Kasım 2009 - Sayı: 149 (7677 KB) - Ä°zmir - Ä°nÅaat Mühendisleri Odası
Kasım 2009 - Sayı: 149 (7677 KB) - Ä°zmir - Ä°nÅaat Mühendisleri Odası
Kasım 2009 - Sayı: 149 (7677 KB) - Ä°zmir - Ä°nÅaat Mühendisleri Odası
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
TMMOB<br />
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI<br />
İZMİR ŞUBESİ<br />
haber bülteni<br />
<br />
<br />
BAŞYAZI<br />
Başyazı<br />
YAYIN KURULUNDAN<br />
Merhaba<br />
ŞUBE'DEN<br />
Eylül Ekim Etkinliklerimiz<br />
Türkiye'de İnşaat Mühendisliğinin Gelişimi<br />
Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven Hakkındaki Dava<br />
TMMOB'den<br />
TMMOB İzmir İKK'dan<br />
İNCELEMELER<br />
BETON<br />
İzmir'de Depreme Dayanıklı Yapı Tasarımı ve Üretimi<br />
Yüksek Oranda Çelik Lif İçeren Yüksek Performanslı Kompozit<br />
Malzeme (SIFCON)<br />
2<br />
4<br />
6<br />
8<br />
11<br />
15<br />
16<br />
18<br />
20<br />
PREFABRİK<br />
Sıkça Sorulan Sorular<br />
İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ<br />
SAĞLIK<br />
HUKUK<br />
Yönetmelik Üzerine (2)<br />
Domuz Gribi ve Aşısı<br />
Kazanılmış Haklara Saygı İlkesinin İmar Planları ve Yapı (İnşaat)<br />
Ruhsatları Yönünden Değerlendirilmesi-2<br />
25<br />
27<br />
28<br />
30<br />
ÜYELERİMİZDEN<br />
Binalardan Bilgi Toplanması<br />
Mühendisin "Yükseği" Üzerine Çeşitlemeler<br />
genç -İMO<br />
Eylül-Ekim <strong>2009</strong> genç -İMO etkinliklerimiz<br />
Kardeşini Seç Nokta Kom<br />
Paradokslar Üzerine<br />
KÜLTÜR VE SANAT<br />
Kitaplar Arasında<br />
Tarihte Bugün: 10 Kasım 1938<br />
Şiir<br />
Mizah Köşesi<br />
OYUN<br />
Briç<br />
Satranç<br />
Bulmaca<br />
32<br />
35<br />
36<br />
38<br />
39<br />
40<br />
41<br />
43<br />
44<br />
46<br />
47<br />
48
Başyazı<br />
Prof. Dr. Ömer Zafer ALKU<br />
İMO İzmir Şube Başkanı<br />
ŞUBEMİZDE DEĞİŞİM<br />
İnşaat Mühendisleri Odası 27/1/1954 tarih ve 6235<br />
sayılı TMMOB Kanunu’na dayanılarak kurulmuş<br />
kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur.<br />
Oda Ana Yönetmeliğinin Odanın Amaçları başlıklı<br />
5.maddesnde belirtiliyor:<br />
“Oda; Halkın ve Ülkenin yararı, mesleğin gelişmesi,<br />
meslek mensuplarının onur, hak, yetki ve mesleki çıkarlarını<br />
korumak, geliştirmek” amaçlanmıştır.<br />
Kurulduğu günden bugüne kadar bu amaç doğrultusunda<br />
faaliyet gösteren Odamız, meslek ve meslektaş<br />
çıkarlarının Ülke sorunlarından ayrılamayacağı<br />
bilinci içinde yaptığı çalışmalarla kamu vicdanında<br />
hak ettiği yeri bulmuş, halkın ve meslektaşının<br />
güvenini kazanmıştır.<br />
Odamızda yapılan tüm çalışmalar bu amaca dayanmaktadır.<br />
2003 yılında yönetime geldiğimizden bugüne<br />
Şubemizde hangi çalışmaları yaptığımız ve<br />
yapmaya devam edeceğimizi, çalışma ilkelerimizi<br />
aşağıda kısaca özetlemeye çalışacağım:<br />
- Komisyonlarımız görev yapmak isteyen her üyeye<br />
açık olarak çalışıyor,<br />
- Kamuda ve çok sayıda üyemizin çalıştığı kurumsal<br />
işyerlerinde işyeri temsilcilerini o kurumda çalışan<br />
üyelerimiz seçiyor. İşyeri temsilcileri ile düzenli toplantılar<br />
yapılıyor,<br />
- İlçe temsilcileri de seçimle geliyor. İlçe temsilcileri<br />
ile düzenli toplantılar yapılıyor,<br />
- Üst örgütlerimizle ilişkilerimiz sıcak tutuluyor.<br />
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu ve bağlı odalarla<br />
ortak mesleki ve sosyal etkinlikler yapılıyor,<br />
- İMO Danışma Kurulu, Onur Kurulu, Denetleme Kurulunda,<br />
İMO’nun komisyon ve çalışma kurullarında,<br />
TMH Yayın Kurulunda Şubemiz üyesi arkadaşlarımız<br />
görev yapıyor,<br />
- İMO’nca çıkarılan yönetmeliklerin hazırlanmasında,<br />
konuyla ilgili olan üyelerimizle yapılan toplantıların<br />
sonuçları merkezi çalışmalara aktarılarak söz<br />
sahibi olundu,<br />
- Yönetim Kurulu Sekreter üyeliği ile Şube sekreterliği<br />
görevi ayrılarak yönetim gücü ile icra gücünün bir<br />
kişide toplanmasının neden olabileceği olumsuzluklar<br />
ortadan kaldırıldı,<br />
- Örgütlenme Sekreterliği oluşturularak meslektaşlarımızın<br />
Odayı benimseyip rahatça iletişim kurabilme<br />
ortamı oluşturuldu, Odaya gelmeyen, bilgilerine<br />
ulaşılamayan üyelerimize ulaşabilme yolları arandı,<br />
- Muhasebe sistemimiz önce bilgisayar ortamına, ardından<br />
merkezi sisteme aktarıldı,<br />
- Web sayfamız oluşturularak bugün Şubemizle ilgili<br />
her türlü bilgiye, etkinliklerimizin yazılı notlarına<br />
web sayfamızdan ulaşabilme olanağı sağlandı,<br />
- Her türlü ödemede kredi kartı kullanımı geçerli kılındı,<br />
Ödemelerde uzun vadeli taksitlendirmeye gidildi,<br />
- Bültenimiz yeni formatıyla teknik ve sosyal açıdan<br />
düzeyli olarak iki ayda bir yayınlanıyor. Şube etkinliklerinin<br />
tümü Bültenden üyeye aktarılıyor,<br />
- 26 kişilik Bilgisayar laboratuvarı oluşturularak, her<br />
seviyede sürekli bilgisayar kursları devam ediyor,<br />
- Şube kütüphanemiz düzenlendi, kitaplar bilgisayar<br />
programına aktarıldı,<br />
- Tüm etkinliklerimiz cep telefonu mesajı ile tüm<br />
üyelerimize duyuruluyor,<br />
- Ajandamız, Şubeye mali yük olmadan reklam gelirleri<br />
ile basılarak tüm üyelerimize dağıtılıyor,<br />
- Gençlerimizin staj yeri istekleri hangi şehirde olursa<br />
olsun yerine getiriliyor,<br />
- genç- İMO örgütlenmesi ile İMO’nın geleceği kurulmaya<br />
ve güçlendirmeye başlanıldı,<br />
- Perşembe etkinliklerimiz olağan hale geldi, teknik<br />
ve sosyal konularda sayısız seminer, panel, sempozyum,<br />
konferans gerçekleştirildi,<br />
- Etkinliklerimiz kitap ve broşür olarak basılıyor. Tüm<br />
etkinliklerimizin görüntü kayıtları düzenli olarak arşivlenerek<br />
dileyen üyelerimizin kullanımına sunuluyor,<br />
- Ürün tanıtım seminerleri yapılıyor,<br />
- Geniş üye katılımı ile teknik ve sosyal içerikli geziler<br />
düzenleniyor,<br />
- Meslek içi eğitim kursları sürekli hale getirildi,<br />
- Ustalık kurslarına devam ediliyor,<br />
- Afet yönetimi çalışmaları kapsamında, güvenli yapı<br />
ve mühendislik hizmeti almış yapı kavramını tanıtmak<br />
üzere vatandaşlara ve öğrencilere yönelik sunumlar<br />
yapılıyor,<br />
2<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
Yayın Kurulundan<br />
- Öğrencilere mesleğimizi tanıtmaya yönelik sunumlar<br />
yapılıyor,<br />
- Özel günlerde ve çeşitli fuarlarda inşaat mühendisinin<br />
önemini vurgulayan afişleme ve broşür dağıtma<br />
çalışmaları yapılıyor,<br />
- Şubemizden istenen Bilirkişilikler bilgi ve liyakata<br />
dikkat edilerek adil bir şekilde dağıtılıyor,<br />
- Şube Yönetim Kurulu üyeleri ve çalışanları bilirkişi<br />
olarak görevlendirilmiyor, görevlendirilenlere ise bilirkişi<br />
ücreti ödenmiyor,<br />
- 2003 ten bugüne yönetim kurulu üyelerimiz oturum<br />
ücreti almıyor,<br />
- İnşaat Mühendisliği gecemiz her yıl geniş üye katılımı<br />
ile gerçekleştiriliyor,<br />
- Her yıl yapılan bir törenle meslekte 50, 40 ve 25.<br />
yılını dolduran üyelerimize Onur Belgeleri veriliyor,<br />
- Klasik Türk Müziği Koromuz, yeni oluşumu ile Türk<br />
Halk Müziği Koromuz ve Halk Oyunları ekibimiz çalışmalarına<br />
ve etkinliklerine devam ediyor,<br />
- Prof. Dr. Sıracettin Bilyap anısına Şubemizce düzenlenen<br />
satranç turnuvasına her yıl yüzlerce çocuğumuz<br />
katılıyor,<br />
- Geniş üye toplantıları sonucu alınan kararla, atıl duran<br />
ve getirisi olmayan mülkler açık ihale ile elden<br />
çıkarıldı. Şubemiz MMO’ndan satın alınan şimdiki<br />
çağdaş mekana taşındı. Bornova yolu üzerindeki binamız<br />
mülk olarak korunarak kiraya verildi,<br />
- Yapılan bu teknik ve sosyal etkinlikler ve çeşitli çalışmalar<br />
dışında kamu kurumu niteliğinde mesleki<br />
demokratik bir kitle örgütü olduğumuzu her zaman<br />
ön planda tutarak, kentimiz ve Ülkemizin sorunlarıyla<br />
ilgili değişik konularda basın açıklamaları yapıldı,<br />
ilgili kuruluşlarla ortak eylemlere katılındı. İşsizlik<br />
ve yoksulluğa karşı, hükümetçe yapılan zamlara karşı,<br />
ekonomik krizin faturasının halktan çıkarılmasına<br />
karşı, Sivas Katliamı gibi olayların bir daha olmaması<br />
için, 12 Eylül darbesine karşı, savaşlara karşı, termik<br />
ve nükleer santrallere karşı yapılan bir dizi eylemde<br />
yine üyemizin önünde ve yanında olundu,<br />
- Kentimiz ve İlimizde sorunlu her türlü özel ve kamu<br />
binası hakkında çalışma yapmaya, kamu kuruluşlarına<br />
ve halkımıza teknik destek vermeye devam ediyoruz.<br />
Güvenilen, güven duyulan bir meslek örgütü<br />
olmanın onurunu yaşıyoruz.<br />
Yaklaşık 6,5 yılda tüm bu çalışmaları sizlerden aldığımız<br />
güçle ve sizlerle birlikte gerçekleştirdik. Sizlere<br />
teşekkür ediyor ve saygılarımı sunuyorum.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 3
Yayın Kurulundan<br />
Bu sayımızda biraz kendi içimize daha doğrusu İMO,<br />
TMMOB ve mesleğimiz için ulusallar arası düzeyde ve<br />
dolayısıyla bağlantılı olarak ulusal düzeye yansıyacak<br />
olan gelişmelere bakalım istedik.<br />
GATS temelinde hizmet alanlarının ikili anlaşmalar yoluyla<br />
serbestleştirilmesinin önündeki engelleri kaldıracak<br />
çalışmalar yeniden gündeme taşınmaktadır. Hazırlanmış<br />
olan anlaşma metni içerisinde mühendislik ve<br />
mimarlık alanında, CPC 511 kodlu İnşaat Sahalarının Ön<br />
İnceleme İşleri (Pre-erection work at Construction Sites),<br />
CPC 515 kodlu Özel Ticari İnşaat İşleri (Special Trade<br />
Construction Work) ve CPC 518 kodlu İnşaat İşleri veya<br />
Yıkımı ile ilgili veya İnşaat Mühendisliği İşleri Ekipmanının<br />
Kiralanması Hizmetlerinin (Renting services related<br />
to equipment for construction or demolition of buildings<br />
or civil engineering works, with operator) yanında<br />
pek çok mühendislik, mimarlık disiplinini içeren hizmetlerin<br />
serbestleştirilmek istendiği görülmektedir.<br />
Daha önceki sayılarımızda bu konuyu sizlerle paylaşmıştık.<br />
Ancak görülmektedir ki; hükümetin tek taraflı<br />
olarak yabancı sermaye ve hizmet sunucularına muafiyet<br />
tanıma gayretkeşliği yeniden nüksetmiştir. Zaten<br />
4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun<br />
ve uygulama yönetmelikleri, Yabancı Sermayeyi Teşvik<br />
Yasası ve 1995 tarihli Yabancı Sermaye Çerçeve Kararı<br />
Hakkında Tebliğ, Doğrudan Yabancı Yatırımlarda Yabancı<br />
Uyruklu Personel İstihdamı Hakkında Yönetmelik,<br />
Vergi Muafiyetleri, Rekabetin Korunması Hakkında Yasa,<br />
Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri<br />
Hakkında Kanun, Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım<br />
Ajansı Kurulması Hakkında Kanun, ayrıca AB ülkelerine<br />
tek taraflı olarak açılan alan ve muafiyetler göz önüne<br />
alındığında, ülkemizin yeterince peşkeş çekildiği görülmektedir.<br />
Bu seferki çalışmada GATS’ın da ötesine geçen<br />
tek taraflı açılma söz konusudur. Böylece anlaşmalar<br />
ile GATS ‘in geçerliliği devam ederken önceden verilen<br />
büyük uğraşılar sonucunda GATS’ın taahhüt listesinde<br />
kapalı ve koşullu kalmış alanların dahi ikili anlaşma<br />
yapılacak ülkelere açılması hedeflenmektedir.<br />
Dünyada uygulanan ekonomik siyasi politikaların sonucunda<br />
öyle bir konuma gelinmiş ki ; bizim gibi ülkelerde<br />
meslek alanları, mühendislik alanları ve mühendisliğin<br />
uluslararası sermayenin değişen ve aç gözlü talepleri<br />
üzerinden yapılandırıldığı yaşadığımız gerçeklerdir.<br />
Gelinen süreçte, meslek alanlarında kamunun tasfiyesi<br />
sağlanarak; buralarda kamunun denetiminden<br />
uzak, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılandırılmalar<br />
hedeflendiği de açıktır. Ülkemizdeki saldırılarda<br />
TMMOB ve benzeri meslek odalarının uluslararası<br />
hizmet sermayesinin çıkarları doğrultusunda yeniden<br />
düzenlenmesi ve doğal olarak bu meslek örgütlerinin<br />
yeniden yapılandırılma çalışmaları yapıldığı da bilinen<br />
bir başka gerçektir. Oysa Avrupa Birliği ve GATS<br />
(Hizmetlerin Serbest Dolaşımı) anlaşmalarının getirdikleri<br />
açısından ulusal mühendislik alanlarının korunması<br />
için mücadele edilmesi TMMOB ve İMO’nın asli görevleri<br />
arasındadır.<br />
Aslında yukarda sıraladığımız yasalar neticesinde yabancıların<br />
ülkemizde iş alması, iş yapması ve çalışması<br />
açısından zaten pek bir engel kalmamış ise de; TMMOB<br />
ve İMO’nın kamu yararını göz önünde tutarak toplum,<br />
meslek, ve meslektaşları için yapmış oldukları karşı çıkışları<br />
engellemelerin yollarını aramaktadır siyasi iktidar.<br />
Hükümet meslek odalarının çalışmalarını engellemeyi<br />
zaten politika olarak benimsemişti. Şimdi ise meslek<br />
odaları ve üyelerinin meslek odaları yoluyla yürütmeye<br />
katılma yollarını kapatmayı da bu politikaya dahil<br />
etmiş görünüyor.<br />
Belki de bu nedenledir ki; TMMOB ve bağlı odalar Devlet<br />
Denetleme Kurulu tarafından denetleme altına aldırılarak<br />
baskı kurulmaya çalışılmaktadır. Devlet Denetleme<br />
Kurulunun denetleme sonuçlarını “Devlet Denetleme<br />
Kurulu meslek kuruluşlarını yerden yere vurdu: Politikayla<br />
uğraşmasınlar” başlığıyla basından öğrenmiş<br />
bulunuyoruz ne yazık ki. Basında yer aldığı şekliyle görülmektedir<br />
ki, yukarda da belirttiğimiz gibi TMMOB ve<br />
benzeri meslek odalarının uluslararası sermayenin çıkarları<br />
doğrultusunda yeniden düzenlenmesi için alt<br />
yapı hazırlanmaktadır. Emperyalist sistemin istediği şekilde<br />
yapılanmalar sağlanarak mühendislerin kendileri<br />
dışında alınan siyasi kararların sistem içerisinde uygulayıcısı<br />
duruma düşmeleri hedeflenmektedir.<br />
Sermaye grubunun örgütleri ile TMMOB, Tabipler Birliği<br />
ve benzeri odaları aynı potada değerlendiren bu raporun<br />
eleştirisi ve cevabı Bültenin bu sayfalarına sığamayacak<br />
kadar geniştir. Ancak yine de, modern toplumlarda<br />
demokratik çoğulcu yapının, siyasal açıdan iktidarın<br />
paylaşılması talebini de içinde barındırdığı, meslek<br />
mensuplarının da bu talebi meslek odaları vasıtasıyla<br />
gerçekleştirmeye çalıştıklarını belirtmeden geçemiyeceğiz.<br />
Zaten yıllardır mühendis ve mimar odaları siyasetle uğraşıyor<br />
biçiminde söylemler söylenegelmektedir. Oysa<br />
mesleki demokratik kitle örgütü olan İMO’nın üyelerinin<br />
çıkarlarını koruyabilmesi, toplumun çıkarlarını savunabilmesi<br />
kısaca toplumsal muhalefet yapabilmesi<br />
için siyasetle iç içe olması gerekmektedir. Bu konularda<br />
etkinlik sağlayabilmeleri için ilgi alanlarına yönelik<br />
olarak siyasete girmelerinin gerektiği ve demokratik<br />
katılımın ancak böyle sağlanabileceği bilim adamlarınca<br />
kabul edilen bir gerçektir.Bu durumda; TMMOB<br />
ve İMO’ nın ülkemizin kalkınma ve sanayileşme sorunlarından,<br />
kentleşme sorunlarına, sağlık politikalarından<br />
mesleki eğitim politikalarına kadar mesleğini ilgilendiren<br />
birçok alandaki sorunlara ilgi duyması, toplum yararını<br />
öne alarak bu yönde değerlendirmeler yapıp çö-<br />
4<br />
Temmuz <strong>2009</strong> - 147
Yayın Kurulundan<br />
zümler önererek talepler yükseltmesi en tabii hakkı ve<br />
görevi olmaktadır. Çünkü ülkeyi ve toplumu ilgilendiren<br />
bu sorunlar ve siyasal iktidarların çözüm yol ve yöntemleri<br />
ile alacakları kararlar, uygulayacakları politikalar kaçınılmaz<br />
olarak mühendislik mesleğinin icrasını da etkilemektedir.<br />
Bu nedenle İMO ve TMMOB kendi mesleki<br />
alanları içerisinde bu ve benzeri sorunlarda görüş geliştirip<br />
çözüm önerileri sunmak; bu görüş ve önerilerin kabulü<br />
yönünde çalışmalarda bulunmak zorundadır. Bunun<br />
adı siyaset yapmaktır, bu İMO ve TMMOB ‘nin varlık<br />
nedenidir. Sivil toplum demokrasi ilişkileri de bu noktada<br />
somutlaşarak ortaya çıkmaktadır. Yani yukarda açıkladığımız<br />
Avrupa Birliği ve GATS (Hizmetlerin Serbest<br />
Dolaşımı) anlaşmaları ile yapılması planlanan ikili anlaşmalar<br />
direkt olarak mesleğimizi ilgilendirmekte olup;<br />
TMMOB ve İMO’nın bunlara karşı çıkması gerekir, bu<br />
karşı çıkma da siyasi talepleri barındırmaktadır.<br />
Öte yandan mesleği aşan, siyaseti aşan savaş, barış, çevre,<br />
insan hakları, anti demokratik uygulamalara karşı<br />
çıkma, laiklik karşıtlarıyla mücadele gibi; adam olmakla<br />
ilişkili, herkesin konusu olan, meslek çıkarlarının dışında<br />
kalan, herhangi bir siyasi partinin yada görüşün temsilcisi<br />
olunmayan konularla da uğraşmak, söz söylemek<br />
meslek odasının görevleri arasındadır.<br />
Bir kez daha ilgilere duyurmalıyız ki: Toplumca yaşananı,<br />
kültürel, toplumsal, siyasal, ekonomik açılardan sorgulamak,<br />
yorumlamak, eleştirmek, eleştirilerimiz doğrultusunda<br />
bilimsel temele dayalı karşı çıkışlarda bulunmak<br />
TMMOB ve İMO’ nın görevleri arasındadır. Üyeler<br />
bazında yapılan araştırmaların bilimsel sonuçları da; bu<br />
durumu üyelerin onayladığını göstermektedir.<br />
Ülkenin tam bağımsız, gerçek anlamıyla demokrat,<br />
halktan yana, aydınlık yarınlara sahip olma isteğini seslendirebilmek,<br />
karanlık zihniyetlerle hesaplaşabilmek;<br />
yapılan uygulamaların gerçek yüzünü gösterebilmek<br />
için, ülkemize, emeğimize, geleceğimize sahip çıkabilmek<br />
için yapılacak çok şey vardır.<br />
55 yıllık tarihi boyunca her türlü engellere rağmen ödün<br />
vermeden, doğruları savunmaktan geri durmayan, birikimlerini<br />
toplumun yararına kullanma şiarını yaşama<br />
geçirme hedefinden sapmayan “demokrasi ve toplum<br />
için bir ses, mesleğimiz ve meslektaşımız için bir nefes”<br />
olmayı başarabilen bir örgüt için, Ülkemiz, mesleğimiz<br />
ve meslektaşımız için daha etkin, daha üretken, daha<br />
dinamik bir İMO için çalışmak gerekliliği önümüzde bir<br />
görev olarak durmaktadır.<br />
Mesleğini bilen onu halkın hizmetinde kullanan inşaat<br />
mühendislerinden, ülkesinin her işini yapabilecek nicel<br />
ve nitel gücü olan teknik elemana; kalkınmamızın ve<br />
gelişmemizin denetiminden meslek düzeyimizin geliştirilmesine,<br />
ülke meslek ve meslektaş sorunlarının çözümüne<br />
kadar, amaç, iş ve eylemleri gerçekleştirmek için<br />
çaba harcamaya devam etmeliyiz.<br />
Sevgilerimizle…<br />
ARALIK <strong>2009</strong><br />
ETKİNLİK PROGRAMIMIZ<br />
7-8 Aralık <strong>2009</strong><br />
Sempozyum<br />
İzmir Afet Riskini Azaltma Sempozyumu<br />
<br />
8-9 Aralık <strong>2009</strong><br />
Sempozyum<br />
İzmir Ulaşım Sempozyumu<br />
<br />
10 Aralık <strong>2009</strong><br />
Seminer<br />
Alkalilerle Aktive Edilmiş Bağlayıcılar<br />
(Çimento İçermeyen Yüksek Performanslı<br />
Kompozitler)<br />
İnş. Müh. Serdar AYDIN<br />
<br />
13 Aralık <strong>2009</strong><br />
İMO Anı Ormanı Ağaç Dikimi<br />
Seferihisar Doğanbey’e gezi<br />
<br />
16 Aralık <strong>2009</strong><br />
50, 40 ve 25. Yıl Plaket Töreni<br />
<br />
17 Aralık <strong>2009</strong><br />
Seminer<br />
Kıyı Yapılarının (İskelelerin)<br />
Güçlendirilmesi<br />
Prof. Dr. Yalçın ARISOY<br />
<br />
19 Aralık <strong>2009</strong><br />
Geleneksel İMO Gecesi<br />
<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 5
Şubeden<br />
1 Eylül <strong>2009</strong><br />
- Konak Belediyesi ile Şubemiz arasında<br />
mesleki denetim yapılması<br />
konusundaki protokol yenilendi.<br />
- 1-8 Eylül <strong>2009</strong> tarihleri arasında<br />
Foça’da genç-İMO 1. Yaz Eğitim<br />
Kampı gerçekleştirildi.<br />
2 Eylül <strong>2009</strong><br />
Gana Sanayi ve Ticaret Odası Başkanları<br />
Şubemizi ziyaret ettiler.<br />
12 Eylül <strong>2009</strong><br />
DİSK ve KESK ile birlikte TMMOB İzmir<br />
İKK tarafından yapılan kitlesel<br />
12 Eylül Darbesini protesto yürüyüşü<br />
ve basın açıklamasına katıldık.<br />
4-6 Eylül <strong>2009</strong><br />
Kamulaştırma Bilirkişilik Kursu yapıldı.<br />
1 Ekim <strong>2009</strong><br />
- Üyemiz Doç. Dr. Halit Yazıcı’nın<br />
sunduğu “Yüksek Performanslı Betonlar”<br />
semineri Şubemizde yapıldı.<br />
- DİSK ve KESK ile TMMOB İzmir İKK<br />
tarafından SSGSS yasasının birinci<br />
yılı dolayısıyla Konak’ta yapılan basın<br />
açıklamasına katıldık.<br />
2 Ekim <strong>2009</strong><br />
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu<br />
adına Şubemiz sekreteryasında<br />
düzenlenen İzmir Su Sempozyumu<br />
Tepekule Kongre Merkezi’nde<br />
yapıldı.<br />
2-4 Ekim <strong>2009</strong><br />
İMO tarafından İstanbul’da gerçekleştirilen<br />
8. Ulaşım Kongresi’ne Şubemizden<br />
Serhan TANYEL ve A. Fuat<br />
GÜNAK katıldılar.<br />
3 Ekim <strong>2009</strong><br />
- XSteel Kursu başladı.<br />
- Bursa’da yapılan “Afet, Hazırlık ve<br />
Müdahale Eğitimi”ne Şubemizden<br />
Abdullah İNCİR, Ahmet ERMİN, Vedat<br />
YORULMAZEL, B. Gürcan TUR-<br />
NA, Abdullah UZUN, Necati ATICI,<br />
Ali ACAR, Sadık Can GİRGİN, M. Erkan<br />
YILMAZ, Zeynel Abidin MAZ-<br />
LUM, Eray DAĞ, Mehmet KIROĞLU<br />
ve Halil DÜZTAŞ katıldılar.<br />
4 Ekim <strong>2009</strong><br />
- TMMOB Kadın Mühendis, Mimar,<br />
Şehir Plancıları Kurultayı İzmir<br />
Yerel Çalıştayı Tepekule Kongre<br />
Merkezi’nde gerçekleşti.<br />
- Bilgisayar Destekli İş Planlama Kursu<br />
başladı.<br />
5 Ekim <strong>2009</strong><br />
SAP2000’e Giriş kursu başladı.<br />
6 Ekim <strong>2009</strong><br />
- İleri SAP2000 Kursu başladı.<br />
- DİSK Genel Başkanı Süleyman<br />
Çelebi’ye yapılan silahlı saldırı hakkında<br />
TMMOB İzmir İKK tarafından<br />
yapılan basın açıklamasına katıldık.<br />
12 Ekim <strong>2009</strong><br />
Fuar Vizyon dergisi ve Milliyet Gazetesi<br />
Şube Başkanımız Prof. Dr. Ömer<br />
Zafer ALKU ile röportaj yaptı.<br />
13 Ekim <strong>2009</strong><br />
Mühendislik Mimarlık Haftasında<br />
TMMOB İzmir İKK tarafından<br />
TMMOB Birlik Parkı’nda yapılan basın<br />
açıklamasına ve TMMOB kokteyline<br />
katıldık.<br />
15 Ekim <strong>2009</strong><br />
- “Depreme Dayanıklı Yapı Tasarımının<br />
Ana İlkeleri” konulu seminer<br />
Prof. Dr. Hikmet Hüseyin Çatal tarafından<br />
Şubemizde sunuldu.<br />
- 15-18 Ekim <strong>2009</strong> Yapı İzmir<br />
Fuarı’nda Şube standımız açıldı.<br />
- 15-17 Ekim <strong>2009</strong> tarihleri arasında<br />
Diyarbakır’da yapılan “Tarihi Eserle-<br />
6<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
in Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle<br />
Devredilmesi-2” sempozyumuna<br />
Şubemizden Şükrü Hamarat,<br />
Ali Fuat Günak, Şefika Seyhan Has,<br />
Burak Alp Ersen, Muammer Dalgıç<br />
ve Sadık Can Girgin katıldı.<br />
16 Ekim <strong>2009</strong><br />
Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi<br />
Mezuniyet Törenine katıldık, mezun<br />
olan ve dereceye giren genç<br />
meslektaşlarımızı kutlayarak armağanlarını<br />
verdik.<br />
- TMMOB İzmir İKK tarafından<br />
desteklenen ODTÜ Türk Halk Bilim<br />
Topluluğu’nun “Tarih Boyunca<br />
Anadolu’da Halk İsyanları” Gösterisine<br />
bilet alınarak, katılım sağlandı.<br />
18 Ekim <strong>2009</strong><br />
“Şerefine İnsanlık” adlı tiyatro gösterimine<br />
Genç Mühendisler Komisyonu<br />
ve genç-İMO üyelerimiz katıldı.<br />
19 Ekim <strong>2009</strong><br />
- Celal Bayar Üniversitesi’nde yapılan<br />
genç-İMO tanışma toplantısında<br />
odamız tanıtıldı.<br />
Şubeden<br />
27 Ekim <strong>2009</strong><br />
“İki Dil Bir Bavul” isimli film gösterimine<br />
Genç Mühendisler Komisyonu<br />
ve genç-İMO üyelerimiz katıldı.<br />
28 Ekim <strong>2009</strong><br />
Üyemiz Ahmet Gürel’in Bayraklı Belediyesi<br />
için hazırladığı 50 fotoğraflık<br />
“Atatürk ve Kadın”, “Atatürk ve<br />
Çocuk” adlı karma sergiler Tepekule<br />
Kongre Merkezi’nde açıldı.<br />
17-18 Ekim <strong>2009</strong><br />
Şubemiz tarafından desteklenen 9.<br />
Sıracettin Bilyap Anı Satranç Turnuvası<br />
Halkapınar Spor Salonu’nda yapıldı.<br />
Turnuva ile ilgili ayrıntılı bilgiyi<br />
Satranç bölümümüzde bulabilirsiniz.<br />
- Bulgaristan’dan gelen 30 kişilik mimar<br />
ve mühendis grubu ile Mimarlar<br />
Odası İzmir Şubesi’nde bir toplantı<br />
yapıldı. Şube Başkanımız Prof.<br />
Dr. Ömer Zafer ALKU, Yönetim Kurulu<br />
Sekreter Üyemiz Tahsin VERGİN ve<br />
Şube çalışanımız Sabri İNCE’nin katıldığı<br />
toplantıda koşullar ve çalışma<br />
biçimleri hakkında karşılıklı bilgi alışverişinde<br />
bulunuldu.<br />
17 Ekim <strong>2009</strong><br />
- TMMOB Ücretli ve İşsiz Mühendis,<br />
Mimar ve Şehir Plancıları İzmir Yerel<br />
Kurultayı, Tepekule Kongre ve Sergi<br />
Merkezi’nde yapıldı.<br />
19 Ekim <strong>2009</strong><br />
Dokuz Eylül Üniversitesi’nde yapılan<br />
genç-İMO tanışma toplantısında<br />
odamız tanıtıldı.<br />
21 Ekim <strong>2009</strong><br />
Celal Bayar Üniversitesi’nde yapılan<br />
genç-İMO tanışma toplantısında<br />
odamız tanıtıldı.<br />
22 Ekim <strong>2009</strong><br />
“Betonarme Yapılarda Deprem Hasarları”<br />
konulu seminer Prof. Dr. Hikmet<br />
Hüseyin Çatal tarafından Şubemizde<br />
sunuldu.<br />
23 Ekim <strong>2009</strong><br />
Ege Üniversitesi’nde yapılan genç-<br />
İMO tanışma toplantısında odamız<br />
tanıtıldı.<br />
24 Ekim <strong>2009</strong><br />
Genç-İMO İzmir 1. Sınıf Temsilcileri<br />
