10.07.2015 Views

startup_alaturka_4_pdf

startup_alaturka_4_pdf

startup_alaturka_4_pdf

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Startup AlaturkaYeni Girişimin BizcesiMehmet Şen2kere2beseder.com bloglarından derlemelerBir Arkansas Günlüğü


ÖnsözDünya üzerinde büyük bir girişimcilik fırtınası esiyor. Girişimcilik yarışmaları, kamplar,hızlandırma programları, seminerler, eğitimler derken kendimizi bir anda girişimcilikfırtınasının içinde bulduk. İnternet ve mobil teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte yeni dünyadüzenindeki yeni pastadan pay almak isteyen gelişmekte olan ülkeler bu işe girince bizde onlarla birlikte kolları çoktan sıvadık.Amerika’daki 2008 krizinden bu yana libarel Ekonomideki etmenler tartışıla dursun, artıkherkes Ekonomideki tıkanıklığı gidermek için yeni iş sahaları açma konusunda hem fikir.Bunu da ancak yeni nesil girişimciler yetiştirerek giderebileceklerini düşündüklerindengirişimcilik Üniversite’ler başta olmak üzere Devlet’lerin etkin kurumlarında kendine hızlıcayer bulmuştur. Silikon Vadisi’ndeki çılgın Teknolojik gelişmeler bu süreci tetiklemiş vetıkanıklığın çözümüne rol model olmuştur. Bir nevi digital devrimcilik diyebileceğimiz busüreçte acımasız kapitalist düzene karşı ilk defa bu kadar açıktan meydan okunmuş, rayındançıkan Ekonomiyi yerine oturtmak için ilk defa küresel düzeyde girişimcilik bu kadarpopüler olmuştur.Her şeyden önce girişimcilik bir akıma dönüşmüş durumdadır. Bir akım oluştuğundataklitlerini başka ülkelerde de mantar gibi yayıldıklarını görmek bunun ispatıdır. Evet bubir akımdır ve unutmamalı ki daha önceki akımlar gibi girişimcilik akımı da geçicidir.Zamanı geldiğinde büyük taşlar yerine oturunca, küçük taşlar da sadece arayı dolduracaktır.Fırtınalar yerini sessizliğe bıraktıktan sonra eski heyecan yerini daha profesyonelve kurumsal yapılara bırakacaktır. 90’lı yıllarda Kişisel Gelişim akımı da böyle olmuştu.Amerika’dan ilk önce Avrupa’ya sonra Türkiye gibi başka ülkelere yayılmıştı. Kişisel Gelişimakımı yerini sertifikalı uzmanlara bırakmış durumda. Sundukları çözüm de halktan ziyadedaha çok kurumsal danışmanlık alanlarında devam etmektedir.Girişimcilik akımı da böyle olacak, şu anda gelişmekte olan ülkelerin Yeni Girişim’lere(Startup) verdikleri desteklerin artmasıyla birlikte ihtiyaç duyulan standardı yakalayacak vebunun dışındaki girişimciler dışarıda kalacaktır. Gençlerin Yeni Girişim’leri büyük oyuncuolmak yerine büyük oyuncular tarafından satın alınmak olacak. Çılgın girişimcilik akımınıstandartizasyona kavuşturmayı başaran ülkeler Ekonomilerinde yeni girişimciler yetiştirerekyeni istihdam kapıları oluşturabilecek, Ekonomileri rahat nefes alacak ve dışa bağımlılıkazalacak. Milyar dolarlık şirketler oluşturarak arkadaki girişimcilere yeni rol modelleriylemotivasyon verecek, dünyayla daha iyi rekabet edebilecektir.Şu andaki dünya üzerindeki akıma aldanarak girişimciliğin yeni bir yenilikmiş gibi sunulmasıbir pazarlama aldatmacasıdır zira girişimcilik insanlığın tarihinden beri varolan birhusustur ancak belki de hiç bu kadar suyu çıkmamıştır. İnsanların aşırı ilgisi girişimciliğinkendisini bile yeni bir Ekonomi’ye dönüştürmüştür.Bu kitapla birlikte siz de dünyada esen <strong>startup</strong> girişimcilik fırtınasının içeriğine vakıf olacakve özellikle Silikon Vadisi gibi dünyanın Teknoloji merkezinin kullandığı modelleri hakkındabilgi sahibi olacaksınız. Bu kitapta siz her şeyden önce Yeni Girişimin Bizcesi’ni görecekve neden Startup Alaturka dediğimizi daha iyi anlayacaksınız.


Bir Arkansas GünlüğüBeş yıldan fazladır Arkansas eyaletindeki yaşamım boyunca dünya gündeminin her türlüyönünü takip etmeye çalışıyorum. 2012 Ocak ayında düşüncelerimi insanlarla paylaşmayakarar verdim. Uzun yıllar kafamda biriken şeyleri paylaşmak istiyordum.2kere2beseder.com sitesini kurarak blog yazmaya başladım. Girişimcilik, liderlik, sinema,ilişkiler, ve biraz da politika hakkında yazılar yazdım. İki sene sonra yüz altmışın üzerindeblog yazısına ulaşmıştım. Aradan geçen iki sene içinde en çok okunan yazım hiçbeklemediğim şekilde Startup Nedir yazısı olmuştu. Nedeni ise çok basitti. Google’da StartupNedir yazdığınızda ilk olarak benim yazım çıkıyordu. Gerçekten de insanlar <strong>startup</strong>konusunu merak ediyor, araştırıyor ve blog sayfamdan bana ulaşıyordu.Bu nedenle daha çok kişiye ulaşması için farklı blog yazılarımı da içine katarak <strong>startup</strong>(yeni girişim) meselesini etraflıca ele alıp kitaplaştırmaya karar verdim. Özellikle TürkKültürü’nü de işin içine katarak kendi çizgimizde <strong>startup</strong> fenomenini incelemeye başladım.Bu kitap bloglarımın derlemesi olsa da pek çok konuyu yeni işliyorum. Yani buradakibütün konuları blog sayfamda bulamayabilirsiniz. Dolayısıyla blog yazılarımı okuduğunuzhalde burada farklı konular da okuyacaksınız. Yine de bloglarımı takip edenlerin daha çokistifade edeceğini düşünüyorum.Evet çevremizdeki inanılmaz Teknolojik gelişmeler karşısında sarsılan insanımıza bu işiniçeriği hakkında bilgi vermeyi ve bunu yaparken de Türk Kültürü ekseninde meseleleri elealmayı kendime misyon edindim. Bundan dolayı bu kitaba Startup Alaturka dedim. YaniYeni Girişimin Bizcesi...Bu kitap iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısmı motivasyon ağırlıklı olup <strong>startup</strong> kültürühakkında ön bilgi vermektedir. Aynı zamanda ABD kaynaklı başarı hikayelerindeki temelmodelleri tartışmaya açar. Silikon Vadisi’ni ve Hollywood dünyasını kopyalamak yerinehangi metafizik temeller üzerinde çalıştıklarını göstermeye çalışır. Birinci kısımdan sonragirişimciliğin temel metafizik dinamiklerini öğrenerek, korkunuzu yenecek ve derin sularaaçılmak isteyeceksiniz.İkinci kısımda ise <strong>startup</strong> teknik olarak ele alınıyor. Her konunun sonu özetlendiği içinöğrendiklerinizi pekiştireceksiniz. ABD kaynaklı <strong>startup</strong> metodlarını daha yakındangörme fırsatını yakalayacaksınız. İkinci kısım size <strong>startup</strong>ların (yeni girişim) nelere dikkatetmesi gerektiği hakkında detaylı bilgi sunacaktır.Kitabta anlatılan bütün modeller Alaturka mantığı üzerinden işlendiği için kendinizi biranda kitapla tartışıyor bulacaksınız. Ülkeler yerini artık güçlü şehirlere bıraktığını görecek,yeniliğin (inovasyonun) hangi şartlar altında fışkırdığına tanıklık edeceksiniz. Bu kitabıokuduktan sonra siz de artık bir <strong>startup</strong> kurmak isteyecek ve artık Türkiye’nin de kendineözgü <strong>startup</strong> kültürünü oluşturması gerektiğine ikna olacaksınız. Startup Alaturka ilekendinizin de dev Ekonomiler oluşturabilme ihtimalini görerek heyecanlanacaksınız.Eğerkitap hakkında düşüncelerinizi paylaşmak isterseniz bana 2kere2beseder.com adresindenulaşabilirsiniz.


I. KısımMantığı çok abartmayın...Bundan yirmi yıl sonra, yaptıklarından çok yapmadıklarından dahafazla pişmanlık duyacaksın. Bu yüzden, halatlarını söküp at, güvendeolduğun limandan ayrıl, yelkenlerini rüzgarla doldur, araştır, hayal et,keşfet.- Mark Twain -


Giriş2012 Ocak ayında Avustralya’da çıkan bir haberde bir hemşirenin ölüm döşeğindeki insanlarınen büyük pişmanlıklarını kitaplaştırdığını anlatıyordu. Sayısız hastayla görüşen Avustralya’lıhemşire ölümün en son demlerini yaşayanların itiraflarını kaleme almıştı. En büyükbeş pişmanlıklarının birinci maddesi şöyleydi.Keşke başkalarının benden beklediği hayatı sürmek yerine düşlerimi gerçekleştirme cesaretimolsaydı.Hemşirenin kısa zaman içinde ahirete göç edecek hastalardan elde ettiği bu feryat bizeönemli bir gerçeği haykırıyordu. Onları pişmanlığa iten en büyük neden zamanında insiyatifalmak yerine başkalarının hayatını yaşamış olmalarıydı. Ellerine geçen fırsatları değerlendirmecesaretini kendilerinde bulamamışlardı. Siz hayal kurup peşinden koşmazsanızmutlaka başkalarının hayallerini yaşamak zorunda kalırsınız klişesini zihnimize tekrarkazıyordu.Kitap yazmak, kendi işini kurmak, okul açmak, başarılı bir Tenis Raket’i olmak, ünlü birPiyanist olmak, yurt dışında en iyi okula kabul almak, en iyi labaratuarlarda icatlar yapmak,yeni bir dil öğrenmek, oyuncu olmak, Ressam olmak, iyi bir hatip olmak, Siyaset’e atılıpülkeyi yönetmeye aday olmak, Yönetmen olmak, sinema oyuncusu olmak, tutkulu bir Televizyonsunucusu olmak, insanların dertlerini çözen başarılı bir Psikolog olmak, dünyayıdolaşmak, şarkıcı olmak, stand-up şovlarla insanları güldürmek, yurt dışında yaşamayakarar vermek, sivil toplum kuruluşlarına katılıp yetimleri, fakirleri gözetmek...Liste böylece uzayıp gider çünkü insanlar hayal etmeyi sever. Yukarıdaki söz konusu güzelhayallerin en az birine herkes hemen hemen sahiptir ancak pek azı peşinden gidebilmecesaretini gösterir. İçindeki çılgın ses bağırdığı halde türlü türlü bahanelerle o kutsal sesbastırılır. Böylece kendi yüreğinin sesini duyamayanlar başka yüreklerin esiri olurlar.Peşinden gidilmeyen, kovalanmayan hayallerin intikamı acı olur. Ölüm döşeğinde bileolsa size kendisini itiraf ettirir. Özellikle başkalarının sizin hayallerini gerçekleştirdiğinigördüğünüzde içiniz daha da burkulur.Hayallerini tutkularıyla birleştirebilen ve ne pahasına olursa olsun peşinden gidenler ise cesaretlerindenve gayretlerinden dolayı mükafatlandırılırlar. Hayat gerçekten de cesur olanıntarafındadır. Ölüm önce savaştan kaçanların üzerine oklarını isabet ettirir. Sizden istenenise sadece cesur mangal gibi bir yürektir.Bir şeyi gerçekten de istediğinizde onu gerçekleştirmek için hayat size fırsatlar verir. Hayattaen çok istediğiniz şey ile sınanırsınız. Sabrınız, azminiz, cesaretiniz her şeyiniz sonunakadar sınanır. Hayallerinizde samimi olup olmadığınız test edilir.İçinizdeki çılgın sese kulak vererek hedeflerinizi sırasıyla gerçekleştirebilmeniz elbettemümkün yalnız bu sesi sizin nasıl yorumladığınız her şeyden çok daha mühimdir.


Startup ÇılgınlığıHayaller dedik çünkü şu anda cep telefonları, televizyonlar, uydular, bilgisayarlar hepsi birhayalle başladı. Hayatımızı derinden şekillendiren tekno şirketlerinin hepsi basit bir hayalleyola koyuldular. Tekno şirketlerinin başlangıç aşamasına <strong>startup</strong> (yeni girişim) dedikleriiçin de dünyanın en büyük ilgi odağı oldular. Bu kitapta hepimizin yakından tanıdığı SilikonVadisi’ndeki başarılı Teknoloji firmalarının hayallerini başlangıç aşamasında hangimodeller üzerinde kurduklarını göreceksiniz.Startup ya da Türkçe karşılığı Yeni Tekno Girişim veya Yeni Girişim başlangıç aşamasındakiTeknoloji şirketlerine deniyor. Bu kitapta <strong>startup</strong> firmalarının hangi yöntemleri izlediklerinigöreceksiniz. Serendiplik Modeli (Serendipity), Startup (Yeni Girişim), Yalın Girişim (TheLean Startup), Teknoloji Yaşam Döngüsü (Technology Adoptation Lifecycle), BüyütmeKorsanlığı (Growth Hacking) gibi son dönemin popüler kavramlarını öğreneceksiniz.Bütün bu kavramları açıklarken Türk kültürünü esas alarak Türkiye’nin bu kavramlarınneresinde olduğu ile ilgili daha iyi analiz yapabilme kabiliyetine de kavuşacaksınız. SilikonVadisi’nden çıkan başarılı modelleri öğrenirken Türk Kültürü’ne uyup uymadığını datartışacağız. Startup Alaturka dememizin amacı da körü körüne Amerika Birleşik Devletleri’ndenaldığımız kavramların peşinden gitme alışkanlığımızı değiştirmektir.Başka ülkenin kendi kültür dinamikleriyle oluşturmuş olduğu elbisenin herkese uymadığınaşahit olacaksınız. Bununla birlikte başarılı tekno şirketlerin başlangıç aşamasında kullandıklarımodelleri öğrenip hakklarını da teslim edeceğiz.Evet şu an <strong>startup</strong> dünyanın en büyük çılgınlıklarından sayılıyor. 1970’lerden itibarenAmerikalı genç girişimciler kendi hayallerinin peşinden koşarken dünyanın en büyükTeknoloji merkezini de oluşturduklarının farkında değillerdi. Şu an için geldikleri noktayıaşağıdaki tablodan rahatlıkla görebilirsiniz.Tablodan da görüldüğü gibi Amerika’nınbüyük Teknoloji şirketlerinin yıllıkgeliri başka ülkelere tekabül ediyor. YaniAmerika Birleşik Devletleri kendi içindesayılı büyük şirketleriyle başka ülkelerinyıllık gelirine denk gelir elde ediyor.Bankacılığıyla, çikolatalarıyla, saatleriyleünlü İsviçre bile ancak bir Apple ediyor.İşte bütün bu işletmeler <strong>startup</strong> sürecindengeçip kozadan kelebeğe doğrukanatlandılar. Bundan dolayı bu kitapta<strong>startup</strong>larla ilgili bütün önemli kavramlarınizahını da kendimize borç bildik.Şirket Yıllık Gelir Ülke(milyar $)Apple 427 İsviçreMicrosoft 206 TaylandIBM 186 PortekizSamsung 156 İsrailGoogle 154 MısırOracle 120 CezayirIntel 117 PeruQualcomm 85 KazakistanAmazon 81 BangladeşEbay 48 KübaŞirket vs. Ülke


Ve ŞimdiGerçekten de <strong>startup</strong> çılgınlığına kayıtsız kalmak artık mümkün değil. Dünyada bu kadargelişmeler olurken Türkiye gibi başarıya aç bir ülkenin kayıtsız kalması kesinlikle mümkündeğil.Amazon siparişleri eve drone’larla (insansız hava aracı) getirmek için son testlerini yapıyor.Facebook dünyada İnternet erişimini yaygınlaştırmak için satellites drone’larını (İnsansızHava aracı Uydusu) duyurdu. Facebook ile rekabet eden Google başka bir drone firmasınısatın aldı. Onlarda gözünü İnternet dronelarına dikmiş durumda. Amaçları ise dünya nüfusununüçte ikisini İnternet’e eriştirmek. Biz Türk’ler “İstikbal Göklerdir” sözünü sanırımyeni anlıyoruz. Göklere hakim olmak için ille de askeri uçakları göndermek gerekmiyormuş.Facebook, Google Internet DroneAmazon Sipariş DroneDünyanın mobil çılgınlığı ise zaten malumunuz. Cep telefonsuz bir hayat artık mümkündeğil. Google ile Samsung arasındaki amansız rekabeti film izler gibi izliyoruz. Googlebaşkalarıyla rekabet etmeden yerinde duramıyor.Bir yandan da 3D yani üç boyutlu yazıcılarla üretim endüstrisi değişmeye başladı. ArtıkBoeing Hava şirketinin malzemesinin yüzde kırkı bu fabrikacıklardan üretiliyor. Hem arabahem uçak olarak kullanılabilen araçlar bile <strong>startup</strong> şirketleri tarafından üretilmeye başlandı.İnsan böbreğinin çalışmayan hali bile olsa 3D yazıcılarla üretilmeye başlanması da geleceğedair önemli ip uçları barındırıyor. Artık yeni iş alanları, yeni şirketler ve yeni bakış açılarıvar.Google artık evinizin içine bile girdi. Nest firmasını $3.2 Milyar’a satın alarak kendi uygulamanızdanevinizin termostatını kontrol edebilirsiniz. Twitter, Facebook, LinkedIn, Pinterest,Instagram, Snapchat, Whatsapp gibi sosyal medya çılgınlıklarını ise anlatmaya gerekbile yok. Onlarsız hayat artık mümkün değil. E-Posta’mızı kontrol eder gibi artık onları dakontrol etme ihtiyacı duyuyoruz.Snapchat Facebook’un $3 Milyar’lık teklifini reddecek kadar özgüvene sahip gençlerinvarlığını da gösteriyor. Bu gençler büyük teklifi reddede dursun Facebook kısa süre sonraWhatsapp’ı $19 Milyar’a satın alarak bütün herkesi şaşkına çevirmiş durumda. Daha öncede popüler fotoğraf paylaşım uygulaması Instagram Facebook tarafından $1 Milyar’a satınalınmıştı. Böylece Facebook Whatsapp’tan sonra çıtayı iyice yükseltmiş oldu.


Artık Özgeçmiş hazırlamak yerine LinkedIn yeterli oluyor. İş dünyasının büyük çoğunluğuLinkedIn’e bağlı. Twitter insanlara sosyal protesto özgürlüğünü vererek dünya toplumlarınışekillendirmeye devam ediyor. Ünlülerin fotoğraflarını anında Instagram’da takip ederekaslında onların egolarını da takip ediyoruz.Ebay ve Amazon geleneksel ticaretteki toptancı kavramını öldüreli zaten çok oluyor. Artıkher şey alıcıyla satıcı arasında gerçekleşiyor. Ticaretin dikeyi, yatayı, kulübü derken İnternet’tesatın alınmayan şey kalmadı dersek abartmış olmayız.Arabanızı kullanırken radyodaki sevdiğiniz bir şarkıyı detaylı tanımak için Shazam uygulamasınıaçıp kim olduğuna bakabilirsiniz. Shazam müziğin sesini algılayarak şarkıcının kimliğini,şarkının kendisini bir kaç saniye içinde gösteriyor. Yani gerçek zamanlı uygulamalarile merakınızı anında giderebilmeniz artık mümkün.Uber uygulaması ile San Francisco’da taksi yerine daha iyi fiyatlarla araba kiralayabilirsiniz.Artık taksi için uzun uzun beklemeye gerek yok çünkü araç paylaşım uygulamsı Uber sizekısa zamanda araç getiriyor. Uber’ın klon uygulamaları başka ülkelerde çoktan görücüyeçıkmış durumda. Airbnb ile de otel yerine kiralık bir daire kiralamanız mümkün. Onun daklonları piyasayı doldurmuş durumda. Ara katmandaki büyük oyuncular yerini <strong>startup</strong>larınpaylaşım modellerine bırakmış durumda.Akıllı telefonlardan bankacılık, oyun, haberleşme, sosyal medya hayatın doğal bir parçasıhaline geldi. Kimse size akıllı telefonunuz var mı diye sormuyor, neden yok diye soruyor.Eğitim sistemi değişiyor, uzaktan öğrenmeyle insanlar master yapıyor, okul okuyor, dersçalışıyor. Akraba ziyaretimizde selamla başlamak yerine wireless (kablosuz ağ) şifresi soranlarartık normal karşılanıyor. Daha karpuz kesecektik deseniz bile misafirin mazereti evdeyetiştirmesi gereken e-postalar oluyor.Evet menfi ve müspet olarak hayatımız çılgın hayalcilerin azminden dolayı değişiyor, şekilleniyor,parlıyor, sönüyor, hızlanıyor. Artık beynimizin en ücra nöronları onların aletlerindenfışkıran içerikle doluyor. Gözlüğümüze (Google Glass), kol saatimize (Samsung Watch)kıyafetimize ve hatta genetiğimize kadar göz dikmişler.Artık bir tercih yapmak zorundayız. Ya koyunların kervanına katılacağız ya da çoban olacağız.Eğer başarabilirsek ana çiftliğin sahibi de olacağız. Çok daha ileri gitmek istiyorsakkendi modellerimizi oluşturacak ve kendi kurallarımızı koyacağız. Ancak her şeyden öncebu kadar gelişme karşısında enaniyeti bir tarafa bırakıp, hali hazırdaki sistemleri, modelleri,yöntemleri öğrenecek ve bunun için de herkesten daha çok sabırlı olacağız.Milyar dolarlar havalarda uçuşurken bütün bu gelişmelere tabii ki sessiz kalamayız. Bütünbu gelişmeler gerçekten de başımızı döndürüyor. İlişkiler, düşünceler değişiyor, insanlarkendisini ifade hürriyetine kavuşuyor. İlişkiler sosyal medyada yara alıyor, kimi paylaştığıtweetten dolayı işten atılıyor, kimi yurt dışına bile sürülüyor. Kısacası her şey değişiyor vebizim de kendimizi acilen konumlandırmamız gerekiyor.


Serendiplik Modeli (Şans Havuzu)Hayaller, hedefler, şirketler, <strong>startup</strong>lar dedik ve bunlarınçoğunun Silikon Vadisin’den çıktığını söyledik.Peki bu kadar büyük başarının hiç bir modeli yokmu? Şimdi biz de onlar gibi yatırımcıları, mucitleri,yazılımcıları, girişimcileri bir araya getirirsek ve onlariçin binalar yaparsak aynı başarıyı yakalayabilirmiyiz? Tabii ki hayır, hem de koskocaman çivili birHAYIR. Silikon Vadisi’ini inşaat sektörüne denkgörenlere ilk olarak yandaki kitabı okumalarınıtavsiye ediyoruz.Get Lucky (Şanslı ol veya Şansı Yakala) şu ana kadarokuduğum en iyi kitaplardan diyebilirim. Şansınaslında planlanan bir yolculukta, mucizelerin yakalanabileceğiniiddia ediyor ve örneklerle anlatıyor.Adından da anlaşılacağı gibi “Planned Serendipity” yani planlanmış serendiplik (tesadüf,şans) demektir ve sizin farkındalık gücünüzle oluşturmuş olduğunuz tesadüfler zinciridir.Başarı, ilişkiler, buluşlar planlanan bir olgudan ziyade, nedenini bilmeden ve sorgulamadanancak cesaret ve kararlılık göstererek farkındalığınızla oluşturulmuş tesadüfler havuzundadeneme yanılma yöntemleriyle elde edilen olay sonuçlarıdır diyor kitap.Çok mu karışık oldu? O zaman en basit anlamıyla şöyle diyelim: Şans sizin risk alarak kendiiradenizle oluşturabileceğiniz bir tesadüfler zinciri olabilir. Tesadüf dediğiniz şey zatenzaten rastlantısal başı bozuk olaylar kümesi değildir. Tesadüf İlahi sevkiyatın beşeri adıdır.Bir partide tanıştığınız birisiyle ilişkiye başlamanız, bir trafik kazasında hayat arkadaşınızıbulmanız, arkadaşınızı ziyaretinizde duyduğunuz bir işe başvurup kabul almanız gibi olaylarrastlantı gibi gözükse de sebepler dairesinde sizin cüzi iradenizin de bir sonucudurçünkü partiye gitmeyi siz kendiniz tercih ettiniz, arkadaşınızı ziyarete kendiniz karar verdinizve hayırsız gibi gözüken bir trafik kazasında da arabayı siz kendiniz kullanmayı tercihettiniz. Halk dilinde istemeyi vermeseydi vermeyi istemezdi diye tanımlanan cüzi irade kendiisteğinizin bir sonucudur.Eski dilde tevafuk şimdi de kısmet dedikleri kaderin cüzi irade boyutunda insanın yapabileceklerisanıldığından da fazla. Bunun ilk şartı şansın ayağınıza kadar gelmesini beklemeyiterketmektir. Sonra da kitapta değişik örneklerle anlatıldığı gibi şansın sadece hazırlıklıolarak beklemek değil aynı zamanda belirsizlik havuzuna kendinizi bilinçli olarak atabilmecesaretini gösterebilmenizdir. Yani şans insanların bildiğinin aksine sizin kendinizin planlayabileceğibir durum olabilir.Planlanmış serendiplik bir bakıma başarının metafizik boyutudur. Başarılı insanlarınhikayelerine baktığınızda hiç beklemedikleri anda ivme kazandıklarını görürsünüz. Birtelefon, bir insan, bir konferans, bir kitap, bir alet, bir film veya bir çocuk uzun süredirçalıştıkları bir konunun çözümü için ilham verebilir ve sonra da aniden hayatları değişir.


