19.03.2015 Views

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE'DE ÇOCUK KORUMA ...

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE'DE ÇOCUK KORUMA ...

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE'DE ÇOCUK KORUMA ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

T.C.<br />

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ<br />

SOSYAL BİLİMLER ESNTİTÜSÜ<br />

KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI<br />

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE’DE ÇOCUK<br />

<strong>KORUMA</strong> POLİTİKALARI ve SOSYAL HİZMETLER ve<br />

ÇOCUK ESİRGEME KURUMU<br />

YÜKSEK LİSANS TEZİ<br />

Hazırlayan<br />

Muammer SALİM<br />

0730203083<br />

Danışman<br />

Yrd. Doç. Dr. Nilüfer AVŞAR NEGİZ<br />

ISPARTA–2011


ÖNSÖZ<br />

“Geçmişten Günümüze Türkiye’de Çocuk Koruma Politikaları ve Sosyal<br />

Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu” isimli yüksek lisans tezimin hazırlanması ve<br />

düzenlenmesi sırasında bana yol gösteren, destek olan değerli hocam Sayın<br />

Yrd.Doç.Dr. Nilüfer (NEGİZ) AVŞAR’a teşekkürü borç bilirim.<br />

Kendi işlerinin yoğunluğu arasında zaman ayırarak bu çalışma hakkında<br />

görüş ve önerilerini sunan, destek olan değerli hocam Sayın Doç.Dr. Hakan ACAR’a<br />

teşekkürlerimi sunarım.<br />

Görev yaptığım 60.Yıl Sadık Doğan Kız Yetiştirme Yurdu Müdürü Sayın<br />

Yıldız AKSOY’a şahsıma gösterdiği anlayış, meslektaşım Sayın Arif LAÇİN’e<br />

değerli önerileri, Psikolog Sayın Arife GÜNBEY’e yardımları için ayrıca<br />

teşekkürlerimi sunarım.<br />

Beni hayatımın her anında her anlamda destekleyen çok sevdiğim annem<br />

Zeynep SALİM ve babam Yusuf SALİM’e şükranlarımı sunuyorum. Onların<br />

üzerimdeki emeklerini hiçbir zaman unutmayacağım.<br />

Son olarak çalışmam boyunca kendilerini ihmal ettiğim, yoğun süreç boyunca<br />

beni cesaretlendiren, en umutsuzluğa düştüğüm anda varlıkları ve telkinleri ile bu<br />

çalışmanın ortaya çıkmasında sebep olan iki güzel insana; eşim Esma ve kızım<br />

Beyza’ya sonsuz sevgi ve minnet duygularımı sunuyorum. İyi ki varsınız.<br />

i


ÖZET<br />

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE’DE ÇOCUK <strong>KORUMA</strong><br />

POLİTİKALARI VE SOSYAL HİZMETLER VE ÇOCUK ESİRGEME<br />

KURUMU<br />

Muammer SALİM<br />

Süleyman Demirel Üniversitesi, Kamu Yönetimi Bölümü<br />

Yüksek Lisans Tezi, 124 Sayfa, Ocak 2011<br />

Danışman: Yard.Doç.Dr. Nilüfer (AVŞAR) NEGİZ<br />

Her türlü risklere karşı savunmasız durumda bulunan çocukların korunması<br />

ve esenliklerinin sağlanması, günümüz toplumlarının karşı karşıya bulunduğu en<br />

önemli sosyal sorunlarından birisidir. Bu sorunla mücadelede devletler, çocuk<br />

koruma sistemlerine yönelik politikalar geliştirerek çocuk refahı alanında<br />

uygulamaya koymaktadır. Türkiye’de çocuk koruma sistemine yönelik merkezi plan<br />

ve politikaların geliştiricisi ve uygulayıcısı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme<br />

Kurumu’dur.<br />

Bu çalışma, Türkiye’de çocuk koruma sistemine yönelik kamu politikalarını,<br />

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından sunulan hizmetler<br />

boyutuyla ele almaktadır.<br />

Çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, çocuk ve korunmaya<br />

muhtaç çocuk kavramları ele alınmış, zaman içinde değişen çocukluk algılayışına<br />

değinilmiş, tarihsel süreçte korunmaya muhtaç çocuklara yönelik geliştirilen<br />

politikalardan bahsedilmiştir. İkinci bölümde, Türkiye’de çocuk koruma sisteminin<br />

ortaya çıkışı hakkında bilgi verilmiştir. Üçüncü bölümde, günümüz Türkiye’sinde<br />

çocuk koruma sistemini oluşturan politikaların yasal zemini ele alınmıştır. Dördüncü<br />

bölümde, SHÇEK tarafından sunulan çocuk koruma hizmetleri üzerinde<br />

durulmuştur. Sonuç olarak, Türkiye’de korunmaya muhtaç çocuklara yönelik<br />

geliştirilen politikaların kurum bakımı üzerine yoğunlaştığı, son dönemlerde<br />

çocukların aile yanında korunmasına yönelik politikalara ağırlık verilmeye çalışıldığı<br />

tespit edilmiştir.<br />

Anahtar Kelimeler: Çocuk, Korunmaya Muhtaç Çocuk, Çocuk Koruma Politikaları,<br />

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu<br />

ii


ABSTRACT<br />

FROM PAST TO TODAY CHILD PROTECTION POLICIES IN TURKEY<br />

AND SOCIAL SERVICES AND CHILD PROTECTION AGENCY<br />

Muammer SALİM<br />

Süleyman Demirel University, Department of Public Administration,<br />

MPA, 124 pages, January 2011<br />

Supervising Professor: Assoc.Prof.Dr. Nilüfer (AVŞAR) NEGİZ<br />

Protection of children who are at risk and maintaining their welfare are the<br />

most important social issues at the contemporary societies. In order to tackle this<br />

problem, states develop policies towards child protection systems and they apply<br />

these policies in providing welfare to the children. In Turkey, Social Services is<br />

responsible for development and application of central plan and policies towards<br />

child protection issues.<br />

This study, handles public policies towards child protection system with<br />

regard to services provided by Social Services.<br />

Our study consists of four parts. In the first part, child and child protection<br />

consepts are handled. Childhood perception which has changed in time is addressed<br />

and policies which have been developed are looked into from an historical<br />

perspective. In the second part, information is presented about the origins of child<br />

protection system in Turkey. In the third part, legal foundation for child protection<br />

systems in Turkey has been handled. And the finally is last part, child protection<br />

services by Social Services and Child Protection Agency related to child protection<br />

issues are presented. As a result, to conculute the policies developed towards<br />

children in need of protection has concentrated on institutional care, recently services<br />

that children supported with in the families come front.<br />

Keywords: Child, Children in Need of Protection, Child Protecion Policies, Social<br />

Services and Child Protection Agency<br />

iii


KISALTMALAR<br />

AB : Avrupa Birliği<br />

ABD : Amerika Birleşik Devletleri<br />

ANY : Ayni Nakdi Yardım<br />

BSRM : Bakım ve Sosyal Rehabilitasyon Merkezi<br />

BYKP : Beş Yıllık Kalkınma Planı<br />

Çev. : Çeviren<br />

ÇHB : Çocuk Hakları Beyannamesi<br />

ÇHS : Çocuk Haklarına Dair Sözleşme<br />

ÇOGEM : Çocuk ve Gençlik Merkezi<br />

DPT : Devlet Planlama Teşkilatı<br />

Edt. : Editör<br />

EGM : Emniyet Genel Müdürlüğü<br />

KBRM : Koruma Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi<br />

KMÇ : Korunmaya Muhtaç Çocuk<br />

MEB : Milli Eğitim Bakanlığı<br />

s. :Sayfa Numarası<br />

SHÇEK : Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu<br />

SSYB : Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı<br />

TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi<br />

TCK : Türk Ceza Kanunu<br />

TÇEK : Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu<br />

TMK : Türk Medeni Kanunu<br />

TÜİK : Türkiye İstatistik Kurumu<br />

t.y : Tarih Yok<br />

iv


TABLOLAR DİZİNİ<br />

Sayfa No<br />

Tablo 1: TÇEK'in Hizmet Kuruluşlarının Çeşit ve Sayıları (1946)...........................50<br />

Tablo 2: 1960’lı Yıllarda Korunmaya Muhtaç Çocuklara Hizmet Sunan Kurumlar<br />

ve Bu Kurumlardan Hizmet Alan Çocuk Sayıları………………………......58<br />

Tablo 3: 1970' li Yıllarda Korunmaya Muhtaç Çocuklara Hizmet Sunan Kurumlar<br />

ve Bu Kurumlardan Hizmet Alan Çocuk Sayıları.................... ……………..62<br />

Tablo 4: SHÇEK’in Dolu-Boş Kadro Durumu (2000-2009) .................................. 104<br />

Tablo 5: SHÇEK’te Görev Yapan Meslek Elemanlarının Sayısı (2001-2009)....... 104<br />

Tablo 6: SHÇEK’in Yıllara Göre Bütçesi (1989-1993).......................................... 105<br />

Tablo 7: SHÇEK’in Yıllara Göre Bütçesi (2004-2009).......................................... 105<br />

Tablo 8: 3413 Sayılı Kanuna Göre Ataması Yapılan Korunmaya Muhtaç<br />

Çocuk Sayısı (1988-2009) .......................................................................... 106<br />

v


İÇİNDEKİLER<br />

Sayfa<br />

ÖNSÖZ........................................................................................................ i<br />

ÖZET ......................................................................................................... ii<br />

ABSTRACT ............................................................................................... iii<br />

KISALTMALAR........................................................................................ iv<br />

TABLOLAR DİZİNİ ................................................................................... v<br />

İÇİNDEKİLER .......................................................................................... vi<br />

GİRİŞ ......................................................................................................... 1<br />

BİRİNCİ BÖLÜM<br />

KORUNMAYA MUHTAÇ ÇOCUKLAR KAVRAMI VE ÇOCUK <strong>KORUMA</strong><br />

POLİTİKALARININ ORTAYA ÇIKIŞI<br />

1.1. Çocuk Kavramı....................................................................................... 3<br />

1.1.1. Tarihsel Süreçte Çocukluk Algısının Değişimi ..................................... 4<br />

1.1.2. Korunmaya Muhtaç Çocuklar Kavramı ............................................14<br />

1.2. Dünya’da Modern Çocuk Koruma Politikalarının Ortaya Çıkışı ....................16<br />

1.2.1. Sanayi Devrimi Öncesi Dönem.........................................................16<br />

1.2.2. Sanayi Devrimi Sonrası Dönem ........................................................18<br />

1.2.2.1. Avrupa ve Amerika’daki Gelişmeler .......................................19<br />

1.2.2.2. 20.Yüzyıl ve Sonrası Dönem..................................................23<br />

1.3. Sosyal Devletle Sistemli Çocuk Politikalarına Doğru...................................26<br />

1.4. Çocukların Korunması Alanında Büyük Umutlar ve Evrensel Dil:<br />

Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ...............................................................27<br />

1.4.1. Sözleşmenin Ortaya Çıkışı ...............................................................28<br />

1.4.2. Sözleşmenin Tanımı ve İçeriği..........................................................29<br />

1.4.3. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye Yaklaşımlar .................................31<br />

İKİNCİ BÖLÜM<br />

TÜRKİYE'DE ÇOCUK <strong>KORUMA</strong> SİSTEMİNİN OLUŞUMU<br />

2.1. Cumhuriyet Öncesi Dönemde Çocuk Koruma Sisteminin Tarihsel Gelişimi ....33<br />

2.1.1. Tanzimat Öncesi Dönem: Geleneksel Yöntemler.................................33<br />

2.1.2. Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Uzanan Dönem: Merkezi Yönetimin<br />

Kurumsallaşma Çalışmaları..............................................................35<br />

2.1.2.1. Eytam Sandıkları..................................................................37<br />

2.1.2.2. Mithatpaşa Islahhaneleri........................................................38<br />

2.1.2.3. Darüşşafaka.........................................................................39<br />

2.1.2.4. Hamidiye Etfal Hastanesi ......................................................39<br />

2.1.2.5. Fukaraperver Cemiyetleri ......................................................39<br />

2.1.2.6. Darülhayr-ı Ali ....................................................................40<br />

2.1.2.7. Darülaceze ..........................................................................41<br />

2.1.2.8. Darüleytamlar......................................................................41<br />

2.1.2.9. Diğer Faaliyetler ..................................................................43<br />

2.1.3. Döneme İlişkin Politikaların Analizi.................................................44<br />

vi


2.2. Cumhuriyet’in İlk Yıllarından 1961 Anayasası'na Uzanan Dönemde<br />

Çocuk Koruma Politikaları ......................................................................46<br />

2.2.1. Merkezi Hükümetin Doğrudan Müdahil Olmadığı Çocuk Koruma<br />

Politikaları.....................................................................................46<br />

2.2.2. Himaye-i Etfal Cemiyeti/Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu'nun<br />

Ortaya Çıkışı ................................................................................48<br />

2.2.3. İlk Korunmaya Muhtaç Çocuklar Kanunu ve Merkezi<br />

Hükümetin Alana Müdahil Olması ....................................................51<br />

2.3. 1961 Anayasası’ndan 2000’li Yıllara Sosyal Devlet Anlayışıyla<br />

Ortaya Çıkan Kamu Politikaları...............................................................57<br />

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />

GÜNÜMÜZ TÜRKİYE'SİNDE ÇOCUK <strong>KORUMA</strong><br />

POLİTİKALARININ YASAL ZEMİNİ<br />

3.1. 1982 Anayasası’nda Çocuğun Korunması ..................................................68<br />

3.2. Çocuk Koruma Sisteminin Oluşumuna Katkı Sağlayan Yasal Mevzuat ve<br />

Diğer Hükümler...................................................................................70<br />

3.2.1. Türk Medeni Kanunu ve Ceza Kanunu’nda Çocuğun Korunması...........80<br />

3.2.1.1. Medeni Kanun’da Çocuğun Korunması ...................................80<br />

3.2.1.2. Ceza Kanunu’nda Çocuğun Korunması ...................................82<br />

3.2.2. Çocuk Koruma Sistemi İçinde Çocuk Adalet Sistemi. ..........................84<br />

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />

ÇOCUK <strong>KORUMA</strong> POLİTİKALARI VE SHÇEK<br />

4.1. Sosyal Hizmetler ve Çocukların Korunması ...............................................85<br />

4.2. SHÇEK Tarafından Uygulanan Kamu Politikaları ve Yasal Dayanağı ............87<br />

4.2.1. Çocuğun Aile Yanında Bakımı .........................................................87<br />

4.2.1.1. Ayni Nakdi Yardım Hizmetleri...............................................89<br />

4.2.1.2. Koruyucu Aile Hizmetleri......................................................90<br />

4.2.1.3. Evlat Edinme Hizmetleri .......................................................92<br />

4.2.1.4. Danışmanlık Hizmetleri ........................................................94<br />

4.2.2. Kurum Bakımı ve Yöntemleri...........................................................95<br />

4.2.2.1. Çocuk Yuvaları....................................................................98<br />

4.2.2.2. Yetiştirme Yurtları ...............................................................99<br />

4.2.2.3. Çocuk ve Gençlik Merkezleri (ÇOGEM) .................................99<br />

4.2.2.4. Çocuk Evleri ..................................................................... 100<br />

4.2.2.5 Koruma Bakım ve Rehabilitasyon Merkezleri İle<br />

Bakım ve Sosyal Rehabilitasyon Merkezleri............................ 101<br />

4.1. SHÇEK’in Çocuk Koruma Hizmetlerine Yönelik Değerlendirme ................ 103<br />

SONUÇ ve ÖNERİLER .............................................................................. 108<br />

KAYNAKÇA ............................................................................................ 113<br />

ÖZGEÇMİŞ .............................................................................................. 124<br />

vii


GİRİŞ<br />

Toplumlar açısından çocuk konusu, geleceklerinin hangi seyirde olacağını<br />

belirleyecek olması nedeniyle, son derece önemli konular arasında yer almaktadır.<br />

Her toplum, önlerine çıkacak sorunlarla mücadele edebilecek, sağlıklı, güçlü ve<br />

toplumsal devamlılığını sağlayabilecek bir nesil yetiştirme gayreti içinde<br />

bulunmaktadır. Bu döngünün gayet normal olduğu kabul edilmelidir. Her canlı<br />

organizma kendi misyonunu tamamladığında, kendinden sonra gelecek olanların<br />

daha kolay bir şekilde uyum sağlayabilmesi ve sağlıklı bir şekilde gelişimini<br />

tamamlayabilmesi için gerekli olan her şeyi hazırlar ve oluşum sürecinin<br />

tamamlanmasını bekler. Bu aynı zamanda içgüdüsel bir davranıştır.<br />

Toplumlar da, tıpkı canlı organizmalar gibi, merak ve sabırla, yerlerini alacak<br />

olan bireylerin yetişmesini beklemektedir. Bu değişim döngüsü, insanoğlunun<br />

hayatında kendi yavruları vasıtasıyla sağlanmaktadır. İnsan yavrusunun bu kadar<br />

önemli olmasının en önemli sebeplerinden birisi de (belki de), “medeniyetlerin”<br />

veya daha geniş bir ifade ile “insanlığın” bir adım öteye taşınabilmesinin baş aktörü<br />

olmasıdır. Çocuğa yüklenen bu gizil anlamı, Tan, şöyle izah etmektedir 1 :<br />

Çocuk, daima umudun taşıyıcısı ve insanın soyunu sürdürme<br />

yolundaki bastırılamayan dürtüsünün simgesi olmuştur. İnsanın<br />

kendisinin yok oluşunu yenme, yeniden yaşama, zamana karşı<br />

koyma yolu.<br />

İnsan yavrusunun, bu görevi yerine getirebilmesi için mevcut ortamı ve geleceği ne<br />

kadar güzel düzenlenirse, o kadar başarı düzeyinin yüksek olacağı bilinmektedir.<br />

Günümüzde, toplumların varlıklarını sürdürebilmeleri için yapabilecekleri en<br />

güvenli yatırımın, çocuğa yapılan/yapılacak yatırım olduğu anlaşılmıştır. Bu<br />

paralelde, çağdaş, demokratik ve sağlıklı bir toplum oluşturabilmek için çocuğu<br />

fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişim yönünden, bir bütün olarak ele alabilen<br />

politikalara ihtiyaç duyulmaktadır. 2<br />

Çocuğun, her türlü risk ve gelişimi açısından tehlikelerden korunmasına<br />

yönelik ilk ciddi adımların atılması moderniteyle mümkün olabilmiştir. Bu<br />

1 Mine TAN, “Çağlar Boyu Çocukluk”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi,<br />

Cilt 23, Sayı 2, Yıl 1989, s.72.<br />

2 Latife BIYIKLI, “Korunmaya Muhtaç Çocuklar ve S.O.S Çocuk Köyleri”, Ankara Üniversitesi<br />

Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, Yıl 1995, s.3.<br />

1


doğrultuda, Büyük Sanayi Devrimi’nin ardından, olağanüstü bir hızla yaşanılan<br />

toplumsal değişme ve gelişmeler bağlamında, devletlerin, daha önceleri yığın<br />

şekliyle karşılaşmadıkları sorunlar yumağıyla karşılaşmaya başlamaları, aynı<br />

zamanda, genelde tüm dezavantajlı gruplar, özelde ise çocukların korunması<br />

hususunda, bir takım adımların atılması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Bu<br />

gereklilik, modern anlamda çocuk koruma politikalarının düşünsel ve eylemsel<br />

temelini oluşturmuştur.<br />

Tarihsel gelişim seyri içinde, insanoğlunun, sanayi devriminden çok önceleri<br />

de çocukların tehlikelerden korunmasına yönelik düzenlemeler yaptığına<br />

rastlanılmaktadır. Ancak, sorunun kitleselliğe ulaşması açısından, sanayi devriminin<br />

etkilerinin altı çizilmektedir.<br />

Ülkemizde sanayileşme hareketlerinin etkilerinin, Batı’dakinden yaklaşık<br />

olarak yüz yıl kadar geç ortaya çıkmış olması, modern anlamda çocuk koruma<br />

politikalarının geliştirilmesinde gecikme yaşanmasına sebep olmuştur. Ancak,<br />

özellikle Osmanlı Devleti’nin yıkılma döneminde yaşanılan kanlı savaşların ağır<br />

bilançoları altında kimsesiz kalan çocukların, bakım ve gözetilmesi hususunda<br />

başlayan kurumsallaşma süreci, başlı başına Yeni Cumhuriyetin çocuklarla ilgili<br />

ortaya koyacağı çalışmaların temellendirilmesi görevini de üstlenmiştir.<br />

Cumhuriyet’in ilanından sonraki süreçte çocuk koruma sisteminin oluşumu ve<br />

işletilmesinde, dönemin sosyo-ekonomik özellikleri, politikaların belirleyicisi<br />

olmuştur. Siyasal yaklaşımların da, bu süreçte etkisinin olduğu dile getirilmelidir.<br />

Bu doğrultuda çalışmanın konusunu, Türkiye’nin geçmişten günümüze<br />

çocuk koruma politikaları, çocukların korunmasına yönelik mevcut uygulamalar,<br />

güncel yasal zemin ve genel anlamda tüm çocukların korunması, özel anlamda ise<br />

korunmaya muhtaç çocukların korunmasına yönelik kamusal politikaların<br />

geliştiricisi ve uygulayıcısı olan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun<br />

(SHÇEK), çocukların korunmasına yönelik hizmetlerinin değerlendirilmesi<br />

oluşturmaktadır.<br />

2


BİRİNCİ BÖLÜM<br />

KORUNMAYA MUHTAÇ ÇOCUKLAR KAVRAMI VE ÇOCUK<br />

<strong>KORUMA</strong> POLİTİKALARININ ORTAYA ÇIKIŞI<br />

1.1. Çocuk Kavramı<br />

Çocuk kavramına yönelik tanımlamalar, hangi bakış açısıyla ele alındığına<br />

göre değişebilmektedir. Örneğin bir psikolog ile bir hukukçu farklı tanımlamalarda<br />

bulunabilmektedir.<br />

İnan, çocuğu, en genel manasıyla “insan yavrusu” olarak tanımlamaktadır. 3<br />

5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu, çocuğu, daha erken yaşta ergin olsa bile 18<br />

yaşını doldurmamış kişi olarak tanımlamaktadır. 4 Aynı kanun, 18 yaşından küçük<br />

olduğu halde evlenmeyle ergin olan kişinin, Çocuk Koruma Kanunu’na göre,<br />

korunma altına alınabileceğini de hükme bağlamıştır. Bu durum, kimi hukukçular<br />

tarafından Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde (ÇHS) bile çocukluğun<br />

sınırının bu kadar geniş tutulmadığı şeklinde yorumlanmıştır. 5 Ancak, Yörükoğlu,<br />

her ne olursa olsun, çalışma yaşamanın ve evliliğin, hangi yaşta olursa olsun,<br />

çocukluğu bitirdiğini savunmaktadır. 6<br />

Çocuk tanımı için günümüzde tüm toplumları kapsayabilecek genel geçer bir<br />

ifade, kendisini Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde bulmaktadır. ÇHS’nin 1.maddesi,<br />

çocuğu, 18 yaşından küçük insan olarak tanımlamaktadır. ÇHS, çocukluk kavramına<br />

şöyle yaklaşmaktadır 7 :<br />

Belirli bir devletin yasaları uyarınca, çocukluktan çıkış daha<br />

önceki yaşlarda gerçekleşmiş sayılmadığı sürece, çocukluk dönemi<br />

18’inci yaş günü ile birlikte sona ermektedir.<br />

3 Ali N. İNAN, “Çocuğun Korunması ve Polis”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt<br />

37, Sayı 1, Yıl 1980, s.244.<br />

4 Çocuk Koruma Kanunu, Kanun Numarası 5395, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 15.07.2005,<br />

Sayı 25876, Madde 3.<br />

5 Mahir TOPALOĞLU, “Çocuk Koruma Kanununda Tedbirler Sorunu”, İstanbul Barosu Dergisi,<br />

Cilt 81, Sayı 4, Yıl 2007, s.1650.<br />

6 Atalay YÖRÜKOĞLU, Değişen Toplumda Aile ve Çocuk, 6.Basım, Özgür Yayınları, İstanbul,<br />

2000, s.13.<br />

7 UNICEF, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, , Erişim Tarihi: 25.12.2009.<br />

3


Günümüzde, 21. yüzyılın yarattığı çocukluk olgusuna ciddi eleştiriler<br />

getirilmektedir. Çocuğun veya çocukluğun, çocuk olarak ele alındığı modern<br />

döneme kadar, geçirdiği aşamaların neler olduğunu görmenin, çocuk koruma<br />

sistemlerinin ortaya çıkış sürecini yorumlamamıza yardımcı olacağı<br />

düşünülmektedir.<br />

1.1.1. Tarihsel Süreçte Çocukluk Algısının Değişimi<br />

Sosyal bilimciler tarafından, son birkaç on yıldır üzerinde çalışmalar yapılan<br />

çocukluk tarihi ile ilgili olarak, kesin ve sağlam verilere 16. ve 17. yüzyıl ile birlikte<br />

ulaşılabilmiştir. Daha öncesiyle ilgili olarak yapılan değerlendirmelerin, eleştirilmesi<br />

veya benimsenmesiyle ilgili beyanda bulunmak, öznellik sınırları içinde kalacaktır.<br />

Eski çağlarda, çocuklara iyi davranılmadığını, güçsüzlükleri nedeniyle<br />

kullanıldıklarını, hatta kolayca öldürüldüklerini belirten Yörükoğlu, Hıristiyanlığın<br />

doğup yayılmasından sonra, Tanrı korkusuyla da olsa, çocuklara önceki dönemlere<br />

nazaran iyi davranılmaya başlanıldığını, yine de asıl amacın çocukları gözetmek,<br />

korumak, kurtarmak değil, Tanrının buyruğuna uydurarak, vaat edilen cennete<br />

ulaşabilmek olduğunu eklemektedir. 8<br />

Her ne kadar günümüz koşullarına göre kıyaslama yapmasa da, Aries,<br />

dönemin Eski Yunan ve Roma Medeniyetinde eğitim faaliyetlerinin bulunmasını,<br />

çocukluğun klasik çağda anlaşılmaya çalışılması olarak yorumlamıştır. O zamanın<br />

şartlarına göre, umut verici olan bu gelişmeleri değerlendiren Postman, çocukların<br />

anlaşılmaya başlandığı bu yeni dönemin, kuzey barbarlarının istilalarıyla sona<br />

erdiğini ve Orta Çağ’ın karanlık yüzünün ortaya çıktığını belirtmektedir. 9<br />

Girilen bu karanlık dönemde, skolastik düşüncenin etkileriyle birlikte yaygın<br />

inanış, insanların günahkar doğduğu olmuştur. 10 Çocuklara karşı bakış açısı, zaman<br />

içinde olumsuz yönde değişmeye başlamıştır. Sürecin devamında çocuğun kendine<br />

özgü varlığı unutulmuştur. 11 Bu unutkanlığı izah etmeye çalışan araştırmacılar, Orta<br />

Çağ’ ın salgın hastalıklarının, en çok savunmasız durumdaki çocukları etkilediği, bu<br />

8 YÖRÜKOĞLU, s.22-23.<br />

9 Neil POSTMAN, Çocukluğun Yokoluşu, Çev: Kemal İNAL, İmge Yayınevi, Ankara, 1995, s.21.<br />

10 Mary J. GANDER ve Harry W. GARDINER, Çocuk ve Ergen Gelişimi, 4.Baskı, Çev: Ali<br />

DÖNMEZ, Nermin ÇELEN ve Bekir ONUR, Edt: Bekir ONUR, İmge Kitabevi, Ankara, 2001, s.29.<br />

11 Bekir ONUR, Çocuk Tarih ve Toplum, İmge Kitabevi, Ankara, 2007, s.97.<br />

4


nedenle çocuk ölümlerinin Orta Çağ’ a özgü çok belirgin bir toplumsal olgu<br />

olduğu, 12 aynı zamanda doğum ve bebek ölüm oranlarının çok yüksek olması<br />

sebebiyle ana-babaların “olası bir kayıp” olarak gördükleri bir “canlıya” 13 derinden<br />

bağlanmaktan kaçındıkları 14 üzerinde durmaktadır. Öyle ki, 14.yüzyıla kadar<br />

çocuklara, vasiyetnamelerde bile yer verilmediği ifade edilmektedir. 15<br />

Batı Toplumlarında, Orta Çağ boyunca çocukluk ayrı bir gelişim dönemi<br />

olarak görülmemiştir. Çocuklar, yetişkinler ile iç içe yaşamışlar, aynı giysileri<br />

giymişler, aynı besinleri tüketmişler, aynı oyunları oynamışlardır. Dönemin resim ve<br />

heykel sanatı örnekleri, bu tespiti doğrular niteliktedir. 16 Postman’a göre, Ortaçağ’da<br />

yedi yaşına gelen çocuk, iyi bir biçimde konuşmaya başlamakta, böylece<br />

yetişkinlerin söylediği ve anladığı şeyleri söyleyebilmekte ve anlayabilmekteydi.<br />

Böylece, Orta Çağ’da, çocukluk, ortalama 7 yaşında sona ermekteydi. 17<br />

Orta Çağ’da dayak çocuğun eğitiminde sık kullanılan bir yöntem<br />

olagelmiştir. 18 Yaygın çocukluk algılayışı, kölelik ideolojisiyle benzeşen taşınır eşya<br />

ya da mülk parçası yaklaşımı ile gelişmiştir. 19 Çocuklar için bir hukuk veya ceza<br />

yasaları geliştirilmemiştir. Çocuklar da, yetişkinler gibi, her türlü suçtan tam<br />

sorumlu tutulabilmiş ve ağır cezalara mahkum edilebilmişlerdir. 20<br />

Aries, Orta Çağ’da çocukluk duygusunun bulunmadığını iddia etmektedir.<br />

Devamında, çocukluk duygusunun bulunmayışının, çocukların ihmal ve istismar<br />

edildiği veya çocuklara karşı sevecenlikle yaklaşılmadığı şeklinde algılanmaması<br />

gerektiğini eklemektedir. Ona göre çocukluk duygusunun bulunmayışıyla anlatmak<br />

istediği, çocuklara karşı duyarlılığın gelişmemiş olmasıdır. Çocuğu, yetişkinden<br />

12 İsmail DOĞAN, “Çocuk Haklarının Sosyolojik Evriminden Dünya ve Türkiye İçin Çıkan<br />

Sonuçlar”, I.Çocuk Kurultayı Bildiriler Kitabı, Edt.:Mustafa Ruhi ŞİRİN ve Sevgi USTA SAYITA<br />

İstanbul Çocukları Vakfı Yayınları, İstanbul, 2000, s.45.<br />

13 Mine TAN, “Çocukluk, Dün ve Bugün”, Toplumsal Tarihte Çocuk Sempozyumu, 23-24 Nisan<br />

1993, Edt.:Bekir ONUR, İstanbul, 1994, s.18.<br />

14 GANDER ve GARDINER, s.27.<br />

15 POSTMAN, s.31.<br />

16 Bekir ONUR, “Sunuş”, Toplumsal Tarihte Çocuk Sempozyumu, 23-24 Nisan 1993, Edt.:Bekir<br />

ONUR, İstanbul, 1994, s.3-4.<br />

17 POSTMAN, s.21.<br />

18 YÖRÜKOĞLU, s.24.<br />

19 David ELKIND, Çocuk ve Toplum Gelişim ve Eğitim Üzerine Denemeler, Çev.: Demet<br />

ÖNGÜN, Edt.: Bekir ONUR, ÇOKAUM Yayınları, Ankara, 1999, s.36.<br />

20 YÖRÜKOĞLU, s.25.<br />

5


hatta gençten ayıran, bu özgüllüktür. 21 Diğer bir ifadeyle, Ortaçağ’da çocukluğu<br />

yetişkinlikten ayıran konular hakkında hiçbir şey bilinmiyordu. 22 Aries’in bu<br />

tespitlerine, Le Goff, insanların çocuktan büyülenecek, ona ayıracak vakitleri<br />

olmadığını, onu ancak fark edebildiklerini iddia ederek cevap vermektedir. 23<br />

Orta Çağ’ın Batı dünyasından farklı olarak, İslam Uygarlığında, Kuran ve<br />

Sünnette, buluğ yaşına kadar çocuğun mükellef sayılmadığı öğretisi mevcuttur.<br />

Çocukluğun yetişkinlikten farklı özel bir biyolojik evre olduğu, doğumdan buluğ<br />

çağına kadar birkaç değişik evreden geçilerek çocukluktan çıkılacağı, yetişkinliğe<br />

belli bir hazırlık ve yetişme sonucunda ulaşıldığı ve çocuğun yetiştirilmesinde<br />

sorumluluğun yetişkinlere ait olduğunu gösteren ayet ve hadisler bulunmaktadır. 24<br />

Batı’da, Orta Çağ boyunca, skolastik düşüncenin ve bu düşüncenin çocuğu<br />

ilk günahın ürünü olarak görmesinin hakim yapıyı oluşturduğunu düşündüğümüzde,<br />

çocukluğun moderniteye kavuşabilmesi için neden reform hareketlerini beklediğini<br />

daha iyi yorumlayabiliriz.<br />

Çocukluğun hiç tanınmadığı bir çağdan, hukuksal, toplumsal, eğitsel<br />

kurumlar içinde korunmaya alınan çocukluk kavramına geçiş dört asır sürmüştür.<br />

Batı Avrupa’da çocuk anlayışında önemli bir değişim, 16. ve 17. yüzyılda ortaya<br />

çıkmıştır. Çocuğun ayrı bir kişilik, çocukluğun da ayrı bir yaşam dönemi olarak<br />

algılanmasında; ekonominin tarımdan sanayiye kaymasının, orta sınıfın<br />

gelişmesinin, aile yapısının ve rolünün gelişmesinin, çocuk ölümlerinin azalmaya<br />

başlamasının, aile içinde duygusal bağın önem kazanmasının ayrı ayrı birer unsur<br />

olduğunun altı çizilmelidir. 25<br />

Modern çocukluk olgusunun ortaya çıkış dinamiklerinin temelini, Reform ve<br />

Rönesans Hareketleriyle alt yapısı belirlenen ve o zamanki şartlar altında zirve<br />

yaparak Aydınlanma Çağı adını alan düşünsel devrimle birlikte, üretimin serileştiği,<br />

sanayi devriminin ortaya çıkardığı baş döndürücü toplumsal hareketlilik seyri<br />

21 Bekir ONUR, Anılardaki Aşklar Çocukluğun ve Gençliğin Psikoseksüel Tarihi, Kitap<br />

Yayınları, İstanbul, 2005a, s.13.<br />

22 Bekir ONUR, Türkiye’de Çocukluğun Tarihi, İmge Kitabevi, Ankara, 2005b, s.26.<br />

23 LE GOFF, J. La Civilisation de L’Occcident Medieval, Paris, 1964, s.35’den aktaran: Sibel<br />

BOZBEYOĞLU. “Ortaçağ Fransa’sında Anne-Çocuk İlişkisi”, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat<br />

Fakültesi Dergisi, Cilt 17, Sayı 2, Yıl 2000, s.8.<br />

24 TAN, 1994, s.13-14.<br />

25 ONUR, 1994, s.4-5.<br />

6


oluşturmuştur. Şüphesiz üretimi serileştiren bu sürecin ardından meydana gelen işçi<br />

hareketlerinin özendirdiği toplumsal değişme rüzgarlarıyla birlikte, özellikle tıp ve<br />

psikiyatri bilimi ile diğer bilimlerdeki gelişmeler, çocuğun korunması sürecinde,<br />

ailenin yanı sıra devletin de sorumlulukları olduğu anlayışının yerleşmesinde etkili<br />

olmuştur.<br />

Postman, çocukluğun Rönesans’ın en önemli, belki de en insancıl icadı<br />

olduğunu savunmaktadır. 26 Batı’da, Rönesans ile birlikte çocuğa gösterilen ilgi<br />

artmıştır. Reform Hareketleri de, çocuğa yönelik tutum ve davranışları olumlu<br />

etkilemiş, skolastik düşüncenin oluşturduğu, insanın doğuştan günahkar olduğu<br />

inancı sarsılmıştır. 27<br />

Modern Çocukluk olgusunun ortaya çıkışında J.J.Rousseau ve J.Locke gibi<br />

düşünce adamlarının etkisi göz ardı edilemez. Aydınlanma Çağı’nda klasik Hristiyan<br />

felsefesine karşı çıkan Locke ve Rousseau, yeni çocuk anlayışının doğuşuna dair bir<br />

nevi manifesto oluşturmuştur. Onlar, çocuğun iyi veya kötü olarak ortaya<br />

çıkmasında tek sorumlunun toplumun kendisi ve inandığı değerlerin olduğunu ilan<br />

etmiştir. 28<br />

Aries’e göre, modern çocukluk kavramı burjuvazi ve aristokrasiye özgü bir<br />

fenomendi ve öncelikle erkek çocukları kapsamaktaydı. Alt sınıfların, köylü ve<br />

esnafın çocukları için eski yaşam biçimi devam etmekteydi. 29 Karataş ve diğerleri<br />

de, Aydınlanma Çağı’ndan itibaren, çağdaş çocukluk algısının oluşumunda, burjuva<br />

sınıfının olumlu etkilerinden bahsetmektedir. 30<br />

17. Yüzyılda zorunlu eğitimin yaygınlaşmaya başlaması, yeni çocukluk<br />

anlayışının temellerini atmıştır. 31 Bumin, Aydınlanma Dönemi’nin ardından vücut<br />

bulmaya başlayan ulus-devletlerin eliyle verilmeye başlayan eğitim ile Orta Çağ’ın<br />

karanlık yapısı içinde kilisenin tekelinde bulunan çocukluğun ve algılayışının el<br />

değiştirdiğini, artık yeni sahibin devletin kendisi olduğunu belirtmektedir. Bu felsefi<br />

26 POSTMAN, s.8.<br />

27 ONUR, 2007, s.97.<br />

28 YÖRÜKOĞLU, s.25-26.<br />

29 TAN, 1994, s.18.<br />

30<br />

Kasım KARATAŞ ve Hakan ACAR, Özlem C. ÖNTAŞ, Yüksel B. ACAR, Elif<br />

GÖKÇEARSLAN, “Türkiye’de Çocuğun Korunması: Osmanlı’dan Günümüze Çocuk Refahına<br />

Yönelik Düzenlemeler”, Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, Cilt 15, Sayı 1 (Nisan), Yıl 2004, s.16.<br />

31 ONUR, 2007, s.97-98.<br />

7


yaklaşımla devlet ve kilise arasındaki mücadeleden devlet galip gelmiş, kilisenin<br />

çocukları, devletin çocukları olmuştur. 32<br />

Özellikle 18. yüzyılın sonları ve 19. yüzyılda, yüksek enerji teknolojisinin<br />

giderek artan bir şekilde kullanılmaya başlanması ve yaygınlaşması ile ortaya çıkan<br />

sanayileşme, öncelikle Batı Medeniyeti’nde sosyal yapıya karşı bir hücum<br />

oluşturmuştur. Büyük bir değişme ve hareketlilik getirerek mevcut toplum düzenini<br />

alt üst etmiş ve kendi yapısını kurmaya yönelmiştir. 33 Bu hareketlilik, mevcut aile<br />

düzenini de değiştirmiştir. Çekirdek aile adı verilen yeni aile yapısı ortaya çıkmıştır.<br />

Teknik ve kalifiye eleman sayısının giderek artması, geliri iyi olarak sayılabilecek<br />

orta sınıfın genişlemesini sağlamıştır. Bu genişleme, üst sınıftan sonra orta sınıfta da<br />

çocuğa verilen değerin ekonomik değerden duygusal değere doğru kaymasını<br />

başlatmıştır. Artık, çocuklar duygusal tatmin aracı olmaya başlamıştır. Ancak o<br />

dönemin şartlarında, alt sınıf için bu durumun orta ve üst sınıfa benzer olduğu<br />

söylenemezdi.<br />

Yığın insan gruplarının içinde bulunduğu alt sınıfın bu döngüsü, çocuğun<br />

ekonomik değer olması gerçeğini göz önüne getirmekten geri durmamıştır.<br />

18.yüzyılda artık giderek artan işgücü ihtiyacı, çocukları, sanayileşme yürüyüşünün<br />

önüne ucuz iş gücü olmaları sebebi ile katmıştır. Öyle ki, 19. yüzyılda İngiltere’de,<br />

maden ocaklarında çalışan çocukların feryatlarına, kamuoyunun kayıtsız kalamamış<br />

olmasına rağmen, ancak 10 yaşından küçük çocukların maden ocaklarında<br />

çalışmaları yasaklanabilmiştir. 34<br />

Amerika Birleşik Devletleri’nde de Endüstri Devrimi ile birlikte, çocuklar<br />

ucuz fabrika işçileri olarak görülmeye başlanmıştır. Elkind, bu sürecin değişimine<br />

yönelik adımların bir anlamı olduğu hususunda, akıl kurcalayan şu cümleleri<br />

kurmaktadır 35 :<br />

Bu durumu izleyen sosyal reform hareketleri, çocuk imgesinin<br />

ucuz fabrika işçiliğinden, fabrika işinde çalışan çırak imgesine<br />

dönüştürmüştür. Çocuklar fabrika yerine, fabrikada çalışmak<br />

üzere hazırlanmaları için okula gönderildiler.<br />

32 Kürşat BUMİN, Batı’ da Devlet ve Çocuk, Patika Yayınları, 2.Baskı, İstanbul, 1998, s.8.<br />

33 Nesrin KOŞAR, Sosyal Hizmetlerde Aile ve Çocuk Refahı Alanı, 2.Basım, Ankara, 1992, s.4.<br />

34 POSTMAN, s.71-72.<br />

35 ELKIND, 1999, s.37.<br />

8


Rönesans ve devamında gelen reform hareketleriyle başlayan çocuk tasarımı,<br />

1850-1950 yılları arasında zirve noktasına ulaşmıştır. Bu döneme, tipografik<br />

çocukluk dönemi de denilmektedir. Bu dönem, sonrasında yerini elektronik<br />

çocukluğa bırakmıştır. Tipografik dönemin ortak sembolleri kitapken, elektronik<br />

çocukluk döneminin ortak sembolü önceleri TV, şimdilerde ise bilgisayar ve internet<br />

olmuştur. Bu dönemde çocuk, yetişkinle birlikte bilginin ortak kullanıcısı ve<br />

tüketicisi olmuştur. Çocuk-yetişkin ayrımı yapmadan, ortak kullanıma açılan iletişim<br />

imkanları ve araçları, çocuğun yetişkinlerin dünyasına girişini kolaylaştırmıştır. 36<br />

Postman, çocukluğun doruğa ulaştığı bu dönemde, çocukların sömürüsüne<br />

yasal engeller getirilmeye çalışılmasını, çocukların okul hayatının başlamasını,<br />

kendilerine has giyim, eşya, edebiyat, oyun ve sosyal dünyalarının yaratılmasını<br />

ciddi adımlar olarak nitelendirmektedir. 37<br />

20.yüzyıl egemen çocuk paradigması üç temel varsayıma dayandırılmaktadır.<br />

İlki, çocukların yetişkinlerden farklı olduğu veya çocukluğun özel bir biyolojik<br />

dönemi oluşturduğu, ikincisi, çocukluğun yetişkinliğe hazırlanması gerektiği,<br />

üçüncüsü ise çocukların yetiştirilmesinin, geleceğe hazırlanmasının sorumluluğunun<br />

yetişkinlere ait olduğudur. 38<br />

20. yüzyılda, adeta çocukluğun tasarlandığı zaman diliminde, çocukluğun<br />

keşfine ağırlık verilmiştir. Friedlander, bu yüzyılla birlikte antropoloji, biyoloji, tıp<br />

ve psikoloji bilimindeki ilerlemelerin, toplumun çocuğa karşı bakış açısını da<br />

değiştirmeye başladığını belirtmektedir. 39 Bütün olumlu görünen gelişmelere<br />

rağmen, çocukluğun her geçen gün tüketildiğini savunanların sayısının<br />

azımsanmayacak kadar büyük olduğu gözden kaçmamaktadır.<br />

Aydınlanma Çağı’yla başlayan, çocuklukla yetişkinlik arasındaki göreceli<br />

ayrımın, günümüzde erozyana uğradığı, sınırlarının belirsizleştiğini iddia edenlerin<br />

sayısı günden güne artmaktadır. Bu duruma kanıt olarak da çocukların ve<br />

yetişkinlerin giyeceklerinin, beslenme tarzlarının yeniden birleştiği, yetişkinlerin<br />

36 Mustafa R. ŞİRİN, Dersimiz Çocuk, İz Yayıncılık, İstanbul, 2006, s.27-28.<br />

37 POSTMAN, s.89.<br />

38 TAN, 1994, s.11.<br />

39 Walter A. FRIEDLANDER, Sosyal Refah Hizmetine Başlangıç, Çev.: Resan TAŞÇIOĞLU,<br />

SSYB Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 1966, s.44.<br />

9


giydiği bluecinlerin, spor ayakkabıların ve aksesuarların minyatür çeşitlerini<br />

çocuklara kullandırıldığı ifade edilmektedir. Bukatko ve Daehler’e göre, daha da<br />

önemlisi, eskiden çoğunlukla yetişkinlerin dünyasında bulunan pek çok sorunu artık<br />

çocukların da yaşıyor olmasıdır. Alkolizme ve uyuşturucuya, cinsel ilişkiye, şiddete,<br />

artık çocuk ve ergenler arasında veya çocuk ve yetişkinler arasında daha çok<br />

rastlanmaktadır. Ayrıca, boşanmaların giderek arttığı bir ortamda, boşanan anababaların,<br />

çocuklarını kendilerine duygusal destek sağlamaya zorladığına şahit<br />

olunmaktadır. Diğer bir anlatımla, roller tersine dönmektedir. 40<br />

Telgrafın icadı ile başlayan, telefonun icadıyla sürüklenen, TV’nin<br />

kullanılmaya başlamasıyla büyük kitlelere ulaşan ve internet ağının tüm dünyayı<br />

sarmasıyla günümüzde zirve noktasına ulaşan iletişim teknolojisindeki<br />

gelişmelerin, 41 farklılıkları törpüleyerek tek tip çocukluk yaratmaya başladığı<br />

hususundaki eleştirilerde artış gözlenmektedir.<br />

Dünya ekonomik pazarı artık bir bütüne döndü. Mesafe inanılmaz derecede<br />

yakınlaştı. Giddens’ın deyimiyle, dünya küresel bir köy halini aldı. 42 Çok uzaklar<br />

bize yakınlaşırken, çok yakınlar ise bizden uzaklaşmaya başladı.<br />

Çocukların çoğu benzer siber oyunları oynamaya başladılar. Çizgi film<br />

kahramanlarına ait olan çıkartma ve posterlerin üzerinde olduğu giysileri, dünyanın<br />

bir ucundaki çocuklar ile diğer ucundaki çocuklar aynı anda giymeye başladı.<br />

Çocuklar, yeni ve oldukça büyük bir pazarın hem tüketicisi, hem de eleştirel bir<br />

bakış açısıyla tüketileni oldular. Mendel, yeni dünya düzeninin kurucuları olan<br />

görsel medya ve çokuluslu şirketlerin yeni sömürge hedefinin çocuklar olduğunu bu<br />

nedenle belirtmektedir. 43 Mustafa Şirin’in “Dersimiz Çocuk” isimli çalışmasında bir<br />

bölüme girizgâh yazan Ümit Meriç’in benzer yakınmalarına kulak verelim: 44<br />

…bugün elektronik çocukluk evresine girdik. Bütün dünya<br />

çocukları artık aynı kitapları okuyor, aynı resimlere bakıyor,<br />

aynı oyunları oynuyor. Globalleşme artık çocukluktan başlıyor.<br />

Yeni düzenin köleleri artık çocuklarımız mı?<br />

40 ONUR, 1994, s.5-6.<br />

41 Cemal YALÇIN, “Sosyolojik Bir Bakış Açısıyla İnternet”, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal<br />

Bilimler Dergisi, Cilt 27, Sayı 1 (Mayıs), Yıl 2003, s.80.<br />

42 Antony GIDDENS, Elimizden Kaçıp Giden Dünya, Çev.: Osman AKINHAY, Alfa Yayınları,<br />

İstanbul, 2000.<br />

43 ŞİRİN, s.28-29.<br />

44 ŞİRİN, s.21.<br />

10


Kleine, kapitalist dünyanın aktörlerinin, çocukları/çocukluğu büyük bir pazar<br />

olarak gördüğünü ve çocuklara bir şey satmanın en kolay yolunun ise satacağı<br />

nesneyi çizgi filmle cazip hale getirerek birleştirmek olduğunu dile getirmektedir. 45<br />