seçimi Şubemizde yapıldı. Seçimin<br />
ardından tanışma kokteyli düzenlendi.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 7
Şubeden<br />
TÜRKİYE’DE İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİNİN GELİŞİMİ<br />
Prof. Dr. Ömer Zafer ALKU<br />
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı<br />
Türkiye 29 Ekim 1923 tarihinde çağdaşlaşma kararını vermiş<br />
bu kararı cumhuriyeti ilan ederek tescil etmiştir. Esasında<br />
Mustafa Kemal Atatürk çağdaş bir Türkiye Cumhuriyeti<br />
devleti kurmayı daha harp okulundayken planlamıştır.<br />
Türkiye’nin çağdaşlaşma yolunu seçmesi demek mühendislikte<br />
ilerleme kararını vermiş olması demektir. Bir<br />
toplumun geleneksel bir yapıdan çağdaş bir yapıya dönüşmesi<br />
ancak toplumun düşüncesinin ve teknolojik bilgisinin<br />
gelişimi ile mümkün olabilir. Düşüncesini ve teknolojik<br />
bilgisini geliştiren ve arttıran toplum bu birikimini,<br />
doğal olarak yaşam şekline aktarmak isteyecektir. Bunun<br />
için doğanın dengesini bozmadan, doğanın gücünü<br />
denetleyebilmesi ve doğanın çeşitli kaynaklarını kullanabilmesi<br />
için çeşitli alt yapı projelerini gerçekleştirebilmesi,<br />
üretirken, barınırken ve yaşarken öncelikle sağlıklı kentlere,<br />
işyerlerine ve konutlara sahip olması gerekmektedir.<br />
Kısacası çağdaşlaşma düşüncesinin eyleme geçmesi, ilerleyebilmesi<br />
ancak büyük bir imar etme projesinin yapılması<br />
ve yaşama geçirilmesi ile mümkün olabilir. Tarif edilen<br />
bu durum büyük bir inşaat kapasitesinin yaratılması<br />
anlamına gelmektedir. Türkiye’de bu kapasitenin yaratılması<br />
ancak belirli bir süreç içinde olmuştur. 1923’te başlayan<br />
bu süreç bugün de devam etmektedir.<br />
Yapı, altyapı, su yapıları, kıyı liman yapıları, ulaşım yapıları<br />
ve bunun gibi yapılar inşaat mühendisliği alanına girmektedir.<br />
1923 yılından günümüze Türkiye’de çok önemli<br />
üç adet programlı kalkınma projesi gerçekleştirilmiştir.<br />
Programlı kalkınma projelerinin ilki 1923-1940 döneminde<br />
ülkeyi demir ağlarla örmeyi amaçlayan demiryolları<br />
projesidir. Ülkenin önemli yerleşim, üretim ve tüketim<br />
merkezlerini bağlayan bir ağın oluşturulması amacıyla<br />
bu proje kararlılıkla sürdürülmüştür. Cumhuriyet öncesi<br />
dönemde demiryollarının işletimi ayrıcalıklı olarak yabancıların<br />
denetiminde ve ülke dışı ekonomilere hizmet<br />
edecek şekilde yapılandırılmıştır. Cumhuriyet sonrası dönemde<br />
ise ulusal ekonominin yaratılması, ülke kaynaklarının<br />
harekete geçirilmesi, önemli yerleşim merkezlerinin<br />
birbirine bağlanması amaçlanmıştır.<br />
Osmanlı döneminde yabancılar tarafından inşa edilerek<br />
işletilen demiryollarının 3500 kilometreye yakın bir bölümü<br />
cumhuriyetin ilanı ile çizilen ulusal sınırlar içerinde<br />
kalmıştır.1924 yılında devletleştirilen demiryollarına<br />
1940 yılına kadar 3200 kilometre, 1940-1950 arasında<br />
370 kilometre eklenerek demiryolu ağımız yaklaşık 7000<br />
kilometreye, 1950 yılından bugüne ise yaklaşık 8600 kilometreye<br />
ulaşmıştır. Türkiye sınırları içinde inşa edilen ilk<br />
demiryolu 23 Eylül 1856 tarihinde bir İngiliz şirketine verilen<br />
ayrıcalıkla 1866 yılında tamamlanan 130 kilometre<br />
uzunluğundaki İzmir-Aydın hattıdır. Türkiye 2. Dünya Savaşına<br />
kadar demiryolları yapılmasında büyük atılım yapmış,<br />
1940 yılından sonra ilerleme çok yavaşlamıştır. Bu<br />
dönem ve sonrasında 60 yılda zorunlu haller dışında demiryolu<br />
üretilmemiştir.<br />
Türkiye’nin programlı kalkınma projelerinden ikincisi<br />
1948-1957 döneminde uygulanmış olan karayolu programıdır.<br />
1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti Osmanlıdan<br />
4000 kilometresi iyi durumda toplam 18500 kilometre<br />
karayolu ağı devralmıştır. 1948 yılında Bayındırlık<br />
Bakanlığı ile ABD Yardım Teşkilatı Yollar İdaresi Grubu<br />
arasında bir anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre<br />
Türkiye için uzun erimli bir karayolu programı hazırlanmış<br />
ve ABD Türkiye’de bir karayolu idaresinin kuruluşunda<br />
yardımcı olmuştur. Ayrıca bu programın uygulanması<br />
için askeri yardımdan 5 milyon dolar, Marshall yardımından<br />
da 5 milyon dolar kredi sağlanmıştır. Bu anlaşma karayolu<br />
atılımının başlangıcı olup, Truman Doktrini olarak<br />
bilinir. 1948 yılı karayolları için milattır. 1948 yılı öncesinde<br />
yollar kazma kürek ve insan gücüyle yapılmıştır. 1948<br />
yılında makineli çalışma dönemi başlamıştır.<br />
Gerek bu programın hazırlanmasında gerek Türkiye Cumhuriyeti<br />
Karayolları İdaresi’nin kuruluş biçiminin saptanmasında<br />
ve programın uygulanmasında iki isim öne çıkmıştır.<br />
Türkiye’den Vecdi DİKER, ABD’den Amerikan Federal<br />
Yollar Teşkilatı Genel Müdür Yardımcısı M.G. Hilts. Hilts<br />
“Türkiye’nin Yol Durumu” başlıklı bir karayolu programı<br />
hazırlamıştır. Hilts raporunda 35000 kilometre uzunluğunda<br />
devlet yolu, 55000 kilometre uzunluğunda il yolu<br />
yapılmasını ve kademeli inşaat ilkesinin uygulanmasını<br />
önermiştir. Bu ilkeye göre bir yolun yapılmasına karar verildiğinde,<br />
öncelikle sadece geçidi sağlayacak nitelikte bir<br />
yol yapılarak trafiğe açılacak, eğer var olan bir yolsa bakıma<br />
alınarak kullanılması sürdürülecek, trafik belirli düzeylere<br />
ulaştıkça yolların standartları bir üst düzeye çıkarılacaktır.<br />
Yolların yapılmasına az şeritli ve düşük standartlarla<br />
başlanmasına karşın, istimlak genişliklerinin 55 metre<br />
olması öngörülerek gelecekteki gelişmelere açık olması<br />
sağlanacaktır.<br />
Dokuz yıllık programda devlet ve il yolları yer almış, köy<br />
yollarına değinilmemiştir. Ancak siyasal söylemler içinde<br />
100000 kilometrenin üstünde köy yolları yapımından her<br />
zaman söz edilmiştir. Dokuz yıl sonunda tüm devlet yollarının<br />
karayolu idaresinin bakımı altında alınması planlanmıştır.<br />
Bu amaçla 11 Şubat 1950 yılında Karayolları Genel<br />
Müdürlüğü kurulmuştur. Türkiye dokuz yıllık karayolu<br />
programının uygulanması sırasında ve sonrasında yalnız<br />
yol yapmakla kalmamış aynı zamanda dünyada saygınlığı<br />
kabul edilen bir karayolu mühendisliği potansiyeli yaratmıştır.<br />
Ülkemiz yol yapım teknolojisi açısından bir sıçrama<br />
yakalamış bu birikim Birleşmiş Milletler Örgütü’nün<br />
dikkatini çekmiş, örgüt 1954 yılında ülkemize başvurarak<br />
bir karayolu eğitim merkezi açılmasını ve bu merkezde<br />
gelişmekte olan ülkelerin mühendislerine bilgi ve deneyim<br />
aktarılmasını istemiştir. Gelen bu talebi değerlendiren<br />
Türkiye Cumhuriyeti altı haftalık eğitim programları<br />
düzenlemiş, beş defa tekrarlanan eğitim programı ile 12<br />
ülkeden toplam 70 mühendis eğitmiştir.<br />
8<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
Şubeden<br />
Bugünkü durumumuz nedir? Bugün karayolları, devlet su<br />
işleri ve köy işleri yol su elektrik teşkilatının kan kaybederek<br />
eritilmesine devam edilmektedir.<br />
Programlı kalkınma projelerinin üçüncüsü, Güney Anadolu<br />
Projesidir. GAP hidroelektrik enerji, sulama, tarım,<br />
kırsal ve kentsel altyapı, ormancılık, eğitim ve sağlık gibi<br />
mühendislik ve sosyal boyutu çok büyük entegre bir projedir.<br />
Fırat Nehri üzerindeki araştırmalar 1936 yılında Mustafa<br />
Kemal Atatürk’ün emri ile başlatılmış, aynı yıl Keban ve<br />
Kemaliye, 1945 yılında Dicle Nehri üzerinde Diyarbakır<br />
gözlem istasyonları açılmış, ilerideki yıllarda kullanılacak<br />
veriler toplanmaya başlamıştır.<br />
GAP’nde su kaynakları programı olarak 22 baraj, 19 hidroelektrik<br />
santral ve 1,7 milyon hektar (yaklaşık 17 milyon<br />
dönüm) alanda sulama sistemleri yapımı ve enerji santrallerinin<br />
toplam 27 milyar kw saat enerji üretimi öngörülmüştür.<br />
GAP’ni sadece bu sayısal değerlerle ve mühendislik<br />
açısından değerlendirmek yanlış olur. GAP sadece<br />
su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesi projesi değildir.<br />
GAP bölgenin ekonomik ve sosyal hayatını büyük ölçüde<br />
etkileyecek ve değiştirecek karaktere sahip bir kalkınma<br />
projesi niteliğindedir. Bu amaca yönelik olarak 1989 yılında<br />
Güney Anadolu Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatı kurulmuştur.<br />
GAP kapsamında 14 baraj, 8 hidroelektrik santralı tamamlanmış,<br />
bir baraj ve bir hidroelektrik santral inşaatı<br />
devam etmektedir. GAP sulamalarının 214000 hektarı<br />
(2,14 milyon dönüm) işletmeye açılmış, 156000 hektar da<br />
(1,56 milyon dönüm de) işletmeye açılmak üzere sulama<br />
yapısı inşaatları devam etmektedir. 2010 yılında tamamlanması<br />
öngörülen GAP’nin 2007 yılı itibariyle fiziki durumu<br />
işin 2010 yılında bitirilemeyeceğini göstermektedir.<br />
GAP’de inşaat işleri tamamlansa bile bölgenin kalkınması<br />
için öngörülen projelerin uzun yıllar devam edeceği tahmin<br />
edilmektedir.<br />
GAP tamamlandığında yılda 50 milyar m³’ten fazla su<br />
akıtan Fırat ve Dicle Nehirleri üzerinde kurulan tesislerle<br />
Türkiye’nin su potansiyelinin %28’i kontrol altına alınacak,<br />
yüksek tarım ve sanayi potansiyeli bölgede gelir düzeyini<br />
5 kat arttıracak, bölge nüfusunun yaklaşık 3,5 milyonuna<br />
iş olanağı yaratılacaktır.<br />
Bu projeler Türkiye için stratejik öneme sahip projelerdir.<br />
İnşaat mühendisliği açısından çok önemli projeler olduğu<br />
gibi ülkeyi birbirine bağlayan tren yolları ve karayollarının<br />
ekonomiye yarattığı katkı ve ulaşım kolaylığı, enerji<br />
ağının tüm ülkeye dağılmasının sanayiye katkısı, Güneydoğu<br />
Anadolu Bölgesinde yaratılacak sosyal ve ekonomik<br />
yükseliş, sağlık ve eğitim göstergelerinin bu bölgede<br />
yükseltilmesi hedefi çok önemli değişimlerdir.<br />
Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne Türkiye’de bu planlı<br />
kalkınma projeleri haricinde tekil sayılabilecek önemli<br />
birçok inşaat projeleri de gerçekleştirilmiştir. Bu projelerin<br />
bir kısmı aşağıda yapım yılları ve bazı özellikleri ile sıralanmıştır.<br />
Ankara Gar Binası 1935-1937<br />
Anıtkabir 1944-1953<br />
Türkiye Büyük Millet Meclisi Binası 1939-1961<br />
İstanbul Atatürk Kültür Merkezi 1946-1969<br />
İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi 1943-1952<br />
ODTÜ Yerleşkesi 1961-1981<br />
Ankara 19 Mayıs Stadı 1934-1936 (25 bin kişilik)<br />
Abdi İpekçi Spor Salonu 1978-1989 (102x86m alan çelik<br />
çatı ile kapatılmıştır)<br />
İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı 1998-2001 (3420 ve<br />
1200 ton ağırlığındaki iki tribün çelik çatı yapılmış, çelik<br />
çatıyı taşıyan iki kolon arası 196 m’dir)<br />
Ankara Kızılay Emek İşhanı (22 katlı) 1959-1965<br />
İstanbul İş Bankası Kuleleri (1. kule 181.20 m, 2. kule<br />
117.61 m) 1996-2000<br />
Sivas-Erzurum Demiryolu Hattı 1933-1937 (Proje, yapımcı,<br />
sermaye, tüm çalışanlar T.C. vatandaşı. Hat 690 km.<br />
üzerinde toplam 30 km. tünel, tamamen kazma kürekle<br />
açılmış. Tünelin onurlu hikayesi şöyledir: Bu hatta tünelleri<br />
bitiren taşeronların isimleri tünellere verilmiştir. Bir tünel<br />
zeminin uygun olmaması nedeniyle zamanında tamamlanamamış<br />
ve Atatürk’e tüneli zamanında tamamlayacağına<br />
dair kişisel söz vermiş olan Yahya Bey sözünü<br />
tutamamaktan dolayı intihar etmiştir. Yahya Bey, ismi ile<br />
anılan tünelin hemen önüne defnedilmiştir.)<br />
75. Yıl Selatin Tüneli (İzmir-Aydın Otoyolu) 1990-2000 (Ülkemizin<br />
ilk ve en uzun 2x3 şeritli modern otoyol tüneli)<br />
Kömürhan Köprüsü 1930-1932 (109.60 m açıklık, yapıldığı<br />
zaman dünyadaki betonarme köprülerin altıncısı. Nehirden<br />
yüksekliği 33,35 m)<br />
Boğaziçi Köprüsü 1970-1973 (Açıklığı 1074 m. Toplam<br />
uzunluğu 1560 m. Genişliği 33.40 m. Denizden yüksekliği<br />
64 m.)<br />
Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali 1998-2000<br />
(264.000 m2 kapalı alan, ileri yapım teknolojisiyle yapılmıştır.)<br />
Çubuk Barajı 1930-1936 (Cumhuriyetin ilanından sonra<br />
yapılan ilk beton ağırlık barajı.)<br />
Keban Barajı 1965-1974, Karakaya Barajı 1976-1987, Atatürk<br />
Barajı 1983-1999 (Bu barajlar yükseklik, büyüklük,<br />
enerji üretimi açısından dünya sıralamasına girmiştir.)<br />
Bugün bu yapılardan bir kısmının önemli özelliği olmadığı<br />
düşünülebilir. Ancak bu yapıların inşa edildiği yıllardaki<br />
koşullar ve teknoloji göz önünde bulundurulduğunda<br />
bu yapıların önemi anlaşılmaktadır.<br />
Yukarıda sayılan eserler, kamu binaları, eğitim binaları,<br />
spor kompleksleri, ulaşım yapıları, köprüler, barajlar gibi<br />
yapılardır. Daha birçok önemli eser saymak mümkündür.<br />
Bu eserlerin birçoğunun mimari ve mühendislik projeleri<br />
veya yapımcıları Türk firmalarıdır. Dünya çapındaki Atatürk<br />
Barajı’nın yapımcısı bir Türk firmasıdır. Gerek projelendirmede,<br />
gerekse yapımda Türk firmalarının birikimle-<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 9
Şubeden<br />
ri bugün önemli bir seviyeye ulaşmıştır. Türkiye’de birçok<br />
eseri gerçekleştiren bu firmalar bugün yurtdışında çok<br />
başarılı inşaat işleri yapmaktadır.<br />
Türkiye ulusal çapta ve tekil olarak birçok inşaat projesini<br />
başarı ile gerçekleştirmiştir. Ancak ulusal çapta bir konut<br />
politikası olmamıştır. Tehlike geliyorum diye kendini göstermesine<br />
rağmen İstanbul, Ankara ve İzmir’de 1960’larda<br />
gecekondulaşma başlarken Hükümetler gözlerini kapamıştır.<br />
Yerel bazı konut edindirme projeleri haricinde<br />
Türkiye kendisini gecekondulaşmaya teslim etmiştir. Belki<br />
de gecekondu üretmek de bir konut politikasıdır. Ancak<br />
bir kalkınma projesi değildir.<br />
Türkiye yeniden programlı kalkınma projelerini gündeme<br />
almalıdır. En az 20-30 yıllık bir ana program yapılmalı.<br />
Bu ana program 4-5 yıllık devrelere ayrılarak demiryolu,<br />
karayolu, denizyolu, havayolu ulaşım politikaları, enerji,<br />
ziraat, endüstrileşme, eğitim, sağlık, nüfus planlaması<br />
ve konut edinme politikalarını planlı olarak devam ettirmelidir.<br />
Kaynakça: 50 Yılda 50 Eser, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası,<br />
2007, Ankara<br />
10<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
DİKİLİ BELEDİYE BAŞKANI OSMAN ÖZGÜVEN HAKKINDAKİ<br />
SU DAVASINDA SONA YAKLAŞILIYOR<br />
Şubeden<br />
Dikili Belediye Başkanı üyemiz Osman Özgüven hakkında halka ücretsiz su sağladığı gerekçesiyle açılan dava ile<br />
ilgili Dikili Belediyesi internet sitesinde 17 Kasım <strong>2009</strong> tarihinde yayınlanan haber.<br />
Duruşmayı ek savunma yapmayanların savunmalarının alınması<br />
için 22 Aralık <strong>2009</strong> tarihine erteleyen duruşma hâkimi<br />
Başbakanlıktan kimlerin muaf tutulduğu sorulması gerektiği<br />
talebinin de bu savunmaların bitiminden sonra değerlendirilmesine<br />
karar verdi.<br />
Özgüven ”Davayı başlatanlar, yaşamlarını, yaptıkları haksızlıkla<br />
ve kararmış yürekleri ile sürdüreceklerdir. Oysa biz başımız<br />
dik, yüreğimiz temiz yürümeye devam edeceğiz” dedi.<br />
Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven,”Ceza almam suç işlediğim<br />
anlamına gelmeyecektir”dedi.<br />
Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven’in ve belediye meclis<br />
üyelerinin 10 tona kadar suyu halka ücretsiz verilmesi ve<br />
belediye çalışanlarına yüzde elli indirim yapılması sonucu<br />
kamu zararı doğduğu iddiasıyla açılan davanın duruşması<br />
görüldü.<br />
Belediye Başkanı Osman Özgüven ve Meclis Üyeleri ek savunmalarını<br />
yaptılar. Belediye Meclis üyelerinin çoğunluğu<br />
önemli bir kamu zararının oluşmadığından beratını isterken<br />
Başkan Osman Özgüven ise geniş bir savunma yaptı. Özgüven;<br />
Suya erişimin en temel insan hakkı olduğunu belirterek<br />
kendilerinin de yaptıkları uygulamalarla herkesin suya ulaşabilmesini<br />
çalıştıklarını söyledi. Yoksulların suya erişebilmesinin<br />
önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini işaret<br />
eden Özgüven, belediyelerin suyun tarifini belirleme yetkisini<br />
ellerinden alınmasını kabul edilemeyeceğini söyledi.<br />
Uyguladıkları tarifenin tasarrufa yönelik ve küresel ısınmaya<br />
karşı önlem amaçlarını taşıdığını belirten Özgüven, bu tarife<br />
yüzünden kesinlikle herhangi bir kamu zararının oluşmadığını<br />
söyledi. Aksine uygulama nedeniyle tasarruf edildiğini<br />
ve kamu yararı oluştuğunu dile getiren Özgüven “yerel yönetim<br />
seçimlerinde bedava neler dağıtılmadı ki? Onlar unutuldu<br />
gitti. Sudan ekmekten, ulaşımdan, jeotermalden zarar<br />
ettiğimiz doğru. Ama biz ticarethane değil, belediyeyiz. Halka<br />
hizmet götürmeye çalışırken kar, zarar hesabı yapamayız.<br />
Bu davadan ceza alacağımızı düşünmüyorum. Ceza alsam<br />
bile suç işlediğim anlamına gelmeyecek” dedi.<br />
Özgüven ”Davayı başlatanlar, yaşamlarını, yaptıkları haksızlıkla<br />
ve kararmış yürekleri ile sürdüreceklerdir. Oysa biz başımız<br />
dik, yüreğimiz temiz yürümeye devam edeceğiz” dedi.<br />
“Biz değil yasa yargılanmalı”<br />
Özgüven kendilerinin yargılanmasına neden olan 4736 sayılı<br />
yasanın yanlış olduğunu ve buna karşı da mücadele ettiklerini<br />
belirterek; “Yasalara karşı hile yapmak yerine dürüst<br />
davrandık. Açılan bu dava bize yasadaki gediği gösterdi.<br />
Şimdi 10 ton suyu 1 kuruş yaptık. Ne değişti ki?” dedi.<br />
Özgüven’in Avukatı Arif Ali Cangı da savunmasında yasanın<br />
yargılanması gerektiğini söyledi. Yasanın İMF ve Dünya Bankasının<br />
istekleri doğrultusunda çıkarıldığını aktaran Cangı,<br />
bu yasanın kamu hizmetlerinin özelleştirilmesinin ilk adımlarından<br />
birisi olduğunu söyledi. Cangı; “Yasanın ¼.maddesinde<br />
bu hizmetlerin ücretlendirilmesinden muaf tutulacak<br />
kişi ve kurumların Bakanlar Kurulu tarafından belirleneceğine<br />
dair bir kısım var. Bu muafiyetten kimlerin yararlandığının<br />
belirtilmesi, için Başbakanlığa sorulmasını talep ediyoruz”<br />
dedi. Mahkemenin alacağı kararın da bir çığır açacağını<br />
belirten Cangı ayrıca yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasını<br />
ve Dikili Halkından da tanıkların dinlenmesini talep etti.<br />
Özgüven; “Uygulama, hiç bir kişisel çıkarı hedeflemiyor.<br />
Amaç çok açık.Bir yaşam hakkı olan suyun herkese ulaştırılması<br />
ve bu yapılırken tasurruf anlayışının geliştirilmesine<br />
katkı koymak. Ceza verebilirsiniz.Bunun gecmişte milyonlarca<br />
örneği var.Ama bu hic bir zaman suç işlediğim anlamına<br />
gelmiyecektir” dedi.<br />
”Su Davasi ve Dikili Belediyesi unutulmayacak”<br />
Özgüven; ”Bu davayı başlatanları kimse bilmiyecek- anımsamıyacaktır.<br />
Ama icinden geldiğim insanların büyük çoğunluğu<br />
su davasını ve Dikili belediyesini unutmayacaktır.<br />
Ne belediyemiz,yani ilçemiz,ne de ülkemiz bir kayba-zarara<br />
uğratılmamıştır. Aksine en başta yurt içinden olmak üzere,<br />
yurtdışından,AB ülkelerinden, aldıgımız olumlu tepkiler,<br />
halkimizin guclu destegi gösterdiki ,hakli yerdeyiz. Haklılık<br />
eninde sonunda kendini dayatır.Kabul görür. Bir çok örneği<br />
yaşandıgı gibi,hak geç te olsa teslim edilir. Ama ben inanıyorumki<br />
bugün Hak zamanında teslim edilecektir” dedi.<br />
Mahkeme Başbakanlığa muaf tutulanları soracak;<br />
Duruşmayı ek savunma yapmayanların savunmalarının alınması<br />
için 22 Aralık <strong>2009</strong> tarihine erteleyen duruşma hâkimi<br />
Başbakanlıktan kimlerin muaf tutulduğu sorulması gerektiği<br />
talebinin de bu savunmaların bitiminden sonra değerlendirilmesine<br />
karar verdi. Duruşma savcısının da Başbakanlıktan<br />
istenen bu bilgilerle ilgili olumlu görüş bildirmesi dikkat<br />
çekti.<br />
Osman Özgüven gazetecilere yaptığı açıklamada da “Halk<br />
adına yaşam adına doğru gördüğüm bir uygulamayı yaptık,<br />
yapmaya devam edeceğiz. İnsan ve yaşam hakkı olarak<br />
tanımlanan her tür değerin alışveriş malzemesi yapılması<br />
bir insan hakkı ihlalidir” dedi. Özgüven, küresel ısınmanın<br />
olumsuz sonuçlarından birisi de su rezervlerinin giderek<br />
azalması olduğunu belirterek aldıkları kararın tasarrufu<br />
özendiren ve sağlayan bir yol olduğunu ifade etti.<br />
Özgüven “İnsanoğlu var olmadan su vardı, hava vardı, toprak<br />
vardı. Ne suyumuzu, ne toprağımızı ne de havamızı yok<br />
edemeyiz. Bu nedenle kararımızın arkasında dimdik duruyoruz.<br />
Biz kamuyu zarara uğratmadık. Kamuya yarar sağladık.<br />
Dünyamızdaki küresel ısınmanın etkilerinin 15, 20<br />
yıl sonraki durumlarını düşündüğümüzde azgın tekellerin<br />
suyu özelleştirmeye çalıştığı bir dönemde insanlar suyu parasıyla<br />
bile isteseler bulmayacaklar. Ben burada seçimlerde<br />
söz vermiş olan belediye başkanlarımıza da seslenmek istiyorum.<br />
Hepside suyu Dikili Belediyesinin verdiği gibi bedava<br />
vermeyi taahhüt etmişlerdi. O taahhütlerini yerine getirmelerini<br />
diliyorum” dedi.<br />
Duruşmaya İzmir, Turgutlu, Selçuk’tan çevreciler ve İzmir<br />
TMMOB’dan temsilciler ve bazı vatandaşlar da katılarak<br />
Özgüven’e destek verdi.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 11
Şubeden<br />
YAPIM İŞLERİ UYGULAMA YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK<br />
Kamu İhale Kurumu tarafından hazırlanan “Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına<br />
Dair Yönetmelik” 08.09.<strong>2009</strong> tarih ve 27343 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik<br />
değişikliğinde “Gerçek kişi olması halinde, kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odasından ya da esnaf ve<br />
sanatkar odasından, ilk ilan veya devet tarihinin ya da ihale veya son başvuru tarihinin içinde bulunduğu yılda<br />
alınmış, odaya kayıtlı olduğunu gösterir belgenin,” denilmekte iken bende “veya ilgili meslek odasından” ibaresi<br />
eklenmiştir.<br />
Değişikliğe ilişkin yönetmelik aşağıdadır.<br />
8 Eylül <strong>2009</strong> SALI Resmî Gazete Sayı : 27343<br />
YÖNETMELİK<br />
Kamu İhale Kurumundan:<br />
YAPIM İŞLERİ İHALELERİ UYGULAMA YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK<br />
YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK<br />
MADDE 1 – 4/3/<strong>2009</strong> tarihli ve 27159 sayılı mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanan Yapım İşleri İhaleleri<br />
Uygulama Yönetmeliğinin 38 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />
“a) Gerçek kişi olması halinde, kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odasından ya da esnaf ve sânatkar<br />
odasından veya ilgili meslek odasından, ilk ilan veya davet tarihinin ya da ihale veya son başvuru tarihinin içinde<br />
bulunduğu yılda alınmış, odaya kayıtlı olduğunu gösterir belgenin,”<br />
MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 45 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendindeki “bedel içeren noter<br />
onaylı sözleşme” ibaresi “bedel içeren sözleşme” olarak değiştirilmiştir.<br />
MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin (2) nolu ekinde yer alan Açık İhale Usulü ile İhale Edilen Yapım İşlerinde<br />
Uygulanacak Tip İdari Şartnamenin, (5) nolu ekinde yer alan 4734 Sayılı Kanunun 21 inci Maddesinin (b), (c) Bentlerine<br />
Göre Pazarlık Usulü ile İhale Edilen Yapım İşlerinde Uygulanacak Tip İdari Şartnamenin ve (6) nolu ekinde yer<br />
alan 4734 Sayılı Kanunun 21 inci Maddesinin (a), (d), (e) Bentlerine Göre Pazarlık Usulü ile İhale Edilen Yapım İşlerinde<br />
Uygulanacak Tip İdari Şartnamenin 7.1. maddelerinin (a) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />
“a) Mevzuatı gereği kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odası ya da esnaf ve sânatkar odası veya ilgili<br />
meslek odası belgesi;<br />
1) Gerçek kişi olması halinde, kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odasından ya da esnaf ve sânatkar<br />
odasından veya ilgili meslek odasından, ilk ilan veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, odaya kayıtlı<br />
olduğunu gösterir belge,<br />
2) Tüzel kişi olması halinde, ilgili mevzuatı gereği kayıtlı bulunduğu ticaret ve/veya sanayi odasından, ilk<br />
ilan veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, tüzel kişiliğin odaya kayıtlı olduğunu gösterir belge.”<br />
MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin (3) nolu ekinde yer alan Belli İstekliler Arasında İhale Usulü ile İhale Edilen<br />
Yapım İşlerinde Uygulanacak Tip Ön Yeterlik Şartnamesinin 7.1. maddesinin (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />
“a) Mevzuatı gereği kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odası ya da esnaf ve sânatkar odası veya ilgili<br />
meslek odası belgesi;<br />
1) Gerçek kişi olması halinde, kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odasından ya da esnaf ve sânatkar<br />
odasından veya ilgili meslek odasından, ilk ilan veya son başvuru tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, odaya<br />
kayıtlı olduğunu gösterir belge,<br />
12<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
Şubeden<br />
2) Tüzel kişi olması halinde, ilgili mevzuatı gereği kayıtlı bulunduğu ticaret ve/veya sanayi odasından, ilk<br />