Tasavvufçular insan aleminin beş kısımdan kalp, ruh, sır, hafi ve ahfâ’dan oluştuğunu söylerler.İnsanın kendi metafizik boyutu kendisine kılavuzluk yapacak istidadlardan oluşur.Onların dilini anlamak için ise hikmet dili gerekir. Bir şeyin arkasındaki gerçek nedeninigörebilme kabiliyeti, olayların anlamını kavrayabilme becerisi, isabetli karar verebilmeözelliği gibi insan ruhunun işin içinde olduğu metafizik zekaya hikmet dili denir.Siz hikmet dilinin içinde ilham, içgüdü ve sezgiyi de insan ruhuyla birlikte ele alabilirsinizRuhun mekanizmasını tartışacak değiliz ancak şunu söyleyelim ki ruhun merkezi olankalp değişik fonksiyonlarla donatılmıştır. İnsan sadece beyniyle düşünmez, ruhunu da işiniçine katarak karar verir ve ilham, üçgüdü, sezgi gibi ruhsal fonksiyonlarından istifadeeder. Unutmayın ki eğer çok ter döktüyseniz ve üzerinize düşen görevleri yerine fazlasıylagetirdiyseniz ruhsal paradigmalar devreye girer. Hızır ancak bir hikmet gereği kapınızıçalar. Çevrenizde meydana gelen olaylar, objeler insanlar kullanılarak size yol gösterilmeyeçalışılır.Hayatın işaret dilinden anlayabilmeniz için de hikmet dilinden anlayabilmeniz gerekir. Bazenrüyalarınız bile size yol gösterebilir. Bu meziyetler kişinin inancına, ruhsal hayatına veçevresine göre oldukça değişkenlik arzeden mevzulardır.Bizi ilgilendiren kısmı ise girişimcilerin dışarıyı aşırı kopyalaması, gereksiz şekilde aşağılıkkompleksine girmesi ve kendisine değer vermemesine karşın onları itikad bozukluğundansakındırmaktır. Bunun için ise girişimcinin ilk önce işaret dilinden anlaması gerekir.Serendiplik işte bu tarz metafiziğin hayata geçtiği ekosistemlerdir. Mesela Silikon Vadisi veHollywood gibi ekosistemler iki büyük metafizik ortamdır. Bu ortamlarda işaret diline vakıfbaşarılı hikayeler bulabilirsiniz. Biz sadece şunu söyleyelim ki bu tarz metafizik ortamlardaruhlar çarpışır, kıskanır, rekabet eder, etkileşime girer, üzülür, sevinir, özenir ve heyecanlanır.Bundan dolayı kendi modelimize StartupAlaturka diyoruz. Bir Türk <strong>startup</strong> girişimcininruhunu neler heyecana geçirebilir.Gereksiz kıskançlık yerine paylaşımı nasılöğrenebilir? Çok fazla eleştiri hastalığınınasıl tedavi edebilir? Hayal gücünü zenginleştirmekiçin hangi sanatları öğrenmelidir?-Serendiplik modeli metafizik gerilim modelidir-Gündemdeki saçma sapan siyasi kısırtartışmalardan nasıl korunabilir? Nelerdenhoşlanır veya hoşlanmaz? Rekabet ederkenrakibini takdir etmeyi nasıl öğrenebilir?Kendi ruhsal hayatına nasıl manevi zenginlikkatabilir? Egosunu nasıl yönetebilir? Yani kısacakendisini tanıma yolları nelerdir ve nasılolmalıdır?


Startup Alaturka’yı keşfettiğimiz zaman kendi girişimcilik modelimizi de keşfetmiş olacağız.Bu kitapla biz sadece başlangıç yapıyoruz. Yine de işe serendiplik modelini anlamaklabaşlayabiliriz. Bizim de kendimize yönelik şans havuzları oluşturabilmemiz gerekiyor. Kendiinsanımızın ruhunu tetikleyecek şeyleri zamanla anlayıp sistemleştirebilmemiz gerekiyor.Evet ilk önce serendiplik modelini hayata geçirmemiz gerekir çünkü ruh rahat ve risksizortamda harekete geçemez. Ruhun harekete geçmesi ve fonksiyonlarını icra etmesi içinriskli, çoğulcu, etkileşimli, zengin ve heyecanlı ortamlar gerekir. Ruhun gerilmesi gerekir.Ruh korkacak, acı çekecek, endişe edecek, kızacak, sevinecek, esneyecek, şişecek, coşacakve hırslanacak ki insan kendi bütün melekelerini de birlikte çalıştırabilsin. İşte planlı serendiplikinsanı çoğulculuk ortamlarına sokarak ruhun bu ihtiyacını karşılayor ve kişiyi sonubelirsiz fakat anlamlı bir yolculuğa çıkartıyor.Metafiziğin çalışması için sizin kendinizi bilinçli olarak şans havuzuna bırakıp KainatınSahibine güvenmeniz gerekiyor. Mucizeler limanda oluşmaz, denizin tam ortasında fırtınalızamanlarda oluşur. Totemler yapıp şirke düşmek yerine ruhunuzu Sahibine teslim ederekOnun kararına rıza gösterebilirsiniz.Neden mi? Çünki biz gerçekten de çok belirsiz bir dünyada yaşıyoruz. Karşımıza neyinçıkacağından habersiz zavallı aciz insanlarız. Hiçbirimiz bir saniye sonrasını bilmiyoruz.Konferanslarda, seminerlerde başarılı insanlar size gelecekten bahsetse de inanın onlar dasonrasından habersiz yaşıyorlar. Bakmayın öyle konuştuklarına, onlar da aynen sizin gibigeleceği planlamaktan aciz insanlar.Ancak onları sizden ayıran en önemli yönleri kendilerini zamanında riskli şans havuzunabırakabilme cesaretini gösterebilmeleridir. Siz acabalarla vakit geçirirken onlar planlarınıprogramlarını yapıp kervan yolda düzülür deyip okyanusun içine balıklama atladılar.İşte Get Lucky kitabında milyar dolarlık şirketlerin planlı şans havuzunu nasıl oluşturduklarıanlatılıyor. Dünyayı değiştiren insanların en belirsiz ortamlardan nasıl fışkırdığına şahitoluyorsunuz.Kimler mi? Facebook, Twitter, Google, Pinterest,Microsoft, Apple, Amazon, 3M, Pixar vedaha nice bilindik firmalar farklı niyetlerle yolaçıktılar ve farklı sonuçlar yakaladılar.Her şeyin mükemmel olmasını beklemediler.Yolda farklı imkanlarla karşılaştılar ve esnekliklerisayesinde kendi hayallerinin ötesindemükafatlandırıldılar. Onlar risk almayı seven vedünyanın dengesini aşırı derecede bozanlardanoluşuyor. Dünyanın en zengin insanları oldularve herkesin iştahını kabarttılar. Dolayısıyladünyanın en büyük ilgi odağı oldular.Risk alanlar her zaman zengin olamadılar fakatzengin olanlar hep risk alan insanlardan oluştu.


Silikon Vadisi’nin kendisi bile planlı tesadüflersonucu oluşmuş bir başarı hikayesidir. İşte insanlarınasıl yanıldığı nokta burasıdır. SilikonVadisi bir inşaat hikayesi değildir. Farkındalıklatecrübenin biriktirildiği ve sonrasında neyingeleceğini kendilerinin bile tahmin edemediğidelice bir metafizik ortamdır. İnsanlar SilikonVadisi’ndeki Ekosistemi tanımlarken toplamakampı gibi yatırımcıların, iş adamların,yazılımcıların ve girişimcilerin bir araya getirilipinovasyona dayalı ürün geliştirildiği yerolarak tanımlıyorlar.Ekosistemin tarifi kesinlikle bu değildir.Ekosistem dar bir alanda inovasyon gibi enönemli ruhsal fonksiyonu icra edebilmek içinoluşturulmuş bilinçli belirsizlik ortamıdır.Belirsizlik olacak ki endişe, korku, sevinç,mutluluk, rekabet, hırs, kıskançlık, imrenme,övülme, narsistlik gibi müspet ve menfiduygular tetiklensin sonra da yenilikçi ürünlerfışkırsın.- Silikon Vadisi -Bu harita farklı şirketlerin eklenmesiyle halengenişliyor.Serendiplik modeli sadece Silikon Vadisi’ndeki şirketler için geçerli değildir. Mesela dünyacaünlü Hollywood’taki oyuncuların yaşadığı hikayeler de tipik bir serendiplik modelidir.Oyuncu adayının Los Angeles’ta bir ajans bulması en büyük belirsizliktir. Zamanını oyunculukseçmelerine (audition) harcayarak ajans bulmaya çalışır. Bulduğu ajansın kendisinene zaman hangi filmde rol bulacağı ayrı bir belirsizliktir. Oyuncunun film setinde durumubile performansına göre her an değişebilir.Bir filmde oynasa bile başka filmlere çağrılma olasılığı tamamen şartlara bağlıdır. JenniferLawrence gibi bir oyuncu kısa zamanda Oscar da alabilir, Leonardo Di Caprio gibi yıllarınoyuncu Oscar’sız eve de dönebilir. Bir film oyuncusunun ortamı o kadar belirsizdir kikendisini büyük bir azimle ve iradeyle tamamen bir şans havuzuna bırakmıştır. Bu havuzdainsanlarla etkileşimde bulunur, çalışır, çabalar ve elinden gelen bütün gayreti gösterir.Bundan dolayı en ilginç hikayeleri Hollywood dünyasından duyarsınız. Onların hikayeleridünyanın en ilginç ve dinlemeye en değer hikayelerdir.Bununla birlikte yıllarca Los Angeles lokantalarında çalışıp oyunculuk seçmelerini (audition)kovalayan insanlar da mevcut. Onlar da gerekli insan ağını yakalayamadıkları içinve yanlış stratejilerden dolayı geride kaldılar. Yani planlı serendiplik için kendinizi şanshavuzuna bırakmanız da yetmiyor. Onun gerektirdiği hareket, esneklik, strateji, kararlılık,çoğulculuk gibi şartlarını da yerine getirmeniz gerekir. Bazen de hayat size uygun olmadığınızbir alanı zorlamanın yersiz olduğunu söylemeye çalışır. Zira Vermezse Mabudneylesin Sultan Mahmud sırrınca her şey Mevla’nın takdirine kalıyor ama bir kapı kapanıyorfarklı binlerce kapı açılıyor.


Yani ister Silikon Vadisi ister Hollywood, Amerika Birleşik Devletleri kendi metafizik ortamlarınıoluşturmayı başarmıştır. Başka ülkelerin aynısını kendi ülkelerinde uygulamalarıkesinlikle mümkün değildir.Bunun farkında olan Hindistan ise kendi Bollywood’unu oluşturmuş ve ürettikleri filmlerinitamamen kendi kültürel kodlarıyla hayata geçirmiştir. İsmini kopyalasa da Bollywood’daçekilen filmler tamamen Hint Kültürü eksenlidir. Hint film sektörü yine eskiden olduğugibi ritme dayalı danslı filmler çekmeye devam etmektedir.Bu kadar serendiplik modeli tartışmasından sonra şimdi de bir kaç örnek verebiliriz.AmazonEğer siz Amazon’u halen kitap, dvd gibi parakende ürünler satışı yapan bir şirket olarakgörüyorsanız bakış açınızı şimdiden değiştirmelisiniz. Amazon şirketi artık bir Teknolojişirketidir ve bunu da Bulut Teknoloji tabanlı (Cloud based Computing) sistemlerineborçludurlar.Amazon’un CEO’su Jeff Bezos her çalışanından kendi sisteminin başka platformlarlakonuşabileceği bir arayüz ister. İnsanlar doğal olarak web servisleri yazmaya başlarlar. Sonderece belirsiz olan bu süreç Bulut Teknolojisine kadar uzanır. Jeff Bezos çalışanlarınatanıdığı zaman esnekliği şirketi hayallerinin ötesine taşır.Bugün dünyanın konuştuğu Bulut Teknlojisine sahip şirketlerden biri Amazon’dur. PiyasadaInstagram’ın resimlerini Amazon’un Bulut Teknolojisinde depolayarak başladığı bilinmektedir.Bugün Amazon Cloud sistemleri girişimciler için vazgeçilmez bir imkandır.Ayrıca Amazon aynı zamanda bir medya şirketidir. Amazon Prime ve Instan Watch ileNetflix’e kafa tutabilecek film izleme imkanınız vardır. Hem de Sinema’da vizyondan yenikalkan en son filmleri bile izleyebilirsiniz. İşin ilginç tarafı da kendi rakibi Netflix’in filmsunucuları da Amazon tarafından karşılanmaktadır.Amazon şimdi de dronelar (havasız sipariş aracı) üzerinde çalışıyor. Yakın gelecekte siparişleriniziartık evinize dronelar getirecek ve lojistik alanında yeni bir çığır açılmış olacak.Fedex gibi geleneksel lojistik yöntemlerin bu durumdan etkileneceği aşikar.Ayrıca Amazon proje takımlarını <strong>startup</strong> kültüründeçalıştırıyor. Bunun sebebi vurguladığımız aynı sebepyani serendiplik.Startuplar da son derece belirsiz ortamlar olduğu içinserendiplik modeline en yatkın modeldir hatta takendisidir. Girişimcinin göz bebeği gibi kurduğu <strong>startup</strong>taserendipliğin gerektirdiği doğru metodlar uygulanırsabaşarılı olmamak için bir sebep yoktur.


3MBaşka ilginç bir örnek ise her gün çalışma masamızdakullandığımız postitlerin hikayesidir. 1960’ların sonlarınadoğru 3M şirketindeki bilim adamlarından Dr.Spencer Silver dünyanın en iyi yapışkanını üretmekiçin laboratuvarda gecesini gündüzüne katıyordu.Ancak en iyi yapışkan yerine hafifçe yapıştırılıpçıkartılabilen bir yapışkan keşfedince hayal kırıklığınauğramıştı. Dr. Spencer Silver kendisine göre başarısızolduğunu düşünse de meslektaşı Art Fry bunun notkağıdı için kullanılabileceğini ileri sürer.Zira Art Fray eskiden klisenin ilahi korosunda kitap sayfalarını işaretleme ihtiyacı duyuyorduçünkü araya koyduğu her kağıt düşüyordu. Kısa zaman sonra ürünü farklı tüketicilere dedenettikten sonra aldıkları 90% lık iyi geri bildirimle birlikte ortaya milyon dolarlık farklıbir sektör çıkmıştı.GoogleSergey Brin ve Larry Page 1996’da doktora tezinde geliştirdikleri arama algoritmasını üç yüzbin dolara satmak için büyük şirketlerin kapısını çalıyorlardı. Bir sonuç çıkmayınca SequoiaCapital’den aldıkları yatırımla garajda kendi yollarını çizdiler. Ne var ki tam olarak nasıl birşey çıkacağını kendileri de bilmiyordu. İlk önce PageRank sonra da Matematikte 10 üzeri100 anlamına gelen Googol ismiyle ilk çıkışlarını yapsalar da sonra Google ismini keşfettiler.Şirketin ne isminde, ne yapısında, ne büyüklüğünde ne de geleceğinde hiç bir fikirleriyoktu sadece inandıkları bir arama motoru algoritmasıyla yola çıkmışlar ve karşılarınaçıkan sürprizleri değerlendiriyorlardı. İki yıl boyunca hiç kâr edemediler. Google Adsensegibi şirketin %15 gelirini sağlayan reklam modellerini de yolda keşfetmişlerdi. Şimdi iseGoogle artık sadece bir arama motoru değil, bütün alanlara nüfus etmeye çalışan, herkeslerekabet etmekten çekinmeyen önemli bir Teknoloji şirketidir. Google aynı zamanda işeyaramayan projelerini bir çırpıda çöpe atabilecek kadar esnek bir şirkettir. Google’ın batanprojeleri serendiplik modelinde esnekliğin nasıl olması gerektiği konusunda büyük dersleriçerir.2005’te Facebook ve Twitter gibi şirketler henüz parlamamıştı. Mobilite çılgınlığı tam anlamıylabaşlamamıştı. Google İnternet’in ağabeyi olmuş herkes onlardan bahsediyordu.2005’te San Francisco’da Web Summit konferansına katılan Sergey Brin ve Larry Page’ebaşarılarını neye borçlu oldukları sorulunca Brin şöyle diyordu. “Başarımıza katkı sağlayanbirinci faktör şans idi. Biz sadece yüreğimizi takip ettik ve araştırma alanında bulduğumuzçok faydalı bir şeyi hayata geçirdik”Tabii bu cevaptan program moderatörü ve katılımcılar memnun olmamıştı. Onlar dahaşatafatlı bir cevap bekliyordu. Halbuki Brin doğru söylüyordu çünkü onun kastettiği serendiplikhavuzuydu. Güçlü bir algoritma ile yola çıkmışlar, yüreklerini ortaya koymuşlar vesürprizleri yolda keşfetmişlerdi.


PixarSteve Jobs denilince herkesin aklına Apple gelirbenim ise Pixar gelir çünkü Pixar’ın hikayesindendaha çok hoşlanırım. Jobs kendi Apple şirketindenatılınca kendine yeni bir misyon biçmiçti. PixarAnimation Studios şirketini kurarak yeni bir çığıraçıyordu. Pixar meşhur Animasyon fimleriyletanınmıştı; Toy Story, Cars, The Incredibles, FindingNemo, Monsters University gibi Animasyonlaro zamanın CGI teknolojisiyle görücüye çıktığındaçok beğenilmişti. Bu hikayelerin yapım aşamasıise tamamen serendiplik ortamıyla ilgiliydi. Pixar’ınofis ortamı şirket kültüründe serendiplik içinönemli bir örnektir. Dolayısıyla Animasyonlarınkendisine odaklanmaktan ziyade biz girişimcilerinToy Storyüretim ortamını anlamamız daha anlamlıdır.Pixar ilk kurulduğunda üç ayrı binada yazılımcılar, grafikçiler ve yöneticiler olmak üzeredağılmışlardı. Bu durum Steve Jobs’ın hoşuna gitmemişti. Jobs’a göre iyi bir ürün çıkartmakiçin farklı departmanlarda çalışan insanların birbirleriyle etkileşimi gerekiyordu. Tek biranimasyon filmi üzerinde hep birlikte çalışıyorlardı ama birbirleriyle etkileşime girmek içinofis ortamları bunu sağlamıyordu. Jobs sonra ilginç bir çözüm buldu. İnsanların günlüken çok ihtiyaç duyduğu kahve makinesinden tutun, toplantı salonları ve yemek masalarınakadar hemen her şeyi üç odanın tam ortasına yerleştirtti.Çalışanlar yemek kuyruğunda, kahve molasında, su içerken, yemek yerken birbirleriylekarşılaşıyor ve spontane sohbet etmeye başlamışlardı. Toplantı odaları da burada olduğuiçin etkileşim daha da arttıyordu. Dolayısıyla bu sosyal ortam kısa zaman içinde şirkette ihtiyaçduyulan sinerjiyi yaratarak beklenen verimi vermeye başladı. Farklı departmanlardaninsanlar da olsalar, bir CGI yazılımcısı ile grafikçi daha rahat iletişim kuruyor, yöneticilertam olarak animasyon filminden ne istediklerini daha rahat aktarıyordu. Sonuç muhteşemdi,çalışmalar, etkileşimler meyvesini vermiş ve ortaya Toy Story animasyon filmi çıkmıştı.Jobs şirket kültüründe serendiplik modelini uygulamış ve tekrar başarılı olmuştu. Animasyongibi maximum yaratıcılığın gerektirdiği bir alanda fikirler, düşünceler çarpışmalıydıki ortaya iyi ürünler çıksın. Zira serendiplik spontane yaratılıcığın sistemleştirilmiş versiyonuydu.Steve Jobs’a göre şans her zaman hazırlanmış zihinlerin yanındaydı ve bunun içinruhların ve fikirlerin birbireriyle çarpışması ve etkileşime girmesi gerekiyordu. Özellikletekil bir projede hep birlikte çalışanlar için merkezi sosyal ortam çok iyi bir çözümdü.Yeri gelmişken değinelim. 1968’de üretilen kübik ofisler günümüze kadar format değiştiripgeldiyse de halen sosyallik namına bir çözüm sunmuyor. Steve Jobs’ın ofis ortamı ise kendiihtiyaçlarına uygun üretilmiş bir çözümdü. Bütün ülkelerin halen kübik ofisleri tercihetmesi ise tam bir Amerikanlaşma hikayesidir. Türkiye’nin kendi kültürüne özgün ofis ortamlarıgeliştirebilmesi için ise yenilikçi girişimcilere ihtiyaç var. Bakalım bizi kendi içimizekapatan bu lanet olası kübiklerden kim kurtarack.


Niyet Edilmeden Gerçekleşen Buluşlar (Unintentional Inventions)Piyasada serendiplik modelinin farklı isimleri mevcut. Niyet Edilmeden Gerçekleşen Buluşlar(Unintentional Inventions or Discoveries) veya Kazara Buluşlar (Accidental Inventions).Yukarıdaki iki tanım da aslında serendiplik modelinin aynısıdır. Yola farklı bir niyetleçıkıp, yolda beklediğinden çok daha iyi ve farklı buluşlara deniyor. Hayatımızdaki pek çokürün ve servis aslında kazara gerçekleşen buluşlardır. Hepsinin ortak noktası ise daha öncesöylediğimiz gibi mükemmelliyetçilikten uzak durup kervanı yolda düzeltmeleridir. KazaraBuluşlar’da neler yok ki. Aşağıdaki listede kazara yapılan buluşları göreceksiniz.Mısır Gevreği (Corn Flakes) Mikrodalga Fırın (Microwave)AnesteziX-Ray CihazıViagraTeflonPenisilinPost-itDVDInternetFacebookAmazon BulutDondurma KülahıCoca-ColaKibritE-PostaGoogleMürekkep Püskürtücü Yazıcı (Ink-Jet Printer)Sertleştirilmiş PlastikDondurma KülahıŞampanyaCipsKâlp piliJapon YapıştırıcısıHavai FişekKuduz AşısıSMSKonyakPaslanmaz ÇelikBing Bang TeorisiRosetta Stone (Yabancı Dil Öğrenme Newton Yerçeki KanunuSeti)NaylonVazelinFosforBuzlu DondurmaKahveOyun HamuruYapay TatlandırıcıBrendiKauçuk LastikAğız GargarasıSakızKellik İlacıSprey Çamaşır SuyuCırt-cırt Bant-Kazara Buluşlar-Bu liste aslında daha fazla uzuyor. Şans havuzunda insanların hayatını değiştirecek servislerve ürünler hayatın artık önemli bir gerçeği. Büyük bir cesaretle serendiplik modelini uygulayanlarınyolu açık olsun.


