13.06.2015 Views

Kasım 2009 - Sayı: 149 (7677 KB) - İzmir - İnşaat Mühendisleri Odası

Kasım 2009 - Sayı: 149 (7677 KB) - İzmir - İnşaat Mühendisleri Odası

Kasım 2009 - Sayı: 149 (7677 KB) - İzmir - İnşaat Mühendisleri Odası

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

TMMOB<br />

İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

İZMİR ŞUBESİ<br />

haber bülteni<br />

<br />

<br />

BAŞYAZI<br />

Başyazı<br />

YAYIN KURULUNDAN<br />

Merhaba<br />

ŞUBE'DEN<br />

Eylül Ekim Etkinliklerimiz<br />

Türkiye'de İnşaat Mühendisliğinin Gelişimi<br />

Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven Hakkındaki Dava<br />

TMMOB'den<br />

TMMOB İzmir İKK'dan<br />

İNCELEMELER<br />

BETON<br />

İzmir'de Depreme Dayanıklı Yapı Tasarımı ve Üretimi<br />

Yüksek Oranda Çelik Lif İçeren Yüksek Performanslı Kompozit<br />

Malzeme (SIFCON)<br />

2<br />

4<br />

6<br />

8<br />

11<br />

15<br />

16<br />

18<br />

20<br />

PREFABRİK<br />

Sıkça Sorulan Sorular<br />

İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ<br />

SAĞLIK<br />

HUKUK<br />

Yönetmelik Üzerine (2)<br />

Domuz Gribi ve Aşısı<br />

Kazanılmış Haklara Saygı İlkesinin İmar Planları ve Yapı (İnşaat)<br />

Ruhsatları Yönünden Değerlendirilmesi-2<br />

25<br />

27<br />

28<br />

30<br />

ÜYELERİMİZDEN<br />

Binalardan Bilgi Toplanması<br />

Mühendisin "Yükseği" Üzerine Çeşitlemeler<br />

genç -İMO<br />

Eylül-Ekim <strong>2009</strong> genç -İMO etkinliklerimiz<br />

Kardeşini Seç Nokta Kom<br />

Paradokslar Üzerine<br />

KÜLTÜR VE SANAT<br />

Kitaplar Arasında<br />

Tarihte Bugün: 10 Kasım 1938<br />

Şiir<br />

Mizah Köşesi<br />

OYUN<br />

Briç<br />

Satranç<br />

Bulmaca<br />

32<br />

35<br />

36<br />

38<br />

39<br />

40<br />

41<br />

43<br />

44<br />

46<br />

47<br />

48


Başyazı<br />

Prof. Dr. Ömer Zafer ALKU<br />

İMO İzmir Şube Başkanı<br />

ŞUBEMİZDE DEĞİŞİM<br />

İnşaat Mühendisleri Odası 27/1/1954 tarih ve 6235<br />

sayılı TMMOB Kanunu’na dayanılarak kurulmuş<br />

kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur.<br />

Oda Ana Yönetmeliğinin Odanın Amaçları başlıklı<br />

5.maddesnde belirtiliyor:<br />

“Oda; Halkın ve Ülkenin yararı, mesleğin gelişmesi,<br />

meslek mensuplarının onur, hak, yetki ve mesleki çıkarlarını<br />

korumak, geliştirmek” amaçlanmıştır.<br />

Kurulduğu günden bugüne kadar bu amaç doğrultusunda<br />

faaliyet gösteren Odamız, meslek ve meslektaş<br />

çıkarlarının Ülke sorunlarından ayrılamayacağı<br />

bilinci içinde yaptığı çalışmalarla kamu vicdanında<br />

hak ettiği yeri bulmuş, halkın ve meslektaşının<br />

güvenini kazanmıştır.<br />

Odamızda yapılan tüm çalışmalar bu amaca dayanmaktadır.<br />

2003 yılında yönetime geldiğimizden bugüne<br />

Şubemizde hangi çalışmaları yaptığımız ve<br />

yapmaya devam edeceğimizi, çalışma ilkelerimizi<br />

aşağıda kısaca özetlemeye çalışacağım:<br />

- Komisyonlarımız görev yapmak isteyen her üyeye<br />

açık olarak çalışıyor,<br />

- Kamuda ve çok sayıda üyemizin çalıştığı kurumsal<br />

işyerlerinde işyeri temsilcilerini o kurumda çalışan<br />

üyelerimiz seçiyor. İşyeri temsilcileri ile düzenli toplantılar<br />

yapılıyor,<br />

- İlçe temsilcileri de seçimle geliyor. İlçe temsilcileri<br />

ile düzenli toplantılar yapılıyor,<br />

- Üst örgütlerimizle ilişkilerimiz sıcak tutuluyor.<br />

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu ve bağlı odalarla<br />

ortak mesleki ve sosyal etkinlikler yapılıyor,<br />

- İMO Danışma Kurulu, Onur Kurulu, Denetleme Kurulunda,<br />

İMO’nun komisyon ve çalışma kurullarında,<br />

TMH Yayın Kurulunda Şubemiz üyesi arkadaşlarımız<br />

görev yapıyor,<br />

- İMO’nca çıkarılan yönetmeliklerin hazırlanmasında,<br />

konuyla ilgili olan üyelerimizle yapılan toplantıların<br />

sonuçları merkezi çalışmalara aktarılarak söz<br />

sahibi olundu,<br />

- Yönetim Kurulu Sekreter üyeliği ile Şube sekreterliği<br />

görevi ayrılarak yönetim gücü ile icra gücünün bir<br />

kişide toplanmasının neden olabileceği olumsuzluklar<br />

ortadan kaldırıldı,<br />

- Örgütlenme Sekreterliği oluşturularak meslektaşlarımızın<br />

Odayı benimseyip rahatça iletişim kurabilme<br />

ortamı oluşturuldu, Odaya gelmeyen, bilgilerine<br />

ulaşılamayan üyelerimize ulaşabilme yolları arandı,<br />

- Muhasebe sistemimiz önce bilgisayar ortamına, ardından<br />

merkezi sisteme aktarıldı,<br />

- Web sayfamız oluşturularak bugün Şubemizle ilgili<br />

her türlü bilgiye, etkinliklerimizin yazılı notlarına<br />

web sayfamızdan ulaşabilme olanağı sağlandı,<br />

- Her türlü ödemede kredi kartı kullanımı geçerli kılındı,<br />

Ödemelerde uzun vadeli taksitlendirmeye gidildi,<br />

- Bültenimiz yeni formatıyla teknik ve sosyal açıdan<br />

düzeyli olarak iki ayda bir yayınlanıyor. Şube etkinliklerinin<br />

tümü Bültenden üyeye aktarılıyor,<br />

- 26 kişilik Bilgisayar laboratuvarı oluşturularak, her<br />

seviyede sürekli bilgisayar kursları devam ediyor,<br />

- Şube kütüphanemiz düzenlendi, kitaplar bilgisayar<br />

programına aktarıldı,<br />

- Tüm etkinliklerimiz cep telefonu mesajı ile tüm<br />

üyelerimize duyuruluyor,<br />

- Ajandamız, Şubeye mali yük olmadan reklam gelirleri<br />

ile basılarak tüm üyelerimize dağıtılıyor,<br />

- Gençlerimizin staj yeri istekleri hangi şehirde olursa<br />

olsun yerine getiriliyor,<br />

- genç- İMO örgütlenmesi ile İMO’nın geleceği kurulmaya<br />

ve güçlendirmeye başlanıldı,<br />

- Perşembe etkinliklerimiz olağan hale geldi, teknik<br />

ve sosyal konularda sayısız seminer, panel, sempozyum,<br />

konferans gerçekleştirildi,<br />

- Etkinliklerimiz kitap ve broşür olarak basılıyor. Tüm<br />

etkinliklerimizin görüntü kayıtları düzenli olarak arşivlenerek<br />

dileyen üyelerimizin kullanımına sunuluyor,<br />

- Ürün tanıtım seminerleri yapılıyor,<br />

- Geniş üye katılımı ile teknik ve sosyal içerikli geziler<br />

düzenleniyor,<br />

- Meslek içi eğitim kursları sürekli hale getirildi,<br />

- Ustalık kurslarına devam ediliyor,<br />

- Afet yönetimi çalışmaları kapsamında, güvenli yapı<br />

ve mühendislik hizmeti almış yapı kavramını tanıtmak<br />

üzere vatandaşlara ve öğrencilere yönelik sunumlar<br />

yapılıyor,<br />

2<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


Yayın Kurulundan<br />

- Öğrencilere mesleğimizi tanıtmaya yönelik sunumlar<br />

yapılıyor,<br />

- Özel günlerde ve çeşitli fuarlarda inşaat mühendisinin<br />

önemini vurgulayan afişleme ve broşür dağıtma<br />

çalışmaları yapılıyor,<br />

- Şubemizden istenen Bilirkişilikler bilgi ve liyakata<br />

dikkat edilerek adil bir şekilde dağıtılıyor,<br />

- Şube Yönetim Kurulu üyeleri ve çalışanları bilirkişi<br />

olarak görevlendirilmiyor, görevlendirilenlere ise bilirkişi<br />

ücreti ödenmiyor,<br />

- 2003 ten bugüne yönetim kurulu üyelerimiz oturum<br />

ücreti almıyor,<br />

- İnşaat Mühendisliği gecemiz her yıl geniş üye katılımı<br />

ile gerçekleştiriliyor,<br />

- Her yıl yapılan bir törenle meslekte 50, 40 ve 25.<br />

yılını dolduran üyelerimize Onur Belgeleri veriliyor,<br />

- Klasik Türk Müziği Koromuz, yeni oluşumu ile Türk<br />

Halk Müziği Koromuz ve Halk Oyunları ekibimiz çalışmalarına<br />

ve etkinliklerine devam ediyor,<br />

- Prof. Dr. Sıracettin Bilyap anısına Şubemizce düzenlenen<br />

satranç turnuvasına her yıl yüzlerce çocuğumuz<br />

katılıyor,<br />

- Geniş üye toplantıları sonucu alınan kararla, atıl duran<br />

ve getirisi olmayan mülkler açık ihale ile elden<br />

çıkarıldı. Şubemiz MMO’ndan satın alınan şimdiki<br />

çağdaş mekana taşındı. Bornova yolu üzerindeki binamız<br />

mülk olarak korunarak kiraya verildi,<br />

- Yapılan bu teknik ve sosyal etkinlikler ve çeşitli çalışmalar<br />

dışında kamu kurumu niteliğinde mesleki<br />

demokratik bir kitle örgütü olduğumuzu her zaman<br />

ön planda tutarak, kentimiz ve Ülkemizin sorunlarıyla<br />

ilgili değişik konularda basın açıklamaları yapıldı,<br />

ilgili kuruluşlarla ortak eylemlere katılındı. İşsizlik<br />

ve yoksulluğa karşı, hükümetçe yapılan zamlara karşı,<br />

ekonomik krizin faturasının halktan çıkarılmasına<br />

karşı, Sivas Katliamı gibi olayların bir daha olmaması<br />

için, 12 Eylül darbesine karşı, savaşlara karşı, termik<br />

ve nükleer santrallere karşı yapılan bir dizi eylemde<br />

yine üyemizin önünde ve yanında olundu,<br />

- Kentimiz ve İlimizde sorunlu her türlü özel ve kamu<br />

binası hakkında çalışma yapmaya, kamu kuruluşlarına<br />

ve halkımıza teknik destek vermeye devam ediyoruz.<br />

Güvenilen, güven duyulan bir meslek örgütü<br />

olmanın onurunu yaşıyoruz.<br />

Yaklaşık 6,5 yılda tüm bu çalışmaları sizlerden aldığımız<br />

güçle ve sizlerle birlikte gerçekleştirdik. Sizlere<br />

teşekkür ediyor ve saygılarımı sunuyorum.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 3


Yayın Kurulundan<br />

Bu sayımızda biraz kendi içimize daha doğrusu İMO,<br />

TMMOB ve mesleğimiz için ulusallar arası düzeyde ve<br />

dolayısıyla bağlantılı olarak ulusal düzeye yansıyacak<br />

olan gelişmelere bakalım istedik.<br />

GATS temelinde hizmet alanlarının ikili anlaşmalar yoluyla<br />

serbestleştirilmesinin önündeki engelleri kaldıracak<br />

çalışmalar yeniden gündeme taşınmaktadır. Hazırlanmış<br />

olan anlaşma metni içerisinde mühendislik ve<br />

mimarlık alanında, CPC 511 kodlu İnşaat Sahalarının Ön<br />

İnceleme İşleri (Pre-erection work at Construction Sites),<br />

CPC 515 kodlu Özel Ticari İnşaat İşleri (Special Trade<br />

Construction Work) ve CPC 518 kodlu İnşaat İşleri veya<br />

Yıkımı ile ilgili veya İnşaat Mühendisliği İşleri Ekipmanının<br />

Kiralanması Hizmetlerinin (Renting services related<br />

to equipment for construction or demolition of buildings<br />

or civil engineering works, with operator) yanında<br />

pek çok mühendislik, mimarlık disiplinini içeren hizmetlerin<br />

serbestleştirilmek istendiği görülmektedir.<br />

Daha önceki sayılarımızda bu konuyu sizlerle paylaşmıştık.<br />

Ancak görülmektedir ki; hükümetin tek taraflı<br />

olarak yabancı sermaye ve hizmet sunucularına muafiyet<br />

tanıma gayretkeşliği yeniden nüksetmiştir. Zaten<br />

4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun<br />

ve uygulama yönetmelikleri, Yabancı Sermayeyi Teşvik<br />

Yasası ve 1995 tarihli Yabancı Sermaye Çerçeve Kararı<br />

Hakkında Tebliğ, Doğrudan Yabancı Yatırımlarda Yabancı<br />

Uyruklu Personel İstihdamı Hakkında Yönetmelik,<br />

Vergi Muafiyetleri, Rekabetin Korunması Hakkında Yasa,<br />

Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri<br />

Hakkında Kanun, Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım<br />

Ajansı Kurulması Hakkında Kanun, ayrıca AB ülkelerine<br />

tek taraflı olarak açılan alan ve muafiyetler göz önüne<br />

alındığında, ülkemizin yeterince peşkeş çekildiği görülmektedir.<br />

Bu seferki çalışmada GATS’ın da ötesine geçen<br />

tek taraflı açılma söz konusudur. Böylece anlaşmalar<br />

ile GATS ‘in geçerliliği devam ederken önceden verilen<br />

büyük uğraşılar sonucunda GATS’ın taahhüt listesinde<br />

kapalı ve koşullu kalmış alanların dahi ikili anlaşma<br />

yapılacak ülkelere açılması hedeflenmektedir.<br />

Dünyada uygulanan ekonomik siyasi politikaların sonucunda<br />

öyle bir konuma gelinmiş ki ; bizim gibi ülkelerde<br />

meslek alanları, mühendislik alanları ve mühendisliğin<br />

uluslararası sermayenin değişen ve aç gözlü talepleri<br />

üzerinden yapılandırıldığı yaşadığımız gerçeklerdir.<br />

Gelinen süreçte, meslek alanlarında kamunun tasfiyesi<br />

sağlanarak; buralarda kamunun denetiminden<br />

uzak, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılandırılmalar<br />

hedeflendiği de açıktır. Ülkemizdeki saldırılarda<br />

TMMOB ve benzeri meslek odalarının uluslararası<br />

hizmet sermayesinin çıkarları doğrultusunda yeniden<br />

düzenlenmesi ve doğal olarak bu meslek örgütlerinin<br />

yeniden yapılandırılma çalışmaları yapıldığı da bilinen<br />

bir başka gerçektir. Oysa Avrupa Birliği ve GATS<br />

(Hizmetlerin Serbest Dolaşımı) anlaşmalarının getirdikleri<br />

açısından ulusal mühendislik alanlarının korunması<br />

için mücadele edilmesi TMMOB ve İMO’nın asli görevleri<br />

arasındadır.<br />

Aslında yukarda sıraladığımız yasalar neticesinde yabancıların<br />

ülkemizde iş alması, iş yapması ve çalışması<br />

açısından zaten pek bir engel kalmamış ise de; TMMOB<br />

ve İMO’nın kamu yararını göz önünde tutarak toplum,<br />

meslek, ve meslektaşları için yapmış oldukları karşı çıkışları<br />

engellemelerin yollarını aramaktadır siyasi iktidar.<br />

Hükümet meslek odalarının çalışmalarını engellemeyi<br />

zaten politika olarak benimsemişti. Şimdi ise meslek<br />

odaları ve üyelerinin meslek odaları yoluyla yürütmeye<br />

katılma yollarını kapatmayı da bu politikaya dahil<br />

etmiş görünüyor.<br />

Belki de bu nedenledir ki; TMMOB ve bağlı odalar Devlet<br />

Denetleme Kurulu tarafından denetleme altına aldırılarak<br />

baskı kurulmaya çalışılmaktadır. Devlet Denetleme<br />

Kurulunun denetleme sonuçlarını “Devlet Denetleme<br />

Kurulu meslek kuruluşlarını yerden yere vurdu: Politikayla<br />

uğraşmasınlar” başlığıyla basından öğrenmiş<br />

bulunuyoruz ne yazık ki. Basında yer aldığı şekliyle görülmektedir<br />

ki, yukarda da belirttiğimiz gibi TMMOB ve<br />

benzeri meslek odalarının uluslararası sermayenin çıkarları<br />

doğrultusunda yeniden düzenlenmesi için alt<br />

yapı hazırlanmaktadır. Emperyalist sistemin istediği şekilde<br />

yapılanmalar sağlanarak mühendislerin kendileri<br />

dışında alınan siyasi kararların sistem içerisinde uygulayıcısı<br />

duruma düşmeleri hedeflenmektedir.<br />

Sermaye grubunun örgütleri ile TMMOB, Tabipler Birliği<br />

ve benzeri odaları aynı potada değerlendiren bu raporun<br />

eleştirisi ve cevabı Bültenin bu sayfalarına sığamayacak<br />

kadar geniştir. Ancak yine de, modern toplumlarda<br />

demokratik çoğulcu yapının, siyasal açıdan iktidarın<br />

paylaşılması talebini de içinde barındırdığı, meslek<br />

mensuplarının da bu talebi meslek odaları vasıtasıyla<br />

gerçekleştirmeye çalıştıklarını belirtmeden geçemiyeceğiz.<br />

Zaten yıllardır mühendis ve mimar odaları siyasetle uğraşıyor<br />

biçiminde söylemler söylenegelmektedir. Oysa<br />

mesleki demokratik kitle örgütü olan İMO’nın üyelerinin<br />

çıkarlarını koruyabilmesi, toplumun çıkarlarını savunabilmesi<br />

kısaca toplumsal muhalefet yapabilmesi<br />

için siyasetle iç içe olması gerekmektedir. Bu konularda<br />

etkinlik sağlayabilmeleri için ilgi alanlarına yönelik<br />

olarak siyasete girmelerinin gerektiği ve demokratik<br />

katılımın ancak böyle sağlanabileceği bilim adamlarınca<br />

kabul edilen bir gerçektir.Bu durumda; TMMOB<br />

ve İMO’ nın ülkemizin kalkınma ve sanayileşme sorunlarından,<br />

kentleşme sorunlarına, sağlık politikalarından<br />

mesleki eğitim politikalarına kadar mesleğini ilgilendiren<br />

birçok alandaki sorunlara ilgi duyması, toplum yararını<br />

öne alarak bu yönde değerlendirmeler yapıp çö-<br />

4<br />

Temmuz <strong>2009</strong> - 147


Yayın Kurulundan<br />

zümler önererek talepler yükseltmesi en tabii hakkı ve<br />

görevi olmaktadır. Çünkü ülkeyi ve toplumu ilgilendiren<br />

bu sorunlar ve siyasal iktidarların çözüm yol ve yöntemleri<br />

ile alacakları kararlar, uygulayacakları politikalar kaçınılmaz<br />

olarak mühendislik mesleğinin icrasını da etkilemektedir.<br />

Bu nedenle İMO ve TMMOB kendi mesleki<br />

alanları içerisinde bu ve benzeri sorunlarda görüş geliştirip<br />

çözüm önerileri sunmak; bu görüş ve önerilerin kabulü<br />

yönünde çalışmalarda bulunmak zorundadır. Bunun<br />

adı siyaset yapmaktır, bu İMO ve TMMOB ‘nin varlık<br />

nedenidir. Sivil toplum demokrasi ilişkileri de bu noktada<br />

somutlaşarak ortaya çıkmaktadır. Yani yukarda açıkladığımız<br />

Avrupa Birliği ve GATS (Hizmetlerin Serbest<br />

Dolaşımı) anlaşmaları ile yapılması planlanan ikili anlaşmalar<br />

direkt olarak mesleğimizi ilgilendirmekte olup;<br />

TMMOB ve İMO’nın bunlara karşı çıkması gerekir, bu<br />

karşı çıkma da siyasi talepleri barındırmaktadır.<br />

Öte yandan mesleği aşan, siyaseti aşan savaş, barış, çevre,<br />

insan hakları, anti demokratik uygulamalara karşı<br />

çıkma, laiklik karşıtlarıyla mücadele gibi; adam olmakla<br />

ilişkili, herkesin konusu olan, meslek çıkarlarının dışında<br />

kalan, herhangi bir siyasi partinin yada görüşün temsilcisi<br />

olunmayan konularla da uğraşmak, söz söylemek<br />

meslek odasının görevleri arasındadır.<br />

Bir kez daha ilgilere duyurmalıyız ki: Toplumca yaşananı,<br />

kültürel, toplumsal, siyasal, ekonomik açılardan sorgulamak,<br />

yorumlamak, eleştirmek, eleştirilerimiz doğrultusunda<br />

bilimsel temele dayalı karşı çıkışlarda bulunmak<br />

TMMOB ve İMO’ nın görevleri arasındadır. Üyeler<br />

bazında yapılan araştırmaların bilimsel sonuçları da; bu<br />

durumu üyelerin onayladığını göstermektedir.<br />

Ülkenin tam bağımsız, gerçek anlamıyla demokrat,<br />

halktan yana, aydınlık yarınlara sahip olma isteğini seslendirebilmek,<br />

karanlık zihniyetlerle hesaplaşabilmek;<br />

yapılan uygulamaların gerçek yüzünü gösterebilmek<br />

için, ülkemize, emeğimize, geleceğimize sahip çıkabilmek<br />

için yapılacak çok şey vardır.<br />

55 yıllık tarihi boyunca her türlü engellere rağmen ödün<br />

vermeden, doğruları savunmaktan geri durmayan, birikimlerini<br />

toplumun yararına kullanma şiarını yaşama<br />

geçirme hedefinden sapmayan “demokrasi ve toplum<br />

için bir ses, mesleğimiz ve meslektaşımız için bir nefes”<br />

olmayı başarabilen bir örgüt için, Ülkemiz, mesleğimiz<br />

ve meslektaşımız için daha etkin, daha üretken, daha<br />

dinamik bir İMO için çalışmak gerekliliği önümüzde bir<br />

görev olarak durmaktadır.<br />

Mesleğini bilen onu halkın hizmetinde kullanan inşaat<br />

mühendislerinden, ülkesinin her işini yapabilecek nicel<br />

ve nitel gücü olan teknik elemana; kalkınmamızın ve<br />

gelişmemizin denetiminden meslek düzeyimizin geliştirilmesine,<br />

ülke meslek ve meslektaş sorunlarının çözümüne<br />

kadar, amaç, iş ve eylemleri gerçekleştirmek için<br />

çaba harcamaya devam etmeliyiz.<br />

Sevgilerimizle…<br />

ARALIK <strong>2009</strong><br />

ETKİNLİK PROGRAMIMIZ<br />

7-8 Aralık <strong>2009</strong><br />

Sempozyum<br />

İzmir Afet Riskini Azaltma Sempozyumu<br />

<br />

8-9 Aralık <strong>2009</strong><br />

Sempozyum<br />

İzmir Ulaşım Sempozyumu<br />

<br />

10 Aralık <strong>2009</strong><br />

Seminer<br />

Alkalilerle Aktive Edilmiş Bağlayıcılar<br />

(Çimento İçermeyen Yüksek Performanslı<br />

Kompozitler)<br />

İnş. Müh. Serdar AYDIN<br />

<br />

13 Aralık <strong>2009</strong><br />

İMO Anı Ormanı Ağaç Dikimi<br />

Seferihisar Doğanbey’e gezi<br />

<br />

16 Aralık <strong>2009</strong><br />

50, 40 ve 25. Yıl Plaket Töreni<br />

<br />

17 Aralık <strong>2009</strong><br />

Seminer<br />

Kıyı Yapılarının (İskelelerin)<br />

Güçlendirilmesi<br />

Prof. Dr. Yalçın ARISOY<br />

<br />

19 Aralık <strong>2009</strong><br />

Geleneksel İMO Gecesi<br />

<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 5


Şubeden<br />

1 Eylül <strong>2009</strong><br />

- Konak Belediyesi ile Şubemiz arasında<br />

mesleki denetim yapılması<br />

konusundaki protokol yenilendi.<br />

- 1-8 Eylül <strong>2009</strong> tarihleri arasında<br />

Foça’da genç-İMO 1. Yaz Eğitim<br />

Kampı gerçekleştirildi.<br />

2 Eylül <strong>2009</strong><br />

Gana Sanayi ve Ticaret Odası Başkanları<br />

Şubemizi ziyaret ettiler.<br />

12 Eylül <strong>2009</strong><br />

DİSK ve KESK ile birlikte TMMOB İzmir<br />

İKK tarafından yapılan kitlesel<br />

12 Eylül Darbesini protesto yürüyüşü<br />

ve basın açıklamasına katıldık.<br />

4-6 Eylül <strong>2009</strong><br />

Kamulaştırma Bilirkişilik Kursu yapıldı.<br />

1 Ekim <strong>2009</strong><br />

- Üyemiz Doç. Dr. Halit Yazıcı’nın<br />

sunduğu “Yüksek Performanslı Betonlar”<br />

semineri Şubemizde yapıldı.<br />

- DİSK ve KESK ile TMMOB İzmir İKK<br />

tarafından SSGSS yasasının birinci<br />

yılı dolayısıyla Konak’ta yapılan basın<br />

açıklamasına katıldık.<br />

2 Ekim <strong>2009</strong><br />

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu<br />

adına Şubemiz sekreteryasında<br />

düzenlenen İzmir Su Sempozyumu<br />

Tepekule Kongre Merkezi’nde<br />

yapıldı.<br />

2-4 Ekim <strong>2009</strong><br />

İMO tarafından İstanbul’da gerçekleştirilen<br />

8. Ulaşım Kongresi’ne Şubemizden<br />

Serhan TANYEL ve A. Fuat<br />

GÜNAK katıldılar.<br />

3 Ekim <strong>2009</strong><br />

- XSteel Kursu başladı.<br />

- Bursa’da yapılan “Afet, Hazırlık ve<br />

Müdahale Eğitimi”ne Şubemizden<br />

Abdullah İNCİR, Ahmet ERMİN, Vedat<br />

YORULMAZEL, B. Gürcan TUR-<br />

NA, Abdullah UZUN, Necati ATICI,<br />

Ali ACAR, Sadık Can GİRGİN, M. Erkan<br />

YILMAZ, Zeynel Abidin MAZ-<br />

LUM, Eray DAĞ, Mehmet KIROĞLU<br />

ve Halil DÜZTAŞ katıldılar.<br />

4 Ekim <strong>2009</strong><br />

- TMMOB Kadın Mühendis, Mimar,<br />

Şehir Plancıları Kurultayı İzmir<br />

Yerel Çalıştayı Tepekule Kongre<br />

Merkezi’nde gerçekleşti.<br />

- Bilgisayar Destekli İş Planlama Kursu<br />

başladı.<br />

5 Ekim <strong>2009</strong><br />

SAP2000’e Giriş kursu başladı.<br />

6 Ekim <strong>2009</strong><br />

- İleri SAP2000 Kursu başladı.<br />

- DİSK Genel Başkanı Süleyman<br />

Çelebi’ye yapılan silahlı saldırı hakkında<br />

TMMOB İzmir İKK tarafından<br />

yapılan basın açıklamasına katıldık.<br />

12 Ekim <strong>2009</strong><br />

Fuar Vizyon dergisi ve Milliyet Gazetesi<br />

Şube Başkanımız Prof. Dr. Ömer<br />

Zafer ALKU ile röportaj yaptı.<br />

13 Ekim <strong>2009</strong><br />

Mühendislik Mimarlık Haftasında<br />

TMMOB İzmir İKK tarafından<br />

TMMOB Birlik Parkı’nda yapılan basın<br />

açıklamasına ve TMMOB kokteyline<br />

katıldık.<br />

15 Ekim <strong>2009</strong><br />

- “Depreme Dayanıklı Yapı Tasarımının<br />

Ana İlkeleri” konulu seminer<br />

Prof. Dr. Hikmet Hüseyin Çatal tarafından<br />

Şubemizde sunuldu.<br />

- 15-18 Ekim <strong>2009</strong> Yapı İzmir<br />

Fuarı’nda Şube standımız açıldı.<br />

- 15-17 Ekim <strong>2009</strong> tarihleri arasında<br />

Diyarbakır’da yapılan “Tarihi Eserle-<br />

6<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


in Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle<br />

Devredilmesi-2” sempozyumuna<br />

Şubemizden Şükrü Hamarat,<br />

Ali Fuat Günak, Şefika Seyhan Has,<br />

Burak Alp Ersen, Muammer Dalgıç<br />

ve Sadık Can Girgin katıldı.<br />

16 Ekim <strong>2009</strong><br />

Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi<br />

Mezuniyet Törenine katıldık, mezun<br />

olan ve dereceye giren genç<br />

meslektaşlarımızı kutlayarak armağanlarını<br />

verdik.<br />

- TMMOB İzmir İKK tarafından<br />

desteklenen ODTÜ Türk Halk Bilim<br />

Topluluğu’nun “Tarih Boyunca<br />

Anadolu’da Halk İsyanları” Gösterisine<br />

bilet alınarak, katılım sağlandı.<br />

18 Ekim <strong>2009</strong><br />

“Şerefine İnsanlık” adlı tiyatro gösterimine<br />

Genç Mühendisler Komisyonu<br />

ve genç-İMO üyelerimiz katıldı.<br />

19 Ekim <strong>2009</strong><br />

- Celal Bayar Üniversitesi’nde yapılan<br />

genç-İMO tanışma toplantısında<br />

odamız tanıtıldı.<br />

Şubeden<br />

27 Ekim <strong>2009</strong><br />

“İki Dil Bir Bavul” isimli film gösterimine<br />

Genç Mühendisler Komisyonu<br />

ve genç-İMO üyelerimiz katıldı.<br />

28 Ekim <strong>2009</strong><br />

Üyemiz Ahmet Gürel’in Bayraklı Belediyesi<br />

için hazırladığı 50 fotoğraflık<br />

“Atatürk ve Kadın”, “Atatürk ve<br />

Çocuk” adlı karma sergiler Tepekule<br />

Kongre Merkezi’nde açıldı.<br />

17-18 Ekim <strong>2009</strong><br />

Şubemiz tarafından desteklenen 9.<br />

Sıracettin Bilyap Anı Satranç Turnuvası<br />

Halkapınar Spor Salonu’nda yapıldı.<br />

Turnuva ile ilgili ayrıntılı bilgiyi<br />

Satranç bölümümüzde bulabilirsiniz.<br />

- Bulgaristan’dan gelen 30 kişilik mimar<br />

ve mühendis grubu ile Mimarlar<br />

Odası İzmir Şubesi’nde bir toplantı<br />

yapıldı. Şube Başkanımız Prof.<br />

Dr. Ömer Zafer ALKU, Yönetim Kurulu<br />

Sekreter Üyemiz Tahsin VERGİN ve<br />

Şube çalışanımız Sabri İNCE’nin katıldığı<br />

toplantıda koşullar ve çalışma<br />

biçimleri hakkında karşılıklı bilgi alışverişinde<br />

bulunuldu.<br />

17 Ekim <strong>2009</strong><br />

- TMMOB Ücretli ve İşsiz Mühendis,<br />

Mimar ve Şehir Plancıları İzmir Yerel<br />

Kurultayı, Tepekule Kongre ve Sergi<br />

Merkezi’nde yapıldı.<br />

19 Ekim <strong>2009</strong><br />

Dokuz Eylül Üniversitesi’nde yapılan<br />

genç-İMO tanışma toplantısında<br />

odamız tanıtıldı.<br />

21 Ekim <strong>2009</strong><br />

Celal Bayar Üniversitesi’nde yapılan<br />

genç-İMO tanışma toplantısında<br />

odamız tanıtıldı.<br />

22 Ekim <strong>2009</strong><br />

“Betonarme Yapılarda Deprem Hasarları”<br />

konulu seminer Prof. Dr. Hikmet<br />

Hüseyin Çatal tarafından Şubemizde<br />

sunuldu.<br />

23 Ekim <strong>2009</strong><br />

Ege Üniversitesi’nde yapılan genç-<br />

İMO tanışma toplantısında odamız<br />

tanıtıldı.<br />

24 Ekim <strong>2009</strong><br />

Genç-İMO İzmir 1. Sınıf Temsilcileri<br />

seçimi Şubemizde yapıldı. Seçimin<br />

ardından tanışma kokteyli düzenlendi.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 7