Heyecanı sürekli canlı tutarak, çocukları ekran başında tutmak isteyen<br />

medyanın, çocukların dünyasına göre hazırlanmış eğlendiriciliğinin yanı sıra öğretici<br />

taraflarının da içeriğinde bulundurması gereken çizgi filmleri bile, giderek şiddet<br />

içerikli hale getirdiği gözden kaçmamaktadır. Her seferinde şiddet eylemleriyle<br />

burun buruna gelen çizgi film kahramanlarının, birkaç saniyede eski hallerine<br />

dönmesi, çocukların bu sahneleri kendileriyle kıyaslamalarına ve şiddete dayalı daha<br />

fazla eylemler sergilemelerine neden olmaktadır. 46<br />

Çocukluğun tüketildiği serzenişlerini daha da arttıran, iletişim araçlarını<br />

elinde bulunduranların, çocukları, suçun, şiddetin, cinselliğin vazgeçilmez konusu<br />

yapılması hususunda ihtiyatlı davranmamasıdır.<br />

Çağdaş toplum, çocukları daha erken yaşlarda daha fazla şey yapmaya ve<br />

başarılı olmaya zorlamaktadır. Çocuklardan beklentiler artmaktadır. Çocuklar,<br />

okulda, sınavda, sanatta, sporda daha fazla başarı ortaya koymaya<br />

koşullandırılmaktadır. Artık çocuklar çocuk olmaya, oyun oynamaya, baskıdan uzak<br />

yaşamaya ne zaman bulabilmekte ne de fırsat yaratabilmektedir. 47 Göreceli de olsa,<br />

sanki Orta Çağ’ın karanlık dönemlerinde olduğu gibi, çocukların bir anda<br />

büyümeleri ve yetişkin olmaları beklenmektedir.<br />

Bu yaklaşımdır ki, çocukların üzerine, cinsel yönden yetişkinlik imgesini<br />

yükleyerek, çocuk cinsel istismarını artırmıştır. Elbette önceden de çocukların cinsel<br />

yönden istismarı vardı. Ancak sorunun bu denli büyümesinde, bu denli<br />

sistematikleşmesinde, küreselleşen dünyanın vahşi yüzünün payı yok mudur?<br />

Elkind’ın tespitleriyle, “14 yaşında poposunu sağa sola çevirerek kendisine verilen<br />

kot pantolonun reklam filminde rol alan şehvetli küçük kızları”, 48 bugünün modern<br />

45 Stephen KLEINE, Out of Garden, Toys and Children’s Culture in the Age of TV Marketing,<br />

London, 1992’den aktaran: Suat SUNGUR, “Marksist Düşünce Sisteminde Kitle Kültürü ve<br />

Televizyonda Yayınlanan Çizgi Filmlerin İdeolojik İşlevlerine Bir Bakış”, İstanbul Üniversitesi<br />

İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı 30, Yıl 2007, s.133-134.<br />

46 Güliz ULUÇ, Toplumsal Bir Gruba Yönelik Şiddet Türü: Medya, Şiddet ve Çocuklar, 2002,<br />

, Erişim Tarihi: 08.08.2010.<br />

47 ONUR, 1994, s.5-6.<br />

48 ELKIND, 1999, s.218.<br />

11


dünyası yaratmadı mı? Bu soruya içten cevap vermek için çocukluğun içinde<br />

bulunduğu günümüz dünyasını gözlemlemek yeterlidir.<br />

Atay, çocukluğun, modern zamanda ulus-devlet ve güçlenen merkeziyetçi<br />

yapılar ile birlikte, ihtiyaç duyulan yurttaş-vatandaş bağlamında keşfedildiğini ifade<br />

ederek, süreç içinde kapitalist sistemin ihtiyacı doğrultusunda “sermaye” olarak<br />

görülmesinin altını çizmekte ve Postman’ın “Çocukluğun Yokoluşu” isimli eserinde<br />

dile getirdiği, çocukluğun yetişkinlere ait olduğu savıyla birlikte, çocukluğun<br />

endüstriye ait olduğunu belirterek, kitle kültürü ile birlikte çocuğun tüketici olarak<br />

ele alındığını ve yönlendirildiğini iddia etmektedir. Yeni dünya düzenindeki<br />

etkileşimlerin ise bu kadar hızlı meydana gelmesinin, durumun vahamiyetini<br />

gizlemeye yardımcı olduğunu savunmaktadır. 49<br />

Postman, 1850’li yıllarda telgraf ve telefonun icadıyla başlayan elektronik<br />

kitle iletişimine geçişin, iletişimi kişisel ve yerel düzeyden küresele çevirdiğini,<br />

bilginin nitelik ve niceliğinin akış ve alışının değiştiğini, bu ortamda çocuk/çocukluk<br />

üzerindeki simgesel çevrenin denetimini evden ve okuldan kopardığını, böylece<br />

yetişkinlerin dünyasındaki yolsuzluk, güvensizlik, şiddet ve çürümüşlüğün,<br />

alabildiğine paylaşılan yeni düzen içinde, çocukların da kullanmaya başladığını<br />

savunarak, yetişkin bilgisinin saklı meyvesine ulaşan çocuğun, çocukluğun<br />

bahçesinden kovulduğu betimlemesini yapmaktadır. 50<br />

Postman, günümüz modern dünyasında çocuklukla ilgili olarak, çocukların<br />

cinsel obje olarak kullanılması, çocuk suçlarının yetişkin suçlarıyla benzer hale<br />

gelmesi, giyim ve kuşamıyla yetişkinler ile benzeştiği, çocuk oyunlarının artık<br />

unutulmaya başladığı, çocukların fiziksel görüntüsünün değiştiği, çocukların<br />

yetişkin, yetişkinlerin de çocuklar gibi davranmaya başladığı tespitlerini<br />

yapmaktadır. 51<br />

Postman, çocukluğun yok oluşuna iki kurumun karşı koyabilecek güçte<br />

olduğunu, bu kurumların da aile ve okul olduğunu, aile ve okul müesseselerinin<br />

49 Tayfun ATAY, “Popüler Kültürden Kitle Kültürüne Çocukluğun Dönüşümleri”, V. Ulusal Çocuk<br />

Kültürü Kongresi: Popüler Kültür ve Çocuk, 12-13 Ekim 2005, Edt.: Neslihan GÜNEY ve Nihal<br />

AHİOĞLU, Dipnot Kitabevi, Ankara, 2007, s.87-101.<br />

50 POSTMAN, s.13.<br />

51 POSTMAN, s.13-15.<br />

12


güçlendirilmesi ve sorunlara karşı koyabilecek yapıya kavuşturulmasının,<br />

çocukluğun kurtuluşuna vesile olacağı düşüncesindedir. 52<br />

Alver, Postman’ın çalışmalarında dile getirdiği kitle iletişiminin çocukluğun<br />

mana ve ehemmiyeti üzerinde yıkıcı etkilerinin olduğu vurgularına karşı çıkmakta<br />

ve çocukluğun çarpık tasarlanmasında, sadece iletişim ve imkanlarının sorumlu<br />

tutulamayacağını ifade etmekte ve şöyle devam etmektedir: 53<br />

...Çocukluğun korunması ve geliştirilmesi için medya<br />

dizgesinin yanında, politika, ekonomi ve hukuk dizgeleri gibi<br />

diğer dizgelerde de gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.<br />

Sağlıklı bir çocukluk kültürünün oluşturulması için ekonomik<br />

koşulların iyileştirilmesi, çocuk haklarının yasalarla güvenceye<br />

alınması, eğitim olanaklarının geliştirilmesi ve eğitim<br />

niteliğinin yükseltilmesi elzemdir<br />

Fass, küresel dünya düzeninin, dünya çocukları için çizdiği olumsuzluklara dikkat<br />

çekici örnekler ile değinmektedir: 54<br />

Tayland’da Fransız turistler tarafından kiralanan erkek ve kız<br />

fahişe çocuklar, internetteki çocuk pornografisi, Amerikan<br />

giysileri için ipek yapan 5 yaşındaki tekstil işçileri, Milano<br />

kaldırımlarında kendilerine parlak bir gelecek planlarken şiddete<br />

uğrayan ve tecavüz edilen Doğu Avrupalı ergen kızlar: Bunlar,<br />

ekonomi küresel bir ağ haline geldiği ve bilgi iletişimi araçlarımız,<br />

tüm köy ve küçük yerleşim birimlerine kadar ulaştığı için,<br />

günümüzde artık sürekli karşılaştığımız şaşırtıcı görüntülerdir.<br />

Son derece korunmasız insanlara yönelik bu saldırılar karşısında<br />

dehşete düşmekte ve kendimize bunun, geleceğe dönük bir felaket<br />

habercisi olup olmadığını sormaktayız. Yaşadığımız gezegen<br />

küçüldükçe, çocuklarımızı, zengin ve yoksul uluslar arasındaki<br />

giderek açılan ve alabildiğine büyük uçuruma kurban mı<br />

edeceğiz?<br />

Elbette bu olumsuz görünümlü süreç içinde duygusallıkla hareket etmek sonucun<br />

değişmesine katlı sağlamayabilir. Ancak çocukların korunma hakkı savunusuyla<br />

birlikte gidilecek değişim süreci, çocukları koruma politikalarını başarıya<br />

ulaştırabilir.<br />

52 POSTMAN, s.189-192.<br />

53<br />

Füsun ALVER, “Neil Postman’in Çocukluğun Yok Oluş Sürecinde İletişim Teknolojisi<br />

Eleştirisinin Eleştirisi”, Ankara Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, Yıl<br />

2004, s.139-141.<br />

54 Paula S. FASS, “Çocuklar ve Küreselleşme”, Çev.: Nihal AHİOĞLU, Ankara Üniversitesi<br />

Eğitim Bilimleri Dergisi, Cilt 37, Sayı 1, Yıl 2004, s.141-142.<br />

13


Çocuk ve çocukluk algılayışlarının değişimi, çocuğun korunması<br />

politikalarına öncülük etmiştir. Çocuk koruma sistemlerinin oluşumu doğrultusunda,<br />

çocukluk yaklaşımlarının ciddi katkıları olmuştur. Bu paralelde, çalışmanın bir<br />

sonraki bölümünde çocuklara yönelik oluşturulan çocuk koruma sistemlerin ortaya<br />

çıkış süreçlerine ve politikalara değinilecektir.<br />

Çocuk koruma politikalarından bahsederken, biri geneli diğeri ise özeli<br />

kapsayıcı iki farklı değerlendirmeyle hareket etmek konunun geniş yelpazesi içinde<br />

anlaşılabilirliğini kolaylaştıracaktır. Olumlu veya olumsuz değerlendirilsin,<br />

eğitimden sağlığa hatta özelleştirmeye kadar, hemen hemen pek çok politika<br />

çocuklarla ilgilidir. Bu durum, çocuk politikalarının genel olarak değerlendirilmesini<br />

ifade eder. Ancak özelde çocuk koruma politikalarıyla belirtilmek istenen ise,<br />

korunmaya ihtiyacı olan veya risk altında bulunan çocuğun korunmasına yönelik<br />

politikaların ifade edilmesidir. Çalışma boyunca, korunma ihtiyacı olan veya risk<br />

altında bulunan çocukların korunması üzerine yoğunlaşılarak, genel çocuk<br />

politikalarından da bahsedilmeye çalışılacaktır.<br />

1.1.2. Korunmaya Muhtaç Çocuklar Kavramı<br />

Geçmişte kimsesiz veya yoksul çocuklar olarak adlandırılan çocuklara<br />

yönelik kavramlaştırmaya paralel olarak, yoksul veya kimsesiz olmayan çocukların<br />

da korunma ihtiyacına bürünebilmesi sebebiyle, korunmaya muhtaç çocuk kavramı<br />

doğmuştur. Koşar, her yönden sağlıklı yetişmesi için gerekli koşulların<br />

sağlanamadığı çocuğu, en geniş anlamıyla korunmaya muhtaç çocuk olarak ele<br />

almaktadır. 55<br />

Yörükoğlu, kimsesiz çocuklar olarak betimlediği korunmaya muhtaç<br />

çocukları, çeşitli nedenlerle öz anası-babası ile birlikte yaşamak gibi en doğal<br />

hakkından yoksun kalan, herkesin acıdığı, ama kimsenin tam sahip çıkmadığı<br />

çocuklar olarak tanımlamaktadır. 56<br />

Yolcuoğlu, korunmaya muhtaç çocukları; temel bakımı, yetiştirilmesi,<br />

esirgenmesi ve gözetilmesinde yetersizlikler bulunan, bu yetersizlikler nedeniyle,<br />

55 KOŞAR, s.43.<br />

56 YÖRÜKOĞLU, s.191.<br />

14


sosyal, fiziksel, ruhsal ve ahlaki yönden sağlıklı bir yetişkin olması risk altına giren<br />

çocuklar olarak ifade etmektedir. 57<br />

2828 Sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu;<br />

…beden, ruh ve ahlak gelişimleri veya şahsi güvenlikleri<br />

tehlikede olup;1. Ana veya babasız, ana ve babasız, 2. Ana<br />

veya babası veya her ikisi de belli olmayan, 3. Ana ve babası<br />

veya her ikisi tarafından terkedilen, 4. Ana veya babası<br />

tarafından ihmal edilip; fuhuş, dilencilik,alkollü içkileri veya<br />

uyuşturucu maddeleri kullanma gibi her türlü sosyal<br />

tehlikelere ve kötü alışkanlıklara karşı savunmasız bırakılan ve<br />

başıboşluğa sürüklenen çocuğu<br />

korunmaya muhtaç çocuk olarak kabul etmektedir. 58 5395 Sayılı Çocuk Koruma<br />

Kanunu korunmaya muhtaç çocuğa iki açıdan yaklaşmaktadır. Kanun, korunmaya<br />

muhtaç çocuğu korunma ihtiyacı olan ve suça sürüklenen çocuk olarak ayrı ayrı ele<br />

almaktadır.<br />

Korunma ihtiyacı olan çocuk; fiziksel, duygusal, sosyal, zihinsel ve ahlaki<br />

gelişimi veya kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal ve istismar edilen ya da bir<br />

suçun sonuçlarına maruz kalan, mağdur çocuğu ifade etmektedir. Suça sürüklenen<br />

çocuk ise; kanunlarda suç olarak tanımlanan bir eylemi işlediği iddiasıyla hakkında<br />

soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik<br />

tedbirine karar verilen çocuğu izah etmektedir. 59<br />

Akyüz’e göre, korunmaya muhtaç çocuk tanımı çok geniştir. Kimseli veya<br />

kimsesiz, zengin veya yoksul, suçlu veya suçsuz, engelli veya engelli olmayan gibi<br />

özellikleri ön plana alınmadan, hukuki bakımdan sağ ve tam doğduğu andan reşit<br />

oluncaya kadar, her çocuk korunmaya muhtaçtır. 60<br />

Korunmaya muhtaç çocuklar sorun alanına yönelik geliştirilen politikaların<br />

geçirdiği aşamalar günümüzde çocuk hakları sözleşmesine kadar uzanmaktadır.<br />

Çalışmanın bundan sonraki kısmında bu gelişim seyri ele alınacaktır.<br />

57 İsmet YOLCUOĞLU, “Sosyal Çalışma ve Çocuğun İyilik Hali”, Toplum ve Sosyal Hizmet<br />

Dergisi, Cilt 20, Sayı 1 (Nisan), Yıl 2009, s.89.<br />

58 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Kanun Numarası 2828, Yayınlandığı<br />

Resmi Gazete Tarihi 27.05.1983, Sayı 18059, Madde 3/b.<br />

59 Çocuk Koruma Kanunu, Madde 3.<br />

60 Emine AKYÜZ, “Medeni Kanun İle Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu<br />

Açısından Korunmaya Muhtaç Çocuklar”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi,<br />

Cilt 20, Sayı 1, Yıl 1987, s.11.<br />

15


1.2. Dünya’da Modern Çocuk Koruma Politikalarının Ortaya Çıkışı<br />

Çocuk, tarihin her döneminde, dönemin özelliklerine göre, inceleme konusu<br />

olmuştur. Tarihsel süreçte çocuklara karşı özen göstermenin ve onları korumanın<br />

kapsamı, toplumların ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerine ve toplum içinde<br />

egemenlik koşullarına bağlı olmuştur.<br />

Her toplumda, uygun olmayan şartlarda yaşayan çocuklar bulunmaktadır. Bu<br />

şartları ortadan kaldırmak, her çocuğa, yetenekleri ölçüsünde gelişebilme imkanı<br />

sunmak, en alt düzeyde aile ve en üst düzeyde toplum korunması için gereklidir. Bu<br />

gereklilik, çocuk koruma sistemlerinin amaçlarından birisidir. 61 Çalışmanın bu<br />

bölümünde dünyada, özellikle Sanayi Devrimi’ni ve onun olumlu veya olumsuz<br />

sonuçlarını yoğun olarak yaşayan toplumlarda çocukları koruma politikalarının<br />

ortaya çıkış süreçleri, Sanayi Devrimi öncesi ve Sanayi Devrimi sonrası olarak iki<br />

dönemde incelenmeye çalışılacaktır.<br />

1.2.1. Sanayi Devrimi Öncesi Dönem<br />

Korunmaya muhtaç çocuklar (KMÇ) sorunu, hemen her toplum için özel bir<br />

önem ve öncelik arz eden; o toplumun inançları, değer yargıları, örf ve adetleri,<br />

töreleri, yazılı ve yazısız yasaları ile çözülmeye ve önlenmeye çalışılan bir sosyal<br />

sorun olmuştur. 62<br />

Tarihte ilk olarak Mezopotamya’da yaşayan Sümerler’de ve Çin’de<br />

çocukların bakımı ve gözetimiyle ilgili bilgilere ulaşıldığı savunulmaktadır. 63<br />

Romalılar döneminde, öğretmen Quintilian, yetişkinlere özel konuları<br />

(cinsellik gibi) çocukların yanında konuşmaktan geri durmayan davranışlardan<br />

çocukların korunması gerektiğini savunmuştur. Quantilian’ın bu tespitlerinden<br />

yaklaşık 300 yıl sonra yeni doğan çocukların öldürülmesi yasaklanarak Roma’da<br />

61 KOŞAR, s.39.<br />

62 Hasan ERGUNCU, “Sosyal Hizmetler Bağlamında Korunmaya Muhtaç Çocuklar Sorununa<br />

Cumhuriyet Türkiye’sinin Yasal Yaklaşımı”, 4. Ulusal Sosyal Hizmetler Konferansı Bildiriler<br />

Kitabı, SHU Derneği Yayınları, Ankara 1997, s. 121.<br />

63 Osman K. AKOL, Kimsesiz Çocuklar, Örnek Matbaası, Ankara 1950’den aktaran: Saadettin<br />

ÖZDEMİR, Korunmaya Muhtaç Gençlerin Din Öğretimi, İhtiyaçları, Tuğra Ofset, Isparta 2002,<br />

s.1.<br />

16


çocukların korunmaya, bakıma, eğitime ve yetişkinlerden ayrı olarak ele alınması<br />

gerektiğine inanç yayılmıştır. 64<br />

Toplumların büyümesiyle, çocuğun korunması işini din referanslı veya<br />

gönüllü kuruluşlar üstlenmiş ve daha çok hayırseverlik duyguları ile yapılmıştır. 65<br />

İnan, Batı’da çocuklara özen gösterilmeye ve özel olarak korunmaya başlamasını,<br />

Hıristiyanlığın kabulü ve yayılmasıyla ilişkilendirmektedir. 66 Yörükoğlu,<br />

Hıristiyanlığın doğup yayılmasından sonra, Tanrı korkusuyla da olsa, çocuklara<br />

önceki dönemlere nazaran iyi davranılmaya başlanıldığını, yine de asıl amacın<br />

çocukları gözetmek, korumak, kurtarmak değil, Tanrının buyruğuna çekerek, vaat<br />

edilen cennete ulaşabilmek olduğunu düşünmektedir. 67<br />

İslam Uygarlığı da, çocukların korunması hususunda kendi içtihadını<br />

geliştirmiştir. 12. yüzyılda yaşamış olan Hanefi Mezhebi Kadısı Mahmud Al<br />

Asrushani, Müslüman çocuklarla ilgili olarak ayrıntılı şekilde ele aldığı eserinde, 68<br />

çocuk evlilikleri, çocukların yasal durumları, ceza yasalarına ne ölçüde tabi<br />

oldukları, çocuk bakımı ve korunması konularını sistematik olarak tartışmıştır. 69<br />

İslam dininde, Kutsal Kitabın Bakara Suresinde, yetimlere kardeş gibi davranmayı,<br />

mallarına el sürmemeyi öğütlenmektedir. 70<br />

Orta Çağ Avrupası’nda çocuklar, gündelik yaşamda birer yetişkin birey<br />

olarak algılanır, beklentilere cevap vermesi beklenirdi. Çocukluk döneminin insan<br />

yaşamında ne denli önemli olduğu gerçeğinin fark edilmesi için Aydınlama Çağı’nın<br />

gelmesi beklenecekti. 71<br />

64 POSTMAN, s.21.<br />

65 Ümit ONAT, “Ankara İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne Başvuran Korunmaya Muhtaç Çocuklar<br />

Üzerine Bir Araştırma”, 4. Ulusal Sosyal Hizmetler Konferansı Bildiriler Kitabı, SHU Derneği<br />

Yayınları, Ankara, 1997, s.47.<br />

66 İNAN, 1980, s.243.<br />

67 YÖRÜKOĞLU, s.22-23.<br />

68 Eserin adı: Ahkam Al Sighar’dır.<br />

69 Avner GILADI, “İslam Uygarlığında Bir Çocukluk Kavramı Var mı?”, III. Çocuk Kültürü<br />

Kongresi Dünya’da ve Türkiye’de Değişen Çocukluk, 16-18 Ekim 2000, Edt.: Bekir ONUR,<br />

ÇOKAUM Yayınları, Ankara 2001, s.108.<br />

70 YÖRÜKOĞLU, s.24.<br />

71 KARATAŞ ve Diğerleri, s.16.<br />

17


1.2.2. Sanayi Devrimi Sonrası Dönem<br />

16. ve 17. yüzyıl Avrupa’sında, aileleri tarafından terk edilen çocukların<br />

sayısının büyük boyutlara ulaşmış olması, merkezi hükümetleri, o zamana kadar<br />

hayırseverlik ve kilisenin çabasıyla yürütülmeye çalışılan çocukları gözetme<br />

hareketine destek vermek zorunda bırakmıştır. 72 Bu doğrultuda atılan ilk adımlardan<br />

birisi olarak, Almanya’da ilk kent yetimhanesi 1572 yılında Augsburg şehir<br />

devletinde kurulmuştur. 73<br />

Hümanist çocuk anlayışının gelişmesinde en önemli adımların atıldığı 18. ve<br />

19. yüzyıl, sosyal ve ekonomik hayata damgasını vuran ateşli savunucuların çağı<br />

olmuştur. Locke, Rousseau, Goethe, Voltaire, Kant, Hume gibi bilginlerin,<br />

yönetimleri, kitleler üzerindeki izleri aracılığıyla etkileyerek, çocuk refahı alanına<br />

devletlerin kural koyucu, uygulayıcı ve takip edici olarak girmesindeki katkıları<br />

inkar edilemez. 74 1789 Fransız İhtilali sonrasında ortaya çıkan humanist akım ve<br />

öncülerinden Rousseau’nun, insanların mutluluklarının geniş ölçüde çocukluklarında<br />

hazırlandığı savı, modern çocuk koruma politikalarına ulaşmada en önemli<br />

basamaklardan biri olmuştur. 75<br />

Aslında çocuklar gibi, toplumun diğer dezavantajlı gruplarına götürülen<br />

hizmetlerin kalitesinin yükseltilmesinde, tarihsel ve insanlık açısından ilerlemede<br />

paralellik söz konusudur. Bu paralelliğin oluşumunda, ilk olarak Batı’da ortaya<br />

çıkan Sanayi Devrimi’nin zaman içindeki sonuçlarının etüt edilmesinin yeri büyük<br />

olmuştur. Köyden kente göç olgusunu, işçi sınıfını, kalabalık insan topluluklarının<br />

bir arada yaşamasını, kendi döngüsü içinde yaratan endüstrileşme, çarkın içinde<br />

mağdur olanların varlığını gizleyememiştir.<br />

Batı’da, özellikle Sanayi Devrimi’yle artan korunmaya muhtaç çocuklarla<br />

doğrudan ilgili olmasa da yoksul ve bakıma muhtaç yetişkinler için açılan<br />

72 Abdullah KARATAY, Cumhuriyet Dönemi Korunmaya Muhtaç Çocuklara İlişkin Politika<br />

Oluşum Süreci, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2007,<br />

s.11.<br />

73 Thomas M. SAFLEY, Charity and Economy in Orphanages of Early Modern Augsburg, New<br />

Jersey, 1996, s.2’den aktaran: KARATAY, s.12.<br />

74 POSTMAN, s.75-76.<br />

75 Emine AKYÜZ, “Önemli Kanunlarımızda Çocuğun Korunmasına İlişkin Hükümler ve Boşluklar”,<br />

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt 12, Sayı 1, Yıl 1979.<br />

18


Fukaraevlerinde, kimsesiz ve yoksul çocukların bakımına yönelik hizmetler de<br />

verilmiştir. 76<br />

Suçlu çocuklar sorunuyla ilgili olarak 19. yüzyılda ıslahevi kavramı ve<br />

sorunun çözümüne yönelik uygulamaların ortaya çıkışına kadar, korunmaya muhtaç<br />

çocuklar, özürlüler ve suçlu çocuklar aynı kurumlardan yararlandırılmıştır. 77<br />

1.2.2.1. Avrupa ve Amerika’daki Gelişmeler<br />

İngiltere’de uygulamaya konulan “Yoksullar Yasaları” (en önemlisi 1601<br />

yılında Kraliçe Elizabeth zamanında çıkarılandır) çocukların korunması hususunda<br />

mevzuata yönelik ilk ve en önemli adımlardan birisi olmuştur. 78 Yasayla, zor şartlar<br />

altında yaşayan insanlar genel olarak yoksul olarak ele alınmış ve üç sınıfa<br />

ayrılmıştır. 79 Birinci Sınıf Çalışabilir Yoksullar: Bunlara “dilenciler” de<br />

denilmekteydi. Bu kişiler ıslahevlerinde veya çalışma evlerinde bir iş yapmaya<br />

zorlanmalıydı. İkinci sınıf Çalışamayacak Durumda Olan Yoksullar: Bu kısım<br />

fakirler ise “hasta”, “sakat”, “sağır” ve “dilsiz” “yatalaklar” ile “küçük çocukları<br />

olan anneler” gibi çalışmalarında engel bulunanlardı. Üçüncü Sınıf Yoksullar ise<br />

Bakıma Muhtaç Çocuklardan oluşmaktaydı. Bu çocuklar ya yetim ya da aileleri<br />

tarafından terk edilmiş, çok fakir ailelerin çocuklarıydı.<br />

1814 yılında, İngiltere tarihinde çocuk kaçırmak ilk kez suç sayılmıştır.<br />

Çocuklara, işledikleri suçlardan ötürü ölüm cezası verilebiliyordu. Ancak, çocuk<br />

kaçırmak suçu, mülkiyete zarar vermek suçuyla eş değer tutuluyordu. 80 19. yüzyılın<br />

ikinci yarısından itibaren bu anlayış değişmeye başlamıştır.<br />

Sanayileşmeyle birlikte, İngiltere’de, Batı Avrupa’daki diğer ülkelerde<br />

olduğu gibi, çocukların çok küçük yaşlarda çalıştırılmasına başlanıyordu.<br />

İngiltere’de, çocukların emeklerinin sömürülmesinin engellenmesi amacıyla<br />

76 KOŞAR, s.111.<br />

77 Özlem C. ÖNTAŞ, “Çocuk Adalet Sistemi ve Çocuk Polis İlişkisi”, Toplum ve Sosyal Hizmet<br />

Dergisi, Cilt 19, Sayı 2 (Ekim), Yıl 2008, s.21.<br />

78 KARATAY, s. 47.<br />

79 FRIEDLANDER, s.21-22.<br />

80 POSTMAN, s.72-73.<br />

19


1840’larda çıkarılan Fabrika Yasası ile belli yaşın altındaki çocukların çalışması<br />

yasaklanmıştır. 81<br />

1850’li ve 1860’lı yıllarda, Endüstri Okulları mevzuatıyla “serseri ve<br />

çevresine zarar veren çocuklar”ın eğitimi ve meslek edindirilmesine yönelik<br />

hareketler, genelde başarılı olamamıştır. Amerika’daki sivil toplum hareketinin<br />

benzer tecrübeleri İngiliz toplumunda da gözlenmiştir. 1883 yılında, Kraliçe<br />

Viktorya’nın hamiliğinde, Çocuklara Yönelik Şiddeti Önleme Derneği kurulmuş ve<br />

İngiliz şehirlerinde şubelerini açmıştır. Bu derneğin, 1889 yılında İngiltere’de kabul<br />

edilen, çocuklara karşı kötü muameleyi önleme kanunun yasalaşmasında önemli bir<br />

rol oynadığı kabul edilmektedir. 82<br />

19. yüzyıl, Batı’da, Sanayi Devrimi süreciyle sorunların kitleselleştiği bir<br />

dönem olup, bu dönemde, korunmaya muhtaç çocuklar sorununa yönelik<br />

yaklaşımlar, toplumun görmek istemediği kesimlerin tecrit edildiği, büyük kışla tipi<br />

kurumların açılması ile şekillendirilmiş, bu tip kurumlar, Avrupa ve Kuzey<br />

Amerika’da yayılmıştır. 83<br />

Batı’da terk edilen çocuklara yönelik kurum açma yöntemi 16. yüzyıla kadar<br />

uzansa da, 1830’lardan itibaren her yaş ve ihtiyaç grubu çocuklar için çok yoğun bir<br />

kurumsallaşmaya gidildiği görülmektedir. Örneğin, 1850 yılında, New York<br />

şehrinde, korunmaya muhtaç çocuklar için hizmet veren 27 özel ve kamu kurumun<br />

bulunduğu tespit edilmiştir. Ülke çapında ise 1851 yılında 77 olan kurum sayısı,<br />

1880 yılına gelindiğinde 613’e ulaşmıştır. 1910 yılında ise, ihmal edilen, suça<br />

karışmış, bakıma muhtaç olmuş çocuklara yönelik hizmet veren kurum sayısı 1.151,<br />

hizmet verilen çocuk sayısı ise 150.000 civarına ulaşmıştır. 84<br />

Amerika’da, 17. yüzyılda, henüz çocuk koruma hizmetlerini oluşturamamış<br />

koloniler döneminde, ana-babası ölen, kimsesiz, yoksul ve sahipsiz kalan çocuklara<br />

özel önem verilmeye çalışılmıştır. Yerelle sınırlı kalan bu hizmetlerde, çocukların<br />

81 Mehmet Y. KONTAŞ, “Türkiye’de Çocuk Politikası”, Emniyet Genel Müdürlüğü Küçükleri<br />

Koruma Hizmetleri Yönetici Semineri Kitabı, EGM Asayiş Daire Başkanlığı Yayını, Ankara,<br />

1998, s.3.<br />

82 John F. A. FOGARTY, Some Aspects of the Early History of Child Protection in Australia, 2008<br />

No 78, s.56, Erişim Tarihi: 01.10.2010.<br />

83 KARATAY, s.12.<br />

84 Hugh CUNNINGHAM, Children and Childhood in Western Society since 1500, London and<br />

New York, 1998, s.147’den aktaran: KARATAY, s.57.<br />

20


kötü alışkanlık edinmemesi için erken yaşlarda meslek sahibi olabilmeleri<br />

amaçlanmıştır. Amerika’da, koloniler döneminde, çocuk koruma hizmetleri dört<br />

temel yöntemle yürütülmüştür. 85<br />

Bu yöntemlerden ilki sosyal yardımdır: Çocuğu aile içinde koruma<br />

düşüncesiyle aileye yönelik yerel hükümet ödemelerini kapsamaktadır. İkincisi gıda<br />

yardımıdır: Ailenin, yoksulluk nedeniyle çocuklarına asgari yaşam koşullarını<br />

sağlayabilmesi için gıda yardımı yapılmasını kapsamaktadır. Üçüncüsü evsizler ve<br />

fakirler için hizmet veren kurumlardır: Özellikle büyük şehirlerde, yetişkinlerle<br />

birlikte kimsesiz ve bakıma muhtaç çocuklara hizmet veren kuruluşlardır.<br />

Dördüncüsü ise yükümlülük sözleşmesidir: Bu yöntem, bir kontrat şekliyle<br />

çocukların bir meslek ustasının yanına yerleştirilerek belli bir yaşa kadar onun<br />

yanında kalması, bu süre içinde mesleğin çocuğa öğretilmesi, bakım ve gözetiminin<br />

yerine getirilmesi, karşılığında da çocuğun meslek ustasının yararına çalışmasını<br />

içermektedir.<br />

ABD’de, genellikle büyük çiftliklere yerleştirilen çocukların, bakım ve<br />

barınma karşılığında çiftlik işlerinde çalışması sağlanmış, meslek edinmelerine<br />

çalışılmıştır. Bu yolla, 1854-1924 yılları arasında 100.000 dolayında çocuğa<br />

bakıldığı kayıtlara geçmiştir. 86 Bu sistemle (“Indenture” isimli yükümlülük<br />

sözleşmesi), 8 veya 9 yaşına kadar evsizlere ve fakirlere yönelik hizmet veren<br />

kurumlarda bakımları yerine getirilen çocukların, daha sonra yaşlarını doldurup<br />

kendi ayakları üzerinde durabilene kadar, bir meslek erbabı veya çiftlik sahibinin<br />

yanına yerleştirilmesi ve böylelikle meslek sahibi olmaları amaçlanıyordu. 87 Bu<br />

uygulamalarla, çocukların meslek sahibi yapılarak, kendi ayakları üzerinde<br />

kalabilmeleri, topluma zararlı bireylerin yetişmemesi ve çocukların da üretime<br />

katılmaları hedeflenmiştir.<br />

ABD’de ilk yetimhane, New Orleans kentinde 1727 yılında açılmıştır. 88 19.<br />

yüzyılın ilk çeyreğinde suçlular, evsizler, hastalar, özürlüler ve korunmaya muhtaç<br />

çocuklar aynı kurumda, evsizler ve fakirler evinde (almhouses) bakılmaya<br />

85 Brenda G. McGOWAN, “Historical Evolution of Child Welfare Services”, Child Welfare for The<br />

21st Century, Columbia University Pres, New York 2005, s.11.<br />

86 KOŞAR, s.71-72.<br />

87 McGOWAN, s.12.<br />

88 McGOWAN, s.12.<br />

21


çalışılmıştır. Yüzyılın ortalarına doğru, çocukların, diğer hizmet almaya muhtaç<br />

gruplardan farklı değerlendirilmesi gerektiği yönünde söylemler geliştirilmeye<br />

başlanmıştır. 89<br />

19. yüzyılda ABD’de kimsesiz ve yoksul çocuklarla ilgili olarak iki merkezi<br />

rapor düzenlenmiştir. Bu raporlarda kurum bakımı modelinin daha ekonomik olduğu<br />

savunulmuştur. Ailelere yapılan sosyal yardımların sanayi devrimiyle birlikte artan<br />

ihtiyaç doğrultusunda maliyetinin ciddi boyutlara ulaşması karşısında bu savunuda<br />

bulunulmuştur. 90<br />

19. yüzyılın ortalarından hemen sonra, ABD’de küçük bir kız çocuğu olan 9<br />

yaşındaki Mary Ellen’in hikayesinin kamuoyunca öğrenilmesi, bu alanda önemli<br />

adımların atılmasına vesile olmuştur. Mary Ellen, babasını iç savaşta kaybetmiş,<br />

annesi ise kaybolmuş bir kız çocuğudur. Ona bakan ailenin kötü muamelede<br />

bulunduğunu yetkililere bildiren bir misyoner kadın, Amerika’da o güne değin bu<br />

alana yönelik bir düzenleme getirilemediği için çocuğu ailenin yanından almayı<br />

başaramamıştır. Ancak yılmayan misyoner kadın Hayvanları Koruma Derneği’ne<br />

durumu anlattığında, bu derneğin hukukçuları aracılığıyla Mary Ellen, ona kötü<br />

davranan aileden kurtarılabilmiştir. Amerika’da çocukları koruma hareketlerinin<br />

sivil ayağını oluşturan ve çok önemli işler başaran Çocuklara Yardım Derneği, Mary<br />

Ellen’in kurtarılmasında önemli rol oynayan ve çocukların korunmasında sivil bir<br />

oluşum olarak bu alandaki eksikleri fark eden hukukçu hayvan hakları savunucuları<br />

tarafından kurulmuştur. 91 1853 yılında Amerika’da kurulan Çocuklara Yardım<br />

Derneği 19. yüzyılın sonuna kadar pek çok büyük şehirde şubeleşmesini<br />

tamamlamış ve 1879 yılında sadece New York’da 40.000 çocuğa yardım elini<br />

uzatarak daha iyi şartlarda yaşayabilmelerine öncülük etmiştir. 92<br />

Çocuk adalet sisteminin kurulması ve çocukların topluma yararlı birer insan<br />

olarak katılmaları fikri doğrultusunda, dünyada ilk çocuk mahkemesi Amerika’nın<br />

İllionis Eyaletinde 1899 yılında kurulmuş ve ardından bu fikir dünyanın pek çok<br />

ülkesinde yayılmıştır. Örneğin Almanya’da 1908’de Japonya’da 1922 yılında çocuk<br />

89 McGOWAN, s.13.<br />

90 McGOWAN, s.13.<br />

91 John B. MYERS, “A Short History of Child Protection in America”, Family Law Quarterly,<br />

Volume 42, Number 3, Fam. 2008, s.451-452.<br />

92 McGOWAN, s.14.<br />

22


mahkemeleri açılmaya başlanmıştır. Amerika’nın diğer eyaletleri de 1925 yılına<br />

kadar çocuk mahkemelerinin kuruluş aşamalarını tamamlamışlardır. 93<br />

ABD’de, 1909 yılında gerçekleştirilen, Birinci Beyaz Saray Çocuk<br />

Konferansı’nda, çocukların aile yanında kalamadığı veya ayrılması gerektiği söz<br />

konusu olacaksa, çözüm olarak en uygun sistemin koruyucu aile olacağı<br />

savunulmuş, yerel yönetimlerin faaliyetlerinin bağlandığı federal bir çocuk bürosu<br />

kurulma fikri, bu konferansta geliştirilmiştir. 94<br />

1912 yılında Birleşik Devletler Çocuk Bürosu (U.S Children’s Bureau)<br />

kurularak, çocuk koruma hizmetlerinde yerel örgütlenmeler federal düzeyde<br />

yönlendirilmeye başlanmıştır. 95 1922 yılına gelindiğinde, Amerika’da çocukları<br />

koruma alanında faaliyet gösteren 300 civarında sivil toplum örgütü<br />

bulunmaktaydı. 96 1935 yılında ise çocuk koruma programları ABD’nin sosyal<br />

güvenlik yasasına girmiştir. 97<br />

1.2.2.2. 20.Yüzyıl ve Sonrası Dönem<br />

20. yüzyıl, çocuğun ve haklarının korunması açısından, devlete görevlerin<br />

yüklendiği bir çağ olmuştur. “Çocukların Yüzyılı” olarak algılanabilecek bu<br />

dönemde Batı tarihinde ortaya çıkan çocuk yaklaşımı, daha kapsayıcı bir boyut<br />

kazanarak çocuk refahı uygulamaları da bu kapsama alınmıştır. Bu bağlamda,<br />

korunması gereken çocuk tanımı daha da genişlemiş ve çocukların korunmaya<br />

muhtaç hale gelmemesi için koruyucu önleyici hizmetler oluşturulmaya<br />

başlanmıştır. Bu gelişmelerin yaşanmasında sivil toplum hareketleri ciddi katkı<br />

sağlamıştır. 98<br />

Özellikle Batı’da, 18. ve 19. yüzyıldan kalma büyük kışla tipi kurumlar, 20.<br />

yüzyılın ortalarından itibaren kapatılmaya başlanmıştır. Sadece acil durumlar ve<br />

istismar vakaları için, çocukların ikinci adım sosyal hizmet programına<br />

yönlendirilmesine kadar geçecek sürede, korunacağı kurumsallaşma modeli<br />

93 Ethan G. SRIBNICK, Rehabilitating Child Welfare: Children and Public Policy 1945-1980,<br />

University of Virginia, Department of History, Virginia, 2007, s.1.<br />

94 KOŞAR, s.72.<br />

95 McGOWAN, s.19.<br />

96 MYERS, s. 451-452.<br />

97 McGOWAN, s.25-26.<br />

98 KARATAY, s.80.<br />

23


enimsenmiştir. Çocukların kendi evlerinde ve/veya ailelerin yanlarında korunması<br />

birincil politika haline gelmiştir. 99<br />

Çocukların ailelerinin, özellikle babalarının mülkü olduğuna ilişkin algılayış<br />

ve bu durumu kanıksayan hukuki düzenin değişmesi, bir diğer deyimle kamu<br />

gücünün, gerekli gördüğü durumda (ihmal ve istismar gibi) sosyal hizmet aracılığı<br />

ile ailenin özel alanına müdahale edebilmesi, modern çocuk koruma sisteminin<br />

doğuşudur. 100 Yeni yaklaşım, profesyonel koruyucu aile uygulamalarını, acil<br />

durumlar içinde çocukların geçici süre barınabileceği yatılı kuruluşları, ailesinin<br />

yanında bakılamayacak durumda olanlar için de küçük ev tipi örgütlenmelerin ortaya<br />

çıkışını koordine etmiştir.<br />

Çocukların bakımı ve yetiştirilmesinde, sadece ana-babanın sorumlu olduğu<br />

bakış açısı yerine gelişmeye başlayan, ailesinin yanında toplumun ve devletin de<br />

sorumlu olduğu bakış açısı oldukça yeni sayılır. 101 Toplum, çocukları korumak için<br />

gerektiğinde ana-babaya müdahaleyi görev sayar. Bu görev toplumun kendini<br />

koruma ihtiyacından doğar. 102<br />

Korunma ihtiyacı olan çocuklar özelinde, doktrinde Parens Patriae 103 olarak<br />

geçen bu politikanın amacı, ana-baba veya onların yerine geçenlerin<br />

yetersizliklerinden veya olumsuz davranışlarından veya yoksunluklarından doğacak<br />

zarara karşı çocuğu korumaktır. 104<br />

Zamanla küçülen ve zayıflayan, sosyal destek sistemlerini kaybeden ailenin,<br />

çocuğun korunmasında tek başına yeterli olamayacağı anlaşılmış, devletin bu alanda<br />

da sorumluluk alması gerektiği fikri üzerinde yoğunlaşılmıştır. Böylece, sosyal<br />

99 Hary FERGUSON, Protecting Child in Time:Child Abuse, Child Protection ande the<br />

Consequences of Modernity, VA USA, 2004, s.43’den aktaran: KARATAY, s.81.<br />

100 KARATAY, s.18-19.<br />

101 Kasım KARATAŞ, “Türkiye’de Çocuk Koruma Sistemi ve Koruyucu Aile Uygulamaları Üzerine<br />

Bir Değerlendirme”, Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, Cilt 18, Sayı 2 (Ekim), Yıl 2007, s.8.<br />

102 KOŞAR, s.39.<br />

103 Latince olan Parens Patriae İngilizce’ye Parent of The Nation olarak tercüme edilmektedir.<br />

Doktrinin altını çizdiği anahat: Devletin kamu gücünü kullanarak kamu yararına bakıma muhtaçları,<br />

güçsüzleri, kimsesizleri ve özürlüleri gözeten olması gerektiği ve toplum yararına bu grup adına<br />

hareket edebileceğidir. “Parens Patriae” Maddesi, Wikipedia.<br />

Erişim Tarihi:12.07.2010.<br />

104 KOŞAR, s.39.<br />

24


devlet anlayışının gelişmesiyle birlikte çocuğun korunmasında devletin rolü daha da<br />

önem kazanmıştır. 105<br />

Sosyologlar çocukların duygusal, biyolojik ve ekonomik yönden korunması<br />

ve yetiştirilmesini ailenin en önemli fonksiyonları arasında saymaktadır. Bu<br />

doğrultuda, aile, çocuğun kaderinin çizildiği 106 en önemli birim olarak karşımıza<br />

çıkmaktadır. Modern çekirdek ailede çocuk, yetişkin korumasına gereksinimi olan<br />

birisi olarak algılanır. Bu algılama, devlet, medya ve okullar tarafından<br />

pekiştirilir. 107 Bir çocuğun ailesi yanında bakımı ve korunması için alınabilecek<br />

önlemler ve hizmetler denilince, bu alanda geliştirilecek politikaları ve planları,<br />

yasal düzenlemeleri, ailenin güçlendirilmesi ve desteklenmesini amaçlayan her türlü<br />

karar ve uygulamalar anlaşılmalıdır. 108 Tüm çabalara rağmen çocuğun ailesinin<br />

yanında korunup bakımı sağlanamayacaksa, aileye alternatif olabilecek koruma ve<br />

bakım yöntemlerinin devreye sokulması gerekir. Alternatif bakım içinde “aile<br />

yanında” bakım öncelikli olmalıdır. 109<br />

Batı toplumlarında, kurum bakımı yöntemleri yerine geliştirilen politikalar,<br />

çocuğun, ailenin yanında korunması sürecine yönelmiştir. Ailenin, sosyo-ekonomik<br />

anlamda desteklenmesi, psikolojik destek ve danışma hizmetlerinin gelişmesi,<br />

koruyucu aileliğin profesyonel hale getirilmesi, çocuk için en sağlıklı ortamın yurt<br />

veya yuva değil, aile yanı olduğu algısının geliştiğini göstermektedir.<br />

II. Dünya Savaşı’nın ardından, hayata geçirilen sosyal refah devleti anlayışı,<br />

toplumların aile ve çocuk politikalarına da yansımıştır. Sosyal güvenlik sisteminin<br />

çatısı altına alınan aile ve üyelerine, çocuk yardımlarından sağlık harcamalarına,<br />

beslenmeden eğitime kadar pek çok alanda sağlanan destekler ile toplumsal yapının<br />

güçlü tutulması amaçlanmıştır.<br />

105<br />

Emine AKYÜZ, “Cumhuriyet Döneminde Çocuk Hakkındaki Gelişmeler”, 2.Ulusal Çocuk<br />

Kültürü Kongresi, Edt.: Bekir ONUR, ÇOKAUM Yayınları, Ankara, 1999, s.494.<br />

106 Mustafa ERGÜN, Eğitim ve Toplum, İnönü Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayını,<br />

Malatya, 1987, s.39’dan aktaran: Feridun MERTER, 1950-1988 Yılları Arasında Köy Ailesinde<br />

Meydana Gelen Değişmeler (Malatya Örneği), T.C Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yayını,<br />

Ankara, 1990, s.21-22.<br />

107 David ELKIND, “Değişen Dünya’da Çocuk Yetiştirme ve Eğitim”, Çev.: Emine Gül Kapçı, III.<br />

Çocuk Kültürü Kongresi: Dünya’da ve Türkiye’de Değişen Çocukluk, 16-18 Ekim 2000, Edt.:<br />

Bekir ONUR, ÇOKAUM Yayınları, Ankara, 2001, s.16.<br />

108 KARATAŞ, s.8.<br />

109 KARATAŞ, s.8-9.<br />

25


1.3. Sosyal Devletle Sistemli Çocuk Politikalarına Doğru<br />

Modern çocuk koruma politikalarına giden yolda yaşanılanlar, diğer<br />

dezavantajlı gruplara yönelik geliştirilen politikalarla paralel ilerlemiştir. Sosyal<br />

devlet olgusunun doğuş ve gelişimi, korunma ihtiyacı olan çocuklara yönelik<br />

politikaların gelişimiyle benzer zamanda gelişmiştir.<br />

Günümüz devletinin ne olduğunun veya ne olması gerektiğinin temeli Sanayi<br />

Devrimi’nin başlarına kadar gitmektedir. Merkezi devlet anlayışının yerleşmeye<br />

başlamasının ardından uygulamaya geçen, sınırlarını koruyan ve daha da<br />

genişletmeyi birincil amaç edinen yönetim anlayışı, sanayi devriminin ardından<br />

yaşanılan toplumsal dinamiklerin etkileriyle birincil amacını, vatandaşlarının<br />

sorunlarıyla ilgilenmek ve çözmeye çalışmak olarak revize etmiştir. Modern<br />

anlamda sosyal devletin gelişim basamakları buradan başlamaktadır.<br />

Tarihin her döneminde, kimsesiz ve korunma ihtiyacı olan çocuklar, afetlerde<br />

mağdur olanlar, geçinmek için başkasının desteğine ihtiyacı olanlar gibi ihtiyaç<br />

sahibi insanlar olmuştur. Sosyal devlet, işte bu noktada, bu insanların en zaruri<br />

ihtiyaçlarını gidermek zorunda olan devlettir. 110 Devletin varlık nedeni, toplumun<br />

genel yararını gözeten politikaların örgütlenmesini sağlamaktır. Bu politikaların<br />

yürütülmesi, bu doğrultuda sosyal ve ekonomik hayatta aktif olarak rol alması,<br />

sosyal devletten beklenmektedir. 111<br />

Devletin üstlendiği görevler, sanayi devrimiyle birlikte eski yapısından<br />

(sınırlarını koruma güdüsü ve/veya yeni topraklar kazanma güdüsü) sıyrılmış ve<br />

devletin çok farklı bir alanda da söz sahibi olmasını gerektirmiştir. Artık<br />

vatandaşlarının sorunlarıyla da ilgilenmesi gereken devlet yapısı, üretim araçlarının<br />

ve sermayenin belirli ellerde toplanması, işçi sınıfının ortaya çıkması ve gücü elinde<br />

bulunduranların diğerlerini istismar edebilme durumunda denge unsuru olma<br />

görevini de devlete yüklemiştir. 112 Nitekim 19. yüzyılın ilk yarısında hızla devam<br />

eden sanayileşme, köyden kente göçe, yoğun kitleleri karşılamaya hazır olmayan<br />

kentlerde sağlıksız kent yapısına ve insan onuruna yakışmayan çalışma koşullarıyla<br />

