Ocak 2012 - Sayı: 162 (8603 KB) - Ä°zmir - TMMOB Ä°nÅaat ...
Ocak 2012 - Sayı: 162 (8603 KB) - Ä°zmir - TMMOB Ä°nÅaat ...
Ocak 2012 - Sayı: 162 (8603 KB) - Ä°zmir - TMMOB Ä°nÅaat ...
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
<strong>TMMOB</strong><br />
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI<br />
İZMİR ŞUBESİ<br />
haber bülteni<br />
Yıl: 27 - Sayı: <strong>162</strong> - <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong><br />
İki ayda bir yayınlanmaktadır.<br />
Sahibi:<br />
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi adına<br />
İnş. Müh. Ayhan EMEKLİ<br />
Sorumlu Yazı İşleri Yönetmeni:<br />
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi adına<br />
İnş. Müh. Ali Fuat GÜNAK<br />
Yayın Kurulu<br />
Tahsin VERGİN (1949-2010)<br />
Ayhan EMEKLİ Jale ALEL<br />
A. Fuat GÜNAK Ahmet BAHAR<br />
Hülya ALTUN Ahmet ERMİN<br />
Necati ATICI Gülşen IŞIK<br />
Şefika SEYHAN HAS Arslan KESKİN<br />
Erhan ARSLAN Aydın NOGAY<br />
Ilgaz CANDEMİR S. Ruken SARIOĞLAN<br />
Vedat YORULMAZEL<br />
Yayın Koşuları:<br />
Gönderilen yazıların yayınlanıp yayınlanmamasına<br />
Yayın Kurulu karar verir. Yazılardaki görüşler<br />
yazarlarına aittir. Gönderilen yazılar geri verilmez.<br />
Yazılar yaygın kullanılan kelime işlem programlarından<br />
birinde yazılmış olarak CD ile veya imoizmir@imoizmir.org.tr<br />
adresine e-posta ekinde<br />
gönderilmelidir.<br />
İyi bir baskı kalitesi için yazılarda kullanılan fotoğraf,<br />
şema, tablo gibi görsel malzemeler tek sütun<br />
için en az 8 cm eninde, çift sütun için 16,5 cm<br />
eninde ve en az 300 dpi çözünürlükte olmalıdır.<br />
Bültenimizin bir sayfasında görsel malzeme bulunmayan<br />
yazılar yaklaşık 580 kelime (4.500 boşluklu<br />
karakter) içermektedir. Yazıların sayfa düzeni<br />
yeniden yapıldığı için yazar tarafından bültene<br />
uygun bir sayfa düzeni yapılmasına gerek yoktur.<br />
Yönetim Yeri:<br />
Anadolu Cad. Tepekule İş Merkezi,<br />
No: 40, Kat: 1 Bayraklı/İZMİR<br />
Telefon : 232 462 56 55 - Faks: 232 462 11 67<br />
web: www.imoizmir.org.tr<br />
e-posta: imoizmir@imoizmir.org.tr<br />
Dizgi ve Sayfa Düzenleme:<br />
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi<br />
Bu sayı 6000 adet basılmıştır.<br />
Şube üyelerine ücretsiz dağıtılır.<br />
Yayın Türü: Mesleki, Yerel, Süreli Yayın<br />
Baskı: Altındağ Grafik Matbaacılık<br />
2839 Sokak No: 28<br />
1. Sanayi Sitesi / İZMİR<br />
Tel: 0 232 457 58 33 - Fax: 0 232 457 89 99<br />
Basım Tarihi: 24 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong><br />
BAŞYAZI<br />
Başyazı 2<br />
YAYIN KURULUNDAN<br />
Merhaba 3<br />
ŞUBEDEN<br />
Aralık 2011 Etkinliklerimiz 5<br />
Duyurular 9<br />
İMO’dan 11<br />
<strong>TMMOB</strong>’den 13<br />
İNCELEMELER<br />
Su Yapılarına İlişkin Bir Restorasyon Örneği Olarak Yatağan<br />
Belediyesi Ata Sarnıcı 26<br />
Yapılar Canlılara Benzer 21<br />
Van Depreminde Gözlenen Duvar Hasarları ve<br />
Tuğla Sandviç Duvarlar 21<br />
İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ<br />
3. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sempozyumu Sonuç Bildirgesi 26<br />
VERGİ<br />
Yap Sat İşlerinde Maliyet ve KDV İşlemleri 28<br />
HUKUK<br />
Yapı Denetim Kuruluşlarının Hukuki Sorumlulukları (2) 30<br />
ÜYELERİMİZDEN<br />
<strong>TMMOB</strong> 2. Kadın Kurultayı 33<br />
genç-İMO<br />
Aralık <strong>2012</strong> genç-İMO İzmir Etkinlikleri 36<br />
Şehircilik Ayıbı 38<br />
Hopa’dan Ankara’ya 39<br />
KÜLTÜR ve SANAT<br />
Kitaplar Arasında 41<br />
Tarihte Bugün 42<br />
Mizah 43<br />
OYUN<br />
Bulmaca 44
Başyazı<br />
Ayhan EMEKLİ<br />
İMO İzmir Şube Başkanı<br />
Değerli Meslektaşlarım;<br />
17 Ağustos 1999 Körfez Depreminden sonra zorunlu deprem<br />
sigortası (DASK) uygulaması başlatıldı. Onbir yıldan<br />
beri uygulanıyor. Bu süre içinde memleketimizin ne kadarında<br />
kaç bina sigortalandı, bilen var mı? Devlet kendi<br />
başlattığı uygulamanın arkasında durmadı. Uygulamanın<br />
yaygınlaşması için hiçbir çaba harcamadı. Van depreminden<br />
sonra DASK bir anda yeniden gündeme geldi.<br />
Körfez Depreminden önce ülkemizde sigorta yaptırarak<br />
deprem teminatı alan konut sayısı üçyüz bindi. Ülkemizde<br />
yaklaşık 13.600.000 konut mevcut. 1999’dan önce<br />
ülkemizdeki sigortalı konut % 0,22 idi. Bu durum bizim<br />
sigorta bilincimizin neredeyse sıfır olduğunun göstergesidir.<br />
Bugün 3.6000.000 konut deprem sigortası teminatı<br />
altındadır. Yani konutlarımızın yüzde 27’si sigortalanmış<br />
durumdadır. Esasında bu artış küçümsenmeyecek bir<br />
atılımdır. Hatta başarıdır. Ancak bu başarının gerçekten<br />
bilinçli olarak elde edilip edilemediğine bakmak gerekir.<br />
Tapu dairelerinde alım satım işlerinde DASK mecburiyeti<br />
aranmasaydı sigortalı konut sayısı % 27 oranına ulaşabilir<br />
miydi? Bugüne kadar meydana gelen depremlerde siyasiler<br />
“devlet yanınızda, yaralarınız en kısa zamanda sarılacaktır”<br />
söylemini devam ettirdiler. Üstelik DASK uygulaması<br />
başladıktan sonra sigortayı teşvik etmek amacıyla<br />
yasa değiştirilerek sigortasız konutlar devlet yardımından<br />
yararlanamaz haline getirildi, ama kısa zaman içinde bu<br />
madde yürürlükten kaldırıldı. Devlet Afet Yasasının arkasında<br />
durmadı demem bu sebepledir.<br />
Başbakan “iktidarı kaybetme pahasına da olsa yıkacağız”<br />
diyerek kentsel dönüşümün hızlandırılması gerektiğini<br />
vurguladı. Bu konuda çalışmaların başladığı da biliniyor.<br />
Ancak konu meslek odaları ile henüz paylaşılmadı. Toplu<br />
kentsel dönüşümün hem hukuksal hem de teknik açıdan<br />
aşılması gereken önemli zorlukları var. Kentsel dönüşüm<br />
ile Van Depremi sonrası yeniden yapılandırılması istenen<br />
Yapı Denetim sistemine ilişkin konularda inşaat mühendisleri<br />
olarak bizlerin görüş ve katkıları bugüne kadar<br />
alınmamıştır. Söz konusu mevzuat düzenleme çalışmalarını<br />
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı müteahhit kuruluşlarıyla<br />
yürütmüş, İMO’nun birikimleri ve kongre, sempozyum vb.<br />
etkinliklerin sonuçları görmezden gelinmiştir. İMO olarak<br />
yasa taslağı çalışmalarında etkin olarak katkıda bulunmamız<br />
bizlerin kamusal ve mesleki sorumluluğumuzdur.<br />
01.01.<strong>2012</strong> tarihi itibari ile Balbay’ın tutuklanması 1.000<br />
günü, tek kişilik hücreye konması 300 günü geçmiş olacak.<br />
“Geciken adalet, adalet değildir” ilkesi adaletin temel ilkesi<br />
değil midir? Bir insanın hakkında mahkumiyet kararı olmadan<br />
bu kadar uzun süre özgürlüğünden mahrum kalması<br />
hangi demokratik hukuk devletinde vardır. Tutukluluk<br />
süresinin bu kadar uzaması tutukluluğun artık bir cezaya<br />
dönüşmüş olması değil midir? Davada halen ilk tur savunmalar<br />
yapılmamaktadır. Silivri’deki bir duruşma salonunda<br />
Ergenekon 1, Ergenekon 2, Balyoz ve İnternet Andıcı davası<br />
dönüşümlü olarak yürütülüyor. Bugünkü uygulamaya<br />
göre haftada dört gün duruşma yapılıyor. Davada 108 sanık<br />
var. Bugüne kadar sanıkların yaklaşık yarısı savunmasını<br />
yine yaklaşık 150 celsede yaptı. İkinci Ergenekon davasının<br />
ilk duruşması Temmuz 2009’da yapıldı. Davanın başlamasından<br />
bugüne iki buçuk sene geçmiş. Yani bir ayda dört<br />
celse yapılabiliyor. Eğer yeni bir duruşma salonu devreye<br />
girmezse ve dava aynı hızla devam ederse, ilk savunmaların<br />
tamamlanması için 2,5 yıl daha geçecek. Daha sonra<br />
delillerin değerlendirilmesi aşamasına geçilecek, belki ek<br />
deliller devreye girecek, bilirkişi incelemeleri olabilecek,<br />
bilirkişi raporlarına itiraz olabilecek ve tanık ifadelerine<br />
başvurulabilecektir. Davayı izleyen avukatların tahminine<br />
göre bu sürecin en iyimser tahmin ile 2-3 yıl, en kötümser<br />
tahmin ile 5-6 yıl süreceği söyleniyor. Sonra üçüncü aşamada<br />
savcılık makamı esas hakkında mütalaa yazacak. Dördüncü<br />
aşamada sanıkların son savunma turları başlayacak.<br />
Bu süreç ilk savunma süreci kadar olursa yaklaşık beş yıl<br />
sürebilir. Bu tablo 2020’li yıllarda bile davanın devam edeceğini<br />
gösteriyor. Türkiye demokratik hukuk devletidir. Bu<br />
davanın seyrinin böyle devam edemeyeceği mutlaka görülecektir.<br />
Yeni duruşma salonlarının devreye girmesiyle<br />
duruşma sürecinin kısalacağına inanıyorum.<br />
Hükümet Türkiye Bilimler Akademisini (TÜBA) kendi yöneteceği<br />
ve kendi emrine sokacağı şekilde kanun hakkında<br />
kararname yayınlaması sonucu bu kurul üyeliğinden<br />
önemli sayıda bilim adamı istifa etti. TÜBA’dan istifa eden<br />
bu bilim adamları bir araya gelerek bir “Bilimler Akademisi<br />
Derneği” kurmaya karar vermişler. Devletin maddi imkanları<br />
ile desteklenen 1993 yılında kurulan TÜBA zamanla<br />
iktidar politikasının etkisi altında kalmıştır. Bu kadar kısa<br />
zamanda yüzyıllara dayanan Fransız Bilim Akademisi gibi<br />
gelenekleri oluşmamıştır. Şimdi sivil bir bilim akademisi<br />
kurulma çalışmaları başlamış. Geçmişteki hatalar tekrarlanmazsa,<br />
üye seçiminde bilimsel ölçütler iyi kullanılırsa,<br />
şimdilik korsan gibi görünen ama birkaç kuşak sonra kurucularının<br />
saygıyla anılacağı bir bilim akademimiz olabilir.<br />
Devletin TÜBA’sı karşısında alternatif olarak böyle sivil,<br />
saygın bir bilim akademimizin olması mümkün ama<br />
mevcut hukuksal düzenimizin yerine başka alternatifimiz<br />
bulunmamaktadır. Demokratik hukuk düzenimizi yıpratmadan<br />
iyi bir şekilde korumak zorundayız. Çünkü hukuk<br />
hepimize bir gün lazım olacaktır.<br />
İnsanlık düşmanı ABD Emperyalistlerinin insansız hava<br />
araçları ve termal kameralarla tespit ettiği kaçak mazot ve<br />
sigarayı katırlarla Türkiye sınırına getiren 35 köylüyü jetlerle<br />
bombalayıp yakarak öldürdüler. Yıllardır yaşadıkları,<br />
geçimlerini sağlamak için başka çarelerinin olmadığı bir<br />
düzende, çoğunluğu gençlerin oluşturduğu ve üniversite<br />
harçlarını, giderlerini karşılamak amacıyla yapmak zorunda<br />
kaldıkları ve devlet görevlerinin de bildiği sınır kaçakçılığında<br />
Uludere’de doğup büyüdükleri yaşam alanlarında<br />
katledildiler.<br />
Bu katliamın sorumluları hangi makam ve kıdemde olurlarsa<br />
olsunlar yargı önünde en ağır biçimde hesabını vermelidir.<br />
Bu işte sorumluluğu olan iktidar yetkilileri de an<br />
geçirmeksizin istifa etmelidir.<br />
2<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>
Yayın Kurulundan<br />
Merhaba,<br />
Yeni bir yılın ilk sayısında; açlıktan insanların ölmediği,<br />
savaşların olmadığı, her türlü şiddet ve baskıdan<br />
arınmış, eşit hakça bir paylaşım düzeninin hakim olduğu,<br />
insan odaklı yönetimlerin iş başında bulunduğu<br />
bir dünya dileklerimizle merhaba diyoruz.<br />
Geçen yıl ve bir dönem boyunca İzmir Şube olarak;<br />
mühendislerin bilim adamı, aydın kimliği nedeniyle<br />
yaşamında, yaptığı işlerde bilime olduğu kadar toplumsal<br />
sorumluluklarına da yer vermelidir bilinci içerisinde,<br />
kökleşmiş meslek odası ilkelerimizin ışığında<br />
çalışma, etkinlik, faaliyet gibi iş ve işlemler yaparak<br />
Bülten sayfalarından sizlere duyurmuştuk. O nedenle<br />
Bültenin bu sayısında;<br />
<strong>TMMOB</strong>, İMO olarak yüzlerce kurultay, kongre, sempozyum,<br />
panel söyleşi, çalıştaylarla mesleklerimizin<br />
sektörlerin, çalışanların, halkın, ülkenin sorunlarının<br />
çözümlerine yönelik bilimsel çözüm arayışlarından,<br />
araştırma ve katkılardan söz etmeyeceğiz,<br />
Mesleğimizi ve bizleri doğrudan ilgilendiren ekonomik,<br />
toplumsal, siyasal, kültürel, uluslararası ilişkiler<br />
tüm sorunlara yönelik elimizi taşın altına koymak adına<br />
müdahil olduğumuz yanlış, eksik yasa yönetmelik<br />
ve uygulamalarının düzeltilmesi için yapılan çalışmalardan<br />
da bahsetmeyeceğiz.<br />
“Haklarımız, geleceğimiz, halkımız, ülkemiz için söyleyecek<br />
sözümüz var” çağrısıyla meydanlarda olduğumuz<br />
gibi; halkın, tüm emekçi ve çalışanların hak<br />
talepleri içinde meydanlarda olduğumuzdan da bahsetmeyeceğiz.<br />
Çağdaş ve çoğulcu demokratik yaşamın gelişmesinin<br />
yolu meslek örgütlerinin oluşumlara katılmasından<br />
geçmesine rağmen, bu hususlar göz ardı edilerek<br />
meslek odaları da dahil kamu yararına yapılacak işlerde<br />
toplumun tüm kesimlerinin yönetime katılmasının<br />
yolları kapatılarak KHK ile ülke halk ve bizler için<br />
uygulamalar yapıla geldiğinden bahsetmeyeceğiz.<br />
Ülkeyi istediği biçimde yöneten siyasi iktidarın son<br />
dönemlerde 6 ayda çıkarttığı 35 adet K.H.Kararname<br />
ile bakanlıklar kurup kapatırken yada alakasız yasaların<br />
arkasına eklenen maddelerle çıkartılan yasaların<br />
gizli yada açık amaçlarının içinde kamu yönetiminde<br />
emperyalizmin istediği biçimde istediği dizaynları<br />
yapmak olduğu kadar yeni dünya düzenine eklemlenme<br />
doğrultusunda mesleğimizi, meslek odamızı<br />
hedef aldığından ve buna karşı yaptığımız iş ve eylemlerden<br />
de bahsetmeyeceğiz.<br />
Ülke bütününde yaşayan insanları, mesleğimizi ve<br />
bizleri çok yönlü olarak doğrudan etkileyen, doğal<br />
olay olması gerekirken afete dönüşen, deprem sel,<br />
çığ gibi tabiat olayları karşısında ülkenin ve insanların<br />
düşürüldüğü durumun aslında bir yönetememe sorunu<br />
olduğundan da bahsetmeyeceğiz.<br />
Daha önceki sayılarımızda bahsettiğimiz için; dünyada<br />
uygulana gelen ekonomik siyasi politikaların<br />
sonucunda bizim gibi ülkelerde meslek alanları, mühendislik<br />
alanları ve mühendisliğin; uluslararası sermayenin<br />
değişen aç gözlü talepleri üzerinden yapılandırılmaya<br />
çalışıldığından bahsetmeyeceğiz. Yine<br />
bu talepler doğrultusunda ve kapsamında <strong>TMMOB</strong><br />
ve benzeri meslek odalarının da yeniden düzenlenmesi<br />
için altyapı oluşturulmaya çalışıldığından da<br />
bahsetmeyeceğiz.<br />
Siyasi iktidarın bir taraftan devleti küçültmekten dem<br />
vururken öte yandan denetlemeye kapatılan TOKİ<br />
uygulamaları ile müteahhitlik yaptığından, 2010 yılında<br />
yapılan referandumla kabul ettirilen anayasa<br />
ile ileri demokrasiye geçildiği belirtilirken, torba yasa<br />
olarak bilinen yasal düzenleme ile kamu çalışanlarının<br />
haklarının ortadan kaldırıldığından, böylece<br />
anayasanın sosyal devlet ilkesinin yok sayıldığından,<br />
“kamu hizmeti” anlayışının yok edildiğinden hiç bahsetmeyeceğiz.<br />
Tüm yeraltı ve yerüstü doğal zenginliklerimizin metalaştırılmasından,<br />
yaşam kaynağı her türlü su kaynakları<br />
üzerinden yaşam alanlarına ve yaşam tarzlarına<br />
yapılan müdahalelerden, kentlerin rant alanlarına dönüştürülmesinden,<br />
bütün bu işlemelerin keyfi, plansız<br />
uygulamalar olduğundan ve dolayısıyla bu yollarla<br />
geleceğimizin elimizden alınarak satıldığından da<br />
bahsetmeyeceğiz. Ayrıca, enerji ve nükleer enerjide,<br />
sağlıkta, eğitimde, sosyal güvenlikte ortaya konulanlara<br />
hiç değinmeyeceğiz. Çünkü kendini istediği<br />
her yerde, istediği her zamanda istediği her şeyi<br />
yapma kudretinde gören aynı siyasi iktidar; yukarda<br />
bir nebze değindiğimiz konuların böyle olduğunun<br />
söylenmesine bile tahammül gösterememektedir.<br />
Kimi zaman Avrupa Birliği kriterlerine uyum, kimi zaman<br />
insan hakları adına, kimi zaman demokrasi ve<br />
demokratikleşme adı altında yapmaya çalıştığı uluslararası<br />
sermeyenin daha rahat dolaşımı, emperyalist<br />
güçler için ülkemizde dikensiz gül bahçesi hazırlama-<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 3
Yayın Kurulundan<br />
ya yönelik bir tür tasfiye girişiminden başka bir şey<br />
olmadığı hususlarına da değinmeyeceğiz.<br />
Bir yandan ülke siyasi ve ekonomik yaşamda böyle<br />
karmaşık süreçleri yaşarken, kendi örgütsel çalışmalarımız<br />
da devam etmektedir. <strong>TMMOB</strong>’nin işlevsizleştirilmesi<br />
ve yetkilerine karşı yapılan saldırılar meslek<br />
alanlarımızı yakından ilgilendiren “Yabancı Mühendislerin<br />
Çalışma Yasası” başta olmak üzere diğer mesleki<br />
düzenlemeler adı altında somutlandırıldığını halen<br />
unutmuş değiliz.<br />
Tüm bu olayları yaşayarak geçirdiğimiz bir dönem<br />
sonunda <strong>TMMOB</strong> ve İMO da seçim dönemine gelinmiştir.<br />
O nedenle gelin hep beraber nelerin nasıl yapılabilirine<br />
bakalım.<br />
Her türlü engellere rağmen ödün vermeden, doğruları<br />
savunmaktan geri durmayan, birikimlerini toplumun<br />
yararına kullanma ilkesini yaşama geçirme<br />
hedefinden sapmayan “demokrasi ve toplum için bir<br />
ses, mesleğimiz ve meslektaşımız için bir nefes” olmayı<br />
başarabilen bir örgüt için, Ülkemiz, mesleğimiz<br />
ve meslektaşımız için daha etkin, daha üretken, daha<br />
dinamik çalışmak gerekliliği önümüzde bir görev olarak<br />
durmaktadır.<br />
Emperyalizme bağımlılık temelinde, sosyal devleti<br />
tamamen yok eden, tüm değerleri yok sayarak her<br />
şeyi rant üzerinden kurgulayanlar, bilmelidir ki; Örgütümüzün<br />
yetkilerini kısıtlamaya, meslek alanlarımızı<br />
yeniden yapılandırmaya yönelik düzenlemeleri hiçbir<br />
şekilde kabul etmeyeceğiz. Her türlü engellere rağmen<br />
ödün vermeden, doğruları savunmaktan geri<br />
durmayan, birikimlerini toplumun yararına kullanma<br />
şiarını yaşama geçirme hedefinden sapmayan “demokrasi<br />
ve toplum için bir ses, mesleğimiz ve meslektaşımız<br />
için bir nefes” olmayı başarabilen bir örgüt<br />
için, Ülkemiz, mesleğimiz ve meslektaşımız için daha<br />
etkin, daha üretken, daha dinamik çalışmak gerekliliği<br />
önümüzde bir görev olarak durmaktadır.<br />
Siyasi iktidar tarafından yapılan ve yapılmak istenilen<br />
dönüşüm, girişim ve oluşumlara karşı durmanın toplumun<br />
en geniş kesimini kapsayan emperyalizmin<br />
yok etme hedefinde yer alan güçlerin ortak siyasi<br />
ekonomik ve toplumsal mücadelesi ile olanaklı olduğunu<br />
da unutmamak gerekmektedir.<br />
Bu nedenle; mesleki ve meslektaş sorun ve çıkarlarının,<br />
toplumsal sorun ve halkın çıkarlarından ayrı olmadığı<br />
bilinciyle, bağımsız, demokratik barış yanlısı<br />
bir ülke için, toplumsal muhalefette yer almaya, söz<br />
söylemeye kısaca ses çıkarmaya devam etmeliyiz hep<br />
birlikte.<br />
Mesleğini bilen, onu halkın hizmetinde kullanan inşaat<br />
mühendislerinden, ülkesinin her işini yapabilecek<br />
nicel ve nitel gücü bulunan teknik elemana, kalkınmamızın<br />
ve gelişmemizin denetiminden meslek düzeyimizin<br />
geliştirilmesine, ülke meslek ve meslektaş<br />
sorunlarının çözümüne kadar amaç, iş ve eylemleri<br />
gerçekleştirme hedefinde hepimiz; haklarımız için,<br />
geleceğimiz için, halkımız için, ülkemiz için her birimiz<br />
hep birlikte hepimiz birer alev olmasını bilmeliyiz.<br />
Sevgilerimizle...<br />
Yeni Dönemde,<br />
yeni hedefleri,<br />
yeni projeleri<br />
hayata geçirmek için<br />
hep söylediğimiz gibi<br />
Sensiz bir eksiğiz...<br />
Genel Kurulumuza ve oy<br />
kullanmaya tüm üyelerimizi<br />
bekliyoruz.<br />
<strong>TMMOB</strong><br />
İnşaat Mühendisleri Odası<br />
İzmir Şubesi<br />
42. Dönem Yönetim Kurulu<br />
Çoğunluk aranmaksızın yapılacak Genel Kurul ve Seçimlerimiz<br />
GENEL KURUL<br />
Tarih : 3 Mart <strong>2012</strong> Cumartesi<br />
Saat : 10.00-17.00<br />
Yer : Tepekule Kongre Merkezi<br />
Anadolu Cad. No: 40 Bayraklı/İZMİR<br />
SEÇİMLER<br />
Tarih : 4 Mart <strong>2012</strong> Pazar<br />
Saat : 09.00-17.00<br />
Yer : Tepekule Kongre Merkezi<br />
Anadolu Cad. No: 40 Bayraklı/İZMİR<br />
4<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>
Şubeden<br />
Enerji Kimlik Belgesi Uzmanlığı Eğitimi<br />
1-2 Aralık 2011<br />
Şubemiz Enerji Kimlik Belgesi Uzmanı Eğitmenleri Elçin<br />
Oray Karadeniz ile Rahmi Alper’in vermiş olduğu<br />
iki günlük eğitim sonucunda 27 üyemiz Enerji Kimlik<br />
Belgesi Uzmanı Belgesi aldı.<br />
4. Geoteknik Sempozyumu<br />
1-2 Aralık 2011<br />
İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şubesi tarafından<br />
Çukurova Üniversitesi’nde düzenlenen 4. Geoteknik<br />
Sempozyumu’na katıldık.<br />
<strong>TMMOB</strong> Manisa Kent Sempozyumu<br />
2 Aralık 2011<br />
<strong>TMMOB</strong> Manisa Kent Sempozyumunda Şube Yönetim<br />
Kurulu Sekreter Üyemiz A. Fuat Günak Gebze-İzmir<br />
Otoyolu konusunda, üyemiz Doç. Dr. Serhan Tanyel<br />
kavşaklar konusunda bir sunum yaptı.<br />
Meslekte 50, 40 ve 25. Yıl Plaket töreni<br />
13 Aralık 2011<br />
Tepekule Kongre Merkezi’nde düzenlenen törenle,<br />
mesleğinde 50, 40 ve 25. yılını dolduran üyelerimize<br />
plaketleri verildi.<br />
Tören Şube Başkanımız Ayhan EMEKLİ’nin açılış konuşmasıyla<br />
başladı. 50. Yılda 50 Eser sunumunun<br />
ardından meslekte 50, 40 ve 25. yılını dolduran üyelerimize<br />
plaket ve onur belgeleri verildi. Törenin ardından<br />
üyemiz İnşaat Mühendisi İnci GÜN tarafından<br />
hazırlanan resim sergisinin açılışı gerçekleştirildi.<br />
Mesleğinde 50, 40 ve 25. yılını dolduran Üyelerimizi<br />
kutlar, sağlıklı nice yıllar dileriz.<br />
“Betonarme Yapılarda Kalıcılık” Semineri<br />
8 Aralık 2011<br />
Şubemiz Konferans Salonun’da gerçekleşen seminer<br />
Doç. Dr. Halit Yazıcı tarafından sunuldu.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 5
Şubeden<br />
Aliağa Termik Santral Toplantısı<br />
14 Aralık 2011<br />
Bakırçay bölgesinde yapılacak olan Termik santrallerle<br />
ilgili olarak Aliağa Belediyesi’nde yapılan toplantıya<br />
Şube Başkanımız Ayhan Emekli katıldı.<br />
<strong>TMMOB</strong> İKK İzmir Büyükşehir Belediyesi<br />
Açıklaması<br />
16 Aralık 2011<br />
<strong>TMMOB</strong> İzmir İl Koordinasyon Kurulu, Büyükşehir Belediyesine<br />
yönelik operasyon kapsamında aralarında<br />
HKMO İzmir Şube Başkanının da bulunduğu <strong>TMMOB</strong><br />
üyesi mimar ve mühendislerin tutuklanması üzerine<br />
16 Aralık 2011 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.<br />
Basın açıklamasına HKMO Başkanı Ali Fahri Özten de<br />
katıldı.<br />
<strong>TMMOB</strong> 2. Kadın Kurultayı<br />
17-18 Aralık 2011<br />
<strong>TMMOB</strong> üyesi mühendis ve mimar kadınların sorunlarını<br />
ve çözüm önerilerini tartıştıkları <strong>TMMOB</strong> 2. Kadın<br />
Kurultayı Ankara’da 17-18 Aralık 2011 tarihlerinde<br />
gerçekleştirildi. İki gün süren kurultayda, 18 ilde düzenlenen<br />
yerel kurultaylarda kabul edilen önergeler<br />
“Kapitalizm ve Kadın”, “Toplumsal Cinsiyet Rolleri”,<br />
“Kadına Yönelik Şiddet” ve “<strong>TMMOB</strong>’de Kadın Örgütlenmesi”<br />
başlıklarında 4 oturumda oylandı. 252 kadın<br />
delege ile kadın örgütlerinden ve çeşitli kurumlardan<br />
58 konuğun katıldığı kurultaya Şubemizden üyelerimiz<br />
Jale Alel, Fatma Ceylan ve Sibel Tatar katıldılar.<br />
“ABD İnşaat Sektöründe İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğindeki<br />
İyileşmeleri Etkileyen Faktörler” Semineri<br />
16 Aralık 2011<br />
Prof. Dr. Mümtaz Üsmen ABD’de İşçi sağlığı iş güvenliği<br />
konularında son yıllarda yaşanan iyileşmeleri ve<br />
bu iyileşmeleri etkileyen faktörleri anlattığı seminer<br />
ABD ile ülkemiz arasında yapılan bir karşılaştırmayla<br />
son buldu.<br />
Kamulaştırma Bilirkişiliği Kura Çekimi<br />
21 Aralık 2011<br />
<strong>2012</strong> yılı kamulaştırma bilirkişiliği için odamıza başvuran<br />
üyelerimiz arasında kura çekimi yapıldı. Kura ile<br />
belirlenen Şubemiz <strong>2012</strong> yılı Kamulaştırma Bilirkişileri<br />