Şubeden<br />

TÜRKİYE’DE İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİNİN GELİŞİMİ<br />

Prof. Dr. Ömer Zafer ALKU<br />

İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Türkiye 29 Ekim 1923 tarihinde çağdaşlaşma kararını vermiş<br />

bu kararı cumhuriyeti ilan ederek tescil etmiştir. Esasında<br />

Mustafa Kemal Atatürk çağdaş bir Türkiye Cumhuriyeti<br />

devleti kurmayı daha harp okulundayken planlamıştır.<br />

Türkiye’nin çağdaşlaşma yolunu seçmesi demek mühendislikte<br />

ilerleme kararını vermiş olması demektir. Bir<br />

toplumun geleneksel bir yapıdan çağdaş bir yapıya dönüşmesi<br />

ancak toplumun düşüncesinin ve teknolojik bilgisinin<br />

gelişimi ile mümkün olabilir. Düşüncesini ve teknolojik<br />

bilgisini geliştiren ve arttıran toplum bu birikimini,<br />

doğal olarak yaşam şekline aktarmak isteyecektir. Bunun<br />

için doğanın dengesini bozmadan, doğanın gücünü<br />

denetleyebilmesi ve doğanın çeşitli kaynaklarını kullanabilmesi<br />

için çeşitli alt yapı projelerini gerçekleştirebilmesi,<br />

üretirken, barınırken ve yaşarken öncelikle sağlıklı kentlere,<br />

işyerlerine ve konutlara sahip olması gerekmektedir.<br />

Kısacası çağdaşlaşma düşüncesinin eyleme geçmesi, ilerleyebilmesi<br />

ancak büyük bir imar etme projesinin yapılması<br />

ve yaşama geçirilmesi ile mümkün olabilir. Tarif edilen<br />

bu durum büyük bir inşaat kapasitesinin yaratılması<br />

anlamına gelmektedir. Türkiye’de bu kapasitenin yaratılması<br />

ancak belirli bir süreç içinde olmuştur. 1923’te başlayan<br />

bu süreç bugün de devam etmektedir.<br />

Yapı, altyapı, su yapıları, kıyı liman yapıları, ulaşım yapıları<br />

ve bunun gibi yapılar inşaat mühendisliği alanına girmektedir.<br />

1923 yılından günümüze Türkiye’de çok önemli<br />

üç adet programlı kalkınma projesi gerçekleştirilmiştir.<br />

Programlı kalkınma projelerinin ilki 1923-1940 döneminde<br />

ülkeyi demir ağlarla örmeyi amaçlayan demiryolları<br />

projesidir. Ülkenin önemli yerleşim, üretim ve tüketim<br />

merkezlerini bağlayan bir ağın oluşturulması amacıyla<br />

bu proje kararlılıkla sürdürülmüştür. Cumhuriyet öncesi<br />

dönemde demiryollarının işletimi ayrıcalıklı olarak yabancıların<br />

denetiminde ve ülke dışı ekonomilere hizmet<br />

edecek şekilde yapılandırılmıştır. Cumhuriyet sonrası dönemde<br />

ise ulusal ekonominin yaratılması, ülke kaynaklarının<br />

harekete geçirilmesi, önemli yerleşim merkezlerinin<br />

birbirine bağlanması amaçlanmıştır.<br />

Osmanlı döneminde yabancılar tarafından inşa edilerek<br />

işletilen demiryollarının 3500 kilometreye yakın bir bölümü<br />

cumhuriyetin ilanı ile çizilen ulusal sınırlar içerinde<br />

kalmıştır.1924 yılında devletleştirilen demiryollarına<br />

1940 yılına kadar 3200 kilometre, 1940-1950 arasında<br />

370 kilometre eklenerek demiryolu ağımız yaklaşık 7000<br />

kilometreye, 1950 yılından bugüne ise yaklaşık 8600 kilometreye<br />

ulaşmıştır. Türkiye sınırları içinde inşa edilen ilk<br />

demiryolu 23 Eylül 1856 tarihinde bir İngiliz şirketine verilen<br />

ayrıcalıkla 1866 yılında tamamlanan 130 kilometre<br />

uzunluğundaki İzmir-Aydın hattıdır. Türkiye 2. Dünya Savaşına<br />

kadar demiryolları yapılmasında büyük atılım yapmış,<br />

1940 yılından sonra ilerleme çok yavaşlamıştır. Bu<br />

dönem ve sonrasında 60 yılda zorunlu haller dışında demiryolu<br />

üretilmemiştir.<br />

Türkiye’nin programlı kalkınma projelerinden ikincisi<br />

1948-1957 döneminde uygulanmış olan karayolu programıdır.<br />

1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti Osmanlıdan<br />

4000 kilometresi iyi durumda toplam 18500 kilometre<br />

karayolu ağı devralmıştır. 1948 yılında Bayındırlık<br />

Bakanlığı ile ABD Yardım Teşkilatı Yollar İdaresi Grubu<br />

arasında bir anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre<br />

Türkiye için uzun erimli bir karayolu programı hazırlanmış<br />

ve ABD Türkiye’de bir karayolu idaresinin kuruluşunda<br />

yardımcı olmuştur. Ayrıca bu programın uygulanması<br />

için askeri yardımdan 5 milyon dolar, Marshall yardımından<br />

da 5 milyon dolar kredi sağlanmıştır. Bu anlaşma karayolu<br />

atılımının başlangıcı olup, Truman Doktrini olarak<br />

bilinir. 1948 yılı karayolları için milattır. 1948 yılı öncesinde<br />

yollar kazma kürek ve insan gücüyle yapılmıştır. 1948<br />

yılında makineli çalışma dönemi başlamıştır.<br />

Gerek bu programın hazırlanmasında gerek Türkiye Cumhuriyeti<br />

Karayolları İdaresi’nin kuruluş biçiminin saptanmasında<br />

ve programın uygulanmasında iki isim öne çıkmıştır.<br />

Türkiye’den Vecdi DİKER, ABD’den Amerikan Federal<br />

Yollar Teşkilatı Genel Müdür Yardımcısı M.G. Hilts. Hilts<br />

“Türkiye’nin Yol Durumu” başlıklı bir karayolu programı<br />

hazırlamıştır. Hilts raporunda 35000 kilometre uzunluğunda<br />

devlet yolu, 55000 kilometre uzunluğunda il yolu<br />

yapılmasını ve kademeli inşaat ilkesinin uygulanmasını<br />

önermiştir. Bu ilkeye göre bir yolun yapılmasına karar verildiğinde,<br />

öncelikle sadece geçidi sağlayacak nitelikte bir<br />

yol yapılarak trafiğe açılacak, eğer var olan bir yolsa bakıma<br />

alınarak kullanılması sürdürülecek, trafik belirli düzeylere<br />

ulaştıkça yolların standartları bir üst düzeye çıkarılacaktır.<br />

Yolların yapılmasına az şeritli ve düşük standartlarla<br />

başlanmasına karşın, istimlak genişliklerinin 55 metre<br />

olması öngörülerek gelecekteki gelişmelere açık olması<br />

sağlanacaktır.<br />

Dokuz yıllık programda devlet ve il yolları yer almış, köy<br />

yollarına değinilmemiştir. Ancak siyasal söylemler içinde<br />

100000 kilometrenin üstünde köy yolları yapımından her<br />

zaman söz edilmiştir. Dokuz yıl sonunda tüm devlet yollarının<br />

karayolu idaresinin bakımı altında alınması planlanmıştır.<br />

Bu amaçla 11 Şubat 1950 yılında Karayolları Genel<br />

Müdürlüğü kurulmuştur. Türkiye dokuz yıllık karayolu<br />

programının uygulanması sırasında ve sonrasında yalnız<br />

yol yapmakla kalmamış aynı zamanda dünyada saygınlığı<br />

kabul edilen bir karayolu mühendisliği potansiyeli yaratmıştır.<br />

Ülkemiz yol yapım teknolojisi açısından bir sıçrama<br />

yakalamış bu birikim Birleşmiş Milletler Örgütü’nün<br />

dikkatini çekmiş, örgüt 1954 yılında ülkemize başvurarak<br />

bir karayolu eğitim merkezi açılmasını ve bu merkezde<br />

gelişmekte olan ülkelerin mühendislerine bilgi ve deneyim<br />

aktarılmasını istemiştir. Gelen bu talebi değerlendiren<br />

Türkiye Cumhuriyeti altı haftalık eğitim programları<br />

düzenlemiş, beş defa tekrarlanan eğitim programı ile 12<br />

ülkeden toplam 70 mühendis eğitmiştir.<br />

8<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


Şubeden<br />

Bugünkü durumumuz nedir? Bugün karayolları, devlet su<br />

işleri ve köy işleri yol su elektrik teşkilatının kan kaybederek<br />

eritilmesine devam edilmektedir.<br />

Programlı kalkınma projelerinin üçüncüsü, Güney Anadolu<br />

Projesidir. GAP hidroelektrik enerji, sulama, tarım,<br />

kırsal ve kentsel altyapı, ormancılık, eğitim ve sağlık gibi<br />

mühendislik ve sosyal boyutu çok büyük entegre bir projedir.<br />

Fırat Nehri üzerindeki araştırmalar 1936 yılında Mustafa<br />

Kemal Atatürk’ün emri ile başlatılmış, aynı yıl Keban ve<br />

Kemaliye, 1945 yılında Dicle Nehri üzerinde Diyarbakır<br />

gözlem istasyonları açılmış, ilerideki yıllarda kullanılacak<br />

veriler toplanmaya başlamıştır.<br />

GAP’nde su kaynakları programı olarak 22 baraj, 19 hidroelektrik<br />

santral ve 1,7 milyon hektar (yaklaşık 17 milyon<br />

dönüm) alanda sulama sistemleri yapımı ve enerji santrallerinin<br />

toplam 27 milyar kw saat enerji üretimi öngörülmüştür.<br />

GAP’ni sadece bu sayısal değerlerle ve mühendislik<br />

açısından değerlendirmek yanlış olur. GAP sadece<br />

su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesi projesi değildir.<br />

GAP bölgenin ekonomik ve sosyal hayatını büyük ölçüde<br />

etkileyecek ve değiştirecek karaktere sahip bir kalkınma<br />

projesi niteliğindedir. Bu amaca yönelik olarak 1989 yılında<br />

Güney Anadolu Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatı kurulmuştur.<br />

GAP kapsamında 14 baraj, 8 hidroelektrik santralı tamamlanmış,<br />

bir baraj ve bir hidroelektrik santral inşaatı<br />

devam etmektedir. GAP sulamalarının 214000 hektarı<br />

(2,14 milyon dönüm) işletmeye açılmış, 156000 hektar da<br />

(1,56 milyon dönüm de) işletmeye açılmak üzere sulama<br />

yapısı inşaatları devam etmektedir. 2010 yılında tamamlanması<br />

öngörülen GAP’nin 2007 yılı itibariyle fiziki durumu<br />

işin 2010 yılında bitirilemeyeceğini göstermektedir.<br />

GAP’de inşaat işleri tamamlansa bile bölgenin kalkınması<br />

için öngörülen projelerin uzun yıllar devam edeceği tahmin<br />

edilmektedir.<br />

GAP tamamlandığında yılda 50 milyar m³’ten fazla su<br />

akıtan Fırat ve Dicle Nehirleri üzerinde kurulan tesislerle<br />

Türkiye’nin su potansiyelinin %28’i kontrol altına alınacak,<br />

yüksek tarım ve sanayi potansiyeli bölgede gelir düzeyini<br />

5 kat arttıracak, bölge nüfusunun yaklaşık 3,5 milyonuna<br />

iş olanağı yaratılacaktır.<br />

Bu projeler Türkiye için stratejik öneme sahip projelerdir.<br />

İnşaat mühendisliği açısından çok önemli projeler olduğu<br />

gibi ülkeyi birbirine bağlayan tren yolları ve karayollarının<br />

ekonomiye yarattığı katkı ve ulaşım kolaylığı, enerji<br />

ağının tüm ülkeye dağılmasının sanayiye katkısı, Güneydoğu<br />

Anadolu Bölgesinde yaratılacak sosyal ve ekonomik<br />

yükseliş, sağlık ve eğitim göstergelerinin bu bölgede<br />

yükseltilmesi hedefi çok önemli değişimlerdir.<br />

Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne Türkiye’de bu planlı<br />

kalkınma projeleri haricinde tekil sayılabilecek önemli<br />

birçok inşaat projeleri de gerçekleştirilmiştir. Bu projelerin<br />

bir kısmı aşağıda yapım yılları ve bazı özellikleri ile sıralanmıştır.<br />

Ankara Gar Binası 1935-1937<br />

Anıtkabir 1944-1953<br />

Türkiye Büyük Millet Meclisi Binası 1939-1961<br />

İstanbul Atatürk Kültür Merkezi 1946-1969<br />

İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi 1943-1952<br />

ODTÜ Yerleşkesi 1961-1981<br />

Ankara 19 Mayıs Stadı 1934-1936 (25 bin kişilik)<br />

Abdi İpekçi Spor Salonu 1978-1989 (102x86m alan çelik<br />

çatı ile kapatılmıştır)<br />

İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı 1998-2001 (3420 ve<br />

1200 ton ağırlığındaki iki tribün çelik çatı yapılmış, çelik<br />

çatıyı taşıyan iki kolon arası 196 m’dir)<br />

Ankara Kızılay Emek İşhanı (22 katlı) 1959-1965<br />

İstanbul İş Bankası Kuleleri (1. kule 181.20 m, 2. kule<br />

117.61 m) 1996-2000<br />

Sivas-Erzurum Demiryolu Hattı 1933-1937 (Proje, yapımcı,<br />

sermaye, tüm çalışanlar T.C. vatandaşı. Hat 690 km.<br />

üzerinde toplam 30 km. tünel, tamamen kazma kürekle<br />

açılmış. Tünelin onurlu hikayesi şöyledir: Bu hatta tünelleri<br />

bitiren taşeronların isimleri tünellere verilmiştir. Bir tünel<br />

zeminin uygun olmaması nedeniyle zamanında tamamlanamamış<br />

ve Atatürk’e tüneli zamanında tamamlayacağına<br />

dair kişisel söz vermiş olan Yahya Bey sözünü<br />

tutamamaktan dolayı intihar etmiştir. Yahya Bey, ismi ile<br />

anılan tünelin hemen önüne defnedilmiştir.)<br />

75. Yıl Selatin Tüneli (İzmir-Aydın Otoyolu) 1990-2000 (Ülkemizin<br />

ilk ve en uzun 2x3 şeritli modern otoyol tüneli)<br />

Kömürhan Köprüsü 1930-1932 (109.60 m açıklık, yapıldığı<br />

zaman dünyadaki betonarme köprülerin altıncısı. Nehirden<br />

yüksekliği 33,35 m)<br />

Boğaziçi Köprüsü 1970-1973 (Açıklığı 1074 m. Toplam<br />

uzunluğu 1560 m. Genişliği 33.40 m. Denizden yüksekliği<br />

64 m.)<br />

Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali 1998-2000<br />

(264.000 m2 kapalı alan, ileri yapım teknolojisiyle yapılmıştır.)<br />

Çubuk Barajı 1930-1936 (Cumhuriyetin ilanından sonra<br />

yapılan ilk beton ağırlık barajı.)<br />

Keban Barajı 1965-1974, Karakaya Barajı 1976-1987, Atatürk<br />

Barajı 1983-1999 (Bu barajlar yükseklik, büyüklük,<br />

enerji üretimi açısından dünya sıralamasına girmiştir.)<br />

Bugün bu yapılardan bir kısmının önemli özelliği olmadığı<br />

düşünülebilir. Ancak bu yapıların inşa edildiği yıllardaki<br />

koşullar ve teknoloji göz önünde bulundurulduğunda<br />

bu yapıların önemi anlaşılmaktadır.<br />

Yukarıda sayılan eserler, kamu binaları, eğitim binaları,<br />

spor kompleksleri, ulaşım yapıları, köprüler, barajlar gibi<br />

yapılardır. Daha birçok önemli eser saymak mümkündür.<br />

Bu eserlerin birçoğunun mimari ve mühendislik projeleri<br />

veya yapımcıları Türk firmalarıdır. Dünya çapındaki Atatürk<br />

Barajı’nın yapımcısı bir Türk firmasıdır. Gerek projelendirmede,<br />

gerekse yapımda Türk firmalarının birikimle-<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 9


Şubeden<br />

ri bugün önemli bir seviyeye ulaşmıştır. Türkiye’de birçok<br />

eseri gerçekleştiren bu firmalar bugün yurtdışında çok<br />

başarılı inşaat işleri yapmaktadır.<br />

Türkiye ulusal çapta ve tekil olarak birçok inşaat projesini<br />

başarı ile gerçekleştirmiştir. Ancak ulusal çapta bir konut<br />

politikası olmamıştır. Tehlike geliyorum diye kendini göstermesine<br />

rağmen İstanbul, Ankara ve İzmir’de 1960’larda<br />

gecekondulaşma başlarken Hükümetler gözlerini kapamıştır.<br />

Yerel bazı konut edindirme projeleri haricinde<br />

Türkiye kendisini gecekondulaşmaya teslim etmiştir. Belki<br />

de gecekondu üretmek de bir konut politikasıdır. Ancak<br />

bir kalkınma projesi değildir.<br />

Türkiye yeniden programlı kalkınma projelerini gündeme<br />

almalıdır. En az 20-30 yıllık bir ana program yapılmalı.<br />

Bu ana program 4-5 yıllık devrelere ayrılarak demiryolu,<br />

karayolu, denizyolu, havayolu ulaşım politikaları, enerji,<br />

ziraat, endüstrileşme, eğitim, sağlık, nüfus planlaması<br />

ve konut edinme politikalarını planlı olarak devam ettirmelidir.<br />

Kaynakça: 50 Yılda 50 Eser, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası,<br />

2007, Ankara<br />

10<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


DİKİLİ BELEDİYE BAŞKANI OSMAN ÖZGÜVEN HAKKINDAKİ<br />

SU DAVASINDA SONA YAKLAŞILIYOR<br />

Şubeden<br />

Dikili Belediye Başkanı üyemiz Osman Özgüven hakkında halka ücretsiz su sağladığı gerekçesiyle açılan dava ile<br />

ilgili Dikili Belediyesi internet sitesinde 17 Kasım <strong>2009</strong> tarihinde yayınlanan haber.<br />

Duruşmayı ek savunma yapmayanların savunmalarının alınması<br />

için 22 Aralık <strong>2009</strong> tarihine erteleyen duruşma hâkimi<br />

Başbakanlıktan kimlerin muaf tutulduğu sorulması gerektiği<br />

talebinin de bu savunmaların bitiminden sonra değerlendirilmesine<br />

karar verdi.<br />

Özgüven ”Davayı başlatanlar, yaşamlarını, yaptıkları haksızlıkla<br />

ve kararmış yürekleri ile sürdüreceklerdir. Oysa biz başımız<br />

dik, yüreğimiz temiz yürümeye devam edeceğiz” dedi.<br />

Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven,”Ceza almam suç işlediğim<br />

anlamına gelmeyecektir”dedi.<br />

Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven’in ve belediye meclis<br />

üyelerinin 10 tona kadar suyu halka ücretsiz verilmesi ve<br />

belediye çalışanlarına yüzde elli indirim yapılması sonucu<br />

kamu zararı doğduğu iddiasıyla açılan davanın duruşması<br />

görüldü.<br />

Belediye Başkanı Osman Özgüven ve Meclis Üyeleri ek savunmalarını<br />

yaptılar. Belediye Meclis üyelerinin çoğunluğu<br />

önemli bir kamu zararının oluşmadığından beratını isterken<br />

Başkan Osman Özgüven ise geniş bir savunma yaptı. Özgüven;<br />

Suya erişimin en temel insan hakkı olduğunu belirterek<br />

kendilerinin de yaptıkları uygulamalarla herkesin suya ulaşabilmesini<br />

çalıştıklarını söyledi. Yoksulların suya erişebilmesinin<br />

önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini işaret<br />

eden Özgüven, belediyelerin suyun tarifini belirleme yetkisini<br />

ellerinden alınmasını kabul edilemeyeceğini söyledi.<br />

Uyguladıkları tarifenin tasarrufa yönelik ve küresel ısınmaya<br />

karşı önlem amaçlarını taşıdığını belirten Özgüven, bu tarife<br />

yüzünden kesinlikle herhangi bir kamu zararının oluşmadığını<br />

söyledi. Aksine uygulama nedeniyle tasarruf edildiğini<br />

ve kamu yararı oluştuğunu dile getiren Özgüven “yerel yönetim<br />

seçimlerinde bedava neler dağıtılmadı ki? Onlar unutuldu<br />

gitti. Sudan ekmekten, ulaşımdan, jeotermalden zarar<br />

ettiğimiz doğru. Ama biz ticarethane değil, belediyeyiz. Halka<br />

hizmet götürmeye çalışırken kar, zarar hesabı yapamayız.<br />

Bu davadan ceza alacağımızı düşünmüyorum. Ceza alsam<br />

bile suç işlediğim anlamına gelmeyecek” dedi.<br />

Özgüven ”Davayı başlatanlar, yaşamlarını, yaptıkları haksızlıkla<br />

ve kararmış yürekleri ile sürdüreceklerdir. Oysa biz başımız<br />

dik, yüreğimiz temiz yürümeye devam edeceğiz” dedi.<br />

“Biz değil yasa yargılanmalı”<br />

Özgüven kendilerinin yargılanmasına neden olan 4736 sayılı<br />

yasanın yanlış olduğunu ve buna karşı da mücadele ettiklerini<br />

belirterek; “Yasalara karşı hile yapmak yerine dürüst<br />

davrandık. Açılan bu dava bize yasadaki gediği gösterdi.<br />

Şimdi 10 ton suyu 1 kuruş yaptık. Ne değişti ki?” dedi.<br />

Özgüven’in Avukatı Arif Ali Cangı da savunmasında yasanın<br />

yargılanması gerektiğini söyledi. Yasanın İMF ve Dünya Bankasının<br />

istekleri doğrultusunda çıkarıldığını aktaran Cangı,<br />

bu yasanın kamu hizmetlerinin özelleştirilmesinin ilk adımlarından<br />

birisi olduğunu söyledi. Cangı; “Yasanın ¼.maddesinde<br />

bu hizmetlerin ücretlendirilmesinden muaf tutulacak<br />

kişi ve kurumların Bakanlar Kurulu tarafından belirleneceğine<br />

dair bir kısım var. Bu muafiyetten kimlerin yararlandığının<br />

belirtilmesi, için Başbakanlığa sorulmasını talep ediyoruz”<br />

dedi. Mahkemenin alacağı kararın da bir çığır açacağını<br />

belirten Cangı ayrıca yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasını<br />

ve Dikili Halkından da tanıkların dinlenmesini talep etti.<br />

Özgüven; “Uygulama, hiç bir kişisel çıkarı hedeflemiyor.<br />

Amaç çok açık.Bir yaşam hakkı olan suyun herkese ulaştırılması<br />

ve bu yapılırken tasurruf anlayışının geliştirilmesine<br />

katkı koymak. Ceza verebilirsiniz.Bunun gecmişte milyonlarca<br />

örneği var.Ama bu hic bir zaman suç işlediğim anlamına<br />

gelmiyecektir” dedi.<br />

”Su Davasi ve Dikili Belediyesi unutulmayacak”<br />

Özgüven; ”Bu davayı başlatanları kimse bilmiyecek- anımsamıyacaktır.<br />

Ama icinden geldiğim insanların büyük çoğunluğu<br />

su davasını ve Dikili belediyesini unutmayacaktır.<br />

Ne belediyemiz,yani ilçemiz,ne de ülkemiz bir kayba-zarara<br />

uğratılmamıştır. Aksine en başta yurt içinden olmak üzere,<br />

yurtdışından,AB ülkelerinden, aldıgımız olumlu tepkiler,<br />

halkimizin guclu destegi gösterdiki ,hakli yerdeyiz. Haklılık<br />

eninde sonunda kendini dayatır.Kabul görür. Bir çok örneği<br />

yaşandıgı gibi,hak geç te olsa teslim edilir. Ama ben inanıyorumki<br />

bugün Hak zamanında teslim edilecektir” dedi.<br />

Mahkeme Başbakanlığa muaf tutulanları soracak;<br />

Duruşmayı ek savunma yapmayanların savunmalarının alınması<br />

için 22 Aralık <strong>2009</strong> tarihine erteleyen duruşma hâkimi<br />

Başbakanlıktan kimlerin muaf tutulduğu sorulması gerektiği<br />

talebinin de bu savunmaların bitiminden sonra değerlendirilmesine<br />

karar verdi. Duruşma savcısının da Başbakanlıktan<br />

istenen bu bilgilerle ilgili olumlu görüş bildirmesi dikkat<br />

çekti.<br />

Osman Özgüven gazetecilere yaptığı açıklamada da “Halk<br />

adına yaşam adına doğru gördüğüm bir uygulamayı yaptık,<br />

yapmaya devam edeceğiz. İnsan ve yaşam hakkı olarak<br />

tanımlanan her tür değerin alışveriş malzemesi yapılması<br />

bir insan hakkı ihlalidir” dedi. Özgüven, küresel ısınmanın<br />

olumsuz sonuçlarından birisi de su rezervlerinin giderek<br />

azalması olduğunu belirterek aldıkları kararın tasarrufu<br />

özendiren ve sağlayan bir yol olduğunu ifade etti.<br />

Özgüven “İnsanoğlu var olmadan su vardı, hava vardı, toprak<br />

vardı. Ne suyumuzu, ne toprağımızı ne de havamızı yok<br />

edemeyiz. Bu nedenle kararımızın arkasında dimdik duruyoruz.<br />

Biz kamuyu zarara uğratmadık. Kamuya yarar sağladık.<br />

Dünyamızdaki küresel ısınmanın etkilerinin 15, 20<br />

yıl sonraki durumlarını düşündüğümüzde azgın tekellerin<br />

suyu özelleştirmeye çalıştığı bir dönemde insanlar suyu parasıyla<br />

bile isteseler bulmayacaklar. Ben burada seçimlerde<br />

söz vermiş olan belediye başkanlarımıza da seslenmek istiyorum.<br />

Hepside suyu Dikili Belediyesinin verdiği gibi bedava<br />

vermeyi taahhüt etmişlerdi. O taahhütlerini yerine getirmelerini<br />

diliyorum” dedi.<br />

Duruşmaya İzmir, Turgutlu, Selçuk’tan çevreciler ve İzmir<br />

TMMOB’dan temsilciler ve bazı vatandaşlar da katılarak<br />

Özgüven’e destek verdi.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 11


Şubeden<br />

YAPIM İŞLERİ UYGULAMA YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK<br />

Kamu İhale Kurumu tarafından hazırlanan “Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına<br />

Dair Yönetmelik” 08.09.<strong>2009</strong> tarih ve 27343 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik<br />

değişikliğinde “Gerçek kişi olması halinde, kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odasından ya da esnaf ve<br />

sanatkar odasından, ilk ilan veya devet tarihinin ya da ihale veya son başvuru tarihinin içinde bulunduğu yılda<br />

alınmış, odaya kayıtlı olduğunu gösterir belgenin,” denilmekte iken bende “veya ilgili meslek odasından” ibaresi<br />

eklenmiştir.<br />

Değişikliğe ilişkin yönetmelik aşağıdadır.<br />

8 Eylül <strong>2009</strong> SALI Resmî Gazete Sayı : 27343<br />

YÖNETMELİK<br />

Kamu İhale Kurumundan:<br />

YAPIM İŞLERİ İHALELERİ UYGULAMA YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK<br />

YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK<br />

MADDE 1 – 4/3/<strong>2009</strong> tarihli ve 27159 sayılı mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanan Yapım İşleri İhaleleri<br />

Uygulama Yönetmeliğinin 38 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />

“a) Gerçek kişi olması halinde, kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odasından ya da esnaf ve sânatkar<br />

odasından veya ilgili meslek odasından, ilk ilan veya davet tarihinin ya da ihale veya son başvuru tarihinin içinde<br />

bulunduğu yılda alınmış, odaya kayıtlı olduğunu gösterir belgenin,”<br />

MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 45 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendindeki “bedel içeren noter<br />

onaylı sözleşme” ibaresi “bedel içeren sözleşme” olarak değiştirilmiştir.<br />

MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin (2) nolu ekinde yer alan Açık İhale Usulü ile İhale Edilen Yapım İşlerinde<br />

Uygulanacak Tip İdari Şartnamenin, (5) nolu ekinde yer alan 4734 Sayılı Kanunun 21 inci Maddesinin (b), (c) Bentlerine<br />

Göre Pazarlık Usulü ile İhale Edilen Yapım İşlerinde Uygulanacak Tip İdari Şartnamenin ve (6) nolu ekinde yer<br />

alan 4734 Sayılı Kanunun 21 inci Maddesinin (a), (d), (e) Bentlerine Göre Pazarlık Usulü ile İhale Edilen Yapım İşlerinde<br />

Uygulanacak Tip İdari Şartnamenin 7.1. maddelerinin (a) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />

“a) Mevzuatı gereği kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odası ya da esnaf ve sânatkar odası veya ilgili<br />

meslek odası belgesi;<br />

1) Gerçek kişi olması halinde, kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odasından ya da esnaf ve sânatkar<br />

odasından veya ilgili meslek odasından, ilk ilan veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, odaya kayıtlı<br />

olduğunu gösterir belge,<br />

2) Tüzel kişi olması halinde, ilgili mevzuatı gereği kayıtlı bulunduğu ticaret ve/veya sanayi odasından, ilk<br />

ilan veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, tüzel kişiliğin odaya kayıtlı olduğunu gösterir belge.”<br />

MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin (3) nolu ekinde yer alan Belli İstekliler Arasında İhale Usulü ile İhale Edilen<br />

Yapım İşlerinde Uygulanacak Tip Ön Yeterlik Şartnamesinin 7.1. maddesinin (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />

“a) Mevzuatı gereği kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odası ya da esnaf ve sânatkar odası veya ilgili<br />

meslek odası belgesi;<br />

1) Gerçek kişi olması halinde, kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odasından ya da esnaf ve sânatkar<br />

odasından veya ilgili meslek odasından, ilk ilan veya son başvuru tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, odaya<br />

kayıtlı olduğunu gösterir belge,<br />

12<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


Şubeden<br />

2) Tüzel kişi olması halinde, ilgili mevzuatı gereği kayıtlı bulunduğu ticaret ve/veya sanayi odasından, ilk<br />

ilan veya son başvuru tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, tüzel kişiliğin odaya kayıtlı olduğunu gösterir belge.”<br />

MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin (4) nolu ekinde yer alan Belli İstekliler Arasında İhale Usulü ile İhale Edilen<br />

Yapım İşlerinde Uygulanacak Tip İdari Şartnamenin 7.1. maddesinin (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />

“a) Mevzuatı gereği kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odası ya da esnaf ve sânatkar odası veya ilgili<br />

meslek odası belgesi;<br />

1) Gerçek kişi olması halinde, kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odasından ya da esnaf ve sânatkar<br />

odasından veya ilgili meslek odasından, davet tarihinin veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, odaya<br />

kayıtlı olduğunu gösterir belge,<br />

2) Tüzel kişi olması halinde, ilgili mevzuatı gereği kayıtlı bulunduğu ticaret ve/veya sanayi odasından, davet<br />

tarihinin veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, tüzel kişiliğin odaya kayıtlı olduğunu gösterir belge.”<br />

MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin (2) nolu ekinde yer alan Açık İhale Usulü ile İhale Edilen Yapım İşlerinde<br />

Uygulanacak Tip İdari Şartnamenin, (4) nolu ekinde yer alan Belli İstekliler Arasında İhale Usulü ile İhale Edilen Yapım<br />

İşlerinde Uygulanacak Tip İdari Şartnamenin ve (5) nolu ekinde yer alan 4734 Sayılı Kanunun 21 inci Maddesinin<br />

(b), (c) Bentlerine Göre Pazarlık Usulü ile İhale Edilen Yapım İşlerinde Uygulanacak Tip İdari Şartnamenin (8)<br />

numaralı dipnotları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />

“8 Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilen<br />

belgelerin istenilmesi gereken hallerde, istenecek teklif türüne göre aşağıdaki seçeneklerden uygun olan<br />

seçilecek, aksi halde “Bu bent boş bırakılmıştır” yazılacaktır:<br />

(1) Anahtar teslim götürü bedel işlerde;<br />

“Teklif bedelini oluşturan iş kalemleri ve/veya iş gruplarına ait miktarlar ve bunlara ait birim fiyatlar ile bu<br />

fiyatlara ilişkin İdarenin tanımladığı yapım şartlarına uygun analizler ve teklif bedelini gösteren hesap cetveli”<br />

(2) Teklif birim fiyatlı işlerde;<br />

“Teklif edilen fiyatlara ilişkin olarak idarenin tanımladığı her bir iş kaleminin yapım şartlarına uygun analizler”<br />

(3) Karma teklif alınan işlerde;<br />

“Anahtar teslim götürü bedel teklif verilen iş kısım/kısımları için; teklif bedelini oluşturan iş kalemleri ve/<br />

veya iş gruplarına ait miktarlar ve bunlara ait birim fiyatlar ile bu fiyatlara ilişkin idarenin tanımladığı yapım şartlarına<br />

uygun analizler ve teklif bedelini gösteren hesap cetveli, birim fiyat teklif verilen iş kalemleri için; teklif edilen<br />

fiyatlara ilişkin olarak idarenin tanımladığı her bir iş kaleminin yapım şartlarına uygun analizler””<br />

Başlamış olan ihaleler<br />

GEÇİCİ MADDE 1 – İlanı veya duyurusu bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden önce yapılmış olan ihaleler,<br />

ilan edildiği veya duyurulduğu tarihte yürürlükte olan Yönetmelik hükümlerine göre sonuçlandırılır.<br />

MADDE 7 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.<br />

MADDE 8 – Bu Yönetmelik hükümlerini Kamu İhale Kurumu Başkanı yürütür.<br />

Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin<br />

Tarihi<br />

Sayısı<br />

4/3/<strong>2009</strong> 27159 (Mükerrer)<br />

Yönetmelikte Değişiklik Yapan Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin<br />

Tarihi<br />

Sayısı<br />

3/7/<strong>2009</strong> 27277<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 13


Şubeden<br />

İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBESİ İLE İZMİR İLÇE<br />

BELEDİYELERİ ARASINDA YAPILAN PROTOKOL ÖRNEĞİ<br />

................. BELEDİYE BAŞKANLIĞI İLE İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBESİ ARASINDA<br />

YAPILAN PROJE ÜRETİMİ, FENNİ MESULİYET ÜSTLENİMİNE YÖNELİK TEKNİK İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ<br />

Ülkemizdeki yapı üretiminin çağdaş teknik kurallara ve ülke gerçeklerine uygun bir biçimde projelendirilmesi,<br />

yapıların deprem etkisine karşı güvenli ve ekonomik olarak üretilmesi, İnşaat Mühendisleri’nin ve İnşaat<br />

Mühendisleri Odamızın yıllardır mücadelesini verdiği bir konudur.<br />

İnşaat Mühendisleri Odamız, kamu yararına yürütülmekte olan bu uygulama içinde en etkili ve vazgeçilmez<br />

denetim unsurlarından biridir. Yapı üretimine titizlikle eğilen İnşaat Mühendisleri Odamız, Yapı Projesi<br />

Üretimi, Fenni Mesuliyet Üstlenimi, konularında yerel yönetimlerin onay ve denetime katkı koyarak,<br />

Belediyelere destek olmak durumunda ve zorunluluğundadır.<br />

Yapıların güvenli, kaliteli, ekonomik ve sağlıklı olarak üretilmesi öncelikle doğru projelendirme ve<br />

uygulamaya bağlıdır. Bu anlamda yerel yönetimlerin mühendislik projelerine ve uygulamalarına gereken<br />

önemi vermesi kaçınılmazdır.<br />

İnşaat Mühendisleri Odamız, mühendislik hizmetlerini denetlemek, bu hizmetleri veren üyelerinin<br />

sorunlarıyla ilgilenmek, mesleklerini herhangi bir olumsuzluğa ve haksız rekabete neden olmayacak<br />

şekilde, dayanışma içinde yürütmelerini sağlamakla görevlidir.<br />

Tüm toplum yararına olacağına inandığımız mesleki proje denetimi uygulamasında İnşaat Mühendisleri<br />

Odası İzmir Şubesi ile ............... Belediyesi, aşağıdaki hususlarda görüş birliğine varmışlardır.<br />

Madde 1)<br />

Madde 2)<br />

Madde 3)<br />

Madde 4)<br />

Madde 5)<br />

Madde 6)<br />

Madde 7)<br />

Bu protokolda, İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi “İMO”, ........... Belediyesi ise<br />

“BELEDİYE” olarak anılacaktır.<br />

BELEDİYE İnşaat Mühendislerince hazırlanmış ve müellif olarak imzalanmış projelerde,<br />

geoteknik (zemin ve temel etüd) raporlarında ve üstlenilen fenni mesullüklerde İMO<br />

onayını ve buna yönelik düzenlenmiş belgeyi arayacaktır.<br />

BELEDİYE inşaatlarda ruhsat ve proje bulundurulmasını sağlatacak, yapının pafta, ada<br />

parselini, yüklenicisini, proje müellifi, fenni mesul inşaat mühendisinin adını, soyadını<br />

veya yapı denetim firmasının adını, ruhsat tarihi ve numarasını gösteren bir tabelayı<br />

inşaatın görünebilir bir yerine astıracaktır.<br />

İMO, fenni mesullerin görevlerini yerine getirmemeleri, eksik yapmaları vb. durumlarda<br />

tüzük hükümlerinin yaptırımlarını uygulayacaktır.<br />

Uygulamada doğacak aksaklık, eksiklik, sorunlar ve anlaşmazlıklar, İMO ve BELEDİYE<br />

yetkililerinin düzenleyecekleri ortak toplantıda çözümlenecektir.<br />

İMO, bu protokolun maddelerinin işletiminde yüklenici, ruhsat sahibi, proje müellifi,<br />

fenni mesul, kontrol mühendisi ve benzeri, karşı taraftan herhangi bir olumsuz davranışla<br />

ve karşı duruşla karşılaşması halinde olayı BELEDİYE’ye iletecek, BELEDİYE protokol<br />

çerçevesinde işlemin sonuçlandırılmasını sağlayacaktır.<br />

Yedi maddeden oluşan bu protokol …./…./<strong>2009</strong> tarihinde yürürlüğe girmiştir.<br />

............................. BELEDİYESİ İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

ADINA<br />

İZMİR ŞUBESİ ADINA<br />

14<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


SU YAPILARI DENETİM HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİ’NİN<br />

İPTALİ İÇİN DAVA AÇILDI<br />

TMMOB’den<br />

TMMOB, 15.08.<strong>2009</strong> tarih ve 27320 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Su Yapıları Denetim Hizmetleri<br />

Yönetmeliği”nin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay’a başvurdu.<br />

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü‘ne açılan davada, söz konusu<br />

yönetmelik ile Anayasa‘nın 128 ve 168. maddeleriyle,<br />

6200 Sayılı Yasaya aykırı olarak, kamu hizmeti niteliği taşıyan<br />

denetim yetkisinin özel hukuk tüzelkişilerine devredildiği<br />

belirtildi. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü‘nün yapmakla<br />

yükümlü olduğu su tesisleri ile ilgili denetim hizmetlerinin,<br />

özel firmalara verilecek izin belgeleriyle yaptırılmasını<br />

düzenleyen Yönetmeliğin iptali ve yürütmesinin durdurulması<br />

için açılan dava dilekçesinde şöyle denildi:<br />

“Dava konusu Yönetmelik ile özel sektöre devredilen su yapılarının<br />

gözetim ve denetim görevi, 6200 sayılı Yasa ile davalı<br />

idareye verilmiştir. 6200 sayılı Yasa‘nın 2. Maddesinde,<br />

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü‘nün görev ve yetkileri sayılmıştır.<br />

Buna göre, Anayasa‘nın 168. Maddesi kapsamında<br />

bulunan tüm suların ve bu su kaynakları üzerinde kurulacak<br />

yapıların kendi görev alanına giren sorumluluğu ile<br />

kamu adına yapılacak gözetim ve denetim görevi Devlet Su<br />

İşleri Genel Müdürlüğü‘ne verilmiştir. Buna göre, tabii servet<br />

ve kaynakların aranması ve işletilmesinin gerçek ve tüzel<br />

kişiler eliyle yürütülmesi için yasa düzeyinde açık bir düzenleme<br />

yapılması gerekirken, bu durumda dahi gerçek ve<br />

tüzel kişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak<br />

gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyidelerin yasayla<br />

açıkça belirlenmesi zorunlu tutulmuştur. Devletçe yapılacak<br />

gözetim ve denetim faaliyetinin ise özel sektör kuruluşlarına<br />

devredilmesi olanağı bulunmamaktadır. Nitekim<br />

Anayasa‘nın 128. maddesinin 1. fıkrası “Devletin, kamu iktisadi<br />

teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare<br />

esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin<br />

gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve<br />

diğer kamu görevlileri eliyle görülür” hükmünü taşımaktadır.<br />

Su yapılarının gözetim ve denetiminin bir kamu hizmeti<br />

olması karşısında, bu kamu hizmetinin yürütülmesinin özel<br />

hukuk tüzel kişilerine devredilmesi olanağı bulunmamaktadır.<br />

Dava konusu Yönetmelikle denetim firmalarına bırakılan<br />

proje ve teknik denetim bir kamu hizmetinin gereği gibi<br />

yürütülmesine yönelik zorunlu bir denetimdir ve kamu hizmeti<br />

niteliğindedir. Bu nedenle Anayasa‘nın 128. maddesine,<br />

6200 sayılı Yasa‘ya ve kamu yararına aykırı olan dava konusu<br />

Yönetmelik hükümlerinin iptali ve dava sonuna kadar<br />

yürütülmesinin durdurulması gerekmektedir.<br />

DEVLET DENETLEME KURULU’NDAN MESLEK ÖRGÜTLERİYLE İLGİLİ<br />

RAPORU YAZIYLA İSTENDİ<br />

Anka Ajansı tarafından 16 Ekim <strong>2009</strong> tarihinde geçilen “Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Meslek<br />

Kuruluşlarını Yerden Yere Vurdu: Politikayla Uğraşmasınlar” başlıklı haber üzerine Devlet Denetleme Kurulu’ndan<br />

söz konusu rapor yazıyla istendi.<br />

Tarih: 16 Ekim <strong>2009</strong><br />

Sayı : 2103<br />

CUMHURBAŞKANLIĞI<br />

DEVLET DENETLEME KURULU BAŞKANLIĞI‘NA<br />

ANKARA<br />

Konu: 16 Ekim <strong>2009</strong> tarihli Anka Haber Ajansı‘nın “Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Meslek Kuruluşlarını Yerden Yere Vurdu:<br />

Politikayla Uğraşmasınlar” haberi hk.<br />

Kurulunuzun 22.05.2008 tarih ve 107 sayılı ile 25.09.2008 tarih ve 296 sayılı yazılarıyla, “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının<br />

daha iyi ve etkin bir şekilde hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin “meslek kuruluşlarındaki mevcut uygulamaların ve sorunların tespit<br />

edilmesi, meslek kuruluşlarının görüş ve önerilerini de dikkate alarak söz konusu sorunların giderilmesine ve hizmetlerin daha etkin ve<br />

verimli yürütülmesine yönelik öneriler getirilmesini amaçlamaktır” biçiminde bir gerekçe ile Birliğimizin de içinde olduğu kamu kurumu<br />

niteliğindeki meslek kuruluşlarının incelenmesine karar verildiği Birliğimize iletilmişti.<br />

İsteminize konu olan tüm bilgi ve belgeler 2.09.2008 tarih ve 1591 sayılı ile 03.12.2008 tarih ve 2210 sayılı yazılarımızla Kurulunuza iletilmişti.<br />

16 Ekim <strong>2009</strong> tarihli Anka Haber Ajansı‘nın “Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Meslek Kuruluşlarını Yerden Yere Vurdu: Politikayla<br />

Uğraşmasınlar “ başlığıyla verdiği haberden Kurulunuzun araştırma ve inceleme raporunu tamamladığı anlaşılmaktadır.<br />

Öncelikle habere konu “Araştırma ve İnceleme Raporu”nun taraflara gönderilmeden kamuoyuyla paylaşılmasını şaşırtıcı bulduğumuzu<br />

ifade etmek isteriz.<br />

Konunun tarafımızca anlaşılabilmesi için “Araştırma ve İnceleme Raporunuzun” bir örneğinin Birliğimize ivedilikle iletilmesini arz ederiz.<br />

Saygılarımızla,<br />

N.Hakan GENÇ<br />

Genel Sekreter<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 15


TMMOB İKK’dan<br />

İZMİR İKK’DAN MÜHENDİSLİK MİMARLIK HAFTASI AÇIKLAMASI<br />

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından Mühendislik Mimarlık Haftası nedeniyle TMMOB Birlik Parkı’nda<br />

yapılan basın açıklaması<br />

13 Ekim <strong>2009</strong><br />

Mühendisler, mimarlar, şehir plancıları, 17 Ekimi içerisine<br />

alan hafta içerisinde kutladığımız Mühendislik Mimarlık<br />

Haftası‘nda Dünyayı, ülkeyi ve yaşamı tanıyan, anlayan<br />

ve ona göre politikalar üreterek yaşama geçiren, bir çalışma<br />

anlayışı ile dünyamız ve ülkemize ilişkin tespit ve önerilerini<br />

kamuoyuyla paylaşmaktadır.<br />

‘Tarihin sonu‘, ‘kapitalizmin mutlak ve sonsuzluğu‘ üzerine<br />

kurulu olan kapitalist küreselleşme sürecinin önemli bir<br />

aşamasına geldik. Vahşi kapitalist sömürünün bugün ortaya<br />

çıkardığı sonuç milyonlarca yoksul, milyonlarca işsiz, yok<br />

oluşa sürüklenen dünya, savaş, felaket ve krizdir.<br />

“Bugün yaşanan bunalım basit bir iktisadi kriz değildir. Bu<br />

artık tarihsel misyonunu tamamlamış bir üretim ve toplumsal<br />

sistemin yani kapitalizmin bütüncül bir krizidir ve yakın<br />

bir gelecekte derinleşmiş toplumsal krizlerle daha büyük<br />

yıkım ve acılara yol açması muhtemeldir.<br />

Bu krizin ülkemizi teğet geçtiğini iddia edenler gözlerini<br />

kapatmışlar, kulaklarını tıkamışlar işçiye, kamu çalışanına,<br />

emekliye, küçük esnafa, çiftçiye tüm emeğiyle geçinenlere<br />

sırtını dönmüşlerdir.<br />

Son olarak İstanbul‘da yapılan Dünya Bankası ve IMF yıllık<br />

toplantılarında, alınan yeni sömürü kararları ile işsizlik daha<br />

da büyüyecek ve yoksul halkın yaşam mücadelesi güçleşecektir.<br />

TMMOB, DİSK-KESK-TTB ile birlikte IMF Dünya Bankasına<br />

yazdıkları mektupta ‘‘Bizden aldıklarınızı geri verin ve<br />

geldiğiniz yere dönün‘‘ tepkisini göstermişlerdir.<br />

Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları uygulanan neoliberal<br />

politikalar sonucunda Dünyanın sürüklendiği kriz ortamında<br />

üretimden ve sanayileşmeden hızla uzaklaşan ülkemizde,<br />

bilim ve teknoloji politikaları temelinde ulusal kalkınma<br />

stratejilerinin uygulanmasının ve yeniden üretim, yatırım,<br />

istihdam ve hakça bölüşüm temelinde politikalara dönülmesi<br />

gerektiğini bir kez daha dile getiriyorlar.<br />

AKP‘nin bir diğer oyunu da IMF‘ye karşı ‘sahte kabadayılıkları‘.<br />

AKP, IMF ile ister anlaşsın ister anlaşmasın, Orta Vadeli<br />

Program diye açıkladığı ekonomi politikaları IMF programının<br />

ta kendisidir. Orta vadeli programın verilerine göre,<br />

AKP‘nin hükümete geldiği 2002‘de %10,3 düzeyinde seyreden<br />

işsizlik oranı 2012‘de %13,3‘e yükselecek. Türkiye tam<br />

bir ‘kaybedilmiş 10 yıl‘ ile karşı karşıya gelecektir. Devlet Bakanı<br />

Ali Babacan ‘kemer sıkma politikası uygulayacağız‘ diyor.<br />

Özal‘dan hafızalarımıza kazınan ‘kemer sıkma‘ politikası<br />

bugün ustalarının yolundan sapmayan AKP için de tek ve<br />

yegâne program olmaya devam ediyor.<br />

‘Oyunlarının‘ da sonu geliyor. Demokrasi oyunu yine polis<br />

şiddeti ile yalanlandı. Tayyip Erdoğan İstanbul toplantısında<br />

‘dışarıdaki sese kulak verelim‘ derken anlaşılıyor ki;<br />

emniyet güçlerine ‘susturun‘ talimatı veriyordu. Geçtiğimiz<br />

haftalarda İstanbul‘da bir doğa olayı sel tam bir felakete<br />

dönüşürken ortalıkta görülmeyen devlet, bütün ‘gücüyle‘<br />

bir kez daha İstanbul‘da IMF ve Dünya Bankasına ses veren<br />

emekçilerin karşısına dikilerek ‘ben varım‘ derken, aslında<br />

bizlere IMF ve DB politikalarını uygulayarak gelişen neoliberal<br />

devletin ne olduğunu da gösteriyordu. Yani sosyal<br />

ve kamusal niteliği ortadan kalkmış, baskı ve zordan ibaret<br />

bir devlet gösterdiler hepimize.<br />

Türkiye‘nin bir başka gündem konusu da ‘demokratik açılım‘<br />

tartışmalarıdır. TMMOB olarak yıllardır demokrasi ve<br />

özgürlükler için, eşitlik için, adalet için mücadele yürütüyoruz.<br />

Evet, Türkiye‘nin demokratikleşmesi doğrultusunda<br />

atılacak her adımdan bizler ancak memnuniyet duyarız.<br />

Ancak ortada bir yanılsamadan başka bir şey yok. Giderek<br />

daha baskıcı/otoriter uygulamaları hayata geçiren, toplumsal<br />

alanı dinsel gericilikle kuşatan bir iktidarın demokrasiyi<br />

geliştirmesi zaten mümkün de olamaz. Son dönemde gündeme<br />

gelen Kürt sorununun çözümü tartışmalarında da<br />

görüyoruz ki AKP bu sorunu da kendi renginden bir ülke<br />

yaratma uğraşı çerçevesinde ve ABD emperyalizminin bölgedeki<br />

yönelimleri doğrultusunda ele alıyor. Bugünlerde<br />

‘Dağ fare mi doğuruyor‘ diye şüpheler dile getiriliyor. Evet<br />

şüpheniz olmasın tam da öyledir.<br />

Herkesin dilini, kültürünü özgürce yaşayabileceği, insanımızın<br />

kardeşçe ve bir arada yaşadığı bir ülke ancak demokratik<br />

bir ülke olabilir. Bunun başarılması ise gerçekten demokrasiye<br />

ve barışa inananların mücadelesi sonucu gerçekleşecektir.<br />

AKP‘nin geliştirdiği bölgenin emperyalizmin<br />

çıkarları doğrultusunda düzenlenmesi ve ‘ılımlı İslamcılık‘<br />

içerisinde ümmetçi temelde bir arada olma politikaları bugünkü<br />

karanlığının katmerlenmesi ve geleceğimizin teslim<br />

alınmasından başka bir anlama gelmeyecektir.<br />

Değerli basın mensupları,<br />

TMMOB bu hafta dolayısıyla dünyamıza ve ülkemize dair<br />

tespit ettiği bu iki can alıcı konunun gelecek dönemde ülkemiz<br />

ve dünya halkları açısından önemli travmalar yaratmaya<br />

aday olduğunu altını çizerek dile getirmektedir.<br />

Diğer yandan, TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu meslek<br />

disiplinleri üzerinden biriktirdiklerini kamudan ve halktan<br />

yana bir tavırla kamuoyuyla paylaşmaktadır. Bu bazen konferans,<br />

bazen panel, bazen sempozyum gibi salon etkinlikleri<br />

ve bazen de alan etkinlikleri şeklinde olmaktadır.<br />

16<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


TMMOB İKK’dan<br />

<strong>2009</strong> yılı başında 8-10 Ocak tarihleri arasında yapmış olduğumuz<br />

TMMOB İzmir Kent Sempozyumu ile Kente kapsamlı<br />

bir bakış yapılmış, çağdaş, sağlıklı, planlı, güvenli bir İzmir<br />

için görüş ve öneriler ortaya konmuştur.<br />

2 Ekim‘de yapılmış olan İzmir Su Sempozyumu ile suyumuz<br />

ele alınmış bu konudaki görüş ve önerilerimiz ortaya konmuş,<br />

su kaynaklarımız üzerindeki evsel sanayi ve tarımsal<br />

kökenli kirletici baskılarını önüne geçilmesi gerektiği, suyun<br />

bir yaşam hakkı olduğu ve ticarete konu edilemeyeceği<br />

vurgusu yapılmıştır.<br />

Kadın meslektaşlarımız ‘‘Kadın Mühendis Mimar ve Şehir<br />

Plancısı Ege Bölge Çalıştayını 4 Ekim <strong>2009</strong> günü gerçekleştirmişlerdir.<br />

Ülkemizi teğet geçtiği iddia edilen ekonomik krizin ücretli<br />

çalışan ve işsiz mühendis, mimar ve şehir plancıları üzerindeki<br />

etkilerini de bu hafta içersinde 17 Ekim <strong>2009</strong> günü yapacağımız<br />

TMMOB Ücretli ve İşsiz Mühendis Mimar ve Şehir<br />

Plancıları Kurultayı İzmir Bölge Kurultayı‘nda ele alacağız.<br />

Ortak yaptığımız bu etkinlikler dışında odalarımız kendi<br />

uzmanlık alanları üzerinden çok önemli kongre, panel ve<br />

sempozyumları gerçekleştirmişlerdir.<br />

Sevgili arkadaşlar,<br />

TMMOB tüm bunları mesleki demokratik kitle örgütü olarak,<br />

demokrat ve yurtsever, anti emperyalist, barıştan yana,<br />

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Odalarından Mimarlar<br />

Odası, Makina Mühendisleri Odası, Elektrik Mühendisleri<br />

Odası, Çevre Mühendisleri Odası ve İnşaat Mühendisleri<br />

Odası tarafından 2004 sonrası mezun mühendis ve mimarlara<br />

yapılan anketlerde işsizlik % 24,58 oranında tespit<br />

edildi.<br />

İşsizlik oranının krizle birlikte arttığı gözlenirken, bir zamanlar<br />

toplumun üst ve orta gelir meslek grubunda yer<br />

alan mühendislerin artık açlar ve işsizler ordusuna katıldığı<br />

ortaya çıktı.<br />

TMMOB İzmir İKK Sekreteri Ferdan Çiftçi, bu anket çalışmasını<br />

17 Ekim <strong>2009</strong> tarihinde İzmir’de yapılacak “TMMOB Ücretli<br />

ve İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Yerel Kurultayına”<br />

hazırlık çalışmaları içinde gerçekleştirdiklerini belirterek<br />

şunları söyledi;<br />

“İzmir’de meslektaşlarımızın ekonomik ve sosyal durumlarını<br />

tespit etmek için beş Odamızdan görevli arkadaşlarımız<br />

en fazla 4 yıllık mühendislerle telefonla ve yüz yüze görüşmeler<br />

yaptılar. Bu araştırmanın en çarpıcı sonuçlarından<br />

biri kamuda yeni mühendis ve mimar istihdamının durma<br />

noktasına geldiğidir.<br />

Kamuda çalışan mühendis – mimar oranı 1955’te %78,6,<br />

1976’da ise %69,7 iken 2005 yılında TMMOB tarafından yapılan<br />

üye profil araştırmasına göre kamuda çalışan mühendis<br />

ve mimarların oranı %44,6’ya gerilemiştir. Bu rakamlar<br />

açıkça göstermektedir ki kamusal hizmet sunan mühendissavaş<br />

karşıtı, ırkçılığın ve gericiliğin karşısında bir tavırla,<br />

gücünü sadece üyesinden ve bilimsel çalışmalardan alarak<br />

gerçekleştirir. Meslek ve meslektaş sorunlarının, ülkenin ve<br />

halkın sorunlarından ayrılamayacağını kabul eder. Politikanın<br />

oluşturulmasında ve uygulanmasında demokratik merkeziyetçi<br />

yöntemleri uygular. Karar alma süreçlerinde demokratik<br />

ve katılımcıdır. Bağlı Odaları ile birlikte mühendis,<br />

mimar ve şehir plancılarının meslek alanlarını düzenler,<br />

üyesinin ve halkın çıkarlarını korur. Sanayileşme ve demokratikleşme<br />

alanlarında durum tespitleri yapar, politikalar ve<br />

çözüm önerileri üretir. Ülkenin demokratikleşmesi için çaba<br />

sarf eder. Kamuoyu oluşturmaya yönelik çalışmalar içinde<br />

tartışmasız yer alır. Demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum<br />

örgütleri ile ilkeli ve demokratik işbirliği içerisindedir.<br />

TMMOB 55 yıllık şanlı geçmişinden damıtarak oluşturduğu<br />

bu duruşuyla kamu çıkarlarını korumaya, mesleğin ve<br />

meslektaşın haklarını savunmaya, emekten ve emekçiden<br />

yana politikalar üretmeye, eşit özgür ve demokratik bir<br />

Türkiye‘de barış içinde bir arada yaşamı savunmaya devam<br />

edecektir.<br />

Yaşasın Mühendis-Mimar-Şehir Plancısı Örgütlülüğü!<br />

Yaşasın TMMOB!<br />

Ferdan Çiftçi<br />

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri<br />

MÜHENDİSLER DE İŞSİZ VE AŞSIZ !<br />

MÜHENDİSLER VE MİMARLAR YOKSULLAR KERVANINA KATILDI !<br />

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından 13 Ekim <strong>2009</strong> tarihinde yapılan açıklama.<br />

ler, mimarlar ve şehir plancıları, özelleştirmeler ile özel sektörün<br />

inisiyatifine terk edilmektedir.<br />

Diğer yandan, son 10 yılda üyelerimizin ücretleri hızla düşmüştür.<br />

Çalışan mühendis ve mimarların % 82,4’ünün 2000<br />

TL’nin altında ücret aldığı tespit edilmiştir. Bildiğiniz gibi<br />

Türk-İş Temmuz ayında dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırını<br />

2404 TL olarak açıklamıştı. Buna göre mühendis ve mimarlar<br />

artık “yoksul kesime dahil olmuştur” diyebiliriz. Bu<br />

durum bir ülke için son derece düşündürücü olumsuzlukların<br />

yaşandığının göstergesidir. Ankete katılan 1500 mühendis<br />

mimar üyemizden % 47’si ise sigortalarının aylık ücretlerinden<br />

daha düşük bir değerde ödendiğini söylemiştir.<br />

Sigorta primlerinin düşük değerlerden yatırılması emeklilik<br />

yıllarında geçim sıkıntısı çekmelerine neden olmaktadır.<br />

Yaşam şartlarının zorluğu ve emekli maaşlarının düşüklüğü<br />

birçok üyemizi ileri yaşlarına rağmen çalışmak zorunda bırakmaktadır.<br />

Biz bu tespitlerimizi 14-15 Kasım <strong>2009</strong>’da İstanbul’da düzenlenecek<br />

olan “TMMOB Ücretli ve İşsiz Mühendis, Mimar<br />

ve Şehir Plancıları Kurultayı”na taşıyacağız. Üyelerimizin<br />

ücret, örgütlenme, kriz ve çalışma şartlarının iyileşmesi ve<br />

yeni istihdam alanlarının açılması konusunda somut politikalar<br />

talep edeceğiz, önerilerimizi sunacağız. Tüm üyelerimizi<br />

17 Ekim’de Tepekule’de düzenleyeceğimiz Yerel Kurultayımıza<br />

davet ediyoruz.”<br />

Ferdan Çiftçi<br />

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 17


İncelemeler<br />

İZMİR’DE DEPREME DAYANIKLI YAPI TASARIMI VE ÜRETİMİ<br />

Prof. Dr. Hikmet Hüseyin Çatal<br />

Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi,İnşaat Mühendisliği Bölümü,İzmir.<br />

(Bu bildiri özeti, 17.Ağustos.<strong>2009</strong> tarihinde, İzmir Ticaret Odası’nda düzenlenen ‘Deprem ve Yapı<br />