110 Sacit GÜNBEY, “Sosyal Devlet”, Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1, Yıl 2006, s.27.<br />

111 Yasin AKTAY, “Sosyal Devlet”, Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1, Yıl 2006, s.28.<br />

112 Abdulkadir ŞENKAL, “Sosyal Politika Perspektifinden Sosyal Devleti Yeniden Düşünmek”,<br />

Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1, Yıl 2006, s.66.<br />

26


işçi hareketlerinin doğmasına yol açmıştır. Ancak Batı toplumu, yaşanılan bu<br />

kargaşa görünümlü yapıdan sorunları çözmeyi hedef edinen sosyal politika<br />

uygulamalarıyla kurtulmaya çalışmıştır. Nitekim sosyal sigorta sisteminin<br />

uygulanmaya başlanması, çalışanların çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve sosyoekonomik<br />

haklarına kavuşturulması, çocukların korunmaya muhtaçlığı nedeniyle<br />

önceleri yetimhanelerin hizmete sokulması, sonraları koruyucu aile hizmetlerine<br />

geçilmesi ve benzeri çalışmalar modern anlamda ilk sosyal devlet uygulamalarının<br />

ilk etkinlikleri olarak ifade edilebilir.<br />

Toplumlarda özel koşulları nedeniyle, politikalarla korunması gerekli olan<br />

kesimler bulunmaktadır. Özürlüler, göçmenler, mülteciler, sığınmacılar, eski<br />

hükümlüler korunmaya muhtaç çocuklar vb., gibi. 113 Sosyal hizmetler, bu farklı<br />

koşullara sahip olan bireyin (özürlü bir çocuk olabilir) veya grubun (bir aile olabilir)<br />

veya toplumun (doğal afete uğramış toplum), insan onuruna yakışır bir hayat<br />

seyrine ulaşmaları için toplum kaynaklarını kullanan bir politika aracıdır.<br />

Aslında sosyal devlet, hakkın, hakkı olana verilmesinin sistemli ifadesi<br />

olarak da düşünülebilir.<br />

Modern çocukluk anlayışı, çocuğun bakım ve gözetimiyle korunması<br />

hususunda sadece anne ve babayı sorumlu görmemektedir. Toplum da, en az aile<br />

kadar bu seyirde sorumlu tutulmaktadır. Sosyal devlet anlayışıyla birlikte gelişen bu<br />

süreç, devletin, bu konudaki görev ve sorumluluklarını daha iyi anlamasına vesile<br />

olmuştur. 114<br />

Çocuk koruma sistemleri günümüzde, özellikle gelişmiş ülkelerde, Çocuk<br />

Hakları Sözleşmesi ve Avrupa Birliği’nin (AB) politikalarıyla şekillendirilmiştir.<br />

1.4. Çocukların Korunması Alanında Büyük Umutlar ve Evrensel Dil: Çocuk<br />

Haklarına Dair Sözleşme<br />

Gelişmiş ülkelerdeki modern çocukluk anlayışı ve çocuk koruma<br />

politikalarının günümüz koşullarına ulaşmalarını sağlayan belli başlı üç gelişmeden<br />

bahsetmek mümkündür. İlki, çocukların yetişkinlerden farklı hukuk kurallarına tabi<br />

113 Zühtü Ö. ALTAN, Sosyal Politika Dersleri, Anadolu Üniversitesi İİBF Yayınları, Eskişehir,<br />

2006, s.6.<br />

114 YOLCUOĞLU, 2009, s.88.<br />

27


olması gerektiğini dile getiren ve uygulamaya koyan görüşün ortaya çıkmasıdır.<br />

İkincisi, çocuklara göre hukuk kuralları geliştirilmesine paralel olarak gelişen<br />

ıslahhanelerle birlikte gelişen kurumsallaşmadır. Üçüncüsü ise, ilk iki sürecin<br />

tamamlayıcısı konumunda olan kamusal politikaların oluşturulması, plan ve<br />

projelerin geliştirilmesi ve uygulanmasıdır. 115 Çocuk hakları perspektifi ise bütün bu<br />

gelişmelerin üzerine, her alana yönelik plan ve politikalara çocuk referanslı,<br />

bütünleştirici yaklaşımların genel ifadesidir.<br />

Çocuk haklarının ortaya çıkış tarihi, aynı zamanda çocukların korunması<br />

gerektiği fikir ve eylemlerinin de tarihidir. Bu nedenle çocuk haklarının ortaya çıkış<br />

süreci ve çocuk hakları sözleşmesi üzerinde durulması gereken bir konudur.<br />

1.4.1. Sözleşmenin Ortaya Çıkışı<br />

Çocuk hakları alanında ilk politika belgesinin, 1779 yılında, İsviçre’nin Zurih<br />

Kantonu’nda yayınlanan bir “emirname” olduğu kabul edilmiştir. 116 Yerel düzeyli<br />

bu belgenin uluslararası düzeye taşınarak evrensel bir dil haline ulaşması için dünya<br />

çocuklarının ciddi sıkıntılar geçirmesi gerekmiştir.<br />

Şüphesiz bu sıkıntıların en önemlilerinin başında savaşlar yer almaktadır.<br />

1914-1918 yıllarını kapsayan I. Dünya Savaşı’nın sosyo-ekonomik sonuçlarından,<br />

özellikle çocuklar olumsuz etkilenmiştir. Açlık ve bakımsızlıktan çocukların<br />

kurtarılması, uluslararası yardım faaliyetlerini zorunlu kılmıştır. Bu yardım<br />

faaliyetlerinin öncülüğünü, Eglentyne Jebb’in “çocukları kurtarın” çağrısı<br />

etkilemiştir. Bu yardım çağrıları neticesinde, Uluslararası Kızılhaç Komisyonu’nun<br />

öncülüğünde, çeşitli ülkelerin temsilcileri Cenevre’de 1920 yılında bir araya gelerek<br />

Uluslararası Çocuklara Yardım Birliği’ni kurmuşlardır. Bu birliğin amacı, savaşın<br />

olumsuz sonuçları altında ezilen çocukların, acil ihtiyaçlarını karşılamak, geniş ve<br />

devamlı olacak çocukları koruma sistemlerinin nelerden oluşabileceğini saptamak<br />

olmuştur. 117<br />

115 Bekir KOÇ, “Osmanlı Islahhanelerinin İşlevlerine İlişkin Bazı Görüşler”, Gaziantep Üniversitesi<br />

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 6, Sayı 2, Yıl 2007, s.36.<br />

116 Aydın ATILGAN ve Eylem Ü. ATILGAN, Çocuk Hakları Paradigması ve Çocuk Ceza<br />

Yargılamasına Hakim Olan İlkeler Açısından Türkiye’deki Düzenleme ve Uygulamaların<br />

Değerlendirilmesi, İnsan Hakları Ortak Platformu Yayınları, Ankara, 2009, s.6.<br />

117 Ali N. İNAN, “Çocuk Hakları Beyannamesi İlkelerinin Türk Hukuk Sistemine Etkisi”, Ankara<br />

Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt 1, Sayı 1, Yıl 1968, s.203.<br />

28


Londra Çocuklara Yardım Fonu ve Uluslararası Çocuklara Yardım<br />

Birliği’nin fikri ve fiili kurucuları arasında bulunan Jebb, 1922 yılında ileride<br />

Cenevre Çocuk Hakları Beyannamesi adını alacak esasları oluşturan bir başlangıç<br />

metni/çocuk hakları beyannamesinin ön tasarısını hazırlamıştır. Jebb tarafından<br />

hazırlanan bu taslak dünyadaki çocuklara asgari bir özenin gösterilmesi ana fikrine<br />

dayanıyordu. Bu ön tasarıdan faydalanarak kaleme alınan Cenevre Çocuk Hakları<br />

Beyannamesi Milletler Cemiyeti’nde kabul edilmiş ve yayınlanmıştır. 118<br />

I. Dünya Savaşı’nın ardından, 1924 yılında Milletler Meclisi’nce kabul<br />

edilen, Cenevre Çocuk Hakları Beyannamesi, çocuğun korunması gerektiğini<br />

savunan ve devletleri bu doğrultuda adım atmaya davet eden ilk uluslararası belge<br />

olarak tarihe geçmiştir.<br />

Kısa bir süre içinde, dünyada sosyal ve siyasal dengelerin değişmesi ve II.<br />

Dünya Savaşı’nın patlak vermesi, eylemler zincirinin kesintiye uğramasına<br />

sebebiyet vermiştir. Zaman içinde bu beyannameye yapılan yeni ekler ve günün<br />

koşullarına göre düzenlenmesi gerektiği düşüncesi ve İnsan Hakları Evrensel<br />

Beyannamesi’nin 1948 yılında kabul edilmesi, savaş sonrası sosyo-ekonomik ve<br />

kültürel gelişmeler ve özellikle batılı ülkelerde uygulanmaya başlanan sosyal refah<br />

devleti anlayışının hakim olduğu politikalar, 1959 yılında Birleşmiş Milletler Çocuk<br />

Hakları Beyannamesi’nin (ÇHB) kabul edilmesini ve 1979 yılının Dünya Çocuk Yılı<br />

olarak ilan edilmesini temellendirmiş ve nihayetinde 1989 yılında Çocuk Hakları<br />

Sözleşmesi’nin (ÇHS) kabulüne kadar uzanan zorlu ve uzun bir süreci beraberinde<br />

getirmiştir.<br />

1.4.2. Sözleşmenin Tanımı ve İçeriği<br />

Çocuk hakları; çocuğun, fiziksel, zihinsel, duygusal, sosyal, ahlaki ve<br />

ekonomik bakımdan, özgürlük ve insan onuruna yakışır, sağlıklı bir biçimde<br />

yetişebilmesi için ona hukuk kurallarıyla tanınan yetkiler ve menfaatlerdir. 119<br />

Çocuk, fiziksel ve zihinsel bakımdan olgunlaşmamış olması nedeniyle,<br />

doğum öncesi olduğu gibi, doğumdan sonra da, özel ilgiye, bakıma ve korunmaya<br />

muhtaçtır. Bu doğrultuda, toplumların yasalar ve yasaların uygulanmasını<br />

118 İNAN, 1968, s.203-204.<br />

119 AKYÜZ, 1999, s.492.<br />

29


sağlayacak kurumsallaşmayla çocukların ve çocuk haklarının korunması için çaba<br />

göstermesi gerekmektedir. 120<br />

ÇHS’de yer alan maddelerin genel olarak dört kısım haklardan oluştuğu ifade<br />

edilebilir. Bunlar: 121<br />

Refah Hakları: Çocukların beslenme, tıbbi hizmet, barınma ve eğitim<br />

gereksinimleri ile ilgilidir. Bu haklar çocuğun güvenliğinin asgari koşulunu<br />

oluşturur. Anayasa hukukunda isteme hakları olarak da nitelendirilen bu haklar,<br />

anayasalar ve uluslararası sözleşmelerde devletin ekonomik kalkınması ve mali gücü<br />

ile sınırlandırılmaktadır.<br />

Korumacı Haklar: Çocukları yetersiz ilgiden, ev içindeki ihmal ve kötü<br />

muameleden ya da diğer tehlikelerden koruyan haklardır. Korumacı hakların,<br />

çocukları yetişkinlere bağımlı kıldığı ve özerkliklerini yok ettiği ileri sürülür. Çocuk<br />

hakları savunucuları bu hakların tanımlanması ve uygulanmasında hassas davranmak<br />

gerektiğini belirtmektedir.<br />

Yetişkin Hakları: Yetişkinlerin sahip olduğu hakların çocuklara da tanınması<br />

anlamına gelmektedir. Yetişkin haklarının çocuklara tanınmasının çocukların<br />

özerkliğini ve bağımsızlığını artıracağı düşünülmektedir.<br />

Ana-babalara Karşı Haklar: Çocukların ergenliklerinden önce ana-babaları<br />

karşısında bağımsızlıklarını sağlayan haklar olarak nitelendirilmektedir. Yetişkin<br />

hakları gibi bu hakların amacı da çocukları korumak değil kişisel bağımsızlıklarını<br />

arttırmaktır.<br />

ÇHS’ye göre; ihtiyaç duyan ailelerin, gereksinimlerinin karşılanması, anababa<br />

olma becerilerinin geliştirilmesi, devletlerin görevleri arasında sayılmıştır.<br />

Ailenin problemlerini çözebilmesi, ailedeki iletişim örüntülerinin sağlıklı olması,<br />

aile üyelerinin rollerini yerine getirirken karşılaşacağı sorunların çözümünde beceri<br />

kazanması ve ailenin ve üyelerinin kapasitelerinin yükseltilmesi çocuk refahının bir<br />

diğer tabirle çocuğun yüksek yararının devamlılığı için ciddi öneme sahiptir. 122<br />

120 AKYÜZ, 1999, s.491.<br />

121 Bobs FRANKLIN, Çocuk Hakları, İstanbul, 1993, s.31-32’den aktaran: AKYÜZ, 1999, s.495.<br />

122 YOLCUOĞLU, 2009, s.90–91.<br />

30


ÇHS’nin 3.maddesinde devletlerin, her türlü etkinliğinde çocuğun yararını<br />

göz önünde bulunduran adımlar atmakla ve ekipmanlarını çocuğun yararına uygun<br />

hale getirmekle sorumlu olduğu hususları vurgulanmaktadır. 5.madde de, çocuğa yol<br />

gösterme ve onu yönlendirme konusunda ebeveyne ve toplumların gelenek ve<br />

göreneklerine göre yakın veya uzak akraba ile vasisine veya çocuktan hukuki olarak<br />

sorumlu olanlara, devletlerin saygı göstermesi gerektiği ifade edilmektedir. 123<br />

Temelini çocuğun yararı üzerine kuran sözleşme; çocuğun kendisini ifade<br />

edebilmesi, ana-babası veya hukuken temsilcisi olanlarla sağlıklı bir hayat<br />

sürebilmesi, devlet kurumlarının çocuğun ve ana-babasının veya yasal temsilcisinin<br />

mahkemece başkaca bir karar verilmemişse birlikte hayat geçirebilmesi ve çocuğun<br />

her türlü risk ortamlarından muhafaza edilmesi hususunda taraf devletlere<br />

sorumluluklar yüklemektedir.<br />

ÇHS ile birlikte, özellikle gelişmiş medeni dünyanın yöneldiği üç temel<br />

çocuk hedefinin altını çizmek, çocuklar için yapılması gerekenlerin neler olduğunun<br />

tespiti gibidir. Hedeflerden ilki, her çocuğun hayata iyi bir başlangıç yaparak<br />

başlayabilmesidir. İkincisi, her çocuğun kaliteli temel eğitim görmesidir.<br />

Sonuncusu ise her çocuğun sahip olduğu potansiyeli sonuna kadar geliştirip, anlamlı<br />

biçimde katkıda bulunma ve katılım fırsatlarına sahip olmasıdır ki bu üç hedefin<br />

çocukların korunmasında genel politikaların belirleyicisi olması tüm dünya<br />

toplumlarının payesi olabilmelidir. 124<br />

1.4.3. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye Yaklaşımlar<br />

Akyüz, çocukların ulusal ve uluslararası mevzuatın konusu haline gelmesi<br />

hususunda şöyle düşünmektedir: 125<br />

Ulusal Devletler’in vatandaşlarına karşı yükümlü oldukları<br />

refah politikaları ve insan haklarının devlet tarafından<br />

tanınması devletler hukukunu etkilemiştir. Devletler hukuku<br />

17. ve 18. yüzyılda devletlerin hükümranlık ve ekonomik<br />

ilişkilerini kapsarken 19. yüzyılın başlarından itibaren tek tek<br />

bireylerin geliştirilmesi de uluslararası ilişkilerin önemli<br />

konularından biri durumuna gelmiştir. Böylece çocuk da<br />

uluslar arası alandaki normların konusu olma olanağını<br />

kazanmıştır. Bunun sonucunda çocuğun ana-babasına, devlete<br />

123 UNICEF.<br />

124 ŞİRİN, s.57.<br />

125 AKYÜZ, 1999, s.492.<br />

31


ve uluslararası topluluğa karşı haklarını konu alan bildirgeler<br />

ve sözleşmeler yayınlanmıştır.<br />

Şirin, modern çocukluk paradigmasının aynı zamanda modern yetişkinlik<br />

paradigmasına dönüştüğünü savunmakta ve çocuklar yetişkinleşirken, yetişkinlerin<br />

de çocuklaştığını iddia etmektedir. Bunun anlamı ise, çocukluğun giderek yok<br />

olduğudur. Bu nedenle, çocuk veya çocukluk önem kazanmakta, yükselen bir değere<br />

dönüşmektedir. İçinde bulunulan çağın sözleşmeli çocuk anlayışı bu şekilde<br />

oluşmuştur. 126<br />

Atılgan ve Atılgan, ÇHS’nin paternalist 127<br />

söyleyerek eleştirisine şöyle devam etmektedir: 128<br />

yaklaşımın ürünü olduğunu<br />

Modern hayat yetişkin istek ve ihtiyaçlarına göre tasarlandığı<br />

içindir ki her iki grubun (çocuklar ve yaşlılar) payına güç<br />

yaşam koşulları düşer. Yetişkinlerin, belirleyici ve<br />

dönüştürücü rol oynadıkları bu güç koşullardan mağdur olan<br />

yaşlılara ve çocuklara yaklaşımı son tahlilde merhamet ve<br />

koruma duygularının ardına saklanan iki yüzlü bir tutum<br />

sergiler. Paternalist ve koruyucu yaklaşım “kendi kendine<br />

yetemeyen” bu iki grup üzerinde vesayet kurarak hakların<br />

öznesi olma imkanlarını ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle<br />

“insan hakları” kavramlaştırılmasından sonra çocuk hakları,<br />

yaşlı hakları gibi ek haklar katalogu hazırlama ihtiyacı<br />

doğmuştur.<br />

Her ne kadar çocuk koruma politikalarının devletlerce göz önüne alınarak, atılacak<br />

adımlarda önceliğin çocukların yararına verilmesi hareketleri yayılmaya çalışsa da,<br />

günümüzde, çocukluğun yok edildiğine dair eleştirilerin varlığı devam etmektedir.<br />

20. yüzyıl, çocukluğu hem şekillendirip tasarlayan hem de tüketen bir çağ olarak<br />

eleştirilerin hedefinde bulunmaktadır. Özellikle, 1989 yılında Birleşmiş Milletler’in<br />

kabul ettiği Çocuk Hakları Sözleşmesi, yaşanılan gelişimsel seyrin doruk noktası<br />

olmuşsa da, çocuğun ihmal ve istismar edilmesinin tarihte bu kadar planlı ve bilinçli<br />

olarak sistematikleşmediğini savunanların sayısı, hiç de azımsanmayacak<br />

düzeydedir. 129<br />

126 ŞİRİN, s.32.<br />

127 Paternalizm; çocukların kendilerine bakabilme konusundaki yetersizliklerine dayalı olarak, onların<br />

çıkarlarını korumak üzere yaşamlarına seçme ve eylem özgürlüklerine müdahale etmek demektir.<br />

128 ATILGAN ve ATILGAN, s.16.<br />

129 Emrah AKBAŞ ve Reyhan A. TOPÇUOĞLU, “Modern Çocukluk Paradigmasının Oluşumu-<br />

Eleştirel Bir Değerlendirme”, Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, Cilt 20, Sayı 1 (Nisan), Yıl 2009,<br />

s.100-102.<br />

32


İKİNCİ BÖLÜM<br />

TÜRKİYE’DE ÇOCUK <strong>KORUMA</strong> SİSTEMİNİN OLUŞUMU<br />

2.1. Cumhuriyet Öncesi Dönemde Çocuk Koruma Sisteminin Tarihsel Gelişimi<br />

Türkiye’de, günümüzde mevcut olan çocuk koruma politikalarını, bu<br />

politikaların çocuk koruma sistemini nasıl meydana getirdiğini yorumlamada,<br />

tarihsel süreçte konuyla ilgili gelişmelerin değerlendirilmesine de ihtiyaç<br />

bulunmaktadır. Bu doğrultuda, Tanzimat Dönemi, çocuk koruma politikalarını<br />

oluşturan geleneksel yöntemlerin değişmeye başladığı dönemdir. Süreç incelenirken,<br />

Tanzimat öncesi ve sonrası olarak incelenecektir.<br />

2.1.1. Tanzimat Öncesi Dönem: Geleneksel Yöntemler<br />

Türkiye’de, toplumsal alana yönelik politikaların gelişim seyrine<br />

bakılabilmesi için Osmanlı döneminin, hatta Selçuklu döneminin incelenmesi<br />

gerekir. Tarıma dayalı ekonomik gücüyle, küçük yerleşimlerinde geniş aile yapısı ve<br />

sağlam komşuluk ağı, Osmanlı Devleti’nin ilk yılları ve imparatorluğun büyüme,<br />

gelişme, duraklama dönemlerinde genelde etkin olmuş bir sistemdir. Ayrıca vakıf<br />

sistemi, korunma ihtiyacı bulunan sosyal risk altında bulunan yoksullar, kimsesizler,<br />

özürlülerin ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli bir boşluğu doldurmuştur. Ahi ve<br />

Lonca esnaf örgütlenmelerinin toplumsal misyonu ve zaman zaman mistik öğretisi<br />

toplumsal mutabakat için büyük görevler üstlenmiştir. Bütün bu alt başlıkları<br />

kapsayan üst başlık ise İslam dininin yoksulluğun, düşkünlerin, kimsesizlerin<br />

korunup kollanmasını telkin eden öğretisi ve ilahi emirleridir. 130<br />

Türk toplumunun, Avrupa’ya göre daha geç sosyal politikalar<br />

geliştirmesinin sebeplerinden biri olarak, sanayi devrimine Türk toplumunun çok<br />

geç iştirak etmiş olması gösterilebilir. Ancak bir diğer etkenin ise güçlü aile bağları<br />

ve komşuluk sisteminin, sosyal destek sistemi olarak ihtiyaçların kitleselliğini<br />

önlediği gerçeği göz ardı edilmemelidir.<br />

130 ALTAN, s.60-61.<br />

33


İslam öncesi Türk toplumlarında, çocukların korunmasına yönelik olarak<br />

adımlar atıldığı bildirilmektedir. Uygurlarda bulunan evlatlık uygulamasının<br />

günümüz uygulamalarından biraz farklı olduğu bilinse de Eski Türklerde evlatlık<br />

uygulamasının bulunduğu tarihçiler tarafından ifade edilmektedir. 131<br />

İslam toplumunda kimsesiz yetim veya öksüz kalmış çocuklara, dinin<br />

emirleri doğrultusunda sahip çıkılmasına ve aile eksikliğinin giderilmesine toplum<br />

üyeleri özel önem vermişlerdir. Bu doğrultuda geliştirilen ve uygulanan velayet<br />

uygulaması, akile uygulaması ve vasiyetnamelerde yetimlerin korunması ve<br />

kollanmasına yönelik hükümlerin konulması bunun göstergesidir. 132<br />

İlhanlı Hükümdarı Gazan Mahmut Han, 13. yüzyılda Tebriz yakınlarda,<br />

vakıflar kurdurmuş ve sosyal tesislere bağışlamıştır. Bu tesisler içinde de kimsesiz<br />

çocuklar için bir kurum yapılmıştır. Ayrıca ailelerin yanına yerleştirilen çocukların<br />

kırdığı çanak çömlekler için, ailelere bakım parasından hariç, kırılmış eşya parası<br />

bile ödenmiş olduğu vakfın kayıtlarından anlaşılmaktadır. 133<br />

Selçuklular zamanında Erbil Atabeği Muzafferuddin Gökböri, özürlülere,<br />

ihtiyarlara yönelik kurumlar kurmuş, yetim ve kimsesiz çocuklara yurtlar açmış<br />

hatta emzikli olanlara sütanneler tayin etmiştir. 134<br />

Selçuklu ve Osmanlılarda, korunmaya muhtaç çocuklar sorununa yönelik<br />

hizmetlerde vakıf sisteminin etkinliğinden yararlanılmıştır. Türk-İslam kültürü ve<br />

toplumsal yapı anlayışıyla ortaya çıkan, Osmanlı Devleti vakıf sistemiyle toplum<br />

içinde risk gruplarının dezavantajları giderilmeye çalışılmıştır. Vakıf sistemiyle<br />

vakfedilen bölgede fakir-fukara, dul-yetim ve kimsesizlerin sıkıntıları bir ölçü de<br />

olsun giderilmesine çalışılmıştır. Vakıfların, çocukların eğitimiyle ilgili olarak<br />

kimsesiz ve yoksul çocukların korunmasına katkıda bulunduğu, 135 ayrıca çocuklarla<br />

131<br />

Esra YAKUT, Eski Türklerde Hukuk, 2002,<br />

Erişim Tarihi: 01.10.2010.<br />

132 Tahsin ÖZCAN, “Osmanlı Toplumunda Yetimler”, Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1, Yıl 2006,<br />

s.82.<br />

133 YÖRÜKOĞLU, s.196.<br />

134<br />

Nesim YAZICI, “Tanzimat Döneminde Yetim Çocuklara Yönelik Koruma Çalışmaları”,<br />

Osmanlılar Döneminde Yoksullukla Mücadele Yolunda Yapılan Çalışmalar, Edt.: İbrahim<br />

ATEŞ, YOYAV Yayınları, Ankara, 2000, s.35.<br />

135 Sevda ULUĞTEKİN, “Yirminci Yüzyılda Türkiye’nin Çocukları: Sorunlar ve Beklentiler”,<br />

Sosyal Hizmette Yeni Yaklaşımlar ve Sorun Alanları, Prof. Dr. Nihal TURAN’a Armağan,<br />

Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu Yayını, Ankara, 2001, s.8.<br />

34


ilgili atılan adımlarda belirleyiciliğinin bulunduğu; okul açılması, öğretmen seçimi,<br />

açık hava gezileri, yoksul çocuklara para ve giysi dağıtılması, bayramlarda harçlık<br />

verilmesi, yoksul kız çocuklarına çeyiz hazırlanması gibi konularda toplumsal<br />

hareketlilik yarattıkları, çalışmalarda ortaya konulmaktadır. 136 Örneğin, Fatih Sultan<br />

Mehmet Han vakıflarında, kimsesiz ve yoksul çocuklar okutulmuş ve para yardımı<br />

yapılmıştır. Çocuklardan, eğitim ve öğretim almaya niyetli olanlar içinde, önceliğin<br />

kimsesiz çocuklara, ardından yoksul çocuklara sonra diğer çocuklara verileceği<br />

hükme bağlanmıştır. 137 Benzer şekilde, Osmanlılar’da, yerel örgütlenmeler lonca ve<br />

ahilik teşkilatlarının da, mesleki eğitim ile çocukların toplum içinde korunmasına<br />

yönelik ciddi görevler yerine getirdiği ifade edilebilir.<br />

Yine Osmanlı Dönemi’nde, yerel insiyatiflerle korunma ihtiyacı olan<br />

çocuklara koruyucu hizmetlerin verildiği tarihçiler tarafından not edilmiştir.<br />

Mahkeme kayıtları incelendiğinde, velayet ve vasiyetler yoluyla yetimlerin<br />

korunmasına yönelik etkinliklerin bulunduğu görülmektedir. 138 Örneğin, yoksul<br />

ailelerin, çocuklarını varlıklı ailelerin yanına ödünç vererek, “ahlaklı” ve “bilgili”<br />

yetişmelerini istemesi ya da terk edilmiş çocuklara bakmak isteyenlere kadılıklarca,<br />

devlet hazinesinden para tahsis edilmesi gibi uygulamalar göze çarpmaktadır. 139 Bu<br />

gelişmeler yerel boyutlu olarak kalmış, genel uygulamaların bütünlüğüne<br />

yansımamıştır. İmparatorluğun gerileme ve dağılma döneminde, korunmaya muhtaç<br />

çocuklar sorununun kitleselleşmeye başlamasıyla ve Batı’dan sosyal ve ekonomik<br />

açıdan etkilenme sonucunda, devlet müdahalesini içeren uygulamalara geçilmiştir.<br />

2.1.2. Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Uzanan Dönem: Merkezi Yönetimin<br />

Kurumsallaşma Çalışmaları<br />

Osmanlı Devleti’nde, çocukları koruma politikalarının modern anlamda<br />

başlangıcı, özellikle 19. yüzyılda yaşanılan savaşlar sonucunda ölen vatandaşların<br />

geride kalan çocuklarının sayısının inanılmaz boyutlara ulaşması neticesinde,<br />

çocukların bakım ve gözetimi için kurum bakımı modelinin geliştirilmesine<br />

dayanmaktadır.<br />

136 ONUR, 2005b, s.100.<br />

137<br />

Birsen GÖKÇE, Kimsesiz Çocuklar Sorunu, SSYB Yayını, Ankara, 1971’dan aktaran:<br />

YÖRÜKOĞLU, s. 196.<br />

138 ÖZCAN, 2006, s.82.<br />

139 ONUR, 2005b, s.101-102.<br />

35


Cumhuriyet öncesi dönemdeki sosyal devlet gelişmelerini veya adımlarını,<br />

yaşanılan savaşlarla bağlantılı değerlendirmek gereklidir. Çünkü, Osmanlı<br />

Devleti’nin yaklaşık olarak son 50-60 yılı büyük savaşların olduğu bir dönemdir.<br />

Dolayısıyla, savaşlarda şehit düşenlerin sayısı çok büyük oranlara ulaşmış, kimsesiz<br />

çocukların oranı günden güne artmıştır.<br />

Kaybedilen savaşlar, göç hareketini de artırmıştır. Osmanlı’nın son<br />

döneminde yaşanılan savaşlar sonrasında, göç hareketlerinin tahmini istatistikleri<br />

incelendiğinde ciddi bir toplumsal sorunun mevcut olduğu anlaşılmaktadır.<br />

Rakamlarla ifade edildiğinde, Kırım göçmenlerinin 500.000, Kafkas göçmenlerinin<br />

700.000-1.000.000 arasında değiştiği, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı’nın da<br />

olumsuz etkileriyle birlikte yer değiştirmeye zorlanan yaklaşık 4.000.000 insan<br />

Anadolu’ya göç etmiştir. 140<br />

Sosyal hareketlilik, toplumsal ve ekonomik hayatta, ciddi manada sarsıntılı<br />

günlerin yaşanmasına neden olmuştur. Karaborsacılık, fuhuş, madde kullanımı<br />

artmıştır. Bu ortamdan, her yerde ve çağda olduğu gibi, en çok güçsüzler, dolayısıyla<br />

çocuklar olumsuz etkilenmiştir.<br />

Korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili olarak, 1846 yılında dönemin<br />

sadrazamına sunulan hükümet raporunda, ailelerinden bağımsız yaşayan, başıboş<br />

dolaşan, geceleri camilerde, sokaklarda ya da metruk alanlarda yatıp kalkan<br />

çocuklardan bahsedilmiştir. Kültürümüzde “köprü altı çocukları” olarak bilinen<br />

deyim ile İstanbul’da Unkapanı ve Galata Köprüsü’nün altını mesken tutan<br />

korunmaya muhtaç çocuklar kastedilmiştir. 141<br />

Savaşlar ve yoksullukla birlikte sayıları giderek artan bu çocuklara,<br />

İstanbul’da kendine özgü yapısı, kuralları ve işleyişi olan ve adlarını hamamlardaki<br />

sıcak su ihtiyacının karşılandığı, yatıp kalktıkları, külhan isimli bölümlerden alan, 142<br />

külhanbeylerince sahip çıkılmaya başlanmış ve bu çocuklar belli bir yaştan sonra<br />

hırsızlık, dilencilik gibi toplum dışı işlerde yer edinen bireyler olarak hayata<br />

atılmışlardır. Öyle ki sayılarının giderek artması üzerine, 1846 yılında<br />

140 KOÇ, s.40.<br />

141 Osman GEÇER, “Türk Toplumunda Sokak Çocuklarına Ait Çeşitli Adlandırmalar”, Toplum ve<br />

Sosyal Hizmet Dergisi, Cilt 16, Sayı 1 (Nisan), Yıl 2005, s.118-121.<br />

142 Gönül ERKAN, “Külhanbeyler”, İnsani Gelişme ve Sosyal Hizmet, Prof.Dr.Nesrin KOŞAR’a<br />

Armağan, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu Yayını, Ankara, 2001, s.132-135.<br />

36


külhanbeylerinin yuvalandığı hamamlar ve çevrelerine baskınlar yapılmış ve<br />

çocukların kurtarılması sağlanmıştır. Kamu yararına yönlendirilmeye 143 çalışılmışsa<br />

da bu soruna uzun vadede çözüm getirilememiştir.<br />

19. yüzyıldan itibaren, merkezden idare fikrinin dönemin sorunlarını aşmada<br />

yardımcı olacağı düşüncesiyle birlikte yönetim anlayışının merkeze kayması, sosyal<br />

sorunlarla mücadelede, merkezi yönetimin sürece katılımını ortaya çıkarmıştır. 144 Bu<br />

doğrultuda Tanzimat’tan, Cumhuriyet’e uzanan dönemde, merkezi yönetimin<br />

müdahil olduğu politikalar uygulanarak korunmaya muhtaç çocuklar sorununa<br />

çözümler getirilmeye çalışılmıştır. Aşağıda bu politikaların neler olduğuna<br />

değinilmiştir.<br />

2.1.2.1. Eytam Sandıkları<br />

Osmanlı Devleti’nde, çocukların korunması amacıyla, yasal düzenlemelere<br />

gidilmesi, 19. yüzyılın ortalarını bulmuştur. Bu doğrultuda, yetim mallarının<br />

korunmasıyla ilgili olarak 1851 yılında, “Eytam Nizamnamesi” çıkarılmıştır. 145<br />

Tanzimat Dönemi’nin modernleşme hareketlerinden, çocuk koruma alanına<br />

yansıyan uygulamalarından birisi olan bu uygulamayla, vilayet, liva ve kaza<br />

merkezlerinde şer-i mahkemelere bağlı Eytam Meclisleri 146 ve Eytam Keseleri<br />

kurulmuştur. Aslında, yetim mallarının işletilmesi usulünün yaygınlık kazanması,<br />

16. yüzyıldan itibaren olmuşsa da, 147 diğer uygulamalarda olduğu gibi bu durum da<br />

yerel boyutuyla sınırlı kalmıştır.<br />

Bu sandığın kuruluş amacı, babası ölen çocukların, mallarının işletilerek,<br />

aylık geçimini sağlayacak parayı vasisine veya velisine kullanabilmesi için vermek<br />

ve böylece çocuğun mağduriyetinin önüne geçmektir.<br />

Eytam sandıklarıyla çocuğa vasi ve nazır atanır. Vasi çocuğun haklarını<br />

korumak ve yönetmekle, nazır ise gerek görüldüğünde vasiyi denetlemekle<br />

143 ONUR, 2005b, s.110.<br />

144 KOÇ, s.48.<br />

145 AKYÜZ, 1999, s.495.<br />

146 Mehmet ÇANLI, “Eytam İdaresi ve Sandıkları (1851-1926)”, Türkler Ansiklopedisi, Cilt 14,<br />

Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s.57-69.<br />

147 Tahsin ÖZCAN, “Osmanlı Toplumunda Yetimler ve Eytam Sandıkları”, Bir Kent Sorunu:<br />

Dilencilik Sempozyumu (Tebliğler Kitabı), 18-19 Ekim 2008, İstanbul Büyükşehir Belediyesi<br />

Zabıta Daire Başkanlığı Yayını, İstanbul, 2008, s.136.<br />

37


görevlidir. 148 Eytam İdaresi, Cumhuriyet döneminde de bir müddet varlığını<br />

sürdürmüştür. 1926 yılında kapatılarak varlığıyla, Emlak ve Kredi Bankası kurulmuş<br />

ve 2001 yılında Ziraat Bankası’na dahil edilmiştir. 149<br />

2.1.2.2. Mithatpaşa Islahhaneleri<br />

Osmanlı Devleti’nde, korunmaya muhtaç çocuklar sorunuyla ilgili en önemli<br />

adımlardan birisi, Mithat Paşa tarafından kurulan çocuk ıslahhaneleri olmuştur.<br />

Islahhanelerin olumlu yönlerinin gözlenmesi üzerine, çocuk ıslahhanelerinin<br />

İmparatorluğun tüm şehirlerinde yaygınlaştırılması için dönemin İç İşleri<br />

Bakanlığı’nca valiliklere genelge gönderilmiştir. Çocuk ıslahhaneleri düşüncesi ile<br />

kimsesiz, uyumsuz, suçlu çocukların tümü bütüncül bir bakış açısıyla<br />

bakıma/korunmaya ve eğitime muhtaç olarak kabul edilmiştir. 150<br />

Islahhanelerin, ilk olarak 1822 yılında kurulduğu ifade edilse de, 151 içeriği ve<br />

mantığıyla korunmaya muhtaç çocukları hedef alan ıslahhaneler, Mithat Paşa<br />

tarafından kurulanlardır. Niş vilayetinde gerek Müslüman gerekse Hıristiyan halkın<br />

yetim ve öksüz çocukları ile yakınları olmakla birlikte bakımları ve yetiştirilmeleri<br />

için dilekçe ile müracaat edenlerin kabul edildiği ıslahhaneler, günümüz endüstri<br />

meslek lisesine benzer bir eğitim vererek çocukların korunması yönünden de<br />

yetiştirme yurtlarına benzetilmektedir. 152 Ancak, Türkiye’de tarih yazıcılığı bu<br />

kurumun temel kurulma nedenini es geçerek, sanayi mektebi kısmına önem vererek<br />

teknik eğitim alanına kaydırmıştır. Oysa bu kurumun temelini yetimhane olarak<br />

planlanması oluşturmuştur. 153<br />

148 ONUR, 2005b, s.102.<br />

149 ÖZCAN, 2008, s.137.<br />

150 Sevda ULUĞTEKİN, Çocuk Mahkemeleri ve Sosyal İnceleme Raporları, Ankara, 1994,<br />

s.45’den aktaran: AKYÜZ, 1999, s.495.<br />

151 SHÇEK, Çocuk Hakları Sözleşmesi Ulusal İlk Rapor, (t.y).<br />

Erişim Tarihi:01.10.2010.<br />

152 Nesim YAZICI, “Niş Islahhanelerinden Haber Var”, Kültür Dergisi, Sayı 12, Yıl 2008, s.27’den<br />

aktaran: Zeki KARATAŞ, Osmanlı Devleti’nde Çocuk Koruma Sistemi, (t.y)<br />

Erişim Tarihi: 01.10.2010.<br />

153 Nadir ÖZBEK, Cumhuriyet Türkiye’sinde Sosyal Güvenlik ve Sosyal Politikalar, Emeklilik<br />

Gözetim Merkezi Yayınları, İstanbul, 2006, s.43.<br />

38


2.1.2.3. Darüşşafaka<br />

Türkiye’nin, sosyal devlet gelişim tarihi içinde, eğitime dayalı modeliyle<br />

hizmet veren bir sivil toplum örgütü, eğitim ve sosyal hizmet kurumu olan<br />

Darüşşafaka, babasını kaybetmiş, maddi imkanları yetersiz ailelerin çocuklarına<br />

eğitim hizmeti vermiş olup, halen bu hizmetine devam etmektedir. 154<br />

Darüşşafaka, Osmanlı Devleti içinde diğer etnik unsurlara oranla daha geri<br />

kalmış olan yetim Müslüman çocukların eğitim ve öğretimine katkıda bulunmak<br />

üzere, 1864 yılında kurulan Cemiyet-i Tedrissiye-i İslamiye’nin çalışmaları<br />

neticesinde 1873 yılında açılmıştır. Cemiyet-i Tedrissiye-i İslamiye’nin adı, 1935<br />

yılında Türk Okutma Derneği’ne çevrilmiş, ancak 1953 yılında Darüşşafaka<br />

Cemiyeti olarak tekrar değiştirilmiş ve bugünkü adını almıştır. 155<br />

2.1.2.4. Hamidiye Etfal Hastanesi<br />

Bugünün, Modern Şişli Etfal Hastanesi olan bu kurum, 156 II. Abdülhamid’in<br />

vefat eden kızı adına hayratı olarak 1899 yılında kurulmuştur. Kurulduğu dönemde,<br />

bu hastanede yoksul kadın ve çocuklara hizmet verilmiştir. 157<br />

2.1.2.5. Fukaraperver Cemiyetleri<br />

Osmanlı Devleti’nin, özgürlükçü düşünce sisteminin egemen olduğu<br />

Meşrutiyetli yıllarında, pek çok sivil toplum örgütü kurulmuştur. Bunlardan birisi de<br />

Rumlar tarafından kurulan Fukaraperver Cemiyeti olmuştur. Rumlar, Fukaraperver<br />

Cemiyeti’nde, yoksullara yardım beyanları arasında ideolojik eylemlerde<br />

bulunmuşlardır. Rumların bu dernek girişimi, Türklere de örnek olmuş ve Türkler<br />

tarafından da, Osmanlı Fukaraperver Cemiyetleri kurulmuştur. Cemiyetin, eğitim ve<br />

yoksulluğun giderilmesiyle ilgili çalışmalarının olması planlanmıştır. 158 Bir kısım<br />

araştırmacılar, İttihat ve Terakki’nin genel anlamda bu cemiyetler üzerinde baskı<br />

154<br />

DARÜŞŞAFAKA, Darüşşafaka Tarihi, Erişim<br />

Tarihi:30.12.2008.<br />

155 Aylin KOÇ, Öksüz ve Yetim Çocuklar için Kurulmuş Bir Eğitim Kurumu: Darüşşafaka,<br />

İstanbul, 2003, s.189’dan aktaran: KARATAY, s.105.<br />

156 ŞİŞLİ ETFAL HASTANESİ, Tarihçe, Erişim<br />

Tarihi: 07.11.2010.<br />

157 ÖZBEK, 2006, s.36.<br />

158 Sadık SARISAMAN, “Osmanlı Fukaraperver Cemiyetinin Fakirlik ve Dilencilik Mücadelesi”, Bir<br />

Kent Sorunu: Dilencilik Sempozyumu (Tebliğler Kitabı), 18-19 Ekim 2008, İstanbul Büyükşehir<br />

Belediyesi Zabıta Daire Başkanlığı Yayını, İstanbul, 2008, s.124-126.<br />

39


kurduğunu, kendi ideolojisini hakim kılmaya çalıştığını, yoksul halka kendini<br />

benimsetme amacıyla hareket ettiğini savunmaktadır. 159<br />

Osmanlı İttihat ve Terakki hareketinin elit kesiminin sosyal duyarlılığı ile<br />

oluşturulduğu ifade edilen Cemiyet, 1908 yılında kurulmuş, 1913 yılında kendini<br />

feshetmiştir. 160<br />

Cemiyet, hizmet verdiği süreç içinde, korunmaya muhtaç çocuk sorununa,<br />

daha çok sosyal problemlerin önlenmesinde eğitimin önemli bir işleve sahip olduğu<br />

düşüncesiyle yaklaşarak, yoksul aile çocuklarına eğitim yardımları yapmıştır. 161<br />

2.1.2.6. Darülhayr-ı Ali<br />

Osmanlı Padişahlarından II. Abdülhamid döneminde kurulan, Darülhayr-ı<br />

Ali’nin, “işsiz”, “güçsüz”, “başıboş” bulunan çocukların eğitimi ve sanayi<br />

mekteplerine hazırlık kurumu olarak kurulması planlanmıştır. 162<br />

19. yüzyıl sonlarına doğru, bu alanda faaliyet gösteren azınlık kurumlarının<br />

sayı ve faaliyetinin artması devleti bu alana yönelik adımlar atmaya itmiş ve 1899<br />

yılında İstanbul’da din ve mezhep farkı gözetilmeksizin bütün Osmanlı<br />

vatandaşlarına hizmet verecek 4.000 kişilik bir yetimhane açılması planlanmıştır.<br />

Ancak dönemin mali sıkıntıları nedeniyle bu plandan vazgeçilmiştir. Yerine yalnızca<br />

Müslüman kimsesiz çocuklar için 1903 yılında, “Darülhayr” adıyla 300 kişilik bir<br />

yetimhane yapılmıştır. 163 Beş yıl faaliyetlerine devam eden bu kurum, doğrudan II.<br />

Abdülhamid’in şahsına bağlı olduğundan adına “Ali” (yüce) sıfatı da eklenmiştir. 164<br />

Bu kurum, 1909 yılına gelindiğinde devletin içinde bulunduğu ekonomik ve<br />

sosyal dengesizlikler nedeniyle kapatılmak zorunda kalmıştır. 165<br />

159 SARISAMAN, s.130; ÖZBEK, 2006, s.63 ve KARATAY, s.135<br />

160 ÖZBEK, 2006, s.63-71.<br />

161 ÖZBEK, 2006, s.67.<br />

162 Nadir ÖZBEK, “II.Abdülhamid ve Kimsesiz Çocuklar: Darülhayr-ı Ali”, Tarih ve Toplum<br />

Dergisi, Sayı 182 (Şubat), Yıl 1999, s.16.<br />

163 ÖZBEK, 2006, s.41-43.<br />

164 Reşat E. KOÇU, “Daülhayr-ı Ali” Maddesi, İstanbul Ansiklopedisi, Cilt:7, İstanbul, 1966,<br />

s.4747’den aktaran: Hakan AYTEKİN, 1914-1924 Yılları Arasında Korunmaya Muhtaç Çocuklar<br />

ve Eğitimleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları<br />

Enstitüsü, İstanbul, 2006, s.39-40.<br />

165<br />

SHÇEK, Himaye-i Etfal Cemiyetinin Kuruluşu, Erişim Tarihi:<br />

30.12.2008.<br />

40


2.1.2.7. Darülaceze<br />

II. Abdülhamid’in yoksul halka karşı cömertliğinin bir ifadesi olarak 166<br />

Darülaceze’nin kurulma fikri, 1886 yılında, özellikle 1877-1878 Osmanlı - Rus<br />

savaşı sonucu, Balkanlar’dan ve Kırım’dan yüz binlerce Müslüman ve Türk’ün<br />

Osmanlı topraklarına göç etmesi neticesi İstanbul’da büyük nüfus yığılması ve yetim<br />

kalan kimsesiz çocukların giderek artması üzerine, toplanan bakanlar kurulunda<br />

ortaya çıkmıştır. Özbek, bu kurumun II.Abdülhamid’in yoksul halkın refah ve<br />

sağlığıyla, kimsesiz yetim çocuklarla ilgili hassasiyetlerini temsil etmek üzere<br />

kurgulandığını söylemektedir. 167<br />

Darülaceze’nin kuruluşuna zemin hazırlayan bir diğer etken de, dilenciliğin<br />

artmış olmasıdır. 1895 yılında çıkarılan “Dilenciliğin Önlenmesine Dair Tüzük” ile<br />

dilenciliğin çocuklar üzerindeki sosyal ve ruhsal zararlarını önleyici tedbirler<br />

alınmak istenmiştir. Darülaceze’de muhtaç yetişkinler, özürlüler ve korunmaya<br />

muhtaç çocuklara hizmet verilmiştir. 168 Kurulduğu günden günümüze 30 bini çocuk,<br />

100 bine yakın kişiye hizmet vermiş olan bu kurum halen 650 insanımıza hizmet<br />

vermeye devam etmektedir. 169<br />

2.1.2.8. Darüleytamlar<br />

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra Anadolu’ya özellikle Balkanlar<br />

üzerinden çok büyük göç hareketleri olmuştur. Bu savaşta şehit olanların<br />

çocuklarının barındırılması, devlet için büyük bir sorun olmuştur. Savaşın ardından<br />

yaşanan Balkan Savaşları ise kimsesiz çocuklar sorununu daha da büyütmüştür.<br />

Osmanlı Devleti savaşlar nedeniyle, özellikle Balkanlar’dan Anadolu’ya doğru olan<br />

göç hareketlerinin olumsuz etkilerine, göçmenleri Anadolu’nun değişik yerlerine<br />

yerleştirerek, toprak verilmesi suretiyle üretime katarak aşmaya çalışmıştır. “Sakat”,<br />

“muhtaç” ve “yetimleri” ise darülacezeye yerleştirmek suretiyle sorunun çözümüne<br />

