23.06.2015 Views

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

olmayı seçmektedirler. Bunun yanında, lüzûmsuz kan da'vâları, dış kaynaklı mezhebsizlik<br />

cereyanları da, bizi birbirimizden ayırmaktadır.<br />

Sırası gelmişken tekrar bildirelim ki, islâmiyette dört hak mezheb vardır. Bunların<br />

i'tikâdları, inanışları birbirlerinin aynıdır. Dört mezhebin hepsi, "Ehl-i sünnet" i'tikâdındadır.<br />

Kur'ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmiş olan emir ve yasaklara uymakta, hiç<br />

ayrılıkları yoktur.<br />

Yalnız, açıkça bildirilmiyenleri anlamakta ayrılmışlardır. Bu kadarcık ayrılıkları da, Allahü<br />

teâlânın müslümanlara rahmetidir. Sağlıkları, çalıştıkları ve yaşadıkları yerler başka başka<br />

olan insanlara hangi mezhebe uymak kolay gelirse, onun "Fıkh" kitâblarına göre ibâdet<br />

ederler.<br />

Tek bir mezheb olsaydı, herkes buna uymaya mecbûr olurdu. Bu da, çok kimseye güç<br />

gelirdi. Hattâ imkânsız olurdu. Dört mezhebin herhangi birine uyan müslümana Ehl-i sünnet<br />

denir. Bunlar birbirlerini kardeş bilirler. Târîh boyunca, döğüştükleri hiç görülmemiştir.<br />

Mezhebçilik yapmazlar. Ya'nî diğer üç mezhebi kötülemezler. Dördünün de Cennete götüren<br />

yol olduğuna inanırlar.<br />

Bir kere, Ehl-i sünnet olan bütün müslümanların kardeş olduğunu unutmamak gerekir.<br />

Aradaki mezheb farkları, onları kardeş olmaktan ayırmaz. Ehl-i sünnet olmıyan<br />

müslümanlarla olan farklar da, ancak onlarla karşı karşıya oturup, farklı meseleleri ilmî bir<br />

tarzda tartışmakla hâl edilir. Yoksa, silâh zoru ile değil!<br />

Bugün mezhebsizlik, Ehl-i sünneti bölme propagandalar vardır. Bu bozuk, sapık inanışlı<br />

mutaassıb müslümanların, memleketlerine ne gibi zararlar getirdiğini, herkes görmektedir. Bu<br />

sapık, bozuk i'tikâdlı kimseler, hakîkî islâm âlimlerinin bildirdiklerine uymayan inanışlarını<br />

ve tamamen keyfî olan hukûk anlayışlarını tatbîk etmeye kalkarak, dünyada islâm dîni<br />

hakkında kötü kanâ'atlar doğmasına sebep olmuşlardır.<br />

Bu cereyanlara, akımlara kapılmamak için, önce, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri<br />

doğru îmânın ne olduğunu öğrenmelidir. Sonra, bu öğrendiğimize uygun olarak inanalım.<br />

^Imânı bozuk olan Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşamaz.<br />

Rûh, kalb ve beden iyi olunca...<br />

O'nun rahmetinden, yardımından mahrûm kalır. Rahatı, huzûru bulamaz. Îmânımızı<br />

düzelttikten sonra, ahlâkımızı da düzeltelim! İslâmiyete sımsıkı sarılalım. Ya'nî Allahü<br />

teâlânın ve Peygamberimizin emrlerine ve yasaklarına uyalım. O'nun farz ettiği ve<br />

Peygamberimizin bildirdiği ibâdetlerimizi yaparak, kalblerimizi temizliyelim. Harâm ve<br />

mekrûh olan yasaklardan sakınarak, nefslerimizi ve sıhhatimizi ıslâh edelim. Böyle yapanların<br />

kalbi, hep iyilik yapmak ister. Kötülük yapmak hâtırına bile gelmez.<br />

Rûh ve kalb temiz ve beden kuvvetli olunca, el ele vererek kardeşçe ve son derece faydalı<br />

çalışmalar yapmak kolay olur. Din düşmanlarının ve münâfıkların ve mezhebsizlerin<br />

sözlerine, propagandalarına aldanmamalıyız.<br />

Eğer böyle hakîkî müslüman olur ve faydalı işler yaparsak, yukarıda Kur'ân-ı kerîmde<br />

Eğer<br />

beyân buyurulduğu gibi, Allahü teâlâ bizden râzı olacak, bize yardım edecektir.<br />

îmânımızı düzeltmez ve dînimize uymaz ve hayırlı iş görmez, sapık, bozuk inanışlar uğruna<br />

döğüşür veya kendi şahsî menfaatlerimiz için gayrı meşrû yollara saparsak, Allahü teâlâ bizi<br />

aşağıların aşağısı yapar. O zaman, vay hâlimize!<br />

Nankörlüğün Cezâsı 27 AĞUSTOS <strong>1996</strong><br />

"Malın senin olsun. Siz üç kişiydiniz. Üçünüz de imtihâna tâbi tutuldunuz. Sen<br />

imtihânı kazandın. Allah senden râzı oldu. Fakat iki arkadaşın imtihânı kaybetti.<br />

Ni'metin kıymetini bilmedikleri için cezâlandırılıp eski hâllerine getirildiler."<br />

Ebû Hüreyre hazretleri, Peygamber efendimizden şöyle bir kıssa nakleder:<br />

İsrâiloğullarından, üç kişi vardı. Birisi, vücûdunda çeşitli benekler bulunan, görünüşü<br />

çirkin bir kimseydi. Diğeri kör, öteki de saçları dökülmüş bir keldi.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!