ilan veya son başvuru tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, tüzel kişiliğin odaya kayıtlı olduğunu gösterir belge.”<br />
MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin (4) nolu ekinde yer alan Belli İstekliler Arasında İhale Usulü ile İhale Edilen<br />
Yapım İşlerinde Uygulanacak Tip İdari Şartnamenin 7.1. maddesinin (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />
“a) Mevzuatı gereği kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odası ya da esnaf ve sânatkar odası veya ilgili<br />
meslek odası belgesi;<br />
1) Gerçek kişi olması halinde, kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odasından ya da esnaf ve sânatkar<br />
odasından veya ilgili meslek odasından, davet tarihinin veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, odaya<br />
kayıtlı olduğunu gösterir belge,<br />
2) Tüzel kişi olması halinde, ilgili mevzuatı gereği kayıtlı bulunduğu ticaret ve/veya sanayi odasından, davet<br />
tarihinin veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, tüzel kişiliğin odaya kayıtlı olduğunu gösterir belge.”<br />
MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin (2) nolu ekinde yer alan Açık İhale Usulü ile İhale Edilen Yapım İşlerinde<br />
Uygulanacak Tip İdari Şartnamenin, (4) nolu ekinde yer alan Belli İstekliler Arasında İhale Usulü ile İhale Edilen Yapım<br />
İşlerinde Uygulanacak Tip İdari Şartnamenin ve (5) nolu ekinde yer alan 4734 Sayılı Kanunun 21 inci Maddesinin<br />
(b), (c) Bentlerine Göre Pazarlık Usulü ile İhale Edilen Yapım İşlerinde Uygulanacak Tip İdari Şartnamenin (8)<br />
numaralı dipnotları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />
“8 Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilen<br />
belgelerin istenilmesi gereken hallerde, istenecek teklif türüne göre aşağıdaki seçeneklerden uygun olan<br />
seçilecek, aksi halde “Bu bent boş bırakılmıştır” yazılacaktır:<br />
(1) Anahtar teslim götürü bedel işlerde;<br />
“Teklif bedelini oluşturan iş kalemleri ve/veya iş gruplarına ait miktarlar ve bunlara ait birim fiyatlar ile bu<br />
fiyatlara ilişkin İdarenin tanımladığı yapım şartlarına uygun analizler ve teklif bedelini gösteren hesap cetveli”<br />
(2) Teklif birim fiyatlı işlerde;<br />
“Teklif edilen fiyatlara ilişkin olarak idarenin tanımladığı her bir iş kaleminin yapım şartlarına uygun analizler”<br />
(3) Karma teklif alınan işlerde;<br />
“Anahtar teslim götürü bedel teklif verilen iş kısım/kısımları için; teklif bedelini oluşturan iş kalemleri ve/<br />
veya iş gruplarına ait miktarlar ve bunlara ait birim fiyatlar ile bu fiyatlara ilişkin idarenin tanımladığı yapım şartlarına<br />
uygun analizler ve teklif bedelini gösteren hesap cetveli, birim fiyat teklif verilen iş kalemleri için; teklif edilen<br />
fiyatlara ilişkin olarak idarenin tanımladığı her bir iş kaleminin yapım şartlarına uygun analizler””<br />
Başlamış olan ihaleler<br />
GEÇİCİ MADDE 1 – İlanı veya duyurusu bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden önce yapılmış olan ihaleler,<br />
ilan edildiği veya duyurulduğu tarihte yürürlükte olan Yönetmelik hükümlerine göre sonuçlandırılır.<br />
MADDE 7 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.<br />
MADDE 8 – Bu Yönetmelik hükümlerini Kamu İhale Kurumu Başkanı yürütür.<br />
Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin<br />
Tarihi<br />
Sayısı<br />
4/3/<strong>2009</strong> 27159 (Mükerrer)<br />
Yönetmelikte Değişiklik Yapan Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin<br />
Tarihi<br />
Sayısı<br />
3/7/<strong>2009</strong> 27277<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 13
Şubeden<br />
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBESİ İLE İZMİR İLÇE<br />
BELEDİYELERİ ARASINDA YAPILAN PROTOKOL ÖRNEĞİ<br />
................. BELEDİYE BAŞKANLIĞI İLE İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBESİ ARASINDA<br />
YAPILAN PROJE ÜRETİMİ, FENNİ MESULİYET ÜSTLENİMİNE YÖNELİK TEKNİK İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ<br />
Ülkemizdeki yapı üretiminin çağdaş teknik kurallara ve ülke gerçeklerine uygun bir biçimde projelendirilmesi,<br />
yapıların deprem etkisine karşı güvenli ve ekonomik olarak üretilmesi, İnşaat Mühendisleri’nin ve İnşaat<br />
Mühendisleri Odamızın yıllardır mücadelesini verdiği bir konudur.<br />
İnşaat Mühendisleri Odamız, kamu yararına yürütülmekte olan bu uygulama içinde en etkili ve vazgeçilmez<br />
denetim unsurlarından biridir. Yapı üretimine titizlikle eğilen İnşaat Mühendisleri Odamız, Yapı Projesi<br />
Üretimi, Fenni Mesuliyet Üstlenimi, konularında yerel yönetimlerin onay ve denetime katkı koyarak,<br />
Belediyelere destek olmak durumunda ve zorunluluğundadır.<br />
Yapıların güvenli, kaliteli, ekonomik ve sağlıklı olarak üretilmesi öncelikle doğru projelendirme ve<br />
uygulamaya bağlıdır. Bu anlamda yerel yönetimlerin mühendislik projelerine ve uygulamalarına gereken<br />
önemi vermesi kaçınılmazdır.<br />
İnşaat Mühendisleri Odamız, mühendislik hizmetlerini denetlemek, bu hizmetleri veren üyelerinin<br />
sorunlarıyla ilgilenmek, mesleklerini herhangi bir olumsuzluğa ve haksız rekabete neden olmayacak<br />
şekilde, dayanışma içinde yürütmelerini sağlamakla görevlidir.<br />
Tüm toplum yararına olacağına inandığımız mesleki proje denetimi uygulamasında İnşaat Mühendisleri<br />
Odası İzmir Şubesi ile ............... Belediyesi, aşağıdaki hususlarda görüş birliğine varmışlardır.<br />
Madde 1)<br />
Madde 2)<br />
Madde 3)<br />
Madde 4)<br />
Madde 5)<br />
Madde 6)<br />
Madde 7)<br />
Bu protokolda, İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi “İMO”, ........... Belediyesi ise<br />
“BELEDİYE” olarak anılacaktır.<br />
BELEDİYE İnşaat Mühendislerince hazırlanmış ve müellif olarak imzalanmış projelerde,<br />
geoteknik (zemin ve temel etüd) raporlarında ve üstlenilen fenni mesullüklerde İMO<br />
onayını ve buna yönelik düzenlenmiş belgeyi arayacaktır.<br />
BELEDİYE inşaatlarda ruhsat ve proje bulundurulmasını sağlatacak, yapının pafta, ada<br />
parselini, yüklenicisini, proje müellifi, fenni mesul inşaat mühendisinin adını, soyadını<br />
veya yapı denetim firmasının adını, ruhsat tarihi ve numarasını gösteren bir tabelayı<br />
inşaatın görünebilir bir yerine astıracaktır.<br />
İMO, fenni mesullerin görevlerini yerine getirmemeleri, eksik yapmaları vb. durumlarda<br />
tüzük hükümlerinin yaptırımlarını uygulayacaktır.<br />
Uygulamada doğacak aksaklık, eksiklik, sorunlar ve anlaşmazlıklar, İMO ve BELEDİYE<br />
yetkililerinin düzenleyecekleri ortak toplantıda çözümlenecektir.<br />
İMO, bu protokolun maddelerinin işletiminde yüklenici, ruhsat sahibi, proje müellifi,<br />
fenni mesul, kontrol mühendisi ve benzeri, karşı taraftan herhangi bir olumsuz davranışla<br />
ve karşı duruşla karşılaşması halinde olayı BELEDİYE’ye iletecek, BELEDİYE protokol<br />
çerçevesinde işlemin sonuçlandırılmasını sağlayacaktır.<br />
Yedi maddeden oluşan bu protokol …./…./<strong>2009</strong> tarihinde yürürlüğe girmiştir.<br />
............................. BELEDİYESİ İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI<br />
ADINA<br />
İZMİR ŞUBESİ ADINA<br />
14<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
SU YAPILARI DENETİM HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİ’NİN<br />
İPTALİ İÇİN DAVA AÇILDI<br />
TMMOB’den<br />
TMMOB, 15.08.<strong>2009</strong> tarih ve 27320 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Su Yapıları Denetim Hizmetleri<br />
Yönetmeliği”nin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay’a başvurdu.<br />
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü‘ne açılan davada, söz konusu<br />
yönetmelik ile Anayasa‘nın 128 ve 168. maddeleriyle,<br />
6200 Sayılı Yasaya aykırı olarak, kamu hizmeti niteliği taşıyan<br />
denetim yetkisinin özel hukuk tüzelkişilerine devredildiği<br />
belirtildi. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü‘nün yapmakla<br />
yükümlü olduğu su tesisleri ile ilgili denetim hizmetlerinin,<br />
özel firmalara verilecek izin belgeleriyle yaptırılmasını<br />
düzenleyen Yönetmeliğin iptali ve yürütmesinin durdurulması<br />
için açılan dava dilekçesinde şöyle denildi:<br />
“Dava konusu Yönetmelik ile özel sektöre devredilen su yapılarının<br />
gözetim ve denetim görevi, 6200 sayılı Yasa ile davalı<br />
idareye verilmiştir. 6200 sayılı Yasa‘nın 2. Maddesinde,<br />
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü‘nün görev ve yetkileri sayılmıştır.<br />
Buna göre, Anayasa‘nın 168. Maddesi kapsamında<br />
bulunan tüm suların ve bu su kaynakları üzerinde kurulacak<br />
yapıların kendi görev alanına giren sorumluluğu ile<br />
kamu adına yapılacak gözetim ve denetim görevi Devlet Su<br />
İşleri Genel Müdürlüğü‘ne verilmiştir. Buna göre, tabii servet<br />
ve kaynakların aranması ve işletilmesinin gerçek ve tüzel<br />
kişiler eliyle yürütülmesi için yasa düzeyinde açık bir düzenleme<br />
yapılması gerekirken, bu durumda dahi gerçek ve<br />
tüzel kişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak<br />
gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyidelerin yasayla<br />
açıkça belirlenmesi zorunlu tutulmuştur. Devletçe yapılacak<br />
gözetim ve denetim faaliyetinin ise özel sektör kuruluşlarına<br />
devredilmesi olanağı bulunmamaktadır. Nitekim<br />
Anayasa‘nın 128. maddesinin 1. fıkrası “Devletin, kamu iktisadi<br />
teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare<br />
esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin<br />
gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve<br />
diğer kamu görevlileri eliyle görülür” hükmünü taşımaktadır.<br />
Su yapılarının gözetim ve denetiminin bir kamu hizmeti<br />
olması karşısında, bu kamu hizmetinin yürütülmesinin özel<br />
hukuk tüzel kişilerine devredilmesi olanağı bulunmamaktadır.<br />
Dava konusu Yönetmelikle denetim firmalarına bırakılan<br />
proje ve teknik denetim bir kamu hizmetinin gereği gibi<br />
yürütülmesine yönelik zorunlu bir denetimdir ve kamu hizmeti<br />
niteliğindedir. Bu nedenle Anayasa‘nın 128. maddesine,<br />
6200 sayılı Yasa‘ya ve kamu yararına aykırı olan dava konusu<br />
Yönetmelik hükümlerinin iptali ve dava sonuna kadar<br />
yürütülmesinin durdurulması gerekmektedir.<br />
DEVLET DENETLEME KURULU’NDAN MESLEK ÖRGÜTLERİYLE İLGİLİ<br />
RAPORU YAZIYLA İSTENDİ<br />
Anka Ajansı tarafından 16 Ekim <strong>2009</strong> tarihinde geçilen “Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Meslek<br />
Kuruluşlarını Yerden Yere Vurdu: Politikayla Uğraşmasınlar” başlıklı haber üzerine Devlet Denetleme Kurulu’ndan<br />
söz konusu rapor yazıyla istendi.<br />
Tarih: 16 Ekim <strong>2009</strong><br />
Sayı : 2103<br />
CUMHURBAŞKANLIĞI<br />
DEVLET DENETLEME KURULU BAŞKANLIĞI‘NA<br />
ANKARA<br />
Konu: 16 Ekim <strong>2009</strong> tarihli Anka Haber Ajansı‘nın “Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Meslek Kuruluşlarını Yerden Yere Vurdu:<br />
Politikayla Uğraşmasınlar” haberi hk.<br />
Kurulunuzun 22.05.2008 tarih ve 107 sayılı ile 25.09.2008 tarih ve 296 sayılı yazılarıyla, “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının<br />
daha iyi ve etkin bir şekilde hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin “meslek kuruluşlarındaki mevcut uygulamaların ve sorunların tespit<br />
edilmesi, meslek kuruluşlarının görüş ve önerilerini de dikkate alarak söz konusu sorunların giderilmesine ve hizmetlerin daha etkin ve<br />
verimli yürütülmesine yönelik öneriler getirilmesini amaçlamaktır” biçiminde bir gerekçe ile Birliğimizin de içinde olduğu kamu kurumu<br />
niteliğindeki meslek kuruluşlarının incelenmesine karar verildiği Birliğimize iletilmişti.<br />
İsteminize konu olan tüm bilgi ve belgeler 2.09.2008 tarih ve 1591 sayılı ile 03.12.2008 tarih ve 2210 sayılı yazılarımızla Kurulunuza iletilmişti.<br />
16 Ekim <strong>2009</strong> tarihli Anka Haber Ajansı‘nın “Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Meslek Kuruluşlarını Yerden Yere Vurdu: Politikayla<br />
Uğraşmasınlar “ başlığıyla verdiği haberden Kurulunuzun araştırma ve inceleme raporunu tamamladığı anlaşılmaktadır.<br />
Öncelikle habere konu “Araştırma ve İnceleme Raporu”nun taraflara gönderilmeden kamuoyuyla paylaşılmasını şaşırtıcı bulduğumuzu<br />
ifade etmek isteriz.<br />
Konunun tarafımızca anlaşılabilmesi için “Araştırma ve İnceleme Raporunuzun” bir örneğinin Birliğimize ivedilikle iletilmesini arz ederiz.<br />
Saygılarımızla,<br />
N.Hakan GENÇ<br />
Genel Sekreter<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 15
TMMOB İKK’dan<br />
İZMİR İKK’DAN MÜHENDİSLİK MİMARLIK HAFTASI AÇIKLAMASI<br />
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından Mühendislik Mimarlık Haftası nedeniyle TMMOB Birlik Parkı’nda<br />
yapılan basın açıklaması<br />
13 Ekim <strong>2009</strong><br />
Mühendisler, mimarlar, şehir plancıları, 17 Ekimi içerisine<br />
alan hafta içerisinde kutladığımız Mühendislik Mimarlık<br />
Haftası‘nda Dünyayı, ülkeyi ve yaşamı tanıyan, anlayan<br />
ve ona göre politikalar üreterek yaşama geçiren, bir çalışma<br />
anlayışı ile dünyamız ve ülkemize ilişkin tespit ve önerilerini<br />
kamuoyuyla paylaşmaktadır.<br />
‘Tarihin sonu‘, ‘kapitalizmin mutlak ve sonsuzluğu‘ üzerine<br />
kurulu olan kapitalist küreselleşme sürecinin önemli bir<br />
aşamasına geldik. Vahşi kapitalist sömürünün bugün ortaya<br />
çıkardığı sonuç milyonlarca yoksul, milyonlarca işsiz, yok<br />
oluşa sürüklenen dünya, savaş, felaket ve krizdir.<br />
“Bugün yaşanan bunalım basit bir iktisadi kriz değildir. Bu<br />
artık tarihsel misyonunu tamamlamış bir üretim ve toplumsal<br />
sistemin yani kapitalizmin bütüncül bir krizidir ve yakın<br />
bir gelecekte derinleşmiş toplumsal krizlerle daha büyük<br />
yıkım ve acılara yol açması muhtemeldir.<br />
Bu krizin ülkemizi teğet geçtiğini iddia edenler gözlerini<br />
kapatmışlar, kulaklarını tıkamışlar işçiye, kamu çalışanına,<br />
emekliye, küçük esnafa, çiftçiye tüm emeğiyle geçinenlere<br />
sırtını dönmüşlerdir.<br />
Son olarak İstanbul‘da yapılan Dünya Bankası ve IMF yıllık<br />
toplantılarında, alınan yeni sömürü kararları ile işsizlik daha<br />
da büyüyecek ve yoksul halkın yaşam mücadelesi güçleşecektir.<br />
TMMOB, DİSK-KESK-TTB ile birlikte IMF Dünya Bankasına<br />
yazdıkları mektupta ‘‘Bizden aldıklarınızı geri verin ve<br />
geldiğiniz yere dönün‘‘ tepkisini göstermişlerdir.<br />
Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları uygulanan neoliberal<br />
politikalar sonucunda Dünyanın sürüklendiği kriz ortamında<br />
üretimden ve sanayileşmeden hızla uzaklaşan ülkemizde,<br />
bilim ve teknoloji politikaları temelinde ulusal kalkınma<br />
stratejilerinin uygulanmasının ve yeniden üretim, yatırım,<br />
istihdam ve hakça bölüşüm temelinde politikalara dönülmesi<br />
gerektiğini bir kez daha dile getiriyorlar.<br />
AKP‘nin bir diğer oyunu da IMF‘ye karşı ‘sahte kabadayılıkları‘.<br />
AKP, IMF ile ister anlaşsın ister anlaşmasın, Orta Vadeli<br />
Program diye açıkladığı ekonomi politikaları IMF programının<br />
ta kendisidir. Orta vadeli programın verilerine göre,<br />
AKP‘nin hükümete geldiği 2002‘de %10,3 düzeyinde seyreden<br />
işsizlik oranı 2012‘de %13,3‘e yükselecek. Türkiye tam<br />
bir ‘kaybedilmiş 10 yıl‘ ile karşı karşıya gelecektir. Devlet Bakanı<br />
Ali Babacan ‘kemer sıkma politikası uygulayacağız‘ diyor.<br />
Özal‘dan hafızalarımıza kazınan ‘kemer sıkma‘ politikası<br />
bugün ustalarının yolundan sapmayan AKP için de tek ve<br />
yegâne program olmaya devam ediyor.<br />
‘Oyunlarının‘ da sonu geliyor. Demokrasi oyunu yine polis<br />
şiddeti ile yalanlandı. Tayyip Erdoğan İstanbul toplantısında<br />
‘dışarıdaki sese kulak verelim‘ derken anlaşılıyor ki;<br />
emniyet güçlerine ‘susturun‘ talimatı veriyordu. Geçtiğimiz<br />
haftalarda İstanbul‘da bir doğa olayı sel tam bir felakete<br />
dönüşürken ortalıkta görülmeyen devlet, bütün ‘gücüyle‘<br />
bir kez daha İstanbul‘da IMF ve Dünya Bankasına ses veren<br />
emekçilerin karşısına dikilerek ‘ben varım‘ derken, aslında<br />
bizlere IMF ve DB politikalarını uygulayarak gelişen neoliberal<br />
devletin ne olduğunu da gösteriyordu. Yani sosyal<br />
ve kamusal niteliği ortadan kalkmış, baskı ve zordan ibaret<br />
bir devlet gösterdiler hepimize.<br />
Türkiye‘nin bir başka gündem konusu da ‘demokratik açılım‘<br />
tartışmalarıdır. TMMOB olarak yıllardır demokrasi ve<br />
özgürlükler için, eşitlik için, adalet için mücadele yürütüyoruz.<br />
Evet, Türkiye‘nin demokratikleşmesi doğrultusunda<br />
atılacak her adımdan bizler ancak memnuniyet duyarız.<br />
Ancak ortada bir yanılsamadan başka bir şey yok. Giderek<br />
daha baskıcı/otoriter uygulamaları hayata geçiren, toplumsal<br />
alanı dinsel gericilikle kuşatan bir iktidarın demokrasiyi<br />
geliştirmesi zaten mümkün de olamaz. Son dönemde gündeme<br />
gelen Kürt sorununun çözümü tartışmalarında da<br />
görüyoruz ki AKP bu sorunu da kendi renginden bir ülke<br />
yaratma uğraşı çerçevesinde ve ABD emperyalizminin bölgedeki<br />
yönelimleri doğrultusunda ele alıyor. Bugünlerde<br />
‘Dağ fare mi doğuruyor‘ diye şüpheler dile getiriliyor. Evet<br />
şüpheniz olmasın tam da öyledir.<br />
Herkesin dilini, kültürünü özgürce yaşayabileceği, insanımızın<br />
kardeşçe ve bir arada yaşadığı bir ülke ancak demokratik<br />
bir ülke olabilir. Bunun başarılması ise gerçekten demokrasiye<br />
ve barışa inananların mücadelesi sonucu gerçekleşecektir.<br />
AKP‘nin geliştirdiği bölgenin emperyalizmin<br />
çıkarları doğrultusunda düzenlenmesi ve ‘ılımlı İslamcılık‘<br />
içerisinde ümmetçi temelde bir arada olma politikaları bugünkü<br />
karanlığının katmerlenmesi ve geleceğimizin teslim<br />
alınmasından başka bir anlama gelmeyecektir.<br />
Değerli basın mensupları,<br />
TMMOB bu hafta dolayısıyla dünyamıza ve ülkemize dair<br />
tespit ettiği bu iki can alıcı konunun gelecek dönemde ülkemiz<br />
ve dünya halkları açısından önemli travmalar yaratmaya<br />
aday olduğunu altını çizerek dile getirmektedir.<br />
Diğer yandan, TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu meslek<br />
disiplinleri üzerinden biriktirdiklerini kamudan ve halktan<br />
yana bir tavırla kamuoyuyla paylaşmaktadır. Bu bazen konferans,<br />
bazen panel, bazen sempozyum gibi salon etkinlikleri<br />
ve bazen de alan etkinlikleri şeklinde olmaktadır.<br />
16<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
TMMOB İKK’dan<br />
<strong>2009</strong> yılı başında 8-10 Ocak tarihleri arasında yapmış olduğumuz<br />
TMMOB İzmir Kent Sempozyumu ile Kente kapsamlı<br />
bir bakış yapılmış, çağdaş, sağlıklı, planlı, güvenli bir İzmir<br />
için görüş ve öneriler ortaya konmuştur.<br />
2 Ekim‘de yapılmış olan İzmir Su Sempozyumu ile suyumuz<br />
ele alınmış bu konudaki görüş ve önerilerimiz ortaya konmuş,<br />
su kaynaklarımız üzerindeki evsel sanayi ve tarımsal<br />
kökenli kirletici baskılarını önüne geçilmesi gerektiği, suyun<br />
bir yaşam hakkı olduğu ve ticarete konu edilemeyeceği<br />
vurgusu yapılmıştır.<br />
Kadın meslektaşlarımız ‘‘Kadın Mühendis Mimar ve Şehir<br />
Plancısı Ege Bölge Çalıştayını 4 Ekim <strong>2009</strong> günü gerçekleştirmişlerdir.<br />
Ülkemizi teğet geçtiği iddia edilen ekonomik krizin ücretli<br />
çalışan ve işsiz mühendis, mimar ve şehir plancıları üzerindeki<br />
etkilerini de bu hafta içersinde 17 Ekim <strong>2009</strong> günü yapacağımız<br />
TMMOB Ücretli ve İşsiz Mühendis Mimar ve Şehir<br />
Plancıları Kurultayı İzmir Bölge Kurultayı‘nda ele alacağız.<br />
Ortak yaptığımız bu etkinlikler dışında odalarımız kendi<br />
uzmanlık alanları üzerinden çok önemli kongre, panel ve<br />
sempozyumları gerçekleştirmişlerdir.<br />
Sevgili arkadaşlar,<br />
TMMOB tüm bunları mesleki demokratik kitle örgütü olarak,<br />
demokrat ve yurtsever, anti emperyalist, barıştan yana,<br />
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Odalarından Mimarlar<br />
Odası, Makina Mühendisleri Odası, Elektrik Mühendisleri<br />
Odası, Çevre Mühendisleri Odası ve İnşaat Mühendisleri<br />
Odası tarafından 2004 sonrası mezun mühendis ve mimarlara<br />
yapılan anketlerde işsizlik % 24,58 oranında tespit<br />
edildi.<br />
İşsizlik oranının krizle birlikte arttığı gözlenirken, bir zamanlar<br />
toplumun üst ve orta gelir meslek grubunda yer<br />
alan mühendislerin artık açlar ve işsizler ordusuna katıldığı<br />
ortaya çıktı.<br />
TMMOB İzmir İKK Sekreteri Ferdan Çiftçi, bu anket çalışmasını<br />
17 Ekim <strong>2009</strong> tarihinde İzmir’de yapılacak “TMMOB Ücretli<br />
ve İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Yerel Kurultayına”<br />
hazırlık çalışmaları içinde gerçekleştirdiklerini belirterek<br />
şunları söyledi;<br />
“İzmir’de meslektaşlarımızın ekonomik ve sosyal durumlarını<br />
tespit etmek için beş Odamızdan görevli arkadaşlarımız<br />
en fazla 4 yıllık mühendislerle telefonla ve yüz yüze görüşmeler<br />
yaptılar. Bu araştırmanın en çarpıcı sonuçlarından<br />
biri kamuda yeni mühendis ve mimar istihdamının durma<br />
noktasına geldiğidir.<br />
Kamuda çalışan mühendis – mimar oranı 1955’te %78,6,<br />
1976’da ise %69,7 iken 2005 yılında TMMOB tarafından yapılan<br />
üye profil araştırmasına göre kamuda çalışan mühendis<br />
ve mimarların oranı %44,6’ya gerilemiştir. Bu rakamlar<br />
açıkça göstermektedir ki kamusal hizmet sunan mühendissavaş<br />
karşıtı, ırkçılığın ve gericiliğin karşısında bir tavırla,<br />
gücünü sadece üyesinden ve bilimsel çalışmalardan alarak<br />
gerçekleştirir. Meslek ve meslektaş sorunlarının, ülkenin ve<br />
halkın sorunlarından ayrılamayacağını kabul eder. Politikanın<br />
oluşturulmasında ve uygulanmasında demokratik merkeziyetçi<br />
yöntemleri uygular. Karar alma süreçlerinde demokratik<br />
ve katılımcıdır. Bağlı Odaları ile birlikte mühendis,<br />
mimar ve şehir plancılarının meslek alanlarını düzenler,<br />
üyesinin ve halkın çıkarlarını korur. Sanayileşme ve demokratikleşme<br />
alanlarında durum tespitleri yapar, politikalar ve<br />
çözüm önerileri üretir. Ülkenin demokratikleşmesi için çaba<br />
sarf eder. Kamuoyu oluşturmaya yönelik çalışmalar içinde<br />
tartışmasız yer alır. Demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum<br />
örgütleri ile ilkeli ve demokratik işbirliği içerisindedir.<br />
TMMOB 55 yıllık şanlı geçmişinden damıtarak oluşturduğu<br />
bu duruşuyla kamu çıkarlarını korumaya, mesleğin ve<br />
meslektaşın haklarını savunmaya, emekten ve emekçiden<br />
yana politikalar üretmeye, eşit özgür ve demokratik bir<br />
Türkiye‘de barış içinde bir arada yaşamı savunmaya devam<br />
edecektir.<br />
Yaşasın Mühendis-Mimar-Şehir Plancısı Örgütlülüğü!<br />
Yaşasın TMMOB!<br />
Ferdan Çiftçi<br />
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri<br />
MÜHENDİSLER DE İŞSİZ VE AŞSIZ !<br />
MÜHENDİSLER VE MİMARLAR YOKSULLAR KERVANINA KATILDI !<br />
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından 13 Ekim <strong>2009</strong> tarihinde yapılan açıklama.<br />
ler, mimarlar ve şehir plancıları, özelleştirmeler ile özel sektörün<br />
inisiyatifine terk edilmektedir.<br />
Diğer yandan, son 10 yılda üyelerimizin ücretleri hızla düşmüştür.<br />
Çalışan mühendis ve mimarların % 82,4’ünün 2000<br />
TL’nin altında ücret aldığı tespit edilmiştir. Bildiğiniz gibi<br />
Türk-İş Temmuz ayında dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırını<br />
2404 TL olarak açıklamıştı. Buna göre mühendis ve mimarlar<br />
artık “yoksul kesime dahil olmuştur” diyebiliriz. Bu<br />
durum bir ülke için son derece düşündürücü olumsuzlukların<br />
yaşandığının göstergesidir. Ankete katılan 1500 mühendis<br />
mimar üyemizden % 47’si ise sigortalarının aylık ücretlerinden<br />
daha düşük bir değerde ödendiğini söylemiştir.<br />
Sigorta primlerinin düşük değerlerden yatırılması emeklilik<br />
yıllarında geçim sıkıntısı çekmelerine neden olmaktadır.<br />
Yaşam şartlarının zorluğu ve emekli maaşlarının düşüklüğü<br />
birçok üyemizi ileri yaşlarına rağmen çalışmak zorunda bırakmaktadır.<br />
Biz bu tespitlerimizi 14-15 Kasım <strong>2009</strong>’da İstanbul’da düzenlenecek<br />
olan “TMMOB Ücretli ve İşsiz Mühendis, Mimar<br />
ve Şehir Plancıları Kurultayı”na taşıyacağız. Üyelerimizin<br />
ücret, örgütlenme, kriz ve çalışma şartlarının iyileşmesi ve<br />
yeni istihdam alanlarının açılması konusunda somut politikalar<br />
talep edeceğiz, önerilerimizi sunacağız. Tüm üyelerimizi<br />
17 Ekim’de Tepekule’de düzenleyeceğimiz Yerel Kurultayımıza<br />
davet ediyoruz.”<br />
Ferdan Çiftçi<br />
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 17
İncelemeler<br />
İZMİR’DE DEPREME DAYANIKLI YAPI TASARIMI VE ÜRETİMİ<br />
Prof. Dr. Hikmet Hüseyin Çatal<br />
Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi,İnşaat Mühendisliği Bölümü,İzmir.<br />
(Bu bildiri özeti, 17.Ağustos.<strong>2009</strong> tarihinde, İzmir Ticaret Odası’nda düzenlenen ‘Deprem ve Yapı<br />
Denetimi’ konulu toplantıda davetli konuşmacı sunumudur.)<br />
