veson erişim tarihi belirtilerek gösterilebilir.Frederickson BL (2000, Mart 7). Cultivating positive emotions tooptimize health and well being. Prevention& Treatment 3,Makale0001a. 20 Kasım 2000’de http://Journals.apa.org/prevention/volume3/pre0030001a. html adresinden indirildi.Kaynakların doğruluğundan yazarlar sorumludur. Doğrudanyararlanılmayan ya da başka kaynaklardan aktarılmış kaynaklarbelirtilmemeli, basılmamış eserler, kişisel haberleşmeler, Medlinetaramalarından ulaşılan makalelerin özetleri kaynak gösterilmemelidir.XXI

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!