listesi Bültenimizin Duyurular bölümündedir.<br />
“Yapı Denetim Sistemi Sorunları ve Çözüm<br />
Önerileri” Paneli<br />
21 Aralık 2011<br />
İnşaat, Elektrik, Makina Mühendisleri ve Mimarlar<br />
Odası İzmir Şubelerinin birlikte düzenlediği panel,<br />
Tepekule Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi.<br />
200 yapı denetçisi mühendis ve mimarın katıldığı paneli<br />
Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı<br />
Sedat Gülşen yönetti. İki bölümde düzenlenen panelin<br />
ilk bölümünde Mehmet Hepzarif (EMO), Mehmet<br />
Kocagözoğlu (İMO), Atila Dinçer (MMO), Alev Ağrı<br />
6<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>
Şubeden<br />
(MO), ikinci bölümünde Yusuf Ersel Tanrıöver (Karşıyaka<br />
Belediyesi), M. Osman Akbaşak (Yapı Denetim<br />
Kuruluşları Birliği) konuşmacı olarak yer aldılar.<br />
KESK ve TTB’nin Yaptığı İş Bırakma Eylemine<br />
Destek<br />
21 Aralık 2011<br />
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK)<br />
ile Türk Tabipler Birliği (TTB)’nin birlikte gerçekleştirdiği<br />
bir günlük iş bırakma eylemine Türk-İş ve DİSK’e<br />
bağlı bazı sendikalarla birlikte <strong>TMMOB</strong> de destek<br />
verdi. İzmir’de Konak Meydanı’nda yapılan eyleme<br />
<strong>TMMOB</strong> İzmir İl Koordinasyonu ile birlikte katılarak<br />
destek verdik.<br />
Kent Konseyleri Birliği’nde İzmir Tünelleri Brifingi<br />
22 Aralık 2011<br />
Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyemiz A. Fuat Günak<br />
Kent Konseyleri Birliği toplantısına katılarak İzmir Tünelleri<br />
hakkında brifing verdi.<br />
“Türkiye’de İş Güvenliği Manzaraları” Semineri<br />
23 Aralık 2011<br />
Şubemiz Konferans Salonunda sunulan seminerde<br />
İş Güvenliği Uzmanı Turgut Durmaz İzmir’de özel<br />
bir hastane inşaatı aşamalarında iş güvenliği konusunda<br />
alınan önlemleri ve iş güvenliği uygulamalarını<br />
anlattı. Ardından Doğu Karadeniz’de yapılan bir<br />
hidroelektrik santrali inşaatı kapsamında iş güvenliği<br />
uygulamalarını aktararak, HES projelerinin genel bir<br />
değerlendirmesini yaptı.<br />
Tepekule İş Merkezi Afet Bilinci Eğitimi<br />
21 Aralık 2011<br />
Tepekule İş Merkezi çalışanlarına yönelik düzenlenen<br />
Afet Bilinci Eğitimi Tepekule Kongre Merkezi Akdeniz<br />
Salonu’nda gerçekleştirildi. Eğitimde Prof. Dr. Atilla<br />
Uluğ, Şubemizden İnşaat Mühendisi Abdullah İncir,<br />
İzmir Afet İl Müdürlüğü’nden Mustafa Karagöz sunum<br />
yaptılar.<br />
<strong>TMMOB</strong> Engelli Mühendis Mimar Şehir Plancıları<br />
Çalıştayı<br />
24 Aralık 2011<br />
<strong>TMMOB</strong> Engelli Mühendis Mimar Şehir Plancıları Çalıştayı<br />
24 Aralık 2011 tarihinde Çankaya Belediyesi<br />
Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlendi. Çalıştay<br />
kapsamında gerçekleştirilen 3 oturumda engellilerin<br />
karşılaştıkları sorunlar ele alındı. Çalıştaya Şubemizden<br />
üyemiz Ayşe Baysal katıldı.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 7
<strong>TMMOB</strong> İKK’dan<br />
ANILARLA SEVGİLİ<br />
İZAK KAYA<br />
Kaya Ailesinin İzmir’in sosyal yaşamında saygın bir<br />
yere sahip olduğu biline gelirdi. Bizden önceki kuşaklardan<br />
da muteber Kaya ailesi mensupları İzmir yaşamında<br />
bilinen kişiler olarak yer alırlardı. 1940’ların ve<br />
50’lerin İzmir çocuğu olacak ben, Jak Kaya’yı çok iyi<br />
tanırım, dostluğumuzun hala sürüyor oluşundan haz<br />
duyuyorum.<br />
Sevgili gençlik dostum Jak’ın birkaç yaş küçüğü olarak<br />
İzak Kaya’yla tanışmamız biraz zaman aldı. ABD’deki<br />
parlak eğitim ve bilimsel çalışma döneminden sonra<br />
Türkiye’ye döndüğünde Ankara’da Orta Doğu Teknik<br />
Üniversitesi camiasına katılmıştı. Benim ODTÜ İnşaat<br />
Mühendisliği bölümünde bir süre başkanlık da yaparak<br />
aktif olduğum bir dönemdi. İzak’ın gelişiyle birlikte<br />
ders programlarına en son yenilikler taşıyan bilimsel<br />
izler düşürme cesaretini bulmuştuk. O dönemlerde<br />
Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde rastlantısal olarak<br />
benim de katkımla geliştirilmiş olan yapı mekaniği ve<br />
teorisi derslerinin yükünü yıllarca sevgili İzak taşıdı.<br />
Çok başarılı bir deneme olduğunu üzerinden onlarca<br />
yıl geçmiş olduğu halde hala keyifle hatırlıyoruz. Öte<br />
yandan üniversitenin insan ilişkileri yönünden güçlü<br />
bir dönemiydi. İzak olağanüstü kibar ve güngörmüş<br />
insan yapısıyla bu ilişkilerde önemli yer tutardı. Ayrıca<br />
sakin görünüşünden hiç beklenmeyecek şekilde ince<br />
esprilerle ortalığı kırıp geçirebilen bir mizah duygusuna<br />
sahipti.<br />
Ankara- ODTÜ’lü dostluk yıllarımız belki çok uzun sürmedi<br />
ama ikimiz üzerinde de kuvvetli izler bırakmıştı.<br />
Bunun sonucu olarak İzak’ın sevgili İzmir’ine ve Ege<br />
Üniversite’sine transferiyle başlayan coğrafi ayrılığa<br />
rağmen ilk dostluğumuzu kuvvetle sürdürdük. İzak’ın<br />
eğitsel programların üst düzeye çıkarılması konusunda<br />
İzmir’deki akademik yaşamı boyunca çok büyük<br />
katkılarda bulunduğunu ayrıntılı haberlerle alıp, hep<br />
bir zevkle izledik. Bazı mesleki ve teknik kurumlaşmalarda<br />
ve konferanslarda işbirliği yaptığımız oldu ve her<br />
seferinde İzak’ın zekâsının ve bilgisinin olağanüstü ölçülü<br />
karakterinin takdirkârı olarak yanından ayrıldım.<br />
Son yıllardaki temaslarımız İzak’ın sağlık sorunları dolayısıyla<br />
artık çoğunlukla ev ziyaretlerine indirgenmiş<br />
bulunuyordu. Çok verimli çağında kaybettiğimiz bir<br />
diğer ortak dost Mehmet Uluçaylı ile birlikte İzakların<br />
evinde epeyce bir kereler buluştuk. İzak’ın geçici<br />
olarak kendini daha iyi hissettiği dönemlerdeki bir<br />
buluşmamızda İzmir akademik yaşamından çok sevdiği<br />
öğrencisi Ömer hocanın da motive etmesiyle hep<br />
birlikte İzak’ı da alarak dışarıda İzmir’e özgü bol balıklı<br />
bir akşam yemeği planlamıştık. Bunu maalesef gerçekleştiremedik.<br />
Benim yeniden İzmir’e uğrayıp kendisini<br />
bir aramamı bekleyemeden İzak bizlerden ayrıldı. Çok<br />
değişik ve olağanüstü niteliklere sahip bir sevgili dostun<br />
anısını içimizde hep taşıyacağız.<br />
Erhan Karaesmen<br />
HOCAMIZI KAYBETTİK<br />
Ne yazık ki Prof. Dr. İzak Kaya hocamızı çok erken kaybettik.<br />
1992 yılında üç gün ara ile iki kez üst üste geçirdiği<br />
felç onu çok genç yaşta aramızdan uzaklaştırdı.<br />
Hastalığından bir süre sonra haftada bir veya iki gün<br />
okula gelmeye çalışıyordu. Ama hiçbir şey üretememek<br />
onu çok üzüyordu. Hem idari görev yapan, hem<br />
lisans dersi veren, hem de diploma çalışması, yüksek<br />
lisans ve doktora tezi yöneten o verimli üstün bilim<br />
adamı okuldan yavaş yavaş uzaklaşarak, köşesine çekildi.<br />
Onun bilim adamlığını ölçmek benim haddim<br />
olamaz. Ancak bu kadar değerli ve son derece alçak<br />
gönüllü, hoşgörülü, nazik bir bilim adamı camiamızda<br />
nadirdir. Bana iyi bir insan örneği göster deseniz<br />
aklıma ilk gelen isim İzak Hoca olur. İzak Hoca olaylara<br />
hep olumlu taraftan bakardı. İzak Hoca’nın bir<br />
kimseye kızdığını ve yüksek sesle konuştuğunu hiç<br />
görmedim. Kızsa bile o söz dudakları arasından çıkmazdı.<br />
Kendisi kızarır, alnında birkaç damla ter oluşur,<br />
tansiyonu yükselir, ama yine de susar, kendisine zarar<br />
verir, karşısındakini hiçbir şekilde üzmezdi. Okulda<br />
yirmi yıl İzak Hoca’yla çalıştım. Bir kez dahi sükûnetini<br />
bozduğunu görmedim.<br />
Dostları iyilik timsali bir insanı kaybetti. Ama ben hem<br />
iyi bir insanı, hem de İzak Hocamı kaybettim.<br />
Ömer Zafer Alku<br />
8<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>
Şubeden<br />
ARALIK 2011 - OCAK <strong>2012</strong>’DE YAYINLANAN<br />
YASA VE YÖNETMELİKLER<br />
1. Sayıştay Başkanlığından: BELGELERİN SAYIŞ-<br />
TAYA GÖNDERİLMESİ, İADESİ, SAKLANMASI VE<br />
YOK EDİLMESİNE İLİŞKİN YÖNETMELİK (17 Aralık<br />
2011 tarih ve 28145 s. R.G.)<br />
2. Sayıştay Başkanlığından: SAYIŞTAY DAİRELERİNİN<br />
ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI (17 Aralık 2011 tarih ve<br />
28145 s. R.G.)<br />
3. Başkanlığından: SAYIŞTAY DENETÇİLERİNİN MES-<br />
LEKİ ETİK KURALLARINA İLİŞKİN USUL VE ESAS-<br />
LAR (17 Aralık 2011 tarih ve 28145 s. R.G.)<br />
4. Sayıştay Başkanlığından: SAYIŞTAY DENETİM YÖNET-<br />
MELİĞİ (17 Aralık 2011 tarih ve 28145 s. R.G.)<br />
5. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından: HAY-<br />
VAN HASTANELERİ YÖNETMELİĞİ (21 Aralık 2011<br />
tarih ve 28149 s. R.G.)<br />
6. İçişleri Bakanlığından: BÜYÜK ŞEHİR BELEDİYELE-<br />
RİNİN YÖNETİMİ HAKKINDA 3030 SAYILI KANUNUN<br />
UYGULANMASI İLE İLGİLİ YÖNETMELİĞİN YÜRÜR-<br />
LÜKTEN KALDIRILMASINA DAİR YÖNETMELİK(21<br />
Aralık 2011 tarih ve 28149 s. R.G.)<br />
7. Başbakanlıktan: Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele<br />
Stratejisi Eylem Plânı (2011-2013) ile İlgili<br />
2011/21 Sayılı Başbakanlık Genelgesi 2011/21<br />
(21 Aralık 2011 tarih ve 28149 s. R.G.)<br />
8. Çevre ve Şehircilik Bakanlığından: ÇEVRE KANUNUN-<br />
CA ALINMASI GEREKEN İZİN VE LİSANSLAR HAKKIN-<br />
DA YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR<br />
YÖNETMELİK (31 Aralık 2011 tarih ve 28159 s. R.G.)<br />
9. Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: İzmir<br />
Limanı’na ilişkin İmar Planı Değişikliği Tebliği (7<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> tarih ve 28166) (Ayrıntıları ektedir)<br />
10. Maliye Bakanlığından: KAMU SOSYAL TESİSLERİNE<br />
İLİŞKİN TEBLİĞ (SAYI: <strong>2012</strong>-8) (8 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> tarih ve<br />
28167 s. R.G.)<br />
11. İçişleri Bakanlığından: BELEDİYE İTFAİYE YÖNET-<br />
MELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖ-<br />
NETMELİK (9 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> tarih ve 28168 s. R.G.)<br />
12. Çevre ve Şehircilik Bakanlığından: 2872 SAYILI ÇEVRE<br />
KANUNU UYARINCA VERİLECEK İDARİ PARA CEZALA-<br />
RINA İLİŞKİN TEBLİĞ (<strong>2012</strong>/1) (10 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> tarih<br />
ve 28169 s. R.G.)<br />
13. Çevre ve Şehircilik Bakanlığından: YAPI MALZE-<br />
MELERİNİN TABİ OLACAĞI KRİTERLER HAKKINDA<br />
YÖNETMELİK KAPSAMINDA TÜRK STANDARDLA-<br />
RI ENSTİTÜSÜ’NÜN (TSE) GERÇEKLEŞTİRECEĞİ<br />
ULUSAL TEKNİK ONAY UYGUNLUK DEĞERLEN-<br />
DİRME FAALİYETLERİ VE YAPI MALZEMELERİ YÖ-<br />
NETMELİĞİ KAPSAMINDA AVRUPA TEKNİK ONAY<br />
FAALİYETLERİ HAKKINDA TEBLİĞ (TEBLİĞ NO:<br />
MHG/<strong>2012</strong>-01) (10 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> tarih ve 28169 s.<br />
R.G.)<br />
14. Çevre ve Şehircilik Bakanlığından: 2872 SAYILI ÇEVRE<br />
KANUNU UYARINCA VERİLECEK İDARİ PARA CEZA-<br />
LARINA İLİŞKİN TEBLİĞDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA<br />
DAİR TEBLİĞ (<strong>2012</strong>/2) 12 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> tarih ve 281719<br />
s. R.G.)<br />
15. 15- Kültür ve Turizm Bakanlığının Doğrudan Merkeze<br />
Bağlı Taşra Teşkilatı Olarak İzmir İlinde İzmir<br />
Yenileme Alanı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge<br />
Kurulu Müdürlüğü Kurulması Hakkında Bakanlar<br />
Kurulu Kararı-2011/2596 (17 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> tarih ve<br />
28176 s.R.G)<br />
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:<br />
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI<br />
Tarih : 4/1/<strong>2012</strong><br />
Karar No : <strong>2012</strong>/01<br />
Konu : İmar Planı.<br />
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca;<br />
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın 19/12/2011 tarih<br />
ve 7297 sayılı yazısına istinaden;<br />
1 – Kurulumuzun 30/12/2004 tarih ve 2004/128 sayılı<br />
Kararı ile özelleştirme programına alınan İzmir Limanı<br />
alanının “yolcu limanı” ve “yük limanı” olarak faaliyet<br />
gösterecek şekilde yeniden yapılandırılmasına<br />
ilişkin Kurulumuzun 25/10/2010 tarih ve 2010/89 sayılı<br />
Kararına istinaden Kruvaziyer Liman Alanına yönelik<br />
“Kruvaziyer Liman Alanı” (E:1,35; hmax:30,50),<br />
“Liman Hizmet Alanı” (E:2,50; hmax: 30.50 m.), “Resmi<br />
Kurum Alanı” (Emsal:2,20; hmax:30.50 m), “Otopark<br />
Alanı”, “Yol”, “Park Alanı” kararları getirilmesine ilişkin<br />
Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan 5 (beş)<br />
paftadan oluşan 1/1.000 ölçekli uygulama imar planı<br />
değişikliği, 3 (üç) paftadan oluşan 1/5.000 ölçekli nazım<br />
imar planı değişikliği ve 1(bir) paftadan oluşan<br />
1/25.000 ölçekli nazım plan değişikliğinin onaylanmasına,<br />
2 – Onaylanan imar planlarının Resmî Gazete’de<br />
yayımlanmasını müteakip, bilgi ve gereği için İzmir<br />
Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Konak Belediye<br />
Başkanlığı’na gönderilmesine,<br />
karar verilmiştir.<br />
Not: İmar Planları ektedir. İmar Planı detaylarını görmek<br />
için 7 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> tarih ve 28166 sayılı Resmi Gazeteye<br />
bakınız.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 9
<strong>TMMOB</strong>’den<br />
10<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>
MESLEĞİMİZİN İTİBARINI KORUMAK<br />
HEPİMİZİN ORTAK GÖREVİDİR<br />
İMO’dan<br />
Danıştay’ın, Odamız tarafından uygulamaya konulan SİM Uygulama Esasları’nın bazı maddeleri hakkında yürütmeyi<br />
durdurma kararı vermesi nedeniyle İnşaat Mühendisleri Odası tarafından yapılan basın açıklaması. 14 Aralık 2011<br />
Danıştay 8. Dairesi 07 Ekim 2011 tarihinde aldığı kararla,<br />
İnşaat Mühendisleri Odası`nın “Serbest inşaat Mühendisliği<br />
Hizmetleri Uygulama, Tescil, Denetim ve Belgelendirme<br />
Yönetmeliği” kapsamında yayımlamış olduğu<br />
Uygulama Esaslarının önemi bazı maddelerinin yürütmesini<br />
durdurmuştur.<br />
Bir meslek odasının kendi alanını düzenlemek üzere hazırladığı<br />
bir Yönetmeliğin yürütmesinin durdurulması<br />
konusunda neden bir basın açıklaması düzenleme gereği<br />
duyduğu merak edilebilir.<br />
Aşağıda bunun nedenleri ayrıntılı olarak açıklanmaya<br />
çalışılacaktır.<br />
Bugün artık sokaktaki vatandaşın dahi bildiği bir gerçek<br />
Türkiye`nin deprem gerçeğidir. Ülkemiz, yeryüzünün en<br />
aktif deprem kuşaklarından birisinin üzerinde bulunmakta<br />
olup topraklarının % 96`sı farklı oranlarda deprem<br />
tehlikesine sahiptir ve nüfusumuzun % 98`i de bu<br />
bölgelerde yaşamaktadır.<br />
Ülkemizde hemen hemen her on yılda bir 7 ve üzerinde<br />
büyüklükte yüzlerce hatta binlerce insanın yaşamını<br />
yok eden depremler meydana gelmektedir. Dahası orta<br />
büyüklükteki depremlerde bile ne yazık ki yapılarımız yıkılmakta<br />
ve onlarca insanımız yaşamını kaybetmektedir.<br />
En son Van`da meydana gelen 5,6 büyüklüğündeki depremde<br />
onlarca yapının yıkılması sonucu 44 kişi yaşamını<br />
kaybetmiştir.<br />
Bu yıkımların nedenleri araştırıldığında; seçilen taşıyıcı<br />
sistemlerin hem tasarım hem de imalat açısından<br />
depreme dayanıklı yapı tasarımı ilkelerine uymadığı,<br />
kullanılan beton ve çelik yapı malzemelerinin “Deprem<br />
Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik”te<br />
öngörülen nitelikte olmadığı, imalat sürecinin denetlenmemesi<br />
nedeniyle bilinen en basit kuralların dahi<br />
uygulanmadığı görülmüştür.<br />
Tüm bu olumsuzlukları tek bir cümlede özetlemek<br />
mümkündür; “Yıkılan ya da ağır hasar gören binalar kaçak<br />
veya nitelikli mühendislik hizmeti almamış binalardır.”<br />
Van depreminden sonra kamuoyunda ve medyada<br />
Meslek Odalarının da bu konudaki sorumluluğundan<br />
söz edilmeye başlanmıştır. Ancak kamuoyu meslek Odalarının<br />
sorumluluklarının gereğini yerine getirebilecek<br />
düzeyde yetkiye sahip olmadığını bilmemektedir.<br />
Bu noktada bir kanundan söz etmek gerekiyor. 1938 yılında<br />
yürürlüğe giren 3458 sayılı “Mühendislik ve Mimarlık<br />
Hakkında Kanun” …<br />
Bu Kanunun 1. Maddesinde; “Türkiye Cumhuriyeti hudutları<br />
dâhilinde mühendislik ve mimarlık unvan ve salahiyeti<br />
ile sanat icra etmek isteyenlerin, mühendislik veya<br />
mimarlık tahsilini gösteren Türk yüksek mekteplerinden<br />
verilen diplomaya haiz olmaları şarttır.”denmektedir.<br />
Yani, ülkemizde mühendislik hizmetleri yapabilme yeterliliğine<br />
haiz olmanın ölçütü olarak diploma sahibi olmak<br />
yeterlidir. Bir başka deyişle, Mühendis ya da mimar<br />
unvanlı bir kişinin o konuda eğitim almış olduğunu gösteren<br />
diploma, aynı zamanda o alandaki işi yetkinlikle<br />
yapabilmesinin de göstergesi sayılmaktadır.<br />
3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun`un<br />
kabul edildiği dönem ile günümüz koşulları, ülkemizdeki<br />
mühendis sayısı, mühendislik okullarının durumu,<br />
uygulanan teknoloji ve benzeri konularda karşılaştırıldığında,<br />
diplomanın belgelediği eğitimin, her ne kadar<br />
çok önemli ve gerekliyse de, bir işi layıkıyla yapabilmenin<br />
tek ölçütü olarak kabul edilmesi mümkün değildir.<br />
Bu bağlamda, imar ve inşaat faaliyetlerinde görev alan<br />
mühendislerin meslek yaşamları boyunca edinmeleri<br />
gereken bilgi ve deneyimlere ilişkin normların ve süreçlerin<br />
çağdaş gelişmelere uygun şekilde belirlenip<br />
düzenlenmesi önem taşımaktadır. Mühendislik hizmetlerinde<br />
sağlanacak iyileşme, kamunun hizmet alımında<br />
kaliteyi yükselteceği gibi, kaynakların verimli kullanılması<br />
suretiyle daha fazla hizmet ve katma değer elde<br />
edilmesini sağlayacaktır.<br />
İnşaat Mühendisleri Odası, işte bu gerçeklikten hareket<br />
ederek meslek alanını düzenlemeye çalışmaktadır ve<br />
Danıştay tarafından yürütmesi durdurulan “Serbest inşaat<br />
Mühendisliği Hizmetleri Uygulama, Tescil, Denetim<br />
ve Belgelendirme Yönetmeliği Uygulama Esasları” bu<br />
anlayışın ürünüdür.<br />
Odamız mevzuat çalışmalarını yürütürken İnşaat Mühendisleri<br />
Odası`nın tüm karar organlarıyla birlikte hareket<br />
etmektedir. Yönetmeliklerimiz Danışma Kurulu<br />
Toplantılarımızda Şubeler arası ortak toplantılarımızda,<br />
Şube Başkanları Toplantılarımızda tartışılıp değerlendirildikten<br />
sonra son şeklini almakta ve Genel Kurullarımızdan<br />
geçirilerek yürürlüğe girmektedir. Nitekim diğer<br />
pek çok yönetmeliklerimiz gibi SİM Yönetmeliğimiz de,<br />
Yetkin Mühendislik Yönetmeliğimiz de bu süreçlerden<br />
geçerek uygulamaya alınmıştır.<br />
Danıştay 8. Dairesi söz konusu karar ile; Yönetmeliğin,<br />
serbest inşaat mühendisliği faaliyetini sürdürebilmek<br />
için iki yıllık periyotlarda asgari düzeyde katılımı zorunlu<br />
tutulan meslek içi eğitimlere ilişkin hükümlerinin yürütmesini<br />
durdurmuştur.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 11
İMO’dan<br />
Bunun anlamı, bir inşaat mühendisi meslek hayatı boyunca<br />
kendini geliştirmek adına hiçbir çabası olmasa<br />
dahi mesleğini yapma hakkına sahip olabilecektir.<br />
Her ne kadar Odamızın <strong>TMMOB</strong> yasası ve Anayasanın<br />
124. maddesi çerçevesinde “mesleğin, meslektaşın ve<br />
kamunun yararına mevzuat oluşturma” yetkisi olsada<br />
Danıştay`ın mevcut yasalar çerçevesinde bu kararı aldığını<br />
biliyoruz. Nitekim Danıştay kararında “……Meslek<br />
odalarının Anayasada ve yasalarda belirlenen amaçlarını<br />
gerçekleştirmek üzere meslek mensuplarına yönelik eğitim<br />
ve etkinlik düzenlemesi mümkündür. Ancak bu çerçevede<br />
İnşaat Mühendisleri Odasınca serbest inşaat mühendisi<br />
belgesinde uzmanlık alanına yer verilerek bu alanın<br />
doldurulabilmesi için; meslek içi eğitime devam edilmesi,<br />
akademik unvan ve belli sayıda işin yapılması gibi<br />
kıstaslar ile belirlenecek puanlama uyarınca yasalarla tanınan<br />
serbest mühendislik yapma hakkını dolaylı da<br />
olsa engelleyecek düzenlemelerin yapılması hukuken<br />
mümkün olmadığından…” denmesi de bir zorunluluğu<br />
işaret etmektedir.<br />
Bir yanda gerekli alt yapı oluşturulmadan açılan mühendislik<br />
fakülteleri ve her yıl aramıza katılan binlerce<br />
meslektaşımız, diğer yanda bilgi ve teknolojideki hızlı<br />
değişimler; bir yanda ülkemizin deprem gerçeği, yıkılan<br />
binalar, yaşanan can kayıpları, diğer yanda kamusal sorumluluklarımız…<br />
Anayasa, <strong>TMMOB</strong> Yasası, İmar Yasası, Yapı Denetimi<br />
Hakkında Yasa vb. İnşaat Mühendisleri Odası`na birçok<br />
görev yüklemektedir. Ancak Danıştay 8. dairesinin karar<br />
gerekçesinden anlaşılacağı gibi bu görevlerin layıkıyla<br />
yerine getirilmesi için Odamız yetkilendirilmemiştir.<br />
İnşaat Mühendisleri Odası; mesleki alanının insan hayatını<br />
doğrudan ilgilendiren bir alan olması sebebiyle,<br />
üyelerinin sadece kimlik bilgilerinin sicilini tutmakla<br />
kalmayıp mesleki değerlendirmeye esas sicillerini de tutarak<br />
mühendis hatalarını en aza indirgemeyi amaçlamıştır.<br />
Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 01 <strong>Ocak</strong> 2006 tarihinden<br />
bu güne kadar gerek şube ve temsilciliklerimizce gerekse<br />
Oda merkezi tarafından yaklaşık 2600 adet kurs,<br />
seminer benzeri meslek içi eğitim etkinliği düzenlenmiş<br />
olup bu eğitimlere katılım 138.000 kişi civarındadır.<br />
Bu noktada bir yanlış anlamayı önlemek için ifade etmek<br />
zorundayız ki, İnşaat mühendisleri Odasının üniversitelerin<br />
yerini alma gibi bir niyeti yoktur. Düzenlemekte olduğumuz<br />
eğitimler “mesleğin kazanılmasından sonraki<br />
süreçleri” kapsamakta olup, bu eğitimle inşaat mühendisliği<br />
eğitimi karıştırılmamalıdır.<br />
Meslek içi eğitimlerimize katılma oranının yüksekliğinden<br />
de anlaşılacağı üzere üyelerimizin büyük çoğunluğu<br />
uygulamalarımızı içselleştirmiştir. Ne var ki her<br />
meslekte olduğu gibi bizim mesleğimizde de yüklendiği<br />
sorumluluğun farkında olan, mesleğini doğru icra<br />
etmek isteyen üyelerimiz olduğu gibi, edindiği diploma<br />
ile her şeyi yapmaya muktedir olduğunu varsayan, uygulamalarımızdan<br />
rahatsızlık duyan meslektaşlarımız da<br />
olabilmektedir.<br />
Nitekim geçmiş yıllarda SİM Yönetmeliği`nin benzer<br />
maddeleri, yetkin Mühendislik Yönetmeliğimiz ve nihayetinde<br />
bugün SİM Yönetmeliği Uygulama Esasları bu<br />
anlayıştaki üyelerimizin açtığı davalar sonucunda iptal<br />
edilmiş ya da yürütmesi durdurulmuştur.<br />
Sonuç olarak;<br />
Mesleğimizin itibarını korumanın kurumsal olarak bize;<br />
bireysel olarak da üyelerimize ve meslektaşlarımıza ait<br />
olduğunu hatırlatıyor ve yönetmelik hazırlamaktaki<br />
amacımızın keyfi olmadığını, üyelerimize zorluk çıkarmak<br />
hiç olmadığını, aksine yaşam hakkına ve mesleğimizin<br />
saygınlığını korumaya dönük bir çaba olduğunu<br />
kamuoyunun ve üyelerimizin bilgisine sunuyoruz.<br />
GÖNÜLLÜ<br />
MÜHENDİSLERİMİZE<br />
TEŞEKKÜR EDİYORUZ<br />
Van`da meydana gelen depremlerin ardından, İnşaat<br />
Mühendisleri Odasının, gönüllü mühendislerden<br />
oluşan uzman kadrosu 28.11.2011 tarihinden<br />
itibaren çalışmalarına başlamış, üç hafta boyunca<br />
birer haftalık gruplar halinde çalışmalarını<br />
sürdürmüşlerdir.<br />
Odamızın, insanı odağına alan anlayışına yakışır bir<br />
çaba ve emek ile sürdürülen çalışmalar 19.12.2011<br />
tarihi itibariyle sona ermiştir.<br />
Gönüllü mühendislerimiz, üç hafta boyunca mesleki<br />
bilgi ve deneyimlerimizi halkımızın hizmetine<br />
