13.06.2015 Views

Ocak 2012 - Sayı: 162 (8603 KB) - İzmir - TMMOB İnşaat ...

Ocak 2012 - Sayı: 162 (8603 KB) - İzmir - TMMOB İnşaat ...

Ocak 2012 - Sayı: 162 (8603 KB) - İzmir - TMMOB İnşaat ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>TMMOB</strong><br />

İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

İZMİR ŞUBESİ<br />

haber bülteni<br />

Yıl: 27 - Sayı: <strong>162</strong> - <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong><br />

İki ayda bir yayınlanmaktadır.<br />

Sahibi:<br />

İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi adına<br />

İnş. Müh. Ayhan EMEKLİ<br />

Sorumlu Yazı İşleri Yönetmeni:<br />

İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi adına<br />

İnş. Müh. Ali Fuat GÜNAK<br />

Yayın Kurulu<br />

Tahsin VERGİN (1949-2010)<br />

Ayhan EMEKLİ Jale ALEL<br />

A. Fuat GÜNAK Ahmet BAHAR<br />

Hülya ALTUN Ahmet ERMİN<br />

Necati ATICI Gülşen IŞIK<br />

Şefika SEYHAN HAS Arslan KESKİN<br />

Erhan ARSLAN Aydın NOGAY<br />

Ilgaz CANDEMİR S. Ruken SARIOĞLAN<br />

Vedat YORULMAZEL<br />

Yayın Koşuları:<br />

Gönderilen yazıların yayınlanıp yayınlanmamasına<br />

Yayın Kurulu karar verir. Yazılardaki görüşler<br />

yazarlarına aittir. Gönderilen yazılar geri verilmez.<br />

Yazılar yaygın kullanılan kelime işlem programlarından<br />

birinde yazılmış olarak CD ile veya imoizmir@imoizmir.org.tr<br />

adresine e-posta ekinde<br />

gönderilmelidir.<br />

İyi bir baskı kalitesi için yazılarda kullanılan fotoğraf,<br />

şema, tablo gibi görsel malzemeler tek sütun<br />

için en az 8 cm eninde, çift sütun için 16,5 cm<br />

eninde ve en az 300 dpi çözünürlükte olmalıdır.<br />

Bültenimizin bir sayfasında görsel malzeme bulunmayan<br />

yazılar yaklaşık 580 kelime (4.500 boşluklu<br />

karakter) içermektedir. Yazıların sayfa düzeni<br />

yeniden yapıldığı için yazar tarafından bültene<br />

uygun bir sayfa düzeni yapılmasına gerek yoktur.<br />

Yönetim Yeri:<br />

Anadolu Cad. Tepekule İş Merkezi,<br />

No: 40, Kat: 1 Bayraklı/İZMİR<br />

Telefon : 232 462 56 55 - Faks: 232 462 11 67<br />

web: www.imoizmir.org.tr<br />

e-posta: imoizmir@imoizmir.org.tr<br />

Dizgi ve Sayfa Düzenleme:<br />

İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi<br />

Bu sayı 6000 adet basılmıştır.<br />

Şube üyelerine ücretsiz dağıtılır.<br />

Yayın Türü: Mesleki, Yerel, Süreli Yayın<br />

Baskı: Altındağ Grafik Matbaacılık<br />

2839 Sokak No: 28<br />

1. Sanayi Sitesi / İZMİR<br />

Tel: 0 232 457 58 33 - Fax: 0 232 457 89 99<br />

Basım Tarihi: 24 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong><br />

BAŞYAZI<br />

Başyazı 2<br />

YAYIN KURULUNDAN<br />

Merhaba 3<br />

ŞUBEDEN<br />

Aralık 2011 Etkinliklerimiz 5<br />

Duyurular 9<br />

İMO’dan 11<br />

<strong>TMMOB</strong>’den 13<br />

İNCELEMELER<br />

Su Yapılarına İlişkin Bir Restorasyon Örneği Olarak Yatağan<br />

Belediyesi Ata Sarnıcı 26<br />

Yapılar Canlılara Benzer 21<br />

Van Depreminde Gözlenen Duvar Hasarları ve<br />

Tuğla Sandviç Duvarlar 21<br />

İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ<br />

3. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sempozyumu Sonuç Bildirgesi 26<br />

VERGİ<br />

Yap Sat İşlerinde Maliyet ve KDV İşlemleri 28<br />

HUKUK<br />

Yapı Denetim Kuruluşlarının Hukuki Sorumlulukları (2) 30<br />

ÜYELERİMİZDEN<br />

<strong>TMMOB</strong> 2. Kadın Kurultayı 33<br />

genç-İMO<br />

Aralık <strong>2012</strong> genç-İMO İzmir Etkinlikleri 36<br />

Şehircilik Ayıbı 38<br />

Hopa’dan Ankara’ya 39<br />

KÜLTÜR ve SANAT<br />

Kitaplar Arasında 41<br />

Tarihte Bugün 42<br />

Mizah 43<br />

OYUN<br />

Bulmaca 44


Başyazı<br />

Ayhan EMEKLİ<br />

İMO İzmir Şube Başkanı<br />

Değerli Meslektaşlarım;<br />

17 Ağustos 1999 Körfez Depreminden sonra zorunlu deprem<br />

sigortası (DASK) uygulaması başlatıldı. Onbir yıldan<br />

beri uygulanıyor. Bu süre içinde memleketimizin ne kadarında<br />

kaç bina sigortalandı, bilen var mı? Devlet kendi<br />

başlattığı uygulamanın arkasında durmadı. Uygulamanın<br />

yaygınlaşması için hiçbir çaba harcamadı. Van depreminden<br />

sonra DASK bir anda yeniden gündeme geldi.<br />

Körfez Depreminden önce ülkemizde sigorta yaptırarak<br />

deprem teminatı alan konut sayısı üçyüz bindi. Ülkemizde<br />

yaklaşık 13.600.000 konut mevcut. 1999’dan önce<br />

ülkemizdeki sigortalı konut % 0,22 idi. Bu durum bizim<br />

sigorta bilincimizin neredeyse sıfır olduğunun göstergesidir.<br />

Bugün 3.6000.000 konut deprem sigortası teminatı<br />

altındadır. Yani konutlarımızın yüzde 27’si sigortalanmış<br />

durumdadır. Esasında bu artış küçümsenmeyecek bir<br />

atılımdır. Hatta başarıdır. Ancak bu başarının gerçekten<br />

bilinçli olarak elde edilip edilemediğine bakmak gerekir.<br />

Tapu dairelerinde alım satım işlerinde DASK mecburiyeti<br />

aranmasaydı sigortalı konut sayısı % 27 oranına ulaşabilir<br />

miydi? Bugüne kadar meydana gelen depremlerde siyasiler<br />

“devlet yanınızda, yaralarınız en kısa zamanda sarılacaktır”<br />

söylemini devam ettirdiler. Üstelik DASK uygulaması<br />

başladıktan sonra sigortayı teşvik etmek amacıyla<br />

yasa değiştirilerek sigortasız konutlar devlet yardımından<br />

yararlanamaz haline getirildi, ama kısa zaman içinde bu<br />

madde yürürlükten kaldırıldı. Devlet Afet Yasasının arkasında<br />

durmadı demem bu sebepledir.<br />

Başbakan “iktidarı kaybetme pahasına da olsa yıkacağız”<br />

diyerek kentsel dönüşümün hızlandırılması gerektiğini<br />

vurguladı. Bu konuda çalışmaların başladığı da biliniyor.<br />

Ancak konu meslek odaları ile henüz paylaşılmadı. Toplu<br />

kentsel dönüşümün hem hukuksal hem de teknik açıdan<br />

aşılması gereken önemli zorlukları var. Kentsel dönüşüm<br />

ile Van Depremi sonrası yeniden yapılandırılması istenen<br />

Yapı Denetim sistemine ilişkin konularda inşaat mühendisleri<br />

olarak bizlerin görüş ve katkıları bugüne kadar<br />

alınmamıştır. Söz konusu mevzuat düzenleme çalışmalarını<br />

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı müteahhit kuruluşlarıyla<br />

yürütmüş, İMO’nun birikimleri ve kongre, sempozyum vb.<br />

etkinliklerin sonuçları görmezden gelinmiştir. İMO olarak<br />

yasa taslağı çalışmalarında etkin olarak katkıda bulunmamız<br />

bizlerin kamusal ve mesleki sorumluluğumuzdur.<br />

01.01.<strong>2012</strong> tarihi itibari ile Balbay’ın tutuklanması 1.000<br />

günü, tek kişilik hücreye konması 300 günü geçmiş olacak.<br />

“Geciken adalet, adalet değildir” ilkesi adaletin temel ilkesi<br />

değil midir? Bir insanın hakkında mahkumiyet kararı olmadan<br />

bu kadar uzun süre özgürlüğünden mahrum kalması<br />

hangi demokratik hukuk devletinde vardır. Tutukluluk<br />

süresinin bu kadar uzaması tutukluluğun artık bir cezaya<br />

dönüşmüş olması değil midir? Davada halen ilk tur savunmalar<br />

yapılmamaktadır. Silivri’deki bir duruşma salonunda<br />

Ergenekon 1, Ergenekon 2, Balyoz ve İnternet Andıcı davası<br />

dönüşümlü olarak yürütülüyor. Bugünkü uygulamaya<br />

göre haftada dört gün duruşma yapılıyor. Davada 108 sanık<br />

var. Bugüne kadar sanıkların yaklaşık yarısı savunmasını<br />

yine yaklaşık 150 celsede yaptı. İkinci Ergenekon davasının<br />

ilk duruşması Temmuz 2009’da yapıldı. Davanın başlamasından<br />

bugüne iki buçuk sene geçmiş. Yani bir ayda dört<br />

celse yapılabiliyor. Eğer yeni bir duruşma salonu devreye<br />

girmezse ve dava aynı hızla devam ederse, ilk savunmaların<br />

tamamlanması için 2,5 yıl daha geçecek. Daha sonra<br />

delillerin değerlendirilmesi aşamasına geçilecek, belki ek<br />

deliller devreye girecek, bilirkişi incelemeleri olabilecek,<br />

bilirkişi raporlarına itiraz olabilecek ve tanık ifadelerine<br />

başvurulabilecektir. Davayı izleyen avukatların tahminine<br />

göre bu sürecin en iyimser tahmin ile 2-3 yıl, en kötümser<br />

tahmin ile 5-6 yıl süreceği söyleniyor. Sonra üçüncü aşamada<br />

savcılık makamı esas hakkında mütalaa yazacak. Dördüncü<br />

aşamada sanıkların son savunma turları başlayacak.<br />

Bu süreç ilk savunma süreci kadar olursa yaklaşık beş yıl<br />

sürebilir. Bu tablo 2020’li yıllarda bile davanın devam edeceğini<br />

gösteriyor. Türkiye demokratik hukuk devletidir. Bu<br />

davanın seyrinin böyle devam edemeyeceği mutlaka görülecektir.<br />

Yeni duruşma salonlarının devreye girmesiyle<br />

duruşma sürecinin kısalacağına inanıyorum.<br />

Hükümet Türkiye Bilimler Akademisini (TÜBA) kendi yöneteceği<br />

ve kendi emrine sokacağı şekilde kanun hakkında<br />

kararname yayınlaması sonucu bu kurul üyeliğinden<br />

önemli sayıda bilim adamı istifa etti. TÜBA’dan istifa eden<br />

bu bilim adamları bir araya gelerek bir “Bilimler Akademisi<br />

Derneği” kurmaya karar vermişler. Devletin maddi imkanları<br />

ile desteklenen 1993 yılında kurulan TÜBA zamanla<br />

iktidar politikasının etkisi altında kalmıştır. Bu kadar kısa<br />

zamanda yüzyıllara dayanan Fransız Bilim Akademisi gibi<br />

gelenekleri oluşmamıştır. Şimdi sivil bir bilim akademisi<br />

kurulma çalışmaları başlamış. Geçmişteki hatalar tekrarlanmazsa,<br />

üye seçiminde bilimsel ölçütler iyi kullanılırsa,<br />

şimdilik korsan gibi görünen ama birkaç kuşak sonra kurucularının<br />

saygıyla anılacağı bir bilim akademimiz olabilir.<br />

Devletin TÜBA’sı karşısında alternatif olarak böyle sivil,<br />

saygın bir bilim akademimizin olması mümkün ama<br />

mevcut hukuksal düzenimizin yerine başka alternatifimiz<br />

bulunmamaktadır. Demokratik hukuk düzenimizi yıpratmadan<br />

iyi bir şekilde korumak zorundayız. Çünkü hukuk<br />

hepimize bir gün lazım olacaktır.<br />

İnsanlık düşmanı ABD Emperyalistlerinin insansız hava<br />

araçları ve termal kameralarla tespit ettiği kaçak mazot ve<br />

sigarayı katırlarla Türkiye sınırına getiren 35 köylüyü jetlerle<br />

bombalayıp yakarak öldürdüler. Yıllardır yaşadıkları,<br />

geçimlerini sağlamak için başka çarelerinin olmadığı bir<br />

düzende, çoğunluğu gençlerin oluşturduğu ve üniversite<br />

harçlarını, giderlerini karşılamak amacıyla yapmak zorunda<br />

kaldıkları ve devlet görevlerinin de bildiği sınır kaçakçılığında<br />

Uludere’de doğup büyüdükleri yaşam alanlarında<br />

katledildiler.<br />

Bu katliamın sorumluları hangi makam ve kıdemde olurlarsa<br />

olsunlar yargı önünde en ağır biçimde hesabını vermelidir.<br />

Bu işte sorumluluğu olan iktidar yetkilileri de an<br />

geçirmeksizin istifa etmelidir.<br />

2<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>


Yayın Kurulundan<br />

Merhaba,<br />

Yeni bir yılın ilk sayısında; açlıktan insanların ölmediği,<br />

savaşların olmadığı, her türlü şiddet ve baskıdan<br />

arınmış, eşit hakça bir paylaşım düzeninin hakim olduğu,<br />

insan odaklı yönetimlerin iş başında bulunduğu<br />

bir dünya dileklerimizle merhaba diyoruz.<br />

Geçen yıl ve bir dönem boyunca İzmir Şube olarak;<br />

mühendislerin bilim adamı, aydın kimliği nedeniyle<br />

yaşamında, yaptığı işlerde bilime olduğu kadar toplumsal<br />

sorumluluklarına da yer vermelidir bilinci içerisinde,<br />

kökleşmiş meslek odası ilkelerimizin ışığında<br />

çalışma, etkinlik, faaliyet gibi iş ve işlemler yaparak<br />

Bülten sayfalarından sizlere duyurmuştuk. O nedenle<br />

Bültenin bu sayısında;<br />

<strong>TMMOB</strong>, İMO olarak yüzlerce kurultay, kongre, sempozyum,<br />

panel söyleşi, çalıştaylarla mesleklerimizin<br />

sektörlerin, çalışanların, halkın, ülkenin sorunlarının<br />

çözümlerine yönelik bilimsel çözüm arayışlarından,<br />

araştırma ve katkılardan söz etmeyeceğiz,<br />

Mesleğimizi ve bizleri doğrudan ilgilendiren ekonomik,<br />

toplumsal, siyasal, kültürel, uluslararası ilişkiler<br />

tüm sorunlara yönelik elimizi taşın altına koymak adına<br />

müdahil olduğumuz yanlış, eksik yasa yönetmelik<br />

ve uygulamalarının düzeltilmesi için yapılan çalışmalardan<br />

da bahsetmeyeceğiz.<br />

“Haklarımız, geleceğimiz, halkımız, ülkemiz için söyleyecek<br />

sözümüz var” çağrısıyla meydanlarda olduğumuz<br />

gibi; halkın, tüm emekçi ve çalışanların hak<br />

talepleri içinde meydanlarda olduğumuzdan da bahsetmeyeceğiz.<br />

Çağdaş ve çoğulcu demokratik yaşamın gelişmesinin<br />

yolu meslek örgütlerinin oluşumlara katılmasından<br />

geçmesine rağmen, bu hususlar göz ardı edilerek<br />

meslek odaları da dahil kamu yararına yapılacak işlerde<br />

toplumun tüm kesimlerinin yönetime katılmasının<br />

yolları kapatılarak KHK ile ülke halk ve bizler için<br />

uygulamalar yapıla geldiğinden bahsetmeyeceğiz.<br />

Ülkeyi istediği biçimde yöneten siyasi iktidarın son<br />

dönemlerde 6 ayda çıkarttığı 35 adet K.H.Kararname<br />

ile bakanlıklar kurup kapatırken yada alakasız yasaların<br />

arkasına eklenen maddelerle çıkartılan yasaların<br />

gizli yada açık amaçlarının içinde kamu yönetiminde<br />

emperyalizmin istediği biçimde istediği dizaynları<br />

yapmak olduğu kadar yeni dünya düzenine eklemlenme<br />

doğrultusunda mesleğimizi, meslek odamızı<br />

hedef aldığından ve buna karşı yaptığımız iş ve eylemlerden<br />

de bahsetmeyeceğiz.<br />

Ülke bütününde yaşayan insanları, mesleğimizi ve<br />

bizleri çok yönlü olarak doğrudan etkileyen, doğal<br />

olay olması gerekirken afete dönüşen, deprem sel,<br />

çığ gibi tabiat olayları karşısında ülkenin ve insanların<br />

düşürüldüğü durumun aslında bir yönetememe sorunu<br />

olduğundan da bahsetmeyeceğiz.<br />

Daha önceki sayılarımızda bahsettiğimiz için; dünyada<br />

uygulana gelen ekonomik siyasi politikaların<br />

sonucunda bizim gibi ülkelerde meslek alanları, mühendislik<br />

alanları ve mühendisliğin; uluslararası sermayenin<br />

değişen aç gözlü talepleri üzerinden yapılandırılmaya<br />

çalışıldığından bahsetmeyeceğiz. Yine<br />

bu talepler doğrultusunda ve kapsamında <strong>TMMOB</strong><br />

ve benzeri meslek odalarının da yeniden düzenlenmesi<br />

için altyapı oluşturulmaya çalışıldığından da<br />

bahsetmeyeceğiz.<br />

Siyasi iktidarın bir taraftan devleti küçültmekten dem<br />

vururken öte yandan denetlemeye kapatılan TOKİ<br />

uygulamaları ile müteahhitlik yaptığından, 2010 yılında<br />

yapılan referandumla kabul ettirilen anayasa<br />

ile ileri demokrasiye geçildiği belirtilirken, torba yasa<br />

olarak bilinen yasal düzenleme ile kamu çalışanlarının<br />

haklarının ortadan kaldırıldığından, böylece<br />

anayasanın sosyal devlet ilkesinin yok sayıldığından,<br />

“kamu hizmeti” anlayışının yok edildiğinden hiç bahsetmeyeceğiz.<br />

Tüm yeraltı ve yerüstü doğal zenginliklerimizin metalaştırılmasından,<br />

yaşam kaynağı her türlü su kaynakları<br />

üzerinden yaşam alanlarına ve yaşam tarzlarına<br />

yapılan müdahalelerden, kentlerin rant alanlarına dönüştürülmesinden,<br />

bütün bu işlemelerin keyfi, plansız<br />

uygulamalar olduğundan ve dolayısıyla bu yollarla<br />

geleceğimizin elimizden alınarak satıldığından da<br />

bahsetmeyeceğiz. Ayrıca, enerji ve nükleer enerjide,<br />

sağlıkta, eğitimde, sosyal güvenlikte ortaya konulanlara<br />

hiç değinmeyeceğiz. Çünkü kendini istediği<br />

her yerde, istediği her zamanda istediği her şeyi<br />

yapma kudretinde gören aynı siyasi iktidar; yukarda<br />

bir nebze değindiğimiz konuların böyle olduğunun<br />

söylenmesine bile tahammül gösterememektedir.<br />

Kimi zaman Avrupa Birliği kriterlerine uyum, kimi zaman<br />

insan hakları adına, kimi zaman demokrasi ve<br />

demokratikleşme adı altında yapmaya çalıştığı uluslararası<br />

sermeyenin daha rahat dolaşımı, emperyalist<br />

güçler için ülkemizde dikensiz gül bahçesi hazırlama-<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 3


Yayın Kurulundan<br />

ya yönelik bir tür tasfiye girişiminden başka bir şey<br />

olmadığı hususlarına da değinmeyeceğiz.<br />

Bir yandan ülke siyasi ve ekonomik yaşamda böyle<br />

karmaşık süreçleri yaşarken, kendi örgütsel çalışmalarımız<br />

da devam etmektedir. <strong>TMMOB</strong>’nin işlevsizleştirilmesi<br />

ve yetkilerine karşı yapılan saldırılar meslek<br />

alanlarımızı yakından ilgilendiren “Yabancı Mühendislerin<br />

Çalışma Yasası” başta olmak üzere diğer mesleki<br />

düzenlemeler adı altında somutlandırıldığını halen<br />

unutmuş değiliz.<br />

Tüm bu olayları yaşayarak geçirdiğimiz bir dönem<br />

sonunda <strong>TMMOB</strong> ve İMO da seçim dönemine gelinmiştir.<br />

O nedenle gelin hep beraber nelerin nasıl yapılabilirine<br />

bakalım.<br />

Her türlü engellere rağmen ödün vermeden, doğruları<br />

savunmaktan geri durmayan, birikimlerini toplumun<br />

yararına kullanma ilkesini yaşama geçirme<br />

hedefinden sapmayan “demokrasi ve toplum için bir<br />

ses, mesleğimiz ve meslektaşımız için bir nefes” olmayı<br />

başarabilen bir örgüt için, Ülkemiz, mesleğimiz<br />

ve meslektaşımız için daha etkin, daha üretken, daha<br />

dinamik çalışmak gerekliliği önümüzde bir görev olarak<br />

durmaktadır.<br />

Emperyalizme bağımlılık temelinde, sosyal devleti<br />

tamamen yok eden, tüm değerleri yok sayarak her<br />

şeyi rant üzerinden kurgulayanlar, bilmelidir ki; Örgütümüzün<br />

yetkilerini kısıtlamaya, meslek alanlarımızı<br />

yeniden yapılandırmaya yönelik düzenlemeleri hiçbir<br />

şekilde kabul etmeyeceğiz. Her türlü engellere rağmen<br />

ödün vermeden, doğruları savunmaktan geri<br />

durmayan, birikimlerini toplumun yararına kullanma<br />

şiarını yaşama geçirme hedefinden sapmayan “demokrasi<br />

ve toplum için bir ses, mesleğimiz ve meslektaşımız<br />

için bir nefes” olmayı başarabilen bir örgüt<br />

için, Ülkemiz, mesleğimiz ve meslektaşımız için daha<br />

etkin, daha üretken, daha dinamik çalışmak gerekliliği<br />

önümüzde bir görev olarak durmaktadır.<br />

Siyasi iktidar tarafından yapılan ve yapılmak istenilen<br />

dönüşüm, girişim ve oluşumlara karşı durmanın toplumun<br />

en geniş kesimini kapsayan emperyalizmin<br />

yok etme hedefinde yer alan güçlerin ortak siyasi<br />

ekonomik ve toplumsal mücadelesi ile olanaklı olduğunu<br />

da unutmamak gerekmektedir.<br />

Bu nedenle; mesleki ve meslektaş sorun ve çıkarlarının,<br />

toplumsal sorun ve halkın çıkarlarından ayrı olmadığı<br />

bilinciyle, bağımsız, demokratik barış yanlısı<br />

bir ülke için, toplumsal muhalefette yer almaya, söz<br />

söylemeye kısaca ses çıkarmaya devam etmeliyiz hep<br />

birlikte.<br />

Mesleğini bilen, onu halkın hizmetinde kullanan inşaat<br />

mühendislerinden, ülkesinin her işini yapabilecek<br />

nicel ve nitel gücü bulunan teknik elemana, kalkınmamızın<br />

ve gelişmemizin denetiminden meslek düzeyimizin<br />

geliştirilmesine, ülke meslek ve meslektaş<br />

sorunlarının çözümüne kadar amaç, iş ve eylemleri<br />

gerçekleştirme hedefinde hepimiz; haklarımız için,<br />

geleceğimiz için, halkımız için, ülkemiz için her birimiz<br />

hep birlikte hepimiz birer alev olmasını bilmeliyiz.<br />

Sevgilerimizle...<br />

Yeni Dönemde,<br />

yeni hedefleri,<br />

yeni projeleri<br />

hayata geçirmek için<br />

hep söylediğimiz gibi<br />

Sensiz bir eksiğiz...<br />

Genel Kurulumuza ve oy<br />

kullanmaya tüm üyelerimizi<br />

bekliyoruz.<br />

<strong>TMMOB</strong><br />

İnşaat Mühendisleri Odası<br />

İzmir Şubesi<br />

42. Dönem Yönetim Kurulu<br />

Çoğunluk aranmaksızın yapılacak Genel Kurul ve Seçimlerimiz<br />

GENEL KURUL<br />

Tarih : 3 Mart <strong>2012</strong> Cumartesi<br />

Saat : 10.00-17.00<br />

Yer : Tepekule Kongre Merkezi<br />

Anadolu Cad. No: 40 Bayraklı/İZMİR<br />

SEÇİMLER<br />

Tarih : 4 Mart <strong>2012</strong> Pazar<br />

Saat : 09.00-17.00<br />

Yer : Tepekule Kongre Merkezi<br />

Anadolu Cad. No: 40 Bayraklı/İZMİR<br />

4<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>


Şubeden<br />

Enerji Kimlik Belgesi Uzmanlığı Eğitimi<br />

1-2 Aralık 2011<br />

Şubemiz Enerji Kimlik Belgesi Uzmanı Eğitmenleri Elçin<br />

Oray Karadeniz ile Rahmi Alper’in vermiş olduğu<br />

iki günlük eğitim sonucunda 27 üyemiz Enerji Kimlik<br />

Belgesi Uzmanı Belgesi aldı.<br />

4. Geoteknik Sempozyumu<br />

1-2 Aralık 2011<br />

İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şubesi tarafından<br />

Çukurova Üniversitesi’nde düzenlenen 4. Geoteknik<br />

Sempozyumu’na katıldık.<br />

<strong>TMMOB</strong> Manisa Kent Sempozyumu<br />

2 Aralık 2011<br />

<strong>TMMOB</strong> Manisa Kent Sempozyumunda Şube Yönetim<br />

Kurulu Sekreter Üyemiz A. Fuat Günak Gebze-İzmir<br />

Otoyolu konusunda, üyemiz Doç. Dr. Serhan Tanyel<br />

kavşaklar konusunda bir sunum yaptı.<br />

Meslekte 50, 40 ve 25. Yıl Plaket töreni<br />

13 Aralık 2011<br />

Tepekule Kongre Merkezi’nde düzenlenen törenle,<br />

mesleğinde 50, 40 ve 25. yılını dolduran üyelerimize<br />

plaketleri verildi.<br />

Tören Şube Başkanımız Ayhan EMEKLİ’nin açılış konuşmasıyla<br />

başladı. 50. Yılda 50 Eser sunumunun<br />

ardından meslekte 50, 40 ve 25. yılını dolduran üyelerimize<br />

plaket ve onur belgeleri verildi. Törenin ardından<br />

üyemiz İnşaat Mühendisi İnci GÜN tarafından<br />

hazırlanan resim sergisinin açılışı gerçekleştirildi.<br />

Mesleğinde 50, 40 ve 25. yılını dolduran Üyelerimizi<br />

kutlar, sağlıklı nice yıllar dileriz.<br />

“Betonarme Yapılarda Kalıcılık” Semineri<br />

8 Aralık 2011<br />

Şubemiz Konferans Salonun’da gerçekleşen seminer<br />

Doç. Dr. Halit Yazıcı tarafından sunuldu.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 5


Şubeden<br />

Aliağa Termik Santral Toplantısı<br />

14 Aralık 2011<br />

Bakırçay bölgesinde yapılacak olan Termik santrallerle<br />

ilgili olarak Aliağa Belediyesi’nde yapılan toplantıya<br />

Şube Başkanımız Ayhan Emekli katıldı.<br />

<strong>TMMOB</strong> İKK İzmir Büyükşehir Belediyesi<br />

Açıklaması<br />

16 Aralık 2011<br />

<strong>TMMOB</strong> İzmir İl Koordinasyon Kurulu, Büyükşehir Belediyesine<br />

yönelik operasyon kapsamında aralarında<br />

HKMO İzmir Şube Başkanının da bulunduğu <strong>TMMOB</strong><br />

üyesi mimar ve mühendislerin tutuklanması üzerine<br />

16 Aralık 2011 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.<br />

Basın açıklamasına HKMO Başkanı Ali Fahri Özten de<br />

katıldı.<br />

<strong>TMMOB</strong> 2. Kadın Kurultayı<br />

17-18 Aralık 2011<br />

<strong>TMMOB</strong> üyesi mühendis ve mimar kadınların sorunlarını<br />

ve çözüm önerilerini tartıştıkları <strong>TMMOB</strong> 2. Kadın<br />

Kurultayı Ankara’da 17-18 Aralık 2011 tarihlerinde<br />

gerçekleştirildi. İki gün süren kurultayda, 18 ilde düzenlenen<br />

yerel kurultaylarda kabul edilen önergeler<br />

“Kapitalizm ve Kadın”, “Toplumsal Cinsiyet Rolleri”,<br />

“Kadına Yönelik Şiddet” ve “<strong>TMMOB</strong>’de Kadın Örgütlenmesi”<br />

başlıklarında 4 oturumda oylandı. 252 kadın<br />

delege ile kadın örgütlerinden ve çeşitli kurumlardan<br />

58 konuğun katıldığı kurultaya Şubemizden üyelerimiz<br />

Jale Alel, Fatma Ceylan ve Sibel Tatar katıldılar.<br />

“ABD İnşaat Sektöründe İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğindeki<br />

İyileşmeleri Etkileyen Faktörler” Semineri<br />

16 Aralık 2011<br />

Prof. Dr. Mümtaz Üsmen ABD’de İşçi sağlığı iş güvenliği<br />

konularında son yıllarda yaşanan iyileşmeleri ve<br />

bu iyileşmeleri etkileyen faktörleri anlattığı seminer<br />

ABD ile ülkemiz arasında yapılan bir karşılaştırmayla<br />

son buldu.<br />

Kamulaştırma Bilirkişiliği Kura Çekimi<br />

21 Aralık 2011<br />

<strong>2012</strong> yılı kamulaştırma bilirkişiliği için odamıza başvuran<br />

