23.06.2015 Views

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Büyük hükümdâr, hatîbin bu tekrarından sonra şükür secdesi için gözyaşları içinde<br />

kapandı. Allahü teâlâya hamdettikten sonra da, sırtındaki çok değerli kaftanı, hatîbe hediye<br />

etti ve hizmetkâr olduğunu belirtmek için sarığının üstüne süpürge biçiminde sorguç taktı.<br />

Bu muhteşem tevâzu örneğini gören ve işiten Mısır halkı ve bütün müslümanların kalbleri,<br />

büyük Sultana karşı muhabbetle doldu. Son Abbâsî halîfesi, Sultan Selim Hân'a halîfeliği<br />

devretti. Selim Hân son Abbâsî Halîfesini, Mısır'daki ilim adamlarını ve sanatkârları<br />

İstanbul'a gönderdi.<br />

Bu hizmet O'na verildi 4 EKİM <strong>1996</strong><br />

Yavuz Sultan Selim Hân bu vazîfe ile vazîfelendirildi. Mübârek beldelerin hizmeti<br />

ona ve nesline verildi. Şimdi islâm pâdişâhları arasında, Hakkın râzı olduğu Âl-i<br />

Osman'dır. Selim Hân dahî evliyânın dışında değildir.<br />

Yavuz Sultan Selim Hân'ın, Molla Şemseddîn isminde bir saray hocası vardı. Yazısı son<br />

derece sür'atli idi ki, on günde bir Mushaf-ı şerîfi yazıp bitirirdi. Yavuz Sultan Selim Hân,<br />

birgün hocası Halîmî Efendi'ye dedi ki:<br />

- Şemseddîn bize Târih-i vassâf yazsın!<br />

Halîmî Çelebi pâdişâhın emrini Şemseddîn Efendi'ye bildirdikten sonra, Şemseddîn Efendi<br />

yirmibeş gün mühlet alıp Halîmî Çelebi'nin tahsis ettiği evde yazmaya başladı. Halîmî<br />

Çelebî'yi ziyâret için gelen kimselerin, kendisini meşgul etmemesi için, bulunduğu odanın<br />

kapısını kilitleyip sür'atle yazmaya başladı.<br />

Yazma işiyle meşgûl iken âniden yanında bir kimseyi oturur hâlde gördü. Korkup<br />

heyecanlandı. Bunun üzerine o kimse yaklaşıp; "Korkma biz de senin gibi insanız. Seni<br />

ziyâret için geldik" dedi.<br />

Şam'dan öteye geçemez<br />

Molla Şemseddîn, kapıların kilitli ve pencerlerin demirli olduğunu görüp, bu kimsenin<br />

ricâl-i gayb ismi verilen evliyâdan olduğunu anladı. Yazmayı bırakıp sohbete başladılar. İlk<br />

önce şöyle sordu:<br />

- Arab diyârının tamamı feth edilip, Osmanlı topraklarına katılacak mı? Yoksa mübârek<br />

beldeler dönüşten sonra tekrar başka milletlerin eline mi geçecek?<br />

- Yavuz Sultan Selim Hân bu vazîfe ile vazîfelendirildi. Mübârek beldelerin hizmeti<br />

ona ve nesline verildi. Şimdi islâm Pâdişâhları arasında, Hakkın râzı olduğu Âl-i<br />

Osman'dır. Selim Hân dahî evliyânın dışında değildir.<br />

- Sultan Selim'in saltanat süresi uzun sürer mi?<br />

- Üç yıl vakti vardır.<br />

- Konağında oturduğum Halîmî Efendi'nin sonu nicedir? Ya'nî ne zaman vefât eder?<br />

- Şam'dan öteye geçemez, orada kalır.<br />

- Ya benim ölümüm ne zaman olur?<br />

- Kişiye kendi ölüm zamanını bilmesi âdetullaha ters düşer. Hiçbir nefis nerede<br />

öleceğini bilemez.<br />

- Ricâl-i gayb, Allahü teâlânın bildirmesiyle bilebilirler. Lütf edip de beni uyarınız.<br />

- Allahü teâlâ bilir ama sen dahî Halîmî Çelebi ile bir günde vefât edip, sizinle birlikte<br />

bir cenâze dahî zuhur eder. Yavuz Sultan Selim Hân, üçünüzün de cenâzesinde hazır<br />

bulunur.<br />

Koynundan tiftikten ince bir başlık çıkarıp Şemseddîn efendiye der ki:<br />

- Bu Selim Hân'a hediyemizdir. Ona iletin! (Bir daha çıkarıp) Bunu da Halîmî<br />

Çelebi'ye veresin!<br />

- Bana bir hâtıranız olmaz mı?<br />

- Sana birşey hazırlamadım. Eğer kötü demezsen başımdaki başlığı vereyim.<br />

O zât Şemseddîn Efendi'ye başlığını verip;

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!