23.06.2015 Views

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Beni Sa'd aşiretinin çocuk emziren hanımları, ilkbahar ve sonbaharda Mekke'ye inerler;<br />

her kadın bir bebek alır, ona süt annelik eder, terbiye ve yetişmeleri ile meşgul olur;<br />

Bâdiyenin güzel suları ve kekik kokan yayla havasında serpilip gürbüzleşen çocuklar, birkaç<br />

sene geçince ailelerine geri verilir ve karşılığında bol kazanç elde ederlerdi.<br />

Bu, öteden beri sürüp gelen bir âdetti. Böylece hâli vakti yerinde olan aileler, çocuklarını<br />

Mekke'nin bunaltıcı havasından kurtararak, daha iyi bir iklimde ve mürebbiyeler nezâretinde<br />

büyütürlerdi...<br />

O günlerde kabilenin genç hanımları, süt annelik yapacakları bebeği bulmak üzere<br />

Mekke'ye doğru yola çıkma hazırlığında. Kâfileye katılan Halime ve kocası, yanlarına<br />

çocukları ile merkep ve deveyi de aldılar.<br />

Kervan, kona-göçe şehire doğru yürürken, gâibten bir ses geliyor:<br />

- Ey Beni Sâ'd kadınları, çabuk olun; çabuk olun ki Mekke'de doğan eşsiz çocuğu<br />

göresiniz.<br />

Arkadaşlarına yetişemedi<br />

Bu sözleri duyan Beni Sa'd'ın genç hanımları daha hızlandılar. Halime, merkebin üstünde,<br />

önünde Damra. Hayvan açlıktan zor yürüyor. Bitkin ve mecâlsiz. Hâris, hanımını uyarıyor:<br />

- Gayret, daha çabuk Halime! Kervanın şehre varmasına bir şey kalmadı; bizse hâlâ<br />

buradayız. Öbür kadınlar eşraftan çocukları alacaklar. Korkarım eli boş döneceğiz.<br />

Sonra müteessir olursun.<br />

Halime hâtun, ne kadar uğraştıysa arkadaşlarına yetişemedi.<br />

O, böyle yolları aşmak için didinirken, sağından solundan sesler geliyor. Yine meçhûl,<br />

yine ümit veren yeni haberler taşıyan sesler:<br />

- Müjdeler sana Halime! O nûru emzirme saâdeti senin olacak...<br />

Kervan, arayı açmış! Halime'ler çok geride. Bir dağın eteğinden geçiyorlar. Sarp dağ<br />

yarığından upuzun boylu biri, Halime'ye görünüyor. Elinde bir mızrak var. Halime ürküntülü.<br />

Adam elini merkebin üstüne koyarak konuşuyor:<br />

- Ey Halime; Hak teâlâ sana müjdeler yolladı. Ben seni şeytandan ve düşmandan<br />

korumakla vazîfeliyim...<br />

Üzüntü sonsuz sevince dönüştü 31 TEMMUZ <strong>1996</strong><br />

Halime hâtunun bütün dünyası değişti. Sanki dünyada değil, âhırette âhıret<br />

ni'metleri içinde yaşıyordu. Bunu kendisi de anlamıştı. Bunun için bütün gayretiyle<br />

O'na annelik yapmak için gayret gösteriyordu.<br />

Halime hâtun, emzirecek çocuk bulmak üzere, kocası ile beraber Mekke'ye gitmek üzere<br />

yola çıktı. Yolda akşam olduğundan, Mekke'ye üç kilometre kadar mesâfede olan bir handa<br />

geceyi geçirdiler.<br />

Yorgun yolcular, erkenden yataklarda. Halime, yine bir rü'yâ görüyor: Baş ucunda yeşil<br />

bir ağaç. dalları ile O'nu gölgeliyor. Ağacın ortasından ikinci bir ağaç uzuyor; bol meyveli bir<br />

hurma bu. Benî Sa'd kızları Halime'nin etrafında pervâne olmuş dönüyor ve bir taraftan da<br />

tatlı tebessümlerle O'na iltifatlar yağdırıyorlar.<br />

- Sen bizim melîkemizsin, sen bizim sultanımızsın.<br />

İkinci ağaçtan bir hurma tanesi yanına düşer. Hurmayı alıp yiyen Halime, ondaki lezzeti<br />

efendimizi emzirinceye kadar, damağında duymaya devam edecektir.<br />

Rü'yâyı kimseye açmaz. Belli ki bir şeyler olacak, bir şeyler yaşanacak. Meçhul sesler,<br />

yalnız O'nun gözüne görünen insanlar, tadı uyanıkken de devam eden rü'yâlar!.. Bu sebeple<br />

rü'yâsını açıklamaz; herşeyi seyrine bırakır.<br />

"Bir yeğeniniz oldu"<br />

Ertesi sabah bir pazartesi. Yine yola koyuldular. Az sonra, Mekke, kerpiç evleri ile yavaş<br />

yavaş ufuktan yükselmeye başladı.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!