üyelerimiz arasında kura çekimi yapıldı. Kura ile<br />

belirlenen Şubemiz <strong>2012</strong> yılı Kamulaştırma Bilirkişileri<br />

listesi Bültenimizin Duyurular bölümündedir.<br />

“Yapı Denetim Sistemi Sorunları ve Çözüm<br />

Önerileri” Paneli<br />

21 Aralık 2011<br />

İnşaat, Elektrik, Makina Mühendisleri ve Mimarlar<br />

Odası İzmir Şubelerinin birlikte düzenlediği panel,<br />

Tepekule Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi.<br />

200 yapı denetçisi mühendis ve mimarın katıldığı paneli<br />

Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı<br />

Sedat Gülşen yönetti. İki bölümde düzenlenen panelin<br />

ilk bölümünde Mehmet Hepzarif (EMO), Mehmet<br />

Kocagözoğlu (İMO), Atila Dinçer (MMO), Alev Ağrı<br />

6<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>


Şubeden<br />

(MO), ikinci bölümünde Yusuf Ersel Tanrıöver (Karşıyaka<br />

Belediyesi), M. Osman Akbaşak (Yapı Denetim<br />

Kuruluşları Birliği) konuşmacı olarak yer aldılar.<br />

KESK ve TTB’nin Yaptığı İş Bırakma Eylemine<br />

Destek<br />

21 Aralık 2011<br />

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK)<br />

ile Türk Tabipler Birliği (TTB)’nin birlikte gerçekleştirdiği<br />

bir günlük iş bırakma eylemine Türk-İş ve DİSK’e<br />

bağlı bazı sendikalarla birlikte <strong>TMMOB</strong> de destek<br />

verdi. İzmir’de Konak Meydanı’nda yapılan eyleme<br />

<strong>TMMOB</strong> İzmir İl Koordinasyonu ile birlikte katılarak<br />

destek verdik.<br />

Kent Konseyleri Birliği’nde İzmir Tünelleri Brifingi<br />

22 Aralık 2011<br />

Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyemiz A. Fuat Günak<br />

Kent Konseyleri Birliği toplantısına katılarak İzmir Tünelleri<br />

hakkında brifing verdi.<br />

“Türkiye’de İş Güvenliği Manzaraları” Semineri<br />

23 Aralık 2011<br />

Şubemiz Konferans Salonunda sunulan seminerde<br />

İş Güvenliği Uzmanı Turgut Durmaz İzmir’de özel<br />

bir hastane inşaatı aşamalarında iş güvenliği konusunda<br />

alınan önlemleri ve iş güvenliği uygulamalarını<br />

anlattı. Ardından Doğu Karadeniz’de yapılan bir<br />

hidroelektrik santrali inşaatı kapsamında iş güvenliği<br />

uygulamalarını aktararak, HES projelerinin genel bir<br />

değerlendirmesini yaptı.<br />

Tepekule İş Merkezi Afet Bilinci Eğitimi<br />

21 Aralık 2011<br />

Tepekule İş Merkezi çalışanlarına yönelik düzenlenen<br />

Afet Bilinci Eğitimi Tepekule Kongre Merkezi Akdeniz<br />

Salonu’nda gerçekleştirildi. Eğitimde Prof. Dr. Atilla<br />

Uluğ, Şubemizden İnşaat Mühendisi Abdullah İncir,<br />

İzmir Afet İl Müdürlüğü’nden Mustafa Karagöz sunum<br />

yaptılar.<br />

<strong>TMMOB</strong> Engelli Mühendis Mimar Şehir Plancıları<br />

Çalıştayı<br />

24 Aralık 2011<br />

<strong>TMMOB</strong> Engelli Mühendis Mimar Şehir Plancıları Çalıştayı<br />

24 Aralık 2011 tarihinde Çankaya Belediyesi<br />

Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlendi. Çalıştay<br />

kapsamında gerçekleştirilen 3 oturumda engellilerin<br />

karşılaştıkları sorunlar ele alındı. Çalıştaya Şubemizden<br />

üyemiz Ayşe Baysal katıldı.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 7


<strong>TMMOB</strong> İKK’dan<br />

ANILARLA SEVGİLİ<br />

İZAK KAYA<br />

Kaya Ailesinin İzmir’in sosyal yaşamında saygın bir<br />

yere sahip olduğu biline gelirdi. Bizden önceki kuşaklardan<br />

da muteber Kaya ailesi mensupları İzmir yaşamında<br />

bilinen kişiler olarak yer alırlardı. 1940’ların ve<br />

50’lerin İzmir çocuğu olacak ben, Jak Kaya’yı çok iyi<br />

tanırım, dostluğumuzun hala sürüyor oluşundan haz<br />

duyuyorum.<br />

Sevgili gençlik dostum Jak’ın birkaç yaş küçüğü olarak<br />

İzak Kaya’yla tanışmamız biraz zaman aldı. ABD’deki<br />

parlak eğitim ve bilimsel çalışma döneminden sonra<br />

Türkiye’ye döndüğünde Ankara’da Orta Doğu Teknik<br />

Üniversitesi camiasına katılmıştı. Benim ODTÜ İnşaat<br />

Mühendisliği bölümünde bir süre başkanlık da yaparak<br />

aktif olduğum bir dönemdi. İzak’ın gelişiyle birlikte<br />

ders programlarına en son yenilikler taşıyan bilimsel<br />

izler düşürme cesaretini bulmuştuk. O dönemlerde<br />

Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde rastlantısal olarak<br />

benim de katkımla geliştirilmiş olan yapı mekaniği ve<br />

teorisi derslerinin yükünü yıllarca sevgili İzak taşıdı.<br />

Çok başarılı bir deneme olduğunu üzerinden onlarca<br />

yıl geçmiş olduğu halde hala keyifle hatırlıyoruz. Öte<br />

yandan üniversitenin insan ilişkileri yönünden güçlü<br />

bir dönemiydi. İzak olağanüstü kibar ve güngörmüş<br />

insan yapısıyla bu ilişkilerde önemli yer tutardı. Ayrıca<br />

sakin görünüşünden hiç beklenmeyecek şekilde ince<br />

esprilerle ortalığı kırıp geçirebilen bir mizah duygusuna<br />

sahipti.<br />

Ankara- ODTÜ’lü dostluk yıllarımız belki çok uzun sürmedi<br />

ama ikimiz üzerinde de kuvvetli izler bırakmıştı.<br />

Bunun sonucu olarak İzak’ın sevgili İzmir’ine ve Ege<br />

Üniversite’sine transferiyle başlayan coğrafi ayrılığa<br />

rağmen ilk dostluğumuzu kuvvetle sürdürdük. İzak’ın<br />

eğitsel programların üst düzeye çıkarılması konusunda<br />

İzmir’deki akademik yaşamı boyunca çok büyük<br />

katkılarda bulunduğunu ayrıntılı haberlerle alıp, hep<br />

bir zevkle izledik. Bazı mesleki ve teknik kurumlaşmalarda<br />

ve konferanslarda işbirliği yaptığımız oldu ve her<br />

seferinde İzak’ın zekâsının ve bilgisinin olağanüstü ölçülü<br />

karakterinin takdirkârı olarak yanından ayrıldım.<br />

Son yıllardaki temaslarımız İzak’ın sağlık sorunları dolayısıyla<br />

artık çoğunlukla ev ziyaretlerine indirgenmiş<br />

bulunuyordu. Çok verimli çağında kaybettiğimiz bir<br />

diğer ortak dost Mehmet Uluçaylı ile birlikte İzakların<br />

evinde epeyce bir kereler buluştuk. İzak’ın geçici<br />

olarak kendini daha iyi hissettiği dönemlerdeki bir<br />

buluşmamızda İzmir akademik yaşamından çok sevdiği<br />

öğrencisi Ömer hocanın da motive etmesiyle hep<br />

birlikte İzak’ı da alarak dışarıda İzmir’e özgü bol balıklı<br />

bir akşam yemeği planlamıştık. Bunu maalesef gerçekleştiremedik.<br />

Benim yeniden İzmir’e uğrayıp kendisini<br />

bir aramamı bekleyemeden İzak bizlerden ayrıldı. Çok<br />

değişik ve olağanüstü niteliklere sahip bir sevgili dostun<br />

anısını içimizde hep taşıyacağız.<br />

Erhan Karaesmen<br />

HOCAMIZI KAYBETTİK<br />

Ne yazık ki Prof. Dr. İzak Kaya hocamızı çok erken kaybettik.<br />

1992 yılında üç gün ara ile iki kez üst üste geçirdiği<br />

felç onu çok genç yaşta aramızdan uzaklaştırdı.<br />

Hastalığından bir süre sonra haftada bir veya iki gün<br />

okula gelmeye çalışıyordu. Ama hiçbir şey üretememek<br />

onu çok üzüyordu. Hem idari görev yapan, hem<br />

lisans dersi veren, hem de diploma çalışması, yüksek<br />

lisans ve doktora tezi yöneten o verimli üstün bilim<br />

adamı okuldan yavaş yavaş uzaklaşarak, köşesine çekildi.<br />

Onun bilim adamlığını ölçmek benim haddim<br />

olamaz. Ancak bu kadar değerli ve son derece alçak<br />

gönüllü, hoşgörülü, nazik bir bilim adamı camiamızda<br />

nadirdir. Bana iyi bir insan örneği göster deseniz<br />

aklıma ilk gelen isim İzak Hoca olur. İzak Hoca olaylara<br />

hep olumlu taraftan bakardı. İzak Hoca’nın bir<br />

kimseye kızdığını ve yüksek sesle konuştuğunu hiç<br />

görmedim. Kızsa bile o söz dudakları arasından çıkmazdı.<br />

Kendisi kızarır, alnında birkaç damla ter oluşur,<br />

tansiyonu yükselir, ama yine de susar, kendisine zarar<br />

verir, karşısındakini hiçbir şekilde üzmezdi. Okulda<br />

yirmi yıl İzak Hoca’yla çalıştım. Bir kez dahi sükûnetini<br />

bozduğunu görmedim.<br />

Dostları iyilik timsali bir insanı kaybetti. Ama ben hem<br />

iyi bir insanı, hem de İzak Hocamı kaybettim.<br />

Ömer Zafer Alku<br />

8<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>


Şubeden<br />

ARALIK 2011 - OCAK <strong>2012</strong>’DE YAYINLANAN<br />

YASA VE YÖNETMELİKLER<br />

1. Sayıştay Başkanlığından: BELGELERİN SAYIŞ-<br />

TAYA GÖNDERİLMESİ, İADESİ, SAKLANMASI VE<br />

YOK EDİLMESİNE İLİŞKİN YÖNETMELİK (17 Aralık<br />

2011 tarih ve 28145 s. R.G.)<br />

2. Sayıştay Başkanlığından: SAYIŞTAY DAİRELERİNİN<br />

ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI (17 Aralık 2011 tarih ve<br />

28145 s. R.G.)<br />

3. Başkanlığından: SAYIŞTAY DENETÇİLERİNİN MES-<br />

LEKİ ETİK KURALLARINA İLİŞKİN USUL VE ESAS-<br />

LAR (17 Aralık 2011 tarih ve 28145 s. R.G.)<br />

4. Sayıştay Başkanlığından: SAYIŞTAY DENETİM YÖNET-<br />

MELİĞİ (17 Aralık 2011 tarih ve 28145 s. R.G.)<br />

5. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından: HAY-<br />

VAN HASTANELERİ YÖNETMELİĞİ (21 Aralık 2011<br />

tarih ve 28149 s. R.G.)<br />

6. İçişleri Bakanlığından: BÜYÜK ŞEHİR BELEDİYELE-<br />

RİNİN YÖNETİMİ HAKKINDA 3030 SAYILI KANUNUN<br />

UYGULANMASI İLE İLGİLİ YÖNETMELİĞİN YÜRÜR-<br />

LÜKTEN KALDIRILMASINA DAİR YÖNETMELİK(21<br />

Aralık 2011 tarih ve 28149 s. R.G.)<br />

7. Başbakanlıktan: Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele<br />

Stratejisi Eylem Plânı (2011-2013) ile İlgili<br />

2011/21 Sayılı Başbakanlık Genelgesi 2011/21<br />

(21 Aralık 2011 tarih ve 28149 s. R.G.)<br />

8. Çevre ve Şehircilik Bakanlığından: ÇEVRE KANUNUN-<br />

CA ALINMASI GEREKEN İZİN VE LİSANSLAR HAKKIN-<br />

DA YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR<br />

YÖNETMELİK (31 Aralık 2011 tarih ve 28159 s. R.G.)<br />

9. Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: İzmir<br />

Limanı’na ilişkin İmar Planı Değişikliği Tebliği (7<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> tarih ve 28166) (Ayrıntıları ektedir)<br />

10. Maliye Bakanlığından: KAMU SOSYAL TESİSLERİNE<br />

İLİŞKİN TEBLİĞ (SAYI: <strong>2012</strong>-8) (8 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> tarih ve<br />

28167 s. R.G.)<br />

11. İçişleri Bakanlığından: BELEDİYE İTFAİYE YÖNET-<br />

MELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖ-<br />

NETMELİK (9 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> tarih ve 28168 s. R.G.)<br />

12. Çevre ve Şehircilik Bakanlığından: 2872 SAYILI ÇEVRE<br />

KANUNU UYARINCA VERİLECEK İDARİ PARA CEZALA-<br />

RINA İLİŞKİN TEBLİĞ (<strong>2012</strong>/1) (10 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> tarih<br />

ve 28169 s. R.G.)<br />

13. Çevre ve Şehircilik Bakanlığından: YAPI MALZE-<br />

MELERİNİN TABİ OLACAĞI KRİTERLER HAKKINDA<br />

YÖNETMELİK KAPSAMINDA TÜRK STANDARDLA-<br />

RI ENSTİTÜSÜ’NÜN (TSE) GERÇEKLEŞTİRECEĞİ<br />

ULUSAL TEKNİK ONAY UYGUNLUK DEĞERLEN-<br />

DİRME FAALİYETLERİ VE YAPI MALZEMELERİ YÖ-<br />

NETMELİĞİ KAPSAMINDA AVRUPA TEKNİK ONAY<br />

FAALİYETLERİ HAKKINDA TEBLİĞ (TEBLİĞ NO:<br />

MHG/<strong>2012</strong>-01) (10 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> tarih ve 28169 s.<br />

R.G.)<br />

14. Çevre ve Şehircilik Bakanlığından: 2872 SAYILI ÇEVRE<br />

KANUNU UYARINCA VERİLECEK İDARİ PARA CEZA-<br />

LARINA İLİŞKİN TEBLİĞDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA<br />

DAİR TEBLİĞ (<strong>2012</strong>/2) 12 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> tarih ve 281719<br />

s. R.G.)<br />

15. 15- Kültür ve Turizm Bakanlığının Doğrudan Merkeze<br />

Bağlı Taşra Teşkilatı Olarak İzmir İlinde İzmir<br />

Yenileme Alanı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge<br />

Kurulu Müdürlüğü Kurulması Hakkında Bakanlar<br />

Kurulu Kararı-2011/2596 (17 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> tarih ve<br />

28176 s.R.G)<br />

Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:<br />

ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI<br />

Tarih : 4/1/<strong>2012</strong><br />

Karar No : <strong>2012</strong>/01<br />

Konu : İmar Planı.<br />

Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca;<br />

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın 19/12/2011 tarih<br />

ve 7297 sayılı yazısına istinaden;<br />

1 – Kurulumuzun 30/12/2004 tarih ve 2004/128 sayılı<br />

Kararı ile özelleştirme programına alınan İzmir Limanı<br />

alanının “yolcu limanı” ve “yük limanı” olarak faaliyet<br />

gösterecek şekilde yeniden yapılandırılmasına<br />

ilişkin Kurulumuzun 25/10/2010 tarih ve 2010/89 sayılı<br />

Kararına istinaden Kruvaziyer Liman Alanına yönelik<br />

“Kruvaziyer Liman Alanı” (E:1,35; hmax:30,50),<br />

“Liman Hizmet Alanı” (E:2,50; hmax: 30.50 m.), “Resmi<br />

Kurum Alanı” (Emsal:2,20; hmax:30.50 m), “Otopark<br />

Alanı”, “Yol”, “Park Alanı” kararları getirilmesine ilişkin<br />

Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan 5 (beş)<br />

paftadan oluşan 1/1.000 ölçekli uygulama imar planı<br />

değişikliği, 3 (üç) paftadan oluşan 1/5.000 ölçekli nazım<br />

imar planı değişikliği ve 1(bir) paftadan oluşan<br />

1/25.000 ölçekli nazım plan değişikliğinin onaylanmasına,<br />

2 – Onaylanan imar planlarının Resmî Gazete’de<br />

yayımlanmasını müteakip, bilgi ve gereği için İzmir<br />

Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Konak Belediye<br />

Başkanlığı’na gönderilmesine,<br />

karar verilmiştir.<br />

Not: İmar Planları ektedir. İmar Planı detaylarını görmek<br />

için 7 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> tarih ve 28166 sayılı Resmi Gazeteye<br />

bakınız.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 9


<strong>TMMOB</strong>’den<br />

10<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>


MESLEĞİMİZİN İTİBARINI KORUMAK<br />

HEPİMİZİN ORTAK GÖREVİDİR<br />

İMO’dan<br />

Danıştay’ın, Odamız tarafından uygulamaya konulan SİM Uygulama Esasları’nın bazı maddeleri hakkında yürütmeyi<br />

durdurma kararı vermesi nedeniyle İnşaat Mühendisleri Odası tarafından yapılan basın açıklaması. 14 Aralık 2011<br />

Danıştay 8. Dairesi 07 Ekim 2011 tarihinde aldığı kararla,<br />

İnşaat Mühendisleri Odası`nın “Serbest inşaat Mühendisliği<br />

Hizmetleri Uygulama, Tescil, Denetim ve Belgelendirme<br />

Yönetmeliği” kapsamında yayımlamış olduğu<br />

Uygulama Esaslarının önemi bazı maddelerinin yürütmesini<br />

durdurmuştur.<br />

Bir meslek odasının kendi alanını düzenlemek üzere hazırladığı<br />

bir Yönetmeliğin yürütmesinin durdurulması<br />

konusunda neden bir basın açıklaması düzenleme gereği<br />

duyduğu merak edilebilir.<br />

Aşağıda bunun nedenleri ayrıntılı olarak açıklanmaya<br />

çalışılacaktır.<br />

Bugün artık sokaktaki vatandaşın dahi bildiği bir gerçek<br />

Türkiye`nin deprem gerçeğidir. Ülkemiz, yeryüzünün en<br />

aktif deprem kuşaklarından birisinin üzerinde bulunmakta<br />

olup topraklarının % 96`sı farklı oranlarda deprem<br />

tehlikesine sahiptir ve nüfusumuzun % 98`i de bu<br />

bölgelerde yaşamaktadır.<br />

Ülkemizde hemen hemen her on yılda bir 7 ve üzerinde<br />

büyüklükte yüzlerce hatta binlerce insanın yaşamını<br />

yok eden depremler meydana gelmektedir. Dahası orta<br />

büyüklükteki depremlerde bile ne yazık ki yapılarımız yıkılmakta<br />

ve onlarca insanımız yaşamını kaybetmektedir.<br />

En son Van`da meydana gelen 5,6 büyüklüğündeki depremde<br />

onlarca yapının yıkılması sonucu 44 kişi yaşamını<br />

kaybetmiştir.<br />

Bu yıkımların nedenleri araştırıldığında; seçilen taşıyıcı<br />

sistemlerin hem tasarım hem de imalat açısından<br />

depreme dayanıklı yapı tasarımı ilkelerine uymadığı,<br />

kullanılan beton ve çelik yapı malzemelerinin “Deprem<br />

Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik”te<br />

öngörülen nitelikte olmadığı, imalat sürecinin denetlenmemesi<br />

nedeniyle bilinen en basit kuralların dahi<br />

uygulanmadığı görülmüştür.<br />

Tüm bu olumsuzlukları tek bir cümlede özetlemek<br />

mümkündür; “Yıkılan ya da ağır hasar gören binalar kaçak<br />

veya nitelikli mühendislik hizmeti almamış binalardır.”<br />

Van depreminden sonra kamuoyunda ve medyada<br />

Meslek Odalarının da bu konudaki sorumluluğundan<br />

söz edilmeye başlanmıştır. Ancak kamuoyu meslek Odalarının<br />

sorumluluklarının gereğini yerine getirebilecek<br />

düzeyde yetkiye sahip olmadığını bilmemektedir.<br />

Bu noktada bir kanundan söz etmek gerekiyor. 1938 yılında<br />

yürürlüğe giren 3458 sayılı “Mühendislik ve Mimarlık<br />

Hakkında Kanun” …<br />

Bu Kanunun 1. Maddesinde; “Türkiye Cumhuriyeti hudutları<br />

dâhilinde mühendislik ve mimarlık unvan ve salahiyeti<br />

ile sanat icra etmek isteyenlerin, mühendislik veya<br />

mimarlık tahsilini gösteren Türk yüksek mekteplerinden<br />

verilen diplomaya haiz olmaları şarttır.”denmektedir.<br />

Yani, ülkemizde mühendislik hizmetleri yapabilme yeterliliğine<br />

haiz olmanın ölçütü olarak diploma sahibi olmak<br />

yeterlidir. Bir başka deyişle, Mühendis ya da mimar<br />

unvanlı bir kişinin o konuda eğitim almış olduğunu gösteren<br />

diploma, aynı zamanda o alandaki işi yetkinlikle<br />

yapabilmesinin de göstergesi sayılmaktadır.<br />

3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun`un<br />

kabul edildiği dönem ile günümüz koşulları, ülkemizdeki<br />

mühendis sayısı, mühendislik okullarının durumu,<br />

uygulanan teknoloji ve benzeri konularda karşılaştırıldığında,<br />

diplomanın belgelediği eğitimin, her ne kadar<br />

çok önemli ve gerekliyse de, bir işi layıkıyla yapabilmenin<br />

tek ölçütü olarak kabul edilmesi mümkün değildir.<br />

Bu bağlamda, imar ve inşaat faaliyetlerinde görev alan<br />

mühendislerin meslek yaşamları boyunca edinmeleri<br />

gereken bilgi ve deneyimlere ilişkin normların ve süreçlerin<br />

çağdaş gelişmelere uygun şekilde belirlenip<br />

düzenlenmesi önem taşımaktadır. Mühendislik hizmetlerinde<br />

sağlanacak iyileşme, kamunun hizmet alımında<br />

kaliteyi yükselteceği gibi, kaynakların verimli kullanılması<br />

suretiyle daha fazla hizmet ve katma değer elde<br />

edilmesini sağlayacaktır.<br />

İnşaat Mühendisleri Odası, işte bu gerçeklikten hareket<br />

ederek meslek alanını düzenlemeye çalışmaktadır ve<br />

Danıştay tarafından yürütmesi durdurulan “Serbest inşaat<br />

Mühendisliği Hizmetleri Uygulama, Tescil, Denetim<br />

ve Belgelendirme Yönetmeliği Uygulama Esasları” bu<br />

anlayışın ürünüdür.<br />

Odamız mevzuat çalışmalarını yürütürken İnşaat Mühendisleri<br />

Odası`nın tüm karar organlarıyla birlikte hareket<br />

etmektedir. Yönetmeliklerimiz Danışma Kurulu<br />

Toplantılarımızda Şubeler arası ortak toplantılarımızda,<br />

Şube Başkanları Toplantılarımızda tartışılıp değerlendirildikten<br />

sonra son şeklini almakta ve Genel Kurullarımızdan<br />

geçirilerek yürürlüğe girmektedir. Nitekim diğer<br />

pek çok yönetmeliklerimiz gibi SİM Yönetmeliğimiz de,<br />

Yetkin Mühendislik Yönetmeliğimiz de bu süreçlerden<br />

geçerek uygulamaya alınmıştır.<br />

Danıştay 8. Dairesi söz konusu karar ile; Yönetmeliğin,<br />

serbest inşaat mühendisliği faaliyetini sürdürebilmek<br />

için iki yıllık periyotlarda asgari düzeyde katılımı zorunlu<br />

tutulan meslek içi eğitimlere ilişkin hükümlerinin yürütmesini<br />

durdurmuştur.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 11


İMO’dan<br />

Bunun anlamı, bir inşaat mühendisi meslek hayatı boyunca<br />

kendini geliştirmek adına hiçbir çabası olmasa<br />

dahi mesleğini yapma hakkına sahip olabilecektir.<br />

Her ne kadar Odamızın <strong>TMMOB</strong> yasası ve Anayasanın<br />

124. maddesi çerçevesinde “mesleğin, meslektaşın ve<br />

kamunun yararına mevzuat oluşturma” yetkisi olsada<br />

Danıştay`ın mevcut yasalar çerçevesinde bu kararı aldığını<br />

biliyoruz. Nitekim Danıştay kararında “……Meslek<br />

odalarının Anayasada ve yasalarda belirlenen amaçlarını<br />

gerçekleştirmek üzere meslek mensuplarına yönelik eğitim<br />

ve etkinlik düzenlemesi mümkündür. Ancak bu çerçevede<br />

İnşaat Mühendisleri Odasınca serbest inşaat mühendisi<br />

belgesinde uzmanlık alanına yer verilerek bu alanın<br />

doldurulabilmesi için; meslek içi eğitime devam edilmesi,<br />

akademik unvan ve belli sayıda işin yapılması gibi<br />

kıstaslar ile belirlenecek puanlama uyarınca yasalarla tanınan<br />

serbest mühendislik yapma hakkını dolaylı da<br />

olsa engelleyecek düzenlemelerin yapılması hukuken<br />

mümkün olmadığından…” denmesi de bir zorunluluğu<br />

işaret etmektedir.<br />

Bir yanda gerekli alt yapı oluşturulmadan açılan mühendislik<br />

fakülteleri ve her yıl aramıza katılan binlerce<br />

meslektaşımız, diğer yanda bilgi ve teknolojideki hızlı<br />

değişimler; bir yanda ülkemizin deprem gerçeği, yıkılan<br />

binalar, yaşanan can kayıpları, diğer yanda kamusal sorumluluklarımız…<br />

Anayasa, <strong>TMMOB</strong> Yasası, İmar Yasası, Yapı Denetimi<br />

Hakkında Yasa vb. İnşaat Mühendisleri Odası`na birçok<br />

görev yüklemektedir. Ancak Danıştay 8. dairesinin karar<br />

gerekçesinden anlaşılacağı gibi bu görevlerin layıkıyla<br />

yerine getirilmesi için Odamız yetkilendirilmemiştir.<br />

İnşaat Mühendisleri Odası; mesleki alanının insan hayatını<br />

doğrudan ilgilendiren bir alan olması sebebiyle,<br />

üyelerinin sadece kimlik bilgilerinin sicilini tutmakla<br />

kalmayıp mesleki değerlendirmeye esas sicillerini de tutarak<br />

mühendis hatalarını en aza indirgemeyi amaçlamıştır.<br />

Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 01 <strong>Ocak</strong> 2006 tarihinden<br />

bu güne kadar gerek şube ve temsilciliklerimizce gerekse<br />

Oda merkezi tarafından yaklaşık 2600 adet kurs,<br />

seminer benzeri meslek içi eğitim etkinliği düzenlenmiş<br />

olup bu eğitimlere katılım 138.000 kişi civarındadır.<br />

Bu noktada bir yanlış anlamayı önlemek için ifade etmek<br />

zorundayız ki, İnşaat mühendisleri Odasının üniversitelerin<br />

yerini alma gibi bir niyeti yoktur. Düzenlemekte olduğumuz<br />

eğitimler “mesleğin kazanılmasından sonraki<br />

süreçleri” kapsamakta olup, bu eğitimle inşaat mühendisliği<br />

eğitimi karıştırılmamalıdır.<br />

Meslek içi eğitimlerimize katılma oranının yüksekliğinden<br />

de anlaşılacağı üzere üyelerimizin büyük çoğunluğu<br />

uygulamalarımızı içselleştirmiştir. Ne var ki her<br />

meslekte olduğu gibi bizim mesleğimizde de yüklendiği<br />

sorumluluğun farkında olan, mesleğini doğru icra<br />

etmek isteyen üyelerimiz olduğu gibi, edindiği diploma<br />

ile her şeyi yapmaya muktedir olduğunu varsayan, uygulamalarımızdan<br />

rahatsızlık duyan meslektaşlarımız da<br />

olabilmektedir.<br />

Nitekim geçmiş yıllarda SİM Yönetmeliği`nin benzer<br />

maddeleri, yetkin Mühendislik Yönetmeliğimiz ve nihayetinde<br />

bugün SİM Yönetmeliği Uygulama Esasları bu<br />

anlayıştaki üyelerimizin açtığı davalar sonucunda iptal<br />

edilmiş ya da yürütmesi durdurulmuştur.<br />

Sonuç olarak;<br />

Mesleğimizin itibarını korumanın kurumsal olarak bize;<br />

bireysel olarak da üyelerimize ve meslektaşlarımıza ait<br />

olduğunu hatırlatıyor ve yönetmelik hazırlamaktaki<br />

amacımızın keyfi olmadığını, üyelerimize zorluk çıkarmak<br />

hiç olmadığını, aksine yaşam hakkına ve mesleğimizin<br />

saygınlığını korumaya dönük bir çaba olduğunu<br />

kamuoyunun ve üyelerimizin bilgisine sunuyoruz.<br />

GÖNÜLLÜ<br />

MÜHENDİSLERİMİZE<br />

TEŞEKKÜR EDİYORUZ<br />

Van`da meydana gelen depremlerin ardından, İnşaat<br />

Mühendisleri Odasının, gönüllü mühendislerden<br />

oluşan uzman kadrosu 28.11.2011 tarihinden<br />

itibaren çalışmalarına başlamış, üç hafta boyunca<br />

birer haftalık gruplar halinde çalışmalarını<br />

sürdürmüşlerdir.<br />

Odamızın, insanı odağına alan anlayışına yakışır bir<br />

çaba ve emek ile sürdürülen çalışmalar 19.12.2011<br />

tarihi itibariyle sona ermiştir.<br />

Gönüllü mühendislerimiz, üç hafta boyunca mesleki<br />

bilgi ve deneyimlerimizi halkımızın hizmetine<br />

sunmaya yönelik çalışmalarımıza katkı koydular.<br />

İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu olarak,<br />

İnsanca bir yaşam herkesin hakkıdır diyen, emeğini<br />

ve bilimini daha yaşanabilir bir ülke için sarf eden<br />

değerli meslektaşlarımıza teşekkürü bir borç<br />

biliyoruz.<br />

Nice dayanışma örneklerinde, yan yana geleceğimiz<br />

güzel günlerde birlikte olmak umuduyla..<br />

Büyük insanlığın toprağında gölge yok<br />

sokağında fener<br />

penceresinde cam<br />

ama umudu var büyük insanlığın<br />

umutsuz yaşanmıyor<br />

Nazım HİKMET<br />

İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu<br />

12<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>


<strong>TMMOB</strong>’den<br />

GENEL KURULLAR SÜRECİNE YÖNELİK OLARAK<br />

<strong>TMMOB</strong> ÖRGÜTLÜLÜĞÜNE<br />

<strong>TMMOB</strong> Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, <strong>TMMOB</strong> örgütlülüğüne yönelik olarak 6 <strong>Ocak</strong> 2011 tarihinde<br />

