10.07.2015 Views

Akademik Bilişim '10 10 - 12 Şubat 2010 Muğla

Akademik Bilişim '10 10 - 12 Şubat 2010 Muğla

Akademik Bilişim '10 10 - 12 Şubat 2010 Muğla

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Mekânsal Bilişime Ontolojik Bir YaklaşımRıtvan Şentürkde öznenin özerkliğini garanti altına alması vebilgilenme süreçlerini hızlandırması beklenmiştir.Fakat sonuç farklı olmuş ve insanlık,günümüzde ‘postmodern’ olarak tanımlananbir durumla karşı karşıya gelmiştir: Teknoloji,özne ve nesne, kültür ve tabiat arasındakiuçurumu niteliksel anlamda derinleştirmeklekalmamış, aynı zamanda insan ve hakiki tabiatarasında varlığı ve gerçekliğini tehdit edenüçüncü yapay bir tabiata dönüşmüştür.2. Ontolojik Bütünlüğün veHiyerarşik Düzenin Yıkılması:Bilindiği üzere, antik Yunan düşüncesinde veözelikle de bu dönemin hâkim rengi olan Aristocumetafizik düşüncede kozmolojik bütünlükiçinde hiyerarşik bir düzen tasavvur ediliyordu.Antik Yunan ve daha sonra Orta Çağ düşüncesinehâkim olan Aristocu ontolojik anlayışagöre tabiat ve fiziğin temelini metafizik ilkelerbelirliyor, varlık ve oluş soruları teolojik birçerçevede ele alınıyordu. Bu teolojik karakteresahip ontolojik anlayışa göre fizik, tabiata üstünolan metafizik ilkelerin tabii olanın dairesi içindeuygulanmasıydı. Aristo’nun ve O’nu takipeden klasik Ortaçağ’ın ontolojik anlayışı evrenikendi içinde kapalı bir bütünlük olarak kabulediyordu. Bu anlayışa göre evrenin bütünlüğüher ne kadar niteliksel bir değer ifade ediyorsada, hiyerarşik bir bölümlemeye maruz kalmıştı.Başka bir deyişle, evrenin niteliksel bütünlüğünüoluşturan unsurların bulundukları mevki vedereceye göre farklı kanunlara tabi olduklarınainanılıyor ve araştırma konusu yapılıyordu.Yeryüzünde bulunan nesnelerin yerin niteliğine,gökyüzünde bulunanların ise gökselliğinniteliğine uygun olarak araştırılması gerektiğineinanılıyordu. Konuyu daha açık bir ifadeylesomutlaştırmak gerekirse bu ontolojik ilkeleregöre örneğin, ağır nesnelerin yere düşmesi,hafif olanların uçması, yeryüzüne ait olanlarındoğrusal, gökyüzüne ait olanların ise çevrimselbiçimde hareket etmesi gerekiyordu.Tıpkı fizik anlayışında olduğu gibi Aristo, teolojikevren tasavvurunda üç türlü cevherin<strong>10</strong>6olması gerektiğini düşünüyordu: 1) Duyulararacılığı ile algılanabilir, geçici ve sonlu somutnesneler; 2) Duyular aracılığı ile algılanabilirgeçici ve sonlu olmayan, ebediyen hareketeden gezegenler gibi göksel nesneler ve 3) Duyulararacılığı ile algılanamayan, ebedi olan vedeğişime maruz kalmayan, her türlü oluşun ananedeni olan hareketsiz cevher, yani Tanrı. [1]Aristo’nun teolojik ontoloji anlayışı değişimi,geçici ve sonlu olmanın göstergesi olarakkabul etmektedir. Aristo, değişimlere maruzkalan doğrusal bir hareketin sonsuzca devametmesinin imkânsız olduğunu, değişimlererağmen ebediyen hareketini sürdürebilecek hareketinyalnızca çevrimsel deveran olduğunudüşünmekte ve bu ilkeye uygun olarak da göknesnelerinin ebediyetine inanmaktadır. [1]Görüldüğü üzere, Aristo’nun ontolojik anlayışınıçerçeveleyen fizik ve metafizik ilkeleriesasen dünyanın, varlığından, varlık ve oluşungerçekliğinden şüphe etmeyi aklına bilegetirmeyen gözlemlere ve pratik tecrübeleredayanmaktadır. Dünyanın varlığına, varlık veoluşun gerçekliğine duyulan bu güven Aristove klasik Ortaçağ ontolojik anlayışının temelkarakteristiğini oluşturmaktadır. Örneğin Aristoher şeyin, bilinen bütün somut nesneleringeçici olduğunu gözlemlemekte ve bu gözlemden,geçici oluşun kendisi ve bunu mümkünkılan zamanın zorunlu olarak ebedi olduğu sonucunuçıkarsamaktadır. [1] Yine aynı şekildemekân da, Aristo’ya göre zaman gibi sonsuzbölünebilir, fakat bütün değişimleri, geçiciliği,süreksizliği mümkün kılan bir sürekliliktir.Aristo’nun drama sanatında konu bütünlüğü vesürekliliğini, özellikle zaman, mekân ve aksiyonunbirliğini öngörmesi inandığı ontolojikilkelerin ve bu ilkeleri tecrübe ile gözlemleyebilensağlıklı akıl anlayışının bir gereğidir. Ziravarlık, bir imkânın bütün değişimleri mümkünkılan zaman ve mekânın kesişme noktasındasınırlı bir süreklilik ve birlik olarak gerçekleşmesidir.Kendini bu şekilde algılayan vetecrübe eden insan, her şey gibi kendisinin degelip geçici olduğunu, kalıcı ve sürekli olanındünya, yani zaman ve mekânın