sunmaya yönelik çalışmalarımıza katkı koydular.<br />
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu olarak,<br />
İnsanca bir yaşam herkesin hakkıdır diyen, emeğini<br />
ve bilimini daha yaşanabilir bir ülke için sarf eden<br />
değerli meslektaşlarımıza teşekkürü bir borç<br />
biliyoruz.<br />
Nice dayanışma örneklerinde, yan yana geleceğimiz<br />
güzel günlerde birlikte olmak umuduyla..<br />
Büyük insanlığın toprağında gölge yok<br />
sokağında fener<br />
penceresinde cam<br />
ama umudu var büyük insanlığın<br />
umutsuz yaşanmıyor<br />
Nazım HİKMET<br />
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu<br />
12<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>
<strong>TMMOB</strong>’den<br />
GENEL KURULLAR SÜRECİNE YÖNELİK OLARAK<br />
<strong>TMMOB</strong> ÖRGÜTLÜLÜĞÜNE<br />
<strong>TMMOB</strong> Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, <strong>TMMOB</strong> örgütlülüğüne yönelik olarak 6 <strong>Ocak</strong> 2011 tarihinde<br />
Genel Kurullar süreci üzerine bir mesaj yayımladı.<br />
Gün o gün değil,<br />
Derlenip dürülmesin bayraklar,<br />
Duyduğunuz çakalların ulumasıdır,<br />
Safları sıklaştırın çocuklar<br />
Sevgili Arkadaşlar,<br />
Emekten ve insandan yana olan her şeyin üzerine bir<br />
karabasan gibi çöken olumsuzlukların giderek arttığı bir<br />
dönemdeyiz. Emperyalizmin her yanı kan ve barut kokan<br />
sömürü politikaları dünyamızı bir cehenneme çevirmeye<br />
devam ediyor. Kuzey Afrika ülkeleri ve Ortadoğu<br />
boyunca yaşanan isyan dalgalarını fırsata çevirip kendi<br />
lehine sonuçlar üretecek bir mecraya sokan emperyalizm,<br />
Türkiye‘yi de taşeronluk görevi ile bölgeye sürüyor.<br />
Libya işgalinde alınan rol, Suriye tartışmaları, füze kalkanı<br />
kurulumu gibi birçok konuya baktığımızda açık bir<br />
biçimde görülüyor: “Yeni Türkiye”nin iktidar yapısı tüm<br />
hücreleri ile uluslararası sermayeye ve emperyalist politikalara<br />
büyük bir uyum sağladı. “Piyasacılıkla bütünleşmiş<br />
demokratik İslamcı” bir model olarak Ortadoğu‘ya<br />
sunulan “Yeni Türkiye”, ülkemiz ve bölge halklarının geleceği<br />
açısından da büyük bir tehlike oluşturuyor.<br />
<strong>TMMOB</strong>; bu çalışma döneminde de emperyalizme ve<br />
onun uygulamalarına karşı altıncı filoyu denize dökenlerin<br />
gördüğü gerçeğin bugün ulaştığı boyutunu ifade etmede<br />
ve buna karşı tutum almada asla tereddüt etmedi.<br />
Dünyanın bugününde; bugünü anlamlandırmada rehberimiz<br />
olan geleneğimizdeki damarın kesilip atılmasına<br />
da asla izin vermedi. Bu anlayışımızın örgütümüzde<br />
yeni ya da yeniden sorumluluk alacak olan arkadaşlarımızın<br />
omuzlarında geleceğe taşınacağına inancım tam.<br />
Sevgili Arkadaşlar,<br />
ABD merkezli kriz dünya çapında yayılmaya ve etkisini<br />
göstermeye devam ederken, “tarihin sonu geldi” safsataları<br />
ile ilan edilen kapitalizmin mutlak iktidarının<br />
temellerinin de sarsıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Servet<br />
ve gelir dağılımındaki uçurumu giderek büyüten, yapısı<br />
gereği krizleri ve işsizlik sorununu sürekli üreten neoliberal<br />
yönelimin duvara çarptığına ve sistemin merkezinde<br />
büyük bir çatlak oluşturduğuna tanıklık ediyoruz.<br />
Krizi aşma çabaları olarak emekçi sınıflara ve kazanımlarına<br />
yönelen saldırının giderek yoğunluk kazanması,<br />
finans merkezleri de dahil olmak üzere dünya çapında<br />
kitlesel tepkilerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Kapitalizmin<br />
sonunun tartışıldığı bir sürecin, tüm dünyayı<br />
etkisi altına alan bir değişim dalgasına gebe olduğu gerçeği,<br />
başka bir dünyanın mümkün olduğunu yeniden<br />
büyük kitlelere hatırlatıyor.<br />
<strong>TMMOB</strong>, bu döneminde de kapitalizmin dünyasına karşı,<br />
başka bir dünyanın ve başka bir Türkiye‘nin mümkün<br />
olduğunu bilimsel bir gerçek olarak savundu. <strong>TMMOB</strong>,<br />
sömürü ve baskının tavan yaptığı, sınıfın siyasal belirleyiciliğinin<br />
silikleştiği, kitlesel tepkilerin geri çekildiği,<br />
“meydanın” zorbalara kaldığı bir dönemde dahi aklın<br />
ve bilimin, özgürlüğün ve eşitliğin yol göstericiliğinde<br />
“başka bir yaşam mümkün” dedi. <strong>TMMOB</strong>‘nin tarihsel serüveninde<br />
bu çizgimizi koruyan ve sürekli güncelleyerek<br />
güçlendiren arkadaşlarımızın cesaretlerini ve kararlılıklarını,<br />
inanıyorum ki tarih de not etmiştir.<br />
Sevgili Arkadaşlar,<br />
Son dönemlerde ülkemizde yaşanan gelişmelere bakıldığında,<br />
analitik bir düzlemde çözümleme dahi yapılması<br />
gerek görülmeyecek kadar açık ve görünür olan<br />
olumsuzlukların yaşamın etrafında bir abluka misali dizildiklerini<br />
görüyoruz.<br />
2011 yılının son günlerinde yaşanan Uludere katliamı<br />
ile yeniden öldük, öldürüldük. Kardeşliğin ve barışın<br />
birer boş lafa dönüştüğü, yaşamın ölüm karşısında diz<br />
çöktüğü bir anı yaşadık. Kürt sorununda savaş ve imha<br />
politikaları ile gidilebilecek yolun son noktasına gözyaşları<br />
eşliğinde baktık, dilimiz tutuldu, mantığımız dondu.<br />
Sonrasında yaşanan gelişmeler ise adeta yaramızı dağladı.<br />
Akla, mantığa ve vicdana sığmayacak gerekçeler<br />
ile katliam meşrulaştırılmaya ve sorumluları aklanmaya<br />
çalışıldı.<br />
Gören gözlere mil çekildiği, konuşan dillerin koparıldığı<br />
bir coğrafyada gelecekten söz etmek safdilliktir.<br />
<strong>TMMOB</strong>; bu döneminde de Kürt sorununun çözümü<br />
yolunda, insanlık adına, barış ve kardeşlik içerisinde bir<br />
arada yaşamı savundu ve bu cesareti göstermekten de<br />
asla vazgeçmedi. Ölüm karşısında yaşamın savunulması<br />
cesaret ister. Bilimin özünden ve geçmişimizden aldığımız<br />
cesaret <strong>TMMOB</strong>‘ye yetmektedir, bundan sonra da<br />
yetecektir. Bunun gereğini bu dönemde de yerine getiren<br />
bütün arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.<br />
Sevgili Arkadaşlar,<br />
Bu ülkede, ekonomik alanın neoliberal politikalarla, toplumsal<br />
yaşamın cemaat ağları ile kuşatıldığı, iktidar yapısının<br />
uluslararası sermayenin ve emperyalizmin yönelimleri<br />
ile birebir örtüştüğü bir yönetim anlayışının sonuçları,<br />
baskı ve sömürünün giderek artmasını sağladı.<br />
Gazetecilerden öğrencilere, bilim insanlarından seçilmiş<br />
yöneticilere kadar uzayıp giden baskı ve sindirme<br />
operasyonlarına hukukun siyasal iktidar lehine sonuçlar<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 13
<strong>TMMOB</strong>’den<br />
üreten bir araç haline getirilmiş olması da eklendiğinde<br />
ortaya çıkan sonuç ülkemizin bir açık cezaevine dönüşmüş<br />
olmasıdır.<br />
Yaşamak, düşünmek ya da düşünceyi eyleme dönüştürmek<br />
elbette serbesttir. Ancak, burada oldukça belirgin<br />
bir kıstas vardır ki o da, şu ya da bu gerekçe ile iktidarın<br />
karşısında olup olmama halidir. İktidarın karşısında<br />
olmak, muhalif olmak başlı başına bir imha edilme gerekçesi<br />
olmuş durumdadır. Bu koşullar altında düşünce<br />
ve onu tamamlayan fiiller, iktidarın baskı ve zor gücü ile<br />
tehdit altına alınmış durumdadır.<br />
<strong>TMMOB</strong>; bu dönemde, özgürlüğü, adaleti, demokrasiyi<br />
gerçek manada eşitlik ile harmanlayarak savunmuştur.<br />
İktidar gücünün baskısı karşısında düşünce ve ifade özgürlüğünün<br />
sağlanması için mücadele etmiş, üzerine<br />
düşen sorumluluğu yerine getirmiştir. <strong>TMMOB</strong>, yeri geldiğinde<br />
karanlığın karşısında aydınlığı temsil etmekten<br />
geri durmamıştır. <strong>TMMOB</strong>‘nin kadrolarının önümüzdeki<br />
dönemde de, bu sorumluluklarını yerine getirerek güzel<br />
günlerin hâkim kılındığı bir ülkenin yaratılması için çaba<br />
harcayacağına yürekten inanıyorum.<br />
Sevgili Arkadaşlar,<br />
Çokça söylediğimiz gibi bütün bu olumsuzluk cenderesinden<br />
meslek alanlarımız ve örgütümüz <strong>TMMOB</strong> de<br />
nasibini fazlasıyla aldı. Neoliberal politikaların sonucu<br />
olarak piyasalaştırma süreçlerinde kamu idari yapısında<br />
gerçekleştirilen dönüşümün bir alt başlığı olarak örgütümüz<br />
<strong>TMMOB</strong>‘ye de bir “ayar” verilmek istendi. Birbiri<br />
ardına kontrolsüzce ve Meclis baypas edilerek çıkarılan<br />
KHK‘lar ile <strong>TMMOB</strong>‘nin işlevsizleşmesi için Çevre ve Şehircilik<br />
Bakanlığı bünyesinde kurulan Meslek Hizmetleri<br />
Genel Müdürlüğü‘ne yetkiler verildi.<br />
Mesleğimize ve örgütümüze sahip çıkıyoruz diyerek<br />
19 Eylül‘de sözümüzü söyledik, gücümüzü sokaklarda<br />
gösterdik. <strong>TMMOB</strong>‘ye karşı girişilen “ustalık dönemi” saldırılarını<br />
boşa çıkaracağımızı haykırdık. Üyelerimizden<br />
aldığımız güçle, mesleki demokratik bir kitle örgütü<br />
olmanın gereklerini, bilimin ve tekniğin halkın hizmetine<br />
sunulması ekseninde üretmeye ve yerine getirmeye<br />
çalıştık. Bu çabalarımızı baltalama girişimlerine karşı da<br />
omuz omuza direneceğimizi dosta düşmana hep birlikte<br />
gösterdik. 15 Mayıs ve yol arkadaşımız örgütlerle gerçekleşen<br />
8 Ekim mitinglerimiz bu dönem örgütümüzün<br />
gücünü herkese göstermeye yetti.<br />
Sevgili Arkadaşlar,<br />
Böylesi bir ülkede bu ülkenin, bu ülke insanının<br />
<strong>TMMOB</strong>‘ye ihtiyacı var. Bu ülkenin görebilen gözlere, konuşabilen<br />
ağızlara, duyabilen kulaklara ihtiyacı var. “Kral<br />
çıplak” diyenlere ihtiyacı var. Yani kısaca, <strong>TMMOB</strong>‘ye ihtiyaç<br />
var.<br />
<strong>TMMOB</strong>‘nin de; geleneğimizi oluşturan anlayışın yönetimler<br />
de dahil her kademede vücut bulabilmesine<br />
ihtiyacı var. Yani kısaca, devrimci, demokrat, ilerici, yurtsever<br />
mühendis, mimar ve şehir plancılarının omuzları<br />
arasındaki mesafenin azaltılmasına ve ortak aklımızın,<br />
kolektif yapımızın kendisini yeniden üretmesine ve<br />
daha fazla güçlenmesine ihtiyaç var.<br />
<strong>TMMOB</strong>‘yi <strong>TMMOB</strong> yapan, şimdiye kadar ayakta tutan,<br />
savrulmasına ve diz çökmesine asla izin vermeyen arkadaşlarımızın<br />
çalışma tarzına, inançlarına ve kararlılıklarına<br />
şimdi bir kez daha ve yeniden ihtiyaç var. Önümüzdeki<br />
dönem örgütümüzün bu ihtiyacı karşılayacağına çok<br />
inanıyorum.<br />
Sevgili Arkadaşlar,<br />
Genel Kurullar sürecimiz ülkemizin geleceğini de değiştirecek<br />
bir güce sahiptir. Çünkü emeğin, eşitliğin, özgürlüğün,<br />
barışın, adaletin yani insandan yana olan her<br />
fikrin ve fiilin içinde ve özünde olan bir <strong>TMMOB</strong>; ülkemiz,<br />
halkımız ve mesleğimiz için çölde bulunan ve hayat<br />
taşıyan bir nehir gibidir.<br />
<strong>TMMOB</strong> Genel Kurullar sürecinde atacağımız her adım,<br />
yaşanacak her değişim sadece <strong>TMMOB</strong> için değil toplumsal<br />
geleceğimiz için de bir belirleyen olacaktır.<br />
Gelecek güzel günler için,<br />
Masmavi gökyüzü altında birikmiş kara bulutların dağılması<br />
için,<br />
Gökyüzünün ve yeryüzünün bütün renklerinin özgürlüğü<br />
için,<br />
Bilim ve teknolojinin halkımızın hizmetine sunulması, mesleğimizin<br />
tüm güzelliklerinin hayatı yaşanabilir kılması için,<br />
Gericiliğe ve karanlığa karşı aydınlığın yaratılması için,<br />
Emperyalizme, gericiliğe, neoliberal politikalara karşı<br />
insanca bir yaşam, özgür, demokratik ve bağımsız bir<br />
Türkiye için,<br />
Şimdi bize düşen görev; örgütümüze sahip çıkmak, örgütümüzü<br />
güçlendirmek, inanç, kararlılık ve emek ile<br />
<strong>TMMOB</strong>‘yi geçmişin ayak izlerinden geleceğe doğru<br />
omuzlarımızda taşımaktır.<br />
Bu dönem içerisinde örgütümüzün ilkeleri doğrultusunda<br />
görevini gereği gibi yapan oda yönetim, onur ve denetleme<br />
kurulu üyesi arkadaşlarıma, şube yönetim kurulu<br />
üyesi ve temsilciliklerde görev alan arkadaşlarıma,<br />
omuz omuza emek harcadığımız odalarımızın örgütlü<br />
üyelerine, çalışma gruplarında görev alan arkadaşlarımızın<br />
hepsine, <strong>TMMOB</strong> ve oda çalışanı arkadaşlarıma, büyük<br />
bir inançla örgütümüze verdikleri katkılardan dolayı<br />
Yönetim Kurulumuz adına teşekkür ediyorum.<br />
<strong>TMMOB</strong> Genel Kurullar sürecinin; mühendis, mimar ve<br />
şehir plancılarının hünerli elleri ile bir demokrasi şölenine<br />
dönüşeceğine duyduğum inançla, aklımızın ve<br />
umudumuzun yolu açık olsun diyor, hepimize kolaylıklar<br />
diliyorum.<br />
Mehmet Soğancı<br />
<strong>TMMOB</strong> Yönetim Kurulu Başkanı<br />
14<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>
<strong>TMMOB</strong>’den<br />
SU YAPILARI<br />
DENETİM HİZMETLERİ<br />
YÖNETMELİĞİ’NİN<br />
YÜRÜTMESİ DURDURULDU<br />
Danıştay 10. Daire <strong>TMMOB</strong>’nin açtığı dava sonucunda<br />
Su Yapıları Denetim Hizmetleri Yönetmeliği’nin<br />
yürütmesinin durdurulmasına ve yönetmelik dayanağını<br />
oluşturan Elektrik Piyasası Kanunu`nun geçici<br />
maddesinin Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa<br />
Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdi.<br />
<strong>TMMOB</strong>, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü‘nün<br />
13.05.2011 tarih ve 27933 sayılı Resmî Gazete‘de<br />
yayımlanan “Su Yapıları Denetim Hizmetleri<br />
Yönetmeliği”nin iptali ve yürütülmesinin durdurulması<br />
ile dava konusu yönetmeliğin dayanağını<br />
oluşturan 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu‘na,<br />
25.02.2011 tarih ve 27846 sayılı Mükerrer Resmî<br />
Gazete‘de yayımlanan 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden<br />
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel<br />
Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun<br />
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması<br />
Hakkında Kanun‘un 204. maddesiyle eklenen Geçici<br />
14. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinin Anayasa‘ya<br />
aykırılığı nedeniyle Anayasa Mahkemesi‘ne taşınması<br />
istemiyle Danıştay‘a başvurmuştu.<br />
<strong>TMMOB</strong> 2. KADIN KURULTAYI<br />
SONUÇ BİLDİRGESİ<br />
YAYIMLANDI<br />
Ankara`da 17-18 Aralık 2011 tarihlerinde gerçekleştirilen<br />
<strong>TMMOB</strong> 2. Kadın Kurultayı sonuç bildirgesi yayımlandı.<br />
Kurultay kararları ve sonuç bildirgesine <strong>TMMOB</strong> internet<br />
sitesinden ulaşılabilir.<br />
3. İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ<br />
GÜVENLİĞİ SEMPOZYUMU<br />
SONUÇ BİLDİRGESİ<br />
YAYIMLANDI<br />
İnşaat Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesi tarafından<br />
düzenlenen 21-23 Ekim 2011 tarihlerinde Çanakkale`de<br />
gerçekleştirilen 3. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sempozyumu<br />
sonuç bildirgesi yayımlandı.<br />
Sonuç Bildirgesi Bültenimizin İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği<br />
bölümündee yer almaktadır.<br />
İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARI<br />
YÖNETMELİĞİNE KISMİ<br />
DURDURMA<br />
İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk<br />
ve Eğitimleri Hakkında Yönetmeliğin 25. maddesinin<br />
(b) bendi ile Geçici 1., Geçici 3. ve Geçici 4. maddelerinin<br />
yürütmesi durduruldu.<br />
Danıştay 10. Daire, <strong>TMMOB</strong>‘nin 27.11.2010 tarih ve<br />
27768 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanan İş Güvenliği<br />
Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri<br />
Hakkında Yönetmeliğin yetki yönünden tamamının ve<br />
bazı maddelerinin iptali ve yürütmesinin durdurulması<br />
istemiyle açtığı davada, yönetmeliğin 25. maddesinin<br />
(b) bendi ile Geçici 1., Geçici 3. ve Geçici 4. maddelerinin<br />
yürütmesinin durdurulmasına karar verdi.<br />
Yürütmesi durdurulan maddeler şöyle:<br />
Belge alma ve vize işlemleri<br />
MADDE 25 - (1) Belge almak veya vize işlemlerini yaptırmak<br />
isteyen kişi ve kuruluşların;<br />
b) Bakanlıkça belirlenen belge veya vize ücretini ödemeleri<br />
gereklidir.<br />
Bir üst sınıfta çalışma<br />
GEÇİCİ MADDE 1 - (1) Bu Yönetmeliğin yayımından<br />
itibaren, (C) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesine<br />
sahip olanlar üç yıl süreyle tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde,<br />
(B) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesine<br />
sahip olanlar dört yıl süreyle çok tehlikeli sınıfta yer<br />
alan işyerinde iş güvenliği uzmanı olarak görevlendirilebilirler.<br />
Vizesi dolmuş iş güvenliği uzmanlığı belgeleri<br />
GEÇİCİ MADDE 3 - (1) Belge alma tarihine göre vize<br />
süresi dolmuş olan iş güvenliği uzmanlarının belgeleri<br />
bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden itibaren altı<br />
ay süreyle geçerlidir. Bu sürenin sonunda yenileme<br />
eğitimini tamamlamayanların yetki belgelerinin geçerliliği<br />
söz konusu eğitimi alana kadar askıya alınır.<br />
Eğitimi tamamlayanlar<br />
GEÇİCİ MADDE 4 - (1) 15/8/2009 tarihli ve 27320 sayılı<br />
Resmî Gazete‘de yayımlanan İşyeri Sağlık ve Güvenlik<br />
Birimleri ile Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkında<br />
Yönetmelik kapsamında yetkilendirilmiş eğitim<br />
kurumlarınca düzenlenen iş güvenliği uzmanlığı<br />
eğitim programlarını tamamlayanlar bu Yönetmelik<br />
kapsamında yer alan iş güvenliği uzmanlığı eğitimlerini<br />
tamamlamış sayılırlar ve düzenlenecek sınavlara<br />
katılmaya hak kazanırlar.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 15
İncelemeler<br />
İncelemeler<br />
SU YAPILARINA İLİŞKİN BİR RESTORASYON ÖRNEĞİ<br />
OLARAK YATAĞAN BELEDİYESİ ATA SARNICI<br />
Muammer Dalgıç- İnşaat Mühendisi<br />
Meral Oğuz- Yüksek Mimar<br />
Geçmişten geleceğe aktarılmak üzere emanet almış<br />
bulunduğumuz kültürel varlıkların geleceğe güvenle<br />
aktarılmasını sağlamak üzere izlenecek işlem sırası<br />
sade, basit, anlaşılır bir şekilde olmak üzere aşağıdaki<br />
işlem sırasını takip etmelidir.<br />
1. Rölöve çalışması: Yapının veya mimari objenin<br />
halihazır konumdaki durumu, belli ölçeklerde ve<br />
detay sıralamasına uygun olarak rölöve çizimleri<br />
çıkarılır. (1/200, 1/100, 1/50, 1/20, 1/10)<br />
2. Restitüsyon Projesi: Yapının özgün konumundan,<br />
yapıldığı tarihten itibaren günümüze kadar<br />
geçen süreçte bünyesine ilave edilmiş değişik<br />
dönemlere ait eklerle bünyeden kaybedilmiş eksilmeleri<br />
tanımlayan çizimlerdir. Ayrıca restitüsyon<br />
çizimine veri tabanı oluşturan esaslı çevresel,<br />
yöresel, araştırma raporları ile desteklenmelidir.<br />
3. Restorasyon Projesi: Yapının özgün konumuna<br />
kavuşmasını sağlayıcı her türlü rehabilite uygulamalarını<br />
içeren fiziksel, güçlendirme aşamalarını<br />
yansıtan detayların kağıt üzerinde ayrıntılı bir şekilde,<br />
mahalleri ile birlikte malzeme, yapım tekniği<br />
aşamalarını ayrıntılı olarak belgeleyen, gerektiğinde<br />
yeni işlevlendirmeyi de içeren detayların<br />
oluşturulduğu, çizimler ve rapor ile desteklenen<br />
çalışmaları içermelidir. Bu üç aşamaya “yapının<br />
bugünü, dünü ve yarını” diyebiliriz kısaca. Yapının<br />
bugünkü durumunu belgeleyip geçmişini<br />
okuyup, bu veriler doğrultusunda yarınına karar<br />
vermek de diyebiliriz.<br />
Günümüzde uygulaması bulunmayan 16.yüzyıl su<br />
yapılarından ilginç örnekleri içeren Muğla Yatağan<br />
İlçesindeki sarnıcın çok amaçlı kültürel işlevlerde kullanımını<br />
gerçekleştirmek üzere yapılan uygulamanın<br />
örnekleri, değişik meslek disiplinlerinin birlikte gerçekleştirdikleri<br />
ve Muğla Kültür Varlıklarını Koruma<br />
Bölge Kurulu’ndan onaylanarak uygulama aşamasına<br />
gelmiş bulunan çalışmadan örnekler bilgi için aşağıda<br />
sunulmaktadır.<br />
Bu işlemlerin yapımı sırasında 2863 sayılı Kültür ve Tabiat<br />
Varlıklarını Koruma Yasasının günümüzde revize<br />
edilmiş 5226 sayılı yasa ile Kültür ve Tabiat Varlıklarını<br />
Koruma Yüksek Kurulunun 660 sayılı ilke kararına<br />
uyulması gerekmektedir.<br />
16<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong><br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Eylül 2011 - 160 1
İncelemeler<br />
İncelemeler<br />
MUĞLA İLİ, YATAĞAN İLÇESİ, YENİ MAHALLE MEVKİİNDE,<br />
“ATA SARNICI” OLARAK ANILAN<br />
TAŞINMAZ KÜLTÜR VARLIĞI SARNIÇ YAPISININ<br />
RESTORASYONU HAKKINDA GEREKÇE RAPORU<br />
PROJE KAPSAMI VE GEREKÇELER<br />
Doğal Kültürel ve tarihi zenginliklerle dolu yöremizde<br />
Turizm hareketlerinin çeşitlendirilmesi, sezonun uzatılması<br />
ve 12 aya yayılması günümüzde önemli hale<br />
gelmiştir. Bunun için modern yapılar yerine yörenin<br />
mimari, sanatsal, estetik değerlerini üzerinde barındıran,<br />
yaşadığı devrin sosyal, ekonomik, mimari özelliklerini<br />
yansıtan, bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer<br />
taşıyan yapıların turizm amaçlı değerlendirmesi<br />
ve çevresine de örnek olması amaçlanmaktadır.<br />
Bir yapının veya kent dokusunun onarılıp sağlıklaştırılması<br />
ancak onun insan sıcaklığına kavuşmasıyla<br />
olanaklıdır. Bu da ona çağdaş, ekonomik açıdan geçerli<br />
bir işlev verebilmek demektir. Geleneksel Kent<br />
Alanı silueti içinde çevresiyle birlikte korunmuş bir<br />
bütünlük arz eden söz konusu yapı için; bu anlamda<br />
yakınındaki Hacı Ömerler Evinin de restorasyonu ile<br />
birlikte “Sosyal, kültürel ve turistik” fonksiyonlar öngörülmüş<br />
olup “Kültür Nitelikli Turizm”e katkı vermesi<br />
hedeflenmektedir. Gezi, küçük dinleti, hediyelik eşya<br />
satışı gibi verilecek fonksiyonlar ile Eski Eserin (Taşınmaz<br />
Kültür Varlığının) korunması, yaşatılması, geleceğe<br />
güvenle aktarılmasının da büyük yarar sağlayacağı<br />
düşünülmektedir.<br />
Yapının Restorasyon gerekçelerini aşağıdaki şekilde<br />
özetleyebiliriz.<br />
• Yapının fiziksel yorgunluğu ve bozulması,<br />
• Günümüzde işlevini yitiren yapının değişik<br />
amaçla kullanılma ihtiyacının ortaya çıkması.<br />
• Yörenin kültürel-otantik zenginliklerinin korunması<br />
yaşatılması ve geleceğe aktarılması,<br />
• Turizm hareketlerinin çeşitlendirilmesi,<br />
• Kültür turizmine kazandırılması,<br />
• Bölgenin tarihi kültürel dokusundan bir kesitin<br />
bu yapıda izleyenlere tanıtılması sağlanarak yaşatılması,<br />
RÖLÖVE ÇALIŞMASI<br />
GİRİŞ<br />
Bu çalışmanın amacı;<br />
Eski adı Ahiköy olan Yatağan İlçesi içinde mimari ve<br />
sanat tarihi değeri açısından, önemli bir yeri olan<br />
Korunması Gerekli Kültür Varlığı olarak tescilli sarnıç<br />
yapısının, döneminin yaşam kültürünü yansıtarak geleceğe<br />
güvenle aktarılmasının sağlanmasıdır.<br />
1. TAMIMLAR<br />
1.1. SARNIÇLAR HAKKINDA GENEL BİLGİ<br />
Yağmur sularının toplandığı, su ihtiyacını karşılamada<br />
kullanılan sarnıçlar bölgemizde oldukça yaygın<br />
bir şekilde görülmektedir. Bir kısmı bu amaçla halen<br />
kullanılmakla birlikte, birçoğunun güvenlik önlemi<br />
olarak kapılarının örüldüğü veya demir parmaklık ile<br />
kilit altına alındığı görülmektedir. Derin kuyu pompaları<br />
icat olunca sarnıçlar da işlevlerini büyük ölçüde<br />
yitirmeye başlamıştır denebilir. Bir çoğu hayır amaçlı<br />
olarak zamanın ileri gelenleri tarafından kendi adlarına<br />
inşa edilmişlerdir.<br />
Çok yaygın olarak rastlanmasa da bazı sarnıçların giriş<br />
kapısının üzerinde kim tarafından, hangi yıl yaptırıldığı<br />
gibi bilgileri içeren kitabeleri bulunur. Mühendislik<br />
bakımından söylemek gerekirse; sarnıçlar birer sanat<br />
yapısıdırlar. Sarnıçlar, üstte bir kubbe ve altta suyun<br />
toplandığı bir mekândan ibarettir.<br />