Serendiplik Modelini Oluşturmak Yeterli mi?Peki Türkiye’de girişimciliğin henüz yeni trend olmaya başladığı bu zaman diliminde serendiplikmodelini oluşturmak yeterli olur mu? Onu anladığımızda her şey yoluna girecek mi?Elbette girmeyecek, hiç bir zaman büyük Ekosistemler tekil modellerin üzerinde kuruludeğildir. Serendiplik gibi şans havuzlarının oluşturulması zaruridir ancak bazı şeyler debireyin kendisiyle ilgilidir. Daha doğrusu neredeyse her şey bireyin kendisinde bitmektedir.Amerika Birleşik Devletleri, İsveç, İsviçre, Almanya gibi zengin gelişmiş toplumlara baktığımızdabireysel olarak Türkiye gibi toplumlardan ciddi sosyolojik farklılıklar içerirler.En büyük toplumsal fark güven ve saygı gibi görgü anlayışlarıdır. Yerlere çöp atmamak,bankamatik sırasında gizliliğe saygı duyarak mesafe koymak, alış veriş yaparken mutlakateşekkürle cevap vermek, trafik kurallarına uymak, kuyruklarda sırasını beklemek, sınavlardakopya çekmemek, tebessüm etmek, ders hocasının niyetini suistimal etmemek, vergisinizamanında ödemek, yalan söylememek, öfke kontrolü gibi meziyetlerle gelişmiş toplumlargelişmekte olan toplumlardan daha öndedir.Beş yıllık İsviçre ve yedi yıllık Amerika hayatımdan sonra artık bu farka yüzde yüz eminim.Gelişmiş toplumlar sistemlerini güven ve sıkı takip üzerinden yürütürler. ÖrneğinAmerika’da her yıl TurboTax veya TaxAct sitesinden insanlar vergilerinin bir bölümünügeri alırlar. Site size ilk önce mali ve sosyal durumlarınızla ilgili sorular sorar ondan sonrada doldurduğunuz diğer formlardan yola çıkarak size ne kadar para verebileceğini hesaplar.Soruları nasıl yanıtladığınız tamamen sizin insifiyatinizdedir. Sistem size son derece güvenir.İsterseniz sistemi yalan cevaplarla kandırıp daha fazla para geri alabilirsiniz ancak bu suistimalinde bir çözümünü bulmuşlar. Sizin formlarınızı bir yıl boyunca takip ederek yanlışformları cezalandırıyorlar. Bir keresinde TaxAct’te doldurduğum yanlış bir form yüzündendaha sonra beş yüz dolar ceza ödemiştim. Şimdi doldururken daha dikkatli dolduruyorum.Gelişmiş toplumlarda vergi gibi meseleler şakaya gelmeyen en ciddi konulardır. Kanunlargelişmiş ülkelerde sizi dürüstlüğe zorlasa da genel olarak bu tarz toplumların bizden dahadürsüt olduğunu söylemek mümkündür.Bir keresinde yaz tatilinde bir akrabamla birlikte Harput’a çıkıyoruz. Akrabam elindeki petsu şişesini bitirdikten sonra arabanın penceresinden dışarı fırlattı. Ben ses çıkarmadım amabozulduğumu farkedince bana “Burası Amerika değil Mehmet!” diyerek anında savunmayageçti. “İyi ya burası senin ülken” desem de nafile. Henüz bireysel sorumluluğun toplumu çokyakından ilgilendirdiğini kavradığımız söylenemez.İsveç’ten bir yatırımcıyla yapılan röportajda İsveç’in nasıl olur da bu kadar az nüfusla dünyaçapında bu kadar büyük projeler çıkartabildiğini sorarlar. Yatırımcı şöyle cevap verir:“Bizim kaliteli Üniversite’lerimiz var, zengin iş adamlarımız var, Devletimiz girişimciliğin


öneminin farkında ama bizi diğerlerinden asıl ayıran bunlar değil. Bizim en önemliözelliğimiz bizim dürsüt olmamız ve birbirimize güvenmemiz. Biz bir sözleşme imzalayacağımızzaman birbirimize kazık atacağımızı düşünmeyiz, birbirimize son derece güveniriz.Biri söz verdiğinde sözünü mutlaka tutar.”Yukarıdaki ifadeler Türkiye için en azından şu anlık ne kadar uzak kavramlar değil mi? Buifadeler Türkiye için kullanılsa kimsenin inanmayacağı son derece aşikar. Aslında biz kendimizide biliyoruz ama bir türlü yüzleşemiyoruz. Türk toplumu ne yazık ki etik yönündençok parlak değil. İş yapacağımız zaman birbirimize güvenmiyoruz. Güven toplumu kesinlikledeğiliz.Halbuki kendimizle yüzleşsek her şey değişecek. Aynaya biraz baksak ve kendimizi düzeltmeyollarını arasak bütün her şey tersine dönecek, talihimiz açılacak. Bir toplum kendinideğiştirmeden Allah o toplumu değiştirmezmiş.Bireysel değişime kapalı olduğumuz yetmezmiş gibi bir de bunun üstünü kapatmak içinfarklı yollar deniyoruz. Örneğin yaptığımız en büyük hatalardan birisi ülke sorunlarınısistemsel boyutta tartışmaktır. Yıllarca memlekette eğitim sistemini defalarca değiştirdik.Hiç bir şey değişmedi, eğitim sistemimiz halen felç ve dünyanın en gerilerindeyiz. İyi demesela Yabancı Dil eğitimi halen neden yeterli değil? Parlamenter sistem mi olsun yoksayarı Başkanlık sistemi mi olsun, yoksa tam Başkanlık sistemine mi geçelim diye kendimiziyedik bitirdik. Politikayı onlar mı yönetsin yoksa bunlar mı yönetsin ve daha neler neler.Ülkenin gündemine bakın bir ceviz kabuğunu doldurmayacak tartışmalar yaşanıyor. Televizyonlarınbüyük bir kısmı siyasi ve futbol tartışmalarının yapıldığı açık oturumları işliyorlar.Yorumculuk ve polemik kavgası Türkiye’nin en güzide mesleği olmuş.İşte girişimcilikte de aynı hata yapılıyor. Melek yatırımcı, Risk Sermayeleri (Venture Capitalists),Üniversite ayağı ve girişimcileri bir araya getirdik mi bu iş tamamdır modundayız.Türkiye’nin girişimcilik sistemini yine sistemsel düzeyde tartışıyoruz. Sanki milyon dolarlarıortaya döktüğümüzde her şey düzelecekmiş gibi. Ayrıca girişimcilikle ilgili sistemselbazda konuşmadığımız şey kalmadı. Artık o kadar çok bir araya geliyoruz ki yüzümüz eskimeyebaşladı. Bence artık networking yapmaya da ihtiyaç kalmadı çünkü herkes birbirinitanıyor zaten.Binaenaleyh, girişimciliğin mana boyutunu ıskalıyoruz. Girişimcilikte mana köklerimizikonuşanı duydunuz mu? Ecdadımızı bize hep asker diye tanıttılar, peki Atalarımız ne türgirişimciliklerde bulundular? Havada uçmayı hayal eden ve dünya tarihinde kanatlarla uçanilk biz değil miydik? Noldu da hayallerimizden vazgeçtik? Matematiğin, tıpın ve kimyanıntemel formüllerini bulan Endülüs Emevi Devleti’ni neden neden kimse konuşmuyor? Bütünbuluşları kusura bakmasınlar ama Amerikalı’lara borçlu değil.Eskiler anlayış, seziş ve kavrayış becerisine basiret derler. Basireti bağlanmış sözü de buradangelir. Yani seçerlik, sorunların hakikatını bilebilme feraseti demek oluyor. Bundandolayı girişimcilik mevzusunda da körü körüne gitmemek için basiretimizin açılması adınailk önce doğru soruları sormamız gerekiyor çünkü doğru sorular doğru cevaplar getirir.


Asıl Sorulması Gereken SorularYanlış sorular yanlış önermeleri beraberinde getirir.YouTube’da İtalyan girişimcilerin birbirlerine sorduklarısoruları izlemiştim, bizimle birebir örtüşüyordu.Biz niye Silikon Vadisi üretemiyoruz diye tartışıyorlardı.Demek ki dünyanın her yerinde aynı şekilde birAmerikan aşağılık duygusu var.Onların başarıları karşısında insanlar büyük birşaşkınlık yaşıyor. Şaşkınlık ta yerini taklitçiliğe vekendinden uzaklaşmaya götürüyor. Yani bir bakımazincirleme kaza gibi. Bu yanlış soruların başlıcalarışöyle:Biz de bir Silikon Vadisi kurabilir miyiz, niye azyatırımcımız var, girişimciler neden güzel projelerçıkartamıyorlar, yabancı sermayeyi nasıl çekeriz,melek yatırımcı sayısını nasıl arttırız, girişimcilerimizinyaptığı en büyük on hata hangileridir?Bu tarz sistemsel sorular bizim sorunlarımızı çözmemiz için yeterince yol göstermiyor.Derinlerdeki sorunlarımıza ışık tutmuyor. Artık sormamız gereken soruları bireye indirgememizgerekiyor. Bireyden sisteme bir yöntem takınmak lazım. Peki bunlar neler mi? Ozaman gelin buradan yakın:Kendi insanımızı neler motive eder, doğruluk dürüstlük gibi erdemler girişimcilerimizdegerçekten var mı, yatırımcının risk almak istememisinin sebebi girişimciye duyduğu güvensizlikolabilir mi, Türkiye’de takım oluşturmak neden bu kadar zor, herkesin kendi işinikurmak istemesinde bir tuhaflık yok mu, girişimciler kendi aralarında bilgi paylaşımındaneden bu kadar zorlanıyor, rekabet ederken neden her yol mübah görülüyor?Girişimciler gerçekten sevdikleri için mi bu yola atıldılar yoksa Silikon Vadisi’nin rüzgarınakapıldıkları için mi, gerektiğinde başkasını nefsine neden tercih edemiyor, bencilliğin uçsuzbucaksız girdabında neden hep bana hep bana diyor, kendisine neden güvenmiyor, egosununeden yönetemiyor, kafasını bir fikre taktığında ondan neden vazgeçemiyor, kendi fikrineneden aşık oluyor?Türk girişimcisi projelerin masada değil sahada olması gerekiğini bildiği halde buna cesaretedememesi ilginç değil mi, yoksa bu korku rızık endişesi mi, rızkın Mevla’dan geldiğinibildiği halde yatırımcıyı neden rızık kapısı olarak görüyor, kendi kültürü dünyanın enmütevazi kültürüyken en küçük bir başarıda bu kadar çabuk nasıl şişebiliyor, rakibine kazıkatmayı neden mübah görüyor, onun başarısını takdir etmesini neden beceremiyor, yurtdışındaki girişimcilik ortamlarına gittiği halde neden eski alışkanlıklarını bırakamıyor?


Türk girişimcisinin en çok zorlandığı ailevi ilişkileri girişimciyi duygusal boyutta ne kadaretkiliyor, yeni bir Türk girişimcisinin akrabalarıyla arasında olması gereken ilişki hakkındaneden kimse bir laf etmiyor?Türk girişimcisi neden diğer girişimcileri aşırı derecede kıskanıyor, başkalarının başarısınıneden takdir etmekte zorlanıyor, ekmeğin son kırıntısına kadar iktisat etmek Anadolu insanınınözelliğiyken Türk girişimcisi neden har vurup harman savuruyor, peki bu aceleciliknereden geliyor, bir hedefe neden kilitlenemiyor, sebat edemiyor, kendi Ataları sabır taşınadönüştüğü halde kendisi neden sabretmesini beceremiyor?İşin başlangıcında küçük ulaşılabilir hedefler koyması gerektiğini bildiği halde nedenkendisine dünyayı fethetme misyonu biçiyor, küçük düşünmenin önemini görmezdengelip büyük düşünme tuzağına neden düşüyor, kendisini neden başkasına kanıtlama ihtiyacıhissediyor, yoksa bütün girişimciliği para, şöhret ve şan için mi yapıyor, başka başarıhikayelerinden neden aşırı derece etkilenip hemen ümitsizliğe kapılıyor ve Türk girişimcisineden her şeyi bu kadar olumsuz düşünüyor?Kendi kültürüne ait Ebru, Seramik, Kaligrafi gibi el sanatlarının hayal gücünü genişleteceğininneden farkında değil, müzik aleti öğrenmeyi neden angaryadan sayıyor, hayal gücünüzenginleştirmek için başka hangi yöntemlere ihtiyacı var, sosyal yardımlaşma aktivitelerineneden zaman ayırmıyor, yetime fakire sembolik te olsa neden yardım etmiyor, Türk girişimcisininsosyal sorumluluk hissi hangi düzeyde, yoksa başarılı girişimci olup medyanınkendisi hakkında konuşmasını mı hayal ediyor, takım arkadaşlarına göstermesi gerekenesnekliği neden esirgiyor, onların hayatlarına neden zenginlik katmıyor, gaza neden çabukgeliyor ve motivasyonunu neden çabuk kaybediyor?Kısaca Türk girişimcisinin ruhu tam olarak ne hissediyor ve hayattan tam olarak beklentisinedir? Onu gerilime geçirecek şeyler nelerdir? Neyle mutlu olur, neler kendisini üzer? Kendikültürel kodlarından nasıl istifade edebilir? Sezgi, basiret, feraset, ilham ve sır gibi önemlideğerlerin girişimcilik yolculuğunda neleri değiştirebileceğinin farkında mı, girişimcilikyolculuğunda kader arkadaşını tanımada kalp gözü yeterli derecede açık mı, hayatının enönemli yolculuğunda olayların arkasındaki hikmet perdesini aralayabiliyor mu?Cevaplanması gerçekten de zor sorular. Bunların cevabını henüz tam olarak bilmiyoruzama en azından doğru soruları sorduğumuzu düşünüyoruz. Henüz girişimciliği ülkemizdekonumlandırabilmiş sayılmayız. Bundan dolayı gelecekte rol modelleriyle girişimciliğinmana ufkunu bize gösterebilecek kahramanlara ihtiyacımız var.Biz yine de yukarıdaki sorulardan yola çıkarak girişimcinin en çok sıkıntı çektiği ego vesabır konusunu ele alıp elimizden geldiğince aydınlatmaya çalışacağız.Dilediğine hikmet verir, hikmet verilene ise pek çok hayır verilmişdemektir. Ve bunu ancak üstün akıllılar anlar.Kur’an-Kerim 2:269


Girişimcilikte Ego Faktörüİnsana geçici süreliğine emanet olarak verilen ego(enaniyet, ene, benlik) yanlış kullanıldığında girişimciyeciddi zarar verebiliyor. Doğru anlaşıldığında isegirişimciye hız kazandıran en önemli şeffaf araçlardanbirisi haline geliveriyor.Ego pek çok bilim dalı, din ve felsefe tarafından halentartışılan ve incelenen bir konudur. Ortak kanı ise egonunvarlığı ve kullanımına göre getirdiği sonuçlardır.Yani egonun kendisinden ziyade sonuçları daha çok ilgigörüyor.Ego aşırı sahiplenince sahibini dış dünyaya kapattığı,doğru kullanıldığında ise dışarıya açtığı bilindiğindenegonun kullanım tarzı büyük önem arzetmektedir.Egonun yanlış kullanımı girişimcide büyük sorunlarayol açmaktadır. Ego onlara yol gösterebilecekken tamtersine bir yıkım makinesine dönüşebilmektedir.Gerçekten de girişimcinin en çok zorlandığı kısım kendi egosunu yönetmesidir. Ego gerçektende başarı için doğru yönetilmesi ve konumlandırılması gereken en etkili araçlardanbirisidir. Onun için mahiyetinin ve konumlandırılmasının da doğru yapılması gerekir.Ego Nedir?Peki egonun mahiyeti tam olarak nedir? Daha doğrusu onu fiziksel olarak tanımlayabilirmiyiz? Başarılı olmadan önce ve sonra ego neden farklılık gösteriyor? Onu doğru yönetmekelimizde mi?Evet bize göre ego insanın içinde Elif gibi dümdüz bir çizgidir. Yani ego eliftir. Ego, enaniyetkendisine karşılaştırma imkanı vermek için emanet edilen bir araçtan ibarettir. Onunkullanılma iradesi insanın kendisine aittir. Eğer insan ne kadar küçük ve aciz bir varlıkolduğunu, kainatın ise ne kadar büyük ve ihtişamlı olduğunu anlarsa kendisini ona göre dekonumlandırabilir. Milyar dolarlık şirketler de kursa küçüklüğünü kendisine ait olmayanbüyüklük ile kıyaslayabildiğinden kendisine hakim olabilecek donanıma kavuşur.İnsan gerçekten de Kainatta çok küçük bir yer işgal eder. Aynı zamanda aciz yaratılan insanufak bir hastalıkta, ayrılıkta, ölümde ruhen ciddi anlamda sarsılmaktadır. Beş dakikalavobada ihtiyacını karşılayamadığında çatlayabilecek donanıma sahiptir. Trilyonlarcahücresinin içinde gerçekleşen harikulade kimyasal ve biyolojik reaksiyonlarından bihaberbilinçsizce yaşamaktadır. Eliyle ne yeri yarabilir, ne de göğe uzanabilir. Zıpladığında çıkabileceğiyükseklik hemen hemen bellidir, ihtiyaçları sınırsızdır. En önemlisi de üçte biri uykuolan ortalama altmış yıllık geçici ömrünü hiç ölmeyecek gibi gafilce yaşamaktadır.


Yani kendi ölümü bile olsa unutma hastalığı onun en büyük zaafıdır. Bu kadar küçük veaciz olduğu halde etrafındaki muhteşem tabiat, okyanuslar, dağlar, gezegenler, yıldızlar vegalaksiler bir o kadar kendisinden büyüktür. Hacim olarak kainatın içinde zerrenin zerresihükmündedir.Bundan dolayı bu kadar büyüklüğü kendi küçüklüğüyle kıyas yapabilmesi için kendisineego emaneten verilmiştir. Ta ki kendi küçüklüğüne bakarak karşılaştırma yapsın, bir dürbüngibi etrafı izlesin, kainatın gizemlerini çözsün, bütün bu muhteşemliği gerçek Sahibi’neatfetsin. Koskoca kainatın büyüklüğünü kavrasın ve kendi küçüklüğünü ve acziyetini ikraredip enaniyet belasından kurtulsun.İşte küçüklüğünün ve acizliğinin farkına varabilmesi için ego insana emaneten verilmiştir.Evet ego aynen bir Elif gibi insanın içinde ip ince bir çizgidir. Bu çizgiyi kalınlaştırmak,şişirmek veya saç teli kadar inceltmek kendi insiyatifindedir. Acziyetini, sonsuz ihtiyaçlarınıgörüp kabullendiğinde Elif incelecek, elinde bir dürbün haline gelecek ve kainatı daha rahatseyredebilecektir. Bu dürbün ile farklı alemleri yakınlaştıracak, benliğinden sıyrılarak onlarıseyre doyamacaktır. Büyüklük taslayıp acziyetini inkar ettiğinde ise ince çizgi zamanlakalınlaşacak, vücudunu kaplayacak, derken benliğini esir alacak insanoğlu bedenen veruhen kendi egosuna yenik düşecektir.O kadar şişecek ki kendi ayak ucunu bile göremeyecek hale gelecektir. Elif çok fazla şişipkendisini kaplamasına neden olduğu için uzak mesafeleri görme kabiliyetini yitirecektir.Hayatı kendi gördüğü gibi kabullenecek ve empati gibi yeteneklerden yoksun kalacaktır.Halbuki ego insana kendi cüzi iradesini, ilmini ve sınırlı kudretini kendi dışındaki dünyadakıyas edebilmesi için verilmiştir. Kıyas yapabilsin ki haddini bilsin ve yapabileceklerininsınırını anlasın. Başarılı olduğunda da küçüklüğünü hatırlayıp kendine hakim olabilsin.Gelelim girişimcilik konumuza. Girişimcilik haddizatında bir ruhsal yolculuktur ve ego girişimciiçin en büyük imtihandır. Onu şişirdikçe uzağıgöremeyerek dışarıya kapalı hale gelecek, kendifikrine aşık olacak, kritiğe kapalı olacak, fikrinineşsiz olduğunu iddia edecektir.Hatta biraz daha ileri giderek fikrinin tamamenözgün olduğu ve şimdiye kadar başkası tarafındankesinlikle düşünelemediğini iddia edecektir.Ne hikmetse şahsen fikrinin dünyanın en iyive özgün olduğunu iddia eden çok sayıda Türkgirişimcisiyle tanıştım. Fikirlerinin çalınmamasıiçin de paylaşmama reflekslerine de artıkçok alıştım. Yine de fikirlerini saklamaları da,açıklayıp başımızı şişirmeleri de ayrı bir dert.Egolu insanlar başkalarını bunaltırlar


Böylelerini dışarıda çok görürsünüz. Bu tarz girişimcilerin en kötü yönü de yolunacak biryatırımcı aramalarıdır. Zavallı yatırımcı hem parasını ona kaptıracak hem de girişimcininegosunun yol açtığı yıkımı birlikte yaşayacaktır. Bu durum yatırımcı için de geçerlidir.Bu tarz egolu girişimcilerde böyle bir mükemmel fikir için hemen bir yatırımcı gereklidir.Kendisi her zaman mükemmeldir, eleştirilmesine gerek yoktur, onun için yatırımcıyı baştanhaketmiştir. Yatırımcıyı bulduğunda çevresine bunu başarı hikayesi olarak gösterecek vehavasından geçilmeyecektir. Proje başarısız olduğunda yaşadıkları en büyük yıkım fikrintutmaması değil, sürekli takdir beklediği çevresi tarafından tedip edilme duygusudur.Sosyal medyanın da narsistliği tetiklediği bir devirde süper egolu girişimcilerin işi gerçektende zordur. Şişirilmiş egonun girişimcide yol açtığı tahribat bununla da sınırlı değil tabi ki.Ego kalınlaştırılıp kocaman bir Ben’e dönüştürüldüğü için, yani bütün iyilikleri, harikuladeliklerisadece ama sadece kendisinde görebildiği için bencil muamelesi de görecektir. Sadecekendisi başarılı olmalı, sadece kendisine ödüller verilmeli, TV’ler kendisinden bahsetmeli,onun başarısı herkesin kulağında olmalı. Sosyal medya onu takdir etmelidir.Benliğini doyururken aslında egosunu doyuran biri olduğunu farkına varamayarak zincirlemekazaya uğrayacak ve başkasının başarısını çekememe, aşırı eleştiri, sabırsızlık gibideğişik hastalıklara yakalanacaktır. En kötü hastalığı da ne olacak biliyor musunuz, aşırıderecede hızlı gaza gelecektir. Facebook’un hikayesini duyduğunda hemen onun gibi olmakisteyecek, Silikon Vadisinin baş döndürücü milyon dolar hikayelerinin büyüsüne kendisinifazlasıyla kaptıracaktır.Halbuki kendisini sıfırlayıp Elif gibi düm düz bir çizgi olsaydı kendisine gizemlerin kapılarısonsuza kadar açılacaktı. Elif çizgisi bir yandan kendisine anahtar olup dışarıdaki dünyanıntılsımlarını açacak diğer taraftan da bir dürbün olup her türlü gizemi oturduğu yerdentemaşa edebilme imkanı verecektir. Her girişimciden önemli şeyler öğrenecek kendi eksikliklerinikapatabilecektir. Fikrini gerekli insanlara anlatıp şekillendirebilecek, son sözükendisinin değil dışarıdaki müşterinin, kullanıcının söylediğini herkesten evvel kavrayacaktır.Böyle bir girişimci çok esnek olacak, kulağı ve gözü dışarıda olacak, dışarıya açıldığı içinmanevra kabiliyetine ulaşacak ve ihtiyaç duyduğunda refleks kasını kullanıp yol kıvrımlarındanuçurumlara düşmekten kendisini koruyabilecektir. Gerektiğinde bebek gibibüyüttüğü fikrini baştan sona değiştirebilecek, teyit edilene kadar aktif sabırla bekleyecektir.En önemlisi de başarıya ulaştığında bile CEO’luk makamını hizmet makamı olarak görecek,kendisini tekrar sıfırlayabilecektir. Para, makam onu hiç bir zaman şımartamayacak veemanetinin hakkını yerine getirmiş olacaktır.Mütevazi girişimci esnek girişimcidir. Ürüne körü körüne aşık olmak yerine üzerindekihataları kabul eder. Kulağı daima müşteridedir, onun sözü kendisinin ürünü olur. Müşteriyimemnun etmek için onun nazını çeker nabzını yoklar. Şirketin geleceğini kendi egosunateslim etmez. Gerektiğinde özür dilemesini bilir. En önemli değeri takım arkadaşlarıdıronlara caka yapmaz Onlara verilmesi gereken değeri sonuna kadar verir.