Denetimi’ konulu toplantıda davetli konuşmacı sunumudur.)<br />

ÖZET<br />

Büyük bir bölümü aktif deprem kuşağı üzerinde bulunan<br />

ülkemizde, deprem nedeniyle meydana gelen can<br />

ve mal kayıpları, yapıların depreme dayanıklı tasarlanması<br />

ve üretilmesini zorunlu kılmaktadır. Depreme dayanıklı<br />

yapı tasarlamanın amacı, yapının taşıyıcı sisteminin<br />

küçük şiddetteki depremleri hasarsız, büyük şiddetteki<br />

depremleri az hasarla atlatmasını sağlamaktır.<br />

Dinamik yükler altında, yapıların davranışlarının öngörülmesi,<br />

uygun bir hesap modelinin seçilmesi tasarımda<br />

önemli yer tutmaktadır. Bu çalışmada Türkiye genelinden<br />

hareketle, İzmir kentinde üretilecek depreme dayanıklı<br />

yapı tasarımının temel ilkeleri sunulmuştur.<br />

GİRİŞ<br />

İzmir ve yakın çevresinde, tarihsel dönemden bu yana,<br />

yapılara hasar veren, can ve mal kaybına yol açan depremler<br />

meydana gelmiştir.İzmir kent merkezinde, yapı<br />

stoğunun büyük bölümü betonarme taşıyıcılı sistemlerden<br />

meydana gelmektedir. Deprem sonrası gözlemlenen<br />

yapısal hasarlardan, betonarme taşıyıcılı sistemlerde<br />

tasarım ve üretim sırasında belirli hataların yaygın<br />

olarak tekrarlandığı anlaşılmaktadır.<br />

İZMİR’DE MEYDANA GELEN HASAR VERİCİ<br />

DEPREMLER<br />

Tarihsel süreç içerisinde, İzmir ve çevresinde çok sayıda,<br />

yapılara hasar veren depremler meydana gelmiştir.<br />

26 Haziran 1664 gününde İzmir’de yıkıcı bir depremin<br />

meydana geldiği, Avrupalı iki gezgin tarafından ifade<br />

edilmiştir [1].Kimliği belirlenemeyen İtalyan bir kaynak<br />

16 Temmuz 1682 gününde, İzmir’de 15.000 kişinin hayatını<br />

kaybettiği depremden bahsetmektedir. 10 Temmuz<br />

1688 gününde, İzmir’de 20-30 saniye süren deprem,<br />

kentin özellikle rakımı düşük olan alanlarında büyük hasara<br />

yol açmıştır. Deprem sonucunda, kent merkezinden<br />

yaklaşık 3 km. uzaklıkta olan ve İzmir Körfezi’nin girişinde<br />

bir yarım ada üzerinde olan Sancak Burnu tamamen<br />

yıkılmıştır [1].<br />

TASARIM ve ÜRETİM AŞAMALARINDAKİ<br />

YAYGIN HATALAR<br />

Ülke genelinden hareketle, İzmir ve yakın çevresinde,<br />

yapıların tasarımı ve imalatı aşamasında aşağıda belirtilen<br />

yaygın hatalar yapılmaktadır:<br />

Yapıların deprem yüklerine göre yapısal analizinde, uygun<br />

hesap modelinin seçilmesi gerekmektedir. Uygun<br />

hesap modelinde, yapısal davranışa uygun kabuller yapılmalıdır<br />

[2]. Dinamik analiz genellikle paket bilgisayar<br />

programları ile gerçekleştirilmektedir. Ancak yaygın olarak,<br />

uygun hesap modeli seçilemediğinden, programa<br />

veri hazırlanması aşamasında belirgin hatalar yapılmaktadır.<br />

Böylece elde edilen sonuçlar, yapının deprem tesiri<br />

altında gerçek davranışına uymayan sonuçlar elde edilmektedir.<br />

Tasarım için seçilen hesap modelleri karmaşık<br />

olmamalıdır. Taşıyıcı sistem seçiminde, Amerika Birleşik<br />

Devletleri’ndeki imalat düzeyi dikkate alındığında, kat<br />

adedi ve yapının kullanım amacına bağlı (Çizelge-1)’de<br />

sunulan değerlendirme esas alınabilir [3].<br />

Deprem sırasında oluşacak zemin sıvılaşması, şev kayması<br />

gibi etmenler, tasarım sırasında dikkate alınmamaktadır.<br />

Deprem sırasında yapının oturduğu zeminde<br />

oluşacak etkilerin, yapı-zemin etkileşimi çerçevesinde<br />

gerçeğe uygun olarak modellenmesi gerekmektedir.<br />

Yapının doğal periyodu ile, zemin hakim periyodunun<br />

çakışmasının önlenmesi açısından yapısal tasarımda gerekli<br />

önlemler alınmamaktadır.<br />

Yapılarda burulma tesirleri oluşturmayacak mimari tasarımlar<br />

yapılmamaktadır. Yapılar hem planda, hem de<br />

boy kesitlerinde (Şekil-1) ve (Şekil-2)’de sunulduğu gibi<br />

olabildiğince simetrik olarak teşkil edilmelidir.<br />

Yapıların yükseklikleri boyunca düşey taşıyıcı elemanlar<br />

açısından ani rijitlik değişimlerine yol açacak uygulamalar<br />

sıklıkla yapılmaktadır. Ana kitleye girintili çıkıntılı<br />

bağlı olan yapılarda, dinamik etkiler nedeniyle olumsuzluklar<br />

ortaya çıkmaktadır. Bu tür mimari tasarımdan vazgeçilemiyor<br />

ise, girinti ve çıkıntılar, ana yapı kitlesinden<br />

yapı derzleri ile ayrılmadır.<br />

Çizelge-1: Kat adedi ve yapısal kullanıma bağlı taşıyıcı sistem davranışı<br />

18<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


İncelemeler<br />

Şekil-1: Planda simetri hali.<br />

Şekil-2: Yapı yüksekliği boyunca simetri hali.<br />

Planda, düşey taşıyıcı sistemlerin tümünün geniş kenarları<br />

aynı yönde tertiplenmekte, böylece yapının bir<br />

yöndeki rijitliği yüksek, diğer yöndeki rijitliği ise zayıf<br />

kalmaktadır. Düşey taşıyıcı elemanların geniş kenarları,<br />

planda her iki yönde mümkün olduğunca eşit sayıda olmalıdır.<br />

Özellikle yapıların zemin katlarında, ticari amaçlara yönelik<br />

olarak, yumuşak kat ve kısa kolon oluşumlarına<br />

müsaade edilmektedir. Zemin katlarda, tasarımdan sonra<br />

imalat aşamasında, projeye aykırı olarak bant pencereler<br />

açılmakta, bant pencerelere komşu olan kolonlarda<br />

kısa kolon davranışı nedeniyle kesme kuvvetlerinin<br />

tasarım aşamasında öngörülmeyen değerlere çıkmasına<br />

neden olunmaktadır. Bant pencere imalatı nedeniyle<br />

kısa kolon oluşumu (Şekil-3)’de sunulmuştur.<br />

Şekil-3: Kısa kolon oluşumu.<br />

1995 Dinar Depreminde, kısa kolon oluşumu nedeniyle<br />

zemin kat kolonunda meydana gelen yapısal hasar<br />

(Resim-1)’de sunulmuştur.<br />

Yapıların tasarımı, deprem dayanımı açısından çok iyi tasarlanmış<br />

olmasına rağmen, üretim aşamasında gerekli<br />

kontrol mekanizmaları çalıştırılmaz ise, uygulamada<br />

deprem açısından hatalı yapılar ortaya çıkabilir. Etriyelerin<br />

sıklaştırılması,<br />

donatı detayları,<br />

beton dökümü,<br />

şantiyede dökülen<br />

betonun kontrolü,<br />

bakımı gibi unsurlar<br />

yapının dayanımına<br />

etkiyen faktörler<br />

olarak ortaya<br />

çıkmaktadır.<br />

SONUÇ<br />

Depremlerin yoğun<br />

yaşandığı İzmir<br />

ve yakın çevresinde<br />

depreme dayanıklı<br />

yapı tasarımı<br />

için, basit fakat,<br />

deprem etkileri altında<br />

yapı davranı-<br />

Resim-1:Kısa kolon hasarı.<br />

şını doğru temsil eden hesap modelinin kurulması, üretimin<br />

her aşamasında, denetim mekanizmalarının geliştirilmesi,<br />

yöredeki yapım ustalarının eğitilmesi önem taşımaktadır.<br />

Nihai aşamada, yapıların kullanıma açılması<br />

için düzenlenen “yapı kullanma izin belgeleri”nin düzenlenmesinde<br />

yerel yönetimlerin titizlikle davranması,<br />

yeni yapı malzemelerinin ve yapım teknolojilerinin yapı<br />

mühendislerine meslek odaları tarafından düzenlenecek<br />

seminer ve kurslar ile aktarılması, depreme dayanıklı<br />

tasarlanmış yapıların kullanımı yönünde yöre halkının<br />

bilinçlendirilmesi gerekmektedir.<br />

KAYNAKLAR<br />

[1] Ambraseys N.N., Finkel C.F.,” Türkiye’de ve komşu bölgelerde Sisimik<br />

Hareketler”,TÜBİTAK,2006.<br />

[2] Çatal H.H., Ertutar,Y.,”Depreme dayanıklı yapı tasarımının ana ilkeleri”,<br />

Deprem Araştırma Bülteni, Sayı:68, 1990.<br />

[3] Ersoy,U.,Çıtıpıtıoğlu,E.,”Yüksek yapıların tasarım ve yapımında<br />

izlenecek temel ilkeler”, Ankara, 1988.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 19


Beton<br />

YÜKSEK ORANDA ÇELİK LİF İÇEREN YÜKSEK PERFORMANSLI KOMPOZİT<br />

MALZEME (SIFCON)<br />

Halit YAZICI 1 , Serdar AYDIN 1 , Hüseyin YİĞİTER 1 , Mert Yücel YARDIMCI 2 , Giray ALPTUNA 1<br />

1<br />

Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

2<br />

Zonguldak Karaelmas Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

1. GİRİŞ<br />

Lifli betonlar genellikle, çimento hamuru, ince agrega, iri<br />

agrega ve çelik, polipropilen, cam veya diğer malzemelerden<br />

yapılmış lifleri içeren kompozit malzemelerdir. Lif<br />

Donatılı Çimento Bağlayıcılı Düktil Kompozitler (DFRCC)<br />

ise, Lif Donatılı Bağlayıcı Kompozitlerin (FRCC) çoklu çatlama<br />

davranışı gösteren sınıfıdır (Şekil 1.1). Çoklu çatlama<br />

özelliği düktilite, tokluk, kırılma enerjisi, deformasyon<br />

sertleşmesi, çekme, basınç ve eğilme yükleri altında<br />

artan deformasyon kapasitesi gibi bir takım özelliklerde<br />

gelişme sağlar. DFRCC’nin gelişen bu özellikleri;<br />

hasar azaltma, hasar toleransı, enerji yutma, çatlak dağılımı,<br />

deformasyon uyumluluğu, ayrılma dayanıklılığı<br />

vb. özellikler de dahil olmak üzere tek ve çok yönlü yapısal<br />

uygulamalarda bu malzemelerin kullanımını olanaklı<br />

kılmaktadır (JCI–DFRCC COMMITTEE, 2003).<br />

Şekil 1.1 Çimento Esaslı Malzemelerin Sınıflandırılması (JCI–DFRCC<br />

COMMITTEE, 2003).<br />

Tablo 1.1 Çimento Esaslı Malzemelerin Karekterizasyonu (JCI–<br />

DFRCC COMMITTEE, 2003).<br />

DFRCC, HPFRCC (Yüksek Performanslı Lif Donatılı<br />

Kompozitler)’den daha geniş bir sınıftır (Şekil 1.1 ve Tablo<br />

1.1). HPFRCC çekme ve eğilme yükleri altında çoklu<br />

çatlama ve deformasyon sertleşmesi gösteren bir<br />

FRCC’dir. Diğer yandan, HPFRCC’lere ilaveten sadece<br />

eğilmede çoklu çatlama sergileyen bir grup FRCC’leri de<br />

kapsamaktadır (JCI–DFRCC COMMITTEE, 2003).<br />

Düktil lif Donatılı Kompozitlerden SIFCON (Slurry Infiltrated<br />

Fiber Concrete), özel olarak tasarlanmış yüksek<br />

derecede akışkanlığa sahip bağlayıcı bir matris ve üretiminde<br />

yüksek oranda lif kullanılması ile geleneksel lifli<br />

betonlardan ayrılmaktadır. Lifli betonda olduğu gibi,<br />

SIFCON’da da süreksiz liflerden oluşan bir yapı mevcuttur<br />

ve bu sayede kompozit malzeme önemli derecede<br />

çekme dayanımı kazanabilmektedir. Bilindiği gibi, lifli<br />

betonda karışıma katılabilecek lif hacmi oldukça kısıtlı<br />

kalmaktadır. %2’den daha az lif içeriklerinde lifin başlıca<br />

katkısı, çatlamadan sonraki düktilite ve enerji yutma<br />

kapasitesi üzerindedir. Buna karşılık, SIFCON’da lif hacmi<br />

%5-30 aralığında olabilmektedir. Bu teknolojide öncelikle<br />

lifler kalıba yerleştirilmekte ve daha sonra çimento<br />

esaslı akıcı kıvamlı hamur kalıba dökülmekte veya<br />

pompalanmaktadır. Bu sebeple, kullanılacak hamurun<br />

lif matrisinin arasına işleyebilecek şekilde tasarlanmış<br />

olması oldukça önemlidir.<br />

Yüksek performanslı lifli betonlar, deformasyon sertleşmesi<br />

davranışı sergiler ve depreme dayanıklı tasarım<br />

için özellikle istenen, yüksek dayanım, düktilite ve enerji<br />

yutma kapasitesine sahiptirler (NAAMAN, 1992). Deformasyon<br />

sertleşmesi çoklu çatlama mekanizmasının bir<br />

sonucudur.<br />

Geleneksel lifli betonlar, köprü döşemelerinde kaplama<br />

olarak, yol kaplaması olarak, hidrolik yapılarda, şev<br />

stabilizasyonunda, tünel kaplamalarında, ince kabuklarda,<br />

prefabrik elemanlarda vb. uygulamalarda donatı<br />

ile veya donatısız olarak, dünyanın her yerinde başarıyla<br />

uygulanmaktadır. SIFCON kompozitler ise, yapıların<br />

tamiri, güçlendirilmesi ve yapılarda düktilite ve/veya<br />

dayanım açısından gerekli iyileştirmeleri yapmak için ve<br />

bazı özel yeni binaların inşasında kullanımı oldukça uygun<br />

malzemelerdir. Ayrıca, patlama yüklerine ve kurşun<br />

(roket) işlemesine karşı yüksek dayanıklılık gösterirler.<br />

Havaalanı pistleri gibi ağır trafik yükleri altında çatlama<br />

vb. hasar oluşumları göstermez (SHNEIDER, 1992). SIF-<br />

CON, tamirat işlerinde başarılı bir şekilde kullanılmaktadır.<br />

SIFCON, askeri ekipman ve silahların bulunduğu<br />

özel kısımları ayırmada kullanılan parçalanmaya dayanıklı<br />

duvarlarda ve prefabrik panel elemanların üretiminde<br />

geleneksel betonla karşılaştırılamayacak derecede<br />

önemli avantajlar sunmaktadır. SIFCON, bu tür özel<br />

işlerde kullanımı halinde sağladığı önemli avantajlardan<br />

dolayı (hasarlı yapıların daha kısa sürede servise açılması,<br />

yüksek servis ömrü, çok daha az bakım gerektirmesi,<br />

üstün performans sunması gibi) maliyet açısından değerlendirildiğinde<br />

de avantaj sunabilmektedir.<br />

SIFCON ile ilgili dört temel değişkenden bahsedilebilir.<br />

20<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


Beton<br />

Bunlar, bağlayıcı matrisin dayanımı, lif hacmi, lif yönlenmesi<br />

ve lif türüdür. Bağlayıcı matrisin elastisite modülü,<br />

basınç ve çekme dayanımı SIFCON’un davranışını etkiler.<br />

Lif yönlenmesi SIFCON malzemesinin davranışını büyük<br />

oranda etkiler. Dayanım, düktilite, enerji yutma kapasitesi<br />

gibi özellikler lif yönlenmesine göre önemli ölçüde<br />

farklı değerler almaktadır.<br />

SIFCON üretiminde daha çok çelik lifler kullanılmaktadır.<br />

Çelik lifler yüzeyi pürüzlü, ucu çengelli, deforme vb. tiplere<br />

ayrılır. Değişik boyut, dayanım ve görünüm oranında<br />

(boy/çap) çelik lifler kullanılabilmektedir. En çok kullanılan<br />

lif türü uçları çengelli türdür.<br />

Bu çalışmada, gerek ülkemiz gerekse dünyada yeni kabul<br />

edilebilecek bir teknoloji olan yüksek oranda çelik<br />

lif içeren düktil lif donatılı çimento bağlayıcılı kompozitlerin,<br />

çimento yerine yüksek oranda uçucu kül ve yüksek<br />

cürufu kullanılarak üretim olanakları araştırılmıştır.<br />

Üretimleri başarılı bir şekilde gerçekleştirilen kompozit<br />

malzemelerin eğilme yüklemesinde performansı belirlenmiştir.<br />

2.2. Eğilme deneyi ve kür yöntemi<br />

Eğilme deneyinde 60 mm eninde, 25 mm yüksekliğinde,<br />

305 mm boyunda ince prizmatik elemanlar kullanılmıştır.<br />

Ortadan tekil yüklemeli eğilme deneyinde mesnetler<br />

arası mesafe 270 mm alınmıştır. Lifler örnek boyunca<br />

(yüke dik olarak) yönlenmiş durumdadır (Şekil 2.1). Deneyin<br />

yapılışı Şekil 2.1’de gösterilmiştir. Eğilme deneyleri<br />

kapalı devre bir preste yapılmıştır. Geri besleme örnek<br />

üzerinden alınan deplasman (eğilme deneyi) veya uzama<br />

değerleri (doğrudan çekme deneyi) kullanılarak yapılmıştır.<br />

Lifli kompozitlerde yükleme hızı 0.2 mm/dakikadır.<br />

Lifsiz örneklerde ise hamurların gevrek karakteri<br />

nedeniyle yükleme hızı 0.01 mm/dakika’ya kadar indirilmiştir.<br />

2. DENEYSEL ÇALIŞMA<br />

2.1. Kullanılan Malzemeler<br />

Deneylerde CEM I 42,5 R tipi Portland çimentosu kullanılmıştır.<br />

Yüksek Fırın Cürufu olarak KARÇİMSA firmasından<br />

temin edilen cüruf kullanılmış olup, YFC’nin özgül<br />

yüzeyi 410 m2/kg, 45 μ elekten geçen miktarı %90’dır.<br />

Tamamı öğütülmüş yüksek fırın cürufu olup, herhangi<br />

bir katkı maddesi ihtiva etmemektedir. Proje kapsamında<br />

kullanılan uçucu kül ise Soma Termik Santrali’nden<br />

temin edilmiştir (Özgül yüzey 292 m2/kg). Silis dumanı<br />

BASF firması ürünüdür (özgül yüzey 20 000 m2/kg).<br />

Agrega olarak maksimum tane boyutu 1 mm ve 125m<br />

olan iki kireçtaşı agregası kullanılmıştır. Agregaların<br />

63m boyutlu elekten geçen miktarları; 1 mm kireçtaşı<br />

için %20.7, 0.125mm taştozu için %95.1 şeklindedir.<br />

Akışkanlaştırıcı katkı olarak TS EN 934-2 standardına uygun<br />

beton ve harç katkısı kullanılmıştır (Sika SF18).<br />

Çalışmada, düşük karbonlu çelikten soğuk çekme yöntemi<br />

ile üretilen iki tür çelik lif kullanılmıştır. Fibermix<br />

kodlu dairesel kesitli ve uçları çengelli liflerin uzunluğu<br />

30 mm, çapı ise 0,75 mm’dir. ZP305 kodlu dairesel kesitli<br />

uçları çengelli liflerin uzunluğu ise 30 mm, çapı 0,55<br />

mm’dir. Liflerin çekme dayanımı 1100 N/mm2’dir. Kopma<br />

uzaması ise %2’den küçüktür.<br />

Şekil 2.1. Eğilme deneyi numunelerinin hazırlanışı ve<br />

ince prizmatik örneklerle eğilme deneyinin yapılışı<br />

Numuneler otoklavda (2,0 MPa basınç, 210 °C sıcaklık) 8<br />

saat süreyle kür edilmiştir.<br />

2.3. LİF TÜRÜNÜN ve MİNERAL KATKILARIN<br />

SIFCON’UN EĞİLME PERFORMANSINA ETKİSİ<br />

İki farklı lif kullanılarak uçucu kül ve yüksek fırın cürufunun<br />

eğilme dayanımına etkisi otoklav kürü geçirmiş<br />

örnekler ile incelenmiştir. Liflerden birisi tutkallı lif olup,<br />

30 mm boyunda 0.55 mm çapındadır. Bu lif kullanımdan<br />

önce su ile yıkanarak ayrılmıştır. İkinci tür lif ise 30 mm<br />

boyunda 0.75 mm çapında çelik lif olup, üretici firmadan<br />

ayrık olarak temin edilebilmektedir. Yapılan birçok ön<br />

çalışma ince prizmatik kalıp boyunca liflerin yönlendirilmesi<br />

halinde 30/0.55 lifi ile elde edilen en yüksek doluluğun<br />

hacimce %12 oranında lif kullanımıyla ulaşıldığını<br />

göstermiştir. Ayrık 30/0.75 lifi ise hacimce %25 kullanıldığında<br />

en yüksek doluluk elde edilmiştir. Kullanılan<br />

karışımların tasarımları Tablo 2.1 ve 2.2’de verilmiştir.<br />

Buna göre; çimento yerine uçucu kül ve yüksek fırın cürufu<br />

%25, %50 ve %75 oranında ikame edilmiştir. Kontrol<br />

karışımının çimento miktarı 800 kg/m3 gibi çok yük-<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 21


Beton<br />

sek değerdedir. Çimento miktarı mineral katkı ikamesi<br />

ile değişik oranlarda azaltılmıştır.<br />

Tablo 2.3. Karışımların taze hal özellikleri<br />

Tablo 2.1. Kontrol karışımı ve UK ikamesi için karışım dizaynları<br />

Şekil 2.2’de otoklav kürü geçirmiş lifsiz matrislerin eğilme<br />

dayanımlarının UK veya YFC ikamesi ile değişimi görülmektedir.<br />

Kontrol karışımına kıyasla UK ve YFC ikamesinin<br />

eğilme dayanımını arttırdığı görülmektedir. Her iki<br />

mineral katkı için de lifsiz örneklerde en yüksek performansın<br />

%50 ikame oranında elde edildiği görülmektedir.<br />

Kontrol karışımının mukavemetinin nispeten düşük<br />

olması karışımdaki silis eksikliğinden kaynaklanmaktadır.<br />

YFC ve UK’nın otoklav küründe silis sağlayan malzeme<br />

olarak kullanılabileceği görülmektedir.<br />

Tablo 2.2. YFC ikamesi için karışım dizaynları<br />

Şekil 2.2. UK veya YFC ikamesinin lifsiz örneklerin eğilme dayanımına<br />

etkisi<br />

Karışımların ölçülen taze hal özellikleri Tablo 2.3’te gösterilmiştir.<br />

Buna göre her iki mineral katkı kullanımında<br />

da süperakışkanlaştırıcı katkı ihtiyacı azalmaktadır. Uçucu<br />

kül ikamesi V-kutusu sürelerini arttırırken, yüksek fırın<br />

cürufu değiştirmemektedir. Bu durum UK ile plastik<br />

viskozitenin arttığını, YFC ile değişmediğini göstermektedir.<br />

Karışımların yayılma çapları 355-380 mm aralığında<br />

olup, her iki mineral katkı kullanımında da bir miktar<br />

artmaktadır. Bu durum eşik kayma direncinin mineral<br />

katkılar ile azaldığını göstermektedir. Ancak, ölçülen<br />

değerlerin kullanılan süperakışkanlaştırıcı katkı miktarından<br />

etkilendiği de göz önünde bulundurulmalıdır.<br />

Şekil 2.3 matriste çimento yerine UK kullanımının<br />

30/0.75 lifi (ayrık lif) ve 30/0.55 lifi (tutkallı, sonradan su<br />

ile ayrılmış lif) içeren kompozitlerin eğilme dayanımına<br />

etkisini göstermektedir. Uçucu kül ikame oranı arttıkça<br />

performansın %50 ikame oranına kadar önemli<br />

ölçüde arttığı, %75 ikame oranında ise bir miktar azalmaya<br />

başladığı ancak her durumda kontrol karışımından<br />

daha yüksek dayanım elde edildiği görülmektedir.<br />

Bu durum otoklav kürü yapılan karışımların silis ihtiyacı<br />

ile açıklanabilir. Yeterli silis içeren karışımların otoklav<br />

küründe üstün performans gösterdikleri bilinmektedir.<br />

Şekil 2.3’den çimento yerine %50 uçucu kül ikamesinin<br />

uygun olduğu görülmektedir. Daha fazla oranda<br />

kullanım halinde mekanik özelliklerin bir miktar geri<br />

gittiği görülmektedir. Ayrıca yapılan çok sayıda ön çalışma<br />

daha yüksek oranda uçucu kül kullanımının viskoziteyi<br />

arttırdığını, bu nedenle hamurun doldurma yeteneğini<br />

azalttığını göstermiştir. Lifler kıyaslandığında ise ayrık<br />

lif 30/0.75’in daha iyi performans gösterdiği gözlenmektedir.<br />

Bu durum bu lifin daha yüksek kullanım oranına<br />

bağlanabilir.<br />

22<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


Beton<br />

Şekil 2.3. UK ikamesinin lifli kompozitlerin eğilme dayanımına etkisi<br />

Şekil 2.4’te YFC ikamesinin iki farklı çelik lif içeren kompozitlerin<br />

eğilme dayanımlarına etkisi verilmiştir. Buna<br />

göre YFC ikame oranı arttıkça tüm karışımların eğilme<br />

performansı artmıştır. Örneğin, hacimce %25 oranında<br />

30/0.75 lifi kullanıldığında kontrol karışımı ile üretilmiş<br />

kompozitin eğilme dayanımı 30 MPa iken bu değer çimento<br />

yerine %75 YFC ikame edildiğinde 57.6 MPa değerine<br />

çıkmaktadır. Akıcı kıvamlı hamurun lifsiz haldeki<br />

düşük eğilme mukavemeti (4.1 – 8.2 MPa) ile kıyaslandığında<br />

liflerle ne denli artan bir performans elde edildiği<br />

görülmektedir.<br />

Şekil 2.5’de otoklav kürü geçirmiş lifli kompozitlerin<br />

yük-deplasman ilişkileri verilmiştir. YFC ve UK bağlayıcılı<br />

karışımlar daha yüksek seviyede tepe yüküne sahiptir.<br />

Bu sonuç, diğer karışımlara kıyasla kontrol karışımında<br />

daha az miktarda SiO2 bulunmasıyla, böylece otoklav<br />

küründe daha kristalli ve zayıf bir yapı oluşması ile<br />

açıklanabilir. Hidratasyonunu tamamlamış Portland çimentosu<br />

hamurlarının CaO/SiO2 molar oranı 1 ile 3 arasında<br />

değişir ve ortalama olarak 1.5 değerine yakındır.<br />

CaO/SiO2 molar oranı 1.5 olan çimento hamurları 110<br />

0<br />

C üzerindeki sıcaklıklara ısıtılırsa zayıf C2SH oluşur. Bu<br />

yapı oldukça gözenekli ve kristal yapıda olup, özgül yüzey<br />

alanın düşük olmasından ötürü düşük kohezif kuvvetlere<br />

(van der Waals kuvvetleri) sahiptir. Bununla birlikte,<br />

CaO/SiO2 molar oranı 1 olan çimento hamurları,<br />

nem kaçışının önlendiği koşullarda 150 0 C üzerindeki<br />

sıcaklıklara ısıtılırsa güçlü bir tobermorit jeli ve bazı<br />

mineraller oluşur. Bu nedenle, hidrotermal reaksiyonlara<br />

maruz kalacak çimento hamurlarının CaO/SiO2 molar<br />

oranının düşük olması gerekmektedir. Bu durum sisteme<br />

uygun miktarda ve reaktif formda SiO2 ilave edilerek<br />

sağlanabilir (KHOURY, 1992). Ancak, her üç kompozitte<br />

de tepe noktasından sonra eğrinin alçalan kısmı<br />

benzerdir. Deplasman 15 mm değerine ulaştığında bile<br />

kompozitler önemli oranda yük taşıyabilmektedir. Dolayısıyla<br />

büyük miktarda enerji yutabilmektedirler. Eğrilerin<br />

altında kalan alanlar enerji yutmanın bir ölçüsü olarak<br />

alınırsa, SIFCON kompozitlerde kullanılan liflerin oldukça<br />

kırılgan karakterli bir matrisi sünek karakterli hale<br />

getirdiği açıkça görülebilir.<br />

Şekil 2.5. Otoklav kürü geçirmiş lifli kompozitlerin yük-deplasman<br />

eğrileri<br />

Şekil 2.4. YFC ikamesinin lifli kompozitlerin eğilme dayanımına<br />

etkisi<br />

SONUÇLAR<br />

Bu çalışmadan elde edilen başlıca sonuçlar şu şekilde<br />

özetlenebilir:<br />

Yüksek performanslı lifli kompozitler, sürekli çelik lif hasırlar<br />

veya yüksek oranlarda süreksiz çelik lifler kullanılarak<br />

üretilmektedir. Bu tür gelişmiş kompozitlerin üretimi<br />

özel fabrikasyon yöntemler ve özel bir teknoloji gerektirir.<br />

Lifli betonda olduğu gibi SIFCON’da da süreksiz<br />

liflerden oluşan bir donatı sistemi mevcuttur ve bu sayede<br />

kompozit malzeme önemli derecede çekme dayanımı<br />

kazanabilmektedir SIFCON’da lif hacmi %5-30 arasında<br />

olabilmektedir. Böylece bu çalışmada olduğu gibi<br />

58 MPa eğilme dayanımı elde etmek mümkün olmaktadır.<br />

Bu teknolojide öncelikle lifler kalıba yerleştirilmekte<br />

ve daha sonra çimento esaslı akıcı kıvamlı hamur kalıba<br />

dökülmekte veya pompalanmaktadır.<br />

Çalışmada lif donatılı çimento bağlayıcılı sünek kompozitlerin<br />

çimento yerine yüksek oranda mineral katkı ikamesi<br />

(UK veya YFC) ile üretilmesi hedeflenmiştir. Böylelikle<br />

çimento miktarı 800 kg/m3’ten 400 kg/m3 değerine<br />

düşürülebilmiştir. Mineral katkılarla daha düşük çimento<br />

içeriğine rağmen daha yüksek performans elde<br />

edilebileceği görülmüştür.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 23


