10.07.2015 Views

HACI BAYRAM CAMİİ Mevlid Kandilinde İbadete Açıldı...

HACI BAYRAM CAMİİ Mevlid Kandilinde İbadete Açıldı...

HACI BAYRAM CAMİİ Mevlid Kandilinde İbadete Açıldı...

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

3 BAŞKANDAN4 NOT DEFTERİNDEN5 FAALİYETZekat YardımlarınızPakistanlı AfetzedelereUlaştırılıyor13 ETKİNLİKTürkiye Diyanet Vakfı<strong>Mevlid</strong> Programı21 ATAMAVakfımızGenel Müdür Yardımcılığınaİsmail Palakoğlu Atandı29 HABERHacı Bayram Camii<strong>Mevlid</strong> <strong>Kandilinde</strong>İbadete Açıldı...34 İSAM’DAN HABERLER38 ÖNEMLİ ŞAHSİYETLERAhmet Hamdi AKSEKİ(1887-1951)40 ŞUBELERİMİZEvliyalar DiyarıBitlis22 ZİYARETLERÇİN - Sincan Uygur Özerk BölgesiDin Görevlileri24 ÖDÜLVakfımız YayınlarınaYeni Bir Ödül26 MAKALEKur’an ve Ekonomi44 BİR AYET45 BİR HADİS46 SAĞLIK KÖŞESİGrip Salgınları48 YENİ YAYINLARIMIZTürkiye Diyanet Vakfı AdınaSahibiSüleyman Necati AKÇEŞMEGenel MüdürsYayın Koordinatörü veSorumlu Yazı İşleri MüdürüArif MALKOÇPersonel ve İdari İşler MüdürüsYayına HazırlayanlarYüksel SEZGİNMehmet Şükrü EROĞLUGörsel İletişimMehmet ÖZTÜRKsAdresDr. Mediha Eldem Sokak No: 72/B06640 Kocatepe - AnkaraTel : (0.312) 417 12 35Faks : (0.312) 417 12 45sİnternet Adresi • E-Postawww.diyanetvakfi.org.trtdv@diyanetvakfi.org.trYayımlanan makalelerinsorumluluğu yazarlarına aittir.sPara ile satılmaz.sBaskıTDV YAY. MAT. ve TİC. İŞL.Alınteri Bulvarı1256. Sokak No: 11Ostim - Yenimahalle / ANKARATel : (0.312) 354 91 31Faks : (0.312) 354 91 32


Din gönüllüsü ve gönül diliRahman ve Rahim Olan Allah’ın adıyla“…(Güzel bir söz) kökü sağlam, dalları göğe yükselen birağaç gibidir. Bu ağaç, Rabbinin izniyle her zaman meyvesiniverir… Kötü bir sözün durumu da; yerden koparılmış, ayaktadurma imkânı olmayan kötü bir ağacın durumu gibidir.”(İbrahim, 24-25.)Söz söylemek, konuşmak, anlamlı bir şekilde kendisiniifade etmek canlılar arasında insana özgü bir haslettir.Söz, bir manayı, bir hakikati, bir hikmeti sesle, nefesle, avazile âleme bırakmaktır. Sesi, nefesi ve avazı bizlere bahşedenYüce Rabbimiz’dir. O, hem sözü yarattı, hem insana söz söylemeyiöğretti. (Rahman, 4.) Nitekim manayı ve hakikati ifadeetsin diye “Âdem’e esmayı öğreten O’dur.” (Bakara, 31.)İlahî öğretilerin bize anlattığı bir mana ve hakikat dünyasıvardır. Aslında bütün sözler ve diller bu mana ve hakikatiifade etmek için kullandığımız bir araçtır. Sözdearanması gereken ilk husus, onun doğru, anlamlı ve faydalıolmasıdır. Sözlerin en güzeli olan Kelâm-ı Kadim’de, hiçbirkarşılığı olmayan söz, boş, beyhude ve anlamsız söz manalarınagelen ‘lağv’ kavramı ile ifade edilerek, müminlerin butür sözlerden uzak durduklarından bahsedilir. (Furkan, 72.)İkinci olarak sözün hakka ve hakikate yaraşır bir güzellikteolması da gerekir. Zira sözün güzel olması, onu laf ve lakırdıdanayıran temel bir vasıftır.Bugün kitle iletişim araçlarının yaygınlık kazandığı birdönemde yaşamaktayız. Ancak üzülerek ifade edelim ki, kitleiletişimi arttıkça bir taraftan bireyler arası iletişim azalmaktave adeta tüm insanlığı bir dil ve üslup sorunu sarmakta; diğertaraftan üslup ve beyanlar gönül dünyalarını kirleten birhal almaktadır. İşaret ettiğimiz bu sorun, mana, hikmet vehakikat dünyamız ile hikmeti ve hakikati ifade edecek bilgidonanımımızın zayıflamasından; dilimizin ikrarı ile kalbimizinsadakati arasına perdeler girmesinden; çağın getirdiğifikri sorunları çözmede ve hakikati ifade etmedeki acziyetimizindilimize yansımasından kaynaklanmaktadır.İletişim, sadece söz ve dille yapılan bir iş değil, aynı zamandagönülle, kalple, yürekle yapılan bir eylemdir. Ama neyazık ki, bugün insanlık âlemi olarak gönül dilini kaybetmişbulunuyoruz. Oysaki bütün insanlığın yüksek bir gönül dilineihtiyacı vardır. Bunun için öncelikle, Allah’a imanın kişininbütün hayatını kuşatması ve bu sayede gönül dünyasındaYaratıcısına derin bir sevgiyle bağlanması gerekmektedir.Ancak böyle bir iman sahibi, gönül dilini yakalayarak yücegayelerin ve engin düşüncelerin insanı olabilir. Nitekim “Güzelsöz sadakadır.” (Buhari, Cihad, 128.) buyuran Sevgili Peygamberimiz(s.a.s.) gönüllere hitap etmenin en büyük öğreticisiolmuştur. O, Kur’an-ı Kerim’de çerçevesi çizilen dosdoğru,güzel, sağlam, beliğ ve hikmetli sözün gönül dilinden nasılifade edileceğini bizlere göstermiş ve bütün zamanlar içinörnek bir toplumun oluşmasına rahmet vesilesi olmuştur.Böylesine anlamlı bir mirası tevarüs eden Müslümanlar,başlangıcından itibaren dünyaya hayat veren bir medeniyetinşa etmişlerdir. Bu medeniyet, Atlas Okyanusu’ndan ÇinSeddi’ne kadar geniş bir coğrafyada her İslam toprağını yeşertenve günümüzde de yol göstericiliğine devam eden niceGönül Sultanları çıkarmıştır. Nitekim Yunus Emre’yi gönülProf. Dr. Mehmet GÖRMEZDiyanet İşleri Başkanı veTDV Mütevelli Heyeti Başkanımimarlarımızdan yapan, “Yaratılanı severimYaradan’dan ötürü” diyerek ‘sen veben’ dilini literatüründen çıkarması ve gönüldiliyle insanlığa hitap etmesidir. “Aynıgönlü paylaşmak, aynı dili paylaşmaktanyeğdir” diyen Mevlana’yı diller üstü kılanve onu evrenselleştiren de, yine dilini gönlüne,gönlünü diline bağlamasıdır.İslam’ın hikmet ve hakikat dünyasınıinsanlığa anlatmakla mükellef olan herMüslüman, hikmeti ve hakikati bu çağıninsanına, istikbalin gençliğine ulaştıracakbir dil ve üslup bulmak zorundadır.Bununla yaldızlı sözleri (zuhrufe’l-kavl),büyülü cümleleri kastetmiyorum. İnanıyorumki her zaman ve mekânda hikmet vehakikati en açık ve yalın şekliyle anlatacakbir hal ve gönül dili daima mevcuttur. Bubazen beden dilinin küçücük unsurunda,bazen hikmetli bir susmada, bazen ibretlibir bakışta, bazen de mütevazı bir edadakendini gösterir.İslam’ın yüce hakikatlerini insanlığaanlatmak gibi ulvi bir görevi ifa eden dingönüllüleri olarak bizler, değişen ve gelişenşartları da dikkate alarak dilimizi ve üslubumuzuyeniden gözden geçirmeli, gönüldilini de ihmal etmeyen bir anlayışla hizmetlerimiziyürütmeliyiz. Zira sözün maksadaulaşmada değerini yitirdiği ve manayüklü olmayan ilişkilerin egemen olduğugünümüzde, zengin ve engin gönül geleneğimizeve onun eşsiz üslubuna daha çokihtiyacımız var.TDVTÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 3 >


Süleyman Necati AKÇEŞMEGenel MüdürDeğerli dostlar, malumunuzsosyal yardımlaşma ve dayanışma;toplumdaki her bir ferdin, kendiüzerinde, topluma karşı yerine getirilmesigerekli olan bir takım görev vesorumluluklarının olduğunu bilmesi,hissetmesi ve bu uğurda üzerine düşengörevi yapması demektir.İnsanların fıtraten birbirine muhtaçolmaları; karşılıklı olarak yardımlaşmalarızorunluluğunu ortayaçıkarmaktadır. Yardımlaşma, toplumhalinde yaşamanın doğal bir sonucudur.Hem başkaları ile yaşamak,hem de yardıma ihtiyaç duymamakimkânsızdır. Bunun için İslamiyet yardımlaşmayı,bütün maddi ve manevihayatımızı kapsayacak şekilde en genişsınırları ile ele almış ve dini-ahlakibir görev olarak vazetmiştir. İyilikve hayırda yarışmak, Allah yolundaharcamada bulunmak ve toplumdakikimsesiz, fakir ve düşkünlere yardımelini uzatmak, Kur’an-ı Kerim’in çokçaüzerinde durup teşvik ettiği hususlardandır.Bir çok ayet ve hadis, insaniçin kalıcı olanın, bu tür hayır ve yatırımlarolduğunu bildirmektedir.Eşref-i mahlukat olarak yaratılmışolan insanların belli kurallar içinde yaşamasıgerekmektedir. Bu kuralların enönemlisi yardımlaşma ve dayanışma duygularınındiri tutulmasıdır. Bunu gerçekleştirebilmek için de;Kur’an’ın ve Sevgili Peygamberimizin getirdiği, insanlarınbirbirlerinin ihtiyaçlarını giderme noktasındaortaya koydukları yardımlaşma ve dayanışmaerdemini, hayatımızın her anında uygulamak zorundayız.İnsanlık tarihi boyunca olduğu gibi bugün dehiçbir toplumda, ortak bir hayat ve geleceği paylaşaninsanlar aynı düzeyde değildir. Günümüz şartlarındabazı kesimlerde maddenin kutsal hale getirildiği,iyilik duygularının yok olmaya yüz tuttuğu,başkalarının pek hesaba katılmadığı bir zamanda,eşyaya tutkun insan topluluklarında, İslâmın sadakaemri ve iyilikte bulunma tavsiyesi daha daönem kazanmaktadır.Köklü bir medeniyetten gelen milletimiz, Hz.Peygamberin fiili örnekliğinden, geleneklerindenve göreneklerinden aldığı ilhamla kesintisiz hayırişleme bilincini ve dayanışma anlayışını geliştirmişve bunun bir sonucu olarak da vakıf müesseselerinioluşturmuştur.Tüm insanlığın hayrına yönelik yapılan yardımlaşmave dayanışmalar vakıf müesseseleri ile dahasistemli ve sistamatik bir hal almıştır. İslam medeniyetininadeta simgelerinden biri olan vakıflar,Hz. Peygamber döneminden itibaren tarih boyuncaİslam toplumlarında sosyal yapıyı sağlamlaştırmada,devletin yetişemediği alanlarda sosyal dengeyisağlamada ve yaraları sarmada etkin bir rolüstlenmişlerdir.Bu vakıflardan birisi olan, yaptığı sosyal yardımve dayanışmalarla önemli bir boşluğu dolduranTürkiye Diyanet Vakfı da, bu anlayış çerçevesinde,Müslümanları bir vücudun uzvu olarak telakkiederek, Pakistan’da sel felakatine maruz kalankardeşlerimizin yanında olmayı bir görev kabuletmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye DiyanetVakfı ve Türk Kızılayı paydaşlığında hayata geçirilen“Pakistan Zekat Dağıtımı Projesi” ile sizler;yardımlarınız ve zekatlarınızla Pakistan’ın mağdurhalkına nefes verdiniz, can kattınız.Türkiye Diyanet Vakfı olarak; yardımlaşma vedayanışma noktasında gösterdiğiniz hassasiyet,Vakfımıza duyulan güven ve bugüne kadar verdiğinizdesteklerden dolayı şükranlarımızı sunuyoruz.Saygılarımla.TDV< 4TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Pakistan’da meydana gelen ve 20 milyondan fazlakişiyi etkileyen sel ve su baskınlarının ardındanDiyanet İşleri Başkanlığı ve Türk Kızılayı bölgeyeyönelik geniş kapsamlı bir insani yardım operasyonubaşlattı. Türkiye Diyanet Vakfı’nın “Pakistan ZekatDağıtımı Projesi” ile topladığı yardımların ikincibölümünü oluşturan 24 tır dolusu yardım malzemesiuzun bir yolculuğun ardından Pakistan’a ulaştırıldı.Bölgeye ulaştırılan temel ihtiyaç malzemelerinindağıtımı Türkiye Diyanet Vakfı temsilcileri eşliğindeTürk Kızılayı ekiplerince gerçekleştirildi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 5 >


Diyanet İşleri Başkanlığı, TürkiyeDiyanet Vakfı ve Türk Kızılayı, paydaşlığındahayata geçirilen “PakistanZekat Dağıtımı Projesi” ile halkımızınverdiği zekatların ikinci bölümü,Ankara’da düzenlenen bir uğurlamatoreni ile Pakistan’a doğru yola çıkmıştı.Uğurlama töreninde konuşan TürkKızılayı Genel Başkanı Tekin Küçükali,24 tırlık yardımın Pakistan’daki ihtiyaçsahiplerine ulaştırılmasının, bir namusborcu olduğunu ifade etti. “Aile GıdaPaketi”, “Aile Mutfak Seti” ve undanoluşan zekat yardımı, uzun ve zorlu biryolculuğun ardından Pakistan’ın Multanşehrine ulaştı. Sel ve su baskınlarınınmeydana geldiği ilk günden itibarenPakistan’da afet müdahale çalışmalarınısürdüren Türk Kızılayı ekipleritemel ihtiyaç malzemelerinin dağıtımınasüratle başladı.Sel bölgesinde Türk Kızılayı tarafındanorganize edilen dağıtımlardaTürkiye Diyanet Vakfı yetkilileride aktif olarak görev aldılar. Afetzedelerintanıtım kartlarını kontroleden Diyanet Vakfı yardım malzemelerinide kendi elleriyle ihtiyaçsahiplerine teslim ettiler. TürkiyeDiyanet Vakfı yetkilileri Türk Kızılayıile gerçekleştirmiş oldukları işbirliğiile Pakistan’daki afetzedelerinyaralarını bir nebze olsun sarmanıngayretinde oldu.Zekat yardımları öncelikle anadağıtım noktaları olarak belirlenenAli Devala, Kotadu ve Kalarvalabölgelerindeki depolara dağıtıldı.Ana dağıtım noktalarına bağlı olan117 köyde yaşayan 6.000 afetzedeaile, Türkiye’den kendilerine ulaştırılanyardım malzemelerini teslim< 6TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


aldı. Afetzede aileler, Türk Kızılayı ve PakistanKızılayı uzmanları tarafından gerçekleştirilentitiz çalışmalar sonucundatespit edildi. Tespit edilen her aileye yardımısorunsuzca alabilmesi için özel kartlardağıtıldı. Böylece zekat yardımları gerçekihtiyaç sahiplerine, izdiham görüntülerinesebep olmadan, ulaştırılmış oldu.Türk Kızılayı tarafından afet bölgesinekurulan “Çelik Afet Evleri” ve “MevlanaEvleri”nde yaşamlarını devam ettirenafetzede aileler kendilerine ulaştırılan gıdamalzemeleri ve mutfak setleri ile yemekleriniyaptılar. Boğazlarından sıcak bir lokmageçen Pakistanlı çocukların mutluluklarıgözlerinden okunurken aileleri de kendileriunutmayan Türkiye’deki kardeşlerineteşekkürlerini sundular.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 7 >