ÖZET<br />
Büyük bir bölümü aktif deprem kuşağı üzerinde bulunan<br />
ülkemizde, deprem nedeniyle meydana gelen can<br />
ve mal kayıpları, yapıların depreme dayanıklı tasarlanması<br />
ve üretilmesini zorunlu kılmaktadır. Depreme dayanıklı<br />
yapı tasarlamanın amacı, yapının taşıyıcı sisteminin<br />
küçük şiddetteki depremleri hasarsız, büyük şiddetteki<br />
depremleri az hasarla atlatmasını sağlamaktır.<br />
Dinamik yükler altında, yapıların davranışlarının öngörülmesi,<br />
uygun bir hesap modelinin seçilmesi tasarımda<br />
önemli yer tutmaktadır. Bu çalışmada Türkiye genelinden<br />
hareketle, İzmir kentinde üretilecek depreme dayanıklı<br />
yapı tasarımının temel ilkeleri sunulmuştur.<br />
GİRİŞ<br />
İzmir ve yakın çevresinde, tarihsel dönemden bu yana,<br />
yapılara hasar veren, can ve mal kaybına yol açan depremler<br />
meydana gelmiştir.İzmir kent merkezinde, yapı<br />
stoğunun büyük bölümü betonarme taşıyıcılı sistemlerden<br />
meydana gelmektedir. Deprem sonrası gözlemlenen<br />
yapısal hasarlardan, betonarme taşıyıcılı sistemlerde<br />
tasarım ve üretim sırasında belirli hataların yaygın<br />
olarak tekrarlandığı anlaşılmaktadır.<br />
İZMİR’DE MEYDANA GELEN HASAR VERİCİ<br />
DEPREMLER<br />
Tarihsel süreç içerisinde, İzmir ve çevresinde çok sayıda,<br />
yapılara hasar veren depremler meydana gelmiştir.<br />
26 Haziran 1664 gününde İzmir’de yıkıcı bir depremin<br />
meydana geldiği, Avrupalı iki gezgin tarafından ifade<br />
edilmiştir [1].Kimliği belirlenemeyen İtalyan bir kaynak<br />
16 Temmuz 1682 gününde, İzmir’de 15.000 kişinin hayatını<br />
kaybettiği depremden bahsetmektedir. 10 Temmuz<br />
1688 gününde, İzmir’de 20-30 saniye süren deprem,<br />
kentin özellikle rakımı düşük olan alanlarında büyük hasara<br />
yol açmıştır. Deprem sonucunda, kent merkezinden<br />
yaklaşık 3 km. uzaklıkta olan ve İzmir Körfezi’nin girişinde<br />
bir yarım ada üzerinde olan Sancak Burnu tamamen<br />
yıkılmıştır [1].<br />
TASARIM ve ÜRETİM AŞAMALARINDAKİ<br />
YAYGIN HATALAR<br />
Ülke genelinden hareketle, İzmir ve yakın çevresinde,<br />
yapıların tasarımı ve imalatı aşamasında aşağıda belirtilen<br />
yaygın hatalar yapılmaktadır:<br />
Yapıların deprem yüklerine göre yapısal analizinde, uygun<br />
hesap modelinin seçilmesi gerekmektedir. Uygun<br />
hesap modelinde, yapısal davranışa uygun kabuller yapılmalıdır<br />
[2]. Dinamik analiz genellikle paket bilgisayar<br />
programları ile gerçekleştirilmektedir. Ancak yaygın olarak,<br />
uygun hesap modeli seçilemediğinden, programa<br />
veri hazırlanması aşamasında belirgin hatalar yapılmaktadır.<br />
Böylece elde edilen sonuçlar, yapının deprem tesiri<br />
altında gerçek davranışına uymayan sonuçlar elde edilmektedir.<br />
Tasarım için seçilen hesap modelleri karmaşık<br />
olmamalıdır. Taşıyıcı sistem seçiminde, Amerika Birleşik<br />
Devletleri’ndeki imalat düzeyi dikkate alındığında, kat<br />
adedi ve yapının kullanım amacına bağlı (Çizelge-1)’de<br />
sunulan değerlendirme esas alınabilir [3].<br />
Deprem sırasında oluşacak zemin sıvılaşması, şev kayması<br />
gibi etmenler, tasarım sırasında dikkate alınmamaktadır.<br />
Deprem sırasında yapının oturduğu zeminde<br />
oluşacak etkilerin, yapı-zemin etkileşimi çerçevesinde<br />
gerçeğe uygun olarak modellenmesi gerekmektedir.<br />
Yapının doğal periyodu ile, zemin hakim periyodunun<br />
çakışmasının önlenmesi açısından yapısal tasarımda gerekli<br />
önlemler alınmamaktadır.<br />
Yapılarda burulma tesirleri oluşturmayacak mimari tasarımlar<br />
yapılmamaktadır. Yapılar hem planda, hem de<br />
boy kesitlerinde (Şekil-1) ve (Şekil-2)’de sunulduğu gibi<br />
olabildiğince simetrik olarak teşkil edilmelidir.<br />
Yapıların yükseklikleri boyunca düşey taşıyıcı elemanlar<br />
açısından ani rijitlik değişimlerine yol açacak uygulamalar<br />
sıklıkla yapılmaktadır. Ana kitleye girintili çıkıntılı<br />
bağlı olan yapılarda, dinamik etkiler nedeniyle olumsuzluklar<br />
ortaya çıkmaktadır. Bu tür mimari tasarımdan vazgeçilemiyor<br />
ise, girinti ve çıkıntılar, ana yapı kitlesinden<br />
yapı derzleri ile ayrılmadır.<br />
Çizelge-1: Kat adedi ve yapısal kullanıma bağlı taşıyıcı sistem davranışı<br />
18<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
İncelemeler<br />
Şekil-1: Planda simetri hali.<br />
Şekil-2: Yapı yüksekliği boyunca simetri hali.<br />
Planda, düşey taşıyıcı sistemlerin tümünün geniş kenarları<br />
aynı yönde tertiplenmekte, böylece yapının bir<br />
yöndeki rijitliği yüksek, diğer yöndeki rijitliği ise zayıf<br />
kalmaktadır. Düşey taşıyıcı elemanların geniş kenarları,<br />
planda her iki yönde mümkün olduğunca eşit sayıda olmalıdır.<br />
Özellikle yapıların zemin katlarında, ticari amaçlara yönelik<br />
olarak, yumuşak kat ve kısa kolon oluşumlarına<br />
müsaade edilmektedir. Zemin katlarda, tasarımdan sonra<br />
imalat aşamasında, projeye aykırı olarak bant pencereler<br />
açılmakta, bant pencerelere komşu olan kolonlarda<br />
kısa kolon davranışı nedeniyle kesme kuvvetlerinin<br />
tasarım aşamasında öngörülmeyen değerlere çıkmasına<br />
neden olunmaktadır. Bant pencere imalatı nedeniyle<br />
kısa kolon oluşumu (Şekil-3)’de sunulmuştur.<br />
Şekil-3: Kısa kolon oluşumu.<br />
1995 Dinar Depreminde, kısa kolon oluşumu nedeniyle<br />
zemin kat kolonunda meydana gelen yapısal hasar<br />
(Resim-1)’de sunulmuştur.<br />
Yapıların tasarımı, deprem dayanımı açısından çok iyi tasarlanmış<br />
olmasına rağmen, üretim aşamasında gerekli<br />
kontrol mekanizmaları çalıştırılmaz ise, uygulamada<br />
deprem açısından hatalı yapılar ortaya çıkabilir. Etriyelerin<br />
sıklaştırılması,<br />
donatı detayları,<br />
beton dökümü,<br />
şantiyede dökülen<br />
betonun kontrolü,<br />
bakımı gibi unsurlar<br />
yapının dayanımına<br />
etkiyen faktörler<br />
olarak ortaya<br />
çıkmaktadır.<br />
SONUÇ<br />
Depremlerin yoğun<br />
yaşandığı İzmir<br />
ve yakın çevresinde<br />
depreme dayanıklı<br />
yapı tasarımı<br />
için, basit fakat,<br />
deprem etkileri altında<br />
yapı davranı-<br />
Resim-1:Kısa kolon hasarı.<br />
şını doğru temsil eden hesap modelinin kurulması, üretimin<br />
her aşamasında, denetim mekanizmalarının geliştirilmesi,<br />
yöredeki yapım ustalarının eğitilmesi önem taşımaktadır.<br />
Nihai aşamada, yapıların kullanıma açılması<br />
için düzenlenen “yapı kullanma izin belgeleri”nin düzenlenmesinde<br />
yerel yönetimlerin titizlikle davranması,<br />
yeni yapı malzemelerinin ve yapım teknolojilerinin yapı<br />
mühendislerine meslek odaları tarafından düzenlenecek<br />
seminer ve kurslar ile aktarılması, depreme dayanıklı<br />
tasarlanmış yapıların kullanımı yönünde yöre halkının<br />
bilinçlendirilmesi gerekmektedir.<br />
KAYNAKLAR<br />
[1] Ambraseys N.N., Finkel C.F.,” Türkiye’de ve komşu bölgelerde Sisimik<br />
Hareketler”,TÜBİTAK,2006.<br />
[2] Çatal H.H., Ertutar,Y.,”Depreme dayanıklı yapı tasarımının ana ilkeleri”,<br />
Deprem Araştırma Bülteni, Sayı:68, 1990.<br />
[3] Ersoy,U.,Çıtıpıtıoğlu,E.,”Yüksek yapıların tasarım ve yapımında<br />
izlenecek temel ilkeler”, Ankara, 1988.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 19
Beton<br />
YÜKSEK ORANDA ÇELİK LİF İÇEREN YÜKSEK PERFORMANSLI KOMPOZİT<br />
MALZEME (SIFCON)<br />
Halit YAZICI 1 , Serdar AYDIN 1 , Hüseyin YİĞİTER 1 , Mert Yücel YARDIMCI 2 , Giray ALPTUNA 1<br />
1<br />
Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />
2<br />
Zonguldak Karaelmas Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />
1. GİRİŞ<br />
Lifli betonlar genellikle, çimento hamuru, ince agrega, iri<br />
agrega ve çelik, polipropilen, cam veya diğer malzemelerden<br />
yapılmış lifleri içeren kompozit malzemelerdir. Lif<br />
Donatılı Çimento Bağlayıcılı Düktil Kompozitler (DFRCC)<br />
ise, Lif Donatılı Bağlayıcı Kompozitlerin (FRCC) çoklu çatlama<br />
davranışı gösteren sınıfıdır (Şekil 1.1). Çoklu çatlama<br />
özelliği düktilite, tokluk, kırılma enerjisi, deformasyon<br />
sertleşmesi, çekme, basınç ve eğilme yükleri altında<br />
artan deformasyon kapasitesi gibi bir takım özelliklerde<br />
gelişme sağlar. DFRCC’nin gelişen bu özellikleri;<br />
hasar azaltma, hasar toleransı, enerji yutma, çatlak dağılımı,<br />
deformasyon uyumluluğu, ayrılma dayanıklılığı<br />
vb. özellikler de dahil olmak üzere tek ve çok yönlü yapısal<br />
uygulamalarda bu malzemelerin kullanımını olanaklı<br />
kılmaktadır (JCI–DFRCC COMMITTEE, 2003).<br />
Şekil 1.1 Çimento Esaslı Malzemelerin Sınıflandırılması (JCI–DFRCC<br />
COMMITTEE, 2003).<br />
Tablo 1.1 Çimento Esaslı Malzemelerin Karekterizasyonu (JCI–<br />
DFRCC COMMITTEE, 2003).<br />
DFRCC, HPFRCC (Yüksek Performanslı Lif Donatılı<br />
Kompozitler)’den daha geniş bir sınıftır (Şekil 1.1 ve Tablo<br />
1.1). HPFRCC çekme ve eğilme yükleri altında çoklu<br />
çatlama ve deformasyon sertleşmesi gösteren bir<br />
FRCC’dir. Diğer yandan, HPFRCC’lere ilaveten sadece<br />
eğilmede çoklu çatlama sergileyen bir grup FRCC’leri de<br />
kapsamaktadır (JCI–DFRCC COMMITTEE, 2003).<br />
Düktil lif Donatılı Kompozitlerden SIFCON (Slurry Infiltrated<br />
Fiber Concrete), özel olarak tasarlanmış yüksek<br />
derecede akışkanlığa sahip bağlayıcı bir matris ve üretiminde<br />
yüksek oranda lif kullanılması ile geleneksel lifli<br />
betonlardan ayrılmaktadır. Lifli betonda olduğu gibi,<br />
SIFCON’da da süreksiz liflerden oluşan bir yapı mevcuttur<br />
ve bu sayede kompozit malzeme önemli derecede<br />
çekme dayanımı kazanabilmektedir. Bilindiği gibi, lifli<br />
betonda karışıma katılabilecek lif hacmi oldukça kısıtlı<br />
kalmaktadır. %2’den daha az lif içeriklerinde lifin başlıca<br />
katkısı, çatlamadan sonraki düktilite ve enerji yutma<br />
kapasitesi üzerindedir. Buna karşılık, SIFCON’da lif hacmi<br />
%5-30 aralığında olabilmektedir. Bu teknolojide öncelikle<br />
lifler kalıba yerleştirilmekte ve daha sonra çimento<br />
esaslı akıcı kıvamlı hamur kalıba dökülmekte veya<br />
pompalanmaktadır. Bu sebeple, kullanılacak hamurun<br />
lif matrisinin arasına işleyebilecek şekilde tasarlanmış<br />
olması oldukça önemlidir.<br />
Yüksek performanslı lifli betonlar, deformasyon sertleşmesi<br />
davranışı sergiler ve depreme dayanıklı tasarım<br />
için özellikle istenen, yüksek dayanım, düktilite ve enerji<br />
yutma kapasitesine sahiptirler (NAAMAN, 1992). Deformasyon<br />
sertleşmesi çoklu çatlama mekanizmasının bir<br />
sonucudur.<br />
Geleneksel lifli betonlar, köprü döşemelerinde kaplama<br />
olarak, yol kaplaması olarak, hidrolik yapılarda, şev<br />
stabilizasyonunda, tünel kaplamalarında, ince kabuklarda,<br />
prefabrik elemanlarda vb. uygulamalarda donatı<br />
ile veya donatısız olarak, dünyanın her yerinde başarıyla<br />
uygulanmaktadır. SIFCON kompozitler ise, yapıların<br />
tamiri, güçlendirilmesi ve yapılarda düktilite ve/veya<br />
dayanım açısından gerekli iyileştirmeleri yapmak için ve<br />
bazı özel yeni binaların inşasında kullanımı oldukça uygun<br />
malzemelerdir. Ayrıca, patlama yüklerine ve kurşun<br />
(roket) işlemesine karşı yüksek dayanıklılık gösterirler.<br />
Havaalanı pistleri gibi ağır trafik yükleri altında çatlama<br />
vb. hasar oluşumları göstermez (SHNEIDER, 1992). SIF-<br />
CON, tamirat işlerinde başarılı bir şekilde kullanılmaktadır.<br />
SIFCON, askeri ekipman ve silahların bulunduğu<br />
özel kısımları ayırmada kullanılan parçalanmaya dayanıklı<br />
duvarlarda ve prefabrik panel elemanların üretiminde<br />
geleneksel betonla karşılaştırılamayacak derecede<br />
önemli avantajlar sunmaktadır. SIFCON, bu tür özel<br />
işlerde kullanımı halinde sağladığı önemli avantajlardan<br />
dolayı (hasarlı yapıların daha kısa sürede servise açılması,<br />
yüksek servis ömrü, çok daha az bakım gerektirmesi,<br />
üstün performans sunması gibi) maliyet açısından değerlendirildiğinde<br />
de avantaj sunabilmektedir.<br />
SIFCON ile ilgili dört temel değişkenden bahsedilebilir.<br />
20<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
Beton<br />
Bunlar, bağlayıcı matrisin dayanımı, lif hacmi, lif yönlenmesi<br />
ve lif türüdür. Bağlayıcı matrisin elastisite modülü,<br />
basınç ve çekme dayanımı SIFCON’un davranışını etkiler.<br />
Lif yönlenmesi SIFCON malzemesinin davranışını büyük<br />
oranda etkiler. Dayanım, düktilite, enerji yutma kapasitesi<br />
gibi özellikler lif yönlenmesine göre önemli ölçüde<br />
farklı değerler almaktadır.<br />
SIFCON üretiminde daha çok çelik lifler kullanılmaktadır.<br />
Çelik lifler yüzeyi pürüzlü, ucu çengelli, deforme vb. tiplere<br />
ayrılır. Değişik boyut, dayanım ve görünüm oranında<br />
(boy/çap) çelik lifler kullanılabilmektedir. En çok kullanılan<br />
lif türü uçları çengelli türdür.<br />
Bu çalışmada, gerek ülkemiz gerekse dünyada yeni kabul<br />
edilebilecek bir teknoloji olan yüksek oranda çelik<br />
lif içeren düktil lif donatılı çimento bağlayıcılı kompozitlerin,<br />
çimento yerine yüksek oranda uçucu kül ve yüksek<br />
cürufu kullanılarak üretim olanakları araştırılmıştır.<br />
Üretimleri başarılı bir şekilde gerçekleştirilen kompozit<br />
malzemelerin eğilme yüklemesinde performansı belirlenmiştir.<br />
2.2. Eğilme deneyi ve kür yöntemi<br />
Eğilme deneyinde 60 mm eninde, 25 mm yüksekliğinde,<br />
305 mm boyunda ince prizmatik elemanlar kullanılmıştır.<br />
Ortadan tekil yüklemeli eğilme deneyinde mesnetler<br />
arası mesafe 270 mm alınmıştır. Lifler örnek boyunca<br />
(yüke dik olarak) yönlenmiş durumdadır (Şekil 2.1). Deneyin<br />
yapılışı Şekil 2.1’de gösterilmiştir. Eğilme deneyleri<br />
kapalı devre bir preste yapılmıştır. Geri besleme örnek<br />
üzerinden alınan deplasman (eğilme deneyi) veya uzama<br />
değerleri (doğrudan çekme deneyi) kullanılarak yapılmıştır.<br />
Lifli kompozitlerde yükleme hızı 0.2 mm/dakikadır.<br />
Lifsiz örneklerde ise hamurların gevrek karakteri<br />
nedeniyle yükleme hızı 0.01 mm/dakika’ya kadar indirilmiştir.<br />
2. DENEYSEL ÇALIŞMA<br />
2.1. Kullanılan Malzemeler<br />
Deneylerde CEM I 42,5 R tipi Portland çimentosu kullanılmıştır.<br />
Yüksek Fırın Cürufu olarak KARÇİMSA firmasından<br />
temin edilen cüruf kullanılmış olup, YFC’nin özgül<br />
yüzeyi 410 m2/kg, 45 μ elekten geçen miktarı %90’dır.<br />
Tamamı öğütülmüş yüksek fırın cürufu olup, herhangi<br />
bir katkı maddesi ihtiva etmemektedir. Proje kapsamında<br />
kullanılan uçucu kül ise Soma Termik Santrali’nden<br />
temin edilmiştir (Özgül yüzey 292 m2/kg). Silis dumanı<br />
BASF firması ürünüdür (özgül yüzey 20 000 m2/kg).<br />
Agrega olarak maksimum tane boyutu 1 mm ve 125m<br />
olan iki kireçtaşı agregası kullanılmıştır. Agregaların<br />
63m boyutlu elekten geçen miktarları; 1 mm kireçtaşı<br />
için %20.7, 0.125mm taştozu için %95.1 şeklindedir.<br />
Akışkanlaştırıcı katkı olarak TS EN 934-2 standardına uygun<br />
beton ve harç katkısı kullanılmıştır (Sika SF18).<br />
Çalışmada, düşük karbonlu çelikten soğuk çekme yöntemi<br />
ile üretilen iki tür çelik lif kullanılmıştır. Fibermix<br />
kodlu dairesel kesitli ve uçları çengelli liflerin uzunluğu<br />
30 mm, çapı ise 0,75 mm’dir. ZP305 kodlu dairesel kesitli<br />
uçları çengelli liflerin uzunluğu ise 30 mm, çapı 0,55<br />
mm’dir. Liflerin çekme dayanımı 1100 N/mm2’dir. Kopma<br />
uzaması ise %2’den küçüktür.<br />
Şekil 2.1. Eğilme deneyi numunelerinin hazırlanışı ve<br />
ince prizmatik örneklerle eğilme deneyinin yapılışı<br />
Numuneler otoklavda (2,0 MPa basınç, 210 °C sıcaklık) 8<br />
saat süreyle kür edilmiştir.<br />
2.3. LİF TÜRÜNÜN ve MİNERAL KATKILARIN<br />
SIFCON’UN EĞİLME PERFORMANSINA ETKİSİ<br />
İki farklı lif kullanılarak uçucu kül ve yüksek fırın cürufunun<br />
eğilme dayanımına etkisi otoklav kürü geçirmiş<br />
örnekler ile incelenmiştir. Liflerden birisi tutkallı lif olup,<br />
30 mm boyunda 0.55 mm çapındadır. Bu lif kullanımdan<br />
önce su ile yıkanarak ayrılmıştır. İkinci tür lif ise 30 mm<br />
boyunda 0.75 mm çapında çelik lif olup, üretici firmadan<br />
ayrık olarak temin edilebilmektedir. Yapılan birçok ön<br />
çalışma ince prizmatik kalıp boyunca liflerin yönlendirilmesi<br />
halinde 30/0.55 lifi ile elde edilen en yüksek doluluğun<br />
hacimce %12 oranında lif kullanımıyla ulaşıldığını<br />
göstermiştir. Ayrık 30/0.75 lifi ise hacimce %25 kullanıldığında<br />
en yüksek doluluk elde edilmiştir. Kullanılan<br />
karışımların tasarımları Tablo 2.1 ve 2.2’de verilmiştir.<br />
Buna göre; çimento yerine uçucu kül ve yüksek fırın cürufu<br />
%25, %50 ve %75 oranında ikame edilmiştir. Kontrol<br />
karışımının çimento miktarı 800 kg/m3 gibi çok yük-<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 21
Beton<br />
sek değerdedir. Çimento miktarı mineral katkı ikamesi<br />
ile değişik oranlarda azaltılmıştır.<br />
Tablo 2.3. Karışımların taze hal özellikleri<br />
Tablo 2.1. Kontrol karışımı ve UK ikamesi için karışım dizaynları<br />
Şekil 2.2’de otoklav kürü geçirmiş lifsiz matrislerin eğilme<br />
dayanımlarının UK veya YFC ikamesi ile değişimi görülmektedir.<br />
Kontrol karışımına kıyasla UK ve YFC ikamesinin<br />
eğilme dayanımını arttırdığı görülmektedir. Her iki<br />
mineral katkı için de lifsiz örneklerde en yüksek performansın<br />
%50 ikame oranında elde edildiği görülmektedir.<br />
Kontrol karışımının mukavemetinin nispeten düşük<br />
olması karışımdaki silis eksikliğinden kaynaklanmaktadır.<br />
YFC ve UK’nın otoklav küründe silis sağlayan malzeme<br />
olarak kullanılabileceği görülmektedir.<br />
Tablo 2.2. YFC ikamesi için karışım dizaynları<br />
Şekil 2.2. UK veya YFC ikamesinin lifsiz örneklerin eğilme dayanımına<br />
etkisi<br />
Karışımların ölçülen taze hal özellikleri Tablo 2.3’te gösterilmiştir.<br />
Buna göre her iki mineral katkı kullanımında<br />
da süperakışkanlaştırıcı katkı ihtiyacı azalmaktadır. Uçucu<br />
kül ikamesi V-kutusu sürelerini arttırırken, yüksek fırın<br />
cürufu değiştirmemektedir. Bu durum UK ile plastik<br />
viskozitenin arttığını, YFC ile değişmediğini göstermektedir.<br />
Karışımların yayılma çapları 355-380 mm aralığında<br />
olup, her iki mineral katkı kullanımında da bir miktar<br />
artmaktadır. Bu durum eşik kayma direncinin mineral<br />
katkılar ile azaldığını göstermektedir. Ancak, ölçülen<br />
değerlerin kullanılan süperakışkanlaştırıcı katkı miktarından<br />
etkilendiği de göz önünde bulundurulmalıdır.<br />
Şekil 2.3 matriste çimento yerine UK kullanımının<br />
30/0.75 lifi (ayrık lif) ve 30/0.55 lifi (tutkallı, sonradan su<br />
ile ayrılmış lif) içeren kompozitlerin eğilme dayanımına<br />
etkisini göstermektedir. Uçucu kül ikame oranı arttıkça<br />
performansın %50 ikame oranına kadar önemli<br />
ölçüde arttığı, %75 ikame oranında ise bir miktar azalmaya<br />
başladığı ancak her durumda kontrol karışımından<br />
daha yüksek dayanım elde edildiği görülmektedir.<br />
Bu durum otoklav kürü yapılan karışımların silis ihtiyacı<br />
ile açıklanabilir. Yeterli silis içeren karışımların otoklav<br />
küründe üstün performans gösterdikleri bilinmektedir.<br />
Şekil 2.3’den çimento yerine %50 uçucu kül ikamesinin<br />
uygun olduğu görülmektedir. Daha fazla oranda<br />
kullanım halinde mekanik özelliklerin bir miktar geri<br />
gittiği görülmektedir. Ayrıca yapılan çok sayıda ön çalışma<br />
daha yüksek oranda uçucu kül kullanımının viskoziteyi<br />
arttırdığını, bu nedenle hamurun doldurma yeteneğini<br />
azalttığını göstermiştir. Lifler kıyaslandığında ise ayrık<br />
lif 30/0.75’in daha iyi performans gösterdiği gözlenmektedir.<br />
Bu durum bu lifin daha yüksek kullanım oranına<br />
bağlanabilir.<br />
22<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
Beton<br />
Şekil 2.3. UK ikamesinin lifli kompozitlerin eğilme dayanımına etkisi<br />
Şekil 2.4’te YFC ikamesinin iki farklı çelik lif içeren kompozitlerin<br />
eğilme dayanımlarına etkisi verilmiştir. Buna<br />
göre YFC ikame oranı arttıkça tüm karışımların eğilme<br />
performansı artmıştır. Örneğin, hacimce %25 oranında<br />
30/0.75 lifi kullanıldığında kontrol karışımı ile üretilmiş<br />
kompozitin eğilme dayanımı 30 MPa iken bu değer çimento<br />
yerine %75 YFC ikame edildiğinde 57.6 MPa değerine<br />
çıkmaktadır. Akıcı kıvamlı hamurun lifsiz haldeki<br />
düşük eğilme mukavemeti (4.1 – 8.2 MPa) ile kıyaslandığında<br />
liflerle ne denli artan bir performans elde edildiği<br />
görülmektedir.<br />
Şekil 2.5’de otoklav kürü geçirmiş lifli kompozitlerin<br />
yük-deplasman ilişkileri verilmiştir. YFC ve UK bağlayıcılı<br />
karışımlar daha yüksek seviyede tepe yüküne sahiptir.<br />
Bu sonuç, diğer karışımlara kıyasla kontrol karışımında<br />
daha az miktarda SiO2 bulunmasıyla, böylece otoklav<br />
küründe daha kristalli ve zayıf bir yapı oluşması ile<br />
açıklanabilir. Hidratasyonunu tamamlamış Portland çimentosu<br />
hamurlarının CaO/SiO2 molar oranı 1 ile 3 arasında<br />
değişir ve ortalama olarak 1.5 değerine yakındır.<br />
CaO/SiO2 molar oranı 1.5 olan çimento hamurları 110<br />
0<br />
C üzerindeki sıcaklıklara ısıtılırsa zayıf C2SH oluşur. Bu<br />
yapı oldukça gözenekli ve kristal yapıda olup, özgül yüzey<br />
alanın düşük olmasından ötürü düşük kohezif kuvvetlere<br />
(van der Waals kuvvetleri) sahiptir. Bununla birlikte,<br />
CaO/SiO2 molar oranı 1 olan çimento hamurları,<br />
nem kaçışının önlendiği koşullarda 150 0 C üzerindeki<br />
sıcaklıklara ısıtılırsa güçlü bir tobermorit jeli ve bazı<br />
mineraller oluşur. Bu nedenle, hidrotermal reaksiyonlara<br />
maruz kalacak çimento hamurlarının CaO/SiO2 molar<br />
oranının düşük olması gerekmektedir. Bu durum sisteme<br />
uygun miktarda ve reaktif formda SiO2 ilave edilerek<br />
sağlanabilir (KHOURY, 1992). Ancak, her üç kompozitte<br />
de tepe noktasından sonra eğrinin alçalan kısmı<br />
benzerdir. Deplasman 15 mm değerine ulaştığında bile<br />
kompozitler önemli oranda yük taşıyabilmektedir. Dolayısıyla<br />
büyük miktarda enerji yutabilmektedirler. Eğrilerin<br />
altında kalan alanlar enerji yutmanın bir ölçüsü olarak<br />
alınırsa, SIFCON kompozitlerde kullanılan liflerin oldukça<br />
kırılgan karakterli bir matrisi sünek karakterli hale<br />
getirdiği açıkça görülebilir.<br />
Şekil 2.5. Otoklav kürü geçirmiş lifli kompozitlerin yük-deplasman<br />
eğrileri<br />
Şekil 2.4. YFC ikamesinin lifli kompozitlerin eğilme dayanımına<br />
etkisi<br />
SONUÇLAR<br />
Bu çalışmadan elde edilen başlıca sonuçlar şu şekilde<br />
özetlenebilir:<br />
Yüksek performanslı lifli kompozitler, sürekli çelik lif hasırlar<br />
veya yüksek oranlarda süreksiz çelik lifler kullanılarak<br />
üretilmektedir. Bu tür gelişmiş kompozitlerin üretimi<br />
özel fabrikasyon yöntemler ve özel bir teknoloji gerektirir.<br />
Lifli betonda olduğu gibi SIFCON’da da süreksiz<br />
liflerden oluşan bir donatı sistemi mevcuttur ve bu sayede<br />
kompozit malzeme önemli derecede çekme dayanımı<br />
kazanabilmektedir SIFCON’da lif hacmi %5-30 arasında<br />
olabilmektedir. Böylece bu çalışmada olduğu gibi<br />
58 MPa eğilme dayanımı elde etmek mümkün olmaktadır.<br />
Bu teknolojide öncelikle lifler kalıba yerleştirilmekte<br />
ve daha sonra çimento esaslı akıcı kıvamlı hamur kalıba<br />
dökülmekte veya pompalanmaktadır.<br />
Çalışmada lif donatılı çimento bağlayıcılı sünek kompozitlerin<br />
çimento yerine yüksek oranda mineral katkı ikamesi<br />
(UK veya YFC) ile üretilmesi hedeflenmiştir. Böylelikle<br />
çimento miktarı 800 kg/m3’ten 400 kg/m3 değerine<br />
düşürülebilmiştir. Mineral katkılarla daha düşük çimento<br />
içeriğine rağmen daha yüksek performans elde<br />
edilebileceği görülmüştür.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 23
Beton<br />
Mineral katkı ikamesi akışkanlaştırıcı katkı ihtiyacını<br />
azaltmaktadır. Bunun yanında YFC ikamesi, benzer viskoziteye<br />
sahip eşik kayma direnci daha düşük akıcı hamurların<br />
üretilmesine olanak sağlamaktadır. UK ise eşik<br />
kayma direncini düşürürken viskoziteyi arttırmaktadır.<br />
Her iki mineral katkı da akıcı hamur tasarımında %50<br />
ikame oranına kadar sorunsuz kullanılabilmektedir.<br />
Mineral katkıların otoklav küründe performansı arttırmada<br />
çok daha etkili olduğu görülmüştür. Otoklav kürü<br />
ile 2 günde standart kürdeki 28 günlük mekanik özellikleri<br />
büyük oranda yakalamak mümkündür.<br />
Teşekkür<br />
Bu çalışma “Yüksek Oranda Çelik Lif İçeren Yüksek Performanslı<br />
Kompozit Malzeme Geliştirilmesi” başlıklı<br />
106M283 numaralı TÜBİTAK projesinin bir kısmı olup,<br />
sağlanan destek nedeniyle yazarlar TÜBİTAK’a teşekkür<br />
ederler.<br />
KAYNAKLAR<br />
BENTUR, A., Mindess, S., Fiber Reinforced Cementitious Composites,<br />
Elsevier Science Publishers Ltd., England, (1990).<br />
ERDEM, D., Retrofit of non-ductile reinforced concrete frames<br />
using high performance fiber reinforced composites, (Doktora<br />
tezi), North Carolina State University, ABD. (1998).<br />
GILANI A.M., Various durability aspects of slurry infiltrated fiber<br />
content, (Ph. D. Thesis), Middle East Technical University, (2007).<br />