Önlerinde hayvanların sulanabilmeleri için bir yalak<br />
bulunur. Yalaklar, genellikle taş ya da ağaç gövdesi<br />
oyularak, daha yakın zamanda yapılanları ise güncel<br />
yapı teknikleri kullanılarak yapılmışlardır.<br />
Sarnıç duvarlarının yapılışını belli aşamalardan geçiren<br />
Vitrivius “Bu tür yapılar suyu birinden diğerine<br />
süzdürme yoluyla temizliğin sağlanması için iki veya<br />
üç bölmeli olmalıdır; Bu şekilde su çok daha sağlıklı<br />
ve tatlı olacaktır. Çünkü çamurun çökebileceği bir<br />
yer olduğundan su berraklaşarak, kokusuz olacak ve<br />
tadını koruyacaktır. Aksi durumda ise tuz katılarak temizlenmesi<br />
gerekecektir” demektedir.<br />
1.2. YAPININ BULUNDUĞU YATAĞAN KENTİNİN<br />
TARİHÇESİ VE KİMLİĞİ<br />
1.3. YAPININ KONUMU<br />
Rölövesi hazırlanan söz konusu tescilli yapı Muğla İli,<br />
Yatağan İlçesi, Yeni Mahalle, 26-27 EC pafta, 82 ada,<br />
1 parsel üzerinde bulunmaktadır. Parselin hemen doğusunda<br />
Hacı Ömerler Evi olarak bilinen önemli bir<br />
eski eser yer almaktadır. Yapı kitlesi, parselin tamamını<br />
kaplar konumda dairesel formlu olup yol kotundan<br />
ortama 5-6 metre arası değişen yüksekliktedir.<br />
Giriş kapısı kuzey batı yönündendir. Çevresi kısmen<br />
yeni yapılarla kısmen de yöresel mimari oluşumu barındıran<br />
yapılar ile çevrilidir.<br />
2<br />
İMO<br />
Eylül<br />
İzmir<br />
2011<br />
Şubesi<br />
- 160<br />
Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 17
İncelemeler<br />
Şekil 1. Korunması gerekli Kültür Varlığı yapının Yatağan<br />
İmar Planındaki yeri<br />
1.4. YAPININ TARİHÇESİ<br />
Tarafımızdan yapılan incelemelerde yapının yapım<br />
yılı ve yaptıranı kesin olarak bilinmemekle birlikte 19.<br />
Yy sonu 20 yy başı olabileceği tahmin edilmektedir.<br />
1.5. RÖLÖVENİN HAZIRLANMASINDAKİ ÇALIŞMA<br />
YÖNTEMİ<br />
Çalışmalar 2010 yılı Haziran ayının ikinci haftasında<br />
yapının yerinde incelenmesi ve ölçümleri ile başlamıştır.<br />
Ölçümler geleneksel ölçüm yöntemleri ile güncel<br />
teknolojik ölçüm teknikleri birleştirilerek bilimsel<br />
bir şekilde yapılmak istenmiştir. Plan, kesit, cephe ve<br />
vaziyet planı ölçümlerinde geleneksel ölçüm aletleri<br />
ve sistemlerinin yanı sıra yapının formu ve kütlesinden<br />
ötürü ağırlıklı olarak lazer total station denilen<br />
ölçüm aletinin kullanılması tercih edilmiştir.<br />
1.6. YAPININ MİMARİ TANIMI VE İNCELENMESİ<br />
1.6.1. MİMARİ İNCELEME<br />
Yapı kitlesi parselin tamamını kaplar konumda Atatürk<br />
Caddesi ile ilişkili olarak konumlanmaktadır.<br />
Sarnıçlar genellikle dairesel formlu Kümbetler şeklinde<br />
yapılmışlardır. Ancak az sayıda da olsa, küçük bir<br />
tüneli andıran tonoz üst örtülü ve dikdörtgen temel<br />
üzerine oturtulanlarına da rastlanır. Çalışma konusu<br />
sarnıç dairesel formlu plan şemasına haizdir. Gövdesi<br />
kayrak ve dere taşlarından yöresel kireç ve çamur harç<br />
bağlayıcılı, yığma kâgir duvar tekniği ile örülüdür. Dış<br />
yüzeylerde yer yer sıva ve badana gözlenmemektedir.<br />
Sarnıcın iç cephesi adeta sırlı bir yüzey oluşturan<br />
sızdırmazlığı sağlayıcı horasan harcı ile sıvanmıştır.<br />
Bu sıva içinde gözle görülür büyüklükte tuğla pirinci<br />
vardır. Tuğla pirinci suyu tutan özelliği ile sıvanın çatlamamasını<br />
sağlamaktadır. Bazı sarnıçların kubbe kısımlarının<br />
dıştan sıvalı olduğu gözlemlenebilir. Ancak<br />
çalışma konusu sarnıcın kubbesinde sıva kalıntısına<br />
rastlanmamıştır.<br />
Sarnıçtan su almak, bir küçük portal niteliğindeki giriş<br />
kapısının devamında yer alan ve sarnıç zeminine<br />
kadar inen taş merdivenler vasıtasıyla gerçekleşir.<br />
İncelemeler<br />
1.6.1.1. ÜST ÖRTÜ SİSTEMİ<br />
Sarnıcın kubbe üst örtüsü kayrak ve dere taşları kullanarak,<br />
kireç bağlayıcılı harç ile örülüdür. Kubbe formun<br />
su toplama avantajı ve suyun kullanımı hakıkında<br />
ise şunları söyleyebilriz;<br />
Sarnıçların kubbesine düşen yağmur damlaları, kubbeden<br />
süzülerek yerden bir metre kadar yükseklikte,<br />
30-40 cm kadar genişlikte ve içe meyilli olan kısma<br />
gelerek buradan, belli aralıklarla yerleştirilmiş olan<br />
deliklerden sarnıcın içine akarlar. Bu delikler aynı zamanda<br />
sarnıcın içinin havalanması işlevini de yerine<br />
getirirler. Ortalama bir sarnıcın çapı 7-8 m. civarındadır.<br />
Bu da yaklaşık 38-40 m2 bir taban alanı oluşturur.<br />
Kapı hizasına kadarki derinliği ise 2-2,5 m kadardır.<br />
Böylece 75 m3 civarında bir su toplama ve depolama<br />
haznesi oluşmuş olur. Yöreye düşen ortalama yıllık<br />
yağış miktarı 650 mm olduğuna göre demek oluyor<br />
ki, kubbe kısmına düşen yağıştan toplanan miktar;<br />
38 m2 x 0.65 m = 24.7 m3 Geriye kalan miktar ise<br />
topraktan girer içeriye. Toprakta suyun akış yönüne<br />
dikkat edilerek açılan kanallardan gelen su, toprak<br />
seviyesindeki delikten sarnıcın içine dolar. Sarnıç suyla<br />
dolu olduğunda, kapısından suyu almak kolaydır.<br />
Su azaldıkça, içeride aşağıya doğru yapılmış olan bir<br />
merdivenden inilerek su alınır.<br />
1.6.1.2. CEPHE ÖZELLİKLERİ<br />
Yapının giriş kapısı kuzeybatı yönündedir. Bu da yapıya<br />
yaklaşımın daha çok eski kent dokusu tarafından<br />
yani kuzeyden olduğunu düşündürebilir. Sarnıcın<br />
gövdesinde yağmur sularının toplanmasını sağlan<br />
savak adı verilen kareye yakın formda açıklıklar bulunmaktadır.<br />
Fazla suyun atılmasını sağlayan da taşma<br />
delikleri bulunur. Ayrıca içeriye doğal aydınlatma<br />
sağlamak için kubbe üzerinde savak deliklerinden<br />
başka çok büyük olmayan iki adet ve sonradan kapatılmış<br />
pencere açıklıkları da bulunmaktadır.<br />
Resim 4: Giriş porteli<br />
1.6.2. DEĞİŞMİŞLİK VE KAYIPLAR<br />
Mekânsal olarak bir değişmişlik gözlenmemektedir.<br />
Giriş kapısı kaybolmuş olup genel olarak yapının<br />
özgün niteliği korunmuştur.<br />
1.6.3.YAPININ<br />
YAPIM TEKNİĞİ VE<br />
MALZEME<br />
KULLANIMI<br />
Yöresel kayrak ve benzeri<br />
taşlarla ve taş aralarında,<br />
bileşiminde<br />
iri taneli Çine kumu<br />
ve tuğla pirinci kullanılan<br />
horasan harcı ile<br />
inşa edilmiştir. Kubbelerinin<br />
yapımında,<br />
harcın bağlayıcılığını<br />
arttırmak için harcının<br />
içine keçi kılı kullanılmıştır. Tam malzeme analizlerine<br />
ulaşabilmek için restorasyon uygulama sürecine<br />
18 İMO <strong>Ocak</strong> İzmir <strong>2012</strong> Şubesi - <strong>162</strong> Bülteni - www.imoizmir.org.tr Eylül 2011 - 160 3
İncelemeler<br />
geçilmeden önde mutlaka uzman bir konservasyon<br />
laboratuarında sıvanın ve taş aralarındaki bağlayıcı<br />
harcın analizi yapılmalıdır.<br />
2. SORUNLAR<br />
Genel olarak yapının bozulma sorunları taşıyıcı sistemi<br />
kısmen etkiler hale gelmiş olup yerinde enjeksiyon<br />
dikiş atma vb. yöntemler sayesinde bu sorunlar<br />
baş edilebilecek boyuttadır. Su toplama yüzeyinin<br />
büyük ölçüde dağılması ve taşlarının eksilmesi sonucu<br />
sarnıç su toplayamaz hale gelmiştir. Yapı metruk<br />
olduğundan restorasyon süreci başlayana kadar koruma<br />
altına alınması yararlı olacaktır. İç cephelerde<br />
yer yer sıvadaki dökülmeler de yapı duvarlarındaki<br />
yağmura bağlı bozulma sorunlarını arttırmaktadır.<br />
Restorasyona geçmeden önce mutlaka sıva analizleri<br />
İncelemeler<br />
konusunda uzman konservasyon laboratuvarlarından<br />
birinde yaptırılmalı, özgün sıvaya en yakın karışım<br />
hazırlanarak uygulamaya geçilmelidir.<br />
3. SONUÇ<br />
Sonuç olarak Türk Mimarisinde önemli bir su yapısı<br />
olarak bilinen sarnıçlar, Yatağan ve çevresinde kubbeli<br />
ve dairesel formları ile özgün bir mimari olarak<br />
karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu Ata sarnıcı ile birlikte<br />
yakın çevrede 8 adet sarnıç bulunmaktadır. Bu<br />
sarnıçlardan bazıları bakımsızlıktan yıkılmış, bir kısmı<br />
da yıkılmaya yüz tutmuştur. Acil önlemler alınmaz ise<br />
kısa zamanda bu kültürel varlıklarımız da yok olma<br />
tehlikesi ile karşı karşıya kalacaklardır.<br />
RESTORASYON RAPORU<br />
Bu çalışmanın amacı;<br />
Eski adı Ahiköy olan Yatağan İlçesi içinde mimari ve<br />
sanat tarihi değeri açısından, önemli bir yeri olan<br />
Korunması Gerekli Kültür Varlığı olarak tescilli sarnıç<br />
yapısının, döneminin yaşam kültürünü yansıtarak geleceğe<br />
güvenle aktarılmasının sağlanmasıdır.<br />
GENEL TANIMLAMA<br />
Günümüzde yol durakları olarak nitelendirilen sarnıçlar,<br />
Anadolu’da antik çağlardan bu yana yağmur<br />
sularını depolamak amacıyla inşa edilen bir yapı türüdür.<br />
Kalelerde, yerleşim alanlarında, yol boylarında<br />
ve tarımsal alanlarda, bazen kayalara oyularak bazen<br />
de taşlarla örülerek inşa edilen sarnıçlar, hem içme<br />
suyu gereksinimini karşılamak için hem de tarımsal<br />
faaliyetlerde kullanılırdı.<br />
16. yy da özellikle Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos<br />
seferi sırasında yöremizde çok sayıda sarnıç inşa edildiği<br />
bilinmektedir.<br />
Muğla sınırlarında en çok rastlanan sarnıç türü, daire<br />
planlı kubbeyle örtülü bir kurguya sahiptir. Kubbe<br />
başlangıcı seviyesinde yağmur sularının sarnıçta toplanmasını<br />
sağlayan su olukları bulunmaktadır. Sarnıçtan<br />
hem su alınabilmesini sağlayan hem de suyun<br />
kontrolünü ve temizliğinde kullanılan merdivenler<br />
bu yapıları tamamlayan diğer unsurlardır.<br />
İncelenen örnekler ve yapılan araştırmalar sonucunda<br />
sarnıçların su havzaları ve doğal suyolları üzerinde<br />
yapılmış olduğu bilgisine ulaşılmıştır. Yağmur suyu<br />
bir kaynak olmasının yanı sıra, doğal yer altı su yoları<br />
üzerinden gelen sular da önemli bir kaynaktır. Aşağıda<br />
incelenen örneklerden birinde yer altı suyunu toplayan<br />
delik net olarak gözlenmiştir.<br />
Resim: Milas Bodrum karayolu üzerindeki sulak zemin<br />
üzerinde bulunan sarnıç örneği sarnıcın arka cephesinden<br />
çekilen fotoğrafta hem yağmur suyu savakları hem<br />
de zemindeki su toplama kanalı görülmektedir. Sarnıç<br />
kubbesi restorasyon projesini hazırladığımız sarnıçta<br />
olduğu gibi sıvasızdır.<br />
Ancak restorasyon projesini hazırladığımız sarnıç<br />
muhtemelen sadece yağmur suyunu toplamıştır. O<br />
nedenledir ki taşların yıkılması sonucu bozulan savaklar<br />
nedeniyle içinde su birikintisine rastlanmamıştır.<br />
4<br />
İMO Eylül İzmir 2011 Şubesi - 160 Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 19
İncelemeler<br />
GENEL TASARIM, ONARIM KULLANIM İLKELERİ:<br />
Sarnıç içinde bulunduğu çevrenin tarımsal niteliğini<br />
de yitirmesi sonucu işlevsiz kalarak terk edilmiş olduğundan,<br />
yapının günümüzde işlev kazandırılması<br />
suretiyle yaşatılması amaçlanmıştır.<br />
Sarnıcın restorasyonunda prensip olarak en az müdahale<br />
ile konservasyonu ve işlev kazandırmaya yönelik<br />
restorasyonu amaçlanmıştır. Sarnıcın beden duvarlarının<br />
geleceğe güvenle aktarılmasını sağlayacak olan<br />
çevre drenajı yapılacaktır.<br />
Derz temizliği sonrası önemli bir yapısal çatlağa rastlanırsa<br />
yerinde değerlendirilerek epoksi enjeksiyon<br />
ile konservasyon sağlanacak, mevcut moloz taş duvar<br />
dokusunun eksik kısımları tamamlanarak kireç<br />
bağlayıcılı horasan harcı ile derzlenecektir.<br />
Yitirilmiş olan kapı masif ahşap malzeme ile çizimdeki<br />
şekliyle tamamlanacaktır.<br />
Mevcut zemin üzerine herhangi bir müdahalede bulunmadan<br />
ahşap kadronlama sistemi ile terazisi bozuk<br />
olan yüzey üzerine ip çekilerek terazisinde ahşap<br />
yüzer döşeme yapılacaktır.<br />
Bu çok amaçlı ahşap platform zaman zaman ilçede<br />
yapılan festivaller sırasında sergi, satış, şiir dinletisi<br />
vb. etkinliklere zemin oluşturacak ve zemindeki sızdırmazlık<br />
sağlayıcı horasan harcı orijinal haliyle korunacaktır.<br />
Prensip olarak kazandırılacak olan işlev nedeniyle<br />
sarnıcın su toplaması; içindeki suyun temizliği ve<br />
havalandırılması sorunları oluşması açısından istenmediğinden<br />
sarnıçların orijinalinde nasıl çalıştığı ve<br />
kullanıldığını anlatan bilgi panosu yapı dışına uygun<br />
bir yere bina beden duvarına yapıştırılmadan, kendi<br />
ayakları üzerinde duracak şekilde konacak ve içinde<br />
su tutulmayan mevcut hali, su tutulmayacak şekilde<br />
korunacaktır.<br />
Aydınlatma yükseltilmiş döşeme altından dolaşacak<br />
kablo kanalı vasıtası ile ahşap zemine monte elemanlarla<br />
sağlanacaktır. Kurul onaylı projesinden sonra<br />
aydınlatma projesi de hazırlanacaktır. Mevcut merdiven<br />
basamakları yaşlı ve çocuk ziyaretçiler için uygun<br />
yüksekte olmadığından alternatif bir ahşap merdiven<br />
kendi ayakları üzerinde duracak, zemine herhangi bir<br />
müdahalede bulunmayacak şekilde tasarlanmıştır.<br />
Kubbe yüzeyinde ve eteğinde taş aralarındaki özgün<br />
derzlerin yitirilmesi sonucu oluşan bitki örtüsü mekanik<br />
yollarla temizlenecektir.<br />
Kapı çevresi ve üzerindeki taşlar ile kubbe eteğinde<br />
yitirilmiş taşlar civardan temin edilerek benzer dokuda<br />
tamamlama yapılacaktır.<br />
Yapının Restorasyon yaklaşık maliyetleri de hazırlan-<br />
İncelemeler<br />
mış olup, Muğla Valiliği İl özel idaresi bünyesindeki<br />
eski eserlerin restorasyonuna yönelik katkı payından,<br />
keşif bedelinin % 75 inin Yatağan Belediyesine<br />
aktarılması suretiyle birim fiyat esasına göre ihaleye<br />
çıkarılarak yakın zamanda restorasyon uygulamasına<br />
geçilebilecektir.<br />
Proje Yüklenicisi:<br />
ASAR ANI, SANAT, ARAŞTIRMA, RESTORASYON, Mİ-<br />
MARLIK, İNŞAAT LTD. ŞTİ.<br />
Proje Çalışma Grubu:<br />
Meral OĞUZ / Yüksek Mimar- Proje Müellifi, Zeynep<br />
TEKET / Yüksek Mimar, Muammer DALGIÇ / İnşaat<br />
mühendisi, Gökser GÖKÇAY / Tarihçi, Güven ÖZCAN<br />
/ Harita Mühendisi, Alican KILINÇ / Harita Teknikeri,<br />
Volkan KANAT / Harita Teknisyeni, İsmail ALPER / Harita<br />
Teknisyeni, Şermin Öztürk / Büro asistanı, Tarcan<br />
OĞUZ / Yerel Tarih Araştırmacısı.<br />
Yararlanılan Kaynaklar:<br />
1. Muğla Sarnıçları / Yüksek Lisans tezi / Nacide ÖTER<br />
/ Selçuk Üniversitesi / 2008<br />
2. Tarcan OĞUZ ve Yatağan Belediyesi Basın bürosu<br />
arşivi.<br />
3. Muğla Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi<br />
20 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong><br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Eylül 2011 - 160 5
İncelemeler<br />
YAPILAR CANLILARA BENZER<br />
Arslan KESKİN<br />
İnşaat Y. Mühendisi<br />
“Yapılar, canlılara benzer”. İskelet sistemi ve eklem yerleri<br />
sağlıklı olmayan bir canlı nasıl dış etkilere karşı dayanıksız<br />
ve ayakta durmakta zorlanıyorsa, aynı durum<br />
tüm yapılar için de söz konusudur. İnşaat mühendisi<br />
tarafından doğru taşıyıcı sistemi (kolon, kiriş, perde,<br />
döşeme ve temel) oluşturulmayan yapılar başta depremler,<br />
tsunamiler gibi güçlü dinamik etkilere karşı<br />
ayakta durmakta zorlanırlar.<br />
Bir canlı durağan haldeyken iskelet sistemi onu ayakta<br />
tutabilir. Fakat hareketlendiği zaman sadece iskelet<br />
sistemi yeterli olmayıp özel donanımlı kas ve eklem<br />
yerleri devreye girer. İşte bir yapıda da benzer durum<br />
söz konusudur. Bir yapıyı sadece düşey yükler altında<br />
betonarme iskelet (Şekil 1a) ayakta tutsa da yapı hareketliğinde<br />
(deprem ve diğer dinamik yükler altında)<br />
bu taşıyıcılar yeterli olmaz. Bu hareketlenmelere karşı<br />
yapının kas ve eklem yerleri oluşturulmalıdır. Yapının<br />
kas ve eklem yerlerinin teşkili ancak doğru boyutlandırılmış<br />
beton içine gerekli donatının yerleştirilmesi ve<br />
birleşim bölgelerinde gevrek davranış görülmemesi<br />
için özel olarak donatılmasıyla mümkündür. Dolayısıyla<br />
beton miktarı, donatı miktarı, çapı, diziliş biçimi,<br />
bağlantı şekilleri, aralıkları yapı için hayati önem taşır.<br />
Diğer taraftan deprem bölgelerindeki yapıların sahip<br />
olması gereken en önemli özellikler sistemin yeterince<br />
rijit ve sünek olmasıdır. Betonarme taşıyıcı sistemin<br />
gevrek davranmaması veya sünek davranması için inşaat<br />
mühendisliği bilinci ile projelendirilmesi gereklidir.<br />
Bu uygulamanın ana kılavuzu deprem yönetmeliği<br />
olsa dahi deneyim ve tecrübeden yoksun bir şekilde<br />
icra edildiğinde yine bir anlam ifade etmez. Dolayısıyla<br />
mühendislik bilincinden yoksun olarak tatbik edilen<br />
taşıyıcılar ve donatılar, sistemi daha da gevrekleştirerek<br />
depreme karşı dayanıksız konuma getirebilir. Şekil<br />
1b’de deprem yönetmeliğine göre donatı yerleşim detayı<br />
(kas sistemi) verilmiştir.<br />
Ayrıca Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında<br />
Yönetmeliğin (2007) öngördüğü kuşatılmış ve kuşatılmamış<br />
birleşimler ve bununla ilgili alınan tedbirler<br />
yapının birleşim (eklem) yerlerinin önemini ortaya koymaktadır<br />
(Şekil 1c). Ayrıca tasarım yapan mühendisin<br />
en fazla zorlandığı ve zaman harcadığı husus da yine<br />
yapının birleşim bölgeleridir.<br />
Beton ve donatının birlikte çalışması ancak aderansın<br />
sağlanmasıyla mümkündür. Dolayısıyla beton kesit içine<br />
donatının detayına uygun yerleştirilmedikçe betonarme<br />
bir eleman (yük taşıma özelliği olan) oluşmaz.<br />
Önemli olan beton ve donatının inşaat mühendislik<br />
kurallarına göre tasarlanarak yapıya yerleştirilmesidir.<br />
Diğer yandan taşıcıcı sistemin büyük boyutlara sahip<br />
olması, sağlam yapı yapıldığı anlamına da gelmez. Asıl<br />
önemli olan deprem yüklerinin elemanlara uyum içinde<br />
dağılmasını sağlayacak ve bu yüklere karşı doğru<br />
direnci oluşturacak taşıyıcı sistem oluşturulmasıdır.<br />
Güçlendirilen yapılar için de benzer durum söz konusudur.<br />
Depremden sonra güçlendirilmesi gereken<br />
yapılar üzerinde detaylı bir çalışma yapılarak hasar<br />
nedenleri sistematik olarak ortaya konulmalı ve buna<br />
göre güçlendirilmelidir. Aksi takdirde bir doktorun hastasına<br />
yanlış teşhis koyduğu gibi yanlış güçlendirilen<br />
yapı daha da tehlikeli bir durumla karşı karşıya kalabilir.<br />
19 Mayıs Simav depremi ve 23 Ekim Van Depreminden<br />
sonra bu bölgelerdeki birçok yapının orta ve ağır hasarlı<br />
duruma gelmesindeki en büyük etken mühendislik<br />
hizmetinden yoksun olarak projelendirilmesi ve inşa<br />
edilmesidir. Sadece Simav ve Van’da değil Türkiye’nin<br />
birçok bölgesinde teknikten uzak yapıların sayısının<br />
oldukça fazla olduğu aşikardır. Mühendislik hizmeti<br />
sadece proje ile sınırlı değildir. Yerinde de fen ve sanat<br />
kurallarına göre uygulanması da mühendislik hizmetinin<br />
bir parçasıdır.<br />
(a)<br />
(b)<br />
Şekil 1. a) Üç boyutlu statik perspektif (İskelet sistemi), b) donatı yerleşim detayı (kas sistemi), c) kolon-kiriş birleşim bölgesi<br />
(eklem yerleri)<br />
(c)<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 21
İncelemeler<br />
Diğer taraftan bilinçli mühendislik hizmeti almış yapılar<br />
hem depreme karşı dayanıklı olurlar hem de ekonomik<br />
olurlar.<br />
Unutulmamalıdır ki, yapılar yatay yükler altında yer<br />
değiştirme yaparlar. Yapının esnek olması enerjinin<br />
absorbe edilmesini sağlar. Ancak yapının fazla esnek<br />
olması sebebiyle deprem esnasında büyük yer değiştirmeler<br />
insan psikolojisini olumsuz etkiler. Bu nedenle<br />
deprem yönetmeliğinde ardışık katlar arasındaki göreli<br />
yer değiştirmeler sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla taşıyıcı<br />
sistemin oluşturulması ancak doğru ve bilinçli mühendislik<br />
hizmetiyle mümkündür.<br />
Tarih/Yer Saat Etkinlik Adı Eğitmen<br />
12 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> Perşembe<br />
İMO İzmir Şubesi<br />
18:30<br />
Seminer<br />
Betonda Kalite Kontrol<br />
Yrd. Doç. Dr. Özge ANDİÇ ÇAKIR<br />
18 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> Çarşamba<br />
İMO İzmir Şubesi<br />
19 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> Perşembe<br />
Atatürk Kültür Merkezi<br />
9 Şubat <strong>2012</strong> Perşembe<br />
İMO İzmir Şubesi<br />
22 Şubat <strong>2012</strong> Çarşamba<br />
Tepekule Kongre Merkezi<br />
Akdeniz Salonu<br />
3-4 Mart <strong>2012</strong><br />
Cumartesi-Pazar<br />
Tepekule Kongre Merkezi<br />
18:30<br />
20.00<br />
18.30<br />
17.00<br />
Cts: 10.00<br />
Paz: 09.00<br />
Panel<br />
Van Depremi Sonrası Afet Çalışmaları<br />
- Arama Kurtarma Çalışmaları<br />
- “Depremler Kader Olmasın” Belgesel<br />
Gösterimi<br />
- Hasar Tespit Çalışmaları<br />
İMO İzmir Şubesi<br />
Türk Sanat Müziği Korosu Konseri<br />
Seminer:<br />
Çok Katlı Betonarme Yapılarda<br />
Deprem Performansının Belirlenmesi<br />
ve Güçlendirme Önerileri<br />
Hocalarımızla Buluşma Günü<br />
(Meslekte 25 yılını aşmış üyelerimiz<br />
katılacak)<br />
İMO İzmir Şubesi 43. Dönem Olağan<br />
Genel Kurul ve Seçimleri<br />
22 Mart <strong>2012</strong> Perşembe - Dünya Su Günü Etkinlikleri<br />
Nasuh Mahruki - AKUT Başkanı<br />
Ömer Karaca - AKUT İzmir Şb. Bşk.<br />
Ahmet Gürel - İnşaat Mühendisi<br />
İbrahim İlhan - İnşaat Y. Mühendisi<br />
Yöneten:<br />
Selim ÖZTAŞ<br />
Solist:<br />
Güldehen TERÜN<br />
İnş. Y. Müh. Fatih Ünveren<br />
-<br />
-<br />
<strong>2012</strong> KAMULAŞTIRMA BİLİRKİŞİLİĞİ KURA ÇEKİMİ SONUÇLARI<br />
<strong>2012</strong> yılı kamulaştırma bilirkişiliği için odamıza başvuran üyelerimiz arasında yapılan kura çekimi ile belirlenen<br />
<strong>2012</strong> Kamulaştırma Bilirkişileri listesi aşağıdadır.<br />
SİCİL NO ADI SOYADI<br />
7208 HÜSEYİN ÖZER HORZUM<br />
7422 SERVET ÖZCAN<br />
8374 OSMAN MELİH ALKAN<br />
9574 MEHMET ÖMER ERŞAN<br />
9693 ALİ İHSAN DERELİ<br />
11275 TEVFİK ATASELİM<br />
12309 SADIK SEYHAN<br />
14075 TURGUT KAYA<br />
22796 YAKUP TENDİRİÇ<br />
23551 SELMA NALBANTOĞLU<br />
SİCİL NO ADI SOYADI<br />
26346 ABDULLAH ACARLI<br />
28701 SEVAL TATLI NAVARO<br />
29458 BESİM ÜNER<br />
29914 SÜLEYMAN ÖZMEN<br />
32406 ERAY YILMAZ<br />
35684 ERAY DAĞ<br />
41475 ADEM AKIN<br />
43589 HÜSEYİN ÖZSARAÇLAR<br />
46499 EROL KARADAVUT<br />
49219 CENK ERCEM<br />
SİCİL NO ADI SOYADI<br />
59387 AYŞEN KURTULUŞ<br />
64924 SAMİ ERDAL ÖZBERK<br />
71523 HAKAN ÖZEL<br />
72651 ENGİN TOPAL<br />
74669 SERKAN ŞENSOYLAR<br />
22<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>
İncelemeler<br />
VAN DEPREMİNDE GÖZLENEN<br />
DUVAR HASARLARI ve TUĞLA SANDVİÇ DUVARLAR<br />
İbrahim İLHAN<br />
İnşaat Y. Mühendisi<br />
1. Giriş<br />
“Tuğla binalar depremde hep hasar gördü. Artık tuğla<br />
kullanılmaz Van’da.” Bu sözleri bolca duyduk Van’da.<br />
Bu her ne kadar fazla genelleştirilmiş bir yargı da olsa,<br />
Vanlılar için bir kanıdır artık ve bina yapımında işçilik<br />
ve uygulama sorunlarından birini anlatır: Duvar nasıl<br />
örülür, sandviç tuğla duvar örmek doğru bir uygulama<br />
mıdır?<br />
Van’da en yaygın olarak bims (pomza) blok (Vanlılar<br />
briket diyor) kullanılır. Tuğla duvar sadece betonarme<br />
karkas binalarda kullanılır. Bu yüzden “tuğla binalar”<br />
dedikleri şehir merkezinde yıkılan ve hasar gören betonarme<br />
karkas tipi yapılardır.<br />
Van’da yığma yapı çok yaygındır. Depremde yığma yapılar<br />
da yaygın olarak hasar görmüş hatta göçmüştür.<br />
Ancak göçen bir yığma yapı ile göçen bir betonarme<br />
karkas yapının halk üzerindeki psikolojik etkisi çok<br />
farklıdır. Böylece yeni bir olgu ile karşılaşıyoruz: yapı<br />
hasarının psikolojik etkisi.<br />