Genel Kurullar süreci üzerine bir mesaj yayımladı.<br />

Gün o gün değil,<br />

Derlenip dürülmesin bayraklar,<br />

Duyduğunuz çakalların ulumasıdır,<br />

Safları sıklaştırın çocuklar<br />

Sevgili Arkadaşlar,<br />

Emekten ve insandan yana olan her şeyin üzerine bir<br />

karabasan gibi çöken olumsuzlukların giderek arttığı bir<br />

dönemdeyiz. Emperyalizmin her yanı kan ve barut kokan<br />

sömürü politikaları dünyamızı bir cehenneme çevirmeye<br />

devam ediyor. Kuzey Afrika ülkeleri ve Ortadoğu<br />

boyunca yaşanan isyan dalgalarını fırsata çevirip kendi<br />

lehine sonuçlar üretecek bir mecraya sokan emperyalizm,<br />

Türkiye‘yi de taşeronluk görevi ile bölgeye sürüyor.<br />

Libya işgalinde alınan rol, Suriye tartışmaları, füze kalkanı<br />

kurulumu gibi birçok konuya baktığımızda açık bir<br />

biçimde görülüyor: “Yeni Türkiye”nin iktidar yapısı tüm<br />

hücreleri ile uluslararası sermayeye ve emperyalist politikalara<br />

büyük bir uyum sağladı. “Piyasacılıkla bütünleşmiş<br />

demokratik İslamcı” bir model olarak Ortadoğu‘ya<br />

sunulan “Yeni Türkiye”, ülkemiz ve bölge halklarının geleceği<br />

açısından da büyük bir tehlike oluşturuyor.<br />

<strong>TMMOB</strong>; bu çalışma döneminde de emperyalizme ve<br />

onun uygulamalarına karşı altıncı filoyu denize dökenlerin<br />

gördüğü gerçeğin bugün ulaştığı boyutunu ifade etmede<br />

ve buna karşı tutum almada asla tereddüt etmedi.<br />

Dünyanın bugününde; bugünü anlamlandırmada rehberimiz<br />

olan geleneğimizdeki damarın kesilip atılmasına<br />

da asla izin vermedi. Bu anlayışımızın örgütümüzde<br />

yeni ya da yeniden sorumluluk alacak olan arkadaşlarımızın<br />

omuzlarında geleceğe taşınacağına inancım tam.<br />

Sevgili Arkadaşlar,<br />

ABD merkezli kriz dünya çapında yayılmaya ve etkisini<br />

göstermeye devam ederken, “tarihin sonu geldi” safsataları<br />

ile ilan edilen kapitalizmin mutlak iktidarının<br />

temellerinin de sarsıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Servet<br />

ve gelir dağılımındaki uçurumu giderek büyüten, yapısı<br />

gereği krizleri ve işsizlik sorununu sürekli üreten neoliberal<br />

yönelimin duvara çarptığına ve sistemin merkezinde<br />

büyük bir çatlak oluşturduğuna tanıklık ediyoruz.<br />

Krizi aşma çabaları olarak emekçi sınıflara ve kazanımlarına<br />

yönelen saldırının giderek yoğunluk kazanması,<br />

finans merkezleri de dahil olmak üzere dünya çapında<br />

kitlesel tepkilerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Kapitalizmin<br />

sonunun tartışıldığı bir sürecin, tüm dünyayı<br />

etkisi altına alan bir değişim dalgasına gebe olduğu gerçeği,<br />

başka bir dünyanın mümkün olduğunu yeniden<br />

büyük kitlelere hatırlatıyor.<br />

<strong>TMMOB</strong>, bu döneminde de kapitalizmin dünyasına karşı,<br />

başka bir dünyanın ve başka bir Türkiye‘nin mümkün<br />

olduğunu bilimsel bir gerçek olarak savundu. <strong>TMMOB</strong>,<br />

sömürü ve baskının tavan yaptığı, sınıfın siyasal belirleyiciliğinin<br />

silikleştiği, kitlesel tepkilerin geri çekildiği,<br />

“meydanın” zorbalara kaldığı bir dönemde dahi aklın<br />

ve bilimin, özgürlüğün ve eşitliğin yol göstericiliğinde<br />

“başka bir yaşam mümkün” dedi. <strong>TMMOB</strong>‘nin tarihsel serüveninde<br />

bu çizgimizi koruyan ve sürekli güncelleyerek<br />

güçlendiren arkadaşlarımızın cesaretlerini ve kararlılıklarını,<br />

inanıyorum ki tarih de not etmiştir.<br />

Sevgili Arkadaşlar,<br />

Son dönemlerde ülkemizde yaşanan gelişmelere bakıldığında,<br />

analitik bir düzlemde çözümleme dahi yapılması<br />

gerek görülmeyecek kadar açık ve görünür olan<br />

olumsuzlukların yaşamın etrafında bir abluka misali dizildiklerini<br />

görüyoruz.<br />

2011 yılının son günlerinde yaşanan Uludere katliamı<br />

ile yeniden öldük, öldürüldük. Kardeşliğin ve barışın<br />

birer boş lafa dönüştüğü, yaşamın ölüm karşısında diz<br />

çöktüğü bir anı yaşadık. Kürt sorununda savaş ve imha<br />

politikaları ile gidilebilecek yolun son noktasına gözyaşları<br />

eşliğinde baktık, dilimiz tutuldu, mantığımız dondu.<br />

Sonrasında yaşanan gelişmeler ise adeta yaramızı dağladı.<br />

Akla, mantığa ve vicdana sığmayacak gerekçeler<br />

ile katliam meşrulaştırılmaya ve sorumluları aklanmaya<br />

çalışıldı.<br />

Gören gözlere mil çekildiği, konuşan dillerin koparıldığı<br />

bir coğrafyada gelecekten söz etmek safdilliktir.<br />

<strong>TMMOB</strong>; bu döneminde de Kürt sorununun çözümü<br />

yolunda, insanlık adına, barış ve kardeşlik içerisinde bir<br />

arada yaşamı savundu ve bu cesareti göstermekten de<br />

asla vazgeçmedi. Ölüm karşısında yaşamın savunulması<br />

cesaret ister. Bilimin özünden ve geçmişimizden aldığımız<br />

cesaret <strong>TMMOB</strong>‘ye yetmektedir, bundan sonra da<br />

yetecektir. Bunun gereğini bu dönemde de yerine getiren<br />

bütün arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.<br />

Sevgili Arkadaşlar,<br />

Bu ülkede, ekonomik alanın neoliberal politikalarla, toplumsal<br />

yaşamın cemaat ağları ile kuşatıldığı, iktidar yapısının<br />

uluslararası sermayenin ve emperyalizmin yönelimleri<br />

ile birebir örtüştüğü bir yönetim anlayışının sonuçları,<br />

baskı ve sömürünün giderek artmasını sağladı.<br />

Gazetecilerden öğrencilere, bilim insanlarından seçilmiş<br />

yöneticilere kadar uzayıp giden baskı ve sindirme<br />

operasyonlarına hukukun siyasal iktidar lehine sonuçlar<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 13


<strong>TMMOB</strong>’den<br />

üreten bir araç haline getirilmiş olması da eklendiğinde<br />

ortaya çıkan sonuç ülkemizin bir açık cezaevine dönüşmüş<br />

olmasıdır.<br />

Yaşamak, düşünmek ya da düşünceyi eyleme dönüştürmek<br />

elbette serbesttir. Ancak, burada oldukça belirgin<br />

bir kıstas vardır ki o da, şu ya da bu gerekçe ile iktidarın<br />

karşısında olup olmama halidir. İktidarın karşısında<br />

olmak, muhalif olmak başlı başına bir imha edilme gerekçesi<br />

olmuş durumdadır. Bu koşullar altında düşünce<br />

ve onu tamamlayan fiiller, iktidarın baskı ve zor gücü ile<br />

tehdit altına alınmış durumdadır.<br />

<strong>TMMOB</strong>; bu dönemde, özgürlüğü, adaleti, demokrasiyi<br />

gerçek manada eşitlik ile harmanlayarak savunmuştur.<br />

İktidar gücünün baskısı karşısında düşünce ve ifade özgürlüğünün<br />

sağlanması için mücadele etmiş, üzerine<br />

düşen sorumluluğu yerine getirmiştir. <strong>TMMOB</strong>, yeri geldiğinde<br />

karanlığın karşısında aydınlığı temsil etmekten<br />

geri durmamıştır. <strong>TMMOB</strong>‘nin kadrolarının önümüzdeki<br />

dönemde de, bu sorumluluklarını yerine getirerek güzel<br />

günlerin hâkim kılındığı bir ülkenin yaratılması için çaba<br />

harcayacağına yürekten inanıyorum.<br />

Sevgili Arkadaşlar,<br />

Çokça söylediğimiz gibi bütün bu olumsuzluk cenderesinden<br />

meslek alanlarımız ve örgütümüz <strong>TMMOB</strong> de<br />

nasibini fazlasıyla aldı. Neoliberal politikaların sonucu<br />

olarak piyasalaştırma süreçlerinde kamu idari yapısında<br />

gerçekleştirilen dönüşümün bir alt başlığı olarak örgütümüz<br />

<strong>TMMOB</strong>‘ye de bir “ayar” verilmek istendi. Birbiri<br />

ardına kontrolsüzce ve Meclis baypas edilerek çıkarılan<br />

KHK‘lar ile <strong>TMMOB</strong>‘nin işlevsizleşmesi için Çevre ve Şehircilik<br />

Bakanlığı bünyesinde kurulan Meslek Hizmetleri<br />

Genel Müdürlüğü‘ne yetkiler verildi.<br />

Mesleğimize ve örgütümüze sahip çıkıyoruz diyerek<br />

19 Eylül‘de sözümüzü söyledik, gücümüzü sokaklarda<br />

gösterdik. <strong>TMMOB</strong>‘ye karşı girişilen “ustalık dönemi” saldırılarını<br />

boşa çıkaracağımızı haykırdık. Üyelerimizden<br />

aldığımız güçle, mesleki demokratik bir kitle örgütü<br />

olmanın gereklerini, bilimin ve tekniğin halkın hizmetine<br />

sunulması ekseninde üretmeye ve yerine getirmeye<br />

çalıştık. Bu çabalarımızı baltalama girişimlerine karşı da<br />

omuz omuza direneceğimizi dosta düşmana hep birlikte<br />

gösterdik. 15 Mayıs ve yol arkadaşımız örgütlerle gerçekleşen<br />

8 Ekim mitinglerimiz bu dönem örgütümüzün<br />

gücünü herkese göstermeye yetti.<br />

Sevgili Arkadaşlar,<br />

Böylesi bir ülkede bu ülkenin, bu ülke insanının<br />

<strong>TMMOB</strong>‘ye ihtiyacı var. Bu ülkenin görebilen gözlere, konuşabilen<br />

ağızlara, duyabilen kulaklara ihtiyacı var. “Kral<br />

çıplak” diyenlere ihtiyacı var. Yani kısaca, <strong>TMMOB</strong>‘ye ihtiyaç<br />

var.<br />

<strong>TMMOB</strong>‘nin de; geleneğimizi oluşturan anlayışın yönetimler<br />

de dahil her kademede vücut bulabilmesine<br />

ihtiyacı var. Yani kısaca, devrimci, demokrat, ilerici, yurtsever<br />

mühendis, mimar ve şehir plancılarının omuzları<br />

arasındaki mesafenin azaltılmasına ve ortak aklımızın,<br />

kolektif yapımızın kendisini yeniden üretmesine ve<br />

daha fazla güçlenmesine ihtiyaç var.<br />

<strong>TMMOB</strong>‘yi <strong>TMMOB</strong> yapan, şimdiye kadar ayakta tutan,<br />

savrulmasına ve diz çökmesine asla izin vermeyen arkadaşlarımızın<br />

çalışma tarzına, inançlarına ve kararlılıklarına<br />

şimdi bir kez daha ve yeniden ihtiyaç var. Önümüzdeki<br />

dönem örgütümüzün bu ihtiyacı karşılayacağına çok<br />

inanıyorum.<br />

Sevgili Arkadaşlar,<br />

Genel Kurullar sürecimiz ülkemizin geleceğini de değiştirecek<br />

bir güce sahiptir. Çünkü emeğin, eşitliğin, özgürlüğün,<br />

barışın, adaletin yani insandan yana olan her<br />

fikrin ve fiilin içinde ve özünde olan bir <strong>TMMOB</strong>; ülkemiz,<br />

halkımız ve mesleğimiz için çölde bulunan ve hayat<br />

taşıyan bir nehir gibidir.<br />

<strong>TMMOB</strong> Genel Kurullar sürecinde atacağımız her adım,<br />

yaşanacak her değişim sadece <strong>TMMOB</strong> için değil toplumsal<br />

geleceğimiz için de bir belirleyen olacaktır.<br />

Gelecek güzel günler için,<br />

Masmavi gökyüzü altında birikmiş kara bulutların dağılması<br />

için,<br />

Gökyüzünün ve yeryüzünün bütün renklerinin özgürlüğü<br />

için,<br />

Bilim ve teknolojinin halkımızın hizmetine sunulması, mesleğimizin<br />

tüm güzelliklerinin hayatı yaşanabilir kılması için,<br />

Gericiliğe ve karanlığa karşı aydınlığın yaratılması için,<br />

Emperyalizme, gericiliğe, neoliberal politikalara karşı<br />

insanca bir yaşam, özgür, demokratik ve bağımsız bir<br />

Türkiye için,<br />

Şimdi bize düşen görev; örgütümüze sahip çıkmak, örgütümüzü<br />

güçlendirmek, inanç, kararlılık ve emek ile<br />

<strong>TMMOB</strong>‘yi geçmişin ayak izlerinden geleceğe doğru<br />

omuzlarımızda taşımaktır.<br />

Bu dönem içerisinde örgütümüzün ilkeleri doğrultusunda<br />

görevini gereği gibi yapan oda yönetim, onur ve denetleme<br />

kurulu üyesi arkadaşlarıma, şube yönetim kurulu<br />

üyesi ve temsilciliklerde görev alan arkadaşlarıma,<br />

omuz omuza emek harcadığımız odalarımızın örgütlü<br />

üyelerine, çalışma gruplarında görev alan arkadaşlarımızın<br />

hepsine, <strong>TMMOB</strong> ve oda çalışanı arkadaşlarıma, büyük<br />

bir inançla örgütümüze verdikleri katkılardan dolayı<br />

Yönetim Kurulumuz adına teşekkür ediyorum.<br />

<strong>TMMOB</strong> Genel Kurullar sürecinin; mühendis, mimar ve<br />

şehir plancılarının hünerli elleri ile bir demokrasi şölenine<br />

dönüşeceğine duyduğum inançla, aklımızın ve<br />

umudumuzun yolu açık olsun diyor, hepimize kolaylıklar<br />

diliyorum.<br />

Mehmet Soğancı<br />

<strong>TMMOB</strong> Yönetim Kurulu Başkanı<br />

14<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>


<strong>TMMOB</strong>’den<br />

SU YAPILARI<br />

DENETİM HİZMETLERİ<br />

YÖNETMELİĞİ’NİN<br />

YÜRÜTMESİ DURDURULDU<br />

Danıştay 10. Daire <strong>TMMOB</strong>’nin açtığı dava sonucunda<br />

Su Yapıları Denetim Hizmetleri Yönetmeliği’nin<br />

yürütmesinin durdurulmasına ve yönetmelik dayanağını<br />

oluşturan Elektrik Piyasası Kanunu`nun geçici<br />

maddesinin Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa<br />

Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdi.<br />

<strong>TMMOB</strong>, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü‘nün<br />

13.05.2011 tarih ve 27933 sayılı Resmî Gazete‘de<br />

yayımlanan “Su Yapıları Denetim Hizmetleri<br />

Yönetmeliği”nin iptali ve yürütülmesinin durdurulması<br />

ile dava konusu yönetmeliğin dayanağını<br />

oluşturan 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu‘na,<br />

25.02.2011 tarih ve 27846 sayılı Mükerrer Resmî<br />

Gazete‘de yayımlanan 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden<br />

Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel<br />

Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun<br />

Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması<br />

Hakkında Kanun‘un 204. maddesiyle eklenen Geçici<br />

14. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinin Anayasa‘ya<br />

aykırılığı nedeniyle Anayasa Mahkemesi‘ne taşınması<br />

istemiyle Danıştay‘a başvurmuştu.<br />

<strong>TMMOB</strong> 2. KADIN KURULTAYI<br />

SONUÇ BİLDİRGESİ<br />

YAYIMLANDI<br />

Ankara`da 17-18 Aralık 2011 tarihlerinde gerçekleştirilen<br />

<strong>TMMOB</strong> 2. Kadın Kurultayı sonuç bildirgesi yayımlandı.<br />

Kurultay kararları ve sonuç bildirgesine <strong>TMMOB</strong> internet<br />

sitesinden ulaşılabilir.<br />

3. İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ<br />

GÜVENLİĞİ SEMPOZYUMU<br />

SONUÇ BİLDİRGESİ<br />

YAYIMLANDI<br />

İnşaat Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesi tarafından<br />

düzenlenen 21-23 Ekim 2011 tarihlerinde Çanakkale`de<br />

gerçekleştirilen 3. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sempozyumu<br />

sonuç bildirgesi yayımlandı.<br />

Sonuç Bildirgesi Bültenimizin İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği<br />

bölümündee yer almaktadır.<br />

İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARI<br />

YÖNETMELİĞİNE KISMİ<br />

DURDURMA<br />

İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk<br />

ve Eğitimleri Hakkında Yönetmeliğin 25. maddesinin<br />

(b) bendi ile Geçici 1., Geçici 3. ve Geçici 4. maddelerinin<br />

yürütmesi durduruldu.<br />

Danıştay 10. Daire, <strong>TMMOB</strong>‘nin 27.11.2010 tarih ve<br />

27768 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanan İş Güvenliği<br />

Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri<br />

Hakkında Yönetmeliğin yetki yönünden tamamının ve<br />

bazı maddelerinin iptali ve yürütmesinin durdurulması<br />

istemiyle açtığı davada, yönetmeliğin 25. maddesinin<br />

(b) bendi ile Geçici 1., Geçici 3. ve Geçici 4. maddelerinin<br />

yürütmesinin durdurulmasına karar verdi.<br />

Yürütmesi durdurulan maddeler şöyle:<br />

Belge alma ve vize işlemleri<br />

MADDE 25 - (1) Belge almak veya vize işlemlerini yaptırmak<br />

isteyen kişi ve kuruluşların;<br />

b) Bakanlıkça belirlenen belge veya vize ücretini ödemeleri<br />

gereklidir.<br />

Bir üst sınıfta çalışma<br />

GEÇİCİ MADDE 1 - (1) Bu Yönetmeliğin yayımından<br />

itibaren, (C) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesine<br />

sahip olanlar üç yıl süreyle tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde,<br />

(B) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesine<br />

sahip olanlar dört yıl süreyle çok tehlikeli sınıfta yer<br />

alan işyerinde iş güvenliği uzmanı olarak görevlendirilebilirler.<br />

Vizesi dolmuş iş güvenliği uzmanlığı belgeleri<br />

GEÇİCİ MADDE 3 - (1) Belge alma tarihine göre vize<br />

süresi dolmuş olan iş güvenliği uzmanlarının belgeleri<br />

bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden itibaren altı<br />

ay süreyle geçerlidir. Bu sürenin sonunda yenileme<br />

eğitimini tamamlamayanların yetki belgelerinin geçerliliği<br />

söz konusu eğitimi alana kadar askıya alınır.<br />

Eğitimi tamamlayanlar<br />

GEÇİCİ MADDE 4 - (1) 15/8/2009 tarihli ve 27320 sayılı<br />

Resmî Gazete‘de yayımlanan İşyeri Sağlık ve Güvenlik<br />

Birimleri ile Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkında<br />

Yönetmelik kapsamında yetkilendirilmiş eğitim<br />

kurumlarınca düzenlenen iş güvenliği uzmanlığı<br />

eğitim programlarını tamamlayanlar bu Yönetmelik<br />

kapsamında yer alan iş güvenliği uzmanlığı eğitimlerini<br />

tamamlamış sayılırlar ve düzenlenecek sınavlara<br />

katılmaya hak kazanırlar.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 15


İncelemeler<br />

İncelemeler<br />

SU YAPILARINA İLİŞKİN BİR RESTORASYON ÖRNEĞİ<br />

OLARAK YATAĞAN BELEDİYESİ ATA SARNICI<br />

Muammer Dalgıç- İnşaat Mühendisi<br />

Meral Oğuz- Yüksek Mimar<br />

Geçmişten geleceğe aktarılmak üzere emanet almış<br />

bulunduğumuz kültürel varlıkların geleceğe güvenle<br />

aktarılmasını sağlamak üzere izlenecek işlem sırası<br />

sade, basit, anlaşılır bir şekilde olmak üzere aşağıdaki<br />

işlem sırasını takip etmelidir.<br />

1. Rölöve çalışması: Yapının veya mimari objenin<br />

halihazır konumdaki durumu, belli ölçeklerde ve<br />

detay sıralamasına uygun olarak rölöve çizimleri<br />

çıkarılır. (1/200, 1/100, 1/50, 1/20, 1/10)<br />

2. Restitüsyon Projesi: Yapının özgün konumundan,<br />

yapıldığı tarihten itibaren günümüze kadar<br />

geçen süreçte bünyesine ilave edilmiş değişik<br />

dönemlere ait eklerle bünyeden kaybedilmiş eksilmeleri<br />

tanımlayan çizimlerdir. Ayrıca restitüsyon<br />

çizimine veri tabanı oluşturan esaslı çevresel,<br />

yöresel, araştırma raporları ile desteklenmelidir.<br />

3. Restorasyon Projesi: Yapının özgün konumuna<br />

kavuşmasını sağlayıcı her türlü rehabilite uygulamalarını<br />

içeren fiziksel, güçlendirme aşamalarını<br />

yansıtan detayların kağıt üzerinde ayrıntılı bir şekilde,<br />

mahalleri ile birlikte malzeme, yapım tekniği<br />

aşamalarını ayrıntılı olarak belgeleyen, gerektiğinde<br />

yeni işlevlendirmeyi de içeren detayların<br />

oluşturulduğu, çizimler ve rapor ile desteklenen<br />

çalışmaları içermelidir. Bu üç aşamaya “yapının<br />

bugünü, dünü ve yarını” diyebiliriz kısaca. Yapının<br />

bugünkü durumunu belgeleyip geçmişini<br />

okuyup, bu veriler doğrultusunda yarınına karar<br />

vermek de diyebiliriz.<br />

Günümüzde uygulaması bulunmayan 16.yüzyıl su<br />

yapılarından ilginç örnekleri içeren Muğla Yatağan<br />

İlçesindeki sarnıcın çok amaçlı kültürel işlevlerde kullanımını<br />

gerçekleştirmek üzere yapılan uygulamanın<br />

örnekleri, değişik meslek disiplinlerinin birlikte gerçekleştirdikleri<br />

ve Muğla Kültür Varlıklarını Koruma<br />

Bölge Kurulu’ndan onaylanarak uygulama aşamasına<br />

gelmiş bulunan çalışmadan örnekler bilgi için aşağıda<br />

sunulmaktadır.<br />

Bu işlemlerin yapımı sırasında 2863 sayılı Kültür ve Tabiat<br />

Varlıklarını Koruma Yasasının günümüzde revize<br />

edilmiş 5226 sayılı yasa ile Kültür ve Tabiat Varlıklarını<br />

Koruma Yüksek Kurulunun 660 sayılı ilke kararına<br />

uyulması gerekmektedir.<br />

16<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong><br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Eylül 2011 - 160 1