Beton<br />

Mineral katkı ikamesi akışkanlaştırıcı katkı ihtiyacını<br />

azaltmaktadır. Bunun yanında YFC ikamesi, benzer viskoziteye<br />

sahip eşik kayma direnci daha düşük akıcı hamurların<br />

üretilmesine olanak sağlamaktadır. UK ise eşik<br />

kayma direncini düşürürken viskoziteyi arttırmaktadır.<br />

Her iki mineral katkı da akıcı hamur tasarımında %50<br />

ikame oranına kadar sorunsuz kullanılabilmektedir.<br />

Mineral katkıların otoklav küründe performansı arttırmada<br />

çok daha etkili olduğu görülmüştür. Otoklav kürü<br />

ile 2 günde standart kürdeki 28 günlük mekanik özellikleri<br />

büyük oranda yakalamak mümkündür.<br />

Teşekkür<br />

Bu çalışma “Yüksek Oranda Çelik Lif İçeren Yüksek Performanslı<br />

Kompozit Malzeme Geliştirilmesi” başlıklı<br />

106M283 numaralı TÜBİTAK projesinin bir kısmı olup,<br />

sağlanan destek nedeniyle yazarlar TÜBİTAK’a teşekkür<br />

ederler.<br />

KAYNAKLAR<br />

BENTUR, A., Mindess, S., Fiber Reinforced Cementitious Composites,<br />

Elsevier Science Publishers Ltd., England, (1990).<br />

ERDEM, D., Retrofit of non-ductile reinforced concrete frames<br />

using high performance fiber reinforced composites, (Doktora<br />

tezi), North Carolina State University, ABD. (1998).<br />

GILANI A.M., Various durability aspects of slurry infiltrated fiber<br />

content, (Ph. D. Thesis), Middle East Technical University, (2007).<br />

JCI – DFRCC Committee, (2003), DFRCC Terminology and application<br />

concepts, Committee Report, Journal of Advanced Concrete<br />

Technology, Japan Concrete Institute, Vol. 1, No. 3, November,<br />

335 – 340.<br />

KHOURY A., Effect of Very Fine Aggregate on Concrete Strength.<br />

Materials and Structures, 27, 185-194, (1992).<br />

KOSA, K., Naaman, A.E., Hansen, W., Durability of Fiber Reinforced<br />

Concrete and SIFCON, ACI Materials Journal, 310-319, (1991).<br />

KRSTULOVIC-OPARA, N., Toutanji, H., Infrastructural Repair and<br />

Retrofit Using High Performance Fiber Reinforced Cement Composites,<br />

High Performance Fiber Reinforced Cement Composite,<br />

ed: Naaman, A.E. and Reinhardt, H.W., Vol: 2, Chapter 11, E&F. Spon,<br />

(1995). Pp. 19.<br />

NAAMAN, A.E., SIFCON: Tailored Properties for Structural Performance,<br />

High Performance Fiber Reinforced Cement Composites,<br />

ed: Reinhardt, H.W., and Naaman, A.E.,. E&FN Spon, (1992), pp. 18-<br />

38.<br />

NAAMAN, A.E., Harajli, M.H., Mechanical Properties of High Performance<br />

Concrete, Strategic Highway Research Program, National<br />

Research Council, SHRP-C/WP-90-004, (1990).<br />

SHAH, S.P., Therotical Models for Predicting the Performance of Fiber<br />

Reinforced Concretes, Journal of Ferrocement, 8(3), 263-284,<br />

(1988).<br />

SHNEIDER, B., Devolopment of SIFCON Through Applications, High<br />

Performance Fiber Reinforced Cement Composites, ed: Reinhardt,<br />

H.W., Naaman, A.E., E&FN Spon, (1992), pp. 177-194.<br />

YARDIMCI, M., Aydın, S., Yiğiter, H., Yazıcı, H., Improvement of selfcompacting<br />

cement slurry for autoclaved SIFCON containing high<br />

volume class C fly ash, Seventh International Congress on Advances<br />

in Civil Engineering, , Yıldız Technical University, Istanbul. October<br />

11-13 (2006).<br />

YAZICI, H., Yiğiter, H., Aydın, S., Baradan, B., Autoclaved SIFCON<br />

with high volume Class C fly ash binder phase, Cement and Concrete<br />

Research, 36 (7), 481-486, (2006).<br />

24<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


Prefabrik<br />

Soru: Prefabrikasyonu hangi projelerde veya ne<br />

tür durumlarda kullanmak avantajlıdır?<br />

Cevap: Hızlı yapımın, kalitenin, ölçülerde hassasiyetin,<br />

büyük açıklıkların, tasarımda esnekliğin, malzeme<br />

ve iskeleden tasarrufun önemli olduğu veya eleman<br />

tekrarının bulunduğu durumlarda prefabrikasyon<br />

teknolojisi büyük yararlar sağlar.<br />

Soru: Yerinde dökme inşaatlarda prefabrike eleman<br />

kullanılabilir mi? Kullanılırsa hangi elemanlar<br />

kullanılır?<br />

Cevap: Yerinde dökme inşaatlarda prefabrike beton/<br />

betonarme eleman çok rahatlıkla kullanılabilir. Bu tür<br />

uygulamalara hem ülkemizde hem de yurt dışında<br />

çokça rastlamak mümkündür. Bu tür uygulamalarla<br />

yerinde dökme inşaatlarda hassasiyet/incelik isteyen<br />

elemanların prefabrikasyon teknolojisi ile üretilmesi<br />

yapıya kalite ve hız kazandıracaktır. Örneğin;<br />

<br />

<br />

<br />

Yerinde dökme inşaatlarda merdivenlerin<br />

prefabrik yapılması,<br />

Kolon-kiriş yerinde dökme, döşemeleri öngerilmeli<br />

boşluklu döşeme ile Atatürk Havaalanı<br />

veya Esenboğa Havaalanı’nda olduğu<br />

gibi döşemelerde TT döşeme panelleri kullanılması,<br />

Hollanda’daki konutların %70’inde döşemelerin<br />

boşluklu döşeme panelleri ile oluşturulması,<br />

Tünel kalıpla yapılan konutlarda<br />

prefabrike cephe<br />

paneli kullanılması gibi..<br />

Bu konuda birçok uygulama bulunmaktadır<br />

ve hızın, kalitenin, hassaslığın<br />

önemli olduğu, iskele kurmanın<br />

zor olduğu veya bazı elemanların<br />

çok tekrarlandığı projelerde<br />

mutlaka düşünülmesi gereken bir<br />

yöntemdir.<br />

“PREFABRİKASYON”<br />

Sıkça Sorulan Sorular<br />

Soner Bilge<br />

İnşaat Yüksek Mühendisi<br />

Soru: Prefabrike betonarme yapıların<br />

depreme karşı dayanımlarının<br />

zayıf olduğu söyleniyor, doğru<br />

mudur?<br />

Cevap: Hangi malzeme ve yöntemle<br />

yapılırsa yapılsın bir yapı mühendislik<br />

kurallarına ve yürürlükteki yönetmeliklere<br />

uygun olarak projelendirilmemiş ve yapılmamışsa<br />

o yapının deprem dayanımı zayıf olacaktır.<br />

Bu kural prefabrike betonarme yapılar için de doğrudur.<br />

1999 Marmara depreminde hasar gören prefabrike<br />

yapıların hasar görmelerinin en büyük nedeni<br />

projelerinin hatalı olması, montajların hatalı ve eksik<br />

yapılması ile yürürlükteki yönetmeliklere uymamış<br />

olmalarıdır. Genelde işveren bilincinin gelişmemesi,<br />

denetim eksikliğini de bu problemlere ekleyebiliriz.<br />

Soru: Üretim süresi ne kadardır?<br />

Cevap: Ortalama bir eleman 1 gün kalıpta bekletilip,<br />

ertesi gün alınır. Projenin durumuna göre aynı kalıpta<br />

1 günde 2 veya 3 dökümde olabilir.<br />

Soru: Kullanılan beton cinsinin hazır betondan<br />

farkı nedir?<br />

Cevap: Sınıflandırma aynıdır. Örneğin hazır beton<br />

olarak C30 betonu ile prefabrikasyonda kullanılan<br />

C30 aynı betondur. Ancak dökülen elemanın kalıp<br />

pozisyonuna göre betona çeşitli kimyasal katkılar konulabilir.<br />

Soru: Beton Kürü nedir, nasıl yapılır?<br />

Cevap: Kalıba dökülen betonun daha hızlı prizini alması<br />

için verilen ısıya kür denilir. Betona erken mukavemet<br />

kazandırılması, gerekli nemin korunması, yü-<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 25


Prefabrik<br />

zey çatlamalarının önlenmesi için uygun bir metotla<br />

kür tatbik edilir. Kür şekli elemanlarının kütlesi ve<br />

biçimi, öngerme kuvvetleri, çimento tipi ve miktarı,<br />

hava sıcaklığı, ortam rutubeti gibi etkenlere bağlı olarak<br />

seçilmelidir. Yukarıda sayılan özellikler göz önünde<br />

tutularak 5-6 saatlik kür ile eleman kalıptan alınacak<br />

dayanıma gelir. Kür ile ilgili standartlar TS 3323 ve<br />

ASTM C 684-74.<br />

Soru: Beton Prefabrikasyon projelendirirken ilgili<br />

yönetmelikler ve standartlar nelerdir?<br />

Cevap: TS 500/Şubat 2000 Betonarme yapıların tasarım<br />

ve yapım kuralları<br />

TS 498/Kasım 1987 Yapı elemanlarının boyutlandırılmasında<br />

alınacak yüklerin hesap değerleri<br />

TS 3233/Şubat 1979 Öngerilmeli beton yapıların hesap<br />

ve yapım kuralları<br />

TS 9967/Mart 1992 Yapı elemanları, taşıyıcı sistemler<br />

ve binalar-prefabrike betonarme ve öngerilmeli betondan<br />

- hesap esasları ile imalat ve montaj kuralları<br />

Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik<br />

- 2007<br />

Soru: Yurtdışına göre Türkiye’de üretim miktarları<br />

nasıldır?<br />

Cevap: Uluslararası yıllık prefabrik üretimin kişi başına<br />

oranı Almanya’da 740 kg/kişi, Belçika’da 920<br />

kg/kişi, Danimarka’da 430 kg/kişi, Fransa’da 520 kg/<br />

kişi, İtalya’da 530 kg/kişi ve Türkiye’de sadece 65 kg/<br />

kişi’dir. Gelişmiş ülkelerde İnşaat Sektörü içinde Beton<br />

Prefabrikasyonun üretim oranı min %30-40 iken<br />

bizde %5-6 arasındadır.<br />

Soru: Öngerme nedir ve sadece prefabrike betonarme<br />

elemanlarda mı uygulanır?<br />

Cevap: Hayır, özellikle konvansiyonel yöntemle yapılan<br />

betonarme binalarda sonradan germe metotları<br />

kullanılmaktadır. Öngerme tarifi eğitimde geniş olarak<br />

yapılmaktadır.<br />

Soru: Temel soketi pabuç kenarına gelebilir mi?<br />

Bağ kirişini meydana gelen eksantrik momenti taşıyacak<br />

kapasitede boyutlandırıp donatırsak zorunlu<br />

hallerde yapılabilir.<br />

Soru: Kolonlarla temel soketi arasındaki boşluk<br />

ne kadar olmalı?<br />

Cevap: Bu boşluk uygulamada 7.5 - 10 cm yapılmaktadır.<br />

Soru: Dilatasyon uygulamalarında yan yana gelen<br />

kolonların soketleri nasıl çözülür?<br />

Cevap: Dilatasyonlarda sistem de kolonlar aynı anda<br />

monte ediliyorsa aynı soket boşluğuna, şartname ve<br />

projesine uygun derz aralığı teşkil edilerek monte<br />

edilirler. Ancak yapıda ileride bu işlem yapılacaksa dilatasyonun<br />

diğer tarafındaki kolona ayrı bir soket yapılır,<br />

yani iki kolon arası soket duvarı + montaj boşlukları<br />

kadar açılır.<br />

Soru: Cephe panelleri nasıl bağlanır?<br />

Cevap: Cephe panelleri yapıdaki vazifelerine göre ikiye<br />

ayrılır.<br />

a-)Yük taşıyan paneller<br />

b-)Yük taşımayan cephe paneller<br />

Yük taşıyan panellerin bağlantıları projesine göre ıslak<br />

birleşimli veya kaynaklı olabilir.<br />

Yük taşımayan cephe panelleri ise boyutlarına, yapıdaki<br />

taşıyıcıların yerlerine, yapı taşıyıcı sistemine,<br />

deprem tesirlerine, Panelin geometrisine bağlı olarak<br />

bulonlu, sabit ve kayıcı bağlantılarla bağlanırlar.<br />

Soru: Öngerme etriyelere uygulanır mı? Evet ise<br />

nasıl?<br />

Cevap: UYGULANMAZ.<br />

Soru: Prefabrikasyonda minimum kolon donatısı<br />

nedir?<br />

Cevap: TS500 ve deprem şartnamesindeki yerinde<br />

dökme kolonlar ile ilgili kurallar geçerlidir.<br />

Soru: Prefabrikasyonla yapılan max. Kat adedi nedir?<br />

Cevap: Yapı sistemine, deprem şartlarına, elemanların<br />

boyutlarına (kolon–kiriş–döşeme), ağırlıklarına,<br />

vinç kapasitelerine bağlı olarak değişir. Max kolon 30<br />

m uzunluğunda üretilmiş yerine monte edilmiştir.<br />

Soru: Kolonlarda donatı yerine putrel kullanılabilir<br />

mi?<br />

Cevap: Kolonlarda Betonarme içinde profiller kompozit<br />

olarak kullanılabilir, ancak kolonun gene boyuna<br />

ve enine donatısı mevcuttur. Bu tür kolonlar boyut<br />

büyütmemek için kapasiteyi arttırmak amacıyla kompozit<br />

olarak üretilirler.<br />

Kaynak:<br />

www.prefab.org.tr<br />

Türkiye Prefabrik Birliği<br />

26<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


İş Sağlığı ve Güvenliği<br />

15 AĞUSTOS <strong>2009</strong> TARİHİNDE RESMİ GAZETEDE YAYINLANARAK YÜRÜLÜĞE GİREN<br />

“İŞYERİ SAĞLIK VE GÜVENLİK BİRİMLERİ İLE ORTAK SAĞLIK VE GÜVENLİK<br />

BİRİMLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK” ÜZERİNE (2)<br />

Alpaslan ERTÜRK<br />

Öğr. Gör. Maden Yük Müh. İş Güvenliği Uzmanı(A)<br />

DEÜ Mühendislik Fak. Maden Müh. Böl.<br />

Bir önceki sayımızda sözkonusu Yönetmelik üzerine<br />

tartışmaya girmeden, Yönetmeliğin içeriği üzerine<br />

bilgi vermiş, tartışmalara ve davalara konu olacağından<br />

sözetmiştik. Bu yazımızda yönetmeliğin uygulama<br />

sürecinde ortaya çıkabilecek sorunlardan ve<br />

bu sorunlar karşısında Birliğimiz ve Odalarının alması<br />

gereken tutumlara hakkında görüşlerimizi aktarmaya<br />

çalışacağız.<br />

Öncelikle TMMOB tarafından Yargıya taşınarak pek<br />

çok maddesi iptal edilerek yürülükten kaldırılan “İş<br />

Güvenliği ile görevli Mühendis veya Teknik Elemanların<br />

Görev Yetki ve Sorumluluklarıile Çalışma Usul ve<br />

Esasları Hakkında Yönetmelik” kapsamında karşı çıkılan<br />

temel olguların bu Yönetmelik’tede devam ettirildiğini<br />

söyleyebiliriz.<br />

Bunlardan öncelikli olanı Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı<br />

(ÇSGB)’nın belgelendirme sürecinde Meslek<br />

Odalarını dışarıda bırakarak, gerek İşyeri Hekimliğinde<br />

gereksede İş Güvenliği Uzmanlığında belgelendirmeyi<br />

kendi tekeline almış olmasıdır. Her ne kadar Yönetmeliğin<br />

40. Maddesinde; “İşyeri hekimleri ve iş güvenliği<br />

uzmanlarının eğitimleri, kuruluş kanunlarında<br />

işyeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlığı eğitimlerini<br />

verme yetkisi bulunan kurum ve kuruluşlar, üniversiteler<br />

ve Genel Müdürlükçe yetkilendirilen kamu kurum<br />

ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek<br />

kuruluşları veya özel hukuk tüzel kişileri tarafından<br />

düzenlenir.” Şeklinde bir ibare bulunsa da eğitim<br />

kuruluşlarının yetkilendirilmesi ve belgelendirme<br />

sınavının ÇSGB İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü<br />

tarafından yapılacağı Yönetmelik hükmü olarak<br />

yer almaktadır.<br />

Eğitim konusunda yetkilendirilecek kurumlardan birisi<br />

de doğal olarak bu konuda altyapısını oluşturmuş<br />

olan ÇSGB -ÇASGEM olacaktır. ÇSGB hem eğitimi veren<br />

hemde sınavı yapan kuruluş olduğu sürecede de<br />

diğer yetkilendirilmiş eğitim kuruluşlarından gelerek<br />

sınava girecek olanlar açısından haksız rekabet tartışmaları<br />

gündeme gelecektir. Yönetmelik gereği oluşturulan<br />

komisyonlarda meslek örgütlerinin sayısal<br />

anlamda sembolik olarak bulunması da bu tartışmaları<br />

daha da yoğunlaştıracaktır.<br />

Dava konusu olan diğer bir konu ise ÇSGB bünyesinde<br />

görev yapmış İş Mütetişleri ve İş Güvenliği uzmanlarına<br />

belgelendirmede ayrıcalıklar tanınmasıdır.<br />

ÇSGB denetim personeline sınavsız uzmanlık hakkının<br />

verilmesi nitelik ve nicelik açısından tartışma konusu<br />

olan iş denetim sisteminin piyasalaşmasını doğurabilecek<br />

yada bu yönde spekülasyonları gündeme<br />

getirecektir.<br />

TMMOB’nin sözkonusu Yönetmeliği yine dava konusu<br />

edceğini açıklamasına karşın Odalarımızın eğitim<br />

süreçleri içerisinde yer almak için çalışmalar yapmaları<br />

da kendi içimizdeki çelişkileri yoğunlaştıracak, yeni<br />

tartışmaları gündeme getirecektir.<br />

TMMOB içerisinde aşılması gereken bir diğer olgu<br />

da; multi disipliner bir anlayışla hayata geçirilmesi<br />

gereken İş Sağlığı ve Güvenliğine ilişkin çalışmaların<br />

TMMOB ve İKK’lar bünyesinde ortak olarak yürütülmesinin<br />

gerekliliğidir.<br />

İş Sağlığı ve Güvenliğinde tartışılması gereken sadece<br />

Yönetmelikler değil tüm kesimlerde varolan anlayışların<br />

terkedilerek, dünya üzerinde uygulanan Yönetim<br />

Sistemi anlayışına dayalı uygulamaların hem<br />

işyerlerinde hemde denetim sisteminde hayata geçirilmesidir.<br />

İş Sağlığı ve Güvenliğinde ne işyeri hekimleri,<br />

ne iş güveliği uzmanları ne de bunların bileşkesinden<br />

oluşan İşyeri Sağlık ve Güvenlik birimleri tek<br />

başına başarıyı sağlayabilir.<br />

Asıl önemli olan işverenlerden, her kademedeki yöneticiler<br />

de dahil olmak üzere en alttaki işçiye kadar<br />

üretim sürecindeki tüm bireylerin söz ve karar süreçlerinde<br />

aktif bir biçimde yer aldığı bilinçli çalışma ortamlarının<br />

yaratılmasıdır. Bu da İş Sağlığı ve Güvenliğinde<br />

yeni rant alanlarının yaratılması yada aranmasıyla<br />

değil ancak kapsamlı bir anlayış değişikliği ile<br />

mümkündür.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 27


Sağlık<br />

DOMUZ GRİBİ VE AŞISI<br />

Dr. Fatih SÜRENKÖK<br />

İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi<br />

Son günlerin gündemi, iki “açılımımız” ile dolu.Demokratik<br />

açılımın tartışmalarını sizlere bırakıyor ve<br />

önce “Önce Sağlık” diyerek sağlıkla ilgili açılımından<br />

bahsetmek istiyorum: Domuz gribi ve yapılmak istenen<br />

aşı.<br />

Bu konunun bilimsel taraflarının TTB de yaptıkları<br />

açıklamaları sizinle aşağıda paylaşacağım. Ancak<br />

küresel anlamda yaratılan panik havasından kimlerin<br />

ekonomik anlamda faydalandığını da düşünmeden<br />

edemiyorum. Özellikle 3yıl önce Sağlık Bakanlığınca<br />

çıkarılan ve fiyasko ile sonuçlanan kuş gribi senaryolarından<br />

sonra. O senaryoda ülkemizden en hafif<br />

şekli ile geçecek kuş gribi 20 binin üzerinde, en<br />

ağır etkilenmede ise 1 milyonun üzerinde yurttaşımızın<br />

ölümüne sebep olacaktı. Korkulan olmadı ve<br />

kuş gribi teğet geçti. Bilindiği gibi dünya ekonomisinin<br />

en fazla yatırım yapılan ve en çok kazandıran iki<br />

sektörü sağlık ve savaş teknolojileri. Üstelik iç içe de<br />

geçmiş durumda. Tüm bu gerçekler ile evet ben aşı<br />

olacağım ama bunun küresel anlamda yaratılmış bir<br />

oyun olduğuna inanarak.Biz hekimler sağlıkta Rus ruleti<br />

oynamıyoruz ama sağlığı yönetenlerin oynadığı<br />

rulet artık Küresel.<br />

Saygılarımla.<br />

DOMUZ GRİBİ HAKKINDA EN ÇOK SORULAN SORULAR<br />

Türk Tabipleri Birliği, domuz gribi ile ilgili güncel gelişmeler<br />

doğrultusunda, Prof. Dr. Murat Akova ve Doç. Dr. Alpay<br />

Azap’ın katılımıyla bir basın toplantısı düzenledi. Akova ve<br />

Azap’ın domuz gribi hakkında en çok sorulan sorulara verdikleri<br />

yanıtlar şöyle:<br />

Domuz gribi hakkında kısa bilgi…<br />

Pandemik İnfluenza A (H1N1) virüsünün neden olduğu domuz,<br />

kuş ve insan grip virüslerinin bir karışımı olarak karşımıza<br />

çıkmış olan yeni grip türüdür. İlk defa Mart <strong>2009</strong>’da<br />

Meksika’da insanlar arasında görülmeye başlayan grip salgını<br />

hızla dünyaya yayılmış ve hatırlanacağı üzere Dünya<br />

Sağlık Örgütü (DSÖ) 11 Haziran <strong>2009</strong>’da pandemi (faz 6)<br />

alarmı vermiştir. Geçen dönem güney yarı kürede görülen<br />

hastalık, kış mevsiminin gelmesiyle birlikte son haftalarda<br />

kuzey yarı kürede yayılmaya başlamıştır.<br />

Hastalığın klinik seyri nedir?<br />

Hastalığın klinik belirtileri mevsimsel gripten farklı değildir.<br />

Pandemik grip (H1N1) şu aşamada mevsimsel influenzadan<br />

daha ağır seyretmemektedir. Ancak hızlı yayılma<br />

özelliğine sahiptir. Mevsimsel influenzadan en önemli farkı<br />

toplumun büyük kesiminin daha önceden bu ve benzeri<br />

olan virüslerle karşılaşmamış olmasıdır. Bu nedenle dünya<br />

nüfusunun önemli bir kısmı hastalığa açıktır. Pandemik<br />

H1N1’in öldürme hızı binde 3-5 arasındadır. Bu normal influenzadan<br />

daha düşük bir orandır. Ancak hastalığa yakalananlar<br />

arasında belli gruplarda ölüm oranı normal influenzaya<br />

göre daha yüksektir.<br />

Kimler daha çok etkileniyor?<br />

Hastalığın bugüne kadarki seyri incelendiğinde, 6 ay-24 yaş<br />

arası çocuk ve gençlerin daha çok etkilendiği görülmüştür.<br />

Hamileler, hasta olan kişilerle ilk temas edebilecek hizmet<br />

grupları hastalıktan etkilenecek gruplar arasında sayılmaktadır.<br />

Hastalık 65 yaş üzerindeki kişilere kolay bulaşmamaktadır.<br />

Bunun 1918’de meydana gelen büyük salgın ile ilgili<br />

olduğu düşünülüyor. 1918’de meydana gelen grip salgınındaki<br />

virüs bugünkü virüse çok benziyor. O virüs 1950’lere<br />

kadar dolaştığı için 65 yaş üzerindeki kişilerin kısmi bağışıklık<br />

geliştirdiği kabul ediliyor.<br />

Endişeli olunan nokta nedir?<br />

Endişeler influenza A virüsünün çok kolay yapı değiştirmesinden<br />

kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda, ilerleyen süreçte<br />

hastalığın seyrinin daha ağır olup olmayacağı hakkında kesin<br />

bir şey söylenememektedir. Geçtiğimiz yüzyılda yaşanan<br />

grip salgınlarında, başlangıçta hafif enfeksiyona neden<br />

olan virüsün sonradan daha öldürücü hastalık yapma yeteneğine<br />

kavuştuğu izlenmiştir.<br />

Hasta olmamak için ne yapmalı?<br />

Öncelikli risk grubu olarak ifade edilen çocuk-genç yaş grubunu<br />

hastalıktan korunması için kişisel hijyene dikkat başta<br />

gelmektedir. Okullarda hijyene, özellikle el hijyenine maksimum<br />

önem verilmeli, eller sık sık yıkanmalıdır. Küçük yaş<br />

gruplarında eğer çocukların sık sık ellerini yıkamaları sağlanamıyorsa<br />

alkollü el dezenfektanları kullanılmalıdır. Okullarda,<br />

çocukların bir arada bulunmalarının zorunlu olmadığı<br />

sınıf dışı faaliyetler sınırlanmalıdır. Ne kadar çok farklı<br />

gruptan çocuk bir araya getirilirse riskin o kadar artacağı<br />

unutulmamalıdır. Okul gezileri sınırlanmalıdır.<br />

Hastalık görüldüğünde, okulların kapatılması için bir<br />

ölçüt var mıdır?<br />

Bunun için geliştirilmiş rakamsal bir ölçüt ne yazık ki yok.<br />

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), okul kapatma ve benzeri uygulamaların<br />

salgının başlangıcında yapıldığı takdirde infeksiyonun<br />

yayılmasını yavaşlatacağını dolayısıyla sağlık otoritelerine<br />

gerekli hazırlıkları yapmak için zaman kazandıracağını<br />

belirtmektedir. Bugün için ülkemizde gerçekleştirilen<br />

okul kapatma uygulamaları da aşı sağlanana kadar infeksiyonu<br />

olabildiğince sınırlı tutabilmek amaçlıdır.<br />

Beraber çalıştığımız birisinde ya da çocuğumuzun sınıf<br />

arkadaşında hastalık olunca ne yapmalı? Koruyucu ilaç<br />

almalı mı?<br />

Hasta olduğu düşünülen kişilerle temas etmiş olanların rutin<br />

olarak bu virüsün varlığı yönünden taranmasına gerek<br />

yoktur. Hastanın grip semptomları yönünden takip edilmesi<br />

yeterlidir. Ancak semptom çıkması durumunda hasta tedavi<br />

yönünden değerlendirilmelidir. Semptom gözlenen<br />

hastaların önemli bir kısmında da tedaviye ihtiyaç duyul-<br />

28<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


Sağlık<br />

mayacaktır. Uluslararası bilimsel kurumların hastalığa yakalanan<br />

herkesin tedavi edilmesine yönelik önerisi bulunmamaktadır.<br />

Belli bir takım risk faktörü taşıyan kişilerin tedaviye<br />

alınması gerekecektir.<br />

Belirtileri neler ve görülünce/hasta olunca ne<br />

yapılmalı?<br />

Pandemik grip (H1N1) in belirtileri mevsimsel griple aynı<br />

olup ateş, öksürük, boğaz ağrısı, baş ağrısı, kas ağrıları ve<br />

daha geri planda kalan burun akıntısı, ishal, bulantı-kusma<br />

gibi belirtilerdir. Hastalanan çocuklar okula gönderilmemeli,<br />

veliler bu konuda uyarılmalıdır. Hastalanan çocuklar hastalık<br />

tamamen iyileşene kadar -ki bu süre genellikle 7 gündür-<br />

evde tutulmalı, hastalığın daha uzadığı durumlarda ise<br />

ateş düştükten en erken 24 saat sonra okula gönderilmelidir.<br />

Hastalanan çocukların iyi beslenmesi ve bol sıvı alması<br />

sağlanmalıdır.<br />

Halen var olan grip aşısı yeterli mi? Domuz gribi aşısı<br />

farklı mı?<br />

Pandemik grip (H1N1) için geliştirilen aşı şu anda ABD, İsveç<br />

ve Macaristan’da kullanılmaktadır. Şu an Türkiye’de var<br />

olan aşı bir yıl öncesinin influenza virüsüne karşı geliştirilen<br />

mevsimsel grip aşısıdır. Pandemik grip (H1N1) aşısının<br />

üretim çalışmaları Temmuz ayı başından bu yana devam<br />

etmektedir. Yaklaşık 5 bin civarında çocuk ve erişkinde denendiğini<br />

ve belirgin bir yan etkisinin izlenmediğini biliyoruz.<br />

Tek bir aşı mı var, farklı aşılar mı var? Hangisi tavsiye<br />

ediliyor?<br />

ABD ve Avrupa’da üretilen iki tip aşı var. Bu iki tip aşının etken<br />

maddeleri birbirinden farklı. Birinde zayıflatılmış canlı<br />

virüs var diğeri ise ölü virüs içeriyor. Aşılar içerisinde üç<br />

önemli madde var. Bunlardan birisi, antijen denilen vücutta<br />

esas bağışıklığı sağlayacak olan virüsün parçasını içeren<br />

kısım. İkinci madde ise ABD’de olmayan ve Avrupa’da olan<br />

adjuvan denilen ve aşının bağışıklık yapma gücünü artıran<br />

madde. Aşılarda bu amaçla uzun yıllar alüminyum kullanılmıştı.<br />

ABD, var olan ancak bilimsel olarak kanıtlanmış bulunmayan<br />

iddialar nedeniyle, aşıların içinde adjuvan madde<br />

kullanılmasına izin vermiyor. Adjuvanların çok nadir olarak<br />

alerjik reaksiyonlara yol açtığı, bazı romatolojik hastalıklar<br />

gibi istenmeyen bazı yan etkilere yol açtığı öne sürülüyor.<br />

Bu nedenle de ABD’de hukuki olarak sorumlu tutulan<br />

çok sayıda dava olduğu için bu maddenin aşılara konulmasına<br />

izin verilmiyor. Avrupa’daki aşıların içinde adjuvan<br />

maddesi var. Bu aşılar 5 büyük firma tarafından üretiliyor.<br />

Türkiye’ye gelecek aşıların içerisinde büyük olasılıkla bu<br />

madde olacak. “Bunun bulunmasının bir zararı var mı” sorusuna<br />

kesin bir yanıt verilemiyor ancak Avrupa Birliği’nde<br />

adjuvanlı (sequalen veya alüminyum) aşılar yıllardır uygulanıyor<br />

ve ciddi bir yan etki hali hazırda bildirilmiş değil.<br />

Ama bu sadece Türkiye’ye özgü bir şey değil, ABD dışındaki<br />

tüm ülkelerdeki aşıların içerisinde adjuvan maddesi olacak.<br />

Üçüncü madde ise cıvalı bir bileşik. Aşının, başka mikroplarla<br />

kontamine olmasını, bulaşmasını engelleyen koruyucu<br />

bir madde. ABD’deki aşıların içerisinde bu da bulunmuyor.<br />

Civa olması çok da bir önem taşımıyor. Çünkü, arka arkaya<br />

çok dozda aşı yapıldığı takdirde, vücutta birikip özellikle<br />

çocuklarda bir takım rahatsızlıklara yol açabiliyor, ancak<br />

tek doz yapımında bir sorun bulunmuyor.<br />

Aşıların yan etkileri söylendiği gibi mevcut grip aşılarından<br />

daha fazla mı?<br />

Grip aşısı dünyada 50 yıldan daha uzun süredir üretilen bir<br />

aşı. Üretme tekniği teknolojinin de gelişmesiyle çok daha<br />

iyileşmiş olmakla birlikte temel olarak üretim basamakları<br />

on yıllardır hep aynı. Embriyonlu tavuk yumurtasından üretiliyor.<br />

Son yıllarda doku kültürlerinden de üretilse de bunların<br />

sayısı çok az. Dolayısıyla dünyada bu konuda ciddi bir<br />

deneyim ve birikim var. Domuz gribi aşısının mevsimsel influenzadan<br />

daha fazla bir yan etkisi olduğu bugüne kadar<br />

tespit edilmedi. Ancak lokal yan etkiler olabiliyor; aşı yerinde<br />

hafif kızarıklık, aşı yerinin hafif ağrıması gibi. Buna karşılık<br />

ciddi yan etkiler çıkması olasılığı son derece düşük ve<br />

mevsimsel grip aşısında beklenen yan etki oranından daha<br />

fazla değil. Ancak dünyada ilk kez böyle büyük bir kitlesel<br />

aşılama faaliyeti olacağı için milyonda bir ya da daha nadir<br />

görülen yan etkilerin de ortaya çıkma olasılığı da ihmal<br />

edilmiyor. Dünya Sağlık Örgütü bunları takip ediyor. Aşının<br />

kanser yaptığına dair söylenceler kesinlikle doğru değil.<br />

Söylendiği gibi geçmiş yıllarda, 1950-60 larda yaşanmış<br />

olumsuz tecrübeler var mı?<br />

Grip aşılarının üzerine haksız bir şekilde yapışıp kalan kötü<br />

şöhret, 1976 yılında ABD’deki aşılama sırasında sinir sistemini<br />

tutan bir hastalık olan Guillain-Barre hastalığının sıklığında<br />

bir artış tespit edilmesinden kaynaklanıyor. Ancak<br />

bu artışın aşıdan kaynaklandığı kesin olarak gösterilemediği<br />

gibi sonraki on yıllar boyunca grip aşılarının bu hastalığa<br />

neden olduğu ispatlanamamıştır. Arada doğrudan bir<br />

nedensellik ilişkisi kurulamamıştır. Bu hastalık her toplumda<br />

100.000’de 4-5 sıklıkta görülmekte ve viral infeksiyonlar<br />

tarafından da başlatıldığı düşünülmektedir. ABD’de aşı<br />

yan etkilerini takip eden kuruluş yıllar içerisinde yüz binlerce<br />

aşı uygulamasını değerlendirdikten sonra grip aşılarının<br />

bu hastalık riskini artırmadığını tersine bir miktar azalttığını<br />

belirtmiştir.<br />

Aşı yapımı nasıldır? Adjuvan etki nedir?<br />

Aşı adjuvanla birlikte yapıldığı zaman bağışıklık potansiyeli<br />

çok daha yükseliyor. Birisi yüzde 70 bağışıklık kazandırıyorsa,<br />

birlikte olduğunda bu oran yüzde 90’a çıkıyor. “Adjuvana<br />

bağlı yan etki görülebilir mi” sorusuna da kesin yanıt<br />

verilemiyor, çünkü dünyada hiç bu kadar çok yaygın bir<br />

aşılama uygulanmadı. Nadir olasılıklar olacak diye insanların<br />

aşıdan mahrum kalması doğru değildir. Böyle bir yan etkinin<br />

olup olmayacağını şu anda bilmeden bu konuda spekülasyon<br />

yaratmak doğru bir yaklaşım değil.<br />

Aşı olunmasını öneriyor musunuz?<br />

Evet. Aşının faydası olası yan etkinin yaratacağı zarardan<br />

çok daha büyüktür. Bu nedenle yan etki olabileceği<br />

endişesiyle aşı yaptırmamak büyük hata olur. Çünkü<br />

aşının alternatifi hastalığa yakalanmaktır. Bunun sonuçları<br />

ise daha kötü olabilir.<br />

Kimler aşı olmalı?<br />

65 yaş altı tüm nüfusun belli bir öncelik sırasına göre aşılanması<br />

gerekmektedir. Sıranın başında hastalığa en açık kesim<br />

olarak nitelenen 6 ay - 24 yaş arasındaki kişiler, hamileler,<br />

altta yatan kronik hastalığı olanlar, hastalıkla öncelikli<br />

karşılaşabilecek hizmet grupları; sağlık çalışanları, itfaiye,<br />

güvenlik görevlileri vs. yer alıyor.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 29


