36371Firuzan Melike SümertaþTarih yazýcýlarý, araþtýrmacýlar, 20. yy’ýn sonçeyreðinden beri, daha öncelerde çok dadeðinmedikleri bir konu olan, “kadýnlarýn tarihi”nitanýnma, tanýmlanma ve yazmaya yoðunlaþtýlar.Bunun getirisi olarak da, hem elde var olan bilindikkaynaklarý, hem de sonradan ortaya çýkan farklýkaynaklarý, yeni bir bakýþ açýsýyla incelemeyebaþladýlar. Daha önceleri kaynak olarakdeðerlendirilmemiþ çeþitli belgeler, örneðinmektuplar ve günlükler de bu kapsamda ele alýndý veirdelendi. Bu yaklaþýmýn uygulandýðý alanlardan birtanesi de Osmanlý Tarihi ve Osmanlý Kadýnlarý oldu.Osmanlý kadýnýný duvarlarýn ardýnda, kilit altýnda,görünmez addeden ve varlýklarýný cinsel kimlikleri iletanýmlamaya çalýþan “þarkiyatçý” bakýþ bir yanabýrakýldý ve kadýnýn kamusal alandaki izlerinimahkeme kayýtlarý, çeþitli görsel ve yazýlýdokümanlar ve mimarlýk gibi baðlamlarda araþtýranyeni çalýþmalar ortaya çýktý. Kadýnýn izlerini kamusalalanda izlemeye baþlayan bu çalýþmalara paralel biranlayýþla, bu yazýda 16 ve 17. yy da Osmanlýda,saray kadýnlarýnýn bir varlýk ve güç gösterisi olarakmimarlýktan nasýl faydalandýklarýnýn ve ortaya çýkanmimarlýk ürünlerinde ne gibi farklýlýklar yaratmýþolabileceklerinin peþine düþeceðiz.2Kadýn ve Güç:Öncelikli olarak, konumuz olan Osmanlý Sarayýkadýnlarý ve onlarýn “güç”le, “varlýk gösterme”yleolan iliþkilerini aydýnlatmak gerek. Tarih yazýmýnýnson zamanlara kadar kadýnlar üzerindeki bakýþaçýsýnýn eleþtiriden uzak, görüneni kabul eden biryaklaþýma sahip olduðundan bahsetmiþtik. Benzeribir yaklaþýmla, cinsiyetlerin ayrýlmasýnýn üzerinekurulan genellemeler dönem kadýnlarýný duvarlar,kapýlar ardýnda kilitli kabul eder (Peirce 1992, 41).Harem kapýlarýndan içeri girmemiþ gözler,hayallerinde canlandýrdýklarý kadýný, cinsel kimliði önplana sürülmüþ, bireysel varlýktan yoksun, varlýðýnýve eril dünya ile iliþkisini cinsel kimliði üzerindentanýmlamaya çalýþýr (Peirce 1992, 41). Oysaki son15- 20 yýlda yazan pek çok yazardan okuduðumuzüzere, Ýslam toplumunda olduðu gibi, haremde deasýl olan cinsel kimlikten ziyade üreme politikalarýdýr(Peirce 1993, 1). Bir kadýnýn sultanla olan iliþkisininsýnýrlarýný, süresini ve þeklini denetleyen bupolitikalarýn karar mekanizmasý, haremin kendihiyerarþisi içinde kurgulanmaktaydý. Bu bilgi,özellikle, haremde kadýnlarýn kazandýðý gücü, sultanüzerindeki cinsel etkilerine baðlamak isteyen bakýþýkýrmasý açýsýndan önemlidir.Osmanlý hanedanýnda, aile sultan kadar önemli idi.Halk arasýnda, saltanat tebaasýnda, sultanhanesindeki bir karýþýklýðýn devlet düzenine deyansýyacaðýna inanýlýrdý (Peirce 1993, 353). Sultanher ne kadar nihai güç ve otorite olarak bilinse deonun da davranýþlarýný kontrol altýnda tutan,tebaanýn genel kanaati ve yazýlmamýþ kurallarbütünü idi. Bu kurallar sultanýn kendisi için olduðukadar ailesi için de geçerli idi. Benzer