23.06.2015 Views

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Vefâtımdan sonra, "perişân ve huzursuz oluruz, halimiz ne olacak?" diye hatırınıza<br />

gelmesin. Ne hâlde olursanız olunuz, benimle olun. Beni hatırlayın. Allahü teâlânın izniyle<br />

size maddî ve ma'nevî yardımlarda bulunurum.<br />

Gizli ve âşikâr Allahü teâlâdan korkunuz. Günâhlardan sakınınız. Az yiyip, az uyuyup, az<br />

konuşunuz. Çok oruç tutunuz. Zamanlarınızı namaz kılarak değerlendiriniz. Dâimâ şehveti<br />

terkedip, sefihlerle, câhillerle mücâdele etmeyi, onlarla oturup kalkmayı bırakınız.<br />

Onları kendinize muhatap etmeyip, hep iyi insanlarla beraber olunuz. Yâ hayır konuşunuz<br />

veya susunuz. Mahlûkatın sıkıntılarına sabrediniz. Biliniz ki, insanların en hayırlısı, insanlara<br />

en faydalı olandır.<br />

Kabrimin üzerine yapacağınız türbenin kubbesi yüksek olsun. Çok uzaklardan görünsün.<br />

Çünkü, türbemi görenler Allahü teâlâya vesîle ederek duâ ederler. Beni vesîle ederek Allahü<br />

teâlâdan rahmet ve magfiret isterlerse, duâlarının kabûl olması için, ben de Rabbimize<br />

yalvarırım. Böylece duâlarının neticesi, Allahü teâlânın izniyle hâsıl olur. Rahmet ve<br />

magfirete mazhâr olurlar.<br />

Mevlânâ'ya yapılan büyük iftirâ 17 ARALIK <strong>1996</strong><br />

"Mevlânâ ney, saz, def gibi çalgılar çalardı, gazel okuyup dönerdi. Biz de böyle<br />

yapıyoruz. Biz mevlevîyiz, onun yolundan gidiyoruz" diyenler Mevlânâ'ya büyük iftirâ<br />

etmiş olurlar. Âhırette bunların yakasına yapışır Mevlânâ!<br />

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, olgun, âlim ve velî bir Müslüman idi. Onun çeşitli din,<br />

mezheb, meşreb sâhibi kimseleri kendisine hayran bırakan merhameti, insan sevgisi, tevâzuu,<br />

gönül okşayıcılığı gibi üstün vasıfları, İslâm dîninin emrettiği güzel ahlâkından ba'zı<br />

nümûnelerdir. Onda, bunlardan başka İslâm ahlâkının diğer husûsları da kemâl derecede<br />

mevcuttu.<br />

Bunların hepsini saymak, İslâmiyeti tamam olarak anlamak ve anlatmakla mümkün olur.<br />

Mevlânâ'yı, yalnız bir mütefekkir, şâir gibi düşünmek ve öylece anlamaya çalışmak, aslı<br />

bırakıp, herhangi bir özelliği içinde sıkışıp kalmaya benzer.<br />

Sağ olduğum müddetçe<br />

Bu ise, en azından Mevlânâ'yı çok eksik ve yarım anlamaya, hattâ hiç anlamamaya sebep<br />

olabilir. Nitekim Mevlânâ'yı, sözlerini, yolunu anlamanın anahtarını, kendisi bir rubâisinde<br />

şöyle dile getirmektedir:<br />

Ben sağ olduğum müddetçe Kur'ân'ın kölesiyim.<br />

Ben Muhammed muhtârın yolunun tozuyum.<br />

Benim sözümden bundan başkasını kim naklederse,<br />

Ben ondan da bîzârım, o sözlerden de bîzârım.<br />

Ney, rebap, tambur gibi çeşitli çalgı âletleri çalınarak yapılan törenler ve âyinler, ilk defa<br />

onbeşinci asırda ortaya çıkmıştır. İlk mevlevî bestelerinin bestelenmesi de aynı zamana<br />

rastlar.<br />

Bu tarih, Mevlânâ hazretlerinin yaşadığı devirden 3-4 asır sonradır. Onun Mesnevî'sinde<br />

geçen "Ney" kelimesi, ba'zı edebiyatçılar tarafından çalgı âleti olan ney şeklinde<br />

düşünüldüğü için, yanlış olarak, kendisinin ney çaldığı veya dinlediği sanılmıştır.<br />

Allahü teâlânın aşkı ile dolmuş, evliyânın büyüklerinden olan, Celâleddîn-i Rûmî, ney<br />

çalmadı. Mûsikî dinlemedi ve raks etmedi. Ya'nî dans etmedi. Bunları yaptı demek, Mevlânâ<br />

hazretlerine en büyük iftirâdır.<br />

Ney, Fârîsî dilinde yok demektir. Bunlar da, kendi varlıklarından yok olmuştur.<br />

Ney denilen çalgı, içi boş bir çubuk olup, bundan çıkan her ses, onu çalan kimseden hâsıl<br />

olmaktadır. O büyükler de, kendi varlıklarından boşalıp, kendilerinden, Allahü teâlânın<br />

ahlâkı, sıfatları ve kemâlâtı zâhir olmaktadır.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!