çalışmıştır. Ancak devletin iradesinin dışında yaşanan göçlerin yoğunluğu ve<br />

savaşlarda şehit olanların yetimlerinin artması bunların barındırılarak her türlü<br />

166 Nadir ÖZBEK, “Osmanlı İmparatorluğunda Dilencilere Yönelik Devlet Politikaları ve Kamusal<br />

Söylemin Değişimi”, Bir Kent Sorunu: Dilencilik Sempozyumu (Tebliğler Kitabı), 18-19 Ekim<br />

2008, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Zabıta Daire Başkanlığı Yayını, İstanbul, 2008, s.27.<br />

167 ÖZBEK, 2006, s.37-38.<br />

168 AKYÜZ, 1999, s.495-496.<br />

169 DARÜLACEZE, Tarihten Sayfalar, Erişim Tarihi:30.12.2008.<br />

41


iskten korunmaya çalışılmasına yönelik yeni politika geliştirmesine devleti<br />

itmiştir. 170<br />

Darüleytam’lar, Meşrutiyet Dönemi’nde kurulmuş ve kimsesiz, bakıma<br />

muhtaç çocukların devletçe korunmasını ve eğitim fırsatlarından yararlandırılmasını<br />

amaç edinen ilk kapsamlı sosyal hizmet kurumları olmuştur. 171 Darüleytam, kısaca,<br />

yetimhane, yetimlerevi yada öksüzler yurdu anlamına gelmektedir. 172<br />

Evlad-ı Şuheda vergisiyle kurulan Daruleytamlar, 173 13 Kasım 1914 tarihinde<br />

Eğitim Bakanlığına bağlı olarak kurulmaya başlanmıştır. 174 Korunmaya muhtaç<br />

çocuk ve kimsesizlerin barındırılması ve korunması amacıyla faaliyete geçen bu<br />

kurumlar, ihtiyacı karşılamak üzere kısa zamanda yurdun pek çok yerinde faaliyete<br />

geçmiştir. 1914 yılında kurulduğunda sayısı 20 olan kurum, 1916 yılında 69’a<br />

ulaşmış ve 5.000’i kız 15.000’i erkek 20.000 korunmaya muhtaç çocuğa hizmet verir<br />

duruma gelmiştir. 175<br />

İttihat ve Terakki Cemiyeti politikalarından olan Daruleytamlar, savaş<br />

yıllarında yabancıların terk ettiği binalarda açılmış, 1918 Mondros Ateşkes<br />

Antlaşması’ndan sonra geri dönen binaların sahipleri, binaları boşalttırmıştır. Bu<br />

sürede kendilerine yeni yerler bulmaya çalışan Darüleytam idareleri kullanılmayan<br />

saray ve konakları kullanmış bina kiralama yoluna gitmiştir. Ancak savaş<br />

yıllarındaki maddi imkânsızlıklar Daruleytamların Anadolu’daki şubelerinin birer<br />

birer kapanmasına, ağırlığın İstanbul’da toplanmasına neden olmuştur. Giderlerin<br />

karşılanması hususunda yaşanan sıkıntılarla, Daruleytamlar’ın Maarif Teşkilatı’na<br />

devri yoluyla tasfiye edilmesi gündeme gelmiş, kısa bir dönem içerisinde<br />

Daruleytamlar tarihe karışmıştır. 176<br />

170<br />

Salih ÖZKAN, “Türkiye’de Darüleytamların Gelişimi ve Niğde Darüleytamı”, Türkiyat<br />

Araştırmaları Dergisi, Sayı 19, Yıl 2006, ErişimTarihi: 30.12.2008.<br />

171 AKYÜZ, 1999, s.496.<br />

172 A. Rıza ERKAN ve Gönül ERKAN, “Darüleytamlar”, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler<br />

Yüksekokulu Dergisi, Cilt 5, Sayı 1 (Ocak), Yıl 1987, s.61.<br />

173 KOŞAR, s.115.<br />

174 ERKAN ve ERKAN, s.61.<br />

175 ÖZBEK, 2006, s.76.<br />

176 ÖZKAN, s.219-220.<br />

42


Yeni Cumhuriyet, korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili olarak ilk icraatını o<br />

dönemde çocuk koruma sisteminin en önemli aktörü olan Darüleytamları Milli<br />

Eğitim Bakanlığı’ndan alarak Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na bağlayarak<br />

yapmıştır. Kısa bir süre sonra da, 5 Aralık 1922 tarihinde, Darüleytamlar<br />

Yönetmeliği’ni çıkararak bu kurumların yönetimini ortak esaslara bağlamıştır. 177<br />

Darüleytamlar 1926 yılında çıkarılan bir kanunla kapatılmıştır.<br />

2.1.2.9. Diğer Faaliyetler<br />

Sivil toplum hareketi olarak İstanbul’da kurulan Esirgeme Derneği, devrin<br />

şartları içinde bireysel mücadelenin ortaya koyabileceği en iyi örnektir. Dernek,<br />

savaşlar neticesinde dul kalan Osmanlı kadınlarını ve korunma ihtiyacı olan kız<br />

çocuklarını sosyal risklerden muhafazasını amaç edinmiştir. 1912 yılında İstanbul’da<br />

kurulan bu dernek, faaliyetlerine 1957 yılına kadar devam etmiş ve o tarihten sonra<br />

kendini feshetmiştir. 178<br />

II. Meşrutiyet Dönemi’nde, 1909 yılında, “Serseri ve Mazanna-i Süi Eshaş”<br />

adıyla bir kanun çıkarılarak toplum düzeninin sağlanmaya çalışıldığı görülür. Bu<br />

kanundaki iki madde çocukların korunmasıyla doğrudan ilgilidir. Bunlardan ilki, 15<br />

yaşından büyük olmayanların “serseri” sayılamayacağı, ikincisi ise, çocuklara<br />

bakmakla yükümlü olanların görevlerini yerine getirmediklerinde bu kişilere yönelik<br />

para veya hapis cezasının öngörülmesidir. 179<br />

Kurtuluş Savaşı yıllarında verilen büyük emeklerin içinde, Kazım<br />

Karabekir’in korunmaya muhtaç çocuklar için yaptığı çalışmalar ayrı bir öneme<br />

sahiptir. Vatanın kurtarılması amacıyla Doğu Cephesi’nde verdiği mücadelenin<br />

yanında, vatan çocuklarının kurtarılması gayesini taşıyan Karabekir, bu gayeyi şöyle<br />

ifade etmiştir: 180<br />

177 Doğan ÇAĞLAR, “Atatürk ve Cumhuriyet Devrinde Korunmaya Muhtaç Çocuklara Sağlanan<br />

Bakım ve Öğretim Olanakları”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt 15<br />

Sayı 2, Yıl 1982, s.1.<br />

178 Avni ÖZGÜREL, “Osmanlı’da Kadınların Öncüsü Olduğu Bir Sivil Toplum Örgütlenmesi”,<br />

Radikal Gazetesi, 14.06.2009.<br />

179 Osman K. AKOL, Kimsesiz Çocuklar, Örnek Matbaası, Ankara, 1950, s.23-24’den aktaran:<br />

Saadettin ÖZDEMİR, 2002, s.8-9.<br />

180 Kazım KARABEKİR, Çocuk Davamız, Cilt/I-II, Yayına Haz: Faruk ÖZERENGÜN, Emre<br />

Yayınları, İstanbul 1995, s.9.<br />

43


Yoksul ve bakımsız çocukları devlet himayesine alarak<br />

memleketin diğer çocukları gibi başarılı ve hayat mücadelesine<br />

kudretli kılacak maddi ve fikri bir talim ve terbiye ile donatmak<br />

benim öteden beri güttüğüm bir davadır. Ben buna çocuk<br />

davamız diyorum.<br />

“Yetimler babası” olarak anılan Kazım Karabekir, 181 “bakımsız çocuklar” olarak<br />

genelleştirdiği korunmaya muhtaç çocukların devletçe himaye edilmesi gerektiğini,<br />

vatanın geleceğinin bugünün çocuklarında olduğunu, korunmaya muhtaç çocuklarla<br />

ilgili olarak adım atılmadığı takdirde, toplumsal sorunların giderek artacağını, bu<br />

çocukların bu sorunların artmasında rol oynayacağını, kötü kişilerin amellerine alet<br />

edilebileceğini beyan ederek, devletin çocukları koruma görevinin altını<br />

çizmektedir. 182<br />

“Çocuk Davası”ndaki ülküsünün çocuklar ordusu kurmak olduğunu izah<br />

eden Karabekir, bunu eyleme de dönüştürmüştür. Bu doğrultuda 1919 yılında<br />

Erzurum Darüleytamından çıkan çocukları ordunun emrine vererek sanayi kolunda<br />

görev almalarını sağlamıştır. 183<br />

Sanayi Gürbüzler Okulu, Ana Mektebi ve Yetimler İlkokulu olarak<br />

sınıflandırılan, kısıtlı imkanlar içerisinde oluşturulan eğitim kurumlarında çocuklar,<br />

sağlıktan tarıma, askerlikten sanayiye pek çok konuda eğitim almıştır.<br />

2.1.3. Döneme İlişkin Politikaların Analizi<br />

Tanzimat öncesi dönemde çocukları koruma sistemi, Osmanlı geleneksel<br />

yapısı içinde dini referanslı kurumların öncülüğünde ve vakıf sistemiyle işletilmiştir.<br />

Yerel düzeyde çocukların korunmasına yönelik faaliyetlere de rastlanılmaktadır.<br />

Ancak sorun alanına merkezi hükümetin dahil olması 19. yüzyılı bulmuştur.<br />

Koç, Osmanlı Devleti’nde ve Batı’da çocuk koruma refleksinin kurumsal<br />

çatısını 18. yüzyıla kadar dini motifli kurumların oluşturduğunu belirtmiştir. Koç, bu<br />

durumun, her iki medeniyetin de mensup oldukları dinin, korunmaya muhtaç<br />

çocuklara gerekli yardımların yapılması yönündeki emirlerine riayet edilmesinin<br />

181 ERKAN ve ERKAN, s.67.<br />

182 KARABEKİR, 13-14.<br />

183 KARABEKİR, s.16.<br />

44


sonucu olabileceği gibi, aynı zamanda insani ve ahlaki kaygılarında rol oynadığı<br />

kamusal sorumluluk refleksiyle de ilgili olabileceği düşüncesindedir. 184<br />

Osmanlı’da 19. yüzyılın ortalarına doğru kurulmaya başlanan ıslahhaneler<br />

aracılığıyla, öncelikle kimsesiz kalan çocukların korunması, ikincisi bu çocukların<br />

meslek sahibi edilmeleri, üçüncüsü, memleketteki sanayi hareketine yetişmiş güç<br />

katma çabası, dördüncüsü çocukların suç ve kötü eylemlere yönlendirilme riskinden<br />

kurtarılması ve son olarak gayri müslim çocuklarla, Müslüman çocukların karma<br />

eğitim almalarının sağlanarak içerde ve dışardaki eğitim sistemini hedef alan<br />

eleştirilere cevap verme gayesi güdülmüştür. 185<br />

Bakıldığında Batı ile aynı dönemde Osmanlı Devleti’nin korunmaya muhtaç<br />

çocuklar alanına eğildiği görülmektedir. Ancak Batı, bu soruna, sanayi devriminin<br />

ortaya çıkardığı toplumsal değişmelere paralel olarak müdahil olurken, Osmanlı<br />

Yönetimi daha çok savaşlar nedeniyle yetim ve öksüz kalan çocuklar ile yine<br />

savaşlar nedeniyle kaybedilen topraklardan geri göç eden soydaşların içinde<br />

bulunduğu toplumsal karmaşa nedeniyle müdahale etme zorunluluğunda kalmıştır.<br />

Yine, Batı ile kıyaslandığında, korunmaya muhtaç çocuklar hususunda,<br />

Osmanlı Devleti’nde, Batı’daki deyimiyle filontrophist, diğer deyimle sivil kesimin<br />

hareketi, hem çok az hem de soruna ilgisiz kalmıştır. 186<br />

Özbek, Osmanlı Devleti’nde, 19. yüzyılın başlangıcından itibaren, modern<br />

bir sosyal devlet olabilmek için önemli dönüşümler yaşandığını bildirerek, bu<br />

dönemde (özellikle II. Abdülhamid döneminde), önceki dönemlerde merkezi<br />

devletin müdahil olmadığı pek çok alana, devletin müdahil olduğunu ve devlet<br />

aygıtının genişletildiğini eklemiştir. 187 Özbek, II. Abdülhamid’in sosyal sorunlarla<br />

mücadele için sosyal hayatta bir takım düzenlemelere ve kurumsallaşmaya gittiğini,<br />

bu süreçleri kendi hayratı olarak yansıttığını belirtmiş, 188 bu durumu Abdülhamid’in<br />

yoksul ve kimsesiz halk yığınları üzerinden meşruiyetini pekiştirmesi olarak<br />

değerlendirmiştir. 189<br />

184 KOÇ, s.37.<br />

185 KOÇ, s. 37-38.<br />

186 KARATAY, s.108.<br />

187 ÖZBEK, 2006, s.29.<br />

188 SARISAMAN, s.123.<br />

189 ÖZBEK, 2006.<br />

45


Bu hususta, farklı değerlendirmeler yapılmaktadır. Örneğin, her fırsatta<br />

Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmayı alışkanlık edinen Avrupa’nın, korunmaya<br />

muhtaç çocuklar sorununu da bahane ederek, müdahil olabileceği endişeleriyle,<br />

devletin bu alana yönelik adımlar attığı iddia edilmektedir.<br />

Dönemin politikaları her nasıl değerlendirilirse değerlendirilsin, asıl önemli<br />

olan, sözü geçen dönemde, savaşlar ve göçler nedeniyle Osmanlı Devleti’nde ciddi<br />

sayıda korunmaya muhtaç çocuğun bulunduğu ve bu soruna yönelik olarak<br />

kurumsallaşma faaliyetlerine gidildiğidir.<br />

2.2. Cumhuriyet’in İlk Yıllarından 1961 Anayasası’na Uzanan Dönemde Çocuk<br />

Koruma Politikaları<br />

Çocukları koruma politikalarına yönelik hizmetler, Türk toplumunda, vakıf<br />

sistemi ile çok önceleri başlatılmıştır. Bunda, dini öğretinin, kutsal inançların<br />

rolünün büyük olduğu söylenebilir. Ancak, modern toplumun gereksinimi olarak<br />

kurumsallaşmanın ise diğer milletlerden çok sonra olduğu da söylenmelidir. 190<br />

Cumhuriyet’in ilanından sonra öncelik sanayi ve ekonomi politikalarına<br />

verilmiştir. Toplumsal hayatı düzenleyen çok önemli mevzuatlaşma çalışmalarına<br />

(medeni kanun ve ceza kanunu gibi) rağmen, özelde korunmaya muhtaç çocuklar,<br />

genelde ise bütün ihtiyaç gruplarını hedefine alan, bütünlüğü olan sosyal hizmet<br />

uygulamalarına rastlanılmamıştır.<br />

2.2.1. Merkezi Hükümetin Doğrudan Müdahil Olmadığı Çocuk Koruma<br />

Politikaları<br />

Cumhuriyet’in ilanının ardından Türkiye’de mevcut çocuk politikaları,<br />

kurumsallaşmasını Osmanlı Devleti’nden kalan mirasıyla birlikte sürdürmeyi<br />

deneyerek, modern çocuk koruma politikalarını geliştirmeye çalışmıştır. Bu<br />

doğrultuda, çocuğun çalışma hayatından çekilmesi amacıyla düzenlemelere<br />

gidilmiştir. Türkiye, 1921 yılında çıkarılan 151 sayılı yasayla 18 yaşından<br />

küçüklerin maden ocaklarında çalıştırılmalarını yasaklamış, 1930 yılındaki Umumi<br />

190 Osman K. AKOL, Kimsesiz Çocuklar, Örnek Matbaası, Ankara, 1950, s.58’den aktaran: Turgay<br />

ÇAVUŞOĞLU, “Türkiye’ de Çocuk Esirgeme Kurumu ve Çocuk: 1921-1983”, 2.Ulusal Çocuk<br />

Kültürü Kongresi, Edt.: Bekir ONUR, ÇOKAUM Yayınları, Ankara, 1999, s.462.<br />

46


Hıfzısıhha Kanunu en düşük çalışma yaşını 12 olarak belirlemiştir. 191 Toplumsal<br />

hayatı düzenlemek üzere, 1926 yılında “Türk Medeni Kanunisi” 192 kabul edilmiştir.<br />

Bu kanunla, çocukların korunmasına yönelik hükümler, velayet ve vesayet<br />

kurumları izah edilmiştir. Yine 1926 yılında kabul edilen 765 sayılı “Türk Ceza<br />

Kanunu”nda 193 çocukların korunmasıyla ilgili hükümler yer almıştır. Ancak<br />

doğrudan korunmaya muhtaç çocuklara yönelik herhangi bir yasal düzenleme<br />

yapılmamıştır.<br />

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti’nin yıkılmasının ardından,<br />

korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili ilk adımını, Darüleytamları Maarif Nezaretinden<br />

(Milli Eğitim Bakanlığı) alarak, Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletine (Sağlık ve<br />

Sosyal Yardım Bakanlığı) devrederek atmıştır. Akabinde, 5 Aralık 1922 tarihinde<br />

2042 Sayılı Darüleytamlar Yönetmeliği çıkartılmış ve uygulamaya konulmuştur. 194<br />

II. Abdülhamid döneminin sona ermesiyle başlayan, kamunun sosyal alandan<br />

geri çekilmesi ve sivil toplum örgütlerinin çocukların korunması ve sosyal yardım<br />

alanında görev alması, II. Meşrutiyet ile başlayan ve Cumhuriyet dönemine kadar<br />

devam eden temel politika olmuştur. 195 Bu durumun, II. Meşrutiyet’ten kısa süre<br />

sonra patlak veren Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı ve Milli Mücadele nedeniyle<br />

konuya yeterince ilgi gösterilememesinin, önceliğin vatan savunmasına verilmesiyle<br />

açıklanabileceği düşünülebilir. Nitekim, devletin koruma çatısı altında bulunması<br />

gereken 13-15 yaşındaki çocukların, kendilerini şefkatli kollarıyla saracak bir devleti<br />

elde etmek için vatan savunması amacıyla cepheye gittiğini tarih not etmiştir.<br />

Cumhuriyet’in ilanı ve Milli Mücadele’den başarıyla çıkılmasının ardından,<br />

çocukların açlık, yoksulluk ve bakımsızlıktan ölmemeleri, hayatta kalmalarının<br />

sağlanması, en öncelikli çocuk politikası olmuştur. Bu amaçla, Himaye-i Etfal<br />

Cemiyeti/Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu’nun (TÇEK) faaliyetleri merkezi<br />

hükümetçe desteklenmiştir. Ancak, merkezi hükümet bu işin içine doğrudan girmeyi<br />

191 Tevfik ÇEVİKBİLEN, “Çocukların Sömürülmesi”, Toplumsal Gelişme ve Değişme Sürecinde<br />

Sosyal Hizmet Sempozyumu, 16-18 Ekim 1996, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Yayınları,<br />

Ankara, 2001.<br />

192<br />

Bu kanun, 2001 yılında kabul edilen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’yla yürürlükten<br />

kaldırılmıştır.<br />

193 Bu Kanun, 2005 yılında kabul edilen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’yla yürürlükten kaldırılmıştır.<br />

194 ÇAĞLAR, s.4.<br />

195 KARATAY, s.131.<br />

47


düşünmemiştir. Osmanlının son döneminde, KMÇ sorunuyla mücadelede, çok fazla<br />

ön planda bulunmayan sivil toplum hareketi, Cumhuriyet’in ilk yıllarında etkin<br />

olarak KMÇ sorununun çözümünde rol almaya başlamıştır.<br />

Bu sebeple, Türkiye’de çocuk koruma sistemi ve alana yönelik politikalar<br />

denildiğinde ilk akla gelen, eski adıyla Himaye-i Etfal Cemiyeti, dilde sadeleşme<br />

hareketlerinden sonraki adıyla Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu ve 1983 yılında<br />

2828 sayılı yasanın kabulünün ardından Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme<br />

Kurumu olmuştur.<br />

2.2.2. Himaye-i Etfal Cemiyeti/Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu’nun Ortaya<br />

Çıkışı<br />

Himaye-i Etfal Cemiyeti, mahalli nitelikli olmakla birlikte, ilk kez 1908<br />

yılında Kırklareli’nde kurulmuştur. Cemiyet, Balkan Savaşı’na kadar çalışmalarına<br />

devam etmiştir. 1917 yılında ise İstanbul’da tekrar kurulmuştur. Bu sefer niteliği<br />

yerelden çok geneli kapsayıcıdır. Kırklareli’nde kurulmuş olan Cemiyet de<br />

İstanbul’a bağlanmıştır. Daha sonra şubelerini açmaya başlayan Cemiyet, savaşın<br />

ortaya çıkardığı kimsesiz ve korunmaya muhtaç çocuklarla ilgilenmiştir. Cemiyetin<br />

şubeleri çalışmalarını uzun süre devam ettirememesine rağmen İstanbul’daki<br />

cemiyet mütareke döneminde de çalışmalarına devam etmeye çalışmıştır. Himaye-i<br />

Etfal Cemiyeti dönemin Padişahı Sultan Vahdettin tarafından kamu yararına çalışan<br />

cemiyet olarak kabul edilmiştir. 196<br />

I. Dünya Savaşı yıllarında olduğu gibi, Mondros Mütarekesi’nden sonra da<br />

bakıma muhtaç çocuklarla yakından ilgilenen, koruyuculuğunu üstlenen cemiyet, bu<br />

çocukların öncelikle yaşatılması ve hayata hazırlanmasında ülkenin mevcut<br />

şartlarında başarılı çalışmalarda bulunmuştur. 197 Milli Mücadele Dönemi’nde,<br />

Himaye-i Etfal Cemiyeti, Atatürk’ün emir ve direktifleri 198 ile yeniden<br />

yapılandırılmış ve 10 Haziran 1921 tarihinde bu sefer ulusal düzeyde kurulmuştur.<br />

196 Hasan ALBAYRAK, “Himaye-i Etfal Cemiyeti”, Tarih ve Toplum Dergisi, Cilt 9, Sayı 52<br />

(Nisan), Yıl 1998, s.31’den Aktaran: ÇAVUŞOĞLU, s.462.<br />

197 Makbule SARIKAYA, “Savaş Yıllarında Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin Çocuk Misafirhanesi ve<br />

Çocuklar”, Atatürk Dergisi, Cilt 3, Sayı 3, Yıl 2003, s.194.<br />

198 ÇAĞLAR, s.4.<br />

48


Acar, cemiyetin kurulduğu buhranlı dönemi, cemiyetin dönem başkanından<br />

şöyle aktarmaktadır: 199<br />

İstiklal Harbi’nde savaş sahası olan köylerde kimsesiz<br />

çocukların çokluğunu ve yıkılmış olan evlerin duvarları<br />

diplerinde yaşayan bu yavruların korunmaları lüzumunu Sayın<br />

Mareşal Fevzi Çakmak bir telgrafla kurumumuza bildirmiştir.<br />

Kurutuluş Savaşının karanlık günlerinde Atatürk Çocuk<br />

Esirgeme Kurumu’nu 1921 yılında kurdurmuş, öksüz, yetim,<br />

muhtaç çocuk ve annenin himayesini emretmiştir.<br />

Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin kurulduğu gün, 30 Haziran 1921 tarihli karar defterinin<br />

ilk sayfasına cemiyetin amacı; 200<br />

I. Dünya Savaşı ve onu izleyen bir sürü çetin ve acılarla dolu<br />

savaşların ülkemizde doğurduğu yıkımlardan olmak üzere,<br />

şehit çocukları ile bakım ve korunması millete kalan diğer<br />

sıkıntılara ve felaketlere uğranış çocukların milletçe<br />

korunması ve yedirilip içirilmesi ve öteki felaket görmüş<br />

çocuklar ve bütün memleket çocuklarının hayatlarının<br />

korunması, maneviyatlarının güçlendirilmesi, her birinin<br />

hayatla savaşmaya yatkın ve ülkeye faydası olabilecek düzeyde<br />

eğitilmesinin sağlanması, araştırılması ve hazırlanması ve<br />

geleceğimizin temeli olan, bugünkü ülke çocuklarının bütün<br />

şefkatli bir gözle gözetilmesi ve bunun gerçekleştirilmesi<br />

şeklinde yansıtılmıştır. Sarıkaya, cemiyetin, hizmet verdiği şehit evlatlarını, yaş,<br />

tahsil ve kabiliyet derecelerine göre sanat okullarına, yatılı okullara, çırak olarak iş<br />

yerlerine, ticaret, ziraat okullarına, yetiştirme yurtlarına/kurum bakımına veya aileler<br />

yanına geçici veya temelli evlatlık olarak yerleştirip, sorunun yönetiminde etkin rol<br />

oynadığını belirtmektedir. 201<br />

Devlet, her ne kadar KMÇ alanına doğrudan müdahil olmasa da, cemiyet ve<br />

hizmetlerini her açıdan desteklemiş ve ihtiyaçlarının giderilmesinde rol almıştır.<br />

199 TÇEK, 25.Yıl:1921-1946, Ankara, 1946’dan aktaran: Hakan ACAR, Cumhuriyetin Çocuk<br />

Refahı Politikasını Yapılandıran Bir Sivil Toplum Örgütü: Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu<br />

(1921-1981), Çalışma Ortamı Dergisi, Sayı 73 (Mart-Nisan), Yıl 2004<br />

Erişim Tarihi:09.09.2010.<br />

200 “Himaye-i Etfal Cemiyeti Heyet-i İdare Karar Defteri”, Ankara, 1921, s.1’den aktaran: Makbule<br />

SARIKAYA, “Cumhuriyetin İlk Yıllarında Bir Sosyal Hizmet Kurumu: Türkiye Himaye-i Etfal<br />

Cemiyeti”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 34, Yıl<br />

2007, s.322 .<br />

201 SARIKAYA, 2007, s.325.<br />

49


Himaye-i Etfal Cemiyeti, çocukları koruma politikalarını hızlı bir şekilde<br />

uygulama gayretiyle, kısa bir sürede kurumsallaşmıştır. Ülke genelinde pek çok şube<br />

açtığı gibi 25’i Amerika’da olmak üzere, yurt dışında da toplam 32 şube açmıştır. 202<br />

Cemiyet, 1922 yılında çocuk koruma faaliyetlerine, tıbbi muayene ve tedavi,<br />

para yardımı ve koruma hizmetleriyle başlamıştır. 1923 yılında yiyecek dağıtımını,<br />

1924 yılında paralı ve parasız süt dağıtımını, 1927 yılında kurum banyolarını, 1928<br />

yılından itibaren çocuk bahçelerini hizmete sunmuştur. 203<br />

Kurumun kurucu başkanı olan Fuat Umay’ın, 20 yıllık hizmetlerini<br />

değerlendirdiği bir konferansta, 3.469.990 çocuğa hizmet verildiği, bunlardan<br />

2.334.168 çocuğa süt ve sıcak yemek verilmek suretiyle, geri kalan 1.135.822<br />

çocuğa da giyim yardımı, tıbbi yardım, okula göndermek suretiyle yardım edildiği<br />

açıklanmıştır. 204<br />

1946 yılında, TÇEK’in hizmet sunumu gerçekleştirdiği, yurt çapındaki<br />

kuruluşları ve sayıları şöyledir:<br />

Tablo 1: TÇEK'in Hizmet Kuruluşlarının Çeşit ve Sayıları (1946)<br />

KURULUŞ ÇEŞİDİ SAYISI KURULUŞ ÇEŞİDİ SAYISI<br />

Çocuk ve Şefkat Yuvaları 45 Çocuk Bahçeleri 71<br />

Gündüz Bakımevleri 25 Banyolar 10<br />

Çocuk Yurtları 9 Sinemalar 13<br />

Süt Damlaları 21 Okuma Odaları 11<br />

Muayenehane 61 Çocuk Kütüphaneleri 5<br />

Diş Muayenehanesi 5 Çocuk Bakıcılık Müzesi 2<br />

Doğumevi 3 Çocuk Bakıcılık Okulu 1<br />

Pansiyon 9 Ana Mektebi 2<br />

Aşevi 38 Yüzme ve Kum Havuzu 4<br />

Talebe Sofraları 112<br />

TOPLAM 447<br />

Kaynak: Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu, Merkezi Genel Kongre 25 ve 26 Yıllar: 1946-1947 İş ve Hesap<br />

Raporu, Çankaya Matbaası, Ankara, 1948, s.11’den aktaran: ÇAVUŞOĞLU, s.469.<br />

TÇEK, milli mücadele döneminde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında, kıt<br />

kaynakları rasyonel kullanma amacıyla hareket ederek, çocukları koruma<br />

faaliyetlerinde her çocuğu kurum bakımına almayı denememiş bunun yerine<br />

korunmaya muhtaç çocukların en kısa süre içinde bu sıfattan kendisini<br />

202 Alev S. ÇILGIN, “Genç Cumhuriyetin Ütopyası: “Gürbüz Türk Çocuğu”, Uludağ Üniversitesi<br />

Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl 5, Sayı 6, 2004, s.98.<br />

203 ÇAVUŞOĞLU, s.468.<br />

204 Fuat UMAY, Çocuk Esirgeme Kurumunun Çalışmaları, Cumhuriyetin 18. Yıldönümünde<br />

Hitabeler ve Konferanslar, Çankaya Matbaası, Ankara, 1941, s.27’den aktaran: ÇAVUŞOĞLU,<br />

s.468.<br />

50


kurtarabilmesi ve sağlıklı bir birey olarak kendisine yer edinebilmesi için alternatif<br />

uygulamaları devreye koyarak sürecin yönetiminde etkin rol oynamıştır. 205<br />

Acar, Atatürk’ün yetim ve öksüz çocukların bakımını ve ilerleyen yıllarda<br />

genişleyerek devam eden çocuk refahı çalışmalarını, sivil toplum örgütü olarak<br />

faaliyet gösteren bir kurumun sorumluluğuna bırakmasını, üzerinde durulması<br />

gereken konulardan birisi olarak görmektedir. Acar, bu duruma iki neden olabileceği<br />

düşüncesindedir. İlki, çocuk refahı çalışmalarını ve daha da genelde “yeni değerler”<br />

ile yetişen bir kuşak yaratma çalışmalarını, toplumun desteğini sağlayarak yürütme<br />

çabasıdır. Dolayısıyla bu hizmetler doğrudan devlet tarafından verilmemiş ancak<br />

devlet kurumları, TÇEK’ in çalışmalarına her açıdan destek vermişlerdir. İkincisi<br />

ise, dönemin içinde bulunduğu ekonomik şartlardır. Kamu kaynaklarının kısıtlı<br />

olması, genç cumhuriyetin birçok alanda yatırım yapmasını ve çalışmalarını finanse<br />

etmesini engellemektedir. Bu nedenle çocuk koruma hizmetinde, halkın finansal<br />

desteğini sağlamak amacının da göz önünde bulundurularak sorumluluk Türkiye<br />

Çocuk Esirgeme Kurumu’na bırakılmıştır. 206<br />

2.2.3. İlk Korunmaya Muhtaç Çocuklar Kanunu ve Merkezi Hükümetin<br />

Müdahil Olması<br />

Yeni kurulan devletin en çok ihtiyaç duyduğu güç şüphesiz insan gücüydü.<br />

Bu sebeple Cumhuriyet’in ilanından sonra Türkiye’de nüfusu artırmaya yönelik<br />

politikalara ağırlık verilmiştir. 1927 yılında 13,6 milyon olan nüfus, 1935 yılında<br />

16,2 milyona yükselmiş ve bunun %41,2’sini 15 yaşın altındaki çocuklar<br />

oluşturmuştur. 207 Bu doğrultuda çocuk ölümlerinin azaltılması, çok çocuk yapanların<br />

ödüllendirilmesi de resmi politikalar arasına girmiştir. 208<br />

Devletin çocuk sayısının artırılmasına yönelik politikalarının varlığına<br />

rağmen, ailenin ekonomik tabanlı desteklenmesi hususuyla ilgili politikaları<br />

bulunmuyordu. 1930’lu yıllar çocuk yoksulluğunun arttığı yıllar olmuştur. 209 Bu<br />

duruma devrin şartlarının incelenerek cevap verilebileceği düşünülmektedir. 1929<br />

205 ÇILGIN, s.99.<br />

206 ACAR, 2004.<br />

207 KONTAŞ, s.7.<br />

208 KARATAY, s.158.<br />

209 KARATAY, s.169.<br />

51


ekonomik bunalımı, tüm dünyaya olduğu gibi Türkiye’ye de olumsuz etkiler<br />

bırakmıştır. Ayrıca hemen ardından ortaya çıkan II. Dünya Savaşı gibi uzun bir<br />

dönem içinde, olağanüstü şartların var olması, Türkiye’nin savaşta yer almamasına<br />

rağmen, savaş koşullarında ve her an katılacakmış gibi sosyo-ekonomik tavır alması,<br />

olumsuzluklar zincirinin halkalarından birisidir.<br />

Dönemin kendine özgü koşulları, günden güne büyüyen korunmaya muhtaç<br />

çocuklar sorunu daha da arttırmıştır. Uluğtekin, 1940’lı yılların:<br />

…var olan gönüllü çabalara karşın, suç işleyen, sokakta<br />

çalışan/yaşayan, dilenci ve bakıma muhtaç çocukların sayısındaki<br />

hızlı artışların<br />

yaşandığı yıllar olarak belirtmekte, bu sorunun, dönemin iktidar ve muhalefeti<br />

arasındaki tartışmalara sebep olduğunu eklemektedir. 210<br />

1941-1942 Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Kurulu’na katılmak<br />

üzere Ankara’ya giden İstanbul Çocuk Esirgeme Kurumu Merkez Başkanı, devrin<br />

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye İstanbul’da geceleri umuma açık yerlerde yatan,<br />

dilencilik yapan, bir takım çocukların sayısının giderek arttığından bahsetmiştir. Bu<br />

durum üzerine Cumhurbaşkanlığı Makamının yönlendirmeleriyle, İstanbul’da yerel<br />

yönetim ve merkezi yönetim unsurlarından oluşan bir komisyon, İstanbul’da<br />

sokaklarda savunmasız ve korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili anket yapmış, 211<br />

yapılan anket çalışması neticesinde bir rapor oluşturmuştur. “ İstanbul Sokaklarında<br />

Serseri Dolaşan ve Seyyar Satıcılık Yapan Kimsesiz Çocukların Durumu” isimli<br />

çalışmanın raporlaştırılmasında, korunmaya muhtaç çocuklar; “ana-babası hayatta<br />

olmayan”, “bakacak kimsesi olmayan”, “üvey ana-baba elinde kalmış”, “dilenen”,<br />

“aile içi şiddet nedeniyle sokağa düşmüş”, “psikopat”, “sokak çocuğu”, “yoksul<br />

çocuk”, “çete üyesi olarak istismar edilen çocuklar” şeklinde sınıflandırılmıştır. 212<br />

1935 yılında dilde sadeleşme hareketlerinin ardından ismi değişen ve 1937<br />

yılında Bakanlar Kurulu kararıyla, kamu yararına çalışan dernek statüsünü kazanan,<br />

210 ULUĞTEKİN, 2001, s.13.<br />

211 Sevda ULUĞTEKİN, “1940’lı Yıllarda İstanbul’un Sokak Çocukları”, Yaşam Boyu Sosyal<br />

Hizmet, Prof.Dr.Sema KUT’a Armağan, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu<br />

Yayınları, Ankara, 1999, s.200-205.<br />

212 Turgay ÇAVUŞOĞLU, Seval ÇETİN ve Kenan TOPÇU, İlk Korunmaya Muhtaç Çocuk<br />

Kanunun Çıkmasında ÇEK Projesi ve CHP Grubu Raporunun Etkileri, (t.y)<br />

Erişim Tarihi: 25.12.2009.<br />

52


Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu’nun, 213 ülkenin dört bir yanına yayılması,<br />

yüzlerce şubesinin olması bazı aksaklıklar yaşanmasını engelleyememiştir. Bunların<br />

en önemlileri koordinasyonsuzluk ve yerel örgütlerin, genel merkezden bağımsız<br />

hareket edebilmesi olmuştur.<br />

Devlet, II. Dünya Savaşı’nın ardından, TÇEK’in durumu ve sosyoekonomik<br />

yapının ihtiyaçları doğrultusunda, giderek artan korunmaya muhtaç<br />

çocuklar sorununa, müdahale ihtiyacını hissetmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin ilk<br />

Korunmaya Muhtaç Çocuklar Kanunu 1949 yılında çıkarılmıştır. Yaşanılan<br />

dağınıklığı ve koordinasyonsuzluğu ortadan kaldırmayı amaçlayan kanun bunda<br />

başarılı olamamış yerine ikincisi kabul edilmiştir. 214 .<br />

İlk kanunun ortaya çıkış sürecinde, çocuk konusunda gündem yaratan,<br />

dönemin basın-yayın organlarının da olumlu etkisi belirtilmelidir. Uluğtekin, 5387<br />

sayılı ilk Korunmaya Muhtaç Çocuklar Kanunu’nun çok yönlü bakış açısı eksikliği<br />

nedeniyle başarılı olamadığını düşünmekte ve kanunun şu sayıltılara dayalı olarak<br />

ortaya çıktığını ileri sürmektedir: 215<br />

Ailesi olan çocukların korunması gerekmez. Devletin ailesi ile<br />

birlikte yaşayan çocuklar için yapabileceği hiçbir şey yoktur.<br />

Çocuk eğer babası yoksa-anne geleneksel olarak çocuğun<br />

korunmasından baba kadar sorumlu görülmüyor veya kimsesiz<br />

ise devlet tarafından korunabilir. Korunması için de onu bir<br />

kuruma almak ve rüşt yaşına gelinceye kadar orada muhafaza<br />

etmek yeterlidir. Bu koşullarda başka herhangi bir hizmet ya<br />

da programa da zaten ihtiyaç yoktur.<br />

1940’ların sonu, 1950’lilerin başı, Türk toplumunda yaşanılan toplumsal değişmenin<br />

hızlı olduğu dönem olarak tanımlanmaktadır. Bu dönemde çok partili hayata geçiş<br />

ve modernleşme için yapılan çalışmalar olmuştur. 216 Bu doğrultuda, 5387 sayılı<br />

kanuna eleştiriler artmış ve korunmaya muhtaç çocuklar sorununa kanunun yeterli<br />

çözümü getirmediği hususunda ortak noktalar dile getirilmiştir. Sonuçta, ömrü<br />

yaklaşık 8 yıl süren ilk kanun yerini, 1957 yılında 6972 sayılı Korunmaya Muhtaç<br />

Çocuklar Kanunu’na bırakmıştır.<br />

213 AKYÜZ, 1999, s.493.<br />

214 ACAR, 2004.<br />

215 ULUĞTEKİN, 2001, s.14.<br />

216 MERTER, s.74.<br />

53


Karatay, 5387 Sayılı Korunmaya Muhtaç Çocuklar Kanunu ile ilgili olarak,<br />

korunmaya muhtaç çocuklardan 13-18 yaş grubunda bulunanların sorumluluğunun<br />

verileceği, Milli Eğitim Bakanlığı’nın uzmanlık alanı olmadığı için kendisine<br />

verilecek görevle ilgili istekli davranmadığını, bu durumun, kanunun çıkmasından<br />

önce, TBMM Komisyonlarında yapılan görüşmelerde, bakanlığın yetkilileri<br />

tarafından dile getirildiğini bildirmektedir. 217<br />

5387 sayılı kanunun birçok maddesinin yeterince açık olmaması,<br />

uygulayıcılar tarafından anlaşılmasında zorluklar yaşanmasına sebep olmuştur.<br />

Ayrıca kanunda, çocukların korunması ile ilgili örgütlenmeye yer verilmemiş<br />

olması, kısa zamanda kaldırılmasını gerekli kılmıştır. 218<br />

5387 sayılı kanundan istenilen verimin alınamamasına neden olarak, kanunla<br />

Milli Eğitim Bakanlığı’na verilen görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinde<br />

Milli Eğitim Bakanlığı’nın yetersiz kalması, yerel yönetimlere verilen görevlerin<br />

yerine getirilmesinde idarelerin mali yetersizlikleri nedeniyle görevlerini tam ifa<br />

edememesi belirtilebilir. Ayrıca kanunla birlikte yetki ve görev karmaşası yaşanması<br />

diğer önemli nedendir. 219<br />

İlk kanunun yerini alan, 6972 Sayılı Korunmaya Muhtaç Çocuklar Kanunu,<br />

sosyal hizmetlerin mahalli idari birimleri olan koruma birliklerinin kurulmasını<br />

gerekli görmüştür. 220 6972 sayılı kanunla, TÇEK’in yetkileri daraltılmış ve sosyal<br />

hizmetler konusunda, özelde çocuk koruma sistemi bağlamında, yetki iki merkezi<br />

kamu kurumu arasında pay edilmiştir. Bu yeni yapıya göre 0-12 yaş grubunda<br />

bulunan korunmaya muhtaç çocuklar için Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na,<br />

13-18 yaş grubunda bulunan korunmaya muhtaç çocuklar için ise Milli Eğitim<br />

Bakanlığı’na hizmet sunma görevleri verilmiştir. 221<br />

Ancak bu kanun da, bir önceki kanunda olduğu gibi, eleştirilere maruz<br />

kalmıştır. Başarısızlığa yöneltilen eleştirilerden birisi, ne 5387 sayılı kanunun ne de<br />

217 KARATAY, s.245.<br />

218 KARATAŞ ve Diğerleri, s.18-19.<br />

219 Müslih FER, Korunmaya Muhtac Cocuklar, İstanbul, İktisadi Araştırmalar Vakfı Yayını, 1970,<br />

s. 28.’den aktaran: Hasan ŞENOCAK, “Sosyal Güvenlik Sistemini Oluşturan Bileşenlerin Tarihi<br />

Süreç Işığında Değerlendirilmesi”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Siyaset Konferansları, 56.Kitap,<br />

İstanbul, 2009, s.450.<br />

220 KARATAŞ ve Diğerleri, s.18.<br />

221 ACAR, 2004.<br />

54


6972 sayılı kanunun, bütüncül bakış açısını korunmaya muhtaç çocuklar alanına<br />

getiremediği hususunda olmuştur. 222 İkinci eleştiri, kanunun ilki gibi hayırseverlik<br />

duygusuyla hareket edilerek ortaya çıkarıldığı hususundadır. 223 Bir diğer eleştiri ise,<br />

6972 sayılı kanunla korunmaya muhtaç olan çocukların bakım ve gözetimiyle<br />

meslek sahibi edindirilmesi için her türlü olanağı sağlamakla mükellef kılınarak<br />

ortaya çıkarılan, il özel idareleriyle belediyelerden oluşup tüzel kişiliği olan 224<br />

ülkenin her bir yerinde kurulmuş, birbirlerinden kopuk ve farklı anlayışlara sahip<br />

koruma birliklerinin, çocuklara yönelik ihtiyaç duyulan hizmetleri sunmada yetersiz<br />

kalması üzerinedir. 225 Mevzuat ve uygulamalardaki aksaklıkları hedef alan<br />

eleştirilere rağmen, Yücel, her geçen gün artan çocuk koruma hizmeti talebi ile<br />

bağlantılı olarak korunmaya muhtaç çocuklar hakkında çıkarılan kanunlarla birlikte<br />

sorunun niceliğinin de daha net görülür hale geldiğini belirtmiştir. 226<br />

Korunmaya muhtaç çocuklardan, 0-12 yaş grubuna götürülecek hizmetlerin<br />

sorumluluğunun verildiği Sağlık Bakanlığı, kanun çıktıktan sonra çocuk yuvası<br />

açmak yerine, mevcut Çocuk Esirgeme Kurumu yuvalarına maddi destekte<br />

bulunmayı sorunun çözümünde yöntem olarak benimsemiştir. 227<br />

Dönemin Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Lütfü Kırdar ile bir mülakat yapan<br />

gazeteci-yazar Osman Akol, Cumhuriyet tarihinin belli bir dönemindeki korunmaya<br />

muhtaç çocuklar sorununun çözümüne yönelik alınan tavır hususunda bazı noktalara<br />

ışık tutmaktadır. Bakana, Bakanlığın “sosyal yardım” kısmının ne iş yaptığı<br />

mealinde sorduğu soruya, yoksul hastaların ödemelerine yardımcı olduğu genel<br />

cevabını aldığında, Akol:<br />

…çok ağır bir gidiş, 1923’ten bu yana 36 yıllık hayatında<br />

bakanlığın bir yarısı çalışmış öbür yarısı levazım müdürlüğü<br />

olarak kalakalmış<br />

222 KARATAŞ ve Diğerleri, s.18.<br />

223 ULUĞTEKİN, 2001, s.15.<br />

224 Aydın ZEVKLİLER, “Türk Hukukunda Korunmaya Muhtaç Çocuklar”, Ankara Üniversitesi<br />

Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 25, Sayı 1, Yıl 1968, s.223-224 .<br />

225 Sevgi U. SAYITA, Türk Hukukunda Çocuğun Koruyucu Aile (Kişi) Yanına Yerleştirilmesi,<br />

Filiz Kitabevi, İstanbul, 1996, s.30.<br />

226 Mustafa T. YÜCEL, “Sosyal Değişme Açısından Çocuk Sorunları ve Sosyal Hizmetler”, III. Milli<br />

Sosyal Hizmetler Konferansı, 11-14 Aralık 1968, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Yayını,<br />

Ankara, 1969, s.109.<br />

227 KARATAY, s.247.<br />

55


diyerek, bu hususta, zamanın ne denli boşa harcandığını adeta resmetmiştir. 228<br />

1950’li yıllardan itibaren, TÇEK’in, çocuk refahı alanında üstlendiği önemli rolleri<br />

elinden kaptırdığı görülmektedir. 229 Bu hususta, Acar, TÇEK’in devlet kurumlarıyla<br />

olan ilişkisini dikkat çekici bulmaktadır. Özellikle tek parti döneminde hızla<br />

büyüyen, ülke çocuklarına giderek daha iyi hizmet veren kurum, 1950 sonrasında<br />

istediği desteği sağlamakta güçlük çekmiştir. Ayrıca askeri darbelerden sonra kuruma<br />

el konulması da düşündürücüdür. 1960 sonrasında ülkede yaşanılan askeri vesayet<br />

sistemi kuruma el koymuş, partizanlık ve yolsuzluk iddialarını araştırmış ve sonuç<br />

çıkmayınca kurum tekrar açılmıştır. 230<br />

Siyasi-politik atmosferin kurumla ilgili yaklaşımı ve etkilerinin hissedilmiş<br />

olduğunu, Uluğtekin de dile getirmektedir. Uluğtekin, 1950’lere kadar Halk<br />

Partisi’nce desteklenmiş olan kurumun, daha sonra eleştirilmeye başlandığını,<br />

eleştirilerin “etkili olamama”, “sistemsizlik”, “lükse kaçmak”, “kayırmacılık” ve<br />

“yolsuzluk” gibi temeller üzerine kurulduğunu belirtmektedir. 231<br />

II. Dünya Savaşı’nın ardından sosyo-ekonomik koşulların karşısında<br />

fonksiyonelliğini kaybeden TÇEK, Cumhuriyet’in çocuk politikası amacına yönelik<br />

faaliyetlerde bulunmuş ve yerine göre bu hususta yayın organı çıkararak, kamuoyu<br />

oluşturmaya çalışmıştır. Gürbüz Türk Çocuğu Dergisi, 1926 yılının Ekim ayında<br />

yayına girmiş, ilk sayısında “Milli Siyasetlerin En Mühimi Çocuk Siyasetidir”<br />

başlığı ile bir ülkenin geleceğinin teminatının çocuklar olduğunun altını çizmiştir.<br />

Dergi, dönemin hükümet politikalarını yansıtmıştır. Sağlıklı ve iyi yetiştirilmiş<br />

çocuk ile ülkenin istikbali arasındaki bağlantı kurulmaya çalışılmıştır. 232<br />

Dergi 1928 yılındaki Harf İnkılabı’ndan sonra 1935 yılına kadar yeni<br />

harflerle yayınına devam etmiştir. 233 Başlangıçta, çocukları, anneleri, öğretmenleri<br />

hedef alan derginin, 1931 yılından itibaren, yavaş yavaş sadece yetişkinleri hedef<br />