İncelemeler<br />

İncelemeler<br />

MUĞLA İLİ, YATAĞAN İLÇESİ, YENİ MAHALLE MEVKİİNDE,<br />

“ATA SARNICI” OLARAK ANILAN<br />

TAŞINMAZ KÜLTÜR VARLIĞI SARNIÇ YAPISININ<br />

RESTORASYONU HAKKINDA GEREKÇE RAPORU<br />

PROJE KAPSAMI VE GEREKÇELER<br />

Doğal Kültürel ve tarihi zenginliklerle dolu yöremizde<br />

Turizm hareketlerinin çeşitlendirilmesi, sezonun uzatılması<br />

ve 12 aya yayılması günümüzde önemli hale<br />

gelmiştir. Bunun için modern yapılar yerine yörenin<br />

mimari, sanatsal, estetik değerlerini üzerinde barındıran,<br />

yaşadığı devrin sosyal, ekonomik, mimari özelliklerini<br />

yansıtan, bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer<br />

taşıyan yapıların turizm amaçlı değerlendirmesi<br />

ve çevresine de örnek olması amaçlanmaktadır.<br />

Bir yapının veya kent dokusunun onarılıp sağlıklaştırılması<br />

ancak onun insan sıcaklığına kavuşmasıyla<br />

olanaklıdır. Bu da ona çağdaş, ekonomik açıdan geçerli<br />

bir işlev verebilmek demektir. Geleneksel Kent<br />

Alanı silueti içinde çevresiyle birlikte korunmuş bir<br />

bütünlük arz eden söz konusu yapı için; bu anlamda<br />

yakınındaki Hacı Ömerler Evinin de restorasyonu ile<br />

birlikte “Sosyal, kültürel ve turistik” fonksiyonlar öngörülmüş<br />

olup “Kültür Nitelikli Turizm”e katkı vermesi<br />

hedeflenmektedir. Gezi, küçük dinleti, hediyelik eşya<br />

satışı gibi verilecek fonksiyonlar ile Eski Eserin (Taşınmaz<br />

Kültür Varlığının) korunması, yaşatılması, geleceğe<br />

güvenle aktarılmasının da büyük yarar sağlayacağı<br />

düşünülmektedir.<br />

Yapının Restorasyon gerekçelerini aşağıdaki şekilde<br />

özetleyebiliriz.<br />

• Yapının fiziksel yorgunluğu ve bozulması,<br />

• Günümüzde işlevini yitiren yapının değişik<br />

amaçla kullanılma ihtiyacının ortaya çıkması.<br />

• Yörenin kültürel-otantik zenginliklerinin korunması<br />

yaşatılması ve geleceğe aktarılması,<br />

• Turizm hareketlerinin çeşitlendirilmesi,<br />

• Kültür turizmine kazandırılması,<br />

• Bölgenin tarihi kültürel dokusundan bir kesitin<br />

bu yapıda izleyenlere tanıtılması sağlanarak yaşatılması,<br />

RÖLÖVE ÇALIŞMASI<br />

GİRİŞ<br />

Bu çalışmanın amacı;<br />

Eski adı Ahiköy olan Yatağan İlçesi içinde mimari ve<br />

sanat tarihi değeri açısından, önemli bir yeri olan<br />

Korunması Gerekli Kültür Varlığı olarak tescilli sarnıç<br />

yapısının, döneminin yaşam kültürünü yansıtarak geleceğe<br />

güvenle aktarılmasının sağlanmasıdır.<br />

1. TAMIMLAR<br />

1.1. SARNIÇLAR HAKKINDA GENEL BİLGİ<br />

Yağmur sularının toplandığı, su ihtiyacını karşılamada<br />

kullanılan sarnıçlar bölgemizde oldukça yaygın<br />

bir şekilde görülmektedir. Bir kısmı bu amaçla halen<br />

kullanılmakla birlikte, birçoğunun güvenlik önlemi<br />

olarak kapılarının örüldüğü veya demir parmaklık ile<br />

kilit altına alındığı görülmektedir. Derin kuyu pompaları<br />

icat olunca sarnıçlar da işlevlerini büyük ölçüde<br />

yitirmeye başlamıştır denebilir. Bir çoğu hayır amaçlı<br />

olarak zamanın ileri gelenleri tarafından kendi adlarına<br />

inşa edilmişlerdir.<br />

Çok yaygın olarak rastlanmasa da bazı sarnıçların giriş<br />

kapısının üzerinde kim tarafından, hangi yıl yaptırıldığı<br />

gibi bilgileri içeren kitabeleri bulunur. Mühendislik<br />

bakımından söylemek gerekirse; sarnıçlar birer sanat<br />

yapısıdırlar. Sarnıçlar, üstte bir kubbe ve altta suyun<br />

toplandığı bir mekândan ibarettir.<br />

Önlerinde hayvanların sulanabilmeleri için bir yalak<br />

bulunur. Yalaklar, genellikle taş ya da ağaç gövdesi<br />

oyularak, daha yakın zamanda yapılanları ise güncel<br />

yapı teknikleri kullanılarak yapılmışlardır.<br />

Sarnıç duvarlarının yapılışını belli aşamalardan geçiren<br />

Vitrivius “Bu tür yapılar suyu birinden diğerine<br />

süzdürme yoluyla temizliğin sağlanması için iki veya<br />

üç bölmeli olmalıdır; Bu şekilde su çok daha sağlıklı<br />

ve tatlı olacaktır. Çünkü çamurun çökebileceği bir<br />

yer olduğundan su berraklaşarak, kokusuz olacak ve<br />

tadını koruyacaktır. Aksi durumda ise tuz katılarak temizlenmesi<br />

gerekecektir” demektedir.<br />

1.2. YAPININ BULUNDUĞU YATAĞAN KENTİNİN<br />

TARİHÇESİ VE KİMLİĞİ<br />

1.3. YAPININ KONUMU<br />

Rölövesi hazırlanan söz konusu tescilli yapı Muğla İli,<br />

Yatağan İlçesi, Yeni Mahalle, 26-27 EC pafta, 82 ada,<br />

1 parsel üzerinde bulunmaktadır. Parselin hemen doğusunda<br />

Hacı Ömerler Evi olarak bilinen önemli bir<br />

eski eser yer almaktadır. Yapı kitlesi, parselin tamamını<br />

kaplar konumda dairesel formlu olup yol kotundan<br />

ortama 5-6 metre arası değişen yüksekliktedir.<br />

Giriş kapısı kuzey batı yönündendir. Çevresi kısmen<br />

yeni yapılarla kısmen de yöresel mimari oluşumu barındıran<br />

yapılar ile çevrilidir.<br />

2<br />

İMO<br />

Eylül<br />

İzmir<br />

2011<br />

Şubesi<br />

- 160<br />

Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 17


İncelemeler<br />

Şekil 1. Korunması gerekli Kültür Varlığı yapının Yatağan<br />

İmar Planındaki yeri<br />

1.4. YAPININ TARİHÇESİ<br />

Tarafımızdan yapılan incelemelerde yapının yapım<br />

yılı ve yaptıranı kesin olarak bilinmemekle birlikte 19.<br />

Yy sonu 20 yy başı olabileceği tahmin edilmektedir.<br />

1.5. RÖLÖVENİN HAZIRLANMASINDAKİ ÇALIŞMA<br />

YÖNTEMİ<br />

Çalışmalar 2010 yılı Haziran ayının ikinci haftasında<br />

yapının yerinde incelenmesi ve ölçümleri ile başlamıştır.<br />

Ölçümler geleneksel ölçüm yöntemleri ile güncel<br />

teknolojik ölçüm teknikleri birleştirilerek bilimsel<br />

bir şekilde yapılmak istenmiştir. Plan, kesit, cephe ve<br />

vaziyet planı ölçümlerinde geleneksel ölçüm aletleri<br />

ve sistemlerinin yanı sıra yapının formu ve kütlesinden<br />

ötürü ağırlıklı olarak lazer total station denilen<br />

ölçüm aletinin kullanılması tercih edilmiştir.<br />

1.6. YAPININ MİMARİ TANIMI VE İNCELENMESİ<br />

1.6.1. MİMARİ İNCELEME<br />

Yapı kitlesi parselin tamamını kaplar konumda Atatürk<br />

Caddesi ile ilişkili olarak konumlanmaktadır.<br />

Sarnıçlar genellikle dairesel formlu Kümbetler şeklinde<br />

yapılmışlardır. Ancak az sayıda da olsa, küçük bir<br />

tüneli andıran tonoz üst örtülü ve dikdörtgen temel<br />

üzerine oturtulanlarına da rastlanır. Çalışma konusu<br />

sarnıç dairesel formlu plan şemasına haizdir. Gövdesi<br />

kayrak ve dere taşlarından yöresel kireç ve çamur harç<br />

bağlayıcılı, yığma kâgir duvar tekniği ile örülüdür. Dış<br />

yüzeylerde yer yer sıva ve badana gözlenmemektedir.<br />

Sarnıcın iç cephesi adeta sırlı bir yüzey oluşturan<br />

sızdırmazlığı sağlayıcı horasan harcı ile sıvanmıştır.<br />

Bu sıva içinde gözle görülür büyüklükte tuğla pirinci<br />

vardır. Tuğla pirinci suyu tutan özelliği ile sıvanın çatlamamasını<br />

sağlamaktadır. Bazı sarnıçların kubbe kısımlarının<br />

dıştan sıvalı olduğu gözlemlenebilir. Ancak<br />

çalışma konusu sarnıcın kubbesinde sıva kalıntısına<br />

rastlanmamıştır.<br />

Sarnıçtan su almak, bir küçük portal niteliğindeki giriş<br />

kapısının devamında yer alan ve sarnıç zeminine<br />

kadar inen taş merdivenler vasıtasıyla gerçekleşir.<br />

İncelemeler<br />

1.6.1.1. ÜST ÖRTÜ SİSTEMİ<br />

Sarnıcın kubbe üst örtüsü kayrak ve dere taşları kullanarak,<br />

kireç bağlayıcılı harç ile örülüdür. Kubbe formun<br />

su toplama avantajı ve suyun kullanımı hakıkında<br />

ise şunları söyleyebilriz;<br />

Sarnıçların kubbesine düşen yağmur damlaları, kubbeden<br />

süzülerek yerden bir metre kadar yükseklikte,<br />

30-40 cm kadar genişlikte ve içe meyilli olan kısma<br />

gelerek buradan, belli aralıklarla yerleştirilmiş olan<br />

deliklerden sarnıcın içine akarlar. Bu delikler aynı zamanda<br />

sarnıcın içinin havalanması işlevini de yerine<br />

getirirler. Ortalama bir sarnıcın çapı 7-8 m. civarındadır.<br />

Bu da yaklaşık 38-40 m2 bir taban alanı oluşturur.<br />

Kapı hizasına kadarki derinliği ise 2-2,5 m kadardır.<br />

Böylece 75 m3 civarında bir su toplama ve depolama<br />

haznesi oluşmuş olur. Yöreye düşen ortalama yıllık<br />

yağış miktarı 650 mm olduğuna göre demek oluyor<br />

ki, kubbe kısmına düşen yağıştan toplanan miktar;<br />

38 m2 x 0.65 m = 24.7 m3 Geriye kalan miktar ise<br />

topraktan girer içeriye. Toprakta suyun akış yönüne<br />

dikkat edilerek açılan kanallardan gelen su, toprak<br />

seviyesindeki delikten sarnıcın içine dolar. Sarnıç suyla<br />

dolu olduğunda, kapısından suyu almak kolaydır.<br />

Su azaldıkça, içeride aşağıya doğru yapılmış olan bir<br />

merdivenden inilerek su alınır.<br />

1.6.1.2. CEPHE ÖZELLİKLERİ<br />

Yapının giriş kapısı kuzeybatı yönündedir. Bu da yapıya<br />

yaklaşımın daha çok eski kent dokusu tarafından<br />

yani kuzeyden olduğunu düşündürebilir. Sarnıcın<br />

gövdesinde yağmur sularının toplanmasını sağlan<br />

savak adı verilen kareye yakın formda açıklıklar bulunmaktadır.<br />

Fazla suyun atılmasını sağlayan da taşma<br />

delikleri bulunur. Ayrıca içeriye doğal aydınlatma<br />

sağlamak için kubbe üzerinde savak deliklerinden<br />

başka çok büyük olmayan iki adet ve sonradan kapatılmış<br />

pencere açıklıkları da bulunmaktadır.<br />

Resim 4: Giriş porteli<br />

1.6.2. DEĞİŞMİŞLİK VE KAYIPLAR<br />

Mekânsal olarak bir değişmişlik gözlenmemektedir.<br />

Giriş kapısı kaybolmuş olup genel olarak yapının<br />

özgün niteliği korunmuştur.<br />

1.6.3.YAPININ<br />

YAPIM TEKNİĞİ VE<br />

MALZEME<br />

KULLANIMI<br />

Yöresel kayrak ve benzeri<br />

taşlarla ve taş aralarında,<br />

bileşiminde<br />

iri taneli Çine kumu<br />

ve tuğla pirinci kullanılan<br />

horasan harcı ile<br />

inşa edilmiştir. Kubbelerinin<br />

yapımında,<br />

harcın bağlayıcılığını<br />

arttırmak için harcının<br />

içine keçi kılı kullanılmıştır. Tam malzeme analizlerine<br />

ulaşabilmek için restorasyon uygulama sürecine<br />

18 İMO <strong>Ocak</strong> İzmir <strong>2012</strong> Şubesi - <strong>162</strong> Bülteni - www.imoizmir.org.tr Eylül 2011 - 160 3


İncelemeler<br />

geçilmeden önde mutlaka uzman bir konservasyon<br />

laboratuarında sıvanın ve taş aralarındaki bağlayıcı<br />

harcın analizi yapılmalıdır.<br />

2. SORUNLAR<br />

Genel olarak yapının bozulma sorunları taşıyıcı sistemi<br />

kısmen etkiler hale gelmiş olup yerinde enjeksiyon<br />

dikiş atma vb. yöntemler sayesinde bu sorunlar<br />

baş edilebilecek boyuttadır. Su toplama yüzeyinin<br />

büyük ölçüde dağılması ve taşlarının eksilmesi sonucu<br />

sarnıç su toplayamaz hale gelmiştir. Yapı metruk<br />

olduğundan restorasyon süreci başlayana kadar koruma<br />

altına alınması yararlı olacaktır. İç cephelerde<br />

yer yer sıvadaki dökülmeler de yapı duvarlarındaki<br />

yağmura bağlı bozulma sorunlarını arttırmaktadır.<br />

Restorasyona geçmeden önce mutlaka sıva analizleri<br />

İncelemeler<br />

konusunda uzman konservasyon laboratuvarlarından<br />

birinde yaptırılmalı, özgün sıvaya en yakın karışım<br />

hazırlanarak uygulamaya geçilmelidir.<br />

3. SONUÇ<br />

Sonuç olarak Türk Mimarisinde önemli bir su yapısı<br />

olarak bilinen sarnıçlar, Yatağan ve çevresinde kubbeli<br />

ve dairesel formları ile özgün bir mimari olarak<br />

karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu Ata sarnıcı ile birlikte<br />

yakın çevrede 8 adet sarnıç bulunmaktadır. Bu<br />

sarnıçlardan bazıları bakımsızlıktan yıkılmış, bir kısmı<br />

da yıkılmaya yüz tutmuştur. Acil önlemler alınmaz ise<br />

kısa zamanda bu kültürel varlıklarımız da yok olma<br />

tehlikesi ile karşı karşıya kalacaklardır.<br />

RESTORASYON RAPORU<br />

Bu çalışmanın amacı;<br />

Eski adı Ahiköy olan Yatağan İlçesi içinde mimari ve<br />

sanat tarihi değeri açısından, önemli bir yeri olan<br />

Korunması Gerekli Kültür Varlığı olarak tescilli sarnıç<br />

yapısının, döneminin yaşam kültürünü yansıtarak geleceğe<br />

güvenle aktarılmasının sağlanmasıdır.<br />

GENEL TANIMLAMA<br />

Günümüzde yol durakları olarak nitelendirilen sarnıçlar,<br />

Anadolu’da antik çağlardan bu yana yağmur<br />

sularını depolamak amacıyla inşa edilen bir yapı türüdür.<br />

Kalelerde, yerleşim alanlarında, yol boylarında<br />

ve tarımsal alanlarda, bazen kayalara oyularak bazen<br />

de taşlarla örülerek inşa edilen sarnıçlar, hem içme<br />

suyu gereksinimini karşılamak için hem de tarımsal<br />

faaliyetlerde kullanılırdı.<br />

16. yy da özellikle Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos<br />

seferi sırasında yöremizde çok sayıda sarnıç inşa edildiği<br />

bilinmektedir.<br />

Muğla sınırlarında en çok rastlanan sarnıç türü, daire<br />

planlı kubbeyle örtülü bir kurguya sahiptir. Kubbe<br />

başlangıcı seviyesinde yağmur sularının sarnıçta toplanmasını<br />

sağlayan su olukları bulunmaktadır. Sarnıçtan<br />

hem su alınabilmesini sağlayan hem de suyun<br />

kontrolünü ve temizliğinde kullanılan merdivenler<br />

bu yapıları tamamlayan diğer unsurlardır.<br />

İncelenen örnekler ve yapılan araştırmalar sonucunda<br />

sarnıçların su havzaları ve doğal suyolları üzerinde<br />

yapılmış olduğu bilgisine ulaşılmıştır. Yağmur suyu<br />

bir kaynak olmasının yanı sıra, doğal yer altı su yoları<br />

üzerinden gelen sular da önemli bir kaynaktır. Aşağıda<br />

incelenen örneklerden birinde yer altı suyunu toplayan<br />

delik net olarak gözlenmiştir.<br />

Resim: Milas Bodrum karayolu üzerindeki sulak zemin<br />

üzerinde bulunan sarnıç örneği sarnıcın arka cephesinden<br />

çekilen fotoğrafta hem yağmur suyu savakları hem<br />

de zemindeki su toplama kanalı görülmektedir. Sarnıç<br />

kubbesi restorasyon projesini hazırladığımız sarnıçta<br />

olduğu gibi sıvasızdır.<br />

Ancak restorasyon projesini hazırladığımız sarnıç<br />

muhtemelen sadece yağmur suyunu toplamıştır. O<br />

nedenledir ki taşların yıkılması sonucu bozulan savaklar<br />

nedeniyle içinde su birikintisine rastlanmamıştır.<br />

4<br />

İMO Eylül İzmir 2011 Şubesi - 160 Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 19


İncelemeler<br />

GENEL TASARIM, ONARIM KULLANIM İLKELERİ:<br />

Sarnıç içinde bulunduğu çevrenin tarımsal niteliğini<br />

de yitirmesi sonucu işlevsiz kalarak terk edilmiş olduğundan,<br />

yapının günümüzde işlev kazandırılması<br />

suretiyle yaşatılması amaçlanmıştır.<br />

Sarnıcın restorasyonunda prensip olarak en az müdahale<br />

ile konservasyonu ve işlev kazandırmaya yönelik<br />

restorasyonu amaçlanmıştır. Sarnıcın beden duvarlarının<br />

geleceğe güvenle aktarılmasını sağlayacak olan<br />

çevre drenajı yapılacaktır.<br />

Derz temizliği sonrası önemli bir yapısal çatlağa rastlanırsa<br />

yerinde değerlendirilerek epoksi enjeksiyon<br />

ile konservasyon sağlanacak, mevcut moloz taş duvar<br />

dokusunun eksik kısımları tamamlanarak kireç<br />

bağlayıcılı horasan harcı ile derzlenecektir.<br />

Yitirilmiş olan kapı masif ahşap malzeme ile çizimdeki<br />

şekliyle tamamlanacaktır.<br />

Mevcut zemin üzerine herhangi bir müdahalede bulunmadan<br />

ahşap kadronlama sistemi ile terazisi bozuk<br />

olan yüzey üzerine ip çekilerek terazisinde ahşap<br />

yüzer döşeme yapılacaktır.<br />

Bu çok amaçlı ahşap platform zaman zaman ilçede<br />

yapılan festivaller sırasında sergi, satış, şiir dinletisi<br />

vb. etkinliklere zemin oluşturacak ve zemindeki sızdırmazlık<br />

sağlayıcı horasan harcı orijinal haliyle korunacaktır.<br />

Prensip olarak kazandırılacak olan işlev nedeniyle<br />

sarnıcın su toplaması; içindeki suyun temizliği ve<br />

havalandırılması sorunları oluşması açısından istenmediğinden<br />

sarnıçların orijinalinde nasıl çalıştığı ve<br />

kullanıldığını anlatan bilgi panosu yapı dışına uygun<br />

bir yere bina beden duvarına yapıştırılmadan, kendi<br />

ayakları üzerinde duracak şekilde konacak ve içinde<br />

su tutulmayan mevcut hali, su tutulmayacak şekilde<br />

korunacaktır.<br />

Aydınlatma yükseltilmiş döşeme altından dolaşacak<br />

kablo kanalı vasıtası ile ahşap zemine monte elemanlarla<br />

sağlanacaktır. Kurul onaylı projesinden sonra<br />

aydınlatma projesi de hazırlanacaktır. Mevcut merdiven<br />

basamakları yaşlı ve çocuk ziyaretçiler için uygun<br />

yüksekte olmadığından alternatif bir ahşap merdiven<br />

kendi ayakları üzerinde duracak, zemine herhangi bir<br />

müdahalede bulunmayacak şekilde tasarlanmıştır.<br />

Kubbe yüzeyinde ve eteğinde taş aralarındaki özgün<br />

derzlerin yitirilmesi sonucu oluşan bitki örtüsü mekanik<br />

yollarla temizlenecektir.<br />

Kapı çevresi ve üzerindeki taşlar ile kubbe eteğinde<br />

yitirilmiş taşlar civardan temin edilerek benzer dokuda<br />

tamamlama yapılacaktır.<br />

Yapının Restorasyon yaklaşık maliyetleri de hazırlan-<br />

İncelemeler<br />

mış olup, Muğla Valiliği İl özel idaresi bünyesindeki<br />

eski eserlerin restorasyonuna yönelik katkı payından,<br />

keşif bedelinin % 75 inin Yatağan Belediyesine<br />

aktarılması suretiyle birim fiyat esasına göre ihaleye<br />

çıkarılarak yakın zamanda restorasyon uygulamasına<br />

geçilebilecektir.<br />

Proje Yüklenicisi:<br />

ASAR ANI, SANAT, ARAŞTIRMA, RESTORASYON, Mİ-<br />

MARLIK, İNŞAAT LTD. ŞTİ.<br />

Proje Çalışma Grubu:<br />

Meral OĞUZ / Yüksek Mimar- Proje Müellifi, Zeynep<br />

TEKET / Yüksek Mimar, Muammer DALGIÇ / İnşaat<br />

mühendisi, Gökser GÖKÇAY / Tarihçi, Güven ÖZCAN<br />

/ Harita Mühendisi, Alican KILINÇ / Harita Teknikeri,<br />

Volkan KANAT / Harita Teknisyeni, İsmail ALPER / Harita<br />

Teknisyeni, Şermin Öztürk / Büro asistanı, Tarcan<br />

OĞUZ / Yerel Tarih Araştırmacısı.<br />

Yararlanılan Kaynaklar:<br />

1. Muğla Sarnıçları / Yüksek Lisans tezi / Nacide ÖTER<br />

/ Selçuk Üniversitesi / 2008<br />

2. Tarcan OĞUZ ve Yatağan Belediyesi Basın bürosu<br />

arşivi.<br />

3. Muğla Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi<br />

20 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong><br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Eylül 2011 - 160 5


İncelemeler<br />

YAPILAR CANLILARA BENZER<br />

Arslan KESKİN<br />

İnşaat Y. Mühendisi<br />

“Yapılar, canlılara benzer”. İskelet sistemi ve eklem yerleri<br />

sağlıklı olmayan bir canlı nasıl dış etkilere karşı dayanıksız<br />

ve ayakta durmakta zorlanıyorsa, aynı durum<br />

tüm yapılar için de söz konusudur. İnşaat mühendisi<br />

tarafından doğru taşıyıcı sistemi (kolon, kiriş, perde,<br />

döşeme ve temel) oluşturulmayan yapılar başta depremler,<br />

tsunamiler gibi güçlü dinamik etkilere karşı<br />

ayakta durmakta zorlanırlar.<br />

Bir canlı durağan haldeyken iskelet sistemi onu ayakta<br />

tutabilir. Fakat hareketlendiği zaman sadece iskelet<br />

sistemi yeterli olmayıp özel donanımlı kas ve eklem<br />

yerleri devreye girer. İşte bir yapıda da benzer durum<br />

söz konusudur. Bir yapıyı sadece düşey yükler altında<br />

betonarme iskelet (Şekil 1a) ayakta tutsa da yapı hareketliğinde<br />

(deprem ve diğer dinamik yükler altında)<br />

bu taşıyıcılar yeterli olmaz. Bu hareketlenmelere karşı<br />

yapının kas ve eklem yerleri oluşturulmalıdır. Yapının<br />

kas ve eklem yerlerinin teşkili ancak doğru boyutlandırılmış<br />

beton içine gerekli donatının yerleştirilmesi ve<br />

birleşim bölgelerinde gevrek davranış görülmemesi<br />

için özel olarak donatılmasıyla mümkündür. Dolayısıyla<br />

beton miktarı, donatı miktarı, çapı, diziliş biçimi,<br />

bağlantı şekilleri, aralıkları yapı için hayati önem taşır.<br />

Diğer taraftan deprem bölgelerindeki yapıların sahip<br />

olması gereken en önemli özellikler sistemin yeterince<br />

rijit ve sünek olmasıdır. Betonarme taşıyıcı sistemin<br />

gevrek davranmaması veya sünek davranması için inşaat<br />

mühendisliği bilinci ile projelendirilmesi gereklidir.<br />

Bu uygulamanın ana kılavuzu deprem yönetmeliği<br />

olsa dahi deneyim ve tecrübeden yoksun bir şekilde<br />

icra edildiğinde yine bir anlam ifade etmez. Dolayısıyla<br />

mühendislik bilincinden yoksun olarak tatbik edilen<br />

taşıyıcılar ve donatılar, sistemi daha da gevrekleştirerek<br />

depreme karşı dayanıksız konuma getirebilir. Şekil<br />

1b’de deprem yönetmeliğine göre donatı yerleşim detayı<br />

(kas sistemi) verilmiştir.<br />

Ayrıca Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında<br />

Yönetmeliğin (2007) öngördüğü kuşatılmış ve kuşatılmamış<br />

birleşimler ve bununla ilgili alınan tedbirler<br />

yapının birleşim (eklem) yerlerinin önemini ortaya koymaktadır<br />

(Şekil 1c). Ayrıca tasarım yapan mühendisin<br />

en fazla zorlandığı ve zaman harcadığı husus da yine<br />

yapının birleşim bölgeleridir.<br />

Beton ve donatının birlikte çalışması ancak aderansın<br />

sağlanmasıyla mümkündür. Dolayısıyla beton kesit içine<br />

donatının detayına uygun yerleştirilmedikçe betonarme<br />

bir eleman (yük taşıma özelliği olan) oluşmaz.<br />

Önemli olan beton ve donatının inşaat mühendislik<br />

kurallarına göre tasarlanarak yapıya yerleştirilmesidir.<br />

Diğer yandan taşıcıcı sistemin büyük boyutlara sahip<br />

olması, sağlam yapı yapıldığı anlamına da gelmez. Asıl<br />

önemli olan deprem yüklerinin elemanlara uyum içinde<br />

dağılmasını sağlayacak ve bu yüklere karşı doğru<br />

direnci oluşturacak taşıyıcı sistem oluşturulmasıdır.<br />

Güçlendirilen yapılar için de benzer durum söz konusudur.<br />

Depremden sonra güçlendirilmesi gereken<br />

yapılar üzerinde detaylı bir çalışma yapılarak hasar<br />

nedenleri sistematik olarak ortaya konulmalı ve buna<br />

göre güçlendirilmelidir. Aksi takdirde bir doktorun hastasına<br />

yanlış teşhis koyduğu gibi yanlış güçlendirilen<br />

yapı daha da tehlikeli bir durumla karşı karşıya kalabilir.<br />

19 Mayıs Simav depremi ve 23 Ekim Van Depreminden<br />

sonra bu bölgelerdeki birçok yapının orta ve ağır hasarlı<br />

duruma gelmesindeki en büyük etken mühendislik<br />

hizmetinden yoksun olarak projelendirilmesi ve inşa<br />

edilmesidir. Sadece Simav ve Van’da değil Türkiye’nin<br />

birçok bölgesinde teknikten uzak yapıların sayısının<br />

oldukça fazla olduğu aşikardır. Mühendislik hizmeti<br />

sadece proje ile sınırlı değildir. Yerinde de fen ve sanat<br />

kurallarına göre uygulanması da mühendislik hizmetinin<br />

bir parçasıdır.<br />

(a)<br />

(b)<br />

Şekil 1. a) Üç boyutlu statik perspektif (İskelet sistemi), b) donatı yerleşim detayı (kas sistemi), c) kolon-kiriş birleşim bölgesi<br />

(eklem yerleri)<br />

(c)<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 21


İncelemeler<br />

Diğer taraftan bilinçli mühendislik hizmeti almış yapılar<br />

hem depreme karşı dayanıklı olurlar hem de ekonomik<br />

olurlar.<br />

Unutulmamalıdır ki, yapılar yatay yükler altında yer<br />

değiştirme yaparlar. Yapının esnek olması enerjinin<br />

absorbe edilmesini sağlar. Ancak yapının fazla esnek<br />

olması sebebiyle deprem esnasında büyük yer değiştirmeler<br />

insan psikolojisini olumsuz etkiler. Bu nedenle<br />

deprem yönetmeliğinde ardışık katlar arasındaki göreli<br />

yer değiştirmeler sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla taşıyıcı<br />

sistemin oluşturulması ancak doğru ve bilinçli mühendislik<br />

hizmetiyle mümkündür.<br />

Tarih/Yer Saat Etkinlik Adı Eğitmen<br />

12 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> Perşembe<br />

İMO İzmir Şubesi<br />

18:30<br />

Seminer<br />

Betonda Kalite Kontrol<br />

Yrd. Doç. Dr. Özge ANDİÇ ÇAKIR<br />

18 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> Çarşamba<br />

İMO İzmir Şubesi<br />

19 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> Perşembe<br />

Atatürk Kültür Merkezi<br />

9 Şubat <strong>2012</strong> Perşembe<br />

İMO İzmir Şubesi<br />

22 Şubat <strong>2012</strong> Çarşamba<br />

Tepekule Kongre Merkezi<br />

Akdeniz Salonu<br />

3-4 Mart <strong>2012</strong><br />

Cumartesi-Pazar<br />

Tepekule Kongre Merkezi<br />

18:30<br />

20.00<br />

18.30<br />

17.00<br />

Cts: 10.00<br />

Paz: 09.00<br />

Panel<br />

Van Depremi Sonrası Afet Çalışmaları<br />

- Arama Kurtarma Çalışmaları<br />

- “Depremler Kader Olmasın” Belgesel<br />

Gösterimi<br />

- Hasar Tespit Çalışmaları<br />

İMO İzmir Şubesi<br />

Türk Sanat Müziği Korosu Konseri<br />

Seminer:<br />

Çok Katlı Betonarme Yapılarda<br />

Deprem Performansının Belirlenmesi<br />

ve Güçlendirme Önerileri<br />

Hocalarımızla Buluşma Günü<br />

(Meslekte 25 yılını aşmış üyelerimiz<br />

katılacak)<br />

İMO İzmir Şubesi 43. Dönem Olağan<br />

Genel Kurul ve Seçimleri<br />

22 Mart <strong>2012</strong> Perşembe - Dünya Su Günü Etkinlikleri<br />

Nasuh Mahruki - AKUT Başkanı<br />

Ömer Karaca - AKUT İzmir Şb. Bşk.<br />

Ahmet Gürel - İnşaat Mühendisi<br />

İbrahim İlhan - İnşaat Y. Mühendisi<br />

Yöneten:<br />

Selim ÖZTAŞ<br />

Solist:<br />

Güldehen TERÜN<br />

İnş. Y. Müh. Fatih Ünveren<br />

-<br />

-<br />

<strong>2012</strong> KAMULAŞTIRMA BİLİRKİŞİLİĞİ KURA ÇEKİMİ SONUÇLARI<br />

<strong>2012</strong> yılı kamulaştırma bilirkişiliği için odamıza başvuran üyelerimiz arasında yapılan kura çekimi ile belirlenen<br />

<strong>2012</strong> Kamulaştırma Bilirkişileri listesi aşağıdadır.<br />

SİCİL NO ADI SOYADI<br />

7208 HÜSEYİN ÖZER HORZUM<br />

7422 SERVET ÖZCAN<br />

8374 OSMAN MELİH ALKAN<br />

9574 MEHMET ÖMER ERŞAN<br />

9693 ALİ İHSAN DERELİ<br />

11275 TEVFİK ATASELİM<br />

12309 SADIK SEYHAN<br />

14075 TURGUT KAYA<br />

22796 YAKUP TENDİRİÇ<br />

23551 SELMA NALBANTOĞLU<br />

SİCİL NO ADI SOYADI<br />

26346 ABDULLAH ACARLI<br />

28701 SEVAL TATLI NAVARO<br />

29458 BESİM ÜNER<br />

29914 SÜLEYMAN ÖZMEN<br />

32406 ERAY YILMAZ<br />

35684 ERAY DAĞ<br />

41475 ADEM AKIN<br />

43589 HÜSEYİN ÖZSARAÇLAR<br />

46499 EROL KARADAVUT<br />

49219 CENK ERCEM<br />

SİCİL NO ADI SOYADI<br />

59387 AYŞEN KURTULUŞ<br />

64924 SAMİ ERDAL ÖZBERK<br />

71523 HAKAN ÖZEL<br />

72651 ENGİN TOPAL<br />

74669 SERKAN ŞENSOYLAR<br />

22<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>


İncelemeler<br />

VAN DEPREMİNDE GÖZLENEN<br />

DUVAR HASARLARI ve TUĞLA SANDVİÇ DUVARLAR<br />

İbrahim İLHAN<br />

İnşaat Y. Mühendisi<br />

1. Giriş<br />

“Tuğla binalar depremde hep hasar gördü. Artık tuğla<br />

kullanılmaz Van’da.” Bu sözleri bolca duyduk Van’da.<br />

Bu her ne kadar fazla genelleştirilmiş bir yargı da olsa,<br />

Vanlılar için bir kanıdır artık ve bina yapımında işçilik<br />

ve uygulama sorunlarından birini anlatır: Duvar nasıl<br />

örülür, sandviç tuğla duvar örmek doğru bir uygulama<br />

mıdır?<br />

Van’da en yaygın olarak bims (pomza) blok (Vanlılar<br />

briket diyor) kullanılır. Tuğla duvar sadece betonarme<br />

karkas binalarda kullanılır. Bu yüzden “tuğla binalar”<br />

dedikleri şehir merkezinde yıkılan ve hasar gören betonarme<br />

karkas tipi yapılardır.<br />

Van’da yığma yapı çok yaygındır. Depremde yığma yapılar<br />

da yaygın olarak hasar görmüş hatta göçmüştür.<br />

Ancak göçen bir yığma yapı ile göçen bir betonarme<br />

karkas yapının halk üzerindeki psikolojik etkisi çok<br />

farklıdır. Böylece yeni bir olgu ile karşılaşıyoruz: yapı<br />

hasarının psikolojik etkisi.<br />

2. Yapı hasarının psikolojik etkisi<br />

Özellikle 9 kasım 2011 tarihli ikinci deprem ile şehir<br />

nüfusunun neredeyse yarısı başka illere göç etmişler,<br />

geride Van’da kalanlar ise artık evlerine girmez olmuşlardır.<br />

Şehrin tamamı ev dışında çadır ve konteynırlarda<br />

zor koşullarda kalmaktadırlar. Bu bir korku durumudur<br />

ve deprem travmasının sonucudur.<br />

Mühendislik açısından tuğla bölme duvarlar yapısal<br />

olmayan elamanlardır ve deprem hesabında modellemeye<br />

katılmaz. Deprem yönetmeliğinin ilk sayfasındaki<br />

genel ilkeler bölümünde; “orta şiddetteki depremlerde<br />

yapısal ve yapısal olmayan elemanlarda<br />

oluşabilecek hasarın sınırlı ve onarılabilir kalması”<br />

ibaresi yer almaktadır. Yani ilke olarak, orta şiddetteki<br />

depremlerde ve şiddetli depremlerde bölme duvar<br />

hasarı normal sayılmaktadır.<br />

Bu ilke, binaların inşaat maliyetlerini -güvenlik seviyesinden<br />

ödün vermeden- ekonomik bir bölgede<br />

tutmak içindir ve mühendislik kaideleri bakımından<br />

doğrudur. Ancak yapılardaki gözle görünen hasarın,<br />

deprem travmasını tetiklediği, psikolojik olarak uyarıcı-hatırlatıcı<br />

bir etmen olduğu, insanlar üzerindeki korkunun<br />

ve travmanın devam etmesine neden olduğu<br />

gerçektir.<br />

Örnek olarak Van’ı terkeden dolayısıyla deprem bölgesinden<br />

uzaklaşmış, etrafında hasarlı (uyarıcı) binalar<br />

görmeyen insanlar evlerde kalabilirken, Van’da kalıp<br />

hergün hasarlı binalar ve yıkık duvarlar arasında yaşayanlar<br />

evlerine girememektedirler. Bu psikolojik sorunun<br />

çözümü psikologların ilgi alanına girmektedir.<br />

Fakat biz mühendisleri ilgilendiren bir kısmı da içinde<br />

barındırmaktadır: Dayanıklı ve güvenli bir duvar nasıl<br />

örülür?<br />

3. Bölme duvar hasarının nedenleri<br />

Karkas yapıların bölme duvarları depremde hasar<br />

görebilir. Bu normaldir ve beklenen bir davranıştır.<br />

Van’daki incelemeler sırasında bazı binaların bölme<br />

duvarlarının ileri düzeyde hasar gördüğü, tamamen<br />

parçalandığı buna rağmen kolon-kiriş gibi taşıyıcı sisteminde<br />

hiçbir çatlak olmadığı görülmüştür.<br />

Ev sahipleri ve maalesef bazı meslektaşlarımız böyle<br />

binaları ağır hasarlı olarak görmektedir. Oysa duvar<br />

hasarı tek başına yapının taşıyıcılığını etkilemez, önemi<br />

yoktur. Dolayısıyla bu tip binalar duvar hasarı bakımından<br />

ağır, taşıyıcı sistem bakımından hasarsız olduklarından<br />

genel değerlendirmede hafif (yerine göre<br />

orta hasar) olarak kabul edilmelidir.<br />

Duvarlardaki hasar yapının kendisinden (mesela fazla<br />

esnek olmasından), kullanılan duvar malzemesinden<br />

veya duvar örme şeklinden kaynaklanabilir. Çok sık<br />

karşılaşılan hasar tipleri ve nedenleri şunlardır.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 23