Bu önemli yardım projesi kapsamında,binlerce ailelik “AileMutfak Seti” ve “Aile Gıda Paketi”sel bölgesine gönderilmeye devamedilecek. Aile mutfak setinin içerisindekova, leğen, tava, tenceresahan, sürahi, bardak, tabak, çatal,kaşık, tuzluk, biberlik, kepçe, bulaşıksüngeri, sabun ve çöp torbasıgibi temel ihtiyaç malzemeleri bulunurken,gıda kolisi ise, kuru fasulye,şeker, sıvı yağ, yeşil mercimek,pirinç, nohut, tuz ve un gibi gıdamalzemelerinden oluşuyor.“Pakistan Zekat DağıtımıProjesi” ile en az 86.000 afetzedeailenin bir aylık acil temel ihtiyaçlarıkarşılanması planlanıyor.Proje ile bir yandan Türk halkınındini vecibelerinin en uygun biçimdeyerine getirilmesi sağlanırken,diğer yandan da yardımlar ençok ihtiyacı olan kişilere ulaştırılacak.< 8TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr.Mehmet Görmez ile Türk KızılayıGenel Başkanı Tekin Küçükali,Pakistan’daki sel felaketinin ardından“Pakistan Zekat Dağıtımı Projesi”kapsamında vatandaşlarımızın verdiğizekâtlarla dağıtılan yardım malzemelerihakkında Kocatepe Camii’ninmihrabından cemaate seslendi.Diyanet İşleri Başkanlığı,Türk Kızılayı ve Türkiye DiyanetVakfı’nın paydaşlığında hayata geçirilen“Pakistan Zekat DağıtımıProjesi” ile binlerce afetzede aileninbir aylık acil temel ihtiyaçlarınınkarşılandığı kampanyaya zekatyardımında bulunan vatandaşlarıbilgilendirmek amacıyla KocatepeCamii’nde Diyanet İşleri BaşkanıProf. Dr. Mehmet Görmez ile TürkKızılayı Genel Başkanı Tekin Küçükali,cuma namazı öncesinde cemaatlebuluştu. Kocatepe Camii mimberindencemaate seslenen Görmezve Küçükali cuma namazına gelencemaate yaptıkları zekat yardımlarıiçin teşekkürlerini ifade ettiler.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 9 >


“MilletlerArasındaBüyükKardeşlikKöprüleriOluştu.”Mehmet GÖRMEZDiyanet İşleri BaşkanıTürkiye Diyanet VakfıMütevelli Heyeti BaşkanıBismillahirrahmanirrahim.Yüce Rabbimize sonsuzhamd ve senalar olsun, ResulüEkrem Muhammed MustafaAleyhisselam’a salât ve selam olsun.Çok kıymetli kardeşlerim, bugünyanımda Kızılay Başkanımızlabirlikte, bu son beş dakika içerisinde,ezana kadar size bir konuda bilgiarz etmek istiyoruz; daha doğrusu,böyle bir bilgi arz etmeyi, hem Diyanetİşleri Başkanlığının hem deKızılayımızın cami cemaatine karşıbir sorumluluğu olarak gördüğümüziçin, bugün, burada, bu mübarekCuma gününde, Cuma Namazı’ndanönce Kızılay Başkanımızla birliktehuzurunuzda bulunuyoruz.Öncelikle, biz sizin şahsınızdaher Cuma bütün camilerimizi dolduranbütün cemaatimize şükranlarımızıarz etmek durumundayız. Nezaman dünyanın herhangi bir yerindebir felaket, bir musibet ortayaçıksa, bizim Müslüman kardeşlerimizdünyada başlarına bir musibetgelse, biz sizden yardım istediğimizzaman, sizden yardım kampanyalarıylahuzurunuza çıktığımız zaman,bizi hiçbir zaman mahcup etmedinizve gerçekten de toplumların,milletlerin yaralarını saracak şekildebüyük yardımlar yaptınız.< 10TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Önce 2006 yılında Pakistan’dabir deprem oldu. O deprem içinbütün camilerimizden paralar toplandıve sizin yardımlarınızla depremfelaketine, deprem musibetinemaruz kalan Pakistanlı kardeşlerimizçok büyük yaralarını sardılar;sadece evleri yapılmadı, okullar yapıldı,yetimhaneler yapıldı, camileryapıldı, sizin yardımlarınızla şehirleryeniden imar edildi.Daha sonra Endonezya’da birtsunami felaketi oldu. Endonezya’dakikardeşlerimiz için yardımtopladık. Orada da çok güzel yardımlarınızoldu, yardımlarınız yerineulaştı, orada da insanların yaralarısarıldı.Daha sonra, Haiti’de bir depremoldu; Müslüman bir ülke olmadığıhalde, sadece 3 bin Müslümaninsan barındırdığı halde, insanlıkailesinin başına bir musibet geldiğizaman, biz hiçbir ayrım yapmadanherkese yardım ederiz felsefesiylesizden yardım istedik. Siz yine yardımettiniz, yardımlarınız oraya daulaştı.Asıl bugün huzurunuzda bulunmamızıngayesi ise geçen sene bildiğiniz gibiPakistan’da sel felaketi oldu. Gerçekten, asrınbüyük felaketiydi ve yine sizlerden yardımlaristedik. Sizler, zekâtlarınızı ve fitrelerinizide, Ramazan olduğu için, bu kampanyadâhilinde bize verdiniz, bize emanet ettiniz.Biz Kızılay Başkanımızla bir araya geldik Diyanetİşleri Başkanlığı olarak, dedik ki zekâtve fitrenin verileceği yerler İslam’ın hassasiyetleriaçısından daha farklı, doğrudan gıdayadönüşmeli, doğrudan yardım etmeliyizonlara. Birlikte, çok güzel bir çalışma yaptık,360 bin eve sizin yardımlarınız ulaştı. Âdetaaçlıkla karşı karşıya kalan kardeşlerimiz, sizinyardımlarınızla hayat buldular ve aynızamanda sizin bu yardımlarınızla milletlerarasında büyük kardeşlik köprüleri oluştu.Kızılay Başkanımız Diyanet İşleri Başkanlığınageldi, “Biz bu maddi yardımı camicemaatinden topladık, biz hesabımızı bizzatcami cemaatine yapalım ki, onların da kalplerimutmain olsun, buralarda verdikleri yardımlarınnerelere ulaştığını bizzat kendileribilsin, biz bu hesabı cami cemaatinin kendisineverelim.” dediler ve bugün bu sebepleKocatepe Camii’nde, sizin huzurunuzda buaçıklamayı yapıyoruz.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 11 >


“ZekâtlarınızlaPakistan halkınınyiyecekleri oldunuz,içecekleri su oldunuz.Dolayısıyla,o insanlaranefes verdinizo insanlaracan kattınız.”Tekin KÜÇÜKALİTürk Kızılayı Genel BaşkanıDeğerli Hocam, aziz cemaat; Diyanetİşleri Başkanlığımızın çoktitiz çalışması ve bire bir vermiş olduğunuzzekât ve fitrelerin takibiiçin yapmış olduğumuz ortak çalışma,hem ülkemizde hem de dünyada,Müslüman âleminde ciddi birses getirdi.Organizasyonu şöyle yaptık:Öncelikle, neyi nasıl vereceğimizive ne kadar vereceğimizi Diyanetİşleri Başkanımızın bizzatkendilerinin ve kurmuş olduğu komisyonunhuzurunda tespit ettik.Kutuları oluşturduk, insanların selfelaketinden dolayı evlerinin içerisindekimutfak araç ve gereçleri deolmadığı için, bir kutu mutfak seti,bir kutu da yiyecek ve içecekleri,temel gıda ürünlerini doldurduk veburadan ilk seferimizi uçakla yaptık.O da şunun için: Çünkü o günlerRamazan Bayramı yaklaşmıştıve biz bayramdan evvel o insanlaramutlaka, hayırlı ve müjdeli bir habersizin adınıza verelim diye gönderdik.Daha sonra da, TIR’larlaberaber bir merasim içerisinde gönderdik.Ama şunu bilmenizi özellikleistiyoruz. Zekâtın ne kadar ağıryükümlülük getirdiğini bilenlerdenizelhamdülillah. Diyanet İşleriBaşkanlığımızın bu titiz duruşubizi de çok yüreklendirdi ve yapmışolduğumuz çalışmaların hersafhasında kendilerine bilgi arzıyaptık ve kendileri de dağıtımdabire bir bulundular, elemanlarınıPakistan’a kadar göndererek oradadağıtım organizasyonunun içerisindebulundular. Böyle bir organizasyonasiz katkı sağladınız, Allahsize daha çok versin ama bilin ki,bu ulvi ve mukaddes zekâtlarınız,orada ihtiyaç sahibi ve muhtaçolan insanlara bire bir ulaştırıldı;yiyecekleri oldunuz, içecekleri suoldunuz. Dolayısıyla, o insanlaranefes verdiniz, o insanlara can kattınız.Daha da önemlisi, dünyanınbir başka yerinden Müslüman ülkeningelip oradaki Müslümanlarakatkı sağlaması çok anlamlıydı.Hele o günlerde Ramazan’ın olduğuzamanlar, o sıcak havalarda oinsanlara yardım götürmek başkabir anlam taşımıştı.Dolayısıyla, böyle bir büyükyardıma katkıyı veren, öncelikleÇok Değerli Diyanet İşleri Başkanımız,merhamet insanı, gönül insanıve onun çok değerli ekibine, bende Kızılay camiası adına şükran veminnetlerimi arz ediyorum.TDV< 12TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Vakfımız Kadın FaaliyetleriMerkezi Müdürlüğütarafından <strong>Mevlid</strong> Kandili münasebetiyledüzenlenen <strong>Mevlid</strong>programı Kocatepe Camii Konferanssalonunda icra edildi.Çok sayıda vatandaşımızınve özellikle hanımların ilgigösterdiği programa; VakfımızMütevelli Heyeti II. BaşkanıProf. Dr. Şerafeddin Gölcük,Vakfımız Genel Müdürü SüleymanNecati Akçeşme ve HaticeGörmez de iştirak etti.Programda, Vakfımız KadınFaaliyetleri Merkezi MüdürVekili Hafsa Fidan Vidinli,Vakfımız Genel Müdürü SüleymanNecati Akçeşme ile VakfımızMütevelli Heyeti II. BaşkanıProf. Dr. Şerafeddin Gölcük birerkonuşma yaptılar.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 13 >


Hafsa Fidan VİDİNLİTürkiye Diyanet VakfıKadın Faaliyetleri Merkezi Müdür V.Dualarla konuşmasına başlayanHafsa Fidan Vidinli, Allah’tanmağfiret ve rahmet dileklerinde bulunarak,“Alemlere rahmet, insanlığaörnek olarak gönderilmiş SevgiliPeygamberimiz Muhammed Mustafa’nın (s.a.s.) doğumyıl dönümünü kutladığımız bu günde, Allah’tanrahmet, mağfiret diliyor, göklerin kapılarının dualarımızaaçılmasını niyaz ediyorum.” dedi.Divan Şarimiz Fuzuli’nin su kasidesinden dörtlüklerokuyan Hafsa Fidan Vidinli yapılan toplantınınamacını şu şekilde dile getirdi: “Suya versin bağ-bangül-zarı zahmet çekmesin / Bir gül açılmaz yüzüntek verse bin gül-zare su ‘Bahçıvan gül bahçesini seleversin, boşuna zahmet çekmesin; çünkü bin gül bahçesinesu verse de, yüzün gibi bir gül açılmaz senin’diyerek andığı gül yüzlü Peygamberimizi anmak içintoplandık. Şair ve mutasavvıf Hz. Mevlana’nın ‘Yaşadığımsürece Kur’an’ın hizmetçisiyim, Peygamberinayağının tozuyum.’ diyerek izinden gittiği Sevgili Peygamberimizinizinden gittiğimizi hatırlamak için toplandık.Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ‘Andolsun kiRasûlullah’da sizin için, … (Allah’a ve ahiret gününekavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için)mükemmel bir örnek vardır.’ (Ahzâb, 33/21) buyurulaninsanlığa örnek Peygamberimizi kendimize örnekaldığımızı bildirmek için toplandık.”< 14TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Süleyman Necati AKÇEŞMETürkiye Diyanet VakfıGenel MüdürüDavetlilerin <strong>Mevlid</strong> Kandinikutlayarak konuşmasına başlayanSüleyman Necati Akçeşme,Peygamber Efendimizin alemlererahmet olarak gönderildiğini ifadeederek “Tarihin tanıklık ettiği enmutlu ve en kutlu doğum, Allah’ınyarattığı ‘en güzel varlık’ olan Muazzezve Mukaddes PeygamberimizHz. Muhammed Sallallahu Aleyhive Sellem Efendimizin doğumudur.Çünkü O’nun doğumu Kur’an-ıKerim’in açık beyanıyla sabit olduğuüzere ‘Âlemlere rahmet’ vesilesiolmuştur.” dedi.Alemlere rahmet olarak gönderilenPeygamberimizin doğum günününmevlid kandili olarak asırlardıridrak edildiğini dile getirenSüleyman Necati Akçeşme, <strong>Mevlid</strong>Kandillerinde insanların Allah’a vePeygambere bağlılığının kuvvetlendiğinedikkat çekerek “<strong>Mevlid</strong> kandilleri,Peygamberimize olan bağlılığımızınkuvvetlendirildiği, Allah’ınemri gereği O’na karşı göstermemizgereken hürmet ve muhabbetimizinyeniden gözden geçirildiği mübarekgecelerden biridir. Bu mübarek günlerde, Peygamberimizive onun hayatını daha yakından tanımak,hayatımızda onu örnek alabilmemiz için önemli birvesiledir. Çünkü o güzel ahlakı tamamlamak için gönderilen,Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle yüce bir ahlakasahip bir üsve-i hasenedir. Bu husus Ahzap Suresinin21. ayetinde ‘Andolsun, Allah’ın Resulünde sizin için;Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çokzikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.’ ifadeleriylebizlere hatırlatılmaktadır.” dedi.Ebedi risaletin sahibi Hz. Muhammed (SAV)’ininsanî bütün meziyetleri kendisinde toplamış müstesnabir şahsiyet olduğunu belirten Süleyman NecatiAkçeşme “Merhamet, şefkat, yardımlaşma, affetme,af dileme, doğruluk, adalet, barış, cömertlik, arkadaşlık,dostluk, nezaket, nezafet ve benzeri bütüngüzel hasletleri onun söz ve davranışlarında net birşekilde görmekteyiz. Dünyada, yaşadıklarıyla söylediklerionunki kadar birbirine uygun ikinci bir insanyaşamamıştır. Onun eşsiz ahlâkını imtisâl ederek yaşantılarınaistikamet verenlerin davranışlarında sergilediklerifevkalade olgunluk da, onun tebliğ ettiğiahlâk sisteminin mükemmelliğini ortaya koyar.” dedi.Hz. Peygamberin hayatının bilinmesi ve mesajınınanlaşılmasının sadece Müslümanlar için değil,bütün insanlık için bir ihtiyaç olduğuna dikkat çekenAkçeşme, Peygamberimizin alemlere rahmet olarakgönderilmiş olmasının da bunu teyit ettiğini belirterek“Ama böyle bir misyonu yerine getirebilmek için,müntesipleri olarak bizlerin <strong>Mevlid</strong> kandilini de vesilekılarak, Rasulüllah’ı yeniden okuyup anlamamız gerekmektedir.”dedi.O rahmet elçisinin tertemiz yaşantısında ve öğütlerindebireysel ve toplumsal hayatımızı aydınlatacakmükemmel örneklerin olduğunu belirten SüleymanNecati Akçeşme. “Onun hayatı; dürüstlüğün, doğruluğun,erdemli davranışların, affediciliğin, insanlarındertlerine ortak olmanın, insanlara sırf insan olduklarıiçin sevgi ve saygı duymanın, intikam yerine bağışlayabilmenin,şefkat ve merhametin sınır tanımayanboyutlarını sunar. İnanıyorum ki, bütün insanlıkiçin örnek bir şahsiyet olan Peygamberimizi daha iyitanıdıkça ve anladıkça, mesajının mahiyeti de çokdaha güçlü bir şekilde dünyamızda karşılık bulacaktır.”dedi.Süleyman Necati Akçeşme konuşmasının sonundaMüslümanların <strong>Mevlid</strong> Kandilini tebrik ederek“O’nun evrensel sevgi ve barış çağrısında buluşmayıdiliyorum.” dedi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 15 >