2. Yapı hasarının psikolojik etkisi<br />
Özellikle 9 kasım 2011 tarihli ikinci deprem ile şehir<br />
nüfusunun neredeyse yarısı başka illere göç etmişler,<br />
geride Van’da kalanlar ise artık evlerine girmez olmuşlardır.<br />
Şehrin tamamı ev dışında çadır ve konteynırlarda<br />
zor koşullarda kalmaktadırlar. Bu bir korku durumudur<br />
ve deprem travmasının sonucudur.<br />
Mühendislik açısından tuğla bölme duvarlar yapısal<br />
olmayan elamanlardır ve deprem hesabında modellemeye<br />
katılmaz. Deprem yönetmeliğinin ilk sayfasındaki<br />
genel ilkeler bölümünde; “orta şiddetteki depremlerde<br />
yapısal ve yapısal olmayan elemanlarda<br />
oluşabilecek hasarın sınırlı ve onarılabilir kalması”<br />
ibaresi yer almaktadır. Yani ilke olarak, orta şiddetteki<br />
depremlerde ve şiddetli depremlerde bölme duvar<br />
hasarı normal sayılmaktadır.<br />
Bu ilke, binaların inşaat maliyetlerini -güvenlik seviyesinden<br />
ödün vermeden- ekonomik bir bölgede<br />
tutmak içindir ve mühendislik kaideleri bakımından<br />
doğrudur. Ancak yapılardaki gözle görünen hasarın,<br />
deprem travmasını tetiklediği, psikolojik olarak uyarıcı-hatırlatıcı<br />
bir etmen olduğu, insanlar üzerindeki korkunun<br />
ve travmanın devam etmesine neden olduğu<br />
gerçektir.<br />
Örnek olarak Van’ı terkeden dolayısıyla deprem bölgesinden<br />
uzaklaşmış, etrafında hasarlı (uyarıcı) binalar<br />
görmeyen insanlar evlerde kalabilirken, Van’da kalıp<br />
hergün hasarlı binalar ve yıkık duvarlar arasında yaşayanlar<br />
evlerine girememektedirler. Bu psikolojik sorunun<br />
çözümü psikologların ilgi alanına girmektedir.<br />
Fakat biz mühendisleri ilgilendiren bir kısmı da içinde<br />
barındırmaktadır: Dayanıklı ve güvenli bir duvar nasıl<br />
örülür?<br />
3. Bölme duvar hasarının nedenleri<br />
Karkas yapıların bölme duvarları depremde hasar<br />
görebilir. Bu normaldir ve beklenen bir davranıştır.<br />
Van’daki incelemeler sırasında bazı binaların bölme<br />
duvarlarının ileri düzeyde hasar gördüğü, tamamen<br />
parçalandığı buna rağmen kolon-kiriş gibi taşıyıcı sisteminde<br />
hiçbir çatlak olmadığı görülmüştür.<br />
Ev sahipleri ve maalesef bazı meslektaşlarımız böyle<br />
binaları ağır hasarlı olarak görmektedir. Oysa duvar<br />
hasarı tek başına yapının taşıyıcılığını etkilemez, önemi<br />
yoktur. Dolayısıyla bu tip binalar duvar hasarı bakımından<br />
ağır, taşıyıcı sistem bakımından hasarsız olduklarından<br />
genel değerlendirmede hafif (yerine göre<br />
orta hasar) olarak kabul edilmelidir.<br />
Duvarlardaki hasar yapının kendisinden (mesela fazla<br />
esnek olmasından), kullanılan duvar malzemesinden<br />
veya duvar örme şeklinden kaynaklanabilir. Çok sık<br />
karşılaşılan hasar tipleri ve nedenleri şunlardır.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 23
İncelemeler<br />
3.1. Tuğla sandviç duvar hasarı<br />
Yanyana dizilmiş iki sıra tuğla duvar arasına (EPS) strafor<br />
koyularak yapılan sandviç duvarlar en çok hasar<br />
gören duvar tipidir. Van depremi bu uygulamanın hatalı<br />
yapıldığını, ciddi bir şekilde sorgulanması gerektiğini<br />
ortaya koymuştur.<br />
Kataloglarda bu duvarların Z-bağlantı demirleri ile<br />
çeşitli şekillerde birbirlerine bağlanmaları gerektiği<br />
söylensede bu detay gözardı edilmekte, hemen<br />
hemen hiçbir şantiyede uygulanmamaktadır. Ayrıca<br />
uygulamada dıştaki tuğla duvar kolon mantoloması<br />
yüzünden 3-5cm bina dışına kaydırılmakta ve duvarın<br />
bu kısmı boşta kalmaktadır. Bu durum zaten birbirine<br />
bağlanmamış olan sandviç tipi duvarları iyice tehlikeli<br />
hale getirmektedir.<br />
Van depreminde dış duvarlarda görülen hasarının neredeyse<br />
tamamı sandviç duvar hasarıdır. Bu tarz duvarlarda,<br />
dışta kalan tuğla duvar, genellikle devrilmiş,<br />
yollara saçılmış, yaralanmalara sebep olmuş ve düştüğü<br />
yerdeki araba gibi eşyalara zarar vererek maddi<br />
kayıplara yol açmıştır. İşte insanları korkutan, “tuğla binalar<br />
depremde hep hasar gördü” dedirten bu sandviç<br />
duvarlardır.<br />
3.2. Yapı sisteminden kaynaklanan hasarlar<br />
1. Bazı yapılar kolon/perde ebatlarının küçük seçilmesinden<br />
dolayı yeterli rijitliğe sahip değildirler. Bu tip<br />
binalar fazla yanal deplasman yaparlar. Bölme duvarlar<br />
(hesaplarda yer almamasına rağmen) çerçeveden<br />
üzerlerine deprem yükü alarak bir perde elemanı gibi<br />
çekme ve basınca çalışırlar. Duvarlar gevrek ve çekme<br />
dayanımı az olduğundan kolayca çatlar, ileri durumlarda<br />
dökülmeler olur.<br />
2. Duvarlarından da bir ataleti vardır. Bu yüzden depremin<br />
ilk saniyelerinde bina daha rijittir ve periyodu<br />
kısadır. Bu anlarda bölme duvarlar üzerlerine deprem<br />
yükü alırlar. Fakat betonarme sisteme göre rijitlikleri<br />
daha az olduklarından duvarlar hemen çatlar ve binanın<br />
rijitliği ani olarak düşer dolayısıyla periyodu uzar.<br />
Çatlama nedeniyle bölme duvarlar devre dışı kaldığında<br />
yatay yükün tamamını çerçeveler karşılamak durumunda<br />
kalır. İşte bu durum birçok binadaki taşıyıcı<br />
sistem hasarının nedenidir.<br />
3. Kolonlar arasına alınmadan örülmüş, yada yanlardan<br />
yine duvarlara mesnetlenmiş duvarlar, düzlemleri<br />
dışına çıkmaya çalışarak hasar görürür veya devrilir.<br />
4. Zayıf konsollar, depremde beklenenden fazla salınım<br />
yapabilirler. Bu yüzden konsol uçlarına oturtulan<br />
duvarlarda çatlaklar oluşabilir veya düzlem dışına çıkarak<br />
devrilebilirler.<br />
5. Yapısal bir hata olan ve muhakkak engellenmesi<br />
gereken yumuşak kat veya zayıf kat davranışı gösteren<br />
katlardaki duvarlarda ciddi hasar oluşur.<br />
6. Çatılarda bulunan ve yatay ve düşey betonarme<br />
hatıllar arasına alınmamış parapet ve kalkan duvarlar<br />
genelde devrilmiş ciddi yaralanmalara ve maddi kayıplara<br />
neden olmuştur.<br />
3.3. Malzeme nedenli hasarlar<br />
Standart ve yönetmeliklere uygun imal edilmemiş kalitesiz<br />
ve düşük dayanımlı malzemeler kolayca hasar<br />
görebilmektedir. Öyleki bazı tuğlalar daha şantiyede<br />
kamyondan indirilirken kırılmaktadır.<br />
Pomza blok yalıtım özelliğiyle öne çıkan ve hafif olması<br />
gereken bir malzemedir. Ancak pomza malzeme<br />
diye satılan birçok malzemenin pomza blok olmadığı<br />
da çok açıktır. Bu standartdışı ve ağır malzemeler binalarda<br />
hesaba katılmamış ilave yüklere sebep olarak<br />
risk yaratmaktadır.<br />
Aynı duvarda veya aynı yapıda farklı malzemelerin<br />
(tuğla, pomza, gazbeton) birarada kullanılması da sakıncalıdır.<br />
Farklı özelliklerdeki malzemeler farklı davranışlar<br />
sergileyeceklerinden bu tip duvarlar küçük depremlerde<br />
bile kolayca çatlarlar.<br />
Uygun olmayan derz malzemeleri de hasara neden<br />
olmaktadır. Az çimento kullanımı, yetersiz veya fazla<br />
derz yükseklikleri çok sık rastlanan hatalardandır.<br />
Hafif olması ve yalıtım özelliklerinden dolayı bir mucize<br />
gibi öne çıkarılan ve daha ekonomik olduğu için<br />
ince kum yerine kullanılan perlitli harçlar hakkında da<br />
kapsamlı çalışmalar yapılmalı ve uygulayıcılar ile paylaşılmalıdır.<br />
24<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>
İncelemeler<br />
Ülkemizde kontrol sistemi pek gelişmediğinden standart<br />
dışı malzemeler hemen her yerde satılmaktadır.<br />
Maalesef müteahhitlerimiz de -daha ucuz diye- bu tip<br />
malzemeyi talep etmektedir.<br />
3.4. Duvar örme şeklinden kaynaklanan hasarlar<br />
Farklı açılardan gelerek kesişen duvarlar dişli örülerek<br />
birbilerine kilitlenmelidir. Uygulamada daha hızlı olduğu<br />
için bu kilitlenme yapılmamakta her duvar bir<br />
diğerinden bağımsız örülmektedir. Bu tip bağımsız<br />
duvarlar deprem karşısında çaresiz kalarak hasar görmektedir.<br />
Duvarların kolon ve kirişlerle kesiştiği yerler depremlerde<br />
çizgisel olarak çatlamaktadırlar. Bu çatlaklardan<br />
kolonların ve kirişlerin yerleri kolayca belirlenebilir. Bu<br />
betonarme ile duvarın farklı elastisite modüllerine sahip<br />
olmasından kaynaklanır.<br />
Bunun önlenmesi için tuğla duvarlar çerçevelere özel<br />
metal ankrajlar ile bağlanmalı ve bu bölgelerde özel<br />
elastik dolgu malzemeler kullanılmalıdır. Bu tarz uygulamalar<br />
-çok yaygın olmasa da- yıllardan beri ülkemizde<br />
kullanılmaktadır.<br />
Birçok binada kiriş bölme duvarı arasına ahşap kamalar<br />
çakılarak duvar sabitlenmeye çalışılmaktadır. Deprem<br />
gibi muazzam bir yük karşısında bu kamalar tek başına<br />
yeterli olabilecek midir? Ayrıca kiriş ve duvar arasındaki<br />
yatay düzlem harç ile tamamen doldurulamamakta,<br />
sadece yüzeysel dolgu ve sıva yapılmaktadır.<br />
Birçok yapıda duvar malzemesinin türüne göre ister<br />
harç, isterse hazır yapıştırıcı olsun sadece yatay düzlemde<br />
kullanılmakta, düşey düzlemde iki blok arasına<br />
derz malzemesi konulmadan bloklar birbirine yaklaştırılmaktadır.<br />
Bu duvar örme hatalarına ülkemizin<br />
birçok şehrinde rastlandığı gibi Van’da da sık olarak<br />
rastlanılmıştır.<br />
4. Sonuç ve öneriler<br />
Depremde kolayca devrilen, insanları korkutan, “tuğla<br />
binalar depremde hep hasar gördü” dedirten, tuğla<br />
sandviç duvar konusunun, ivedilikle gözden geçirilmesi<br />
ve uygulama şekillerinin düzeltilmesi gerekmektedir.<br />
Dayanımı daha yüksek olan yalıtım tuğlalarının veya<br />
bloklarının kullanımı teşvik edilmelidir.<br />
Duvar örme teknikleri konusu pratik olarak uygulayıcılara<br />
öğretilmeli, sertifikalı ustalar yetiştirilmelidir.<br />
Yapılardaki gözle görünen hasarın, deprem travmasını<br />
tetiklediği, psikolojik olarak uyarıcı-hatırlatıcı bir etmen<br />
olduğu, insanlar üzerindeki korkunun ve travmanın<br />
devam etmesine neden olduğu düşünülerek duvar<br />
hasarını azaltıcı önlemlerin ivedilikle uygulanması<br />
sağlanmalıdır.<br />
Bu hususta duvar örme ile ilgili yönetmelik ve standartlar<br />
çıkarılmalıdır.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 25
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği<br />
3. İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ SEMPOZYUMU<br />
SONUÇ BİLDİRGESİ<br />
İnşaat Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesi tarafından düzenlenen 21-23 Ekim 2011 tarihlerinde Çanakkale`de<br />
gerçekleştirilen 3. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sempozyumu Sonuç Bildirgesi aşağıdadır.<br />
<strong>TMMOB</strong> İnşaat Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesi<br />
tarafından düzenlenen Sempozyum 21-23 Ekim 2011<br />
tarihlerinde Çanakkale Kolin Otel`de gerçekleştirilmiştir.<br />
Sempozyumda çağrılı konuşmacılar Prof. Dr.<br />
David ARDİTİ ve Prof. Dr. Mümtaz USMEN tarafından<br />
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSG) alanında eğitim ve<br />
ABD`de İSG alanındaki gelişmeleri etkileyen faktörler<br />
üzerine geniş kapsamlı 2, ve akademisyenler ve<br />
uygulamacılar tarafından hazırlanmış, bilim kurulu<br />
tarafından değerlendirilerek kabul edilmiş, 29 olmak<br />
üzere toplam 31 bildiri sunulmuştur. Sempozyuma,<br />
100`ü aşkın akademisyen, uzman ve uygulamacı katılmıştır.<br />
Sempozyum süresince inşaat sektöründe Türkiye ve<br />
Dünya`da İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSG) konusu bilhassa<br />
mevzuat, eğitim, teknoloji ve uygulama alanlarında<br />
değerlendirilmiş ve tartışılmıştır. Sempozyum<br />
kapsamında dile getirilen görüşler ve saptamalar ana<br />
başlıkları ile aşağıda özetlenmiştir;<br />
• İnşaat sektörü, tüm sektörler arasında toplam iş kazası<br />
sayısı bakımından ön sıralarda ve ölümlü iş kazalarında<br />
ise ilk sırada yer almaktadır. İnşaat sektöründeki<br />
ölümle sonuçlanan kazalar tüm sektörlerdeki<br />
ölümlü kazaların %30`nu oluşturmaktadır.<br />
• Türkiye`de iş kazaları ile ilgili tutulan istatistikler sağlıklı<br />
değildir. Bilhassa çok sayıda yaralanma kayıtlara<br />
girilmediği için bu rakamlar istatistiklere yansımamaktadır.<br />
Ayrıca, SGK tarafından yıllık iş kazası istatistikleri,<br />
inşaat sektörüne özgü istatistiksel çalışma ve<br />
iş kazalarının nedenlerini anlamaya yönelik araştırma<br />
yapmak için yetersiz kalmaktadır. Bu eksiklik konu ile<br />
ilgili araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin önünde<br />
ciddi bir darboğaz oluşturmaktadır. Diğer bir deyişle<br />
yeterli teşhis olmadan yeterli tedavi de geliştirilememektedir.<br />
• Mevcut İSG sistemi içinde otokontrol eksikliği vardır.<br />
İş kazası istatistiklerindeki eksiklik bunun ciddi bir<br />
göstergesidir.<br />
• İSG alanında denetim yetkisi verilen İş Teftiş Kurulu<br />
ve iş müfettişleri Türkiyede`deki işyerlerinin ancak<br />
%6`sını denetleyebilmektedir. Bu bağlamda ülkemizde<br />
iş müfettişi kadrolarını genişletme konusunda son<br />
yıllarda yapılan atılım ivmelenerek devam etmelidir.<br />
• İSG konusu bir sistem konusudur. Bu nedenle sadece<br />
bir yasadan ve o yasaya bağlı hazırlanmış şablon<br />
bir eğitim programından tüm sorunları çözmesi<br />
beklenemez. Bu bağlamda ilgili tüm yönetmelik,<br />
standart, uygulama şartnamelerinin yayınlanması ve<br />
uygulamaya geçirilmesi gerekir.<br />
• İş güvenliği uzmanlarının eğitimi için hazırlanmış<br />
program konuya sektörel açıdan yaklaşmamaktadır.<br />
Farklı eğitimler ve uzmanlık dallarından gelen<br />
mühendis, mimar ve teknik elemanların aynı eğitim<br />
programına tabi tutulması etkili bir çözüm değildir.<br />
Her sektörün ihtiyacına uygun iş güvenliği eğitimi<br />
verilmeli, bu eğitimi destekleyebilecek meslek odaları<br />
ve üniversiteler sisteme dahil edilmelidir.<br />
• İş güvenliği uzmanlarının görev, yetki, sorumluluk<br />
ve eğitimleri hakkında yönetmeliğin 4b maddesinde,<br />
iş güvenliği uzmanı “İş sağlığı ve güvenliği<br />
hizmetlerinde görevlendirilmek üzere Bakanlıkça<br />
belgelendirilmiş mühendis, mimar<br />
veya teknik eleman” olarak tanımlanarak<br />
mühendis, mimar ve teknik elemanlar aynı<br />
unvan altında birleştirilmekte ve bu kişiler iş<br />
güvenliği alanında aynı hak, yetki ve sorumlulukla<br />
donatılmaktadır. Gelişen fiziki koşullar,<br />
giderek daha fazla karmaşıklaşan üretim<br />
yöntem ve araçları, işçi sağlığı ve iş güvenliği<br />
çalışmalarında mühendislerin görev almalarını<br />
zorunlu kılmaktadır. Elbette İş güvenliği<br />
alanında mühendislere de, teknik elemanlara<br />
da ihtiyaç vardır, ancak bu ihtiyaç “iş güvenliği<br />
mühendisliği” ve “iş güvenliği teknik<br />
elemanı” olarak ayrı ayrı tanımlanmalı ve bu<br />
26<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği<br />
yapı içerisinde görev, yetki ve sorumluluklar belirlenmelidir.<br />
• İş kazalarında başı çeken inşaat, maden ve tersane<br />
işleri için tıpkı yabancı ülkelerde olduğu gibi ayrı<br />
standartlar ve yönetmelikler geliştirilmelidir. Örneğin,<br />
inşaat sektörü için hazırlanmış “Yapı İşlerinde İş<br />
Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği” yetersiz kalmakta<br />
ve sektörün ihtiyaçlarını karşılayacak detaylar içermemektedir.<br />
Bu nedenle halen 1974 yılında yayınlanmış<br />
olan “Yapı İşlerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü”<br />
bir çok kişi tarafından referans olarak kullanılmaktadır.<br />
Bu mevzuatın ivedilikle güncellenmesi gerekmektedir.<br />
• Mevzuatta, özellikle de iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri<br />
ile iş güvenliği uzmanlarının eğitimi konularında,<br />
çok sık değişimler yaşanmaktadır. Bu durum<br />
hiç şüphesiz ki uygulamada karmaşaya yol açmakta<br />
ve çoğu kez “hele bir mevzuat otursun sonra bakarız”<br />
gibi beklentiler oluşmaktadır. Bu darboğaz ancak<br />
mevzuat çalışmalarında tüm tarafların yer almasıyla<br />
çözülebilecektir. Bu bağlamda bilhassa yönetmeliklerin<br />
oluşturulma süreçlerinde, ülkemizde İngiltere ve<br />
ABD gibi ülkelerde var olan Safety Council ve OSHA<br />
gibi bağımsız İSG kuruluşlarının olmaması nedeniyle,<br />
İSG yönetmeliklerinin hazırlanmasında Çalışma<br />
Bakanlığının koyacağı esaslar ve denetim dahilinde<br />
meslek kuruluşlarının öncülük etmesi bir çözüm olarak<br />
düşünülebilir.<br />
• Proje bazlı çalışmalar yapıldığı için risklerin sürekli<br />
değişkenlik gösterdiği, işçi sirkülasyonun fazla olduğu,<br />
kalifiye işgücünün azınlıkla olduğu ve bu yüzden<br />
iş güvenliğini sağlamanın oldukça güçleştiği inşaat<br />
işyerlerinde iş güvenliği uzmanına büyük görevler<br />
düşmektedir. Ancak, yürürlükte olan mevzuat, inşaat<br />
işyerlerinde 50 işçinin üzerinde çalışan olmadığı sürece<br />
tam süreli iş güvenliği uzmanı istihdamını zorunlu<br />
kılmamaktadır. Bu durum, inşaat sektörü gibi doğası<br />
gereği tehlikeli, proje bazlı sektörlerde, iş güvenliği<br />
uzmanı görevlendirilmesinde, sayı sınırlaması getirmek<br />
yerine, işin kapasitesi ve zorluk derecesi birlikte<br />
değerlendirilerek sorumlu mühendis veya mimar bulundurma<br />
zorunluluğu getirilerek düzeltilebilir.<br />
• 4857 sayılı İş Kanunu`nda yer alan ve İSG ile ilgili<br />
düzenlemelere büyük ölçüde engel koyan 50 işçi sayısı<br />
sınırı Çalışma Bakanlığı tarafından hazırlanmakta<br />
olan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun taslağında tekrar<br />
düzenlenmelidir. Rakamsal sınırlar yerine, işin kapsamı<br />
ve zorluk derecesi gibi ölçütler dikkate alınmalıdır.<br />
• İş kazalarında riskleri ortadan kaldırmak ya da asgari<br />
düzeye çekmek için, toplu koruma önlemlerine kişisel<br />
koruyuculardan daha fazla önem veren bir anlayış hakim<br />
kılınmalıdır.<br />
• İş kazalarının en aza indirilmesinde her seviyede eğitimin<br />
gereği ve önemi tartışılamaz bir gerçektir. İş güvenliği<br />
kültürünün ülke çapında gelişmesi ve benimsenmesi<br />
için özellikle işverenlerin ve üst seviyedeki<br />
yöneticilerin eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi şarttır.<br />
• İş kazalarının önemli faktörlerinin başında işçilerin<br />
eğitimsizliği gelmektedir. İşçilerin çalışma hayatı öncesi<br />
genel eğitimlerinin zayıf olmasının yanısıra inşaat<br />
sektörünün birçok alt iş kolunda mesleki eğitim<br />
hemen hemen yok gibidir.<br />
• Diğer sektörlerde olduğu gibi inşaat sektöründe<br />
de meslek hastalıkları konusundaki araştırmalar ve<br />
koruma-önleme faaliyetleri çok düşük seviyededir.<br />
Ülkemizde halen 3 adet meslek hastalıkları hastanesi<br />
bulunmaktadır. Başta solunum yolu ve kanser olmak<br />
üzere, kas-iskelet hastalıkları ve diğer meslek hastalıkları<br />
konusunda araştırmalar yapılması için meslek<br />
hastalıkları hastanelerinin açılması bir elzemdir. Bu<br />
konuda yapılacak her türlü çalışmada halk sağlığı uzmanları,<br />
işyeri hekimleri ve inşaat mühendisleri ortak<br />
çalışmalıdır.<br />
• Türkiye`de inşaat mühendisliği bölümlerinden mezun<br />
olan mühendislerin, ileri ülkelerde örneklerinden<br />
farklı olarak, birçoğunun şantiyelerde görev almasına<br />
karşın üniveristelerimizde yapım yönetimi konusundaki<br />
ders adedi ve kapsamları etkin bir şantiye yönetimi<br />
için yetersizdir. Aynı bağlamda İSG konusunda<br />
ders veren kurum sayısı çok az ve kapsamlar yetersizdir.<br />
• Sağlıklı ve güvenli iş ortamlarının oluşması için mühendislik<br />
uygulamaları alanında iş yapım kültüründe<br />
değişim ve gelişme gerektiği açıktır. Bu bağlamda hazırlanacak<br />
tasarımlarda İSG konusu mutlaka yapıların<br />
ömür döngüleri dikkate alınarak ele alınmalı ve tasarımın<br />
anayasasını teşkil edecek olan tasarım kriterleri<br />
raporu tasarım süreci başlamadan hazırlanmalıdır.<br />
Benzer şekilde imalatlar başlamadan önce her imalat<br />
için imalat çizimi ve yöntem raporu hazırlanması kültürünün<br />
sektörde oluşturulması kazaların oluşmasını<br />
önleyici tedbirlerdir.<br />
• Sektörün her alanında sağlıklı ve kaliteli sonuçlar<br />
elde edilebilmesi için tecrübe ve bilgiye dayalı sertifikasyona<br />
gerek vardır. Günümüzde Türkiye`de çok<br />
sayıda üniversitede inşaat mühendisliği eğitimi veriliyor<br />
olması açısından oluşturulacak olan bir sertifikasyon<br />
uygulaması eğitimde ve uygulamada kalite artışı<br />
sağlayacaktır.<br />
• Konu ile ilgili araştırma ve geliştirme çalışmaları için<br />
kaynak ayrılması ve bilgi paylaşımı için gerekli ortamların<br />
arttırılması gereği vardır.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 27
Vergi<br />
YAP SAT İŞLERİNDE MALİYET VE KDV İŞLEMLERİ<br />
Doğan ÖZTÜRK<br />
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir<br />
(İMO İzmir Şubesi Mali Danışmanı)<br />
Bu sayımızda Yap / Sat işlerinde maliyet ile 3065 sayılı<br />
KDV kanunu ve ilgili tebliğler ile kat karşılığı yapılan<br />
YAP / SAT işlerinde arsa sahibine kesilen faturaların<br />
ne şekilde işleme tabi tutulacağını anlatacağım. 3065<br />
sayılı KDV kanunu maalesef İnşaat muhasebesine<br />
hak ettiği değeri verdiği söylenemez.<br />
Oysa özellikle yap sat işlerinde arsa temini hususu inşaat<br />
işinin özünü oluşturmakta ve yapılacak imalatın<br />
başlangıç noktasında bulunmaktadır.<br />
Yap Sat ya da diğer bir deyişle özel inşaat işlerinde<br />
arsa temini birden fazla şekilde olabilmektedir. Şirket<br />
yada gerçek kişi kendi iktisabında olduğu arsası üzerine<br />
inşa yapabildiği gibi, başkasına ait arsa üzerine<br />
de inşaat yapabilmektedir.<br />
Kat karşılığı arsa şeklinde yapılan işlerde maliyet saptaması;<br />
Müteahhit firmanın arsa sahibine belli sayıda bağımsız<br />
bölüm vermesinin yanı sıra bir miktar nakden ödeme<br />
yaptığı da görülmektedir. Bu durumda müteahhide<br />
kalan bağımsız bölümlere ait arsa maliyeti, arsa<br />
sahibine verilen bağımsız bölümlerin inşaat maliyeti<br />
ile nakden yapılan ödemelerin toplamı olur. Bu tutar<br />
müteahhit firmaya kalan bağımsız bölümlere metrekare<br />
itibariyle toplamlarına bölünüp , her bağımsız<br />
bölümün alanına isabet eden kısım bulunmak suretiyle<br />
dağıtılır.<br />
Bu şekilde hesaplama yapmak bir zorunluluk olmamakla<br />
birlikte maliyet saptamasında anlamlı ve<br />
gerçekçi bir ölçü olduğu için imalat muhasebesinde<br />
kabul edilmiş bir ölçüdür. Bunun yerine kat irtifakında<br />
görülen bağımsız bölümlerin arsa paylarının esas<br />
alınmasında mümkündür. Bu durumda toplam inşaat<br />
maliyeti varsa arsa sahibine ödenen tutar toplamı<br />
müteahhit firmada kalan bağımsız bölümlerin arsa<br />
payları toplamına bölünerek birim arsa payına düşen<br />
maliyet bulunup bu tutar da her bağımsız bölümün<br />
arsa payı ile çarpılarak arsa maliyetlerinin hesaplanması<br />
mümkündür.<br />
Yap / Sat işlerinin KDV vergisi işlemler ise oldukça<br />
özellik taşımaktadır. En çok yanılgıya düşülen konulardan<br />
biridir.<br />
Konu ile ilgili olarak KDV tebliğ ise aşağıdaki gibidir.<br />
Katma Değer Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 30)<br />
Arsa karşılığı inşaat işinde katma değer vergisi uygulaması<br />
ile ilgili olarak bu Tebliğin yayım tarihinden<br />
itibaren aşağıdaki açıklamalara göre işlem yapılması<br />
uygun görülmüştür.<br />
Arsa karşılığı inşaat işinde iki ayrı teslim söz konusudur.<br />
Bunlardan birincisi, arsa sahibi tarafından müteahhide<br />
arsa teslimi; ikincisi ise müteahhit tarafından<br />
arsaya karşılık olarak arsa sahibine verilen konut veya<br />
işyeri teslimidir. Karşılıklı olarak gerçekleşen bu teslimlerin<br />
her birinin katma değer vergisi karşısındaki<br />
