23.06.2015 Views

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Zekât ve Sadaka 8 ŞUBAT <strong>1996</strong><br />

Zenginlerin, mallarının zekâtını, tarla mahsûlllerinin, meyvelerinin uşrunu vererek,<br />

Cehennem azâbından kurtulmaları lâzımdır.<br />

Zekât niyyeti ile fakire bir altın vermek, yüzbin altın sadaka vermekten daha sevâbdır.<br />

Çünkü, zekât vermek, farzı yapmaktır. Mel'un şeytan, mü'minleri aldatarak, farzları küçük<br />

gösteriyor, kazâları tehir ettirip, nâfilelere yol gösteriyor. Zekât verdirmeyip, nâfileleri, göze<br />

güzel gösteriyor.<br />

Sünnetlerin ve nâfilelerin, söz verilen büyük sevâbları, farz borcu olmıyanlar, kazâlarını<br />

ödeyenler içindir. Kazâsı olanların, farzlardan başka ibâdetlerine, hiçbir sevâb verilmez.<br />

Bir kimsenin elindeki mevcut parası ile alacakları, borçlardan fazla olup, nisâb miktarını<br />

aşıyorsa, zekât verir ve kurban keser.<br />

Üç türlü alacak vardır<br />

1- Ödünç verilen ve zekâta dahil edilebilen malların satışı karşılığı olan alacaklar nisâba<br />

katılır. Alınacak paranın veya bunun ile eldeki mevcut malın toplamının nisâbı üzerinden bir<br />

sene geçince, isterse fakirin lehine olarak alacak rakamının hepsinin, isterse eline geçen her<br />

miktarın zekâtı verilir.<br />

İki sene sonra eline geçen iki yıllık, üç sene sonra geçenin üç yıllık zekâtı verilir. Meselâ<br />

80 milyon lira alacağı olan, üç sene sonra, 40 milyon lirasını alırsa, her yıl için kırkta bir<br />

(1.000.000) lira olmak üzere 3.000.000 lira karşılığı altın zekât verir. Diğer 40 milyon lirasını<br />

almadan önce, zekâtını vermesi lâzım olmaz.<br />

2- Ticâret eşyası olmayan malların ve ihtiyaç maddelerinin satış karşılığı ve bina kirâsı<br />

olan alacaklar da hesap gününde elde mevcut ise nisâba dahil edilir.Harcanmış iseler hesaba<br />

katılmaz.<br />

3- Mîrâs sebebiyle olan alacaklar da nisâba dahil edilir. Bu alacakları nisâbı buluyorsa, ele<br />

geçtikten bir yıl sonra yalnız o yılın zekâtını verir. Geçmiş senelerinkini vermez.<br />

Eğer elinde nisâb miktarı mal da var ise, bu eldekinin bir yılı tamam olunca, mîrâstan<br />

aldığı ile birlikte zekâtını verir. Bunun için ayrıca bir yıl beklemez.<br />

Birinci ve ikinci maddedeki alacakları bir sene geçmeden önce alınca, elindeki nisâba dahil<br />

ederek zekâtlarını birlikte verir.<br />

İmâmeyn ise, (Her alacak nisâb miktarı ise, alınan miktar az olsa da, bir yıl geçmişse zekâtı<br />

verilir) buyurmuştur.<br />

İnkâr olunan alacaklar ve kaybedilmiş mallar tam mülk olmadıkları için, nisâba katılmaz<br />

ve ele geçerlerse önceki senelerin zekâtları verilmez.<br />

Senetli alacaklar, iflâs edende ve fakirde olsa, nisâba katılır. Ele geçince, geçmiş yılların<br />

zekâtı da verilir.<br />

Dünya geçicidir. Bu geçici dünyanın malı, parası insanı aldatmamalıdır. Bu mallar, daha<br />

önce başkalarının idi. İnsan öldükten sonra yine başkalarının olacaktır. Bunun için müslüman,<br />

Cehennemin şiddetli azâbını düşünüp, zekâtını vermelidir. Zekâtı verilmiyen mal, uşru<br />

verilmeyen mahsûl gerçekte zehirdir. Bütün malların hakîkî sahibi Allahü teâlâdır. Zenginler<br />

bu malların sadece, vekilleri, bekçileridir.<br />

Her iyilik karşılığını bulacaktır!<br />

Zerre kadar iyilik eden iyiliğini bulacaktır. Hadîs-i şerîfte, (Allahü teâlâ, iyilik edenlere<br />

karşılığını elbette verecektir) buyuruldu. Haşr sûresinde, (Zekâtını veren, elbette<br />

kurtulacaktır) diye müjdelendi.<br />

Âli İmrân sûresinde, yüzsekseninci âyet-i kerîmesinde meâlen, (Allahü teâlânın ihsân<br />

ettiği malın zekâtını vermeyenler, iyi ettiklerini, zengin kalacaklarını sanıyor. Hâlbuki,<br />

kendilerine kötülük yapmış oluyorlar. O malları, Cehennemde azâb âleti olacak, yılan<br />

şeklinde boyunlarına sarılıp, baştan ayağa kadar onları sokacaktır) buyurulmuştur.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!