HZ. MUHAMMED (S.A.V.) VE MESAJIProf. Dr. Şerafeddin GÖLCÜKTürkiye Diyanet VakfıMütevelli Heyeti II. BaşkanıGENEL GÖRÜNÜMİnsanlık âlemine zaman ve mekân boyutunda, bir başkadeyişle tarih ve coğrafya bağlamında baktığımızda,karşımıza üç dönem ve üç mekânî kesit çıkar:Üç dönem veya çağ diyebileceğimiz tarihî kesitinilkini sahifeler dönemi olarak nitelendirdiğimiz Hz.Âdem (a.s.)’den Hz. İbrahim (a.s.)’e kadar geçen çağıkapsar ki bu tarih kesiti aynı zamanda tarih öncesidönemdir. Bu dönemden bize pek az yazılı belge intikaletmiştir.Söz konusu tarih öncesi çağda ilk insan, ilk peygamberHz. Âdem (a.s.) okur-yazar, celal ve ikramsahibi Allah Teâlâ’dan ilk yazılı mesajı; on veya yirmibir sahife olarak almıştır. Daha sonra oğlu Hz.Şit (a.s.), Hz. İdris (a.s.) ve Hz. İbrahim (a.s.) Suhufdediğimiz yazılı ilâhi mesajları Rabbimizden alan vekavimlerine tebliğ eden Peygamberler olarak tarihtekiyerlerini almışlardır. Hz. İbrahim (a.s.) günümüzdendört bin yıl kadar önce yaşamıştır.İkinci dönemi kitaplar çağı olarak nitelendiriyoruz.Bu çağda Hz. Musa (a.s.)’ya Tevrat, Hz. Davud(a.s.)’a Zebur, Hz. İsa (a.s.)’ya İncil verilmiştir. Tarihbu dönemi ikibin beş yüz yıl olarak tespit etmektedir.Üçüncü dönem veya devre ise Kur’an-ı Kerim çağıdır.Kur’an Mecid çağı ise Hz. Muhammed (a.s.)’eKur’an’ın indirilişi ile başlamış, bin beş yüz yıla yakınbir süredir devam etmekte, kıyamete kadar da sürüpgidecektir.Sözünü ettiğimiz üç tarihî dönemin coğrafyadakikarşılığı veya mekânî boyutu ise üç medeniyet coğrafyası,üç kültür havzası, başka bir ifadeyle üç hayat tarzışeklinde karşımıza çıkmaktadır.Bunlardan birincisi uzak doğu medeniyeti ve kültürhavzası olup, orada bir takım kutsal metinler hayatıderinden etkilemektedir.Veda’lar, Puruna’lar, Avasta’lar, Hinduizm’in,Brahmanizm’in, Budizm’in vb. diğer Konfüçyüs ve Şintoizmgibi dinlerin temel kaynaklarını oluşturmaktadır.Bir kısım araştırmacı ve bunlar arasında Büyükİslam Bilgini Muhammed Hamidullah Puruna’ların,hatta Vedaların Hz. İbrahim (a.s.)’e verilen sahifele-< 16TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


in bozulmuş şekilleri olabileceğinibelirtmektedir. Dolayısıyla SahifelerDöneminin ilahi mesajları uzakdoğu dinlerinin ve medeniyetinintemel unsurları olabileceği düşünülebilir.Purunalar da öyle pasajlarvardır ki orada Hz. Muhammed(a.s.)’in geniş ve ayrıntılı biçimde,nerede ve ne zaman, nasıl gelipmesajını insanlığa sunacağı tarif vetavsif edilmektedir.İkinci dönem olarak tavsif ettiğimizkitaplar çağı bugün yeryüzününbatısında yerleşen insanlarındin ve hayat tarzlarının, medeniyetve kültür dünyalarının aslını oluşturmaktadır.Kur’an’da Ehl-i Kitap olarak vasıflandırılanbu insanlar uzak doğudinlerinin Politeist anlayışlarındanbiraz daha uzaklaşarak teslis inancındakarar kılmışlardır.Kur’an-ı Kerim çağı olarak nitelendirdiğimizüçüncü devreyi iseMüslümanların yaşadığı coğrafyakarşılık vermektedir. Bin beş yüzyıldan beri Mekke manevi metropollüolarak yeryüzünde görkemlibir medeniyet kuran, kendilerinehas yaşam tarzları olan ve kültürdünyaları uzak doğulu ve batılı insanlardanfarklı olan Kur’an Mesajınınsahibi bu insanlar, şirkin hertürlüsünden uzak bir inanç dünyasınasahiptirler ve bunlar dünyadaTevhidi hayat tarzlarının temel unsuruolarak kabul etmişlerdir.Beşeri coğrafya olarak, bugünaltı milyar insan varsa yeryüzünde,bunun iki milyarı doğuda, iki milyarıbatıda, iki milyarı da dünyanınortasında İslam coğrafyasında hayatsürmektedir. Genelde dünyada şuveya bu tarzda ilahi hükümranlıkgörülmektedir. Ancak yeryüzündeasıl ilahi iradeyi temsil edenler Hz.Muhammed’le (s.a.v.) birlikte olan,bugün ve yarın O’nunla beraberolanlar, olacak olanlar, Kur’an mesajına kulak veriponu hayat tarzı olarak seçenlerdir.Kur’an-ı Kerim’le birlikte yeryüzünde yepyeni biryaşam şekli kendini göstermiştir. Her alanda yeni veihtişamlı, göz kamaştıran bir medeniyet husule gelmiştir.Bir medeniyetin baş mimarı, kurucusu, tek yöneticisi,Allah adına, bütün insanlığın rehberi Hz. Muhammed(s.a.v.)’dir.HZ. MUHAMMED’İN KİMLİĞİ1. MedeniyetRahmet, merhamet, muhabbet, meveddet peygamberiHz. Muhammed (s.a.v.) her şeyden önce bir Medeniyetkurucusudur. O medeniyetin bir ırkın değil, insanlığınortak malı olduğunu göstermiştir. Medeniyetbütün insanlığı, dil, görenek, gelenek ve töreleriylekucaklayan yaşam tarzının adıdır. Medeniyet birdenfazla, çok sayıda halkın, ırkın ortak irade beyanıdır.Sadece Türk’ü, Arab’ı, Fars’ı değil, pek çok kavmi biraraya toplar.Hz. Muhammed (s.a.v.) milletle medeniyeti, ırklatoplulukları tek bir amaçta, aynı yaşama biçiminde,ortak akıl ve irade de birleştiren tek örnektir.O’nun için bir Amerikalı araştırmacı insanlıktarihini etkileyen yüz etkin kişiyi belirlerken Hz.Muhammed’i (s.a.v.) en başa, birinci sıraya yerleştirmiştir.Bu tasnifte, İsac Newton ikinci, Hz. İsa (a.s.),üçüncü sırada yer almıştır.Çünkü Hz. Muhammed (s.a.v.) bütün geçmiş peygamberlerinmisyonunu ırk, kavim, kabile temelindedeğil, inanç, ahlak, erdem temelinde kalıcı bir biçimdeinşa etmek için Kur’an mesajıyla yola çıkmıştır.O’nun peygamberliğine yetim olması, hikmetli davranışlarınsahibi bulunması, ticaretle meşgul olması,orduları komuta etmesi, yürütme, yönetim erkini birleştirenbir devlet başkanlığı yetkisine malik olması,evet, O’nun risaletine, nübüvvetine, mesajına ayrı biranlam katıyor, görkemli bir katkı sağlıyor.2. Yetim OlmasıHz. Muhammed (s.a.v.) sevimli, daima mütebessim,çevresine pozitif enerji yayan güler yüzlü bir yetimdi.Allah Teala bir yetimden insanlık tarihinin en yüce,en değerli misyon adamını beşeriyete sunarken insanlaraen büyük ibret, hikmet, adalet, demokrasi dersinide veriyordu.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 17 >


İnsanlık için üstün, zor görevlersadece soylular işi değildi. İnsanlığınen alt kademesinden birisininnasıl en üst makamda insanlığa hizmetiçin ortaya çıkıp, kamu hizmetiifa edebileceği gösteriliyordu.O’nun emin, güvenilir olmasıhayatın bütün alanlarını kucaklıyordu.Fakat emin, güvenilir bir tüccarolması ise özel bir anlam taşıyordu.Bugün çokça söz edilen girişimahlakının, teşebbüs hürriyetinin ilkeleriniO, on beş asır önce bütüninsanlığa uygulamalı bir tarzda ilânediyordu.3. Tüccarlığı ve EkonomiEkonominin temellerinin serbestlikilkesi olacağını, tekelleşmenin vehaksız kazancın ise zulüm olacağınıortaya koyarak, Müslüman tüccarlarıncesur, güvenilir ve hesabını iyibilen bir kimse olmasını açıkça beyanediyordu.4. BilgiHz. Muhammed (s.a.v.) hikmet,ilim, edep, ahlak abidesi, bilgi hazinesi,bir ilim şehriydi. O’nunsünnetinde, yaşam tarzında, verdiğimesajda, bilgi asla bir çıkar,menfaat, iktidar, güç aracı değildi.Bilgi, zulmü ortadan kaldırmak,herkesin refah, mutluluk içerisindeyaşamasını sağlamak gayesiyle kullanılmasıgereken bir alet, anahtarkonumunda idi. Bilgi amaç değil,araçtı.5. Devlet Başkanlığı, Yönetim TarzıO, ordulara, savaşlara komutanlıketti. Kurduğu devlet on yıldaiki milyon kilometre kare toprağayayıldı. Bu zaman zarfında dokuzbüyük savaşta sadece 138 şehit verdi.Karşı taraftan ise 216 düşmanöldürüldü. Merhamet, meveddetPeygamberinin, risaletinin hayatayansıması böyle tezahür etmiştir. Savaşları bile rahmetdenizine dönüştürüyordu.Hz. Muhammed’in (s.a.v.) belki en fazla göze çarpan,dikkat edilmesi gereken yönü O’nun devleti yönetimtarzı idi. O asla bir hükümdar, kral gibi davranmadı.O hiçbir zaman, sultan peygamber olmadı. O,kul peygamber oldu.Devlet Başkanlığını hiçbir zaman bugün anlaşılanmanada öne çıkarmadı. Mülk ve saltanatı yeğlemedi,adaleti, fazileti, hukuku, vicdanı daima yeğledi, örnekbir yönetim tarzı sergiledi.HZ. MUHAMMED (S.A.V.)’İNRİSALETİNİN MESAJININBAZI ÖZELLİKLERİ1. Kur’an ÇağıHz. Muhammed (s.a.v.) risalet, nübüvvet görevinebaşladığında kırk yaşında idi. O, Hira dağındaKur’an’ın ilk ayetlerini Cebrail (a.s.) vasıtasıyla Rabbindenaldığında İslâm Medeniyetinin temeline ilkharç konuyordu. Kur’an çağı başlıyordu. Bu hareketbir medeniyet, bir gençlik hareketi idi. İlk Müslümanlarınen yaşlısı 38 yaşında ki Hz. Ebu Bekir (r.a.)’dir.2. Kur’anYüce Allah, elçisine kelamı, fermanı, hitabı olanKur’an’ı armağan etti. Kur’an, Allah’ın insanlığa en büyüklütuf ve ihsanıdır ve bugün beşeriyetin en kutlu,en değerli manevi mirası ve hazinesidir. Kur’an hayatsuyudur, ışıktır, nurdur, yegâne eğitim aracı olarak,gerçek mürşit, hakiki, en anlamlı rehberdir. Kur’an,hukuk konularını içerdiği gibi, ibadet, ahlak esaslarınıda ihtiva eder. O hem bir dua kitabı, hem de zikir, tefekkür,hikmet, emir ve davet kitabıdır.3. İlkelerKur’an, İslâm medeniyetinin ana kaynağı, yegâne düsturudur.Müslümanların hayatına yön ve nizam verdiğigibi bütün insanlık tarihine de yön ve nizam vermiştir.Kur’an’ın gelişinden itibaren insanlık tarihineKur’an çağı dememiz boşuna değildir. Bugünkü insanlıkmedeniyetinin bu hale gelmesinin en büyük amiliKur’an’la başlayan hayat tarzıdır.Kur’an tebliğcisi ve uygulayıcısı son örnek RahmetPeygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) : “Bilgininsermayesi, aklın dinin esas olduğunu, zikrin arkadaşı,< 18TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Ayrıca; Fetih Suresinin 209. ayetinde, O’nunla birlikteolanların kâfirlere karşı çetin, kendi aralarındamerhametli olacaklarını açıklıyor. Duha ve İnşirah sureleriHz. Peygamberi bize hatırlatıyor.Bu gün Müslümanlar O’nun risaletinin, mesajınınkıymetini daha iyi anlıyorlar, Kur’an okuyarak, sünnetinesadakatlerini izhar ederek, siyerini hem surette,hem de sirette özümseyerek, Müslümanca yaşamanıntadını çıkarıyorlar.11. İsimlerde Hz. PeygamberGünümüz Müslümanları erkek çocuklarının isimleriniMehmet, Mustafa, Ahmet. Kız çocuklarının isimlerinide Emine, Hatice, Ayşe ve Fatma koyarak O’na olansevgilerinin ve saygılarının güçlü yansımasını ortayakoyuyorlar.12. Hayat Tarzı Hiç DeğişmediHz. Muhammed (s.a.v.)’in hayat tarzı, hayat standardıhiç değişmedi. Peygamberlik görevini aldığı andanasıl yaşıyor idiyse, 23 sene sonra aynı şekilde yaşıyordu.Herkesin hayat standardı değişti, ama O’nunki asla değişmedi. O, Ümmetindenen sade, en basit hayat süren birgaribin, bir fakirin hayat standardıüstüne kendi hayat seviyesini çıkarmadı,onlardan üstün ve zengincebir hayatı asla olmadı.O’nun hayatına hâkim olan ikihusus: Sadelik ve samimiyettir. O,giyimde, kuşamda, yemede, içmede,yürümede, oturmada, kalkmada,gülmede, ağlamada, uyumada, yatmada,uyanmada, konuşmada hiçbirzaman itidal ve istikamet dışına çıkmamış,hep örnek tavırlar sergilemiş,ümmetine sünnetini bırakmıştır.Üstün ahlâkı, yaratılışı, fıtratıgibi tertemiz olan Hz. Muhammed(s.a.v.) vakarlı ve çok mütevazı idi.Faziletin dört unsuru O’nun hayatınındört vazgeçilmez sütunu idi.Bunlar hikmet, şecaat, iffet ve adalettir.O, şöyle buyurdu:“Kolaylaştırın, güçleştirmeyin. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin.”“Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah’ın gazabı,öfkesi de anne ve babanın öfkesindendir.”“İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur.Eğer bozuksa, bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O kalptir.”“Rabbinize karşı gelmekten sakının, namazınızı kılın, orucunuzu tutun,zekâtı verin, itaat edin. Böylelikle Rabbinizin cennetine girersiniz.”“Kim bana itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur.”Hz. Muhammed (s.a.v.)’in mesajı budur.Allah’a ve Resulüne samimiyetle inkıyat ve teslimiyettir.TDV< 20TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Çin-Sincan Uygur Özerk Bölgesidin görevlilerinden oluşan yaklaşık26 kişilik bir heyet 22-24 Şubat2011 tarihlerinde ülkemizde incelemelerdebulundular. Heyet Vakfımızıda ziyaret ederek Vakfımızfaaliyetleri hakkında bilgi aldı.Heyete Vakfımız faaliyetlerihakkında bilgi veren SüleymanNecati Akçeşme, Türkiye DiyanetVakfının 1975 yılında kurulduğunuifade ederek, “Türkiye DiyanetVakfının amacı İslâm dininin gerçekhüviyeti ile tanıtılmasında, toplumundin konusunda aydınlatılmasındaDiyanet İşleri Başkanlığı’na yardımcıve destek olmak, gereken yerlerdecami yapıp donatmak, fakir hastalariçin tedavi kurumları açıp işletmek,zekat, fitre gibi Müslüman vatandaşlarımıztarafından yapılacak yardımlarışartlarına uygun olarak toplumdakiihtiyaç sahiplerine intikal ettirereksosyal yardım ve hizmeti geliştirmektir.”dedi.Türkiye Diyanet Vakfının önceliklihizmet alınlarının başındaDiyanet İşleri Başkanlığı hizmetlerinidesteklemek olduğunu belirtenSüleyman Necati Akçeşme“Türkiye Diyanet Vakfı, kuruluşamacının gereği Diyanet İşleri Başkanlığıhizmetlerine önemli ölçüdedestek sağlamaktadır. Diyanet İşleriBaşkanlığı’nın genel bütçeden karşılanamayanihtiyaçları Türkiye Diyanet Vakfı’nca imkanlarölçüsünde karşılanmaktadır. Vakıf, Genel Merkezve 962 şubesi ile Diyanet İşleri Başkanlığı Merkeziile bütün müftülüklerin, hizmet binası, büro mefruşatı,demirbaş, araç ve kırtasiye vb. hizmete yönelik tüm ihtiyaçlarıimkanları ölçüsünde karşılanmaktadır.” dedi.Türkiye Diyanet Vakfının eğitim faaliyetlerini deanlatan Akçeşme “Maddî imkânı zayıf olan gençlere,yurt içi ve yurt dışı öğrenimleri sırasında karşılıksızburslar vermek suretiyle yardımcı olmak Vakfımızın enönemli faaliyet konularından biridir. Vakfımız tarafındanilk defa 1975 yılında burs verilmeye başlanmıştır.Türkiye Diyanet Vakfı yurt içinin yanı sıra, özellikleTürk Cumhuriyetleri ve Topluluklarından gelen Türkve Müslüman öğrencilere de karşılıksız burslar vermektedir.”dedi.Türkiye Diyanet Vakfının önemli faaliyetlerindenbirinin de İslam Ansiklopedisi olduğunu dile getirenSüleyman Necati Akçeşme “Kurumun en önemli projesiolan Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi,ülkemiz, İslâm dünyası ve bütün ilim muhitlerine hitapeden kapsamlı bir çalışmadır. Yaklaşık 1800 ilimadamının koordinasyonu ile hazırlanan ansiklopedidetitizlikle uygulanmaya çalışılan ilke, bütün maddeleringüvenilir kaynaklara dayanması ve doğru bilgilerihtiva etmesidir. Muhteva ve bibliyografya açısındanoldukça düzeyli olan eser, yurtiçi ve yurtdışı ilim çevrelerininbüyük takdirlerini kazanmıştır. TDV İslâmAnsiklopedisi kamuoyunun doğru bilgi edinme ihtiyaçlarınıkarşılamayı hedefleyen, dinî ve sosyal bilimlerdearaştırma yapmak isteyenlerin başvurabileceğiciddi, kapsamlı ve kuşatıcı bir kaynaktır.” dedi.Türkiye Diyanet Vakfının hayri ve sosyal hizmetalanlarında da faaliyetlerde bulunduğunu dile getirenSüleyman Necati Akçeşme “Sosyal yardım konusunda< 22TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