228 Osman K. AKOL, “Sosyal Hizmetler Konusunda Lütfü Kırdar ile Konuşma”, Cumhuriyet<br />

Gazetesi, 23.10.1959’dan aktaran: ÖZBEK, 2006, s.215-219.<br />

229 KARATAŞ ve Diğerleri, s.17.<br />

230 ACAR, 2004.<br />

231 ULUĞTEKİN, 2001, s.12 .<br />

232 ÇILGIN, s.99-101.<br />

233 Cüneyd OKAY, Eski Harfli Çocuk Dergileri, İstanbul Kitabevi, İstanbul, 1999, s.206’dan<br />

aktaran: Elif KONAR, Gürbüz Türk Çocuğu Dergisi, (t.y), Erişim<br />

Tarihi:01.10.2010.<br />

56


almaya başladığı tespitleri yapılmıştır. 234 Derginin adı daha sonra değişerek “Çocuk”<br />

olmuş ve 1936-1947 yılları arasında 427 sayısı yayınlanmıştır. 235 Çılgın, dergiyle asıl<br />

amacın:<br />

Cumhuriyet’i yaşatacak, yetenekler yetiştirmek, daha<br />

geniş bir ifadeyle “cumhuriyeti” politik açıdan<br />

anlamlı kılacak bir “vatandaş/yurttaş” tipi yetiştirmek<br />

olduğunu ifade etmiştir. 236 Benzer hususun üzerinde duran Karatay, Milli Mücadele<br />

sonrası dönemde özellikle 1920’li yılların sonlarında ve 1930’lu yıllarda devletin<br />

çocuğun korunmasıyla ilgili politikalarının bulunmadığını belirterek, bu alanda<br />

devlet kontrollü bir sivil toplum hareketiyle ihtiyacın giderilmeye çalışıldığı<br />

tespitlerini yapmaktadır. Ona göre devletin, çocuklarla ilgili politikası, cumhuriyetin<br />

ve devrimlerin devam ettirilmesini sağlayacak nesile olan ihtiyaçla paralel olarak<br />

kalmıştır. 237<br />

2.3. 1961 Anayasası’ndan 2000’li Yıllara Sosyal Devlet Anlayışıyla Ortaya<br />

Çıkan Kamu Politikaları<br />

Korunmaya muhtaç çocuklar alanına yönelik politikaların, 1960 sonrası<br />

dönemde evrildiği ve özellikle 1960’lı yılların başlarında etkili sayılabilecek kamu<br />

politikalarının hayata geçirildiği ve planlı kalkınma programlarında alana yönelik<br />

hedefler konulduğu görülmektedir.<br />

1961 Anayasası, her ne kadar ömrü kısa olmuşsa ve bazı kesimlerce<br />

eleştirilse de, sosyal devlet bilincinin oluşturulması gerektiğini benimsemesi<br />

yönüyle, çocuk koruma politikalarının oluşturulması hususunda cesaretlendirici ve<br />

sevk edici olmuştur. Bu hususta, siyasi söylemler üzerine dayalı yorum yapmaktan<br />

ziyade, çalışma açısından önemli olan çocukların korunması sürecine kattığı ivmenin<br />

değerlendirilmesidir. Bu dönemde kurulan sosyal hizmet enstitüsü, ardından sosyal<br />

hizmet uzmanlarını yetiştirecek sosyal çalışma ve sosyal hizmet bölümlerinin<br />

açılması, alanın en önemli sorunlarından olan yetişmiş/kalifiye eleman eksikliğini<br />

gidermeye başlamıştır.<br />

234 ÇILGIN, s.100.<br />

235 KONAR.<br />

236 ÇILGIN, s.98.<br />

237 KARATAY, s.153.<br />

57


1961 Anayasası, Batı’daki çağdaş devletlerin, sosyal refah devleti<br />

yaklaşımından etkilenilmesiyle, sosyal devlet ilkesini bünyesine katmış ve bu ilkeye<br />

uygun adımlar atılmaya başlanmasını ortaya çıkarmıştır. Bu değerlendirmeler<br />

dönemin şartlarına göre yapılmaktadır.<br />

Acar, 1961 Anayasası’nda yer alan sosyal devlet ilkesiyle paralel olarak,<br />

kamu kurumlarının, sosyal sorunların çözümünde daha etkin rol almaya başladığını<br />

belirtmiştir. 1960 sonrasında, TÇEK’in alandaki etkinliğini, kamu kurumları, 1963<br />

yılında 225 sayılı kanunla kurulan Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na bağlı, ,<br />

Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü ile ele almıştır. 238<br />

Çocuk koruma politikalarına bağlı olarak Emniyet Genel Müdürlüğü<br />

bünyesinde Türkiye’de ilk çocuk bürosu 1962 yılında İstanbul’da kurulmuş, sırasıyla<br />

1967 yılında Ankara’da, 1995 yılında ise Küçükleri Koruma Şube Müdürlüğü 24<br />

ilde faaliyete geçmiştir. Bu birim daha sonra, 2001 yılında, Çocuk Şube Müdürlüğü<br />

ismini ve yeni amblemini almıştır. 239<br />

Korunmaya muhtaç çocuklara kurum bakımı ile verilen korunma hizmetleri,<br />

çocuk koruma sisteminin ana belirleyici yöntemi olarak göze çarpmaktadır. 1960’lı<br />

yılların sonunda korunmaya muhtaç çocuklara yönelik hizmet veren kamu kurum ve<br />

kuruluşlarıyla hizmet verilen çocuk sayısı aşağıdaki gibidir:<br />

Tablo 2: 1960’lı Yıllarda Korunmaya Muhtaç Çocuklara Hizmet Sunan Kurumlar ve Bu Kurumlardan<br />

Hizmet Alan Çocuk Sayıları<br />

YAŞ GRUBU HİZMETİ VEREN<br />

KURUM<br />

KURULUŞ SAYISI HİZMET ALAN<br />

ÇOCUK SAYISI<br />

0-6 SSYB 26 2.020<br />

7-18 Milli Eğitim Bakanlığı 79 10.104<br />

0-18 TÇEK 8 1.900<br />

TOPLAM 113 14.024<br />

Kaynak: YÜCEL, 1969, s.103.<br />

Aynı dönemde (1960’ların ortalarından sonrası) yaklaşık 180.000 çocuğun<br />

korunmaya muhtaç çocuk konumunda bulunduğu tahmin edilmektedir. 240 Bu<br />

238 ACAR, 2004.<br />

239 ÖNTAŞ, s.28-29.<br />

240 KOMİSYON, “Sosyal Değişme Açısından Çocuk Sorunları Ön Raporu”, III. Milli Sosyal<br />

Hizmetler Konferansı, 11-14 Aralık 1968, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Yayını, Ankara,<br />

1969, s.245.<br />

58


durumdan, 1960’lı yıllarda, korunmaya muhtaç duruma gelmiş pek çok çocuğa<br />

ulaşılamadığı da anlaşılabilir.<br />

Uluğtekin, 1960’lı yılların sosyal hukuk devleti olma yolunda önemli<br />

adımların atıldığı yıllar olduğunu belirtmektedir. Anayasada ailenin, çocuğun ve<br />

gencin korunmasına ilişkin hükümlerin yer almasının kalkınma planlarında konuyla<br />

ilgili değerlendirmelere yer verilmesinin önemi üzerine vurgu yapmaktadır. 241<br />

Aynı dönem içinde, temelde çocukların korunması üzerine bazı önemli<br />

adımlar atılmıştır. Bu adımların en önemlileri, alana hizmet üretecek profesyonel<br />

personelin yetiştirilmesi hususunda atılmıştır. 1959 yılında Sosyal Hizmetler<br />

Enstitüsü kurulmuş, 1961 yılında Sosyal Hizmetler Akademisi kurularak alanın<br />

ihtiyaç duyduğu profesyonel meslek elemanlarının, sosyal hizmet uzmanlarının<br />

yetiştirilmesine başlanmıştır. 1967 yılında yine Hacettepe Üniversitesi’ne bağlı<br />

Sosyal Hizmet bölümü kurularak personel ihtiyacının karşılanmasına yönelik<br />

politikalar uygulanmıştır. 242<br />

Bu yıllarda Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’ndan ayrı ve bütüncül bir<br />

Sosyal Hizmet Kurumu kurulması düşüncesi dile getirilmiş, bu düşünce kalkınma<br />

planlarına da yansıtılmıştır. 1963-1967 dönemini kapsayan I.Beş Yıllık Kalkınma<br />

Planı’nda (BYKP), korunmaya muhtaç çocukların bakım ve yetiştirilmesi, çocuk<br />

suçluluğunun önlenmesi, özürlü çocuklar konusuna daha fazla ilgi gösterilmesi,<br />

çocuk emeğinin kötüye kullanılmasının önlenmesi ve böylelikle çocuk refahının<br />

sağlanması amaçları ortaya konulmuştur. Alana hizmet üretecek sosyal hizmet<br />

kurumuna duyulan ihtiyacın altı çizilmiş, ayrıca çocuklara götürülecek nitelikli<br />

sosyal hizmet faaliyetleri için yetişmiş insan gücüne olan ihtiyaç nedeniyle bu<br />

hususta kamu politikaları kabul edilmiştir. 243<br />

1968-1972 dönemini kapsayan II.Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda,<br />

modernleşme ve sanayileşme ile birlikte sosyal hareketliliğin arttığı, yeni bir takım<br />

risklerin ortaya çıktığı ve yeni yaklaşımlara ihtiyaç duyulduğu dile getirilerek,<br />

korunmaya muhtaç çocuklar ve sosyal yardımlara ilişkin olarak hizmet üretebilecek<br />

241 ULUĞTEKİN, 2001, s.15.<br />

242 KOŞAR, s.2.<br />

243 Emel DANIŞOĞLU, “Kalkınma Planlarında Çocukla İlgili Devlet Politikaları”, 2.Ulusal Çocuk<br />

Kültürü Kongresi, Edt.: Bekir ONUR, ÇOKAUM Yayınları, Ankara, 1999, s.431.<br />

59


ihtisas kurumlarına ihtiyaç duyulduğu kabul edilmiştir. Yapılan tespitlerde çocuk<br />

koruma hizmetlerinde, 6972 sayılı kanuna göre kaç çocuğun korunma altında<br />

olduğuna ilişkin net bilgilerin bulunmadığı dile getirilmiş, alandaki ciddi<br />

koordinasyon eksikliğine dikkat çekilmiştir. Anılan dönemde, çocuk yuvaları veya<br />

yetiştirme yurtlarından hizmet almak için çok sayıda çocuğun sırada beklediği tespit<br />

edilmiş ve hizmetlerin yetersizliği vurgulanmıştır. 244<br />

1973-1977 dönemini kapsayan III. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda, sosyal<br />

yardımların dağıtılmasında yeni esaslar belirlenmesi gerektiği kabul edilmiştir. 245<br />

1979-1983 dönemini kapsayan IV. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda yetiştirme<br />

yurdu ve çocuk yuvasına olan ihtiyaca binaen yatırımların tamamlanması ve özel<br />

sektörce bu tür sosyal kurumlar açılmasının özendirilmesi kabul edilmiştir. 246<br />

1985-1989 dönemini kapsayan V. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda,<br />

I.BYKP’dan beri sürekli gündeme getirilen Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme<br />

Kurumu’nun kurulduğu belirtilmektedir. Korunmaya muhtaç çocuklar alanında<br />

koruyucu aile ve evlatlık verme uygulamalarına ihtiyaç duyulduğu belirtilmektedir.<br />

Yetiştirme yurtları ve yuvaların niceliğinin yanında niteliğinin artırılması kabul<br />

edilmiştir. Ayrıca yetiştirme yurdundan ayrılan çocuklara devlet kadrolarında iş<br />

verilerek sosyal hayata adaptasyonuna yönelik politikalar kabul edilmiştir. 247<br />

1990-1994 dönemini kapsayan VI. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda koruyucu<br />

ve önleyici sosyal hizmet politikalarına öncelik verilmesi kabul edilmiştir.<br />

Korunmaya muhtaç çocuklara verilen hizmetin kurum bakımı yönteminde<br />

yoğunlaştığı, aile ve toplum yapısında meydana gelen değişmeler nedeniyle,<br />

özellikle büyükşehirlerde koruyucu, önleyici ve telafi edici sosyal hizmetlere olan<br />

ihtiyacın artığı, büyükşehirlerde özellikle risk grubu olarak çocukların görülmeye<br />

başlandığı, bu alana hizmet verecek sosyal hizmet uzmanlarına, psikologlara,<br />

pedagoglara, psikolojik danışmanlara olan ihtiyacın arttığı kabul edilmiştir. 248<br />

244 DANIŞOĞLU, s.433.<br />

245 DANIŞOĞLU, s.435.<br />

246 DANIŞOĞLU, s.437.<br />

247 DANIŞOĞLU, s.438.<br />

248 DANIŞOĞLU, s.441.<br />

60


Kalkınma planlarında ilk kez VI. BYKP’da çocuk hususunda özel bölüm ayrılmış ve<br />

özel ihtisas komisyonu kurulmuştur. 249<br />

1996-2000 dönemini kapsayan VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda çocuğun<br />

bakımı ve yetiştirilmesinde ideal ortamın aile yanı olduğu ilkesinden hareketle,<br />

aileyi destekleyici önlemlere, koruyucu aile, evlat edinme uygulamalarına ağırlık<br />

verileceği, kurumsal bakım hususunda iyileştirmeye gidileceği kabul edilmiştir. 250<br />

Anlaşılacağı üzere, 1960’lı yılların başlarında ortaya çıkan sosyal devlet<br />

ilkesiyle Anayasa’nın da benimsediği politika ve uygulamalar, 1960’lı yılların<br />

sonuna doğru yerini açmazlığa bırakmıştır. 1970’li yıllarda yaşanılan ekonomik<br />

krizlerin olumsuz etkileri, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hissedilmiştir.<br />

Ayrıca köyden kente göç olgusunun giderek artması, sağlıksız alt yapısıyla bu<br />

duruma hazırlıklı olmayan kent yapılarında yeni sosyo-ekonomik ve kültürel yapının<br />

oluşmasına sebep olmuş, korunmaya muhtaç çocukların sayısı da bu doğrultuda<br />

artmıştır. Çarpık kentleşme ve gerçekleşmesi çok uzun zaman alan kentlileşme,<br />

kentlerin çevresini saran gecekondu bölgelerini oluşturarak, bu bölgelerde pek çok<br />

sosyal sorun ortaya çıkarmıştır. 251<br />

Bu hususta, Yolcuoğlu’nun, sürecin kendi karmaşık yapısıyla, korunmaya<br />

muhtaç çocuklar sorununu ilişkilendiren çözümlemelerine yer verelim: 252<br />

Ülkemizde, 1960’lı yıllarda kentlerde yaşayanlar toplam<br />

nüfusun %26’sını oluştururken; bu oran 1980’lere<br />

gelindiğinde %45’e ve 2000’li yıllarda %59.25’e yükselmiştir.<br />

İç göç hareketlerinin etkisi ve kırdan kente göç sonucu<br />

kentlerin demografik yapısı değişime uğramaktadır. Bu hızlı<br />

sosyal değişim süreci içinde ailelerde büyük çalkalanmalar<br />

meydana gelmekte, aile yapısı ve işlevlerinde önemli<br />

değişiklikler yaşanmakta ve işsizlik, yoksulluk, kentte<br />

tutunamama sonucu ortaya çıkan korunmaya muhtaç çocuklar<br />

olgusu her geçen gün daha dikkat çeken bir sosyal sorun<br />

olarak gündeme gelmektedir. Büyük umutlarla kente göç eden<br />

aileler, kentlerde, işsizlik, yoksulluk, evsiz kalma gibi pek çok<br />

sorunla yüz yüze gelmekte ve yaşadıkları toplumsal<br />

249 KONTAŞ, s.15.<br />

250 DANIŞOĞLU, s.443.<br />

251 Talip BÖLÜKBAŞI, “Korunmaya Muhtaç Çocukların Toplumsal Kökenleri ve Korunmaya<br />

Muhtaç Çocuk Sorununda Risk Faktörleri”, 4. Ulusal Sosyal Hizmetler Konferansı Bildiriler<br />

Kitabı, SHU Derneği Yayınları, Ankara, 1997, s.101.<br />

252<br />

İsmet YOLCUOĞLU, Korunmaya Muhtaç Çocuklar Sorunu ve Sosyal Dışlanmanın<br />

Önlenebilmesinde Erken Müdahalenin Önemi, 01.09.2010 <br />

Erişim Tarihi: 01.10.2010.<br />

61


dışlanmışlık nedeniyle, köylerinde çocuklarına bakmaya<br />

çalışmalarına karşın kentsel ortamın koşullarında çocuklarını<br />

ihmal etme davranışlarına yönelebilmektedirler.<br />

Sürecin, kurum hizmetlerinin istismar edilmesini de ortaya çıkardığı ifade<br />

edilmelidir. Ülkemizde, korunmaya muhtaç çocuklar için açılmış olan kurumların<br />

avantajlarından yararlanmak isteyen aileler, çocuklarını yatılı okula verir gibi bu<br />

kuruluşlara yerleştirmiştir. 1967-1971 yılları arasındaki dönemi inceleyen bir<br />

çalışmada, korunmaya muhtaç çocuklara hizmet veren kuruluşlardan yararlandırılan<br />

toplam çocuklardan %98’inin ailesi tarafından kuruma getirilen çocuklar olduğu<br />

tespit edilmiştir. Bu durumun açıklaması ise gerçekten bu hizmetten yararlanması<br />

gereken çocukların korunma hizmetlerinden yararlanamadığı, ailesinin yanında<br />

korunabilecek çocukların ise sağlıklı korunamadığıdır. 253<br />

Kurum bakımı modeli, çocuk koruma sistemi içinde, 1970’li yıllar boyunca,<br />

tıpkı 1960’lı yıllarda olduğu gibi, en çok tercih edilen yöntem olmaya devam<br />

etmiştir. Başlatılmış koruyucu aile uygulamalarında ciddi anlamda bir ilerleme söz<br />

konusu olamamıştır. 1970’li yılların sonunda korunmaya muhtaç çocuklara yönelik<br />

hizmet veren kamu kurum ve kuruluşlarıyla hizmet verilen çocuk sayısı aşağıdaki<br />

gibidir :<br />

Tablo 3: 1970' li Yıllarda Korunmaya Muhtaç Çocuklara Hizmet Sunan Kurumlar ve Bu Kurumlardan<br />

Hizmet Alan Çocuk Sayısı<br />

YAŞ HİZMETİ VEREN KURUM KURULUŞ HİZMET ALAN ÇOCUK<br />

GRUBU<br />

SAYISI<br />

SAYISI<br />

0-6 SSYB 17 1.877<br />

7-18 Milli Eğitim Bakanlığı 87 12.332<br />

0-18 TÇEK 20 587<br />

TOPLAM 124 14.796<br />

Kaynak: Mustafa T. YÜCEL, Suç ve Ceza Anatomisi, Ankara Yarı Açık Cezaevi Matbaası, Ankara, 1973, s.65.<br />

Yücel, 1970 yılında, dönemin korunması gereken çocuklarının bakım ve<br />

gözetimi ile ilgili kurumların çeşitliliğinin sorunun çözümlenmesinde yararlı<br />

olmadığını beyan ederek, bu kurumların tek çatı altında birleştirilmesini, çocuklarla<br />

ilgili plan ve programların tek elden yürütülmesini rasyonel yol olarak işaret<br />

etmiştir. 254<br />

253 Esin KONANÇ, “Türk Hukuk Sisteminde Çocuk İstismarı ve İhmali”, Ankara Üniversitesi<br />

Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt 20, Sayı 1, Yıl 1987, s.3.<br />

254 YÜCEL, 1973, s.67.<br />

62


Suğur ve Doğru, Türkiye ve dünyada 1980’li yıllarla birlikte uygulanması<br />

iyice hissedilen liberal politikalarla, sosyal refah devleti uygulamalarının önüne<br />

geçildiğini, aileyi destekleyen ve sosyal güvenliğiyle esenliğine önem veren<br />

politikaların uygulamadan kaldırılmasıyla önceliğin “yurttaş” yerine “piyasa”ya<br />

verildiğini, bunun doğal sonucu olarak aile parçalanmaları ve boşanmaların arttığını,<br />

bununla paralel, yoksulluk sebebiyle devletin korumasına terk edilen çocuk sayısının<br />

yükseldiğini savunmaktadır. 255<br />

Çocuğa verilen değer ile çocuk hakları perspektifinin benimsenmesi<br />

birbiriyle ilintili olarak görülmektedir. Kağıtçıbaşı’nın, 1970-1980 dönemini<br />

kapsayan Çocuğun Değeri araştırmasında, çocuğa verilen değerin ekonomik<br />

yönünün yüksek olduğu, çocuğun küçükken aileye maddi katkısı olacağı, ebeveyni<br />

yaşlandığında ise ona bakacak olması sebebiyle güvence olarak görülmesinin<br />

toplumun geniş kesimlerinde hakim olan düşünce olduğu tespit edilmiştir. 256<br />

1980’lerde temel öncelik ekonomik kökenli politikalara kaydırılmıştır.<br />

Sosyal politikalar geri planda kalmıştır. Tam anlamıyla hangi amaçla kurulduğu<br />

anlaşılmayan kurumlar aracılığıyla, sosyo-politik mesajlar verilmiştir. Dönemin<br />

terör ortamı ve maddi imkânsızlıkları nedeniyle özellikle Doğu ve Güneydoğu<br />

Anadolu Bölgesi’nden büyükşehirlere göç eden insanlara kendi başlarının çaresine<br />

bakmaktan başka bir yol bırakılmamış, süreç iyi yönetilememiştir. Bu sağlıksız süreç<br />

şehirlerdeki gecekondu bölgelerinin alanının genişlemesi, kente özgü sorunların<br />

daha da büyümesinden başka bir şey ortaya çıkarmamıştır.<br />

Buralarda yetişen çocukların ilk dertleri de anne-babalarıyla aynı olmuştur:<br />

“ekmek parası” kazanmak. Sosyal alanın dışına kayan, çok büyük bir insan<br />

topluluğunun fark edilememesi imkansızdı. Bu doğrultuda Sosyal Yardımlaşma ve<br />

Dayanışmayı Teşvik Fonu, yoksulluğun ve ortaya çıkardığı yoksulluk merkezli<br />

sosyal sorunların ortadan kaldırılması amacıyla devreye sokulmuştur.<br />

Yine bu dönemde, korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili olarak devlet<br />

kurumlarının, “ne kadar çok çocuğu bakımım altına alırsam o kadar güçlü olduğumu<br />

255 Nadir SUĞUR ve Emma S. DOĞRU, “Korunma Altındaki Çocukların Aile ve Devlet Algısı<br />

Üzerine Bir Araştırma”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 65, Sayı 1, Yıl<br />

2010, s.115-117.<br />

256 Çiğdem KAĞITÇIBAŞI, “Türkiye’de Değişen Aile ve Çocuğun Değeri”, Toplumsal Tarihte<br />

Çocuk Sempozyumu, 23-24 Nisan 1993, Edt.:Bekir ONUR, İstanbul, 1994, s.32.<br />

63


ispat edebilirim” tarzlı politik kaygı taşıyan yaklaşımı, sorunun çözümü yerine tekrar<br />

sorun üretilmesine neden olmuştur. Çocukların korunma altına alınmasında<br />

suiistimaller yaşanmış, gerçekte korunma ihtiyacı olmayan çocukların bile korunma<br />

altına alındığı olmuştur.<br />

Bu dönemde siyasi-politik atmosferin iç karartıcı görünümü, ülkenin içinde<br />

bulunduğu çalkantılar, 12 Eylül Askeri Müdahalesi’ne kadar devam etmiştir.<br />

Darbenin ardından, 1981 yılında, 51 Nolu Milli Güvenlik Kurulu Kararı ile Türkiye<br />

Çocuk Esirgeme Kurumu’nun genel merkezi, il merkezleri, ilçelerdeki şubeleri ile<br />

bucak ve köylerdeki kolları feshedilmiştir. 257<br />

1983 yılında kabul edilen 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme<br />

Kurumu Kanunu ile yeni bir dönem başlamıştır. Yeni dönem, yeni yönetim<br />

anlayışını maalesef getirememiş, çocukların bakım ve gözetiminin kurumlarda<br />

yerine getirilmesinin çocuk koruma politikalarındaki belirleyiciliği devam etmiştir.<br />

Uluğtekin, 2828 sayılı kanuna eleştirisini, ailenin bütünlüğünün korunması<br />

ve öncelikle çocuğun aile içinde yetiştirilmesi ve desteklenmesi için, ailenin<br />

güçlendirilmesi hususları, kanuna sonradan eklense de, aile ve çocuğu birlikte ele<br />

alan bir örgütlenme anlayışı geliştirememiş olduğu üzerine kurmuştur. 258<br />

Gelişmiş toplumların, çocuk koruma sistemi içinde aktif olarak kullandığı<br />

kamu politikalarından olan koruyucu aile uygulamaları, ülkemizde, çok geç<br />

uygulanma şansı bulmuştur. Bu kapsamda, 1961 yılında, UNICEF ile Sağlık ve<br />

Sosyal Yardım Bakanlığı’nın işbirliğiyle başlatılan ilk koruyucu aile<br />

uygulamalarından, 1983 yılına kadar yaklaşık 990 çocuk yararlandırılabilmiştir. 259<br />

1980’li yıllar korunmaya muhtaç çocuklar hususunda, 1990’lı yıllara<br />

olumsuz alt yapı devretmiştir. Bunun nedeni ise, çocukları koruma anlayışındaki,<br />

koruyucu ve önleyici politikaların geliştirilmesine yönelik gayenin sadece sözlerde<br />

kalmasıdır. DPT tarafından 1989 yılında yayınlanan, “Türkiye’de Çocuğun<br />

257 SHÇEK, Tarihçe, Erişim Tarihi:29.10.2010.<br />

258 ULUĞTEKİN, 2001, s.17.<br />

259 DPT, Sosyal Güvenlik Sektör Raporu, Ankara, 1982, s.168’den aktaran: Latife BIYIKLI,<br />

“Koruyucu Aile Bakımı”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt 16, Sayı 1,<br />

Yıl 1983, s.12.<br />

64


Durumu” isimli raporda, ülkemizde yaklaşık 500.000 KMÇ olduğunun tahmin<br />

edilmesi bu tespitlerin göstergesidir. 260<br />

SHÇEK tarafından, korunmaya muhtaç çocuklar sorun alanında, kurum<br />

bakımı yönteminin dışında politika olarak geliştirilen, yoksulluk çeken ve bu sebeple<br />

korunmaya muhtaç çocuk konumuna gelen veya bu riskle karşı karşıya bulunan<br />

çocuklara yönelik olarak, ayni nakdi yardım (ANY) uygulamaları, 1980’li yıllarda<br />

geliştirilmeye başlanmıştır. SHÇEK Ayni Nakdi Yardım Yönetmeliği’nin kabul<br />

edildiği 1987 yılından 1999 yılına kadar geçen zaman içinde, 32.267’si çocuk olmak<br />

üzere, 47.923 kişiye ayni nakdi yardım yapılmıştır. 261 Bunlardan 11.129’u korunma<br />

kararlı olup, yurt veya yuva gibi kuruluşta bakılan, 8.632’si korunma kararlı olup<br />

sırada bekleyen çocuktur. 11.406 çocuk için kurum bakımı istenmiş ancak ANY ile<br />

yetinilmiştir. Bu sayı mevcut kurum bakımında bakılan KMÇ sayısından çok daha<br />

fazladır.<br />

Korunmaya muhtaç çocuklara yönelik uygulanan ve çocuğun aile yanında<br />

bakımını hedef alan bir diğer uygulama, korunma ihtiyacı içinde bulunan çocukların<br />

evlat edinilmesidir. 2000 yılında, 3.000 ailenin evlatlık için sırada beklediği<br />

kayıtlara geçmiştir. Ailelerin yeni doğmuş bebek istemesi, daha büyük yaşlardaki<br />

çocukları evlatlık olarak kabullenememesi toplumuza ait sosyo-kültürel bir<br />

özelliktir. Yine, aile yanında bakım merkezli koruyucu aile uygulamalarında da bu<br />

nedenden ötürü istenilen sonuç elde edilememektedir. Aralık 1999’da SHÇEK<br />

koruması altında olan yaklaşık 20.000 çocuktan, sadece 421’inin koruyucu aile<br />

yanında kaldığı tespit edilmiştir. 262 Ayrıca, 1961 yılından 2000 yılına kadar 2.388<br />

çocuk koruyucu aile hizmetinden, 5.686 çocuk ise evlatlık hizmetinden<br />

yararlandırılmıştır. 263<br />

Çocukları koruma sistemlerinin en önemli öğelerinden olan çocuk adalet<br />

sistemine yönelik olarak, Türkiye’de, ilk ciddi çalışmalar 1940’lı yıllarda<br />

başlamıştır. 1945’te ilk tasarı hazırlanmış, 1965’te yeni bir tasarı daha hazırlanmış<br />

260 DPT, Türkiye’de Çocuğun Durumu, Ankara 1989’dan aktaran: EĞİTİM-SEN, (t.y)<br />

Erişim Tarihi:02.10.2010.<br />

261 DPT, VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı. Sosyal Yardımlar ve Hizmetler Özel İhtisas Komisyon<br />

Raporu, Ankara, 2001, s.18.<br />

262 DPT, s.50.<br />

263 ÖZBEK, 2006, s.214.<br />

65


ve Çocuk Mahkemeleri Kuruluş Görev ve Yargılamaları Hakkında Kanun ancak<br />

1979’da çıkarılabilmiş, uygulanmasına ise 1982’de başlanabilmiştir. 264 Bu kanun,<br />

2005 yılında kabul edilen 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun kabul edilmesiyle<br />

yürürlükten kaldırılmıştır.<br />

1982 Anayasası, 1961 Anayasası gibi, sosyal devlet ilkesini benimsemiş ve<br />

devletin yükümlülüklerini yerine getirirken, sosyal devlet ilkesine göre hareket<br />

etmesinin altını çizmiştir. Çocuk Hakları Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Genel<br />

Kurulu tarafından 1989 yılında benimsenmiş, 1990 yılında uygulamaya<br />

konulmuştur. 142 ülkenin imzaladığı sözleşmeyi Türkiye, 1990 yılında kabul etmiş<br />

ve 1995 yılında çıkarılan 4058 sayılı kanun ile ulusal mevzuatının bir parçası haline<br />

getirmiştir. 265<br />

264 YÖRÜKOĞLU, s.216-217.<br />

265 WIKIPEDIA, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme Maddesi, Erişim<br />

Tarihi: 30.12.2009.<br />

66


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />

GÜNÜMÜZ TÜRKİYE’SİNDE ÇOCUK <strong>KORUMA</strong><br />

POLİTİKALARININ YASAL ZEMİNİ<br />

Türkiye’de çocuk koruma sistemine yönelik kamu politikalarının en belirgin<br />

uygulayıcısı görünümünde olan kurum, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme<br />

Kurumu Genel Müdürlüğü’dür. Ayrıca, Çocuk Koruma Kanunu; Milli Eğitim<br />

Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Yerel<br />

Yönetimlere çocuğun korunmasıyla ilgili tedbir kararlarının yerine getirilmesinde<br />

görevler vermiştir. Çalışmanın ağırlıklı konusu olan SHÇEK, çocuk koruma<br />

faaliyetlerini, 1982 Anayasası, kurum kanunu olan 2828 sayılı kanun ve 5395 Sayılı<br />

Çocuk Koruma Kanunu’na göre yerine getirmektedir. Elbette, çocuk koruma<br />

sisteminin asli unsurlarını belirlemese de, oluşmasına yardımcı olan, yukarıda ifade<br />

edilen yasal mevzuatın dışında kanunlar, yönetmelikler ve tüzükler de<br />

bulunmaktadır. Bunlar, sistemin sağlıklı işlemesinde yardımcı hükümleri<br />

oluşturmaktadır.<br />

Ulusal hukukumuzun oluşumunda uluslararası bildirge ve sözleşmelerin<br />

etkisi de bulunmaktadır. Uluslararası hukukta bildirgeler, devletler tarafından kabul<br />

edilse dahi yaptırım zorunluluğu olmayan genel ilkelerin ilanıdır. Ama uluslararası<br />

sözleşmeler onay veren devletlerin iç hukuku haline gelmektedir, yasalaşır ve<br />

bağlayıcıdır. 266 Bu doğrultuda Çocuk Hakları Sözleşmesi, ülkemiz tarafından kabul<br />

edilmiş, iç hukukumuzun bir parçası haline gelmiştir. Mevzuatımızda, her ne kadar<br />

istenilen hız ve arzu içinde olmasa da, bu bakış açısıyla orantılı değişikliklere<br />

gidildiği görülmektedir.<br />

Çalışmanın bu kısmında, 1982 Anayasası’nın çocukların korunmasına<br />

yönelik hükümleri ve çocuk koruma sisteminin oluşmasında yardımcı hükümler<br />

rolünü üstlenmiş diğer yasal mevzuattan kısaca bahsedilmeye çalışılacaktır. Çocuk<br />

koruma sisteminin işlemesinde en önemli yasal düzenlemeleri içeren SHÇEK<br />

Kanunu ve Çocuk Koruma Kanunu’na çalışmanın bir sonraki bölümünde, Sosyal<br />

266 AKYÜZ, 1999, s.494.<br />

67


Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun çocukların korunmasına yönelik<br />

sunduğu hizmetler ele alınırken yer verilecektir.<br />

3.1. 1982 Anayasası’nda Çocuğun Korunması<br />

1982 yılında kabul edilen anayasamızda çocuk koruma sisteminin hangi<br />

temel anlayışla oluşturulacağı genel olarak hükümlere bağlanmıştır. Bu çerçevede,<br />

anayasanın çocuk koruma sistemiyle ilgili olan hükümlerine yer verilmeye<br />

çalışılacaktır. Şüphesiz bu hususta akla ilk gelen 2.maddesinde yer alan:“Türkiye<br />

Cumhuriyeti; Laik, Soysal, Hukuk Devletidir” 267 ibaresidir. Sosyal devlet; haklarla<br />

donatılmış vatandaşlarının eşit vatandaşlar olarak, bedensel, duygusal, sosyal ve<br />

zihinsel gelişimi ve anayasa ile korunan haklarını kullanabilmeleri için gerekli yasal,<br />

siyasal ve toplumsal ortamı sağlayan tüm vatandaşların cinsiyet, din, etnik köken<br />

gözetmeksizin maddi refaha ve yaşam standardına erişmesi için aktif bir biçimde<br />

toplumsal eşitsizliklerle mücadele eden, böylece vatandaşlarını, tüm yeteneklerini<br />

geliştirebilmeleri için gerekli sağlık, eğitim ve yaşamsal haklarla donatarak<br />

güçlendiren devlettir. 268<br />

Sosyal devletin tanımlanmasında üzerinde durulması gereken hassas nokta;<br />

“güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği sağlama” görevinin<br />

sosyal devlet anlayışında bulunmasıdır. Zira devletten, eşitsiz ve farklı koşullarda<br />

yaşayan vatandaşlarını bir arada yaşatma koşullarını düzenlemesi beklenmektedir. 269<br />

Çözümlenmiş haliyle, toplumu bir arada ve uzlaşı içerisinde tutma veya toplumun<br />

üyeleri için “ortak iyi” 270 yi oluşturma, o ortamı yaratma, sosyal devletin temel<br />

ilkesidir. Bu paralelde, esenlikleri ve yüksek yararları doğrultusunda devlete,<br />

çocukları, özel koruma şemsiyesinin altında müdahaleci olmadan eşit şekilde<br />

algılama görevi verilmiştir.<br />

Anayasamız 10.maddesinde: “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce,<br />

felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde<br />

eşittir” demiştir. Bu maddesine, 2010 yılında yapılan halk oylaması neticesinde<br />

getirilen değişiklikle: “Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul<br />

267 1982 Anayasası, Madde 2.<br />

268 Engin YILMAZ, “Sosyal Devlet”, Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1, Yıl 2006, s.30.<br />

269 KARATAY, s.14.<br />

270 AKTAY, s.29.<br />

68


ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı<br />

sayılmaz” 271 ibaresi eklenmiş ve çocuklar için alınacak tedbirlerde pozitif ayrımcılık<br />

benimsenmiştir. Yapılan bu değişiklikle, çocuk politikalarında birlik ve bütünlük<br />

oluşturulacağı umut edilmektedir.<br />

Anayasamızın, çocuk koruma sistemiyle ilgili olan diğer bir maddesi, 2010<br />

yılında yapılan halk oylaması neticesinde getirilen değişiklikle, yeni şeklini alan ve<br />

başlığı “Ailenin Korunması ve Çocuk Hakları” olan 41.maddesidir. Anayasamız,<br />

aileyi, Türk toplumunun temeli olarak görmektedir. Devlet, ailenin huzur ve refahı<br />

ile özellikle ananın ve çocukların korunması için gerekli tedbirleri almak ve teşkilâtı<br />

kurmakla görevlendirilmiştir. Bu maddeye, 2010 yılında yapılan değişiklikle, “Her<br />

çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça,<br />

ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir”<br />

hükmü ve “Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri<br />

alır” 272 ibaresi eklenmiştir. Son yapılan anayasa değişikliğiyle çocuk hakları bakış<br />

açısının anayasanın ruhuna yerleştirilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Bir diğer<br />

ifadeyle Türkiye Cumhuriyeti, artık çocuk merkezli perspektifle kamu politikalarını<br />

geliştirmeyi taahhüt etmektedir.<br />

1982 Anayasası’nın 42.maddesinde, kimsenin, eğitim ve öğrenim hakkından<br />

yoksun bırakılamayacağı, ilköğretimin, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunlu<br />

ve devlet okullarında parasız olduğu belirtilmektedir. Ayrıca devletin, imkânlardan<br />

yoksun başarılı öğrencilere, öğrenimlerini sürdürebilmeleri için burs ve başka<br />

yollarla gerekli yardımı yapmak ve durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları<br />

topluma yararlı kılacak tedbirleri almakla görevli olduğu eklenmiştir. 273 Çocukların,<br />

özel veya normal eğitim ve öğrenim hakkının bulunduğu ve bu hakkın<br />

karşılanmasında devletin birinci dereceden sorumlu olduğu vurgulanmakta ve<br />

çocukların korunması sürecinde eğitimin ne denli önemli olduğunun altı<br />

çizilmektedir.<br />

1982 Anayasası’nın, 50.maddesinde, kimsenin, yaşına, cinsiyetine ve gücüne<br />

uymayan işlerde çalıştırılamayacağı, özellikle çocuklar ve kadınlar ile bedeni ve ruhi<br />

271 1982 Anayasası, Madde 10.<br />

272 1982 Anayasası, Madde 41.<br />

273 1982 Anayasası, Madde 42.<br />

69


yetersizliği olanların çalışma şartları bakımından korunması gerektiği üzerinde<br />

durulmuştur. 274 Böylece çalışmak zorunda olan çocukların haklarını gözetme<br />

direktifleri verilmektedir. Bu kısımda, sokakta çalıştırılan, çıraklık eğitim yaşı<br />

gelmemiş çocukların çalıştırılması kastedilmemektedir.<br />

Anayasamız, “Gençliğin Korunması” başlığı altında geçse de 58.maddesinde,<br />

devleti, gençleri kötü alışkanlıklardan korumak üzere gerekli tedbirleri almakla<br />

görevli kılmıştır. 275 Sağlıklı genç kuşakların yetiştirilmesi için, uyuşturucu ve<br />

alkolden gençliğin korunması ve özellikle sporun olumlu gücünden yararlanılması<br />

üzerinde durulmaktadır. 276<br />

Çocuk koruma sistemi içinde, koruma uygulamalarından yararlandırılması<br />

gereken çocukların devletçe topluma kazandırılması hususunda<br />

61.maddedeki:“…Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını<br />

sağlayıcı tedbirleri alır…Devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma<br />

kazandırılması için her türlü tedbiri alır. Bu amaçlarla gerekli teşkilat ve tesisleri<br />

kurar veya kurdurur.” hükmü, devletin bu doğrultuda gerekli kurumsallaşmayı<br />

yapması, plan ve politikalar oluşturması ve uygulaması görevlerini işaret etmektedir.<br />

Özelde korunmaya muhtaç çocuklar, genelde her çocuğun korunması<br />

hususuna değinen 1982 Anayasası’na yönelik ciddi eleştiriler yapılmaktadır. Ancak,<br />

2000’li yıllardan sonra yapılan değişikliklerin AB’ye giriş sürecinde, Türkiye’den<br />

beklenilen adımlar olduğu göz önünde bulundurulması gerekir.<br />

3.2. Çocuk Koruma Sisteminin Oluşumuna Katkı Sağlayan Yasal Mevzuat ve<br />

Diğer Hükümler 277<br />

Engelli bireylerine gerekli özeni göstermesi, her modern devletten<br />

beklenmektedir. Bu doğrultuda Türkiye’de, “65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz<br />

Ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun” ile 18 yaşın<br />

274 1982 Anayasası, Madde 50.<br />

275 1982 Anayasası, Madde 58.<br />

276 1982 Anayasası, Madde 59.<br />

277 Çalışmanın bu kısmı oluşturulurken; UNICEF, B.M. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme: İlgili<br />

Sözleşmeler, Yasalar, Tüzükler ve Yönetmelikler, 2.Basım, Ankara, 2005” isimli kitaptan<br />

esinlenilmiştir.<br />

70


altında engelli çocuğu bulunanlara bakım ilişkisini yerine getirmek kaydıyla maaş<br />

bağlanması söz konusudur. 278<br />

Aile, toplumların en küçük yapı birimi olarak tanımlanmaktadır. Ailenin<br />

içinde bulunduğu her sosyo-ekonomik koşulun, topluma bir şekilde yansıması<br />

olmaktadır. Bu doğrultuda, aile içi şiddetle mücadele hususunda, ülkemizde de<br />

mücadeleler verilmektedir. “Ailenin Korunmasına Dair Kanun” ile aile içi şiddetin<br />

önüne geçilmesi, aile üyelerinin ve çocukların bu süreçten olumsuz etkilenmesinin<br />

önlenmesi amaçlanmaktadır. 279<br />

Batı’da, yerel yönetimler, sosyal sorunlarla mücadelede, geçmişten<br />

günümüze önemli görevler üstlenmiştir. Ancak ülkemizde yerel yönetimlerin,<br />

özellikle belediyelerin, sosyal sorunla mücadelede yeterli kaynak ve isteği ortaya<br />

koymadığı ifade edilebilir (Bu hususta Büyükşehir Belediyeleri hariç tutulmuştur).<br />

Son dönemlerde açılan kadın konukevleri ile belediyelerin de sosyal hayatın içinde<br />

önemli görevler yerine getirebileceği anlaşılmıştır. Bu doğrultuda, korunmaya<br />

muhtaç çocuklar sorununa da yaklaşımları merakla beklenmekte, konuyla ilgili<br />

çevrelerce takip edilmektedir. Nitekim “Belediye Kanunu”, yoksul ve muhtaçlara<br />

yardım edilmesi, özürlülere yönelik merkezler ve nüfusuyla orantılı olarak kadın ve<br />

çocuk koruma evleri açılmasını belediyenin görevleri arasında göstermektedir. 280<br />

Benzer görevler “Büyükşehir Belediyesi Kanunu”nda, hem büyükşehir belediyeleri<br />

için, hem de kademe ve ilçe belediyeleri için ifade edilmiştir. 281<br />

“Basın Kanunu”, çocuğun kişilik hakkının korunmasıyla bağlantılı olarak, 18<br />

yaşından küçük olan suç faili veya mağdurlarının kimliklerini açıklayacak ya da<br />

tanınmalarına yol açacak şekilde yayın yapanların para cezası ile cezalandırılacağını<br />

belirtmektedir. 282<br />

278 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz Ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması<br />

Hakkında Kanun, Kanun Numarası 2022, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 10.07.1976, Sayı<br />

15642, Ek Madde 1.<br />

279 Ailenin Korunması Hakkında Kanun, Kanun Numarası 4320, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

17.01.1998, Sayı 23233, Madde 1.<br />

280 Belediye Kanunu, Kanun Numarası 5393, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 13.07.2005, Sayı<br />

25874, Madde 14.<br />

281 Büyükşehir Belediyesi Kanunu, Kanun Numarası 5216, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

23.07.2004, Sayı 25531, Madde 7.<br />

282 Basın Kanunu, Kanun Numarası 5187, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 26.06.2004, Sayı<br />

25504.<br />

71


“Ceza Muhakemesi Kanunu”nda, çocuğun tanıklıktan çekinmesi hususunda<br />

yasal temsilcisinin karar vermeye yetkili olduğu, ancak çocuğun görüşünün de<br />

alınması gerektiği (madde:76), mağdur çocukların ifadelerinin alınması sırasında<br />

görüntü ve ses kaydı alınmasının zorunlu olduğu (madde:52), mağdur çocukların bir<br />

kez dinlenebileceği ve çocuğun ifadesi alınırken, en az düzeyde etkilenmesi için<br />

çocuk psiko-sosyolojisinden anlayan bilirkişilerin bulunması gerektiği (madde:236)<br />

hükümleri yer almaktadır. Ayrıca çocuklara karşı işlenen suçlarda suçüstü<br />

yapıldığında şüphelinin yakalanması zorunluluğu (madde:90), çocukların cinsel<br />

istismarında kuvvetli şüphe varsa şüphelinin tutuklanması (madde:100)<br />

emredilmektedir. 283<br />

“Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu”nda, anneleri<br />

hükümlü olan 0–6 yaş grubunda olan çocukların annelerinin yanında kalabileceği, 3<br />

yaşını doldurmuş çocukların hakim kararıyla yuvalara yerleştirilebileceği<br />

(madde:65) belirtilmektedir. Kanunun 11.maddesinde çocuk kapalı ceza infaz<br />

kurumlarının ne olduğu tanımlanmakta ve 12–18 yaş grubunda olan çocukların<br />

cinsiyet ve fiziki gelişimleri göz önüne alınarak ayrı ayrı bölümlerde tutulmaları ve<br />

bu kurumlarda eğitim ve öğretim verilmesi ilkesine tam olarak uyulması hükme<br />

bağlanmıştır. Kanun, çocuk eğitimevlerini, hükümlü çocukların, eğitildiği, meslek<br />

sahibi yapıldığı ve toplumla bütünleşmesinin sağlandığı, dış güvenliği olmayıp, iç<br />

güvenliği olan tesisler olarak ifade etmektedir. Bu kurumlarda içerde veya dışarıda<br />

eğitimlerine devam eden çocuklardan 18 yaşını dolduranların eğitimlerine devam<br />

edebilmeleri açısından 21 yaşına kadar bu kurumlarda kalmasına izin verileceği de<br />

ayrıca hükme bağlanmıştır (madde:15). 284<br />

Çocuğun düşünce hakkına saygı, düşünceyi teşvik etmek açısından son<br />

derece önemlidir. “Dernekler Kanunu”nda, 15 yaşından büyük, ayırt etme yeteneği<br />

gelişmiş çocukların, sosyo-kültürel amaçlarla çocuk derneği kurabileceği veya<br />

kurulmuş çocuk derneklerine üye olabileceği, 12 yaşından büyüklerin ise yasal<br />

283<br />

Ceza Muhakemesi Kanunu, Kanun Numarası 5271, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

17.12.2004, Sayı 25673.<br />

284 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Kanun Numarası 5275, Yayınlandığı<br />

Resmi Gazete Tarihi 29.12.2004, Sayı 25685.<br />

72


temsilcisinin izni ile üye olabileceği ancak yürütme ve denetim kurullarında üye<br />

olamayacağı, belirtilmektedir. 285<br />

Din ve vicdan özgürlüğü doğrultusunda, “Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş<br />

ve Görevleri Hakkında Kanun” ile ilköğretimini bitirmiş, dini bilgiler almak isteyen<br />

çocuklar için Kuran kursu açılabileceği ve yaz tatilinde Milli Eğitim Bakanlığının<br />

gözetiminde, yasal temsilcisinin izniyle çocukların Diyanetin açtığı yaz Kuran<br />

Kurslarına gidebileceği belirtilmektedir. 286 Böylece, devletin sorumluluğu altında<br />

verilecek kurslarla, çocukların din istismarına maruz kalmalarının önüne geçilmek<br />

istenmiştir.<br />

Çocuk ve Gençlerin boş zamanlarını kendi gelişimlerine katkı sağlayacak<br />

aktivitelerle geçirmesi, kötü alışkanlıklar edinmemesi, her toplumda mevcut olan<br />

amaçlardandır. “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri<br />

Hakkında Kanun” ile teşkilatın görevleri arasında, gençliğin boş zamanlarını<br />

değerlendirmesi ve kötü alışkanlıklar edinmemesi için gerekli tedbirleri almak da<br />

belirtilmiştir. 287<br />

Boşanmış anne-babaların çocuklarıyla şahsi münasebet kurabilme hakkı en<br />

doğal insan haklarındandır. Ancak kimi zaman, anne-babalar çocuklarının bu<br />

hakkını karşı tarafı zor durumda bırakmak amacıyla kendi çıkarlarına göre<br />

kullanabilmektedir. Bu hususla bağlantılı olarak, “İcra ve İflas Kanunu”nda,<br />

boşanmış anne ve babaların çocuklarıyla şahsi münasebet hakları düzenlenmiş,<br />

tarafların çocuk teslimi hususunda dikkat etmeleri gereken hususlar, çocuğun<br />

menfaatlerine binaen tanzim edilmiştir. 288<br />

Korunmaya muhtaç durumda olan çocuklara kurum bakımı hizmeti veren<br />

kuruluşların, yerel yönetim birimlerince desteklenmeleri gereken noktalar ortaya<br />

çıkabilmektedir. “İl Özel İdaresi Kanunu”nda, idarenin görev ve sorumlulukları<br />