JCI – DFRCC Committee, (2003), DFRCC Terminology and application<br />
concepts, Committee Report, Journal of Advanced Concrete<br />
Technology, Japan Concrete Institute, Vol. 1, No. 3, November,<br />
335 – 340.<br />
KHOURY A., Effect of Very Fine Aggregate on Concrete Strength.<br />
Materials and Structures, 27, 185-194, (1992).<br />
KOSA, K., Naaman, A.E., Hansen, W., Durability of Fiber Reinforced<br />
Concrete and SIFCON, ACI Materials Journal, 310-319, (1991).<br />
KRSTULOVIC-OPARA, N., Toutanji, H., Infrastructural Repair and<br />
Retrofit Using High Performance Fiber Reinforced Cement Composites,<br />
High Performance Fiber Reinforced Cement Composite,<br />
ed: Naaman, A.E. and Reinhardt, H.W., Vol: 2, Chapter 11, E&F. Spon,<br />
(1995). Pp. 19.<br />
NAAMAN, A.E., SIFCON: Tailored Properties for Structural Performance,<br />
High Performance Fiber Reinforced Cement Composites,<br />
ed: Reinhardt, H.W., and Naaman, A.E.,. E&FN Spon, (1992), pp. 18-<br />
38.<br />
NAAMAN, A.E., Harajli, M.H., Mechanical Properties of High Performance<br />
Concrete, Strategic Highway Research Program, National<br />
Research Council, SHRP-C/WP-90-004, (1990).<br />
SHAH, S.P., Therotical Models for Predicting the Performance of Fiber<br />
Reinforced Concretes, Journal of Ferrocement, 8(3), 263-284,<br />
(1988).<br />
SHNEIDER, B., Devolopment of SIFCON Through Applications, High<br />
Performance Fiber Reinforced Cement Composites, ed: Reinhardt,<br />
H.W., Naaman, A.E., E&FN Spon, (1992), pp. 177-194.<br />
YARDIMCI, M., Aydın, S., Yiğiter, H., Yazıcı, H., Improvement of selfcompacting<br />
cement slurry for autoclaved SIFCON containing high<br />
volume class C fly ash, Seventh International Congress on Advances<br />
in Civil Engineering, , Yıldız Technical University, Istanbul. October<br />
11-13 (2006).<br />
YAZICI, H., Yiğiter, H., Aydın, S., Baradan, B., Autoclaved SIFCON<br />
with high volume Class C fly ash binder phase, Cement and Concrete<br />
Research, 36 (7), 481-486, (2006).<br />
24<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
Prefabrik<br />
Soru: Prefabrikasyonu hangi projelerde veya ne<br />
tür durumlarda kullanmak avantajlıdır?<br />
Cevap: Hızlı yapımın, kalitenin, ölçülerde hassasiyetin,<br />
büyük açıklıkların, tasarımda esnekliğin, malzeme<br />
ve iskeleden tasarrufun önemli olduğu veya eleman<br />
tekrarının bulunduğu durumlarda prefabrikasyon<br />
teknolojisi büyük yararlar sağlar.<br />
Soru: Yerinde dökme inşaatlarda prefabrike eleman<br />
kullanılabilir mi? Kullanılırsa hangi elemanlar<br />
kullanılır?<br />
Cevap: Yerinde dökme inşaatlarda prefabrike beton/<br />
betonarme eleman çok rahatlıkla kullanılabilir. Bu tür<br />
uygulamalara hem ülkemizde hem de yurt dışında<br />
çokça rastlamak mümkündür. Bu tür uygulamalarla<br />
yerinde dökme inşaatlarda hassasiyet/incelik isteyen<br />
elemanların prefabrikasyon teknolojisi ile üretilmesi<br />
yapıya kalite ve hız kazandıracaktır. Örneğin;<br />
<br />
<br />
<br />
Yerinde dökme inşaatlarda merdivenlerin<br />
prefabrik yapılması,<br />
Kolon-kiriş yerinde dökme, döşemeleri öngerilmeli<br />
boşluklu döşeme ile Atatürk Havaalanı<br />
veya Esenboğa Havaalanı’nda olduğu<br />
gibi döşemelerde TT döşeme panelleri kullanılması,<br />
Hollanda’daki konutların %70’inde döşemelerin<br />
boşluklu döşeme panelleri ile oluşturulması,<br />
Tünel kalıpla yapılan konutlarda<br />
prefabrike cephe<br />
paneli kullanılması gibi..<br />
Bu konuda birçok uygulama bulunmaktadır<br />
ve hızın, kalitenin, hassaslığın<br />
önemli olduğu, iskele kurmanın<br />
zor olduğu veya bazı elemanların<br />
çok tekrarlandığı projelerde<br />
mutlaka düşünülmesi gereken bir<br />
yöntemdir.<br />
“PREFABRİKASYON”<br />
Sıkça Sorulan Sorular<br />
Soner Bilge<br />
İnşaat Yüksek Mühendisi<br />
Soru: Prefabrike betonarme yapıların<br />
depreme karşı dayanımlarının<br />
zayıf olduğu söyleniyor, doğru<br />
mudur?<br />
Cevap: Hangi malzeme ve yöntemle<br />
yapılırsa yapılsın bir yapı mühendislik<br />
kurallarına ve yürürlükteki yönetmeliklere<br />
uygun olarak projelendirilmemiş ve yapılmamışsa<br />
o yapının deprem dayanımı zayıf olacaktır.<br />
Bu kural prefabrike betonarme yapılar için de doğrudur.<br />
1999 Marmara depreminde hasar gören prefabrike<br />
yapıların hasar görmelerinin en büyük nedeni<br />
projelerinin hatalı olması, montajların hatalı ve eksik<br />
yapılması ile yürürlükteki yönetmeliklere uymamış<br />
olmalarıdır. Genelde işveren bilincinin gelişmemesi,<br />
denetim eksikliğini de bu problemlere ekleyebiliriz.<br />
Soru: Üretim süresi ne kadardır?<br />
Cevap: Ortalama bir eleman 1 gün kalıpta bekletilip,<br />
ertesi gün alınır. Projenin durumuna göre aynı kalıpta<br />
1 günde 2 veya 3 dökümde olabilir.<br />
Soru: Kullanılan beton cinsinin hazır betondan<br />
farkı nedir?<br />
Cevap: Sınıflandırma aynıdır. Örneğin hazır beton<br />
olarak C30 betonu ile prefabrikasyonda kullanılan<br />
C30 aynı betondur. Ancak dökülen elemanın kalıp<br />
pozisyonuna göre betona çeşitli kimyasal katkılar konulabilir.<br />
Soru: Beton Kürü nedir, nasıl yapılır?<br />
Cevap: Kalıba dökülen betonun daha hızlı prizini alması<br />
için verilen ısıya kür denilir. Betona erken mukavemet<br />
kazandırılması, gerekli nemin korunması, yü-<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 25
Prefabrik<br />
zey çatlamalarının önlenmesi için uygun bir metotla<br />
kür tatbik edilir. Kür şekli elemanlarının kütlesi ve<br />
biçimi, öngerme kuvvetleri, çimento tipi ve miktarı,<br />
hava sıcaklığı, ortam rutubeti gibi etkenlere bağlı olarak<br />
seçilmelidir. Yukarıda sayılan özellikler göz önünde<br />
tutularak 5-6 saatlik kür ile eleman kalıptan alınacak<br />
dayanıma gelir. Kür ile ilgili standartlar TS 3323 ve<br />
ASTM C 684-74.<br />
Soru: Beton Prefabrikasyon projelendirirken ilgili<br />
yönetmelikler ve standartlar nelerdir?<br />
Cevap: TS 500/Şubat 2000 Betonarme yapıların tasarım<br />
ve yapım kuralları<br />
TS 498/Kasım 1987 Yapı elemanlarının boyutlandırılmasında<br />
alınacak yüklerin hesap değerleri<br />
TS 3233/Şubat 1979 Öngerilmeli beton yapıların hesap<br />
ve yapım kuralları<br />
TS 9967/Mart 1992 Yapı elemanları, taşıyıcı sistemler<br />
ve binalar-prefabrike betonarme ve öngerilmeli betondan<br />
- hesap esasları ile imalat ve montaj kuralları<br />
Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik<br />
- 2007<br />
Soru: Yurtdışına göre Türkiye’de üretim miktarları<br />
nasıldır?<br />
Cevap: Uluslararası yıllık prefabrik üretimin kişi başına<br />
oranı Almanya’da 740 kg/kişi, Belçika’da 920<br />
kg/kişi, Danimarka’da 430 kg/kişi, Fransa’da 520 kg/<br />
kişi, İtalya’da 530 kg/kişi ve Türkiye’de sadece 65 kg/<br />
kişi’dir. Gelişmiş ülkelerde İnşaat Sektörü içinde Beton<br />
Prefabrikasyonun üretim oranı min %30-40 iken<br />
bizde %5-6 arasındadır.<br />
Soru: Öngerme nedir ve sadece prefabrike betonarme<br />
elemanlarda mı uygulanır?<br />
Cevap: Hayır, özellikle konvansiyonel yöntemle yapılan<br />
betonarme binalarda sonradan germe metotları<br />
kullanılmaktadır. Öngerme tarifi eğitimde geniş olarak<br />
yapılmaktadır.<br />
Soru: Temel soketi pabuç kenarına gelebilir mi?<br />
Bağ kirişini meydana gelen eksantrik momenti taşıyacak<br />
kapasitede boyutlandırıp donatırsak zorunlu<br />
hallerde yapılabilir.<br />
Soru: Kolonlarla temel soketi arasındaki boşluk<br />
ne kadar olmalı?<br />
Cevap: Bu boşluk uygulamada 7.5 - 10 cm yapılmaktadır.<br />
Soru: Dilatasyon uygulamalarında yan yana gelen<br />
kolonların soketleri nasıl çözülür?<br />
Cevap: Dilatasyonlarda sistem de kolonlar aynı anda<br />
monte ediliyorsa aynı soket boşluğuna, şartname ve<br />
projesine uygun derz aralığı teşkil edilerek monte<br />
edilirler. Ancak yapıda ileride bu işlem yapılacaksa dilatasyonun<br />
diğer tarafındaki kolona ayrı bir soket yapılır,<br />
yani iki kolon arası soket duvarı + montaj boşlukları<br />
kadar açılır.<br />
Soru: Cephe panelleri nasıl bağlanır?<br />
Cevap: Cephe panelleri yapıdaki vazifelerine göre ikiye<br />
ayrılır.<br />
a-)Yük taşıyan paneller<br />
b-)Yük taşımayan cephe paneller<br />
Yük taşıyan panellerin bağlantıları projesine göre ıslak<br />
birleşimli veya kaynaklı olabilir.<br />
Yük taşımayan cephe panelleri ise boyutlarına, yapıdaki<br />
taşıyıcıların yerlerine, yapı taşıyıcı sistemine,<br />
deprem tesirlerine, Panelin geometrisine bağlı olarak<br />
bulonlu, sabit ve kayıcı bağlantılarla bağlanırlar.<br />
Soru: Öngerme etriyelere uygulanır mı? Evet ise<br />
nasıl?<br />
Cevap: UYGULANMAZ.<br />
Soru: Prefabrikasyonda minimum kolon donatısı<br />
nedir?<br />
Cevap: TS500 ve deprem şartnamesindeki yerinde<br />
dökme kolonlar ile ilgili kurallar geçerlidir.<br />
Soru: Prefabrikasyonla yapılan max. Kat adedi nedir?<br />
Cevap: Yapı sistemine, deprem şartlarına, elemanların<br />
boyutlarına (kolon–kiriş–döşeme), ağırlıklarına,<br />
vinç kapasitelerine bağlı olarak değişir. Max kolon 30<br />
m uzunluğunda üretilmiş yerine monte edilmiştir.<br />
Soru: Kolonlarda donatı yerine putrel kullanılabilir<br />
mi?<br />
Cevap: Kolonlarda Betonarme içinde profiller kompozit<br />
olarak kullanılabilir, ancak kolonun gene boyuna<br />
ve enine donatısı mevcuttur. Bu tür kolonlar boyut<br />
büyütmemek için kapasiteyi arttırmak amacıyla kompozit<br />
olarak üretilirler.<br />
Kaynak:<br />
www.prefab.org.tr<br />
Türkiye Prefabrik Birliği<br />
26<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
İş Sağlığı ve Güvenliği<br />
15 AĞUSTOS <strong>2009</strong> TARİHİNDE RESMİ GAZETEDE YAYINLANARAK YÜRÜLÜĞE GİREN<br />
“İŞYERİ SAĞLIK VE GÜVENLİK BİRİMLERİ İLE ORTAK SAĞLIK VE GÜVENLİK<br />
BİRİMLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK” ÜZERİNE (2)<br />
Alpaslan ERTÜRK<br />
Öğr. Gör. Maden Yük Müh. İş Güvenliği Uzmanı(A)<br />
DEÜ Mühendislik Fak. Maden Müh. Böl.<br />
Bir önceki sayımızda sözkonusu Yönetmelik üzerine<br />
tartışmaya girmeden, Yönetmeliğin içeriği üzerine<br />
bilgi vermiş, tartışmalara ve davalara konu olacağından<br />
sözetmiştik. Bu yazımızda yönetmeliğin uygulama<br />
sürecinde ortaya çıkabilecek sorunlardan ve<br />
bu sorunlar karşısında Birliğimiz ve Odalarının alması<br />
gereken tutumlara hakkında görüşlerimizi aktarmaya<br />
çalışacağız.<br />
Öncelikle TMMOB tarafından Yargıya taşınarak pek<br />
çok maddesi iptal edilerek yürülükten kaldırılan “İş<br />
Güvenliği ile görevli Mühendis veya Teknik Elemanların<br />
Görev Yetki ve Sorumluluklarıile Çalışma Usul ve<br />
Esasları Hakkında Yönetmelik” kapsamında karşı çıkılan<br />
temel olguların bu Yönetmelik’tede devam ettirildiğini<br />
söyleyebiliriz.<br />
Bunlardan öncelikli olanı Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı<br />
(ÇSGB)’nın belgelendirme sürecinde Meslek<br />
Odalarını dışarıda bırakarak, gerek İşyeri Hekimliğinde<br />
gereksede İş Güvenliği Uzmanlığında belgelendirmeyi<br />
kendi tekeline almış olmasıdır. Her ne kadar Yönetmeliğin<br />
40. Maddesinde; “İşyeri hekimleri ve iş güvenliği<br />
uzmanlarının eğitimleri, kuruluş kanunlarında<br />
işyeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlığı eğitimlerini<br />
verme yetkisi bulunan kurum ve kuruluşlar, üniversiteler<br />
ve Genel Müdürlükçe yetkilendirilen kamu kurum<br />
ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek<br />
kuruluşları veya özel hukuk tüzel kişileri tarafından<br />
düzenlenir.” Şeklinde bir ibare bulunsa da eğitim<br />
kuruluşlarının yetkilendirilmesi ve belgelendirme<br />
sınavının ÇSGB İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü<br />
tarafından yapılacağı Yönetmelik hükmü olarak<br />
yer almaktadır.<br />
Eğitim konusunda yetkilendirilecek kurumlardan birisi<br />
de doğal olarak bu konuda altyapısını oluşturmuş<br />
olan ÇSGB -ÇASGEM olacaktır. ÇSGB hem eğitimi veren<br />
hemde sınavı yapan kuruluş olduğu sürecede de<br />
diğer yetkilendirilmiş eğitim kuruluşlarından gelerek<br />
sınava girecek olanlar açısından haksız rekabet tartışmaları<br />
gündeme gelecektir. Yönetmelik gereği oluşturulan<br />
komisyonlarda meslek örgütlerinin sayısal<br />
anlamda sembolik olarak bulunması da bu tartışmaları<br />
daha da yoğunlaştıracaktır.<br />
Dava konusu olan diğer bir konu ise ÇSGB bünyesinde<br />
görev yapmış İş Mütetişleri ve İş Güvenliği uzmanlarına<br />
belgelendirmede ayrıcalıklar tanınmasıdır.<br />
ÇSGB denetim personeline sınavsız uzmanlık hakkının<br />
verilmesi nitelik ve nicelik açısından tartışma konusu<br />
olan iş denetim sisteminin piyasalaşmasını doğurabilecek<br />
yada bu yönde spekülasyonları gündeme<br />
getirecektir.<br />
TMMOB’nin sözkonusu Yönetmeliği yine dava konusu<br />
edceğini açıklamasına karşın Odalarımızın eğitim<br />
süreçleri içerisinde yer almak için çalışmalar yapmaları<br />
da kendi içimizdeki çelişkileri yoğunlaştıracak, yeni<br />
tartışmaları gündeme getirecektir.<br />
TMMOB içerisinde aşılması gereken bir diğer olgu<br />
da; multi disipliner bir anlayışla hayata geçirilmesi<br />
gereken İş Sağlığı ve Güvenliğine ilişkin çalışmaların<br />
TMMOB ve İKK’lar bünyesinde ortak olarak yürütülmesinin<br />
gerekliliğidir.<br />
İş Sağlığı ve Güvenliğinde tartışılması gereken sadece<br />
Yönetmelikler değil tüm kesimlerde varolan anlayışların<br />
terkedilerek, dünya üzerinde uygulanan Yönetim<br />
Sistemi anlayışına dayalı uygulamaların hem<br />
işyerlerinde hemde denetim sisteminde hayata geçirilmesidir.<br />
İş Sağlığı ve Güvenliğinde ne işyeri hekimleri,<br />
ne iş güveliği uzmanları ne de bunların bileşkesinden<br />
oluşan İşyeri Sağlık ve Güvenlik birimleri tek<br />
başına başarıyı sağlayabilir.<br />
Asıl önemli olan işverenlerden, her kademedeki yöneticiler<br />
de dahil olmak üzere en alttaki işçiye kadar<br />
üretim sürecindeki tüm bireylerin söz ve karar süreçlerinde<br />
aktif bir biçimde yer aldığı bilinçli çalışma ortamlarının<br />
yaratılmasıdır. Bu da İş Sağlığı ve Güvenliğinde<br />
yeni rant alanlarının yaratılması yada aranmasıyla<br />
değil ancak kapsamlı bir anlayış değişikliği ile<br />
mümkündür.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 27
Sağlık<br />
DOMUZ GRİBİ VE AŞISI<br />
Dr. Fatih SÜRENKÖK<br />
İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi<br />
Son günlerin gündemi, iki “açılımımız” ile dolu.Demokratik<br />
açılımın tartışmalarını sizlere bırakıyor ve<br />
önce “Önce Sağlık” diyerek sağlıkla ilgili açılımından<br />
bahsetmek istiyorum: Domuz gribi ve yapılmak istenen<br />
aşı.<br />
Bu konunun bilimsel taraflarının TTB de yaptıkları<br />
açıklamaları sizinle aşağıda paylaşacağım. Ancak<br />
küresel anlamda yaratılan panik havasından kimlerin<br />
ekonomik anlamda faydalandığını da düşünmeden<br />
edemiyorum. Özellikle 3yıl önce Sağlık Bakanlığınca<br />
çıkarılan ve fiyasko ile sonuçlanan kuş gribi senaryolarından<br />
sonra. O senaryoda ülkemizden en hafif<br />
şekli ile geçecek kuş gribi 20 binin üzerinde, en<br />
ağır etkilenmede ise 1 milyonun üzerinde yurttaşımızın<br />
ölümüne sebep olacaktı. Korkulan olmadı ve<br />
kuş gribi teğet geçti. Bilindiği gibi dünya ekonomisinin<br />
en fazla yatırım yapılan ve en çok kazandıran iki<br />
sektörü sağlık ve savaş teknolojileri. Üstelik iç içe de<br />
geçmiş durumda. Tüm bu gerçekler ile evet ben aşı<br />
olacağım ama bunun küresel anlamda yaratılmış bir<br />
oyun olduğuna inanarak.Biz hekimler sağlıkta Rus ruleti<br />
oynamıyoruz ama sağlığı yönetenlerin oynadığı<br />
rulet artık Küresel.<br />
Saygılarımla.<br />
DOMUZ GRİBİ HAKKINDA EN ÇOK SORULAN SORULAR<br />
Türk Tabipleri Birliği, domuz gribi ile ilgili güncel gelişmeler<br />
doğrultusunda, Prof. Dr. Murat Akova ve Doç. Dr. Alpay<br />
Azap’ın katılımıyla bir basın toplantısı düzenledi. Akova ve<br />
Azap’ın domuz gribi hakkında en çok sorulan sorulara verdikleri<br />
yanıtlar şöyle:<br />
Domuz gribi hakkında kısa bilgi…<br />
Pandemik İnfluenza A (H1N1) virüsünün neden olduğu domuz,<br />
kuş ve insan grip virüslerinin bir karışımı olarak karşımıza<br />
çıkmış olan yeni grip türüdür. İlk defa Mart <strong>2009</strong>’da<br />
Meksika’da insanlar arasında görülmeye başlayan grip salgını<br />
hızla dünyaya yayılmış ve hatırlanacağı üzere Dünya<br />
Sağlık Örgütü (DSÖ) 11 Haziran <strong>2009</strong>’da pandemi (faz 6)<br />
alarmı vermiştir. Geçen dönem güney yarı kürede görülen<br />
hastalık, kış mevsiminin gelmesiyle birlikte son haftalarda<br />
kuzey yarı kürede yayılmaya başlamıştır.<br />
Hastalığın klinik seyri nedir?<br />
Hastalığın klinik belirtileri mevsimsel gripten farklı değildir.<br />
Pandemik grip (H1N1) şu aşamada mevsimsel influenzadan<br />
daha ağır seyretmemektedir. Ancak hızlı yayılma<br />
özelliğine sahiptir. Mevsimsel influenzadan en önemli farkı<br />
toplumun büyük kesiminin daha önceden bu ve benzeri<br />
olan virüslerle karşılaşmamış olmasıdır. Bu nedenle dünya<br />
nüfusunun önemli bir kısmı hastalığa açıktır. Pandemik<br />
H1N1’in öldürme hızı binde 3-5 arasındadır. Bu normal influenzadan<br />
daha düşük bir orandır. Ancak hastalığa yakalananlar<br />
arasında belli gruplarda ölüm oranı normal influenzaya<br />
göre daha yüksektir.<br />
Kimler daha çok etkileniyor?<br />
Hastalığın bugüne kadarki seyri incelendiğinde, 6 ay-24 yaş<br />
arası çocuk ve gençlerin daha çok etkilendiği görülmüştür.<br />
Hamileler, hasta olan kişilerle ilk temas edebilecek hizmet<br />
grupları hastalıktan etkilenecek gruplar arasında sayılmaktadır.<br />
Hastalık 65 yaş üzerindeki kişilere kolay bulaşmamaktadır.<br />
Bunun 1918’de meydana gelen büyük salgın ile ilgili<br />
olduğu düşünülüyor. 1918’de meydana gelen grip salgınındaki<br />
virüs bugünkü virüse çok benziyor. O virüs 1950’lere<br />
kadar dolaştığı için 65 yaş üzerindeki kişilerin kısmi bağışıklık<br />
geliştirdiği kabul ediliyor.<br />
Endişeli olunan nokta nedir?<br />
Endişeler influenza A virüsünün çok kolay yapı değiştirmesinden<br />
kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda, ilerleyen süreçte<br />
hastalığın seyrinin daha ağır olup olmayacağı hakkında kesin<br />
bir şey söylenememektedir. Geçtiğimiz yüzyılda yaşanan<br />
grip salgınlarında, başlangıçta hafif enfeksiyona neden<br />
olan virüsün sonradan daha öldürücü hastalık yapma yeteneğine<br />
kavuştuğu izlenmiştir.<br />
Hasta olmamak için ne yapmalı?<br />
Öncelikli risk grubu olarak ifade edilen çocuk-genç yaş grubunu<br />
hastalıktan korunması için kişisel hijyene dikkat başta<br />
gelmektedir. Okullarda hijyene, özellikle el hijyenine maksimum<br />
önem verilmeli, eller sık sık yıkanmalıdır. Küçük yaş<br />
gruplarında eğer çocukların sık sık ellerini yıkamaları sağlanamıyorsa<br />
alkollü el dezenfektanları kullanılmalıdır. Okullarda,<br />
çocukların bir arada bulunmalarının zorunlu olmadığı<br />
sınıf dışı faaliyetler sınırlanmalıdır. Ne kadar çok farklı<br />
gruptan çocuk bir araya getirilirse riskin o kadar artacağı<br />
unutulmamalıdır. Okul gezileri sınırlanmalıdır.<br />
Hastalık görüldüğünde, okulların kapatılması için bir<br />
ölçüt var mıdır?<br />
Bunun için geliştirilmiş rakamsal bir ölçüt ne yazık ki yok.<br />
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), okul kapatma ve benzeri uygulamaların<br />
salgının başlangıcında yapıldığı takdirde infeksiyonun<br />
yayılmasını yavaşlatacağını dolayısıyla sağlık otoritelerine<br />
gerekli hazırlıkları yapmak için zaman kazandıracağını<br />
belirtmektedir. Bugün için ülkemizde gerçekleştirilen<br />
okul kapatma uygulamaları da aşı sağlanana kadar infeksiyonu<br />
olabildiğince sınırlı tutabilmek amaçlıdır.<br />
Beraber çalıştığımız birisinde ya da çocuğumuzun sınıf<br />
arkadaşında hastalık olunca ne yapmalı? Koruyucu ilaç<br />
almalı mı?<br />
Hasta olduğu düşünülen kişilerle temas etmiş olanların rutin<br />
olarak bu virüsün varlığı yönünden taranmasına gerek<br />
yoktur. Hastanın grip semptomları yönünden takip edilmesi<br />
yeterlidir. Ancak semptom çıkması durumunda hasta tedavi<br />
yönünden değerlendirilmelidir. Semptom gözlenen<br />
hastaların önemli bir kısmında da tedaviye ihtiyaç duyul-<br />
28<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
Sağlık<br />
mayacaktır. Uluslararası bilimsel kurumların hastalığa yakalanan<br />
herkesin tedavi edilmesine yönelik önerisi bulunmamaktadır.<br />
Belli bir takım risk faktörü taşıyan kişilerin tedaviye<br />
alınması gerekecektir.<br />
Belirtileri neler ve görülünce/hasta olunca ne<br />
yapılmalı?<br />
Pandemik grip (H1N1) in belirtileri mevsimsel griple aynı<br />
olup ateş, öksürük, boğaz ağrısı, baş ağrısı, kas ağrıları ve<br />
daha geri planda kalan burun akıntısı, ishal, bulantı-kusma<br />
gibi belirtilerdir. Hastalanan çocuklar okula gönderilmemeli,<br />
veliler bu konuda uyarılmalıdır. Hastalanan çocuklar hastalık<br />
tamamen iyileşene kadar -ki bu süre genellikle 7 gündür-<br />
evde tutulmalı, hastalığın daha uzadığı durumlarda ise<br />
ateş düştükten en erken 24 saat sonra okula gönderilmelidir.<br />
Hastalanan çocukların iyi beslenmesi ve bol sıvı alması<br />
sağlanmalıdır.<br />
Halen var olan grip aşısı yeterli mi? Domuz gribi aşısı<br />
farklı mı?<br />
Pandemik grip (H1N1) için geliştirilen aşı şu anda ABD, İsveç<br />
ve Macaristan’da kullanılmaktadır. Şu an Türkiye’de var<br />
olan aşı bir yıl öncesinin influenza virüsüne karşı geliştirilen<br />
mevsimsel grip aşısıdır. Pandemik grip (H1N1) aşısının<br />
üretim çalışmaları Temmuz ayı başından bu yana devam<br />
etmektedir. Yaklaşık 5 bin civarında çocuk ve erişkinde denendiğini<br />
ve belirgin bir yan etkisinin izlenmediğini biliyoruz.<br />
Tek bir aşı mı var, farklı aşılar mı var? Hangisi tavsiye<br />
ediliyor?<br />
ABD ve Avrupa’da üretilen iki tip aşı var. Bu iki tip aşının etken<br />
maddeleri birbirinden farklı. Birinde zayıflatılmış canlı<br />
virüs var diğeri ise ölü virüs içeriyor. Aşılar içerisinde üç<br />
önemli madde var. Bunlardan birisi, antijen denilen vücutta<br />
esas bağışıklığı sağlayacak olan virüsün parçasını içeren<br />
kısım. İkinci madde ise ABD’de olmayan ve Avrupa’da olan<br />
adjuvan denilen ve aşının bağışıklık yapma gücünü artıran<br />
madde. Aşılarda bu amaçla uzun yıllar alüminyum kullanılmıştı.<br />
ABD, var olan ancak bilimsel olarak kanıtlanmış bulunmayan<br />
iddialar nedeniyle, aşıların içinde adjuvan madde<br />
kullanılmasına izin vermiyor. Adjuvanların çok nadir olarak<br />
alerjik reaksiyonlara yol açtığı, bazı romatolojik hastalıklar<br />
gibi istenmeyen bazı yan etkilere yol açtığı öne sürülüyor.<br />
Bu nedenle de ABD’de hukuki olarak sorumlu tutulan<br />
çok sayıda dava olduğu için bu maddenin aşılara konulmasına<br />
izin verilmiyor. Avrupa’daki aşıların içinde adjuvan<br />
maddesi var. Bu aşılar 5 büyük firma tarafından üretiliyor.<br />
Türkiye’ye gelecek aşıların içerisinde büyük olasılıkla bu<br />
madde olacak. “Bunun bulunmasının bir zararı var mı” sorusuna<br />
kesin bir yanıt verilemiyor ancak Avrupa Birliği’nde<br />
adjuvanlı (sequalen veya alüminyum) aşılar yıllardır uygulanıyor<br />
ve ciddi bir yan etki hali hazırda bildirilmiş değil.<br />
Ama bu sadece Türkiye’ye özgü bir şey değil, ABD dışındaki<br />
tüm ülkelerdeki aşıların içerisinde adjuvan maddesi olacak.<br />
Üçüncü madde ise cıvalı bir bileşik. Aşının, başka mikroplarla<br />
kontamine olmasını, bulaşmasını engelleyen koruyucu<br />
bir madde. ABD’deki aşıların içerisinde bu da bulunmuyor.<br />
Civa olması çok da bir önem taşımıyor. Çünkü, arka arkaya<br />
çok dozda aşı yapıldığı takdirde, vücutta birikip özellikle<br />
çocuklarda bir takım rahatsızlıklara yol açabiliyor, ancak<br />
tek doz yapımında bir sorun bulunmuyor.<br />
Aşıların yan etkileri söylendiği gibi mevcut grip aşılarından<br />
daha fazla mı?<br />
Grip aşısı dünyada 50 yıldan daha uzun süredir üretilen bir<br />
aşı. Üretme tekniği teknolojinin de gelişmesiyle çok daha<br />
iyileşmiş olmakla birlikte temel olarak üretim basamakları<br />
on yıllardır hep aynı. Embriyonlu tavuk yumurtasından üretiliyor.<br />
Son yıllarda doku kültürlerinden de üretilse de bunların<br />
sayısı çok az. Dolayısıyla dünyada bu konuda ciddi bir<br />
deneyim ve birikim var. Domuz gribi aşısının mevsimsel influenzadan<br />
daha fazla bir yan etkisi olduğu bugüne kadar<br />
tespit edilmedi. Ancak lokal yan etkiler olabiliyor; aşı yerinde<br />
hafif kızarıklık, aşı yerinin hafif ağrıması gibi. Buna karşılık<br />
ciddi yan etkiler çıkması olasılığı son derece düşük ve<br />
mevsimsel grip aşısında beklenen yan etki oranından daha<br />
fazla değil. Ancak dünyada ilk kez böyle büyük bir kitlesel<br />
aşılama faaliyeti olacağı için milyonda bir ya da daha nadir<br />
görülen yan etkilerin de ortaya çıkma olasılığı da ihmal<br />
edilmiyor. Dünya Sağlık Örgütü bunları takip ediyor. Aşının<br />
kanser yaptığına dair söylenceler kesinlikle doğru değil.<br />
Söylendiği gibi geçmiş yıllarda, 1950-60 larda yaşanmış<br />
olumsuz tecrübeler var mı?<br />
Grip aşılarının üzerine haksız bir şekilde yapışıp kalan kötü<br />
