23.06.2015 Views

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

- Doğru. Namaz kılana selâm verilmez. Ancak görünüşte namazda isen de kalben<br />

başka yerdesin. Sarayda dolaşıyor, yapılacak tamiratları tespit ediyordun. Filan yerdeki<br />

duvara pencere açtırmayı düşünüyordun.<br />

Yavuz Sultan Selim Han, Merkez Efendinin Cenâb-ı Hakkın sevgili kullarından olduğuna<br />

yakînen inanıp, ona iltifatlarda bulundu. Kızmak şöyle dursun, hâlini açıkça söyliyebilen<br />

âlimler bulunduğu için çok sevindi. Merkez efendiye hitâben dedi ki:<br />

- Sizin gibi gönül ehli kimseler bulunduğu müddetçe, devletimizin sınırlarını, çok<br />

daha genişletip, dünyayı islâm nûru ile aydınlatmamız çok kolay olacaktır.<br />

Kâinatta eksiklik ve fazlalık yoktur 20 AĞUSTOS <strong>1996</strong><br />

Ben dünyanın aynen bugünkü gibi olmasını, herşeyin merkezinde ya'nî şimdiki<br />

hâlinde kalmasını isterdim. Çünkü Allahü teâlâ en güzelini, en iyisini yaratır. Kâinatta<br />

herşey yerli yerindedir. Eksik ve fazlalıklar yoktur.<br />

İstanbul'da medfûn bulunan evliyânın meşhurlarından, Merkez Efendi, müslümanlara<br />

dînin emir ve yasaklarını anlatmak için çok gayret gösterirdi. Cemâ'ati az olsun çok olsun,<br />

va'zu nasîhattan geri kalmazdı.<br />

Bir gün Balıkesir'de namazdan sonra va'zetmek için kürsîye çıktı. Cemâ'at kendisini<br />

tanımadığı için birer ikişer câmiden çıkmaya başladı. Câmide müezzinden başka kimse<br />

kalmamıştı.<br />

Nihâyet müezzin de, kalkıp kürsîye gelerek:<br />

- Hoca Efendi, cemâ'atten kimse kalmadı. Ben de çıkıyorum. Câminin anahtarını kürsîye<br />

bırakıyorum. Çıkarken bir zahmet kilitlersin. Anahtarı da kapının üstüne koyuverirsin, dedi.<br />

Merkez Efendi, müezzine buyurdu ki:<br />

- Evlâdım, kimse beni dinlemeye mecbur değildir. Siz dinlemeseniz de başka<br />

dinleyenler bulunur. Allah selâmet versin, gidebilirsin.<br />

Dinliyen bulunur!<br />

Müezzin çıkarken bir de baktı ki, câmide birçok tanımadığı kimseler, huşû içinde Merkez<br />

Efendiyi dinliyorlar. Merkez Efendinin, "Siz dinlemeseniz de dinliyenler bulunur" sözünü<br />

hatırladı. Kendi kendine, "Demek ki, bu zât, sıradan biri değil, Allahın sevgili kullarından"<br />

diye düşündü.<br />

Hemen dışarı çıkıp cemâ'ate durumu anlattı. Câmi tekrar doldu. Va'zdan sonra halk,<br />

kendisinden af dilediler.<br />

Merkez Efendi, herkese, hattâ hayvanlara bile çok şefkatli idi. Çocukları çok severdi.<br />

Çocuklar kendisini gördüklerinde oyunu bırakıp arkasından koşarlardı. O da her zaman<br />

yanında şeker bulundurur, çocuklara dağıtıp onları sevindirirdi. Çocuklara:<br />

- Bana duâ ediniz. Sizin duâlarınızı Cenâb-ı Hak kabûl eder. Çünkü sizler<br />

günâhsızsınız. Şu yüzü kara, sakalı beyaz ihtiyar için duâ ediniz de kıyâmette yüzümüz,<br />

sakalımız gibi ak olsun, derdi.<br />

Çocuklar duâ ettikten sonra da:<br />

- Yâ Rabbî, şu ma'sûm çocukların duâsını kabûl et! derdi.<br />

"Merkez Efendi" ismini alması şöyle oldu:<br />

Hocası Sünbül Sinan hazretleri, birgün talebelerini imtihan etmek istedi. Bütün<br />

talebelerine şu suâli sordu:<br />

- Cenâb-ı Hak, dünyayı yeniden yaratmış olsa, nasıl olmasını arzu edersiniz?<br />

Talebelerin cevapları değişik değişik oldu.<br />

- Devamlı ilk bahar olmasını isterdim.<br />

- Ne sıcak ne soğuk olmasını isterdim.<br />

- Yer yüzünün düz olmasını isterdim, gibi cevaplar verdiler.<br />

Sıra Merkez Efendiye gelince, o şöyle cevap verdi:

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!