Egonun en belalı kısmı ise narsistlik kişilik bozukluklarına kadar varmasıdır. Kendigörüntüsüne aşık olarak tanımlanan narsistler egonun tavanını temsil ederler. Narsisizmözseverlik olarak ta tanımlanır. Kişinin kendisine tapması diyenler de vardır. Egonun aşırıderece depolanması ve nesnelere yönlendirilmesidir. Eskiden ayna narsistlerin en büyüknesnesiyken şimdi de mobil cihazlardır. Gerekli ilgiyi görmek için sürekli selfie çekerler.Plan ve hedeflerine ulaşmadıklarında ve yeterli ilgiyi görmediklerinde erirler, çökerler. Empatidenyoksun çağımızın en belalı kişilik bozukluklarından biridir narsisizm.Psikolog’lara göre selfie’nin aşırı derecede kullanımı tipik bir narsistlikhastalığıdırAşırı kıskançlık, kendiniaşırı beğenme vehaklı görme, övgüylebeslenme, eleştirilerekarşı aşırı duyarlılık,küstahlık, başkasınıçekememezlik, umursamazlıkve başarı için heryolu mübah görme gibison derece tehlikeli özellikleresahip narsistlikgünümüzün en büyükhastalığıdır.Bundan dolayı pek çok Psikolog ve Psikyatrist günümüzü “Narsistlik Çağı” olarak nitelendirir.Sosyal medya ve mobilitenin patlamasıyla narsistlik daha da yaygınlaşmıştır.Ego şu sıralar narsistlikle birlikte altın çağını yaşamaktadır. İnsanın kendisini istediğikadar ifade edebileceği alet adevat icat edildiği için narsistlik te büyük ölçüde birliktetetiklenmiştir. Ne yazık ki başarılı narsistler takım arkadaşları için en büyük imtihandır.Narsistler ezmekten hoşlanan tiplerdir. İnsanları her zaman küçük gören zihin yapılarıolduğu için tahammülü zor insanlardır.Ne ilginçtir ki girişimcilik seminerlerinde bu tarz kişilik sorunları es geçilmektedir. Dahaönce de belirttiğimiz gibi girişimcilik sistemsel olarak işlendiği için daha sonra kaçınılmazkarakter çatışmaları yaşanmaktadır. Özellikle narsist bir girişimciyse o zaman partnerine,yatırımcısına Allah sabır versin diyoruz. Belki de narsistlerle olan imtihan dünyanın enbüyük imtihanlarından biridir diyebiliriz.İşte ego böyle bir şey, insanı narsist yapıp zıvanadan da çıkarır, melek yapıp göklerede çıkartabilir. İnsanın tamamen kendi kullanımına göre arştan ferşe kadar değişkenlikarzeder. Ego belki de girişimcinin önündeki en büyük engeldir. Bu engeli aştığındagirişimciliğin belki en zor kısmını da aşmış demektir. Egodan sıyrılan benlik ileridekimuhtemel hataların önüne geçerek zamanı gelir şirketteki herkesi bile kurtarabilir. Egosunahakim insanlar toplantıyı, kollektif şuuru ve istişareyi kendilerinden önde tutarlar.Topluca alınan kararlara mutlaka riayet ederler. Bütün herkesi bağlayan kararların kişiselegolara kurban gitmeyecek kadar önemli olduğunun farkındadırlar.


Önemli projelere başkoymuş ve Türkiye başta olmak üzere dünyayı değiştirmeyi kendinegaye edinmiş değerli Türk girişimcisi, ilk önce yatırımcıdan, Silikon Vadisinden, fikirdenbaşlamak yerine kendinden başlayabilirsin. Narsistlik gibi insanlara son derece zarar verecekhastalıklar yerine mütevaziliğinle herkese örnek olabilirsin.Egonu elif gibi incelterek müşterini, takım arkadaşlarını ve yatırımcını daha yakındantanıyabilirsin. Empatini geliştirebilir, insanların hayatına renk katabilirsin. Benlik duygularındansıyrılıp elindeki ip ince dürbünle evrenin gizemli noktalarını izleyebilir, Kainatıntılsımlı bilmecelerini çözebilirsin. Unutma ki Elif gibi dimdik ol dememişler boşu boşuna,bu işin ortası yok zira.14 Ekim 2012’de Felix Baumgartner 39 bin metreden (stratosfer)dünyaya atlayarak rekor kırmıştı. Bir kapsül içinde yükseldiktensonra kendisini boşluğa bırakmış ve bütün dünyanın ilgisini çekmişti.Felix aslında en çok mütevaziliğiyle tanınır.Bazen ne kadar küçük olduğunuzu anlamak için gerçekten çok yükseğeçıkmanız gerek.Zenith Felix Baumgartner


Sabrın GücüGirişimcilerin yaptığı en büyük hatalardanbiri de bir projede yeterince sebat edemeyişleridir.Silikon Vadisi’ndeki başarıhikayeleriyle gaza gelip kısa zamanda köşeolmanın hayalleriyle yaşayanlar hep hüsranauğramıştır. Sabır her girişimcininihtiyaç duyduğu en büyük değerdir. Aşılmazgörülen yollar sabırla aşılmış, bitmekbilmeyen çileler sabırla bitmiş ve başarısabırla yakalanmıştır. Zamanın sessizçıldırtıcılığına karşı hep sabır yardımcıolmuştur. Sabrın değeri büyük çilelerdensonra anlaşılmış ve çilekeş ruhlar sabrınyakıcı atmosferinden sonra saflaşmıştır.Arapça’da kabz ve bast denen insanın iki türlü ruh hali vardır. Bunlar sabrın iki mihenknoktasını oluşturur. Kabz ruhunuzun türlü türlü nedenlerden dolayı daralması ve sıkışmasıolurken, bast hali de son derece ferahlık, genişlik, sevinç ve sürur halini ifade eder. Kabz vebast insanların en büyük iki imtihanıdır.Ancak (her iki halde de) sabır gösterip iyi ameller işleyenler müstesnadır. İşte onlara bir mağfiretve büyük bir mükafat vardır. (Kuran-ı Kerim,11:11)Ayeti Kerime’deki iki halde sabır göstermekten bahsediyor. Bast halinde sabır size ilginç gelebilirancak insanların sadece kabz halinde sabretmelerini beklemek yanlıştır. Bast halindede şükür tavsiye edilerek sabır göstermeniz beklenir. Hatta bast halindeki sabrın kabz halindençok daha çetin bir imtihan olduğu söylenir. İnsan başarıya ulaştığında takınması gereklitavır mütevazilik, şükür ve alçakgönüllülük olduğundan bast sabrın en zor yanını oluşturur.Sabrın kabz ve bast halleri günümüz dünyasında pek az bilinen ve uygulanan bir değerdir.Daha çok dış kaynaklı başarı hikayeleri Türk girişimcilerin itikat anlayışlarını bozduğu içinonlar da bir an önce başarılı olup aynen Amerikalı girişimciler gibi popüler olma arzusuylayanıp tutuşmaktadır. Bu durum onların sabır gücünü dağıtmakta ve başarısızlığa yolaçmaktadır. Ayrıca Türkiye’de yeterince rol modeli olmadığı için başarıyı bile taklit etmeknormal karşılanır olmuştur. Bu tarz itikadi sorunları aşmamız için sabrın önemini girişimcilereher fırsatta anlatmamız gerekir.Tekrar edelim, kabz hali kavram olarak ruhen tutukluluk, içe kapanma ve içinizin daralmasıdemektir. Bu durum genellikle sosyal hayatınızda sürekli ters giden bir şeyler olduğundameydana gelir. Ne yaparsanız yapın bir şeyler sürekli ters gider. Sıkıntılar üst üste birikir,çileler yerini göz yaşlarına emanet eder, ruh sürekli kaygı ve endişeyle yanıp tutuşur öyle kiinsana bu sıkıntılı durumun hiç bitmeyeceğini sanır.


Sıkıntılar ve zorluklar o kadar birikir ki bir gün gelir kabz hali üzerinizden kaldırılır vesonunda beklediğiniz patlama meydana gelir. Birden her şey yoluna girmeye başlar. Hemistediğiniz hedeflere teker teker ulaşırsınız hem de beklediğinizin üzerinde ödüllendirilirsiniz.Pek çok başarılı olmuş sanatçı, showmen, futbolcu, siyasetçi ve iş adamlarının hayatlarınıincelediğinizde kabz halini derinden derine yaşadığını görürsünüz. Kabz halinin nekadar sürdüğü ise tamamen kişiye, olayların önemine göre değişkenlik arzeder. Biz şimdilikgirişimcilerin ilk olarak en çok zorlandığı kabz halini örneklerle ele alalım.Beyazıt ÖztürkBeyazıt Öztürk radyo programcılığı ile başlayan hayat serüveninde bize yaşadığı türlü türlüsıkıntıları anlatırken aslında bir nevi kabz halini tasvir ediyordu. Halbuki “r” harfini çıkaramadığıiçin ilk radyo programlarını sunma hakkı verilmemişti kendisine. Ancak sebatederek radyo programlarını değişik kanallarda sunmaya başladı ve İstanbul’a geldiğindebir taraftan radyo programlarına devam etti diğer taraftan da Kanal 6’da tv programlarınabaşladı. Bu uzun ve yorucu günlerinde biz onu tam olarak tanımıyorduk ancak daha sonrayılların en başarılı “Beyaz Show” programı gize gösterdi ki o da kabz halini yaşamış. Kabzhalindeki birikiminin büyük payı vardı başarısında. Beyaz bütün sıkıntılara sabretmiş, kabzhalinin dolmasını beklemiş ve sonunda büyük bir patlamayla başarıyı yakalamıştır.Hakan ŞükürKabz halini yaşayan tipik örneklerden biri de Hakan Şükür idi. 1996 yılının sezonubaşladığında bir türlü gol atamıyordu ve Fatih Terim onu sürekli ilk 11 de oynattığı için dehem Hakan Şükür hem de Fatih Terim çok eleştiriliyordu. Hakan Şükür gerçekten çok zorgünler geçiriyordu. Ben bir Galatasaraylı taraftar olarak o zaman çok sıkılmıştım ve olanlarabir türlü anlam veremiyordum. Ancak Hakan Şükür’ün kabz hali sona erince goller birbiriadına gelmeye başladı. Galatasaray’ın 8-1 mağlup ettiği Altay maçında Hakan Şükür ligdeki100. golünü atarak “Kral” lakabıyla anılmaya başlandı. Kral Milli Takım’a yaptığı katkılarıyladaha sonra da kendinden hep söz ettirecekti. Hakan Şükür’ün yaşamış olduğu bu patlamaanının öncesindeki yaşadığı kabz hali ve göstermiş olduğu sabrın mükafatına hepimiz şahitolmuştuk.Joanne K RowlingBeni derinden etkileyen hikayelerden birisi de Harry Potter kitabının yazarı Joanne Rowling’inhayatıdır. Bundan dolayı onun sabırla dolu hayat hikayesine biraz daha detaylı değinmekistiyorum.Şu an J.K. Rowling olarak bilinen yazar küçüklüğünde fantastik hikayeler yazarak kızkardeşine kendi ağzıyla okurmuş. Hikaye merakı hiç bitmemiş ve daha sonra esinleneceğiromanlar okumaya devam etmiş. 1990’da Manchester’dan London’a gittiği bir seyehattaHarry Potter karakteri ve bu karakterin çevresindeki karakterlerleri ilham yoluyla aldığınıanlatan Rowling bu sıralarda en çok sevdiği annesini kaybetmiş.Kendisinin anlattığına göre annesinin ölümü kendisini o kadar derinden etkilemiş ki Harrykarakterinin detayları konusunda annesinin ölümünden gelen kaybı ona ilham olmuş.


1992’de Portekiz’e İngilizce öğretmeni olarak gitmiş ve orada Portekiz bir televizyon habercisiyleevlilik yapmış. Kısa zaman içinde Jessica isminde kızları olmasına rağmen 1993’teeşinden ayrılmış ve kızıyla birlikte İskoçya’daki kız kardeşinin yanına taşınmış. Bu sıralar okadar bunalımdaymış ki intihara bile teşebbüs etmiş.Bir taraftan klinik depresyon tedavisi gören J.K. Rowling 3. kitabındaki ruh kabzediciyaratık (“Dementors”) fikrini bu depresyonda edinmiş. Bir taraftan işsiz olan yazar HarryPotter kitabını yazmayı hiç ihmal etmemiş ve çoğu zaman oluşturduğu karakterleri bunalımlıyıllarındaki ruh halinden yola çıkarak yazmış. Yazılarını yanında taşıdığı eski daktilomakinesiyle dışarıda cafelerde yazmış.Harry Potter’ın ilk romanını Edinburgh’taki meşhur The Elephant House cafesinde yazmış.Bir yandan tek başına kızına bakmak zorunda kalmış diğer taraftan da bütün enerjisini romanınaayırmış. Sonunda 1995’te “Harry Potter and the Philosopher’s Stone” ismindeki ilkHarry Potter’ın romanını bitirmiş ve tam 12 yayın evine sunmuş ama hepsinden red cevabıalmış. 1 sene sonra £1500 karşılığında London’daki Bloomsbury yayın evinin editörü BarryCunningham yeşil ışık yakmış ve kitap ilk defa basılmış. Kitabın kabul edilme nedeni isedaha ilginçmiş. Bloomsbury’nin başkanı ilk bölümünü sekiz yaşındaki kızı Alice Newton’aokutmuş ve kızının beğendiğini gören başkan kitabın basılmasını kabul etmiş. Bloomsburyyayın evi yine de J.K.Rowling’e günlük bir iş bulması gerektiğini, çocuk kitaplarının çok tutmadığıiçin çok ümitvar olmamasını öğütlemiş. Zaten Bloomsbury yayın evi kitabın sadece1000 kopyasını basarak 500’ünü kütüphanelere göndermiş.Beş ay sonra kitap Nestlé firması tarafından farkedilmiş ve Nestlé Smarties Book Prize ismiyleilk ödülünü almış. Daha sonra İngiltere’de yılın en başarılı kitabı ödülüne layıkgörülünce Amerika’daki Scholastic yayın evi de kitaba talip olarak “Harry Potter and theSorcerer’s Stone” adıyla Amerika’da basılmış. Kitabın Amerika’da basımı ile birlikte o kadarçok geniş çocuk kitlesine ulaşılmış ve beğenilmiş ki J.K Rowling elde ettiği sonuca kendisibile inanmakta zorlanmış.Kitap Hollywood’un ilgisi çekince yeni bir “teenager” (ergen) endüstrisinin doğumuna daberaberinde getirmiş. Gerçekten de ABD’deki ergen Ekonomisi Harry Potter ile tam kıvamınıbulmuş ve ondan sonra birbiri ardına ergen roman ve filmleri gün yüzüne çıkmış(Twilight, Hannah Montana, Justin Bieber, Hunger Games, Divergent gibi).Bir kitap bu kadar başarılı olur da Hollywood rahat durur mu hiç. Warner Bros. Pictureskolları sıvayarak Harry Potter’ın ilk filmini 16 Kasım 2001’de “Harry Potter and the Sorcerer’sStone” adıyla hayranlarının karşısına çıkardı. İlk haftada sadece Amerika’da $90 milyonulaşıldığında Amerika gençlik kültürünün format değiştirdiğinin sinyallerini de vermişti.Harry Potter serisi hiç durmadı bundan sonra peş peşe filmleri yapılmaya devam edildi.Rowling artık kitap yazarken filminin de çekileceğini hesaba katarak yazmaya başlamış.Benim gibi yetişkinler filmi izlemese bile Harry Potter karakterini oynayan Daniel Radcliffehafızalarımızdaki gözlüklü haliyle iyice yer etmişti. Harry Potter’ın küçük oyuncularıgözümüzün önünde büyüdü. Onları şimdi görünce ne kadar çabuk büyüdü demeden kendimizialamıyoruz.


Rowling daha sonra Harry Potter kitap serilerine devam ederek tarihteki gelmiş geçmiş ençok satan kitap rekoruna da ulaşmıştı. J.K. Rowling’in şu anda yaklaşık 1 milyar dolar servetimevcut ve İngiltere’de en zengin kadınlar listesinde yer alıyor. Kitapları şimdiye kadarpiyasada $15 milyar değer yarattı. 2011 yılına gelindiğinde 450 milyon kopyayla ve 67 dildetercüme edilmesiyle tarihte bir rekor kırmıştı.J.K. Rowling her türlü bunalımı yaşasa da ve hayatın zorluklarıyla karşı karşıya kalsa dayazmaktan hiç geri durmamış.tı Kitabı pek çok yayın evi tarafından reddedildiğinde bilemücadelesine devam ederek hakkettiği yeri falasıyla kazandı. Ben yazarın kabz halindekigöstermiş olduğu sabrın onu çok ileriye taşıdığını düşünüyorum.Pek çok başarılı insanın acıklı hikayesinin arkasında hep kabz halini göreceksiniz. Gerçektende bir yerde çok büyük başarı varsa, orada büyük bir dram da vardır. Yukarıdaki gibiyüzlerce örnek gösterilebilir. Sonunda hepsi sabrederek bir patlama yapmış kimisi ulusalçapta kimisi de bütün dünyada yankı uyandırmış.Sabır göstermenin ruhsal bir zorluğu vardır. Çok büyük bir hedefe odaklanmışsanız eğermuhtemelen kabz halini yaşayacaksınızdır. En büyük sabır imtihanını kabz halinde vereceksinizve istedikleriniz konusunda test edileceksiniz. Ancak sonunda yaşadığınız ruhsalzorluklar, acılar birikecek ve bir gün meyvesini verecek, kabz hali sona erecek ve siz müthişbir patlama yaparak istediğiniz genişliğe ulaşabileceksiniz. Onlar ulaştılar, siz de ulaşabilirsiniz.Her şey üstüne gelip seni dayanamayacağınbir noktaya getirdiğinde, sakın vazgeçme...İŞTE ORASI KADERİNİN DEĞİŞECEĞİ ‘NOKTADIR’Mevlana Celaleddin Rumi


İnsanları Yanıltan Başarı HikayeleriPeki şöyle bir soru akla gelebilir. Bütün başarı hikayeleri kabz denilen ruh halinden mi geçiyor.Hayır, kabz hali genel bir durumdur ve piyasadaki bazı başarı hikayeleri kabz halindendaha çok kısmet ve nasip yörüngeli olabilir. Kısmet faktörünü anlamayan pek çok girişimciçok feci şekilde yanılabilmektedir.Kısmet faktörüyle başarılı olmuş insanlar bir limana hiç bir zorlukla gelmeden direkt olarakgemiye binen insanlara benziyorlar. Kabz haline maruz kalanlar da limana gelebilmek içinormanları, dağları, bayırları aşmak zorunda kalanlar oluyor.Kısmet aslında kismet olarak İngilizce’de de aynı anlamı olan bir kelime. Yalnız onlar bizimkadar kullanmıyor bu kelimeyi. Kismet sözcüğünü Amerikalı’lardan ilk defa BradPitt’in oynadığı The Curious Case of Benjamin Button filminde duymuştum. Orada Kaderkonusunu işlerken direkt olarak ne anlama geldiğini söylüyordu. Onun dışında yedi yıllıkAmerikan serüvenimde hiç kimseden duymadım. Bizim kendi kültürümüzde ise KaderKısmet sözcükleri halkın en çok kullandığı kavramlardan.Yine de başka tanımlamalarla da olsa insanlar her kültürde kısmet ve nasibin farkınavarıyorlar. Yalnız son zamanlarda girişimcilik ekosisteminde kısmeti farkına varmadanilginç bir şekilde tanımlayanlar da var. “Doğru zamanda doğru yerde” diyerek girişimcilikseminerlerinde kendilerinin bir türlü şanslı olduğunu ifade eden girişimciler görürsünüz.Halbuki kısmeti tanımladıklarının farkında değiller.Aslında bakarsanız bütün her şey kısmet eksenlidir. Bizim burada kastettiğimiz kabz halinemaruz kalmadan limandan ayrılan doğuştan yetenekli kısmetli girişimcilerdir. Siz bunlaraballı kaymaklı girişimciler de diyebilirsiniz. Bizim kültürümüzde Yürü Ya Kulum şeklindede tabir edilirler.En tipik örneği Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’tür. Kabz halini yaşamadan ürünlerihızlıca tutmuş, geliştirici, yatırımcı dertleri çok olmamış ilginç bir kısmet hikayesidir.Zuckerberg’ün girişimcilik özelliklerine baktığınızda gerçekten de başlangıçta aldığı herkararda isabetlilik görürsünüz. Sanki bir yerlerden daha önce öğrenmiş de ona göre kararveriyor. Gerekli liyakati daha önceden ısmarlama olarak öğrenmiş gibi. Facebook’unhikayesi bundan dolayı pek çok girişimcinin yanılmasına sebep olmuştur. İçinde kısmetfaktörünü hesap edemeyen girişimciler aynen onun gibi bir sosyal network yaparak köşeyidönebileceklerini sandılar. Dolayısıyla pek çok hayalperest ve şöhretperest girişimcininyanılıp batmasına sebep oldu. Aslında iyi de oldu, piyasadaki sahte kurnaz girişimcilerinelenmesine vesile oldu.Başka bir örnek te Steve Jobs’ın hikayesidir. Kendisi fakirlik gibi sorunlar yaşasa da SanFrancisco’da iyi arkadaş çevresi olan birisiydi. Üvey annesinin yanında klasik Amerikanevinde yaşıyordu. Külüstür de olsa arabası vardı. Amerikalı’ların fakirlik edebiyatı bizimAnadolu’daki peynir ekmekle karınlarını doyuran insanların önüne geçmeyeceği için onunhikayesi sizi sakın yanıltmasın.


Steve Jobs’a devam etmeden önce şunu vurgulayalım. Kısmetli girişimcilerin hikayelerinebaktığınızda ruh ikizlerine rahatlıkla ulaştıklarını görürsünüz. Kader ruh ikizlerinibir şekilde buluşturuyor. Bu durum nasipli girişimcilerde daha da belirgin. Takımoluşturabilme gibi her girişimcinin zorlandığı şeyleri onlar tereyağından kıl çeker gibihallediyorlar. Başkaları gibi günlerce aramaktansa bir yerde kazara tanışıyorlar. Bazen ensamimi okul arkadaşı bazen de en eski iş arkadaşları olabiliyor. Bir telefon, bir görüşmederken hemen birlikte yola koyuluyorlar.Bill Gates en başta Paul Allen ile yolculuğuna çıkmış, Steve Jobs Steve Wozniak iletanışmış, Mark Zuckerberg her ne kadar etik dışı davranıp bazı takım arkadaşlarını satsada kendisini tamamlayan Dustin Moskovitz ile yola koyulmuştur. YouTube’ın kurucusuChad Hurley yakın arkadaşı Steve Chen’le video paylaşım furyasını patlatmış. Instagram’ınkurucusu Kevin Systrom ise Mike Krieger ile milyar dolarlık başarı hikayesine adım atmıştır.Bu gençler bizim gibi deli dana gibi takım arkadaşı arama zahmetine girmemiştir.Dolayısıyla Jobs’ın kaderi de Steve Wozniak ile değişmiştir. Steve Jobs Steve Wozniak ileevin garajında işe başladıktan kısa süre sonra takımını genişletebilmiştir. Günümüzde isetakım kurmak her şeyden zor. Günümüzde garaj hikayeleri artık yerini bulut teknolojilerinebıraktığı halde takım kurmak halen daha zor. Dolayısıyla Steve Jobs gibi Silikon Vadisimucitlerinin takım oluşturabilmesi pek çok insanın farkına varamadığı önemli bir kısmetörneğidir.Genç Applı şirketinin kısa zaman sonra da ürünleri tutunca, bir sene içinde yatırım bulupyollarına hızla devam etmişlerdir. Popülist şekilde Apple hikayesini size dramatik olaraklanse etseler de Apple Silikon Vadisi’nde hızlıca ekip kurabilme sonrasında da yatırımbulup yoluna gidebilme imkanına kısa zamanda sahip bir şirketti. Steve Jobs işten atılıpPixar’ı kurduğunda bile hayallerini gerçekleştirmek için milyon dolarları vardı. Her zenginhayalini gerçekleştirseydi zaten Jobs bu kadar popüler olmazdı. Onlara ballı kısmetli derkenhafife aldığımız için söylemiyoruz, bilakis başkalarının hata yaparak öğrendiği şeylerinonlarda doğuştan olduğunu ve hayatta liyakatlerine uygun yönlendirildiklerini söylemeyeçalışıyoruz.Jobs’ın Pixar hikayesine daha önce değindiğimiz için burada sadece şunu söyleyelim; Pixarbence Jobs’ın en iyi hikayesidir. Orada da takım oluşturabilme, doğru insanları doğru zamandabulabilme kısmetleri görürsünüz. Bazı insanlar doğuştan liyakat sahibi olur bazılarıda hatalarla öğrenir ama sonuç hiç bir zaman değişmez. Kaderin size yol vermesi gerekir.Steve Jobs ünlü mezuniyet konuşmasında değindiği noktaları birleştirmekle (connectingthe dots) aslında Kaderin onu nasıl sevk ettiğini itiraf ediyordu. Gerçekten de Steve Jobs’ınbütün hikayesine baktığınızda sanki o da girişimciliğin en ince sırlarını doğuştan öğrenmişgibi. Siz bu kısmetli hikayelerin içine Bill Gates’i de katabilirsiniz. O da doğru zamandadoğru yerde olanlardan ve daha niceleri.Kısmetli hikayeler içinde sadece Silikon Vadisi hikayeleri yok elbet. Hollywood ve Müzikendüstrisinde de durum farklı değil. İstisna olarak görülen kısmetli başarı hikayeleri hayatınher alanında mevcut. Bunları farkına varmakta yarar var.


