23.06.2015 Views

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Haccın farzlarından birisi, Arefe günü, ya'nî Zilhiccenin dokuzuncu günü Arafat'ta vakfeye<br />

durmaktır. Arefe günü Arafat'ta vakfeye durulmazsa, farzlardan birisi noksan olduğu için, hac<br />

sahîh olmaz.<br />

Bunun gibi, zekâtın da farzı ve ba'zı şartları vardır. Zekât verebilmek için, herşeyden önce,<br />

dînen zengin olmak, ya'nî nisâbâ mâlik olmak lâzımdır. Nisâb, aslî ihtiyaçların dışında 96<br />

gram altın veya bunun karşılığı paraya (yaklaşık 70 milyon), ticâret malına mâlik olmaktır. Bu<br />

miktara ulaşmıyan kimse, dînen zengin sayılmaz.<br />

Zekâtın farzı ise, zekât malını ayırırken niyyet etmektir. Malı ayırırken niyyet ettikten<br />

sonra, fakire sadaka, hediyye diye vermesi de câizdir.<br />

Zekât hicri yıla göre verilir<br />

Nisâba mâlik olduğu hicri tarihi, zamanı, günü ile beraber iyi bilmek ve bu tarihi bir yere<br />

kaydetmek lâzımdır. Meselâ, bir kimse Ramazan-ı şerîfin beşinde nisâba mâlik olup, zengin<br />

olsa, hemen bu tarihi kaydetmesi lâzımdır. Ertesi sene, elindeki mevcut mala, paraya bakar,<br />

bunları sayar. Nisâb miktarı ise, mevcut olanların zekâtını verir. Bu tarihten sonra ele<br />

geçenlerin zekâtı bu seneye dahil edilmez. Fakat, Ramazan-ı şerîfin dördünde eline geçenlerin<br />

zekâtını ise, o seneki zekâta dahil eder.<br />

Nisâba mâlik olan bu kimse, zengin olduğu tarih olan Ramazan-ı şerîfin beşinde zekâtını<br />

ayırmayıp, altısında veya daha sonra elindeki paranın, malın hepsi helâk olsa, ayın beşinde<br />

zekât vermek kendisine farz olduğu için, helâk olan paranın, malın hepsinin zekâtını vermek<br />

mecbûriyetindedir. Çünkü kendisine zekât vermek farz olmuştur. Fakat bu para, mal, ayın<br />

altısında değil de, zengin olduğu tarih olan beşinden önce, meselâ üçünde elinden çıkmış olsa,<br />

zekât vermek farz olmaz.<br />

Bunun için her müslüman, zekât malının nisâb miktarı olduğu günü, bir yere yazmalıdır.<br />

Bu günden sonra, bir yıl tamam olmadan önce, nisâb helâk olursa ya'nî elinde ihtiyaçtan fazla<br />

hiçbir mal kalmazsa, başlangıç olarak yazdığı günün kıymeti kalmaz.<br />

Sene içindeki dalgalanmalar...<br />

Bir yıl tamam olmadan önce eline yine nisâb miktarı mal geçerse, bu günü yeniden<br />

yazması ve bundan bir sene sonra, nisâb helâk olmadan elinde kalırsa, o zaman zekât vermesi<br />

farz olur. Nisâb, bir yıl sonra ya'nî farz olduktan sonra helâk olursa, yine zekât vermek farz<br />

olur.<br />

Nisâb yıl ortasında helâk olmaz fakat azalırsa, yıl sonunda tekrar nisâb miktarı olursa,<br />

zekât farz olur ve yıl sonunda, sahip olduğu miktarın kırkta birini verir. Sene içinde azalan<br />

nisâb, sene sonunda nisâb miktarına yükselmezse, zekât farz olmaz. Zekât malı, bundan sonra<br />

nisâb miktarı olursa, o günden sonra tekrar bir yıl beklemek lâzımdır.<br />

Bugüne kadar böyle bir tespit yapmamış nisâba mâlik kimseler, bir tarih tespit edip,<br />

bundan sonra her sene bu tarihte, vereceği zekâtı hesap etmelidir. Meselâ, Ramazanın 20'sini<br />

kabûl edip bu tarihte zekâtını hesap ederek verir, bundan sonra da her sene Ramazanın<br />

20'sinde, zekât hesabını yaparak, vereceği zekâtı ayırır.<br />

Harâm yoldan gelmiş olan zekât malı, kendi helâl zekât malı ile karıştırmamış ise, bu<br />

nisâba katılmaz. Çünkü, kendi mülkü değildir. Sâhiplerine geri verilmesi, sâhipleri<br />

bilinmiyorsa, fakîrlere sadaka verilmesi farzdır.<br />

Fıkıh öğrenmek herkese farzdır 6 ŞUBAT <strong>1996</strong><br />

Öğrenilmesi farz veya vâcib olan fıkıh bilgilerini öğrenmemek büyük günâhtır. Bu<br />

bilgiler de ancak ilmihâl kitaplarından öğrenilir.<br />

Öğrenilmesi farz veya vâcib olan fıkıh bilgilerini öğrenmemek büyük günâhtır. Bunun için<br />

bu bilgileri bilmiyenin, bilip de yapmıyanın islâmiyette şâhidliği kabûl edilmezdi. Eskiden,<br />

kâdı mahkemede şâhidlere i'tirâz olunduğu zaman, fıkıhtan sorardı. Bilemezse şahidliğini<br />

kabûl etmezdi.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!