23.06.2015 Views

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Fâtih Sultan Mehmed Hân, ba'zan tebdîl-i kıyâfetle şehirde dolaşır, halkının durumunu<br />

bizzat kendisi teftiş ederdi. Gündüzleri medreselerde dersleri dinler, geceleri de medreselerde<br />

kimin daha çok çalıştığını kontrol ederek, lâyık olanları mükâfatlandırırdı.<br />

Bu talebe hiç uyumaz mı?<br />

Birgün gece geç vakitte sarayının penceresinden medrese tarafına göz gezdirdi. Molla<br />

Hüsrev'in talebelerinin kaldığı bölümde bir odanın ışığı yanıyordu. Ertesi gün, daha ertesi gün<br />

baktı. Işık hergün sabahlara kadar yanıyordu. Sabahlara kadar ders çalışan bu talebeyi merak<br />

edip, Molla Hüsrev'den sordu. Muhyiddîn Manisavî-zâde olduğunu öğrendi.<br />

- Bu talebe hiç uyumaz mı ki, sabahlara kadar ışığı yanar? diye sordu. Molla Hüsrev<br />

de,<br />

- Efendim o, az uyur, çok çalışır, dedi.<br />

Emir verip, Manisavî-zâde'ye daha çok ihtimam gösterilmesini istedi. Vezîr Mahmûd<br />

Paşa'nın inşâ ettirdiği medrese tamamlanınca, pâdişâhın emriyle Manisavî-zâde oraya<br />

müderris tayin edildi. Daha sonra Sultan, Manisavî-zâde'ye kazaskerlik verdi.<br />

Zulüm payidar olmaz! 31 MAYIS <strong>1996</strong><br />

Biz, Bizans'ın en ileri gelen papazları idik. İmparatorun zulüm ve işkencelerinden,<br />

yaptığı rezâlet ve sefâhetten dolayı kendisini îkâz edip, sonunun yakın olduğunu<br />

söyledik. O da, bizim doğru sözümüze aldırmayıp, zulmüne devâm etti, bizi zindanlara<br />

attırdı.<br />

Fâtih Sultan Mehmed Hân devrinde, memleketin her tarafında, her karış toprağında,<br />

adâlet hâkim durumda idi. Kânun önünde bütün insanlar eşitti. Zengin ile fakîr, sultan ile<br />

köylü aynı hakka sâhipti. Gayrı müslimlerin haklarına daha çok riâyet edilirdi. Onları kimse<br />

incitmezdi. Osmanlının bu adâletini gören hıristiyanlar, onlara âdetâ âşık oldular. Bizans'ta<br />

kardinal şapkası görmektense, Osmanlı sarığı görmeyi tercih ettiler.<br />

Bizi zindanlara attırdı<br />

İstanbul'un fethinden sonra, Osmanlı askerleri, Bizans hapishânelerini kontrol ettiler. En<br />

ücrâ bir mahzende üç papaz buldular. Alıp Fâtih Sultan Mehmed Hân'a götürdüler. Fâtih<br />

Sultan Mehmed Hân, onlara hapsedilmelerinin sebebini sordu. Papazlar;<br />

- Biz, Bizans'ın en ileri gelen papazları idik. İmparatorun zulüm ve işkencelerinden,<br />

yaptığı rezâlet ve sefâhetten dolayı kendisini îkâz edip, sonunun yakın olduğunu<br />

söyledik. O da, bizim doğru sözümüze aldırmayıp, zulmüne devâm etti, bizi zindanlara<br />

attırdı, dediler.<br />

Çağ açıp çağ kapayan, Fâtih Sultan Mehmed Hân da düşündü. Papazları ölçüp biçti.<br />

Ellerine serbest dolaşma kağıdı verip, memleketini tarafsız olarak gezip görmelerini, Osmanlı<br />

Devleti hakkında bilgi vermelerini istedi. Papazlar, ellerindeki berâtle heryere girip çıktılar.<br />

Merak ettikleri her şeyi gördüler.<br />

Bir çarşıya girip, sabahın erken vaktinde birşeyler almak istediler. Siftah yapan bir<br />

dükkândan, komşuları siftah yapmadan ikinci birşey alamadılar.<br />

En ıssız yerlerde, en kalabalık sokaklarda dolaştılar. Her tabakadan kimsenin yanına gidip<br />

sohbet ettiler, ama hiç kimseden bir kötülük görmediler. Bir çarşıya girdiler. Ezân okunmaya<br />

başladı. Kimse dükkânını kapatmaya bile lüzûm görmeden, çarşıda kim varsa herkes câmiye<br />

gitti. Hepsi, mal ve para düşüncesinden uzak olarak, huşû içinde namazlarını kıldılar.<br />

Hiç kimse, bir başkasının malına, canına, ırzına, nâmusuna zarar vermeyi aklından bile<br />

geçirmiyordu. İstisnâsız herkes, Allah rızâsı için düşünüyor, Allah rızâsı için konuşuyor,<br />

Allah rızâsı için yaşıyor, devletinin bekâsı, sultanın ömrü, ordunun muzafferiyeti için duâ<br />

ediyordu.<br />

Sanki hepsi, aldıkları nefesten başka nefes almıyacakmış gibi, söyledikleri sözden<br />

başka söz söylemiyecekmiş gibi söz söylüyor, son sözünün de hayırlı olmasını<br />

arzuluyordu. Herkesin, birbirini son defa görüyormuş gibi bir hâli vardı.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!