23.06.2015 Views

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Selim Hân Ali Cemâlî Efendi'ye, "Sen de mi anlamadın" der gibi yüzüne baktıktan sonra<br />

dedi ki:<br />

- Efendi hazretleri! Peygamber efendimizin, "İnsanların en iyisi, benim zamanımda<br />

bulunan müslümanlardır. Onlardan sonra en iyisi onları görenlerdir. Onlardan sonra<br />

da en iyisi, onları görenleri görenlerdir" hadîs-i şerîfini ne çabuk unuttunuz. Babamın<br />

zamanı Peygamber efendimize daha yakındır. Hiç bizim zamanımız, babama göre daha iyi<br />

olabilir mi?<br />

Kendisi evliyâdır<br />

İran seferinde ordu yolda iken, Tebriz'de, evliyâdan Molla Kemâleddîn Erdebîlî<br />

hazretleri bulunuyordu. O bir ikindi namazını kıldırdıktan sonra sevdikleri ile sohbete başladı.<br />

Sohbette Hâfız Mehmed Efendi ve Hasan Can ismindeki oğlu da vardı. Kemâleddîn Efendi,<br />

bir ara Hâfız Mehmed'e ve Hasan Can'a bakarak buyurdu ki:<br />

- Allahü teâlâ sizi bu büyük belâdan koruyacaktır. Çünkü sizler Hâfız-ı Kur'ân olup,<br />

Hakkın kelâmını nâzil olduğu gibi korumaktasınız.<br />

Bunun üzerine Hâfız Mehmed suâl etti:<br />

- Efendim! Osmanlı Sultanı bu ülkeye ayak basmak üzeredir. Bu işin sonu, nereye<br />

varacak?<br />

Kemâleddîn Erdebîlî hazretleri şöyle cevap verdi:<br />

- Bu gelen sultan öyle bir zâttır ki, kendiliğinden buralara gelmez. Bu bedbahtları<br />

cezâlandırmak için, Hak teâlâ tarafından me'mur edilmiş görürüz. Bütün evliyânın<br />

rûhları onunladır. Kendisi dahî evliyâlıkta rütbe ve makâm sâhibidir.<br />

* * *<br />

Mısır seferinde, Haleb'den Şam'a giden Sultan Selim Hân, orada da zamanın âlim ve<br />

evliyâlarıyla görüştü, hayır duâlarını aldı. Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin Şam'da vefât<br />

ettiğini biliyordu. Muhyiddîn-i Arabî'nin, "Sin, şın'a gelince Muhyiddîn'in kabri meydana<br />

çıkar" sözünü, okuduğu kitaplardan hatırladı.<br />

"Sin" ve "Şın"<br />

Şamlılar kabrin üzerine çöp dökmüşlerdi. Bu sebeple kabir belli değildi. Araştırmalar<br />

netîcesinde kabir bulundu. Sultan Selim Hân, çöpleri temizleterek, kabrin üzerine güzel bir<br />

türbe, yanına bir câmi ve imâret yaptırdı.<br />

Ayrıca Muhyiddîn-i Arabî'nin vefâtından önce ayağını yere vurarak; "Sizin taptığınız,<br />

benim ayağımın altındadır" buyurduğu yeri tesbit ettirip, orayı kazdırdı. Oradan küp içinde<br />

altın çıktı.<br />

Bundan Muhyiddîn-i Arabî'nin "Siz, Allahü teâlâya değil de paraya tapıyorsunuz"<br />

demek istediği anlaşıldı. Selim Hân, çıkan altınları fakîrlere dağıttı. "Sin"den maksadın<br />

Selim, "Şın"dan maksadın Şam olduğunu anlamıştı. Böylece kendisinin de Cenâb-ı Hakkın<br />

velî kullarından biri olduğu bir defa daha anlaşılmış oldu.<br />

Sultan edebinden hiç konuşmadı 1 EKİM <strong>1996</strong><br />

"Büyük velîlerin meclis ve mahfelinde, onlar konuşurlarken başkasının konuşması<br />

edeb dışı sayılır. Bulunduğumuz makâm edeb makâmı idi, bize sâdece dinlemek düşerdi.<br />

Nitekim biz de öyle yaptık."<br />

Selim Hân namazlarını Umeyye Câmiinde kılardı. Hocası Abdulhalîm Efendi, Ahmed ibni<br />

Kemâl Paşa, Hasan Can ve diğer âlimlerle sık sık sohbetler ederdi. Selim Hân birgün Hasan<br />

Can'a sordu:<br />

- Mısır'ın fethi zihnimi kurcalayıp durmaktadır. Bu fethin bize nasîb olup olmıyacağı<br />

hakkında düşünüp dururuz. Bizi bu husûsta ferahlatacak Allahü teâlânın dostlarından<br />

bir velî var mıdır? Aceb ne buyuracaktır, merak eder dururum.<br />

Hasan Can cevap verdi:

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!