önemli hizmetler icra eden TürkiyeDiyanet Vakfı, zekat-fitre vb. diniamaçlı yardımları gerçek ihtiyaç sahiplerineulaştırmaktadır. Vatandaşlarımızınbu amaçla yaptığı bağışlaryurt içinde ve yurt dışındaki yoksullarave felaketzedelere ayni ve nakdiyardım olarak verilmektedir.” dedi.Peygamber Efendimizin doğumgünü vesilesiyle idrak edilen KutluDoğum Haftası hakkında bilgi verenSüleyman Necati Akçeşme “Diyanetİşleri Başkanlığı ile koordineli olarakyürütülen Kutlu Doğum Haftası kutlamaları,bütün il ve ilçe şubelerimizile müftülüklerimizin iştirakiyle yapılansosyal ve kültürel etkinliklerletabana kadar yayılmış durumdadır.Ülke genelinde yürütülen Kutlu DoğumHaftası uygulamalarımız, Peygamberve O’nun sevgisi etrafındayeniden birleşme ve kaynaşmaya vesileolduğu kadar, birlikte aynı havayıteneffüs ederek topluca gönlümüzüntazelenmesine, ruhî arınmayada vesile olmaktadır.” dedi.Vekalet yoluyla kurban kesimorganizasyonu hakkında da bilgiveren Akçeşme “Diyanet İşleri Başkanlığıve Türkiye Diyanet Vakfı işbirliğiile 1993 yılından itibaren yurtiçinde ve yurt dışında vatandaşlarımızdankurbanlarını vekalet yoluylakestirmek isteyenlere yardımcı olmakamacıyla ‘Vekâletle Kurban KesimOrganizasyonu’ düzenlenmektedir.Bu kampanyaya vatandaşlarımıztarafından yoğun bir ilgi gösterilmiştir.Kurbanların bir kısmı yurtiçinde bir kısmı da yurt dışında kestirilmektedir.Kurbanlar yurt dışındaAfrika, Kafkasya, Balkanlar ve OrtaAsya’da dindaş ve soydaşlarımızınbulunduğu ülke ve topluluklardadini usullere göre kestirilerek muhtaçkişilere dağıtılmıştır.” dedi.Türkiye Diyanet Vakfının yurtdışına yönelik hizmetlerinden desöz eden Süleyman Necati Akçeşme“Türkiye Diyanet Vakfı, yapmışolduğu hizmetler ve faaliyet sahası itibarıyla bugün siviltoplum kuruluşları içinde mümtaz bir yere sahiptir.Bu faaliyet ve hizmetler içerisinde, Devletimizin ilgilikurumlarıyla işbirliği içinde yurt dışına yönelik olarakgerçekleştirilenler ayrı bir önemi haizdir. Vakfımız dünyaölçeğinde faaliyet göstermektedir. Vakfa dünyanın enücra köşesinde bulunan Türk ve/veya Müslüman ülke vetopluluklardan çeşitli talepler gelmektedir. Buna bir GüneydoğuAsya ülkesi olan Vietnam’dan Vakfımıza bazıtaleplerin ulaşmasını örnek olarak gösterebiliriz.” dedi.Vakfımızın yurt dışına yönelik olarak sunduğu eğitimhizmetlerinden de bahseden Akçeşme “Vakfımızcayurt dışında ilgili ülke kurumlarıyla yapılan işbirliğiprotokolleri çerçevesinde ilahiyat fakülteleri ve ilahiyatliseleri açılmıştır. Bu meyanda, Azerbaycan’da 1 İlahiyatFakültesi ve 1 İlahiyat Lisesi (Bakü Türk Lisesi),Kırgızistan’da 1 İlahiyat Fakültesi, Bulgaristan’da SofyaYüksek İslam Enstitüsü ile Rusçuk, Şumnu ve Mestanlıİlahiyat Liseleri, Romanya’da Kemal Atatürk UlusalKoleji açılmış olup, bu eğitim kurumlarımızın iaşe, ibate,cari giderleri, Türkiye’den gönderilen öğretmenlerinücretleri vs. bütün masrafları Vakfımızca karşılanmaktadır.”dedi.Türkiye Diyanet Vakfı tarafından bir üniversitekurulduğundan söz eden Süleyman Necati Akçeşme“Milletimizin geçmişten devraldığı tarihi mirası ve bumirasla ilgili sorumluluklarını dikkate alarak, yüklendiğimisyon gereği ülkemizin, dost, kardeş ve akrabatopluluklarının bilim, kültür ve sanat hayatına katkıdabulunmak, bölgenin her açıdan ilerlemesine yardımcı olmakamacıyla ‘İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi’ adıyla birüniversite kurmuştur. Üniversite, Edebiyat Fakültesi, İktisadive İdari Bilimler Fakültesi, Eğitim Fakültesi, SağlıkBilimleri Fakültesi, Yabancı Diller Yüksekokulu, SosyalBilimler Enstitüsü ve Sağlık Bilimleri Enstitüsündenoluşmaktadır.” dedi.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 23 >


Peygamberimizin doğumunun 1440’ıncı gecesidolayısıyla düzenlenen “Dost İslama HizmetÖdülleri” sahiplerini buldu.Bu yıl 7. kez düzenlenen “Dost İslama HizmetÖdülü”, “Türk Edebiyatında Na’tlar” ve“Divan Şiirinde Na’t” isimli eserlerinden dolayıyazarımız Prof. Dr. Emine YENİTERZİ ve “Memoriesof Muhammad: Why the Prophet Matters”adlı kitabıyla Prof Dr. Omid SAFİ’ye verildi.İstanbul Kongre Merkezinde, İstanbul BüyükşehirBelediyesi, Şişli Belediyesi ve NefesYayınları’nın desteğiyle CenanEğitim Kültür ve Sağlık Vakfı,Türk Kadınları Kültür Derneği ileAltay Kültür Sanat Eğitim Vakfıncadüzenlenen “Dost İslamaHizmet Ödülleri” töreninde konuşanDiyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Mehmet GÖRMEZ, bu yılkitörenin konusunun “Osmanlı PadişahlarınınPeygamber Sevgisi”olduğunu vurguladı.< 24TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Prof. Dr. Mehmet Görmez,bu başlığın tarihi, farklı bir bakışaçısıyla okumayı önerdiğinedikkati çekti. Kimilerinin tarihisadece kendi açılarından elealdığını vurgulayan Prof. Dr.Mehmet Görmez, şöyle konuştu:“Bazıları tarihimizi sadecekılıç, mızrak üzerinden, bazılarıtop tüfek ve savaş üzerinden, bazılarısadece eğlence ve zevk sefaüzerinden, hatta bazıları da dahaileri giderek, ortaçağ oryantalizmininharem fantezileri üzerindenokuyor. Ama bu geceki başlık,tarihimizi Allah’ın sevgilisininsevgisi üzerinden okumamız gerektiğinisöylüyor.Bizim medeniyetimiz muhabbettenMuhammed’i ayırmayanve yoğuran bir medeniyettir. ‘Kut-lu Doğum Haftası’ başlığı altında son yıllarda düzenlenenbu etkinliklerin amacı, anmaktan anlamayageçmektir. Mühim olan ecdadımızdan aldığımızpeygamber sevgisini yeni nesillere aktarmak veHz. Muhammed’i örnek almaktır. Biz onun sünnetinikalbimizde yaşamalıyız.”Prof. Dr. Mehmet Görmez, gecenin konusununTürk milletinin atalarının ve yöneticilerininpeygamber sevgisini ortaya koymak adına büyükönem taşıdığını belirtti.Türk Kadınları Kültür Derneği Başkanı CemalnurSargut ise geceye Türkiye’nin her kesimindeninsanın katıldığını, birlik ve beraberlikmesajı verdiğini ifade ederek, “Bu tevhid anlayışınınülkemizin her tarafına yayılmasını niyaz ediyorum.El ele vererek inşallah en güzel İslam ülkesiolduğumuzu bütün dünyaya gösterelim. Bu gecebu isteğin küçük bir örneğidir sadece” dedi.Gecede, Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ’e ve yazarİskender PALA’ya 2. Abdülhamit’in torunlarındanAdile Nail OSMANOĞLU TARS tarafındanbir şilt takdim edildi.Vakfımız Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi bugüne kadaryayıncılık sektörüne yaptığı katkılardan dolayı; 1995 Yılında, Türkiye Yazarlar Birliği’nce “KAMU YAYINCISI” dalında,yılın yayıncısı ödülüne, 1995 Yılında, Türkiye Yazarlar Birliği’nce “ÇOCUK EDEBİYATI” ödülüne, 1995 Yılında, Türkiye Yazarlar Birliği’nce “Vakıf Müesseseleri” adlı yayınıile “ARAŞTIRMA” ödülüne, 1995 Yılında, Türkiye Yazarlar Birliği’nce “Tuna Nehri Konuşsaydı” adlıyayını ile “GEZİ” ödülüne, 1995 Yılında, Türkiye Yazarlar Birliği’nce “Türkiye’nin Batılılaşması veMilli Meseleler” adlı yayını ile “FİKİR” ödülüne, 1995 Yılında, Türkiye Yazarlar Birliği’nce “Peygamberler Tarihi” adlı yayınıile yazarımız rahmetli M.Asım KÖKSAL, “YILIN KÜLTÜR ADAMI”ödülüne, 1996 Yılında, Türkiye Yazarlar Birliği’nce “Aydınlanma Üzerine Bir Derkenar”adlı yayını ile “FİKİR” ödülüne, 2001 Yılında, Türkiye Yazarlar Birliği’nce “Sultaniyegah İstanbul” adlı yayınıile “DENEME” ödülüne, 2009 Yılında, Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği(ESKADER)’nce, “KAMU YAYINCISI” dalında, yılın yayıncısı ödülüne,layık görülmüştür.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 25 >


1. Mekke’nin Ekonomik YapısıKur’an Hakim’in Mekke’de inmeye başlayan ilk ayetlerindeekonomiden bahsetmesi garipsenecek bir durumdeğildir. Ekonomi, Mekke şehir devletinde işgal ettiğiyeri, insan topluluklarının zamanın ve mekânın herkesitindeki yaşam şekillerinde aynı tarzda işgal eder.Ekonomi dün olduğu gibi bugün de insan toplumundaönemini korumaktadır. Mekke şehir devletini insanlığınbir örnek yaşam şekli olarak değerlendirmek veilk önen ayetlere Kur’an’la birlikte oluşturulacak imantoplumunun ilk numunesine gönderilen ilahi mesajlarolarak bakacak olursak, karşımıza çıkan tabloda görülenlerşunlardır:Mekke toplumu ticaretle uğraşıyor, fakat çok cidditoplumsal ve ekonomik eşitsizlik içinde kıvranıyordu.Allah Teâlâ yeryüzünde tevhit inancına dayalı, ibadet,ahlak ve çeşitlik ilkelerini esas alan toplum düzeni kurmairadesini Mekke’de tezahür ettirdi. Bunun için önceMekkelilerin şirk düzenine hücum edildi, arkasındanyeryüzünde insan toplumları arasında en büyük bölücülükve eşitsizlik olan sosyo-ekonomik yapıya karşıtaarruza geçildi. Biri imanî, diğeri sosyal-ekonomikalanda yeniden yapılanmanın ilk işaretleri verilmeyebaşlandı. Bir yandan iman planında, diğer yandaniman planında, diğer yandan içtimai-iktisadi plandabütün insanlığa örnek olacak modelin inşa malzemeleriKur’an’da bütün açıklığı ile yer almayabaşladı. Aslında Mekkelilerin şahsındabütün insanlığa hitap ediliyordu.Mekke çok gelişmiş ve zengin birticaret şehriydi, orada oluşmuş birsosyal tabakalaşma mevcut idi. Üstgrup zenginler ve güç sahipleri altsınıfı oluşturan köleler ve ücretlilerisömürüyor, hileli ticaret ve parasalyolsuzluklarla zenginliklerini ve güçlerinisürekli artırıyorlardı. Bunlardagörülen bariz vasıflar; bencillikleri,yardımlaşma hissinden yoksun oluşları,tahakküm zihniyetiyle alt gruplarıezme arzuları, mallarıyla, oğullarıylave israfıyla övünmeleri vb. gibibütün mütegallibe ve hakim sınıflardagörülebilen gayri insani ve gayriahlaki davranışlardı.Allah Teâlâ Kur’an Mecid’de bunlarıntavırlarını şiddetle zemmetti:“(Mal ve evlat) çoğaltma yarışısizi oyaladı. Nihayet kabirleri ziyaretettiniz (kabre girinceye kadar malattırmaya çalıştınız). Hayır! Yakında(hakikati) bileceksiniz. Yine ha-< 26TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


yır! Yakında bilecekseniz.! (Tekasür,102/1-4)“Mal toplayıp onu tekrar tekrarsayan, insanları arkadan çekiştirip,kaş göz hareketiyle alay edenlerin(hümeze ve lümezenin) vay haline!Malının, kendisini ebedi yaşatacağınısanır.Hayır, andolsun ki o, Tamu (cehennem)yaatılacaktır…” (Hümeze,105/1-4)2. Ekonomide AmaçAllah Teâlâ, yaratıp dünyaya gönderdiğive emrine bütün maddî vemanevî imkânları tahsis ettiği en şereflivarlığı, insanın mal, mülk, zenginlikve servet sahibi olmasına aslakarşı değildir. Tam aksine o, fazl, lütuf,ihsan olarak değerlendirilen malsahibi olmaya teşvik edilmektedir.Cuma suresi 10. ayetinde Allah’ınfazlından, nasibinden aranılması tavsiyeedilmektedir. Geçmiş peygamberlereve ümmetlerine verilen sayısıznimetler hatırlatıldıktan sonra,yeryüzünün bütün nimetleri insanınemrine amade kılınmıştır. Ancakzenginliğin, mal, mülk ve servetinkötüye kullanılması araç olmaktançıkıp, amaç haline gelmesi, insanınyücelmesini, onun yüksek değerlereyönelmesini, yeryüzünde adaletli vedüzgün bir toplum kurmasını engeller.Servet böylece bu dünyanınhedefi, adi bir parçası durumunagelir; kavga, ihtilaf ve savaşların başsorumlusu olur. Dünyanın zenginlikkaynakları olan kadın, evlat, altın,gümüş, hayvan ve tarımsal ürünler,dünya hayıtının geçici faydalarınısağlayan şeylerdir. Bunların amaç vegaye edinilmeye değer yanları yoktur,bunlar hayatın bayağı unsurlarınıteşkil ederler. Âl-i İmrân 3/14. ayetindebelirtildiği gibi ebedi hayatınbütün güzellikleri Allah’ın katındadır.İnsan, servetin kendisine ait olduğunu,onda bir başkasının hakkıolmadığını düşünür. Oysa kazanılan servetin tümüinsana ait değildir, onda başkalarının da hissesi, payı,hakkı vardır. Mearic 70/24 ve 25. ayetlerinde bu hususaçıkça ifade edilir.“Onların mallarında yoksulun ve muhtacın belli birhakkı vardır.”İnanç toplumunun oluşmasında yardımlaşmaya,infaka, sadakaya, karşılıksız borç vermeye büyük özengösterilir. Bakara suresinin 260. ayetinden itibaren 274.ayetine kadar olan ilahi ifadelerde Allah için harcamanın,yardımlaşmanın, sadaka vermenin hikmeti ve önemiısrarla vurgulanır. Çünkü zenginlerin ihmalkârlığıtoplum düzeninin adaletli işlemesini engeller ve çöküşegiden yolu açar.3. Temel Ekonomik Kural: Faiz Yasağı, Zekât EmriAllah Teâlâ, sosyal adaletli ve sağlıklı bir ekonomikdüzene sahip toplumun oluşması için faizi yasaklamış,zekâtı farz kılmıştır. Toplumun selameti adaletin herkeseeşit olarak dağıtılması için faizin yasaklanmasızorunlu idi. Bakara suresinin 275 ve 276. ayetlerindealışverişin helal, faizin haram kılındığı beyan edilmektedir.Kur’an dilinde faize “riba” denir. Riba fazlalık,artık demektir.Sistem olarak faizin yer aldığı bir toplum düzenihenüz tam anlamıyla istenen düzeyde mükemmel halegelmemiş demektir ve mükemmel bir toplum düzeniortaya koymayan millet ve topluluklardan da faizkalkmayacaktır. Din ve inanca bağlı ahlakları yükselmemiş,sosyal yardımlaşma ve dayanışma sadece sözdekalmış, sosyal yapıları kuvvet ve tahakkümden kurtulupkardeşliğe varamamış toplumlar faizden kurtulamazlar,kurtulmadıkça da gerçekten Allah rızası olanahlak olgunluğunu ve sosyal düzen sağlamlığını bulamazlar,kamu yararı ile kişisel çıkarların çatışmasınıortadan kaldıramazlar… Herhangi bir toplumda faizsizyaşanamayacağı inancı yayılmaya ve faizin meşru olduğunaçareler aranmaya başlandı mı, orada çöküntüve çözülmeler baş göstermiş ve cahiliyet devrine doğrudönüş başlamıştır. “Zaruretler, mahzurluyu mubah kılar”kuralınca zahmetler, mubah görme kapısını açar.Bugünkü insan toplumlarının riba devrinden kurtulabilmesi,ciddi ve sağlam bir toplum düzeni kurmalarınabağlıdır. Fakirlik azalıp sosyal yapıdaki düzelmeilerledikçe faizler kendiliğinden düşecek ve bir güngelip ortadan kalkacaktır. Fakat faiz devam ettikçe deservetler bir gün gelip ortadan kalkacaktır. Fakat faizdevam ettikçe de servetler tekelleşmeden kurtulmayacakve fakirlik, yoksulluk azalmayacaktır. Geneldewww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 27 >


