09.07.2015 Views

Mart 2005 - Mimarlar Odası Ankara Şubesi

Mart 2005 - Mimarlar Odası Ankara Şubesi

Mart 2005 - Mimarlar Odası Ankara Şubesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

5455“KÝTAPSIZ” BÝR MESLEÐÝ SEÇMÝÞ OLMANIN GÜÇLÜKLERÝArif ÞentekGeçtiðimiz aylarda ODTÜ Mimarlýk'tan gencecik birinsaný, bir mimar adayýný yitirmenin acýsýný arkadaþlarýmlapaylaþýyorum. Mehmet Onur Yýlmaz, Aslý Özbay, AydanBalamir ve Güliz Balým arkadaþlarýmýzýn internettekimesajlarýyla bu konuda gösterdikleri duyarlýlýðakatýlýyorum.Fotoðraf: Mehmet Saneretkilenmiyorlar. Ama kendini o güne kadar hiçyaþamadýðý bir “tasarlama”, belki biraz abartmalý olacakama “yoktan bir þeyi var etme” sorumluluðu ile karþýkarþýya bulan genç mimar adaylarýnýn, diðer eðitimdallarýndaki öðrencilerden farklý sýkýntýlarla içiçe olduklarýaçýk bir gerçek.SORUN SADECE ODTÜ'DE MÝ?Aydan Balamir hocam, ODTÜ'de öðretim üyesi öðrenciiliþkilerinin diðer okullara göre çok daha rahat olduðunadeðiniyor ve sýkýntýyý burada aramamak gerektiðinisöylüyor. Evet, bizim dönemimizde de böyleydi. Ýki yýlÝstanbul Týp'ta okuduktan sonra ODTÜ'ye gelmiþ biriolarak bu farký en iyi anlayanlardan biri de benim sanýrým.Ama tek baþýna bu olumlu iliþkiler genç mimar adaylarýnýniçinde bulunduklarý ruhsal sorunlarý çözmeðe yetmiyoranlaþýlan. Ayrýca diðer mimarlýk okullarýndaki öðrenciler debenzeri sorunlarý mutlaka yaþýyorlar.Galiba sýkýntý, mimarlýða gelen öðrencilerin “kitapsýz” birmesleði seçmiþ olmasýndan geliyor. Gerçi þimdi eski yýllaragöre mimarlýkla ilgili yayýn o kadar çoðaldý ki, örneðin ZiyaTanalý'nýn o güzel Türkçe'siyle yazdýðý “Sadeleþtirmeler”iöðrenciliðimde okusaydým, mimarlýkta geçerli pek çoktemel kavramý daha o yýllarda çok daha kolay özümsemeimkaným olacaktý diye düþünürüm. Sayýsý gittikçe çoðalandergiler ve internet yayýnlarý þimdi mimarlýk eðitimi içindaha geniþ olanaklar getiriyor. Ama gene de mimarlýkkitaptan öðrenilemiyor.TASARIM YETENEÐÝ VE MÝMARLIKMimarlýk için gerekli formasyon, özellikle “mimari tasarým”yeteneði, “formel” bir eðitimle kazandýrýlamýyor.Mühendislik veya diðer bilim dallarýnda olduðu gibiproblemleri nasýl çözeceðinizin formülleri, kalýplarý yokelinizde. Günlerce, aylarca da uðraþsanýz sonundabaþarýsýz olabiliyorsunuz. Oysa diyelim hukukta okuyan biröðrenci için, bu kadar çalýþtýktan sonra baþarý olasýlýðý çokdaha yüksek.Mimarlýk eðitiminin sürekli tartýþýlýyor olmasý da, bu alandataþlarýn henüz yerlerine oturmadýðýný göstermiyor mu? Butartýþmalý ortamý “diyalektik bir geliþme süreci” diyeolumlu bile bulabilirsiniz. Ama mimarlýkta tasarýmmetodolojisi ne kadar geliþtirilmiþtir ki buna paralel eðitimyöntemleri de uygulanabilsin. Kuþkusuz öðretim üyesimeslektaþlarýmýz daha belirgin yöntemler izlemeðeçalýþýyorlar. Ama kalýn çizgileriyle söylersek, mimarlýðagelen gençlerden “yaratma” gibi her kula kolay kolaynasip olmayacak bir özelliðe, bütünüyle sahip olmasalar daen azýndan yatkýn olmalarý isteniyor.Mimar olabilmeniz için “tasarým” yeteneðine sahip olmanýzþart. Avrupa Birliðinin ünlü 1985 <strong>Mimarlar</strong> Direktifinde deyazýldýðý gibi, bir mimarýn sahip olmasý gereken asgariformasyon için, meslekle ilgili diðer konularda “bilgi sahibiolmak”, “kavramak”, “anlamak” yeterli görülürken,tasarýmda “yetenek” koþulu getiriliyor. Yani, mimarlýkeðitiminin bu yeteneði kazandýrmasý gerekiyor. Ýþte sorunda burada, bu yeteneðin nasýl kazandýrýlacaðýndadüðümleniyor.sýnanmýyor. Bir dönem, mimarlýk öðrencileri yeteneksýnavýndan geçirilerek belirlenirdi. Örneðin DGSA'da resimfilan çizdirirler, ODTÜ'de de daha çok genel kültürünüzünmimarlýða yatkýnlýðýný ölçen çoktan seçmeli bir testverirlerdi. Böyle bir elemeden olumlu