durumu aşağıda açıklanmıştır:<br />
Arsa Sahibi Tarafından Müteahhide Arsa Teslimi:<br />
Arsanın bir iktisadi işletmeye dahil olması veya arsa<br />
sahibinin arsa alım satımının mutad ve sürekli bir faaliyet<br />
olarak sürdürülmesi halinde, konut veya işyeri<br />
karşılığı müteahhide yapılan bu arsa teslimi katma<br />
değer vergisine tabidir.<br />
Burada bahsi geçen işlem arsa sahibinin arsa bedeline<br />
genel oran (%18) üzerinden KDV uygulamasıdır.<br />
Ancak arsa sahibinin, gerçek usulde mükellefiyetini<br />
gerektirmeyecek şekilde, arızi bir faaliyet olarak arsasını<br />
daire veya işleri karşılığında müteahhide tesliminde<br />
vergi uygulanmayacaktır.<br />
Yani vergi mükellefiyeti olmayanlar yapmış olduğu<br />
işlemlerde kanun koyucu KDV işlemi arsa bedeli üzerine<br />
yüklememekte çıplak arsa bedeli satış bedeli olarak<br />
kabul edilmektedir.<br />
Müteahhit Tarafından Arsa Sahibine Konut veya<br />
İşyeri Teslimi :<br />
Son yapılan düzenlemeler ile kat karşılığı işlerde müteahhitin<br />
arsa sahibine yaptığı konut teslimleri istisnanın<br />
kalktığı 1998 yılı itibari ile 150 m 2 altındakilerde<br />
% 1 KDV konu olmakta, 150 m 2 üstü ve işyeri teslimlerinde<br />
ise % 18 oranı kullanılmaktadır.<br />
Buna göre, müteahhit tarafından arsa sahibine, arsanın<br />
karşılığı olarak yapılan 150 m 2 ’ye kadar konut<br />
teslimlerinde % 1 katma değer vergisi uygulanacaktır.<br />
Müteahhit tarafından arsa sahibine yapılan işyeri<br />
veya 150 m 2 ’den büyük konut teslimlerinde ise emsal<br />
bedel üzerinden % 18 katma değer vergisi uygulanacaktır.<br />
Uygulamada sıkça görülen unsur ise Arsa sahibine<br />
kesilen faturaların ne şekilde kesileceğinin bilinmemesidir.<br />
Uygulamada yalnızca KDV’nin yazıldığı da<br />
görülmektedir. Yapılacak işlem faturanın normal kuralları<br />
içinde ve matrahlı şekilde kesilmesi şeklinde<br />
28<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>
olmalıdır. Burada sistem olarak kesilen faturanın yalnızca<br />
KDV si ilave edilecek KDV sütununa yazılarak<br />
beyan edilmesi gerekliliğidir.<br />
Devir işlemlerindeki şekil bu olmakla beraber kat karşılığı<br />
olarak yapılan ve arsanın kat karşılığı olarak verildiği<br />
durumlarda imtina edilmesi gerekli hususlarda<br />
mevcuttur.<br />
Şöyle ki;<br />
Arsa sahibinin vergi mükellefi olduğu ve arsasını kat<br />
karşılığı olarak verildiği durumlarda ise arsa bedelinin<br />
tespiti şu şekilde hesaplanmaktadır. Kat karşılığı 5 E Z 5 E L Z E D L İ D B İ B M M<br />
4 B A 4 R B A K R A K E K T E T E<br />
işi alan müteahhit inşaatı imal etmekte işin bitiminde<br />
6<br />
6 T İ M<br />
T İ<br />
G<br />
M<br />
Ö<br />
G<br />
M<br />
Ö<br />
E<br />
M<br />
Ç<br />
E Ç<br />
oluşan toplam maliyeti, toplam arsa m 2 ’ine bölerek<br />
7 L İ S A N D E B<br />
arsa m 2 maliyetini bulmakta ve arsa sahibine isabet 7 L İ S A N D E B<br />
8 N İ E L E N İ K A<br />
eden m 2 ile çarparak arsa payı bedeli hesap edilmektedir.<br />
Burada KDV oranları 150 m 2 ’ye kadar olanlara %<br />
8 N İ E L N İ K A<br />
9 E K O N O M İ Ü N<br />
9 E<br />
1 KDV ilave ederek fiyatlandırmakta, 150 m 2 ve üstü<br />
10<br />
K O<br />
Y<br />
N<br />
A V<br />
M<br />
A N<br />
İ<br />
Ş<br />
Ü<br />
A<br />
N<br />
L T<br />
ile işyerlerine isabet edenleri ise % 18 KDV ilave ederek<br />
10 Y A V A N Ş A L T<br />
hesaplamaktadır.<br />
SUDOKU ÇÖZÜMLERİ ( kolay )<br />
Arsa sahibi ise müteahhide vermiş olduğu arsayı, müteahhit<br />
firmanın kendisine kesmiş olduğu fatura bedelini<br />
emsal alarak genel oran üzerinden (%18) fatura<br />
SUDOKU ( kolay )<br />
8 9 2 3 6 4 7 1 5<br />
1 6 4 8 7 5 3 2 9<br />
kesecektir. Bunun doğuracağı sonuç şudur ki, arsa sahibi<br />
işin sonucunda genel oran üzerinden arsa payını<br />
1 6 4 8 7 5 3 2 9<br />
8 9 2 3 6 4 7 1 5<br />
3 7 5 2 9 1 6 8 4<br />
KARE BULMACA VE SUDOKU ÇÖZÜMLERİ<br />
fatura etmekte müteahhit ise devir etmiş olduğu bağımsız<br />
bölümlerin m 2 dikkate alarak bu devir işlemini<br />
KOLAY 5 8 9 1 2 3 4 7 6<br />
6 3 7 9 4 8 2 5 1<br />
3 7 5 2 9 1 6 8 4<br />
6 3 7 SUDOKU 9 4 8 2 ( orta 5 )<br />
gerçekleştirerek değişik oranlarda KDV uygulaması<br />
4 2 1 6 5 7<br />
1<br />
8 9 3<br />
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10<br />
yapma durumunda kalmaktadır.<br />
5 8 9 71 5 2 8 34 43 79 61 6 2<br />
1 Ş Ü P H E L E N M E<br />
2 3 1 8 5 7 9 4 6<br />
KARE BULMACA VE SUDOKU ÇÖZÜMLERİ<br />
4 2 1 26 1 5 7 8 9 3<br />
Bu konu sektörde yıllarca ciddi sorunlar oluşturmuş<br />
9 36 57 84 61 92 45 78 3<br />
2 E L A R A B İ N<br />
8/8/2011 tarihinde çıkan 60 no’lu KDV sirkülerinin 1.8<br />
7 5 8 94 4 3 6 97 11 62 25 3 8<br />
3<br />
SUDOKU ( orta ) 8 5 4 9 6 3 2 7 1<br />
R B M İ K A A L<br />
1 2 kısmında 3 4 açıklanarak 5 6 7 sonuca 8 9 ulaştırılmaya 10<br />
çalışılmıştır.<br />
Sirkülerin<br />
2 1 3 5 3 8 1 62 96 47 74 8 5 9<br />
B<br />
ilgili<br />
A<br />
kısmı<br />
R A<br />
şu şekildedir.<br />
K K E T E<br />
1 Ş Ü P H E L E N M E<br />
2 39 14 86 57 47 1 9 264 556<br />
33 8 1 2 7<br />
5 Z L D İ B M<br />
9 6 7 4 1<br />
Arsanın bir iktisadi işletmeye dahil olması veya arsa<br />
52 75 8 23<br />
2 E L A R A B İ N<br />
9 1 6 3 4<br />
6 T İ M G Ö M E Ç<br />
sahibinin arsa alım satımını mutad ve sürekli bir faaliyet<br />
olarak 7 sürdürmesi L İ halinde, S vergiyi N doğuran D E Bolayın<br />
3 1 2 6 7 64 28 35 19<br />
4 5 7 9 8<br />
8 5 4 9 6 13 42 57 71<br />
3 R B M İ K A A L<br />
8 9 3 6 2<br />
4 B A R A K K E T E<br />
ORTA<br />
vuku bulduğu 8 N tarihte, İ müteahhide L N yapılan İ K bu A arsa 4 9 6 5 3 78 81 92 37<br />
2 6 4 1 5<br />
5 E Z teslimi E L nedeniyle D<br />
9 E K düzenlenecek İ B M<br />
O N O faturada İ arsa Ü Nkarşılı-<br />
ğı M alınan<br />
5 7 8 2 9 1 6 3 4<br />
6 T İ<br />
10<br />
bağımsız G Ö M birimlerin E Ç emsal bedeli (arsa payı<br />
Y A V A N Ş A L T<br />
1 4 5 7 8 9 3 6 2<br />
7 L dahil) İ üzerinden S A N genel D oranda E BKDV hesaplanması gerekmektedir.<br />
E L E N İ K A<br />
7 8 9 3 2 SUDOKU 6 4 1 ( 5 zor )<br />
6 2 3 1 4 5 7 9 8<br />
8 N İ<br />
9 E K - Arsa O N sahibinin, OSUDOKU M gerçek İ ( kolay usulde Ü N)<br />
mükellefiyetini gerektirmeyecek<br />
10 V A N şekilde Ş A arızi Lfaaliyet T olarak arsasını ba-<br />
6 9 1 2 3 5 4 7 8<br />
Y A<br />
ğımsız birimler 8 9 karşılığında 2 3 6 4 müteahhide 7 1 5 tesliminde<br />
3 8 2 4 7 1 9 6 5<br />
KDV uygulanmayacaktır.<br />
1 6 4 8 7 5 3 2 9<br />
SUDOKU ( zor ) 5 4 7 6 9 8 1 2 3<br />
SUDOKU 3 7 5 2 9 1 6 8 4<br />
Kanun ( koyucudan kolay ) beklentimiz inşaat işlerinde ortaya<br />
9 7 6 8 1 4 5 3 2<br />
çıkan bu tür 6 sorunların 3 7 9 üzerine 4 8 2 daha 5 1 ciddi eğilmesi 6 9 ZOR 1 2 3 58 42 75 89 6 3 7 1 4<br />
8 9 ve 2 teşvik 3 6 edici 45 olmasıdır. 78 19 51 Yoksa 2 3 % 4 18’lik 7 6 KDV oranı % 3 8 2 4 7 14 91 63 57 5 2 6 8 9<br />
1 620’lik 4 kurumlar 8 7 54 vergisi 32 21 96 oranı 5 ve 7 nerdeyse 8 9 3 % 40’ları bulan<br />
5 SSK 2 oranları 9 17 65 ile 8 işletmecilerin 4<br />
3 9 1 sorumlulukları 6 2 yeri-<br />
9 7 6 8 1 47 5 39 23 8 6 2 4 1<br />
5 4 7 6 9 81 13 24 35 2 7 8 9 6<br />
3 7<br />
6 3 ne 7 getirmesi 9 4 82 çok 21 zordur. 53 15 8 6 9 4 7<br />
8 2 5 9 6 32 76 18 41 4 9 3 5 7<br />
5 8 9 1 2 39 4 76 67 1 2 5 3 8<br />
4 1 3 7 5 2 6 8 9<br />
4 2 1 6 5 7 8 9 3<br />
1 3 4 5 2 7 8 9 6<br />
7 5 İMO 8 İzmir 4 Şubesi 3 Bülteni 9 1 - www.imoizmir.org.tr 6 2<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 29<br />
2 1 3 5 8 6 9 4 7<br />
9 4 6 7 1 2 5 3 8<br />
Vergi<br />
KARE BULMACA VE SUDOKU ÇÖZÜMLERİ<br />
KARE BULMACA VE SUDOKU ÇÖZÜMLERİ<br />
KARE BULMACA ÇÖZÜMÜ<br />
1 2 31 42 53 46 57 68 79 8109 10<br />
1 Ş Ü 1 P Ş H Ü EP H L E L N E M N E M E<br />
2 E 2 L E A RL A R A B İ B N İ N<br />
3 R B 3 R M B İ M K A İ K A L A L<br />
7 5 9 3 8 6 2 4 1<br />
2 6 8 1 4 9 3 5 7
Hukuk<br />
YAPI DENETİM KURULUŞLARININ HUKUKİ<br />
SORUMLULUKLARI (2)<br />
Hukuksal Sorumluluğun Koşulları<br />
1. Yapı Denetimi Hizmet Sözleşmesi<br />
Yapı denetim kuruluşlarının, yasadan kaynaklanan<br />
sorumluluklarının başlayabilmesi için taraflar arasında<br />
bir sözleşme ilişkisinin kurulması gereklidir. Yapı<br />
Denetimi Hakkında Yasanın 2. maddesinde; yapı denetim<br />
hizmeti; yapı denetim kuruluşu ile yapı sahibi<br />
veya vekili arasında imzalanan hizmet sözleşmesi hükümlerine<br />
göre yürütüleceği belirtilmiştir. Sözü edilen<br />
bu sözleşme taraflar arasındaki hukuksal ilişkinin<br />
kurucu/zorunlu unsurudur. Bu sözleşmede; taahhüt<br />
edilen hizmetin konusu, yeri, inşaat alanı, süresi, yapı<br />
sahibi ile yüklenici arasında imzalanan sözleşmede<br />
yer alan yapının fiziki özellikleri, yapı denetiminde<br />
görev alacak teknik personel listesi, yapı denetimi<br />
hizmet bedeli ve diğer yükümlülükler yer alacaktır.<br />
Bu sözleşme, borçlar hukuku anlamında karşılıklı tam<br />
iki tarafa borç yükleyen sözleşme niteliği taşımaktadır.<br />
Başka bir deyişle, yapı denetim şirketi sözleşme<br />
gereği, yapıyı denetlemeyi üstlenmekte/borçlanmakta,<br />
yapı sahibi de şirkete bu hizmet karşılığında belirli<br />
bir bedel/ücret ödemeyi kabul etmektedir.<br />
Borçlar Yasasının 313. maddesinde, “Hizmet akdi , bir<br />
mukaveledir ki, onunla işçi, muayyen veya gayrimuayyen<br />
bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi<br />
ona bir ücret vermeyi taahhüt eder” biçiminde tanımlanmıştır.<br />
Yapı denetim hizmet sözleşmesinde şirketin<br />
üstlendiği denetim borcu yani; hizmet, yapının imar<br />
planlarına, projeye, fen, sanat ve sağlık kurallarına uygun<br />
yapılmasını sağlamaktır. Yapı denetim şirketinin<br />
tanımlanan bu borcu sözleşmenin kamusal bir nitelik<br />
taşıdığını da ortaya koymaktadır. Denetim kuruluşu<br />
ile yapı sahibi arasındaki hizmet sözleşmesi karşılıklı<br />
edimleri içeren bir sözleşme karakterine sahip ise de,<br />
özünde fenni sorumluluğu üstlenen denetim kuruluşunun<br />
yükümlülüğü öncelikle kamuya karşı olan bir<br />
yükümlülüktür. 1 Çünkü imar planlarına, ruhsat ve eklerine<br />
uygunluk denetimi özde kamusal bir işlemden<br />
ibarettir. İşte bu yönleriyle Borçlar Yasasındaki hizmet<br />
sözleşmesinden ayrılmakta ve kendine özgü/sui generis<br />
bir sözleşme niteliği taşımaktadır. Dolayısıyla,<br />
yapı denetim kuruluşu kamusal sorumluluğunu yerine<br />
getirdiği oranda, yapı sahibine karşı olan yükümlülüklerini<br />
de yerine getirmiş olmaktadır. 2<br />
Bu sözleşmenin ‘yazılı ‘ olması geçerlik koşuludur.<br />
Esasen Yasanın 5. maddesinde sözleşmenin bir örneğinin<br />
taahhütname ekinde ilgili idareye verileceği<br />
Avukat Baki OKAN<br />
belirtilmektedir. Sözleşmenin diğer bir unsuru bedel/<br />
ücrettir. Bedel konusu da tarafların özgür iradelerine<br />
bırakılmamış yasa ve ilgili yönetmelikle çerçevesi ve<br />
ödeme biçimi belirlenmiştir. Yasaya göre bu bedel,<br />
yapı yaklaşık maliyetinin % 1,5’inden az olamaz. Bu<br />
bedele, katma değer vergisi ile yapı denetim kuruluşu<br />
tarafından talep edilen ve taşıyıcı sisteme ilişkin<br />
olmayan malzeme ve imalâtlar konusunda yapı<br />
yüklenicisi tarafından yaptırılacak olan laboratuvar<br />
deneylerinin masrafları dâhil değildir.<br />
2. Yapının Ayıplı Olması<br />
4708 sayılı yasanın 3. maddesi; “yapının ruhsat ve eklerine,<br />
fen, sanat ve sağlık kurallarına aykırı, eksik, hatalı<br />
ve kusurlu yapılmış olması nedeniyle ortaya çıkan<br />
yapı hasarından dolayı” yapı denetim kuruluşunun<br />
sorumluluğunu düzenlemektedir. Buna göre, sorumluluğu<br />
doğuran olay, yapının yapım aşamasında uyulması<br />
gereken kurallara uyulmaması nedeniyle oluşan<br />
hasardır. Bu kurallar, yapının ruhsat ve ekleri ile fen,<br />
sanat ve sağlık kuralları olarak belirtilmiştir. Meslek,<br />
fen ve sanat kuralları yasa, yönetmelik vb. biçiminde<br />
yürürlüğe konulan çeşitli sektörlerle ve ürünlerle ilgili<br />
olarak teknik kuralları ifade etmektedir. Örneğin Plansız<br />
Alanlar Tip İmar Yönetmeliği, Plan Yapımına Ait<br />
Esaslara Dair Yönetmelik, Büyükşehir Belediyelerinin<br />
İmar Yönetmelikleri, Otopark Yönetmeliği gibi.<br />
Yasa koyucu fen, sanat ve sağlık kurallarının tarifini<br />
yapmamıştır. Bu sebeple, denetim kuruluşunun edim<br />
yükümlülüğünün belirlenebilmesi için, bu kavramların<br />
incelenmesi gerekir. Fen, sanat ve sağlık kurallarına<br />
aykırılık inşaatın kötü yapılması demektir. Bunun<br />
için, inşaatta benzer işler için uyulması gereken ve<br />
yapıldığı tarih itibariyle bilim, fen ve tekniğin elverdiği<br />
kural ve olanakların kullanılıp kullanılmadığına<br />
bakılacaktır. Sanat kurallarına aykırılık, yapının tarzından<br />
ve yapının özgülendiği amaca uygun yapılıp<br />
yapılmadığına bakılarak saptanabilir. 4<br />
Yapı hasarı belirtilen kurallara aykırılık sebebiyle oluşabileceği<br />
gibi, teknik yapı yöntemlerine uyulmaması;<br />
kötü ve eksik malzeme kullanılması, gerekli ölçülere<br />
uyulmaması vb. nedenlere dayalı olarak ortaya çıkabilir.<br />
Borçlar hukukunda ‘ayıp’ olarak tanımlanan bu<br />
aykırılıkların yapı hasarının ortaya çıkmasından sonra<br />
değerlendirileceği açıktır. Kuşkusuz bu noktada, yapının<br />
o güne dek varlığı bilinen teknik ve güvenlik<br />
kurallarına göre yapılıp yapılmadığının denetlenmesi<br />
önemlidir. Başka bir deyişle, yapım aşamasından<br />
30<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>
Hukuk<br />
sonraki yeni teknik gelişmelere ve kurallara göre bir<br />
değerlendirme yapılarak sorumluluk tayin edilemez.<br />
Haksız eylem veya kusur sorumluluğu, sözleşme dışı,<br />
hukuka aykırı kusurlu bir davranışla bir kimseye verilen<br />
zararın giderilmesidir. Bu sorumluluğun kurucu<br />
unsurları davranış/eylem, zarar ve uygun nedensellik/illiyet<br />
bağıdır. Davranış, bir şey yapma, yani olumlu<br />
bir davranış şeklinde olabileceği gibi, bir şey yapmama,<br />
olumsuz bir davranış şeklinde de olabilir.<br />
Yapı hasarları bakımından yasada sorumlulara açıkça<br />
bağlanan bir davranış kuralı gösterilmemekle birlikte<br />
denetim borcuna aykırı eylem; denetimin hiç yapılmaması,<br />
eksik yapılması, yerinde ve zamanında<br />
yapılmaması, kötü yapılması yada özensiz yapılması<br />
şeklinde ortaya çıkabilir.<br />
3. Yapı Hasarının Oluşması/Zarar<br />
Yapı denetim kuruluşunun sözleşmeden kaynaklanan<br />
hizmet borcuna aykırı davranışı yada haksız eylemi,<br />
yani kusurlu olarak yaptığı iş nedeniyle yapıda bir<br />
zarar oluşmalıdır. Yasada yapı hasarı, yapı sahibinin<br />
yapıda hukuken korunan bir hak ve çıkarının bozulması<br />
ile zarara uğraması anlamında kullanılmaktadır.<br />
Yasanın 1. maddesinde yapı hasarı; kullanımdan doğan<br />
hasarlar hariç, yapının fen ve sanat kurallarına aykırı,<br />
eksik, hatalı ve kusurlu yapılması nedeniyle yapıda<br />
meydana gelen ve yapının kullanımını engelleyen<br />
veya yapıda değer kaybı oluşturan her türlü hasardır.<br />
Yapı denetim kuruluşunun veya mimar-mühendislerin<br />
kusurlu sorumluluklarının doğması için yapıda<br />
oluşan hasarın yapının kullanımını engellemesi yada<br />
yapıda değer kaybına sebep olması gerekir. Yasanın<br />
bu tanımından hasarın maddi zararı kapsadığı, bunun<br />
da yapı sahibinin iradesi dışında malvarlığında<br />
oluşan azalmaya karşılık geldiği anlaşılmaktadır.<br />
Özetle sorumluluk yapının yapımına ilişkin olup kullanımdan<br />
doğan zararları kapsamaz. Burada zararın<br />
kesin – olası değil- ve belirlenebilir olması önemlidir.<br />
4. Uygun Nedensellik Bağı<br />
Nedensellik bağı, sorumluluğun birincil koşulu, tazminat<br />
hukukunun an ilkelerinden biridir. Bu koşulun<br />
gerçekleşmemesi durumunda bir kişinin sorumluluğundan<br />
sözedilemez. Hukukta, gerçekleşen zararla<br />
sorumluluğun bağlandığı olay veya davranış arasındaki<br />
sebep-sonuç ilişkisine illiyet/nedensellik bağı<br />
denir. 5 Konumuz açısından uygun nedensellik bağı,<br />
yapı sahibinin zararı ile yapı denetim kuruluşunun<br />
yüklendiği borca aykırı eylemi arasında sebep-sonuç<br />
ilişkisidir. Başka bir deyişle, yapının ruhsat ve eklerine,<br />
fen, sanat ve sağlık kurallarına aykırı, eksik, hatalı<br />
ve kusurlu yapılmış olması nedeniyle yapıda hasarı/<br />
zararı doğurmuş olması gereklidir.<br />
5. Kusur<br />
Hukuk düzeninin kınadığı, hoşgörmediği hukuka aykırı<br />
davranış biçimine kusur denilmektedir. Bu nedenle,<br />
denetim kuruluşunun sorumlu tutulabilmesi için<br />
kusurlu olduğunun saptanması gerekir. Yapı denetim<br />
kuruluşu, hizmet sözleşmesi uyarınca yapı sahibine<br />
karşı denetim hizmetini yaparken özenle davranmak<br />
zorundadır. O nedenle denetçinin denetim kavramına<br />
giren bütün kusurları, hafifte olsa sorumluluğun<br />
unsuru olarak kabul edilmelidir. Yapı denetim kuruluşunun<br />
Yaptığı iş bakımından, denetim kuruluşunun<br />
tacir olması, yapı sahibine bağımlı çalışmaması, işin<br />
uzmanı olması da gözönüne alındığında sorumluluğu<br />
bir işçiye göre daha ağır kabul edilmektedir.<br />
Deprem Yönetmeliğinde küçük, orta ve büyük depremler<br />
bakımından oluşabilecek hasarın derecesi yönünden<br />
bir ayrım yapılmıştır. Buna göre, küçük-orta<br />
büyüklükteki depremlerde yapının hiç hasar görmemesi,<br />
orta büyüklükte depremlerde taşıyıcı sistemin<br />
hasar görmemesi, çok büyük depremler için taşıyıcı<br />
sistemin hasar görebileceği öngörülmüştür. Kurallara<br />
uymakla birlikte yönetmeliğe göre kabul edilebilir<br />
riskin ötesinde bir hasar oluşmuş ise yapı denetim<br />
kuruluşu bu hasarı ödemekle yükümlüdür.<br />
Sorumluluğa Bağlanan Hukuksal Sonuçlar<br />
Tazminat sorumluluğu açısından, denetim kuruluşunun<br />
denetim borcunu yerine getirmemesinin dolayısıyla,<br />
borcun gereği gibi yerine getirilmemesine<br />
bağlanan sonuçları üç grupta toplamak mümkündür.<br />
Bunlar; yerine getirme ve zorla icra, tazminat istemi<br />
ve sözleşmeden dönmedir. Yapı sahibi yerine getirme<br />
mümkün olduğu sürece denetim kuruluşundan<br />
denetim borcunun yerine getirilmesini isteyecektir.<br />
Ancak tamamlanmış bir yapıda yapının yeniden<br />
denetimi olanağı yoktur. Zira yapının yapım süreci<br />
içinde yapılması gereken denetim yapılmadığı için<br />
sonradan tamamlanması olanaksızdır. Geriye sözleşmeden<br />
dönme ve tazminat isteme yolu kalmaktadır.<br />
Bu aşamada sözleşmeden dönmenin de bir anlamı<br />
yoktur. Bu nedenle, yapı sahibi açısından başvurulacak<br />
yol tazminat istemektir.<br />
Tazminat istenirken zararın nasıl hesaplanacağı sorunu<br />
ortaya çıkmaktadır. Yasada hüküm bulunmaması<br />
nedeniyle zarar, sözleşmeye aykırılık nedeniyle<br />
doğan zararların tazmin edilmesine ilişkin genel bir<br />
hüküm niteliğinde olan BK.nun 96. maddesine göre<br />
hesaplanacaktır. Buna göre BK. nun 98. maddesince<br />
yapılan yollama nedeniyle haksız eylemlerdeki sorumluluğa<br />
ilişkin hükümler burada da aynen uygulama<br />
alanı bulacaktır. Dolayısıyla, BY. nın 42-44. madde<br />
hükümleri uygulanacaktır. Haksız eylemlerde olduğu<br />
gibi zararın varlığını ispat yükümlülüğü tazminat da-<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 31
Hukuk<br />
vasını açan yapı sahibine ait olacaktır. Denetim kuruluşunun<br />
kusurunun derecesi ki, kast, ağır ihmal veya<br />
hafif ihmal şeklinde ortaya çıkabilir, hükmedilecek<br />
tazminat miktarının takdirinde önem taşır.<br />
Sorumluluk bakımından yasanın 3. maddesi iki ayrı<br />
süre kabul etmiştir. Bu sorumluluğun süresi; Yapı<br />
kullanma izninin alındığı tarihten itibaren yapının taşıyıcı<br />
sisteminden dolayı on beş yıl, taşıyıcı olmayan<br />
diğer kısımlarda ise iki yıldır. Yapı denetim kuruluşunun<br />
denetim borcunu tam ve gereği gibi yerine getirmemesi<br />
hukuksal sorumluluğunun yanında aykırı<br />
davranışı ceza kuralları ile de yaptırıma bağlanmıştır.<br />
Yasanın 3. maddesinde sorumlu kişiler ve hangi durumlarda<br />
sorumluluk yükleneceği belirtilmiştir. Yapı<br />
denetim kuruluşları, denetçi mimar ve mühendisler,<br />
proje müellifleri, laboratuar görevlileri, yapı müteahhidi,<br />
yapı denetim kuruluşlarının yöneticileri, ortakları,<br />
denetçi mimar ve mühendisleri ile proje müellifleri,<br />
laboratuar görevlileri ve yapı müteahhidi bu yasanın<br />
uygulanmasından dolayı ortaya çıkan yapı hasarından<br />
sorumludur. Yapıda, yapı kullanma izni alındıktan<br />
sonra, ilgili yönetimden izin alınmadan yapılacak<br />
esaslı değişiklikten doğacak yapı hasarından, izinsiz<br />
değişiklik yapan sorumludur. Yapı denetim kuruluşu,<br />
yazılı uyarıya rağmen yapı sahibi tarafından önlemi<br />
alınmayan, parsel dışında meydana gelen ve yapıda<br />
hasar oluşturan yer kayması, çığ düşmesi, kaya düşmesi<br />
ve sel baskınından doğan hasarlardan sorumlu<br />
değildir.<br />
Yapı denetiminin denetim ilke ve kurallarına uygun<br />
yapılmaması, kuruluşların hem ilgili yönetime karşı<br />
hem de yapı sahibine karşı hukuksal sorumluluğunu<br />
doğurur. Yasanın 1. maddesinin tanımlara ilişkin b<br />
ve c bendlerinde gösterilmiştir. Yasada belirtilen ilgili<br />
yönetim; Belediye ve mücavir alan sınırları içindeki<br />
uygulamalar için büyükşehir belediyeleri ile diğer belediyeleri,<br />
bu alanlar dışında kalan alanlarda valilikleri,<br />
yapı ruhsatı ve kullanma izin belgesi verme yetkisine<br />
sahip diğer idareleri, yapı sahibi ise, yapı üzerinde<br />
mülkiyet hakkına sahip olan gerçek ve tüzel kişileri<br />
ifade etmektedir.<br />
Kaynakça<br />
1. Halil Yılmaz, Türkiye’de 1980’den Sonra Kent Planlaması<br />
Hizmetlerinin Özel Kesime Gördürülmesi Eğilimleri:<br />
Yapı Denetim Kuruluşları Örneği – Ankara, 2006<br />
2. Güney Dinç, “İmar Yasası’ndan 595 Sayılı KHK’ye Fenni<br />
Mes’uliyet”, İzmir Barosu Dergisi, Sayı:4, Ekim 2000<br />
3. Aydın Zevkliler, İmar Kurallarına Aykırı ve Zarar Verici<br />
İnşaat, AÜHF Yayınları No: 463, Ankara 1982<br />
4. M. Ali Erten, Türk Hukukunda Yapıların Neden Oldukları<br />
Zararlardan Dolayı Sorumluluk, Banka ve Ticaret Hukuku<br />
Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 2000<br />
5. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınları<br />
Tıpkı 7. baskı, İstanbul 2001<br />
32<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>
Üyelerimizden<br />
<strong>TMMOB</strong> 2. KADIN KURULTAYI<br />
İMO İzmir Şubesi Kadın Çalışma Grubu<br />
<strong>TMMOB</strong>’nin kadın politikası oluşturmasını sağlamak,<br />
beşte birini oluşturan kadın üyelerin dayanışmasını,<br />
örgütlenmelerini ve temsil edilmelerini<br />
güçlendirmek, mesleki ve sosyal açıdan kendilerini<br />
ifade edebilecekleri mekanizmaları yaratabilmek<br />
için yapılan çalışmalar çerçevesinde Kadın Kurultayı<br />
düzenlenmesine karar verildi.<br />
İlk Kurultayımız; kendi sorunlarımız ekseninde, ayrımcılığın,<br />
ötekileştirmenin, ezilen cins konumunda<br />
kalmanın yarattığı tahribat ve edilgenlikten kurtulma<br />
ve kendimizi ifade etme amacıyla, binlerce<br />
yıldır biriken deneyim, kararlılık, mücadele ve değişme<br />
azmi ile <strong>TMMOB</strong> ekseninde bir araya gelerek,<br />
21-22 Kasım 2009 tarihinde İstanbul’da yapılmıştı.<br />
İkinci Kurultayımız; Tüm kadın üyelerimize bu süreçte<br />
aktif olarak yer alma çağrısıyla, 17-18 Aralık<br />
2011 tarihlerinde Ankara’da yapıldı.<br />
İkinci Kurultayın ana başlıkları;<br />
• Kapitalizm ve Kadınlar<br />