Hukuk<br />

KAZANILMIŞ HAKLARA SAYGI İLKESİNİN İMAR PLANLARI VE YAPI<br />

(İNŞAAT) RUHSATLARI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ - 2<br />

Avukat Baki OKAN<br />

Hukukun genel ilkelerinden olduğu kabul edilen “kazanılmış<br />

haklara saygı ilkesi” önceki yazımızda öğreti<br />

ve yargı kararları ışığında ele alınmaya çalışılmıştır.<br />

Bu yazımızda kazanılmış haklar yönünden yapı ruhsatları<br />

ve imar planları incelenecektir.<br />

YAPI ( İNŞAAT ) RUHSATLARININ HUKUKSAL<br />

NİTELİĞİ<br />

Ruhsat,(ruhsatname, ruhsatiye) sözlük anlamı ile izin,<br />

müsaade, izin belgesi, anlamına gelmektedir. İmar<br />

mevzuatı yönünden, yapılması kanunen izin almaya<br />

bağlı tutulan bir yapının yapılabilmesi için yetkili<br />

yönetim/idare tarafından izin verilmiş bulunduğunu<br />

gösteren belge anlamındadır. Ek olarak, kim tarafından,<br />

hangi ada ve parselde ne tür bir inşaat yapılmasına<br />

izin verildiğini ve bu amaçla ödenmesi gereken<br />

harç ve vergilerin de yatırılmış bulunduğunu gösteren<br />

bir belgedir. 1<br />

Bilindiği gibi, yapı ruhsatı, mücavir alanlar içerisinde<br />

ruhsata tâbi olan herhangi bir yapının inşaatına başlanabilmesi<br />

için belediyelerce, mücavir alan sınırları<br />

dışında Valiliklerce (Bayındırlık ve İskan Müdürlükleri)<br />

verilen izindir. 3194 sayılı İmar Kanunu kapsamına<br />

giren bütün yapılar için (27. madde de belirtilen istisna<br />

hariç ) yapı ruhsatı alınması zorunludur. İnşaatın ilk<br />

aşaması olan hafriyat işlemine dahi ruhsat alınmaksızın<br />

başlanamaz.<br />

Düzenleyici idari işlemler/tasarruflar her zaman kaldırılıp<br />

değiştirilebilirler. Bu, yeni bir düzenleyici işlemle<br />

olur. Bir düzenleyici işlemin geri alınması, kaldırılması<br />

veya değiştirilmesinin daha önce doğurduğu<br />

hukuksal sonuçlara etkisi olmaması gerekir.<br />

İdare hukuku yönünden değerlendirildiğinde, izin işlemi,<br />

imar sınırları içindeki bir yapıyı ya da yapılmış<br />

bir yapı (bina) üzerindeki esaslı değişiklik, ek ve onarımları,<br />

imar hukuku kurallarına uygun olarak önceden<br />

düzenlenmiş bulunan objektif kişilik dışı bir hukuki<br />

duruma soktuğu için maddi açıdan şart işlem<br />

olarak kabul edilmektedir. Çünkü, yapılara yapı ya da<br />

kullanma izni verilmesi işlemi ile inşaat ya da yapı önceden<br />

İmar Yasası ve yönetmelikleriyle belirlenmiş,<br />

genel ve kişilik dışı hukuksal bir duruma sokulmakta,<br />

söz konusu kuralların bunlara uygulanmasını sağlamakta,<br />

fakat, inşaat ya da yapı hakkında, gerçek anlamda<br />

yeni bir hukuki durum yaratılmamaktadır. Bu<br />

yönüyle de yapı ya da yapı kullanma izinlerinin ge-<br />

1 Anayasa Mahkemesi, E.1985/11, K.1986/29, T.11.12.1986<br />

“Anayasa Mahkemesi, E.1985/11, K.1986/29, T.11.12.1986” , R.G.<br />

Tarihi: 18 Nisan 1987, S:19435.<br />

niş anlamda sübjektif işlemler olduğu söylenebilir. 2<br />

Yapı ruhsatı verilmesi ya da verilmemesi, yani yapı<br />

ruhsatı verilmesi isteminin red edilmesi icrai ve sonuç<br />

doğuran bir işlemdir. Öte yandan, kotlu kroki<br />

verilmesi istemi, inşaat ruhsatı verilmesi istemini<br />

de içermez. 3 Bu işlem idari davaya konu olabilecek<br />

kesin ve yürütülmesi gerekli olan işlemlerdir.<br />

İmar durumu isteği yapı iznini de içerir. 4 İdarelerin<br />

yapı ruhsatı verme işlemleri, idarenin kolluk<br />

alanındaki birel işlemleri arasında sayılmaktadır.<br />

Yapı ruhsatı verilmesiyle amaçlanan husus ise,<br />

kamu düzeni ve kamu güvenliğini sağlamaktır.<br />

“Yapı izninin verilmemesi” işlemlerinin hepsi, imar<br />

yaptırımı değildir. “Yapı izninin verilmemesi” işleminin<br />

bir yaptırım olarak ortaya çıkabilmesi için ruhsatsız<br />

olarak yapıya başlanmış olması gerekir. Başlandıktan<br />

sonra eğer yapı ruhsatı verilmezse ret işleminin<br />

yaptırım yönü ortaya çıkar. Yoksa henüz yapılmaya<br />

başlanmamış yapılar için idarenin, yapı ruhsatı vermemesi<br />

işlemi, yaptırım özelliği olmayan bir ret işlemidir.<br />

Dolayısıyla ruhsatsız olarak başlanmış yapılar<br />

hakkındaki yapı ruhsatı verilmemesi işlemi, yapı üzerine<br />

uygulanan (ayni) imar yaptırımlarının bir ürünüdür.<br />

Bu yaptırımla, kişiler İmar Hukukuna uygun davranmaya<br />

zorlanmaktadır.<br />

YAPI İZNİ HANGİ MERCİ TARAFINDAN VERİLİR?<br />

İmar Yasasında ve Belediye Yasasında yapı iznini kimin<br />

vereceği konusunda açık bir hüküm yoktur. Ancak,<br />

ruhsat verme işlemi, ‘icraya ilişkin bir işlem’dir. Bu<br />

nedenle de, bu işlemin, belediyenin başı ve temsilcisi<br />

olan “belediye başkanı” tarafından yapılması, yani<br />

iznin belediye başkanı tarafından verilmesi gerekir.<br />

Aynı şekilde, hukuken geçerli nedenlerin varlığı halinde<br />

ruhsatın geri alınması ve iptali işlemlerini yapmaya<br />

da, yine belediye başkanı yetkilidir. Belediye ve<br />

mücavir alanlar dışında inşaat ruhsatı Valiliklerce verilmektedir.<br />

YAPI İZİNLERİ VERİLMESİNE İLİŞKİN OLARAK<br />

UYULMASI GEREKEN YASAL DÜZENLEMELER<br />

Yapı izinlerinin verilmesi ile ilgili uyulması gereken<br />

yasal düzenlemeler, imar yasaları, imar planları, imar<br />

durumu (imar çapı) belgesi ve yönetmelik hükümleridir.<br />

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 20. maddesinde yapı<br />

2 Doç.Dr.Halil KALABALIK, İmar Hukuku Dersleri, Sf.221-222<br />

3 Danıştay 6.D, E.2002/1112, K.2003/3262, T.26.5.2003, Danıştay<br />

6.D, E.2002/1112, K.2003/3262, T.26.5.2003<br />

4 Danıştay 6.D, E.1986/1054, K.1987/386, T.16.04.1987, Danıştay<br />

6.D, E.1986/1054, K.1987/386, T.16.04.1987<br />

30<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


Hukuk<br />

ile ilgili kurallar belirtilmiştir. Buna göre;<br />

a. Yapı, kuruluş veya kişilerce kendilerine ait tapusu<br />

bulunan arazi, arsa veya parseller üzerine yapılabilir.<br />

b. Yapı, kuruluş veya kişilerce, kendisine ait tapusu<br />

bulunmamakla beraber kamu kurum ve kuruluşlarının<br />

vermiş oldukları tahsis veya irtifak hakkı tesis belgelerindeki<br />

yerler üzerine yapılabilir.<br />

c. Kuruluş veya kişilerce, yukarıda izah edilen şekillerde<br />

mülkiyet belgelerine sahip olunduktan sonra yapı;<br />

İmar planı, Yönetmelik, Ruhsat ve eklerine uygun olarak<br />

yapılabilir.<br />

İmar Yasasının 20. maddesine göre, yapı öncelikle<br />

imar planındaki hükümlere uygun olarak yapılacaktır.<br />

İmar planında hüküm bulunmayan hallerde ilgili imar<br />

yönetmeliğinde bulunan düzenlemelere uyulacaktır.<br />

Yapı, imar planı ve ilgili imar yönetmeliğiyle birlikte<br />

ruhsat ve eki olan projelere (mimari, statik, vb.) uygun<br />

olacaktır.<br />

İMAR PLANLARININ DEĞİŞMESİ HALİNDE YAPI<br />

İZİNLERİNİN DURUMU<br />

İmar planlarının sürece bağlı olarak değişmesinin<br />

yapı izinlerini nasıl etkileyebileceği üzerinde de çeşitli<br />

olasılıkları değerlendirerek durmak gerekir.<br />

a. Yapının Yapılması Sırasında İmar Planının<br />

Değişmesi<br />

İnşaata başlandıktan sonra imar planında yöntemine<br />

uyularak değişiklik yapılmış olması halinde eğer yapılan<br />

değişiklik mevcut yapı iznini aleyhe olarak etkilemekte<br />

ise, o zaman değişikliğin yürürlüğe girdiği<br />

tarihe kadar yapılmış olan kısım kazanılmış hak olmaktadır.<br />

Sözgelimi; yapı izin belgesinin düzenlenmesinden<br />

sonra imar planı değişikliği ile düşürülmesi halinde,<br />

bu parselde bundan sonra düşürülen kat adedi kadar<br />

yapı yapılabilecektir. Eğer, imar planı değişikliği yapıldığı<br />

tarihte düşürülen kat adedinden fazla katın inşaatına<br />

başlanmış ise, bu fazla kat kazanılmış hak olacaktır.<br />

Başlangıçtaki imar planına gör verilen izindeki<br />

kat adedi kazanılmış hak olmayacaktır.<br />

Özetle, yapı izni alınmasından sonra imar planında<br />

yapılan değişiklik inşaatın lehine ise bu lehe olan kısımların<br />

mevcut yapı iznine eklenmesi gerekmektedir.<br />

Örnek verecek olursak; dört katlı bir bina için yapı<br />

ruhsatı alındıktan sonra imar planı değişikliği ile kat<br />

adedinin sekiz kata çıkarılması halinde mevcut yapı<br />

iznine ek bir kat için değişiklik yapmak gerekmektedir.<br />

b. Yapı Bittikten Sonra İmar Planının Değişmesi<br />

Yapı, imar planına uygun olarak yapılmış ve bitmiş<br />

ise, bu yapıya ilişkin ruhsatın dayanağı olan plan değişikliğinin<br />

iptal edilmesi ile yapı izninin de iptalinin<br />

kişilerin kazanılmış haklarının varlığı nedeniyle hukuka<br />

aykırı olduğu yargı kararlarında belirtilmektedir.<br />

Benzer şekilde, yürürlükte olduğu dönemdeki imar<br />

planına uygun olarak verilen yapı ruhsatı ve eklerine<br />

göre yapılan inşaatın, yalnızca inşaatın bulunduğu<br />

bölgeyi de kapsayan alanda imar planı değişikliği<br />

yapılması nedeniyle bu plana aykırı olan kısmının yıkımı<br />

ve yapı sahibine para cezası verilmesi işlemi de<br />

hukuka aykırı bulunmaktadır.<br />

Özetle söylemek gerekirse, yapı izin belgesi alınıp<br />

buna uygun olarak inşaatın bitirilmesinden sonra imar<br />

planında değişiklik yapılmış olması halinde, yapılan<br />

değişiklik mevcut inşaatın aleyhine olması halinde inşaatın<br />

tamamen bitmiş olması nedeniyle kazanılmış<br />

hak oluşturacaktır. Hatta yapı kullanma izninin alınmamış<br />

olması kazanılmış hak durumunu etkilemez.<br />

Yapılan inşaat tamamen bittikten sonra imar planı<br />

değişikliği yapılarak kat adedinin artırılması gibi lehe<br />

değişiklikler olması halinde yeniden alınacak tadilat<br />

ruhsatı ile yeni imar planının getirdiği olanaklardan<br />

yararlanılması gerekir.<br />

c. İnşaat Ruhsatı ile İmar Planının Mahkemece<br />

İptal Edilmesi<br />

Yöntemine uygun olarak yürürlüğe giren bir imar planına<br />

göre alınan inşaat ruhsatına dayalı şekilde inşaata<br />

başlanılmasından sonra idari yargı kararı ile hem<br />

imar planının ve hem de yapı ruhsatının iptal edilmesi<br />

halinde, yapılan kısım kazanılmış hak oluşturmaz.<br />

Böyle bir durumda eğer yargı kararında bahsedilen<br />

eksikliklerin giderilmesi mümkün ise, bu eksiklikler<br />

giderilerek yapı izni alınması mümkündür.<br />

Aksi durumda yeniden yapılacak imar planına uygun<br />

olarak inşaat yapılır. Bu aşamada yapılan kısım kazanılmış<br />

hak oluşturmamasına karşın yeniden yapılacak<br />

imar planına göre durumunun inceleneceğinden bu<br />

aşamada yapılan kısmın yıkılmaması gerekir.<br />

d. İmar Planının Yargı Kararıyla İptal Edilmiş<br />

Olması<br />

İmar planına uygun olarak inşaata başlanılmasından<br />

sonra açılan bir dava üzerine imar planının mahkemece<br />

iptal edilmesi durumunda ne olacaktır? Bu sorunun<br />

yanıtı; bu aşamaya kadar yapılan yapının kazanılmış<br />

hak ilkesinden yararlanmasıdır.<br />

Başka bir deyişle, yapı kullanma izin belgesinin yapı<br />

bittikten sonra, söz konusu taşınmazın bulunduğu<br />

yerin konut alanı olarak belirleyen imar planı değişikliği<br />

mahkeme kararı ile iptal edilirse, yapımına başlanılan<br />

inşaat kazanılmış hak ilkesinden yararlanacaktır.<br />

Bu yazıda yararlanılan kaynaklardan; İnşaat Ruhsatları Açısından<br />

Kazanılmış Hak Durumu” başlıklı makalenin tüm hakları yazarı<br />

Cafer Ergen’e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi<br />

(http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 31


Üyelerimizden<br />

BİNALARDAN BİLGİ TOPLANMASI<br />

Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik 2007 Bölüm 7 nin Mevcut Binaların<br />

Değerlendirilmesi ve Güçlendirilmesi aşağıda kısa ve sistematik olarak özetlenmiştir.<br />

Alim ŞADAN<br />

İnşaat Mühendisi<br />

Mevcut binaların taşıyıcı sistem elemanlarının kapasitelerinin<br />

belirlenmesi ve deprem dayanımlarının değerlendirilmesi<br />

için bilgi düzeyinin belirlenmesi gerekir.<br />

Bilgi Düzeyleri<br />

1. Sınırlı Bilgi Düzeyi<br />

Binanın taşıyıcı sistem projeleri mevcut değildir.<br />

Taşıyıcı sistem özellikleri binada yapılacak ölçümlerle<br />

belirlenir.<br />

2. Orta Bilgi Düzeyi<br />

Binanın taşıyıcı sistem projeleri mevcut değilse, sınırlı<br />

bilgi düzeyine göre daha fazla ölçüm yapılır.<br />

Eğer mevcut ise sınırlı bilgi düzeyinde belirtilen ölçümler<br />

yapılarak proje bilgileri doğrulanır.<br />

3. Kapsamlı Bilgi Düzeyi<br />

Binanın taşıyıcı sistem projeleri mevcuttur.<br />

Proje bilgilerinin doğrulanması amacıyla orta bilgi<br />

düzeyine göre daha kapsamlı ölçümler yapılır.<br />

Mevcut Malzeme dayanımı<br />

Taşıyıcı elemanların kapasitelerinin hesaplanmasında kullanılacak<br />

malzeme dayanımlarının elde edilmesi aşağıda<br />

tarif edilmiştir.<br />

Binalar İçin Bilgi Düzeyi Katsayıları<br />

Sınırlı 0.75<br />

Orta 0.90<br />

Kapsamlı 1.00<br />

Malzeme dayanımları, özellikle belirtilmedikçe ilgili<br />

tasarım yönetmeliklerinde verilen malzeme katsayıları<br />

ile bölünmeyecektir<br />

Eleman kapasitelerinin hesabında mevcut malzeme<br />

dayanımları kullanılacaktır.<br />

Betonarme Binalarda Sınırlı Bilgi Düzeyi<br />

Bina Geometrisi:<br />

Saha çalışması ile binanın taşıyıcı sistem plan rölevesi<br />

çıkarılır.<br />

Mimari projeler mevcut ise, röleve çalışmalarına yardımcı<br />

olarak kullanılır.<br />

Temel sistemi bina içinde veya dışında açılacak yeterli<br />

sayıda kontrol çukuru ile belirlenir.<br />

Eleman Detayları:<br />

Betonarme projeler veya imalat çizimleri mevcut değildir.<br />

Betonarme elemanlardaki donatı miktarı ve detaylarının<br />

en fazla binanın<br />

yapıldığı tarihteki minimum donatı koşullarını sağladığı<br />

varsayılır.<br />

Her katta en az 1’er adet olmak üzere kolonların her<br />

birinden %10 ve kirişlerin her birinden %5 oranında<br />

elemanın pas payları sıyrılarak donatı tespiti yapılır.<br />

Sıyırma işlemi kolon ve kirişlerin uzunluğunun açıklık<br />

ortasındaki üçte birlik bölümde yapılmalıdır.<br />

Sıyrılan yüzeyler daha sonra yüksek dayanımlı tamir<br />

harcı ile kapatılır.<br />

paspayı sıyrılmayan elemanların yüzde 20’sinde enine<br />

ve boyuna donatı sayısı ve yerleşimi ile boyuna donatı<br />

bindirme boyları donatı tespit cihazları ile ölçülür.<br />

Malzeme Özellikleri: Beton<br />

Her katta kolonlardan veya perdelerden en az 2 adet<br />

karot alınır<br />

Örneklerden elde edilen en düşük basınç dayanım<br />

betonun mevcut beton dayanımı olarak kabul edilir.<br />

Malzeme Özellikleri: Çelik<br />

Donatı sınıfı, sıyrılan yüzeylerde yapılan görsel inceleme<br />

ile tespit edilir.<br />

Bu sınıftaki çeliğin karakteristik akma dayanımı mevcut<br />

çelik dayanımı olarak alınmalıdır.<br />

Donatısında korozyon gözlenen elemanlar planda<br />

işaretlenir ve bu durum eleman kapasite hesaplarında<br />

dikkate alınır.<br />

Betonarme Binalarda Orta Bilgi Düzeyi<br />

Bina Geometrisi:<br />

Binanın betonarme projeleri mevcut ise, binada yapılacak<br />

ölçümlerle mevcut geometrinin projesine uygunluğu<br />

kontrol edilir.<br />

Proje yoksa, saha çalışması ile binanın<br />

taşıyıcı sistem rölevesi çıkarılır.<br />

Bina geometrisi bilgileri, bina kütlesinin hassas biçimde<br />

tanımlanması için gerekli ayrıntıları içermelidir.<br />

Temel sistemi bina içinde veya dışında açılacak yeterli<br />

sayıda kontrol çukuru ile belirlenir.<br />

Eleman Detayları:<br />

Betonarme projeler veya imalat çizimleri mevcut değil<br />

ise sınırlı bilgi düzeyindeki koşullar geçerlidir,<br />

ancak donatı kontrolü yapılacak kolon ve kirişlerin sayısı<br />

her katta en az 2’şer adet olmak üzere o kattaki<br />

toplam eleman sayılarının yüzde<br />

20’sindenaz olmayacaktır.<br />

Proje ile uygulama arasında uyumsuzluk bulunması<br />

halinde, betonarme elemanlardaki mevcut donatının<br />

projede öngörülen donatıya oranını ifade eden donatı<br />

gerçekleşme katsayısı kolonlar ve kirişler için ayrı<br />

ayrı belirlenecektir.<br />

Eleman kapasitelerinin belirlenmesinde kullanılan bu<br />

katsayı 1’den büyük olamaz. Bu katsayı donatı tespiti<br />

yapılmayan diğer tüm elemanlara uygulanarak donatı<br />

miktarları belirlenecektir.<br />

Malzeme Özellikleri: Beton<br />

Karot Sayısı:<br />

Her kattaki kolonlardan veya perdelerden toplam 3<br />

adetten az olmamak üzere ve binada toplam 9 adetten<br />

az olmamak üzere,her 400 m2’den bir adet<br />

Örneklerden elde edilen (ortalama-standart sapma)<br />

32<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


Üyelerimizden<br />

değerleri mevcut beton dayanımı olarak alınır.<br />

Beton dayanımının binadaki dağılımı, karot deney<br />

sonuçları ile uyarlanmış beton çekici okumaları veya<br />

benzeri hasarsız inceleme<br />

araçları ile kontrol edilebilir.<br />

Malzeme Özellikleri: Çelik<br />

Donatı sınıfı, sıyrılan yüzeylerde yapılan görsel inceleme<br />

ile tespit edilir,<br />

Bu sınıftaki çeliğin karakteristik akma dayanımı mevcut<br />

çelik dayanımı olarak alınır.<br />

Donatısında korozyon gözlenen elemanlar planda<br />

işaretlenir ve bu durum eleman kapasite hesaplarında<br />

dikkate alınır.<br />

Betonarme Binalarda Kapsamlı Bilgi Düzeyi<br />

Bina Geometrisi:<br />

Binanın betonarme projeleri mevcuttur.<br />

Binada yapılacak ölçümlerle mevcut geometrinin<br />

projelere uygunluğu kontrol edilir.<br />

Projeler ölçümler ile önemli farklılıklar gösteriyor ise<br />

proje yok varsayılır ve ve bina orta bilgi düzeyine uygun<br />

olarak incelenir.<br />

Bina geometrisi bilgileri, bina kütlesinin hassas biçimde<br />

tanımlanması için gerekli ayrıntıları içermelidir.<br />

Temel sistemi bina içinde veya dışında açılacak yeterli<br />

sayıda kontrol çukuru ile belirlenir.<br />

Eleman Detayları:<br />

Donatının projeye uygunluğunun kontrolu için orta<br />

bilgi düzeyinde belirtilen işlemler, aynı miktardaki betonarme<br />

elemanda uygulanır.<br />

Proje ile uygulama arasında uyumsuzluk bulunması<br />

halinde, betonarme elemanlardaki mevcut donatının<br />

projede öngörülen donatıya oranını ifadeeden<br />

donatı gerçekleşme katsayısı kolonlar ve kirişler için<br />

ayrı ayrı belirlenecektir.<br />

Binanın betonarme detay projeleri mevcuttur.<br />

Eleman kapasitelerinin belirlenmesinde kullanılan bu<br />

katsayı 1’den büyük olamaz. Bu katsayı donatı tespiti<br />

yapılmayan diğer tüm elemanlarauygulanarak donatı<br />

miktarları belirlenecektir.<br />

Malzeme Özellikleri: Beton<br />

Karot Sayısı:<br />

Her kattaki kolonlardan veya perdelerden toplam 3<br />

adetten az olmamak üzere ve binada toplam 9 adetten<br />

az olmamak üzere,her 200 m2’den bir adet alınmalı.<br />

örneklerden elde edilen (ortalama-standart sapma)<br />

değerleri mevcut beton dayanımı alınır.<br />

Beton dayanımının binadaki dağılımı, karot deney sonuçları<br />

ile kalibre edilmiş beton çekici okumaları veya<br />

benzeri hasarsız inceleme araçları ile kontrol edilir.<br />

Malzeme Özellikleri: ÇELİK<br />

Donatı sınıfı, sıyrılan yüzeylerde yapılan inceleme ile<br />

tespit edilir.<br />

Her sınıftaki çelik için (S220, S420, vb.) birer adet kupon<br />

(tercihen kirişlerin uygun bölgelerindeki donatılarından)<br />

alınarak deney yapılır, çeliğin akma ve kopma<br />

dayanımları ve şekildeğiştirme özellikleri belirlenerek<br />

projeye saptanır.<br />

Projesine uygun ise, eleman kapasite hesaplarında<br />

projede kullanılan çeliğin karakteristik akma dayanımı<br />

mevcut çelik dayanımı olarak alınır<br />

Uygun değil ise, en az üç adet kupon daha alınarak<br />

deney yapılır, elde edilen en elverişsiz değerler eleman<br />

kapasite hesaplarında mevcut çelik dayanımı<br />

olarak alınır<br />

Donatısında korozyon gözlenen elemanlar planda<br />

işaretlenir ve bu durum eleman kapasite hesaplarında<br />

dikkate alınır.<br />

MEVCUT BETON DAYANIMI İLE İLGİLİ ÖRNEK<br />

SINIRLI BİLGİ DÜZEYİ<br />

3 katlı pansiyon binası<br />

Örnek sayısı 6<br />

No İsim Dayanım<br />

1 P1K1 167<br />

2 P1K2 170<br />

3 P1K3 145<br />

4 P1K4 171<br />

5 P1K5 189<br />

6 P2K1 144<br />

7 P2K2 163<br />

8 P2K3 142<br />

9 PZK1 179<br />

10 PZK2 141<br />

11 PZK3 179<br />

12 PZK4 171<br />

13 PZK5 146<br />

En küçük 141 kgf/cm2<br />

Mevcut dayanım141 kgf/cm2<br />

Kapasite dayanımı için 141×0.75=105 kgf/cm2<br />

Her kattan en az 2 karot<br />

3 katlı okul binası<br />

Örnek sayısı 6<br />

No İsim Dayanım<br />

1 SA1K1 166<br />

2 SA1K2 99<br />

3 SA1K3 123<br />

4 SA2K1 58<br />

5 SA2K2 68<br />

6 SA2K3 54<br />

7 SAZK1 123<br />

8 SAZK2 127<br />

9 SAZK3 71<br />

En küçük 58 kgf/cm2<br />

Mevcut dayanım 58 kgf/cm2<br />

Kapasite dayanımı için 58×0.75=43.5 kgf/cm2<br />

Her kattan en az 2 karot<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 33


Üyelerimizden<br />

ORTA BİLGİ DÜZEYİ<br />

3 katlı pansiyon binası Örnek sayısı 13<br />

No İsim Dayanım<br />

1 P1K1 167<br />

2 P1K2 170<br />

3 P1K3 145<br />

4 P1K4 171<br />

5 P1K5 189<br />

6 P2K1 144<br />

7 P2K2 163<br />

8 P2K3 142<br />

9 PZK1 179<br />

10 PZK2 141<br />

11 PZK3 179<br />

12 PZK4 171<br />

13 PZK5 146<br />

Ortalama 162 kgf/cm2<br />

S. sapma 16,5 kgf/cm2<br />

Mevcut dayanım 162-16.5=145.5 kgf/cm2<br />

Kapasite dayanımı için<br />

145.5×0.90=130.5kgf/cm2<br />

Her kattan en az 3 karot, min 9 karot<br />

3 katlı okul binası<br />

Örnek sayısı9<br />

No İsim Dayanım<br />

1 SA1K1 166<br />

2 SA1K2 99<br />

3 SA1K3 123<br />

4 SA2K1 58<br />

5 SA2K2 68<br />

6 SA2K3 54<br />

7 SAZK1 123<br />

8 SAZK2 127<br />

9 SAZK3 71<br />

Ortalama 111 kgf/cm2<br />

S. sapma 38.52 kgf/cm2<br />

Mevcut dayanım 111-38.52= 72.48 kgf/cm2<br />

Kapasite dayanımı için 72.48×0.90=65.2 kgf/cm2<br />

Her kattan en az 3 karot, min 9 karot<br />

KAPSAMLI BİLGİ DÜZEYİ<br />

3 katlı pansiyon binası<br />

Örnek sayısı 13<br />

No İsim Dayanım<br />

1 P1K1 167<br />

2 P1K2 170<br />

3 P1K3 145<br />

4 P1K4 171<br />

5 P1K5 189<br />

6 P2K1 144<br />

7 P2K2 163<br />

8 P2K3 142<br />

9 PZK1 179<br />

10 PZK2 141<br />

11 PZK3 179<br />

12 PZK4 171<br />

13 PZK5 146<br />

Ortalama 162 kgf/cm2<br />

S. sapma 13,2 kgf/cm2<br />

Mevcut dayanım 162-16.5=145.5 kgf/cm2<br />

Kapasite dayanımı için 145.5×1.0=145.5kgf/cm2<br />

Her kattanen az 3 karot,min 9 karot<br />

3 katlı okul binası<br />

Örnek sayısı 9<br />

No İsim Dayanım<br />

1 SA1K1 166<br />

2 SA1K2 99<br />

3 SA1K3 123<br />

4 SA2K1 58<br />

5 SA2K2 68<br />

6 SA2K3 54<br />

7 SAZK1 123<br />

8 SAZK2 127<br />

9 SAZK3 71<br />

Ortalama111 kgf/cm2<br />

S. sapma26,01 kgf/cm2<br />

Mevcut dayanım 111-38.52=72.48 kgf/cm2<br />

Kapasite dayanımı için 72.48×1.0=72.48 kgf/cm2<br />

Her kattan en az 3 karot,min 9 karot<br />

Beton - Karot<br />

TS 10465: Beton deney metotları yapı ve yapı bileşenlerinde<br />

sertleşmiş betondan numune alınması ve basınç mukavemetinin<br />

tayini(17 Kasım 1992)<br />

TS EN 12504-1: Beton - yapıda beton deneyleri-bölüm1: karot<br />

numuneleri, karot alma,muayene ve basınç dayanımının<br />

tayini(19 Nisan 2002)<br />

Karot Değerlendirilmesi (Yurtdışı)<br />

ABD’de mevcut yapıdan beton karot numunesi alınması ve<br />

değerlendirilmesi ASTM C42 ve ACI<br />

214.4 standartları kullanılarak yapılmaktadır. ABD’de mevcut<br />

yapıların deprem güvenliğin belirlenmesinde Federal<br />

Acil Durum Yönetim Kurumunca yayımlanan FEMA–273<br />

no.lu kılavuz doküman kullanılmaktadır.<br />

Kaynak Bilgiler<br />

01-Doç. Dr. İsmail Özgür YAMAN(sunum) Orta Doğu Teknik Üniversitesi<br />

02-Yrd. Doç. Dr. Hayri ÜN (İMO DENİZLİ 2007) (Sunum)<br />

Pamukkale Üniversitesi<br />

03-2007 Deprem Bölgesinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik<br />

