23.06.2015 Views

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

- Kabir, ya Cennet bahçelerinden bir bahçe veya Cehennem çukurlarından bir<br />

çukurdur.<br />

Ölüm, anlatılabilir mi? 25 ŞUBAT <strong>1996</strong><br />

Ölüm, anlatılabilecek bir şey değil. Sanki vucûdumda bir diken ağacı var. Sanki<br />

gökler çökmüş de ben yerle bu ikisi arasında sıkışmışım...<br />

Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, Ensârdan birinin başı ucunda ölüm meleğini gördü.<br />

Ona hitâben dedi ki:<br />

- Ey ölüm meleği! Dostuma iyi muâmele et. Zîrâ o bir mü'mindir.<br />

Ölüm meleği cevâben dedi:<br />

- Yâ Resûlallah! Ben her mü'mine iyi muâmele ederim. Ben insanoğlunun rûhunu alırım.<br />

Rûhunu aldığım şahsın âile efrâdından, yakınlarından birisi vâh edince derim ki:<br />

Bu feryad da ne?<br />

- Bu feryâd da ne? Allaha yeminle söylerim ki, biz ona zulmetmedik. Ecelini geriye<br />

bırakmadığımız gibi öne de almadık. Onun rûhunu almakta bizim bir müdâhalemiz<br />

yoktur. Sizler, ey bu ölünün yakınları! Eğer Allahın hükmüne rızâ gösterirseniz, ecrini<br />

alırsınız. Yok, O'nun hümüne râzı olmaz, feryâd-figân ederseniz günâha girersiniz. Sizin<br />

bize bir kapınız, bir merdiveniniz yoktur. Fakat biz size mutlak yine geleceğiz. Sakının,<br />

sakının. İster karada olsun, ister denizde, ister muhkem evlerde bulunsun, isterse<br />

çadırlarda. Hiç bir âile efrâdı yoktur ki, ben, her gün mutlaka onların yüzüne dikkatle<br />

bakmış olmıyayım. Hattâ öyle ki, onların küçüklerini de büyüklerini de tanırım. Her<br />

birini şahsen tanırım. Allaha yeminle söylerim ki, yâ Resûlallah! Ben şânı yüce olan<br />

Allahın emri olmadan bir sivrisineğin rûhunu bile kabzedemem!...<br />

Hazret-i Ömer, Ka'b-ül-Ahbâr'a dedi ki:<br />

- Ey Ka'b, bize ölümden bahset.<br />

- Ölüm, insanoğlunun vücûduna sokulmuş bir diken ağacına benzer. Bu ağacın her bir<br />

dikeni onun bir damarına batar. Sonra o ağacı kuvvetli bir insan şiddetle çeker. Her bir dikeni<br />

bir damara saplanan bu ağaç, çekilince kopardığını koparır, bıraktığını bırakır...<br />

Dört şey vardır ki, onların kadrini ancak dört kişi bilir:<br />

1- Gençliğin kadrini ancak ihtiyarlar bilir.<br />

2- Selâmetin kadrini ancak belâya düçâr olanlar bilir.<br />

3- Sıhhatin kadrini ancak hastalar bilir.<br />

4- Hayâtın kadrini de ancak ölüler bilir.<br />

Ölümü niçin anlatmazlar?<br />

Abdullah ibni Ömer anlatır:<br />

Babam sık sık şöyle derdi:<br />

- Ölmek üzere olan, fakat aklı başında bulunan birisi, yanındakilere ölümü niçin anlatmaz<br />

şaşarım!..<br />

Nihâyet gün oldu. Babama da ölüm geldi. Aklı başındaydı. Konuşabiliyordu da. Kendisine<br />

dedim ki:<br />

- Babacığım, ecel gelmeden önce sen, "Ölmek üzere olan, fakat aklı başında bulunan<br />

birisi, yanındakilere ölümü niçin anlatmaz şaşarım!" derdin.<br />

Benim bu hatırlatmama cevâben dedi ki:<br />

- Ey oğulcuğum! Ölüm, anlatılabilecek bir şey değil. Bununla berâber sana ondan bir<br />

nebze bahsedeyim. Allaha yeminle söylerim, şu ân, iki omzumda sanki birer dağ var.<br />

Sanki rûhum iğnenin deliğinden çıkarılıyor. Sanki vucûdumda bir diken ağacı var.<br />

Sanki gökler çökmüş de ben yerle bu ikisi arasında sıkışmışım...<br />

"Cennet için söz veriyorum" 26 ŞUBAT <strong>1996</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!