• Toplumsal Cinsiyet Rolleri<br />
• Kadına Yönelik şiddet<br />
• <strong>TMMOB</strong>’de Kadın Örgütlenmesi olarak belirlenmişti.<br />
Bu ana başlıklar altında, yerel ve bölgesel çalıştaylarda<br />
yapılan çalışmalar ve alınan kararlar Kurultayda<br />
değerlendirildi. <strong>TMMOB</strong> Genel Kuruluna sunulmak<br />
üzere önergeler belirlendi.<br />
Yolun başında olduğumuzun bilinciyle çalışmalarımızı<br />
yoğunlaştırmamız ve yaygınlaştırmamız<br />
gerektiğini biliyoruz. Bu çalışmalara zemin oluşturan<br />
etmenlerden birisi olan, ulusal ve uluslararası<br />
sosyo- ekonomik değişimlerin, bizim yaşam alanlarımızda<br />
yaptığı ve yapacağı yıkımların farkında<br />
olmamızın, daha etkili somut adımlar atmamızın<br />
önünü açacağını düşünüyoruz.<br />
Kapitalizmin ilk gelişiminin merkezinde de olan<br />
mülksüzleştirme ve işçileştirme, yaşam kaynakları<br />
ellerinden alınan insanları ancak emek güçlerini satarak<br />
yaşayacak hale getirdi. Yeni işçi kuşaklarının<br />
iyi yetişmesi için anneye, emeğin yeniden üretimi<br />
için aileye biçilen rolün önemi arttı. Ucuz işgücü ve<br />
yedek işçi ordusu ailede kendiliğinden masrafsız<br />
sağlandı Bugün yedek işgücü: her işi yapan, farklı<br />
işlere kayabilen, kurslarla kendisini piyasanın ihtiyaçlarına<br />
göre yenileyen vasıflı kesimi de kapsamakta.<br />
Mesleklerimiz kapitalizmin kıskacına sıkışmış<br />
durumda<br />
Ben herkesin kölesiyim.<br />
Kendini sadece sen kurtarabilirsin.<br />
Toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümü, kadınların<br />
bakım emeği, ev işçiliği, sağlık, temizlik gibi ev işlerini<br />
hatırlatan işlerle işgücü piyasasına katılmasına,<br />
emek piyasasında da niteliksiz ve düşük ücretli olmasına<br />
yol açtı. Kadınların fiziksel ve zihinsel emekleri<br />
sevgi, şefkat gibi duygusal örtülerle kaplanarak<br />
görünmez kılındı. Kadınların savaş zamanlarında<br />
erkeklerin yaptığı tüm işleri yapmaları bu algıyı değiştirmedi.<br />
Özgürleşme mücadelesi, kadınların emekleri-bedenleri<br />
ve kimlikleri üzerindeki her türlü baskı ve<br />
sömürü mekanizmasına karşı hak mücadelelerinin<br />
politik, pratik ve ideolojik çizgisinin neoliberal ka-<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 33
Üyelerimizden<br />
pitalizmle birlikte Erkek Egemenliğini de ortadan<br />
kaldırmayı hedefleyen bir içerikle derinleşmesiyle<br />
mümkün olacak. Kültürel özgürlük yeterli değil…<br />
Günümüzde kamusal haklar ve üretken yurttaşlık<br />
hukukunun yerine yurttaşı “müşteriye ve tüketiciye”<br />
dönüştüren yeni bir yurttaşlık hukuku inşa ediliyor.<br />
Toplumsal olanın piyasaya açıldığı neoliberal dönemde,<br />
yaşam hakkı piyasada var olabilme ve piyasadaki<br />
güç ilişkileriyle belirlenmekte. Bu durumdan<br />
en fazla kamusal alandaki ve piyasadaki varoluşları<br />
eşitsizliklerle çevrelenmiş kadınlar etkilenmekte.<br />
Kamu hizmetlerinin piyasalaşması, küçük üreticiliğin<br />
tasfiyesi ve göçler kadınların yoksullaşmasına ve<br />
üretimden koparak eve kapanmalarına yol açıyor.<br />
Hizmetlerin kamusal olarak karşılanmaması, bu ihtiyaçların<br />
giderilmesi yükünü “aileye” yani kadın üzerine<br />
daha fazla yıkmakta.<br />
Neoliberal (teknoliberal) politikaların yaşantıları düzenlediği<br />
günümüzde artık ucuz işgücü de yetmemekte.<br />
Esnek çalışma, işe giriş ve atılma koşullarında<br />
kolaylıklar sağladığı için daha cazip durumda. Belirli<br />
konuda uzmanlaşma yerine, genel becerilerin fazla<br />
olması, farklı ürünlere ve bunlar için tanımlanacak<br />
üretim sürecine uyum sağlanabilmesi tercih edilmekte.<br />
Bu koşullara uygun kadın emeğinin 1980’lerde<br />
devreye girmesi kadın istihdamını arttırdı. Serbest<br />
çalışan kadınlar örgütü SEWA’ya göre Hindistan’da<br />
tam istihdamlı işlerde %97,5 erkek, taşerona bağlı<br />
işlerde %60 kadın çalışmakta. Pakistan’da kadınlar<br />
%25 tam zamanlı, % 80 kayıt dışı olarak çalışmakta.<br />
(Hacer Ansal, Yeni Teknolojiler ve Kadın İstihdamı,<br />
Kadın Araştırmaları Dergisi)<br />
İşçi sağlığı ve iş güvenliğini ortadan kaldıran, tatil,<br />
izin, emeklilik ve sendikalaşma haklarının devre dışı<br />
kaldığı “Kiralık İşçi Büroları” zaten devrede. ABD’de<br />
açılan ilk Mühendis/işçi kiralama şirketleri 1950’lerde<br />
Manpower-Kelley, 1980 sonrası Per-Temp (kalıcı<br />
geçicilik) uygulamasına geçilmiş. Polonya’da 2340<br />
kiralama şirketi bulunmakta. AB’de kiralık işçiler<br />
en çok 4,7 ay aynı şirkette kalıyor. Euro bölgesinde<br />
%17 kiralık işçi olarak çalışmakta. Almanya’da düzenli<br />
çalışanların %10’u kiralık işçi. Kanada’da %62<br />
oranındaki üretken olmayan emeği (kasiyer, polis…)<br />
üretime katarak krizden çıkma çözümleri aranmakta<br />
(Gaye Yılmaz, Mosoley)<br />
Kanun hükmünde kararnameler ile meslek odaları<br />
işlevsizleştirilmeye çalışılmakta. Türkiye’de kamu<br />
hizmeti ve sosyal sorunların çözümü kararnameler<br />
ile sivil toplum örgütlerine havale edilmiş durumda.<br />
Kadını dışlayan yaşamdan uzaklaşmış siyaset yerine<br />
yaşamı dönüştürme iradesi sağlayan yaşamla kucaklaşmış<br />
siyaset geliştirme başka bahara kaldı gibi<br />
görünüyor. Bize düşen rol şükreden, ihsan bekleyen<br />
bağımlı kul olmak.<br />
Verili durumu tersine çevirmek bilgi ve cesaret gerektiriyor.<br />
Öyleyse bizler, her türlü belirlenmişliği<br />
toplumsal cinsiyet rolleri ve bize yüklediği sorumlulukları<br />
ret ile başlamalıyız işe, kendimizi yeniden keşfedip<br />
özgürleşme yolunda yeniden yapılanmalıyız.<br />
İçimizdeki gizli üretken, yapıcı gücü açığa çıkarıp,<br />
otoriter ayrımcı egemen anlayışın geleneksel statüsüne<br />
benzemeden kendimizi aşmalıyız. Yeni değerler<br />
yaratmalıyız.<br />
Benim kim olduğum ne düşündüğümdür.<br />
Hepimiz biliyoruz ki, mühendislik ve mimarlık meslekleri<br />
insan odaklı olmalarından dolayı görev ve<br />
sorumlulukları fazla. Bir yandan yaşam ve çalışma<br />
alanlarını mekânsal olarak düzenlerken, bu yapılarla<br />
sosyal yapılar da düzenlenmekte. Sosyal dokuların<br />
oluşmasındaki belirleyiciliğimizin pek göz önünde<br />
bulundurulmaması aynı zamanda bizleri de olumsuz<br />
etkilemekte. Bilgi ve teknoloji piyasasında hem<br />
üreten hem tüketeniz.<br />
Sorunlarımızı ancak sorun yaşadığımız alanlarda çözebileceğimizin<br />
bilinciyle, kendi çıkarlarımız ve hedeflerimiz<br />
doğrultusunda kendimizi eğittiğimiz ve<br />
diğer emek örgütleriyle dayanışma içinde mücadele<br />
ettiğimiz sürece olumlu dönüşümler sağlayacağımızı<br />
biliyoruz.<br />
Güvencesiz ve esnek çalışmaya zorlanan kadınlar<br />
dünyanın değişik yerlerinde farklı örgütlenmeler<br />
içerisinde kadın politikalarını oluşturmak için kapsamlı<br />
çalışmalar yaptılar. Serbest bölgede NOVA-<br />
34<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>
Üyelerimizden<br />
MED ve Hindistan’da 1972 yılında kurulan ve 1999<br />
yılında Türkiye toplantısı yapılan SEWA benzeri örgütler<br />
kadın ve emek hareketinin birlikteliğinin önünü<br />
açmakta.<br />
Rasyonellik, olanı kabul etmek, mantığa bürümek,<br />
duygulardan arınmadır. Olan, ikiye ayrılmış dünyadır.<br />
Düalistçe bölünmüş gerçekliktir. Kadın ve erkektir.<br />
Biz ve ötekidir. Düşünce ve duygudur. Devlet ve<br />
toplumdur. Doğa ve insandır. Bunlar, birbirinden ayrıksı<br />
varlıklar olarak ele alınır.<br />
Sorunu kadınların mağdurluğu değil, kendine yabancılaşması<br />
olarak değerlendiriyoruz. Rasyonellikten<br />
kurtulmak istiyoruz. Amacımız Italo Calvino’nun<br />
‘İkiye Bölünen Vikont’u gibi bölünmüşlüğümüzü tamamlama<br />
çabası.<br />
Venezuela’nın başkenti Caracas’ta 4-8 Mart tarihleri<br />
arasında düzenlenen Dünya Kadın Konferansı’nın<br />
sonuç bildirgesinde yer alan “ kadın hareketi birlikte<br />
çalışmalı, birleşmeli, iletişim kurmalı, arkadaş olmalı,<br />
birbirlerinden öğrenmeli ve birlikte mücadele etmelidir.”<br />
değerlendirmesi bizim için önemli bir mesaj.<br />
KAYBETTİKLERİMİZ<br />
Üyemiz Ahmet ZENGİZOR’un ablası<br />
Zeliha YÜKSEL<br />
4 Kasım 2011 tarihinde vefat etmiştir.<br />
Üyemiz Musa ÇAKIR’ın babası<br />
Mustafa ÇAKIR<br />
6 Kasım 2011 tarihinde vefat etmiştir.<br />
Üyemiz Kamil SOYDAN’ın babası<br />
Hüseyin SOYDAN<br />
2 Aralık 2011 tarihinde vefat etmiştir.<br />
Üyemiz Abdullah PINAR’ın eşi<br />
Dudu PINAR<br />
15 Aralık 2011 tarihinde vefat etmiştir.<br />
Üyemiz Bülent GENEVLİOĞLU’nun babası<br />
Yaşar GENEVLİOĞLU<br />
23 Aralık 2011 tarihinde vefat etmiştir.<br />
Üyemiz Süreyya ALPTEKİN’in babası<br />
İbrahim Hulusi ALPTEKİN<br />
3 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> tarihinde vefat etmiştir.<br />
Üyemiz Tayfun GÜCENMEZ’in babası<br />
Fevzi GÜCENMEZ<br />
16 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> tarihinde vefat etmiştir.<br />
Üyelerimizin ailelerine, dostlarına ve meslektaşlarımıza<br />
başsağlığı diliyoruz.<br />
Sen küçük ve sıradan bir adamsın.<br />
Neler olduğunu biliyoruz, ayrılıklar ne yapmalıyız<br />
sorusuyla başlıyor. Çözümün kendi yaşam politikalarımızı<br />
belirleme kendi varlığımıza ilişkin seçim yapabilme<br />
kapasitesinin gelişmesi ile olacağını düşünüyoruz.<br />
Bizim istediğimiz başka, adil bir dünya, çok<br />
sayıda toplumsal harekete, mücadeleye, tecrübeye<br />
ve örgütlenmeye bağlı olan.<br />
Biz de varız. Başka bir dünya mümkün diyoruz…<br />
<strong>2012</strong> AJANDALARIMIZIN DAĞITIMINA BAŞLANDI<br />
Şubemizin <strong>2012</strong> yılı Ajandalarımız hazırlanmıştır. Ajandalarınızı<br />
Şubemizden, İşyeri Temsilcilerimizden ve İlçe<br />
Temsilciliklerimizden temin edebilirsiniz.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 35
genç-İMO<br />
29-30.11.2011 Dokuz Eylül Üniversitesi ve Ege Üniversitesi<br />
genç-İMO Sınıf ve Üniversite Temsilci Seçimleri<br />
İMO Öğrenci Üye Yönetmeliği gereği 29-30 Kasım 2011 tarihlerinde Dokuz Eylül Üniversitesi ve Ege<br />
Üniversitesi’nde genç-İMO sınıf ve Üniversite temsilci seçimleri yapılmıştır.<br />
29.11.2011 Dokuz Eylül Üniversitesi genç-İMO Sınıf ve Üniversite<br />
Temsilciliği Seçim Sonuçları<br />
Temsilcilik Ad Soyad Oy Seçilen Temsilci<br />
1. Sınıf Temsilciliği (Ö.Ö.)<br />
Aycan GÜNDÜZ 44<br />
Sercan TEKELİOĞLU 29<br />
Aycan GÜNDÜZ<br />
1. Sınıf Temsilciliği (İ.Ö.) Aday Yok** - -<br />
2. Sınıf Temsilciliği (Ö.Ö.) Nazlı Seda BİRCAN Tek Aday* Nazlı Seda BİRCAN<br />
2. Sınıf Temsilciliği (İ.Ö.) Alican TABEL Tek Aday* Alican TABEL<br />
3. Sınıf Temsilciliği (Ö.Ö.) Halil KÜPÇÜ Tek Aday* Halil KÜPÇÜ<br />
3. Sınıf Temsilciliği (İ.Ö.) Hazal CANPOLAT Tek Aday* Hazal CANPOLAT<br />
4. Sınıf Temsilciliği (Ö.Ö.) Cem KAPANCI Tek Aday* Cem KAPANCI<br />
4. Sınıf Temsilciliği (İ.Ö.) Kemal Erdem ÜREK Tek Aday* Kemal Erdem ÜREK<br />
Üniversite Temsilciliği Ali Kemal ÖZTÜRK Tek Aday* Ali Kemal ÖZTÜRK<br />
* Tek aday çıkan temsilcilikler için oylama yapılmamıştır.<br />
** Aday çıkmayan temsilcilik için atama yapılmıştır. Atama sonucunda Cemre ÖZBULDAN temsilci<br />
seçilmiştir.<br />
Dokuz Eylül Üniversitesi genç-İMO Sınıf ve Üniversite Temsilci Seçimleri<br />
36<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>
genç-İMO<br />
30.11.2011 Ege Üniversitesi genç-İMO Sınıf ve Üniversite Temsilciliği<br />
Seçim Sonuçları<br />
Temsilcilik Ad Soyad Oy Seçilen Temsilci<br />
1. Sınıf Temsilciliği<br />
2. Sınıf Temsilciliği<br />
Kayhan ÖLMEZ 33<br />
İlyas PEHLİVAN 11<br />
Aykut LEVENT 27<br />
Erkan AKPINAR 19<br />
Kayhan ÖLMEZ<br />
Aykut LEVENT<br />
3. Sınıf Temsilciliği Aday Yok** - -<br />
4. Sınıf Temsilciliği Engin ÇIRALI Tek Aday* Engin ÇIRALI<br />
Üniversite Temsilciliği<br />
Cihan DEMİRCİ 84<br />
Davut NÜRLÜGE 37<br />
Göksun ATMACA 24<br />
Cihan DEMİRCİ<br />
* Tek aday çıkan temsilcilikler için oylama yapılmamıştır.<br />
** Aday çıkmayan temsilcilik için atama yapılmıştır. Atama sonucunda Özgür GİRGİN temsilci<br />
seçilmiştir.<br />
Ege Üniversitesi genç-İMO Sınıf ve Üniversite Temsilci Seçimleri<br />
genç-İMO İzmir Bayraklı Tower Teknik Gezisi ve Klaros ören Yeri Sosyal Gezisi<br />
24.12.2011<br />
Bayraklı Tower Teknik Gezisi ve Klaros ören Yeri<br />
Sosyal Gezisi yaklaşık 120 genç-İMO üyesinin<br />
katılımıyla 24 Aralık 2011 tarihinde gerçekleşti.<br />
Gruplar halinde yapmış olduğumuz gezimizde<br />
öğrenci arkadaşlarımıza Bayraklı Tower’daki şantiye<br />
uygulamaları ve proje detayları ile ilgili detaylı<br />
bilgiler aktarıldı. Daha sonra Ahmetbeyli’de bulunan<br />
12 İon kentinden biri olan Kolophon’a ait bir<br />
kehanet merkezi, Klaros Ören yeri gezildi. Burada<br />
engin bilgilerini bizden esirgemeyen Üyemiz İnşaat<br />
Mühendisi Muammer DALGIÇ’a teşekkürlerimizi<br />
sunarız.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 37
genç-İMO<br />
ŞEHİRCİLİK AYIBI<br />
Gökhan DOĞAN<br />
Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />
Şehirleşme, insanın toplu yaşama geçmesiyle başlamış<br />
geniş bir olgu. Çağlara sığmaz yapılardan,büyük<br />
felaketlerden, efsanelerden yani yaşamdan ayrı düşünülemez<br />
bir insanlık tarihi…<br />
Bu olguyu antik yunandan başlayıp ele almak, kavramın<br />
gerçeğiyle bizi en iyi biçimde buluşturacaktır<br />
belki de. Bugün üzerinden yaşadığımız Anadolu topraklarında,<br />
tarihin en iyi şehircilik anlayışları geliştirilmişti.<br />
Antik tiyatroları, su yolları, kaleleri ve agoralarıyla<br />
muazzam bir uygarlıktı Anadolu medeniyeti.<br />
Nüfus öyle bugünkü gibi milyonlar da değildi. Ama<br />
onlar becerebilmişlerdi. Herkes hakettiği şekilde yönetilirdi<br />
ve onlar en iyisini hakettiklerini düşünmüşlerdi.<br />
Hava temiz, doğa temiz. Yani, o dönemler, insanlar<br />
yaşamak için yaşıyor. Altlarında bir yere yetişmek<br />
için stres yaşadıkları arabaları yok, sokaklar öyle<br />
kafa yoran binbir renkli reklam panolarıyla da dolu<br />
değil,kişisel tatmin için televizyon dizilerine bel bağlanmayan<br />
dönemlerden bahsediyorum. Şehir, antik<br />
tiyatrolarla, tartışma alanlarıyla, sanat ve bilimle kuşatılırdı<br />
iki bin yıl önce, bu topraklarda.<br />
Farkına varmak geçmişin… Yaşamak uygarca…Daha<br />
iyiye, doğruya, medeniyete kucak açmak…İnsanların<br />
özel mülklerinde dört duvar arasına hapsolmalarıyla<br />
sağlanabilir mi bu istekler. Kendi şehrinde para harcamak<br />
dışında bir olanağı bırakılmayan insandan bu<br />
beklenebilir mi? Faal halk tiyatrolarımız ,sanat köşelerimiz<br />
, bilim alanlarımız yok. Şu yaşamda tek görevimiz<br />
var çalışmak, o da yeni bir şey üretmek için<br />
çalışmak değil. Yıllardır örülen duvarı yeniden örmek,<br />
hep yapılan köseleden bin tane daha yapmak için,<br />
yani makineleşmek için. Yani sorgulamamak için.<br />
Bizi biz eden düşünme yetisini köreltmek, at gözlüklerini<br />
daha sıkı tutturmak için sorgulamamak… Belki<br />
bir kaza geçirip mahkum olacağımız bir şehircilik anlayışını<br />
hiç eleştirmemek için sorgulamamak…<br />
Engeli olmayan insanların dahi yürüyemediği; kaldırımlarımızı<br />
engellilerin nasıl kullanacağını dert edinen<br />
kaç insan var? Şu bir gerçek ki onlar engellerinin<br />
değil ; bu engelleri , her sokağa çıktıklarında, her kütüphaneye<br />
gitmek istediklerinde, her devlet kurumuna<br />
işleri düştüğünde hatırlatan bencil bir şehircilik<br />
anlayışının esiri durumundalar. Bu öyle sosyal duyarlılık<br />
zırvaları ile geçiştirilecek bir konu da değil üstelik.Ülke<br />
nüfusunun yüzde onunu geçen bir rakamdan<br />
bahsediyorum. Evet hani o çaresizliğe mahkum<br />
edilen engelli yurttaşların evlerinden 8,5 milyonluk<br />
dev bir hapishane yaratmayı başarmışız. Onlar tutsak,<br />
birileri ise gardiyan olmuş anlayacağınız. Onların<br />
yaşam hakkını engelleri değil , bu şehirleşme ayıbını<br />
kader kabul eden herkes kısıtlamış.<br />
Yememiş içmemiş kötü binalar yapmış, çarpık yollar<br />
oluşturmuş da değiliz. Bunları yaparken genelde yiyip<br />
içimişiz aslında. Hem yiyip içip hem yangın merdiveni<br />
olmayan bina projesine izin vermişiz. Kaldırımı<br />
yalnızca taştan, yollarıysa asfalttan ibaret işlevsiz bir<br />
ihale aracı olarak görmüşüz. Kaç kaldırım var ki engelli<br />
arabaları üstünde rahat hareket edebilsin, yardım<br />
almadan insanlarımız işlerini halledebilsin. Kaç<br />
devlet binası asansör sistemine sahip? Ya da yollar<br />
da karşıdan karşıya geçişlerde engelli süresi diye bir<br />
keşfimiz var mı? Her şehirde görme engelliler için navigasyon<br />
(yer bulma) sitemleri mevcut mu?<br />
Şehri tüm bireylerinin en rahat şekilde kullanabileceği<br />
yapıya büründürmek zor bir çalışma olmasa gerek.<br />
Beş yıl içinde elektrik çalışmalarıyla başlayıp, su, elektirik<br />
ve doğalgaz çalışmalarıyla önü alınmayan altyapı<br />
kargaşası için heba olan milyonlarca liralık kaynak<br />
değerlendirilebilse sorunlar halledilmiş olacak aslında.<br />
Her fırsatta ülkenin ve teknolojinin geliştiğinden<br />
dem vurulan sevgili yurdumda, arada bir de olsa zülfü<br />
yare dokunulmaması ne acı…Bahsedilen bu gelişmeleri<br />
yalnızca makam araçlarındaki yeniliklerden takip<br />
edebilmek de ayrı bir ironi vesilesi. Peki şimdi biz<br />
ne yapmalıyız.. Henüz onaltısında yahut sekseninde,<br />
hiç farketmez. Bir şey mi yapmalı yoksa dört duvara<br />
hapsolup antik yunan ütopyası kurmaya devam mı<br />
etmeli… Ne dersiniz?<br />
38<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>
genç-İMO<br />
HOPA’DAN ANKARA’YA!<br />
Kubilay TUNA<br />
Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğrencisi<br />
Bir insanın özgürlüğünden mahrum edilebilmesi için<br />
dikenli tellerle çevrili bir yerleşke ve demir parmaklıklı<br />
bir koğuş yeterli midir?<br />
Eğer özgürlüğü dar anlamda ele almıyorsak bahsettiğimizden<br />
daha kapsamlı bir hapishane kapsamına ihtiyacımız<br />
var demektir. İnsanın özgürlüğünden mahrum<br />
kalmasını, elleri ve ayaklarıyla beraber aklının ve ruhunun<br />
da prangalanması olarak anlıyorsak, hapishanenin<br />
bizler için farklı bir anlamı olur.<br />
Hapishane; insanın onu insan yapan bütün imkân, hak<br />
ve değerlerden uzak tutulduğu yeri anlatır bizlere. İnsanın,<br />
insan olarak kalamadığı her yer onun hücresidir.<br />
Ülkemize bu bahsettiklerimizin doğrultusunda baktığımızda,<br />
milyonlarca genç insan için ‘içerde’ olmakla ‘dışarıda’<br />
olmak arasındaki farkın her gün biraz daha silikleştiği,<br />
inşaat halinde bir hapishaneyi rahatlıkla görebiliriz.<br />
Ülkemiz ‘insan olan’ için günden güne bir hapishaneye<br />
dönüşüyor. Gazetelerde ve televizyonlarda ellerine<br />
kelepçe vurulan yüzlerce öğrenciyi görüp haline şükreden<br />
milyonlarca gencin, özgürlüğü de aynı zamanda<br />
eriyip kayboluyor. Aklımıza ve ruhumuza vurulan her<br />
bir pranga bu inşaata eklenen yeni bir tuğla oluyor. Ve<br />
inşaat ilerliyor.<br />
Bu inşaata biraz daha yakından bakalım…<br />
HES’ler, Muhalifler, Hopa…<br />
31 Mayıs 2011 tarihinde Başbakan’ın Hopa mitingi<br />
öncesinde çıkan olaylarda emekli öğretmen Metin<br />
Lokumcu polis müdahalesi sonucu hayatını kaybetti,<br />
olaylar aynı gün İstanbul, Ankara ve Bursa’da protesto<br />
edildi. Ankara’daki protestoya katılan altı kişi ‘Toplantı<br />
ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ve mala zarar<br />
verme’ suçlarından tutuklanarak Sincan Cezaevi’ne<br />
konuldu.<br />
Özel yetkili savcılık, mahkemenin “Terör örgütü bağlantısı<br />
yok” tespitine rağmen ‘terör örgütü adına faaliyette<br />
bulunmak’ suçundan sürdürdüğü soruşturmayı<br />
derinleştirdi. Çok sayıda kişi hakkında yakalama kararı<br />
çıkarıldı.<br />
Ekim ayında, Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı’nın<br />
hazırladığı iddianame Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi<br />
tarafından kabul edildi. İddianameye göre 28<br />
kişi ‘’silahlı terör örgütüne üye olmak, terör örgütünün<br />
propagandasını yapmak, görevli memuru kasten yaralama,<br />
kamu malına zarar verme, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri<br />
Kanununa muhalefet, kamu görevlisine karşı<br />
görevini yaptırmamak için direnme ve 6136 sayılı yasaya<br />
muhalefet’’ etmek suçlamalarından yargılanıyordu.<br />
İddianamede açıkça görülen; bu davanın aslında muhalifleri,<br />
tepki gösterdikleri konudan bağımsız olarak<br />
cezalandırma ve sindirme hatta olabildiğince kriminalize<br />
etme ‘hak etmişler’ dedirtebilme kaygısıydı. Zira<br />
Hopa’da gerçekleştirilen: başbakanın mitingi, HES’ler<br />
gibi tartışmanın çıktığı asıl noktalar ikincil planda kalmıştı.<br />
Gene bilindik tablolardan biri karşımızdaydı.‘Birileri<br />
gençlere eylem yaptırtıyor, gençleri zehirliyor. Bu<br />
karanlık güç merkezleri, siz var ya siz şu adamları bi rahat<br />
bırakmadınız gitti’.<br />
Evet, aslında bütün mesele şu adamları rahat bırakmak<br />
ve bırakmamak… Gençlerin haklı taleplerini, seslerini<br />
duyurabilmelerini toplum tarafından hissedilebilmelerini,<br />
anlaşılabilmelerini engellemekti ama yapamadılar.<br />
Çünkü bazen mızrak çuvala sığmaz…<br />
İddianamenin suç delilleri…<br />
Hopa davasının ilk duruşması 9 Aralık günü Ankara<br />
Adliyesi’nde görüldü. Tutuklu öğrencilere arkadaşlarının,<br />
aydınların, sanatçıların, akademisyenlerin desteği<br />
büyüdükçe büyüdü. İddianamede belirtilen «suç delilleri»<br />
ise uzun yıllar unutulmayacak türdendi…<br />
Öğrencilerin tutuklanmasında kitap, şemsiye, not defteri,<br />
‹90x90 ebadında puşi›, yumurta, plastik boru, kısa<br />
saçlı fotoğraf, kitap listesi, mont, çizgi film cd’leri, su<br />
faturaları, bayrak gibi materyaller suç delili olarak farklı<br />
farklı iddianamelerde yer aldılar.<br />
Hopa tutuklamaları sırasında yaklaşık 30 eve yapılan<br />
baskınlarda evlerden toplanan meyve bıçağı, kitap, kırık<br />
şemsiye gibi şeyler suç delili olarak tespit edildi.<br />
Hopa tutuklusu Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler<br />
Fakültesi’nde öğrenci olan Ozan Gündoğdu’ya destek<br />
amacıyla gönderilen bir fotoğraf üç öğrencinin tutuklanma<br />
gerekçesi için «suç delili» sayıldı. Cezaevinde saçı<br />
kesilen Gündoğdu’ya destek için arkadaşları saçlarını<br />
kestirmişti.<br />
Galatasaray Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Fakültesi<br />
öğrencisi Cihan Kırmızıgül, 45 yıl hapis cezası<br />
istemiyle tutuklu yargılanıyor. Davasının suç delili ise<br />
Kırmızıgül’ün puşi takması.<br />
Ve Hopa savunmaları başlar…<br />
Bizde 8 Aralık günü bu davada aslında yargılananın bu<br />
ülkenin kamucu, aydınlanmacı, halkçı değerleri ve muhalifleri<br />
olduğunu göstermek aynı zamanda sesimizin<br />
daha gür çıkmasını sağlamak için İzmir’ den yola çıktık.<br />
Ve davanın başlangıcını beklemeye koyulduk. Adliye<br />
sarayı önünde arkadaşlarımıza destek için gelen kalabalık<br />
soğuğa, kışa rağmen arttı. Çok sayıda örgüt, sen-<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 39
genç-İMO<br />
dika temsilcileri, aydınlar ve sanatçılar sabahın erken<br />
saatlerinden itibaren Adliye önünde davanın sonuçlanmasını<br />
bekledi. Hep birlikte Saraydan adalet gelmesini<br />
bekliyorduk…<br />
Hopa davasında yargılanan 22 kişi mahkemede yaptıkları<br />
savunmalarda bu davayla asıl yargılananın AKP karşıtlığı<br />
olduğunu ifade ettiler.<br />
Öğrencilerin tümü Hopa’da yaşanan olayları protesto<br />
ettiklerini ve evlerinde “delil” gösterilen kitapların bulunduğunu<br />
kabul etti. Ancak tüm bunların suç kabul<br />