günümüz dünyasında faizin ortadan kaldırılması birideal olarak düşünülmeye başlanmış ise de, doğrusuhal-i hazırdaki eğilimler henüz tam anlamıyla ortadankaldırılması değil, aşağı çekilmesi konusunda yoğunlaşmaktadır.İşte bütün dünyanın henüz gerçekleştiremediğibu ideal düzen Allah tarafından İslâm toplumdüzeninde gerçekleşmişti. Bu suretle, Kur’an ve İslâmdini hal-i hazırdaki bütün beşeriyete en yüksek birtekâmülün ilhamını sunan bir aydınlık kitap, bir ilahikanun olduğunu ispat etmektedir.Toplumun ekonomi düzenini güven altına almakiçin hayır yolunda infakı genelleştiren toplumlar fakirliği,yoksulluğu ortadan kaldırmayı en önemli hedefsayarlar. Bunun aksine mal bölüşümünde, servet tekelleşmeile fakirliğin yaygınlaşmasını amaç edinirler (M.Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, C. 2, s. 239-240).Birbirine saygılı fertlerden oluşan mutlu bir toplumunteşkiline büyük bir engel olan faiz;1. İnsanın malını karşılıksız almaktır.2. İnsanları çalışıp kazanmak ve üretim ile meşgul olmaktanuzak tutmaktır,3. İnsanlar arasında ihtiyaca göre karz-ı hasen denilenborç alıp vermek suretiyle iyilik suretiyle iyilik veyardımlaşmayı önlemektir,4. Zenginlere fakir, fukara ve yoksullardan fazla malaktarma imkânı sağlamaktır ki, bu Rahman ve Rahimolan Allah’ın rahmetine aykırı düşer. Özetleifade etmek gerekirse faiz, bedelsiz, karşılıksız, risksizartı gelir elde etmek, kazanç sağlamaktır ki, buyasaklanmış ama alış-veriş, ticaret, mal mübadelesihelal kılınmıştır. Toplum fertleri karşılıklı rıza ilemeşru yollardan kazanarak hem toplumlarının refahı,hem de kendi refahları için çaba sarf edeceklerdir.İslâm inanç toplumunda faiz yasaklanırken toplumfertlerini birbirlerine bağlayacak, zenginlerle fakirlerarasında bir köprü oluşturacak zekât farz kılınmıştır.Kur’an’da zekât tabiriyle birlikte sadaka, infak tabirleride geçer. Sadaka daha genel olup hem farzı, hem denafileyi kapsar. Tevbe suresinin 60 ve 103. ayetlerindesadaka tabiri kullanılır ve buralarda farz zekât kastedilir.Zekât kelimesi Kur’an’da 32 (otuz iki) defa zikredilir.Bu kullanış, konunun önemini ortaya kor.İslâm’ın bir köprüsü, bir geçidi olan zekât İslam binasınınikinci esasını oluşturur. Dinin, iman ile temeliatılıp, namaz ile direği dikildikten sonra, geçilecek mühimbir geçidi vardır ki, zekât o geçidi sağlayacak birköprü olmak üzere kurulacaktır. Çünkü dünya ve ahirettekorunmak için inşa edilecek olan görkemli İslâmbinasının dünyadaki darü’l-İslâm,İslâm yurdu, ahiretteki darü’s-selam,esenlik yurdunun yapımı için bir takımmali masraflar vardır ki, bunlarmali ibadetler ile yapılacaktır ve bununen zaruri ve en önemlisini zekâtteşkil eder. Toplumun hakiki bir ibadetbirliği içinde olması, gerçektenfakir ve kimsesizlerin gözetilmesi,zekât ve fıtır sadakaları ile zenginlerve fakirler arasındaki uçurumun kapatılarakbir sevgi bağının kurulması,-bunun da, Mevlâ’nın Allah Teâlâolduğunu benimseyen bir duyguve iman ile, büyük bir görevdir. Bubağlamda zekât, Müslüman’ı beşeridüşüklük ve zaaflardan ilahi vekilliğe,halifeliğe yükselten bir geçittir,köprüdür. Zekât, sosyal yardımlaşmave dayanışmayı en yüksek noktadagerçekleştiren farz ibadettir. O,zenginle fakir arasında uzanmış birköprüdür. Doğru ve makul olan; üstgelir gruplarından alt gelir gruplarınaakışın sağlanmasıdır. İlâhi sistembunu gerektirmektedir. Beşeri sistemlerise tam tersi bir uygulamaylaalt gelir gruplarından üst gelir gruplarınamalî akışı uygulamaktadır.İslâm, iman toplumunda tarihinseyri içerisinde faizle zekât arasındaters orantılı bir gelişme olmuştur.Toplumun mali değerleri arasındafaiz yaygınlaşırken, zekât ferdileşmiş,bazı zenginlerin uyguladıklarıihtiyarî bir ibadet haline gelmiştir.Zekâtı asıl amacına, hikmet ve gayesineuygun tarzda faydalı hale getirmek,sosyal tabakalar arasında köprüvazifesi ifade edebilmesini sağlamakiçin Hz. Peygamber dönemindekiuygulamaya, Hz. Ebu Bekir, Hz.Ömer devirlerindeki tatbikata geçilmesindezaruret vardır. Tevbe suresinin60 ve 103. ayetlerindeki hükümleringünün şartlarına uygun şekildeyorumlanıp tatbike konulmasındaiman toplumunun bugünü ve yarınıiçin büyük yararlar vardır.TDV< 28TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


<strong>HACI</strong> <strong>BAYRAM</strong> CAMİİ<strong>Mevlid</strong> <strong>Kandilinde</strong>İbadete Açıldı...Hacı Bayram Cami ve ek binası, Hz. Muhammed(SAV)’in doğum günü olan <strong>Mevlid</strong>Kandili’nde Büyükşehir Belediye Başkanı MelihGökçek’in ev sahipliğinde, bakanlar, Diyanet İşleriBaşkanı, milletvekilleri, bürokratlar ve yurdun dörtbir tarafından gelen binlerce vatandaşın katılımıylaibadete açıldı.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 29 >


Sabah saatlerinden itibaren, yenilenmişhalini görmek için camiye akın eden vatandaşlar,açılış öncesi 4 bin 500 kişi kapasitelicamide şükür namazı kıldı. Gül kokularıylayıkanan camide ziyaretçiler günboyu okunan ilahiler ile karşılandı, vatandaşlaragül suyu ikram edildi.Hacı Bayram Camii’nin orijinal kısmını,tarihi dokusunu yeniden ortaya çıkaracakşekilde restore eden Ankara BüyükşehirBelediyesi, 1970’li yıllarda inşa edilenek binayı da yıkarak, yeniden modern,geniş ve bütünlük oluşturacak bir şekildeinşa etti.Tarihi dokusu yeniden ortaya çıkarılanve yenilenen yapısıyla ibadete açılan,yaklaşık 600 yıllık tarihi Hacı BayramCami’nin açılışına; Başbakan YardımcısıCemil Çiçek, İçişleri Bakanı Beşir Atalay,Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay,Devlet Bakanları Faruk Nafiz Özak, FarukÇelik, AK Parti Genel Başkan YardımcısıAbdülkadir Aksu ve Hayati Yazıcı, Diyanetİşleri Başkanı Prof.Dr. Mehmet Görmez,Ankara Büyükşehir Belediye BaşkanıMelih Gökçek, Ankara milletvekilleri, bürokratlarve yurdun dört bir yanından gelenbinlerce vatandaş katıldı.Açılış öncesi konuşma yapan BüyükşehirBelediye Başkanı Melih Gökçek, 17 yıllıkbelediye başkanlığını Hacı Bayram VeliCami ve civarını yeniden düzenlemeyi düşünerekgeçirdiğini söyledi.Yaklaşık 9 ayda 1600 kişilik caminin 4bin 500 kişilik bir kapasiteye çıkarıldığınıanlatan Başkan Gökçek, cami çevresindeyapılacakları şöyle sıraladı:“Hacı Bayram Camii’nin değişik yerlerdegirişi var, buralara giriş kapısı yapılacak. Kitapçılaralt kısma taşınıp boşalan yerler öyleyıkılacak. Alt kısmındaki geniş alan dev birrekreasyon alanı olarak düzenlenecek. Kaleninaltındaki tiyatro da yeniden ortaya çıkacak.Cami arkasına 1200 araçlık otopark inşa edilecek,bunun yanı sıra 3 bin kişilik bir konferans salonuyapılacak.”Caminin restorasyonu ile ilgili de kısa bilgilerveren Başkan Gökçek, “Bu camide teknolojininen üst seviyesi kullanılmıştır. Nevarsa en iyisini bundan sonra Hacı BayramCamii’nde yaşayarak göreceksiniz. Toplam masraf11 milyon 290 liradır, toplam yapım inşaatalanı 7 bin 184 metrekaredir, ortalama maliyetihesaplanacak olursa metrekaresi bin dolara malolmuştur” dedi.< 30TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Diyanet İşleri Başkanı MehmetGörmez de yaptığı konuşmada; evlerdenevlere sevgi köprüleri kurulmazsaşehirlerin imar edilemeyeceğinevurgu yaparak, şehirlerinruhunun merkezinin “alınların rahmanasecdede buluştuğu camiler vemabetler” olduğunu ifade ederek,“Bu nedenle; bunu gerçekleştiren BelediyeBaşkanı Melih Gökçek ve çalışmaarkadaşlarına huzurlarınızdateşekkür etmeyi vazife addediyorum. Birçok mekan çıktımeydana, özellikle kadınlar bölümleri bizi mahcupeden bölümlerdir. Hacı Bayramda yapılan bölümlerbaşka camilerde de örnek alınacak bölümler olmuştur.Kutluyorum” dedi.Ankara’da manevi mekan denildiğinde Hacı BayramVeli Camii’nin akla geldiğini söyleyen DevletBakanı Faruk Çelik, “Camiyi, dünden bugüne, bugündenyarına taşıyan, emeği geçen herkese teşekkürediyorum. Bu işi herkes yapamazdı, bu bir gönül vevefa işi” dedi.Açılışa katılan vatandaşların <strong>Mevlid</strong> Kandilinikutlayarak konuşmasına başlayan Ertuğrul Günay daşunları söyledi.“Ne kadar güzel bir gün. Anadolu’yu bize vatanyapanlardan birisinin adıyla Ankara’ya nakşedilmişbulunan bu güzel caminin restorasyonunu tamamlayıpbirlikte açılışını gerçekleştiriyoruz. Hizmet eden herkeseteşekkürlerimi sunuyorum.”Konuşmaların ardından bakanlar, milletvekilleri,Diyanet İşleri Başkanı ve Ankara Büyükşehir BelediyeBaşkanı, hep birlikte açılış kurdelesini keserek camiyigezdiler. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez,yurdun dört bir yanından gelen vatandaşlarla tıklımtıklım dolan camide cemaate öğle namazı kıldırdı.Çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek binlerce vatandaşHacı Bayram Veli Camii’nin manevi havasındakandilin de denk geldiği özel günde öğle namazınıkılmanın huzuru içerisinde birbirlerinin de kandillerinikutladılar. Camiye gelen ziyaretçilere gelenekselkıyafetler içinde maşrapalarla Osmanlı şerbeti ikramedildi.Hacı Bayram Camii’ndeki program yatsı namazındansonra Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. MehmetGörmez’in katıldığı ve dünyaya canlı olarak yayınlanankandil programı ile devam etti.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 31 >


normların ruh ve maneviyattan uzak şekildealelusul uygulandığı ve ahlaki değerlerinancak müeyyidelere bağlı olarak sergilendiğibir vitrin değildir. Aksine, sevgi vemuhabbet hislerinin, merhamet ve hürmettezahürleriyle insani ilişkilere yansıdığı biryerdir.O bize öğretmiştir ki, hiçbir insan yaşadığıtopluma kayıtsız kalamaz, inananinsan için ise yanı başında acı çeken birinsana, gözyaşı döken bir ihtiyaç sahibine,geleceğe dönük ümitlerini daha hayatınınbaharında kaybetmek üzere olan bir yetimesırt dönmek, Allah’ın rızasına, Rabbinvaat ettiği sonsuz güzellikteki cennet nimetlerineve insanın yeryüzüne gönderilişmisyonuna yüz çevirmektir. Kur’an kendinehas üslubu ile “Rabbimiz kendi üzerinemerhameti yazdı” diyerek (En’am, 6/54) insanlarınaynı şekilde birbirlerine ve çevrelerindebulunan tüm varlıklara acıma hissiyleyaklaşmalarını istemiştir.Sevgili Peygamberimizin tebliğinde yeralan merhamet vurgusu yeniden okunmayı,üzerinde düşünülmeyi ve şiddetin açtığıyaralara merhem olarak sunulmayı beklemektedir.“Merhametlilerin en merhametlisi”tarafından insanlığın son ümidi olarak gönderilenHz. Peygamber, birbirlerini sevme,birbirlerine merhamet ve şefkat göstererekbütünleşme konusunda “bir vücudun organlarındanfarksız olan” bir toplum oluşturmaklagörevlendirilmiştir. Dolayısıyla barbarlığınyaşam tarzı haline geldiği Câhiliyetoplumunu şefkat, insaf ve adalet ile tanıştıranRahmet Elçisi’nin izlediği yöntemler,belirlediği ilkeler, benimsediği tavırlar, aldığıkararlar kısacası merhameti öğretirkenharcadığı çabalar modern zamanların insanıile bir kez daha buluşturulmalıdır.Böyle bir amaca katkı sağlamakadına Başkanlığımız tarafından 2011yılı Kutlu Doğum Haftası etkinliklerininana başlığı “Hz. Peygamber veMerhamet Eğitimi” olarak belirlenmiştir.Hafta boyunca gerçekleştirileceketkinliklerde merhameti toplumumuzungündemine taşımak, şefkatiduygu dünyasından eylem boyutunageçirebilmenin yollarını konuşmak,“ancak yeryüzündekilerle merhametedayalı bir ilişki tarzı geliştirenkimsenin Rahmân’ın merhametine kavuşabileceği”konusunda bilinç oluşturmak,kısacası Hz. Peygamber’inizinde fiilî bir merhamet seferberliğininbaşlatılması hedeflenmektedir.Böylelikle televizyon ekranlarındanbilgisayar oyunlarına, anne-baba-evlatüçgeninden eşler arası iletişime,siyasetten sanata, spordan eğitimehayatın her alanında şiddetin en acıörnekleriyle yüzleşmek durumundakalan insanımız için nübüvvetinmerhamet pınarına başvurulacak;kirlenen gönüller arınacak, merhametiokulda, evde, iş yerinde, çarşıda,sokakta kısacası hayat nerede devamediyorsa orada hâkim kılacak şekildeeğitim sürecine dâhil etmenin gereğive imkânı tartışılacak ve bu çerçevedeçabalara zemin hazırlanacaktır.Bu duygu ve düşüncelerle <strong>Mevlid</strong>Kandilinizi tebrik ediyor, Sevgili Peygamberimizindoğum günü münasebetiyle,başta ülkemiz ve İslâm dünyasıolmak üzere tüm insanlığın RahmetPeygamberinin rahmet yüklü mesajlarındannasibdar olmasını Cenab-ıMevlâ’dan niyaz ediyorum.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 33 >