285 Dernekler Kanunu, Kanun Numarası 5253, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 23.11.2004, Sayı<br />

25649, Madde 3.<br />

286<br />

Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun, Kanun Numarası 633,<br />

Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 02.07.1965, Sayı 12038, Ek madde 3.<br />

287 Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Kanun Numarası<br />

3289, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 28.05.1986, Sayı 19120, Madde 2.<br />

288 İcra ve İflas Kanunu, Kanun Numarası 2004, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 19.06.1932,<br />

Sayı 2128.<br />

73


arasında, çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtlarına katkı sağlanması ve sosyal hizmet<br />

faaliyetleri de bulunmaktadır. 289<br />

Çocuk koruma sistemi içinde, süreklilik arz eden, çocuğun kendi geleceğini<br />

tayin edebilme hakkıyla bağlantılı olarak eğitim hakkının önemi son derece<br />

büyüktür. Bu doğrultuda, çocukların her türlü dış etken ve tehditten korunması,<br />

çocuk hakları perspektifini oluşturmaktadır. “İlk ve Orta Tedrisat Muallimlerinin<br />

Terfi ve Tecziyeleri Hakkında Kanun” ve “Hususi İdarelerden Maaş Alan İlkokul<br />

Öğretmenlerinin Kadrolarına, Terfi, Taltif ve Cezalandırılmalarına ve Bu<br />

Öğretmenler İçin Teşkil Edilecek Sağlık Ve İçtimai Yardım Sandığı İle Yapı<br />

Sandığına ve Öğretmenlerin Alacaklarına Dair Kanun” ile öğretmenlerin<br />

öğrencilere kötü muamelede bulunmaları halinde uygulanacak disiplin hükümleri<br />

dile getirilmekte, çocuğun dışlanması veya şiddete maruz kalması durumunda<br />

sorumlulara ne tür yaptırımlar uygulanacağı belirtilmektedir. 290 - 291<br />

“İlköğretim ve Eğitim Kanunu” ile engelli çocukların eğitiminin sağlanması<br />

hususunda gerekli görev dağılımı yapılmıştır (madde:12). Ayrıca ilköğretime devam<br />

etmeyen çocukların hiçbir işyerinde çalıştırılamayacağı belirtilmiştir (madde:59).<br />

Yoğun turizm bölgeleri dışında, meyhane, kahvehane, kıraathane, bar, elektronik<br />

oyun merkezleri gibi umuma açık yerler ile açık alkollü içki satılan yerlerin okullara<br />

belli bir mesafeden daha yakında bulunamayacağı (madde:61) hükme bağlanarak<br />

çocukların korunması ve kendilerine toplum içerisinde olumlu bir yer<br />

edinebilmesinde eğitimin önemi vurgulanmıştır. 292<br />

“İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu” ile çocukların istifade ettiği her<br />

türlü eğitim ve öğretim kurumları ile spor tesislerinde alkollü içki satışı<br />

289 İl Özel İdaresi Kanunu, Kanun Numarası 5302, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 04.03.2005,<br />

Sayı 25745, Madde 6.<br />

290 İlk Ve Orta Tedrisat Muallimlerinin Terfi ve Tecziyeleri Hakkında Kanun, Kanun Numarası 1702,<br />

Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 29.06.1930, Sayı 1532.<br />

291<br />

Hususi İdarelerden Maaş Alan İlkokul Öğretmenlerinin Kadrolarına, Terfi, Taltif ve<br />

Cezalandırılmalarına ve Bu Öğretmenler İçin Teşkil Edilecek Sağlık Ve İçtimai Yardım Sandığı İle<br />

Yapı Sandığına ve Öğretmenlerin Alacaklarına Dair Kanun, Kanun Numarası 4327, Yayınlandığı<br />

Resmi Gazete Tarihi 19.01.1943, Sayı 5308.<br />

292 İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Kanun Numarası:222, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

12.01.1961, Sayı 10705.<br />

74


yasaklanmıştır. Aynı kanunda 18 yaşın altında bulunan herkese alkollü içki satışının<br />

yasak olduğu belirtilmektedir. 293<br />

Çalışmak zorunda olan çocukların çalışma koşulları kanunlar ve<br />

yönetmelikler ile belirlenmiştir. Burada önemli bir husus, çalışmak zorunda olan<br />

çocuk kavramıyla, kanunen yasal olan işyerlerinde, kanunen yasal çerçevede çalışan<br />

çocuklar ifade edilmek istenmiştir. Sokakta çalıştırılan, yasal olmayan yerlerde,<br />

yasal olmayan koşullarda çalıştırılan çocuklar kastedilmemiştir. Bu durum “İş<br />

Kanunu” ile düzenlenmiştir. İş Kanunu’nda, hamile ve emzikli kadınların durumları<br />

özel olarak düzenlenmiştir (madde:74). Kanunda, 18 yaşından küçüklerin yıllık<br />

izinlerinin 20 günden az olamayacağı belirlenmiştir. 15 yaşından küçüklerin<br />

çalıştırılması yasaklanmış, çocuklar için özel iş güvenliği hususları vurgulanmış,<br />

çalışma saatleri belirlenmiştir (madde:71). İş Kanunu’na göre, 18 yaşından<br />

küçüklerin maden işleri gibi yeraltında ve su altında çalıştırılamayacağı hükme<br />

bağlanmış (madde:72), 16 yaşından küçüklerin ağır ve tehlikeli işlerde<br />

çalıştırılamayacağı belirtilmiştir (madde:85). 294<br />

Toplumsal hayatta yapılması suç olmayan ancak hoş görülmeyen eylemlere<br />

yönelik yaptırımları belirleyen “Kabahatler Kanunu”na göre, 15 yaşını doldurmamış<br />

çocuklar hakkında idari para cezası verilemez. 295<br />

“Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu” ile çocukların sosyal,<br />

kültürel ve ahlaki gelişimlerine zarar verecek içeriği olan yayınların 18 yaşından<br />

küçük çocuklara ulaştırılmaması hususunda alınacak tedbirler sıralanmaktadır. 296<br />

“Mesleki Eğitim Kanunu” bir çocuğun çırak olabilmesi için 14 yaşını<br />

tamamlamış olmasını ve en az ilköğretim mezunu olmasını şart koşmaktadır. Ağır ve<br />

tehlikeli işlerle ilgili çıraklık ayrıca bir değerlendirmeye göre yapılmaktadır. 297<br />

293 İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu, Kanun Numarası 5130, Yayınlandığı Resmi Gazete<br />

Tarihi 12.06.1942, Sayı 5130.<br />

294 İş Kanunu, Kanun Numarası 4857, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 10.06.2003, Sayı 25134.<br />

295 Kabahatler Kanunu, Kanun Numarası 5326, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 31.03.2005, Sayı<br />

25572, Madde 11.<br />

296 Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu, Kanun Numarası 1117, Yayınlandığı Resmi<br />

Gazete Tarihi 07.07.1927, Sayı 627.<br />

297 Mesleki Eğitim Kanunu, Kanun Numarası 3308, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 19.06.1986,<br />

Sayı 19139.<br />

75


“Milli Eğitim Temel Kanunu”, çocukların demokrasi kültürü içinde<br />

(madde:11), laik sistemin gerekleriyle paralel (madde:12) yetiştirilmesi gereğinin<br />

altını çizmektedir. Kanun, özel eğitime ihtiyaç duyan çocukların, eğitimleri için<br />

gerekli tedbirlerin alınması hususunda hükümler içermektedir. 298<br />

“Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu” ile, 15 yaşından küçüklerin savaş<br />

durumlarında vatan savunmasında sorumluluklarının bulunmadığı ifade edilmiştir. 299<br />

“Nüfus Hizmetleri Kanunu”, yaşının küçüklüğü nedeniyle kendisini ifade<br />

edemeyenlerin nüfus kayıtlarının, yetkililerce yapılacak resmi çalışmanın ardından,<br />

o yerin nüfus müdürlüğünce kayıt altına alınması hükmünü içermektedir. Ayrıca<br />

evlat edinilen çocukların resmi işlemlerinin tamamlanması hususunda usul<br />

belirtmektedir. 300<br />

“Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik<br />

Yapılması Hakkında Kanun” ile devlet, özürlü çocuklarların eğitiminden, bakım<br />

hizmetlerinden, mesleki rehabilitasyonundan, erken tanı ve koruyucu hizmetlerinden<br />

sorumlu tutulmuştur. 301 Son dönemde bu doğrultuda geliştirilen politikalarla, içinde<br />

engelli çocukların da bulunduğu yaklaşık 120 bin vatandaş için bakım hizmeti ücreti<br />

ödenmektedir.<br />

“Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu”, polise, korunmaya muhtaç çocuklara<br />

yardımcı olmayı (madde:1), kanuni istisnalar saklı kalmak üzere, eğlence, oyun, içki<br />

ve benzeri amaçlı umuma açık ve açılması izne bağlı yerlerde 18 yaşından<br />

küçüklerin çalıştırılmasına engel olmayı; bar, pavyon, gazino, meyhane gibi içkili<br />

yerler ile kıraathane ve oyun oynatılan benzeri yerlere yanlarında veli ve vasileri<br />

olsa bile 18 yaşını doldurmamış küçüklerin girmesini engellemeyi (madde:12) görev<br />

olarak göstermektedir. Ayrıca, çocuklar, kız ve kadınlar ile genç erkeklere sözle<br />

veya herhangi bir şekilde sarkıntılık edenleri, kötü alışkanlıklara ve her türlü<br />

298 Milli Eğitim Temel Kanunu, Kanun Numarası 1739, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

24.06.1973, Sayı 14574.<br />

299 Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu, Kanun Numarası 3634, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

16.06.1939, Sayı 4234.<br />

300<br />

Nüfus Hizmetleri Kanunu, Kanun Numarası: 5490, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

29.04.2006, Sayı 26153, Madde 19.<br />

301 Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında<br />

Kanun, Kanun Numarası 5378, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 07.07.2005, Sayı 25868.<br />

76


ahlaksızlığa yönelten ve teşvik edenleri, herhangi bir müracaat veya şikayet olmasa<br />

bile engellemede polisin görevli olduğu belirtilmiştir (madde:11). 302<br />

Bir suçun mağduru veya şüphelisi çocuklar ve korunmaya muhtaç duruma<br />

gelmiş çocuklar ile gerekli çalışmaların yapılabilmesi amacıyla emniyet teşkilatında<br />

çocuk şubeleri kurulmuştur. Hangi durumda olursa olsun amaç çocuğun yüksek<br />

yararı olarak belirlenmiştir. “Emniyet Genel Müdürlüğü Çocuk Şube<br />

Müdürlüğü/Büro Amirliği Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliği” ile oluşturulan<br />

çocuk polisine, korunmaya muhtaç olduğundan şüphe edilen, ihmal ve istismara<br />

maruz kaldığı ihbar edilen, evden veya bulunduğu kuruluştan kaçan, suça maruz<br />

kalan, suç işleme eğiliminde olan, sokakta yaşayan, sokakta çalıştırılan, oturduğu<br />

yeri haber vermekten aciz, kendini ifade edemeyen, kimliği tespit edilemeyen,<br />

buluntu, mülteci ve refakatsiz çocukların korunması ile ilgili görevler verilmiştir. 303<br />

“Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği”nde, jandarma,<br />

korunmaya muhtaç çocuklar ile yardım gereken küçüklere yardım etmek, ailelerine<br />

durumlarını bildirmek, ailesi olmayanların durumunu devlet kurumlarına bildirmekle<br />

görevli kılınmıştır. 304<br />

Medyanın toplumsal yapı üzerindeki etkileri göz önünde bulundurularak,<br />

çocukların olumsuz etkileneceği yayınlardan uzak durulması yaklaşımı kanunlara<br />

yansıtılmıştır. Bu hususta, başarılı olunup olunmadığı ayrı bir değerlendirme<br />

konusudur. “Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun” ile<br />

TV’lerin yayın ilkelerinde; yayınların müstehcen olmaması, kadınlara, güçsüzlere,<br />

özürlülere ve çocuklara karşı şiddetin ve ayrımcılığın teşvik edilmemesi, gençlerin<br />

ve çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlakî gelişimini zedeleyecek türden programların,<br />

bunların seyredebileceği zaman ve saatlerde yayınlanmaması (madde:4) hususlarına<br />

özen gösterilmesinin altı çizilmiştir. Kanunda, yayınlarda genel ahlakın gereklerini,<br />

milli gelenekleri ve manevi değerleri gözetmede (madde:5), çocuklara yönelik veya<br />

içinde çocukların kullanıldığı reklamlarda, onların yararlarına zarar verecek<br />

302 Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Kanun Numarası 2559, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

14.07.1934, Sayı 2751.<br />

303 Emniyet Genel Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü/Büro Amirliği Kuruluş, Görev ve Çalışma<br />

Yönetmeliği, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 13.04.2001, Sayı 24372.<br />

304<br />

Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

17.12.1983, Sayı 18254.<br />

77


unsurların bulunmamasına (madde:19) azami dikkat edilmesini usule<br />

bağlanmıştır. 305<br />

“Radyo ve Televizyon Yayınlarının Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik”te<br />

küçüklere karşı her türlü ayrımcılığın, fiziksel ve psikolojik şiddetin teşvik<br />

edilmemesi, çocukların fiziksel, duygusal veya cinsel istismarı, ya da çocuk<br />

emeğinin sömürüsünün özendirilmemesi, çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlaki<br />

gelişimini zedeleyecek türden programlardan, korunmasına dikkat edilmesinin altı<br />

çizilmektedir. 306<br />

“Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu” ile özürlü çocuk doğumlarının önlenmesi<br />

için, gebelik öncesi ve gebelik döneminde tıbbi ve eğitsel çalışmalar yapılması, yeni<br />

doğan bebeklerin metabolizma hastalıkları için gerekli olan testlerden geçirilerek<br />

risk taşıyanların belirlenmesine ilişkin tedbirler alınması hükme bağlanmıştır. 307<br />

Son dönemde üzerinde sıkça tartışılan, taş atan çocuklar kanunu olarak da<br />

bilenen “Terörle Mücadele Kanunu”nda, Temmuz 2010 döneminde TBMM<br />

tarafından düzenlemeye gidilmiş 308 ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması<br />

hususu “15 yaşını tamamlamamışlar” ibaresi yerine “çocuklar hakkında<br />

uygulanmaz” şeklinde değiştirilmiştir. 309<br />

“Türk Vatandaşlığı Hakkında Kanun” ile bir Türk vatandaşı tarafından evlat<br />

edinilen ergin olmayan kişinin, milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel<br />

teşkil edecek bir hali bulunmamak şartıyla, karar tarihinden itibaren Türk<br />

vatandaşlığını kazanabileceği hükme bağlanmıştır. 310<br />

“Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun”<br />

ile 18 yaşından küçüklere tütün ve ürünlerinin satışı; ürünlerin üretiminde, şatışında,<br />

305 Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Kanun Numarası 3984,<br />

Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 20.04.1994, Sayı 21911.<br />

306 Radyo ve Televizyon Yayınlarının Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik, Yayınlandığı Resmi<br />

Gazete Tarihi 17.04.2003, Sayı 25082.<br />

307 Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Kanun Numarası 3359, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

15.05.1987, Sayı 19461, Madde 3.<br />

308<br />

VATAN, “Taş Atan Çocuklar Yasası Kabul Edildi”, 24.07.2010,<br />

Erişim<br />

Tarihi:20.10.2010.<br />

309 Terörle Mücadele Kanunu, Kanun Numarası 3713, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

12.04.1991, Sayı 20843.<br />

310 Türk Vatandaşlığı Hakkında Kanun, Kanun Numarası 5901, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

12.06.2009, Sayı 27256, Madde 17.<br />

78


pazarlanmasında çocukların çalıştırılması, ürünlerin çocukların doğrudan ulaşacağı<br />

biçimde teşhiri ve arzı yasaklanmıştır. Ayrıca, her türlü sakız, şeker, çerez, oyuncak,<br />

kıyafet, takı, aksesuar ve benzeri ürünlerin tütün ürünlerine benzeyecek veya<br />

markasını çağrıştıracak şekilde üretilmesi, dağıtılması ve satılması yasaklanmıştır. 311<br />

“Umumi Hıfzısıhha Kanunu” ile 10 yaşından küçük çocukların, ana-babası<br />

veya bakımını yerine getirenler tarafından kötü muameleye maruz kalması<br />

durumunda aile yanından alınarak devlet kurumlarına yerleştirilmesi uygun<br />

görülmüştür (madde:165). 12 yaşından küçük çocukların fabrika, imalathane gibi her<br />

türlü yerde çalışması yasaktır. 12–16 yaş arasındaki çocukların günde 8 saatten fazla<br />

çalışmaları ile gece 20.00’den sonra çalışmaları yasaktır (madde:173). Kanun ile<br />

“Mahalli belediyelerince bar, kabare, dans salonları, kahve, gazino ve hamamlarda<br />

on sekiz yaşından aşağı çocukların istihdamı menolunur (madde:176).” 12 yaşından<br />

küçük çocukların yanlarında ana-babaları veya yasal temsilcileri olsa bile<br />

meyhanelere girmesi ile 18 yaşından küçüklere alkol satışı yasaktır (madde:166). 312<br />

Çocuk koruma politikalarının etkin bir şekilde uygulanabilmesinde çocuklara,<br />

sosyal güvenlik sistemi içinde, sigortalı olduğu veya olmadığı hususlarına göre ayrıma<br />

tabi tutmadan, bütüncül bakış açısıyla yaklaşılmasının son derece önemli olduğu<br />

belirtilebilir. Ülkemizde son dönemde yapılan değişiklikler sonucunda “Sosyal Sigortalar<br />

Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu” ile 18 yaşın altındaki her vatandaş genel sağlık<br />

sigortası kapsamına alınmıştır. 313<br />

Özellikle küçük çocukları yakından ilgilendiren oyuncakların çocukların<br />

sağlık ve gelişimlerini dikkate alması ile bağlantılı “Oyuncaklar Hakkındaki<br />

Yönetmelik” ile gerekli hususlar belirlenmiştir. 314<br />

“Klinik Araştırmalar Hakkında Yönetmelik” ile çocuklar üzerinde bilimsel<br />

araştırma yapılamayacağı belirtilmiş ancak bazı özel durumlarda, çocukların yüksek<br />

311 Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında, Kanun Numarası 4207,<br />

Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 26.11.1996, Sayı 22829, Madde 3.<br />

312<br />

Umumi Hıfzısıhha Kanunu, Kanun Numarası 1593, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

06.05.1930, Sayı 1489.<br />

313 Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, Kanun Numarası 5510, Yayınlandığı Resmi<br />

Gazete Tarihi 16.06.2006, Sayı 26200.<br />

314 Oyuncaklar Hakkında Yönetmelik, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 17.05.2002, Sayı 24758.<br />

79


yararı söz konusu olduğunda araştırma yapılmasına izin verilebileceği<br />

belirtilmiştir. 315<br />

“Genel Kadınlar ve Genelevlerin Tabi Olacakları Hükümler ve Fuhuş<br />

Yüzünden Bulaşan Zührevi Hastalıklarla Mücadele Tüzüğü”nde, 18 yaşından küçük<br />

fuhşa sürüklenen çocuklar hakkında tedbir alınması gerektiği ve fuhuş yerlerine 18<br />

yaşından küçüklerle, okul kıyafeti içinde olanların alınmaması hükme<br />

bağlanmıştır. 316<br />

3.2.1. Türk Medeni Kanunu ve Ceza Kanunu’nda Çocuğun Korunması<br />

Ülkemizde çocuk koruma sisteminin oluşumunda Medeni Kanun ve Ceza<br />

Kanunu’nun da önemli görevler üstlendiği ifade edilmelidir. Bu sebeple her iki<br />

kanuna da ayrı başlıklar altında değinilmesinin yararlı olacağı düşünülmektedir.<br />

3.2.1.1. Medeni Kanun’da Çocuğun Korunması<br />

Vatandaşların toplumsal hayatın içindeki sorumlulukları Medeni Kanun ile<br />

düzenlenmiştir. İlki 1926 yılında kabul edilen, 2001 yılında yenisi ile değiştirilen ve<br />

güncel şartlara göre revize edilen bu kanunla, toplumsal ilişkiler ve değişme<br />

bağlamında çocukların korunması hususuna da değinilmiştir.<br />

Türk Medeni Kanunu (TMK), 317 çocukluğun sona ermesinde belirleyici olan,<br />

18 yaşın altında bulunan bireylerin evlenmesiyle ilgili hükümler içermektedir.<br />

Kanuna göre, erkek ya da kadın 17 yaşını doldurmamış kişilerin evlenemeyeceği<br />

ancak 16 yaşını dolduranların olağanüstü durumda veya pek önemli bir sebeple<br />

hakimin vereceği karar ile evlenebilecekleri hükme bağlamıştır (124.madde).<br />

Kanun, çocuğun kişiliği ve hakkı ile ilgili olarak, çocuğun hak ehliyetini sağ<br />

doğmak koşuluyla anne rahmine düştüğü andan itibaren kazandığını belirtmektedir<br />

(28.madde).<br />

315<br />

Klinik Araştırmalar Hakkında Yönetmelik, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi:23.12.2008,<br />

Sayı:27089.<br />

316 Genel Kadınlar ve Genelevlerin Tabi Olacakları Hükümler ve Fuhuş Yüzünden Bulaşan Zührevi<br />

Hastalıklarla Mücadele Tüzük, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 19.04.1961, Sayı 10786.<br />

317 Türk Medeni Kanunu. Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu, Kanun Numarası 4721,<br />

Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 08.12.2001, Sayı 24607.<br />

80


TMK, çocuğun korunmasıyla ilgili olarak, çocuğun menfaati ve gelişmesi<br />

tehlikeye düştüğü takdirde, ana ve baba duruma çare bulamaz veya buna güçleri<br />

yetmez ise hakimin, çocuğun korunması için uygun önlemleri aldırabileceğini<br />

hükme bağlamıştır (346.madde). Hakim, çocuğun ana-babasıyla yaşaması, kendi<br />

psiko-sosyal gelişimi açısından tehlikeli ise çocuğun aileden alınarak başka bir aile<br />

yanına veya bir kuruma yerleştirilmesine karar verebilir (347.madde). Aynı durum<br />

çocuğun aile içinde kalmasında gerçekleşiyorsa da uygulanır.<br />

TMK, çocuğun korunması sürecinde önceki maddelerde sayılan hükümlerin<br />

yeterli olamaması durumu ile ilgili olarak, çocuğun velayeti ile ilgili yeni bir karar<br />

alınabileceğini, çocuğun ana veya babasından birisine verilebileceğini veya her<br />

ikisinden alınırsa bir vasi atanacağını hükme bağlamıştır (348.madde). Kanun,<br />

velayet kaldırılsa bile çocuğun masraflarından ana ve babanın sorumlu olduğu,<br />

maddi imkanları yoksa devletin bu masrafları yükleneceğinden bahsetmektedir<br />

(350.madde). Çocuğun velayet durumunda değişme olması halinde yeni<br />

değerlendirme yapılacağı ve ona göre karar verileceği belirtilmektedir (351.madde).<br />

Çocuğun psiko-sosyal açıdan gelişiminde anne ve babasıyla sağlıklı iletişim<br />

kurmasının öneminden hareket eden kanunun, 323.-326. maddeleri anne – babanın<br />

çocuğuyla iletişimini düzenlemektedir.<br />

TMK’da, 15 yaşını doldurmuş çocuğun kendi isteği ve velisinin de rızasıyla<br />

mahkemece ergin kılınabileceği hükmü bulunmaktadır (12.madde).<br />

Çocuk koruma sisteminin önemli yöntemlerinden olan evlat edinme ile ilgili<br />

olarak TMK, ayırt etme çağındaki çocuğun rızası olmadıkça evlat edinilemeyeceğini<br />

hükme bağlamıştır (308.madde). Ayrıca evlat edinilecek çocuğun anne ve babasının<br />

rızası gereklidir (309.madde). Ana-baba, çocuklarının evlat edinilmesine rıza<br />

göstermiş olsa bile 6 hafta içinde rızasından geri dönebilir (310.madde). Ancak bazı<br />

durumlarda ana-babanın rızasının aranmasına gerek bulunmamaktadır. Kanunda bu<br />

durumlar, küçüğe karşı gerekli özen yeterince gösterilmiyorsa veya kim olduğu,<br />

uzun süreden beri nerede oturduğu bilinmiyorsa şeklinde belirtilmiştir (311.madde).<br />

TMK, bir çocuğun evlat edinilmesinde, evlat edinilecek çocuğun bir yıl süreyle,<br />

evlat edinecek kişi veya aile tarafından bakılmış olmasını gerekli görmektedir<br />

(305.madde).<br />

81


Çocuğun aile içinde korunması ile bağlantılı olarak Medeni Kanunumuz,<br />

çocuğu da bazı hususlarda sorumlu tutmaktadır. Bu doğrultuda, çocuğun anne ve<br />

babasının sözünü dinleme yükümlülüğü, ana ve babasının rızası dışında evi terk<br />

edemeyeceği, yasal sebep olmaksızın onlardan alınamayacağı hükme bağlanmıştır<br />

(339.madde). Çocuğun ergin oluncaya kadar ana-babasının bakım borcunun devam<br />

ettiği belirtilmektedir (328.madde). TMK, çocuğun nafaka hakkı üzerine de<br />

düzenleme yapmıştır (330.-334. maddeleri).<br />

3.2.1.2. Ceza Kanunu’nda Çocuğun Korunması<br />

Hukuk sistemimiz, çocuğun, suçun mağduru olması durumu ile ilgili olarak<br />

Ceza Kanununda, çocuğu koruyucu nitelikli hükümler getirmiş, çocuğa karşı<br />

işlenen suçların cezasını belirterek çocuğun korunma hakkını gözetmiştir.<br />

Türk Ceza Kanunu (TCK), 318 çocuğun can güvenliğiyle ilişkili olarak,<br />

çocuğun kasten öldürülmesi suçuna karşılık ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına<br />

hükmedileceğini (85.madde) belirterek çocukların yaşam hakkı üzerine vurgu<br />

yapmaktadır. Çocukların intihara sevk edilmesi veya kandırılarak, zorlanarak ve<br />

tehditle intihar ettirilmesi de, kasten adam öldürmek suçuyla eş değer görülmektedir<br />

(84.madde). Çocuğun kasten yaralanması veya neticesi sebebiyle kasten adam<br />

yaralama suçu olarak bir çocuğun vaktinden önce doğmasına sebep olmak<br />

karşılığında da hapis cezası öngörülmüştür (86.-87.maddeler). Kanun, çocuklar<br />

üzerinde deney yapılmasıyla ilgili olarak hangi durumların suç olduğunu da<br />

belirtmektedir (90.madde).<br />

TCK, doğmamış ancak anne rahmine düşmüş çocuğun iyilik halini<br />

düşünerek, çocuk düşürtmeyi, çocuk düşürmeyi, kısırlaştırmayı suç olarak ele<br />

almıştır (99.-101.maddeler).<br />

TCK, çocuğun kaçırılması veya alıkonulmasını suç saymaktadır. Buna göre<br />

kanuni temsilcisinin rızası dışında evi terk eden çocuğu, çocuğun rızasıyla da olsa,<br />

ailesini veya yetkili makamları haberdar etmeden yanında tutan kişi hakkında cezai<br />

işlem yapılacağı hükme bağlanmıştır (234.madde).<br />

318 Türk Ceza Kanunu, Kanun Numarası 5237, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 12.10.2004, Sayı<br />

25611.<br />

82


TCK, çocuğa karşı sorumlu olan kişileri de çocuğa iyi davranmakta sorumlu<br />

görmekte, aksi halde cezalandırmaya gidileceğini belirtmektedir. Buna göre, yetkili<br />

kişinin veya çocuğu büyütmek, okutmak, muhafaza etmek ile sorumlu olan kişinin<br />

çocuğa kötü muamele etmesi durumunda uygulanacak cezai işlemlere yer verilmiştir<br />

(232.madde). Kanunda, ebeveynin aile hukukundan doğan sorumluluklarını yerine<br />

getirmeme, hamile eşine veya birlikte yaşadığı kendisinden hamile kalmış bayanı<br />

terk etme, maddi ve manevi sorumluluklarını yerine getirmeme ve çocuklarını ağır<br />

bir şekilde tehlikeye sokmasının suç olduğu ve cezalandırılacağı yer almaktadır<br />

(233.madde).<br />

Kanun, çocuğu terk etmeyi de suç saymaktadır. Kendisini idare edemeyecek<br />

derecede küçük olan çocuğu terk etmek (97.madde) ve bu durumu ilgililere<br />

bildirmemek suç olarak ele alınmıştır (98.madde).<br />

Günümüz koşullarında çocukların korunması ile ilgili en önemli sorunlardan<br />

birisi çocukların cinsel istismarıdır. Çocukların pornografik içerikli yayınlarda<br />

kullanılmasının son zamanlarda giderek artması, bu sorunla mücadelede yeni<br />

yaklaşımları gerekli kılmıştır. Bu hususta, TCK, 226. maddesinde müstehcen<br />

yayınların çocuklara izlettirilmesini, dinlettirilmesini, bunları çocukların<br />

görebileceği, ulaşabileceği şekilde kolaylaştırılmasını suç olarak görmektedir.<br />

Çocukları bu yayınlarda kullananlar, yayınları yayanlar, satanlar ve alanların suç<br />

işlediği ve cezalandırılacağı belirtilmiştir. TCK’da çocukların fuhşa teşvik edilmesi,<br />

fuhuşta kullanılması da ciddi suçlar arasında yer alır.<br />

TCK, çocukların cinsel istismarını insanlığa karşı işlenen suçlardan<br />

saymaktadır (77.madde). Kanunda, çocuklara cinsel saldırının ağırlaştırılmış<br />

müebbet hapis cezasıyla cezalandırılacağı belirtilmiştir (102.madde). Kanunda, reşit<br />

olmayanla cinsel ilişkinin cezai niteliği belirlenmiş ve 15 yaşını tamamlamış çocukla<br />

cinsel ilişkiye girilmesinde, çocuğun şikayetçi olup olmadığı hususunun önemli<br />

olduğunun altı çizilmiştir (104.madde). 15 yaşından küçük çocuğun cinsel istismarı<br />

şikayete tabi değildir. Bu hususta doğrudan Kamu davası açılır.<br />

Kanun, çocuklara kumar oynatılmasını (228.madde), çocukların<br />

dilendirilmesini (229.madde), çocuk emeğinin sömürülmesini (117.madde) suç<br />

saymıştır. Çocukların sağlığı için tehlikeli maddelerin çocuklara verilmesi veya<br />

83


satılması yasaklanmıştır (194.madde). TCK, çocuk ticaretini (80.madde), çocukların<br />

organ ve dokusuna zarar vermeyi ve ticaretini (91.madde), çocuğun hürriyetinden<br />

yoksun kılınmasını (109.madde), çocuklara işkence yapılmasını (94.madde),<br />

neticesiyle ağırlaşmış işkencenin cezasını (95.madde), ve çocuklara eziyet<br />

edilmesini (96.madde) yetişkinlere karşı işlenen suçlara göre değerlendirildiğinde<br />

arttırılmış ciddi hapis cezalarıyla cezalandırmıştır.<br />

3.2.3. Çocuk Koruma Sistemi İçinde Çocuk Adalet Sistemi<br />

Çocuk Adalet Sistemi, Ceza Muhakemesi Usul Kanunu, Denetimli Serbestlik<br />

ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu, Ceza ve Güvenlik<br />

Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, RTÜK Kanunu, RTÜK Yönetmeliği, Basın<br />

Kanunu, Emniyet Genel Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü/Büro Amirliği Kuruluş,<br />

Görev ve Çalışma Yönetmeliği ve Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre oluşmuştur.<br />

Ancak sistemin oluşumunda ana yapıyı 2005 yılında kabul edilen 5395 Sayılı Çocuk<br />

Koruma Kanunu oluşturmaktadır. Ayrıca Türk Ceza Kanunu’nun 31., 33. ve 51.<br />

maddelerinin içeriği de yol gösterici nitelik taşımaktadır.<br />

Çocuk Koruma Kanunu, çocuk adalet sistemi boyutuyla, çocuk<br />

mahkemelerinin kuruluş ve hakimlerinin tayin edilmesine, suça itilen veya suç<br />

mağduru olan çocukların hakkında yapılacak olan soruşturma veya ifadelerinin<br />

alınmasına, çocukların korunma hakkını tam olarak kullanabilmesi için gerekli olan<br />

mesleki görüşleri içeren sosyal inceleme raporlarına, çocuklar hakkında alınabilecek<br />

tedbirlere ve tedbirlerle ilgili görev dağılımına değinmekte ve sistemi<br />

şekillendirmektedir.<br />

84


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />

TÜRKİYE’DE GÜNCEL ÇOCUK <strong>KORUMA</strong> POLİTİKALARI<br />

ve SHÇEK<br />

Türkiye’de çocuk koruma sistemine yönelik olarak ilk akla gelen kurum<br />

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü’dür. Çalışmanın<br />

bundan sonraki kısmında kurumun çocukların korunmasına yönelik güncel<br />

hizmetleri ve politikaları üzerinde durulacaktır.<br />

4.1. Sosyal Hizmetler ve Çocukların Korunması<br />

Türkiye’de çocuk koruma sisteminin (genelde tüm çocukların korunması,<br />

özelde ise korunmaya muhtaç durumdaki çocukların korunması), uygulama<br />

safhasında en önemli kurum Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’dur.<br />

Bunun sebebi, çocukların bakım ve gözetiminden 7 gün 24 saat esasına göre<br />

sorumlu olmasının yanı sıra, gündüzlü hizmet modelleriyle de çocukların korunma<br />

ihtiyacını karşılayabilmesidir.<br />

Sosyal hizmetler, insanların sağlık ve iyilik halinin geliştirilmesi, insanların<br />

kendilerine daha yeterli hale gelmeleri, başkalarına bağımlı olma hallerinin<br />

önlenmesi, aile bağlarının güçlendirilmesi, bireylerin, ailelerin grupların veya<br />

toplulukların sosyal işlevlerini başarıyla yerine getirmelerinde yardımcı olmak<br />

amacıyla sosyal hizmet uzmanları ve diğer meslek mensupları tarafından<br />

gerçekleştirilen etkinlikler ve programların bütünüdür. 319<br />

Toplumlarda özürlüler, göçmenler, mülteciler, sığınmacılar, eski hükümlüler<br />

korunmaya muhtaç çocuklar vb., gibi özel koşulları nedeniyle, politikalarla<br />

korunması gerekli olan kesimler bulunmaktadır. 320 Sosyal hizmetler işte bu farklı<br />

koşullara sahip olan bireyin (korunmaya muhtaç bir çocuk olabilir) veya grubun<br />

(parçalanmış/dağılmış bir aile olabilir) veya toplumun (doğal afete uğramış toplum),<br />

319 DPT, s.9.<br />

320 ALTAN, s.6.<br />

85


insan onuruna yakışır bir hayat seyrine ulaşması için toplum kaynaklarını kullanan<br />

bir politika aracı olarak ciddi görevler üstlenmiştir.<br />

Türkiye’de sosyal hizmetler, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve<br />

merkezi yönetim tarafından çeşitli plan ve programlara göre uygulanmaktadır.<br />

Ancak en etkili ve geniş sosyal hizmet ağı, Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk<br />

Esirgeme Kurumu (SHÇEK) tarafından sunulmaya çalışılmaktadır. 1983 yılına<br />

kadar Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu olarak faaliyetlerine devam eden kurum,<br />

1983 yılında 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu’nun<br />

kabulüyle tamamen resmi bir hüviyete kavuşmuştur. Halen 81 ilde teşkilatlı il sosyal<br />

hizmetler müdürlükleri kanalıyla hizmet sunumunu devam ettiren SHÇEK, yaşlı<br />

hizmetlerinden özürlü hizmetlerine, aile hizmetlerinden korunmaya muhtaç çocuk ve<br />

genç hizmetlerine pek çok sosyal alana hizmet vermekte, bu alanlara yönelik<br />

Türkiye Cumhuriyeti’nin kamusal politikalarının geliştirilmesi ve uygulanması<br />

görevlerini yerine getirmeye çalışmaktadır.<br />

Sosyal Hizmetler’in (SH)’si modern bakış açısını, bilimsel ve mesleki<br />

yaklaşımı, (ÇEK)’i ise geçmişe duyulan minneti, teşekkürü, günün çok zor<br />

şartlarında çocuklar için hizmet veren nice isimsiz kahraman vatan ve yardımsevere<br />

vefayı ifade ettiği düşünülmektedir.<br />

SHÇEK, anayasamızın sosyal devlet ilkesi çerçevesinde, kuruluş işleyiş ve<br />

düzenlemelerini yetki bakımından aldığı 2828 sayılı kanuna göre yerine<br />

getirmektedir. Bu doğrulta SHÇEK misyonunu:<br />

…köklü devlet tecrübemiz, engin kültür ve medeniyet birikimimiz<br />

ile evrensel hukuk ilkeleri ve anayasa çerçevesinde uluslararası<br />

sözleşmelere ulusal plan ve politikalara sosyal değişme ve<br />

gelişime göre sosyal hizmetlerin temel ilke ve esasları ile model<br />

niteliğini belirlemek, nitelikli bir yaşam sürdürmekte güçlük<br />

çeken birey ve grupların maddi manevi ve sosyal<br />

yoksunluklarının giderilmesinin ve ihtiyaçlarının<br />

karşılanmasının bir insan hakkı olduğu anlayışı içinde sosyal<br />

sorunların önlenmesi ve çözümlenmesine yardımcı olunmasını<br />

ve hayat standartlarının iyileştirilmesini amaçlayan sistemli ve<br />

programlı hizmetler bütününü alanla ilgili olan kesimler ile<br />

işbirliği içerisinde yürütmek<br />

86


olarak tanımlamaktadır. 321 Çocuk koruma sisteminin en önemli uygulayıcısı<br />

konumunda olan SHÇEK, korunmaya muhtaç çocuklar sorun alanına yönelik, kamu<br />

politikalarını geliştirmeye ve uygulamaya çalışmaktadır.<br />

SHÇEK, çocuk koruma sistemi içinde çocukları korumaya dönük<br />

politikalarında kullandığı koruma, bakım ve gözetim yöntemlerinin başlıcaları,<br />

tanımı, içeriği ve yasal dayanağı çalışmanın bundan sonraki kısmında sunulmaya<br />

çalışılacaktır.<br />

4.2. SHÇEK Tarafından Uygulanan Kamu Politikaları ve Yasal Dayanağı<br />

SHÇEK’in, çocuk koruma sistemine yönelik uyguladığı kamu politikaları,<br />

yasa, yönetmelik ve tüzüklerle şekillendirilmiştir. Bu politikalar, aile yanında bakım<br />

odaklı ve kurum bakımı odaklı olarak iki grupta ele alınabilir.<br />

4.2.1. Çocuğun Aile Yanında Bakımı<br />

Bu bakım modeli diğer bakım modellerine göre daha eski, daha insancıl ve<br />

olumlu sonuçlarının diğer modellere göre daha fazla olduğu modeldir. Çocuğun,<br />

annesi, babası, diğer aile üyeleri ile birlikte korunması medeniyetlerin ortak payesi,<br />

çocuk hakları perspektifinin temel anlayışı olmuştur.<br />

Çocuğun korunması hususuyla paralel olarak Anayasamız; ailenin<br />

korunması, desteklenmesi ve geliştirilmesine yönelik plan ve politikalar geliştirmeyi<br />

ve uygulamayı devlete görev olarak vermiştir.<br />

SHÇEK’ in çocuğun aile içinde korunmasıyla ilgili görevleri olup bu hususta<br />

kurumdan “çocuğun öncelikle aile içinde korunması” temel ilkesini benimseyen<br />

politikalar ortaya koyması beklenmektedir. Uygulamada, 2000’li yıllara kadar olan<br />

süreç için SHÇEK’e ciddi eleştiriler yapılmıştır. 2000’li yıllarla birlikte özellikle<br />

AB’ye giriş süreci içinde yapısal uyum değişikliklerinin, çocuk hakları<br />

perspektifiyle uyumlu hale getirilmesinin gerekliliği yakın gelecekte önemli<br />

değişikliklerin yaşanabileceği işaretini vermektedir. Beklentiler de bu yöndedir.<br />

SHÇEK Kanunu, bu doğrultuda kurumun görevlerinden birisinin, öncelikle<br />

çocuğun aile içinde yetiştirilmesi ve desteklenmesi için aileyi eğitim, danışmanlık ve<br />

321 SHÇEK, 2007 Yılı Faaliyet Raporu, SHÇEK Yayınları, Ankara, 2008, s.1.<br />

87


sosyal yardımlarla güçlendirmek olduğunu hükme bağlamıştır. 322 Ayrıca Çocuk<br />

Koruma Kanunu’nun, “Koruyucu ve Destekleyici Tedbirler” başlığı altında;<br />

koruyucu ve destekleyici tedbirlerin, çocuğun, öncelikle kendi aile ortamında<br />

korunmasını sağlamaya yönelik danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma<br />

konularında alınacak tedbirlerden oluştuğu ifade edilmektedir. 323 Anlaşılacağı üzere,<br />

kurum, çocuğu aile içerisinde tutarak korumakla mükelleftir. Bu hususta, psikososyal,<br />

ekonomik ve eğitime dayalı politikaları geliştirme ve uygulama mükellefiyeti<br />

vardır.<br />

Çocuğun kendi öz ailesinin yanında kalmaması gereken durumlarda bile,<br />

çocuğun bir koruyucu ailenin yanında muhafaza edilmesi veya evlatlık olarak<br />

verilmesi de çocuğun aile yanında korunması yaklaşımıyla bağlantılı olarak<br />

değerlendirilebilir.<br />

Ayni nakdi yardımlar, koruyucu aile uygulamaları, çocuğun evlatlık<br />

verilmesi ve danışmanlık hizmetlerinin sunumu gibi politikalar, çocuğun aile içinde<br />

korunmasına yöneliktir.<br />

Türkiye’de hemen hemen bütün kamu kurumlarına yerleştirilmeye başlanan<br />

yeni kamu yöneticiliği modeli, SHÇEK tarafından da benimsenmiş ve uygulamaya<br />

alınmıştır. Bu modelle, SHÇEK vizyonunu, Türkiye’de sosyal hizmet politikasını<br />

belirlemek ve uygulamak, kurumlar arası koordinasyonun sağlanmasında merkezi<br />

rol oynamak, sosyal hizmetlerin tüm ihtiyaç grupları için ulaşılabilir olmasını<br />

sağlamak, bakıma ihtiyaç duyan bireylerin öncelikle yaşadıkları ortamda kendilerine<br />

yeterli hale gelmesi için tedbirler almak ve bu hizmeti uluslararası standartlarda<br />

sunan bir kurum olmak şeklinde izah etmektedir. 324<br />

Bu doğrultuda, çocukların korunmasına yönelik uygulamalarını gözden<br />

geçiren SHÇEK, hizmet önceliğini, geçmiş yıllarda korunmaya muhtaç çocuklara<br />

verilen kurum bakımı yoğunluklu model yerine, her çocuğun sağlıklı bir aile<br />

ortamında yaşama hakkının olduğu gerçeğinden hareketle aile yanında korunması<br />

olarak belirlemiştir. 325<br />

322 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Madde 9.<br />

323 Çocuk Koruma Kanunu, Madde 5.<br />

324 SHÇEK, 2009 Yılı Faaliyet Raporu, SHÇEK Yayınları, Ankara, 2010, s.1.<br />

325 SHÇEK, 2009, s.15.<br />

88


Bu önceliğin yerine getirilmesinde oluşturulacak kamu politikalarının, sosyal<br />

yardım ve sosyal hizmet desteği ile öz aile yanında bakım, koruyucu aile yanında<br />

bakım, evlat edindirme yoluyla aile yanında bakım, alternatif hizmet modellerinden<br />

kurum bakımına çok acil durumlarda ve geçici sürelerle başvurma eksenli olarak<br />

oluşturulacağı belirtilmektedir. 326 Bu doğrultuda, çocuğun aile yanında bakım<br />

hakkında bilgi verilmeye çalışılacaktır.<br />

4.2.1.1. Ayni Nakdi Yardım Hizmetleri<br />

Ülkemizde sosyo-ekonomik yoksulluk en çok çocukları olumsuz<br />

etkilemektedir. Yaşanılan sıkıntılarla aile içinde çocukların durumu geç fark<br />

edilmekte, yeterince ilgi ve alaka gösterilememekte ve çocuğun ihtiyaçları<br />

karşılanamamaktadır. Örneğin sokakta çalışan veya yaşayan çocukların çok büyük<br />

bir kısmı alt sosyo-ekonomik düzeye mensup ailelerin içinde yer almaktadır.<br />

Çocuğun aile yanında korunması politikalarından birisi, ailenin sosyal<br />

yardımlarla desteklenerek çocuğun risk altından kurtarılmasıdır. SHÇEK kanunu,<br />

yoksulluk içinde olup da temel ihtiyaçlarını karşılayamayan ve yaşamlarını en düşük<br />

düzeyde dahi sürdürmekte güçlük çeken kişi ve ailelere kaynakların yeterliliği<br />

ölçüsünde ayni ve nakdi yardımlarda bulunmak amacıyla gerekli hizmet ve<br />

programları geliştirmek ve uygulamayı, kurumun asli görevlerinden saymıştır. 327<br />

Bu hususta düzenlenen SHÇEK Ayni Nakdi Yardım Yönetmeliği, muhtaçlık<br />

nedeniyle kurum bakımına verilmiş veya kurum bakımı için sıraya alınmış veya<br />

sosyal yardım yapılmazsa çocuğun kurum bakımına alınması gerekeceği tespit<br />

edilmiş çocukların ailelerine veya temsilcileri veya akrabalarına süreli veya geçici<br />

nitelikli sosyal yardım yapılarak çocuğun aile içinde korunması sürecini<br />

düzenlemektedir. 328<br />

Bu doğrultuda, SHÇEK tarafından, 1987 yılından 1999 yılına kadar olan<br />

süreç içinde, 32.267’si çocuklar olmak üzere 47.923 kişiye ayni nakdi yardım<br />

326 SHÇEK, 2008 Yılı Faaliyet Raporu, SHÇEK Yayınları, Ankara, 2009, s.83.<br />

327 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Madde 9.<br />

328 Ayni Nakdi Yardım Yönetmeliği, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 28.09.1986, Sayı 19235.<br />

89


yapılmıştır. 329 2003 yılında ise çocuk ve aile ile birlikte olmak üzere yaklaşık 15.000<br />

kişiye ayni-nakdi yardım yapıldığı kayıtlara geçmiştir. 330<br />

SHÇEK, 2006 yılı içinde, 27.319 kişiye ayni-nakdi yardım hizmeti<br />

sunmuştur. “Aileye Dönüş Projesi” kapsamında 3.326 korunma kararlı olup kurum<br />

bakımında olan çocuk ailesinin yanına döndürülmüştür. Yine 2006 yılı içinde,<br />

10.225 çocuk, doğrudan aile yanında desteklenmiş ve böylelikle kurum bakımına<br />

alınmalarına gerek kalmamıştır. 331<br />

2007 yılı içinde, 4.866’sı korunma kararlı olup, kurum kayıtlı fiilen ailesinin<br />

yanında kalmaya devam eden, 14.632’si korunma kararlı statüsünde (korunma kararı<br />

mevcut sırada bekleyen veya korunma kararı mevcut değil ancak içinde bulunduğu<br />

sosyo-ekonomik koşullar nedeniyle sosyal yardım yapılmazsa hakkında korunma<br />

kararı alınarak kurum bakımına alınması gerekecek olan ve sosyal riskler ile karşı<br />

karşıya bulunan), 4.842’si korunma kararsız ama sosyal yardıma ihtiyacı bulunan<br />

yaklaşık 24.340 çocuk hakkında ayni ve nakdi yardım hizmeti verilmiştir. 332<br />

SHÇEK, 2008 yılı içinde, 5.216’sı korunma kararlı, 18.081’i korunma kararlı<br />

statüsünde toplam 27.668 çocuğa ayni nakdi yardım hizmeti sunmuştur. 333 2009<br />

yılında ise 5.133’ü korunma kararlı, 22.225’i korunma kararlı statüsünde 32.704<br />

çocuğa ayni-nakdi yardım hizmeti sunulmuştur. 334<br />

4.2.1.2. Koruyucu Aile Hizmetleri<br />

Kültürümüzde, zor durumda olan yakınının veya başkasının çocuğunu alıp<br />

büyütmek, iş güç sahibi yapmak hatta evlendirmek, onaylanan ve dinsel açıdan<br />

sevap olduğu kabul edilen bir davranıştır. 335<br />

Korunması gereken çocukların kurumlarda bakım ve koruma altında<br />

bulundurulmasının yerine evlat edinilmesi veya koruyucu aile yanına<br />

yerleştirilmeleri ve böylece bakımlarının bir aile yanında yerine getirilmesi bugün<br />

