23.06.2015 Views

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Böylece, kimse kimsenin hakkını yemiyor, kimseyi kırmıyor, kul hakkıyla Mevlânın<br />

huzûruna çıkmak istemiyordu. Ya'nî herkes, son nefesini kurtarmak, îmânlı ve günâhsız<br />

olarak huzûr-u ilâhîye çıkabilmek için çırpınıyordu.<br />

Papazlar şaşkına döndü<br />

Papazlar, bütün bunları görüp, müşâhede ettiler. Bütün bu hâdiselerden dolayı şaşkınlığa<br />

düştüler. Kaç şehir dolaştıkları hâlde, bir mahkemeye tesâdüf edemediler. Her kasabada kâdı<br />

var, fakat da'vâ yoktu. Hırsızlık yok, kâtillik yok, nâmussuzluk yok, eşkıyâlık ve<br />

dolandırıcılık yok, kötülük yoktu. Birkaç ay dolaştıktan sonra, şehrin birinde bir mahkemenin<br />

olacağını haber alıp, oraya koşuştular.<br />

"En sonunda Osmanlının aksak yönünü yakalıyacağız" dediler. Zihinlerinde da'vâcıya<br />

ve da'vâlıya bir sürü suçlar yüklediler. Mahkeme kuruldu. Papazlar da, dinleyici olarak içeri<br />

girdiler. Da'vâlı ve da'vâcı geldi. Kâdı yerine geçip mes'eleyi dinledi. Adamlardan biri anlattı:<br />

"Efendim, bendeniz bu din kardeşimin tarlasını arzu ettiği fiyat üzerinden satın aldım.<br />

Birkaç sene ekip kaldırdım. Fakat bu sene çift sürerken, sabanımın demirine birşey takıldı.<br />

Kazıp çıkardım. İçi altın dolu bir küptü. Küpü götürüp, daha önce tarlayı satın aldığım bu<br />

kardeşime vermek istedim.O kabûl etmedi.<br />

(Devamı yarın)<br />

Cemiyetler adâletle ayakta kalabilirler 1 HAZİRAN <strong>1996</strong><br />

Ben tarlamı, altı ve üstüyle birlikte sattım. Onun ekip kaldırdığında bir hakkım<br />

olmadığı gibi, toprağın altında da bir hakkım olamaz. Senelerdir ben o tarlayı sürerim,<br />

benim nasîbim olsaydı ben bulurdum.<br />

Üç papaz, altın küpünün kimin olacağına dâir mahkemeyi ibretle seyrediyorlardı. Tarlanın<br />

yeni sâhibi, tarladan çıkarttığı altın küpünü eski sahibine vermek istiyor; eski sâhibi ise,<br />

- Ben tarlayı, altı ve üstüyle sattım, diyor küpü kabûl etmiyordu. Tarlanın yeni sâhibi ise,<br />

- Hâlbuki o, toprağın altında küpün varlığından haberdar olsaydı, bana orayı<br />

satmazdı, diyordu.<br />

Kâdı efendi tarlanın eski sâhibine söz verdi. O da;<br />

- Efendim, durum kardeşimin anlattığı gibi vâki oldu. Ancak, bendeniz ona, o tarlayı,<br />

altı ve üstüyle birlikte sattım. Onun ekip kaldırdığında bir hakkım olmadığı gibi,<br />

toprağın altında da bir hakkım olamaz. Senelerdir ben o tarlayı sürerim, benim nasîbim<br />

olsaydı ben bulurdum, dedi.<br />

Kâdı çâreyi buldu<br />

Papazların hayretle dinledikleri bu sözler, kâdı için hiç de acâyib gelmiyordu. Çünkü,<br />

İslâmiyeti hakkıyla yaşıyan bir İslâm toplumunda böyle işler, olmayacak şeyler değildi. Kâdı<br />

efendi, bu iki mübârek müslüman arasında hüküm vermekte güçlük çekmedi.<br />

Sorup soruşturdu. Birinin temiz ve sâliha bir kızı, diğerinin de sâlih bir oğlu vardı. Küpte<br />

bulunan altını onlara düğün masrafı ve çeyiz olarak kabûl edip, nikâhlarını kıydı. Tarlayı<br />

satan ve satın alan bu işten memnun olup, kâdı efendiye duâlar ederek evlerinin yolunu<br />

tuttular. Papazlar da şaşkınlıktan ne yapacaklarını bilemez bir hâlde oradan ayrıldılar.<br />

Papazlar, seyahatlerine devâm ettiler. İşinde gücünde çalışıp, kimseye yük olmamak, değil<br />

nâmerde, dosta dahî muhtâç olmamak, Allahü teâlâdan başkasına el açmamak için uğraşan<br />

müslümanların oturduğu, temiz ve güzel şehirleri gezip dolaştılar. Yine birgün, bir<br />

mahkemeye şâhid oldular. Kâdı efendi, da'vâcıya söz verdi. O da mes'eleyi şöyle anlattı:<br />

"Bir hafta önce bu kardeşimden bir at satın aldım. Evime götürüp bakımını yaptım. Ancak<br />

birkaç gün sonra at rahatsızlandı. Atın daha önceden hasta olması mümkün olabileceği gibi,<br />

ben aldıktan sonra da hastalanması mümkün idi. Atı satın aldığım arkadaşa birşey diyemedim.<br />

Gelip durumu size arzedeyim ki, aramızı bulasınız diye düşündüm. Ancak o gün sizi<br />

bulamadım. Siz şehir dışına gitmiştiniz. Siz geri gelmeden de at öldü. Hükmünüzü talep<br />

ederim.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!