şöhret, 1976 yılında ABD’deki aşılama sırasında sinir sistemini<br />
tutan bir hastalık olan Guillain-Barre hastalığının sıklığında<br />
bir artış tespit edilmesinden kaynaklanıyor. Ancak<br />
bu artışın aşıdan kaynaklandığı kesin olarak gösterilemediği<br />
gibi sonraki on yıllar boyunca grip aşılarının bu hastalığa<br />
neden olduğu ispatlanamamıştır. Arada doğrudan bir<br />
nedensellik ilişkisi kurulamamıştır. Bu hastalık her toplumda<br />
100.000’de 4-5 sıklıkta görülmekte ve viral infeksiyonlar<br />
tarafından da başlatıldığı düşünülmektedir. ABD’de aşı<br />
yan etkilerini takip eden kuruluş yıllar içerisinde yüz binlerce<br />
aşı uygulamasını değerlendirdikten sonra grip aşılarının<br />
bu hastalık riskini artırmadığını tersine bir miktar azalttığını<br />
belirtmiştir.<br />
Aşı yapımı nasıldır? Adjuvan etki nedir?<br />
Aşı adjuvanla birlikte yapıldığı zaman bağışıklık potansiyeli<br />
çok daha yükseliyor. Birisi yüzde 70 bağışıklık kazandırıyorsa,<br />
birlikte olduğunda bu oran yüzde 90’a çıkıyor. “Adjuvana<br />
bağlı yan etki görülebilir mi” sorusuna da kesin yanıt<br />
verilemiyor, çünkü dünyada hiç bu kadar çok yaygın bir<br />
aşılama uygulanmadı. Nadir olasılıklar olacak diye insanların<br />
aşıdan mahrum kalması doğru değildir. Böyle bir yan etkinin<br />
olup olmayacağını şu anda bilmeden bu konuda spekülasyon<br />
yaratmak doğru bir yaklaşım değil.<br />
Aşı olunmasını öneriyor musunuz?<br />
Evet. Aşının faydası olası yan etkinin yaratacağı zarardan<br />
çok daha büyüktür. Bu nedenle yan etki olabileceği<br />
endişesiyle aşı yaptırmamak büyük hata olur. Çünkü<br />
aşının alternatifi hastalığa yakalanmaktır. Bunun sonuçları<br />
ise daha kötü olabilir.<br />
Kimler aşı olmalı?<br />
65 yaş altı tüm nüfusun belli bir öncelik sırasına göre aşılanması<br />
gerekmektedir. Sıranın başında hastalığa en açık kesim<br />
olarak nitelenen 6 ay - 24 yaş arasındaki kişiler, hamileler,<br />
altta yatan kronik hastalığı olanlar, hastalıkla öncelikli<br />
karşılaşabilecek hizmet grupları; sağlık çalışanları, itfaiye,<br />
güvenlik görevlileri vs. yer alıyor.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 29
Hukuk<br />
KAZANILMIŞ HAKLARA SAYGI İLKESİNİN İMAR PLANLARI VE YAPI<br />
(İNŞAAT) RUHSATLARI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ - 2<br />
Avukat Baki OKAN<br />
Hukukun genel ilkelerinden olduğu kabul edilen “kazanılmış<br />
haklara saygı ilkesi” önceki yazımızda öğreti<br />
ve yargı kararları ışığında ele alınmaya çalışılmıştır.<br />
Bu yazımızda kazanılmış haklar yönünden yapı ruhsatları<br />
ve imar planları incelenecektir.<br />
YAPI ( İNŞAAT ) RUHSATLARININ HUKUKSAL<br />
NİTELİĞİ<br />
Ruhsat,(ruhsatname, ruhsatiye) sözlük anlamı ile izin,<br />
müsaade, izin belgesi, anlamına gelmektedir. İmar<br />
mevzuatı yönünden, yapılması kanunen izin almaya<br />
bağlı tutulan bir yapının yapılabilmesi için yetkili<br />
yönetim/idare tarafından izin verilmiş bulunduğunu<br />
gösteren belge anlamındadır. Ek olarak, kim tarafından,<br />
hangi ada ve parselde ne tür bir inşaat yapılmasına<br />
izin verildiğini ve bu amaçla ödenmesi gereken<br />
harç ve vergilerin de yatırılmış bulunduğunu gösteren<br />
bir belgedir. 1<br />
Bilindiği gibi, yapı ruhsatı, mücavir alanlar içerisinde<br />
ruhsata tâbi olan herhangi bir yapının inşaatına başlanabilmesi<br />
için belediyelerce, mücavir alan sınırları<br />
dışında Valiliklerce (Bayındırlık ve İskan Müdürlükleri)<br />
verilen izindir. 3194 sayılı İmar Kanunu kapsamına<br />
giren bütün yapılar için (27. madde de belirtilen istisna<br />
hariç ) yapı ruhsatı alınması zorunludur. İnşaatın ilk<br />
aşaması olan hafriyat işlemine dahi ruhsat alınmaksızın<br />
başlanamaz.<br />
Düzenleyici idari işlemler/tasarruflar her zaman kaldırılıp<br />
değiştirilebilirler. Bu, yeni bir düzenleyici işlemle<br />
olur. Bir düzenleyici işlemin geri alınması, kaldırılması<br />
veya değiştirilmesinin daha önce doğurduğu<br />
hukuksal sonuçlara etkisi olmaması gerekir.<br />
İdare hukuku yönünden değerlendirildiğinde, izin işlemi,<br />
imar sınırları içindeki bir yapıyı ya da yapılmış<br />
bir yapı (bina) üzerindeki esaslı değişiklik, ek ve onarımları,<br />
imar hukuku kurallarına uygun olarak önceden<br />
düzenlenmiş bulunan objektif kişilik dışı bir hukuki<br />
duruma soktuğu için maddi açıdan şart işlem<br />
olarak kabul edilmektedir. Çünkü, yapılara yapı ya da<br />
kullanma izni verilmesi işlemi ile inşaat ya da yapı önceden<br />
İmar Yasası ve yönetmelikleriyle belirlenmiş,<br />
genel ve kişilik dışı hukuksal bir duruma sokulmakta,<br />
söz konusu kuralların bunlara uygulanmasını sağlamakta,<br />
fakat, inşaat ya da yapı hakkında, gerçek anlamda<br />
yeni bir hukuki durum yaratılmamaktadır. Bu<br />
yönüyle de yapı ya da yapı kullanma izinlerinin ge-<br />
1 Anayasa Mahkemesi, E.1985/11, K.1986/29, T.11.12.1986<br />
“Anayasa Mahkemesi, E.1985/11, K.1986/29, T.11.12.1986” , R.G.<br />
Tarihi: 18 Nisan 1987, S:19435.<br />
niş anlamda sübjektif işlemler olduğu söylenebilir. 2<br />
Yapı ruhsatı verilmesi ya da verilmemesi, yani yapı<br />
ruhsatı verilmesi isteminin red edilmesi icrai ve sonuç<br />
doğuran bir işlemdir. Öte yandan, kotlu kroki<br />
verilmesi istemi, inşaat ruhsatı verilmesi istemini<br />
de içermez. 3 Bu işlem idari davaya konu olabilecek<br />
kesin ve yürütülmesi gerekli olan işlemlerdir.<br />
İmar durumu isteği yapı iznini de içerir. 4 İdarelerin<br />
yapı ruhsatı verme işlemleri, idarenin kolluk<br />
alanındaki birel işlemleri arasında sayılmaktadır.<br />
Yapı ruhsatı verilmesiyle amaçlanan husus ise,<br />
kamu düzeni ve kamu güvenliğini sağlamaktır.<br />
“Yapı izninin verilmemesi” işlemlerinin hepsi, imar<br />
yaptırımı değildir. “Yapı izninin verilmemesi” işleminin<br />
bir yaptırım olarak ortaya çıkabilmesi için ruhsatsız<br />
olarak yapıya başlanmış olması gerekir. Başlandıktan<br />
sonra eğer yapı ruhsatı verilmezse ret işleminin<br />
yaptırım yönü ortaya çıkar. Yoksa henüz yapılmaya<br />
başlanmamış yapılar için idarenin, yapı ruhsatı vermemesi<br />
işlemi, yaptırım özelliği olmayan bir ret işlemidir.<br />
Dolayısıyla ruhsatsız olarak başlanmış yapılar<br />
hakkındaki yapı ruhsatı verilmemesi işlemi, yapı üzerine<br />
uygulanan (ayni) imar yaptırımlarının bir ürünüdür.<br />
Bu yaptırımla, kişiler İmar Hukukuna uygun davranmaya<br />
zorlanmaktadır.<br />
YAPI İZNİ HANGİ MERCİ TARAFINDAN VERİLİR?<br />
İmar Yasasında ve Belediye Yasasında yapı iznini kimin<br />
vereceği konusunda açık bir hüküm yoktur. Ancak,<br />
ruhsat verme işlemi, ‘icraya ilişkin bir işlem’dir. Bu<br />
nedenle de, bu işlemin, belediyenin başı ve temsilcisi<br />
olan “belediye başkanı” tarafından yapılması, yani<br />
iznin belediye başkanı tarafından verilmesi gerekir.<br />
Aynı şekilde, hukuken geçerli nedenlerin varlığı halinde<br />
ruhsatın geri alınması ve iptali işlemlerini yapmaya<br />
da, yine belediye başkanı yetkilidir. Belediye ve<br />
mücavir alanlar dışında inşaat ruhsatı Valiliklerce verilmektedir.<br />
YAPI İZİNLERİ VERİLMESİNE İLİŞKİN OLARAK<br />
UYULMASI GEREKEN YASAL DÜZENLEMELER<br />
Yapı izinlerinin verilmesi ile ilgili uyulması gereken<br />
yasal düzenlemeler, imar yasaları, imar planları, imar<br />
durumu (imar çapı) belgesi ve yönetmelik hükümleridir.<br />
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 20. maddesinde yapı<br />
2 Doç.Dr.Halil KALABALIK, İmar Hukuku Dersleri, Sf.221-222<br />
3 Danıştay 6.D, E.2002/1112, K.2003/3262, T.26.5.2003, Danıştay<br />
6.D, E.2002/1112, K.2003/3262, T.26.5.2003<br />
4 Danıştay 6.D, E.1986/1054, K.1987/386, T.16.04.1987, Danıştay<br />
6.D, E.1986/1054, K.1987/386, T.16.04.1987<br />
30<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
Hukuk<br />
ile ilgili kurallar belirtilmiştir. Buna göre;<br />
a. Yapı, kuruluş veya kişilerce kendilerine ait tapusu<br />
bulunan arazi, arsa veya parseller üzerine yapılabilir.<br />
b. Yapı, kuruluş veya kişilerce, kendisine ait tapusu<br />
bulunmamakla beraber kamu kurum ve kuruluşlarının<br />
vermiş oldukları tahsis veya irtifak hakkı tesis belgelerindeki<br />
yerler üzerine yapılabilir.<br />
c. Kuruluş veya kişilerce, yukarıda izah edilen şekillerde<br />
mülkiyet belgelerine sahip olunduktan sonra yapı;<br />
İmar planı, Yönetmelik, Ruhsat ve eklerine uygun olarak<br />
yapılabilir.<br />
İmar Yasasının 20. maddesine göre, yapı öncelikle<br />
imar planındaki hükümlere uygun olarak yapılacaktır.<br />
İmar planında hüküm bulunmayan hallerde ilgili imar<br />
yönetmeliğinde bulunan düzenlemelere uyulacaktır.<br />
Yapı, imar planı ve ilgili imar yönetmeliğiyle birlikte<br />
ruhsat ve eki olan projelere (mimari, statik, vb.) uygun<br />
olacaktır.<br />
İMAR PLANLARININ DEĞİŞMESİ HALİNDE YAPI<br />
İZİNLERİNİN DURUMU<br />
İmar planlarının sürece bağlı olarak değişmesinin<br />
yapı izinlerini nasıl etkileyebileceği üzerinde de çeşitli<br />
olasılıkları değerlendirerek durmak gerekir.<br />
a. Yapının Yapılması Sırasında İmar Planının<br />
Değişmesi<br />
İnşaata başlandıktan sonra imar planında yöntemine<br />
uyularak değişiklik yapılmış olması halinde eğer yapılan<br />
değişiklik mevcut yapı iznini aleyhe olarak etkilemekte<br />
ise, o zaman değişikliğin yürürlüğe girdiği<br />
tarihe kadar yapılmış olan kısım kazanılmış hak olmaktadır.<br />
Sözgelimi; yapı izin belgesinin düzenlenmesinden<br />
sonra imar planı değişikliği ile düşürülmesi halinde,<br />
bu parselde bundan sonra düşürülen kat adedi kadar<br />
yapı yapılabilecektir. Eğer, imar planı değişikliği yapıldığı<br />
tarihte düşürülen kat adedinden fazla katın inşaatına<br />
başlanmış ise, bu fazla kat kazanılmış hak olacaktır.<br />
Başlangıçtaki imar planına gör verilen izindeki<br />
kat adedi kazanılmış hak olmayacaktır.<br />
Özetle, yapı izni alınmasından sonra imar planında<br />
yapılan değişiklik inşaatın lehine ise bu lehe olan kısımların<br />
mevcut yapı iznine eklenmesi gerekmektedir.<br />
Örnek verecek olursak; dört katlı bir bina için yapı<br />
ruhsatı alındıktan sonra imar planı değişikliği ile kat<br />
adedinin sekiz kata çıkarılması halinde mevcut yapı<br />
iznine ek bir kat için değişiklik yapmak gerekmektedir.<br />
b. Yapı Bittikten Sonra İmar Planının Değişmesi<br />
Yapı, imar planına uygun olarak yapılmış ve bitmiş<br />
ise, bu yapıya ilişkin ruhsatın dayanağı olan plan değişikliğinin<br />
iptal edilmesi ile yapı izninin de iptalinin<br />
kişilerin kazanılmış haklarının varlığı nedeniyle hukuka<br />
aykırı olduğu yargı kararlarında belirtilmektedir.<br />
Benzer şekilde, yürürlükte olduğu dönemdeki imar<br />
planına uygun olarak verilen yapı ruhsatı ve eklerine<br />
göre yapılan inşaatın, yalnızca inşaatın bulunduğu<br />
bölgeyi de kapsayan alanda imar planı değişikliği<br />
yapılması nedeniyle bu plana aykırı olan kısmının yıkımı<br />
ve yapı sahibine para cezası verilmesi işlemi de<br />
hukuka aykırı bulunmaktadır.<br />
Özetle söylemek gerekirse, yapı izin belgesi alınıp<br />
buna uygun olarak inşaatın bitirilmesinden sonra imar<br />
planında değişiklik yapılmış olması halinde, yapılan<br />
değişiklik mevcut inşaatın aleyhine olması halinde inşaatın<br />
tamamen bitmiş olması nedeniyle kazanılmış<br />
hak oluşturacaktır. Hatta yapı kullanma izninin alınmamış<br />
olması kazanılmış hak durumunu etkilemez.<br />
Yapılan inşaat tamamen bittikten sonra imar planı<br />
değişikliği yapılarak kat adedinin artırılması gibi lehe<br />
değişiklikler olması halinde yeniden alınacak tadilat<br />
ruhsatı ile yeni imar planının getirdiği olanaklardan<br />
yararlanılması gerekir.<br />
c. İnşaat Ruhsatı ile İmar Planının Mahkemece<br />
İptal Edilmesi<br />
Yöntemine uygun olarak yürürlüğe giren bir imar planına<br />
göre alınan inşaat ruhsatına dayalı şekilde inşaata<br />
başlanılmasından sonra idari yargı kararı ile hem<br />
imar planının ve hem de yapı ruhsatının iptal edilmesi<br />
halinde, yapılan kısım kazanılmış hak oluşturmaz.<br />
Böyle bir durumda eğer yargı kararında bahsedilen<br />
eksikliklerin giderilmesi mümkün ise, bu eksiklikler<br />
giderilerek yapı izni alınması mümkündür.<br />
Aksi durumda yeniden yapılacak imar planına uygun<br />
olarak inşaat yapılır. Bu aşamada yapılan kısım kazanılmış<br />
hak oluşturmamasına karşın yeniden yapılacak<br />
imar planına göre durumunun inceleneceğinden bu<br />
aşamada yapılan kısmın yıkılmaması gerekir.<br />
d. İmar Planının Yargı Kararıyla İptal Edilmiş<br />
Olması<br />
İmar planına uygun olarak inşaata başlanılmasından<br />
sonra açılan bir dava üzerine imar planının mahkemece<br />
iptal edilmesi durumunda ne olacaktır? Bu sorunun<br />
yanıtı; bu aşamaya kadar yapılan yapının kazanılmış<br />
hak ilkesinden yararlanmasıdır.<br />
Başka bir deyişle, yapı kullanma izin belgesinin yapı<br />
bittikten sonra, söz konusu taşınmazın bulunduğu<br />
yerin konut alanı olarak belirleyen imar planı değişikliği<br />
mahkeme kararı ile iptal edilirse, yapımına başlanılan<br />
inşaat kazanılmış hak ilkesinden yararlanacaktır.<br />
Bu yazıda yararlanılan kaynaklardan; İnşaat Ruhsatları Açısından<br />
Kazanılmış Hak Durumu” başlıklı makalenin tüm hakları yazarı<br />
Cafer Ergen’e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi<br />
(http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 31
Üyelerimizden<br />
BİNALARDAN BİLGİ TOPLANMASI<br />
Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik 2007 Bölüm 7 nin Mevcut Binaların<br />
Değerlendirilmesi ve Güçlendirilmesi aşağıda kısa ve sistematik olarak özetlenmiştir.<br />
Alim ŞADAN<br />
İnşaat Mühendisi<br />
Mevcut binaların taşıyıcı sistem elemanlarının kapasitelerinin<br />
belirlenmesi ve deprem dayanımlarının değerlendirilmesi<br />
için bilgi düzeyinin belirlenmesi gerekir.<br />
Bilgi Düzeyleri<br />
1. Sınırlı Bilgi Düzeyi<br />
Binanın taşıyıcı sistem projeleri mevcut değildir.<br />
Taşıyıcı sistem özellikleri binada yapılacak ölçümlerle<br />
belirlenir.<br />
2. Orta Bilgi Düzeyi<br />
Binanın taşıyıcı sistem projeleri mevcut değilse, sınırlı<br />
bilgi düzeyine göre daha fazla ölçüm yapılır.<br />
Eğer mevcut ise sınırlı bilgi düzeyinde belirtilen ölçümler<br />
yapılarak proje bilgileri doğrulanır.<br />
3. Kapsamlı Bilgi Düzeyi<br />
Binanın taşıyıcı sistem projeleri mevcuttur.<br />
Proje bilgilerinin doğrulanması amacıyla orta bilgi<br />
düzeyine göre daha kapsamlı ölçümler yapılır.<br />
Mevcut Malzeme dayanımı<br />
Taşıyıcı elemanların kapasitelerinin hesaplanmasında kullanılacak<br />
malzeme dayanımlarının elde edilmesi aşağıda<br />
tarif edilmiştir.<br />
Binalar İçin Bilgi Düzeyi Katsayıları<br />
Sınırlı 0.75<br />
Orta 0.90<br />
Kapsamlı 1.00<br />
Malzeme dayanımları, özellikle belirtilmedikçe ilgili<br />
tasarım yönetmeliklerinde verilen malzeme katsayıları<br />
ile bölünmeyecektir<br />
Eleman kapasitelerinin hesabında mevcut malzeme<br />
dayanımları kullanılacaktır.<br />
Betonarme Binalarda Sınırlı Bilgi Düzeyi<br />
Bina Geometrisi:<br />
Saha çalışması ile binanın taşıyıcı sistem plan rölevesi<br />
çıkarılır.<br />
Mimari projeler mevcut ise, röleve çalışmalarına yardımcı<br />
olarak kullanılır.<br />
Temel sistemi bina içinde veya dışında açılacak yeterli<br />
sayıda kontrol çukuru ile belirlenir.<br />
Eleman Detayları:<br />
Betonarme projeler veya imalat çizimleri mevcut değildir.<br />
Betonarme elemanlardaki donatı miktarı ve detaylarının<br />
en fazla binanın<br />
yapıldığı tarihteki minimum donatı koşullarını sağladığı<br />
varsayılır.<br />
Her katta en az 1’er adet olmak üzere kolonların her<br />
birinden %10 ve kirişlerin her birinden %5 oranında<br />
elemanın pas payları sıyrılarak donatı tespiti yapılır.<br />
Sıyırma işlemi kolon ve kirişlerin uzunluğunun açıklık<br />
ortasındaki üçte birlik bölümde yapılmalıdır.<br />
Sıyrılan yüzeyler daha sonra yüksek dayanımlı tamir<br />
harcı ile kapatılır.<br />
paspayı sıyrılmayan elemanların yüzde 20’sinde enine<br />
ve boyuna donatı sayısı ve yerleşimi ile boyuna donatı<br />
bindirme boyları donatı tespit cihazları ile ölçülür.<br />
Malzeme Özellikleri: Beton<br />
Her katta kolonlardan veya perdelerden en az 2 adet<br />
karot alınır<br />
Örneklerden elde edilen en düşük basınç dayanım<br />
betonun mevcut beton dayanımı olarak kabul edilir.<br />
Malzeme Özellikleri: Çelik<br />
Donatı sınıfı, sıyrılan yüzeylerde yapılan görsel inceleme<br />
ile tespit edilir.<br />
Bu sınıftaki çeliğin karakteristik akma dayanımı mevcut<br />
çelik dayanımı olarak alınmalıdır.<br />
Donatısında korozyon gözlenen elemanlar planda<br />
işaretlenir ve bu durum eleman kapasite hesaplarında<br />
dikkate alınır.<br />
Betonarme Binalarda Orta Bilgi Düzeyi<br />
Bina Geometrisi:<br />
Binanın betonarme projeleri mevcut ise, binada yapılacak<br />
ölçümlerle mevcut geometrinin projesine uygunluğu<br />
kontrol edilir.<br />
Proje yoksa, saha çalışması ile binanın<br />
taşıyıcı sistem rölevesi çıkarılır.<br />
Bina geometrisi bilgileri, bina kütlesinin hassas biçimde<br />
tanımlanması için gerekli ayrıntıları içermelidir.<br />
Temel sistemi bina içinde veya dışında açılacak yeterli<br />
sayıda kontrol çukuru ile belirlenir.<br />
Eleman Detayları:<br />
Betonarme projeler veya imalat çizimleri mevcut değil<br />
ise sınırlı bilgi düzeyindeki koşullar geçerlidir,<br />
ancak donatı kontrolü yapılacak kolon ve kirişlerin sayısı<br />
her katta en az 2’şer adet olmak üzere o kattaki<br />
toplam eleman sayılarının yüzde<br />
20’sindenaz olmayacaktır.<br />
Proje ile uygulama arasında uyumsuzluk bulunması<br />
halinde, betonarme elemanlardaki mevcut donatının<br />
projede öngörülen donatıya oranını ifade eden donatı<br />
gerçekleşme katsayısı kolonlar ve kirişler için ayrı<br />
ayrı belirlenecektir.<br />
Eleman kapasitelerinin belirlenmesinde kullanılan bu<br />
katsayı 1’den büyük olamaz. Bu katsayı donatı tespiti<br />
yapılmayan diğer tüm elemanlara uygulanarak donatı<br />
miktarları belirlenecektir.<br />
Malzeme Özellikleri: Beton<br />
Karot Sayısı:<br />
Her kattaki kolonlardan veya perdelerden toplam 3<br />
adetten az olmamak üzere ve binada toplam 9 adetten<br />
az olmamak üzere,her 400 m2’den bir adet<br />
Örneklerden elde edilen (ortalama-standart sapma)<br />
32<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
Üyelerimizden<br />
değerleri mevcut beton dayanımı olarak alınır.<br />
Beton dayanımının binadaki dağılımı, karot deney<br />
sonuçları ile uyarlanmış beton çekici okumaları veya<br />
benzeri hasarsız inceleme<br />
araçları ile kontrol edilebilir.<br />
Malzeme Özellikleri: Çelik<br />
Donatı sınıfı, sıyrılan yüzeylerde yapılan görsel inceleme<br />
ile tespit edilir,<br />
Bu sınıftaki çeliğin karakteristik akma dayanımı mevcut<br />
çelik dayanımı olarak alınır.<br />
Donatısında korozyon gözlenen elemanlar planda<br />
işaretlenir ve bu durum eleman kapasite hesaplarında<br />
dikkate alınır.<br />
Betonarme Binalarda Kapsamlı Bilgi Düzeyi<br />
Bina Geometrisi:<br />
Binanın betonarme projeleri mevcuttur.<br />
Binada yapılacak ölçümlerle mevcut geometrinin<br />
projelere uygunluğu kontrol edilir.<br />
Projeler ölçümler ile önemli farklılıklar gösteriyor ise<br />
proje yok varsayılır ve ve bina orta bilgi düzeyine uygun<br />
olarak incelenir.<br />
Bina geometrisi bilgileri, bina kütlesinin hassas biçimde<br />
tanımlanması için gerekli ayrıntıları içermelidir.<br />
Temel sistemi bina içinde veya dışında açılacak yeterli<br />
sayıda kontrol çukuru ile belirlenir.<br />
Eleman Detayları:<br />
Donatının projeye uygunluğunun kontrolu için orta<br />
bilgi düzeyinde belirtilen işlemler, aynı miktardaki betonarme<br />
elemanda uygulanır.<br />
Proje ile uygulama arasında uyumsuzluk bulunması<br />
halinde, betonarme elemanlardaki mevcut donatının<br />
projede öngörülen donatıya oranını ifadeeden<br />
donatı gerçekleşme katsayısı kolonlar ve kirişler için<br />
ayrı ayrı belirlenecektir.<br />
Binanın betonarme detay projeleri mevcuttur.<br />
Eleman kapasitelerinin belirlenmesinde kullanılan bu<br />
katsayı 1’den büyük olamaz. Bu katsayı donatı tespiti<br />
yapılmayan diğer tüm elemanlarauygulanarak donatı<br />
miktarları belirlenecektir.<br />
Malzeme Özellikleri: Beton<br />
Karot Sayısı:<br />
Her kattaki kolonlardan veya perdelerden toplam 3<br />
adetten az olmamak üzere ve binada toplam 9 adetten<br />
az olmamak üzere,her 200 m2’den bir adet alınmalı.<br />
örneklerden elde edilen (ortalama-standart sapma)<br />
değerleri mevcut beton dayanımı alınır.<br />
Beton dayanımının binadaki dağılımı, karot deney sonuçları<br />
ile kalibre edilmiş beton çekici okumaları veya<br />
benzeri hasarsız inceleme araçları ile kontrol edilir.<br />
Malzeme Özellikleri: ÇELİK<br />
Donatı sınıfı, sıyrılan yüzeylerde yapılan inceleme ile<br />
tespit edilir.<br />
Her sınıftaki çelik için (S220, S420, vb.) birer adet kupon<br />
(tercihen kirişlerin uygun bölgelerindeki donatılarından)<br />
alınarak deney yapılır, çeliğin akma ve kopma<br />
dayanımları ve şekildeğiştirme özellikleri belirlenerek<br />
projeye saptanır.<br />
Projesine uygun ise, eleman kapasite hesaplarında<br />
projede kullanılan çeliğin karakteristik akma dayanımı<br />
mevcut çelik dayanımı olarak alınır<br />
Uygun değil ise, en az üç adet kupon daha alınarak<br />
deney yapılır, elde edilen en elverişsiz değerler eleman<br />
kapasite hesaplarında mevcut çelik dayanımı<br />
olarak alınır<br />
Donatısında korozyon gözlenen elemanlar planda<br />
işaretlenir ve bu durum eleman kapasite hesaplarında<br />
dikkate alınır.<br />
MEVCUT BETON DAYANIMI İLE İLGİLİ ÖRNEK<br />
SINIRLI BİLGİ DÜZEYİ<br />
3 katlı pansiyon binası<br />
Örnek sayısı 6<br />
No İsim Dayanım<br />
1 P1K1 167<br />
2 P1K2 170<br />
3 P1K3 145<br />
4 P1K4 171<br />
5 P1K5 189<br />
6 P2K1 144<br />
7 P2K2 163<br />
8 P2K3 142<br />
9 PZK1 179<br />
10 PZK2 141<br />
11 PZK3 179<br />
12 PZK4 171<br />
13 PZK5 146<br />
En küçük 141 kgf/cm2<br />
Mevcut dayanım141 kgf/cm2<br />
Kapasite dayanımı için 141×0.75=105 kgf/cm2<br />
Her kattan en az 2 karot<br />
3 katlı okul binası<br />
Örnek sayısı 6<br />
No İsim Dayanım<br />
1 SA1K1 166<br />
2 SA1K2 99<br />
3 SA1K3 123<br />
4 SA2K1 58<br />
5 SA2K2 68<br />
6 SA2K3 54<br />
7 SAZK1 123<br />
8 SAZK2 127<br />
9 SAZK3 71<br />
En küçük 58 kgf/cm2<br />
Mevcut dayanım 58 kgf/cm2<br />
Kapasite dayanımı için 58×0.75=43.5 kgf/cm2<br />
Her kattan en az 2 karot<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 33
Üyelerimizden<br />
ORTA BİLGİ DÜZEYİ<br />
3 katlı pansiyon binası Örnek sayısı 13<br />
No İsim Dayanım<br />
1 P1K1 167<br />
2 P1K2 170<br />
3 P1K3 145<br />
4 P1K4 171<br />
5 P1K5 189<br />
6 P2K1 144<br />
7 P2K2 163<br />
8 P2K3 142<br />
9 PZK1 179<br />
10 PZK2 141<br />
11 PZK3 179<br />
12 PZK4 171<br />
13 PZK5 146<br />
Ortalama 162 kgf/cm2<br />
S. sapma 16,5 kgf/cm2<br />
Mevcut dayanım 162-16.5=145.5 kgf/cm2<br />
Kapasite dayanımı için<br />
145.5×0.90=130.5kgf/cm2<br />
Her kattan en az 3 karot, min 9 karot<br />
3 katlı okul binası<br />
Örnek sayısı9<br />
No İsim Dayanım<br />
1 SA1K1 166<br />
2 SA1K2 99<br />
3 SA1K3 123<br />
4 SA2K1 58<br />
5 SA2K2 68<br />
6 SA2K3 54<br />
7 SAZK1 123<br />
8 SAZK2 127<br />
9 SAZK3 71<br />
Ortalama 111 kgf/cm2<br />
S. sapma 38.52 kgf/cm2<br />
Mevcut dayanım 111-38.52= 72.48 kgf/cm2<br />
Kapasite dayanımı için 72.48×0.90=65.2 kgf/cm2<br />
Her kattan en az 3 karot, min 9 karot<br />
KAPSAMLI BİLGİ DÜZEYİ<br />
3 katlı pansiyon binası<br />
Örnek sayısı 13<br />
No İsim Dayanım<br />
1 P1K1 167<br />
2 P1K2 170<br />
3 P1K3 145<br />
4 P1K4 171<br />
5 P1K5 189<br />
6 P2K1 144<br />
7 P2K2 163<br />
8 P2K3 142<br />
9 PZK1 179<br />
10 PZK2 141<br />
11 PZK3 179<br />
12 PZK4 171<br />
13 PZK5 146<br />
Ortalama 162 kgf/cm2<br />
S. sapma 13,2 kgf/cm2<br />
Mevcut dayanım 162-16.5=145.5 kgf/cm2<br />
Kapasite dayanımı için 145.5×1.0=145.5kgf/cm2<br />
Her kattanen az 3 karot,min 9 karot<br />
3 katlı okul binası<br />
Örnek sayısı 9<br />
No İsim Dayanım<br />
1 SA1K1 166<br />
2 SA1K2 99<br />
3 SA1K3 123<br />
4 SA2K1 58<br />
5 SA2K2 68<br />
6 SA2K3 54<br />
7 SAZK1 123<br />
8 SAZK2 127<br />
9 SAZK3 71<br />
Ortalama111 kgf/cm2<br />
S. sapma26,01 kgf/cm2<br />
Mevcut dayanım 111-38.52=72.48 kgf/cm2<br />
Kapasite dayanımı için 72.48×1.0=72.48 kgf/cm2<br />
Her kattan en az 3 karot,min 9 karot<br />
Beton - Karot<br />
TS 10465: Beton deney metotları yapı ve yapı bileşenlerinde<br />
sertleşmiş betondan numune alınması ve basınç mukavemetinin<br />
tayini(17 Kasım 1992)<br />
TS EN 12504-1: Beton - yapıda beton deneyleri-bölüm1: karot<br />
numuneleri, karot alma,muayene ve basınç dayanımının<br />
tayini(19 Nisan 2002)<br />
Karot Değerlendirilmesi (Yurtdışı)<br />
ABD’de mevcut yapıdan beton karot numunesi alınması ve<br />
değerlendirilmesi ASTM C42 ve ACI<br />
214.4 standartları kullanılarak yapılmaktadır. ABD’de mevcut<br />
yapıların deprem güvenliğin belirlenmesinde Federal<br />
Acil Durum Yönetim Kurumunca yayımlanan FEMA–273<br />