İncelemeler<br />

3.1. Tuğla sandviç duvar hasarı<br />

Yanyana dizilmiş iki sıra tuğla duvar arasına (EPS) strafor<br />

koyularak yapılan sandviç duvarlar en çok hasar<br />

gören duvar tipidir. Van depremi bu uygulamanın hatalı<br />

yapıldığını, ciddi bir şekilde sorgulanması gerektiğini<br />

ortaya koymuştur.<br />

Kataloglarda bu duvarların Z-bağlantı demirleri ile<br />

çeşitli şekillerde birbirlerine bağlanmaları gerektiği<br />

söylensede bu detay gözardı edilmekte, hemen<br />

hemen hiçbir şantiyede uygulanmamaktadır. Ayrıca<br />

uygulamada dıştaki tuğla duvar kolon mantoloması<br />

yüzünden 3-5cm bina dışına kaydırılmakta ve duvarın<br />

bu kısmı boşta kalmaktadır. Bu durum zaten birbirine<br />

bağlanmamış olan sandviç tipi duvarları iyice tehlikeli<br />

hale getirmektedir.<br />

Van depreminde dış duvarlarda görülen hasarının neredeyse<br />

tamamı sandviç duvar hasarıdır. Bu tarz duvarlarda,<br />

dışta kalan tuğla duvar, genellikle devrilmiş,<br />

yollara saçılmış, yaralanmalara sebep olmuş ve düştüğü<br />

yerdeki araba gibi eşyalara zarar vererek maddi<br />

kayıplara yol açmıştır. İşte insanları korkutan, “tuğla binalar<br />

depremde hep hasar gördü” dedirten bu sandviç<br />

duvarlardır.<br />

3.2. Yapı sisteminden kaynaklanan hasarlar<br />

1. Bazı yapılar kolon/perde ebatlarının küçük seçilmesinden<br />

dolayı yeterli rijitliğe sahip değildirler. Bu tip<br />

binalar fazla yanal deplasman yaparlar. Bölme duvarlar<br />

(hesaplarda yer almamasına rağmen) çerçeveden<br />

üzerlerine deprem yükü alarak bir perde elemanı gibi<br />

çekme ve basınca çalışırlar. Duvarlar gevrek ve çekme<br />

dayanımı az olduğundan kolayca çatlar, ileri durumlarda<br />

dökülmeler olur.<br />

2. Duvarlarından da bir ataleti vardır. Bu yüzden depremin<br />

ilk saniyelerinde bina daha rijittir ve periyodu<br />

kısadır. Bu anlarda bölme duvarlar üzerlerine deprem<br />

yükü alırlar. Fakat betonarme sisteme göre rijitlikleri<br />

daha az olduklarından duvarlar hemen çatlar ve binanın<br />

rijitliği ani olarak düşer dolayısıyla periyodu uzar.<br />

Çatlama nedeniyle bölme duvarlar devre dışı kaldığında<br />

yatay yükün tamamını çerçeveler karşılamak durumunda<br />

kalır. İşte bu durum birçok binadaki taşıyıcı<br />

sistem hasarının nedenidir.<br />

3. Kolonlar arasına alınmadan örülmüş, yada yanlardan<br />

yine duvarlara mesnetlenmiş duvarlar, düzlemleri<br />

dışına çıkmaya çalışarak hasar görürür veya devrilir.<br />

4. Zayıf konsollar, depremde beklenenden fazla salınım<br />

yapabilirler. Bu yüzden konsol uçlarına oturtulan<br />

duvarlarda çatlaklar oluşabilir veya düzlem dışına çıkarak<br />

devrilebilirler.<br />

5. Yapısal bir hata olan ve muhakkak engellenmesi<br />

gereken yumuşak kat veya zayıf kat davranışı gösteren<br />

katlardaki duvarlarda ciddi hasar oluşur.<br />

6. Çatılarda bulunan ve yatay ve düşey betonarme<br />

hatıllar arasına alınmamış parapet ve kalkan duvarlar<br />

genelde devrilmiş ciddi yaralanmalara ve maddi kayıplara<br />

neden olmuştur.<br />

3.3. Malzeme nedenli hasarlar<br />

Standart ve yönetmeliklere uygun imal edilmemiş kalitesiz<br />

ve düşük dayanımlı malzemeler kolayca hasar<br />

görebilmektedir. Öyleki bazı tuğlalar daha şantiyede<br />

kamyondan indirilirken kırılmaktadır.<br />

Pomza blok yalıtım özelliğiyle öne çıkan ve hafif olması<br />

gereken bir malzemedir. Ancak pomza malzeme<br />

diye satılan birçok malzemenin pomza blok olmadığı<br />

da çok açıktır. Bu standartdışı ve ağır malzemeler binalarda<br />

hesaba katılmamış ilave yüklere sebep olarak<br />

risk yaratmaktadır.<br />

Aynı duvarda veya aynı yapıda farklı malzemelerin<br />

(tuğla, pomza, gazbeton) birarada kullanılması da sakıncalıdır.<br />

Farklı özelliklerdeki malzemeler farklı davranışlar<br />

sergileyeceklerinden bu tip duvarlar küçük depremlerde<br />

bile kolayca çatlarlar.<br />

Uygun olmayan derz malzemeleri de hasara neden<br />

olmaktadır. Az çimento kullanımı, yetersiz veya fazla<br />

derz yükseklikleri çok sık rastlanan hatalardandır.<br />

Hafif olması ve yalıtım özelliklerinden dolayı bir mucize<br />

gibi öne çıkarılan ve daha ekonomik olduğu için<br />

ince kum yerine kullanılan perlitli harçlar hakkında da<br />

kapsamlı çalışmalar yapılmalı ve uygulayıcılar ile paylaşılmalıdır.<br />

24<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>


İncelemeler<br />

Ülkemizde kontrol sistemi pek gelişmediğinden standart<br />

dışı malzemeler hemen her yerde satılmaktadır.<br />

Maalesef müteahhitlerimiz de -daha ucuz diye- bu tip<br />

malzemeyi talep etmektedir.<br />

3.4. Duvar örme şeklinden kaynaklanan hasarlar<br />

Farklı açılardan gelerek kesişen duvarlar dişli örülerek<br />

birbilerine kilitlenmelidir. Uygulamada daha hızlı olduğu<br />

için bu kilitlenme yapılmamakta her duvar bir<br />

diğerinden bağımsız örülmektedir. Bu tip bağımsız<br />

duvarlar deprem karşısında çaresiz kalarak hasar görmektedir.<br />

Duvarların kolon ve kirişlerle kesiştiği yerler depremlerde<br />

çizgisel olarak çatlamaktadırlar. Bu çatlaklardan<br />

kolonların ve kirişlerin yerleri kolayca belirlenebilir. Bu<br />

betonarme ile duvarın farklı elastisite modüllerine sahip<br />

olmasından kaynaklanır.<br />

Bunun önlenmesi için tuğla duvarlar çerçevelere özel<br />

metal ankrajlar ile bağlanmalı ve bu bölgelerde özel<br />

elastik dolgu malzemeler kullanılmalıdır. Bu tarz uygulamalar<br />

-çok yaygın olmasa da- yıllardan beri ülkemizde<br />

kullanılmaktadır.<br />

Birçok binada kiriş bölme duvarı arasına ahşap kamalar<br />

çakılarak duvar sabitlenmeye çalışılmaktadır. Deprem<br />

gibi muazzam bir yük karşısında bu kamalar tek başına<br />

yeterli olabilecek midir? Ayrıca kiriş ve duvar arasındaki<br />

yatay düzlem harç ile tamamen doldurulamamakta,<br />

sadece yüzeysel dolgu ve sıva yapılmaktadır.<br />

Birçok yapıda duvar malzemesinin türüne göre ister<br />

harç, isterse hazır yapıştırıcı olsun sadece yatay düzlemde<br />

kullanılmakta, düşey düzlemde iki blok arasına<br />

derz malzemesi konulmadan bloklar birbirine yaklaştırılmaktadır.<br />

Bu duvar örme hatalarına ülkemizin<br />

birçok şehrinde rastlandığı gibi Van’da da sık olarak<br />

rastlanılmıştır.<br />

4. Sonuç ve öneriler<br />

Depremde kolayca devrilen, insanları korkutan, “tuğla<br />

binalar depremde hep hasar gördü” dedirten, tuğla<br />

sandviç duvar konusunun, ivedilikle gözden geçirilmesi<br />

ve uygulama şekillerinin düzeltilmesi gerekmektedir.<br />

Dayanımı daha yüksek olan yalıtım tuğlalarının veya<br />

bloklarının kullanımı teşvik edilmelidir.<br />

Duvar örme teknikleri konusu pratik olarak uygulayıcılara<br />

öğretilmeli, sertifikalı ustalar yetiştirilmelidir.<br />

Yapılardaki gözle görünen hasarın, deprem travmasını<br />

tetiklediği, psikolojik olarak uyarıcı-hatırlatıcı bir etmen<br />

olduğu, insanlar üzerindeki korkunun ve travmanın<br />

devam etmesine neden olduğu düşünülerek duvar<br />

hasarını azaltıcı önlemlerin ivedilikle uygulanması<br />

sağlanmalıdır.<br />

Bu hususta duvar örme ile ilgili yönetmelik ve standartlar<br />

çıkarılmalıdır.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 25


İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği<br />

3. İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ SEMPOZYUMU<br />

SONUÇ BİLDİRGESİ<br />

İnşaat Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesi tarafından düzenlenen 21-23 Ekim 2011 tarihlerinde Çanakkale`de<br />

gerçekleştirilen 3. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sempozyumu Sonuç Bildirgesi aşağıdadır.<br />

<strong>TMMOB</strong> İnşaat Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesi<br />

tarafından düzenlenen Sempozyum 21-23 Ekim 2011<br />

tarihlerinde Çanakkale Kolin Otel`de gerçekleştirilmiştir.<br />

Sempozyumda çağrılı konuşmacılar Prof. Dr.<br />

David ARDİTİ ve Prof. Dr. Mümtaz USMEN tarafından<br />

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSG) alanında eğitim ve<br />

ABD`de İSG alanındaki gelişmeleri etkileyen faktörler<br />

üzerine geniş kapsamlı 2, ve akademisyenler ve<br />

uygulamacılar tarafından hazırlanmış, bilim kurulu<br />

tarafından değerlendirilerek kabul edilmiş, 29 olmak<br />

üzere toplam 31 bildiri sunulmuştur. Sempozyuma,<br />

100`ü aşkın akademisyen, uzman ve uygulamacı katılmıştır.<br />

Sempozyum süresince inşaat sektöründe Türkiye ve<br />

Dünya`da İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSG) konusu bilhassa<br />

mevzuat, eğitim, teknoloji ve uygulama alanlarında<br />

değerlendirilmiş ve tartışılmıştır. Sempozyum<br />

kapsamında dile getirilen görüşler ve saptamalar ana<br />

başlıkları ile aşağıda özetlenmiştir;<br />

• İnşaat sektörü, tüm sektörler arasında toplam iş kazası<br />

sayısı bakımından ön sıralarda ve ölümlü iş kazalarında<br />

ise ilk sırada yer almaktadır. İnşaat sektöründeki<br />

ölümle sonuçlanan kazalar tüm sektörlerdeki<br />

ölümlü kazaların %30`nu oluşturmaktadır.<br />

• Türkiye`de iş kazaları ile ilgili tutulan istatistikler sağlıklı<br />

değildir. Bilhassa çok sayıda yaralanma kayıtlara<br />

girilmediği için bu rakamlar istatistiklere yansımamaktadır.<br />

Ayrıca, SGK tarafından yıllık iş kazası istatistikleri,<br />

inşaat sektörüne özgü istatistiksel çalışma ve<br />

iş kazalarının nedenlerini anlamaya yönelik araştırma<br />

yapmak için yetersiz kalmaktadır. Bu eksiklik konu ile<br />

ilgili araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin önünde<br />

ciddi bir darboğaz oluşturmaktadır. Diğer bir deyişle<br />

yeterli teşhis olmadan yeterli tedavi de geliştirilememektedir.<br />

• Mevcut İSG sistemi içinde otokontrol eksikliği vardır.<br />

İş kazası istatistiklerindeki eksiklik bunun ciddi bir<br />

göstergesidir.<br />

• İSG alanında denetim yetkisi verilen İş Teftiş Kurulu<br />

ve iş müfettişleri Türkiyede`deki işyerlerinin ancak<br />

%6`sını denetleyebilmektedir. Bu bağlamda ülkemizde<br />

iş müfettişi kadrolarını genişletme konusunda son<br />

yıllarda yapılan atılım ivmelenerek devam etmelidir.<br />

• İSG konusu bir sistem konusudur. Bu nedenle sadece<br />

bir yasadan ve o yasaya bağlı hazırlanmış şablon<br />

bir eğitim programından tüm sorunları çözmesi<br />

beklenemez. Bu bağlamda ilgili tüm yönetmelik,<br />

standart, uygulama şartnamelerinin yayınlanması ve<br />

uygulamaya geçirilmesi gerekir.<br />

• İş güvenliği uzmanlarının eğitimi için hazırlanmış<br />

program konuya sektörel açıdan yaklaşmamaktadır.<br />

Farklı eğitimler ve uzmanlık dallarından gelen<br />

mühendis, mimar ve teknik elemanların aynı eğitim<br />

programına tabi tutulması etkili bir çözüm değildir.<br />

Her sektörün ihtiyacına uygun iş güvenliği eğitimi<br />

verilmeli, bu eğitimi destekleyebilecek meslek odaları<br />

ve üniversiteler sisteme dahil edilmelidir.<br />

• İş güvenliği uzmanlarının görev, yetki, sorumluluk<br />

ve eğitimleri hakkında yönetmeliğin 4b maddesinde,<br />

iş güvenliği uzmanı “İş sağlığı ve güvenliği<br />

hizmetlerinde görevlendirilmek üzere Bakanlıkça<br />

belgelendirilmiş mühendis, mimar<br />

veya teknik eleman” olarak tanımlanarak<br />

mühendis, mimar ve teknik elemanlar aynı<br />

unvan altında birleştirilmekte ve bu kişiler iş<br />

güvenliği alanında aynı hak, yetki ve sorumlulukla<br />

donatılmaktadır. Gelişen fiziki koşullar,<br />

giderek daha fazla karmaşıklaşan üretim<br />

yöntem ve araçları, işçi sağlığı ve iş güvenliği<br />

çalışmalarında mühendislerin görev almalarını<br />

zorunlu kılmaktadır. Elbette İş güvenliği<br />

alanında mühendislere de, teknik elemanlara<br />

da ihtiyaç vardır, ancak bu ihtiyaç “iş güvenliği<br />

mühendisliği” ve “iş güvenliği teknik<br />

elemanı” olarak ayrı ayrı tanımlanmalı ve bu<br />

26<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>


İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği<br />

yapı içerisinde görev, yetki ve sorumluluklar belirlenmelidir.<br />

• İş kazalarında başı çeken inşaat, maden ve tersane<br />

işleri için tıpkı yabancı ülkelerde olduğu gibi ayrı<br />

standartlar ve yönetmelikler geliştirilmelidir. Örneğin,<br />

inşaat sektörü için hazırlanmış “Yapı İşlerinde İş<br />

Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği” yetersiz kalmakta<br />

ve sektörün ihtiyaçlarını karşılayacak detaylar içermemektedir.<br />

Bu nedenle halen 1974 yılında yayınlanmış<br />

olan “Yapı İşlerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü”<br />

bir çok kişi tarafından referans olarak kullanılmaktadır.<br />

Bu mevzuatın ivedilikle güncellenmesi gerekmektedir.<br />

• Mevzuatta, özellikle de iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri<br />

ile iş güvenliği uzmanlarının eğitimi konularında,<br />

çok sık değişimler yaşanmaktadır. Bu durum<br />

hiç şüphesiz ki uygulamada karmaşaya yol açmakta<br />

ve çoğu kez “hele bir mevzuat otursun sonra bakarız”<br />

gibi beklentiler oluşmaktadır. Bu darboğaz ancak<br />

mevzuat çalışmalarında tüm tarafların yer almasıyla<br />

çözülebilecektir. Bu bağlamda bilhassa yönetmeliklerin<br />

oluşturulma süreçlerinde, ülkemizde İngiltere ve<br />

ABD gibi ülkelerde var olan Safety Council ve OSHA<br />

gibi bağımsız İSG kuruluşlarının olmaması nedeniyle,<br />

İSG yönetmeliklerinin hazırlanmasında Çalışma<br />

Bakanlığının koyacağı esaslar ve denetim dahilinde<br />

meslek kuruluşlarının öncülük etmesi bir çözüm olarak<br />

düşünülebilir.<br />

• Proje bazlı çalışmalar yapıldığı için risklerin sürekli<br />

değişkenlik gösterdiği, işçi sirkülasyonun fazla olduğu,<br />

kalifiye işgücünün azınlıkla olduğu ve bu yüzden<br />

iş güvenliğini sağlamanın oldukça güçleştiği inşaat<br />

işyerlerinde iş güvenliği uzmanına büyük görevler<br />

düşmektedir. Ancak, yürürlükte olan mevzuat, inşaat<br />

işyerlerinde 50 işçinin üzerinde çalışan olmadığı sürece<br />

tam süreli iş güvenliği uzmanı istihdamını zorunlu<br />

kılmamaktadır. Bu durum, inşaat sektörü gibi doğası<br />

gereği tehlikeli, proje bazlı sektörlerde, iş güvenliği<br />

uzmanı görevlendirilmesinde, sayı sınırlaması getirmek<br />

yerine, işin kapasitesi ve zorluk derecesi birlikte<br />

değerlendirilerek sorumlu mühendis veya mimar bulundurma<br />

zorunluluğu getirilerek düzeltilebilir.<br />

• 4857 sayılı İş Kanunu`nda yer alan ve İSG ile ilgili<br />

düzenlemelere büyük ölçüde engel koyan 50 işçi sayısı<br />

sınırı Çalışma Bakanlığı tarafından hazırlanmakta<br />

olan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun taslağında tekrar<br />

düzenlenmelidir. Rakamsal sınırlar yerine, işin kapsamı<br />

ve zorluk derecesi gibi ölçütler dikkate alınmalıdır.<br />

• İş kazalarında riskleri ortadan kaldırmak ya da asgari<br />

düzeye çekmek için, toplu koruma önlemlerine kişisel<br />

koruyuculardan daha fazla önem veren bir anlayış hakim<br />

kılınmalıdır.<br />

• İş kazalarının en aza indirilmesinde her seviyede eğitimin<br />

gereği ve önemi tartışılamaz bir gerçektir. İş güvenliği<br />

kültürünün ülke çapında gelişmesi ve benimsenmesi<br />

için özellikle işverenlerin ve üst seviyedeki<br />

yöneticilerin eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi şarttır.<br />

• İş kazalarının önemli faktörlerinin başında işçilerin<br />

eğitimsizliği gelmektedir. İşçilerin çalışma hayatı öncesi<br />

genel eğitimlerinin zayıf olmasının yanısıra inşaat<br />

sektörünün birçok alt iş kolunda mesleki eğitim<br />

hemen hemen yok gibidir.<br />

• Diğer sektörlerde olduğu gibi inşaat sektöründe<br />

de meslek hastalıkları konusundaki araştırmalar ve<br />

koruma-önleme faaliyetleri çok düşük seviyededir.<br />

Ülkemizde halen 3 adet meslek hastalıkları hastanesi<br />

bulunmaktadır. Başta solunum yolu ve kanser olmak<br />

üzere, kas-iskelet hastalıkları ve diğer meslek hastalıkları<br />

konusunda araştırmalar yapılması için meslek<br />

hastalıkları hastanelerinin açılması bir elzemdir. Bu<br />

konuda yapılacak her türlü çalışmada halk sağlığı uzmanları,<br />

işyeri hekimleri ve inşaat mühendisleri ortak<br />

çalışmalıdır.<br />

• Türkiye`de inşaat mühendisliği bölümlerinden mezun<br />

olan mühendislerin, ileri ülkelerde örneklerinden<br />

farklı olarak, birçoğunun şantiyelerde görev almasına<br />

karşın üniveristelerimizde yapım yönetimi konusundaki<br />

ders adedi ve kapsamları etkin bir şantiye yönetimi<br />

için yetersizdir. Aynı bağlamda İSG konusunda<br />

ders veren kurum sayısı çok az ve kapsamlar yetersizdir.<br />

• Sağlıklı ve güvenli iş ortamlarının oluşması için mühendislik<br />

uygulamaları alanında iş yapım kültüründe<br />

değişim ve gelişme gerektiği açıktır. Bu bağlamda hazırlanacak<br />

tasarımlarda İSG konusu mutlaka yapıların<br />

ömür döngüleri dikkate alınarak ele alınmalı ve tasarımın<br />

anayasasını teşkil edecek olan tasarım kriterleri<br />

raporu tasarım süreci başlamadan hazırlanmalıdır.<br />

Benzer şekilde imalatlar başlamadan önce her imalat<br />

için imalat çizimi ve yöntem raporu hazırlanması kültürünün<br />

sektörde oluşturulması kazaların oluşmasını<br />

önleyici tedbirlerdir.<br />

• Sektörün her alanında sağlıklı ve kaliteli sonuçlar<br />

elde edilebilmesi için tecrübe ve bilgiye dayalı sertifikasyona<br />

gerek vardır. Günümüzde Türkiye`de çok<br />

sayıda üniversitede inşaat mühendisliği eğitimi veriliyor<br />

olması açısından oluşturulacak olan bir sertifikasyon<br />

uygulaması eğitimde ve uygulamada kalite artışı<br />

sağlayacaktır.<br />

• Konu ile ilgili araştırma ve geliştirme çalışmaları için<br />

kaynak ayrılması ve bilgi paylaşımı için gerekli ortamların<br />

arttırılması gereği vardır.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 27


Vergi<br />

YAP SAT İŞLERİNDE MALİYET VE KDV İŞLEMLERİ<br />

Doğan ÖZTÜRK<br />

Serbest Muhasebeci Mali Müşavir<br />

(İMO İzmir Şubesi Mali Danışmanı)<br />

Bu sayımızda Yap / Sat işlerinde maliyet ile 3065 sayılı<br />

KDV kanunu ve ilgili tebliğler ile kat karşılığı yapılan<br />

YAP / SAT işlerinde arsa sahibine kesilen faturaların<br />

ne şekilde işleme tabi tutulacağını anlatacağım. 3065<br />

sayılı KDV kanunu maalesef İnşaat muhasebesine<br />

hak ettiği değeri verdiği söylenemez.<br />

Oysa özellikle yap sat işlerinde arsa temini hususu inşaat<br />

işinin özünü oluşturmakta ve yapılacak imalatın<br />

başlangıç noktasında bulunmaktadır.<br />

Yap Sat ya da diğer bir deyişle özel inşaat işlerinde<br />

arsa temini birden fazla şekilde olabilmektedir. Şirket<br />

yada gerçek kişi kendi iktisabında olduğu arsası üzerine<br />

inşa yapabildiği gibi, başkasına ait arsa üzerine<br />

de inşaat yapabilmektedir.<br />

Kat karşılığı arsa şeklinde yapılan işlerde maliyet saptaması;<br />

Müteahhit firmanın arsa sahibine belli sayıda bağımsız<br />

bölüm vermesinin yanı sıra bir miktar nakden ödeme<br />

yaptığı da görülmektedir. Bu durumda müteahhide<br />

kalan bağımsız bölümlere ait arsa maliyeti, arsa<br />

sahibine verilen bağımsız bölümlerin inşaat maliyeti<br />

ile nakden yapılan ödemelerin toplamı olur. Bu tutar<br />

müteahhit firmaya kalan bağımsız bölümlere metrekare<br />

itibariyle toplamlarına bölünüp , her bağımsız<br />

bölümün alanına isabet eden kısım bulunmak suretiyle<br />

dağıtılır.<br />

Bu şekilde hesaplama yapmak bir zorunluluk olmamakla<br />

birlikte maliyet saptamasında anlamlı ve<br />

gerçekçi bir ölçü olduğu için imalat muhasebesinde<br />

kabul edilmiş bir ölçüdür. Bunun yerine kat irtifakında<br />

görülen bağımsız bölümlerin arsa paylarının esas<br />

alınmasında mümkündür. Bu durumda toplam inşaat<br />

maliyeti varsa arsa sahibine ödenen tutar toplamı<br />

müteahhit firmada kalan bağımsız bölümlerin arsa<br />

payları toplamına bölünerek birim arsa payına düşen<br />

maliyet bulunup bu tutar da her bağımsız bölümün<br />

arsa payı ile çarpılarak arsa maliyetlerinin hesaplanması<br />

mümkündür.<br />

Yap / Sat işlerinin KDV vergisi işlemler ise oldukça<br />

özellik taşımaktadır. En çok yanılgıya düşülen konulardan<br />

biridir.<br />

Konu ile ilgili olarak KDV tebliğ ise aşağıdaki gibidir.<br />

Katma Değer Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 30)<br />

Arsa karşılığı inşaat işinde katma değer vergisi uygulaması<br />

ile ilgili olarak bu Tebliğin yayım tarihinden<br />

itibaren aşağıdaki açıklamalara göre işlem yapılması<br />

uygun görülmüştür.<br />

Arsa karşılığı inşaat işinde iki ayrı teslim söz konusudur.<br />

Bunlardan birincisi, arsa sahibi tarafından müteahhide<br />

arsa teslimi; ikincisi ise müteahhit tarafından<br />

arsaya karşılık olarak arsa sahibine verilen konut veya<br />

işyeri teslimidir. Karşılıklı olarak gerçekleşen bu teslimlerin<br />

her birinin katma değer vergisi karşısındaki<br />

durumu aşağıda açıklanmıştır:<br />

Arsa Sahibi Tarafından Müteahhide Arsa Teslimi:<br />

Arsanın bir iktisadi işletmeye dahil olması veya arsa<br />

sahibinin arsa alım satımının mutad ve sürekli bir faaliyet<br />

olarak sürdürülmesi halinde, konut veya işyeri<br />

karşılığı müteahhide yapılan bu arsa teslimi katma<br />

değer vergisine tabidir.<br />

Burada bahsi geçen işlem arsa sahibinin arsa bedeline<br />

genel oran (%18) üzerinden KDV uygulamasıdır.<br />

Ancak arsa sahibinin, gerçek usulde mükellefiyetini<br />

gerektirmeyecek şekilde, arızi bir faaliyet olarak arsasını<br />

daire veya işleri karşılığında müteahhide tesliminde<br />

vergi uygulanmayacaktır.<br />

Yani vergi mükellefiyeti olmayanlar yapmış olduğu<br />

işlemlerde kanun koyucu KDV işlemi arsa bedeli üzerine<br />

yüklememekte çıplak arsa bedeli satış bedeli olarak<br />

kabul edilmektedir.<br />

Müteahhit Tarafından Arsa Sahibine Konut veya<br />

İşyeri Teslimi :<br />

Son yapılan düzenlemeler ile kat karşılığı işlerde müteahhitin<br />

arsa sahibine yaptığı konut teslimleri istisnanın<br />

kalktığı 1998 yılı itibari ile 150 m 2 altındakilerde<br />

% 1 KDV konu olmakta, 150 m 2 üstü ve işyeri teslimlerinde<br />

ise % 18 oranı kullanılmaktadır.<br />

Buna göre, müteahhit tarafından arsa sahibine, arsanın<br />

karşılığı olarak yapılan 150 m 2 ’ye kadar konut<br />

teslimlerinde % 1 katma değer vergisi uygulanacaktır.<br />

Müteahhit tarafından arsa sahibine yapılan işyeri<br />

veya 150 m 2 ’den büyük konut teslimlerinde ise emsal<br />

bedel üzerinden % 18 katma değer vergisi uygulanacaktır.<br />

Uygulamada sıkça görülen unsur ise Arsa sahibine<br />

kesilen faturaların ne şekilde kesileceğinin bilinmemesidir.<br />

Uygulamada yalnızca KDV’nin yazıldığı da<br />

görülmektedir. Yapılacak işlem faturanın normal kuralları<br />

içinde ve matrahlı şekilde kesilmesi şeklinde<br />

28<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>


olmalıdır. Burada sistem olarak kesilen faturanın yalnızca<br />

KDV si ilave edilecek KDV sütununa yazılarak<br />

beyan edilmesi gerekliliğidir.<br />

Devir işlemlerindeki şekil bu olmakla beraber kat karşılığı<br />

olarak yapılan ve arsanın kat karşılığı olarak verildiği<br />

durumlarda imtina edilmesi gerekli hususlarda<br />

mevcuttur.<br />

Şöyle ki;<br />

Arsa sahibinin vergi mükellefi olduğu ve arsasını kat<br />

karşılığı olarak verildiği durumlarda ise arsa bedelinin<br />

tespiti şu şekilde hesaplanmaktadır. Kat karşılığı 5 E Z 5 E L Z E D L İ D B İ B M M<br />