Müzik endüstrisinde de en tipik örnek Taylor Swift’tir. O da kısmetli başarı hikayesinesahip. 14 yaşında ergen çağında şarkı bestelemeye başlayan sanatçı Sony Music’in dikkatiniçekiyor ve işe alınıyor. 16 yaşında yani 2006’da kendi bestelediği “Our Song” County Musickategorisinde bir ilke imza atarak ilk büyük çıkışını yakalıyor. Kendi besteleyip kendi söylediğiiçin 2008 Grammy ödülüne layık görülüyor. Sonradan kendisinin besteleyip söylediğişarkılarla çıkışını sürdürmeye devam ediyor. 2013’de 200 albüm arasından 274 hafta boyuncason 57 yılın en en çok beğenilen ilk 12 şarkı arasına girmeyi başarıyor. Taylor Swift şuanda dünyanın en yetenekli genç şarkıcılarından biri olarak gösteriliyor. Taylor’ın hikayesio kadar ilginç ki besteleme kabiliyeti, tanıştığı önemli insanlar, sesi, güzelliği sanki eksiksizher şey yerli yerinde ve zamanında verilmiş gibi. Taylor Swift gibi ünlü şarkıcı olma hayallerikuran o kadar çok genç Amerikalı var ki tariflere sığmaz. Keşke birileri onlara birazda kısmetle ilgili gerçekleri söyleseydi.Yine Müzik endüstrisinden en tipik örneklerinden biri Justin Bieber’ın hikayesidir. JustinBieber için herşey YouTube da kendi koyduğu şarkısıyla başladı. 2008’de 1981 doğumlugenç menejer ve yetenek avcısı olarak bilinen Scooter Braun (Talent Manager) tarafındanYouTube’da keşfedilen Justin Atlanta’ya davet edildi ve aralarında imzalanan sıkı sözleşmedensonra 2009 yılında One Time şarkısıyla ilk önce Kanada’da en çok dinlenen ilk 10şarkı arasına girmeyi başardı sonra da kısa zaman içinde Amerika’da popüler oldu.Justin Bieber şimdi artık dünyaca tanınan ergen müzik ekonomisinin en popülist yıldızı.Yeri gelmişken söyleyelim menejer Scooter Braun aynı zamanda Gangnam Style’ı meşhureden kişidir. Dolayısıyla kısmetli insanların önemli insanlarla nasıl tanıştığı gerçekten deincelenmeye değerdir. Kim derdi ki YouTube’ta dünyanın en yetenekli menejeri tarafındankeşfedilecek, sonra da dünyanın en ünlü genç şarkıcısı olacak. Bazı insanlar işte doğuştanliyakat sahibi oldukları için İlahi Kudretle turnikeye önceden giriyorlar. Onların kendileriniyükselten insanlarla tanışması da İlahi sevkin bir sonucudur. Biz menejer, yatırımcı arayıpikna etmek için kendimizi yırtarken onlara bu insanlar kendileri ulaşıyor.Tabii kısmetli insanların imtihanları daha ağır. Kabz dönemini tam anlamıyla geçirmedikleriiçin işin şükür boyutunu bilemiyorlar. Yani onlar direkt olarak bast (genişlik) ruhhalini yaşamaya başlıyorlar. Para, şöhret, ün, yatırımcı, menejer, şirket derken bir anda ivmeyakalayıp dünyanın en büyük ilgi odağı haline geliyorlar.Bundan dolayı bu tarz kısmetli insanların hikayelerini yanlış yorumlayan genç idealistleronlar gibi bir an önce başarılı olmak için çırpınıyorlar. Bazıları ümitlerini kaybedip geriyedönüyor, kimisi de kabz dönemini geçirdiklerinin farkında olmayıp çabuk pes ediyor. Herne olursa olsun, insanların başarı ile mutluluğu ilişkilendirmeleri belki de yapılan en büyükhatalardan. Dolayısıyla insanlara her iki halde de başarılı insanları örnek verirken çok dikkatliolmakta fayda var.Amerika’nın şaşaalı başarı hikayeleri kimilerini baştan çıkartabiliyor. Genellikle itikad anlayışızayıf olan insanlar bunlardan çok etkileniyorlar. Özellikle ergen yaştakilerin ruhlarıfantaziyle, şan, şöhretle fazlasıyla yıkanıyor. Biz yetişkinler bile çok etkilenebiliyoruz.


Bütün Mesele Doğru İnsanı ve Doğru İş Modelini BulmaktırSerendiplik konusunu işlerken yeterli mi diye sorduk. Bireye indergeyerek ego, sabır vekısmet mevzularını ele aldık. İlahi tesadüflere yer açmadan mucizelerin oluşmadığını beyanettik. Dolayısıyla serendiplikle ilgili özetle şunu diyebiliriz ki serendiplikten beklenen asılnihai amaç doğru insanı ve doğru iş modelini bulmaktır. Yani bütün mesele budur. İster kabzhalinden sonra isterse kısmetli girişimci sınıfında olun farketmez amaç doğru insanlara vemodellere ulaşabilmektir.Her ne kadar da şans gibi gözükse de deneme yanılma yöntemleri, fikirlerin çarpışması,hareketlilik, etkileşim derken belirsizlik havuzunda doğru insanlarla doğru ürünü ortayaçıkarmak ve onu doğru model üzerinde inşa etmek en büyük hedeftir. Bundan dolayıyetenekli ve yaratıcı insanların bol olduğu riskli ortamlar doğru iş modelini bulmak içinönemli ortamlardır. Çoğulculuk bundan dolayı hayati öneme sahiptir. Bu sebeple çok farklıinsan kümelerinin birbirleriyle etkileşiminden çıkacak sinerjiyle insana yol gösteren pekçok fırsat yakalanabilir.Bazen mutfakta bile bunu yaşarsınız. Ne yemek yapacağınızı bilmemenize rağmen dolaptakimalzemelere bakıp bir tahminde bulunursunuz. Öyle olur ki sebzeleri karıştırıp yolakoyulursunuz ve hangi yemeği yaptığınızı bile bilmezsiniz. Bundan dolayı ne kadar çokfarklı malzeme çeşitliliği olursa şansınızı o oranda arttırırsınız. Yemeğin içine ruhunuzu dakattınız mı onun lezzetine kendiniz bile şaşırırsınız. Amerikalı çiftçi arkadaşım bahçesindentopladığı değişik mantarları katarak bize çorba yapmıştı. Mantar çorbası dese de kullandığıdeğişik yöntemler yemeği oldukça farklı kılmıştı. Bekar evlerinde patatesin her türlüyemeğini yapmak adettendir. Aslında o sırada hangi malzeme varsa patatesle karıştırılırve yemeğin ismi bile bilinmez. Bundan dolayı Allah patatesi bekarlar için yaratmış esprisimeşhur olmuştur. Ayrıca istediğiniz kadar evde yemek malzemesi olsun, ancak doğru insanınpişirmesiyle yemek hayat bulur. Yemek onun ruhundan üflenen tuzla lezzetleşir.Serendiplik hayatımızın her alanında var aslında. Festivallerde, partilerde, kokteylerde,sinemada beklemediğimiz insanlarla tanışırız sonra hayatımız birden bire değişiverir.Tanıştığınız insanlar eşiniz olur, sevgiliniz olur, arkadaşınız olur, işiniz olur. Doğru iş modellerini,doğu insanları bu tarz şans havuzlarında rastgele bulursunuz. Tesadüf ve rastlantıdesek te aslında bunlar da hayatınızdaki planın bir parçasıdır. Bazen kimileri size lütufolur kimileri de en büyük imtihanınız olur. Elif Şakak’ın deyimiyle kimileri gelince, kimilerigidince size huzur verir.Buradaki asıl önemli nokta doğru insanı bulmadan önce sizin doğru insan olmanızdır. Liyakatsahibi olmaya bakın ki Kader sizi doğru insanlarla eşleştirsin. Sonra da kendinizi şanshavuzlarına bırakabilirsiniz. İnsan genelde kendi frekansındaki insanlarla tanışır. Sonrasıise Allah Kerim, eğer yeterince sebat ediyorsanız mükafatını alırsınız. Kısmetli girişimcilerinbile çok çalışmaktan başka çareleri yok. İnsana çalıştığından başkası yok. Başarılı insanlarda çok çalıştılar ve en önemlisi hayallerinden hiç vazgeçmediler. Onları başkalarındanfarklı kılan sebat anlayışlarını yakından tanımak isterseniz birinci kısmın sonunda anlattığımızinatçı başarı hikayelerini okuyabilirsiniz.


Onlar Hiç VazgeçmedilerBeyazıt Öztürk peltek dilinden dolayı radyo programından çıkartılmıştı. Beyaz şu anda 10seneden fazladır Beyaz Şov TV programını sunuyor ve sayısız standup’ları var. Peltek dilionu hayallerinden vazgeçirememişti.Michael Jordan okulun Basketbol takımına alınmadığında odasına gidip hüngür hüngürağlamıştı. Ancak hayalleri üzüntüsünden daha büyüktü, hiç vazgeçmemişti, bir sonraki seneyekadar daha sıkı çalışıp okulun takımına girmeyi başarmıştı. Sonradan aldığı burslarlabirlikte kademe kademe kendini geliştirmesi kendisine Basketbol’da ben de varım dedirtmişti.Michael Jordan hayallerinden hiç vazgeçmemişti ve dünyanın en ünlü ve başarılıbasketbolcusu olmuştu.Harry Potter kitabının yazarı Joanne Rowling boşanıp depresyona girmiş ve kitabı 12yayınevi tarafından reddedilmişti. Ne yayınevleri ne de çok ilaçlarla atlatmaya çalıştığı ağırdepresyonu kendisini romanlarını yazmaktan alıkoymuştu. Onun ilacı vazgeçememekti.Joanne Rowling’te şu an dünyada romanı en çok satılanlardan biri olarak dünya rekorunukırdı ve aynı zamanda Amerika’da başta olmak üzere bütün dünyada Ergenlik Ekonomisinibaşlatan kişi oldu.Kentucky Fried Chicken’ın kurucusu Harland David Sanders kızarmış tavuk formülünü kabulettirene kadar 3000‘nin üzerinde geri çevrilmişti. Bu kadar red cevabından sonra halenilk satışını yapamamıştı. 50 yaşında yaşadığı derin hayal kırıklıkları onu yine de durduramamıştı.Şimdi onun kızarmış tavuklarını hepimiz severek yiyoruz.Finlandıyalı oyun şirketi Rovio Entertainment 51. oyunlarını bitirdiklerinde asla pes etmemişlerdi,52. oyunlarında Angry Birds mobil oyununu geliştirerek dünya çapında ençok satılan oyunun mucidi olarak tarihe geçtiler. Oyun o kadar çok tutuldu ki, Hollywoodanimasyon filmini yapmak için kolları çoktan sıvadı.Bill Clinton Üniversite’nin ilk yıllarında Öğrencilik Temsilciliği için yarıştığı ilk seçiminikaybetmişti çünkü okul arkadaşları onun çok “politik” olduğuna karar vermişti. İlk önceArkansas Valisi, sonra da Amerikan Başkan’ı seçilene kadar benimsediği politik duruşundanhiç ödün vermemişti.Mimar Sinan profesyonel kariyerine başladığında 50 yaşındaydı. Yaşım geçti dememiş, hayalininve arzularının peşinden koşmaya devam ediyordu. Şu an halen Selimiye Camisininsırlarını çözmeye çalışıyoruz. Geride müthiş mimari eserler bırakacak ve yüzyıllar boyuncakendisinden söz ettirecek bir üne kavuşmuştu.Zurich Polytechnic Üniversitesi’sinin başvurusunu reddettiği kişi Albert Einstein idi. Onlaragöre bu kişi bu Üniversite’ye layık değildi. Gerçekten de o zamanlar Matematik’i zayıfolan Einstein bildiği yoldan hiç geri dönmedi. Bir yandan Matematik’teki açığını kapatırken,diğer taraftan da Fizik’in yeni kurallarını keşfediyordu.


Henry Ford’a daha hızlı at arabaları istediğini söyleyen insanlar onu dev otomotiv sektörününmucidi olmaya ittiklerini hesaplayamamışlardı. Banka’ya kredi için başvurduğundakredisini reddeden banka memuru ona araba gibi bir şeyin ancak geçici bir modaolabileceğini söylemişti. Henry Ford odadan ayrılırken ona “bir gün bu yollarda at arabasıkalmayacak, tüm ulaşım otomobille sağlanacak” derken sadece banka memuruna değilbütün dünyaya kendi vizyonundan zerre kadar vazgeçmeyeceğini haykırıyordu.Thomas Edison 1868 de bir atölye kurdu ancak yaptığı elektrikli kayıt aygıtının patentinisatamayınca bir yıl sonra parasız ve borçlu olarak Boston’dan New York ‘a gitmek zorundakaldı. Kışları Florida’da geçiren Edison Henry Ford ile orada tanışmıştı. İki önemli büyükendüstrinin mucitlerini kader buluşturmuştu ve iyi arkadaş olmuşlardı. Edison evlerimizive iş yerlerimizi aydınlatacak ampul ün buluşundan önce tam 1000 (bin) kere başarısızolmuştu. Ancak o da en yakın dostu Henry Ford gibi hayallerinden hiç vazgeçmemişti.Brad Pitt genç lise delikanlısıyken Dallas dizisinde oynadığını biliyor muydunuz? You-Tube‘tan izleyebilirsiniz. Peki kariyerine Hollywood sokaklarında tavuk kostümlerinigiyerek başladığını duydunuz mu? Evet Brad Pitt egoyu bir tarafa bırakmış Hollywood’unen dibinden yukarıya doğru adım adım tırmanıyordu.Çocuk yaşta Wushu Uzak Doğu sporunu öğrenen Jet Li, fakir bir ailenin çocuğuydu. Aynızamanda iki yaşında babasını kaybetmişti. Evde et bile yiyemeyecek kadar fakir olan Liailesi binbir zorluklar çekmesine rağmen Jet Li Wushu hayalinden hiç vazgeçmemişti.Kendisini dövüş sanatlarına o kadar kaptırmıştı ki sayısız madalyalarla yirmili yaşlaragiriyordu. Daha önce on bir yaşında bir şampiyonada başarılı olan Jet Li Amerika’ya seyahetödülü kazanmıştı. Yalnız bir sorun vardı İngilizce bilmiyordu. Günlük dört saat sıkıİngilizce çalışarak bu sorununu kısa zamanda giderdi. Yirmili yaşlarda oyunculuğa soyunanLi Çin’de ilk filmi Shaolin Tapınağı ile Sinema dünyasına adım attı. O sıralar eşindenboşandığı için zor günler geçiriyordu. Yine de hiç bir şey kendisini hayalinden vazgeçiremedi.Sonunda Hollywood’a adım atmayı başarıp dünyanın en büyük film yıldızlarındanbiri oldu.Evet bana çok başarılı birisini gösterin, ben size orada derin bir dram göstereyim. Hepsininacıklı, zorlu hikayeleri var ama onları diğerlerinden farklı kılan sabır, inat ve sebat duygusuydu.Eksiklikleri varsa onu giderme yollarını araştırdılar. Fakirlik, boşanma, reddedilmeyionlar kadar bilebilir miyiz bilmiyorum ama bu insanlar hayatlarının en zor demlerindebile hiç bir zaman durmadılar, çileyi çıra yapıp yaktılar, yükseldiler, sürekli çalışıpdaha iyisine talip oldular.Onlar fikir saplantısında değildiler, sadece ne istediklerini iyi bildikleri için delice tutkularınınpeşinden koştular. Yeteneklerinin farkındaydılar, başkalarının kendilerini övmeleriveya yermeleri önemli değildi. Onlar kendilerini iyi biliyordu zaten. Heves ile tutkuyu birbirindenayırabilmişlerdi. Yaş, reddedilme korkusu, hayal kırıklığı, ego, depresyon, peltekdil hiç bir engel hayallerinden daha önemli değildi. Onlar hiç vazgeçmediler, lütfen sen devazgeçme!


II. KısımStartup dedikleri...Yapılmış küçük işler, planlanmış büyük işlerden çok daha iyidir.- Peter Marshall -


Startup Nedir?Dünyada inanılmaz bir girişimcilikrüzgarı esiyor. Kuluçka merkezleri,konferanslar, yarışmalar,hızlandırma programları, seminerler,yatırımcılar, yarışmalar derkenTürkiye de bu kervana katılmışbulunuyor. Bu kadar hızlıgelişmelere kayıtsız kalmamız elbettemümkün değil. Ne var ki işinhenüz kavram boyutundayız.Startup kelimesinin Türkçe karşılığı Yeni Tekno Girişim veya Yeni Girişim olarak geçse debunun henüz tam bir resmiyeti yok. Computer çağının başlangıcında da durum böyleydi.Yeni çağın başladığını farkeden Türk Dil Kurumu Computer yerine Bilgisayar sözcüğünükullanarak önemli bir ilke imza atmıştı. Şimdi de yeni bir girişimcilik çağı başlıyor ve“<strong>startup</strong>” gibi kavramları yerli yerine acilen oturtmamız gerekiyor. Şu an hali hazırda YeniTekno Girişim veya Yeni Girişim tanımlamalarından daha iyisi bulunmuyor. Bu belirsizlikendolayı biz bu kitapta bütün dünyanın en çok kullandığı <strong>startup</strong> kelimesini tercih edeceğiz.Zaman zaman Yeni Girişim’de diyeceğiz.Şu anda girişimcilik ekosisteminde <strong>startup</strong> kelimesi en popüler sözcüklerden. Yeni birgirişime başlamış şirketler için kullanılıyor. Başlangıç aşamasındaki bu girişimler daha çoktekno-şirketler oluyor. Yine de <strong>startup</strong> hızlı büyüme odaklı bütün şirket tipleri için geçerlibir kavram. Teknoloji ağırlıklı şirketler daha hızlı büyümeye elverişli olduğu için ilk olarakinsanın aklına bu tarz şirketler geliyor. Bunun haricindeki şirket yapıları normal girişimsayılıyor. Dolayısıyla <strong>startup</strong> dendiğinde hızlı büyüme odaklı, biraz popülist, kullanıcı vemüşteri odaklı, kısa zamanda küçük kitleden büyük kitleye ulaşmayı hedefleyen başlangıçaşamasındaki şirket türleri kastediliyor. Yani <strong>startup</strong> şirket türü yapısal nitelikle kendisininormal bir girişimden farklılaştıran özelleştirilmiş bir kavramdır diyebiliriz.Piyasada <strong>startup</strong> denildiğinde genelde bıyığı yeni terlemiş terü taze genç dinamik birtekno şirket akla geliyor. Facebook, Twitter, Instagram, YouTube, Airbnb, Whatsapp, Uberpiyasada en çok bilinen popülist örneklerden. Yine de durum öyle gözüktüğü gibi iç açıcıdeğil. Startup şirketlerin binlercesi değişik sebeplerden dolayı batıyor.Piyasada bu durum <strong>startup</strong> girişimcileri için bir çelişki sayılıyor. Büyük ihtimalle batabilecekbir şirket türüne gönül vermek platonik aşk olarak tanımlanıyor. Startup şirketin kendinipiyasaya kabul ettirmesi, milyar dolarlık dev kurumsal bir şirkete dönüşmesi de mümkün.Bundan dolayı <strong>startup</strong> girişimcileri hayallerinden vazgeçemiyorlar ve oldukça belirsizbir maceraya atılıyorlar. Maceralarında <strong>startup</strong> dinamiklerini bilmeyen toy girişimcilerbaşarısız olduklarında geriye acıklı hikayeleri kalıyor. Bundan dolayı <strong>startup</strong> hikayelerininacıklı yönleri mutlu sonlardan çok daha fazla oluyor.


Startup normal şirket tipinden yapısal olarak son derece farklı dinamikler arzediyor. Startupbüyük pazarı hedefleyen ve “pivot” denilen bir döngü eşiği üzerinde, iş planı yerine işmodelini benimseyen ve iki üç genç amatör girişimci tarafından başlatılan sonu belirsiz birtekno şirket türüdür. Heyecanlı genç ekip pivot döngüsündeki ilk müşterileriyle veya serviskullanıcılarıyla etkileşime geçerek iş modelini ispatlamaya çalışır.Pivot döngüsündeki amaç prototipini hayata geçirerek modelin çalışırlığını ispatlamayaçalışmaktır. Bu dönemde genellikle ürünü veya servisi müşteri veya kullanıcı şekillendirir.Kullanıcıdan ürüne doğru akışı metriklerle iyi kontrol eden girişimciler pivot döngüsündençıkarak <strong>startup</strong> iş modelini, fikrini ispatlamış ve artık geniş kitleye açılabilme hakkına sahipolmuş demektir.Pivot döngüsündeki yaklaşım biçimine Yalın Girişim (The Lean Startup) denir. Yalın Girişimidaha sonra etraflıca ele alacağız. Yalın Girişim’de amaç pazardan ürüne doğru pivotdöngüsünü kırıp dışarı çıkabilmektir.Bundan sonra <strong>startup</strong> elinden geldiğince hitap ettiği büyük pazarda müşteri kitlesini katlayarakhızlı bir büyüme hızını yakalamaya çalışacaktır. İki üç kişilik şirkete kısa zamandapersonel alımı yapılacak, takımlar oluşturulacak ve kurumsallığın gerektirdiği muhasebe,insan kaynakları, hukuki prosedürler gibi departmanlar oluşturulacaktır. Bütün bu süreç birsene gibi kısa bir zamanda gerçekleşebilir. Yine de tam anlamıyla kurumsallaşmak zamanalacaktır.Startup’larda normal girişimlerin aksine iş planı yoktur. Müşteriyle veya kullanıcıyla direktolarak etkileşime geçilecek minimum ürün geliştirilir (MVP-Minimum Viable Product).Onlardan geri dönecek bildirime göre ürün geliştirilmeye devam edilir. Dolayısıyla <strong>startup</strong>son derece belirsiz koşullardan oluşur. Şirkette görev olarak herkes her şeyi yapar. Gelenekseliş yöntemlerinin aksine kuralları olmayan gerilla yöntemlerini benimseyen ve bununiçin bazen etik kurallarının dışına çıkmayı göze alabilen gözü kara şirket türüdür.Yalnız şu var ki <strong>startup</strong> aynen aşkgibi geçicidir. Bundan dolayı kısazamanda bir yatırımcı bulup evlilikyapmayı hedefler. İhtiyaç duyduğuyatırımı şirketinde kullanarakbüyüme hızına göre daha fazlayatırım alma peşinde olur. Ancak buyatırım sürecini sadece araç olarakgörür. Yatırımı başarı veya amaçolarak gören pek çok <strong>startup</strong> şirketininöldüğü tespit edilmiştir.