no.lu kılavuz doküman kullanılmaktadır.<br />
Kaynak Bilgiler<br />
01-Doç. Dr. İsmail Özgür YAMAN(sunum) Orta Doğu Teknik Üniversitesi<br />
02-Yrd. Doç. Dr. Hayri ÜN (İMO DENİZLİ 2007) (Sunum)<br />
Pamukkale Üniversitesi<br />
03-2007 Deprem Bölgesinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik<br />
Bölüm 7<br />
34<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
Üyelerimizden<br />
MÜHENDİSİN “YÜKSEĞİ” ÜZERİNE ÇEŞİTLEMELER<br />
Abdullah BİZDEN<br />
İnşaat Yüksek Mühendisi<br />
Sadece ünvanların insanlara tek başlarına (“otomatik”<br />
bazı maddi yararlar dışında!) “insanlıklarını” büyüten bir<br />
yarar getirdiğine inananlardan değilim. Ama “adam gibi<br />
adamların” ünvanlarının içeriğini doldurduğunu, hatta<br />
zenginleştirdiğini biliyorum.<br />
Gramercilerin, edebiyatçıların ünvanlara bakışı da ilginç<br />
gelir bana.<br />
Herhangi bir “akademik” ünvanı olmayan Yahya Kemal<br />
Beyatlı’ya atfedilen latif bir yorumu - mealen — hatırlatayım:<br />
Türkçede sözcükleri oluşturan seslerin inceliği, kalınlığı<br />
fiziksel büyüklükleriyle ilgilidir, diyor Yahya Kemal.<br />
Bu mantıkla halkın kocaman “otobüs”e o incecik biten<br />
“otobüs” sözcüğünü yakıştıramadığını ve büyüklüğünü<br />
vurgulamak için ağzını doldura doldura, kalınlaştırılarak<br />
“otobos” dediğini örnek olarak veriyor. Muhatabı da espriyi<br />
patlatıyor: “Öyleyse, bizdeki profesörlerin çoğuna (prüfüsür),<br />
hatta (prifısir) demek gerekmez mi?”<br />
Biz hocalarımızı kızdırıp gücendirmemek için bu kritik soruya<br />
cevap vermeyelim de kendi meslek ünvanlarımıza<br />
bakalım!<br />
Dilbilim uzmanlarımız bir kural oluşturmuş: “Türkçe’de<br />
belirtisiz isim tamlamasını oluşturan isimlerin arasına sıfat<br />
giremez” diyorlar.<br />
Yani mesela “çöp tenekesi”, bir belirtisiz isim tamlaması.<br />
Şayet bu nesnenin eski olduğu nitelemesini yapmak istiyorsak<br />
“eski” sıfatını, iki ismin arasına sokmayacağız, “çöp<br />
eski tenekesi” demeyeceğiz, tamlamanın başına getirip<br />
“eski çöp tenekesi” diyeceğiz. Güzel! Ama aynı kuralı “inşaat<br />
mühendisi” ne uyguladığımızda “yüksek inşaat mühendisi”<br />
denmesi doğru, “inşaat yüksek mühendisi” denmesi<br />
de yanlış oluyor dilbilimcilere göre. Ve ben bu yanlışı<br />
kendi adıma yıllardır yapıyorum!<br />
Değerli edebiyatçılarımızdan Türkçe sevdalısı Feyza Hepçilingirler<br />
(yakında 1000 inci sayısıyla rekor kıracak olan)<br />
“Cumhuriyet Kitap” ekindeki “Türkçe Günlükleri” köşesinde<br />
bu dilbilgisi kuralını öne çıkararak şöyle diyor:<br />
“Yüksek ziraat mühendisi” mi, “ziraat yüksek mühendisi”mi<br />
konusu da yılan hikayesi gibi... Belirtisiz ad tamlamasının<br />
arasına sıfat giremez, doğrusu “yüksek makine<br />
mühendisi”dir diye kimbilir kaç kez yazdım; ama “yüksek”<br />
sözcüğünü “makine”nin önüne koyarsak “makine”nin<br />
yüksek olduğu anlamı çıkar, biçimindeki kaygıdan kurtulunmasını<br />
sağlayamadım. “Yüksek Seçim Kurulu” dendiğinde<br />
kimse “seçimin”in yüksek olduğunu, “Yüksek Adalet<br />
Divanı” dendiğinde “adalet”in yüksek olduğunu anlamazken,<br />
“yüksek ziraat mühendisi” dendiğinde “ziraat”in<br />
yüksek olduğu niye anlaşılsın? (Cumhuriyet Kitap/<br />
Sayı:997/26.03.<strong>2009</strong>)<br />
Konuya bu gözle bakınca “makine” veya “ziraat”in önüne<br />
gelen “yüksek” sıfatının “makine”nin veya “ziraat”in yüksek<br />
olduğu zehabını uyandırması endişesi, herhalde “inşaat”<br />
için onlardan çok daha geçerli ve de haklı görünmeli<br />
değil mi?<br />
Öyle ya, “yüksek inşaat mühendisi” ünvanı, “inşaatı” genelde<br />
geniş kapsamlı “yapı” kavramı içinde düşünmeyip<br />
“bina-apartman” dar anlamıyla özdeşleştirilen geniş kitlelerin<br />
gözünde nasıl algılanacak? Herhalde, “ha, bu mühendis<br />
demek ki yüksek binaları, çok katlı rezidansları falan<br />
da yapabiliyor” diye düşünmeyecekler mi? Hele “inşaat<br />
mühendisi” ve “yüksek inşaat mühendisi” ünvanları<br />
herhangi bir tabelada, bir gazete, dergi, kitap sayfasında<br />
yazılı/basılı olarak yanyana görüldüğünde, aralarındaki<br />
fark ne kadar doğru algılanabilecek?<br />
Eğer dil bir araçsa ve “anlatmak” gibi bir amaca hizmet<br />
ediyorsa, bir sözcüğün veya sözcük grubunun kullananın<br />
dışındaki kitlede uyandırabileceği algıları düşünmek durumunda<br />
değil miyiz?<br />
Hem Feyza hanımın verdiği (Yüksek Seçim Kurulu) ve<br />
(Yüksek Adalet Divanı) örnekleri, her ne kadar dilbilgisi<br />
açısından belirtisiz isim tamlaması gözükse de her ikisi de<br />
“cins isim” tamlaması değil, belli ve özel birer kurumu işaret<br />
ediyorlar. Yani bu anlamda “belirtili”ler. Ama “yüksek<br />
inşaat mühendisi” öyle mi? Apaçık hayır, değil!<br />
Amacım dilbilimcilerin, edebiyatçıların “disiplinlerini”<br />
eleştirmek, onları gücendirmek değil elbette, Onun için<br />
ben “yüksek inşaat mühendisi” demeyip “inşaat yüksek<br />
mühendisi” derken kendimce, bir başka “kurala” sığınıyorum:<br />
“Galât-ı meşhûr lugât-ı fasihten evladır!”, yani, “yaygınlık<br />
kazanmış yanlış, sadece sözlük sayfalarında kalmış<br />
doğruya tercih edilmelidir.” Şayet dilin amacı “anlatmak”<br />
ise bu kural bana pek mantıklı geliyor.<br />
Odamızın son raporuna göre yurdumuzda 2008-<strong>2009</strong> öğretim<br />
yılında 39’u kamu 5’i vakıf üniversitelerinden olmak<br />
üzere toplam 44 üniversiteden alınabilen “inşaat mühendisi”<br />
ünvanının içine bir de “yüksek” sıfatı katmak, bilmiyorum<br />
halen bu 44 üniversitenin kaçında mümkün?<br />
Ama bazı bilim dallarında yapılan “tezli yüksek lisans” ve<br />
“tezsiz yüksek lisans” gibi uygulamalar inşallah” inşaat<br />
mühendisliği” eğitimine bulaşmaz da “inşaat yüksek mühendisi”<br />
ünvanına bir de bu ayrımı ilave etmek gerekmez!<br />
Evet, emeğe ve uzmanlığa saygı çerçevesinden çıkmadan,<br />
“yetkin mühendis” olmanın “yüksek mühendis” olmaktan<br />
daha önemli olduğuna inanarak, Ziya Paşa’mızın<br />
(son günlerde siyasetçilerimizin yanlış okuyuşlarına da<br />
bolca konu olan) şu hikmetli ikiliği ile bitirelim:<br />
“Bed asla necbet verir mi hiç üniforma?<br />
Zer düz palan vursan, eşek yine eşektir.”<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 35
genç-İMO<br />
EYLÜL-EKİM <strong>2009</strong> genç-İMO İZMİR ETKİNLİKLERİMİZ<br />
10.10.<strong>2009</strong> genç-İMO İzmir Temsilciler Toplantısı<br />
Kararları<br />
DEÜ, CBÜ ve<br />
EÜ’de, hazırlık ve 1.<br />
sınıflara yönelik yapılacak<br />
olan tanışma<br />
toplantıları için<br />
“Oda Etkinlikleri”,<br />
“İMO Öğrenci Üye<br />
Yönetmeliği” ve<br />
“Oda-Öğrenci İlişkisi”<br />
başlıklarıyla sunumların hazırlanmasına ve her okulda<br />
3 farklı kişinin bu sunumları yapmasına karar verildi.<br />
15–18 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek olan İzmir<br />
Yapı Fuarı’nda kurulacak olan İMO Standında Metin<br />
GÖRGEÇ, Zerrin Alpay, Mehmet Bahadır BÜLBÜL, Ebru<br />
AYDINDAĞ’ın görev almasına karar verildi.<br />
İMO İzmir Şubesi Kütüphanesi’nin düzenlenmesinde<br />
görev alacak arkadaşlar belirlendi;<br />
— Murat Aydın, Serkan Güney, Emrah Usta<br />
İMTB’nin İstanbul Kültür Üniversitesi’nde düzenlemiş<br />
olduğu Deprem Eğitim Seminerleri hakkında bilgi alındı.<br />
genç-İMO üyelerinin iletişim bilgilerinin güncellenmesine<br />
dair Abdurrahman Gülden ve Elif Karakaya görevlendirildi.<br />
www.gencimo.org sitesinin forumunun düzenlenmesi<br />
için Taylan Atasoy, Ali Kemal Öztürk, Çağatay Yamanlar<br />
ve Erkay Kılıç görevlendirildi.<br />
Urfa Aydınlar İlköğretim Okulu’na yapılması düşünülen<br />
yardımlarla ilgili Abdurrahman Gülden’den okulun<br />
ihtiyaçları hakkında bilgi alındı ve bu konuda Abdurrahman<br />
Gülden ve Latife Doğan’ın çalışmaları yürütmesine<br />
karar verildi.<br />
Bir sonraki toplantının 17.10.<strong>2009</strong> Cumartesi günü<br />
yapılmasına karar verildi.<br />
15–18.10.<strong>2009</strong> Yapı İzmir Fuarı<br />
İMO İzmir Stand Çalışması<br />
Dört gün süren Yapı İzmir Fuarında, üyelerimizle birebir<br />
iletişimde olmak ve sorunlarını öğrenmek için İMO İzmir<br />
Şube olarak standımızı açtık. Tecrübeli mühendis ağabeylerimizin<br />
ve öğrenci arkadaşlarımızın katkılarıyla güzel<br />
bir çalışma olmuştur. Katkılarından dolayı İnş. Müh.<br />
Tuğrul BAŞTAN, İnş. Müh. Birinci Gürcan TURNA, İnş.<br />
Müh. Abdullah İNCİR, Zerrin ALPAY ve Ebru AYDINDAĞ’a<br />
teşekkür ederiz.<br />
19.10.<strong>2009</strong> Dokuz Eylül Üniversitesi<br />
genç-İMO İzmir Tanışma Toplantısı<br />
İnşaat Mühendisliğine Giriş Seminer dersinde, yaptığımız<br />
tanışma toplantımıza 80 öğrenci katılmıştır. Toplantımızda<br />
Özgür GÜZEL ve Gamze SÜDCÜ İMO Öğrenci<br />
Üye Yönetmeliğini, Ali Çağatay Yamanlar ise genç-İMO<br />
İzmir Etkinlik sunumlarını yapmışlardır. Ayrıca herkese<br />
genç-İMO bültenleri ve genç-İMO broşürleri dağıtılmış<br />
ve 1. sınıf anketi yapılmıştır. Odamızın öğrencilere olan<br />
bakışını anlatma fırsatını bize tanıdığı için Yrd. Doç. Dr.<br />
Okan FISTIKOĞLU’na teşekkürlerimizi sunarız.<br />
16.10.<strong>2009</strong> Ege Üniversitesi<br />
2008–<strong>2009</strong> Mezuniyet Töreni<br />
2008–<strong>2009</strong> dönemi<br />
Ege Üniversitesi<br />
mezuniyet<br />
töreninde,<br />
meslektaşlarımızın<br />
yanındaydık.<br />
Meslek<br />
hayatlarına yeni<br />
başlayan arkadaşlarımızı<br />
tebrik eder, odamız olarak hep yanlarında olduğumuzu<br />
bilmelerini isteriz.<br />
21.10.<strong>2009</strong> Celal Bayar Üniversitesi genç-İMO İzmir<br />
Tanışma Toplantısı<br />
93 öğrencinin katıldığı tanışma toplantıları örgün ve<br />
ikinci öğretimler için ayrı ayrı yapılmıştır. Ortaç MORA-<br />
LIOĞLU ve Abdurrahman GÜLDEN İMO Öğrenci Üye Yönetmeliğini,<br />
Erkay KILIÇ ise genç-İMO İzmir Etkinlik su-<br />
36<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
genç-İMO<br />
numlarını yapmışlardır. Ayrıca herkese genç-İMO bültenleri<br />
ve genç-İMO broşürleri dağıtılmış ve 1. sınıf anketi<br />
yapılmıştır.<br />
23.10.<strong>2009</strong> Ege Üniversitesi genç-İMO İzmir Tanışma<br />
Toplantısı<br />
İnşaat Mühendisliğine Giriş dersinde yaptığımız tanışma<br />
toplantımızda 40 öğrenci arkadaşımıza genç-İMO<br />
bültenleri ve genç-İMO broşürleri dağıtılmış ve 1. sınıf<br />
anketi yapılmıştır. Toplantımızda Doruk CİRİT İMO Öğrenci<br />
Üye Yönetmeliğini, Latife DOĞAN ise genç-İMO<br />
İzmir Etkinlik sunumlarını yapmışlardır. Ayrıca herkese.<br />
Odamızın öğrencilere olan bakışını anlatma fırsatını bize<br />
tanıdığı için Yrd. Doç. Dr. İsmail ÇİL’e teşekkürlerimizi sunarız.<br />
28.10.<strong>2009</strong> genç-İMO İzmir Temsilciler Toplantısı Kararları<br />
Mesleğimiz ve İMO seminerinde İMO 50. Yıl Videosunu<br />
izletme kararı alındı.<br />
Çiğli’de fore kazık inşaatına teknik gezi düzenleme<br />
kararı alındı.<br />
Mesleğimiz ve İMO seminerinde H. Tahsin VERGİN ve<br />
Gürkan ERDOĞAN’ın konuşmacı olarak belirlenmesine<br />
karar verildi.<br />
İkinci dönem başında İstanbul’a teknik gezi düzenleme<br />
kararı alındı. Bu konu ile ilgili genç-İMO İstanbul ile<br />
iletişime geçme işi için Erkay KILIÇ, Hüsnü Kaan GİRGİN<br />
ve Onur AKGÜL arkadaşlarımız görevlendirildi.<br />
Dönem içinde Tuğla fabrikalarına, Beton santraline,<br />
Barajlara, TCDD’ye, DSİ ve Karayollarına teknik gezi düzenleme<br />
kararı alındı.<br />
24.10.<strong>2009</strong> genç-İMO İZMİR 1. Sınıf Temsilcileri Seçimleri<br />
ve Kokteyl<br />
Yapılan seçim sonucunda;<br />
Celal Bayar Üniversitesi 1. Sınıf Örgün Öğretim Temsilcisi<br />
- Erdi ÖZYAZICI, İkinci Öğretim Temsilcisi - Öyküm<br />
AĞBABA, Dokuz Eylül Üniversitesi 1. Sınıf Örgün Öğretim<br />
Temsilcisi - Halil KÜPÇÜ, İkinci Öğretim Temsilcisi -<br />
Gamze SÜDCÜ, Ege Üniversitesi Birinci Sınıf Örgün Öğretim<br />
Temsilcisi - Ender KILINÇ<br />
arkadaşlarımız seçilmiştir.<br />
www.gencimo.org<br />
genç-İMO İzmir temsilci toplantılarının kararları,<br />
yapılan etkinliklerle ilgili haberleri, planlanan etkinlikleri<br />
ve faydalı diğer içeriği genç-İMO İzmir<br />
internet sitesinde bulabilirsiniz.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 37
genç-İMO<br />
KARDEŞİNİ SEÇ NOKTA KOM!<br />
Ali KURT<br />
Celal Bayar Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği, 4. Sınıf Öğrencisi<br />
İnternet hayatımıza girdiğinden beri onun aracılığıyla<br />
yapmadığımız şey kalmadı sanırım; kimimiz alışverişlerini<br />
onun sayesinde halletti, kimimiz vatanı sitelere üye olarak<br />
kurtarma peşine düştü. Birçoğumuz kimseye söyleyemediğimiz<br />
şeyleri oraya buraya yazdık da ferahladık. Sevgili<br />
edinenler de oldu internetten, arkadaş da...<br />
Bu sefer sizi tüm şu saydıklarımdan çok daha kıymetli ve<br />
faydalı bir şeye davet etmek istiyorum. Gelin hep beraber<br />
internetten birer kardeş seçelim. Sitemizin ismi basit;<br />
www.kardesinisec.com<br />
Şimdi muhakkak “nasıl olacak o iş” yahut “öyle saçmalık<br />
mı olur” türevi cümleler etmek elbet işten değil böyle bir<br />
teklif karşısında. Müsaade ediniz size şu “kardeş seçme”<br />
mevzuunu anlatayım;<br />
Site 2004 yılının Kasım ayında asıl mesleği arkeologluk<br />
olan fakat uzun yıllardır fotografla uğraşan ve aynı zamanda<br />
eski bir gazeteci olan Cengiz TÜNAY tarafından<br />
kuruldu. Kendisi sitenin kuruluş sürecini şöyle anlatıyor;<br />
“15 yıldır kafamda bir coşku yaşatıyordum. Kardeşten kardeşe<br />
giden, bir dost eli olmalıdır diye düşünüyordum hep.<br />
Böylece çocukların ve gençlerin ülkelerine yabancılaşmamasını<br />
da sağlayacaktım. Sonunda bu coşku, rastlantıyla<br />
gün ışığına çıktı. Fotoğraf ağırlıklı şehir kitapları yapmaya<br />
karar vermiştim. İlk şehir olarak da kendime Diyarbakır’ı<br />
seçtim. Neden seçtim onu da bilmiyorum. Demek ki görev<br />
saati gelmiş... Orada kaldığım ilk altı günde, güzel vatanımın<br />
çarpıcı öbür yüzünü gördüm. Açlık ve yokluk sınırının<br />
altındaki çıplak bebeleri gördüm. Saat 11 de derste midelerini<br />
tutup açlıktan kıvranan öğrenciler gördüm. Sokaklarda<br />
artıkları yiyen çocukları gördüm... Ve 15 yıldır uygulamaya<br />
geçemeyen projem gün ışığına çıktı. Bu projede kardeşler,<br />
kardeşlerini tanıyor ve yardım birebir gönderiliyor. Para dışında<br />
her türlü yardım yapılabilir. Para hiçbir zaman amacına<br />
ulaşmıyor. Bebeden bebeye, çocuktan çocuğa, abladan<br />
abiden, kardeşine giden bu kutsal yolda, biz sadece aracıyız.<br />
. .Evet, onlar benim, bizim çocuklarımız. Koliler yağıyor.<br />
Açlık ve yokluk sınırının altındaki okullu çocuklar hedef kitlemiz.”<br />
...<br />
Siteye girdiğinizde ise sizi şöyle bir yazı karşılıyor;<br />
“Büyük ailemize hoş geldiniz... Kardeşinizin yumuk minik ellerini<br />
avuclarınızın içine alın, sıkı sıkı sarın. Üşümesinler…<br />
28 KASIM 2004 tarihinde tarafımdan kurulan bu site, kardeşten<br />
kardeşe uzanan gönül birliği sitesidir... Hiç bir dernek<br />
ve de vakıfla ilişkisi yoktur. Onlara yardım değil, hediye<br />
yolluyorsunuz... Hediyelerinizi abartmayın. Bir defter, bir<br />
kalem, bir mektup dünyalara bedel... Kardeşlerinizle destek<br />
olmaya, onlarla sonuna kadar el ele yürümeye karar<br />
verin... En büyük desteğiniz sevginizdir. Bu çocuklar bizim,<br />
Türkiye’mizin çocukları... ONLARI HİÇ UNUTMAYIN... Mutlaka<br />
mektup yazın. Kişiliklerini geliştirin... Alacağınız cevap<br />
mektupları sizin de dünyanızı değiştirecektir. Bu mutluluğu<br />
yaşayın ve görün. Yolumuz, önderimiz ATATÜRK’ümüzün<br />
yolu. Doğudan batıya, kuzeyden güneye tek vücut olmanın<br />
yolu. Yolumuz açık olsun. “<br />
Ve bu samimi giriş yazısı şu çok önemli uyarı ile bitiyor<br />
“... ASLA PARA YOLLAMAYIN”<br />
Mektuplaşmak gibi bugün artık biraz demode kalan fakat<br />
lezzetini her daim muhafaza etmiş bir etkileşim yolunu<br />
seçmek açıkçası günümüzde biraz sabır ve içtenlik isteyen<br />
bir şeydir; ama tıpkı eski şarkılar kadar da sadık ve<br />
her daim tesirini koruyan bir samimiyettedir. Hele zarfınızın<br />
ulaştığı elin sahibi çağlamaya hazır bir akılın, aydınlanmaya<br />
hazır bir ufkun da sahibiyse tadından yenmeyecek<br />
bir keyife dönüşeceğinden şüphe edilemez sanırım.<br />
Size sorular soracak, yaşadığı yeri anlatacak, hayatından<br />
bahsedecek ve tüm bunları yaparken de tek tavrı içinden<br />
geleni yapmak olacak olan bir kardeş...<br />
Günümüzde (birçoklarımız için) cebimizdeki bozuklukları<br />
birilerinin eline tutuşturmaktan öteye gidemeyen vicdanımız<br />
için bir şeyler yapmak, çoğu kez ismi aklımıza dahi<br />
gelmeyen “sosyal sorumluluk” bu kez bu kadar keyifli, bu<br />
kadar insancıl ve basitken ve bize “mektuplaşmak” gibi<br />
bir güzelliği yaşatacakken buna sırt çevirmeyelim. Yetişkinler<br />
dünyasının sıkıcılığından sıyrılıp henüz içtenlikten<br />
başka bir şey öğrenmemiş bir çocuğun temiz cümlelerini<br />
okumak da bu güzelliğin cabası olacak.<br />
Küçücük hayatında kocaman zorluklar çeken kardeşlerimizin<br />
hayatına bulunabileceğimiz ufacık bir katkı dahi<br />
onun çocukları için yaşanılabilecek daha güzel bir dünya<br />
demektir. Lütfen siteye bir kez dahi olsa girin ve bu mektup<br />
arkadaşlıkları neticesinde hayatları değişen insanların<br />
yazdıklarına bir göz atın. Ve lütfen bu sizin hayatınızda<br />
büyük bir külfet olmayacaksa siz de bir kardeş edinin.<br />
Ona yazacağınız mektuplar, göndereceğiniz bir kalem,<br />
bir defter onun için dünyalar kadar büyük bir sevinç olacaktır.<br />
Mümkün mertebe etrafınızdaki insanları bu güzelliğe<br />
teşvik edin... Hem kardeşlerimiz için, hem de kendiniz<br />
için.<br />
38<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
genç-İMO<br />
PARADOKSLAR ÜZERİNE<br />
Erkay KILIÇ<br />
Celal Bayar Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği, 4. Sınıf Öğrencisi<br />
Paradoks, duyulduğunda anlamı havada kalabilen ancak<br />
buna rağmen günlük hayatta sıkça rastlanılan bir kelimedir.<br />
Özünde çelişkiyi barındırsa da sözlüklerde paradoks kavramının<br />
tanımı düşünceler arasında tartışmaya açık, kesin bir<br />
yargı içermeyen karşıtlık olarak geçer;<br />
Paradokslar ilk duyulduklarında kulağa küçük akıl oyunları,<br />
bilmeceler gibi gelse de aslında felsefe tarihi boyunca<br />
büyük düşünürlerin yaşadıkları çıkmazlarla oluşmuştur. Bu<br />
çıkmazlara iyi bir örnek ise Köprü Paradoksu olarak bilinen,<br />
Sokrates ve Platon arasında geçen bir olaydır;<br />
Sokrates, Platon’un bekçiliğini yaptığı bir köprüye gelir ve<br />
geçmesine izin vermesini rica eder. Platon şu yanıtı verir;<br />
— Ağzından çıkacak bir sonraki söz doğru olursa geçmene<br />
izin veririm, yanlış olursa seni suya atarım.<br />
Sokrates’in yanıtı;<br />
— Sen beni suya atacaksın.<br />
Platon Sokrates’i suya atmasa, Sokrates yalan söylemiş olacak<br />
ve suya atılması gerekecek; ama suya atsa, Sokrates<br />
doğru söylemiş olacak ve suya atılmaması gerekecek.<br />
Buridan’ın on yedinci aldatmacası olarak da bilinen bu paradoksun<br />
bir benzeri de Kralın Paradoksudur;<br />
Kral ülkenin yalancıları arasında bir yarışma açar ve yalan<br />
diyebileceği bir yalan uydurana bir küp altın vaat eder. Yalancılar<br />
akın akın saraya gelip yalanlarını söylerler fakat yalanlar<br />
ne kadar akıl almaz olursa olsun kral hep olumlu karşılar,<br />
yalanları inkâr ederek kendini eğlendirir.<br />
Derken elinde boş bir küple bir yalancı gelir ve kralın huzuruna<br />
çıkarak yalanını söyler;<br />
—Rahmetli dedeniz bir savaşa çıkacaktı ancak o günlerde hazinede<br />
yeterli para yoktu. Dedeniz dedemden bu küple bir küp<br />
altın borç aldı ve “bu borcumu torunum torununa ödeyecek”<br />
diye söz verdi. Şimdi, dedenizin borcunu bana ödemeniz için<br />
buraya geldim.<br />
Kral, bunun yalan olduğunu iddia ederse adam bir küp altın<br />
olan yalancılık ödülünü kazanacak, eğer kral doğruluğunu<br />
kabul ederse yalancı da “o halde borcunuzu ödeyin”<br />
diyecektir.<br />
Birbirinin benzeri bu iki paradoksta da ortak olan şey paradoksu<br />
oluşturan ve tartışmayı kazanılır veya kaybedilir değil,<br />
berabere kalınabilir veya sonuçsuz hale getirebilmeyi<br />
becerebilen anekdotlardaki kahramanların yarattıkları bulanık<br />
mantıktır.<br />
Ayrıca matematikle üretilen paradokslar vardır ki bunlardan<br />
bir tanesi Zenon’un paradokslarından, dikotomi olarak<br />
da bilinen Koşu Yolu Paradoksudur. Akhilleus bir koşu yolunun<br />
başında durmaktadır ve paradoks, matematiksel mantığı<br />
kullanarak Akhilleus’un bu yolu bitiremeyeceğini öngörür;<br />
İlerlemeli biçimiyle; Akhilleus koşu yolunun sonuna ulaşamaz;<br />
çünkü sonsuz çoklukta aralık geçmek zorundadır.<br />
Önce yolun yarı noktasına ulaşmak, sonra peş peşe, geriye<br />
kalan her uzaklığın yarı noktasına ulaşarak sonsuz bir aralıklar<br />
dizisini geçmek zorundadır.<br />
Gerilemeli biçimiyle; Akhilleus yolun sonuna varmadan<br />
önce yolun birinci yarısını geçmelidir; o birinci yarıyı geçmeden<br />
önce birinci yarının yarısını, yani ilk çeyreği, ilk çeyreği<br />
geçmeden onun ilk yarısını, yani yolun sekizde birini<br />
geçmelidir... İlk önce sonsuz çoklukta aralığı geçmeden<br />
başlangıç noktasının ötesinde bir yere ulaşamaz.<br />
Bu paradoks fiziksel olarak bilinen hareket yasalarını işlevsiz<br />
kılmakta, hareket diye bir şeyin olmadığını matematiksel<br />
olarak kanıtlamaktadır. Bunu mantıksal süreçleri kullanarak<br />
başarabilen bir paradoks da Zenon’un paradokslarından<br />
bir başkası, Ok Paradoksudur;<br />
Yaydan çıkmış, ilerleyen bir ok hayal edelim. Zaman içindeki<br />
her bir anda, ok belirli bir konuma sahiptir. Eğer an belirli,<br />
konum da tek bir nokta ise o anda okun hareket etmeye<br />
zamanı yoktur ve durağandır. Bu nedenle gelecek anların<br />
hepsinde de durağan yani hareket etmeyen şekilde olması<br />
gerekir. Bu yüzden ok her zaman durağandır ve hareket etmez,<br />
dolayısıyla hareket imkânsızdır. Sonuç olarak hareket<br />
de bir yanılsamadır.<br />
Bu iki paradoks hareketin varlığını çürütürken zamanın en<br />
küçük birimi olarak düşündüğümüz an kavramını kullanmaktadır.<br />
An, zamanda bir noktadır ve hareket mümkünse<br />
andan ana atlama gerçekleşebilmelidir. Ancak zamanda<br />
atlama mümkün olmadığından hareket imkânsız kılınmaktadır.<br />
Zamandaki değişimlere yönelik bir başka paradoks ise<br />
Theseus’un Gemisidir;<br />
Yıllar içinde bakım yapıldıkça Theseus’un gemisinin tahtaları<br />
birer birer değiştirilir, buna A gemisi diyelim. Ne var ki,<br />
eski tahtalar atılmaz ve onarılıp onlardan da bir gemi yapılır,<br />
buna da B gemisi diyelim. Bu sürecin sonunda ortada iki<br />
gemi vardır. Hangisi, Theseus’un asıl gemisidir?<br />
Özdeşlik ve maddi bileşimle ilgili olan bu paradoks Atina’nın<br />
efsanevi kralı Theseus’un Girit’ten zaferle dönmesinden<br />
sonra gemisinin hatıra olarak uzun süre muhafaza edilmesi<br />
ve bu süreçte sayısız onarımdan geçmesi sonucu ortaya<br />
çıkmış ve antik filozoflar için tartışma konusu olmuştur.<br />
Tüm bu paradoksların dışında bir de klasikleşmiş bazı paradokslar<br />
vardır;<br />
— Epimenides Paradoksu;<br />
Yalan söylüyorum diyen biri, doğruyu söylüyor mudur?<br />
Doğruyu söylüyorsa, yalan söylüyor ve dolayısıyla söylenen<br />
yalandır; ama doğruyu söylemiyorsa, yalan söylüyor ve dolayısıyla<br />
doğruyu söylüyordur.<br />
Bu yüzden “yalan söylüyorum” sözü hem doğrudur, hem<br />
yanlıştır.<br />
— Herakleitos Paradoksu;<br />
Herakleitos’un dediği gibi, aynı ırmağa iki kez giremezsiniz.<br />
Zira Herakleitos bir ırmakta Cumartesi günü yıkanmış ve<br />
Pazar günü de aynı ırmakta yıkanmış olsaydı, peş peşe iki<br />
gün aynı suda yıkanmış olurdu; çünkü ırmak dediğin sudur.<br />
Ama aynı su olmazdı, dolayısıyla aynı ırmak da olmazdı.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 39
Kültür ve Sanat<br />
İnş. Müh. Alim ŞADAN<br />
ÇÖZÜMLÜ PROBLEMLERLE<br />
TEMEL TASARIMI<br />
Prof.Dr. Mustafa AYTEKİN<br />
Derya Kitabevi<br />
Kitapta temellerin tüm<br />
çeşitleri dikkate alınarak,<br />
sığ temeller etraflıca<br />
açıklanmış, derin temellerde<br />
kullanılan kazıklar<br />
hakkında çok kısa bilgi<br />
verilmiştir. Kitabın hazırlanmasında<br />
temel inşaatın<br />
seyri dikkate alınarak<br />
önce geoteknik tasarım<br />
verilmiş, sonrada TS500<br />
deki kurallara uygun olarak<br />
yapısal tasarım açıklanmıştır.<br />
Bölüm1-zemin incelemeleri(Deprem Yönetmeliğine göre<br />
2007 zemin sınıfları, kazıklı temellere ilişkin koşullar, zemin<br />
etüt inceleme raporlarının hazırlanması, verilerin birleştirilmesi<br />
ve yorumu)<br />
Bölüm2-Taşıma Gücü ve Oturmalar(Yük Birleşimleri<br />
TS500,Taşıma Gücü Analizi, taşıma gücü faktörleri, zemin<br />
emniyet gerilmesi tayini deneyler, oturmalar ve hesapları)<br />
Bölüm3-Tasarım ve Yöntemleri ve Gerilmeler<br />
Bölüm4-Tekil Temeller, Çelik Kolon Temellerin Tasarım İlkeleri<br />
Bölüm5-Birleşik Temeller<br />
Bölüm6-Sürekli Temeller<br />
Bölüm7-Radye Temeller<br />
Bölüm8-Kazıklar<br />
TÜRKİYE’NİN SU GÜNDEMİ<br />
Su Yönetimi ve AB Su Politikaları<br />
Özden BİLEN<br />
DSİ Emekli Genel Müdürü<br />
Özden Bilen tarafından kaleme<br />