Dahilî SeminerlerDr. Halide Aslan (Ankara Üniversitesi)“Tanzimat Dönemi’ndeDin Değiştirme Hareketleri”3 Şubat 2011Dr. Aslan, seminerinde Ankara Üniversitesiİlâhiyat Fakültesi’nde hazırladığı doktora tezindenmülhem kitabı üzerinden Tanzimat dönemindeyaşanan ihtidâ ve irtidad olaylarının geniş bir panoramasınıçizdi. Kitabın, devletin birebir gözlemlenebildiğiyazışmalar bir başka deyişle birincilkaynak olan arşiv belgeleri üzerinden yapılmış olduğunuhatırlatan Aslan, seminerine kitabının bölümlerineparalel olan bir seyir takip ederek devametti.Aslan, öncelikle diğer dinlerden İslâm’a geçişolarak tanımlanabilen ihtidânın ve onun karşıtıolan İslâm’dan diğer dinlere geçiş anlamındaki irtidadıntarihine değindi. Osmanlı Devleti’nin enuzun yüzyılını idrak ettiği Tanzimat Dönemi’ndeirtidadın yaşadığı seyri anlattı ve Tanzimat Fermanıile başlayan bu sürecin Islahat Fermanı’yla sonlandığınıifade ettti. Arslan ayrıca, ihtida ve irtidadın,sosyal, siyasal, psikolojik ve dinî yönleriyle elealınması gerektiğini vurguladı.Seminerin devamında ihtidânın sebep ve prosedürleriüzerinde duran Aslan, sebeplerin çokyönlülüğünden bahsederek, prosedürlerin uygulamabiçimleri ile bunların toplumun üç farklı grubu-erkek, kadın ve çocuklar- üzerindeki yansımalarınıaçıkladı. Daha sonra ihtidânın sonuçlarınıele alan Aslan, bunların kişisel, sosyal, ekonomikve hukukî yönlerdeki izdüşümleri üzerinde durdu.Seminerin sonunda sebepleri, sonuçları vefarklı yorumlamalarıyla ihtidanın tersi olan irtidadıinceleyen Aslan, bununla ilgili istatistikler desundu ve arşiv belgelerinden örnekler verdi.Prof. Dr. Uğur Derman“İstanbul’da Mushaf-ı Şerîf Yazma Geleneği”30 Aralık 2010Prof. Uğur Derman, hat sanatının Kur’ân-ı Kerim’i güzelyazma gayretleriyle başladığını, bu teşebbüsleringeçmişinin asr-ı saâdet dönemine kadar uzandığını vebu sanatın Osmanlı’da ikmal edildiğini söyleyerek seminerinebaşladı.Hat sanatı geleneğinin Osmanlı’da ilk çıkış hikayesinianlatan Derman, bunun 1481’de Fatih SultanMehmet Han’ın vefatı üzerine tahta davet edilen ŞehzadeBayezid’ın vali olduğu Amasya’dan ayrılırken hocasıŞeyh Hamdullah’ı (ö.1520) İstanbul’a davetiyle başladığınısöyledi. Hattatların piri sayılan Şeyh Hamdullah,iyi bir ok atıcısı olması hasebiyle II. Bayezid tarafındanOk Meydanı Atıcılar Tekkesi Şeyhliği’ne getirildiğinde,çalışmalarıyla hat sanatında yeni bir Osmanlıtarzı geleneği ortaya koymuştu. Prof. Derman, böyleceOsmanlı’da o ana kadar devam eden Yakut tavrınınmümessili Ahmet Şemsüddin Karahisârî’nin geleneğininkapandığını ve Şeyh Hamdullah’la XX. yüzyılakadar devam edecek yeni bir geleneğin başladığını dilegetirdi. Derman ayrıca, Karahisarî’nin aklâm-ı sitte’sinekarşılık Şeyh Hamdullah’ın nesih hattını diğer yazıtürlerine tercih ederek kendisinin bu yazı şeklinin Osmanlı’dakitemsilcisi olduğunu vurguladı.Seminerde ayrıca Mushaf yazma safhalarındanbahseden Prof. Derman, Mushaf ’ın hattatlar tarafındayazılmasından sonra yazılan sayfaların müzehhiplereteslim edildiğini, ve işin bu aşamadan sonra müzehhiplerintezyinatına bağlı kaldığını söyledi. Hattatlar,yazdıklarını müzehhiplere bazen cüz cüz olarak teslimederek Mushaf yazısı bitmeden de tezhip işinin başlamasınınmümkün olabileceğini ifade etti. Derman’ınbelirttiğine göre, Mushaf tezhibinde XVI. yüzyıl, BayezidDevri tezhibinin en iyi örneklerinin verildiğidönemdir. Müzehhiplerin tabiatta olan varlık ve nesneleriüslûplaştırarak çizmelerinin, yaptıkları sanatınYaratıcı’ya meydan okuma anlamına gelmemesi anlayışınabağlı olduğunu söyledi. Son olarak Mushaf yazımınınson aşaması olarak Mushaf kapları ve onlarla ilgiliçalışmalar üzerinde duran Uğur Derman Kur’ân sayfalarıüzerine yaptığı dia gösterimiyle seminerini bitirdi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 35 >


YENİ YAYINLARIMIZDOKTORA TEZLERİŞem‘î Efendi ve Mesnevî Şerhi,Şeyda Öztürk,İstanbul: İSAM Yayınları,510 s., ISBN 978-605-5586-36-2.Osmanlı AraştırmalarıİSAM Yayınları ArasındaKurucusu ve ilk yazı işleri sorumlusumerhum Prof. Dr. Nejat Göyünç tarafındanilk defa 1980’de yayımlananOsmanlı Araştırmaları (The Journal ofOttoman Studies), basımı, dağıtımı vemalî sorumluluğu da dahil olmak üzere34. sayıya kadar Enderun Kitabevitarafından neşredilmiştir. Hakemli olanve düzenli olarak yılda iki sayı çıkarılanbu derginin neşri, 35. sayıdan itibarenİSAM tarafından yürütülecek olup2010 yılına ait 35 ve 36. sayılar neşredilmiştir.Prof. Dr. Halil İnalcık, Prof. Dr.Heath W. Lowry, Prof. Dr. İsmail E.Erünsal, Prof. Dr. Feridun Emecen,Prof. Dr. Klaus Keiser, Prof. Dr. KemalBeydilli’den oluşan yayın kuruluna,yeni dönemde Doç. Dr. Bilgin Aydınve Doç. Dr. Baki Tezcan da katılmıştır.Index Islamicus ve Turkologische Anzeigertarafından taranmakta olan dergide,Osmanlı düşünce ve kültürüne orijinalkatkı mahiyetindeki Osmanlı tarihi,iktisadı, hukuku, felsefesi, edebiyatıve kültürü alanlarında kaleme alınanTürkçe, Almanca, İngilizce ve Fransızcamakalelere yer verilmektedir. Dergideayrıca, kitap tanıtımları, sempozyum,seminer ve konferans değerlendirmeleride yayımlanmaktadır.Şem‘î Efendi, XVI. yüzyıl ilim ve kültür hayatındatasavvufî eserlerden yapmış olduğu Türkçe tercüme veşerhlerle ismini duyurmuş mutasavvıf bir âlimdir. Bukitap Şem‘î Efendi’nin şahsiyetini ve onun Mevlâna’nınMesnevî’si üzerine kaleme aldığı şerhi tanıtarakMesnevî’nin şerh geleneğindeki yerini tespit etmeyi hedeflemektedir.Şem‘î Efendi’nin Mesnevî Şerhi, Mesnevî’nin tamamınıkapsayan ilk Türkçe şerh olması, dönemin padişahıIII. Murad’ın emriyle yazılması, Mesnevî’nin anlaşılmasıiçin vahdet-i vücûd terminolojisindeki merâtib-ivücûd bilgisini anahtar kavram olarak görmesi, temelİslâmî ilimler ve tasavvuf literatürüne ait sekseni aşkınkaynak ve 300 tasavvufî menkıbeye yer vermesigibi özellikleriyle devrinde ve kendinden sonra yazılanMesnevî şerhlerine emsal teşkil etmiştir.Özellikle Mesnevî’nin irşad rehberi boyutununöne çıkarıldığı şerhte, Mevlâna’nın mutasavvıf cephesigörünür hale gelmekte, Mesnevî beyitlerinde sembollerperdesiyle gizlenen tasavvufî ıstılahlara vukufiyet kolaylaşmaktadır.Bu yönüyle kitap, tasavvufî yorumlarınMesnevî şerhlerine girişine dair Ankaravî öncesi ve sonrasışeklindeki tasnifin yanlışlığını da ispat etmektedir.ARAŞTIRMA DİZİSİKadı Sicillerinde İstanbul (XVI. ve XVII. Yüzyıl),M. Âkif Aydın,İstanbul: İSAM Yayınları,200 sayfa, ISBN 978-605-5586-34-8.Osmanlı Kadı Sicilleri’nden bir numune özeliğini taşıyanbu eser, Osmanlı mahkeme defterleri arasındanhazırlanan on beş ciltten yapılmış bir seçkidir. Bilindiğigibi Kadı Sicilleri, konu zenginliği, hukuki ve sosyalolaylara yaklaşım biçimi ve mahkemelerin Osmanlıdevlet yapısı içerisindeki yeri ve işlevi yönlerinden konunuuzmanları yanında uzman olmayan çok sayıda ay-< 36TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


dının da ilgisini çekmektedir. Bu eser,söz konusu ilgiye cevap mahiyetindehazırlanmıştır.Eserde görüleceği üzere seçilenkayıtlar, hukuk ve sosyal hayat ağırlıklıbir tasnife tabi tutularak Osmanlıhukukuna ait giriş bölümüyle ve herbölümün başına eklenen o bölümdekikayıtları daha anlaşılır kılan bilgilerlezenginleştirilmiştir. Her kayıttan sonra,kayıtların asıl defterdeki yerleri paranteziçinde gösterilmiş ve her kaydıntarihi belirtilmiştir. Bu eserle birlikteOsmanlı’da hayatı ve toplumu ilgilendirenpek çok konu, uzmanı olsun olmasınkonuya ilgi duyan her kesim içingün yüzüne çıkacaktır.Beyond Dominant Paradigms in Ottomanand Middle Eastern/North AfricanStudies:A Tribute to Rifa‘at Abou-El-Haj (Osmanlı ve Orta Doğu-KuzeyAfrika Çalışmaları’nda Hakim ParadigmalarınÖtesi: Rifa‘at Abou-El-HajArmağanı)Edited by Donald Quataert ve Baki Tezcan,İstanbul: İSAM Yayınları,237 pgs. ISBN 978-605-5586-33-1.Bu eser, Abou-El-Haj’ın onuruna DonaldQuataert ve Baki Tezcan tarafındanNisan 2010’da Binghamton’da düzenlenmiş,meslektaş ve öğrencilerinintebliğler sunup kendisinin Osmanlı veOrta Doğu-Kuzey Afrika Çalışmalarıüzerindeki etkisini değerlendirdikleribir konferanstan doğmuştur. Quataert,Binghamton Üniversitesi’nde Tarihdalında ordinaryüs profesör olup aralarındaOsmanlı İmparatorluğu, 1700-1922’nin (İngilizcesi, 2000; Türkçe çeviri:Ayşe Berktay, 2002) de bulunduğubirçok kitap ve makalenin yazarıdır.Tezcan ise Kaliforniya ÜniversitesiDavis Kampüsü’nde Tarih ve Din Çalışmalarıdoçenti ve The Second Ottoman Empire: Politicaland Social Transformation in the Early ModernWorld’ün (İngilizcesi, 2010; Osmanlı İmparatorluğu’nunduraklama ve gerileme devri olarak bilinen devirlerinefarklı bir bakış açısı getiren bu kitabın Türkçe çevirisinin2011’de çıkması beklenmektedir) yazarıdır. Kitaptakimakaleler ilk olarak 2010’dan bu yana İSAM tarafındanneşredilen Osmanlı Araştırmaları’nın 36. sayısındayayımlanmıştır.KADI SİCİLLERİİstanbul Kadı Sicilleri Bâb Mahkemesi 46 Numaralı Sicil(H. 1096 - 1097 / M. 1685 - 1686,Hazırlayanlar: Sabri Atay, Yılmaz Karaca, Rasim Erol,Salih Kahriman, Fuat Recep, Hüseyin Kılıç790 s. + CD, ISBN 978-605-5586-35-5.İstanbul Kadı Sicilleri Bâb Mahkemesi 54 NumaralıSicil (H. 1102 / M. 1691),Hazırlayanlar: Hüseyin Kılıç, Yılmaz Karaca,Rasim Erol, Salih Kahriman, Fuat Recep, Sabri Atay538 s. + CD, ISBN ISBN 978-605-5586-38-6.İstanbul Kadı Sicilleri Eyüb(Havass-ı Refîa) Mahkemesi 74 Numaralı Sicil(H. 1072 - 1073 / M. 1661 - 1662),Hazırlayanlar: Hüseyin Kılıç, Yılmaz Karaca,Rasim Erol, Salih Kahriman, Fuat Recep, Sabri Atay524 sayfa + CD, ISBN 978-605-5586-40-9.İstanbul Kadı Sicilleri Eyüb (Havass-ı Refîa)Mahkemesi 19 Numaralı Sicil(H. 1028 - 1030/ M. 1619 - 1620),Hazırlayanlar: Yılmaz Karaca, Rasim Erol562 sayfa + CD, ISBN 978-605-5586-39-3.İSAM Yayınları için,Tel : 0.216 472 12 02-03 İSAM0.212 511 44 32 TDV Cağaloğlu Yayıneviniarayabilir veyawww.diyanetyayinlari.com.tr web sitesi veistek@isam.org.tr e-posta adresindenistekte bulunabilirsiniz.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 37 >