kurallarbütünü saraydaki kadýnlar için ulema tarafýndankonmuþtu. Kadýnýn sosyal hayattaki varlýk gösterisinireddeden geleneksel görüþü kabullenen ulema, bugörüþü fetvalarýnda dini olmayan yazýlarýnda dabelirtmiþtir. Peirce, ulemanýn yazýlarýyla sýnýrlý kalanbir incelemenin kadýnlarýn varlýk izini araþtýrmakonusunda oldukça dar bir çerçeve sunacaðýnýsavunmakta ve bu durumun araþtýrmacýyý kadýnlarýnsosyal hayattaki varlýk gösterilerinin kural dýþýolduðu ya da hiç olmadýðý gibi yanlýþ sonuçlaravardýrabileceði konusunda uyarmaktadýr (Peirce1993, 269). Ayný zamanda, bu cinsiyet ayrýmýnýnvarlýðý özellikle saray kadýnlarýn “güçsüz” olduklarýanlamýna gelmemelidir (Peirce 1993, 270). Dikkatçekici bir nokta ise, kadýnlar üzerindeki kontrolün,aslýnda Osmanlý idarecileri için bir tür güç gösterisiolmasýdýr. Çünkü bu güç gösterisi aslýnda güçleri vebelirginlikleriyle dikkati çeken saray kadýnlarýüzerinden yürütülmektedir. Kadýnlar, özellikle, birsonraki neslin olasý sultanlarýnýn anneleri olduklarýzaman bu durumun odaðýnda olmuþlardýr.Ýmparatorluðun kuruluþ yýllarýnda, daha çok sultanýneþi olmak sýfatýyla etkili olduklarý söylenenkadýnlarýn, deðiþen hane içi üreme politikalarýnedeniyle, 15. yy dan itibaren güç edinimleri dahaçok annelik sýfatýyla iliþkilendirilmiþtir. Bu dönemdenitibaren kadýnlarýn güç edinimlerinin bir baþka nedeniolarak da, sarayda kadýnlarýn yaþadýðý bölüm olanharemin divan toplantýlarýnýn yapýldýðý kubbealtýnayakýn olmasý ve bu sayede de kadýnlarýn toplantýyýdinleyebilmeleri ve iktidar söylemlerinden haberdarolmalarý gösterilmiþtir. Haremin içinde yer alan altýnyolda yapýlmýþ ve doðrudan kubbealtýna açýlan birpencere sayesinde haremde yaþayan kadýnlarsaltanat yönetimine ait bilgiye kolaylýklaulaþabilmiþlerdir (Necipoðlu 1991, 175).Tabii ki burada asýl altý çizilmesi gereken bir baþkaönemli bilgi, Kanuni Sultan dönemiyle birliktesultanýn hanesiyle, kadýnlarýnýn hanesinin birleþmiþolmasýdýr. Daha önceleri “Eski Saray” adý ile bilinenbugünkü Süleymaniye bölgesinde yer alan saraydayaþayan saltanat kadýnlarý, cariyeler, hasekiler,gözdeler ve diðer çalýþan kadýnlar, Kanunidöneminde, Topkapý sarayýnýn geniþletilen haremdairesine taþýnmýþlardýr. Bu da onlarýn yönetimselbilgiye ulaþmalarýný kolaylaþtýrmýþ olmalýdýr.Kadýnlarýn saltanat yönetimindeki etkilerini arttýranbir baþka etken ise þehzadelerin yönetimselbecerilerini geliþtirmek ve tecrübelendirmek adýnabir sancaða eðitim amaçlý gönderilmesiuygulamasýnýn 16. yy dan itibaren sonlandýrýlmasýolmuþtur. Bu geleneðe göre þehzade sancaða annesiile birlikte gönderilmekteydi. Ancak 16. yy ýnsonlarýna doðru deðiþen siyasi ortamda, þehzadeler,sarayda ve haremde gözetim altýnda yaþamayabaþladýlar. Anneleri tarafýndan eðitildiler ve çokluklaonlarýn etkisi altýnda yetiþtirildiler. Necipoðlu (1991,175) özellikle bu durumun 16 yy dan sonrakadýnlarýn Osmanlý saltanat yönetimi üzerindekietkisini açýklama da çok önemli olduðunu vurguluyor.Bu durum ayrýca, 3. Murat döneminden itibaren(1574-1595), sultanýn annesinin “Valide Sultan”sýfatýyla anýlmasýyla daha da belirginleþti. Bu sýfatlavalide, Saltanatýn yüksek rütbeli yöneticilerinden biri