alınan ve bastırılan kitap<br />
Aralık 2008 tarihinde yayımlanmış<br />
ve <strong>2009</strong> yılında<br />
DSİ Genel Müdürlüğü’nce<br />
2’inci baskısı yapılarak<br />
İstanbul’da toplanan 5.<br />
Dünya Su Forumu’nda katılımcılara<br />
dağıtılmıştır. Kitap;<br />
Türkiye’nin su gündeminde<br />
yer alan çeşitli konu ve sorunları<br />
incelemekte ve değerlendirmektedir.<br />
Belirtilen<br />
genel çerçevede su kaynaklarının insanlığın hizmetine<br />
sunulmasında izlenen yöntemlerin esasları ve gelişimi üzerinde<br />
durulmuş “bütüncül su kaynakları yönetimi” ile “geleneksel<br />
su yönetim” anlayışı mukayese edilerek farklılıklar<br />
YAPI DİNAMİĞİNE GİRİŞ<br />
Vedat YERLİCİ-Hilmi LUŞ<br />
BÜ Yayınevi<br />
Bilgisayarların gelişmesiyle<br />
kolaylaşan yapı dinamiği<br />
hesaplarının, yapı teknolojisinin<br />
ilerlemesine sağladığı<br />
katkı giderek artan bir<br />
önem kazanmaktadır.<br />
O nedenle günümüzde her<br />
inşaat mühendisinin yapı<br />
dinamiği ile ilgili iyi bir alt<br />
yapıya sahip olması zorunlu<br />
hale gelmektedir.<br />
1-Yapı Dinamiğine Giriş (Temel<br />
tanımlar, Yapı Modelleri,<br />
Doğrusal analiz)<br />
2-Tek Serbestlik Dereceli sistemler(Modeller, Hareket Denklemleri,<br />
Serbest Titreşimler)<br />
3-TSD Sistemlerde Zorlanmış Titreşimler(hareket denkleminin<br />
genel çözümü, Harmonik zorlamalar altında titreşimler,<br />
Periyodik zorlamalar altında titreşimler, Genel yüklemeler<br />
etkisinde titreşimler, Deprem ve Yapılara etkisi, Davranış<br />
Spektrumları, Davranışları Doğrusal olmayan yapılar,<br />
4-Çok Serbestlik Dereceli Sistemler(Rijitlik, Sönüm ve Kütle<br />
Matrislerinin Belirlenmesi, Frekansların Yaklaşık Hesabı, Sönümsüz<br />
ÇSD sistemlerin zorlanmış titreşimleri, ÇSD Sistemlerde<br />
harmonik zorlamalar, sönüm, sayısal Hesap, Frekansların<br />
yaklaşık hesabı)<br />
6-Lagrange Denklemleri<br />
7-Sürekli Sistemler<br />
incelenmiştir.<br />
Tarım, hizmet, sanayi, enerji ve çevre sektörlerinde temel<br />
girdi olan suyun sektörel kullanımında ekonomik değerinin<br />
öncelikle dikkate alınmasını öneren ve suyun sosyal değerinin<br />
yanında ekonomik bir meta olduğunu ileri süren görüşlere<br />
ilişkin tartışmalar, “su yönetişimi ve küreselleşme” başlığı<br />
altında ele alınmıştır. Ayrıca kitapta “su zengini ve fakiri”<br />
kavramı ile “kuraklık ve kuraklık yönetimine” ilişkin bazı<br />
tespit ve yorumlar eleştirel bir bakış açısı ile değerlendirilmiştir.<br />
Kitapta Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Birliği<br />
(AB) su politikalarındaki evrim günümüze kadar izlenmiş,<br />
AB’nin temel su mevzuatı olan Su Çerçeve Yönetmeliği(SÇY)<br />
ayrıntılı olarak ele alınmıştır. AB ülkeleri arasında su ilişkilerinin<br />
hidro politik değerlendirilmesine özel bir önem verilmiştir.<br />
Ayrıca Türkiye’nin AB Su Mevzuatına Uyum Çalışmaları<br />
ile uyum sürecinde su sektöründe kurumsal yapılanma<br />
model arayışları irdelenmiştir.<br />
Adı geçen kitap su yönetimine ilişkin konu ve tartışmaların<br />
sığ magazinsel incelemelerin dışına çıkarılmasını ve bilimsel<br />
bir alana kaydırılmasını hedeflemiştir.<br />
Kitapla ilgili bilgi için: ozdenb@isnet.net.tr<br />
40<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
Kültür ve Sanat<br />
10 KASIM 1938<br />
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK hayata gözlerini yumdu…<br />
Günümüze de ışık tutan bazı unutulmaz sözleri ile<br />
kendisini ve silah arkadaşlarını saygıyla anıyoruz.<br />
Efendiler! Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine<br />
ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine<br />
gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur.<br />
Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan<br />
nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine<br />
göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi<br />
birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal<br />
vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla<br />
yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!<br />
Zabitan için ya istiklal ya ölüm vardır. Fakat arkadaşlar<br />
ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek<br />
yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle<br />
bahtiyar olacağız.<br />
Egemenlik ve saltanat hiç kimse tarafından hiç<br />
kimseye, ilim icabıdır diye; görüşme ile, münakaşa ile<br />
verilmez. Egemenlik, saltanat kuvvetle, kudretle ve<br />
zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk milleti’nin egemenlik<br />
ve saltanatına el koymuşlardı; bu musallat olmalarını<br />
altı asırdan beri devam ettirmişlerdi. Şimdi<br />
de, Türk Milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek,<br />
egemenlik ve saltanatını, isyan ederek kendi eline<br />
açıkça almış bulunuyor. Bu bir olupbittidir. Söz konusu<br />
olan; millete saltanatını, egemenliğini bırakacak<br />
mıyız, bırakmıyacak mıyız? Meselesi değildir. Mesele<br />
zaten olupbitti haline gelmiş bir hakikati ifadeden<br />
ibarettir. Bu, mutlaka olacaktır. Burada toplananlar,<br />
Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce<br />
uygun olur. Aksi takdirde, yine gerçek gerektiği şekilde<br />
ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir.<br />
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye<br />
Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar<br />
memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet<br />
tarikatıdır.<br />
Herhangi bir şahsın, yaşadıkça memnun ve mesut<br />
olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden<br />
sonra gelecekler için çalışmaktır. Hayatta tam<br />
zevk ve saadet ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı,<br />
saadeti için çalışmakta bulunabilir<br />
“Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve<br />
bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten<br />
çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.<br />
Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en<br />
büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin<br />
polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet<br />
örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla;<br />
nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.<br />
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır.<br />
Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin<br />
polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman<br />
yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır.<br />
Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek,<br />
yönetim biçimine göre düzenlemek gerek ”Onu<br />
hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla<br />
birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar<br />
yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine<br />
çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek<br />
ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya<br />
girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız<br />
olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden<br />
ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”<br />
İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!<br />
Her şeye rağmen muhakkak bir nura doğru yürümekteyiz.<br />
Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız<br />
aziz memleket ve milletim hakkındaki payansız muhabbetim<br />
değil; bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları,<br />
şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ziya<br />
serpmeğe ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdendir.<br />
Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık<br />
ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek<br />
dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir.<br />
Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen<br />
Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan<br />
kurtarmalıdır.<br />
İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan<br />
mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir<br />
parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin<br />
bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin<br />
yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı<br />
göklere yükselebilsin?<br />
İstiklalin tamamiyeti ancak istiklal-i mali (ekonomik<br />
bağımsızlık) ile mümkündür.<br />
Hiçbir medeni devlet yoktur ki ordu ve donanma-<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 41
Kültür ve Sanat<br />
sından önce iktisadiyatını düşünmüş olmasın.<br />
Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma,<br />
hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum.<br />
Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler,<br />
bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü<br />
zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen erişemediğimizi,<br />
fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi<br />
rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Benim Türk<br />
milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım<br />
ortadadır. Benden sonra beni benimsemek<br />
isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini<br />
kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar<br />
Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri,<br />
gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla<br />
bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten<br />
değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.<br />
Devlet, tüm vatandaşların, herhangi bir sanat ve<br />
meslekte, zamanımızdaki ilerlemelerin gerektirdiği<br />
derecede başarılı olmasıyla ilgilenir.<br />
Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış<br />
olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati<br />
bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller<br />
çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati<br />
gören gerçek alimler çıkabilir.<br />
Bir millet, bir memleket için kurtuluş, esenlik ve<br />
muvaffakiyet istiyorsak bunu yalnız bir şahıstan hiçbir<br />
vakit istememeliyiz. Umumi kurtuluşu, gene umumi<br />
gayret temin eder ve bir millet, bir toplum yalnız<br />
bir ferdin gayretiyle bir adım bile atamaz.<br />
Şarktan şimdi doğacak olan güneşe bakınız. Bugün,<br />
günün ağarmasını nasıl görüyorsam, uzaktan<br />
Şark Milletlerinin de uyanışlarını öyle görüyorum, istiklal<br />
ve hürriyetine kavuşacak olan çok kardeş millet<br />
vardır. Onların yeniden doğuşu şüphesiz ki terakkiye<br />
ve refaha müteveccih vuku bulacaktır... Müstemlekecilik<br />
ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve<br />
yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı<br />
gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı hâkim<br />
olacaktır.<br />
Ancak hür fikirlere sahip olan insanlar vatanlarına<br />
faydalı olabilirler ve onlardır ki vatanlarını kurtarıp<br />
muhafaza etme kudretine malik olurlar.<br />
Özgürlük olmayan ülkede ölüm, yıkılış vardır. Her<br />
ilerlemenin, kurtuluşun anası özgürlüktür.<br />
KAYBETTİKLERİMİZ<br />
Tankay ERSAN<br />
(1935-<strong>2009</strong>)<br />
1961 yılında Technische Hochschule Darmstadt’dan<br />
mezun olan<br />
üyemiz 15 Ekim <strong>2009</strong> tarihinde vefat etmiştir.<br />
Şaban Melih RODOPLU<br />
(1957-<strong>2009</strong>)<br />
1983 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi’nden mezun olan<br />
üyemiz 15 Kasım <strong>2009</strong> tarihinde vefat etmiştir.<br />
Üyelerimizin ailelerine, dostlarına ve<br />
meslektaşlarımıza başsağlığı diliyoruz.<br />
Üyemiz<br />
Burhan DURMUŞ’un babası<br />
Reşit DURMUŞ<br />
9 Kasım <strong>2009</strong> tarihinde vefat etmiştir.<br />
Üyemizin acısını paylaşır,<br />
kendilerine ve yakınlarına başsağlığı dileriz.<br />
42<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
Kültür ve Sanat<br />
1.<br />
Bu dağ Mengene dağıdır<br />
Tanyeri atanda Van’da<br />
Bu dağ Nemrut yavrusudur<br />
Tanyeri atanda Nemruda karşı<br />
Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur<br />
Bir yanın seccade Acem mülküdür<br />
Doruklarda buzulların salkımı<br />
Firari güvercinler su başlarında<br />
Ve karaca sürüsü,<br />
Keklik takımı...<br />
Yiğitlik inkar gelinmez<br />
Tek’e - tek döğüşte yenilmediler<br />
Bin yıllardan bu yana, bura uşağı<br />
Gel haberi nerden verek<br />
Turna sürüsü değil bu<br />
Gökte yıldız burcu değil<br />
Otuzüç kurşunlu yürek<br />
Otuzüç kan pınarı<br />
Akmaz,<br />
Göl olmuş bu dağda...<br />
2.<br />
Yokuşun dibinden bir tavşan kalktı<br />
Sırtı alacakır<br />
Karnı sütbeyaz<br />
Garip, ikicanlı, bir dağ tavşanı<br />
Yüreği ağzında öyle zavallı<br />
Tövbeye getirir insanı<br />
Tenhaydı, tenhaydı vakitler<br />
Kusursuz, çırılçıplak bir<br />
şafaktı<br />
Baktı otuzüçten biri<br />
Karnında açlığın ağır<br />
boşluğu<br />
Saç, sakal bir karış<br />
Yakasında bit,<br />
Baktı kolları vurulu,<br />
Cehennem yürekli bir yiğit,<br />
Bir garip tavşana,<br />
Bir gerilere.<br />
Düştü nazlı filintası aklına,<br />
Yastığı altında küsmüş,<br />
Düştü, Harran ovasından getirdiği tay<br />
Perçemi mavi boncuklu,<br />
Alnından akıtma<br />
Üç topuğu ak,<br />
Eşkini hovarda, kıvrak,<br />
Doru, seğlavi kısrağı.<br />
Nasıl uçmuşlardı Hozat önünde!<br />
Şimdi, böyle çaresiz ve bağlı,<br />
Böyle arkasında bir soğuk namlu<br />
33 KURŞUN<br />
Bulunmayaydı,<br />
Sığınabilirdi yüceltilere...<br />
Bu dağlar, kardeş dağlar, kadrini bilir,<br />
Evvel Allah bu eller utandırmaz<br />
adamı,<br />
Yanan cigaranın külünü,<br />
Güneşlerde çatal kıvılcımlanan<br />
Engereğin dilini,<br />
İlk atımda uçuran<br />
Usta elleri...<br />
Bu gözler, bir kere bile faka basmadı<br />
Çığ bekleyen boğazların<br />
kıyametini<br />
Karlı, yumuşacık hıyanetini<br />
Uçurumların,<br />
Önceden bilen gözleri...<br />
Çaresiz<br />
Vurulacaktı,<br />
Buyruk kesindi,<br />
Gayrı gözlerini kör sürüngenler<br />
Yüreğini leş kuşları yesindi...<br />
3.<br />
Vurulmuşum<br />
Dağların kuytuluk bir boğazında<br />
Vakitlerden bir sabah namazında<br />
Yatarım<br />
Kanlı, upuzun...<br />
Vurulmuşum<br />
Düşüm, gecelerden kara<br />
Bir hayra yoranım çıkmaz<br />
Canım alırlar ecelsiz<br />
Sığdıramam kitaplara<br />
Şifre buyurmuş bir paşa<br />
Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız<br />
Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz<br />
Rivayet sanılır belki<br />
Gül memeler değil<br />
Domdom kurşunu<br />
Paramparça ağzımdaki...<br />
4.<br />
Ölüm buyruğunu uyguladılar,<br />
Mavi dağ dumanını<br />
ve uyur-uyanık seher yelini<br />
Kanlara buladılar.<br />
Sonra oracıkta tüfek çattılar<br />
Koynumuzu usul-usul yoklayıp<br />
Aradılar.<br />
Didik-didik ettiler<br />
Kirmanşah dokuması al kuşağımı<br />
Tespihimi, tabakamı alıp gittiler<br />
Hepside armağandı Acemelinden...<br />
Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız<br />
Karşıyaka köyleri, obalarıyla<br />
Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu,<br />
Komşuyuz yaka yakaya<br />
Birbirine karışır tavuklarımız<br />
Bilmezlikten değil,<br />
Fukaralıktan<br />
Pasaporta ısınmamış içimiz<br />
Budur katlimize sebep suçumuz,<br />
Gayrı eşkiyaya çıkar adımız<br />
Kaçakçıya<br />
Soyguncuya<br />
Hayına...<br />
Kirvem hallarımı aynı böyle yaz<br />
Rivayet sanılır belki<br />
Gül memeler değil<br />
Domdom kurşunu<br />
Paramparça ağzımdaki...<br />
5.<br />
Vurun ulan,<br />
Vurun,<br />
Ben kolay ölmem.<br />
Ocakta küllenmiş közüm,<br />
Karnımda sözüm var<br />
Haldan bilene.<br />
Babam gözlerini verdi Urfa önünde<br />
Üç de kardaşını<br />
Üç nazlı selvi,<br />
Ömrüne doymamış üç dağ<br />
parçası.<br />
Burçlardan, tepelerden, minarelerden<br />
Kirve, hısım, dağların çocukları<br />
Fransız Kuşatmasına karşı koyanda<br />
Bıyıkları yeni terlemiş daha<br />
Benim küçük dayım Nazif<br />
Yakışıklı,<br />
Hafif,<br />
İyi süvari<br />
Vurun kardaş demiş<br />
Namus günüdür<br />
Ve şaha kaldırmış atını.<br />
Kirvem hallarımı aynı böyle yaz<br />
Rivayet sanılır belki<br />
Gül memeler değil<br />
Domdom kurşunu<br />
Paramparça ağzımdaki...<br />
Ahmed Arif<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 43
Kültür ve Sanat<br />
<br />
FIKRALAR<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
-<br />
<br />
-<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
-<br />
<br />
<br />
-<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
-<br />
<br />
<br />
<br />
-<br />
<br />
<br />
-<br />
-<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
-<br />
<br />
-<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
-<br />
<br />
<br />
<br />
-<br />
<br />
<br />
<br />
-<br />
-<br />
-<br />
<br />
<br />
***<br />
-<br />
<br />
<br />
<br />
-<br />
-<br />
<br />
<br />
44<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
Kültür ve Sanat<br />
KURBAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 45
Oyun<br />
İnş. Yük. Müh. Şakir YOKAŞ<br />
BRİÇ DÜNYASINDAN HABERLER<br />
Son Bermuda Bowl şampiyonu İtalya’yı yenen ABD kazanmış ve<br />
şampiyonlık farkını üçe çıkardı.<br />
Venice Cup’ta ise Çin ABD’yi yenerek şampiyonluğu ilan etti.<br />
GEÇEN SAYININ PROBLEMİNİN ÇÖZÜMÜ - 1<br />
V654<br />
5432<br />
109<br />
654<br />
ARD<br />
A<br />
V432<br />
ARD32<br />
K<br />
B D<br />
G<br />
10987<br />
V109876<br />
ARD<br />
-<br />
Batı Karo çıkar<br />
Kontrat= 6 pik<br />
32<br />
RD<br />
8765<br />
V10987<br />
Deklaran elden karo R ve D çeker, Pik Dam ile yere geçer.<br />
ARD Trefli çekip trefl 2’liye elden çakar. Batı çakmazsa deklaran<br />
pikle yer egeçer, trefli 3’lüye elden çakar, batı yine<br />
çakmazsa pik lövesi dışında el alamaz. Batı mecburen çakar,<br />
Kör gelir (Pik gelmesi bir şey değiştirmez). Kör A ile alan<br />
deklaran Pik As çekerken Doğu sıkışır.<br />
D876<br />
V109<br />
D876<br />
R6<br />
BU SAYININ PROBLEMİ<br />
A109<br />
42<br />
AR1042<br />
842<br />
K<br />
B D<br />
G<br />
RV32<br />
RD876<br />
V<br />
A103<br />
BULMACA ÇÖZÜMLERİ<br />
Kare Bulmaca<br />
Batı ufak pik çıkar.<br />
Güney her savunmaya karşı<br />
6 NT yapar<br />
54<br />
A53<br />
953<br />
DV975<br />
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10<br />
1 M Ü S T A H K E M<br />
2 U L A D U A Y E N<br />
3 A F A C A N E L A<br />
4 E K E L A R A T<br />
5 E T B E R K S U<br />
6 R Ç E T E L E R<br />
7 E K O L F A Z L A<br />
8 T O M T O N G A<br />
9 K A M E R M O<br />
10 B U R U L M A A T<br />
( ) ( y )<br />
6<br />
54<br />
-<br />
-<br />
A<br />
-<br />
V4<br />
-<br />
K<br />
B<br />
G<br />
-<br />
V10<br />
A<br />
-<br />
-<br />
R<br />
87<br />
-<br />
Karo atarsa deklanın elden karo As’ı atar, yerdeki karolar<br />
sağlanır. Kör Ruasını atarsa el sağlanır.<br />
Batı 4. trefle ilk etapda Pik Vale ile çakarsa, Kör gelir. Deklaran<br />
son trefle elden pik ile çakar, koz ile yere geçer.<br />
Yukarıdaki pozisyonda olduğu gibi son üç karta girilir ve<br />
yine doğu sıkışır.<br />
D<br />
Sudoku 1<br />
8 9 2 1 5 4 7 3 6<br />
4 3 1 8 7 6 2 9 5<br />
5 7 6 3 2 9 4 1 8<br />
9 4 8 6 3 1 5 2 7<br />
1 2 7 5 4 8 9 6 3<br />
3 6 5 2 9 7 1 8 4<br />
2 1 3 7 8 5 6 4 9<br />
7 8 9 4 6 2 3 5 1<br />
6 5 4 9 1 3 8 7 2<br />
Sudoku 3<br />
5 7 1 8 3 6 2 4 9<br />
4 3 2 9 5 7 8 1 6<br />
6 8 9 2 4 1 7 3 5<br />
8 6 3 4 7 9 5 2 1<br />
1 2 7 3 6 5 9 8 4<br />
9 4 5 1 8 2 6 7 3<br />
3 5 4 7 9 8 1 6 2<br />
7 1 6 5 2 4 3 9 8<br />
2 9 8 6 1 3 4 5 7<br />
Sudoku 2<br />
1 7 6 9 3 8 4 5 2<br />
9 8 4 6 5 2 1 7 3<br />
2 5 3 1 7 4 6 9 8<br />
4 2 7 3 6 9 5 8 1<br />
8 9 5 7 4 1 3 2 6<br />
3 6 1 2 8 5 9 4 7<br />
7 1 9 5 2 3 8 6 4<br />
5 4 2 8 1 6 7 3 9<br />
6 3 8 4 9 7 2 1 5<br />
46<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>
Oyun<br />
Enis BİLYAP<br />
Dünya 16 Yaş Altı Satranç Olimpiyatında Türkiye Beşinci<br />
oldu<br />
Dünya 16 Yaş Altı Satranç Olimpiyatı 25 Eylül günü yapılan<br />
son tur ile sona erdi. Şampiyonluğa Rusya ulaşırken ikinci<br />
Hindistan ve üçüncü Ermenistan oldu.<br />
Turnuvaya 16 ülkeden 22 takım ve yaklaşık 110 sporcu katıldı.<br />
9. Sıracettin Bilyap Anı Satranç Turnuvası<br />
9. Sıracettin Bilyap Anı Satranç Turnuvası 17-18 Ekim <strong>2009</strong><br />
tarihlerinde İzmir Halkapınar Spor Salonu’nda yapıldı. Turnuvanın<br />
detaylı sonuçları izmir.tsf.org.tr internet adresinden<br />
öğrenilebilir.<br />
Satrancın Devleri Geri Döndü<br />
Moskova’da karşılaştıkları Dünya Şampiyonası’nın üzerinden<br />
25 yıl geçen satrancın efsaneleri Anatoly Karpov ve<br />
Garry Kasparov, İspanya’nın Valencia şehrinde 4 hızlı, 8 yıldırım<br />
olmak üzere 12 parti için yeniden bir araya geldi. 22<br />
Eylül <strong>2009</strong> Salı günü saat 20:00’de başlayan, 25 dakika + 5<br />
saniye eklemeli tempoda oynanan partilerin ilk ikisini Kasparov<br />
rahatlıkla kazandı. 1985 yılındaki performansından<br />
uzak olduğu gözlenen Karpov, ilk oyunda 24. hamlede zamandan<br />
kaybetti. İkinci oyunda saldırgan ve güçlü bir oyun<br />
sergileyen Kasparov, 22. hamlede yaptığı parlak feda ile 28<br />
hamlede oyunu<br />
kazandı. Hızlı<br />
partilerin ikinci<br />
günü gerçekleşen<br />
3. maçta, Anatoly<br />
Karpov zamanını<br />
verimli kullanıp<br />
daha iyi oynayarak,<br />
Fianchetto<br />
Gruenfeld ile tematik<br />
bir kale fedası<br />
yapan ve 25 yıl önce kendisini Dünya Şampiyonluğu<br />
tahtından indiren Kasparov’a karşı bir puan almayı başardı.<br />
Son maçta yarım puana ihtiyacı olan Kasparov, Karpov’un<br />
zamandan kaybetmesi için baskısını sürdürerek 1 puan ile<br />
masadan ayrıldı ve 4 turdan oluşan hızlı parti serisini 3-1<br />
kazanmış oldu. 24 Eylül <strong>2009</strong> Perşembe günü oynanan sekiz<br />
yıldırım partisinin ikisi berabere, 1’i Karpov’un ve 5’i de<br />
Kasparov’un galibiyetiyle sonuçlandı.<br />
Fisher ve Spassky’den sonra dünyada büyük ilgi toplayan<br />
iki satranççı yeniden karşı karşıya gelerek satrancı manşetlere<br />
taşıdılar.<br />
IM Mert Erdoğdu Bakü Açık’ta Beşinci Oldu<br />
Bakü Açık Turnuvası 20-30 Eylül <strong>2009</strong> tarihlerinde<br />
Azerbaycan’ın Bakü şehrinde gerçekleşti. Turnuva sonunda,<br />
Rus Büyükusta Boris Savchenko 7,5 puanla birinci olurken,<br />
Amerikalı Büyükusta Gata Kamsky 7,5 puanla ikinci, İsrailli<br />
Büyükusta Ilia Smirin ise 7,0 puanla üçüncü oldu. IM<br />
Mert Erdoğdu aldığı 7,0 puanla Azeri büyükusta Shakhriyar<br />
Mamedyarov ve Tamaz Gelashvili gibi birçok ustanın önünde<br />
turnuvayı 5. sırada başarılı bir şekilde tamamladı. Son<br />
dönemlerde oynadığı turnuvaların çoğunu 2550 elo üzeri<br />
performans göstererek bitiren IM<br />
Erdoğdu, oyunundan çok memnun<br />
olduğunu, özellikle Gürcü<br />
büyükusta Levan Pantsulaia maçından<br />
aldığı bir puanın öneminden<br />
bahsederek GM olma yolunda<br />
oldukça sıkı çalıştığını belirtti.<br />
IM Emre Can 6,5 puanla 15., FM Mustafa Yılmaz 6,0 puanla<br />
24., FM Selim Çıtak 5,5 puanla 36., IM Turhan Yılmaz 5,5<br />
puanla 38., Hüdaver Ceceloğlu 3,0 puanla 128. sırada bitirdiler.<br />
KKTC’de Satranç Ders Oluyor<br />
Ülkemiz ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile olan işbirliği<br />
uyum protokolü uyarınca yapılan TSF ve KKSF işbirliği çerçevesinde<br />
çalışmalar yapmak üzere başkan Vekilimiz Tahsin<br />
Aktar Ada’da bir dizi incelemelerde bulundu. KKSF nin Federasyon<br />
yapılanması, mevzuat oluşumu, etkinliklerin teknik<br />
hazırlıkları ve satrancın okullarda ders olarak okutulması<br />
projesi konularında yapılan görüşme ve çalışmalar son<br />
derece başarılı biçimde gerçekleşti.<br />
<strong>2009</strong> Avrupa Ulusal Takımlar Şampiyonası Novi Sad’da<br />
17. Avrupa Takımlar Şampiyonası 21-31 Ekim <strong>2009</strong> tarihlerinde<br />
Sırbistan Novi Sad’da gerçekleşiyor. Şampiyonaya<br />
milli takımımız şu kadro ile katılıyor; Bayan Takımı’nda Aslı<br />
Bayrak, Selen Sop, Burcu Şaşmazel, Cansu Söylemez, Nezihe<br />
Ezgi Menzi, Erkek Takımı’nda ise Kıvanç Haznedaroğlu,<br />
Barış Esen, Mert Erdoğdu, Umut Atakişi, Burak Fırat yer alıyorlar.<br />
Sporcularımıza Türkiye Satranç Federasyonu Asbaşkanı<br />
Kuvay Sanlı, antrenörlerimiz Efstratios Grivas ve Adrian<br />
Mihalcisin eşlik ediyorlar.<br />
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong> 47
Oyun<br />
İnş. Müh. Ali İhsan ARGIT<br />
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10<br />
1 <br />
2 <br />
3 <br />
4 <br />
5 <br />
6 <br />
7 <br />
8 <br />
9 <br />
10 <br />
SUDOKU ( 1 ) ( kolay )<br />
5 1 3 9<br />
9 7 1<br />
6 9 2 7 5<br />
8 6 7 1<br />
7 6 8<br />
9 5 1 8 6 3<br />
3 4 8 6<br />
1 6 5 2 8<br />
2 6 3 5 7<br />
SUDOKU ( 2 ) ( zor )<br />
9 5 6<br />
4 7 2<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
6 3 4 8<br />
4 6 7<br />
7 8 9<br />
3 2 9 8<br />
2 3 5 6<br />
9 6 1<br />
6 1 7<br />
SUDOKU ( 3 ) ( çok zor )<br />
7 9 4<br />
9 3<br />
2 1<br />
7 6 8<br />
9 2<br />
6 5 9<br />
3 4<br />
5 9<br />
8 7 1<br />
Çözümleri Sayfa 46’da<br />
48<br />
Kasım <strong>2009</strong> - <strong>149</strong>