23.06.2015 Views

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Ancak ilimle beraber tecrübeden de istifade etmek lâzımdır. Bir operatörün, mesleğini<br />

sadece ilmiyle icrâ etmesi mümkün değildir. Defalarca ameliyatlara iştirak etmesi, ilmini<br />

tecrübe ile birleştirmesi lâzımdır.<br />

Akılsız dostun olacağına...<br />

2- Akıl ve siyâset:<br />

Bir kimsenin, dînin emirleri ile mükellef olabilmesi için akıllı olması lâzımdır. Akılsız olan<br />

zâten emir ve yasakları yerine getirmekle mükellef değildir. Ahmak kimse hangi işte olursa<br />

olsun, işine zarar verir. Bunun için, dîni anlatacak kimselerin akıllı ve zekî olması lâzımdır.<br />

Meşhur bir ata sözümüz vardır: "Akılsız dostun olacağına, akıllı düşmanın olsun." Ahmak<br />

kimse nerede ne yapacağını bilmez.<br />

Hizmette, akıl ile birlikte ilm-i siyâseti de devreye sokmak lâzımdır. Buradaki siyâset,<br />

bugünkü politikacıların yaptığı siyâset değildir.<br />

Evliyâdan bir zât, bir gün câmide akıl ve siyâset ile ilgili va'z ederken buyurdu ki:<br />

"Diyelim ki içinizden biri evine vardığında, bir de baktı ki küçük çocuğu evin çatısında tam<br />

kenarda yürümekte, düştü-düşecek durumdadır. Böyle durumda hemen heyecanlanıp çocuğa<br />

bağırıp çağırılmaz. "Mâşâallah sen ne güzel yürüyorsun. Aşağıya in, sana bak ne getirdim"<br />

denir. Aşağıya indikten sonra, onun anlıyacağı şekilde, bir daha öyle tehlîkeli yerlerde<br />

dolaşma denir. İşte bu bir siyâsettir."<br />

Eskiden medreselerde, ilm-i siyâset dersi gösterilirdi. Talebenin biri, sıra ilm-i siyâsete<br />

gelince, "Buna lüzûm görmüyorum, ben artık gidebilirim" demiş ve medreseden ayrılmış.<br />

Yolda bir köye uğramış. İmâmın va'zını dinlemiş. Bakmış ki, bozuk i'tikâdlı biri.<br />

Namazdan sonra hemen ayağa kalkıp, cemâ'ate, "Sizin bu imâmınız bozuk i'tikâdlı birisidir.<br />

Namazlarınız boşa gidiyor, bunun arkasında namaz kılmayın" demiş.<br />

İmâm kendini köylülere çok sevdirmiş birişmiş. Bir dediğini iki etmiyorlarmış. İmâmın bir<br />

işâreti üzerine, adamı hemen dışarı atıp iyice bir dayak atmışlar.<br />

Sakalından bir tek kıl koparan...<br />

Talebe hatâsını anlayıp hemen medreseye geri dönmüş. İki sene de siyâset dersi aldıktan<br />

sonra, aynı köye tekrar gitmiş. Bu defa cemâ'ate demiş ki:<br />

- Sizin bu imâmınız az bulunur bir insandır. Kıymetini bilin, her kim bunun<br />

sakalından bir tel koparır yanında bulundurursa, başına belâ gelmez.<br />

Bunun üzerine, cemâ'at imâmın sakalını yolmak için hücum eder. İmâm kendini dışarı zor<br />

atar, canını zor kurtarır ve köyü terkedip gider. Böylece bozuk i'tikâdlı imâmdan köylüleri<br />

kurtarmış olur. İşte bunlar siyâsete birer misâldir.<br />

Bundan anlaşılıyor ki, dîni anlatacak kimsenin, karşısındakilerin dînini ve dünyasını iyi<br />

bilmesi lâzımdır. Bu talebe cemâ'atin durumunu bilseydi önceki hâdise başına gelmezdi.<br />

3- İhlâs:<br />

Yapılan bütün işlerin kabûl edilmesi ve âhırette faydası olması için bunların ihlâsla, ya'nî<br />

Allah rızâsı için yapılmış olması lâzımdır. İhlâs, dünya menfaatlerini düşünmeyip amellerini<br />

yalnız Allah rızâsı için yapmaktır. İhlâs sâhibi, ibâdet ederken başkalarına göstermeyi hiç<br />

düşünmez. Bunun için âlimlerimiz, ilim, amel ve ihlâsın beraber olmasını şart koşmuşlardır.<br />

Bunlardan biri eksik olursa maksada kavuşulamaz.<br />

Şüpheli iki hurmanın zararı 12 TEMMUZ <strong>1996</strong><br />

İmâm-ı a'zamın ortağı, "Malın, kusûrlarını söylemek hiç hatırıma gelmedi" dedi.<br />

Bunun üzerine Ebû Hanîfe hazretleri, hemen dükkândaki malı taksim edip, kendi<br />

hissesi olan tam otuz bin gümüşü fukaraya dağıtıp; "Bütün mala şüphe karıştı. Benim<br />

şüpheli mala ihtiyâcım yoktur" buyurdu.<br />

İbrâhim bin Edhem hazretleri bir gün Mekke'de bir dükkândan hurma satın alırken iki<br />

tane hurma yere düştü. Bunları kendi hurması zannederek yedi. Bir zaman sonra Kudüs'e<br />

gelip Kubbe-i Sahra'da ibâdetle meşgul oldu.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!