4 B A 4 R B A K R A K E K T E T E<br />

işi alan müteahhit inşaatı imal etmekte işin bitiminde<br />

6<br />

6 T İ M<br />

T İ<br />

G<br />

M<br />

Ö<br />

G<br />

M<br />

Ö<br />

E<br />

M<br />

Ç<br />

E Ç<br />

oluşan toplam maliyeti, toplam arsa m 2 ’ine bölerek<br />

7 L İ S A N D E B<br />

arsa m 2 maliyetini bulmakta ve arsa sahibine isabet 7 L İ S A N D E B<br />

8 N İ E L E N İ K A<br />

eden m 2 ile çarparak arsa payı bedeli hesap edilmektedir.<br />

Burada KDV oranları 150 m 2 ’ye kadar olanlara %<br />

8 N İ E L N İ K A<br />

9 E K O N O M İ Ü N<br />

9 E<br />

1 KDV ilave ederek fiyatlandırmakta, 150 m 2 ve üstü<br />

10<br />

K O<br />

Y<br />

N<br />

A V<br />

M<br />

A N<br />

İ<br />

Ş<br />

Ü<br />

A<br />

N<br />

L T<br />

ile işyerlerine isabet edenleri ise % 18 KDV ilave ederek<br />

10 Y A V A N Ş A L T<br />

hesaplamaktadır.<br />

SUDOKU ÇÖZÜMLERİ ( kolay )<br />

Arsa sahibi ise müteahhide vermiş olduğu arsayı, müteahhit<br />

firmanın kendisine kesmiş olduğu fatura bedelini<br />

emsal alarak genel oran üzerinden (%18) fatura<br />

SUDOKU ( kolay )<br />

8 9 2 3 6 4 7 1 5<br />

1 6 4 8 7 5 3 2 9<br />

kesecektir. Bunun doğuracağı sonuç şudur ki, arsa sahibi<br />

işin sonucunda genel oran üzerinden arsa payını<br />

1 6 4 8 7 5 3 2 9<br />

8 9 2 3 6 4 7 1 5<br />

3 7 5 2 9 1 6 8 4<br />

KARE BULMACA VE SUDOKU ÇÖZÜMLERİ<br />

fatura etmekte müteahhit ise devir etmiş olduğu bağımsız<br />

bölümlerin m 2 dikkate alarak bu devir işlemini<br />

KOLAY 5 8 9 1 2 3 4 7 6<br />

6 3 7 9 4 8 2 5 1<br />

3 7 5 2 9 1 6 8 4<br />

6 3 7 SUDOKU 9 4 8 2 ( orta 5 )<br />

gerçekleştirerek değişik oranlarda KDV uygulaması<br />

4 2 1 6 5 7<br />

1<br />

8 9 3<br />

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10<br />

yapma durumunda kalmaktadır.<br />

5 8 9 71 5 2 8 34 43 79 61 6 2<br />

1 Ş Ü P H E L E N M E<br />

2 3 1 8 5 7 9 4 6<br />

KARE BULMACA VE SUDOKU ÇÖZÜMLERİ<br />

4 2 1 26 1 5 7 8 9 3<br />

Bu konu sektörde yıllarca ciddi sorunlar oluşturmuş<br />

9 36 57 84 61 92 45 78 3<br />

2 E L A R A B İ N<br />

8/8/2011 tarihinde çıkan 60 no’lu KDV sirkülerinin 1.8<br />

7 5 8 94 4 3 6 97 11 62 25 3 8<br />

3<br />

SUDOKU ( orta ) 8 5 4 9 6 3 2 7 1<br />

R B M İ K A A L<br />

1 2 kısmında 3 4 açıklanarak 5 6 7 sonuca 8 9 ulaştırılmaya 10<br />

çalışılmıştır.<br />

Sirkülerin<br />

2 1 3 5 3 8 1 62 96 47 74 8 5 9<br />

B<br />

ilgili<br />

A<br />

kısmı<br />

R A<br />

şu şekildedir.<br />

K K E T E<br />

1 Ş Ü P H E L E N M E<br />

2 39 14 86 57 47 1 9 264 556<br />

33 8 1 2 7<br />

5 Z L D İ B M<br />

9 6 7 4 1<br />

Arsanın bir iktisadi işletmeye dahil olması veya arsa<br />

52 75 8 23<br />

2 E L A R A B İ N<br />

9 1 6 3 4<br />

6 T İ M G Ö M E Ç<br />

sahibinin arsa alım satımını mutad ve sürekli bir faaliyet<br />

olarak 7 sürdürmesi L İ halinde, S vergiyi N doğuran D E Bolayın<br />

3 1 2 6 7 64 28 35 19<br />

4 5 7 9 8<br />

8 5 4 9 6 13 42 57 71<br />

3 R B M İ K A A L<br />

8 9 3 6 2<br />

4 B A R A K K E T E<br />

ORTA<br />

vuku bulduğu 8 N tarihte, İ müteahhide L N yapılan İ K bu A arsa 4 9 6 5 3 78 81 92 37<br />

2 6 4 1 5<br />

5 E Z teslimi E L nedeniyle D<br />

9 E K düzenlenecek İ B M<br />

O N O faturada İ arsa Ü Nkarşılı-<br />

ğı M alınan<br />

5 7 8 2 9 1 6 3 4<br />

6 T İ<br />

10<br />

bağımsız G Ö M birimlerin E Ç emsal bedeli (arsa payı<br />

Y A V A N Ş A L T<br />

1 4 5 7 8 9 3 6 2<br />

7 L dahil) İ üzerinden S A N genel D oranda E BKDV hesaplanması gerekmektedir.<br />

E L E N İ K A<br />

7 8 9 3 2 SUDOKU 6 4 1 ( 5 zor )<br />

6 2 3 1 4 5 7 9 8<br />

8 N İ<br />

9 E K - Arsa O N sahibinin, OSUDOKU M gerçek İ ( kolay usulde Ü N)<br />

mükellefiyetini gerektirmeyecek<br />

10 V A N şekilde Ş A arızi Lfaaliyet T olarak arsasını ba-<br />

6 9 1 2 3 5 4 7 8<br />

Y A<br />

ğımsız birimler 8 9 karşılığında 2 3 6 4 müteahhide 7 1 5 tesliminde<br />

3 8 2 4 7 1 9 6 5<br />

KDV uygulanmayacaktır.<br />

1 6 4 8 7 5 3 2 9<br />

SUDOKU ( zor ) 5 4 7 6 9 8 1 2 3<br />

SUDOKU 3 7 5 2 9 1 6 8 4<br />

Kanun ( koyucudan kolay ) beklentimiz inşaat işlerinde ortaya<br />

9 7 6 8 1 4 5 3 2<br />

çıkan bu tür 6 sorunların 3 7 9 üzerine 4 8 2 daha 5 1 ciddi eğilmesi 6 9 ZOR 1 2 3 58 42 75 89 6 3 7 1 4<br />

8 9 ve 2 teşvik 3 6 edici 45 olmasıdır. 78 19 51 Yoksa 2 3 % 4 18’lik 7 6 KDV oranı % 3 8 2 4 7 14 91 63 57 5 2 6 8 9<br />

1 620’lik 4 kurumlar 8 7 54 vergisi 32 21 96 oranı 5 ve 7 nerdeyse 8 9 3 % 40’ları bulan<br />

5 SSK 2 oranları 9 17 65 ile 8 işletmecilerin 4<br />

3 9 1 sorumlulukları 6 2 yeri-<br />

9 7 6 8 1 47 5 39 23 8 6 2 4 1<br />

5 4 7 6 9 81 13 24 35 2 7 8 9 6<br />

3 7<br />

6 3 ne 7 getirmesi 9 4 82 çok 21 zordur. 53 15 8 6 9 4 7<br />

8 2 5 9 6 32 76 18 41 4 9 3 5 7<br />

5 8 9 1 2 39 4 76 67 1 2 5 3 8<br />

4 1 3 7 5 2 6 8 9<br />

4 2 1 6 5 7 8 9 3<br />

1 3 4 5 2 7 8 9 6<br />

7 5 İMO 8 İzmir 4 Şubesi 3 Bülteni 9 1 - www.imoizmir.org.tr 6 2<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 29<br />

2 1 3 5 8 6 9 4 7<br />

9 4 6 7 1 2 5 3 8<br />

Vergi<br />

KARE BULMACA VE SUDOKU ÇÖZÜMLERİ<br />

KARE BULMACA VE SUDOKU ÇÖZÜMLERİ<br />

KARE BULMACA ÇÖZÜMÜ<br />

1 2 31 42 53 46 57 68 79 8109 10<br />

1 Ş Ü 1 P Ş H Ü EP H L E L N E M N E M E<br />

2 E 2 L E A RL A R A B İ B N İ N<br />

3 R B 3 R M B İ M K A İ K A L A L<br />

7 5 9 3 8 6 2 4 1<br />

2 6 8 1 4 9 3 5 7


Hukuk<br />

YAPI DENETİM KURULUŞLARININ HUKUKİ<br />

SORUMLULUKLARI (2)<br />

Hukuksal Sorumluluğun Koşulları<br />

1. Yapı Denetimi Hizmet Sözleşmesi<br />

Yapı denetim kuruluşlarının, yasadan kaynaklanan<br />

sorumluluklarının başlayabilmesi için taraflar arasında<br />

bir sözleşme ilişkisinin kurulması gereklidir. Yapı<br />

Denetimi Hakkında Yasanın 2. maddesinde; yapı denetim<br />

hizmeti; yapı denetim kuruluşu ile yapı sahibi<br />

veya vekili arasında imzalanan hizmet sözleşmesi hükümlerine<br />

göre yürütüleceği belirtilmiştir. Sözü edilen<br />

bu sözleşme taraflar arasındaki hukuksal ilişkinin<br />

kurucu/zorunlu unsurudur. Bu sözleşmede; taahhüt<br />

edilen hizmetin konusu, yeri, inşaat alanı, süresi, yapı<br />

sahibi ile yüklenici arasında imzalanan sözleşmede<br />

yer alan yapının fiziki özellikleri, yapı denetiminde<br />

görev alacak teknik personel listesi, yapı denetimi<br />

hizmet bedeli ve diğer yükümlülükler yer alacaktır.<br />

Bu sözleşme, borçlar hukuku anlamında karşılıklı tam<br />

iki tarafa borç yükleyen sözleşme niteliği taşımaktadır.<br />

Başka bir deyişle, yapı denetim şirketi sözleşme<br />

gereği, yapıyı denetlemeyi üstlenmekte/borçlanmakta,<br />

yapı sahibi de şirkete bu hizmet karşılığında belirli<br />

bir bedel/ücret ödemeyi kabul etmektedir.<br />

Borçlar Yasasının 313. maddesinde, “Hizmet akdi , bir<br />

mukaveledir ki, onunla işçi, muayyen veya gayrimuayyen<br />

bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi<br />

ona bir ücret vermeyi taahhüt eder” biçiminde tanımlanmıştır.<br />

Yapı denetim hizmet sözleşmesinde şirketin<br />

üstlendiği denetim borcu yani; hizmet, yapının imar<br />

planlarına, projeye, fen, sanat ve sağlık kurallarına uygun<br />

yapılmasını sağlamaktır. Yapı denetim şirketinin<br />

tanımlanan bu borcu sözleşmenin kamusal bir nitelik<br />

taşıdığını da ortaya koymaktadır. Denetim kuruluşu<br />

ile yapı sahibi arasındaki hizmet sözleşmesi karşılıklı<br />

edimleri içeren bir sözleşme karakterine sahip ise de,<br />

özünde fenni sorumluluğu üstlenen denetim kuruluşunun<br />

yükümlülüğü öncelikle kamuya karşı olan bir<br />

yükümlülüktür. 1 Çünkü imar planlarına, ruhsat ve eklerine<br />

uygunluk denetimi özde kamusal bir işlemden<br />

ibarettir. İşte bu yönleriyle Borçlar Yasasındaki hizmet<br />

sözleşmesinden ayrılmakta ve kendine özgü/sui generis<br />

bir sözleşme niteliği taşımaktadır. Dolayısıyla,<br />

yapı denetim kuruluşu kamusal sorumluluğunu yerine<br />

getirdiği oranda, yapı sahibine karşı olan yükümlülüklerini<br />

de yerine getirmiş olmaktadır. 2<br />

Bu sözleşmenin ‘yazılı ‘ olması geçerlik koşuludur.<br />

Esasen Yasanın 5. maddesinde sözleşmenin bir örneğinin<br />

taahhütname ekinde ilgili idareye verileceği<br />

Avukat Baki OKAN<br />

belirtilmektedir. Sözleşmenin diğer bir unsuru bedel/<br />

ücrettir. Bedel konusu da tarafların özgür iradelerine<br />

bırakılmamış yasa ve ilgili yönetmelikle çerçevesi ve<br />

ödeme biçimi belirlenmiştir. Yasaya göre bu bedel,<br />

yapı yaklaşık maliyetinin % 1,5’inden az olamaz. Bu<br />

bedele, katma değer vergisi ile yapı denetim kuruluşu<br />

tarafından talep edilen ve taşıyıcı sisteme ilişkin<br />

olmayan malzeme ve imalâtlar konusunda yapı<br />

yüklenicisi tarafından yaptırılacak olan laboratuvar<br />

deneylerinin masrafları dâhil değildir.<br />

2. Yapının Ayıplı Olması<br />

4708 sayılı yasanın 3. maddesi; “yapının ruhsat ve eklerine,<br />

fen, sanat ve sağlık kurallarına aykırı, eksik, hatalı<br />

ve kusurlu yapılmış olması nedeniyle ortaya çıkan<br />

yapı hasarından dolayı” yapı denetim kuruluşunun<br />

sorumluluğunu düzenlemektedir. Buna göre, sorumluluğu<br />

doğuran olay, yapının yapım aşamasında uyulması<br />

gereken kurallara uyulmaması nedeniyle oluşan<br />

hasardır. Bu kurallar, yapının ruhsat ve ekleri ile fen,<br />

sanat ve sağlık kuralları olarak belirtilmiştir. Meslek,<br />

fen ve sanat kuralları yasa, yönetmelik vb. biçiminde<br />

yürürlüğe konulan çeşitli sektörlerle ve ürünlerle ilgili<br />

olarak teknik kuralları ifade etmektedir. Örneğin Plansız<br />

Alanlar Tip İmar Yönetmeliği, Plan Yapımına Ait<br />

Esaslara Dair Yönetmelik, Büyükşehir Belediyelerinin<br />

İmar Yönetmelikleri, Otopark Yönetmeliği gibi.<br />

Yasa koyucu fen, sanat ve sağlık kurallarının tarifini<br />

yapmamıştır. Bu sebeple, denetim kuruluşunun edim<br />

yükümlülüğünün belirlenebilmesi için, bu kavramların<br />

incelenmesi gerekir. Fen, sanat ve sağlık kurallarına<br />

aykırılık inşaatın kötü yapılması demektir. Bunun<br />

için, inşaatta benzer işler için uyulması gereken ve<br />

yapıldığı tarih itibariyle bilim, fen ve tekniğin elverdiği<br />

kural ve olanakların kullanılıp kullanılmadığına<br />

bakılacaktır. Sanat kurallarına aykırılık, yapının tarzından<br />

ve yapının özgülendiği amaca uygun yapılıp<br />

yapılmadığına bakılarak saptanabilir. 4<br />

Yapı hasarı belirtilen kurallara aykırılık sebebiyle oluşabileceği<br />

gibi, teknik yapı yöntemlerine uyulmaması;<br />

kötü ve eksik malzeme kullanılması, gerekli ölçülere<br />

uyulmaması vb. nedenlere dayalı olarak ortaya çıkabilir.<br />

Borçlar hukukunda ‘ayıp’ olarak tanımlanan bu<br />

aykırılıkların yapı hasarının ortaya çıkmasından sonra<br />

değerlendirileceği açıktır. Kuşkusuz bu noktada, yapının<br />

o güne dek varlığı bilinen teknik ve güvenlik<br />

kurallarına göre yapılıp yapılmadığının denetlenmesi<br />

önemlidir. Başka bir deyişle, yapım aşamasından<br />

30<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>


Hukuk<br />

sonraki yeni teknik gelişmelere ve kurallara göre bir<br />

değerlendirme yapılarak sorumluluk tayin edilemez.<br />

Haksız eylem veya kusur sorumluluğu, sözleşme dışı,<br />

hukuka aykırı kusurlu bir davranışla bir kimseye verilen<br />

zararın giderilmesidir. Bu sorumluluğun kurucu<br />

unsurları davranış/eylem, zarar ve uygun nedensellik/illiyet<br />

bağıdır. Davranış, bir şey yapma, yani olumlu<br />

bir davranış şeklinde olabileceği gibi, bir şey yapmama,<br />

olumsuz bir davranış şeklinde de olabilir.<br />

Yapı hasarları bakımından yasada sorumlulara açıkça<br />

bağlanan bir davranış kuralı gösterilmemekle birlikte<br />

denetim borcuna aykırı eylem; denetimin hiç yapılmaması,<br />

eksik yapılması, yerinde ve zamanında<br />

yapılmaması, kötü yapılması yada özensiz yapılması<br />

şeklinde ortaya çıkabilir.<br />

3. Yapı Hasarının Oluşması/Zarar<br />

Yapı denetim kuruluşunun sözleşmeden kaynaklanan<br />

hizmet borcuna aykırı davranışı yada haksız eylemi,<br />

yani kusurlu olarak yaptığı iş nedeniyle yapıda bir<br />

zarar oluşmalıdır. Yasada yapı hasarı, yapı sahibinin<br />

yapıda hukuken korunan bir hak ve çıkarının bozulması<br />

ile zarara uğraması anlamında kullanılmaktadır.<br />

Yasanın 1. maddesinde yapı hasarı; kullanımdan doğan<br />

hasarlar hariç, yapının fen ve sanat kurallarına aykırı,<br />

eksik, hatalı ve kusurlu yapılması nedeniyle yapıda<br />

meydana gelen ve yapının kullanımını engelleyen<br />

veya yapıda değer kaybı oluşturan her türlü hasardır.<br />

Yapı denetim kuruluşunun veya mimar-mühendislerin<br />

kusurlu sorumluluklarının doğması için yapıda<br />

oluşan hasarın yapının kullanımını engellemesi yada<br />

yapıda değer kaybına sebep olması gerekir. Yasanın<br />

bu tanımından hasarın maddi zararı kapsadığı, bunun<br />

da yapı sahibinin iradesi dışında malvarlığında<br />

oluşan azalmaya karşılık geldiği anlaşılmaktadır.<br />

Özetle sorumluluk yapının yapımına ilişkin olup kullanımdan<br />

doğan zararları kapsamaz. Burada zararın<br />

kesin – olası değil- ve belirlenebilir olması önemlidir.<br />

4. Uygun Nedensellik Bağı<br />

Nedensellik bağı, sorumluluğun birincil koşulu, tazminat<br />

hukukunun an ilkelerinden biridir. Bu koşulun<br />

gerçekleşmemesi durumunda bir kişinin sorumluluğundan<br />

sözedilemez. Hukukta, gerçekleşen zararla<br />

sorumluluğun bağlandığı olay veya davranış arasındaki<br />

sebep-sonuç ilişkisine illiyet/nedensellik bağı<br />

denir. 5 Konumuz açısından uygun nedensellik bağı,<br />

yapı sahibinin zararı ile yapı denetim kuruluşunun<br />

yüklendiği borca aykırı eylemi arasında sebep-sonuç<br />

ilişkisidir. Başka bir deyişle, yapının ruhsat ve eklerine,<br />

fen, sanat ve sağlık kurallarına aykırı, eksik, hatalı<br />

ve kusurlu yapılmış olması nedeniyle yapıda hasarı/<br />

zararı doğurmuş olması gereklidir.<br />

5. Kusur<br />

Hukuk düzeninin kınadığı, hoşgörmediği hukuka aykırı<br />

davranış biçimine kusur denilmektedir. Bu nedenle,<br />

denetim kuruluşunun sorumlu tutulabilmesi için<br />

kusurlu olduğunun saptanması gerekir. Yapı denetim<br />

kuruluşu, hizmet sözleşmesi uyarınca yapı sahibine<br />

karşı denetim hizmetini yaparken özenle davranmak<br />

zorundadır. O nedenle denetçinin denetim kavramına<br />

giren bütün kusurları, hafifte olsa sorumluluğun<br />

unsuru olarak kabul edilmelidir. Yapı denetim kuruluşunun<br />

Yaptığı iş bakımından, denetim kuruluşunun<br />

tacir olması, yapı sahibine bağımlı çalışmaması, işin<br />

uzmanı olması da gözönüne alındığında sorumluluğu<br />

bir işçiye göre daha ağır kabul edilmektedir.<br />

Deprem Yönetmeliğinde küçük, orta ve büyük depremler<br />

bakımından oluşabilecek hasarın derecesi yönünden<br />

bir ayrım yapılmıştır. Buna göre, küçük-orta<br />

büyüklükteki depremlerde yapının hiç hasar görmemesi,<br />

orta büyüklükte depremlerde taşıyıcı sistemin<br />

hasar görmemesi, çok büyük depremler için taşıyıcı<br />

sistemin hasar görebileceği öngörülmüştür. Kurallara<br />

uymakla birlikte yönetmeliğe göre kabul edilebilir<br />

riskin ötesinde bir hasar oluşmuş ise yapı denetim<br />

kuruluşu bu hasarı ödemekle yükümlüdür.<br />

Sorumluluğa Bağlanan Hukuksal Sonuçlar<br />

Tazminat sorumluluğu açısından, denetim kuruluşunun<br />

denetim borcunu yerine getirmemesinin dolayısıyla,<br />

borcun gereği gibi yerine getirilmemesine<br />

bağlanan sonuçları üç grupta toplamak mümkündür.<br />

Bunlar; yerine getirme ve zorla icra, tazminat istemi<br />

ve sözleşmeden dönmedir. Yapı sahibi yerine getirme<br />

mümkün olduğu sürece denetim kuruluşundan<br />

denetim borcunun yerine getirilmesini isteyecektir.<br />

Ancak tamamlanmış bir yapıda yapının yeniden<br />

denetimi olanağı yoktur. Zira yapının yapım süreci<br />

içinde yapılması gereken denetim yapılmadığı için<br />

sonradan tamamlanması olanaksızdır. Geriye sözleşmeden<br />

dönme ve tazminat isteme yolu kalmaktadır.<br />

Bu aşamada sözleşmeden dönmenin de bir anlamı<br />

yoktur. Bu nedenle, yapı sahibi açısından başvurulacak<br />

yol tazminat istemektir.<br />

Tazminat istenirken zararın nasıl hesaplanacağı sorunu<br />

ortaya çıkmaktadır. Yasada hüküm bulunmaması<br />

nedeniyle zarar, sözleşmeye aykırılık nedeniyle<br />

doğan zararların tazmin edilmesine ilişkin genel bir<br />

hüküm niteliğinde olan BK.nun 96. maddesine göre<br />

hesaplanacaktır. Buna göre BK. nun 98. maddesince<br />

yapılan yollama nedeniyle haksız eylemlerdeki sorumluluğa<br />

ilişkin hükümler burada da aynen uygulama<br />

alanı bulacaktır. Dolayısıyla, BY. nın 42-44. madde<br />

hükümleri uygulanacaktır. Haksız eylemlerde olduğu<br />

gibi zararın varlığını ispat yükümlülüğü tazminat da-<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 31


Hukuk<br />

vasını açan yapı sahibine ait olacaktır. Denetim kuruluşunun<br />

kusurunun derecesi ki, kast, ağır ihmal veya<br />

hafif ihmal şeklinde ortaya çıkabilir, hükmedilecek<br />

tazminat miktarının takdirinde önem taşır.<br />

Sorumluluk bakımından yasanın 3. maddesi iki ayrı<br />

süre kabul etmiştir. Bu sorumluluğun süresi; Yapı<br />

kullanma izninin alındığı tarihten itibaren yapının taşıyıcı<br />

sisteminden dolayı on beş yıl, taşıyıcı olmayan<br />

diğer kısımlarda ise iki yıldır. Yapı denetim kuruluşunun<br />

denetim borcunu tam ve gereği gibi yerine getirmemesi<br />

hukuksal sorumluluğunun yanında aykırı<br />

davranışı ceza kuralları ile de yaptırıma bağlanmıştır.<br />

Yasanın 3. maddesinde sorumlu kişiler ve hangi durumlarda<br />

sorumluluk yükleneceği belirtilmiştir. Yapı<br />

denetim kuruluşları, denetçi mimar ve mühendisler,<br />

proje müellifleri, laboratuar görevlileri, yapı müteahhidi,<br />

yapı denetim kuruluşlarının yöneticileri, ortakları,<br />

denetçi mimar ve mühendisleri ile proje müellifleri,<br />

laboratuar görevlileri ve yapı müteahhidi bu yasanın<br />

uygulanmasından dolayı ortaya çıkan yapı hasarından<br />

sorumludur. Yapıda, yapı kullanma izni alındıktan<br />

sonra, ilgili yönetimden izin alınmadan yapılacak<br />

esaslı değişiklikten doğacak yapı hasarından, izinsiz<br />

değişiklik yapan sorumludur. Yapı denetim kuruluşu,<br />

yazılı uyarıya rağmen yapı sahibi tarafından önlemi<br />

alınmayan, parsel dışında meydana gelen ve yapıda<br />

hasar oluşturan yer kayması, çığ düşmesi, kaya düşmesi<br />

ve sel baskınından doğan hasarlardan sorumlu<br />

değildir.<br />

Yapı denetiminin denetim ilke ve kurallarına uygun<br />

yapılmaması, kuruluşların hem ilgili yönetime karşı<br />

hem de yapı sahibine karşı hukuksal sorumluluğunu<br />

doğurur. Yasanın 1. maddesinin tanımlara ilişkin b<br />

ve c bendlerinde gösterilmiştir. Yasada belirtilen ilgili<br />

yönetim; Belediye ve mücavir alan sınırları içindeki<br />

uygulamalar için büyükşehir belediyeleri ile diğer belediyeleri,<br />

bu alanlar dışında kalan alanlarda valilikleri,<br />

yapı ruhsatı ve kullanma izin belgesi verme yetkisine<br />

sahip diğer idareleri, yapı sahibi ise, yapı üzerinde<br />

mülkiyet hakkına sahip olan gerçek ve tüzel kişileri<br />

ifade etmektedir.<br />

Kaynakça<br />

1. Halil Yılmaz, Türkiye’de 1980’den Sonra Kent Planlaması<br />

Hizmetlerinin Özel Kesime Gördürülmesi Eğilimleri:<br />

Yapı Denetim Kuruluşları Örneği – Ankara, 2006<br />

2. Güney Dinç, “İmar Yasası’ndan 595 Sayılı KHK’ye Fenni<br />

Mes’uliyet”, İzmir Barosu Dergisi, Sayı:4, Ekim 2000<br />

3. Aydın Zevkliler, İmar Kurallarına Aykırı ve Zarar Verici<br />

İnşaat, AÜHF Yayınları No: 463, Ankara 1982<br />

4. M. Ali Erten, Türk Hukukunda Yapıların Neden Oldukları<br />

Zararlardan Dolayı Sorumluluk, Banka ve Ticaret Hukuku<br />

Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 2000<br />

5. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınları<br />

Tıpkı 7. baskı, İstanbul 2001<br />

32<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>


Üyelerimizden<br />

<strong>TMMOB</strong> 2. KADIN KURULTAYI<br />

İMO İzmir Şubesi Kadın Çalışma Grubu<br />

<strong>TMMOB</strong>’nin kadın politikası oluşturmasını sağlamak,<br />

beşte birini oluşturan kadın üyelerin dayanışmasını,<br />

örgütlenmelerini ve temsil edilmelerini<br />

güçlendirmek, mesleki ve sosyal açıdan kendilerini<br />

ifade edebilecekleri mekanizmaları yaratabilmek<br />

için yapılan çalışmalar çerçevesinde Kadın Kurultayı<br />

düzenlenmesine karar verildi.<br />

İlk Kurultayımız; kendi sorunlarımız ekseninde, ayrımcılığın,<br />

ötekileştirmenin, ezilen cins konumunda<br />

kalmanın yarattığı tahribat ve edilgenlikten kurtulma<br />

ve kendimizi ifade etme amacıyla, binlerce<br />

yıldır biriken deneyim, kararlılık, mücadele ve değişme<br />

azmi ile <strong>TMMOB</strong> ekseninde bir araya gelerek,<br />

21-22 Kasım 2009 tarihinde İstanbul’da yapılmıştı.<br />

İkinci Kurultayımız; Tüm kadın üyelerimize bu süreçte<br />

aktif olarak yer alma çağrısıyla, 17-18 Aralık<br />

2011 tarihlerinde Ankara’da yapıldı.<br />

İkinci Kurultayın ana başlıkları;<br />

• Kapitalizm ve Kadınlar<br />

• Toplumsal Cinsiyet Rolleri<br />

• Kadına Yönelik şiddet<br />

• <strong>TMMOB</strong>’de Kadın Örgütlenmesi olarak belirlenmişti.<br />

Bu ana başlıklar altında, yerel ve bölgesel çalıştaylarda<br />

yapılan çalışmalar ve alınan kararlar Kurultayda<br />

değerlendirildi. <strong>TMMOB</strong> Genel Kuruluna sunulmak<br />

üzere önergeler belirlendi.<br />

Yolun başında olduğumuzun bilinciyle çalışmalarımızı<br />

yoğunlaştırmamız ve yaygınlaştırmamız<br />

gerektiğini biliyoruz. Bu çalışmalara zemin oluşturan<br />

etmenlerden birisi olan, ulusal ve uluslararası<br />

sosyo- ekonomik değişimlerin, bizim yaşam alanlarımızda<br />

yaptığı ve yapacağı yıkımların farkında<br />

olmamızın, daha etkili somut adımlar atmamızın<br />

önünü açacağını düşünüyoruz.<br />

Kapitalizmin ilk gelişiminin merkezinde de olan<br />

mülksüzleştirme ve işçileştirme, yaşam kaynakları<br />

ellerinden alınan insanları ancak emek güçlerini satarak<br />

yaşayacak hale getirdi. Yeni işçi kuşaklarının<br />

iyi yetişmesi için anneye, emeğin yeniden üretimi<br />

için aileye biçilen rolün önemi arttı. Ucuz işgücü ve<br />

yedek işçi ordusu ailede kendiliğinden masrafsız<br />

sağlandı Bugün yedek işgücü: her işi yapan, farklı<br />

işlere kayabilen, kurslarla kendisini piyasanın ihtiyaçlarına<br />

göre yenileyen vasıflı kesimi de kapsamakta.<br />

Mesleklerimiz kapitalizmin kıskacına sıkışmış<br />

durumda<br />

Ben herkesin kölesiyim.<br />

Kendini sadece sen kurtarabilirsin.<br />

Toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümü, kadınların<br />

bakım emeği, ev işçiliği, sağlık, temizlik gibi ev işlerini<br />

hatırlatan işlerle işgücü piyasasına katılmasına,<br />

emek piyasasında da niteliksiz ve düşük ücretli olmasına<br />

yol açtı. Kadınların fiziksel ve zihinsel emekleri<br />

sevgi, şefkat gibi duygusal örtülerle kaplanarak<br />

görünmez kılındı. Kadınların savaş zamanlarında<br />

erkeklerin yaptığı tüm işleri yapmaları bu algıyı değiştirmedi.<br />

Özgürleşme mücadelesi, kadınların emekleri-bedenleri<br />

ve kimlikleri üzerindeki her türlü baskı ve<br />

sömürü mekanizmasına karşı hak mücadelelerinin<br />

politik, pratik ve ideolojik çizgisinin neoliberal ka-<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 33