Bölüm 7<br />

34<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


Üyelerimizden<br />

MÜHENDİSİN “YÜKSEĞİ” ÜZERİNE ÇEŞİTLEMELER<br />

Abdullah BİZDEN<br />

İnşaat Yüksek Mühendisi<br />

Sadece ünvanların insanlara tek başlarına (“otomatik”<br />

bazı maddi yararlar dışında!) “insanlıklarını” büyüten bir<br />

yarar getirdiğine inananlardan değilim. Ama “adam gibi<br />

adamların” ünvanlarının içeriğini doldurduğunu, hatta<br />

zenginleştirdiğini biliyorum.<br />

Gramercilerin, edebiyatçıların ünvanlara bakışı da ilginç<br />

gelir bana.<br />

Herhangi bir “akademik” ünvanı olmayan Yahya Kemal<br />

Beyatlı’ya atfedilen latif bir yorumu - mealen — hatırlatayım:<br />

Türkçede sözcükleri oluşturan seslerin inceliği, kalınlığı<br />

fiziksel büyüklükleriyle ilgilidir, diyor Yahya Kemal.<br />

Bu mantıkla halkın kocaman “otobüs”e o incecik biten<br />

“otobüs” sözcüğünü yakıştıramadığını ve büyüklüğünü<br />

vurgulamak için ağzını doldura doldura, kalınlaştırılarak<br />

“otobos” dediğini örnek olarak veriyor. Muhatabı da espriyi<br />

patlatıyor: “Öyleyse, bizdeki profesörlerin çoğuna (prüfüsür),<br />

hatta (prifısir) demek gerekmez mi?”<br />

Biz hocalarımızı kızdırıp gücendirmemek için bu kritik soruya<br />

cevap vermeyelim de kendi meslek ünvanlarımıza<br />

bakalım!<br />

Dilbilim uzmanlarımız bir kural oluşturmuş: “Türkçe’de<br />

belirtisiz isim tamlamasını oluşturan isimlerin arasına sıfat<br />

giremez” diyorlar.<br />

Yani mesela “çöp tenekesi”, bir belirtisiz isim tamlaması.<br />

Şayet bu nesnenin eski olduğu nitelemesini yapmak istiyorsak<br />

“eski” sıfatını, iki ismin arasına sokmayacağız, “çöp<br />

eski tenekesi” demeyeceğiz, tamlamanın başına getirip<br />

“eski çöp tenekesi” diyeceğiz. Güzel! Ama aynı kuralı “inşaat<br />

mühendisi” ne uyguladığımızda “yüksek inşaat mühendisi”<br />

denmesi doğru, “inşaat yüksek mühendisi” denmesi<br />

de yanlış oluyor dilbilimcilere göre. Ve ben bu yanlışı<br />

kendi adıma yıllardır yapıyorum!<br />

Değerli edebiyatçılarımızdan Türkçe sevdalısı Feyza Hepçilingirler<br />

(yakında 1000 inci sayısıyla rekor kıracak olan)<br />

“Cumhuriyet Kitap” ekindeki “Türkçe Günlükleri” köşesinde<br />

bu dilbilgisi kuralını öne çıkararak şöyle diyor:<br />

“Yüksek ziraat mühendisi” mi, “ziraat yüksek mühendisi”mi<br />

konusu da yılan hikayesi gibi... Belirtisiz ad tamlamasının<br />

arasına sıfat giremez, doğrusu “yüksek makine<br />

mühendisi”dir diye kimbilir kaç kez yazdım; ama “yüksek”<br />

sözcüğünü “makine”nin önüne koyarsak “makine”nin<br />

yüksek olduğu anlamı çıkar, biçimindeki kaygıdan kurtulunmasını<br />

sağlayamadım. “Yüksek Seçim Kurulu” dendiğinde<br />

kimse “seçimin”in yüksek olduğunu, “Yüksek Adalet<br />

Divanı” dendiğinde “adalet”in yüksek olduğunu anlamazken,<br />

“yüksek ziraat mühendisi” dendiğinde “ziraat”in<br />

yüksek olduğu niye anlaşılsın? (Cumhuriyet Kitap/<br />

Sayı:997/26.03.<strong>2009</strong>)<br />

Konuya bu gözle bakınca “makine” veya “ziraat”in önüne<br />

gelen “yüksek” sıfatının “makine”nin veya “ziraat”in yüksek<br />

olduğu zehabını uyandırması endişesi, herhalde “inşaat”<br />

için onlardan çok daha geçerli ve de haklı görünmeli<br />

değil mi?<br />

Öyle ya, “yüksek inşaat mühendisi” ünvanı, “inşaatı” genelde<br />

geniş kapsamlı “yapı” kavramı içinde düşünmeyip<br />

“bina-apartman” dar anlamıyla özdeşleştirilen geniş kitlelerin<br />

gözünde nasıl algılanacak? Herhalde, “ha, bu mühendis<br />

demek ki yüksek binaları, çok katlı rezidansları falan<br />

da yapabiliyor” diye düşünmeyecekler mi? Hele “inşaat<br />

mühendisi” ve “yüksek inşaat mühendisi” ünvanları<br />

herhangi bir tabelada, bir gazete, dergi, kitap sayfasında<br />

yazılı/basılı olarak yanyana görüldüğünde, aralarındaki<br />

fark ne kadar doğru algılanabilecek?<br />

Eğer dil bir araçsa ve “anlatmak” gibi bir amaca hizmet<br />

ediyorsa, bir sözcüğün veya sözcük grubunun kullananın<br />

dışındaki kitlede uyandırabileceği algıları düşünmek durumunda<br />

değil miyiz?<br />

Hem Feyza hanımın verdiği (Yüksek Seçim Kurulu) ve<br />

(Yüksek Adalet Divanı) örnekleri, her ne kadar dilbilgisi<br />

açısından belirtisiz isim tamlaması gözükse de her ikisi de<br />

“cins isim” tamlaması değil, belli ve özel birer kurumu işaret<br />

ediyorlar. Yani bu anlamda “belirtili”ler. Ama “yüksek<br />

inşaat mühendisi” öyle mi? Apaçık hayır, değil!<br />

Amacım dilbilimcilerin, edebiyatçıların “disiplinlerini”<br />

eleştirmek, onları gücendirmek değil elbette, Onun için<br />

ben “yüksek inşaat mühendisi” demeyip “inşaat yüksek<br />

mühendisi” derken kendimce, bir başka “kurala” sığınıyorum:<br />

“Galât-ı meşhûr lugât-ı fasihten evladır!”, yani, “yaygınlık<br />

kazanmış yanlış, sadece sözlük sayfalarında kalmış<br />

doğruya tercih edilmelidir.” Şayet dilin amacı “anlatmak”<br />

ise bu kural bana pek mantıklı geliyor.<br />

Odamızın son raporuna göre yurdumuzda 2008-<strong>2009</strong> öğretim<br />

yılında 39’u kamu 5’i vakıf üniversitelerinden olmak<br />

üzere toplam 44 üniversiteden alınabilen “inşaat mühendisi”<br />

ünvanının içine bir de “yüksek” sıfatı katmak, bilmiyorum<br />

halen bu 44 üniversitenin kaçında mümkün?<br />

Ama bazı bilim dallarında yapılan “tezli yüksek lisans” ve<br />

“tezsiz yüksek lisans” gibi uygulamalar inşallah” inşaat<br />

mühendisliği” eğitimine bulaşmaz da “inşaat yüksek mühendisi”<br />

ünvanına bir de bu ayrımı ilave etmek gerekmez!<br />

Evet, emeğe ve uzmanlığa saygı çerçevesinden çıkmadan,<br />

“yetkin mühendis” olmanın “yüksek mühendis” olmaktan<br />

daha önemli olduğuna inanarak, Ziya Paşa’mızın<br />

(son günlerde siyasetçilerimizin yanlış okuyuşlarına da<br />

bolca konu olan) şu hikmetli ikiliği ile bitirelim:<br />

“Bed asla necbet verir mi hiç üniforma?<br />

Zer düz palan vursan, eşek yine eşektir.”<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 35


genç-İMO<br />

EYLÜL-EKİM <strong>2009</strong> genç-İMO İZMİR ETKİNLİKLERİMİZ<br />

10.10.<strong>2009</strong> genç-İMO İzmir Temsilciler Toplantısı<br />

Kararları<br />

DEÜ, CBÜ ve<br />

EÜ’de, hazırlık ve 1.<br />

sınıflara yönelik yapılacak<br />

olan tanışma<br />

toplantıları için<br />

“Oda Etkinlikleri”,<br />

“İMO Öğrenci Üye<br />

Yönetmeliği” ve<br />

“Oda-Öğrenci İlişkisi”<br />

başlıklarıyla sunumların hazırlanmasına ve her okulda<br />

3 farklı kişinin bu sunumları yapmasına karar verildi.<br />

15–18 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek olan İzmir<br />

Yapı Fuarı’nda kurulacak olan İMO Standında Metin<br />

GÖRGEÇ, Zerrin Alpay, Mehmet Bahadır BÜLBÜL, Ebru<br />

AYDINDAĞ’ın görev almasına karar verildi.<br />

İMO İzmir Şubesi Kütüphanesi’nin düzenlenmesinde<br />

görev alacak arkadaşlar belirlendi;<br />

— Murat Aydın, Serkan Güney, Emrah Usta<br />

İMTB’nin İstanbul Kültür Üniversitesi’nde düzenlemiş<br />

olduğu Deprem Eğitim Seminerleri hakkında bilgi alındı.<br />

genç-İMO üyelerinin iletişim bilgilerinin güncellenmesine<br />

dair Abdurrahman Gülden ve Elif Karakaya görevlendirildi.<br />

www.gencimo.org sitesinin forumunun düzenlenmesi<br />

için Taylan Atasoy, Ali Kemal Öztürk, Çağatay Yamanlar<br />

ve Erkay Kılıç görevlendirildi.<br />

Urfa Aydınlar İlköğretim Okulu’na yapılması düşünülen<br />

yardımlarla ilgili Abdurrahman Gülden’den okulun<br />

ihtiyaçları hakkında bilgi alındı ve bu konuda Abdurrahman<br />

Gülden ve Latife Doğan’ın çalışmaları yürütmesine<br />

karar verildi.<br />

Bir sonraki toplantının 17.10.<strong>2009</strong> Cumartesi günü<br />

yapılmasına karar verildi.<br />

15–18.10.<strong>2009</strong> Yapı İzmir Fuarı<br />

İMO İzmir Stand Çalışması<br />

Dört gün süren Yapı İzmir Fuarında, üyelerimizle birebir<br />

iletişimde olmak ve sorunlarını öğrenmek için İMO İzmir<br />

Şube olarak standımızı açtık. Tecrübeli mühendis ağabeylerimizin<br />

ve öğrenci arkadaşlarımızın katkılarıyla güzel<br />

bir çalışma olmuştur. Katkılarından dolayı İnş. Müh.<br />

Tuğrul BAŞTAN, İnş. Müh. Birinci Gürcan TURNA, İnş.<br />

Müh. Abdullah İNCİR, Zerrin ALPAY ve Ebru AYDINDAĞ’a<br />

teşekkür ederiz.<br />

19.10.<strong>2009</strong> Dokuz Eylül Üniversitesi<br />

genç-İMO İzmir Tanışma Toplantısı<br />

İnşaat Mühendisliğine Giriş Seminer dersinde, yaptığımız<br />

tanışma toplantımıza 80 öğrenci katılmıştır. Toplantımızda<br />

Özgür GÜZEL ve Gamze SÜDCÜ İMO Öğrenci<br />

Üye Yönetmeliğini, Ali Çağatay Yamanlar ise genç-İMO<br />

İzmir Etkinlik sunumlarını yapmışlardır. Ayrıca herkese<br />

genç-İMO bültenleri ve genç-İMO broşürleri dağıtılmış<br />

ve 1. sınıf anketi yapılmıştır. Odamızın öğrencilere olan<br />

bakışını anlatma fırsatını bize tanıdığı için Yrd. Doç. Dr.<br />

Okan FISTIKOĞLU’na teşekkürlerimizi sunarız.<br />

16.10.<strong>2009</strong> Ege Üniversitesi<br />

2008–<strong>2009</strong> Mezuniyet Töreni<br />

2008–<strong>2009</strong> dönemi<br />

Ege Üniversitesi<br />

mezuniyet<br />

töreninde,<br />

meslektaşlarımızın<br />

yanındaydık.<br />

Meslek<br />

hayatlarına yeni<br />

başlayan arkadaşlarımızı<br />

tebrik eder, odamız olarak hep yanlarında olduğumuzu<br />

bilmelerini isteriz.<br />

21.10.<strong>2009</strong> Celal Bayar Üniversitesi genç-İMO İzmir<br />

Tanışma Toplantısı<br />

93 öğrencinin katıldığı tanışma toplantıları örgün ve<br />

ikinci öğretimler için ayrı ayrı yapılmıştır. Ortaç MORA-<br />

LIOĞLU ve Abdurrahman GÜLDEN İMO Öğrenci Üye Yönetmeliğini,<br />

Erkay KILIÇ ise genç-İMO İzmir Etkinlik su-<br />

36<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


genç-İMO<br />

numlarını yapmışlardır. Ayrıca herkese genç-İMO bültenleri<br />

ve genç-İMO broşürleri dağıtılmış ve 1. sınıf anketi<br />

yapılmıştır.<br />

23.10.<strong>2009</strong> Ege Üniversitesi genç-İMO İzmir Tanışma<br />

Toplantısı<br />

İnşaat Mühendisliğine Giriş dersinde yaptığımız tanışma<br />

toplantımızda 40 öğrenci arkadaşımıza genç-İMO<br />

bültenleri ve genç-İMO broşürleri dağıtılmış ve 1. sınıf<br />

anketi yapılmıştır. Toplantımızda Doruk CİRİT İMO Öğrenci<br />

Üye Yönetmeliğini, Latife DOĞAN ise genç-İMO<br />

İzmir Etkinlik sunumlarını yapmışlardır. Ayrıca herkese.<br />

Odamızın öğrencilere olan bakışını anlatma fırsatını bize<br />

tanıdığı için Yrd. Doç. Dr. İsmail ÇİL’e teşekkürlerimizi sunarız.<br />

28.10.<strong>2009</strong> genç-İMO İzmir Temsilciler Toplantısı Kararları<br />

Mesleğimiz ve İMO seminerinde İMO 50. Yıl Videosunu<br />

izletme kararı alındı.<br />

Çiğli’de fore kazık inşaatına teknik gezi düzenleme<br />

kararı alındı.<br />

Mesleğimiz ve İMO seminerinde H. Tahsin VERGİN ve<br />

Gürkan ERDOĞAN’ın konuşmacı olarak belirlenmesine<br />

karar verildi.<br />

İkinci dönem başında İstanbul’a teknik gezi düzenleme<br />

kararı alındı. Bu konu ile ilgili genç-İMO İstanbul ile<br />

iletişime geçme işi için Erkay KILIÇ, Hüsnü Kaan GİRGİN<br />

ve Onur AKGÜL arkadaşlarımız görevlendirildi.<br />

Dönem içinde Tuğla fabrikalarına, Beton santraline,<br />

Barajlara, TCDD’ye, DSİ ve Karayollarına teknik gezi düzenleme<br />

kararı alındı.<br />

24.10.<strong>2009</strong> genç-İMO İZMİR 1. Sınıf Temsilcileri Seçimleri<br />

ve Kokteyl<br />

Yapılan seçim sonucunda;<br />

Celal Bayar Üniversitesi 1. Sınıf Örgün Öğretim Temsilcisi<br />

- Erdi ÖZYAZICI, İkinci Öğretim Temsilcisi - Öyküm<br />

AĞBABA, Dokuz Eylül Üniversitesi 1. Sınıf Örgün Öğretim<br />

Temsilcisi - Halil KÜPÇÜ, İkinci Öğretim Temsilcisi -<br />

Gamze SÜDCÜ, Ege Üniversitesi Birinci Sınıf Örgün Öğretim<br />

Temsilcisi - Ender KILINÇ<br />

arkadaşlarımız seçilmiştir.<br />

www.gencimo.org<br />

genç-İMO İzmir temsilci toplantılarının kararları,<br />

yapılan etkinliklerle ilgili haberleri, planlanan etkinlikleri<br />

ve faydalı diğer içeriği genç-İMO İzmir<br />

internet sitesinde bulabilirsiniz.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 37


genç-İMO<br />

KARDEŞİNİ SEÇ NOKTA KOM!<br />

Ali KURT<br />

Celal Bayar Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği, 4. Sınıf Öğrencisi<br />

İnternet hayatımıza girdiğinden beri onun aracılığıyla<br />

yapmadığımız şey kalmadı sanırım; kimimiz alışverişlerini<br />

onun sayesinde halletti, kimimiz vatanı sitelere üye olarak<br />

kurtarma peşine düştü. Birçoğumuz kimseye söyleyemediğimiz<br />

şeyleri oraya buraya yazdık da ferahladık. Sevgili<br />

edinenler de oldu internetten, arkadaş da...<br />

Bu sefer sizi tüm şu saydıklarımdan çok daha kıymetli ve<br />

faydalı bir şeye davet etmek istiyorum. Gelin hep beraber<br />

internetten birer kardeş seçelim. Sitemizin ismi basit;<br />

www.kardesinisec.com<br />

Şimdi muhakkak “nasıl olacak o iş” yahut “öyle saçmalık<br />

mı olur” türevi cümleler etmek elbet işten değil böyle bir<br />

teklif karşısında. Müsaade ediniz size şu “kardeş seçme”<br />

mevzuunu anlatayım;<br />

Site 2004 yılının Kasım ayında asıl mesleği arkeologluk<br />

olan fakat uzun yıllardır fotografla uğraşan ve aynı zamanda<br />

eski bir gazeteci olan Cengiz TÜNAY tarafından<br />

kuruldu. Kendisi sitenin kuruluş sürecini şöyle anlatıyor;<br />

“15 yıldır kafamda bir coşku yaşatıyordum. Kardeşten kardeşe<br />

giden, bir dost eli olmalıdır diye düşünüyordum hep.<br />

Böylece çocukların ve gençlerin ülkelerine yabancılaşmamasını<br />

da sağlayacaktım. Sonunda bu coşku, rastlantıyla<br />

gün ışığına çıktı. Fotoğraf ağırlıklı şehir kitapları yapmaya<br />

karar vermiştim. İlk şehir olarak da kendime Diyarbakır’ı<br />

seçtim. Neden seçtim onu da bilmiyorum. Demek ki görev<br />

saati gelmiş... Orada kaldığım ilk altı günde, güzel vatanımın<br />

çarpıcı öbür yüzünü gördüm. Açlık ve yokluk sınırının<br />

altındaki çıplak bebeleri gördüm. Saat 11 de derste midelerini<br />

tutup açlıktan kıvranan öğrenciler gördüm. Sokaklarda<br />

artıkları yiyen çocukları gördüm... Ve 15 yıldır uygulamaya<br />

geçemeyen projem gün ışığına çıktı. Bu projede kardeşler,<br />

kardeşlerini tanıyor ve yardım birebir gönderiliyor. Para dışında<br />

her türlü yardım yapılabilir. Para hiçbir zaman amacına<br />

ulaşmıyor. Bebeden bebeye, çocuktan çocuğa, abladan<br />

abiden, kardeşine giden bu kutsal yolda, biz sadece aracıyız.<br />

. .Evet, onlar benim, bizim çocuklarımız. Koliler yağıyor.<br />

Açlık ve yokluk sınırının altındaki okullu çocuklar hedef kitlemiz.”<br />

...<br />

Siteye girdiğinizde ise sizi şöyle bir yazı karşılıyor;<br />

“Büyük ailemize hoş geldiniz... Kardeşinizin yumuk minik ellerini<br />

avuclarınızın içine alın, sıkı sıkı sarın. Üşümesinler…<br />

28 KASIM 2004 tarihinde tarafımdan kurulan bu site, kardeşten<br />

kardeşe uzanan gönül birliği sitesidir... Hiç bir dernek<br />

ve de vakıfla ilişkisi yoktur. Onlara yardım değil, hediye<br />

yolluyorsunuz... Hediyelerinizi abartmayın. Bir defter, bir<br />

kalem, bir mektup dünyalara bedel... Kardeşlerinizle destek<br />

olmaya, onlarla sonuna kadar el ele yürümeye karar<br />

verin... En büyük desteğiniz sevginizdir. Bu çocuklar bizim,<br />

Türkiye’mizin çocukları... ONLARI HİÇ UNUTMAYIN... Mutlaka<br />

mektup yazın. Kişiliklerini geliştirin... Alacağınız cevap<br />

mektupları sizin de dünyanızı değiştirecektir. Bu mutluluğu<br />

yaşayın ve görün. Yolumuz, önderimiz ATATÜRK’ümüzün<br />

yolu. Doğudan batıya, kuzeyden güneye tek vücut olmanın<br />

yolu. Yolumuz açık olsun. “<br />

Ve bu samimi giriş yazısı şu çok önemli uyarı ile bitiyor<br />

“... ASLA PARA YOLLAMAYIN”<br />

Mektuplaşmak gibi bugün artık biraz demode kalan fakat<br />

lezzetini her daim muhafaza etmiş bir etkileşim yolunu<br />

seçmek açıkçası günümüzde biraz sabır ve içtenlik isteyen<br />

bir şeydir; ama tıpkı eski şarkılar kadar da sadık ve<br />

her daim tesirini koruyan bir samimiyettedir. Hele zarfınızın<br />

ulaştığı elin sahibi çağlamaya hazır bir akılın, aydınlanmaya<br />

hazır bir ufkun da sahibiyse tadından yenmeyecek<br />

bir keyife dönüşeceğinden şüphe edilemez sanırım.<br />

Size sorular soracak, yaşadığı yeri anlatacak, hayatından<br />

bahsedecek ve tüm bunları yaparken de tek tavrı içinden<br />

geleni yapmak olacak olan bir kardeş...<br />

Günümüzde (birçoklarımız için) cebimizdeki bozuklukları<br />

birilerinin eline tutuşturmaktan öteye gidemeyen vicdanımız<br />

için bir şeyler yapmak, çoğu kez ismi aklımıza dahi<br />

gelmeyen “sosyal sorumluluk” bu kez bu kadar keyifli, bu<br />

kadar insancıl ve basitken ve bize “mektuplaşmak” gibi<br />

bir güzelliği yaşatacakken buna sırt çevirmeyelim. Yetişkinler<br />

dünyasının sıkıcılığından sıyrılıp henüz içtenlikten<br />

başka bir şey öğrenmemiş bir çocuğun temiz cümlelerini<br />

okumak da bu güzelliğin cabası olacak.<br />

Küçücük hayatında kocaman zorluklar çeken kardeşlerimizin<br />

hayatına bulunabileceğimiz ufacık bir katkı dahi<br />

onun çocukları için yaşanılabilecek daha güzel bir dünya<br />

demektir. Lütfen siteye bir kez dahi olsa girin ve bu mektup<br />

arkadaşlıkları neticesinde hayatları değişen insanların<br />

yazdıklarına bir göz atın. Ve lütfen bu sizin hayatınızda<br />

büyük bir külfet olmayacaksa siz de bir kardeş edinin.<br />

Ona yazacağınız mektuplar, göndereceğiniz bir kalem,<br />

bir defter onun için dünyalar kadar büyük bir sevinç olacaktır.<br />

Mümkün mertebe etrafınızdaki insanları bu güzelliğe<br />

teşvik edin... Hem kardeşlerimiz için, hem de kendiniz<br />

için.<br />

38<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


genç-İMO<br />

PARADOKSLAR ÜZERİNE<br />

Erkay KILIÇ<br />

Celal Bayar Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği, 4. Sınıf Öğrencisi<br />

Paradoks, duyulduğunda anlamı havada kalabilen ancak<br />

buna rağmen günlük hayatta sıkça rastlanılan bir kelimedir.<br />

Özünde çelişkiyi barındırsa da sözlüklerde paradoks kavramının<br />

tanımı düşünceler arasında tartışmaya açık, kesin bir<br />

yargı içermeyen karşıtlık olarak geçer;<br />

Paradokslar ilk duyulduklarında kulağa küçük akıl oyunları,<br />

bilmeceler gibi gelse de aslında felsefe tarihi boyunca<br />

büyük düşünürlerin yaşadıkları çıkmazlarla oluşmuştur. Bu<br />

çıkmazlara iyi bir örnek ise Köprü Paradoksu olarak bilinen,<br />

Sokrates ve Platon arasında geçen bir olaydır;<br />

Sokrates, Platon’un bekçiliğini yaptığı bir köprüye gelir ve<br />

geçmesine izin vermesini rica eder. Platon şu yanıtı verir;<br />

— Ağzından çıkacak bir sonraki söz doğru olursa geçmene<br />

izin veririm, yanlış olursa seni suya atarım.<br />

Sokrates’in yanıtı;<br />

— Sen beni suya atacaksın.<br />

Platon Sokrates’i suya atmasa, Sokrates yalan söylemiş olacak<br />

ve suya atılması gerekecek; ama suya atsa, Sokrates<br />

doğru söylemiş olacak ve suya atılmaması gerekecek.<br />

Buridan’ın on yedinci aldatmacası olarak da bilinen bu paradoksun<br />

bir benzeri de Kralın Paradoksudur;<br />

Kral ülkenin yalancıları arasında bir yarışma açar ve yalan<br />

diyebileceği bir yalan uydurana bir küp altın vaat eder. Yalancılar<br />

akın akın saraya gelip yalanlarını söylerler fakat yalanlar<br />

ne kadar akıl almaz olursa olsun kral hep olumlu karşılar,<br />

yalanları inkâr ederek kendini eğlendirir.<br />

Derken elinde boş bir küple bir yalancı gelir ve kralın huzuruna<br />

çıkarak yalanını söyler;<br />

—Rahmetli dedeniz bir savaşa çıkacaktı ancak o günlerde hazinede<br />

yeterli para yoktu. Dedeniz dedemden bu küple bir küp<br />

altın borç aldı ve “bu borcumu torunum torununa ödeyecek”<br />

diye söz verdi. Şimdi, dedenizin borcunu bana ödemeniz için<br />

buraya geldim.<br />

Kral, bunun yalan olduğunu iddia ederse adam bir küp altın<br />

olan yalancılık ödülünü kazanacak, eğer kral doğruluğunu<br />

kabul ederse yalancı da “o halde borcunuzu ödeyin”<br />

diyecektir.<br />

Birbirinin benzeri bu iki paradoksta da ortak olan şey paradoksu<br />

oluşturan ve tartışmayı kazanılır veya kaybedilir değil,<br />

berabere kalınabilir veya sonuçsuz hale getirebilmeyi<br />

becerebilen anekdotlardaki kahramanların yarattıkları bulanık<br />

mantıktır.<br />

Ayrıca matematikle üretilen paradokslar vardır ki bunlardan<br />

bir tanesi Zenon’un paradokslarından, dikotomi olarak<br />

da bilinen Koşu Yolu Paradoksudur. Akhilleus bir koşu yolunun<br />

başında durmaktadır ve paradoks, matematiksel mantığı<br />

kullanarak Akhilleus’un bu yolu bitiremeyeceğini öngörür;<br />

İlerlemeli biçimiyle; Akhilleus koşu yolunun sonuna ulaşamaz;<br />

çünkü sonsuz çoklukta aralık geçmek zorundadır.<br />

Önce yolun yarı noktasına ulaşmak, sonra peş peşe, geriye<br />

kalan her uzaklığın yarı noktasına ulaşarak sonsuz bir aralıklar<br />

dizisini geçmek zorundadır.<br />

Gerilemeli biçimiyle; Akhilleus yolun sonuna varmadan<br />

önce yolun birinci yarısını geçmelidir; o birinci yarıyı geçmeden<br />

önce birinci yarının yarısını, yani ilk çeyreği, ilk çeyreği<br />

geçmeden onun ilk yarısını, yani yolun sekizde birini<br />

geçmelidir... İlk önce sonsuz çoklukta aralığı geçmeden<br />

başlangıç noktasının ötesinde bir yere ulaşamaz.<br />

Bu paradoks fiziksel olarak bilinen hareket yasalarını işlevsiz<br />

kılmakta, hareket diye bir şeyin olmadığını matematiksel<br />

olarak kanıtlamaktadır. Bunu mantıksal süreçleri kullanarak<br />

başarabilen bir paradoks da Zenon’un paradokslarından<br />

bir başkası, Ok Paradoksudur;<br />

Yaydan çıkmış, ilerleyen bir ok hayal edelim. Zaman içindeki<br />

her bir anda, ok belirli bir konuma sahiptir. Eğer an belirli,<br />

konum da tek bir nokta ise o anda okun hareket etmeye<br />

zamanı yoktur ve durağandır. Bu nedenle gelecek anların<br />

hepsinde de durağan yani hareket etmeyen şekilde olması<br />

gerekir. Bu yüzden ok her zaman durağandır ve hareket etmez,<br />

dolayısıyla hareket imkânsızdır. Sonuç olarak hareket<br />

de bir yanılsamadır.<br />

Bu iki paradoks hareketin varlığını çürütürken zamanın en<br />

küçük birimi olarak düşündüğümüz an kavramını kullanmaktadır.<br />

An, zamanda bir noktadır ve hareket mümkünse<br />

andan ana atlama gerçekleşebilmelidir. Ancak zamanda<br />

atlama mümkün olmadığından hareket imkânsız kılınmaktadır.<br />

Zamandaki değişimlere yönelik bir başka paradoks ise<br />

Theseus’un Gemisidir;<br />

Yıllar içinde bakım yapıldıkça Theseus’un gemisinin tahtaları<br />

birer birer değiştirilir, buna A gemisi diyelim. Ne var ki,<br />

eski tahtalar atılmaz ve onarılıp onlardan da bir gemi yapılır,<br />

buna da B gemisi diyelim. Bu sürecin sonunda ortada iki<br />

gemi vardır. Hangisi, Theseus’un asıl gemisidir?<br />

Özdeşlik ve maddi bileşimle ilgili olan bu paradoks Atina’nın<br />

efsanevi kralı Theseus’un Girit’ten zaferle dönmesinden<br />

sonra gemisinin hatıra olarak uzun süre muhafaza edilmesi<br />

ve bu süreçte sayısız onarımdan geçmesi sonucu ortaya<br />

çıkmış ve antik filozoflar için tartışma konusu olmuştur.<br />

Tüm bu paradoksların dışında bir de klasikleşmiş bazı paradokslar<br />

vardır;<br />

— Epimenides Paradoksu;<br />

Yalan söylüyorum diyen biri, doğruyu söylüyor mudur?<br />

Doğruyu söylüyorsa, yalan söylüyor ve dolayısıyla söylenen<br />

yalandır; ama doğruyu söylemiyorsa, yalan söylüyor ve dolayısıyla<br />

doğruyu söylüyordur.<br />

Bu yüzden “yalan söylüyorum” sözü hem doğrudur, hem<br />

yanlıştır.<br />

— Herakleitos Paradoksu;<br />

Herakleitos’un dediği gibi, aynı ırmağa iki kez giremezsiniz.<br />

Zira Herakleitos bir ırmakta Cumartesi günü yıkanmış ve<br />

Pazar günü de aynı ırmakta yıkanmış olsaydı, peş peşe iki<br />

gün aynı suda yıkanmış olurdu; çünkü ırmak dediğin sudur.<br />

Ama aynı su olmazdı, dolayısıyla aynı ırmak da olmazdı.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 39