3839356haline geldi. Ancak, her ne kadar sýfatý, oðlundandolayý tanýmlanmýþ olsa da Valide Sultanýn otoritesisadece oðluna dayanmadý, yönetici sýnýfýn desteðinide gerektirdi (Peirce 1993, 187).Bir güç simgesi ve temsiliyeti olarak mimarlýkBir imparatorluðun gücünü, törenlerden, ritüellerden,ve çeþitli görsel imgelerden ayrý düþünmek olasýdeðildir. Pek çok emperyal güç tarih boyunca buimgelerinden bir çoðundan çok farklý þekillerdefaydalanmýþtýr. Osmanlý Ýmparatorluðu, görselimgeleri kullanmamýþ olmasýyla geçmiþteki pek çokbenzer yönetim güçlerinden ayrýlýr. Osmanlýda,sultanýn portresi paranýn üzerine basýlmaz, sultanýnheykeli ya da resmi yapýlmazdý (Peirce 1993, 187).Saltanat gücünü çoðunlukla törenler ve ritüellerüzerinden sergilerken, kalýcý güç gösterisinin en etkilitemsilcisi olarak mimarlýðý kullanýrdý. Özelliklesultanlarýn artýk divan toplantýlarýný yönetmediði yada ordunun baþýnda savaþa gitmediði dönemlerde(Necipoðlu 1991, 174) mimarlýk sultan ve saltanatýnen önemli ve kalýcý güç göstergesi haline gelmiþti.Bina yaptýrmak üzere vakýf kurulmasý dini birgerekliliðin yaný sýra maddi zenginliðin, sosyalkonumun ve en önemlisi yaptýran kiþininhayýrseverliðinin kamusal alanda bir ilaný ve onayýolarak o kiþinin halkýn gözünde yüceltilmesi anlamýnada gelirdi (Peirce 1993, 198).Bu, Osmanlý saray kadýnlarý tarafýndan da sýklýklakullanýldýðý düþünülen bir yöntemdir. Özellikle Validesultanlar kurduklarý vakýflar aracýlýðýyla fakirlereyardýmda bulunarak tebaa gözündeki konumlarýný1yükseltmiþlerdi.Kadýnlarýn yaptýrdýðý binalar, çoklukla külliyelerolmuþtur. Cami, medrese, hamam, sýbyan mektebi,imaret gibi pek çok birimi barýndýran külliyeler biryandan Osmanlý kent planlamasýnýn ana etmeninioluþtururken (Erzen 1996,19), diðer bir yandan dasosyal altyapýsý eksik bir bölgenin geliþmesi içinyapýlabilecek en etkili yatýrým þekli olmuþtur.Osmanlý kayýtlarýndan, kadýnlarýn yaptýrdýklarý butürden binalarýný özellikle toplumun zorda kalan,yoksul, yetim kadýnlarýna açtýklarýný okuyabiliyoruz(Peirce 1993, 201).Kamusal yardým yapýlarý ve anýtlarý yaptýrmakkadýnlar için varlýk göstermenin ve buradayým4demenin en etkili yollarýndan biriydi. Türk - Moðolgeleneðinden etkilenmiþ Ýslami bir etkinlik olan bueyleme, aslýnda Osmanlý öncesi dönemlerde desýklýkla rastlanmýþtýr (Bates 1978, 245). Osmanlý'danönceki dönemlerde kadýnlarýn sýklýkla türbe yaptýrdýðýgörülürken Osmanlý'da bunun sýklýkla cami olduðugörülür, ancak camiler çeþitli yan binalarla geniþkomplekslere yani Külliyelere dönüþürler. Bunlarýnyaný sýra, Osmanlý'da