Üyelerimizden<br />

pitalizmle birlikte Erkek Egemenliğini de ortadan<br />

kaldırmayı hedefleyen bir içerikle derinleşmesiyle<br />

mümkün olacak. Kültürel özgürlük yeterli değil…<br />

Günümüzde kamusal haklar ve üretken yurttaşlık<br />

hukukunun yerine yurttaşı “müşteriye ve tüketiciye”<br />

dönüştüren yeni bir yurttaşlık hukuku inşa ediliyor.<br />

Toplumsal olanın piyasaya açıldığı neoliberal dönemde,<br />

yaşam hakkı piyasada var olabilme ve piyasadaki<br />

güç ilişkileriyle belirlenmekte. Bu durumdan<br />

en fazla kamusal alandaki ve piyasadaki varoluşları<br />

eşitsizliklerle çevrelenmiş kadınlar etkilenmekte.<br />

Kamu hizmetlerinin piyasalaşması, küçük üreticiliğin<br />

tasfiyesi ve göçler kadınların yoksullaşmasına ve<br />

üretimden koparak eve kapanmalarına yol açıyor.<br />

Hizmetlerin kamusal olarak karşılanmaması, bu ihtiyaçların<br />

giderilmesi yükünü “aileye” yani kadın üzerine<br />

daha fazla yıkmakta.<br />

Neoliberal (teknoliberal) politikaların yaşantıları düzenlediği<br />

günümüzde artık ucuz işgücü de yetmemekte.<br />

Esnek çalışma, işe giriş ve atılma koşullarında<br />

kolaylıklar sağladığı için daha cazip durumda. Belirli<br />

konuda uzmanlaşma yerine, genel becerilerin fazla<br />

olması, farklı ürünlere ve bunlar için tanımlanacak<br />

üretim sürecine uyum sağlanabilmesi tercih edilmekte.<br />

Bu koşullara uygun kadın emeğinin 1980’lerde<br />

devreye girmesi kadın istihdamını arttırdı. Serbest<br />

çalışan kadınlar örgütü SEWA’ya göre Hindistan’da<br />

tam istihdamlı işlerde %97,5 erkek, taşerona bağlı<br />

işlerde %60 kadın çalışmakta. Pakistan’da kadınlar<br />

%25 tam zamanlı, % 80 kayıt dışı olarak çalışmakta.<br />

(Hacer Ansal, Yeni Teknolojiler ve Kadın İstihdamı,<br />

Kadın Araştırmaları Dergisi)<br />

İşçi sağlığı ve iş güvenliğini ortadan kaldıran, tatil,<br />

izin, emeklilik ve sendikalaşma haklarının devre dışı<br />

kaldığı “Kiralık İşçi Büroları” zaten devrede. ABD’de<br />

açılan ilk Mühendis/işçi kiralama şirketleri 1950’lerde<br />

Manpower-Kelley, 1980 sonrası Per-Temp (kalıcı<br />

geçicilik) uygulamasına geçilmiş. Polonya’da 2340<br />

kiralama şirketi bulunmakta. AB’de kiralık işçiler<br />

en çok 4,7 ay aynı şirkette kalıyor. Euro bölgesinde<br />

%17 kiralık işçi olarak çalışmakta. Almanya’da düzenli<br />

çalışanların %10’u kiralık işçi. Kanada’da %62<br />

oranındaki üretken olmayan emeği (kasiyer, polis…)<br />

üretime katarak krizden çıkma çözümleri aranmakta<br />

(Gaye Yılmaz, Mosoley)<br />

Kanun hükmünde kararnameler ile meslek odaları<br />

işlevsizleştirilmeye çalışılmakta. Türkiye’de kamu<br />

hizmeti ve sosyal sorunların çözümü kararnameler<br />

ile sivil toplum örgütlerine havale edilmiş durumda.<br />

Kadını dışlayan yaşamdan uzaklaşmış siyaset yerine<br />

yaşamı dönüştürme iradesi sağlayan yaşamla kucaklaşmış<br />

siyaset geliştirme başka bahara kaldı gibi<br />

görünüyor. Bize düşen rol şükreden, ihsan bekleyen<br />

bağımlı kul olmak.<br />

Verili durumu tersine çevirmek bilgi ve cesaret gerektiriyor.<br />

Öyleyse bizler, her türlü belirlenmişliği<br />

toplumsal cinsiyet rolleri ve bize yüklediği sorumlulukları<br />

ret ile başlamalıyız işe, kendimizi yeniden keşfedip<br />

özgürleşme yolunda yeniden yapılanmalıyız.<br />

İçimizdeki gizli üretken, yapıcı gücü açığa çıkarıp,<br />

otoriter ayrımcı egemen anlayışın geleneksel statüsüne<br />

benzemeden kendimizi aşmalıyız. Yeni değerler<br />

yaratmalıyız.<br />

Benim kim olduğum ne düşündüğümdür.<br />

Hepimiz biliyoruz ki, mühendislik ve mimarlık meslekleri<br />

insan odaklı olmalarından dolayı görev ve<br />

sorumlulukları fazla. Bir yandan yaşam ve çalışma<br />

alanlarını mekânsal olarak düzenlerken, bu yapılarla<br />

sosyal yapılar da düzenlenmekte. Sosyal dokuların<br />

oluşmasındaki belirleyiciliğimizin pek göz önünde<br />

bulundurulmaması aynı zamanda bizleri de olumsuz<br />

etkilemekte. Bilgi ve teknoloji piyasasında hem<br />

üreten hem tüketeniz.<br />

Sorunlarımızı ancak sorun yaşadığımız alanlarda çözebileceğimizin<br />

bilinciyle, kendi çıkarlarımız ve hedeflerimiz<br />

doğrultusunda kendimizi eğittiğimiz ve<br />

diğer emek örgütleriyle dayanışma içinde mücadele<br />

ettiğimiz sürece olumlu dönüşümler sağlayacağımızı<br />

biliyoruz.<br />

Güvencesiz ve esnek çalışmaya zorlanan kadınlar<br />

dünyanın değişik yerlerinde farklı örgütlenmeler<br />

içerisinde kadın politikalarını oluşturmak için kapsamlı<br />

çalışmalar yaptılar. Serbest bölgede NOVA-<br />

34<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>


Üyelerimizden<br />

MED ve Hindistan’da 1972 yılında kurulan ve 1999<br />

yılında Türkiye toplantısı yapılan SEWA benzeri örgütler<br />

kadın ve emek hareketinin birlikteliğinin önünü<br />

açmakta.<br />

Rasyonellik, olanı kabul etmek, mantığa bürümek,<br />

duygulardan arınmadır. Olan, ikiye ayrılmış dünyadır.<br />

Düalistçe bölünmüş gerçekliktir. Kadın ve erkektir.<br />

Biz ve ötekidir. Düşünce ve duygudur. Devlet ve<br />

toplumdur. Doğa ve insandır. Bunlar, birbirinden ayrıksı<br />

varlıklar olarak ele alınır.<br />

Sorunu kadınların mağdurluğu değil, kendine yabancılaşması<br />

olarak değerlendiriyoruz. Rasyonellikten<br />

kurtulmak istiyoruz. Amacımız Italo Calvino’nun<br />

‘İkiye Bölünen Vikont’u gibi bölünmüşlüğümüzü tamamlama<br />

çabası.<br />

Venezuela’nın başkenti Caracas’ta 4-8 Mart tarihleri<br />

arasında düzenlenen Dünya Kadın Konferansı’nın<br />

sonuç bildirgesinde yer alan “ kadın hareketi birlikte<br />

çalışmalı, birleşmeli, iletişim kurmalı, arkadaş olmalı,<br />

birbirlerinden öğrenmeli ve birlikte mücadele etmelidir.”<br />

değerlendirmesi bizim için önemli bir mesaj.<br />

KAYBETTİKLERİMİZ<br />

Üyemiz Ahmet ZENGİZOR’un ablası<br />

Zeliha YÜKSEL<br />

4 Kasım 2011 tarihinde vefat etmiştir.<br />

Üyemiz Musa ÇAKIR’ın babası<br />

Mustafa ÇAKIR<br />

6 Kasım 2011 tarihinde vefat etmiştir.<br />

Üyemiz Kamil SOYDAN’ın babası<br />

Hüseyin SOYDAN<br />

2 Aralık 2011 tarihinde vefat etmiştir.<br />

Üyemiz Abdullah PINAR’ın eşi<br />

Dudu PINAR<br />

15 Aralık 2011 tarihinde vefat etmiştir.<br />

Üyemiz Bülent GENEVLİOĞLU’nun babası<br />

Yaşar GENEVLİOĞLU<br />

23 Aralık 2011 tarihinde vefat etmiştir.<br />

Üyemiz Süreyya ALPTEKİN’in babası<br />

İbrahim Hulusi ALPTEKİN<br />

3 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> tarihinde vefat etmiştir.<br />

Üyemiz Tayfun GÜCENMEZ’in babası<br />

Fevzi GÜCENMEZ<br />

16 <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> tarihinde vefat etmiştir.<br />

Üyelerimizin ailelerine, dostlarına ve meslektaşlarımıza<br />

başsağlığı diliyoruz.<br />

Sen küçük ve sıradan bir adamsın.<br />

Neler olduğunu biliyoruz, ayrılıklar ne yapmalıyız<br />

sorusuyla başlıyor. Çözümün kendi yaşam politikalarımızı<br />

belirleme kendi varlığımıza ilişkin seçim yapabilme<br />

kapasitesinin gelişmesi ile olacağını düşünüyoruz.<br />

Bizim istediğimiz başka, adil bir dünya, çok<br />

sayıda toplumsal harekete, mücadeleye, tecrübeye<br />

ve örgütlenmeye bağlı olan.<br />

Biz de varız. Başka bir dünya mümkün diyoruz…<br />

<strong>2012</strong> AJANDALARIMIZIN DAĞITIMINA BAŞLANDI<br />

Şubemizin <strong>2012</strong> yılı Ajandalarımız hazırlanmıştır. Ajandalarınızı<br />

Şubemizden, İşyeri Temsilcilerimizden ve İlçe<br />

Temsilciliklerimizden temin edebilirsiniz.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 35


genç-İMO<br />

29-30.11.2011 Dokuz Eylül Üniversitesi ve Ege Üniversitesi<br />

genç-İMO Sınıf ve Üniversite Temsilci Seçimleri<br />

İMO Öğrenci Üye Yönetmeliği gereği 29-30 Kasım 2011 tarihlerinde Dokuz Eylül Üniversitesi ve Ege<br />

Üniversitesi’nde genç-İMO sınıf ve Üniversite temsilci seçimleri yapılmıştır.<br />

29.11.2011 Dokuz Eylül Üniversitesi genç-İMO Sınıf ve Üniversite<br />

Temsilciliği Seçim Sonuçları<br />

Temsilcilik Ad Soyad Oy Seçilen Temsilci<br />

1. Sınıf Temsilciliği (Ö.Ö.)<br />

Aycan GÜNDÜZ 44<br />

Sercan TEKELİOĞLU 29<br />

Aycan GÜNDÜZ<br />

1. Sınıf Temsilciliği (İ.Ö.) Aday Yok** - -<br />

2. Sınıf Temsilciliği (Ö.Ö.) Nazlı Seda BİRCAN Tek Aday* Nazlı Seda BİRCAN<br />

2. Sınıf Temsilciliği (İ.Ö.) Alican TABEL Tek Aday* Alican TABEL<br />

3. Sınıf Temsilciliği (Ö.Ö.) Halil KÜPÇÜ Tek Aday* Halil KÜPÇÜ<br />

3. Sınıf Temsilciliği (İ.Ö.) Hazal CANPOLAT Tek Aday* Hazal CANPOLAT<br />

4. Sınıf Temsilciliği (Ö.Ö.) Cem KAPANCI Tek Aday* Cem KAPANCI<br />

4. Sınıf Temsilciliği (İ.Ö.) Kemal Erdem ÜREK Tek Aday* Kemal Erdem ÜREK<br />

Üniversite Temsilciliği Ali Kemal ÖZTÜRK Tek Aday* Ali Kemal ÖZTÜRK<br />

* Tek aday çıkan temsilcilikler için oylama yapılmamıştır.<br />

** Aday çıkmayan temsilcilik için atama yapılmıştır. Atama sonucunda Cemre ÖZBULDAN temsilci<br />

seçilmiştir.<br />

Dokuz Eylül Üniversitesi genç-İMO Sınıf ve Üniversite Temsilci Seçimleri<br />

36<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>


genç-İMO<br />

30.11.2011 Ege Üniversitesi genç-İMO Sınıf ve Üniversite Temsilciliği<br />

Seçim Sonuçları<br />

Temsilcilik Ad Soyad Oy Seçilen Temsilci<br />

1. Sınıf Temsilciliği<br />

2. Sınıf Temsilciliği<br />

Kayhan ÖLMEZ 33<br />

İlyas PEHLİVAN 11<br />

Aykut LEVENT 27<br />

Erkan AKPINAR 19<br />

Kayhan ÖLMEZ<br />

Aykut LEVENT<br />

3. Sınıf Temsilciliği Aday Yok** - -<br />

4. Sınıf Temsilciliği Engin ÇIRALI Tek Aday* Engin ÇIRALI<br />

Üniversite Temsilciliği<br />

Cihan DEMİRCİ 84<br />

Davut NÜRLÜGE 37<br />

Göksun ATMACA 24<br />

Cihan DEMİRCİ<br />

* Tek aday çıkan temsilcilikler için oylama yapılmamıştır.<br />

** Aday çıkmayan temsilcilik için atama yapılmıştır. Atama sonucunda Özgür GİRGİN temsilci<br />

seçilmiştir.<br />

Ege Üniversitesi genç-İMO Sınıf ve Üniversite Temsilci Seçimleri<br />

genç-İMO İzmir Bayraklı Tower Teknik Gezisi ve Klaros ören Yeri Sosyal Gezisi<br />

24.12.2011<br />

Bayraklı Tower Teknik Gezisi ve Klaros ören Yeri<br />

Sosyal Gezisi yaklaşık 120 genç-İMO üyesinin<br />

katılımıyla 24 Aralık 2011 tarihinde gerçekleşti.<br />

Gruplar halinde yapmış olduğumuz gezimizde<br />

öğrenci arkadaşlarımıza Bayraklı Tower’daki şantiye<br />

uygulamaları ve proje detayları ile ilgili detaylı<br />

bilgiler aktarıldı. Daha sonra Ahmetbeyli’de bulunan<br />

12 İon kentinden biri olan Kolophon’a ait bir<br />

kehanet merkezi, Klaros Ören yeri gezildi. Burada<br />

engin bilgilerini bizden esirgemeyen Üyemiz İnşaat<br />

Mühendisi Muammer DALGIÇ’a teşekkürlerimizi<br />

sunarız.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 37


genç-İMO<br />

ŞEHİRCİLİK AYIBI<br />

Gökhan DOĞAN<br />

Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

Şehirleşme, insanın toplu yaşama geçmesiyle başlamış<br />

geniş bir olgu. Çağlara sığmaz yapılardan,büyük<br />

felaketlerden, efsanelerden yani yaşamdan ayrı düşünülemez<br />

bir insanlık tarihi…<br />

Bu olguyu antik yunandan başlayıp ele almak, kavramın<br />

gerçeğiyle bizi en iyi biçimde buluşturacaktır<br />

belki de. Bugün üzerinden yaşadığımız Anadolu topraklarında,<br />

tarihin en iyi şehircilik anlayışları geliştirilmişti.<br />

Antik tiyatroları, su yolları, kaleleri ve agoralarıyla<br />

muazzam bir uygarlıktı Anadolu medeniyeti.<br />

Nüfus öyle bugünkü gibi milyonlar da değildi. Ama<br />

onlar becerebilmişlerdi. Herkes hakettiği şekilde yönetilirdi<br />

ve onlar en iyisini hakettiklerini düşünmüşlerdi.<br />

Hava temiz, doğa temiz. Yani, o dönemler, insanlar<br />

yaşamak için yaşıyor. Altlarında bir yere yetişmek<br />

için stres yaşadıkları arabaları yok, sokaklar öyle<br />

kafa yoran binbir renkli reklam panolarıyla da dolu<br />

değil,kişisel tatmin için televizyon dizilerine bel bağlanmayan<br />

dönemlerden bahsediyorum. Şehir, antik<br />

tiyatrolarla, tartışma alanlarıyla, sanat ve bilimle kuşatılırdı<br />

iki bin yıl önce, bu topraklarda.<br />

Farkına varmak geçmişin… Yaşamak uygarca…Daha<br />

iyiye, doğruya, medeniyete kucak açmak…İnsanların<br />

özel mülklerinde dört duvar arasına hapsolmalarıyla<br />

sağlanabilir mi bu istekler. Kendi şehrinde para harcamak<br />

dışında bir olanağı bırakılmayan insandan bu<br />

beklenebilir mi? Faal halk tiyatrolarımız ,sanat köşelerimiz<br />

, bilim alanlarımız yok. Şu yaşamda tek görevimiz<br />

var çalışmak, o da yeni bir şey üretmek için<br />

çalışmak değil. Yıllardır örülen duvarı yeniden örmek,<br />

hep yapılan köseleden bin tane daha yapmak için,<br />

yani makineleşmek için. Yani sorgulamamak için.<br />

Bizi biz eden düşünme yetisini köreltmek, at gözlüklerini<br />

daha sıkı tutturmak için sorgulamamak… Belki<br />

bir kaza geçirip mahkum olacağımız bir şehircilik anlayışını<br />

hiç eleştirmemek için sorgulamamak…<br />

Engeli olmayan insanların dahi yürüyemediği; kaldırımlarımızı<br />

engellilerin nasıl kullanacağını dert edinen<br />

kaç insan var? Şu bir gerçek ki onlar engellerinin<br />

değil ; bu engelleri , her sokağa çıktıklarında, her kütüphaneye<br />

gitmek istediklerinde, her devlet kurumuna<br />

işleri düştüğünde hatırlatan bencil bir şehircilik<br />

anlayışının esiri durumundalar. Bu öyle sosyal duyarlılık<br />

zırvaları ile geçiştirilecek bir konu da değil üstelik.Ülke<br />

nüfusunun yüzde onunu geçen bir rakamdan<br />

bahsediyorum. Evet hani o çaresizliğe mahkum<br />

edilen engelli yurttaşların evlerinden 8,5 milyonluk<br />

dev bir hapishane yaratmayı başarmışız. Onlar tutsak,<br />

birileri ise gardiyan olmuş anlayacağınız. Onların<br />

yaşam hakkını engelleri değil , bu şehirleşme ayıbını<br />

kader kabul eden herkes kısıtlamış.<br />

Yememiş içmemiş kötü binalar yapmış, çarpık yollar<br />

oluşturmuş da değiliz. Bunları yaparken genelde yiyip<br />

içimişiz aslında. Hem yiyip içip hem yangın merdiveni<br />

olmayan bina projesine izin vermişiz. Kaldırımı<br />

yalnızca taştan, yollarıysa asfalttan ibaret işlevsiz bir<br />

ihale aracı olarak görmüşüz. Kaç kaldırım var ki engelli<br />

arabaları üstünde rahat hareket edebilsin, yardım<br />

almadan insanlarımız işlerini halledebilsin. Kaç<br />

devlet binası asansör sistemine sahip? Ya da yollar<br />

da karşıdan karşıya geçişlerde engelli süresi diye bir<br />

keşfimiz var mı? Her şehirde görme engelliler için navigasyon<br />

(yer bulma) sitemleri mevcut mu?<br />

Şehri tüm bireylerinin en rahat şekilde kullanabileceği<br />

yapıya büründürmek zor bir çalışma olmasa gerek.<br />

Beş yıl içinde elektrik çalışmalarıyla başlayıp, su, elektirik<br />

ve doğalgaz çalışmalarıyla önü alınmayan altyapı<br />

kargaşası için heba olan milyonlarca liralık kaynak<br />

değerlendirilebilse sorunlar halledilmiş olacak aslında.<br />

Her fırsatta ülkenin ve teknolojinin geliştiğinden<br />

dem vurulan sevgili yurdumda, arada bir de olsa zülfü<br />

yare dokunulmaması ne acı…Bahsedilen bu gelişmeleri<br />

yalnızca makam araçlarındaki yeniliklerden takip<br />

edebilmek de ayrı bir ironi vesilesi. Peki şimdi biz<br />

ne yapmalıyız.. Henüz onaltısında yahut sekseninde,<br />

hiç farketmez. Bir şey mi yapmalı yoksa dört duvara<br />

hapsolup antik yunan ütopyası kurmaya devam mı<br />

etmeli… Ne dersiniz?<br />

38<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>


genç-İMO<br />

HOPA’DAN ANKARA’YA!<br />

Kubilay TUNA<br />

Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğrencisi<br />

Bir insanın özgürlüğünden mahrum edilebilmesi için<br />

dikenli tellerle çevrili bir yerleşke ve demir parmaklıklı<br />

bir koğuş yeterli midir?<br />

Eğer özgürlüğü dar anlamda ele almıyorsak bahsettiğimizden<br />

daha kapsamlı bir hapishane kapsamına ihtiyacımız<br />

var demektir. İnsanın özgürlüğünden mahrum<br />

kalmasını, elleri ve ayaklarıyla beraber aklının ve ruhunun<br />

da prangalanması olarak anlıyorsak, hapishanenin<br />

bizler için farklı bir anlamı olur.<br />

Hapishane; insanın onu insan yapan bütün imkân, hak<br />

ve değerlerden uzak tutulduğu yeri anlatır bizlere. İnsanın,<br />

insan olarak kalamadığı her yer onun hücresidir.<br />

Ülkemize bu bahsettiklerimizin doğrultusunda baktığımızda,<br />

milyonlarca genç insan için ‘içerde’ olmakla ‘dışarıda’<br />

olmak arasındaki farkın her gün biraz daha silikleştiği,<br />

inşaat halinde bir hapishaneyi rahatlıkla görebiliriz.<br />

Ülkemiz ‘insan olan’ için günden güne bir hapishaneye<br />

dönüşüyor. Gazetelerde ve televizyonlarda ellerine<br />

kelepçe vurulan yüzlerce öğrenciyi görüp haline şükreden<br />

milyonlarca gencin, özgürlüğü de aynı zamanda<br />

eriyip kayboluyor. Aklımıza ve ruhumuza vurulan her<br />

bir pranga bu inşaata eklenen yeni bir tuğla oluyor. Ve<br />

inşaat ilerliyor.<br />

Bu inşaata biraz daha yakından bakalım…<br />

HES’ler, Muhalifler, Hopa…<br />

31 Mayıs 2011 tarihinde Başbakan’ın Hopa mitingi<br />

öncesinde çıkan olaylarda emekli öğretmen Metin<br />

Lokumcu polis müdahalesi sonucu hayatını kaybetti,<br />

olaylar aynı gün İstanbul, Ankara ve Bursa’da protesto<br />

edildi. Ankara’daki protestoya katılan altı kişi ‘Toplantı<br />

ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ve mala zarar<br />

verme’ suçlarından tutuklanarak Sincan Cezaevi’ne<br />

konuldu.<br />

Özel yetkili savcılık, mahkemenin “Terör örgütü bağlantısı<br />

yok” tespitine rağmen ‘terör örgütü adına faaliyette<br />

bulunmak’ suçundan sürdürdüğü soruşturmayı<br />

derinleştirdi. Çok sayıda kişi hakkında yakalama kararı<br />

çıkarıldı.<br />

Ekim ayında, Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı’nın<br />

hazırladığı iddianame Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi<br />

tarafından kabul edildi. İddianameye göre 28<br />

kişi ‘’silahlı terör örgütüne üye olmak, terör örgütünün<br />

propagandasını yapmak, görevli memuru kasten yaralama,<br />

kamu malına zarar verme, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri<br />

Kanununa muhalefet, kamu görevlisine karşı<br />

görevini yaptırmamak için direnme ve 6136 sayılı yasaya<br />

muhalefet’’ etmek suçlamalarından yargılanıyordu.<br />

İddianamede açıkça görülen; bu davanın aslında muhalifleri,<br />

tepki gösterdikleri konudan bağımsız olarak<br />

cezalandırma ve sindirme hatta olabildiğince kriminalize<br />

etme ‘hak etmişler’ dedirtebilme kaygısıydı. Zira<br />

Hopa’da gerçekleştirilen: başbakanın mitingi, HES’ler<br />

gibi tartışmanın çıktığı asıl noktalar ikincil planda kalmıştı.<br />

Gene bilindik tablolardan biri karşımızdaydı.‘Birileri<br />

gençlere eylem yaptırtıyor, gençleri zehirliyor. Bu<br />

karanlık güç merkezleri, siz var ya siz şu adamları bi rahat<br />

bırakmadınız gitti’.<br />

Evet, aslında bütün mesele şu adamları rahat bırakmak<br />

ve bırakmamak… Gençlerin haklı taleplerini, seslerini<br />

duyurabilmelerini toplum tarafından hissedilebilmelerini,<br />

anlaşılabilmelerini engellemekti ama yapamadılar.<br />

Çünkü bazen mızrak çuvala sığmaz…<br />

İddianamenin suç delilleri…<br />

Hopa davasının ilk duruşması 9 Aralık günü Ankara<br />

Adliyesi’nde görüldü. Tutuklu öğrencilere arkadaşlarının,<br />

aydınların, sanatçıların, akademisyenlerin desteği<br />

büyüdükçe büyüdü. İddianamede belirtilen «suç delilleri»<br />

ise uzun yıllar unutulmayacak türdendi…<br />

Öğrencilerin tutuklanmasında kitap, şemsiye, not defteri,<br />

‹90x90 ebadında puşi›, yumurta, plastik boru, kısa<br />

saçlı fotoğraf, kitap listesi, mont, çizgi film cd’leri, su<br />

faturaları, bayrak gibi materyaller suç delili olarak farklı<br />

farklı iddianamelerde yer aldılar.<br />

Hopa tutuklamaları sırasında yaklaşık 30 eve yapılan<br />

baskınlarda evlerden toplanan meyve bıçağı, kitap, kırık<br />

şemsiye gibi şeyler suç delili olarak tespit edildi.<br />

Hopa tutuklusu Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler<br />

Fakültesi’nde öğrenci olan Ozan Gündoğdu’ya destek<br />

amacıyla gönderilen bir fotoğraf üç öğrencinin tutuklanma<br />

gerekçesi için «suç delili» sayıldı. Cezaevinde saçı<br />

kesilen Gündoğdu’ya destek için arkadaşları saçlarını<br />

kestirmişti.<br />

Galatasaray Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Fakültesi<br />

öğrencisi Cihan Kırmızıgül, 45 yıl hapis cezası<br />

istemiyle tutuklu yargılanıyor. Davasının suç delili ise<br />

Kırmızıgül’ün puşi takması.<br />

Ve Hopa savunmaları başlar…<br />

Bizde 8 Aralık günü bu davada aslında yargılananın bu<br />

ülkenin kamucu, aydınlanmacı, halkçı değerleri ve muhalifleri<br />

olduğunu göstermek aynı zamanda sesimizin<br />

daha gür çıkmasını sağlamak için İzmir’ den yola çıktık.<br />

Ve davanın başlangıcını beklemeye koyulduk. Adliye<br />

sarayı önünde arkadaşlarımıza destek için gelen kalabalık<br />

soğuğa, kışa rağmen arttı. Çok sayıda örgüt, sen-<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 39


