21.03.2015 Views

altZine_ilkbahar_2015

altZine_ilkbahar_2015

altZine_ilkbahar_2015

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

olmasına rağmen Vefa’da oynamıyor<br />

muydu? Öyleyse Adnan abisi neden<br />

ona bu kadar kızıyordu?<br />

Futbol sevdası başına<br />

belaydı Şeref’in. Bir kere, futbolla<br />

dersleri beraber götüremiyordu.<br />

Okulla meşin top arasında muvazene<br />

kurmak, Vefa’nın İngiltere’den getirdiği<br />

ecnebi takım karşısında<br />

beraberlik golünü bulması kadar<br />

zordu. Sonra, bu iptila yüzünden<br />

en çok ana babasına zulmediyordu.<br />

Anası, mahalle maçlarında çamura<br />

batan okul formasını haftanın beş<br />

günü temizlemekten bir nebze<br />

şikayet etmiyordu da babası, yardım<br />

edeceğim diye geldiği yorgancı dükkânından<br />

futbol topu yapmak için<br />

elyaf ve pamuk aşırmasına tahammül<br />

edemiyordu. Celal Usta pamukları<br />

dövdüğü hallaç yayını alınca eline...<br />

“Profesyonel olunca,” diye<br />

bağırmaya başlıyordu Şeref. “Sana<br />

kapitone makinelerinden alacağım<br />

da beni dövdüğün için kendinden<br />

utanacaksın!”<br />

Gelin görün ki Celal<br />

Usta’nın utancı, oğlunun Vefa’nın B<br />

takımıyla Şeref Stadı’na çıktığı bir<br />

bahar günüyle sınırlı kaldı. O gün<br />

oğlunu izlemeye Karagümrük’ün<br />

amigosu Gardrop Fuat’la gitmişti.<br />

Stadın denize nazır ahşap tribününde<br />

az sayıdaki şakşakçı, kâh bezik kâh<br />

tavla oynayarak maçın başlamasını<br />

beklerken, Celal Usta’nın gözleri<br />

denizin sahayla, orta saha çizgisi<br />

doğrunca buluştuğu noktada bekleyen<br />

kayıkçıya takılıvermişti. Ta ki<br />

Gardrop, denize kaçan topları toplamakla<br />

mükellef bir görevli olduğunu<br />

açıklayıncaya kadar, Boğaz’ın akşam<br />

suyunda balık tutmak yerine<br />

beyhude bekleyen bu balıkçıya bir<br />

anlam verememişti.<br />

Şeref Bey Amca, daha maçın<br />

ilk dakikalarında, ahiretlik kahramanı<br />

Tahtabacaklığa soyunup beş minare<br />

boyu diktiği topu, Çırağan’ın pencerelerinden<br />

birine gönderdi. Celal<br />

Usta o an kendi kendine, bu saraya<br />

da bir top toplayıcı gerek, diye<br />

söylendi. Pencerenin geniş pervazına<br />

ilişmiş onlarca kuş bir anda havalanıp<br />

kanatlarınca yaracaktı göğü.<br />

İşte Şeref Bey Amca’nın,<br />

Vefa rozeti gibi ömrü boyunca<br />

taşıyacağı lakabına kavuşması da<br />

böyle oldu. O günden sonra Yorgancı<br />

Celal’in oğlu, Kuşçu Şeref namına<br />

mazhar oldu.<br />

O gün Şeref Stadı sanki<br />

toprak bir saha değil; gayyanın<br />

kuyusuydu. Yumruklar, tekmeler gırla<br />

gidiyordu. Tribünden ise hakeme<br />

yine o mahut terane okunuyordu. Ne<br />

olduysa maçın bitimine yakın, rakip<br />

takımdan iri kıyım bir oyuncunun<br />

ayağını uzattığı meşin yuvarlağa<br />

Şeref’in kafa topu diye yükselmesiyle<br />

oldu. Aldığı darbe göz sinir sistemini<br />

felç etti Şeref Bey Amca’nın.<br />

Aylarca açamadığı sol gözüne, Surp<br />

Pırgiç’teki en son ameliyattan sonra<br />

yeniden kavuştu.<br />

Bu maç böyle bitmeseydi<br />

belki de Kuşçu Şeref ismini bir<br />

Tahtabacak İsmet gibi, Mehmetçik<br />

Basri, Baba Gündüz, Tenekeci Garbis<br />

gibi herkes hatırlayacaktı! Hayat<br />

8

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!