Dr. Mustafa HizmetliTDV İLKSAY Kurulu BaşkanlığıAhmet Hamdi, 1887 yılında Akseki’ninSülles (Güzelsu) nahiyesin de doğdu.Babası Güzelsu Camii imamı MahmudEfendi’dir. Beş altı yaşlarında ikenKur’an okumaya başlayan Ahmet Hamdiilk Arap ça derslerini nahiyedeki MecidiyeMedresesi’nde Abdurrahman Efendi’denaldı. On dört yaşında başladığı Ödemiş’tekiKaramanlı Süleyman Efendi Medresesi’ndeGerçekli İsmail Hasib Efendi ile AksekiliHacı Mustafa Efendi’den medrese öğrenimindetemel derslerden olan Arapça, Farsça,akaid, fıkıh, tefsir ve hadis dersleri okuyanAhmet Hamdi, tahsili sırasında geçiminimü hür kazıyarak sağladı.Ödemiş’teki tahsilini tamamlayanAhmet Hamdi babasıyla birlikte pamuktarlalarında çalışarak denkleştirdiği parayla1905’te İstanbul’a giderek Fâtih dersiamlarındanBayındırlı Mehmed Şük rüEfendi’nin derslerine devam etti. Bu arada odönemin ünlü dersiamlarından olan To katlıHacı Şâkir Efendi ile Aksekili Hacı MustafaHakkı Efendi’den özel dersler aldı. 1914’teBayındırlı Mehmed Şük rü Efendi’den icazetalan Ahmet Hamdi ayrıca MehmedAkif ’ten Muallakât-ı Seb’a başta olmaküzere Arap edebiyatı ile ilgili bazı metinlerokudu. Bir taraftan medrese tahsilini sürdürürkendiğer taraftan da Dârülfünun’unUlûm-i Âliyye-i Dîniyye Şubesi’ne girenAhmet Hamdi dördüncü sınıfa geçtiğindebu fakülte nin lağvedilmesi üzerineDârülhilâfeti’l-Aliyye Medresesi’nin yüksekkısmına nak ledildi ve son sınıfı burada okuyarakicâzet aldı. Daha sonra Medresetü’l-Mütehassısîn’in Felsefe, Kelam ve Hikmet-iİlahiyye Şubesi’ne giren Ahmet Hamdi buradan birincilikle mezunoldu. Ruûs imtihanını kazanarak dersiam olduğu sırada otuziki yaşındaydı.1908’den sonra yazı hayatına başlayan Ahmed Hamdi’ninbazı makaleleri Beyrut ve Mısır gazetelerince iktibas edildi. BalkanHarbin’den önce Sebilürreşad mecmuasının Bulgaristan veRomanya muhabirliğini yapan Ahmet Hamdi, Bulgaristan’ı dolaşarakMüslümanları irşad etmiş ve intibalarını “BulgaristanMektupları” adı altında bu mecmuada neşretti. Medresetü’l-Mütehassısin’in son sınıfında iken Heybeliada’daki Mekteb’iBahriyye-i Şahane’ye din dersleri, din felsefesi ve ahlak derslerihocası olarak tayin edilen Ahmet Hamdi, Aralık 1916 Kasım 1918tarihleri arasında Aksaray Pertevniyal Valide Sultan, Dolmabahçe,Üsküdar Mihrimah Sultan ve Hırka-ı Saadet camileri kürsüşeyhliklerinde bulundu. Ağustos 1919’da Medresetü’l-İrşad’ınVaizin Şubesi Tarih Felsefesi müderrisliğine tayin edilen Ahmet< 38TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Hamdi’nin bu görevi aynı yıl eylül ayındaiçtimaiyat müderrisliğine çevrildi.Milli Mücadelenin başlaması üzerineAnadolu’ya geçen Ahmet Hamdi, bir yandanyazı, vaaz ve konferanslarıyla Anadoluharekâtını desteklemiş, bir yandan daOcak 1922-Kasım 1923 tarihleri arasındaAnkara Lisesi ulûm-i diniyye muallimliğiyapmıştır. Bu görevi yürütürken Umur-ıŞer’iyye ve Evkaf Vekâleti Tedrisat UmumMüdürlüğü’ne tayin edilen Ahmet Hamdi,bu sırada medreselerin müfredat programlarınııslah etmiş, hazırladığı rapor ve layihalarile Darülhilâfe medreselerinin sayısıon üçten otuz sekize çıkarılmıştır. Şer’iyyeVekaleti’nin ilgası üzerine Darülfünun İlahiyatFakültesi hadis ve hadis tarihi müderrisliğinegetirilmişse de aynı tarihte Diyanetİşleri Reisi Rifat Börekçi’nin isteği üzerine,Diyanet İşleri Reisliği Hey’et-i Müşavereazalığına tayin edilmiştir. Bu görevi sırasındaElmalılı Hamdi Yazır’ın “Hak DiniKur’an Dili” adlı tefsiri ile “Sahih-i BuhariMuhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi veŞerhi’nin yayıma hazırlanmasında büyükhizmet görmüştür.1920 yılında kurulanTarikat-ı Selahiye Cemiyeti’nin faaliyetlerinekatıldığı ithamıyla 1925’te Ankara İstiklalMahkemesi’nde yargılanan Ahmet Hamdi,cemiyetle ilgisi bulunan on bir kişininidama, birçoğunun da ağır hapse mahkûmedildiği mahkemede suçsuz bulunarak beraatetmiştir.1939’da Diyanet İşleri reis muavinliğineve M. Şerefettin Yaltkaya’nın ölümüüzerine 1947’de Diyanet İşleri reisliğinegetirilen Ahmet Hamdi Akseki, bu vazifedeiken 9 Ocak 1951 tarihinde Ankara’da vefatetmiş ve Cebeci Asri Mezarlığı’na defnedilmiştir.O, son derece zeki, ileri görüşlü, devrindekigelişmeleri takip eden, kendinidevamlı olarak yenileyen ve taklide karşıolan bir din âlimidir. Arapça, Farsça ve İngilizcebilen Akseki, müsbet ilimlere, akılcıanlayışa ve felsefi düşünceye ilgi duymuş,bir kısım filozofları bu açıdan incelemişve İslami bakımdan tenkit etmiştir. Saltanat,Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemleriniyaşayan bir âlim ve fikir adamı olarakmüslüman Türk toplumunun uğradığı sosyalve kültürel değişikliği yakından takipetmiş olan Akseki, eser ve makalelerindebu konuda isabetli teşhis ve tahlillerde bulunmuştur. İktisadi,siyasi, kültürel ve ilmi bakımdan geri kalmış İslam toplumlarınınher alanda gelişme ve ilerlemeleri için hayatı boyunca gayretsarf eden Akseki, bu gaye için Kur’an’ı ve hadisi esas alarakİslami ilimlerin canlandırılmasını, gelişmelerin ışığında İslamimüesseselerin yeniden düzenlenmesini gerekli gören MehmetAkif ve arkadaşları gibi, bir taraftan hurafe ve batıl inançlarla diğertaraftan da dini Batı kalıpları içinde değerlendirerek modasıgeçmiş bir müessese şeklinde gösterip İslam’a hücumda bulunanlarlamücadele etmiştir. Batı emperyalizminin İslam dünyasınınparçalanması için kurduğu plan ve sürdürdüğü gayretlere dikkatleriçeken Akseki, garpçılık ve milliyetçilik hareketlerine karşıçıkarak müslüman toplumların kurtuluşu için İslam birliği fikrinisavunmuştur.Kur’an’ı Kerim’in Türkçe tercümesiyle namaz kılınması yönündekitemayüllere karşı gerek Hey’et-i Müşavere azalığı gerekseDiyanet İşleri reis muavinliği sırasında takındığı tavizsiz tavrı,ilmi ve dini gayret ve cesaretinin bir ifadesi olarak değerlendirilmelidir.Akseki, bu yönde bir kanaate sahip bulunan reis ŞerefettinYaltkaya’nın isteği üzerine hazırladığı raporda böyle bir uygulamanındini ve ilmi hiçbir dayanağı bulunmadığını ortaya koyarakkarşı tavır alacak yüreklilikte bir şahsiyettir. Akseki, verdiğieserlerle halkın uzun süre ihmal edilen dini bilgiler ihtiyacınınkarşılaşmasında da büyük hizmet görmüştür.Cumhuriyet dönemi dini kültürün temel taşı sayılabilecekçok sayıda kitap kaleme almış olan Akseki’nin yayınlanmış eserleri:1. Ahlak Dersleri, İstanbul: Üçdal Neşriyat, 19682. Askere Din Kitabı Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı, 1980.3. Bulgaristan Mektupları, İstanbul: Rağbet Yayınları, 2000.4. Din Dersleri, İstanbul: Üçdal Neşriyat, 19705. Garanik Efsanesi, İstanbul: Birun Kültür Sanat Yayıncılık, [t.y.]6. İslam Fıtri, Tabii Ve Umumi Bir Dindir , Ankara: Diyanet İşleriReisliği, 1943. 1. c.7. İslam Dini, İtikat, İbadet Ve Ahlak, Ankara: Diyanet İşleriBaşkanlığı, 19608. İslam’da Birlik ve Fıkıh Mezhepleri, Muhammed Reşid Rıza,1354/1935; sdl. Hayreddin Karaman; trc. Ahmet Hamdi Akseki,Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı, 1974.9. Namaz Surelerinin Türkçe Tercüme Ve Tefsiri, 8. bs. Ankara:Diyanet İşleri Başkanlığı, 198510. Peygamberimiz ve Müslümanlık, Ankara: Baysan Yayınları,195511. Peygamberimizin Vecizeleri: Kuvvetli İman, Kuvvetli İrade,1945 İstanbul12. Ve’l-asr Suresi Tefsiri, sdl. Ertuğrul Özalp. İstanbul: BirunKültür Sanat Yayıncılık, [t.y.]TDVKaynaklarSüleyman Hayri Bolay, “Ahmet Hamdi Akseki”, DİA, İstanbul1989, C II, s. 293-295.Ahmet Hamdi Akseki (sempozyum) TDV yayınları, Ankara 2004.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 39 >


TARİHİGeçmişi M.Ö. 2000’li yıllara dayananbir yerleşim merkeziolan Bitlis il sınırları içinde Urartu,Pers, Mekadonya Krallığı, Roma veBizans dönemlerine ait izlere rastlanmaktadır.Halife Hz. Ömer zamanında(641) İslamiyetle tanışan Bitlis,Emeviler, Abbasiler ve Mervanilerinyönetiminde kalmıştır. Selçuklu veEyyubi Türkleri ile birlikte bölgeyegelen Müslüman Türklerden öncebölge, Türk iskânını Anadolu’daİslamiyet’le tanışan Proto-Türklerlebirlikte, Sultan Alparslan’dan beşbuçuk asır önce görmüştür.Bitlis, Müslüman TürklerinAnadolu’ya giriş tarihi olan1071’den itibaren çeşitli Türk devletve beyliklerinin idarisinde (Safavi,Selçuklu, Eyyubi, Ak Koyunlu, KaraKoyunlu Devletleri, Ahlatşahlar,Çandaroğulları, Şerefhanbey) Osmanlıİmparatorluğu’nun bölgeyehakim oluşuna kadar gelmiştir.1537 tarihli bir icmal defterindeBitlis, çevresindeki Tatvan, Ahlat,Muş, Bulanık ve Hınıs nahiyeleri kendisine bağlı olanbir Osmanlı ili olarak gösterilmektedir.Daha sonra Muş sancağına bağlı bir kaza olarak19. yüzyılın ortalarına kadar gelen Bitlis, 1879’da Siirt,Muş, Genç, Bitlis Merkez sancaklarının bağlı olduğu 4sancak, 19 kaza, 8 nahiye ve 2088 köyden oluşan vilayetmerkezi olmuştur. Bitlis merkez sancağının sınırlarıbugünkü Bitlis ilinin sınırlarına denk düşmektedir.Bitlis 17, 18 ve 19. yüzyıllarda bölgenin kültür vesanat merkezi olmuştur. Dönemin medrese, cami, külliye,han, hamam gibi yapıları bugün ilin geçmiştekio parlak döneminin delili olarak ayakta durmaktadır.Evliya Çelebi Seyahatnamesinde monografisini çizdiğidört ilden biri Bitlis’tir. Seyahatnamenin Türkçeyeçevrilen 6. cildinin 200 sayfayı aşkın bölümü Bitlis veçevresini anlatmaktadır.3 Mart 1916 tarihinde Ruslarca işgal edilen Bitlis,Gazi Mustafa Kemal Atatürk komutasındaki 16. Kolorduve Çanakkale cephesinden gelen 2. Ordu birlikleriile milis güçlerinin mücadelesi sonucu 8 Ağustos1916’da düşman işgalinden kurtarılmıştır.Birinci Dünya Savaşı başlarken nüfusu 60.000’e yaklaşanBitlis, Rus işgali sırasında büyük bir yıkım ve göçyaşamış, özellikle Ermeni çetelerinin katliamı sonucu ilmerkezinin nüfusu birkaç yüz kişiye kadar inmiştir.Bu sosyal, kültürel ve ekonomik çöküntünün sonucuolarak 12 Haziran 1929’da 1509 sayılı Kanun’laMuş iline bağlanarak ilçe yapılan Bitlis, 1936 yılında< 40TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


yeniden il olmuştur. Ancak bu güzelşehir tüm çabalara rağmen BirinciDünya Savaşı öncesi parlak günleriniyakalayamamıştır.COĞRAFİ YAPI VE İKLİMİBitlis İlinin genel olarak yüzölçümü6.706 km 2 ’dir. Bu rakama Bitlis İlisınırları içerisinde kalan Van Gölünün1.876 km 2 ’lik kısmı da dahiledildiği takdirde toplam olarak İlinyüzölçümü 8.582 km 2 olmaktadır.Bu duruma göre Bitlis İli 410 33’– 430 11’ Doğu Boylamları 370 54’-380 58’ Kuzey Enlemleri arasındayer almaktadır. İlin en doğu hudutnoktasından en batı hudut noktasınakadar 144, en kuzey noktasından engüney noktasına 120 km’dir.Bitlis, Doğu Anadolu BölgesininYukarı Fırat ve Yukarı Murat bölümlerininsınırı üzerinde bulunanbir ilimizdir.DAĞLARGüneydoğu torosların uzantısı şeklindeolan ve ili çevreleyen dağlarınyükseklikleri 2000 metreyi aşmaktadır.İlin doğusunda Süphan 4058metre ile Türkiyenin ikinci büyükdağıdır. Nemrut Dağı ülkemizde enson faaliyete geçen volkanik dağdır.Nemrut volkanik bir yapıya sahiptir,1441 ile 1443 tarihleri arasındafaaliyete geçerek lavlar 60 km güneyeatmıştır. Yüksekliği 3050 metreolan dağın üzerinde Türkiyeninen büyük krater gölü bulunmaktadır.Bitlis ilindeki diğer dağlar,güney torosların devamı olan sıra dağlar, Sini dağı(2730) Kırımızıtaş tepe (2607) karataş tepe (2609)Handağı tepe (2433) bulunmaktadır.GÖLLER3765 km 2 alanı ile Türkiye’nin en büyük gölü Van gölüdür.Van gölünün 1876 km 2 ’si Bitlis sınırları içindebulunmaktadır. Oluşum itibarı ile tektonik ve volkanikset gölüdür. Deniz seviyesinden yüksekliği 1700metredir, derinliği 100 metreyi aşmaktadır. Vangölüüzerinde Tatvan Van arasında Feribot seferleri yapılmaktadır.Vangölü sodalı olmasından dolayı balık çeşidibulunmamakta yalnızca kendisine has “Vangölüİnci Kefali” yaşayabilmektedir.Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü’nünüçte ikisi Bitlis sınırlan içinde olup, Doğu AnadoluBölgesi’nde Van Kapalı Havzasının ortasında yer alır.Van Gölü klorlu, sülfatlı ve karbonatlı göller grubunagirer. Suyu oldukça tuzlu olan göl suyunda ayrıcayüksek oranda soda vardır. Göl suyunun %5.9 oranındasodyum karbonat, %3.8 oranında sodyum klorür,%0.4 oranında magnezyum klorür, %0.3 oranındamagnezyum sülfat, %0.1 oranında kalsiyum sülfat ve%0.1 oranında potasyum klorür içerdiği saptanmıştır.Van Gölü’nde Akdamar, Kuşadası, Çarpanak ve Gadiradlı 4 ada vardır.Amerika’daki krater gölünden sonra dünyanınikinci büyük krater Nemrut Krater gölüdür. Soğuk vesıcak sular ile her an harekete geçecekmiş gibi buharfışkırtan bir doğa harikasıdır, deniz seviyesinden yüksekliği2442 metrede bulunan krater gölü çevresindeYeşil Göl, Ilık Göl ve buna benzer dört göl bulunmaktadır.Bu göller yağan kar ve yağmur su ile beslenmektedirler.2002 yılında 1. derece doğal sit alanıolarak belirlenen Nemrut Kalderası, Van Gölü havzasınınbatısında, Bitlis ilinin Tatvan, Ahlat ve Güroymakilçeleri arasında yer almaktadır.Nazik gölü Van Gölüne 25 km kadar uzaklıktadırve Ahlat ilçesinin kuzeybatısında yer alır. 30 km 2 alanasahiptir. Denizden 1876 metre yüksekliğe ve 40-50metre derinliğe sahip olan gölde aynalı sazan ve incikefali yetiştirilmektedir.Arin gölü : Adilcevaz İlçe merkezinin 10 km doğusundabulunan göl Van Gölüne yakındır. 13 km 2alana sahip olan gölün suyu sodalıdır.Aygır gölü : Adilcevaz İlçesi ile Süphan Dağı arasındabulunan göl 3,5 km 2 alana sahiptir gölde alabalıkyetiştirilmektedir.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 41 >


İKLİMİBitlis İli deniz seviyesinden 1545 metre yüksekliktebulunan Bitlis’e kış erken gelir, geç gider. Kışın çokkar yağar. Kışları soğuk ve kar yağışlı, yazları ise kısasürer sıcak ve kurak geçer. Karasal iklim özelliğinigösterir. Van Gölü çevresinde bulunan Adilcevaz,Ahlat ve Tatvan ilçelerinde kış daha yumuşak geçer.Bitlis ili yurdumuzun en çok kar yağışı alan bölgesidir.Arazi, Anadolu yaylasına nazaran daha yüksekve daha girintili çıkıntılıdır, arazisinin % 71’i dağlık% 3’ü yayla , %10,4’ü ova , %15,6’sı dalgalı olup,değişik bir topografisi vardır. Bundan da anlaşılacağıüzere Bitlis İli Doğu Anadolu Bölgesinin en dağlık biryerini teşkil etmektedir. Hatta Hizan ve Mutki İlçelerindehiç ova bulunmamakta ve dağlık arazinin oranı% 90’ı geçmektedir. Ancak Adilcevaz ve Ahlat İlçelerinispeten az dağlıktır. Buna mukabil ova olan sahalarbilhassa Adilcevaz’da daha fazladır.NÜFUS VE DAĞILIMI1. Merkez İlçe: TUİK verilerine göre İl Merkezinde43.109, Köyler ile birlikte 62.811’dir. Merkez, İlçeve Köyler dahil Toplam nüfusu 328.767 dır.2. Adilcevaz İlçesi; İlçe Merkezi 14.000, Köyler ilebirlikte 32.1803. Ahlat ilçesi; İlçe Merkezi 19,182, Köyler ile birlikte35.6474. Güroymak İlçesi; İlçe Merkezi 20.607, Köyler ilebirlikte 44.4165. Hizan İlçesi; İlçe Merkezi 10.045, Köyler ile birlikte40.5266. Mutki İlçesi; İlçe Merkezi 2.260, Köyler ile birlikte34.7507. Tatvan İlçesi; İlçe Merkezi 59.584, Köyler ile birlikte78.437EKONOMİBitlis’in ekonomisi tarıma dayanır. Faal nüfusun %80’i tarım, hayvancılık ve ormancılıkla uğraşır.TARIMEkime müsait arazinin çoğunda tahıl ekilir. En çokbuğday ayrıca şekerpancarı, patates, lahana, çavdar,darı, arpa, baklagillerden bilhassa fasulye yetişir. İçimisert niteliği yüksek Türkiye de üretilen tüm tü-tünlerden farklı olan Bitlis tütünüçok kaliteli olup ,özel renk ve kokuyasahiptir. Meyvecilik sebzecilikteileridir. Cevizleri, armutlarımeşhurdur. Elma, kiraz, kaysı, vişnede yetişir.HAYVANCILIKBitlis halkının başlıca geçim kaynağıhayvancılıktır. İl alanının yaklaşıküçte birini kaplayan meralarda koyun,kıl keçisi ve sığır beslenir.Yerleşikyaşayanların yanı sıra göçebeaşiretlerinin büyük sürüleri vardır.Yetiştirilen hayvanlardan süt, peynir,tereyağı, yün, kıl ve deri elde edilir.Ayrıca tulum peyniri üretilir.TURİZMBitlis ili kış mevsimin uzun sürmesinedeniyle kış turizmi açısındanönemli bir potansiyele sahiptir.Özellikle kayak sporu bütün canlılığıylayediden yetmişe her kesimininkış eğlencesi olmuştur. Türkiye’ninen eski kayak tesislerinden birinesahiptir.Ayrıca modern tesislerde kurulmayabaşlanmıştır. Türkiye’nin enuzun kayak pistine sahip Merkezlerarasında yer alan Nemrut KayakMerkezi kış turizmi için geleceğinen cazip merkezi olacaktır. BitlisValiliğince yaptırılan Tlesiyej tesisi,lift uzunluğu 2500 m. Saatte 1000kişi taşıma kapasitesindedir.Bir taraftan eşsiz doğa harikasıNemrut Krater Gölü, diğer taraftanVangölü’nün uçsuz bucaksız görüntüsüile Nemrut kayak merkeziBitlis’e ayrı bir güzellik katmaktadır.Bitlis Kalesi, İhlasiye Medresesi,Elaman Kervansarayı, Ahlat SelçukluMezarlığı ile İl ve İlçelerdeki tarihicamiler, kümbetler,tarihi hamamlargörmeye değer yerlerdir.< 42TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Dr. Abdurrahman CANDANDin İşleri Yüksek Kurul UzmanıMü’min, Allah’ın belirlediği ölçülereuyma ve hayatını onagöre şekillendirme gayreti içindedir.Bu imanın gerektirdiği birdurumdur. Ancak içinde yaşadığıtoplum, beraber yaşadığı grup(lar)hayat pratiğinin, itikadından farklıolmasına neden olabilmektedir. Biryanda inandığı değerler, öte yandaberaber yaşadığı, vazgeçemediği insanlarve oluşumlar.İnsan, sosyal bir varlık olmasıhasebiyle bir topluluk içinde yaşamaeğilimindedir. Bulunduğu toplumonun yaşantısını, düşüncelerinietkileyebilmekte, iradesini elindenalabilmekte ve onu istediği gibiyönlendirebilmektedir.Allah bu ayette, mü’minlerden,sorumluluk bilinci olan takva elbisesinebürünmelerini emretmekte,ardından da bu bilince sahip doğruinsanlarla birlikte olmalarını isteyerekiman, amel ve ahlak alanındakikazanımlarını muhafaza etmeleri-ni istemektedir. Doğru insanlarlabirlikte olmak, bildiği doğruların,bağlandığı ilkelerin korunmasınayardımcı olacağı gibi pekişmesinide sağlayabilecektir. Doğru insanlarverdikleri sözü yerine getiren,yaptıkları antlaşmaların, attıklarınimzaların arkasında duran ve herşeyden önce Allah’a karşı verdiklerisöze sadık kalanlardır. Allah’a verdiğisöze sadık kalan insanlar tabiatıylaçevresinde bulunan insanlarında sadakatlerine bağlı kalmaları yönündeteşvikte bulunacaklardır.Kişinin iman etmesi, takva ilebunun gereğini yapmaya çalışmasıve öğrendiklerini koruması çoğuzaman yakın çevresinde bulunansalih, muttaki, doğru insanların katkılarıve yönlendirmeleri ile mümkünolabilmektedir. Dolayısıylamü’minin sadık insanlarla seviyeli,ilkeli dostluklar kurması inancınıdaha iyi koruması ve yaşayabilmesineyardımcı olacaktır.TDV< 44TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Dr. Abdurrahman CANDANDin İşleri Yüksek Kurul UzmanıEbû Hüreyre’den rivayet edildiğinegöre, Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:“Kur’an’ı öğrenin, onu okuyun veokutun. Kur’an’ı öğrenen, okuyan ve gereğiniyapan kimse, her tarafa koku yayanmisk dolu bir kaba benzer. Kur’an’ı öğrenen(fakat onu çevresine yaymayan), yatıpuyuyan kimse ise ağzı bağlı koku yaymayanbir misk kabına benzer.” (Tirmizî,Fedâilü’l-Kur’ân, 2)Hızla gelişen ve değişen hayatta kullukbilincini muhafaza etmenin en güzel yoluKur’an’ı okuma, onu tefekkür etme ve uygulamadır.İnanan kişinin baş döndürücügelişmeler karşısında özünü kaybetmemesi,aidiyetini pekiştirmesi için Kur’an okumasıdaha önemli hale gelmiştir.Müslüman, ilahi kelamı okuyarak,anlayarak, benimseyerek kendine gelecek,zihninde ve amelinde oluşan aşınmalarıgidermeye çalışacaktır. Bu şekildekendini koruyarak Allah katında güzelbir konum elde edecektir. Hz. Peygamberbununla ilgili olarak da şöyle buyurmuştur:“Kur’an’ı okuyup da onungereğini yerine getiren kişi, şerefli elçiler(melekler)le birliktedir.” (Buhari, Tefsir,(Abese) 1)Hz. Peygamber emir kipiyle ilahikelamın öğrenilmesini, okunmasınıve elde edilen güzelliklerin başkalarınaaktarılmasını istemiştir. Çünkü hayatkitabı olan Kur’an, okuyanı rahmetve bereketiyle kuşatır, ışık ve feyiz verir,dinamizm kazandırır. Rasulullah (s.a.v)kişinin elde ettiği bu birikimle, istifadeedemeyenlere ilahi güzelliklerin ulaştırılmasınıistemiştir.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 45 >