kadýnlarýn han, çarþý gibi ticariyapýlar da yaptýrdýklarý bilinmektedir. Çok temelolarak bu yapýlarýn, dini yapýlara gelir saðlamasýamacýyla kullanýldýðý söylenebilir.Kadýnlarýn yaptýrdýðý binalar:16 ve 17. yy da Ýstanbul'da, saray kadýnlarýnýn,özellikle Valide sultanlarýn isteði ile yapýlmýþazýmsanmayacak sayýda bina bulunmaktadýr. Budönemde yapýlanlarý daha öncekilerden ayýran, budönemkilerin ölçek ve ihtiþam olarak öncekilerindençok daha büyük ve anýtsal oluþudur.Bates (1978, 245), bu binalarýn çeþitli açýlardanincelenmesinin bize kadýnlarýn o dönemdeki sosyalkonumu ile ilgili bilgi sunacaðýný söylemektedir.Böylesi bir inceleme için kullanýlabilecek somutveriler arasýnda, bu binalarýn yapýldýklarý arazininþehir içindeki konumu, yapýsal mimari ve dekoratifözellikleri sayýlabilir.Bu binalar arasýnda ilk akla gelenlerden bazýlarýAvratpazarý semtindeki Haseki Külliyesi,Sultanahmet'teki Haseki Hamamý, Edirnekapý veÜsküdar'daki Mihrimah sultan külliyeleri, yineÜsküdar'da Nurbanu Sultan tarafýndan yaptýrýlanAtik Valide külliyesi, ve Safiye ve Turhan Sultanlartarafýndan Eminönü'nde yaptýrýlan Yeni ValideCamiidir.Bunlarýn arasýnda Sinan'ýn Ýstanbul'daki ilk binasýolarak bilinen Haseki Külliyesi, Hürrem Sultantarafýndan kadýnlarýn yoðunlukla çalýþtýðý Avratpazarýsemtinde, ve daha çok kadýnlarýn kullanýmýna yönelikolarak yapýlmýþ olmasýyla öne çýkýyor. Bir cami,medrese, imaret, sýbyan mektebi ve hastane denoluþan külliye bölgenin o dönemki önemli yeni sosyalyapýlaþmalarýndan birini oluþturuyor. Yapýldýðý arazinedeniyle ön plana çýkan bir baþka yapý da yineHürrem sultan tarafýndan yine Sinan'a yaptýrýlmýþ,bugünkü Sultanahmet semtinde, divan yolu üzerindeyer alan Haseki Hamamýdýr. Saltanatýn tören yoluolarak kullanýlan divan yolu üzerinde bir binayaptýrmanýn, banisini, divan yolunun temsil ettiði güçve o gücün simgeleriyle özdeþleþtirdiði oldukçaaçýktýr. Yenal(2000, 64), bu bölgede bir binayaptýrmanýn imgesel gücünün, o binanýn sosyaliþlevinin de önüne geçtiðinin altýný çizmektedir.Hamamýn formu ve planý itibariyle de etkileyiciolduðu görülmektedir. Sinan'ýn yapýnýn soðukluk,sýcaklýk gibi çeþitli alt öðelerin plandaki yerlerindeyaptýðý deðiþiklik sonucunda ortaya ilginç bir kütleseluyum çýkmýþtýr.Haseki Hürrem Sultan'ýn, saltanat soyundangelmeyen bir kadýn olarak yaptýrdýðý bu yapýlarýnhem ölçek ve yerleþim hem de iþlev bakýmýndanHürrem'in tebaasý önünde yüceltilmesine katkýdabulunduðu söylenebilir.Hürrem ve Kanuni Sultan Süleyman'ýn kýzý olanMihrimah Sultan adýna Edirnekapý ve Üsküdar dayapýlan külliyeler konunun baþka çarpýcýörneklerindendir. Yine Sinan tarafýndan yapýlankülliyelerden ilki, Üsküdar da Boðaz kýyýsýndadýr.Arazinin boðazla ve gerisindeki tepe arasýndasýkýþmýþ olmasý Sinan'ý külliye planlamasý için farklýçözümlemeler bulmaya yöneltmiþtir. Alýþýla gelindiðigibi bir avlu