kendisi olduğunualgılar ve tecrübe eder. Yüzyıllar boyu devameden bu tecrübe sonuç itibariyle insandageçip-gidenlerden sonra geride kalanın, yanizaman ve mekânın kalıcılığına ve sürekliliğineolan inancı pekiştirmektedir. Aristo’nunontolojik anlayışı esasen bu tecrübeyi tespitve tasdik etmektedir. Aristo’nun düşüncelerininyüzyıllar boyunca, Rönesans’a ve özellikleYeni Çağ ile birlikte yaşanan dönüm noktasınavarıncaya kadar yaygın bir şekilde kabul görmesininen önemli sebeplerinden birisi, O’nunfizik ve ontolojik ilkelerinin işte bu en sıradaninsanın bile tecrübe ederek çıkarsayabileceğidünyanın, zaman ve mekânın sürekliliğine vedeğişmezliğine duyduğu güvendir. Hatta bilindiğiüzere yüzyıllar boyunca pekişen bu güvendolayısıyla Avrupa’da 14. ve 15. yüzyıla kadarAristo’nun dünyanın sabit olduğuna, hareketetmediğine dair inancı[2] hâkim olmuştur.16. ve 17. yüzyılda ise Aristocu metafiziğinnesnelerin düzeni ile düşüncenin düzeni arasındakiöngördüğü ontolojik ilişkinin değişmeyebaşladığı, tabiatın tabi olduğu metafizikilkelerle uyumluluğu gözeten düşüncenin yerine,aklın tecrübî bilgilerle çatışan işlevsel operasyonları,eleştirel ve analitik olarak sürdürülendeneyleri sayesinde tasdik edilen konsepteiman eden bir bilimsellik anlayışının ikameedildiği görülmektedir. Söz konusu değişiminen büyük öncülerinden biri olarak kabul edilenGalilei Galileo ile birlikte ilk defa bilimsel birmeta-anlatıma dönüşen akıl, tecrübe ile uyumiçinde olan değil, düşünceler aracılığıyla inşaedilen gerçekliğe inanıyordu. Galilei ve YeniÇağ’ın tabiat bilimleri ile birlikte evren matematiğindiliyle deşifre edilerek okunması gerekenbir kitaba benzetiliyor, tabiat, matematikile tasarlanmış deneylerle sorgulanıyor ve geometrikişaretlerle deşifre edilmesi gereken birkitap olarak tasarımlanıyordu. [5] Galileo’nunöncülük ettiği Yeni Çağ ile birlikte, kendinisadece apriori temellerle sınırlayan protofizikterk ediliyor, yerine Galileo öncesinde hiç bilinmeyendeneyin metodik tatbiki ve deneyde<strong>Akademik</strong> Bilişim’<strong>10</strong> - XII. <strong>Akademik</strong> Bilişim Konferansı Bildirileri<strong>10</strong> - <strong>12</strong> Şubat 20<strong>10</strong> Muğla Üniversitesi<strong>10</strong>7ifade edilen, fizik gibi bir ilim için oldukça verimliakıl ve tecrübe birlikteliği (ampirik fizik)anlayışı ikame ediliyordu. [6]Galieo, Yeni Çağ ve Aydınlanma dönemindeözne ile nesne arasında tesis edilen karşıtlıkilişkisi daha sonra modernizm ile özdeşleşenbilimsel ilerleme mantığının temelini oluşturmuştur.Yunan düşüncesi nesnelerin sabit değişkenolmayan, düşüncenin sistemiyle de uyuşandüzeni tarafından yönlendirildiğine inanırken,Yeni Çağ düşüncesinde ise bu uyuşma sorunsallaşmıştı.“Nesnelerin düzeni ile düşüncenindüzeni bir birinden ayrılmaya ve uzaklaşmayabaşladılar, öyle ki sonunda ortalıkta sadece,nesneleri henüz anlaşılmamış fazlalık olarakinisiyatifinde tutan düşüncenin düzeni kaldı.Başka ama alışılmış kelimelerle ifade etmek gerekirse:Yunan düşüncesini vasıflandıran, onunvaroluşun güvenirliliğine itimat etmesiyken,Yeni Çağ düşüncesi ise yalnızca aklın güvenirliliğineinanıyordu.” [6] Lyotard’ın deyimiyletabiat artık ikramda bulunan ve yönlendiren değil,istismar edilen bir şey haline gelmişti. Akılartık, bağlayıcı bir düşüncenin terkibi olmaktançıkmış, kendi aksiyomlarını önce çözen, sonratekrar oluşturan, sonra yine ulaştığı veya ulaşmakistediği sonuçlara göre değiştirerek sonsuzcaaçılan bir güç olmuştu. [7]Böylece, klasik Orta Çağ boyunca geçerli olan,kendi içinde kapalı bir bütünlüğü ve hiyerarşikbir düzeni öngören Aristocu ontolojik anlayış,açık, sınırsız, genişleyen bir bütünlük olarakvar olan ve her yerde geçerli olan fundemantalkanunlara göre yapılanmış bir evren ile değiştiriliyordu.17. yüzyıldan itibaren kendini kabulettiren çağ değişimi aynı zamanda sürekli olandansüreksize, görünürden görünmeyene, nitelikseldenniceliğe geçişi ifade ediyordu. Değişenbu yeni evrende artık gök ve yeryüzündenoluşan iki dünyalı zıtlık geçerliliğini yitiriyor,onun yerine her şeyin tek ve aynı varlık düzeyindeolduğu bir evren ikame ediliyordu.Galileo’nun ve Yeni Çağ’ın tabiat bilimlerinintabiatı matematikselleştirilmesi, sadece Antik

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!