23.06.2015 Views

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1996 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Fıkıh ilmi çok kıymetli bir ilimdir. Fıkıh bilgisi okumak, geceleri nâfile namaz kılmaktan<br />

daha sevâbdır.<br />

Şu hadîs-i şerîfler, fıkıh ilminin şerefini göstermeğe kâfîdir:<br />

(Allahü teâlâ bir kuluna iyilik etmek isterse, onu dinde fakîh yapar.)<br />

(Herşeyin dayandığı bir direk vardır. Dînin temel direği, fıkıh bilgisidir.)<br />

(İbâdetlerin efdali, en kıymetlisi, fıkıh öğrenmek ve öğretmektir.)<br />

Fıkıh ilmi Peygamber efendimizden beri vardı. Ancak, İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe hazretleri<br />

fıkıh bilgilerini toplayarak, kısımlara, kollara ayırdı ve usûller, metotlar koydu. Ayrıca<br />

Resûlullahın ve Eshâb-ı kirâmın bildirdiği i'tikâd, îmân bilgilerini de topladı ve yüzlerce<br />

talebesine bildirdi.<br />

İmâm-ı a'zam hazretleri, usûller, metotlar koyarken, hüküm bildirirken dört kaynağı esas<br />

alıyordu. Yâ'nî, Kur'ân-ı kerîmde açıkça bildirilmiş ise, ona göre hüküm veriyordu. Açıkça<br />

bildirilmemiş ise, hadîs-i şerîflerde o husûs açıkça bildirilmiş midir buna bakıyordu. Burada<br />

da yoksa, bu konuda icma' ya'nî Eshâb-ı kirâmın söz birliği var mı buna bakıyordu. Burada da<br />

yoksa, kıyâs yapıyordu. İctihâd ediyordu.<br />

Ya'nî bilinmiyen mes'eleyi bilinen mes'eleye benzeterek hüküm veriyordu. Meselâ,<br />

önceleri içki olarak sadece şarap vardı. Daha sonra başka içkiler de yapıldı. Sonraki içkiler,<br />

şarap ile mukayese edilerek, bunların da harâm olduğuna dâir ictihâd edildi.<br />

Peygamber efendimiz zamanında da ictihâd yapılıyordu. Eshâb-ı kirâmdan birinin ayrı<br />

ictihâdı olurdu. Fakat bu ahkâm, Peygamberimiz zamanında hatâlı ve şüpheli olamazdı.<br />

Çünkü, yanlış olan ictihâdlar, Allahü teâlâ tarafından, Cebrâil aleyhisselâm vasıtasıyla hemen<br />

düzeltilir, hak ile bâtıl birbirinden hemen ayırılırdı.<br />

Peygamberimizin âhırete teşrîfinden sonra meydana çıkarılan ahkâm ise böyle olmayıp,<br />

doğru ile yanlış ictihâdlar karışık kaldı. Allahü teâlâ ictihâd yapma yetkisi olan kimselerin<br />

ictihâdlarının hepsini doğru kabûl etti. Hadîs-i şerîfte böyle ictihâdların rahmet olduğu<br />

bildirildi. Aradaki fark doğruyu isâbet ettirene on sevap, diğerlerine bir sevap verilmesiydi.<br />

Neticede ikisine de uyan sevap kazanıyordu. Eğer farklı ictihâdlar olmasaydı, müslümanlar<br />

büyük sıkıntıya düşerlerdi. Bunun için mezhepler büyük rahmet oldu.<br />

Bütün bunlardan şu netice çıkıyor ki, dinimizi doğru olarak ancak fıkıh, ilmihâl<br />

kitaplarından öğrenebiliriz.<br />

Bir mezhebe uymak ne demek? 12 OCAK <strong>1996</strong><br />

Bir kimsenin bir mezhebe uyması demek, o kişinin şöyle düşünmesi demektir: "Benim,<br />

dinimin emir ve yasaklarını dinin dört kaynağından çıkartmam mümkün değildir. (Meselâ,<br />

Hanefî mezhebinde olan bir kimse) Ben İmâm-ı a'zam hazretlerinin ilminin üstünlüğüne<br />

inanıyorum. O'nun bildirdiği bütün hükümlerin, Kur'ân-ı kerîme ve hadîs-i şerîflere uygun<br />

olduğuna itimat ediyorum. Bunun için de İmâm-ı a'zam hazretlerini kendime rehber<br />

ediniyorum, dinde ne bildirdiyse doğru kabûl ediyorum."<br />

Zaten ibâdetlerini, i'tikâdını belli bir mezhebe göre yapmıyanın îmânını muhafaza etmesi<br />

çok zordur. Uçurumun hemen kenarındaki insan gibidir. En ufak bir rüzgârla kendini<br />

uçurumun dibinde bulur. Çünkü, kişinin kendi başına dinin bütün emir ve yasaklarını Kur'ân-ı<br />

kerîmden çıkartması mümkün değildir.<br />

Bunun için âkıl ve bâlig olan müslüman evlâdının, önce "Kelime-i şehâdet" söylemesi ve<br />

bunun ma'nâsını öğrenip, inanması lâzımdır. Sonra da Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında<br />

yazılı olan i'tikâd, ya'nî îmân edilmesi lâzım olan bilgileri öğrenip, bunlara inanması lâzımdır.<br />

Sonra da, Ehl-i sünnetin dört mezhebinden birinin kitaplarında yazılı olan fıkıh bilgilerini,<br />

ya'nî islâmın beş şartını ve helâl, harâm olan şeyleri öğrenmesi, bunlara inanması ve uygun<br />

yaşaması lâzımdır.<br />

Bunları öğrenmek ve uymak lâzım olduğuna inanmıyan, önem vermiyen "mürted" olur.<br />

Ya'nî Kelime-i şehâdet getirerek müslüman olduktan sonra, tekrar kâfir olur.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!