yerine, Sinan ikincil bir revak tasarlamýþ,bu da yapýnýn en ilgi çekici mekanlarýndan biriolmuþtur. Goodwin (1993, 49), kütlesel yapýsýnedeniyle Üsküdar Mihrimah Sultan camiini þiirsel,zarif ve mantýklý olarak tanýmlamakla birlikte, içmekanýnýn 3 kubbeli plan þemasý nedeniyle doðrudanorta mekana geçiþini hayal kýrýklýðý olarakbetimlemektedir. Külliyenin önemli bir özelliði,Erzen'in de (1996, 19) belirttiði üzere, Osmanlý kentplanlamasýnýn bir parçasý olarak, konumu nedeniyledeniz ticaretine olan katkýsýdýr.Mihrimah sultanýn adýný taþýyan bir diðer külliye deEdirnekapý'da, yine Sinan tarafýndan yapýlmýþtýr. Yapýhem araziye yerleþimi hem de kütlesi ile Kuban(1998, 129) tarafýndan hem Sinan'ýn zekasýnýn enbelirgin simgelerinden biri hem de barok anlayýþýnýnyaratýcý kütlesel bir olgunluðuna 300 yýl önce eriþmiþbir yapý olarak tanýmlanmýþtýr. Bates de (1978, 254),binanýn, Ýstanbul'daki camiler arasýnda en aydýnlýk içmekana sahip olduðunu belirtmektedir. Duvarlarýntaþýyýcýlýklarýnýn azaltýlmasý ile elde edilen fazlapencere yüzeyi yine mimarlýðýn ancak 18 - 19.yylarda geliþtirdiði özeliklerden biridir. (Goodwin 1993,49).Mihrimah sultan adýna yaptýrýlmýþ olan bu ikikülliyenin camileri karþýlaþtýrýldýðýnda ortaya çýkanbelirgin bir nokta ise, Üsküdar'daki caminin ikiminareli olmasýdýr. Ýki minare bilindiði üzere sadecesultan camilerine özgü bir ayrýcalýktý. Üsküdar'dakicaminin çift minareli olmasý, bu camiyi kanuni SultanSüleyman'ýn kýzý Mihrimah adýna yaptýrmýþ olmasýolasýlýðýný akla getirse de, hatýrlanmasý gerekenönemli bir bilgi bu dönemden sonraki Valide Sultancamilerinin de çift minareli olarak yapýlmýþ olmasýdýr.Yine Üsküdar'da, bu kez Sultan 3. Murat'ýn annesiNurbanu Sultan tarafýndan yaptýrýlan Atik ValideKülliyesi içinde yer alan cami yine iki minareliyapýlmýþ, ancak daha geç dönemlerde camiyeyapýlan eklemeler sonucu, Osmanlý mimarlýðýndagörmeye alýþkýn olmadýðýmýz þekilde minarelercaminin iç mekanýna dahil olmuþlardýr. Sinan'ýnmimarisinde alýþkýn olduðumuz gibi, üzerlerinde azsüsleme bulunan cepheler, güzelliklerini oranlarýnahenginden almaktadýr. Cephelerin aksine, camininiçi yoðun süslemelerle, özellikle dönemin meþhurÝznik çinileri ile kaplanmýþtýr.Ýstanbul'da, saray kadýnlarý tarafýndan yaptýrýlanbinalarýn daha geç bir örneðini de, yapýmýna SafiyeSultan döneminde baþlanan ancak, tamamlanmasýTurhan Sultan tarafýndan gerçekleþtirilen EminönüYeni Valide camiidir (1663). Cami yapýsal özellikleribakýmýndan yenilikçi bir bina olmasa da hemenardýndaki tepe ve Haliç arasýna sýkýþmýþ, dar vedoldurma olan arazinin zorluðu göz önünealýndýðýnda, Valide sultanýn bu caminin yapýlmasýnýne kadar çok istemiþ olduðu aþikardýr. Ayrýcabitirildiði dönemde, Osmanlý ekonomisininzayýflamakta ve ödeneklerin kýsýtlanmakta olduðugöz önüne alýnýrsa bu yapýnýn tamamlanmýþ olmasýoldukça baþarýlý bir sonuçtur.