329 DPT, s.18.<br />

330 DDK, Sosyal Hizmetler Değerlendirme Raporu, Ankara, 2003, s.4’den aktaran: KARATAŞ ve<br />

Diğerleri, s.23.<br />

331 SHÇEK, 2006 Yılı Faaliyet Raporu, SHÇEK Yayınları, Ankara, 2007, s.52.<br />

332 SHÇEK, 2008, s.67.<br />

333 SHÇEK, 2009, s.82.<br />

334 SHÇEK, 2010, s.92.<br />

335 KOŞAR, s.72.<br />

90


ütün dünyada kabul edilen insancıl, çağdaş ve çocuğun yüksek yararına olan hizmet<br />

modelidir. 336<br />

Koruyucu aile, çocuğun ailesinin yerine geçecek ebeveynlik rolünün hemen<br />

hemen bütün yönleriyle üstlenilmesini içeren hizmet türüdür. Koruyucu aile<br />

bakımının kurum bakımından en önemli farkı, topluca bir bakım tarzı olmaması ve<br />

seçilmiş bir ailenin çocuğun bakımını üstlenmesidir. Çocukların bir aile ortamında<br />

dengeli ve yakın bir ilişki içinde yetişmelerinin her yönden sağlıklı gelişimleri için<br />

gerekli olduğu inancı ile çocuğun öz ailesi bu ihtiyacı karşılayamadığı durumlarda<br />

öz ailenin görevlerini üstlenecek bir başka ailenin bulunması öngörülmektedir. 337<br />

Koruyucu aile hizmeti, değişik sebeplerle öz ailesinin yanında bakılamayan<br />

çocukların, belli bir süreliğine, bakımlarını üstlenen aile ya da kişilerin yanında,<br />

devlet denetiminde yetiştirilmeleri olarak tanımlanmaktadır. Bu hizmeti veren aileye<br />

de koruyucu aile denilmektedir. Tüm dünyada, korunmaya muhtaç çocuklar için en<br />

çok tercih edilen bakım şekli, koruyucu aile bakımıdır. 338<br />

Türkiye’de, çocukların aile yanında korunması perspektifinin en uygun<br />

yöntemlerinden birisi olan koruyucu aile uygulamalarının yasal dayanağı<br />

bağlamında, SHÇEK Kanunu, hakkında mahkemece korunma kararı verilen<br />

korunmaya muhtaç çocuğun, korunma hizmetini, kurumun denetimi ve gözetiminde<br />

bir koruyucu aile yanında da alabileceğini belirtmektedir. 339 Çocuk Koruma<br />

Kanunu’nda “Koruyucu ve Destekleyici Tedbirler” başlığı altında sıralanan “Bakım<br />

Tedbiri” izah edilirken, çocuğun bakımından sorumlu olan kimsenin bu görevi<br />

yerine getirememesi halinde koruyucu aile hizmetlerinden yararlandırılabileceğine<br />

yer verilmiştir. 340<br />

Korunmaya muhtaç çocukların koruyucu aile yanına yerleştirilmesi,<br />

izlenmesi, denetimi, gerektiğinde sonlandırılması, Koruyucu Aile Yönetmeliği<br />

hükümleriyle düzenlenmiştir. 341<br />

336 ERGUNCU, s.126.<br />

337 KOŞAR, s.70.<br />

338 SHÇEK, 2008, s.15.<br />

339 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Madde 23.<br />

340 Çocuk Koruma Kanunu, Madde 5.<br />

341 Koruyucu Aile Yönetmeliği, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 14.10.1993, Sayı 21728.<br />

91


Hizmetlerin ilk uygulanmaya başlandığı 1961’den 2001’e kadar, 3.288 çocuk<br />

koruyucu aile uygulamaları hizmetinden yararlandırılmıştır. 342<br />

2006 yılı içinde 204 çocuk koruyucu aile yanına yerleştirilmiştir. Devam<br />

eden koruyucu aile yanındaki çocuklarla bu sayı aynı yıl 813 olarak<br />

gerçekleşmiştir. 343 2007 yılı içinde ise 240 çocuk koruyucu aile yanına<br />

yerleştirilirken, devam eden koruyucu aile yanındaki çocuk sayısı 973’e<br />

yükselmiş, 344 2008 yılında ise 223 çocuk koruyucu aile yanına yerleştirilmiş ve<br />

böylece devam eden koruyucu aile yanındaki çocuk sayısı 1.103 olmuştur. 345<br />

SHÇEK, çocukların korunması politikalarıyla bağlantılı olarak, 2009 yılı<br />

içinde 195 çocuğu koruyucu aile uygulamaları kapsamında bir ailenin yanına<br />

yerleştirmiş, devam eden koruyucu aile yanındaki çocuk sayısı 1.155’e yükselmiş ve<br />

ilk uygulamalardan 2009 yılı sonuna kadar geçen sürede toplam 4.825 çocuk<br />

koruyucu aile hizmetinden yararlandırılmıştır.<br />

Koruyucu aile uygulamalarında, istenilen sonuca ulaşılamamakta,<br />

uygulamada güçlükler yaşanmaktadır. Ortalama olarak korunmaya muhtaç<br />

çocuklardan ancak %4’ü koruyucu aile yanına yerleştirilebilmektedir. 346 Bunun en<br />

önemli sebebi ise toplumumuzdaki bu ve benzer alana yönelik “elbette birisi yapar”<br />

kanısı ve çocuk seçme tutumudur. Aileler çok küçük yaşta olan çocuklara koruyucu<br />

aile olmak istemekte veya cinsiyet tercihinde ısrar etmektedirler.<br />

4.2.1.3. Evlat Edinme Hizmetleri<br />

Evlat edinme hizmeti; bir çocukla, durumu evlat edinmeye uygun bir kişi<br />

arasında hukuki bağlar sağlanarak çocuk-ebeveyn ilişkisinin kurulması olarak<br />

tanımlanabilir. 347 Çocuğun bir aile yanında korunması düşüncesinin ürünlerinden<br />

olan evlat edinme kurumu Babil ve Asur Medeniyetine gidecek kadar çok eskiden<br />

beri bilinen sorun çözme metodudur. 348<br />

342 DPT, s.17.<br />

343 SHÇEK, 2007, s.35.<br />

344 SHÇEK, 2008, s.41.<br />

345 SHÇEK, 2009, s.63.<br />

346 SHÇEK, 2008, s.24.<br />

347 SHÇEK, 2008, s.15.<br />

348 KOŞAR, s.94.<br />

92


Ülkemizde evlat edinmeye yönelik hizmetler Türk Medeni Kanunu’nun ilgili<br />

hükümlerine ve Evlat Edinme Hizmetleri Tüzüğü’ne göre yerine getirilmektedir.<br />

Ancak toplumumuzda, geçmişten günümüze kadar gelen, çocuğu olmayan ailenin,<br />

çocuğu olan bir akrabasının, özellikle ve öncelikle kardeşlerin veya yoksul olup çok<br />

çocuğu olan, isteklerinin dışında gebe kalıp çocuk doğuran ve yeni doğmuş bir<br />

çocuğa daha bakamayacak sosyo-ekonomik düzeni olanların, çocuklarından birisini<br />

kendi çocukları doğmuş gibi evlatlık alıp büyüttükleri, bu işlemlerde herhangi bir<br />

yasal merciye çoğunlukla başvurmadıkları bilinmektedir.<br />

Evlatlık hizmetleri ile ilgili yasal süreç çocuğun evlatlık verileceği ailenin<br />

yanına en az 1 yıl önce yerleştirilmesini gerektirir ve bu süreç içinde çocuk ile<br />

ailenin birbirlerine alışma, tanıma ve uyumlarının izlenmesi, aile üyelerinin<br />

düşüncelerinin tespiti raporlaştırılır. Bu sürece geçici bakım sözleşmesi<br />

denilmektedir. Eğer çocuk ile aile arasında evlat edinme açısından herhangi bir<br />

sıkıntı veya aksaklık tespit edilmezse, çocuğun evlatlık hizmeti tamamlanır ve vaka<br />

kapatılır. 349<br />

SHÇEK’in çocukların aile içinde korunması politikası ile bağlantılı olarak,<br />

1999 yılına kadar 2.716’sı kız, 2970’i erkek toplam 5.686 çocuk evlatlık<br />

verilmiştir. 350 Ülkemizde, SHÇEK kanalıyla, 2006 yılı içinde, 578 çocuğun geçici<br />

bakım sözleşmesi yapılmış ve 464 çocuğun evlatlık işlemleri tamamlanarak vakalar<br />

kapatılmıştır. 351 2007 yılında, 496 geçici bakım sözleşmesi yapılmış ve 297 çocuğun<br />

evlatlık işlemleri tamamlanarak vakalar kapatılmıştır. 352 2008 yılında ise 560 çocuk<br />

hakkında geçici bakım sözleşmesi yapılmış ve 349 çocuğun evlatlık işlemleri<br />

tamamlanarak vakalar kapatılmıştır. 353 Son olarak 2009 yılı içinde 637 çocuk için<br />

geçici bakım sözleşmesi yapılırken 389 çocuğun evlatlık işlemleri tamamlanmış ve<br />

vakalar kapatılmıştır. 2009 yılı sonu itibari ile toplamda 10.417 korunmaya muhtaç<br />

çocuk evlatlık hizmetlerinden yararlandırılarak bir aile yanına yerleştirilmiştir. 354<br />

349<br />

Küçüklerin Evlat Edinilmesinde Aracılık Faaliyetlerinin Yürütülmesine İlişkin Tüzük,<br />

Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 15.03.2009, Sayı 27170.<br />

350 DPT, s.17.<br />

351 SHÇEK, 2007, s.35.<br />

352 SHÇEK, 2008, s.41.<br />

353 SHÇEK, 2009, s.62.<br />

354 SHÇEK, 2010, s.54 .<br />

93


4.2.1.4. Danışmanlık Hizmetleri<br />

Ailenin ve aile bireylerinin refah, mutluluk ve bütünlüğünü güçlendirmek<br />

amacıyla, bireylerin aile içi ilişkileri, toplumsal yaşama uyumları ve ailenin her türlü<br />

işlevlerinin yerine getirilmesi ile ilgili sorunlarını önleme ve çözme kapasitelerini<br />

geliştirecek danışmanlık hizmetlerinin, çocuk koruma sistemi içinde mevcut olan<br />

kamu politikalarından biri olduğu kabul edilmelidir. Örneğin, ailenin çocuğu ile<br />

ilgili bir sorunla baş etmesinde kendisine profesyonel rehberlik edilmesinin olumlu<br />

sonuçlarının olacağı veya çocuk psikolojisi ve çocuklarla iletişim hususunda belli bir<br />

periyotta eğitim alan ana veya babanın çocuğuyla iletişimin daha iyi olacağı<br />

unutulmamalıdır.<br />

Danışmanlık hizmetleri bu boyutuyla değerlendirilmeli ve çocukların<br />

korunmasında bir yöntem olarak kabul edilmelidir. SHÇEK, kanunun kendisine<br />

yüklediği görevlerle paralel olarak, aileye toplum içinde refah seviyesini<br />

yükseltebilmesi, aile içinde üyelerinin birlik ve bütünlüğünün korunması, sorunların<br />

çözümünde rehberlik edilmesi amacıyla, Aile Danışma Merkezlerini kurmuş ve<br />

toplumun hizmetine sunmuştur. Ayrıca, Çocuk Koruma Kanunu’nun “Koruyucu ve<br />

Destekleyici” hükümler başlığı altında “Danışmanlık Tedbiri” ne değinilmiş ve<br />

“…çocuğun bakımından sorumlu olan kimselere çocuk yetiştirme konusunda.”<br />

ibaresine yer verilerek, ailenin çocuğun yüksek yararı için yönlendirilme ve<br />

rehberlik edilmeye olan ihtiyacı üzerinde vurgu yapılmıştır. 355<br />

Bu doğrultuda, SHÇEK tarafından, 2006 yılında, 38 Aile Danışma Merkezi<br />

aracılığı ile 14.076 kişi veya aileye danışmanlık hizmeti verilmiştir. 356 2007 yılında<br />

ise 21.387 kişi veya aile bu hizmetlerden yararlanmıştır. 357 2008 yılında, 18.081 358 ,<br />

2009 yılında ise 21.696 kişi veya aileye danışmanlık hizmeti sunulmuştur. 359<br />

Hizmetlerin çok büyük bir bölümünün, çocuk ve aile içi ilişkiler üzerine<br />

rehberlik edici nitelik taşıyan eğitimlerden oluştuğu ifade edilmelidir.<br />

355 Çocuk Koruma Kanunu, Madde 5.<br />

356 SHÇEK, 2007, s.47.<br />

357 SHÇEK, 2008, s.60.<br />

358 SHÇEK, 2009, s.45.<br />

359 SHÇEK, 2010, s.61.<br />

94


4.2.2. Kurum Bakımı ve Yöntemleri<br />

Korunmaya muhtaç çocuklar alanında son iki yüz yılda edinilen bakım,<br />

koruma ve eğitim tecrübesi sonucunda oluşan ortak kanaat şudur ki; çocukların en<br />

sağlıklı kişilik gelişimi ancak aile ortamında sağlanabilir. 360<br />

Ülkemizde son birkaç yıla kadar korunmaya muhtaç çocukların ihtiyaç<br />

duyduğu hizmetler ağırlıklı olarak kurum bakımı modeliyle verilmeye çalışılmıştır.<br />

Ancak kurum bakımının hem ekonomik maliyetinin yüksek olması, hem de hizmet<br />

alan çocuk ve gençlerdeki psiko-sosyal yoksunluklara sebep olması tercih<br />

edilebilirliğini ortadan kaldırmaya başlamıştır. Kurum bakımında (örselendiği için<br />

kurum bakımına alınan) çocuklar daha fazla örselenmekte, temel güven duyguları<br />

gelişememekte, kendileriyle, çevreleriyle ve dünya ile barışık çocuklar<br />

yetiştirilememektedir. Çocuklar kurum bakımında birebir ilişki kurabilecekleri rolmodel<br />

örnek alabileceği ana-baba modellerinden yoksundurlar. 361<br />

Ülkemizde çocukların korunma amacıyla bir kuruma yerleştirilmesi için<br />

hakkında mahkeme kararı, acil durumlarda savcılık istemi veya mülki idare amirinin<br />

acil oluruna ihtiyaç bulunmaktadır.<br />

Hem 2828 Sayılı SHÇEK Kanunu’nun hem de 5395 Sayılı Çocuk Koruma<br />

Kanunu’nun korunmaya muhtaç çocuğu nasıl tanımladıkları çalışmanın önceki<br />

bölümlerinde belirtilmişti.<br />

Bu hususta, çocuk koruma hizmetlerinden yararlandırılacak olan korunmaya<br />

muhtaç çocuk veya korunma ihtiyacı olan çocuğun nasıl tespit edileceği sorusu akla<br />

gelmektedir. Her iki kanun da bu hususta yol göstermektedir. SHÇEK Kanunu’nun<br />

“Tespit ve İnceleme” başlığı altında, kurum, korunmaya, bakıma, yardıma muhtaç<br />

aile, çocuk, özürlü ve yaşlılar ile sosyal hizmetlere muhtaç diğer kişileri tespit ve<br />

incelemekle görevlendirilmiştir. Bu kişilerin kuruma duyurulmasında ve<br />

durumlarının incelenmesine ilişkin olarak, kurum ile işbirliğinde bulunulmasında<br />

mahalli veya mülki amirler, sağlık kuruluşları, köy muhtarları ile kolluk kuvvetleri<br />

360 KARATAŞ.<br />

361 Zuhal ARNAZ, “Korunmaya Muhtaç Çocukların Bakım Yöntemlerine İlişkin Model Arayışı;<br />

Çocuk Evleri Projesi”, 4. Ulusal Sosyal Hizmetler Konferansı Bildiriler Kitabı, SHU Derneği<br />

Yayınları, Ankara, 1997, s.154-155.<br />

95


ve belediye zabıta memurları yükümlüdürler. Aynı kanun, bireylerin kendi rızası ile<br />

kuruma başvuruda bulunabileceğini belirtmektedir. 362<br />

Benzer yolu Çocuk Koruma Kanunu da dile getirmektedir. 363 Yetkililerin<br />

sorumluluğunun ve bireylerin kendi isteği doğrultusunda SHÇEK’e başvuruda<br />

bulunabilecekleri ifade edilmektedir.<br />

Çocuk Koruma Kanunu bünyesinde tedbir kararları kelime anlamıyla birlikte<br />

değerlendirildiğinde, çocuklarla ilgili olarak istenilen yönde gelişmelerin<br />

sağlanabilmesi ve amaca ulaşılarak çocuğun sağlıklı bir birey olarak toplum içinde<br />

yer alabilmesi için alınabilecek önlemleri veya çareleri ifade etmektedir. Çocuk<br />

Koruma Kanunu’nda geçen koruyucu ve destekleyici tedbir kararları kanunun 5/1<br />

maddesinde eğitim, sağlık, danışmanlık, bakım ve barınma olarak belirtilmiştir.<br />

Destekleyici tedbir kararlarıyla çocuğun ailesinin yanında desteklenerek bakım ve<br />

gözetiminin yapılması, koruyucu tedbirlerle ise ailesinin yanında kalmaması gereken<br />

çocuğun sosyal hizmet kurumlarında bakım ve gözetiminin yerine getirilmesi<br />

amaçlanmaktadır. 364<br />

Kanun, suça sürüklenmiş veya korunma ihtiyacı bulunan mağdur çocuklarla<br />

ilgili olarak koruyucu ve destekleyici tedbirleri sıralamakta ve gerekli tedbiri veya<br />

tedbirlerin uygulanmasını istemektedir. Bu tedbirlerden: 365<br />

Danışmanlık tedbiri, çocuğun bakımından sorumlu olan kimselere çocuk<br />

yetiştirme konusunda; çocuklara da eğitim ve gelişimleri ile ilgili sorunlarının<br />

çözümünde yol göstermek amacıyla verilecek hizmetleri,<br />

Eğitim tedbiri, çocuğun bir eğitim kurumuna gündüzlü veya yatılı olarak<br />

yerleştirilmesine; iş ve meslek edinmesi amacıyla bir meslek veya sanat edinme<br />

kursuna gitmesine veya meslek sahibi bir ustanın yanına yahut kamuya ya da özel<br />

sektöre ait işyerlerine yerleştirilmesine,<br />

Bakım tedbiri, çocuğun bakımından sorumlu olan kimsenin herhangi bir<br />

nedenle görevini yerine getirememesi hâlinde, çocuğun resmi veya özel bakım yurdu<br />

362 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Madde 21.<br />

363 Çocuk Koruma Kanunu, Madde 6.<br />

364 TOPALOĞLU, s.1651-1653.<br />

365 Çocuk Koruma Kanunu, Madde 5.<br />

96


ya da koruyucu aile hizmetlerinden yararlandırılması veya bu kurumlara<br />

yerleştirilmesine,<br />

Sağlık tedbiri, çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığının korunması ve tedavisi<br />

için gerekli geçici veya sürekli tıbbi bakım ve rehabilitasyonuna, bağımlılık yapan<br />

maddeleri kullananların tedavilerinin yapılmasına,<br />

Barınma tedbiri, barınma yeri olmayan çocuklu kimselere veya hayatı<br />

tehlikede olan hamile kadınlara uygun barınma yeri sağlamaya, yönelik alınacak<br />

tedbirler olarak sıralanmıştır.<br />

SHÇEK Kanunu’nda belirtilen korunma kararı ile Çocuk Koruma<br />

Kanunu’nda belirtilen tedbirlerin yerine getirilmesinde ilgili kurumlar doğrudan<br />

sorumludur. Durumun kendilerine ulaşmasının hemen ardından çocuk koruma<br />

hizmet sürecini hemen başlatmaları uygun görülmektedir. Çocuk Koruma<br />

Kanununda ifade edilen “Danışmanlık Tedbiri” ve “Barınma Tedbiri”ni yerine<br />

getirmekten sorumlu kurumlar Milli Eğitim Bakanlığı, SHÇEK ve Yerel<br />

Yönetimler, “Eğitim Tedbiri”nin uygulanmasından Milli Eğitim Bakanlığı ve<br />

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, “Bakım Tedbiri”ni yerine getirmekle<br />

sorumlu kurum SHÇEK, “Sağlık Tedbiri”nin uygulanmasından ise Sağlık Bakanlığı<br />

sorumlu tutulmuştur. 366<br />

Çocuk Koruma Kanunu ile birlikte hukukumuza giren koruyucu ve<br />

destekleyici tedbirlerin özellikleri şu şekilde ifade edilmektedir: 367<br />

- Hükmedilen çocuk için iyilik hali amaçlayan tedbirlerdir.<br />

- Çocuğun korunmasını, maddi ve manevi açıdan desteklenmesini<br />

amaçlamıştır.<br />

- Yaptırım niteliğinde değildir. Zorla uygulanamaz.<br />

- Tedbirler hem korunma ihtiyacı olan hem de suça sürüklenmiş olan<br />

çocuklar için hükmolunabilir.<br />

- Hakkında kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunan çocuklar hakkında<br />

koruyucu ve destekleyici tedbirler uygulanamaz.<br />

366 Çocuk Koruma Kanunu, Madde 45.<br />

367 TOPALOĞLU, s.1657.<br />

97


- Mahkemeden çocuk hakkında koruyucu ve destekleyici tedbir<br />

verilmesini, çocuğun annesi, babası, vasisi, bakım ve gözetiminden sorumlu kimse,<br />

SHÇEK ve Cumhuriyet Savcısı talepte bulunabilir.<br />

- Koruyucu ve destekleyici tedbir kararları, hakim gerekli görmediyse<br />

duruşmasız olarak verilir.<br />

- Koruyucu ve destekleyici tedbir kararlarına itiraz yolu açıktır.<br />

4.2.2.1. Çocuk Yuvaları<br />

SHÇEK Kanunu, çocuk yuvalarını, 0-12 yaş arası korunmaya muhtaç<br />

çocuklarla, gerektiğinde 12 yaşını dolduran kız çocuklarının, bedensel, eğitsel,<br />

psiko-sosyal gelişimlerini, sağlıklı bir kişilik veya iyi alışkanlıklar kazanmalarını<br />

sağlamakla görevli ve yükümlü yatılı sosyal hizmet kuruluşları olarak<br />

tanımlamaktadır. 368<br />

SHÇEK’e bağlı çocuk yuvaları kendi aralarında 0-6 yaş grubuna yönelik ve<br />

7-12 yaş grubuna yönelik olarak ayrılabilmektedir.<br />

2001 yılında SHÇEK’e bağlı 76 çocuk yuvasında 7.485 çocuğa korunma<br />

hizmeti verilmiştir. 369 2006 yılında 107 çocuk yuvasında yaklaşık 9.670 korunması<br />

gereken çocuğa hizmet verilmiştir. 370 2007 yılında çocuk yuvalarının sayısı 102’ye<br />

düşerken bakılan çocuk sayısı 9.800 civarında olmuştur. 371 2008 yılında toplam 103<br />

çocuk yuvasında 10.218 çocuğa hizmet sunumu gerçekleşmiştir. 372 2009 yılında<br />

SHÇEK tarafından 10.203 çocuğa hizmet verilmiştir. 373<br />

Çocuk yuvalarına ait istatistiki veriler değerlendirilirken bakılan toplam<br />

çocuk sayısının yuvalara kayıtlı çocuk sayısı olduğu unutulmamalıdır. Ayni ve nakdi<br />

yardım ve koruyucu aile uygulamaları kapsamında ailesinin yanına geri dönüşü<br />

sağlanan çocukların sayısı da bu orana dahildir. Ayrıca son dönemlerde açılan çocuk<br />

evlerinden, çocuk yuvalarına bağlı olanlarda bakımı ve gözetimi yerine getirilen<br />

çocukların sayısı da yine bu sayının içinde gösterilmiştir.<br />

368 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Madde 3.<br />

369 DPT, s.15.<br />

370 SHÇEK, 2007, s.36.<br />

371 SHÇEK, 2008, s.5.<br />

372 SHÇEK, 2009, s.54.<br />

373 SHÇEK, 2010, s.49.<br />

98


4.2.2.2. Yetiştirme Yurtları<br />

Yetiştirme yurtları, kurum bakımı hizmetinin ilk yöntemlerinden olmuştur.<br />

Daha önceleri yetim veya öksüzler evi, kimsesiz çocuklar yurdu gibi isimlerle<br />

anılmıştır. SHÇEK Kanunu, yetiştirme yurtlarını, 13-18 yaş arası korunmaya muhtaç<br />

çocukları korumak, bakmak ve bir iş veya meslek sahibi edilmeleri ve topluma<br />

yararlı kişiler olarak yetişmelerini sağlamakla görevli ve yükümlü olan yatılı sosyal<br />

hizmet kuruluşları olarak tanımlamaktadır. 374<br />

Yetiştirme yurtları, korunmaya muhtaç çocuk konumunda bulunup, ailesinin<br />

yanında korunmasının gerçekleştirilemediği çocukların, toplumsallaşma sürecinin<br />

tamamlanacağı ve sosyal hayata atılacağı son kurum bakımı ortamıdır. Burada 18<br />

yaşını dolduran çocuklar reşit olarak ayrılmakta ve toplum içinde kendilerine bir yer<br />

edinmeye çalışmaktadır.<br />

Yetiştirme yurtları 13-18 yaş grubundaki kız ve erkek çocuklarına hizmet<br />

sunduğu için Kız Yetiştirme Yurtları ve Erkek Yetiştirme Yurtları olarak ikiye<br />

ayrılarak değerlendirilmektedir.<br />

2001 yılında SHÇEK’e bağlı 96 yetiştirme yurdunda 9.904 çocuğa korunma<br />

hizmeti verilmiştir. 375 2006 yılında 103 yetiştirme yurdunda 3.570’i kız, 6.836’sı<br />

erkek toplam 10.406 çocuğa hizmet sunulmuştur. 376 2007 yılında ise 46’sı kız<br />

yetiştirme yurdu, 64’ü erkek yetiştirme yurdu, toplam da 110 yetiştirme yurdunda<br />

3.811’i kız, 6.491’i erkek toplam 10.302 çocuğa korunma hizmeti verilmiş, 377 2008<br />

yılında bu rakamlar 114 yetiştirme yurdunda 3.739 kız, 6.402 erkek toplamda 10.141<br />

çocuk olarak ortaya çıkmıştır. 378 2009 yılında ise 105 yetiştirme yurdunda yaklaşık<br />

10.000 çocuk korunma hizmetlerinden yararlandırılmıştır.<br />

4.2.2.3. Çocuk ve Gençlik Merkezleri (ÇOGEM)<br />

ÇOGEM’ler, özellikle, 1990’lı yıllarda nicelik olarak toplumsal vicdanı ve<br />

huzuru rahatsız edecek boyutlara ulaşan “sokak çocukları” sorununun çözüm<br />

yollarından birisi olarak algılanarak ortaya çıkmış ve 1997 yılında SHÇEK<br />

374 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Madde 3<br />

375 DPT, s.15.<br />

376 SHÇEK, 2007, s.48.<br />

377 SHÇEK, 2008, s.5.<br />

378 SHÇEK, 2009, s.27.<br />

99


Kanununa ek maddeyle geliştirilen kamu politikalarından birisi olmuştur. Kanunda,<br />

ÇOGEM’ler, eşler arası anlaşmazlık, ihmal, hastalık, kötü alışkanlık, yoksulluk, terk<br />

ve benzeri nedenlerle sokağa düşerek sosyal tehlikelere karşı savunmasız kalan veya<br />

sokakta çalışan çocuk ve gençlerin geçici süre ile rehabilitasyonlarını ve topluma<br />

yeniden kazandırılmalarını sağlamak amacıyla kurulan yatılı ve gündüzlü sosyal<br />

hizmet kuruluşları olarak tanımlanmıştır. 379<br />

ÇOGEM’ler, öncelikle ve özellikle, İstanbul gibi, büyükşehirlerimizde,<br />

sokak çocukları sorunu üzerine yoğunlaşmıştır. ÇOGEM’ler “yatılı”, “gündüzlü” ve<br />

“yatılı ve gündüzlü” olarak üç çeşide ayrılmıştır. Ayrıca son dönemlerde ilk adım<br />

istasyonu veya gözlemevi adıyla yeni birimlerin de kurulduğu bilinmektedir.<br />

Sokakta yaşayan veya çalışan çocuklar gözlemevlerinde gözlendikten sonra<br />

durumuna uygun bir ÇOGEM’e gönderilmektedir.<br />

Sokakta her türlü riske karşı savunmasız konumda bulunan çocukların<br />

korunması amacıyla kurulan SHÇEK’e bağlı ÇOGEM’lerin 2007 yılındaki sayısı<br />

yatılı 15, gündüzlü 25 olmak üzere toplamda 40 olup, bu merkezlerde yaklaşık 7.600<br />

çocuğa hizmet verildiği, bu sayının çok büyük bir bölümünün gündüzlü merkezlerde<br />

sokakta çalışan çocuklara ait olduğu görülmüştür. 380<br />

2008 yılında ÇOGEM’lerde 1.684’ü kız, 9.094’ü erkek toplamda 10.778<br />

sokakta yaşayan/çalışan çocuğa korunma hizmeti verilmiştir. 381 2009 yılında ise 44<br />

merkezde 1.266’sı kız, 7.490’ı erkek olmak üzere toplam 8.756 çocuğa sokağın<br />

risklerinden korunma hizmeti sunulmuştur. 382<br />

4.2.2.4. Çocuk Evleri<br />

Çocuk Evleri hizmeti, Türkiye’de çocuk koruma sistemine yönelik<br />

oluşturulan kamu politikalarından kurum bakımı modeli içinde, en güncel ve en<br />

sağlıklı model olarak gözlenmektedir. Ailesinin yanında kalmasının uygun olmadığı<br />

çocukların aile ve sosyal çevre içinde korunması ilkesinden hareketle oluşturulan bu<br />

yeni yöntemle, toplumsal hayata ve insan ilişkilerine hazırlıklı çocuklar<br />

yetiştirilmesi amaçlanmaktadır.<br />

379 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Madde 3.<br />

380 SHÇEK, 2008, s.5.<br />

381 SHÇEK, 2009, s.59.<br />

382 SHÇEK, 2010, s.53.<br />

100


SHÇEK Kanunu’nun 15.maddesine dayanılarak oluşturulan “Çocuk Evleri<br />

Yönetmeliği”nde çocuk evleri tanımlanmaktadır. Çocuk Evleri; her ilin, sosyal,<br />

kültürel açıdan çocuk yetiştirmeye en uygun bölgelerinde, tercihen, okul ve<br />

hastanelere yakın apartman dairesi veya müstakil dairelerde, çocukların korunması<br />

hizmetini veren evlerin genel adıdır. 383<br />

İlk olarak 2006 yılında açılmaya başlayan çocuk evlerinden, yılın sonuna<br />

kadar 31 adet açılmıştır. 384 2007 yılının sonunda 0-12 yaş grubundaki korunma<br />

ihtiyacı olan çocuklara yönelik 49, 13-18 yaş grubunda olanlara yönelik ise 15 çocuk<br />

evi sayısına ulaşılmıştır. 385 2008 yılında ise modelin en uygun modellerden birisi<br />

olduğu kanısı ve gözlemleri doğrultusunda çocuk evlerinin sayısında ciddi yükseliş<br />

olmuştur. Bu dönemde 0-12 yaş grubuna yönelik evlerin sayısı 64, bu evlerde<br />

bakılan çocuk sayısı 364, 13-18 yaş grubuna yönelik çocuk evlerinin sayısı 22 ve bu<br />

evlerde bakılan çocukların sayısı 172, toplamda çocuk evlerinin sayısı 86’ya ve<br />

bakılan çocukların sayısı ise yaklaşık 550’ye yükselmiştir. 386 2009 yılı sonu<br />

itibariyle toplamda 160 çocuk evi ile yaklaşık 1.000 korunması gereken çocuğa<br />

hizmet sunulmuştur. 387<br />

4.2.2.5. Koruma Bakım ve Rehabilitasyon Merkezleri İle Bakım ve Sosyal<br />

Rehabilitasyon Merkezleri<br />

Bu modelde, çocuk evleri modeli gibi, çocuk koruma sisteminin güncel kamu<br />

politikaları olarak son dönemlerde ortaya çıkmıştır.<br />

SHÇEK Kanunu, Koruma Bakım ve Rehabilitasyon Merkezlerini (KBRM),<br />

suça sürüklendikleri adliye veya emniyet birimlerince tespit edilen çocukların,<br />

davranış bozukluklarının giderilmesi amacıyla rehabilitasyon süreci tamamlanıp,<br />

topluma tekrar adapte oluncaya kadar, geçici süreli bakım ve korunma hizmetini, 7-<br />

18 yaş grubunda yer alan erkek ve kız çocuklarına ayrı ayrı birimlerde sunan yatılı<br />

sosyal hizmet kuruluşları olarak tanımlamaktadır. 388<br />

383 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü Çocuk Evleri Çalışma Usul ve<br />

Esasları Hakkında Yönetmelik, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 05.10.2008, Sayı 27015.<br />

384 SHÇEK, 2007, s.35.<br />

385 SHÇEK, 2008, s.5.<br />

386 SHÇEK, 2009, s.54.<br />

387 SHÇEK, 2010, s.68.<br />

388 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Madde 3.<br />

101


Bakım ve Sosyal Rehabilitasyon Merkezleri (BSRM) ise, duygusal, cinsel<br />

veya fiziksel istismara uğramış çocukların, travma veya davranış bozukluklarının<br />

rehabilitasyonu amacıyla, geçici süreli olarak bakım ve korunma hizmetini, kız ve<br />

erkek çocuklarına ayrı ayrı birimlerde sunan yatılı sosyal hizmet kuruluşlarıdır.<br />

5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu, korunması gereken çocukları iki<br />

kısımda ele almıştır; korunma ihtiyacı bulunan ve suça sürüklenen çocuk. Aynı<br />

kanun 5.maddesinde geçen barınma ve bakım tedbirleri ile ilgili olarak da<br />

SHÇEK’in sorumluluklarını belirtmiştir. 389 Kanunun uygulanmaya başlamasıyla<br />

birlikte, korunma ihtiyacı olan çocuklarla, suça sürüklenen çocukların aynı ortamı<br />

paylaşması, çocuk koruma sistemi üzerinde yapıcı etkilerden çok yıpratıcı etkileri<br />

ortaya çıkarmıştır. Aynı doğrultuda, 2000’li yılların başına kadar çok büyük oranda<br />

ekonomik yoksunluk veya aile parçalanması neticesinde korunma altına alınan<br />

çocuklara hizmet veren kuruma son dönemde cinsel ihmal ve istismar uğramış<br />

çocuklar gibi örselenmiş çocukların kabul edilmeye başlaması, hizmetlerin<br />

etkililiğinde sorunlar ortaya çıkarmıştır. Yukarıda ifade edilen rehabilitasyon<br />

merkezleri bu tespitler ışığında ihtiyaçlara paralel olarak ortaya çıkmıştır.<br />

Çocuk Koruma Kanunu, SHÇEK’e ciddi görevler vermiştir. SHÇEK,<br />

yetiştirme yurtları ve çocuk yuvalarında kalmakta olan ve özellikle ekonomik<br />

yoksunluk ve aile parçalanması neticesinde ekonomik yoksulluk temel problemi<br />

doğrultusunda kurum bakımına alınan çocukları ANY ve koruyucu aile<br />

uygulamaları aracılığıyla kendilerini ve ailelerini sosyo-ekonomik anlamda sosyal<br />

yardımlarla destekleyerek aile yanına dönmeleri üzerine kurduğu değişim<br />

felsefesinin ardından yeni yetiştirme yurdu, çocuk yuvası veya başka bir kurum<br />

açmak yerine, mevcut kurumlarında değişime gitmeyi tercih etmiş ve rehabilitasyon<br />

merkezlerini önceki kurumların yerine yeniden oluşturmuştur.<br />

SHÇEK, son yıllarda ifade etmeye başladığı, vizyon ve misyonuyla ilgili<br />

kamu politikalarını KBRM ve BSRM’ler aracılığıyla yeni forma sokmaktadır.<br />

SHÇEK, temel düşünce eksenini, çocuğun ailesi yanında korunması, ailesi yanında<br />

korunamayacak çocukların koruyucu aile yanında korunması, acil olarak ailesinin<br />

yanından uzaklaştırılması veya ailesinin yanında kalması uygun olmayan çocukların,<br />

389 Çocuk Koruma Kanunu, Madde 10.<br />

102


ev tipi örgütlenme içinde, üst düzeyde toplumsallaşma olanağıyla korunması ve suça<br />

sürüklenen veya ihmal ve istismar sebebiyle travma sürecinde olan veya davranış<br />

bozukluğu gösteren çocukların ise yeni rehabilitasyon merkezlerinde korunması<br />

üzerine oluşturmaktadır.<br />

2006 yılının sonuna kadar SHÇEK’e bağlı olarak çocukların korunmasına<br />

yönelik hizmet veren 5 adet KBRM ve BSRM açılmış ve hizmet sunumuna<br />

başlamıştır. 390 2007 yılında bu sayı 8’e ve hizmet sunulan çocuk sayısı yaklaşık<br />

222’ye yükselmiştir. 391 2009 yılında 7 rehabilitasyon merkezi daha açılarak,<br />

BSRM’lerin sayısı 18’e KBRM’lerin sayısı 6’ya ve korunma hizmeti verilen<br />

çocukların sayısı ise yaklaşık olarak 500’e yükseltilmiştir. 392<br />

4.3 SHÇEK’in Çocuk Koruma Hizmetlerine Yönelik Değerlendirme<br />

SHÇEK’te adı tam ifade edilemeyen bir himayecilik anlayışının, tam olarak<br />

merkezi yönetimin eline geçtiği zamandan beri var olduğu düşünülmektedir. “Ne<br />

kadar çok çocuk bakarsam o kadar çok iyi sosyal devlet ya da devlet baba olurum”<br />

biçimindeki yönetim yaklaşımı, plan ve politikalarına yansımamasına rağmen<br />

uygulamalara yansımıştır. Bu durum Türkiye’deki çocuk politikasızlığı ile bir araya<br />

gelince hizmetlerin etkinliğini azaltmaktadır.<br />

Hizmet sunumundaki etkinliği azaltan önemli nedenlerden birisini de<br />

SHÇEK’in personel yönetiminde gösterdiği yaklaşım ortaya çıkarmaktadır.<br />

Personelini kendi içinde ayrıma tabi tutan bir yönetim sistemi mevcuttur. Bu durum<br />

çalışmalardan verimlilik elde edilmesine ve maksimum fayda sağlanabilmesine<br />

büyük ketler vurmaktadır. Ayrıca kurumun hizmetlerinde kadrolu personel yerine<br />

özelleştirmelere giderek hizmet satın alması da yeni kamu işletmeciliğinin devletin<br />

en sosyal olması gereken alana bile liberal politikalarla müdahale ettiği biçimiyle<br />

eleştirilmektedir. Bu hususta, SHÇEK’in hizmet satın alma yoluyla hizmetlerinin<br />

kalitesini arttırdığı hususundaki destek söylemlerinin de hiç de azımsanmayacak<br />

düzeyde bulunduğu ifade edilmelidir.<br />

SHÇEK’in kadro durumuna bakıldığında, dolu ve boş kadroların durumu,<br />

hizmet alımı yoluyla yapılan personel alımları, meslek elemanlarının sayısı, çocuk<br />

390 SHÇEK, 2007, s.36.<br />

391 SHÇEK, 2008, s.5.<br />

392 SHÇEK, 2009, s.5.<br />

103


korumu sistemi yönelik hangi düzeyde başarı sağlanabileceği hususunda ipuçları<br />

vermektedir.<br />

Tablo 4: SHÇEK’in Dolu-Boş Kadro Durumu (2000-2009)<br />

KADRO DURUMU<br />

YILLAR DOLU KADRO BOŞ KADRO TOPLAM<br />

2000 9.277 4.011 13.288<br />

2001 9.459 3.829 13.288<br />

2002 9.360 4.013 13.373<br />

2003 9.272 4.456 13.723<br />

2004 8.959 4.774 13.733<br />

2005 9.132 4.591 13.723<br />

2006 8.978 4.752 13.730<br />

2007 9.614 4.591 13.723<br />

2008 9.254 4.473 13.727<br />

2009 9.350 4.376 13.726<br />

Kaynak: SHÇEK, 2008, s.9; SHÇEK, 2009, s.18 ve SHÇEK, 2010, s.10.<br />

SHÇEK’te hizmetin özelleşmesine yönelik faaliyetlere son dönemde ağırlık<br />

verilmeye başlanmıştır. Örneğin, 2006 yılında 6.364 olan hizmet alım işçisi sayısı,<br />

2007’de 8.874’e, 2008’de 10.057’ye ve 2009’da 11.545’e yükselmiştir. Bu değişim,<br />

emeğin piyasalaşması eleştirilerine devletin kurumlarının da ortak olması hususuyla<br />

hedef olmaktadır.<br />

Tablo 5: SHÇEK’te Görev Yapan Meslek Elemanlarının Sayısı (2001-2009)<br />

YILLAR<br />

2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009<br />

MESLEKLER<br />

Sosyal Çalışmacı 874 930 933 938 1051 1056 1140 1094 1101<br />

Psikolog 152 183 179 178 199 203 221 203 206<br />

Çocuk Gelişimcisi 66 91 95 88 107 106 167 165 173<br />

Öğretmen 947 930 913 944 915 913 966 992 1009<br />

Tabip 87 104 97 106 116 115 108 103 92<br />

Fizyoterapist 74 90 91 95 106 108 135 128 126<br />

Diyetisyen 28 62 59 57 61 64 75 67 61<br />

Hemşire 423 427 407 395 499 504 535 538 559<br />

Sosyolog - - - - - - 33 39 57<br />

Kaynak: SHÇEK, 2008, s.10; SHÇEK, 2009, s.20 ve SHÇEK, 2010, s.11.<br />

Yukarıdaki tabloda yer verilen mesleklerin, korunması gereken çocuklarla,<br />

ailelerle ve diğer hizmete muhtaç kesimlerle doğrudan mesleki çalışma yapan<br />

meslekler olduğu göz önünde bulundurulduğunda, SHÇEK’te ciddi anlamda mesleki<br />

eleman sıkıntısının mevcut olduğu anlaşılmaktadır.<br />

104


Çocukların korunmasını hedefleyen politikaların başarıya ulaşabilmesinde<br />

maddi imkanların ciddi rolü bulunmaktadır. Politikaları karşılayacak bütçelerin<br />

güçlü olması etkili sonuçların elde edilmesinde bir araçtır.<br />

Tablo 6: SHÇEK’in Yıllara Göre Bütçesi (1989-1993)<br />

YILLAR<br />

SHÇEKBÜTÇESİ/TL<br />

(6 Sıfır Atılmadan Önceki)<br />

GENEL BÜTÇE İÇİNDEKİ<br />

ORANI<br />

1989 59.600.000.000 0,03<br />

1990 185.200.000.000 0,06<br />

1991 267.700.000.000 0,06<br />

1992 549.300.000.000 0,07<br />

1993 889.000.000.000 0,07<br />

Kaynak: Fatih M. EKİCİ, “Sosyal Refah Harcamaları”, 4. Ulusal Sosyal Hizmetler Konferansı<br />

Bildiriler Kitabı, SHU Derneği Yayınları, Ankara, 1997, s.164-165.<br />

Gösterilen dönemde Türk ekonomisinin mevcut durumunun olumsuzluğu,<br />

enflasyon oranlarının yüksekliği, döviz kurlarındaki hareketlilik düşünüldüğünde<br />

rakamlardaki artışın çok fazla bir şey ifade etmediği söylenebilir. Diğer bir ifade ile<br />

koruyucu ve önleyici sosyal hizmet uygulamalarına yeterli düzeyde kaynak<br />

ayrılmadığı belirtilebilir.<br />

Tablo 7: SHÇEK’in Yıllara Göre Bütçesi (2004-2009)<br />

YILLAR<br />

SHÇEK BÜTÇESİ /TL<br />

(6 Sıfır Atıldıktan Sonraki)<br />

GENEL BÜTÇE İÇİNDEKİ<br />

ORANI<br />

2004 267.000.000 0,06<br />

2005 326.000.000 0,07<br />

2006 512.000.000 0,10<br />

2007 792.000.000 0,13<br />

2008 1.075.111.518 0,12<br />

2009 1.808.416.198 0,11<br />

Kaynak: SHÇEK, 2008, s.10; SHÇEK, 2009, s.20 ve SHÇEK, 2010, s.11.<br />

Gösterilen dönemdeki artışların özürlü bakım hizmetlerine yönelik ücret<br />

tahsis edilmesi hususuyla yakından ilişkisi vardır. Örneğin 2009 yılındaki bütçe<br />

miktarının 1.126.365.890 TL’si sadece Özürlü Hizmetleri Daire Başkanlığına tahsis<br />

edilen bütçedir. Yaklaşık olarak 120.000 özürlü yakınına bakım hizmeti ücreti<br />

ödenmektedir. Kurumun, 2010 yılındaki bütçesinin ise yaklaşık olarak<br />

2.374.302.000 TL olması öngörülmüştür. 393<br />

393 T.C DEVLET BAKANLIĞI(Kadın ve Aileden Sorumlu), 25.12.2009 Tarih ve 1607 Sayılı Yazılı<br />

Önergeye Cevap Yazısı, s.3 Erişim<br />

Tarihi:01.10.2010.<br />

105


Yıllar itibariyle SHÇEK’e ayrılan bütçe incelendiğinde, koruyucu ve önleyici<br />

hizmetler için gerekli alt yapının sunulamadığı görülür. Bu durum ise mevcut<br />

sorunların çözümünde gereğinden fazla zaman kaybını ortaya çıkarmakta ve diğer<br />

dikkat edilmesi gereken unsurlara gerekli özenin gösterilememesine neden<br />

olmaktadır. Başka bir ifade ile sorun başka bir sorunu doğurmaktadır.<br />

SHÇEK, Stratejik Planlarında, korunmaya muhtaç çocuklar ile ilgili olarak<br />

çocukların aile yanında korunmasına yönelik politikalarına ağırlık vereceğini taahhüt<br />

etmektedir. Ancak bu hususta yeterli alt yapı, uzman personel ve maddi kaynağın<br />

henüz ciddi iyileştirmeleri alana taşıyacak düzeyde geliştirilmediği de<br />

gözlenmektedir.<br />

1988 yılında SHÇEK Kanunu’na, 3413 Sayılı Kanun ile getirilen Ek-1<br />

maddeyle kamu kurum ve kuruluşlarına, SHÇEK’e bağlı yetiştirme yurtlarından<br />

reşit olan çocukların yerleştirilmesi için kendilerine tahsis edilen kadroların binde<br />

üçü oranında kadro ayırmaları görevi verilmiştir. Ancak süreç içinde bu maddenin<br />

istismarı gündeme gelmiştir. Aileler sırf çocukları devlet memuru olabilsin diye<br />

korunmaya muhtaçlık başvurusunda bulunmaya başlamışlardır. Bu durum ise gerçek<br />

hak sahiplerinin korunmaya alınmasını ya geciktirmiş ya da onlara ulaşılmasını<br />

engellemiştir. Kurum bakımının bu özelliğini istismar etmek isteyenler, çocuklarını<br />

küçük yaşlarda yurt ve yuvalara bırakmaktan geri durmamışlar, bu durumda<br />

çocukların üzerinde kurum bakımı modelinin zararlarını ortaya çıkarmıştır.<br />

Tablo 8: 3413 Sayılı Kanuna Göre Ataması Yapılan Korunmaya Muhtaç Çocukların Sayısı (1988-2009)<br />

YILLAR SAYI YILLAR SAYI<br />

1988 659 1999 2.178<br />

1989 955 2000 1.825<br />

1990 1.102 2001 2.265<br />

1991 724 2002 1.662<br />

1992 796 2003 2.083<br />

1993 926 2004 756<br />

1994 899 2005 1.479<br />

1995 1.926 2006 1.359<br />

1996 1.359 2007 1.446<br />

1997 1.342 2008 1.513<br />

1998 2.684 2009 1.925<br />

TOPLAM 31.859<br />

Kaynak: SHÇEK, 2010, s.70.<br />

106


3413 sayılı yasayla getirilen hükümlere rağmen devlet kurumlarının bu alana<br />

yönelik kadro açmakta çekimser kaldıkları da yıllar içinde gözlenmiştir. Bu<br />

durumda, yurttan reşit olmuş hayata atılmış çocukların ayakları üzerinde durmasında<br />

sıkıntılar yaşanmasına sebep olmaktadır. Bu hususta yaklaşık olarak yurtlardan reşit<br />

olmuş 5.500 gencin 3413 sayılı yasa kapsamında iş beklediği rapor edilmiştir. 394<br />

Çocuk koruma sistemine yönelik kamu politikalarıyla bağlantılı olarak, 5395<br />

sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun kuruma yüklediği görevlerin ağırlığı<br />

bilinmektedir. Bu hususta, kanun diğer kamu kurumlarını da sorumlu görmüştür.<br />