edilmesinin hukuksuzluk olduğuna dikkat çektiler<br />
Öğrenciler yaptıkları savunmalarla mahkeme salonunu<br />
adeta sermaye ve AKP egemenliğine karşı bir kürsüye<br />
çevirdiler. İfadelerinde, protesto etmenin bir hak olduğunu,<br />
bu ülkenin gerçek sahiplerinin haksızlıklara, hukuksuzluklara<br />
karşı mücadele etmesinden doğal bir şey<br />
olmadığını vurguladılar.<br />
Gene savunmalarda iktidarın, kendisine muhalif olan<br />
herkesin türlü şekillerde cezalandırıldığı dile getirildi.<br />
Mahir Mansuroğlu savunmasında “Anlaşılan şudur ki<br />
her muhalif, sanık sandalyesinin arkasına geçme potansiyelini<br />
taşımaktadır” dedi.<br />
Öğrenciler ifadelerinde ülkede estirilmeye çalışılan baskı<br />
ve korku rüzgârına karşı başkaldırmanın yargılanma<br />
sebebi olamayacağını vurguladı. Sanıklardan Başak Eylül<br />
Şan “Burada asıl yargılanması gereken en ufak bir ses<br />
çıkarmaya korkan üniversitelilerin düşürüldüğü acınası<br />
durumdur” diyerek AKP iktidarının gençleri sindirmeye<br />
yönelik müdahalelerine dikkat çekti. Uğur Uzunpınar<br />
da “Bir annenin sözünü duymuştum : ‘Bundan sonra<br />
analar evlatlarını kör sağır doğursunlar.’ Üniversiteliler<br />
böyle olsun isteniyor” dedi<br />
Gene başka bir savunmada bencil olmamak yargılanıyor.<br />
Ömür Çağdaş Ersoy “Üniversitelilerin bir kısmı yazın<br />
boş gezerken, biz tek suçu yoksulluk olan insanlara gönüllü<br />
eğitim veriyoruz. Dünyanın hangi ülkesindeki terörist<br />
bunu yapar? Dünyaya tamamen sorumsuzlaşmış,<br />
bencilleşmiş bir üniversite öğrencisi değilim, bununla<br />
da gurur duyuyorum<br />
“Ben bencil bir öğrenci olsaydım piyasacı bir inşaat mühendisi<br />
olur, Van’daki gibi binalar yapar, para derdinde<br />
olurdum. Ama ben bencil olmadığımdan, dışarıda olsam,<br />
Van’a enkaz kaldırmaya gidecektim” diyen Çağdaş,<br />
“bu davada yargılanan bencil olmayan öğrenciliktir»<br />
diye ekledi.<br />
Kendi isteğiyle savcılığa gidip ifade verdiği halde kaçma<br />
şüphesi olduğu gerekçesiyle tutuklanan Özgür Atmaca<br />
da doğal yaşamı ve yaşama hakkını savunduğu<br />
için HES karşıtı eylemlere katıldığını söyledi. Özgür,<br />
“Bundan sonra da hak gaspına yönelik her türlü eyleme<br />
yine katılırım” diyerek yaptıklarının arkasında durduğunu<br />
gösterdi.<br />
Nuri Özçelik de “Ben HES’lerin, nükleer ve termik santrallerin<br />
doğada yaptığı tahribatı biliyorum” diyerek bunları<br />
protesto etmenin, doğal yaşamı savunmanın suç sayılamayacağını<br />
vurguladı. Başka bir savunma ise iktidarın<br />
timsah gözyaşlarına gönderme yapıyordu. “Başbakan<br />
Necdet Adalı ve Erdal Eren’e ağladı, bana da ağlamasın<br />
diye tahliyemi ve beraatımı istiyorum. 12 Eylül’den hesap<br />
soracağını söylemişti ama 12 Eylül yargılamalarının<br />
hesabını tarih kesti. Bizi 52 yılla yargılayanları da tarih<br />
yargılayacak” diyordu.<br />
Ve nihai olarak 9 Aralık, saat 22.00 civarında mahkeme<br />
kararını açıkladı ve bir kişi hariç tüm sanıklar tahliye<br />
edildi. Adliye sarayı önündeki Kalabalık büyük bir<br />
coşku içinde önce Sıhhiye Meydanı, oradan da Sakarya<br />
Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti.<br />
Bu dava biter mi…<br />
Bu davanın muhalifleri sindirme davası olduğunu sanık<br />
sandalyesindeki ilerici öğrenciler bir kez daha gösterdiler.<br />
Ve savunmalarını dışarıdan gelen seslerle, destekle<br />
daha çok perçinlediler, gürleştirdiler. Savunmaları mahkeme<br />
içinden de dışından da karşılık buldu. Haklı olanlar<br />
örgütlü olarak ve doğrudan vazgeçmeyerek, boyun<br />
eğmeyerek bize tekrar bu ülkenin solunun, devrimcisinin<br />
susturulamayacağını dosta düşmana gösterdiler.<br />
Bu dava aslında bir oyunu bozmuştur.<br />
İktidar teslim alamamış olduğu kesimlere hep daha büyük<br />
bir öfkeyle saldırıyor. Boyun eğmeyenleri yalnızlaştırmaya,<br />
toplumla bağlarını koparmaya çalışıyor. Herkese<br />
terörist yaftası yapıştırarak, direnmeyi, direneni<br />
desteklemeyi suç olarak göstermeye çalışıyor. Bugüne<br />
kadar böyle oldu ve iktidarın gücünün her şeye kadir<br />
olduğu zannedildi.<br />
9 Aralık günü Ankara halkı arkadaşlarımızı yalnız bırakmamış,<br />
binlerce kişi saatlerce “Adliye Sarayı”nın önünü<br />
kürsüye çevirmiş, on binlercesi de gönülleriyle arkadaşlarımızı<br />
desteklemişlerdir. İktidarın hukuku, halkın hukuku<br />
önünde mahkûm olmuştur.<br />
İktidarın sistematik saldırılarına karşı verilen örgütlü<br />
tepkilerin sonuç alabileceği görülmüştür. Evet, iktidar<br />
bir hayli güçlüdür, ama durdurulamaz değildir. Tahliyelerin<br />
gösterdiği, AKP kamuoyunda meşruiyet kaybetmekten<br />
korkmuştur. Kendi savcısını “ortada bırakmıştır”.<br />
Özel Yetkili Savcı, yazdığı mizah dergilerine konu olan<br />
iddianamesiyle komik duruma düşmüştür…<br />
Bizde Van depremi örneğinde arkadaşımızın dediği gibi<br />
piyasacı bencil inşaat mühendisleri mi olacağız yoksa<br />
doğru bildiklerimizden vazgeçmeyerek, bencil olmayarak<br />
halkımıza karşı sorumlu birer toplumcu mühendis<br />
olup sermaye iktidarına, doğanın talanına ve yoksulluğu<br />
bir kader olarak gören anlayışa karşı örgütlenecek<br />
miyiz? Onu da hep birlikte tartışmak dileğiyle…<br />
40<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>
Kültür ve Sanat<br />
İnş. Müh. Alim ŞADAN<br />
DEPREM YALITIMLI<br />
YAPILARIN<br />
TASARIMI<br />
Ferzad NAEIM<br />
James M. KELLY<br />
İMO İstanbul Şubesi Yayını<br />
Tüm dünyada depreme<br />
verilen değerli canların<br />
anısına<br />
Kitap 10 bölüm ve eklerinden<br />
oluşmaktadır.<br />
1. Dünya Genelinde Deprem<br />
Yalıtımının Gelişimi<br />
2. Deprem Yalıtımının Teorik Temeli<br />
3. Yalıtım Sistemi Bileşenleri<br />
4. Yalıtım Yönetmelikleri<br />
5. Yalıtıcıların Mekanik Özellikleri ve Modellenmesi<br />
6. Burkulma ve Kauçuk Yalıtıcıların Kararlılığı<br />
7. Tasarım Depremi Yer Hareketleri<br />
8. Tasarım Örnekleri<br />
9. Bilgisayar Uygulamaları<br />
10. Yalıtıcıların Tasarımı, Üretimi ve Testi İçin Şartnameler<br />
EK: Yardımcı Yayılım ve Deprem Veri Kütükleri<br />
Deprem Yalıtımı, deprem hasar potansiyelini azaltma veya<br />
indirgemeye yönelik basit bir yapısal tasarım yaklaşımı.<br />
Günümüzde karmaşık yönetmelik gerekliliklerinden dolayı,<br />
deprem yalıtımlı yapıların analizi, tasarımı ve uygulaması<br />
zordur. Kitap profesyonel tasarımcıların yönetmelik<br />
gerekliliklerini sağlarken bu yeni teknolojinin maliyet verimliliği<br />
hasar kontrolü ve diğer olumlu yaklaşım koruması<br />
için bir çatı oluşturmaktadır.<br />
Geçtiğimiz çeyrek yüzyılda deprem yalıtımının kuramsal<br />
temelleri iyice yerleşmiş ve teknoloji Kapsamlı deneysel<br />
çalışmalarla doğrulanmıştır. Bu kitap bu bilgilerin<br />
bir çoğunu mühendislik mesleğine sunmaktadır. Ayrıca<br />
yazarlar, birçok deprem yalıtımı projesinden, tasarımcı<br />
danışman ve kontrol olarak uzun yıllarda kazandıkları deneyimleri<br />
de kitaba eklemişlerdir.<br />
Kitabın basılmasını sağlayan İMO İstanbul Şubesine ve<br />
Değerli Başkanı Cemal Gökçek’e teşekkür ederiz.<br />
Ayrıca kitabın çevirisinin yapılmasını sağlayan Prof. Dr.<br />
Muzaffer İpek ve Kerem Özdoğan’a teşekkür ediyoruz. İlk<br />
kapsamlı yayın olan bu çeviride önce bir İngilizce-Türkçe<br />
terim çalışması yapılmış, kitabın indeksi de iki dilde hazırlanmıştır.<br />
YAPI MÜHENDİSLİĞİNE<br />
GİRİŞ<br />
YAPISAL ÇÖZÜMLEME<br />
Faruk Karadoğan, Sumru Pala,<br />
Ercan Yüksel, Yavuz Durgun<br />
Birsen Yayınevi<br />
Birbirini bütünler nitelikte iki ciltten<br />
oluşan bu kitapta sekiz bölüm<br />
bulunmaktadır. Giriş kapsamındaki<br />
iki bölümden sonra Dış<br />
Etkiler gözden geçirilmekte, bu bölümü eklerde yer alan bilgiler<br />
zenginleştirmektedir. İzostatik-tam bağlı ve hiperstatik<br />
fazla bağlı sistemlerin ele alındığı Dördüncü ve Beşinci bölümler<br />
uygulamadan seçilmekte olan ve kitap sonunda yer<br />
alan çözümlü örnekler ve alıştırmalarla tamamlanmaktadır.<br />
Hiperstatik sistemlerin çözümünde kuvvet yöntemi ve yer<br />
değiştirme yöntemleri üzerinde durulmakla birlikte, moment<br />
dağıtma yöntemine de (cross) Beşinci Bölümde ayrıca<br />
yer verilmektedir. Matris yer değiştirme yöntemi de beşinci<br />
bölüm kapsamında yer almaktadır.<br />
Yapı Mühendisliğindeki deneysel çalışmalar konusunda özet<br />
bilginin yer aldığı Altıncı bölümden sonra Yedinci bölümde<br />
Bilgisayar kullanımına giriş üzerinde durulmakta, iki boyutlu<br />
çubuk sistemleri için geliştirilen ve çeşitli uygulamalarda yararı<br />
olacağı düşünülen iki program tanıtılmaktadır.<br />
Kitabın son bölümü ön boyutlama konusundaki ilk düşüncelere<br />
ayrılmış ve seçilen bazı projeler esas alınarak örnekleme<br />
yapılmıştır.<br />
Amaç öğrenciye okuyarak kendisini geliştirebileceği kaynakları<br />
sunmak, Kitap böyle bir amaca yönelik olarak tasarlanmıştır.<br />
Öğretim-Öğrenim döneminin başladığı bir çağda<br />
başvuru kaynaklarının oluşturulması da önem kazanmıştır.<br />
Bu kaynakların insanın en kolay algılayabileceği kendi dilinde<br />
yazılmış olması da ayrıca önemlidir. Bu özellik bilginin<br />
özümsenmesi ve daha sonra etkin bir biçimde kullanılabilmesi<br />
açısından büyük bir önem taşımaktadır.<br />
Çağdaş mühendislik ortamında yer bulabilmek için hesaplarda<br />
kullanılmaya başlayan yeni araç ve gereçlerin, yine<br />
mühendislerce tasarlanıp geliştirilmiş olduğu düşünülecek<br />
olursa konunun çeşitli yönleri ile öğrenilerek farklı uygulamalarla<br />
deneyim kazanılmasının başarı için kaçınılmaz olduğu<br />
anlaşılır.<br />
Sadece hızlı toplama-çıkarma yapabilmekte olan bilgisayarların<br />
proglanması ve çıktılarının kullanılabilirliğine karar verilmesi,<br />
ancak konusunu iyi öğrenmiş ve deneyim kazanmış,<br />
yapı statiğini öğrenirken, bir düzen içinde çalışmayı benimsemiş<br />
kuşkuculuğu içselleştirebilmiş Yapı Mühendislerinin<br />
işi olacaktır.Bu yayının ortaya çıkmasını sağlayan, hazırlayan<br />
Sayın, Prof. Dr. Faruk Karadoğan, Prof.Dr. Sumru Pala, Yrd.<br />
Doç. Dr. Ercan Yüksel, ve Yavuz Durgun’a teşekkür ederiz.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 41
Kültür ve Sanat<br />
Madencinin Feneri<br />
Türkiye’yi Aydınlatmaya<br />
Devam Ediyor…<br />
‘Birileri girdiğiniz tünel karanlık ve uzun bir tüneldir<br />
çıkışı yoktur diyorlardı. Ama bilmiyorlardı ki madenci<br />
karanlık ve uzun tünellere alışıktır.’<br />
4-8 <strong>Ocak</strong> 1991 büyük madenci yürüyüşü gerçekleştirildi.<br />
Yıldırım Akbulut’un Başbakan olduğu hükümet, kamu<br />
açıklarını kapatma gerekçesiyle madenlerdeki kamu<br />
işletmelerini, özelleştirme politikaları aracılığıyla tasfiye<br />
etmeyi hedefliyordu. 1988’de Kilimli, İhsaniye, Çaydamar<br />
ve Dilaver maden ocakları kapatılmıştı. Hükümetin<br />
işçi ücretleri konusundaki tutumu da Zonguldak’taki<br />
tepkiyi büyüttü ve kamuoyunda büyük tartışmalara yol<br />
açtı.<br />
Toplu sözleşme gündeminin olduğu 1991 yılı başında,<br />
Türk-İş’in genel merkezinden bağımsız olarak, Genel<br />
Maden-İş sendikası bir dizi protesto eylemi gerçekleştiriyordu.<br />
Sendikanın başkanı olan Şemsi Denizer, Zonguldak’taki<br />
işçi kitlesi tarafından çok sevilen, onların<br />
güvenini kazanan bir liderdi. Yürüyüşe katılan işçilerin<br />
en çok attıkları ‘Silkele Başkan Düşüyor’ ve ‘Başkan Seninle<br />
Ölüme de Gideriz’ sloganları<br />
da işçilerin ona olan güveninin bir<br />
simgesiydi.<br />
Bu sloganlar boş değildi. İşçiler<br />
Şemsi Denizer’in hükümeti düşüreceğine<br />
inanmışlardı. Buna Şemsi<br />
Denizer de inanmıştı. Kendisiyle<br />
büyük madenci yürüyüşünden bir<br />
yıl sonra yapılan röportajda, ‘benim<br />
amacım anti-demokratik bulduğum<br />
ANAP iktidarını düşürmekti’<br />
diyerek eylemdeki asıl amacının<br />
tüm Türkiye’yi değiştirmek olduğunu<br />
ifşa etmişti.<br />
30 Kasım’da greve başlayan Genel Maden-İş sendikasının<br />
amacı, 20 gün süren bir eylemlilik sonunda, tüm<br />
Türkiye’de Türk-İş sendikasını süresiz bir genel greve<br />
sokmaktı. Bu 20 günlük grev sonunda tüm Zonguldak<br />
halkı ve Genel Maden-İş sendikası greve hazır gelir. Fakat<br />
Türk-İş’in isteksiz tavrı sonucunda, genel grev kararı<br />
alınmaz.<br />
Burada Şemsi Denizer gidip Türk-İş toplantısında konuşmanın<br />
bir anlamı kalmadığını düşünür. Yapılması gereken<br />
şeyi yaparak, Türk-İş içindeki diğer kesimleri peşinden<br />
sürüklemeyi hedefler.<br />
Şemsi Denizer, sendikası ve tüm Zonguldak halkıyla<br />
birlikte Ankara’da eylem yapma kararı alır. Otobüslere<br />
binerek Ankara’ya gitmek isteyen kitlenin, araçlarına<br />
güvenlik güçleri el koymuştur. Şemsi Denizer kitleye<br />
meşhur konuşmasını yapar: ‘Ama ayaklarımız var ya!<br />
Yürüyerek Ankara’ya gidebiliriz. 10 senedir bizden aldıklarına<br />
artık yeter diyebiliriz’ diyerek kitleye seslenir. Böylelikle<br />
Ankara’ya doğru büyük madenci yürüyüşü başlar.<br />
Şemsi Denizer’in daha sonra anlattıklarına göre her şey<br />
spontane gelişmektedir bu süreçte.<br />
Zonguldak ile Ankara arası yaklaşık olarak 270 km.’lik bir<br />
mesafedir. Zonguldak’tan Mengen’e kadar yaklaşık 80<br />
km. mesafede herhangi bir sıkıntı yaşamadan gelen madenciler<br />
ilk barikatı Dorukhan Tünel’inde görürler. Burada<br />
binlerce güvenlik görevlisinin gaz<br />
bombaları ile yaptığı saldırıyı aşarlar.<br />
Mengen’de daha büyük bir barikat ile<br />
karşılaşırlar. Onbinlerce insan; sokaklarda,<br />
dağlarda ve yollarda doğanın<br />
acımasızlığı ile karşı karşıya bırakılmıştır.<br />
Şemsi Denizer Mengen’deki barikatın<br />
önünden tüm Türkiye’ye seslenerek<br />
yardım ister. Şemsi Denizer için burada<br />
mesele barikatı aşmak değildi. Barikatı<br />
aşmak o büyüklükteki bir kitlenin yapabileceği<br />
bir şeydi. Mesele barikatın<br />
arkasında tüm bir Türkiye’nin toplanmasıydı.<br />
Fakat beklendiği kadar büyük bir kitle barikatın<br />
arkasında toplanmadığı için yürüyüş, toplu sözleşmenin<br />
istedikleri şartlarda yapılması koşuluyla sonlandırılır.<br />
Hükümeti devirememişlerdir.<br />
Kim kazandı sorusuna Şemsi Denizer tabii ki biz kazandık<br />
der ve şöyle devam eder: ‘Gösteri yürüyüşü kanunu,<br />
çalışma hayatını düzenleyen yasalar, anayasa değişti.<br />
Bunlar kâğıt üzerinde değil ama kafalarda değişti.’<br />
Günümüzde ülke başbakanı tarafından madencinin<br />
ölümünün ‘kader’ diye açıklandığı şu günlerde Büyük<br />
Madenci Yürüyüşünün Feneri Türkiye’yi aydınlatmaya<br />
devam ediyor.<br />
42<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>
Kültür ve Sanat<br />
İnş. Müh. Tuğrul BAŞTAN<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 43
ARGIT 3 4 5 6 7 8 9 10<br />
ENDİSİ<br />
ULMACA<br />
Oyun<br />
3 4 ALİ 5 İHSAN 6 7 ARGIT 8 9 10<br />
İNŞAAT MÜHENDİSİ<br />
MACA<br />
4 5<br />
KARE<br />
6<br />
BULMACA<br />
7 8 9 10<br />
KARE BULMACA<br />
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10<br />
1<br />
2<br />
3<br />
4<br />
5<br />
6<br />
7<br />
8<br />
SAĞA<br />
9<br />
kulanma. 102 – Antalya da bir plaj ad –<br />
SAĞA 3 – Rubidium’un simgesi – Evrenpulu<br />
k. 4 – Bir cins tüylü av köpeği – Yağl,<br />
SOLDAN SAĞA<br />
kulanma. veya mayasz<br />
SOLDAN 2 – Antalya hamurdan<br />
SAĞA<br />
bir plaj yaplan ad –<br />
3 – – Öncesiz Rubidium’un 1 zaman – Kuşkulanma. simgesi süresi – 2 Son Evrenpulu<br />
– Antalya ksm, da bir plaj ad –<br />
k. ĞA – 4 – Belirli Bir 1 – cins Kuşkulanma. Bir bir say. tüylü 3 iş av – 2 Rubidium’un – köpeği veya Antalya da – hizmeti Yağl, bir simgesi plaj adı –– Evrenpulu Bir sayı. 3 –<br />
ilecek veya mayasz Rubidium’un güçteki – Bir renk. hamurdan simgesi 4 küçük – Bir – Evrenpulu cins birlik tüylü yaplan – av Bir – köpeği renk. 4 – Yağl, Bir cins<br />
mayal veya mayasz hamurdan yaplan<br />
anma. r’in – Öncesiz ilçesi. 2 tüylü – 7 Antalya zaman av – Dil köpeği süresi –<br />
çörek. 5 –<br />
da – Adet, Yağlı,<br />
Öncesiz<br />
bir – mayalı plaj Son Tören.<br />
zaman<br />
ad ksm, veya 8<br />
süresi<br />
– mayasız – hamurdan<br />
– Son ksm,<br />
simgesi yapılan çörek. 5 – Öncesiz zaman süresi – Son kısım, kıç.<br />
Rubidium’un – Belirli – Modern bir<br />
kç. simgesi iş Yunanca. veya<br />
6 – Belirli – Evrenpulu hizmeti 9 –<br />
6 Belirli bir iş veya hizmeti<br />
bir<br />
başarabilecek<br />
iş veya<br />
güçteki<br />
hizmeti<br />
en<br />
4 ilecek asarruf – Bir cins güçteki – Herkesçe başarabilecek güçteki en küçük birlik –<br />
küçük<br />
tüylü en<br />
birlik –<br />
av<br />
Balıkesir’in<br />
köpeği bilinme, küçük<br />
ilçesi.<br />
– birlik tannma Yağl, –<br />
7 – Dil Adet, Tören. 8 –<br />
r’in .<br />
ya<br />
10 ilçesi. mayasz<br />
– Tatsz 7 Balkesir’in – Dil tuzsuz ilçesi. 7 – Dil – Adet, Tören. 8 –<br />
Nikel’in simgesi hamurdan – Adet, – Elektrikte Tören.<br />
– Modern Yunanca. yaplan 8 bir –<br />
9 – İktisat, Tasarruf<br />
blo simgesi Nikel’in simgesi – Modern Yunanca. 9 –<br />
ncesiz<br />
malzemesine<br />
– zaman Herkesçe – Modern bilinme, tanınma durumu. 10 – Tatsız tuzsuz<br />
İktisat,<br />
süresi<br />
verilen Yunanca.<br />
Tasarruf<br />
–<br />
isim.<br />
Son<br />
– Herkesçe<br />
ksm,<br />
9 –<br />
asarruf bilinme, tannma<br />
Belirli – Elektrikte Herkesçe<br />
durumu. bir iş bir<br />
10<br />
gurup bilinme,<br />
veya Tatsz<br />
tablo hizmeti malzemesine tannma<br />
tuzsuz – Elektrikte<br />
verilen isim.<br />
bir<br />
AN 10 AŞAĞI – Tatsz<br />
gurup<br />
tuzsuz<br />
tablo malzemesine<br />
– Elektrikte<br />
verilen<br />
bir<br />
ek güçteki en küçük birlik – isim.<br />
blo malzemesine YUKARIDAN verilen AŞAĞI isim.<br />
ilçesi. 7 – Dil – Adet, Tören. 8 –<br />
eyan köküyle YUKARIDAN yaplan AŞAĞI Antep bölgesi<br />
–<br />
gesi<br />
AN Üflemeli<br />
– Modern<br />
AŞAĞI 1 – Meyan bir çalg<br />
Yunanca.<br />
köküyle aleti. yapılan 2<br />
9<br />
Antep –<br />
–<br />
Kral bölgesi içeceği –<br />
3<br />
arruf<br />
– Polonya’nn<br />
– Herkesçe<br />
Üflemeli<br />
1 –<br />
bir<br />
Meyan uluslararas<br />
bilinme,<br />
çalgı aleti.<br />
köküyle tannma<br />
2 – ülke Kral<br />
yaplan<br />
sarayı. kodu 3<br />
Antep<br />
– Polonya’nın<br />
bölgesi<br />
uluslararası<br />
içeceği<br />
ülke<br />
– Üflemeli<br />
kodu – Bir<br />
bir<br />
iskambil<br />
çalg aleti.<br />
oyunu –<br />
2<br />
Rusların<br />
– Kral<br />
eyan kambil Tatsz<br />
köküyle oyunu tuzsuz –<br />
saray. yaplan Ruslarn – Elektrikte<br />
3 – Polonya’nn Antep soyadlarnda bölgesi<br />
bir<br />
uluslararas ülke kodu<br />
ğ –<br />
malzemesine<br />
Üflemeli ek. 4 soyadlarında – kullandığı ek. 4 Yük taşıyan kişi – Övme<br />
– bir Yük verilen<br />
Bir çalg iskambil taşyan aleti.<br />
isim.<br />
oyunu kişi 2 – Ruslarn – Övme Kral soyadlarnda<br />
sözü. 5 – İlkbahar meyvesi. – Yaklaşık dört buçuk litrelik<br />
3 – İlkbahar Polonya’nn kullandğ meyvesi. uluslararas ek. – 4 Yaklaşk – Yük ülke taşyan kodu dört kişi – Övme<br />
bir tür ölçü birimi.<br />
sözü. 5 – İlkbahar<br />
6 Uzak Doğu’da<br />
meyvesi.<br />
yetişen<br />
– Yaklaşk<br />
bir bitkiden<br />
litrelik kambil AŞAĞI bir oyunu dört<br />
çıkan<br />
tür<br />
buçuk<br />
zamk – ölçü Ruslarn<br />
litrelik<br />
–<br />
birimi.<br />
Belli<br />
bir<br />
özellikleri soyadlarnda 6 –<br />
tür ölçü<br />
olan<br />
Uzak<br />
birimi.<br />
zaman<br />
6 –<br />
parçası,<br />
Uzak<br />
ğ yetişen ek. 4 periyot. bir – Yük bitkiden<br />
Doğu'da 7 – taşyan Kısır, çkan<br />
yetişen verimsiz, kişi zamk –<br />
bir bitkiden döl Övme – veremeyen Belli<br />
çkan zamk – – Duvar Belli<br />
ri n – olan köküyle İlkbahar içinde zaman özellikleri meyvesi. bırakılan yaplan parças, oyuk. Antep<br />
olan – 8 zaman Yaklaşk – periyot. Niobium’un bölgesi<br />
parças, dört 7 simgesi – periyot. – Sonsuz, 7 –<br />
erimsiz, itrelik Üflemeli bir ölümsüz. döl bir tür Ksr, veremeyen çalg ölçü 9 verimsiz, – Bir birimi. aleti. şeyin – döl kullanım Duvar 2 veremeyen 6 – süresi Kral içinde Uzak –– Şakül. Duvar 10 içinde – Yer<br />
n yetişen Polonya’nn oyuk. yuvarlağı bir 8 braklan bitkiden – uluslararas üzerinde Niobium’un oyuk. çkan herhangi 8 zamk ülke – simgesi bir Niobium’un kodu noktadan – Belli – geçen simgesi paralel –<br />
, ile Ekvator Sonsuz, arasındaki ölümsüz. yay 9 parçasının – Bir şeyin açısal kullanm değeri, süresi arz<br />
ri bil ölümsüz. olan oyunu zaman 9 – Ruslarn Bir parças, şeyin soyadlarnda<br />
kullanm periyot. süresi 7 –<br />
derecesi – Şakül. – Yapılış 10 – özelliğine Yer yuvarlağ göre sarma, üzerinde yapıştırma herhangi vb.<br />
. ek. rimsiz, 10 – 4 – Yer döl Yük yuvarlağ veremeyen taşyan üzerinde kişi – Duvar – herhangi Övme içinde<br />
işlerde bir kullanılan noktadan düz, ensiz, geçen yassı paralel bağ. ile Ekvator<br />
ktadan İlkbahar oyuk. geçen 8 meyvesi. arasndaki – Niobium’un paralel – yay Yaklaşk parçasnn ile simgesi Ekvator dört açsal – değeri, arz<br />
, aki lik ölümsüz. bir yay tür parçasnn 9 derecesi ölçü – Bir birimi. şeyin – açsal Yaplş kullanm 6 değeri, – özelliğine Uzak süresi arz göre sarma,<br />
. i tişen 10 –– Yaplş bir Yer bitkiden yuvarlağ yapştrma özelliğine çkan üzerinde vb. zamk işlerde göre herhangi – kullanlan sarma, Belli düz, ensiz,<br />
ktadan ma olan vb. zaman işlerde geçen yass<br />
parças,<br />
bağ. kullanlan paralel periyot. ile düz, Ekvator 7 ensiz, –<br />
aki ğ. siz, yay döl parçasnn veremeyen açsal – Duvar değeri, içinde arz<br />
i yuk. – 44 Yaplş 8 <strong>Ocak</strong> – <strong>2012</strong> Niobium’un özelliğine - <strong>162</strong> göre simgesi sarma, –<br />
ümsüz. a vb. 9 işlerde – Bir şeyin kullanlan kullanm düz, süresi ensiz,<br />
ğ.<br />
– Yer yuvarlağ üzerinde herhangi<br />
SUDOKU (kolay)<br />
SUDOKU (kolay)<br />
8 2 3 6 7<br />
Bulmaca köşesi<br />
Bulmaca köşesi<br />
4 8 3 9<br />
İnş. Müh. Ali İhsan Bulmaca ARGITköşesi<br />
SUDOKU 8 7 (kolay) 2 3 6 1 7 8<br />
6<br />
SUDOKU (kolay) SUDOKU 4 8 8<br />
(kolay) 32 5 9<br />
7 9 1 1 4 8<br />
8<br />
6 2<br />
2<br />
1<br />
3 6<br />
5 87 7<br />
2 5 3<br />
4<br />
8<br />
8<br />
2 3 63 7<br />
9<br />
5 9 14 4 8 4 63 9<br />
2<br />
7<br />
2 13 1<br />
7 5 76 9<br />
8<br />
1 38<br />
6<br />
5 6 4 1 82 25 8 5<br />
62 85<br />
9 1 9 1 4 4<br />
2 3 6 9<br />
2 1 5 7 3<br />
2 1<br />
6<br />
5<br />
1<br />
7<br />
2 5 8<br />
3<br />
5 4 6<br />
SUDOKU<br />
5<br />
( orta<br />
4 6<br />
2 ) 3 6 9<br />
2 3 6 6 19<br />
2 5 8<br />
6 1 2 5 8<br />
SUDOKU ( orta )<br />
3 5 9<br />
SUDOKU 9 ( orta SUDOKU ) ( 1 orta 2 ) 8<br />
3<br />
5<br />
5<br />
3<br />
9<br />
2<br />
SUDOKU ( orta )<br />
9 63 1 2 5 85<br />
9<br />
4 5 9 38 12<br />
2 78<br />
7 5 3 2<br />
3 6 5 9 5<br />
6 5<br />
4 5 7<br />
4 8 6<br />
9 1 2 8 8 7 7<br />
72 1 4 8<br />
5 7 3 2<br />
5<br />
9<br />
7 52 7 6<br />
1 6<br />
6 5<br />
2 1 4 8<br />
4 2 1 4 8<br />
9<br />
8<br />
2<br />
71<br />
7<br />
9 2 1<br />
SUDOKU ( zor )<br />
5 7 6<br />
SUDOKU ( zor )<br />
2 SUDOKU 1 ( 4 zor ) 8<br />
SUDOKU<br />
6<br />
( 9 zor<br />
2<br />
) 2 1<br />
8 6 2 6<br />
8 6<br />
7 9 3<br />
6 2 7 9 3<br />
SUDOKU<br />
9<br />
8 ( zor 9 )<br />
4 5 4 65<br />
2<br />
7 2 9<br />
1<br />
31<br />
3 7 3 7 9 9<br />
9 4 5<br />
61 1 2 8<br />
2<br />
2 2 8<br />
5<br />
1<br />
4<br />
85 3 7 64<br />
9 9 7<br />
1<br />
7 9 9<br />
2 8<br />
37<br />
9 5 4 5 4<br />
2 Çözümleri 9 sayfa 1 7…….. da<br />
3 7 9<br />
1 2 8<br />
Çözümleri sayfa sayfa 29’da …….. da