sonuçlar alýnýpalýnmadýðý da ayrýca bir tartýþma konusuKabus gibi bir giriþ sýnavý sürecinden geçerek mimarlýkokuluna gelmiþ bir öðrenciye “sen bu iþi yapamayacaksýn,baþka bir tarafa git” demek ne kadar doðrudur?Hocasýndan duyduðu böyle bir “tavsiye” genç mimarýnadayýný mutlaka bunalýma sokmayacak mýdýr? Hoþ, dahayolun baþýndayken mimarlýðý kendiliðinden terkedenler deyok deðil. Örneðin birinci sýnýfýn ilk ayýnda bizden ayrýlarakSBF'e geçen Sungur Savran, çok baþarýlý bir siyasetbilimci oldu. Üçüncü sýnýfta baþarýlý bir öðrenciykenbabasýný yitirdiðinde “hayatta gerçek anlamda tek meslekalaný var, o da týp” diyerek Hacettepe'ye geçen MehmetTunca, þimdi Ege Üniversitesinde çok baþarýlý ve çoksevilen bir profesör. Ama her þeye raðmen mimarlýkeðitimine devamda ýsrar edenlerimizin çoðu, belki ustabirer tasarýmcý olamadýlar ama bir þekilde mezun vedolayýsýyla “mimar” oldular.“ÇAN EÐRÝSÝ” VE “SEDAT HAKKI”Kuþkusuz her öðrenci sonunda bir “usta tasarýmcý” veyatabiri caizse “konkurcu” olmuyor. Doðanýn dengeli daðýlýmýburada da çalýþýyor. “Çan eðrisi” grafiðindeki gibi, sýnýfýndiyelim ki yüzde 10-15'i mimari tasarýmda üstün biryetenek kazanýyor. Hatta “adam olacak çocuk…” misalidaha öðrenciliðinin ilk yýllarýnda bu durum belli oluyor.Sýnýfýn geriye kalan diðer büyük dilimini bir sepetedoldurup atmayý herhalde aklýnýzdan geçirmiyorsunuz.Hoþ, sanýrým kimileri böyle bir temizliðe pek de karþýolmayabilirler. Ama, ne yaparlarsa yapsýnlar, eskiDGSA'lýlardan iþittiklerimize göre, bu konuda Sedat HakkýEldem kadar olamazlar herhalde.Mimarlýk eðitiminde “Sedat Hakký örneði” diyeadlandýrabileceðimiz bir davranýþ türünden söz etmeköðretici ve yararlý olacak: Bu örnekte, hoca ile öðrenciarasýnda aþýlmasý imkansýz, neredeyse fiziki bir sýnýr vardýr.Hoca kritiklerini, daha doðrusu “tashih”lerini odasýndaverir. Öðrenci titreyerek kapýda hocanýn eliyle yapacaðý geliþaretini bekler. Ýçeri girebildiðinde, çoðu kez hoca hiçkonuþmaz, öðrencinin eskizleri üzerine esrarengiz birþeyler çiziktirir ve gene eliyle “topla kaðýtlarýný git” iþaretiyaparak kapýyý gösterir. Hoca, gözünün tutmadýðýyla hiçilgilenmez, onlarý görmezden gelir… Sanýrým, günümüzdehiç bir öðretim üyesi meslektaþýmýzýn böylesine “yücemertebe”lere “eriþtiðini” söyleyemeyiz. Ama gene dehocalarýmýzýn kendilerini zaman zaman “acaba SedatHakký'laþýyor muyum” diye yoklamalarýnda yarar vardiyelim.“YAPILMIÞ”LARDAN EÐÝTÝMDE YARARLANMAKÖðrencilik yýllarýnda çektiðimiz zorluklarý, gençlikdöneminin sýkýntýlarýna ek olarak mimarlýk eðitimininkendi doðasýndan gelen güçlükleri hatýrlamamak mümkündeðil. Doðuþtan, aile çevresinden veya sonradanedindikleri yeteneklerle zaten mimarlýða meyyal olarakokula gelenler belki bu tür güçlüklerden fazla1970'lere doðruydu. O yýllarda Hacettepe ÜniversitesiPsikiyatri Bölümünde ihtisasýný yapmakta olan sevgili ailedostumuz Dr. Aslan Ebiri, “bize gelen öðrencilerin önemlibir kýsmý sizin Mimarlýk'tan, ne var bu sizin okulda”demiþti. Kendisiyle ayrýntýya girmeden bir iki satýr birþeyler konuþtuðumu hatýrlýyorum.ÖÐRENCÝ NASIL SEÇÝLÝYOR?Bugünkü üniversite giriþ sýnavlarý ile, matematik ve fendallarýnda en baþarýlý öðrencilerin bir bölümü mimarlýkokullarýna giriyor. Ama bu öðrencilerin mimarlýk eðitimindebaþarýlý olmalarýna yetecek birikimleri var mý, yok mu, buTasarým yeteneði, baþlangýç noktasýnda istenildiðiylekadarýyla da olsa, öðrencide kendiliðinden mi geliþecektir?Yani eðitimin bu konuda öðrenciye katkýsý, öðrencinin“sýfýrdan” ürettiði bir tasarýmýn üzerinde verilecekkritiklerle mi baþlayacaktýr? “Öðrenciyi bu ilk tasarýmödevlerini 'yaratma'ya ne kadar hazýrladýnýz ki þimdi onun

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!