Başarılı <strong>startup</strong> girişimcilerin hikayeleri başka girişimcilerin iştihasını kabartmaktadır.Acaba ben de bir <strong>startup</strong> şirket kurup zengin, popüler olabilir miyim rüyalarına kapılangirişimci bulmak artık sıradandır. Tutkularının peşinden gitmek yerine mutlaka bir <strong>startup</strong>kurup zenginlik rüyaları beslemek sosyal bir etkilenme hastalığı olarak tanımlanıyor.Kendine yabancılaşmanın başka türü olan bu tür durumlar toplumda mutsuz insanlar dayaratıyor. Dolayısıyla <strong>startup</strong>lar artık gerçekten de çağımızın en popülist alanlarından. AshtonKutcher ve Lady Gaga gibi Amerika’lı ünlülerin bile <strong>startup</strong> şirketlerine büyük yatırımlaryaptığını düşünecek olursanız, <strong>startup</strong>lar yıldızlardan bile daha popüler diyebiliriz.Bundan dolayı başarılı <strong>startup</strong>ların kendilerini kontrol edememeleri de aslında doğalsayılıyor. Ne var ki girişimciden asıl beklenen tabii ki farklı. Başkalarına mütevaziliğiyle,doğallığıyla ve güçlü karakteriyle örnek olabilecek girişimcilere su gibi ihtiyaç var. Bütünbunları daha önce ele aldığımız için şu an es geçiyoruz.Silikon Vadisi’nden fışkıran bu dev şirketlerin başlangıç aşamasında elbette ortak noktalarımevcut. Rahatlıkla yatırımcı bulabilme, takım için gerekli yetenekleri bulabilme gibiekosistemin bütün nimetlerinden istifade edebiliyorlar. Ne var ki bütün bu süreçler yıllarsüren bir birikimle oluşmuştu. Bundan dolayı başka ülkelerin acaba biz de bir Silikon Vadisioluşturabilir miyiz argümanı son derece yanlıştır. Silikon Vadisi karşılaştırması yapmakyerine onun niteliklerini ve modellerini öğrenmek bizim için en azından şu anda dahaakıllıcadır.Bundan dolayı bu kitapta bir taraftan bu modelleri öğrenirken diğer taraftan da bize uymayanyönlerini de tartışmaya açacağız. Bu kitapta Türk kültürünün son derece farklılıkarzettiğini görecek ve neden Startup Alaturka dediğimizi daha iyi anlayacaksınız.Özet• Startup’ın Türkçe karşılığı Yeni Tekno Girişim veya Yeni Girişim olarak kullanılsa daTürk Dil Kurumu tarafından henüz literatüre konulmamıştır• Startup büyük pazarları hedefleyen küçük bir ekiple kısa zamanda büyüme potansiyeligösterebilen şirket türüdür• Startup pivot döngüsünü aşmayı amaçlar, aştıktan sonra da büyüme hızını yakalar• Startup geçicidir, sonsuza kadar <strong>startup</strong> olmaz, bir an önce kurumsallaşması gerekir,yoksa ölür• Startup girişimcilerinin başarılı hikayelerden etkilenmesi doğaldır ama asıl gaye ve olmasıgereken onların başkalarına rol olabilme hüviyetini taşımalarıdır.• Silikon Vadisi karşılaştırması çok yanıltıcıdır. Bunun yerine en azından kavramsal olarakStartup Alaturka’yı öneriyoruz.


Girişimcilik Startup Demek Değildir“Girişim” kelimesi “<strong>startup</strong>” yerine kesinlikle geçmez. Bir bakkal, manav, lokanta da girişimdirama hitap ettiği dar kitle ve ulaşabileceği büyüklük belli olduğundan <strong>startup</strong>değildirler.Startup piyasadaki küçük bir sorunu çözerek kullanıcı veya müşteriyi kendine bağımlı halegetirir. Müşterinin ihtiyacını karşılamayan bir <strong>startup</strong> pivot döngüsü içinde kalarak ölebilir.En azından ya aspirinle müşterinin acısı azaltılmalı ya da vitaminle kullanıcı tecrübesinizenginleştirme yolları aranmalıdır.Bundan dolayı <strong>startup</strong>’ların küçük net bir sorunu çözmeleri tavsiye edilir. Çanakkale OnSekiz Mart Üniversitesi Doç Dr. Ali Şahin Örnek’in dediği gibi müşteri kuş gibi hassas birvarlıktır. Aşağıda gördüğü küçük bir su birikintisine konar. Sevmedi mi uçar gider. Onuürkütmemek, tek çeşit yemle bile olsa doyurmak ve mutlu ayrılmasını sağlamak gerekir.Öyle ki oradan her uçtuğunda aşağıda kendisine yönelik bir şeylerin olduğunu bilsin vetekrar konsun.Müşterinin veya kullanıcının ihtiyacını düzgün karşılayan <strong>startup</strong> zamanla kendi kültürünüoluşturarak dev bir ekonomiye dönüşür. İlk önce kardan adam yapmakla başlamak yerinekar topunu yuvarlayarak işe başlar. Startup her zaman küçük başlar ve tekil basit bir sorunaodaklanır. Her ne kadar büyük pazarı hedeflese de ilk süreçte kısıtlı bir kitlenin sorununuçözmekle işe başlar.Pek çok <strong>startup</strong> başlangıç aşamasında büyük pazarlara hitap etmeye çalıştığı için batmıştır.Startup kar topu gibi aşağıya yuvarlandıkça kendiliğinden büyüyen pazar dinamiğine sahiptir.Ortada hiç bir şey yokken direkt olarak büyük pazarlara ürün geliştirmek çocuksu birgirişimci örneğidir. Bundan dolayı Google Plus büyük pazarın en küçük çocuğudur.Bununla birlikte <strong>startup</strong> ille de tekno şirket demek te değildir. Eğer lokal küçük işletmeler“Franchising” modelini benimseyip kısa zamanda ülke çapında zincirler oluşturabilirlerseonlar da başlangıç aşamasında <strong>startup</strong> sayılırlar. Yani dar kitleyle başlayıp büyük pazarlaratalip, hızlı büyüme potansiyeline sahip başlangıç aşamasındaki şirketler de <strong>startup</strong> sayılırlar.


Franchising demişken, biz Türklerinartık “başka şubemiz yoktur“ mantığındançıkıp, Franchising modelinegeçiş yapmamız gerekiyor. Yurtdışına gelen Türk’ler bile değişmemektehalen direniyor. Bir lokantaaçıyor, yirmi yıl aynı yerde kalıyor.Amerika gibi Franchising Fast Foodmodellerinin vatanında Türk’ler halenaynı kalıyorsa bu durum modernekonomiyi, markalaşmayı ve onungerektirdiği kavramları tam benimsemeyişleriningöstergesidir.Ayrıca bilinenin aksine <strong>startup</strong> büyük firmaların da kullanabileceği kültür türüdür. Her nekadar <strong>startup</strong> için başlangıç aşamasındaki büyüme odaklı tekno şirket türü desek te meşhurAmazon gibi dev firmalar kendi proje takımlarını <strong>startup</strong> kültüründe çalıştırmaktadır. Yani<strong>startup</strong> yeri geldiğinde bir kültürel durum olabilir. Startupta takım üyeleri daha samimi veinsiyatif odaklı oldukları için <strong>startup</strong> kültürü başka büyük firmaların tercih ettiği önemlibir şirket kültürüdür.Türkiye’nin artık <strong>startup</strong>’lara ihtiyacı var, girişimlere değil. Türk insanının da artık <strong>startup</strong>mentalitesine kavuşması gerekiyor. Bundan dolayı Türk girişimcisi yetiştirirken <strong>startup</strong>’ınyukarıda bahsedilen kavramları esas alınmalıdır.İster yeni tekno şirket kurun ya da bir fast food zinciri, <strong>startup</strong> mantığı her ikisinde degeçerlidir.Özet• Her girişim <strong>startup</strong> demek değildir• Startup sayılması için büyük pazara talip olmalı ve hızlı büyüyebilmelidir• Startup her şeye rağmen başlangıç aşamasında dar bir kullanıcı kitlesinin sorununuçözmelidir.• Startup daha çok tekno şirketler için geçerli model olsa da hızlı büyüyen bir lokanta zinciride <strong>startup</strong> sayılır• Startup aynı zamanda dev şirketlerin tercih ettiği bir şirket kültürüdür.• Normal girişimciden ziyade Türk <strong>startup</strong> girişimcilerine ihtiyacımız var


Türk Startup’ların SorunlarıPeki Türkiye’de <strong>startup</strong> kültürüoluşturabilmek gerçekten mümkün mü? Milyardolarlık <strong>startup</strong>ları bir gün biz de görebilecekmiyiz? Bütün dünyaya örnek olabilecek<strong>startup</strong>larımız dünya medyası tarafındankonuşulacak mı? Biz de parmağımızla birTürk <strong>startup</strong>ını gururla işaret edebilecek miyiz?Aslında bu soruların cevabını kitabın birinci kısmında vermiştik. Biz yine de şu an içinTürk <strong>startup</strong>ların sorunlarını çevresel ve bireysel olarak iki ana listede sıralamak mümkündür.Türk Girişim Ekosistemindeki Sorunlar• Startup’ların gelişmiş şehirlere özgün olması, Türk Startup’larının (Yeni Tekno Girişimler)daha çok İstanbul, Ankara ve İzmir’e hapsolunmaları• Startup (Yeni Tekno Girişim) kültürünün Üniversite ve İş dünyasında henüz tamkarşılığının olmaması• KOSGEB vb. TeknoPark şirketlerinin Startup şirket modeline uyumsuzluğu• TeknoPark’taki imkanlardan daha çok belli seviyeye gelmiş şirketlerin istifade etmesi• Melek Yatırımcı sayısının azlığı• VC’lerin (Risk Sermaye Şirketleri) azlığı• Ülkedeki Siyasi belirsizlikler ve aşırı gündem yoğunluğu• Ülkenin Finansal yapısının zayıflığı, düşük Ekonomik göstergeler• Yerli başarı girişimci modellerin azlığı• Amerika’daki Geek kültürünün yanlış algılanması• Girişimcilik ve Liderlik eğitimlerinin birlikte ele alınmaması, Liderlik eğitimlerinin girişimcilikteneredeyse hiç işlenmemesi• Girişimcilik programlarının Psikoloji (Davranış Bilimleri) ile ele alınmaması• İnsan Kaynakları Sorunu, Uygulama Geliştirici (Developer) bulabilmenin zorluğu,Uygulama Geliştiricileri şirkette tutamama, çalışan sadakatsizliği• Yetersiz sayıdaki Hızlandırıcı (Accelerator) programları, varolan hızlandırıcı programlarınaise sınırlı sayıdaki Üniversite’lerin destek vermesi• Dışarıdaki Startup Kültürünün aşırı referans alınması, filtreden geçirilmeden TürkKültürü’nde uygulanmaya konulması• Türk Startup şirketlerinde Yenilikçilik (İnnovasyon) sorunu, Silikon Vadisi’ndeki başarıhikayelerini aşırı taklit, hayal gücüne inanmama, roman okumama, sanatla uğraşmama• Devlet’te Startup şirketinin karşılığı olmaması. (Amerika’da C-Corp türünde Startupşirket türleri gibi)• Startup’ın (Yeni Tekno Girişim) ne olduğunu henüz bilmeyen yüzlerce Türk DevletAdamının mevcudiyeti.


Girişimcilerdeki Sorunlar• Girişimcilerdeki İngilizce sorunu• Girişimcilerdeki ego faktörü, ben her şeyi ben bilirim havaları, fikir paylaşım eksikliği,aşırı özgüven ya da fazla özgüvensizlik, başka girişimcileri küçümseme hastalığı• Fikrin çalınma korkusu, fikre aşık olma, takım kurmak yerine bireysel tercihler• Takım üyelerinin birbirine güven sorunu• Rekabetteki etiklik, dürüstlük eksikliği• Takım üyeleri arasındaki dünya görüş farklılıkları• İlk yatırımda bunu yedi düvele duyurma hevesi, erkenden ilgi odağı olma hastalığı,şöhret tutkusu• Etkisiz zaman yönetimi• Tutku yerine hevesçi yaklaşım• Yatırımcının desteğiyle girişimin tutacağına olan inanç• Rızık meselesindeki itikat bozukluğu• Pazarlamayı çok öne almak, organik büyümeye inanmamak• Yalın Girişim metodlarını gereksiz görme, pazardan kullanıcı/müşteri geri bildiriminegöre tasarlamama, hayalperestlik dürtüsü• Silikon Vadisi’ndeki girişimlerinden aşırı etkilenme• Geleceğe aşırı odaklanarak şimdiyi kaçırma ve girişiminde anlam oluşturamama (vizyon-misyondengesizliği)• Yatırımcıları gerektiğinden fazla yerme veya büyütme• Yanlış pazar hedefleri, Türk pazarına aşırı odaklanma, küresel hedefler oluşturamama,küresel entegrasyon sorunuYukarıdaki çevresel ve bireysel sorunları etraflıca tartışmak münkün. Bu sorunlarımızı gidermekelbette zaman alacaktır. Şimdilik temel modelleri öğrenmek yeterli olacaktır.


Yalın Girişim (The Lean Startup)Dünyada <strong>startup</strong> fırtınası devam ederken yeni modeller de kendini göstermeye başladı.Bunlardan en önemlileri Yalın Girişim (The Lean Startup) olarak karşımıza çıkıyor. Bukavramın bütün dünyada bu kadar çok etki yapacağını kimse öngörememişti. Yalın Girişim(The Lean Startup) dünyada o kadar büyük yankı getirdi ki artık büyük bir akımadönüşmüş durumda.Bizzat Eric Ries tarafından geliştirilen Yalın Girişim (The Lean Startup) özetle en az sermayeile son derece belirsiz koşullarda ürünün veya hizmetin son kullanıcıya ulaştırılmasıolarak tanımlayabiliriz. Yani yeni özellikler eklemek yerine en az maliyetle üretilenürün üzerinden müşterinin geri dönüşümüne göre ürünün şekillenmesi, test edilmesi veölçeklendirilmesidir.Yalın Girişim müşterinin ihtiyacını karşılamak için (MVP = Minimum Viable Product) enyalın ve sade ürünle bir an önce kullanıcılarından geri dönüşüm alma esasına dayanır. Enilginç tarafı ise çözüm yerine probleme odaklanmak gerekliliğidir. Genelde girişimcininen büyük hatası problemi bildiğini varsayarak çözüme çok erken odaklanmasıdır. Halbukikullanıcının talepleri doğrultusunda problemi anlamaya çalışsa kafasındaki problemdençok farklı bir problemle karşılaşacaktır. Yalın Girişim geleneksel modellerin aksine insanodaklıdır ve kullanıcıdan ürüne doğru onun sorunlarını anlamaya çalışır.Yalın Girişim‘de iş planı yerine iş modeli esastır. İş planı üzerinde zaman kaybetmek yerinedoğru iş modelini bulmak için “early adapters” dedikleri “erken benimseyenler” ile küçükama sisteme hızlı adapte olabilen kitleyi hedefler. Asıl amaç ürünün geliştirilmesindenziyade kullanıcı taleplerine göre sistemin ve platformun oluşturulmasıdır.Kullanıcı deneyimlerini esas alan Yalın Girişim Kur-Ölç-Öğren (Build, Measure, Learn)döngüsü üzerinde çalışır. İlk önce fikir geliştirilerek ürüne dönüştürülür, sonra ürün kullanıcıyasunularak verisel metrikler elde edilir. En sonunda da kullanıcı deneyiminden eldeeilden veriler değerlendirilerek döngünün kırılıp kırılmadığı tespit edilir.


Daha önce de belirttiğimiz gibi bu döngüye kısaca “pivot” denir. Pivot döngüsündeki verimlilikile eş zamanlı olarak ürün ve kullanıcı geliştirmedeki hızlılık oranına “çeviklik”(Agility) denir. Yani mümkün olduğunda erken hata yapmak ve buna hızlıca cevap vermekoldukça iyi bir şeydir. Bu hataları ölçümleyip, ders çıkartmak ve bunun doğrusunu yaparakkullanıcı talebini hızlıca karşılamak gereklidir.Kur (Build)-Ölç (Measure)-Learn (Öğren)Pivot döngüsünü aşmak demek zaten doğru modeli bulmak ve gözle görülür kullanıcıartışıyla birlikte sistemin rayına oturması demektir. Yatırımcılar artık genelde bu döngüyükırıp takımıyla birlikte işini büyütmeye başlayan girişimcilere yatırım yaparlar.Dolayısıyla Yalın Girişim bir <strong>startup</strong> ekibinin olmazsa olmazlarındandır. Sadece ürüne aşırıderecede odaklanarak geliştirilen hizmetler piyasaya çıktığında tuzla buz olabilme riskitaşırlar. Müşteriyle ilk temasın bir an önce olması, geri dönüşüme göre ürünün verya servisinen erkenden şekillendirilmesi gerekir.Özet• Yalın girişimde pivot döngüsüne odaklanılır ve müşteriyle ilk temas için MVP denilenen sade ürün veya hizmet geliştirilir• Pivot döngüsünde erken benimseyen (early adapters) kullanıcılar ile döngü kırılmayaçalışılır• Kur-Ölç-Öğren (Build-Measure-Learn) ile pivot döngüsünde kullanıcı deneyimiölçeklenir• Startup girişimcisi ürüne aşırı odaklanmak yerine bir an önce müşteriyle temas etmeninyollarını aramalıdır


Yalın Girişimde Küçük ve Sade Düşünmenin ÖnemiStartup girişimcilerinin yalın girişimi uygularken yaptıkları en büyük hatalardan biribüyük düşünme hastalığıdır. Projesini çok büyük kitleye endeksleyerek dünyaları fethetmehastalığına kapılırlar. Özellikle kendilerini piyasanın büyük oyuncularıyla karşılaştırarakümitsizliğe kapılırlar.Fark yaratmak adına ürünlerine yüzlerce özellik eklerler. Girişim modelinin adı Yalın Girişimama olur size Karışık Girişim. Gerçekten de yurt dışında kaldığım süre zarfında kendimdahil Türk arkadaşlarımı Amerikalı arkadaşlarımla karşılaştırdığımda düşünce sistematiğimizinne kadar farklı olduğunu bizzat gördüm. Siz ister kültür farkı deyin, istersenizeğitim sistemi deyin şöyle bir gerçek var: Türk’ler bir problemin çözümünü çok karışıkdüşünüyor.Master yıllarımda sunum için biz slaytları doldurup her şeyi açıklamaya çalışırken aynısınıftaki Amerikalı arkadaşlarım bir kaç slaytla sunumu özetleyebiliyordu. Startup girişimcileriiçin de durum farklı değil. Bir probleme odaklanma biçimini yakalamak için küçükdüşünmek gerekir. Problemin kendisine odaklanılmayan girişimlerin çoğu batmıştır. Küçükdüşünmek beraberinde odaklanmaya imkan verir ve başarının ilk anahtarını elinize teslimeder. Küçük düşünmek probleme sade ve yalın çözümler bulabilme imkanı da verir. Küçükdüşünmek bir projenin, ürünün, sanatın ilk önemli adımıdır.Google bir arama algoritmasıyla başlamıştı, Facebook okul arkadaşlarını bağlantıyadönüştürme derdindeydi, Instagram fotoğrafları filtrelemeyle yola koyulmuştu, Twitterdurum güncellemesiyle gündeme gelmişti. Amazon kitap satışıyla başlamıştı. MicrosoftMSDOS gibi sadece komutlarla çalışan en basit işletim sistemleriyle piyasaya çıkmıştı. Şimdihepsi milyar dolarlık devler oluverdiler. Bir probleme aşırı derecede odaklanarak kullanıcılarınıve müşterilerini memnun ettiler.Ayrıca Yalın Girişimin sadece <strong>startup</strong> girişimlerine mahsus olduğu ön kabülü son derecetalihsiz bir değerlendirmedir. Yalın Girişim <strong>startup</strong>lar için elbette elzemdir ancak büyükİşletmelerin de Yalın Girişimi uygulamaları gerekir. Bunun en bilindik örneği Apple firmasıdır.Tek dokunuşla gelen en önemli tasarım harikası akıllı mobil cihazları dünyanın kucağınaitmiştir. iPhone, iPad gibi inovasyonlar Nokia gibi devlerin batmasına sebep olmuşturöyle ki Microsoft Nokia’yı $7.2 milyar dolara satın almıştır. Halbuki Nokia bir zamanlarne kadar büyüktü. Piyasanın büyük çoğunluğunu elinde bulunduruyordu. Nokia’nın batışhikayesi inovasyon eksikliğini göstermek adına okul derslerinde işlenmesi gereken ibretlikbir hikayedir. Nokia gibi daha nice büyük şirket inovasyon eksikliğinden batmıştır.Dolayısıyla Yalın Girişim yeniliğin (inovasyon) en ilk şartıdır. Ortaya sade, sindirilebilir birürün çıkacak ki insanlar hazmetsin, sonra tekrar kullanmayı göze alsın. Yapılan yüzlercearaştırma göstermiştir ki kullanıcılar tekil şeylere odaklanmaktan daha çok hoşlanıyorlar.Kendilerini adım adım yönlendiren basit uygulamaları seviyorlar. Özellikle milyonlarcamobil uygulamanın olduğu şu devirde sadelik en büyük rekabet avantajıdır. Fark yaratmakiçin deli dana gibi yeni özellikler eklemek gerekmez.


Yeri gelmişken önemli bir konuya da değinmek istiyorum. Örnek verirken sürekli Facebook,Instagram, Twitter vs. örnekler verdiğimiz halde <strong>startup</strong> girişimcilerine bu tarz projeleritavsiye etmiyoruz. Bu tarz genel uygulamalar yerine girişimlerini dikeye kaydırmalarınıtavsiye ediyoruz.Mesela Medikal alanda sayısız ihtiyaçlar tespit etmek mümkün. Sağlık sektörünün ihtiyacınıgiderecek yeni nesil projelerin ben büyük gelecek vaat ettiğini düşünüyorum. Aynı şekildeeğitim, telekomunikasyon ve tekstil alanlarında ciddi boşluklar var. Buralara odaklanıpbaşkalarının göremediği ama sizin farkına varabileceğiniz imkanlar mevcut. Ayrıca mobilitesadece cep telefonu demek değildir. Mobilite sizin birlikte taşıdığınız her şey demektir. Yanigözlüğünüz, kıyafetiniz, çantanız, kol saatiniz, gömleğiniz, kolyeniz, kitabınız, hatta tamamensize ait olan saçınız, deriniz kısacası her taşınabilirlik mobilitedir.Büyük firmalar insanların genetiğine kadar göz dikseler de piyasada herkese yer var. Microsoftİnternet’in önemini göremeyince Google yerini doldurdu, Google sosyal medyayıhafife alınca Facebook çıktı, Facebook şeffaflığı önemsemeyince Twitter çıktı, Nokia yeniliğikaçırınca Apple ve Samsung onları darmadağın etti, Google video alanında kendi ürününütutturamayınca YouTube firmasını satın aldı, Facebook iletişimi kendinden ibaret sanıncaWhatsapp’i satın almak zorunda kaldı, Netflix sadece ben varım kibrine bürününce Hulu,Amazon piyasayı doldurdu, i-Tunes 99 centle tekil şarkı satmayı yeterli görünce Spotify,Pandora, Shazam çıktı ve Apple firmasını köşeye sıkıştırdı, geleneksel oteller binalarını yeterligörünce Airbnb herkesin evini otele çevirerek onları zor durumda bıraktı, şehir taksileriinsanları çok bekletince yerini Uber gibi uygulamalara bıraktı. Amazon e-kitap (e-book)digital yayıncılığı ön plana çıkartarak geleneksel yayıncılığa büyük darbe vurdu.Bu devirde büyük küçük farketmez, bütün işletmeler yenilik (inovason) eksikliğinden dolayıpiyasan da silinebilir, aynı şekilde yenilikle büyük oyuncuları yerinden de edebilir. Artıkpiyasada herkese yer var yeter ki Yalın Girişim’de problemleri daraltarak küçük düşünsünsonra da sade çözümlerle fark yaratmayı bilsin.Özet• Yalın Girişim’de küçük ve sade düşünmek sizi diğerlerinden farklı kılar• Özellik ekleme yerine ana probleme odaklanmak ve sade çözümler üretmek gerekir.• Türk girişimcileri halen çok karışık düşünüyor ama bunu aşmak elbette mümkün• Yalın Girişimi sadece <strong>startup</strong>lar için değil büyük firmaların da tercih etmesi gerekir• Nice büyük firmalar yeniliği sadelikte görmediği için batmıştır• Artık bir Facebook yapmak yerine farklı sektörlerin dikeylerine odaklanmak lazım.• Mobilite kendi üzerinizde taşıdığınız her şeydir.• Piyasada herkese yer var, size de yer var yeter ki ürününüzü sadelikle tasarlayın


