23.06.2015 Views

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Hocası İmâm-ül-Harameyn el-Cüveynî şöyle der:<br />

"Gazâlî, ilimde büyük bir deryadır."<br />

Es'ad Mîhenî de şöyle der:<br />

"Gazâlî'nin ilmi ve üstünlüğü, kolay kolay anlaşılmaz. Bunu ancak, onun derecesinde<br />

olanlar veya onun aklının kemâline yaklaşabilenler anlar."<br />

İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin eserleri üstünde Avrupalılar, geniş ve uzun süren incelemeler<br />

yapmışlardır. Bunlardan P. Bouyges adlı müsteşrik, Essaie de Chronologie des Oeuvres de<br />

al-Ghazâli kitabında, İmâm-ı Gazâlî'nin 404 kitabının ismini yazmıştır.<br />

Meşhûr müsteşrik Brockelman'ın da Geschichte Der Arabischen Litterature adlı<br />

eserinde, İmâm-ı Gazâlî'nin eserlerinden 75 tanesinin listesini vermiştir.<br />

1959'da, dört Alman ordinaryüs profesörü, İmâm-ı Gazâlî'nin kitaplarını okuyarak, İslâm<br />

dînine âşık olmuşlar ve İmâmın kitaplarını Almancaya çevirmişler ve İslâmiyeti kabûl<br />

etmişlerdir.<br />

"Sanmayın ki ben öldüm!" 25 ARALIK <strong>1996</strong><br />

Ben bir serçeyim ve bu beden benim kafesim. Ben uçtum o kafesten, rehin kaldı<br />

bedenim. Dünyadaki yurdumu, hayâlimden çıkardım. Sakın sanmayınız ki, ölüm, dâim<br />

ölmektir. Sanmayın ölüm, azâb, şiddet, elem çekmektir.<br />

Ömrünü İslâmiyetin emir ve yasaklarını öğrenmek ve öğretmekle geçiren İmâm-ı Gazâlî<br />

hazretleri 1111 senesi Cemâzil-evvel ayının 14. pazartesi günü, büyük kısmını zikir, tâat ve<br />

Kur'ân-ı kerîm okumakla geçirdiği gecenin sabah namazı vaktinde, abdest tazeleyip namazını<br />

kıldı, sonra yanındakilerden kefen istedi. Kefeni öpüp yüzüne sürdü, başına koydu ve dedi ki:<br />

- Ey benim Rabbim, mâlikim! Emrin başım gözüm üzere olsun.<br />

Baş ucundaki şiir<br />

Odasına girdi. İçeride, her zamankinden çok kaldı. Dışarı çıkmadı. Bunun üzerine orada<br />

bulunanlardan üç kişi içeri girdiklerinde, İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin kefenini giyip, yüzünü<br />

kıbleye dönüp, rûhunu teslim ettiğini gördüler. Başı ucunda şu beyitler yazılı idi.<br />

Beni ölü gören ve ağlıyan dostlarıma,<br />

Şöyle söyle, üzülen o din kardaşlarıma:<br />

Sanmayınız ki, sakın, ben ölmüşüm gerçekten,<br />

Vallahi siz de kaçın, buna ölüm demekten.<br />

Ben bir serçeyim ve bu beden benim kafesim,<br />

Ben uçtum o kafesten, rehin kaldı bedenim.<br />

Dünyadaki yurdumu, hayâlimden çıkardım.<br />

Sakın sanmayınız ki, ölüm, dâim ölmektir.<br />

Biliniz ki, hayattır ve ne yüksek gâyedir.<br />

Sanmayın ölüm, azâb, şiddet, elem çekmektir,<br />

O sâdece bir evden, başka eve geçmektir.<br />

Azığınızı alın ve yola hazırlanın,<br />

Eğer aklınız varsa, başka şeye kanmayın!<br />

Bana rahmet okuyun, rahmet olunasınız,<br />

Biz gittik, biliniz ki, sırada siz varsınız.<br />

Yalvarırım Allaha, kendime rahmet için,<br />

Ve Rabbim dostlarıma çok merhamet eylesin.<br />

Son sözüm olsun size "aleyküm selâm" dostlar!<br />

Allah selâmet versin, diyecek başka ne var?<br />

İmâm-ı Gazâlî hazretleri, kendisini mezarın içine Şeyh Ebû Bekr en-Nessâc'ın<br />

koymasını vasiyet etmişti. Şeyh, bu vasiyeti yerine getirip mezardan çıktığında, hâli değişmiş,<br />

yüzü kül gibi olmuş görüldü. Oradakiler kendisine sordu:<br />

- Size ne oldu? Niçin böyle sarardınız, soldunuz efendim?

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!