Kültür ve Sanat<br />

İnş. Müh. Alim ŞADAN<br />

ÇÖZÜMLÜ PROBLEMLERLE<br />

TEMEL TASARIMI<br />

Prof.Dr. Mustafa AYTEKİN<br />

Derya Kitabevi<br />

Kitapta temellerin tüm<br />

çeşitleri dikkate alınarak,<br />

sığ temeller etraflıca<br />

açıklanmış, derin temellerde<br />

kullanılan kazıklar<br />

hakkında çok kısa bilgi<br />

verilmiştir. Kitabın hazırlanmasında<br />

temel inşaatın<br />

seyri dikkate alınarak<br />

önce geoteknik tasarım<br />

verilmiş, sonrada TS500<br />

deki kurallara uygun olarak<br />

yapısal tasarım açıklanmıştır.<br />

Bölüm1-zemin incelemeleri(Deprem Yönetmeliğine göre<br />

2007 zemin sınıfları, kazıklı temellere ilişkin koşullar, zemin<br />

etüt inceleme raporlarının hazırlanması, verilerin birleştirilmesi<br />

ve yorumu)<br />

Bölüm2-Taşıma Gücü ve Oturmalar(Yük Birleşimleri<br />

TS500,Taşıma Gücü Analizi, taşıma gücü faktörleri, zemin<br />

emniyet gerilmesi tayini deneyler, oturmalar ve hesapları)<br />

Bölüm3-Tasarım ve Yöntemleri ve Gerilmeler<br />

Bölüm4-Tekil Temeller, Çelik Kolon Temellerin Tasarım İlkeleri<br />

Bölüm5-Birleşik Temeller<br />

Bölüm6-Sürekli Temeller<br />

Bölüm7-Radye Temeller<br />

Bölüm8-Kazıklar<br />

TÜRKİYE’NİN SU GÜNDEMİ<br />

Su Yönetimi ve AB Su Politikaları<br />

Özden BİLEN<br />

DSİ Emekli Genel Müdürü<br />

Özden Bilen tarafından kaleme<br />

alınan ve bastırılan kitap<br />

Aralık 2008 tarihinde yayımlanmış<br />

ve <strong>2009</strong> yılında<br />

DSİ Genel Müdürlüğü’nce<br />

2’inci baskısı yapılarak<br />

İstanbul’da toplanan 5.<br />

Dünya Su Forumu’nda katılımcılara<br />

dağıtılmıştır. Kitap;<br />

Türkiye’nin su gündeminde<br />

yer alan çeşitli konu ve sorunları<br />

incelemekte ve değerlendirmektedir.<br />

Belirtilen<br />

genel çerçevede su kaynaklarının insanlığın hizmetine<br />

sunulmasında izlenen yöntemlerin esasları ve gelişimi üzerinde<br />

durulmuş “bütüncül su kaynakları yönetimi” ile “geleneksel<br />

su yönetim” anlayışı mukayese edilerek farklılıklar<br />

YAPI DİNAMİĞİNE GİRİŞ<br />

Vedat YERLİCİ-Hilmi LUŞ<br />

BÜ Yayınevi<br />

Bilgisayarların gelişmesiyle<br />

kolaylaşan yapı dinamiği<br />

hesaplarının, yapı teknolojisinin<br />

ilerlemesine sağladığı<br />

katkı giderek artan bir<br />

önem kazanmaktadır.<br />

O nedenle günümüzde her<br />

inşaat mühendisinin yapı<br />

dinamiği ile ilgili iyi bir alt<br />

yapıya sahip olması zorunlu<br />

hale gelmektedir.<br />

1-Yapı Dinamiğine Giriş (Temel<br />

tanımlar, Yapı Modelleri,<br />

Doğrusal analiz)<br />

2-Tek Serbestlik Dereceli sistemler(Modeller, Hareket Denklemleri,<br />

Serbest Titreşimler)<br />

3-TSD Sistemlerde Zorlanmış Titreşimler(hareket denkleminin<br />

genel çözümü, Harmonik zorlamalar altında titreşimler,<br />

Periyodik zorlamalar altında titreşimler, Genel yüklemeler<br />

etkisinde titreşimler, Deprem ve Yapılara etkisi, Davranış<br />

Spektrumları, Davranışları Doğrusal olmayan yapılar,<br />

4-Çok Serbestlik Dereceli Sistemler(Rijitlik, Sönüm ve Kütle<br />

Matrislerinin Belirlenmesi, Frekansların Yaklaşık Hesabı, Sönümsüz<br />

ÇSD sistemlerin zorlanmış titreşimleri, ÇSD Sistemlerde<br />

harmonik zorlamalar, sönüm, sayısal Hesap, Frekansların<br />

yaklaşık hesabı)<br />

6-Lagrange Denklemleri<br />

7-Sürekli Sistemler<br />

incelenmiştir.<br />

Tarım, hizmet, sanayi, enerji ve çevre sektörlerinde temel<br />

girdi olan suyun sektörel kullanımında ekonomik değerinin<br />

öncelikle dikkate alınmasını öneren ve suyun sosyal değerinin<br />

yanında ekonomik bir meta olduğunu ileri süren görüşlere<br />

ilişkin tartışmalar, “su yönetişimi ve küreselleşme” başlığı<br />

altında ele alınmıştır. Ayrıca kitapta “su zengini ve fakiri”<br />

kavramı ile “kuraklık ve kuraklık yönetimine” ilişkin bazı<br />

tespit ve yorumlar eleştirel bir bakış açısı ile değerlendirilmiştir.<br />

Kitapta Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Birliği<br />

(AB) su politikalarındaki evrim günümüze kadar izlenmiş,<br />

AB’nin temel su mevzuatı olan Su Çerçeve Yönetmeliği(SÇY)<br />

ayrıntılı olarak ele alınmıştır. AB ülkeleri arasında su ilişkilerinin<br />

hidro politik değerlendirilmesine özel bir önem verilmiştir.<br />

Ayrıca Türkiye’nin AB Su Mevzuatına Uyum Çalışmaları<br />

ile uyum sürecinde su sektöründe kurumsal yapılanma<br />

model arayışları irdelenmiştir.<br />

Adı geçen kitap su yönetimine ilişkin konu ve tartışmaların<br />

sığ magazinsel incelemelerin dışına çıkarılmasını ve bilimsel<br />

bir alana kaydırılmasını hedeflemiştir.<br />

Kitapla ilgili bilgi için: ozdenb@isnet.net.tr<br />

40<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


Kültür ve Sanat<br />

10 KASIM 1938<br />

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK hayata gözlerini yumdu…<br />

Günümüze de ışık tutan bazı unutulmaz sözleri ile<br />

kendisini ve silah arkadaşlarını saygıyla anıyoruz.<br />

Efendiler! Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine<br />

ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine<br />

gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur.<br />

Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan<br />

nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine<br />

göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi<br />

birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal<br />

vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla<br />

yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!<br />

Zabitan için ya istiklal ya ölüm vardır. Fakat arkadaşlar<br />

ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek<br />

yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle<br />

bahtiyar olacağız.<br />

Egemenlik ve saltanat hiç kimse tarafından hiç<br />

kimseye, ilim icabıdır diye; görüşme ile, münakaşa ile<br />

verilmez. Egemenlik, saltanat kuvvetle, kudretle ve<br />

zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk milleti’nin egemenlik<br />

ve saltanatına el koymuşlardı; bu musallat olmalarını<br />

altı asırdan beri devam ettirmişlerdi. Şimdi<br />

de, Türk Milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek,<br />

egemenlik ve saltanatını, isyan ederek kendi eline<br />

açıkça almış bulunuyor. Bu bir olupbittidir. Söz konusu<br />

olan; millete saltanatını, egemenliğini bırakacak<br />

mıyız, bırakmıyacak mıyız? Meselesi değildir. Mesele<br />

zaten olupbitti haline gelmiş bir hakikati ifadeden<br />

ibarettir. Bu, mutlaka olacaktır. Burada toplananlar,<br />

Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce<br />

uygun olur. Aksi takdirde, yine gerçek gerektiği şekilde<br />

ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir.<br />

Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye<br />

Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar<br />

memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet<br />

tarikatıdır.<br />

Herhangi bir şahsın, yaşadıkça memnun ve mesut<br />

olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden<br />

sonra gelecekler için çalışmaktır. Hayatta tam<br />

zevk ve saadet ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı,<br />

saadeti için çalışmakta bulunabilir<br />

“Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve<br />

bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten<br />

çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.<br />

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en<br />

büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin<br />

polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet<br />

örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla;<br />

nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.<br />

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır.<br />

Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin<br />

polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman<br />

yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır.<br />

Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek,<br />

yönetim biçimine göre düzenlemek gerek ”Onu<br />

hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla<br />

birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar<br />

yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine<br />

çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek<br />

ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya<br />

girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız<br />

olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden<br />

ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”<br />

İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!<br />

Her şeye rağmen muhakkak bir nura doğru yürümekteyiz.<br />

Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız<br />

aziz memleket ve milletim hakkındaki payansız muhabbetim<br />

değil; bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları,<br />

şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ziya<br />

serpmeğe ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdendir.<br />

Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık<br />

ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek<br />

dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir.<br />

Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen<br />

Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan<br />

kurtarmalıdır.<br />

İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan<br />

mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir<br />

parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin<br />

bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin<br />

yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı<br />

göklere yükselebilsin?<br />

İstiklalin tamamiyeti ancak istiklal-i mali (ekonomik<br />

bağımsızlık) ile mümkündür.<br />

Hiçbir medeni devlet yoktur ki ordu ve donanma-<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 41


Kültür ve Sanat<br />

sından önce iktisadiyatını düşünmüş olmasın.<br />

Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma,<br />

hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum.<br />

Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler,<br />

bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü<br />

zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen erişemediğimizi,<br />

fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi<br />

rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Benim Türk<br />

milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım<br />

ortadadır. Benden sonra beni benimsemek<br />

isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini<br />

kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar<br />

Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri,<br />

gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla<br />

bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten<br />

değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.<br />

Devlet, tüm vatandaşların, herhangi bir sanat ve<br />

meslekte, zamanımızdaki ilerlemelerin gerektirdiği<br />

derecede başarılı olmasıyla ilgilenir.<br />

Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış<br />

olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati<br />

bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller<br />

çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati<br />

gören gerçek alimler çıkabilir.<br />

Bir millet, bir memleket için kurtuluş, esenlik ve<br />

muvaffakiyet istiyorsak bunu yalnız bir şahıstan hiçbir<br />

vakit istememeliyiz. Umumi kurtuluşu, gene umumi<br />

gayret temin eder ve bir millet, bir toplum yalnız<br />

bir ferdin gayretiyle bir adım bile atamaz.<br />

Şarktan şimdi doğacak olan güneşe bakınız. Bugün,<br />

günün ağarmasını nasıl görüyorsam, uzaktan<br />

Şark Milletlerinin de uyanışlarını öyle görüyorum, istiklal<br />

ve hürriyetine kavuşacak olan çok kardeş millet<br />

vardır. Onların yeniden doğuşu şüphesiz ki terakkiye<br />

ve refaha müteveccih vuku bulacaktır... Müstemlekecilik<br />

ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve<br />

yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı<br />

gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı hâkim<br />

olacaktır.<br />

Ancak hür fikirlere sahip olan insanlar vatanlarına<br />

faydalı olabilirler ve onlardır ki vatanlarını kurtarıp<br />

muhafaza etme kudretine malik olurlar.<br />

Özgürlük olmayan ülkede ölüm, yıkılış vardır. Her<br />

ilerlemenin, kurtuluşun anası özgürlüktür.<br />

KAYBETTİKLERİMİZ<br />

Tankay ERSAN<br />

(1935-<strong>2009</strong>)<br />

1961 yılında Technische Hochschule Darmstadt’dan<br />

mezun olan<br />

üyemiz 15 Ekim <strong>2009</strong> tarihinde vefat etmiştir.<br />

Şaban Melih RODOPLU<br />

(1957-<strong>2009</strong>)<br />

1983 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi’nden mezun olan<br />

üyemiz 15 Kasım <strong>2009</strong> tarihinde vefat etmiştir.<br />

Üyelerimizin ailelerine, dostlarına ve<br />

meslektaşlarımıza başsağlığı diliyoruz.<br />

Üyemiz<br />

Burhan DURMUŞ’un babası<br />

Reşit DURMUŞ<br />

9 Kasım <strong>2009</strong> tarihinde vefat etmiştir.<br />

Üyemizin acısını paylaşır,<br />

kendilerine ve yakınlarına başsağlığı dileriz.<br />

42<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


Kültür ve Sanat<br />

1.<br />

Bu dağ Mengene dağıdır<br />

Tanyeri atanda Van’da<br />

Bu dağ Nemrut yavrusudur<br />

Tanyeri atanda Nemruda karşı<br />

Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur<br />

Bir yanın seccade Acem mülküdür<br />

Doruklarda buzulların salkımı<br />

Firari güvercinler su başlarında<br />

Ve karaca sürüsü,<br />

Keklik takımı...<br />

Yiğitlik inkar gelinmez<br />

Tek’e - tek döğüşte yenilmediler<br />

Bin yıllardan bu yana, bura uşağı<br />

Gel haberi nerden verek<br />

Turna sürüsü değil bu<br />

Gökte yıldız burcu değil<br />

Otuzüç kurşunlu yürek<br />

Otuzüç kan pınarı<br />

Akmaz,<br />

Göl olmuş bu dağda...<br />

2.<br />

Yokuşun dibinden bir tavşan kalktı<br />

Sırtı alacakır<br />

Karnı sütbeyaz<br />

Garip, ikicanlı, bir dağ tavşanı<br />

Yüreği ağzında öyle zavallı<br />

Tövbeye getirir insanı<br />

Tenhaydı, tenhaydı vakitler<br />

Kusursuz, çırılçıplak bir<br />

şafaktı<br />

Baktı otuzüçten biri<br />

Karnında açlığın ağır<br />

boşluğu<br />

Saç, sakal bir karış<br />

Yakasında bit,<br />

Baktı kolları vurulu,<br />

Cehennem yürekli bir yiğit,<br />

Bir garip tavşana,<br />

Bir gerilere.<br />

Düştü nazlı filintası aklına,<br />

Yastığı altında küsmüş,<br />

Düştü, Harran ovasından getirdiği tay<br />

Perçemi mavi boncuklu,<br />

Alnından akıtma<br />

Üç topuğu ak,<br />

Eşkini hovarda, kıvrak,<br />

Doru, seğlavi kısrağı.<br />

Nasıl uçmuşlardı Hozat önünde!<br />

Şimdi, böyle çaresiz ve bağlı,<br />

Böyle arkasında bir soğuk namlu<br />

33 KURŞUN<br />

Bulunmayaydı,<br />

Sığınabilirdi yüceltilere...<br />

Bu dağlar, kardeş dağlar, kadrini bilir,<br />

Evvel Allah bu eller utandırmaz<br />

adamı,<br />

Yanan cigaranın külünü,<br />

Güneşlerde çatal kıvılcımlanan<br />

Engereğin dilini,<br />

İlk atımda uçuran<br />

Usta elleri...<br />

Bu gözler, bir kere bile faka basmadı<br />

Çığ bekleyen boğazların<br />

kıyametini<br />

Karlı, yumuşacık hıyanetini<br />

Uçurumların,<br />

Önceden bilen gözleri...<br />

Çaresiz<br />

Vurulacaktı,<br />

Buyruk kesindi,<br />

Gayrı gözlerini kör sürüngenler<br />

Yüreğini leş kuşları yesindi...<br />

3.<br />

Vurulmuşum<br />

Dağların kuytuluk bir boğazında<br />

Vakitlerden bir sabah namazında<br />

Yatarım<br />

Kanlı, upuzun...<br />

Vurulmuşum<br />

Düşüm, gecelerden kara<br />

Bir hayra yoranım çıkmaz<br />

Canım alırlar ecelsiz<br />

Sığdıramam kitaplara<br />

Şifre buyurmuş bir paşa<br />

Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız<br />

Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz<br />

Rivayet sanılır belki<br />

Gül memeler değil<br />

Domdom kurşunu<br />

Paramparça ağzımdaki...<br />

4.<br />

Ölüm buyruğunu uyguladılar,<br />

Mavi dağ dumanını<br />

ve uyur-uyanık seher yelini<br />

Kanlara buladılar.<br />

Sonra oracıkta tüfek çattılar<br />

Koynumuzu usul-usul yoklayıp<br />

Aradılar.<br />

Didik-didik ettiler<br />

Kirmanşah dokuması al kuşağımı<br />

Tespihimi, tabakamı alıp gittiler<br />

Hepside armağandı Acemelinden...<br />

Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız<br />

Karşıyaka köyleri, obalarıyla<br />

Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu,<br />

Komşuyuz yaka yakaya<br />

Birbirine karışır tavuklarımız<br />

Bilmezlikten değil,<br />

Fukaralıktan<br />

Pasaporta ısınmamış içimiz<br />

Budur katlimize sebep suçumuz,<br />

Gayrı eşkiyaya çıkar adımız<br />

Kaçakçıya<br />

Soyguncuya<br />

Hayına...<br />

Kirvem hallarımı aynı böyle yaz<br />

Rivayet sanılır belki<br />

Gül memeler değil<br />

Domdom kurşunu<br />

Paramparça ağzımdaki...<br />

5.<br />

Vurun ulan,<br />

Vurun,<br />

Ben kolay ölmem.<br />

Ocakta küllenmiş közüm,<br />

Karnımda sözüm var<br />

Haldan bilene.<br />

Babam gözlerini verdi Urfa önünde<br />

Üç de kardaşını<br />

Üç nazlı selvi,<br />

Ömrüne doymamış üç dağ<br />

parçası.<br />

Burçlardan, tepelerden, minarelerden<br />

Kirve, hısım, dağların çocukları<br />

Fransız Kuşatmasına karşı koyanda<br />

Bıyıkları yeni terlemiş daha<br />

Benim küçük dayım Nazif<br />

Yakışıklı,<br />

Hafif,<br />

İyi süvari<br />

Vurun kardaş demiş<br />

Namus günüdür<br />

Ve şaha kaldırmış atını.<br />

Kirvem hallarımı aynı böyle yaz<br />

Rivayet sanılır belki<br />

Gül memeler değil<br />

Domdom kurşunu<br />

Paramparça ağzımdaki...<br />

Ahmed Arif<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 43


Kültür ve Sanat<br />

<br />

FIKRALAR<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

-<br />

<br />

-<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

-<br />

<br />

<br />

-<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

-<br />

<br />

<br />

<br />

-<br />

<br />

<br />

-<br />

-<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

-<br />

<br />

-<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

-<br />

<br />

<br />

<br />

-<br />

<br />

<br />

<br />

-<br />

-<br />

-<br />

<br />

<br />

***<br />

-<br />

<br />

<br />

<br />

-<br />

-<br />

<br />

<br />

44<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


Kültür ve Sanat<br />

KURBAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 45


Oyun<br />

İnş. Yük. Müh. Şakir YOKAŞ<br />

BRİÇ DÜNYASINDAN HABERLER<br />

Son Bermuda Bowl şampiyonu İtalya’yı yenen ABD kazanmış ve<br />

şampiyonlık farkını üçe çıkardı.<br />

Venice Cup’ta ise Çin ABD’yi yenerek şampiyonluğu ilan etti.<br />

GEÇEN SAYININ PROBLEMİNİN ÇÖZÜMÜ - 1<br />

V654<br />

5432<br />

109<br />

654<br />

ARD<br />

A<br />

V432<br />

ARD32<br />

K<br />

B D<br />

G<br />

10987<br />

V109876<br />

ARD<br />

-<br />

Batı Karo çıkar<br />

Kontrat= 6 pik<br />

32<br />

RD<br />

8765<br />

V10987<br />

Deklaran elden karo R ve D çeker, Pik Dam ile yere geçer.<br />

ARD Trefli çekip trefl 2’liye elden çakar. Batı çakmazsa deklaran<br />

pikle yer egeçer, trefli 3’lüye elden çakar, batı yine<br />

çakmazsa pik lövesi dışında el alamaz. Batı mecburen çakar,<br />

Kör gelir (Pik gelmesi bir şey değiştirmez). Kör A ile alan<br />

deklaran Pik As çekerken Doğu sıkışır.<br />

D876<br />

V109<br />

D876<br />

R6<br />

BU SAYININ PROBLEMİ<br />

A109<br />

42<br />

AR1042<br />

842<br />

K<br />

B D<br />

G<br />

RV32<br />

RD876<br />

V<br />

A103<br />

BULMACA ÇÖZÜMLERİ<br />

Kare Bulmaca<br />

Batı ufak pik çıkar.<br />

Güney her savunmaya karşı<br />

6 NT yapar<br />

54<br />

A53<br />

953<br />

DV975<br />

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10<br />

1 M Ü S T A H K E M<br />

2 U L A D U A Y E N<br />

3 A F A C A N E L A<br />

4 E K E L A R A T<br />

5 E T B E R K S U<br />

6 R Ç E T E L E R<br />

7 E K O L F A Z L A<br />

8 T O M T O N G A<br />

9 K A M E R M O<br />

10 B U R U L M A A T<br />

( ) ( y )<br />

6<br />

54<br />

-<br />

-<br />

A<br />

-<br />

V4<br />

-<br />

K<br />

B<br />

G<br />

-<br />

V10<br />

A<br />

-<br />

-<br />

R<br />

87<br />

-<br />

Karo atarsa deklanın elden karo As’ı atar, yerdeki karolar<br />

sağlanır. Kör Ruasını atarsa el sağlanır.<br />

Batı 4. trefle ilk etapda Pik Vale ile çakarsa, Kör gelir. Deklaran<br />

son trefle elden pik ile çakar, koz ile yere geçer.<br />

Yukarıdaki pozisyonda olduğu gibi son üç karta girilir ve<br />

yine doğu sıkışır.<br />

D<br />

Sudoku 1<br />

8 9 2 1 5 4 7 3 6<br />

4 3 1 8 7 6 2 9 5<br />

5 7 6 3 2 9 4 1 8<br />

9 4 8 6 3 1 5 2 7<br />

1 2 7 5 4 8 9 6 3<br />

3 6 5 2 9 7 1 8 4<br />

2 1 3 7 8 5 6 4 9<br />

7 8 9 4 6 2 3 5 1<br />

6 5 4 9 1 3 8 7 2<br />

Sudoku 3<br />

5 7 1 8 3 6 2 4 9<br />

4 3 2 9 5 7 8 1 6<br />

6 8 9 2 4 1 7 3 5<br />

8 6 3 4 7 9 5 2 1<br />

1 2 7 3 6 5 9 8 4<br />

9 4 5 1 8 2 6 7 3<br />

3 5 4 7 9 8 1 6 2<br />

7 1 6 5 2 4 3 9 8<br />

2 9 8 6 1 3 4 5 7<br />

Sudoku 2<br />

1 7 6 9 3 8 4 5 2<br />

9 8 4 6 5 2 1 7 3<br />

2 5 3 1 7 4 6 9 8<br />

4 2 7 3 6 9 5 8 1<br />

8 9 5 7 4 1 3 2 6<br />

3 6 1 2 8 5 9 4 7<br />

7 1 9 5 2 3 8 6 4<br />

5 4 2 8 1 6 7 3 9<br />

6 3 8 4 9 7 2 1 5<br />

46<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>


Oyun<br />

Enis BİLYAP<br />

Dünya 16 Yaş Altı Satranç Olimpiyatında Türkiye Beşinci<br />

oldu<br />

Dünya 16 Yaş Altı Satranç Olimpiyatı 25 Eylül günü yapılan<br />

son tur ile sona erdi. Şampiyonluğa Rusya ulaşırken ikinci<br />

Hindistan ve üçüncü Ermenistan oldu.<br />

Turnuvaya 16 ülkeden 22 takım ve yaklaşık 110 sporcu katıldı.<br />

9. Sıracettin Bilyap Anı Satranç Turnuvası<br />

9. Sıracettin Bilyap Anı Satranç Turnuvası 17-18 Ekim <strong>2009</strong><br />

tarihlerinde İzmir Halkapınar Spor Salonu’nda yapıldı. Turnuvanın<br />

detaylı sonuçları izmir.tsf.org.tr internet adresinden<br />

öğrenilebilir.<br />

Satrancın Devleri Geri Döndü<br />

Moskova’da karşılaştıkları Dünya Şampiyonası’nın üzerinden<br />

25 yıl geçen satrancın efsaneleri Anatoly Karpov ve<br />

Garry Kasparov, İspanya’nın Valencia şehrinde 4 hızlı, 8 yıldırım<br />

olmak üzere 12 parti için yeniden bir araya geldi. 22<br />

Eylül <strong>2009</strong> Salı günü saat 20:00’de başlayan, 25 dakika + 5<br />

saniye eklemeli tempoda oynanan partilerin ilk ikisini Kasparov<br />

rahatlıkla kazandı. 1985 yılındaki performansından<br />

uzak olduğu gözlenen Karpov, ilk oyunda 24. hamlede zamandan<br />

kaybetti. İkinci oyunda saldırgan ve güçlü bir oyun<br />

sergileyen Kasparov, 22. hamlede yaptığı parlak feda ile 28<br />

hamlede oyunu<br />

kazandı. Hızlı<br />

partilerin ikinci<br />

günü gerçekleşen<br />

3. maçta, Anatoly<br />

Karpov zamanını<br />

verimli kullanıp<br />

daha iyi oynayarak,<br />

Fianchetto<br />

Gruenfeld ile tematik<br />

bir kale fedası<br />

yapan ve 25 yıl önce kendisini Dünya Şampiyonluğu<br />

tahtından indiren Kasparov’a karşı bir puan almayı başardı.<br />

Son maçta yarım puana ihtiyacı olan Kasparov, Karpov’un<br />

zamandan kaybetmesi için baskısını sürdürerek 1 puan ile<br />

masadan ayrıldı ve 4 turdan oluşan hızlı parti serisini 3-1<br />

kazanmış oldu. 24 Eylül <strong>2009</strong> Perşembe günü oynanan sekiz<br />

yıldırım partisinin ikisi berabere, 1’i Karpov’un ve 5’i de<br />

Kasparov’un galibiyetiyle sonuçlandı.<br />

Fisher ve Spassky’den sonra dünyada büyük ilgi toplayan<br />

iki satranççı yeniden karşı karşıya gelerek satrancı manşetlere<br />

taşıdılar.<br />

IM Mert Erdoğdu Bakü Açık’ta Beşinci Oldu<br />

Bakü Açık Turnuvası 20-30 Eylül <strong>2009</strong> tarihlerinde<br />

Azerbaycan’ın Bakü şehrinde gerçekleşti. Turnuva sonunda,<br />

Rus Büyükusta Boris Savchenko 7,5 puanla birinci olurken,<br />

Amerikalı Büyükusta Gata Kamsky 7,5 puanla ikinci, İsrailli<br />

Büyükusta Ilia Smirin ise 7,0 puanla üçüncü oldu. IM<br />

Mert Erdoğdu aldığı 7,0 puanla Azeri büyükusta Shakhriyar<br />

Mamedyarov ve Tamaz Gelashvili gibi birçok ustanın önünde<br />

turnuvayı 5. sırada başarılı bir şekilde tamamladı. Son<br />

dönemlerde oynadığı turnuvaların çoğunu 2550 elo üzeri<br />

performans göstererek bitiren IM<br />

Erdoğdu, oyunundan çok memnun<br />

olduğunu, özellikle Gürcü<br />

büyükusta Levan Pantsulaia maçından<br />

aldığı bir puanın öneminden<br />

bahsederek GM olma yolunda<br />

oldukça sıkı çalıştığını belirtti.<br />

IM Emre Can 6,5 puanla 15., FM Mustafa Yılmaz 6,0 puanla<br />

24., FM Selim Çıtak 5,5 puanla 36., IM Turhan Yılmaz 5,5<br />

puanla 38., Hüdaver Ceceloğlu 3,0 puanla 128. sırada bitirdiler.<br />

KKTC’de Satranç Ders Oluyor<br />

Ülkemiz ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile olan işbirliği<br />

uyum protokolü uyarınca yapılan TSF ve KKSF işbirliği çerçevesinde<br />

çalışmalar yapmak üzere başkan Vekilimiz Tahsin<br />

Aktar Ada’da bir dizi incelemelerde bulundu. KKSF nin Federasyon<br />

yapılanması, mevzuat oluşumu, etkinliklerin teknik<br />

hazırlıkları ve satrancın okullarda ders olarak okutulması<br />

projesi konularında yapılan görüşme ve çalışmalar son<br />

derece başarılı biçimde gerçekleşti.<br />

<strong>2009</strong> Avrupa Ulusal Takımlar Şampiyonası Novi Sad’da<br />

17. Avrupa Takımlar Şampiyonası 21-31 Ekim <strong>2009</strong> tarihlerinde<br />

Sırbistan Novi Sad’da gerçekleşiyor. Şampiyonaya<br />

milli takımımız şu kadro ile katılıyor; Bayan Takımı’nda Aslı<br />

Bayrak, Selen Sop, Burcu Şaşmazel, Cansu Söylemez, Nezihe<br />

Ezgi Menzi, Erkek Takımı’nda ise Kıvanç Haznedaroğlu,<br />

Barış Esen, Mert Erdoğdu, Umut Atakişi, Burak Fırat yer alıyorlar.<br />

Sporcularımıza Türkiye Satranç Federasyonu Asbaşkanı<br />

Kuvay Sanlı, antrenörlerimiz Efstratios Grivas ve Adrian<br />

Mihalcisin eşlik ediyorlar.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 47


Oyun<br />

İnş. Müh. Ali İhsan ARGIT<br />

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10<br />

1 <br />

2 <br />

3 <br />

4 <br />

5 <br />

6 <br />

7 <br />

8 <br />

9 <br />

10 <br />

SUDOKU ( 1 ) ( kolay )<br />

5 1 3 9<br />

9 7 1<br />

6 9 2 7 5<br />

8 6 7 1<br />

7 6 8<br />

9 5 1 8 6 3<br />

3 4 8 6<br />

1 6 5 2 8<br />

2 6 3 5 7<br />

SUDOKU ( 2 ) ( zor )<br />

9 5 6<br />

4 7 2<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

6 3 4 8<br />

4 6 7<br />

7 8 9<br />

3 2 9 8<br />

2 3 5 6<br />

9 6 1<br />

6 1 7<br />

SUDOKU ( 3 ) ( çok zor )<br />

7 9 4<br />

9 3<br />

2 1<br />

7 6 8<br />

9 2<br />

6 5 9<br />

3 4<br />

5 9<br />

8 7 1<br />

Çözümleri Sayfa 46’da<br />

48<br />

Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!