Yalın Girişim Türkiye’ye Uyar mı?Hiç unutmuyorum, 2005 yılında Google YouTube sitesini $1.6 milyara satın aldığında Türkforumlarında Türkiye’den bir YouTube çıkar mı tartışması başlamıştı. Daha sonra Facebook,Twitter, Groupon, Instagram gibi Bilişim’de çığır açan firmalar da eklenince aynı tartışmafarklı boylamlarda devam etmişti.Gerçekten de Silikon Vadi’sindeki firmalar dünyada önemli girişimcilik fırtınasının başlamasındaöncü rol oynadılar. Ne zaman Amerika Birleşik Devletleri’nde bir fırtına çıksaacaba bizden de çıkar mı tartışmasını yapmaktan kendimizi alamıyoruz. Bu kadar girişimcilikfırtınasından sonra aynı vadiden Yalın Girişim (The Lean Startup) modeli de çıkıncadayanamadık ve olduğu gibi sahiplendik.Evet bu sefer işin kaynağını bulmuş gibiydik, madem <strong>startup</strong>’lardan milyar dolarlık şirketlerfışkırıyordu o zaman bu başarının arkasında elbette iyi bir model olmalıydı. Eric Ries’ınönemli tecrübeleriyle sistemleştirdiği The Lean Startup (Yalın Girişim) modeli başarılı <strong>startup</strong>larınnasıl çıktığı ile ilgili önemli yöntemler ihtiva ediyordu.Hemen Yalın Girişim ile ilgili her şeyi öğrenmeye başladık, seminerlerini verdik, kitabınıokuduk, kurucularını Türkiye’ye davet ettik, bundan böyle bu modeli uygularsak artıkbizden de çok başarılı <strong>startup</strong>lar çıkacaktı. Gerçekten böyle miydi? Silikon Vadisi’ndeçıkan bir model bütün ülkelere uyar mıydı? Yoksa yine oyuna mı geliyorduk? Amerika’nınpazarlama tuzağına bir kez daha mı düşüyorduk?Kanımca sorgusuz sualsizce Yalın Girişim’i alıp kabul etmek ileride muhtemel sıkıntılarayol açacaktır. Bu sefer de başka bir ülkede dikilen bir kıyafet bize uymayacaktır. Uymuş gibigözükecek ama üzerimizde oldukça sırıtacaktır.Tekrar edecek olursak Yalın Girişim kısaca en basitprototip ürünü geliştirdikten sonra müşteriden ürünedoğru bir geliştirme evresinden oluşur. Pivot denenbu evrede doğru iş modelini bulabilmeyi öngörür.Pivot dönemini geçtiğinizde de size <strong>startup</strong> fikrinizdebaşarıyı vaadeder.Yalın Girişim gerçekten de o kadar faydalıdır ki girişimcininileride yapacağı muhtemel hatalardanalıkoyar. Girişimcinin ürüne aşık olma gibi hatalarınıyüzüne vurarak onu müşteriye odaklar. Pazardanürüne doğru onun daha sağlıklı yöntemler izlemesinisağlar. Pivot döngüsünü nasıl aşacağını gösterir. EricRies’ın Yalın Girişim (The Lean Startup) kitabındanher girişimci istifade edebilir. Buraya kadar sorun yok.Yalın Girişim’in Kurucusu Eric Ries


Ancak asıl sorun bundan sonra başlıyor. Yalın Girişim’deki en büyük sorun pivot dönemindehitap edilen kitleyi erken benimseyenler (early adapters) olarak tanımlamasındayatıyor. Yalın Girişim’de küçük bir kitle de olsa ürünü veya hizmeti hemen benimseyecekbir kitleden bahsediliyor. Bu kitlenin geri dönüşümüne göre ürünü şekillendirmekamaçlanıyor. İyi güzel de asıl can alıcı soru şu: Erken Benimseyenler (Early Adopters) tamolarak kimler oluyor?Bu soruyu cevaplamadan önce şunu belirtelim. Silikon Vadisinin bizi heyecanlandıran<strong>startup</strong> şirketlerinin Amerika Birleşik Devlet’lerinin gelişmiş şehirlerinden fışkırmaları tesadüfdeğildir. İyice baktığınızda erken benimseyenlere de burada ulaştıklarını görürsünüz.Daha doğrusu insanların yeniliğe açık olduğu, yeni şeyleri denemekten zevk alan, liberal veaçık görüşlü insanların yaşadığı ortamlar erken benimseyen kullanıcı tiplerini yakalamakiçin önemli etkenler.Dolayısıyla iyi <strong>startup</strong> şirketleri güçlü şehirlerden çıkıyor. Yalın Girişim gibi metodlar dabu tarz şehirlerde daha fazla uygulanabilir oluyor. Aşağıda dünyada Startup kültürünün enyaygın olduğu şehirleri göreceksiniz. 2014’e ait bir rapor henüz yok ancak Beijing (Çin),İstanbul(Türkiye), Barcelona(İspanya), Amsterdam(Hollanda), Stockholm(İsveç), Denver(ABD),Austin(ABD) gibi şehirler bu listeye girmeye aday şehirler olarak anılıyor.Silikon VadisiABDTel AvivIsrailLos AngelesABDSeattleABDNew York CityABDBostonABDLondonİngiltereTorontoKanadaVancouverKanadaChicagoABDParisFransaSydneyAvustralyaSao PaoloBrezilyaMoskovaRusyaBerlinAlmanyaWaterlooKanadaSingaporeSingapurMelbourneAvustralyaBangaloreHindistanSantiagoŞileStartup Genome 2012 Infografik RaporuTürkiye’de Yalın Girişimi konuşabilmek içinilk önce başta İstanbul olmak üzere <strong>startup</strong>kültürünün yerleşmesi gerekiyor. Startupkültürü olmadan Yalın Girişim metodlarındanbahsetmenin çok hükmü kalmıyor.Türkiye’deki yetersiz sayıdaki yatırımcılar,amatör girişimciler, Üniversite’lerin yetersizgirişimcilik vizyonu, ülkenin yetersiz FinansalSistemi ve Siyasi sorunlar yüzündenİstanbul’da Startup kültürünün yerleşmesizaman alacağa benziyor.Ancak şöyle bir gerçek var ki insanlar ülkeyerine artık güçlü şehirler seçmeye başladı.Gelişmiş şehirler cazibe merkezi oluncabütün ülkeyi etkileyen öneme sahip. Startupkültürü için de İstanbul güçlü şehiradaylarından.Ancak <strong>startup</strong> kültürünün yerleştiğini söylemek için henüz çok erken. Henüz dünyacaünlü <strong>startup</strong> şirketlerimizin olmayışı da bunun kanıtıdır. Ne zaman İsveç’in Skype, Spotifyveya SoundCloud gibi dünyaca kendini herkese kabul ettiren şirketleri çıkar işte o zamanörneklerden yola çıkarak yorum yapabiliriz.


Evet artık başarılı Türk <strong>startup</strong> şirketlerinin çıkması gerekiyor. Eğer Türkiye İsveç gibi bunubaşarabilirse tahminlerin ötesinde farklı dev yeni ekonomiler oluşturulabilir ve İstanbulsaygınlığını sadece Turizm’den değil aynı zamanda Teknolojisiyle de pekiştirebilir.İstediğiniz kadar <strong>startup</strong> organizasyonları yapın, seminerler düzenleyin, konferanslarakatılın eninde sonunda yurt dışından değerlendirirken elde sonuç var mı diye bakarlar.Bundan dolayı acilen Türk gençlerine rol model olabilecek girişimcilere ve <strong>startup</strong> şirketlerineihtiyaç var.İstanbul Startup Kültürü sayesinde yenilikçi dev Ekonomiler oluşturmak mümkünİstanbul’u Finans merkezi yapma vizyonu yarıda kaldı. Güzelim şehiri ikiden bölerek kanalyapma rüyaları da politik söylemlerden öteye gitmedi. İstanbul için çok şey düşünüldü amabeton projelerinden öteye hiç gidilemedi. İstanbul için ihtiyaç duyulan ise katma değerli,yenilikçi tekno-şirketlerle dünyayı değiştirmek olmalıydı. Henüz geç te değil. Şehir dediğinsadece turist çekmez, öğrenci de çeker, iş adamı da çeker, işçi de çeker, sporcu da çeker.Turist bir ay kalıp gider ama öğrenci en az bir sene, işçi iki sene işveren de daha fazla kalabilir.Startup kültürü dünyanın her tarafından kalifiye insan çekebilir. Ne var ki Türkiye’ninen güçlü şehri İstanbul buna tam hazır değil. Ayrıca ülkenin ve gelişmiş şehirlerininoluşturmuş olduğu kültürler birbirinden farklılık arzettiği için <strong>startup</strong> kültürleri de ülkedenülkeye büyük farklılıklar arzediyor. Startup Weekend organizatörüyle konuştuğumda banaÇin’deki girişimcileri heyecanlandırmakta zorlandığını söylemişti. İki günlük haftasonuetkinliği olan Startup Weekend’ler dünyanın her yerinde düzenleniyor ama yakaladıklarıheyecan, sinerji ve ürünler de oldukça farklılık arzediyor. Bu elbette son derece normal birdurum.Amerika’daki Startup Weekend ile Çin’deki veya Türkiye’dekiler arasında uçurumlar olmasıelbette doğal. Pazarlar farklı, insanlar, kültürler farklı olduğu için ürün veya servislerinlokalde takılıp kalma riskleri büyük oluyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin güçlü şehiradayları Bilişim Teknolojilerini çok yaygın kullansa da Erken Benimseyenler sınıfınagiremeyebiliyor. Erken Benimseyenler sorununu daha sonra detaylı olarak inceleyeceğiz.Şimdilik sadece biraz değinelim.


Yalın Girişim’in bahsettiği erken benimseyen kullanıcı tiplerini her yerde kolayca bulmakmümkün değil. Yani bunun cevabını Yalın Girişim metodolojisi bize tam olarak veremiyor,veremez de çünkü dediğimiz gibi her ülkenin kültürüne göre bu çok değişkenlik arzediyor.Mesela Türkiye’de gerçekten de erken benimseyen kitle bulabilir misiniz? Türk’lerin Twitter’a2 sene, Facebook’a 3 sene, WhatsApp’a 2 sene ve Instagram’a da 1 yıl sonra katıldığınıdüşünecek olursanız İnternet alanında Türk’lerin “erken benimseyenler” olduğunusöyleyebilmeniz gerçekten mümkün mü?Silikon Vadisi’nde yeni Amerikalı arkadaşlar edindikten sonra erken benimseyenlerin kimlerolduğu hakkında daha iyi kanaate sahip olmuştum. Gerçekten de Silikon Vadisi’ndekierken benimseyenler hangi yeni site veya mobil uygulama çıkarsa hemen deniyorlar, yenişeyleri denemekten oldukça zevk alıyorlar, içini dışını didik didik ediyorlar. Bunun Türkiye’deböyle olmadığını çok iyi biliyoruz.Böyle bir kitlenin Türkiye’de hazır kıta beklediğini ve bundan dolayı Yalın Girişim’in Türkiye’yeuyduğunu söylemek şimdilik çok iddialı olur. Bunun bence tek bir istisnası olabilir oda Yalın Girişim modelini mobil projelerde uygulamak. Türkiye’nin mobil çılgınlığını anlatmayagerek yok. Ben Türk Bilişimi’nin mobil teknolojilerden yükseleceğini öngörüyorum.Mobil uygulamalar Türkiye’de Yalın Girişim’den büyük projeler çıkarmak adına istisna biralan olarak duruyor.İsveç’ten nasıl Skype, Spotify ve SoundCloud gibi müzik uygulamaları çıkıp kendisini bütündünyaya kabul ettirdiyse bunun bir gün Türkiye için de geçerli olacağını öngörüyorum.Türkiye’nin bağrından da önemli Startup şirketleri çıkıp dünyaya kendisini kabul ettirecektir.Türkiye’deki erken benimseyenleri yeterince tartıştık ancak büyük tabloyu henüz görmedik.Elbette erken benimseyenler tek kullanıcı tipi değil. Ürüne veya servise uyum sürecindefarklı kullanıcı tipleri de mevcut. İsterseniz gelin şimdi etraflıca Teknoloji Adaptasyon YaşamDöngüsü’ne (Technology Adoptation Lifecycle) göz atalım. Bu döngü bize kullanıcılarınuyum sürecindeki özellikleri ve kategorileri hakkında detaylı bilgi verecektir.Özet• Türkiye’de Yalın Girişim metodolojisi ile büyük projeler mobil teknolojilerden çıkabiliryine de erken benimseyen kullanıcı tipinin Türkiye’de yeterli olduğunu söylemek şu aniçin çok iddialı olur.• Türkiye’nin yoğunlaştırılmış İstanbul Startup vizyonuna ihtiyacı var. İstanbul geleceğinTeknoloji şehirlerinden olmaya aday şehirdir.• Türkiye’den henüz dünya çapında Startup şirketi çıkmadı. Rol modeli olabilecek girişimcilereve <strong>startup</strong>lara su gibi ihtiyaç var.


Teknoloji Adaptasyon Yaşam Döngüsü- Yenilikçiler (Innovators) : Bu kullanıcılar pazarın sadece 2%’sini oluştururlar. Sırf Teknolojiolduğu için yeni şeyleri denemek isterler. Yeni bir platforum, ürün veya servisçıktığında denemeden yaşayamazlar. Bir sonraki erken benimseyenler için önemli referanslaroluştururlar. Yenilikçiler Teknoloji Heveslileri (Technology Enthusiasts) olarak taadlandırılırlar.- Erken Benimseyenler (Early Adopters) : En can alıcı kullanıcı tipleridir ve pazarın15%’ini oluştururlar. Vizyonerler olarak ta adlandırılırlar. Bu kullanıcılar yeni çıkan ürünleridenemekten haz alan, bunun için zaman harcamayı göze alan, farklı duyguları tatmakiçin ürünü denemekten çekinmeyenlerdir. Ürünü sevdiklerinde reklamını yapmayı kendilerineborç bilirler. Ancak tatmin etmesi yine de zor kullanıcılardır.Ürün veya servise ilk ivmeyi verdikleri için hayati öneme sahiptirler. Her şeye rağmenürünün daha iyi olması için sırf gönüllü olarak ürün veya servisi test etmekten çekinmeyenkullanıcılardır. Startup girişimcilerin bulmakta en çok zorlandığı kullanıcı tipleridir. Pekçok <strong>startup</strong> firması başlangıç aşamasında bu erken benimseyenleri bulamadığı için batmıştır.Erken benimseyenlerin ana akım pazara (mainstream market) akması için The Chasmdenilen boşluğu atlaması gerekir. Chasm (boşluk, kanyon) boşluğunu geçmek demek <strong>startup</strong>’ınen büyük uyum sorununu aşması ve ihtiyaç duyduğu ilk ana akım pazar kullanıcılarınaulaşması demektir. Chasm kullanıcıların adaptasyon sürecindeki en kritik eşik olarakbilinir. İşte erken benimseyenlerin <strong>startup</strong>larda en çok zorladığı kısım tam olarak burasıdır.Teknoloji Adaptasyon Yaşam DöngüsüCrossing the Chasm (Boşluğu Geçmek) kavramı ilk defa 1991 yılında Geoffrey Moore tarafındankitap haline getirilmiştir. 12 den fazla baskı ve 300 000’den fazla satış yapan kitapdünyada çok büyük ilgi görmüştür. Crossing the Chasm (Boşluğu Geçmek) artık Vizyoner(Erken Benimseyenler) ve Pragmatist (Erken Çoğunlukçular) kullanıcıların arasındakigeçiş olarak tanımlanır. Burayı atlatan girişimler ana akım pazara girmiş sayılırlar.


Erken Çoğunlukcular (Early Majority): Pragmatistler olarak ta adlandırılan bu kullanıcılarpazarın 34%’ünü oluştururlar. Girişimin ilk ana akım pazarla tanıştığı yerdir. Bukullanıcılar vizyonlerlerin aksine menfaat endekslidirler. Ürünü almak için yeterli paralarıvardır. Nitelikten önce niceliğe önem verirler. Vizyonerler ürünün duygusal boyutundayaşarken Pragmatistler için her şey sayıdır ve bunun için imkanları varsa pazarlık yapmaktançekinmezler.Huysuz müşteri gibi gözükseler de verisel olarak girişimi pazarda şekillendiren önemlikullanıcı grubudurlar. Gerekirse sevmedikleri ürünleri veya servisleri için dava açarlar.Teknolojiye çok hızlıca uyum sağlayan ve girişimi profesyonelliğe zorlayan ilk gerçek pazarkullanıcılarıdırlar. Bu kullanıcıları memnun eden girişimler gerçekten de pazarda kendineyer bulurlar ve yine aynı kullanıcılar tarafından mükafatlandırılırlar.Geciken Çoğunlukçular (Late Majority): Muhafazakâr kullanıcı olarak bilinen gecikençoğunluk adından anlaşıldığı üzere teknolojiye çok sonra adapte olan ve hatırı sayılı süreiçin servisi veya ürünü kullananlardır. Pazarın 34%’ünü oluşturan bu kullanıcılar üründekideğişiklikleri çok sevmezler. Ürün veya servis artık işleyiş olarak rayına oturmuştur. Muhafazakârlariyice şekillenmiş olan ürünü veya servisi kullanmaktan zevk alırlar. Ürününvermiş olduğu hizmetten doyum alan Geciken Çoğunlukçular üründe olacak büyük değişikliklereciddi tepkiler verirler. Muhafazakârlar kullanıcı alışkanlıklarının değiştirilmesindenhiç hoşnut olmazlar. Türk kullanıcılarının en çok yer aldığı grup türüdür. Erken Çoğunlukçulardan(Pragmatistler) etkilenerek ürünü kullanmaya başlarlar. Sonra da ürünü veyaservisi sahiplenerek uzun süre kullanırlar.Tembeller (Laggards): Pazarın 15%’ini oluşturan Tembeller Teknolojiye en son adapte olangruptur. Şüpheciler olarak ta anılan bu kullanıcılar ürünün fiyatına, özelliklerine, kendisineson derece hassastırlar. En ufak bir değişiklikte Teknolojiyi kullanmaktan vazgeçebilirler.Bu kullanıcıları memnun etmek oldukça zordur, yine de herkesten etkilendikleri için ürünükullanmaya devam edebilirler.Özet• Teknolojiye uyum sürecinde Yenilikçiler, Erken Benimseyenler, Erken Çoğunlukçular,Geciken Çoğunlukçular ve Tembeller olmak üzere 5 ana kullanıcı grubu vardır• Erken Benimseyenler grubu en önemlisidir. Ürünü sırf sevdiği için ilk ivmeyi kazandırangruptur• Erken Benimseyenler’de The Chasm denilen Boşluk vardır. Bütün mesele Erken Benimseyenlerdebu boşluğu atlatarak ana akım pazara geçiş yapmasıdır• Ana akım pazar Erken Çoğunlukçular, Geciken Çoğunlukçular ve Tembellerden oluşur• Türk kullanıcıların çoğu Geciken Çoğunlukçu grubunda yer alırlar. Teknolojiye sonradanadapte olarak onu hayatının önemli bir parçası haline getirirler.


Dünyadan ÖrneklerYalın Girişim modeliyle başarılı olan yeni girişimlerin İnternet altyapısının ve eğitimsisteminin güçlü olduğu ülkelerden çıkması tesadüf değil. Sadece 9 milyonluk nüfusa sahipİsveç’ten Spotify, Soundcloud, Skype, Linux, MySQL, Ericsson, Ikea, Volvo gibi ünlü markave şirketlerin çıkması bunun ispatıdır.Gerçekten de İsveç’i iyi araştırdığınızda göreceksiniz ki çevresindeki aynı nüfusa sahipNorveç, Danimarka gibi diğer İskandinav ülkelerinden çok daha fazla yenilikçi girişimcilikyönleri var. İsveç’in kendisini diğer ülkelerden farklılaştırmasının en büyük nedeni İnternetve Eğitim sistemlerinin güçlü alt yapıları yanında mutlaka uluslararası kitleye odaklanmatercihleri de yatmaktadır. Bunun yanı sıra toplumun son derece dürüst olması, insanlarınbirbirine güvenmesi, verilen sözlerin zamanında yerine getirilmesi gibi etik değerlere riayetetmeleri başarılı olmalarında başka önemli etkenler.Bunun başka bir örneği de 8 milyonluk nüfusa sahip İsrail. Çevresindeki Arap ülkeleriylekavgalı olan İsrail de küresel hedeflere odaklanmaktan başka çare göremiyor. Amerika’dakilobi gücüyle birlikte bu zorunluluk pazar tercihini iyice pekiştiriyor.İşin en ilginç tarafı da milyar dolarlık şirketler çıkartan Amerika’lıların aslında herkesinbildiğinin aksine yerel hedefler koyması. Evet yanlış duymadınız, Amerikalı’lar aslındaUluslararası hedef koyma ihtiyacı duymuyorlar. Dev Ekonomileri, 300 milyonluk İnternettoplumuna sahip olmaları ve İngilizce’nin zaten Anglo Sakson ırkı tarafından dünyayakabul ettirilmesi gibi nedenlerden dolayı Uluslararası pazara açılmak zaten kendiliğindenoluyor. Sizi temin ederim Amerika’lı girişimcilerin çoğu İsveç veya İsrail’in aksine işinbaşında sadece yerel pazarı hedefliyorlar.Yani anlayacağınız bütün ülkelerin şartları farklı ama ortak yönleri eğitimli toplumu,gelişmiş yargısı, güven toplumu, güçlü İnternet alt yapıları ve dolaylı veya dolaysız olarakUluslararası pazara açılmaları gibi nedenlerdir. İsveç bilinçli, İsrail ise zorunlu bir seçimyapıyor, Amerika’nın seçim yapmasına bile ihtiyaç kalmıyor.Peki biz Türk’ler ne yapıyoruz?


Bir kere Türkiye’de İnternet altyapısı istenen düzeyde değil. Diğer taraftan küresel projelerinihtiyaç duyduğu iyi İngilizce dil bilgimiz yok.Başarılı İnternet sitelerimizin isimleri için bile halen zor Türkçe isimler seçiyoruz. İstediğinizkadar yemeksepeti veya çiçeksepeti deyin, iyi paralar kazanın bu zor Türkçe isimlerlevizyonunuzu en fazla bölgesel olarak gerçekleştirebilirsiniz. Türkçe zor isimlerininyabancıların aklında kalması mümkün değil.Beri taraftan küresel bir hedef koymak çoğu kimsenin aklına bile gelmiyor. Ayrıca Türkiye’deTürkçe’den tutun, kültürüne kadar çok değişik unsurlar mevcut. Lokal ihtiyaçları iyiceanlayıp ona göre çözümler üretmek gerekiyor.Dolayısıyla Türk Startup şirketleri MENA (Orta Doğu ve Kuzey Afrika) bölgesini hedefliyorancak bu elbette yeterli değil. MENA bölgesini hedef seçmemiz tamamen bir zorunluluktanibaret. Yerli Türk dizilerinin Orta Doğu’da tutması bile ortak kültürel gibi nedenlerdendolayıdır. Yani rastlantısal ve zorunlu bir tercihten kaynaklanıyor.MENA bölgesindeki ülkeler sırasıyla şunlardan oluşuyor; İsrail, Mısır, Türkiye, Ürdün,Lübnan, Fas, Tunus, Cezayir, İran, Yemen, Suriye, Irak, Sudi Arabistan, Katar, Umman,B.A.E, Kuveyt, Bahreyn ve Libya.MENA bölgesi politik sorunlarla boğuşsa da son zamanlarda Türk dizileri, filmleri ve mobiloyunları yok satıyor. Genç nüfusun MENA bölgesinde artması da bizim böyle bir modeleiten en önemli nedenlerden biridir. Türkiye Stateji Araştırmalar Enstitüsü‘ne göre bölgeninnüfusu 2015 yılında 420.2 milyon, 2050 yılında ise 636.2 milyon olarak öngörülmektedir.25-64 yaş çalışabilir nüfusun ise 116.7 milyondan 2050 yılında 326.5 milyona çıkacağı tahminedilmektedir.Bundan dolayı MENA modeli Türkiye’nin son zamanlarda yeni keşfetmiş olduğu önemlibölgesel bir modeldir. Artık yatırımcılar ve iş adamları MENA bölgesi denildiğinde kayıtsızkalmıyorlar. Özel sektör kendi dinamikleriyle bu bölgeyi keşfetmeye çalışıyor. Yine deküresel pazarları da keşfetmek hepimizin dileği. Zor olsa da imkansız değil.Özet• Her ülkenin kendisine göre girişim ekosistemi mevcuttur• Kendi ekosistemimizi ihtiyaçlarımıza göre kendimiz oluşturmalıyız• Türkiye zorunlu ya da rastlantısal pazar tercihi yapıyor• Şu an zorunlu olarak MENA bölgesel modelini tercih ediyoruz• Küresel pazarı keşfeden henüz bir Türk <strong>startup</strong> şirketi yok


Steve Jobs’ın ArdındanDennis Ritche - C Programlama Dilinin MucidiSteve Jobs‘ın öldüğü aynı aybilgisayar dünyasının önemlibir ismi Dennis Ritchie devefat etmişti. Dennis Ritchiegünümüzde kullandığımızişletim sistemlerinin temelinioluşturan “C” programlamadilinin mucididir. Bilgisayardünyasının atalarından kabuledilir.Steve Jobs’un ölümünün medyatik oluşu ve Dennis Ritchie’nin de hiç anılmayışı beraberindeciddi bir tartışma başlattı.Önemli bloglarda Dennis Ritchie’nin göz ardı edildiği, o olmasaydı Steve Jobs’ın da olamayacağıve kendisine haksızlık yapıldığı ifade edildi. Dennis Ritchie’nin yaptığı icatlaranlatılarak Steve Jobs’tan daha üstün olduğu ispatlanmaya çalışıldı. Tartışmalar o kadarbüyüdü ki, sosyal medyada Steve Jobs ve Dennis Ritchie karşılaştırmalı resimler paylaşıldı.Özellikle bilgisayar dünyasındaki programcılar ve bilişimciler Dennis Ritchie’nin daha çokanılması gerektiğini iddia ederek medyayı ikiyüzlükle suçladı.Bana göre kendi sahasında iki dev insanı karşılaştırmak ikisine de haksızlık etmek anlamınagelir. Sanırım buradaki kafa karışıklığını mucit&yenilikçi kavramlarını açıklayarakgiderebiliriz.Mucit (inventor, creator) bir şeyi sıfırdan keşfeden, başka insanların hiç düşünmediği biralet, ürün, algoritma veya formülü icat edene denirken, yenilikçi (innovator, developer) varolan bir aleti, fikri, ürünü değiştirerek son kullanıcıya ulaştıran demektir.Mucit ve yenilikçi‘nin görev tanımları son derece nettir. Mucit işin mutfağında çalışırken,yenilikçi sahada top koşturan girişimcidir. Mucit yeni bir şey icat etmek için ter dökerkenyenilikçi var olan üzerinden eski köye yeni adet getirmek peşindedir. İkisi de aslında birbirinitamamlamaktadır. Steve Jobs ile Dennis Ritchie’nin karşılaştırmasında işte bu hatayapılmaktadır. Steve Jobs ve Bill Gates gibi yenilikçiler olmasaydı biz son kullanıcılar DennisRitchie’nin icatlarından istifade edemeyebilirdik. Dennis Ritchie gibi mucitler olmasaydıyenilikçilerin üzerinde inovasyon yapabileceği bir ürün olmazdı.Yenilikçi halkın düzeyine inen kişi olduğu için şöhret, şan ve şeref bu insanlara atfedilir.Halkın önünde olduğu için medya tarafından yenilikçiler ön plana çıkartılır. Bu konumdamucit doğal olarak genelde fakir veya orta düzeyde bir servete sahip olurken yenilikçi çokzengin olabilir ve bu gücünü medyaya ve insanlara kabul ettirebilir.