Prof. Dr. İ. Safa KAYATDV Ankara Özel 29 Mayıs HastanesiÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları UzmanıGrip kelimesi nezle kırıklık soğuk algınlığı gibi birçokhafif rahatsızlıklar için genel anlamda kullanılmaktadır.Oysa gerçek grip çok daha ağır seyredenbir hastalıktır.Ateş, nezle, öksürük, baş ağrısı, halsizlik, terlemegibi belirtilerle karakterize spesifik akut bir viral solunumenfeksiyonu olan grip, çoğunlukla kış aylarındabir salgın olarak ortaya çıkar. Milattan önceki çağlardatanınmış ve salgınları, büyük insan topluluklarınınölümüne sebep olmuş bir hastalıktır. Her yüzyılda ikiüçgrip salgını bütün dünyayı kaplayarak milyonlarcainsanı öldürmüştür. Bunların çoğu Asya’dan başlamışAvrupa ve Amerika’ya yayılarak bir-iki yıl sürmüştür.İnfluenza(grip) 1918 salgını, hastalık İspanya’da başladığından,“İspanyol nezlesi adını almıştır. Kısa süredeAvrupa’yı kaplamış 1919’da Amerika’ya geçerek dünyada20 milyondan fazla insanın hayatına kıydıktansonra şiddetini kaybetmiştir. Bundan sonra dünya çapındakisalgın 1957’dedir. Asya gribi adıyla tanınmıştır.Halen endemik şekilde her ülkede bulunmaktadır. İkiüçyılda bir çıkan salgınlara rastlanmaktadır. 1968’dekibüyük salgın “Hong Kong” gribi adıyla anılmıştır.Grip virüsü üzerinde en çok çalışılan virüslerdendir.Orthomyxovirus grubundan ve bir RNA virüsüolan grip virüsünün A,B,C olmak üzere üç tipi vardır.Virüs, fiziki etkilere dayanıksızdır. Güneş ışığı özellikleultraviyolede hızla 56 derecede birkaç dakikadaölür. Eter, formaldehit, fenol ile inaktive edilir. Dokuiçinde liyofilize edilirse soğukta uzun süre muhafazaedilebilir.İnfluenza salgınlarında sürekli olarak aynı tip sorumludeğildir. Değişik tip ve alt tiplerle tekrar tekrargeçirilmesi söz konusudur. Küçük çapta sınırlı veyadünya çapında salgınlarda önemli olan A ve B tipleridir.Bunlarında alt grupları vardır. A ve B tipleri birbirinekarşı bağışıklık sağlamamaktadır. Bu nedenleçeşitli tiplerle olan enfeksiyonlardakişi her defasında yeniden hastalığayakalanabilmektedir.İnfluenza salgınları mevsimle ilgilidir.Genellikle sonbaharın soğukaylarında başlar, kış aylarında artar.Günlük hava ısısının fazla iniş veçıkış yaptığı zamanlarda sık görülür.Fakat yaz sonlarında sıcak aylarındabaşlayan salgınlar da tespit edilmiştir.Halen görülen salgınlar, meteorolojikşartlarla ilgilidir. Enfeksiyon,sisli, kapalı ve yağışlı geçen günlerdensonra artar.İnfluenzaya bütün ırk ve cinslerduyarlıdır. Enfeksiyonu kadın erkekaynı oranda alırlar. Küçük çocuklarve gençler daha çok yakalanırlar.Erişkinlerde hastalanma daha azdır;çünkü bunlar, birçok kere grip geçirmişolduklarından kanlarında birbağışıklık bulunabilir. Fakat yaşlılargeniş çaplı salgınlarda tehlike altındadırlar.Salgınlar kentlerden başlarokul, kışla, fabrika, hapishane gibitoplu yaşanılan yerlerde temas kolayolduğundan hızla yayılır. Köylerdedaha seyrektir. Kış mevsiminde kapalıulaşım araçlarının, sinema, tiyatrogibi yerlerin uygun ortamlarıenfeksiyonun kolayca bulaşmasınısağlar. İnsandan insana bulaşma yakıntemas ve öksürük aksırıkla ortamayayılan içinde virüs partikülütaşıyan “damlacık” adı verilen solunumyolu salgılarıyla olmaktadır.< 46TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Virüs, solunum yollarından vücudagirer. İnkübasyon (kuluçka)dönemi kısadır; bir-üç gün içindehastalık başlar. Aniden başlayanateş, şiddetli baş ağrısı, eklemve kaslarda özellikle sırt ve beldeağrılar vardır. Hasta çok halsiz vebitkin bir durumdadır. Bazen midebulantısı ve kusma görülür. Grip,değişik sistemlerde yerleşmiş semptomkompleksleri ile tanınır. Başlıca(1) genel, (2) solunum sistemi, (3)sindirim sistemi, (4) sinir sistemibelirtileri ile açığa çıkar. En sabitbelirti ateştir. Çoğunlukla dört günkadar sürer. Solunum sistemi belirtileri,influenzanın en çok rastlananbelirtileridir. Üst solunum yollarınınhafif nezlesinden öldürücü zatürreeyekadar değişik klinik belirtilervardır. İnfluenzanın genel enfeksiyonşekillerinde, virüsün toksininebağlı olmak üzere bazı sinir sistemibelirtileri bulunur. Huzursuzluk,uykusuzluk, çocuklarda havale nöbetleri,şuur bozuklukları yanındanenfeksiyon seyrinde beyin iltihabıolayları da bildirilmiştir.Salgının şiddetine, hastanın yaşına,kişinin daha önceki sağlık durumunagöre hastalığın seyri ve sonuçlanmasıdeğişiklik gösterir. Küçükçocuklar, yaşlılar, daha önceden kronikakciğer ve kalp hastalığı olanlar,hamileler ve yatalak hastalar “yüksekrisk” altındadır. Ölüm oranı tektek görülen veya hafif geçen salgındurumlarında %0,1-0,2’yi geçmez.Ancak dünya çapında salgınlarda%10-15’i bulur. Ölümler çoğunluklakomplikasyonlara bağlı olarak ortayaçıkar. Vücut direncindeki düşmesonucu gelişebilecek ikincil çeşitlibakteriyel enfeksiyonlar tehlikeli sonuçlardansorumludurlar.Hastalık tek tek vakalar halindeher zaman bulunur. Fakat salgınlarve özellikle dünya çapında salgınlararasında aralıklar vardır. Salgınlar çoğunlukla 4-5 yıldabir olur. Dünya çapında salgınlar ise, 30-35 yıl gibidaha geniş aralıklarla meydana çıkmaktadır. 1918’densonra dünya çapında influenza salgını 1957’de başlamıştır.Bu geniş salgından sonra da her yıl çeşitli ülkelerdeinfluenza salgınları süre gelmiştir. Bunlardagenellikle A tipi izole edilmiştir.1969-70 kış aylarındaİngiltere’deki salgında Aiki /Hong Kong/68 varyantısorumlu bulunmuştur.1992 Ocak ayında İstanbul ve Ankara’da ilk veorta dereceli okullarda baş gösteren ve basında “Çingribi” adıyla lanse edilen grip salgınının etken yönündenadının virüs kültürleri ve serolojik tiplendirmeyöntemleriyle influenza tip A olduğu saptanmıştır. Bilindiğigibi son yıllarda “Kuş gribi” ve “Domuz gribi”adlarıyla anılan ve halen de güncelliğini koruyan salgınlargörülmüştür.Komplike olmayan vakalarda genellikle bir haftadaiyileşmek kuraldır. En hafif gripte bile istirahatözellikle yatak istirahatı esastır ve gereklidir. Bu sadecekomplikasyonlardan kaçınmak için değil aynızamanda mikrobu başkalarına bulaştırmamak için degereklidir. Gripte genel destekleyici yaklaşımların önemibüyüktür. Havası temiz ortamda istirahat, yeterlikalori ve sıvı alımının temini gerektiğinde ateş düşürücüve ağrı kesici ilaçların alınması tavsiye edilir.Vitamin desteğinin faydası tartışılmalıdır. Komplikasyonsuzvakalarda antibiyotiklerin yeri yoktur. Bu ilaçlarınerken verilmesi ne hastalığın seyrini etiler ne dekomplikasyonların önlenmesini sağlar. Bu sebeplerleantibiyotikler ikincil bakteriyel enfeksiyon durumlarıiçin rezerve edilmelidir. Son yıllarda bazı antiviralajanların tedavi amacıyla denendikleri çeşitli deneyselve klinik çalışmalarda sınırlı etkiler elde edilmiştir.Hastalıktan korunma amacıyla influenza aşısıkullanılmaktadır. Ancak çok sayıda influenza virüsühastalığa yol açtığından, aşının polivalan olması gerekmektedir.İnfluenza virüsünün salgın yapan tip vevaryantlarında değişme olmaktadır. Bu nedenle aşıüretilecek tipleri uygun seçmek gerekir. Bu amaçlaWHO (Dünya Sağlık Teşkilatı) her yıl salgın görünenyerlerin ve tiplerin haritasını çıkartarak bu konudayardımcı olmaktadır. Şüphesiz bir yıl önce görülentiplerin ertesi yıl değişip değişmeyeceğinin bilinmesimümkün değildir. Bundan dolayı sadece yüksek riskaltında olan insan gruplarının aşılanması bazı ülkelerdetavsiye edilmekte ve uygulanmaktadır. Aşı ile ancakbir yıl bağışıklık sağlanabilmektedir.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 47 >


İSLÂM’DA İ’TİKADÎ MEZHEPLER VEAKAİD ESASLARIProf. Dr. İrfan ABDÜLHAMİDTercüme : Prof. Dr. Mustafa Saim YEPREMMâtürîdî’ninAKÎDE RİSÂLESİ ve ŞERHİProf. Dr. Mustafa Saim YEPREMVakfımız İLKSAY (İlim, Kültür, Sanat ve Yayın) KuruluBaşkanlığı’nda uzman olarak çalışan Hüseyin Arslan, GaziÜniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi Ana BilimDalı, Siyaset ve Sosyal Bilimler Bilim Dalı’nda hazırladığı “DinîGruplar ve Siyaset: Yeni Asya Grubu Örneği” isimli doktoratezini 17 Şubat 2011 tarihinde savunmuş ve jüri üyelerinin oybirliğiyle doktor ünvanını almıştır.< 48TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


GüncelDinî MeselelerLütfi ŞENTÜRK - Seyfettin YAZICIBu kitap, son yıllarda çokça tartışılan bazı dinimeseleleri açıklığa kavuşturmak ve bununla ilgilisoruları cevaplandırmak amacıyla hazırlandı.Görüleceği üzere kitapta yer alan konular, yazarlartarafından kaynaklarına müracaat edilerek etraflıbir şekilde incelenmiş ve böylece cevap bekleyenpek çok dini soru cevaplandırılmıştır. Değerliokuyucularımıza yararlı olacağını ümit ediyoruz.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 49 >


14-20 Nisan 2011 tarihleri arasında kutlanacak olan Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin anateması “Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi” olarak belirlenmiştir. Zira tarih boyunca ortakinsanî bir değer olarak kabul edilen merhametin, hayatın her alanından hatta dünyamızdançekilmeye başladığını, bu kıymetli duygudan boşalan yeri, şiddet, öfke ve zorbalık gibiinsanoğlunun ortak aklı tarafından asla tasvip edilmeyen olumsuz duyguların doldurduğunugörmek, üzücü olduğu kadar düşündürücü bir durumdur. Kültür, inanç, ırk ve coğrafyatanımaksızın bütün dünya halklarını kasıp kavuran şiddet olgusu, bireyin bizzat kendisineuyguladığı fiziksel ve duygusal şiddetten başlayarak ikili ilişkilere sıçramakta, aile ve yakın çevrediyaloglarına uzanmakta, kurumların ve şehirlerin dokusuna işlemekte ve nihayet uluslararasıölçekte önemli bir sorun oluşturmaktadır. Bütün boyutlarıyla şiddete “dur” deme kararlılığıancak bilinçli ve kapsamlı politikalarla hayata yansıyacak; atılacak adımların çıkış noktası ise“merhamet” olacaktır. Bu bağlamda “âlemlere rahmet olarak gönderildiği” bizzat Yüce Allahtarafından bildirilen bir Peygamber’in tebliğinde yer alan merhamet duygusu yeniden okunmayı,üzerinde düşünülmeyi ve şiddetin açtığı yaralara merhem olarak sunulmayı beklemektedir.Bu itibarla hafta boyunca gerçekleştirilecek etkinliklerle, Hz. Peygamber’in şefkat vemerhametini anlatmak, merhameti bütün boyutlarıyla toplumumuzun gündemine taşımak, kişideve toplumda merhamet duygusunu güçlendirebilmek, şefkati duygu dünyasından eylem boyutunageçirebilmenin yollarını konuşmak, Hz. Peygamber’in izinde fiilî bir merhamet seferberliğibaşlatmak, merhameti hayatın her alanına dahil etmenin gereği ve imkanının tartışılması ve buçerçevede yapılabileceklere zemin hazırlanması hedeflenmektedir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!