23.06.2015 Views

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ilim öğrendi. Onun feyz ve tevecühlerine mazhâr oldu, ma'nevî yolda yüksek derecelere<br />

kavuştu.<br />

Sadreddîn-i Konevî anlatır:<br />

"Rü'yâmda Fahr-i kâinât efendimizi gördüm. Yanlarında Eshâb-ı kirâm ile medreseye teşrif<br />

etmişlerdi. Sofanın ortasına oturdular. Bu sırada Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî de oraya gelip<br />

uygun bir yere oturdu.<br />

Peygamber efendimiz Mevlânâ'ya çok iltifât ettiler ve Hz. Ebû Bekr'e dönerek, "Yâ Ebâ<br />

Bekr! Ben Celâleddîn ile, diğer peygamberlerin arasında öğünürüm. Çünkü onun<br />

öğrendiği ilim ve işlediği amelin feyz ve nûru ile ümmetimin gözleri aydın olur. O benim<br />

oğlumdur" buyurdular.<br />

Mevlânâ'yı sağ tarafına oturttular. Peygamber efendimiz, bu rü'yâ ile, talebelerimden<br />

Mevlânâ'nın derecesinin yüksekliğine işâret buyurdular. Bu durumu diğer talebelere anlattım<br />

ki, onun hatırını gözetip, ilminin yüksekliğini anlasınlar."<br />

Sanki yanımızda idi<br />

Şemseddîn Attâr anlatır: Mevlânâ birgün câmide va'z ederken, mevzû; Hızır ile Mûsâ<br />

aleyhisselâmın kıssasına gelmiş idi. Bu kıssayı, öyle heyecanlı anlatıyordu ki, herkes nefesini<br />

kesip, can kulağı ile dinliyordu.<br />

Benim yanımda bir şahıs, başını önüne eğmiş birşeyler mırıldanıyordu. Kulak verdim,<br />

dediklerini anladım. Şöyle diyordu: "Sanki yanımızda idin, sanki üçüncümüz sen idin"<br />

diyordu. Bunun Hızır olduğunu anladım. Yanına sokulup dedim ki:<br />

- Anladım, sen Hızırsın, ne olur, bana ihsân eyle!<br />

Bana cevap olarak:<br />

- Burada hazret-i Mevlânâ varken, benim sana ihsânda bulunmam deniz yanında<br />

teyemmüm gibi olur. Senin bütün müşkillerini o halleder, deyip, gözden kayboldu.<br />

Ben bu hâli Mevlânâ hazretlerine anlatmak için yanına gittiğimde, ben söze başlamadan<br />

buyurdu ki:<br />

- Ey Attâr! Hızır aleyhisselâmın sözleri doğrudur.<br />

"Hocamı buldum, aklımı bıraktım" 11 ARALIK <strong>1996</strong><br />

"O, Şems-i Tebrîzî'yi görmedi, yalan söylüyor" deyince, Mevlânâ da; "Ona verdiğim<br />

bu elbiseler, sevdiğimin yalan haberinin müjdecisidir. Onun hakîkî haberini getirene<br />

canımı veririm" diye cevap verdi.<br />

Mevlânâ hazretleri talebeleriyle giderken, kapı önünde tefekkür hâlinde duran,<br />

kıyâfetinden yabancı olduğu anlaşılan bir kimseyi gördü. O'na selâm verip yoluna devam etti.<br />

Bu Şems-i Tebrîzî hazretleri idi.<br />

Kendi kendisine de; "bu yabancı bir kimseye benziyor. Buralarda böyle birisini hiç<br />

görmedim. Ne kadar da nûrlu bir yüzü var" diye düşünürken, âniden atının yularını bir<br />

elin tuttuğunu gördü.<br />

Mevlânâ hazretleri, atı durduran elin sâhibinin o yabancı olduğunu görünce sordu:<br />

- Buyurunuz! Bir arzûnuz mu var?<br />

- İsminizi öğrenmek istiyorum?<br />

- Mevlânâ Celâleddîn Muhammed.<br />

- Bir suâlim var.<br />

- Buyurun.<br />

- Acabâ Bâyezîd-i Bistâmî nasıl biridir?<br />

- Elbette ki büyük biridir.<br />

İlâhî feyze tahammül edemedi<br />

Bu cevâbı bekleyen Şems-i Tebrîzî sordu:<br />

- Peki niçin görünüşte Bâyezîd-i Bistâmî; bazı yanlış şeyler söyledi. Bunun hikmetini<br />

söyler misiniz?

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!