genç-İMO<br />

dika temsilcileri, aydınlar ve sanatçılar sabahın erken<br />

saatlerinden itibaren Adliye önünde davanın sonuçlanmasını<br />

bekledi. Hep birlikte Saraydan adalet gelmesini<br />

bekliyorduk…<br />

Hopa davasında yargılanan 22 kişi mahkemede yaptıkları<br />

savunmalarda bu davayla asıl yargılananın AKP karşıtlığı<br />

olduğunu ifade ettiler.<br />

Öğrencilerin tümü Hopa’da yaşanan olayları protesto<br />

ettiklerini ve evlerinde “delil” gösterilen kitapların bulunduğunu<br />

kabul etti. Ancak tüm bunların suç kabul<br />

edilmesinin hukuksuzluk olduğuna dikkat çektiler<br />

Öğrenciler yaptıkları savunmalarla mahkeme salonunu<br />

adeta sermaye ve AKP egemenliğine karşı bir kürsüye<br />

çevirdiler. İfadelerinde, protesto etmenin bir hak olduğunu,<br />

bu ülkenin gerçek sahiplerinin haksızlıklara, hukuksuzluklara<br />

karşı mücadele etmesinden doğal bir şey<br />

olmadığını vurguladılar.<br />

Gene savunmalarda iktidarın, kendisine muhalif olan<br />

herkesin türlü şekillerde cezalandırıldığı dile getirildi.<br />

Mahir Mansuroğlu savunmasında “Anlaşılan şudur ki<br />

her muhalif, sanık sandalyesinin arkasına geçme potansiyelini<br />

taşımaktadır” dedi.<br />

Öğrenciler ifadelerinde ülkede estirilmeye çalışılan baskı<br />

ve korku rüzgârına karşı başkaldırmanın yargılanma<br />

sebebi olamayacağını vurguladı. Sanıklardan Başak Eylül<br />

Şan “Burada asıl yargılanması gereken en ufak bir ses<br />

çıkarmaya korkan üniversitelilerin düşürüldüğü acınası<br />

durumdur” diyerek AKP iktidarının gençleri sindirmeye<br />

yönelik müdahalelerine dikkat çekti. Uğur Uzunpınar<br />

da “Bir annenin sözünü duymuştum : ‘Bundan sonra<br />

analar evlatlarını kör sağır doğursunlar.’ Üniversiteliler<br />

böyle olsun isteniyor” dedi<br />

Gene başka bir savunmada bencil olmamak yargılanıyor.<br />

Ömür Çağdaş Ersoy “Üniversitelilerin bir kısmı yazın<br />

boş gezerken, biz tek suçu yoksulluk olan insanlara gönüllü<br />

eğitim veriyoruz. Dünyanın hangi ülkesindeki terörist<br />

bunu yapar? Dünyaya tamamen sorumsuzlaşmış,<br />

bencilleşmiş bir üniversite öğrencisi değilim, bununla<br />

da gurur duyuyorum<br />

“Ben bencil bir öğrenci olsaydım piyasacı bir inşaat mühendisi<br />

olur, Van’daki gibi binalar yapar, para derdinde<br />

olurdum. Ama ben bencil olmadığımdan, dışarıda olsam,<br />

Van’a enkaz kaldırmaya gidecektim” diyen Çağdaş,<br />

“bu davada yargılanan bencil olmayan öğrenciliktir»<br />

diye ekledi.<br />

Kendi isteğiyle savcılığa gidip ifade verdiği halde kaçma<br />

şüphesi olduğu gerekçesiyle tutuklanan Özgür Atmaca<br />

da doğal yaşamı ve yaşama hakkını savunduğu<br />

için HES karşıtı eylemlere katıldığını söyledi. Özgür,<br />

“Bundan sonra da hak gaspına yönelik her türlü eyleme<br />

yine katılırım” diyerek yaptıklarının arkasında durduğunu<br />

gösterdi.<br />

Nuri Özçelik de “Ben HES’lerin, nükleer ve termik santrallerin<br />

doğada yaptığı tahribatı biliyorum” diyerek bunları<br />

protesto etmenin, doğal yaşamı savunmanın suç sayılamayacağını<br />

vurguladı. Başka bir savunma ise iktidarın<br />

timsah gözyaşlarına gönderme yapıyordu. “Başbakan<br />

Necdet Adalı ve Erdal Eren’e ağladı, bana da ağlamasın<br />

diye tahliyemi ve beraatımı istiyorum. 12 Eylül’den hesap<br />

soracağını söylemişti ama 12 Eylül yargılamalarının<br />

hesabını tarih kesti. Bizi 52 yılla yargılayanları da tarih<br />

yargılayacak” diyordu.<br />

Ve nihai olarak 9 Aralık, saat 22.00 civarında mahkeme<br />

kararını açıkladı ve bir kişi hariç tüm sanıklar tahliye<br />

edildi. Adliye sarayı önündeki Kalabalık büyük bir<br />

coşku içinde önce Sıhhiye Meydanı, oradan da Sakarya<br />

Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti.<br />

Bu dava biter mi…<br />

Bu davanın muhalifleri sindirme davası olduğunu sanık<br />

sandalyesindeki ilerici öğrenciler bir kez daha gösterdiler.<br />

Ve savunmalarını dışarıdan gelen seslerle, destekle<br />

daha çok perçinlediler, gürleştirdiler. Savunmaları mahkeme<br />

içinden de dışından da karşılık buldu. Haklı olanlar<br />

örgütlü olarak ve doğrudan vazgeçmeyerek, boyun<br />

eğmeyerek bize tekrar bu ülkenin solunun, devrimcisinin<br />

susturulamayacağını dosta düşmana gösterdiler.<br />

Bu dava aslında bir oyunu bozmuştur.<br />

İktidar teslim alamamış olduğu kesimlere hep daha büyük<br />

bir öfkeyle saldırıyor. Boyun eğmeyenleri yalnızlaştırmaya,<br />

toplumla bağlarını koparmaya çalışıyor. Herkese<br />

terörist yaftası yapıştırarak, direnmeyi, direneni<br />

desteklemeyi suç olarak göstermeye çalışıyor. Bugüne<br />

kadar böyle oldu ve iktidarın gücünün her şeye kadir<br />

olduğu zannedildi.<br />

9 Aralık günü Ankara halkı arkadaşlarımızı yalnız bırakmamış,<br />

binlerce kişi saatlerce “Adliye Sarayı”nın önünü<br />

kürsüye çevirmiş, on binlercesi de gönülleriyle arkadaşlarımızı<br />

desteklemişlerdir. İktidarın hukuku, halkın hukuku<br />

önünde mahkûm olmuştur.<br />

İktidarın sistematik saldırılarına karşı verilen örgütlü<br />

tepkilerin sonuç alabileceği görülmüştür. Evet, iktidar<br />

bir hayli güçlüdür, ama durdurulamaz değildir. Tahliyelerin<br />

gösterdiği, AKP kamuoyunda meşruiyet kaybetmekten<br />

korkmuştur. Kendi savcısını “ortada bırakmıştır”.<br />

Özel Yetkili Savcı, yazdığı mizah dergilerine konu olan<br />

iddianamesiyle komik duruma düşmüştür…<br />

Bizde Van depremi örneğinde arkadaşımızın dediği gibi<br />

piyasacı bencil inşaat mühendisleri mi olacağız yoksa<br />

doğru bildiklerimizden vazgeçmeyerek, bencil olmayarak<br />

halkımıza karşı sorumlu birer toplumcu mühendis<br />

olup sermaye iktidarına, doğanın talanına ve yoksulluğu<br />

bir kader olarak gören anlayışa karşı örgütlenecek<br />

miyiz? Onu da hep birlikte tartışmak dileğiyle…<br />

40<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>


Kültür ve Sanat<br />

İnş. Müh. Alim ŞADAN<br />

DEPREM YALITIMLI<br />

YAPILARIN<br />

TASARIMI<br />

Ferzad NAEIM<br />

James M. KELLY<br />

İMO İstanbul Şubesi Yayını<br />

Tüm dünyada depreme<br />

verilen değerli canların<br />

anısına<br />

Kitap 10 bölüm ve eklerinden<br />

oluşmaktadır.<br />

1. Dünya Genelinde Deprem<br />

Yalıtımının Gelişimi<br />

2. Deprem Yalıtımının Teorik Temeli<br />

3. Yalıtım Sistemi Bileşenleri<br />

4. Yalıtım Yönetmelikleri<br />

5. Yalıtıcıların Mekanik Özellikleri ve Modellenmesi<br />

6. Burkulma ve Kauçuk Yalıtıcıların Kararlılığı<br />

7. Tasarım Depremi Yer Hareketleri<br />

8. Tasarım Örnekleri<br />

9. Bilgisayar Uygulamaları<br />

10. Yalıtıcıların Tasarımı, Üretimi ve Testi İçin Şartnameler<br />

EK: Yardımcı Yayılım ve Deprem Veri Kütükleri<br />

Deprem Yalıtımı, deprem hasar potansiyelini azaltma veya<br />

indirgemeye yönelik basit bir yapısal tasarım yaklaşımı.<br />

Günümüzde karmaşık yönetmelik gerekliliklerinden dolayı,<br />

deprem yalıtımlı yapıların analizi, tasarımı ve uygulaması<br />

zordur. Kitap profesyonel tasarımcıların yönetmelik<br />

gerekliliklerini sağlarken bu yeni teknolojinin maliyet verimliliği<br />

hasar kontrolü ve diğer olumlu yaklaşım koruması<br />

için bir çatı oluşturmaktadır.<br />

Geçtiğimiz çeyrek yüzyılda deprem yalıtımının kuramsal<br />

temelleri iyice yerleşmiş ve teknoloji Kapsamlı deneysel<br />

çalışmalarla doğrulanmıştır. Bu kitap bu bilgilerin<br />

bir çoğunu mühendislik mesleğine sunmaktadır. Ayrıca<br />

yazarlar, birçok deprem yalıtımı projesinden, tasarımcı<br />

danışman ve kontrol olarak uzun yıllarda kazandıkları deneyimleri<br />

de kitaba eklemişlerdir.<br />

Kitabın basılmasını sağlayan İMO İstanbul Şubesine ve<br />

Değerli Başkanı Cemal Gökçek’e teşekkür ederiz.<br />

Ayrıca kitabın çevirisinin yapılmasını sağlayan Prof. Dr.<br />

Muzaffer İpek ve Kerem Özdoğan’a teşekkür ediyoruz. İlk<br />

kapsamlı yayın olan bu çeviride önce bir İngilizce-Türkçe<br />

terim çalışması yapılmış, kitabın indeksi de iki dilde hazırlanmıştır.<br />

YAPI MÜHENDİSLİĞİNE<br />

GİRİŞ<br />

YAPISAL ÇÖZÜMLEME<br />

Faruk Karadoğan, Sumru Pala,<br />

Ercan Yüksel, Yavuz Durgun<br />

Birsen Yayınevi<br />

Birbirini bütünler nitelikte iki ciltten<br />

oluşan bu kitapta sekiz bölüm<br />

bulunmaktadır. Giriş kapsamındaki<br />

iki bölümden sonra Dış<br />

Etkiler gözden geçirilmekte, bu bölümü eklerde yer alan bilgiler<br />

zenginleştirmektedir. İzostatik-tam bağlı ve hiperstatik<br />

fazla bağlı sistemlerin ele alındığı Dördüncü ve Beşinci bölümler<br />

uygulamadan seçilmekte olan ve kitap sonunda yer<br />

alan çözümlü örnekler ve alıştırmalarla tamamlanmaktadır.<br />

Hiperstatik sistemlerin çözümünde kuvvet yöntemi ve yer<br />

değiştirme yöntemleri üzerinde durulmakla birlikte, moment<br />

dağıtma yöntemine de (cross) Beşinci Bölümde ayrıca<br />

yer verilmektedir. Matris yer değiştirme yöntemi de beşinci<br />

bölüm kapsamında yer almaktadır.<br />

Yapı Mühendisliğindeki deneysel çalışmalar konusunda özet<br />

bilginin yer aldığı Altıncı bölümden sonra Yedinci bölümde<br />

Bilgisayar kullanımına giriş üzerinde durulmakta, iki boyutlu<br />

çubuk sistemleri için geliştirilen ve çeşitli uygulamalarda yararı<br />

olacağı düşünülen iki program tanıtılmaktadır.<br />

Kitabın son bölümü ön boyutlama konusundaki ilk düşüncelere<br />

ayrılmış ve seçilen bazı projeler esas alınarak örnekleme<br />

yapılmıştır.<br />

Amaç öğrenciye okuyarak kendisini geliştirebileceği kaynakları<br />

sunmak, Kitap böyle bir amaca yönelik olarak tasarlanmıştır.<br />

Öğretim-Öğrenim döneminin başladığı bir çağda<br />

başvuru kaynaklarının oluşturulması da önem kazanmıştır.<br />

Bu kaynakların insanın en kolay algılayabileceği kendi dilinde<br />

yazılmış olması da ayrıca önemlidir. Bu özellik bilginin<br />

özümsenmesi ve daha sonra etkin bir biçimde kullanılabilmesi<br />

açısından büyük bir önem taşımaktadır.<br />

Çağdaş mühendislik ortamında yer bulabilmek için hesaplarda<br />

kullanılmaya başlayan yeni araç ve gereçlerin, yine<br />

mühendislerce tasarlanıp geliştirilmiş olduğu düşünülecek<br />

olursa konunun çeşitli yönleri ile öğrenilerek farklı uygulamalarla<br />

deneyim kazanılmasının başarı için kaçınılmaz olduğu<br />

anlaşılır.<br />

Sadece hızlı toplama-çıkarma yapabilmekte olan bilgisayarların<br />

proglanması ve çıktılarının kullanılabilirliğine karar verilmesi,<br />

ancak konusunu iyi öğrenmiş ve deneyim kazanmış,<br />

yapı statiğini öğrenirken, bir düzen içinde çalışmayı benimsemiş<br />

kuşkuculuğu içselleştirebilmiş Yapı Mühendislerinin<br />

işi olacaktır.Bu yayının ortaya çıkmasını sağlayan, hazırlayan<br />

Sayın, Prof. Dr. Faruk Karadoğan, Prof.Dr. Sumru Pala, Yrd.<br />

Doç. Dr. Ercan Yüksel, ve Yavuz Durgun’a teşekkür ederiz.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 41


Kültür ve Sanat<br />

Madencinin Feneri<br />

Türkiye’yi Aydınlatmaya<br />

Devam Ediyor…<br />

‘Birileri girdiğiniz tünel karanlık ve uzun bir tüneldir<br />

çıkışı yoktur diyorlardı. Ama bilmiyorlardı ki madenci<br />

karanlık ve uzun tünellere alışıktır.’<br />

4-8 <strong>Ocak</strong> 1991 büyük madenci yürüyüşü gerçekleştirildi.<br />

Yıldırım Akbulut’un Başbakan olduğu hükümet, kamu<br />

açıklarını kapatma gerekçesiyle madenlerdeki kamu<br />

işletmelerini, özelleştirme politikaları aracılığıyla tasfiye<br />

etmeyi hedefliyordu. 1988’de Kilimli, İhsaniye, Çaydamar<br />

ve Dilaver maden ocakları kapatılmıştı. Hükümetin<br />

işçi ücretleri konusundaki tutumu da Zonguldak’taki<br />

tepkiyi büyüttü ve kamuoyunda büyük tartışmalara yol<br />

açtı.<br />

Toplu sözleşme gündeminin olduğu 1991 yılı başında,<br />

Türk-İş’in genel merkezinden bağımsız olarak, Genel<br />

Maden-İş sendikası bir dizi protesto eylemi gerçekleştiriyordu.<br />

Sendikanın başkanı olan Şemsi Denizer, Zonguldak’taki<br />

işçi kitlesi tarafından çok sevilen, onların<br />

güvenini kazanan bir liderdi. Yürüyüşe katılan işçilerin<br />

en çok attıkları ‘Silkele Başkan Düşüyor’ ve ‘Başkan Seninle<br />

Ölüme de Gideriz’ sloganları<br />

da işçilerin ona olan güveninin bir<br />

simgesiydi.<br />

Bu sloganlar boş değildi. İşçiler<br />

Şemsi Denizer’in hükümeti düşüreceğine<br />

inanmışlardı. Buna Şemsi<br />

Denizer de inanmıştı. Kendisiyle<br />

büyük madenci yürüyüşünden bir<br />

yıl sonra yapılan röportajda, ‘benim<br />

amacım anti-demokratik bulduğum<br />

ANAP iktidarını düşürmekti’<br />

diyerek eylemdeki asıl amacının<br />

tüm Türkiye’yi değiştirmek olduğunu<br />

ifşa etmişti.<br />

30 Kasım’da greve başlayan Genel Maden-İş sendikasının<br />

amacı, 20 gün süren bir eylemlilik sonunda, tüm<br />

Türkiye’de Türk-İş sendikasını süresiz bir genel greve<br />

sokmaktı. Bu 20 günlük grev sonunda tüm Zonguldak<br />

halkı ve Genel Maden-İş sendikası greve hazır gelir. Fakat<br />

Türk-İş’in isteksiz tavrı sonucunda, genel grev kararı<br />

alınmaz.<br />

Burada Şemsi Denizer gidip Türk-İş toplantısında konuşmanın<br />

bir anlamı kalmadığını düşünür. Yapılması gereken<br />

şeyi yaparak, Türk-İş içindeki diğer kesimleri peşinden<br />

sürüklemeyi hedefler.<br />

Şemsi Denizer, sendikası ve tüm Zonguldak halkıyla<br />

birlikte Ankara’da eylem yapma kararı alır. Otobüslere<br />

binerek Ankara’ya gitmek isteyen kitlenin, araçlarına<br />

güvenlik güçleri el koymuştur. Şemsi Denizer kitleye<br />

meşhur konuşmasını yapar: ‘Ama ayaklarımız var ya!<br />

Yürüyerek Ankara’ya gidebiliriz. 10 senedir bizden aldıklarına<br />

artık yeter diyebiliriz’ diyerek kitleye seslenir. Böylelikle<br />

Ankara’ya doğru büyük madenci yürüyüşü başlar.<br />

Şemsi Denizer’in daha sonra anlattıklarına göre her şey<br />

spontane gelişmektedir bu süreçte.<br />

Zonguldak ile Ankara arası yaklaşık olarak 270 km.’lik bir<br />

mesafedir. Zonguldak’tan Mengen’e kadar yaklaşık 80<br />

km. mesafede herhangi bir sıkıntı yaşamadan gelen madenciler<br />

ilk barikatı Dorukhan Tünel’inde görürler. Burada<br />

binlerce güvenlik görevlisinin gaz<br />

bombaları ile yaptığı saldırıyı aşarlar.<br />

Mengen’de daha büyük bir barikat ile<br />

karşılaşırlar. Onbinlerce insan; sokaklarda,<br />

dağlarda ve yollarda doğanın<br />

acımasızlığı ile karşı karşıya bırakılmıştır.<br />

Şemsi Denizer Mengen’deki barikatın<br />

önünden tüm Türkiye’ye seslenerek<br />

yardım ister. Şemsi Denizer için burada<br />

mesele barikatı aşmak değildi. Barikatı<br />

aşmak o büyüklükteki bir kitlenin yapabileceği<br />

bir şeydi. Mesele barikatın<br />

arkasında tüm bir Türkiye’nin toplanmasıydı.<br />

Fakat beklendiği kadar büyük bir kitle barikatın<br />

arkasında toplanmadığı için yürüyüş, toplu sözleşmenin<br />

istedikleri şartlarda yapılması koşuluyla sonlandırılır.<br />

Hükümeti devirememişlerdir.<br />

Kim kazandı sorusuna Şemsi Denizer tabii ki biz kazandık<br />

der ve şöyle devam eder: ‘Gösteri yürüyüşü kanunu,<br />

çalışma hayatını düzenleyen yasalar, anayasa değişti.<br />

Bunlar kâğıt üzerinde değil ama kafalarda değişti.’<br />

Günümüzde ülke başbakanı tarafından madencinin<br />

ölümünün ‘kader’ diye açıklandığı şu günlerde Büyük<br />

Madenci Yürüyüşünün Feneri Türkiye’yi aydınlatmaya<br />

devam ediyor.<br />

42<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong>


Kültür ve Sanat<br />

İnş. Müh. Tuğrul BAŞTAN<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr <strong>Ocak</strong> <strong>2012</strong> - <strong>162</strong> 43


ARGIT 3 4 5 6 7 8 9 10<br />

ENDİSİ<br />

ULMACA<br />

Oyun<br />

3 4 ALİ 5 İHSAN 6 7 ARGIT 8 9 10<br />

İNŞAAT MÜHENDİSİ<br />

MACA<br />

4 5<br />

KARE<br />

6<br />

BULMACA<br />

7 8 9 10<br />

KARE BULMACA<br />

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

6<br />

7<br />

8<br />

SAĞA<br />

9<br />

kulanma. 102 – Antalya da bir plaj ad –<br />

SAĞA 3 – Rubidium’un simgesi – Evrenpulu<br />

k. 4 – Bir cins tüylü av köpeği – Yağl,<br />

SOLDAN SAĞA<br />

kulanma. veya mayasz<br />

SOLDAN 2 – Antalya hamurdan<br />

SAĞA<br />

bir plaj yaplan ad –<br />

3 – – Öncesiz Rubidium’un 1 zaman – Kuşkulanma. simgesi süresi – 2 Son Evrenpulu<br />

– Antalya ksm, da bir plaj ad –<br />

k. ĞA – 4 – Belirli Bir 1 – cins Kuşkulanma. Bir bir say. tüylü 3 iş av – 2 Rubidium’un – köpeği veya Antalya da – hizmeti Yağl, bir simgesi plaj adı –– Evrenpulu Bir sayı. 3 –<br />

ilecek veya mayasz Rubidium’un güçteki – Bir renk. hamurdan simgesi 4 küçük – Bir – Evrenpulu cins birlik tüylü yaplan – av Bir – köpeği renk. 4 – Yağl, Bir cins<br />

mayal veya mayasz hamurdan yaplan<br />

anma. r’in – Öncesiz ilçesi. 2 tüylü – 7 Antalya zaman av – Dil köpeği süresi –<br />

çörek. 5 –<br />

da – Adet, Yağlı,<br />

Öncesiz<br />

bir – mayalı plaj Son Tören.<br />

zaman<br />

ad ksm, veya 8<br />

süresi<br />

– mayasız – hamurdan<br />

– Son ksm,<br />

simgesi yapılan çörek. 5 – Öncesiz zaman süresi – Son kısım, kıç.<br />

Rubidium’un – Belirli – Modern bir<br />

kç. simgesi iş Yunanca. veya<br />

6 – Belirli – Evrenpulu hizmeti 9 –<br />

6 Belirli bir iş veya hizmeti<br />

bir<br />

başarabilecek<br />

iş veya<br />

güçteki<br />

hizmeti<br />

en<br />

4 ilecek asarruf – Bir cins güçteki – Herkesçe başarabilecek güçteki en küçük birlik –<br />

küçük<br />

tüylü en<br />

birlik –<br />

av<br />

Balıkesir’in<br />

köpeği bilinme, küçük<br />

ilçesi.<br />

– birlik tannma Yağl, –<br />

7 – Dil Adet, Tören. 8 –<br />

r’in .<br />

ya<br />

10 ilçesi. mayasz<br />

– Tatsz 7 Balkesir’in – Dil tuzsuz ilçesi. 7 – Dil – Adet, Tören. 8 –<br />

Nikel’in simgesi hamurdan – Adet, – Elektrikte Tören.<br />

– Modern Yunanca. yaplan 8 bir –<br />

9 – İktisat, Tasarruf<br />

blo simgesi Nikel’in simgesi – Modern Yunanca. 9 –<br />

ncesiz<br />

malzemesine<br />

– zaman Herkesçe – Modern bilinme, tanınma durumu. 10 – Tatsız tuzsuz<br />

İktisat,<br />

süresi<br />

verilen Yunanca.<br />

Tasarruf<br />

–<br />

isim.<br />

Son<br />

– Herkesçe<br />

ksm,<br />

9 –<br />

asarruf bilinme, tannma<br />

Belirli – Elektrikte Herkesçe<br />

durumu. bir iş bir<br />

10<br />

gurup bilinme,<br />

veya Tatsz<br />

tablo hizmeti malzemesine tannma<br />

tuzsuz – Elektrikte<br />

verilen isim.<br />

bir<br />

AN 10 AŞAĞI – Tatsz<br />

gurup<br />

tuzsuz<br />

tablo malzemesine<br />

– Elektrikte<br />

verilen<br />

bir<br />

ek güçteki en küçük birlik – isim.<br />

blo malzemesine YUKARIDAN verilen AŞAĞI isim.<br />

ilçesi. 7 – Dil – Adet, Tören. 8 –<br />

eyan köküyle YUKARIDAN yaplan AŞAĞI Antep bölgesi<br />

–<br />

gesi<br />

AN Üflemeli<br />

– Modern<br />

AŞAĞI 1 – Meyan bir çalg<br />

Yunanca.<br />

köküyle aleti. yapılan 2<br />

9<br />

Antep –<br />

–<br />

Kral bölgesi içeceği –<br />

3<br />

arruf<br />

– Polonya’nn<br />

– Herkesçe<br />

Üflemeli<br />

1 –<br />

bir<br />

Meyan uluslararas<br />

bilinme,<br />

çalgı aleti.<br />

köküyle tannma<br />

2 – ülke Kral<br />

yaplan<br />

sarayı. kodu 3<br />

Antep<br />

– Polonya’nın<br />

bölgesi<br />

uluslararası<br />

içeceği<br />

ülke<br />

– Üflemeli<br />

kodu – Bir<br />

bir<br />

iskambil<br />

çalg aleti.<br />

oyunu –<br />

2<br />

Rusların<br />

– Kral<br />

eyan kambil Tatsz<br />

köküyle oyunu tuzsuz –<br />

saray. yaplan Ruslarn – Elektrikte<br />

3 – Polonya’nn Antep soyadlarnda bölgesi<br />

bir<br />

uluslararas ülke kodu<br />

ğ –<br />

malzemesine<br />

Üflemeli ek. 4 soyadlarında – kullandığı ek. 4 Yük taşıyan kişi – Övme<br />

– bir Yük verilen<br />

Bir çalg iskambil taşyan aleti.<br />

isim.<br />

oyunu kişi 2 – Ruslarn – Övme Kral soyadlarnda<br />

sözü. 5 – İlkbahar meyvesi. – Yaklaşık dört buçuk litrelik<br />

3 – İlkbahar Polonya’nn kullandğ meyvesi. uluslararas ek. – 4 Yaklaşk – Yük ülke taşyan kodu dört kişi – Övme<br />

bir tür ölçü birimi.<br />

sözü. 5 – İlkbahar<br />

6 Uzak Doğu’da<br />

meyvesi.<br />

yetişen<br />

– Yaklaşk<br />

bir bitkiden<br />

litrelik kambil AŞAĞI bir oyunu dört<br />

çıkan<br />

tür<br />

buçuk<br />

zamk – ölçü Ruslarn<br />

litrelik<br />

–<br />

birimi.<br />

Belli<br />

bir<br />

özellikleri soyadlarnda 6 –<br />

tür ölçü<br />

olan<br />

Uzak<br />

birimi.<br />

zaman<br />

6 –<br />

parçası,<br />

Uzak<br />

ğ yetişen ek. 4 periyot. bir – Yük bitkiden<br />

Doğu'da 7 – taşyan Kısır, çkan<br />

yetişen verimsiz, kişi zamk –<br />

bir bitkiden döl Övme – veremeyen Belli<br />

çkan zamk – – Duvar Belli<br />

ri n – olan köküyle İlkbahar içinde zaman özellikleri meyvesi. bırakılan yaplan parças, oyuk. Antep<br />

olan – 8 zaman Yaklaşk – periyot. Niobium’un bölgesi<br />

parças, dört 7 simgesi – periyot. – Sonsuz, 7 –<br />

erimsiz, itrelik Üflemeli bir ölümsüz. döl bir tür Ksr, veremeyen çalg ölçü 9 verimsiz, – Bir birimi. aleti. şeyin – döl kullanım Duvar 2 veremeyen 6 – süresi Kral içinde Uzak –– Şakül. Duvar 10 içinde – Yer<br />

n yetişen Polonya’nn oyuk. yuvarlağı bir 8 braklan bitkiden – uluslararas üzerinde Niobium’un oyuk. çkan herhangi 8 zamk ülke – simgesi bir Niobium’un kodu noktadan – Belli – geçen simgesi paralel –<br />

, ile Ekvator Sonsuz, arasındaki ölümsüz. yay 9 parçasının – Bir şeyin açısal kullanm değeri, süresi arz<br />

ri bil ölümsüz. olan oyunu zaman 9 – Ruslarn Bir parças, şeyin soyadlarnda<br />

kullanm periyot. süresi 7 –<br />

derecesi – Şakül. – Yapılış 10 – özelliğine Yer yuvarlağ göre sarma, üzerinde yapıştırma herhangi vb.<br />

. ek. rimsiz, 10 – 4 – Yer döl Yük yuvarlağ veremeyen taşyan üzerinde kişi – Duvar – herhangi Övme içinde<br />

işlerde bir kullanılan noktadan düz, ensiz, geçen yassı paralel bağ. ile Ekvator<br />

ktadan İlkbahar oyuk. geçen 8 meyvesi. arasndaki – Niobium’un paralel – yay Yaklaşk parçasnn ile simgesi Ekvator dört açsal – değeri, arz<br />

, aki lik ölümsüz. bir yay tür parçasnn 9 derecesi ölçü – Bir birimi. şeyin – açsal Yaplş kullanm 6 değeri, – özelliğine Uzak süresi arz göre sarma,<br />

. i tişen 10 –– Yaplş bir Yer bitkiden yuvarlağ yapştrma özelliğine çkan üzerinde vb. zamk işlerde göre herhangi – kullanlan sarma, Belli düz, ensiz,<br />

ktadan ma olan vb. zaman işlerde geçen yass<br />

parças,<br />

bağ. kullanlan paralel periyot. ile düz, Ekvator 7 ensiz, –<br />

aki ğ. siz, yay döl parçasnn veremeyen açsal – Duvar değeri, içinde arz<br />

i yuk. – 44 Yaplş 8 <strong>Ocak</strong> – <strong>2012</strong> Niobium’un özelliğine - <strong>162</strong> göre simgesi sarma, –<br />

ümsüz. a vb. 9 işlerde – Bir şeyin kullanlan kullanm düz, süresi ensiz,<br />

ğ.<br />

– Yer yuvarlağ üzerinde herhangi<br />

SUDOKU (kolay)<br />

SUDOKU (kolay)<br />

8 2 3 6 7<br />

Bulmaca köşesi<br />

Bulmaca köşesi<br />

4 8 3 9<br />

İnş. Müh. Ali İhsan Bulmaca ARGITköşesi<br />

SUDOKU 8 7 (kolay) 2 3 6 1 7 8<br />

6<br />

SUDOKU (kolay) SUDOKU 4 8 8<br />

(kolay) 32 5 9<br />

7 9 1 1 4 8<br />

8<br />

6 2<br />

2<br />

1<br />

3 6<br />

5 87 7<br />

2 5 3<br />

4<br />

8<br />

8<br />

2 3 63 7<br />

9<br />

5 9 14 4 8 4 63 9<br />

2<br />

7<br />

2 13 1<br />

7 5 76 9<br />

8<br />

1 38<br />

6<br />

5 6 4 1 82 25 8 5<br />

62 85<br />

9 1 9 1 4 4<br />

2 3 6 9<br />

2 1 5 7 3<br />

2 1<br />

6<br />

5<br />

1<br />

7<br />

2 5 8<br />

3<br />

5 4 6<br />

SUDOKU<br />

5<br />

( orta<br />

4 6<br />

2 ) 3 6 9<br />

2 3 6 6 19<br />

2 5 8<br />

6 1 2 5 8<br />

SUDOKU ( orta )<br />

3 5 9<br />

SUDOKU 9 ( orta SUDOKU ) ( 1 orta 2 ) 8<br />

3<br />

5<br />

5<br />

3<br />

9<br />

2<br />

SUDOKU ( orta )<br />

9 63 1 2 5 85<br />

9<br />

4 5 9 38 12<br />

2 78<br />

7 5 3 2<br />

3 6 5 9 5<br />

6 5<br />

4 5 7<br />

4 8 6<br />

9 1 2 8 8 7 7<br />

72 1 4 8<br />

5 7 3 2<br />

5<br />

9<br />

7 52 7 6<br />

1 6<br />

6 5<br />

2 1 4 8<br />

4 2 1 4 8<br />

9<br />

8<br />

2<br />

71<br />

7<br />

9 2 1<br />

SUDOKU ( zor )<br />

5 7 6<br />

SUDOKU ( zor )<br />

2 SUDOKU 1 ( 4 zor ) 8<br />

SUDOKU<br />

6<br />

( 9 zor<br />

2<br />

) 2 1<br />

8 6 2 6<br />

8 6<br />

7 9 3<br />

6 2 7 9 3<br />

SUDOKU<br />

9<br />

8 ( zor 9 )<br />

4 5 4 65<br />

2<br />

7 2 9<br />

1<br />

31<br />

3 7 3 7 9 9<br />

9 4 5<br />

61 1 2 8<br />

2<br />

2 2 8<br />

5<br />

1<br />

4<br />

85 3 7 64<br />

9 9 7<br />

1<br />

7 9 9<br />

2 8<br />

37<br />

9 5 4 5 4<br />

2 Çözümleri 9 sayfa 1 7…….. da<br />

3 7 9<br />

1 2 8<br />

Çözümleri sayfa sayfa 29’da …….. da

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!