Yenilikçi özellikle inovasyon yaptığı ürünü halkın düzeyine indirmek zorundadır. Bukonuda ciddi sıkıntılar, kayıplar ve riskler yaşayabilir. Mucit ise labaratuarında veyaofisinde bir iş üzerinde zaman harcadığı için halktan kopuktur, riski daha azdır ve zatenonun öyle bir derdi de yoktur, daha doğrusu olmak ta zorunda da değildir.Bu iki gurup ta son derece saygın insanlardan oluşur. Mucit yeni bir şey oluşturmak içinaraştırma yapıp ter dökerken, yenilikçi son kullanıcının yani halkın dilinden anlamak zorundadır.Ben mucit&yenilikçi karşılaştırmasını James Bond filmlerine benzetiyorum. Filmin başındaJames Bond bir labaratuara girer ve yanında bir mucitin yardımıyla kullanacağı silahları,ajan aletlerini ve özellikle sofistike bir şekilde donatılmış arabasını tanımaya çalışır.Şu düğme ne işe yarar gibi bir klasik mizah sahneyi eklemeyi ihmal etmeyen Bond filmlerindebiz izleyiciler olarak ileriki sahnelerde bu silahları ve arabayı baştan tanımış oluruz.Burada biz James Bond’u düşmanlarla mücadele eden bir kahraman gibi görürken onamücadelesi için hayati önemdeki alet adevatı sağlayan muciti es geçeriz. Halbuki buradaişin gizli kahramanlarından biri de mucittir.Hayat işte ne yazık ki hep böyledir. Bir lokantada biz yemeğe ve iş yerinin sahibine odaklanırkenmutfaktaki ahçıyı hiç akıl etmeyiz. Bence en iyisi bu gizli kahramanları yenilikçilerlekarşılaştırmayı bırakıp, bu iki gurubu aynen James Bond filmlerindeki gibi bir aradaçalışmalarını sağlayabilecek ortamları hazırlamak olacaktır. Her ne kadar ikisi birlikteçalışsa da biz yine de işin doğası gereği yenilikçiyi hep tek kahraman olarak göreceğiz.Hem mucit hem de yenilikçiye sonsuz saygı duyan birisi olarak bu sefer sadece DennisRitchie ve onun gibi gizli kahramanları saygıyla anıyor ve bize yaptıkları katkılarınınmükafatını diğer alemde almalarını diliyorum. Dennis Ritchie gibi kahramanları modelalmak yerine sırf para ve şöhret uğruna yenilikçi olmak isteyenlerin kulakları çınlasın.Özet• Mucit Kâşif olurken Yenilikçi Girişimcidir• Mucit ve Girişimcinin birlikte çalışabileceği ortamlar çoğu zaman çok iyi sonuçlar verir• Girişimci popülist olduğu için ön planda gözükür ama bu Kâşif ’in önemini azaltmaz• Bu sefer Steve Jobs yerine Bilgisayar alanında sayısız icatlar yapan Dennis Ritchie’yianıyoruz


Girişimciler için James Bond ModeliJames Bond filmlerini hepimiz biliriz.Hollywood otuz yıldır farklı oyuncularladurmadan benzer senaryolarıkullanıyor. Aslında James Bond’unen sevdiğim yönü bizim gibi girişimcigençlere dersler içermesidir. İlk öncelikleJames Bond devletin istihbaratbirimine bağlı bir ajandır.Böyle olunca ithiyaç duyduğu alet, adevat ne varsa kendisine temin edilir. Çok sıkıbir eğitimden de geçirildikten sonra görevini ifa etmeden hemen önce çılgın bir bilimadamının labaratuarını ziyaret eder. Klasik senaryoda kendisine oradaki en son nesil silahlarını,aletlerini, arabasını tanıtan bilim adamı eşlik eder. Çoğu zaman bu ikili arasındakibu diyalog mizah içerir ve seyirciyi eğlendirir.Genelde James Bond’a gerekli aleti temin eden çok zeki gözlüklü bir mühendistir. Dahaönceden bahsettiğimiz mucit-girişimci modelini oynayan bu iki zevat aslında birbirinitamamlayan karakterlerdir. Yine de seyircinin gözünde doğal olarak her zaman James Bondkahramandır.Filmin ileriki sahnelerinde James Bond’un ne tür silahları kullanacağını bildiğimiz haldenasıl kullanacığını merak ederiz. Derken James Bond sahaya çıkar, risk alır, meceraya atılırve kötü adamların peşinden ne pahasına olursa olsun kovalamaca başlar.


Filmde bizi asıl heyecanlandıran James Bond’un sahada nasıl mücadele ettiğidir. Her türlütehlikeyi korkusuzca aştığından onun kahramanlığına kilitlenir ve filmden zevk alırız.James Bond macerasında kendisine verilen sofistike silahları da kullanarak filmin başıylasonu arasında bir bütünlük kurulur.007 özel ajan James Bond aslında bir girişimcidir. Kimlerle mücadele edeceğini bilir amane gibi tehlikelere maruz kalacağını sahada öğrenir. Her türlü arabası, silahı, bilgisayarıolmasına rağmen asıl güvendiği şey kendi yüreğidir. Kimi zaman yüksek binalardadüşmanını kovalar, kimi zaman elindeki silah istediği gibi çalışmaz, kendisi bir çaresinibulur, kimi zaman da çalıştığı takım arkadaşlarını bile kaybedebilir.Yine de yılmaz, görevine devam eder. Gerektiğinde dövüşür ve kaslarını çalıştırmayı daihmal etmez. Yani kendisine verilen bütün aletleri bir araç olarak kullanır ama onlara tamamengüvenmez. Gerçekten güvendiği şey korkusuz yüreğidir. Hemen sahaya çıkan bir aptalhiç değildir. Sahaya çıkmadan önce gerekli yetenekleri kazanarak çıkar. Kendisini yetiştirmedensahaya çıktığında nasıl avlanacağını çok iyi bilir. Kafasında tek bir şey vardır o dagörevi. Yaralandığı da olur, bir kadınla imtihan edildiği de olur, dayak yediği de olur amahiç birine takılmayarak bir şekilde mücadelesine devam eder.James Bond günümüz girişimcileri için çok tipik bir modeldir. Risk sermaye şirketleri,melek yatırımcılar, <strong>startup</strong> weekendler, boot campler, devlet yardımları, Üniversite imkanlarıderken girişimciler asıl zaman geçirmeleri gereken sahayı ihmal ettiklerinden dolayıJames Bond modelini hatırlamakta fayda var. Genç girişimcilerin başarının sahada kazanılmasıgereken bir mücadele olduğunu unutmamalıdır.Aslında girişimcilik zaten hep sahadakazanılan bir serüvendi. Hiçbir zaman sadece masa başındaçalışılarak kazanılamadı. Masadaveya labaratuarda üretilenürünler, aletler hedefine ulaşmakiçin bir araç olmaktan öteye hiçgeçmedi. Bundan dolayı girişimciiçin müşteri geri bildirimi herşeyden daha önemliydi.Girişime başlarken bile bu en önemli kriterdi. Bundan dolayı müşteri veya kullanıcı geribildirimi ve ihtiyaçlarıyla başlamayan her türlü girişim müşteriyle ilk temasta tuz buz oldu.Evet sahada yüreğine güvenen girişimciler her zaman aynen James Bond gibi daha başarılıoluyordu ve bu kural hiç değişmedi. Günümüzde sadece teknolojinin iletişim imkanlarınıngelişmesiyle format değiştirdi o kadar. Bebek gibi büyüttüğü girişimini müşteriyle bir anönce test etmeyen, kullanıcının geri dönüşümüne göre tasarlanmayan her girişim tarihekarıştı.


Bundan dolayı sahada sıcak temasla yüreğini ortaya koyan girişimciler dünyayı değiştireninsanlar oldular. Diğerleri yenilikçilikten kaçıp masa başına razı oldular, sadece dışarıdankopyala yapıştırla işin biteceğini sandılar. Sırf bu insanlardan dolayı girişimciliğin gerçektenne olduğu ile ilgili modeller birden bire türeyiverdi. Siz deyin Yalın Girişim ben diyeyimJames Bond modeli.Özet• Girişimcilik James Bond gibi sahada kazanılması gereken bir serüvendir• Aynen James Bond gibi girişimci de teknik donanıma ihtiyaç duyar ve bunun için mutlakabir teknik ekibe sahip olmalıdır• Girişimci gerekli hazırlığını yaptıktan sonra sahada yüreğini ortaya koyarak mutlakarisk almalıdır• Girişimcilerin asıl zaman geçirmesi gereken yer sahanın kendisidir• Gemiler limanda beklemek için yoktur, denize açılmak içindir


Büyütme Korsanı (Growth Hacker)Silikon Vadisi’nin başınıçektiği büyük İnternetve mobil çağ çılgınlığıbütün hızıyla devamederken karşımızayeni kavramlar da beraberindeçıkıyor. İlkönce Lean Startup (YalınGirişim) metodojileriçıkmıştı. Yalın Girişim’idaha önce elimizdengeldiği kadar açıklamayaçalıştık.Uygulama Geliştirici Büyütme Korsanı PazarlamacıŞimdi de Growth Hacker kavramı yükselen trend olmaya başladı. Bütün girişimcilikmakalelerinde, bloglarda ve haberlerde Growth Hacking veya Growth Hacker kavramlarınıgörmeye başladık. Aslında bu kavramlar son derece yeni olduğu için Türkçe karşılığını kendimizvermek zorunda kalıyoruz. Growth Hacking için Büyütme Korsanlığı, Growth Hackeriçin ise Büyütme Korsanı diyoruz.Peki bu kavram nasıl oldu da bir anda bu kadar popüler oldu. Büyütme Korsanlığı (GrowthHacking) 2010 yılında Sean Ellis tarafından ortaya atıldı. Facebook, Twitter, LinkedIn, Airbnb,Instagram gibi son derece başarılı İnternet ve Mobil şirketlerini inceleyen Ellis bu şirketlerinBüyütme Korsanları (Growth Hacker) tarafından ivme kazandığını iddia etti. İki yılboyunca bu kavram çok önemsenmedi ta ki ünlü blogçu Andrew Chew 2012’de bu kavramıkendi blogunda iyice deşinceye kadar.Andrew Chen Silikon Vadisindeki başarılı sosyal medya şirketlerini Büyütme Korsanlığıyönünden tekrar ele alınca bu kavram dünyada birden bire yayılmaya başladı. Şu anda dünyaçapında konuşulan kavram olan Büyütme Korsanlığı (Growth Hacking) o kadar tutulduki Singapore’da ders kitaplarına çoktan girmiş bile.Peki Growth Hacker Nedir?İnsanları bu kadar heyecanlandıran yeni popüler kavram “Growth Hacker” tam olaraknedir?Ürün veya servis ilk fırından çıktıktan sonra gerekli kullanıcı kitlesini yakalaması içingenelde klasik metodlar kullanılır. Landing Sayfaları, E-Posta pazarlama, Facebook ve Twittergibi sosyal medya araçlarıyla kitlesel pazarlama için en çok bilindik yöntemlerdir. Nevar ki bu yöntemler genelde teknik olmayan insanlar tarafından kullanılıyor ve çoğu zamanpek çok <strong>startup</strong> (yeni girişim) hüsranla sonuçlanıyor. İstedikleri kullanıcı kitlesini yakalayamadıklarıgibi yatırımcının parasını da yakan yüzlerce <strong>startup</strong> hikayesi ile sonlanıyor.


İşte Büyütme Korsanları bu kısımda devreye giriyor. Büyütme Korsanları kitlesel pazarlamave sürdürülebilirlik sorununa merhem olan yeni nesil pazarlama korsanları olarak karşımızaçıkıyor. Klasik pazarlamacıların askine hem teknik hem de pazarlama yeteneklerine sahipinsanlar olarak tanımlanıyor. Yani grafikten de görüldüğü gibi teknik bilgi ile pazarlamaarasında duran acayip yaratıklardır.Yaptıkları şey ise kimsenin göremediği bilgi (data) ve metriklere ulaşarak, bunları yorumlayıpürün üzerinde esnek değişiklikler yapabilen, gerekli büyük kullanıcı kitlesini yakalayarakbu kitleyi aynı platformda tutmayı başarabilen insanlara Büyütme Korsanı yani“Growth Hacker” denir.Kısacası eldeki verileri doğru ölçümleme yöntemleriyle deneysel olarak küçük kullanıcıgrubu üzerinde teyit ettikten sonra bunu geniş kullanıcı kitlesine de pazarlayabilen insanlardırda diyebiliriz.Growth Hacking için verilen en tipik örnekler hepimizin aşina olduğu büyük İnternet veMobil firmalarıdır. Airbnb, Twitter ve Facebook bilindik en başarılı örneklerden. Google+ise Büyütme Korsanlığı’nın başarısız örneklerinden kabul ediliyor. Şimdi bunların üzerindensırasıyla geçelim.AirbnbGrowth Hacking için en çok verilen tipik örnekAirbnb örneğidir. Airbnb bildiğiniz gibi otelyerine daire kiralayabileceğiniz paylaşım sitesidir.Airbnb Craiglist entegrasyonu ile kiralıkevlerini kullanıcılar ve ev sahipleriyle hızlıcabuluşturabilmiştir.Aslında Craiglist’in bununla ilgili herhangi bir API’si (Arayüz Kodu) yoktur ancak Airbnbkimsenin ruhu bile duymadan Craiglist’in linklerini kullanarak kendi siteleri üzerindennasıl içerik gönderebileceklerini kendi uğraşları sonunda keşfetmiştir.Bu tuhaf Craiglist entegrasyonu ile Airbnb kısa zamanda en başta New York’ta geniş kitletarafından duyulmuş sonra da başka şehirlere sıçrayarak daha geniş kitleye yayılabilmiştir.Airbnb örneği teknik yöntemler ile pazarlama taktiklerinin buluşabildiği çok klasik bir“Growth Hacking” örneğidir çünkü sadece pazarlama tecrübesine sahip bir insanın üstesindengelemeyeceği teknik bir arayüz keşfedilmiş ve bunun sonuncuda da Airbnb genişkitleye ulaşmıştır. Başka bir deyişle şeytan detaylarda gizlidir deyiminin ne kadar doğruolduğunu gösteren önemli örnektir. Andrew Chen’e göre Airbnb geleneksel pazarlama yöntemlerindenAPI pazarlama yöntemlerine geçişin ilk bilindik örneğidir.


TwitterGrowth Hacking için verilen başka tipik örnek ise herkesinbildiği malum kuş sitesi Twitter’dır. Herkes Twitter’ıngeleneksel medya reklamlarıyla (radyo,tv) geniş kitleyeulaştığını ve bugünkü durumu onlara borçlu olduğunudüşünür. Ben de öyle düşünüyordum, hatta Twitter’ı arabamdaradyoda ilk nasıl duyduğumu hatırlıyorum. Twitter’ıngeleneksel medyada çılgınca reklamı yapılıyordu.Ancak işin aslı son derece farklılık arzediyordu. Twittergerçekten de medya vasıtasıyla geniş kullanıcı kitlesineulaşmıştı. Daha doğrusu üye sayısı patlamıştı.Sorun şu ki bu kitle belli bir süre sonra meraktan girdiği bu platformu artık kullanmıyordu.Twitter milyon üyelerin olduğu sosyal medya mezarlığına dönüşüyordu. Twitter’ın önündeiki seçenek vardı. Ya medya reklam pazarlamasına devam edecekti ya da kullanıcılarıngerçek talepleriyle yüzleşecekti.Sonunda kullanıcıların ilk girişindeki bilgilerini incelediler. Twitter’a ilk girdikleri andakullanıcıların yeterli sayıda takipçisi olmadığı için sıkılarak platformu terkettiğini anladılar.Yaptıkları ölçüme göre ilk Twitter’a giren kişinin en az 5-10 arasında takipçisi olmalıydı.Hemen değişikliğe gidip ilk kullanıcılar için varsayılan 5-10 takipçi özelliğini eklediler. Buformülü küçük bir kitle üzerinde denedikten sonra geniş kitleye açtılar. Bundan böyle insanlarTwitter’a girdiklerinde okuyabilecekleri ve oyalanabilecekleri yeterli sayıda tweet ilekarşılaştılar.Twitter’ın Growth Hacking modelinde biz çok önemli bir şeyi öğreniyoruz. Siz istediğinizkadar geniş kitleye ulaşın, bu kitlenin orada sürdürülebilir bir ekosistemde tutulabilmesi deayrı bir mesele. Yani Twitter örneğinden Growth Hacking’in sadece büyüme stratejisi olmadığınıanlıyoruz. Kullanıcı büyümesini sağlamak kadar onların orada zaman geçirbilmesinisağlamak ta Growth Hacker’ların görevi olduğunu anlıyoruz.FacebookBaşka klasik bir örnek te hepimizin sinemafilminden bildiğimiz Facebook’un hikayesidir.Genelde Facebook Üniversite’lerin teker tekerentegre edilmesiyle bilinir. Ancak şu var ki Facebook’takikullanıcıların itici gücü fotoğraflarolmuştur. Facebook ilk çıktığında fotoğrafsız birplatformdu. Fotoğraf ekleme özelliğini ekleyinceFacebook kurucularının da beklemediği şekildeilgi artmış, başka sınıf, departman ve okuldakiinsanlar görsel olarak merak edilmiş ve sonundaher yerde mantar gibi yayılmıştır.


Yani Facebook’un yayılmasında fotoğraf özelliği çok önemli verisel bir etken olmuştur.Sadece fotoğraf değil, başka veriler de analiz edilerek kullanıcıların bütün giriş çıkışları incelenmiştir.Bunun için Facebook’un gerçek hikayesi aslında tamamen ölçümleme üzerinekuruludur diyebiliriz.Facebook’un kurucularından Dustin Moskovitz‘in söylediğine göre Silikon Vadisinde’kieve taşındıklarında bir milyon kullanıcıları varmış. Bu kullanıcıların hangi sayfada ne kadarsüre harcadıklarını tespit ederek onların ilgi alanlarını keşfetmişler. Sayfa başı ziyaretkalma süresi gibi veriler hangi sayfanın daha önemli olduğu hakkında gerçek veri sunmuş.Dolayısıyla Facebook’un ilk geliştiricileri de bu sayfalara daha çok önem vermiş. Özellikleprofil sayfası bu önemli sayfaların başında gelmiş. Dustin’e göre filmdeki gibi partiler yerinezamanlarının çoğunu kod geliştirerek ve verilerini analiz ederek geçirmişler. Senede isesadece bir partiye katılıp eğlenmişler.Google+Google Plus ise Growth Hacking yaklaşımını benimsemeyipçuvallayan örneklerden. Growth Hacking’innasıl olmaması gerektiği hakkında bize kaydadeğer ip uçları sunan dev şirket. Zaten Google Plus(Google+) ‘ın şu andaki içler acısı hali bunu açıkçagösteriyor. Hollywood filmlerinde milyonlarınolduğu hayalet kasabaları andırıyor. Şu an GrowthHacking metodolijisine en çok ihtiyaç duyan şirketGoogle’dır diyebiliriz. Acilen iyi bir Büyütme Korsanı’nıişe alıp sorunlarına çözüm bulmaları gerekiyor.Deli dana gibi özellik ekleyeceklerine biraz da kullanıcıları dinleseler ve bizim Google+’ıneden kullanmak istediğimize bir kulak verseler daha makbule geçecek. Google kadarkullanıcı verisi elinde olan başka bir şirket yok. Bundan dolayı bunu başarmamaları için birneden de yok.Şahsen Google+’ın arayüzünü, hızını ve teknik özelliklerini oldukça beğeniyorum. Diğersitelerden bu yönleriyle üstünlükleri var ama kullanıcıyı orada tutmak ayrı bir mesele.Google+’da Çevreler (Circles) mantığını Bağlantı (Connection) mantığı üzerinden yapmalarıbana göre yaptıkları en büyük hata. Çevreler’i tutku çemberi olarak tanınmlayıpinsanları ortak ilgi alanlarında bir araya getirselerdi şahsen ben Google+’ı kullanırdım.Yine de Google Plus’ta tam olarak kullanıcıların talepleri neler bunu bilmiyoruz. Kendileriellerindeki verileri kullanarak buna çözüm bulmak zorundalar. Google+’ı ancak iyi birBüyütme Korsanı (Growth Hacker) kurtarabilir.


Growth Hacking Başarının Tarifi Değildir!Growth Hacking konusunda en çok yanlış bilinen konu ise firmanın başarısını tamamenGrowth Hacking’e bağlamak varsayımıdır. Yani Growth Hacking yaptıkları için şimdikiduruma geldiler önermesi son derece eksik bir değerlendirmedir. Biz burada bir yaklaşımbiçiminin tarifini yapıyoruz başarının değil.Bir firmanın başarı kriterleri çok boyutludur ve pek çok faktöre birden bağlıdır. Başarıyıtamamen Growth Hacking’e indirgemek çok insafsız bir değerlendirme olacaktır. Ancakkanımca başarısız olma sebepleri arasında Growth Hacking’i en başa koymamızda bir mahsuryoktur.Evet bütün bu örneklerden sonra Büyütme Korsanlığı (Growth Hacking) için şu tanımlamayıyapabiliriz.Growth Hacking verisel metriklere dayanarak südürülebilir pazarlamamotoru oluşturabilmektir.Özet• Teknik yöntemlerle verisel kaynaklara dayanarak kullanıcı alışkanlık formülünü ortayaçıkartan• Bu veriyi ilk önce küçük bir kullanıcı kitlesiyle bütünleştiren• Daha sonra da geniş kitleye yayarak platformun sürdürülebilirliğini sağlayan pazarlamamotoruna Büyütme Korsanlığı (Growth Hacking) denir. Bu yeteneğe sahip kişiye deBüyütme Korsanı denir.Büyütme Korsanı’nın Vasıfları• Obsessif ve sabırlı; Körü körüne ürüne odaklanmak yerine uzun vadede ürünü kitleyeodaklamaya çalışan azimli, sebatlı, sessiz, çalışkan mahluk• Öğrenmeye açık, yaratıcı, esnek; Ürünü hiç bir zaman yeterli görmeyen, yeni yöntemleriniteknik becerileriyle birleştirebilen• İçgüdüsel, sezgisel, ruhsal; pazarlama stratejileri için kalbinin sesini dinleyen, sistemsürdürebilirliğini ruhsal nöronlarıyla koklayabilen ve içgüdülerine verilerden sonragüvenen• Gerçekçi, gerillacı; Hedef odaklı ve hedefine ulaşmak için etik yöntemlerin dışına çıkmayıgöze alabilecek kadar gözü kara cesur savaşçı

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!