Ancak, çocukların korunması hususu sadece SHÇEK’in görevi olduğuna dair algı<br />

henüz yıkılabilmiş değildir. Bu durum kaynakların etkin kullanılamaması sorununu<br />

da doğurmaktadır.<br />

394 SHÇEK, 2010, s.70.<br />

107


SONUÇ ve ÖNERİLER<br />

Çocukluğun modern kimliğine kavuşma serüveni ile çocukların korunması<br />

düşüncesini içeren plan ve politikalarının gelişimi hemen hemen başa baş<br />

ilerlemiştir. Çocuğun yetişkinden ayrı olduğu ve ona göre tutum ve davranış<br />

geliştirilmesi gerektiği düşüncesi, günümüz modern çocuk algılamasına, çocuk<br />

hakları perspektifini kazandırmıştır.<br />

Çocukların korunmasında toplumun ve devletin sorumluluğunun bulunduğu<br />

algısıyla oluşturulan politikalar özellikle 19. yüzyıldan sonra geliştirilmiştir. Tarihsel<br />

geçmişe bakıldığında, gerek ülkemizde gerekse diğer devletlerde, korunmaya<br />

muhtaç çocuklar sorununa iş ve uğraşı edindirmekle çözüm aranmaya çalışıldığı<br />

görülmektedir. Bunun sebebini, eli boş kalan çocuğun ilgi ve alakasını yanlış işlere<br />

kaydırabileceğine yönelik endişelerle toplumda oluşan, çocuğun toplum için zararlı<br />

bir birey olabileceği korkularına bağlayabiliriz. Toplumsal değişim süreçlerini<br />

destek sistemlerinden yoksun geçiren Türkiye gibi ülkelerde korunmaya muhtaç<br />

çocuklar sorununun temelinde çocuğun kendisi görülerek, toplumun ve ailenin,<br />

yaşanılan dönemin sosyo-ekonomik şartlarıyla yönetimlerin, bu sürece<br />

yaklaşımlarının yıpratıcı etkileri fark edilememiştir.<br />

Günümüze değin ülkemizde çocuklar için bütüncül bakış açısının<br />

geliştirilememesi, konuyla doğrudan veya dolaylı olarak ilgili kesimlerin üzerine<br />

düşen görevleri yeterince yerine getirememesi, korunması gereken çocuklar alanında<br />

sadece zaman kaybını ortaya çıkarmakla kalmamış, kaybedilen zaman, çocuklardan<br />

çok şey alıp götürmüştür. Türkiye’de 1960’lı yıllarda 180.000 çocuğun korunmaya<br />

muhtaç çocuk konumunda bulunduğu tahmin edilmekteyken, 395 bu rakam yaklaşık<br />

otuz yıl sonra, DPT tarafından 1989 yılında yayınlanan “Türkiye’de Çocuğun<br />

Durumu” isimli raporda 500.000 olarak tahmin edilmiştir. 396 Aynı şekilde 2003 yılı<br />

içinde korunma ihtiyacında olan çocuk sayısının 700.000 civarında olduğu tahmin<br />

edilmiştir. 397 Son dönemde ise Türkiye’de korunmaya muhtaç çocuk sayısının<br />

395 KOMİSYON, 1969, s.245.<br />

396 DPT, Türkiye’de Çocuğun Durumu, Ankara 1989’dan aktaran: EĞİTİM-SEN,<br />

Erişim Tarihi:02.10.2010.<br />

397 Hakan ACAR, “Türkiye’nin Ulusal Gençlik Politikası Nasıl Yapılandırılmalıdır”, Uluslararası<br />

İnsan Bilimleri Dergisi, Cilt 5, Sayı 1, Yıl 2008, s.4, Erişim<br />

Tarihi:24.08.2010.<br />

108


yaklaşık 800.000 398 ile 1.000.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir.<br />

Tahminlerin üzerinde veya altında olsun çocuklar ile ilgili zaman kaybının acı<br />

faturası bu olsa gerek.<br />

Türkiye’de çocuk refahı çalışmaları geçmişten günümüze incelendiğinde<br />

sorunların ortaya çıkışının ardından alana yönelik politika geliştirilmesi ve sosyal<br />

sorunlarla mücadele edildiği değerlendirmesi yapılabilir. Bu ise sorunun<br />

çözümünden çok ancak asgari seviyeye çekilmesine veya göz önünden<br />

kaldırılmasına neden olabilmektedir.<br />

Bakıldığında, mevcut kapsamlı ve çocuklarla ilgili korunma ihtiyaçlarını<br />

bütüncül ele alan plan ve politikaların mevcut olmadığı görülmektedir. Çocuklar ya<br />

ebeveynsiz kaldıklarında ya da suç işleyip çevrelerine zarar vermeye başladıklarında<br />

korunmaya muhtaç çocuk olarak algılanmakta sorunun çözümü için ise ilk önce<br />

kurum bakımı modeli devreye sokulmaktadır. 399<br />

Türkiye’de uygulanan politikalarda henüz yeterli düzeyde, Batı’lı ülkelerde<br />

uygulanan çocuk yardımları veya sosyal yardımlarından, ailelere yönelik doğrudan<br />

gelir aktarımlarından, ailenin bütünlüğünü ve iyilik halini dolayısıyla çocuğun<br />

yüksek menfaatini hedefleyen plan ve programlardan söz etmek mümkün değildir.<br />

Ülkemizde çocuğun korunmasına yönelik yaklaşımlar içinde öncelik kurum<br />

bakımının olagelmiş, toplumsal duyarlılığın öne alındığı toplum temelli yaklaşımlar<br />

göz ardı edilmiştir. 400<br />

Çocuk koruma sisteminin en önemli uygulayıcı kurumu durumunda bulunan<br />

SHÇEK’ in çalışmada da ortaya konulduğu üzere siyasetin en çok ilgi duyduğu<br />

devlet kurumlarından birisi haline geldiği söylenebilir. Belki de bu durumu<br />

iktidarların, meşruiyetlerini, yoksul ve kimsesiz halk yığınları üzerinde aramasıyla<br />

ilişkilendirebiliriz.<br />

Bu bağlamda, çalışma boyunca elde edilen bilgiler değerlendirildiğinde,<br />

Türkiye’de çocuk koruma sisteminin daha işler ve nitelikli hale gelebilmesi için<br />

neler yapılabileceğine değinen bazı öneriler aşağıya sıralanmıştır.<br />

398 YOLCUOĞLU, 2009, s.88.<br />

399 KARATAŞ ve Diğerleri, s.24-25.<br />

400 YOLCUOĞLU, 2009, s.91.<br />

109


Türkiye’nin henüz tam anlamıyla oturmamış çocuk politikalarına paralel<br />

olarak, atılacak her türlü adımda çocuk hakları perspektifi göz önünde<br />

bulundurulmalıdır.<br />

Türkiye’de çocuk koruma politikalarını yönlendirecek, organizasyonu<br />

yönetecek, merkezi, yerel ve sivil toplum örgütlerini, üniversiteleri işin içinde tutup<br />

süreci değerlendirecek, plan ve politika oluşturacak bir çocuk üst kurulu<br />

oluşturulmalıdır.<br />

Çocuğun yüksek yararını gözetmeyen her türlü politika, yasa ve uygulamalar<br />

çocuğun yüksek yararı ilkesine göre tekrar değerlendirilmelidir. Çocuklarla ilgili<br />

kalıcı çözüm politikalarının üretilmesi için öncelikle risk altındaki çocukların tespiti,<br />

risk alanları ve boyutlarının belirlenmesi ve konuyu tüm yönleriyle değerlendirmeye<br />

imkan tanıyacak “çocuk ulusal bilgi sistemi”nin oluşturulması gereklidir. 401<br />

Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) tarafından organize edilen II. Risk<br />

Altında ve Korunması Gereken Çocuklar Sempozyumu’nun “Güvenli Çevre-<br />

Güvenli Okul Konulu” Çalıştay Sonuç Raporları’nda yer alan ve mevcut durumu<br />

betimleyen, okulların karşılaştıkları şiddete dayalı sorun durumlarını “genelde bizde<br />

çok sorun yok” yaklaşımıyla görmezden gelmeleri, yok saymaları sorunun daha da<br />

büyüyerek karşımıza dönmüş olduğu kısır döngüyü ortaya çıkarmakta, kaynak<br />

israfına neden olmaktadır. 402 Aynı durum diğer devlet kurumları için de gereklidir.<br />

Bu hususta özeleştiri yapabilen şeffaf yönetim yaklaşımlarına ihtiyaç duyulmaktadır.<br />

Açık, hesap verebilir, öz eleştiri yapabilen bir sosyal hizmet bakış açısı<br />

gereklidir. Çocuklarımız bizimdir. Onların iyi halde veya kötü halde olmalarının<br />

sebebi ve sonuçları hepimizi ilgilendirir. Toplumumuzun da basında çıkan kötü bir<br />

olayla bağlantılı olarak anlık olarak iç seslerinin harekete geçirmesi yerine her daim<br />

konuya sorumlulukla yaklaşması gereklidir. Bu hususta toplumu bilinçlendirme,<br />

sivil hareketliliğe katkı sağlama ilköğretim politikamıza girmelidir.<br />

401 I. Risk Altında ve Korunması Gereken Çocuklar Sempozyumu (2009), Suça Sürüklenen /<br />

Kanunla İltilaf Halindeki Çocuklar, Sonuç Bildirgesi, , Erişim<br />

Tarihi: 04.08.2010.<br />

402 II. Risk Altında ve Korunması Gereken Çocuklar Sempozyumu (2010), “Güvenli Çevre-Güvenli<br />

Okul”, Çalıştay Sonuç Raporu, , Erişim Tarihi: 20.10.2010.<br />

110


SHÇEK’e yüklenilen yük ağırdır. Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı,<br />

Emniyet Genel Müdürlüğü, Adalet Bakanlığı ve Yerel Yönetimler başta olmak üzere<br />

kamusal birimlerin çocukları koruma sürecinde aktif rol almaları, bu hususu<br />

içselleştirmeleri gerekmektedir.<br />

SHÇEK’in ana uygulayıcılardan birisi olması sebebiyle, bu süreçte aktif<br />

olarak bulunması gereklidir. Ancak yeterli düzeyde meslek elemanına sahip değildir.<br />

Sağlık Bakanlığı, EGM, MEB ve Adalet Bakanlığı’nda çok sayıda meslek elemanı<br />

mevcuttur. Bu hususta birlikte hareket edildiğinde, çocuk alanına etkin çözümler<br />

getirmede kurumlar arası koordinasyon sağlanabilir. Aksi halde sorunlar daha da<br />

artacaktır. Geçmişte örneği mevcuttur.<br />

Toplumun değişik katmanları ve bakış açıları sürecin içinde yer<br />

alabilmelidir. Sivil toplum örgütlerinden, kamuoyu oluşturma ve etkilemede, çok şey<br />

beklenmektedir.<br />

Medyanın çocuklarla ilgili daha dikkatli yayın politikası izlemesi gereklidir.<br />

Kitle kültürünün hızının kesilmesi imkansızdır. Ancak kitle kültürü çocuklarımızın<br />

yararına kullanılabilir. Bu hususta devletten, kendi bilgi işlem mekanizmaları başta<br />

olmak üzere siber alanda, düşünmeyi, mantıksal çıkarımda bulunmayı, yaratıcılığı ve<br />

merakı yok etmeyecek politik açılımlarla güvenli bilişim dünyası yaratması<br />

beklenmektedir.<br />

Çocuk Koruma Kanunu’nda geçen tedbir hükümleri net bir şekilde tekrar<br />

ifade edilerek uygulanma süreci kolaylaştırılmalıdır.<br />

Çocuk Koruma Kanunu’nda geçen korunmaya ihtiyacı olan çocuk ve suça<br />

sürüklenen çocuklar farklı değerlendirilmesi gereken çocuklardır. Hizmetlerden<br />

maksimum fayda sağlanabilmesi için ayrı tedbirlere yer verilmeli ve uygulanmalıdır.<br />

Çocuklara yönelik güvenlik tedbirleri, koruyucu ve destekleyici tedbirlerden<br />

ayrı olarak ele alınmalı, güvenlik tedbirleri için ayrıca kanuni bir düzenlemeye<br />

gidilmelidir. Çünkü aynı kanunla hareket edilmesi belirsizliğe yol açmaktadır.<br />

Her türlü çocuk istismarında, vakaların sağlıklı bir şekilde rehabilitasyon<br />

süreçlerine yönlendirilmesi gereklidir. Bunun için istismar vakalarının rehabilite<br />

111


edilebileceği uzman personel ve imkanların bulunduğu merkezlerin kurulması<br />

gereklidir.<br />

Koruyucu ailelik profesyonel hala getirilmelidir. Koruyucu aile yetiştirecek<br />

kurslar açılabilir ve bu kursları başarıyla tamamlayan aileler ücretli olarak bu işi<br />

yapabilirler. Böylece, yeni bir hizmet sektörü açılmış olur, kaynak yaratılır, iş gücü<br />

oluşturulur.<br />

5395 sayılı kanunun uygulanmasında boşluklar bulunmaktadır. MEB ve<br />

Sağlık Bakanlığı tedbirleri ne ölçüde, nasıl yerine getirmektedir? Bu hususta takip ve<br />

denetim mekanizması bulunmamaktadır. Yükün çok büyük bir bölümü SHÇEK’te<br />

ama sorunun çözümünde çok hassas değerler ifade edebilecek profesyonel elemanlar<br />

MEB ve Sağlık Bakanlığı’nda da mevcuttur. Kurumların alana yaklaşımlarındaki<br />

çekinceler araştırılmalı ve çözüm önerileriyle birlikte, bütüncül çalışma hevesi<br />

getirilmelidir.<br />

Çocuk koruma sistemi uygulama yöntemlerinde halkın etkin katılımı için<br />

iletişim araçları yeterince kullanılmalıdır.<br />

SHÇEK, kendi içinde uzmanlaşmış personel yapısına kavuşturulmalıdır.<br />

Kurum içerisinde personel arasındaki sosyal ve ekonomik haklar açısından mevcut<br />

adaletsizlikler giderilmelidir. Uzmanlaşma kariyer meslek haline getirilmeli ve<br />

kuruma dışarıdan gelmek isteyen, kaliteli meslek elemanı yığını yaratılmalıdır.<br />

112


KAYNAKÇA<br />

Kitaplar<br />

ALTAN, Ö. Z., Sosyal Politika Dersleri, Anadolu Üniversitesi İİBF Yayınları,<br />

Eskişehir, 2006.<br />

ATILGAN, A. ve E. Ü. ATILGAN, Çocuk Hakları Paradigması ve Çocuk Ceza<br />

Yargılamasına Hakim Olan İlkeler Açısından Türkiye’deki Düzenleme<br />

ve Uygulamaların Değerlendirilmesi, İnsan Hakları Ortak Platformu<br />

Yayınları, Ankara, 2009.<br />

AYTEKİN, H., 1914-1924 Yılları Arasında Korunmaya Muhtaç Çocuklar ve<br />

Eğitimleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi,<br />

Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul, 2006.<br />

BUMİN K., Batı’da Devlet ve Çocuk, Patika Yayınları, 2.Baskı, İstanbul, 1998.<br />

ELKIND, D. Çocuk ve Toplum Gelişim ve Eğitim Üzerine Denemeler, D.<br />

ÖNGÜN (çev.), B. ONUR (der.), ÇOKAUM Yayınları, Ankara, 1999.<br />

FRIEDLANDER, W. A., Sosyal Refah Hizmetine Başlangıç, R. TAŞÇIOĞLU<br />

(çev.), SSYB Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 1966.<br />

GANDER, M. J. Ve H. W. GARDINER., Çocuk ve Ergen Gelişimi, 4.Baskı, A.<br />

DÖNMEZ, N. ÇELEN, B. ONUR (çev.), B. ONUR (der.), İmge Kitabevi,<br />

Ankara, 2001.<br />

GIDDENS, A., Elimizden Kaçıp Giden Dünya, O. AKINHAY (çev.), Alfa<br />

Yayınları, İstanbul, 2000.<br />

KARABEKİR, K., Çocuk Davamız, Cilt/I-II, F. ÖZERENGÜN (der), Emre<br />

Yayınları, İstanbul, 1995.<br />

KOŞAR, N. G., Sosyal Hizmetlerde Aile ve Çocuk Refahı Alanı, 2.Baskı, Ankara,<br />

1992.<br />

MERTER, F., 1950-1988 Yılları Arasında Köy Ailesinde Meydana Gelen<br />

Değişmeler (Malatya Örneği), T.C Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu<br />

Yayını, Ankara, 1990.<br />

ONUR, B., Türkiye’de Çocukluğun Tarihi, İmge Yayınevi, Ankara, 2005a.<br />

_____., Anılardaki Aşklar, Çocukluğun ve Gençliğin Psikoseksüel Tarihi, Kitap<br />

Yayınları, İstanbul, 2005b.<br />

_____., Çocuk Tarih ve Toplum, İmge Kitabevi, Ankara, 2007.<br />

ÖZBEK, N., Cumhuriyet Türkiye’sinde Sosyal Güvenlik ve Sosyal Poltikalar,<br />

Emeklilik Gözetim Merkezi Yayınları, İstanbul, 2006.<br />

ÖZDEMİR, S., Korunmaya Muhtaç Gençlerin Din Öğretimi, İhtiyaçları, Tuğra<br />

Ofset, Isparta, 2002.<br />

POSTMAN, N., Çocukluğun Yokoluşu, K. İNAL (çev.), İmge Yayınevi, Ankara,<br />

1995.<br />

113


SAYITA, S. U., Türk Hukukunda Çocuğun Koruyucu Aile (Kişi) Yanına<br />

Yerleştirilmesi, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1996.<br />

SRIBNICK, E. G., Rehabilitating Child Welfare: Children and Public Policy,<br />

1945-1980, University of Virginia, Department of History, May, 2007.<br />

ŞİRİN M. R., Dersimiz Çocuk, İz yayınları, İstanbul, 2006.<br />

UNICEF. B.M. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme: İlgili Sözleşmeler, Yasalar,<br />

Tüzükler ve Yönetmelikler, 2.Basım, Ankara, 2005.<br />

YÖRÜKOĞLU, A., Değişen Toplumda Aile ve Çocuk, 6.Basım, Özgür Yayınları,<br />

İstanbul, 2000.<br />

YÜCEL, M. T., Suç ve Ceza Anatomisi, Ankara Yarı Açık Cezaevi Matbaası,<br />

Ankara, 1973.<br />

Makaleler<br />

AKBAŞ, E. ve R. A. TOPÇUOĞLU, “Modern Çocukluk Paradigmasının Oluşumu:<br />

Eleştirel Bir Değerlendirme,” Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, Cilt No 20<br />

Sayı 1 (Nisan), s.95-104, 2009.<br />

AKDOĞAN, H., “Çocuğun Cinsel İstismarı ve Türkiye’de Çocuğun Cinsel<br />

İstismarını Önlemeye Yönelik Çalışmalar,” Polis Bilimleri Dergisi, Cilt No<br />

7, Sayı 1, s.1-16, 2005.<br />

AKTAY, Y., “Sosyal Devlet,” Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1, s.28-29, 2006.<br />

AKYÜZ, E., “Önemli Kanunlarımızda Çocuğun Korunmasına İlişkin Hükümler ve<br />

Boşluklar,” Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt<br />

No 12, Sayı 1, s.137-152, 1979.<br />

_____., “Medeni Kanun İle Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu<br />

Açısından Korunmaya Muhtaç Çocuklar,” Ankara Üniversitesi Eğitim<br />

Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt No 20, Sayı 1, s.11-21, 1987.<br />

_____., “Cumhuriyet Dönemi’nde Çocuk Hakkındaki Gelişmeler,” 2.Ulusal Çocuk<br />

Kültürü Kongresi, B. ONUR (der.), ÇOKAUM Yayınları, Ankara, 1999.<br />

ALVER, F., “Neil Postman’in Çocukluğun Yok Oluş Sürecinde İletişim Teknolojisi<br />

Eleştirisinin Eleştirisi,” Ankara Üniversitesi İletişim Araştırmaları<br />

Dergisi, Cilt No 2, Sayı 2, s.129-141, 2004.<br />

ARNAZ, Z., “Korunmaya Muhtaç Çocukların Bakım Yöntemlerine İlişkin Model<br />

Arayışı; Çocuk Evleri Projesi,” 4. Ulusal Sosyal Hizmetler Konferansı<br />

Bildiriler Kitabı, SHU Derneği Yayınları, Ankara, 1997.<br />

ATAY, T., “Popüler Kültürden Kitle Kültürüne Çocukluğun Dönüşümleri,” V.<br />

Ulusal Çocuk Kültürü Kongresi: Popüler Kültür ve Çocuk, 12-13 Ekim<br />

2005, N. GÜNEY ve N. AHİOĞLU (der.), Dipnot Kitabevi, Ankara, 2007.<br />

AYSOY, M., “Sosyal Devletin Sosyolojisi,” Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1,<br />

s.39-41, 2006.<br />

114


BIYIKLI, L., “Koruyucu Aile Bakımı,” Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri<br />

Fakültesi Dergisi, Cilt No 16, Sayı 1, s.11-15, 1983.<br />

_____., “Korunmaya Muhtaç Çocuklar ve S.O.S Çocuk Köyleri,” Ankara<br />

Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, Cilt No 2,<br />

Sayı 1, s.3-10, 1995.<br />

BOZBEYOĞLU, S., “Ortaçağ Fransa’sında Anne-Çocuk İlişkisi,” Hacettepe<br />

Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt No 17, Sayı 2, s.7-14, 2000.<br />

BÖLÜKBAŞI, T., “Korunmaya Muhtaç Çocukların Toplumsal Kökenleri ve<br />

Korunmaya Muhtaç Çocuk Sorununda Risk Faktörleri,” 4. Ulusal Sosyal<br />

Hizmetler Konferansı Bildiriler Kitabı, SHU Derneği Yayınları, Ankara,<br />

1997.<br />

ÇAĞLAR, D., “Atatürk ve Cumhuriyet Devrinde Korunmaya Muhtaç Çocuklara<br />

Sağlanan Bakım ve Öğretim Olanakları,” Ankara Üniversitesi Eğitim<br />

Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt No 15, Sayı 2, s.1-21, 1982.<br />

ÇANLI, M., “Eytam İdaresi ve Sandıkları (1851-1926),” Yeni Türkiye Yayınları<br />

Türkler Ansiklopedisi, Cilt 14, Ankara, 2002.<br />

ÇAVUŞOĞLU, T., “Türkiye’de Çocuk Esirgeme Kurumu ve Çocuk:1921-1983”,<br />

2.Ulusal Çocuk Kültürü Kongresi, B. ONUR (der.), ÇOKAUM Yayınları,<br />

Ankara, 1999.<br />

ÇEVİKBİLEN, T., “Çocukların Sömürülmesi,” Sosyal Hizmet Sempozyumu.<br />

Toplumsal Gelişme ve Değişme Sürecinde Sosyal Hizmet Sempozyumu,<br />

16-18 Ekim 1996, Ankara, 2001.<br />

ÇILGIN, A. S., “Genç Cumhuriyetin Ütopyası: “Gürbüz Türk Çocuğu,” Uludağ<br />

Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl 5, Sayı 6,<br />

s.97-119, 2004.<br />

DANIŞOĞLU, E., “Kalkınma Planlarında Çocukla İlgili Devlet Politikaları,”<br />

2.Ulusal Çocuk Kültürü Kongresi, B. ONUR (der.), ÇOKAUM Yayınları,<br />

Ankara, 1999.<br />

DOĞAN, İ., “Çocuk Haklarının Sosyolojik Evriminden Dünya ve Türkiye İçin<br />

Çıkan Sonuçlar,” 1.Çocuk Kurultayı Bildiriler Kitabı, M. R. ŞİRİN ve S.<br />

USTA SAYITA (der.), İstanbul Çocukları Vakfı Yayınları, İstanbul, 2000.<br />

EKİCİ, M. F., “Sosyal Refah Harcamaları,” 4. Ulusal Sosyal Hizmetler Konferansı<br />

Bildiriler Kitabı, SHU Derneği Yayınları, Ankara, 1997.<br />

ELKIND, D., “Değişen Dünya’da Çocuk Yetiştirme ve Eğitim,” III. Çocuk<br />

Kültürü Kongresi Dünya’da ve Türkiye’de Değişen Çocukluk, 16-18<br />

Ekim 2000, E. G. KAPÇI (çev.), B. ONUR (der.), ÇOKAUM Yayınları,<br />

Ankara, 2001.<br />

ERGUNCU, H., “Sosyal Hizmetler Bağlamında Korunmaya Muhtaç Çocuklar<br />

Sorununa Cumhuriyet Türkiye’sinin Yasal Yaklaşımı,” 4. Ulusal Sosyal<br />

Hizmetler Konferansı Bildiriler Kitabı, SHU Derneği Yayınları, Ankara,<br />

1997.<br />

115


ERKAN, A. R. ve G. ERKAN, “Darüleytamlar,” Hacettepe Üniversitesi Sosyal<br />

Hizmetler Yüksekokulu Dergisi, Cilt No 5, Sayı 1 (Ocak), s.61-69, 1987.<br />

ERKAN, G., “Külhanbeyler,” İnsani Gelişme ve Sosyal Hizmet Prof.Dr.Nesrin<br />

KOŞAR’a Armağan, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu<br />

Yayını, Ankara, 2001.<br />

FASS, P. S., “Çocuklar ve Küreselleşme,” Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri<br />

Dergisi, N. AHİOĞLU (çev), Cilt No 37, Sayı 1, s.141-145, 2004.<br />

GEÇER, O., “Türk Toplumunda Sokak Çocuklarına Ait Çeşitli Adlandırmalar,”<br />

Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, Cilt No 16, Sayı 1 (Nisan), s.117-124,<br />

2005.<br />

GILADI, A., “İslam Uygarlığında Bir Çocukluk Kavramı Var mı?,” III. Çocuk<br />

Kültürü Kongresi Dünya’ da ve Türkiye’de Değişen Çocukluk, 16-18<br />

Ekim 2000, Bekir ONUR (der.), ÇOKAUM Yayınları, Ankara, 2001.<br />

GÜNBEY, S., “Sosyal Devlet,” Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1, s.27-28, 2006.<br />

İNAN, A. N., “Çocuk Hakları Beyannamesi İlkelerinin Türk Hukuk Sistemine<br />

Etkisi,” Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt No 1,<br />

Sayı 1, s.201-219, 1968.<br />

_____., “Çocuğun Korunması ve Polis,” Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi<br />

Dergisi, Cilt No 37, Sayı 1, s.243-250, 1980.<br />

KAĞITÇIBAŞI, Ç., “Türkiye’de Değişen Aile ve Çocuğun Değeri,” Toplumsal<br />

Tarihte Çocuk Sempozyumu, 23-24 Nisan 1993, Bekir ONUR (der),<br />

İstanbul, 1994.<br />

KARATAŞ, K., H. ACAR, Ö. C. ÖNTAŞ, Y. B. ACAR ve E. GÖKÇEARSLAN,<br />

“Türkiye’de Çocuğun Korunması: Osmanlı’dan Günümüze Çocuk Refahına<br />

Yönelik Düzenlemeler,” Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, Cilt No 15,<br />

Sayı 1 (Nisan), s.15-25, 2004.<br />

KARATAŞ, K., “Türkiye’de Çocuk Koruma Sistemi ve Koruyucu Aile<br />

Uygulamaları Üzerine Bir Değerlendirme,” Toplum ve Sosyal Hizmet<br />

Dergisi, Cilt No 18, Sayı 2 (Ekim), s.7-20, 2007.<br />

KOÇ, B., “Osmanlı Islahhanelerinin İşlevlerine İlişkin Bazı Görüşler,” Gaziantep<br />

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt No 6, Sayı 2, s.36-50,<br />

2007.<br />

KONANÇ, E., “Türk Hukuk Sisteminde Çocuk İstismarı ve İhmali,” Ankara<br />

Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt No 20, Sayı 1, s.1-<br />

10, 1987.<br />

KONTAŞ, M. Y., “Türkiye’de Çocuk Politikası,” Emniyet Genel Müdürlüğü<br />

Küçükleri Koruma Hizmetleri Yönetici Semineri Kitabı, EGM Asayiş<br />

Daire Başkanlığı Yayını, Ankara, 1998.<br />

McGOWAN, B. G., “Historical Evolution of Child Welfare Services,” Child<br />

Welfare for The 21st Century, Columbia University Pres, New York, 2005.<br />

MYERS, J. E. B., “A short history of child protection in America,” Family Law<br />

Quarterly, Volume 42, Number 3, Fam, s.449-464, 2008.<br />

116


ONAT, Ü., “Ankara İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’ne Başvuran Korunmaya<br />

Muhtaç Çocuklar Üzerine Bir Araştırma,” 4. Ulusal Sosyal Hizmetler<br />

Konferansı Bildiriler Kitabı, SHU Derneği Yayınları, Ankara, 1997.<br />

ONUR, B., “Sunuş,” Toplumsal Tarihte Çocuk Sempozyumu, 23-24 Nisan 1993,<br />

Bekir ONUR (der.), Toplumsal Tarih Vakfı, İstanbul, 1994.<br />

ÖNTAŞ, Ö. C., “Çocuk Adalet Sistemi ve Çocuk Polis İlişkisi,” Toplum ve Sosyal<br />

Hizmet Dergisi, Cilt No 19, Sayı 2 (Ekim), s.21-37, 2008.<br />

ÖZBEK, N., “II.Abdülhamid ve Kimsesiz Çocuklar: Darülhayr-ı Ali,” Tarih ve<br />

Toplum Dergisi, Sayı:182 (Şubat), s.11-20, 1999.<br />

_____., “Osmanlı İmparatorluğunda Dilencilere Yönelik Devlet Politikaları ve<br />

Kamusal Söylemin Değişimi,” Birkent Sorunu: Dilencilik Sempozyumu<br />

(Tebliğler Kitabı), 18-19 Ekim 2008, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Zabıta<br />

Daire Başkanlığı Yayını, İstanbul, 2008.<br />

ÖZCAN, T., “Osmanlı Toplumunda Yetimler,” Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1,<br />

s.82-85, 2006.<br />

_____., “Osmanlı Toplumunda Yetimler ve Eytam Sandıkları,” Birkent Sorunu:<br />

Dilencilik Sempozyumu (Tebliğler Kitabı), 18-19 Ekim 2008, İstanbul<br />

Büyükşehir Belediyesi Zabıta Daire Başkanlığı Yayını, İstanbul, 2008.<br />

ÖZDEMİR, S., “Refah Devleti: Altınçağ’dan Belirsiz Geleceğe,” Sosyal Politikalar<br />

Dergisi, Sayı 1, s.34-38, 2006.<br />

ÖZDEMİR, N., N. SEFER ve D. TÜRKDOĞAN, “Bir Sosyal Sorumluluk Projesi<br />

Örneği: “Korunmaya Muhtaç Çocuklar,” Cumhuriyet Üniversitesi, Sosyal<br />

Bilimler Dergisi, Cilt No 32, Sayı 2 (Aralık), s.283-305, 2008.<br />

ÖZGÜREL, A., “Osmanlı’da Kadınların Öncüsü Olduğu Bir Sivil Toplum<br />

Örgütlenmesi,” Radikal Gazetesi, 14.06.2009.<br />

SARIKAYA, M., “Savaş Yıllarında Himaye-i Etfal Cemiyeti’ nin Çocuk<br />

Misafirhanesi ve Çocuklar,” Atatürk Dergisi, Cilt No 3, Sayı 3, s.193-202,<br />

2003.<br />

_____., “Cumhuriyetin İlk Yıllarında Bir Sosyal Hizmet Kurumu: Türkiye Himaye-i<br />

Etfal Cemiyeti,” Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü<br />

Dergisi, Cilt No 14, Sayı 34, s.321-338, 2007.<br />

SARISAMAN, S., “Osmanlı Fukaraperver Cemiyetinin Fakirlik ve Dilencilik<br />

Mücadelesi,” Birkent Sorunu: Dilencilik Sempozyumu (Tebliğler Kitabı),<br />

18-19 Ekim 2008, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Zabıta Daire Başkanlığı<br />

Yayını, İstanbul, 2008.<br />

SUĞUR, N. ve E. S. DOĞRU, “Korunma Altındaki Çocukların Aile ve Devlet<br />

Algısı Üzerine Bir Araştırma,” Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler<br />

Fakültesi Dergisi, Cilt No 65, Sayı 1, s.115-133, 2010.<br />

SUNGUR, S., “Marksist Düşünce Sisteminde Kitle Kültürü ve Televizyonda<br />

Yayınlanan Çizgi Filmlerin İdeolojik İşlevlerine Bir Bakış,” İstanbul<br />

Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı 30, s.125-140, 2007.<br />

117


ŞENKAL, A., “Sosyal Politika Perspektifinden Sosyal Devleti Yeniden Düşünmek,”<br />

Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1, s.66-68, 2006.<br />

ŞENOCAK, H., “Sosyal Güvenlik Sistemini Oluşturan Bileşenlerin Tarihi Süreç<br />

Işığında Değerlendirilmesi,” İstanbul Üniversitesi Sosyal Siyaset<br />

Konferansları, 56.Kitap, İstanbul, 2009.<br />

TAN, M., “Çağlar Boyu Çocukluk,” Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri<br />

Fakültesi Dergisi, Cilt No 23, Sayı 2, s.71-88, 1989.<br />

_____., “Çocukluk, Dün ve Bugün,” Toplumsal Tarihte Çocuk Sempozyumu, 23-<br />

24 Nisan 1993, B. ONUR (der), Toplumsal Tarih Vakfı, İstanbul, 1994.<br />

TOPALOĞLU, M., “Çocuk Koruma Kanununda Tedbirler Sorunu,” İstanbul<br />

Barosu Dergisi, Cilt No 81, Sayı 4, s.1647-1660, 2007.<br />

ULUĞTEKİN, S., “1940’lı Yıllarda İstanbul’ un Sokak Çocukları,” Yaşam Boyu<br />

Sosyal Hizmet; Prof.Dr.Sema KUT’a Armağan, Hacettepe Üniversitesi<br />

Sosyal Hizmetler Yüksekokulu Yayınları, Ankara, 1999.<br />

_____., “Yirminci Yüzyılda Türkiye’nin Çocukları: Sorunlar ve Beklentiler,” Sosyal<br />

Hizmette Yeni Yaklaşımlar ve Sorun Alanları; Prof.Dr.Nihal TURAN’a<br />

Armağan, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu Yayını,<br />

Ankara, 2001.<br />

YALÇIN, C., “Sosyolojik Bir Bakış Açısıyla İnternet,” Cumhuriyet Üniversitesi<br />

Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt No 27, Sayı 1 (Mayıs), s.77-89, 2003.<br />

YAZICI, N., “Tanzimat Döneminde Yetim Çocuklara Yönelik Koruma<br />

Çalışmaları,” Osmanlılar Döneminde Yoksullukla Mücadele Yolunda<br />

Yapılan Çalışmalar, İ. ATEŞ (der.), YOYAV Yayınları, Ankara, 2000.<br />

YILMAZ, E., “Sosyal Devlet,” Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1, s.30-31, 2006.<br />

YOLCUOĞLU, İ. G., “Sosyal Çalışma ve Çocuğun İyilik Hali,” Toplum ve Sosyal<br />

Hizmet Dergisi, Cilt No 20, Sayı 1 (Nisan), s.85-93, 2009.<br />

YÜCEL, M. T. “Sosyal Değişme Açısından Çocuk Sorunları ve Sosyal Hizmetler,”<br />

III. Milli Sosyal Hizmetler Konferansı, 11-14 Aralık 1968, Sağlık ve<br />

Sosyal Yardım Bakanlığı Yayını, Ankara, 1969.<br />

ZEVKLİLER, A. “Türk Hukukunda Korunmaya Muhtaç Çocuklar,” Ankara<br />

Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt No 25, Sayı 1, s.173-236, 1968.<br />

Diğer Kaynaklar<br />

Tezler<br />

AYTEKİN, H., 1914-1924 Yılları Arasında Korunmaya Muhtaç Çocuklar ve<br />

Eğitimleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi Marmara Üniversitesi,<br />

Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul, 2006.<br />

118


KARATAY, A. Cumhuriyet Dönemi Korunmaya Muhtaç Çocuklara İlişkin<br />

Politikaların Oluşumu, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara<br />

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2007.<br />

İnternet Kaynakları<br />

I.Risk Altında ve Korunması Gereken Çocuklar Sempozyumu, (2009), Suça<br />

Sürüklenen/Kanunla İtilaf Halindeki Çocuklar; Sonuç Bildirgesi,<br />

, (04.08.2010).<br />

II.Risk Altında ve Korunması Gereken Çocuklar Sempozyumu, (2010), Güvenli<br />

Çevre-Güvenli Okul; Çalıştay Sonuç Raporu,<br />

, (20.10.2010).<br />

ACAR, H., “Cumhuriyetin Çocuk Refahı Politikasını Yapılandıran Bir Sivil Toplum<br />

Örgütü: Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu (1921-1981),” Çalışma Ortamı<br />

Dergisi, Sayı 73 (Mart-Nisan), 2004,<br />

, (09.09.2010).<br />

ACAR, H., “Türkiye’nin Ulusal Gençlik Politikası Nasıl Yapılandırılmalıdır,”<br />

Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, Cilt No 5, Sayı 1, s.1-20, 2008,<br />

, (24.08.2010).<br />

WIKIPEDIA, Çocuk Hakları Sözleşmesi Maddesi, ,<br />

(30.12.2009).<br />

WIKIPEDIA, Parens Patriae Maddesi, , (12.07.2010).<br />

VATAN, Taş Atan Çocuklar Yasası Kabul Edildi, 24.07.2010,<br />

(01.11.2010)<br />

ÇAVUŞOĞLU, T., S. ÇETİN ve K. TOPÇU, İlk Korunmaya Muhtaç Çocuk<br />

Kanunun Çıkmasında ÇEK Projesi ve CHP Grubu Raporunun Etkileri,<br />

(t.y), , (25.12.2009).<br />

DARÜLACEZE, Tarihten Sayfalar, , (30.12.2008).<br />

DARÜŞŞAFAKA, Darüşşafaka Tarihi, , (30.12.2008).<br />

EĞİTİM-SEN, (t.y), (01.11.2010).<br />

FOGARTY, J. F. A., Some Aspects of the Early History of Child Protection in<br />

Australia, 2008, No:78, , (01.10.2010).<br />

KARATAŞ, Z., Osmanlı Devletinde Çocuk Koruma Sistemi, (t.y),<br />

, (01.10.2010).<br />

KONAR, E., Gürbüz Türk Çocuğu Dergisi, (t.y), ,<br />

(01.10.2010).<br />

ÖZKAN, S., “Türkiye’de Darüleytamların Gelişimi ve Niğde Darüleytamı,”<br />

Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı 19 (Bahar), 2006,<br />

(30.12.2008).<br />

SHÇEK, Himaye-i Etfal Cemiyetinin Kuruluşu, ,<br />

(30.12.2008).<br />

119


SHÇEK, Tarihçe, , (29.10.2010).<br />

ŞİŞLİ ETFAL HASTANESİ, Tarihçe, , (07.11.2010).<br />

ULUÇ, G., Toplumsal Bir Gruba Yönelik Şiddet Türü: Medya, Şiddet ve<br />

Çocuklar, 2002, ,<br />

(08.08.2010).<br />

UNICEF, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, , (25.12.2009).<br />

YAKUT, E., Eski Türklerde Hukuk, 2002, ,<br />

(01.10.2010).<br />

YAPICI, M. ve Ş. YAPICI, “Bir değer Olarak Çocukluk,” Üniversite ve Toplum<br />

Dergisi, Cilt No 4, Sayı 4 (Aralık), S.1-4, 2004,,<br />

(25.07.2010).<br />

YOLCUOĞLU, İ. G., Korunmaya Muhtaç Çocuklar Sorunu ve Sosyal<br />

Dışlanmanın Önlenebilmesinde Erken Müdahalenin Önemi, 01.09.2010,<br />

, (01.10.2010).<br />

Raporlar<br />

DPT, VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Sosyal Yardımlar ve Hizmetler Özel İhtisas<br />

Komisyon Raporu, Ankara, 2001.<br />

KOMİSYON, Sosyal Değişme Açısından Çocuk Sorunları Ön Raporu, III. Milli<br />

Sosyal Hizmetler Konferansı, 11-14 Aralık 1968, Sağlık ve Sosyal Yardım<br />

Bakanlığı Yayını, Ankara, 1969.<br />

SHÇEK, 2006 Yılı Faaliyet Raporu, SHÇEK Yayını, Ankara, 2007.<br />

SHÇEK, 2007 Yılı Faaliyet Raporu, SHÇEK Yayını, Ankara, 2008.<br />

SHÇEK, 2008 Yılı Faaliyet Raporu, SHÇEK Yayını, Ankara, 2009.<br />

SHÇEK, 2009 Yılı Faaliyet Raporu, SHÇEK Yayını, Ankara, 2010.<br />

SHÇEK, Çocuk Hakları Sözleşmesi Ulusal İlk Rapor, (t.y).<br />

,<br />

(01.10.2010).<br />

T.C. DEVLET BAKANLIĞI (Kadın ve Aileden Sorumlu), 25.12.2009 Tarih ve<br />

1607 Sayılı Yazılı Önergeye Cevap Yazısı,<br />

, (01.10.2010).<br />

Kanun Yönetmelik Ve Tüzükler<br />

1982 Anayasası, 2010, , (30.10.2010).<br />

65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz Ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık<br />

Bağlanması Hakkında Kanun, Kanun Numarası 2022, Yayınlandığı Resmi<br />

Gazete Tarihi 10.07.1976, Sayı 15642.<br />

120


Ailenin Korunması Hakkında Kanun, Kanun Numarası 4320, Yayınlandığı Resmi<br />

Gazete Tarihi 17.01.1998, Sayı 23233.<br />

Basın Kanunu, Kanun Numarası 5187, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

26.06.2004, Sayı 25504.<br />

Belediye Kanunu, Kanun Numarası 5393, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

13.07.2005, Sayı 25874.<br />

Büyükşehir Belediyesi Kanunu, Kanun Numarası 5216, Yayınlandığı Resmi<br />

Gazete Tarihi 23.07.2004, Sayı 25531.<br />

Ceza Muhakemesi Kanunu, Kanun Numarası:5271, Yayınlandığı Resmi Gazete<br />

Tarihi:17.12.2004, Sayı:25673<br />

Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Kanun Numarası 5275,<br />

Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 29.12.2004, Sayı 25685.<br />

Çocuk Koruma Kanunu, Kanun Numarası 5395, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

15.07.2005, Sayı 25876.<br />

Dernekler Kanunu, Kanun Numarası 5253, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

23.11.2004, Sayı 25649.<br />

Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun, Kanun Numarası<br />

633, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 02.07.1965, Sayı 12038.<br />

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun,<br />

Kanun Numarası 3289, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 28.05.1986<br />

Sayı 19120.<br />

İcra ve İflas Kanunu, Kanun Numarası 2004, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

19.06.1932, Sayı 2128.<br />

İl Özel İdaresi Kanunu, Kanun Numarası 5302, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

04.03.2005, Sayı 25745.<br />

İlk Ve Orta Tedrisat Muallimlerinin Terfi ve Tecziyeleri Hakkında Kanun, Kanun<br />

Numarası 1702, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 29.06.1930 Sayı 1532.<br />

Hususi İdarelerden Maaş Alan İlkokul Öğretmenlerinin Kadrolarına, Terfi, Taltif ve<br />

Cezalandırılmalarına ve Bu Öğretmenler İçin Teşkil Edilecek Sağlık Ve<br />

İçtimai Yardım Sandığı İle Yapı Sandığına ve Öğretmenlerin Alacaklarına<br />

Dair Kanun, Kanun Numarası 4327, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

19.01.1943, Sayı 5308.<br />

İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Kanun Numarası 222, Yayınlandığı Resmi Gazete<br />

Tarihi 12.01.1961, Sayı 10705.<br />

İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu, Kanun Numarası 5130, Yayınlandığı<br />

Resmi Gazete Tarihi 12.06.1942, Sayı 5130.<br />

İş Kanunu, Kanun Numarası:4857, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 10.06.2003,<br />

Sayı 25134.<br />

Kabahatler Kanunu, Kanun Numarası 5326, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

31.03.2005, Sayı 25572.<br />

121


Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu, Kanun Numarası 1117,<br />

Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 07.07.1927, Sayı 627.<br />

Türk Medeni Kanunu, Kanun Numarası 4721, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

08.12.2001, Sayı 24607.<br />

Mesleki Eğitim Kanunu, Kanun Numarası 3308, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

19.06.1986, Sayı 19139.<br />

Milli Eğitim Temel Kanunu, Kanun Numarası 1739, Yayınlandığı Resmi Gazete<br />

Tarihi 24.06.1973, Sayı 14574.<br />

Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu, Kanun Numarası 3634, Yayınlandığı Resmi<br />

Gazete Tarihi 16.06.1939, Sayı 4234.<br />

Nüfus Hizmetleri Kanunu, Kanun Numarası 5490, Yayınlandığı Resmi Gazete<br />

Tarihi 29.04.2006, Sayı 26153.<br />

Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik<br />

Yapılması Hakkında Kanun, Kanun Numarası 5378, Yayınlandığı Resmi<br />

Gazete Tarihi 07.07.2005, Sayı 25868.<br />

Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Kanun Numarası 2559, Yayınlandığı Resmi<br />

Gazete Tarihi14.07.1934, Sayı 2751.<br />

Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Kanun Numarası<br />

3984, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 20.04.1994, Sayı 21911.<br />

Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Kanun Numarası 3359, Yayınlandığı Resmi<br />

Gazete Tarihi 15.05.1987, Sayı 19461.<br />

Terörle Mücadele Kanunu, Kanun Numarası 3713, Yayınlandığı Resmi Gazete<br />

Tarihi 12.04.1991 Sayı 20843<br />

Türk Vatandaşlığı Hakkında Kanun, Kanun Numarası 5901, Yayınlandığı<br />

Resmi Gazete Tarihi 12.06.2009, Sayı 27256.<br />

Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun, Kanun<br />

Numarası 4207, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 26.11.1996, Sayı<br />

22829.<br />

Umumi Hıfzısıhha Kanunu, Kanun Numarası 1593, Yayınlandığı Resmi Gazete<br />

Tarihi 06.05.1930, Sayı 1489.<br />

Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, Kanun Numarası 5510,<br />

Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 16.06.2006, Sayı 26200.<br />

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Kanun Numarası 2828,<br />

Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 27.05.1983, Sayı 18059.<br />

Türk Ceza Kanunu, Kanun Numarası 5237, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

12.10.2004, Sayı 25611.<br />

Ayni Nakdi Yardım Yönetmeliği, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 28.09.1986,<br />

Sayı 19235.<br />

122


Emniyet Genel Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü/Büro Amirliği Kuruluş, Görev<br />

ve Çalışma Yönetmeliği, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 13.04.2001<br />

Sayı 24372.<br />

Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği, Yayınlandığı Resmi Gazete<br />

Tarihi:17.12.1983, Sayı:18254.<br />

Klinik Araştırmalar Hakkında Yönetmelik, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />

23.12.2008, Sayı 27089.<br />

Koruyucu Aile Yönetmeliği, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 14.10.1993, Sayı<br />

21728.<br />

Oyuncaklar Hakkında Yönetmelik, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 17.05.2002,<br />

Sayı 24758.<br />

Radyo ve Televizyon Yayınlarının Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik,<br />

Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 17.04.2003, Sayı 25082.<br />

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü Çocuk Evleri<br />

Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik, Yayınlandığı Resmi<br />

Gazete Tarihi 05.10.2008, Sayı 27015.<br />

Genel Kadınlar ve Genelevlerin Tabi Olacakları Hükümler ve Fuhuş Yüzünden<br />

Bulaşan Zührevi Hastalıklarla Mücadele Tüzük, Yayınlandığı Resmi<br />

Gazete Tarihi 19.04.1961 Sayı 10786.<br />

Küçüklerin Evlât Edinilmesinde Aracılık Faaliyetlerinin Yürütülmesine İlişkin<br />

Tüzük, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 15.03.2009 Sayı 27170.<br />

123


ÖZGEÇMİŞ<br />

Kişisel Bilgiler:<br />

Adı ve Soyadı : Muammer SALİM<br />

Doğum Yeri : Kadıköy<br />

Doğum Yılı : 1980<br />

Medeni Hali : Evli / Bir Çocuk Babası<br />

Eğitim Durumu:<br />

Lise : 1994-1997 İstanbul Pendik Bahçelievler Lisesi<br />

Lisans : 1998-2003 Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler<br />

Yüksekokulu (Bir Yıl İngilizce Hazırlık)<br />

Yabancı Dil ve Düzeyi:<br />

İngilizce / Orta<br />

İş Deneyimi:<br />

2003-2005 Sosyal Hizmet Uzmanı,<br />

İstanbul Valiliği Ayvansaray Çocuk Koruma İstasyonu<br />

2005-2005 Sosyal Hizmet Uzmanı,<br />

Ayça Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi / İstanbul<br />

2005-____ Sosyal Hizmet Uzmanı,<br />

Isparta İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü<br />

124

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!