GEÃMÄ°ÅTEN GÃNÃMÃZE TÃRKÄ°YE'DE ÃOCUK KORUMA ...
GEÃMÄ°ÅTEN GÃNÃMÃZE TÃRKÄ°YE'DE ÃOCUK KORUMA ...
GEÃMÄ°ÅTEN GÃNÃMÃZE TÃRKÄ°YE'DE ÃOCUK KORUMA ...
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
T.C.<br />
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ<br />
SOSYAL BİLİMLER ESNTİTÜSÜ<br />
KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI<br />
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE’DE ÇOCUK<br />
<strong>KORUMA</strong> POLİTİKALARI ve SOSYAL HİZMETLER ve<br />
ÇOCUK ESİRGEME KURUMU<br />
YÜKSEK LİSANS TEZİ<br />
Hazırlayan<br />
Muammer SALİM<br />
0730203083<br />
Danışman<br />
Yrd. Doç. Dr. Nilüfer AVŞAR NEGİZ<br />
ISPARTA–2011
ÖNSÖZ<br />
“Geçmişten Günümüze Türkiye’de Çocuk Koruma Politikaları ve Sosyal<br />
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu” isimli yüksek lisans tezimin hazırlanması ve<br />
düzenlenmesi sırasında bana yol gösteren, destek olan değerli hocam Sayın<br />
Yrd.Doç.Dr. Nilüfer (NEGİZ) AVŞAR’a teşekkürü borç bilirim.<br />
Kendi işlerinin yoğunluğu arasında zaman ayırarak bu çalışma hakkında<br />
görüş ve önerilerini sunan, destek olan değerli hocam Sayın Doç.Dr. Hakan ACAR’a<br />
teşekkürlerimi sunarım.<br />
Görev yaptığım 60.Yıl Sadık Doğan Kız Yetiştirme Yurdu Müdürü Sayın<br />
Yıldız AKSOY’a şahsıma gösterdiği anlayış, meslektaşım Sayın Arif LAÇİN’e<br />
değerli önerileri, Psikolog Sayın Arife GÜNBEY’e yardımları için ayrıca<br />
teşekkürlerimi sunarım.<br />
Beni hayatımın her anında her anlamda destekleyen çok sevdiğim annem<br />
Zeynep SALİM ve babam Yusuf SALİM’e şükranlarımı sunuyorum. Onların<br />
üzerimdeki emeklerini hiçbir zaman unutmayacağım.<br />
Son olarak çalışmam boyunca kendilerini ihmal ettiğim, yoğun süreç boyunca<br />
beni cesaretlendiren, en umutsuzluğa düştüğüm anda varlıkları ve telkinleri ile bu<br />
çalışmanın ortaya çıkmasında sebep olan iki güzel insana; eşim Esma ve kızım<br />
Beyza’ya sonsuz sevgi ve minnet duygularımı sunuyorum. İyi ki varsınız.<br />
i
ÖZET<br />
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE’DE ÇOCUK <strong>KORUMA</strong><br />
POLİTİKALARI VE SOSYAL HİZMETLER VE ÇOCUK ESİRGEME<br />
KURUMU<br />
Muammer SALİM<br />
Süleyman Demirel Üniversitesi, Kamu Yönetimi Bölümü<br />
Yüksek Lisans Tezi, 124 Sayfa, Ocak 2011<br />
Danışman: Yard.Doç.Dr. Nilüfer (AVŞAR) NEGİZ<br />
Her türlü risklere karşı savunmasız durumda bulunan çocukların korunması<br />
ve esenliklerinin sağlanması, günümüz toplumlarının karşı karşıya bulunduğu en<br />
önemli sosyal sorunlarından birisidir. Bu sorunla mücadelede devletler, çocuk<br />
koruma sistemlerine yönelik politikalar geliştirerek çocuk refahı alanında<br />
uygulamaya koymaktadır. Türkiye’de çocuk koruma sistemine yönelik merkezi plan<br />
ve politikaların geliştiricisi ve uygulayıcısı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme<br />
Kurumu’dur.<br />
Bu çalışma, Türkiye’de çocuk koruma sistemine yönelik kamu politikalarını,<br />
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından sunulan hizmetler<br />
boyutuyla ele almaktadır.<br />
Çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, çocuk ve korunmaya<br />
muhtaç çocuk kavramları ele alınmış, zaman içinde değişen çocukluk algılayışına<br />
değinilmiş, tarihsel süreçte korunmaya muhtaç çocuklara yönelik geliştirilen<br />
politikalardan bahsedilmiştir. İkinci bölümde, Türkiye’de çocuk koruma sisteminin<br />
ortaya çıkışı hakkında bilgi verilmiştir. Üçüncü bölümde, günümüz Türkiye’sinde<br />
çocuk koruma sistemini oluşturan politikaların yasal zemini ele alınmıştır. Dördüncü<br />
bölümde, SHÇEK tarafından sunulan çocuk koruma hizmetleri üzerinde<br />
durulmuştur. Sonuç olarak, Türkiye’de korunmaya muhtaç çocuklara yönelik<br />
geliştirilen politikaların kurum bakımı üzerine yoğunlaştığı, son dönemlerde<br />
çocukların aile yanında korunmasına yönelik politikalara ağırlık verilmeye çalışıldığı<br />
tespit edilmiştir.<br />
Anahtar Kelimeler: Çocuk, Korunmaya Muhtaç Çocuk, Çocuk Koruma Politikaları,<br />
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu<br />
ii
ABSTRACT<br />
FROM PAST TO TODAY CHILD PROTECTION POLICIES IN TURKEY<br />
AND SOCIAL SERVICES AND CHILD PROTECTION AGENCY<br />
Muammer SALİM<br />
Süleyman Demirel University, Department of Public Administration,<br />
MPA, 124 pages, January 2011<br />
Supervising Professor: Assoc.Prof.Dr. Nilüfer (AVŞAR) NEGİZ<br />
Protection of children who are at risk and maintaining their welfare are the<br />
most important social issues at the contemporary societies. In order to tackle this<br />
problem, states develop policies towards child protection systems and they apply<br />
these policies in providing welfare to the children. In Turkey, Social Services is<br />
responsible for development and application of central plan and policies towards<br />
child protection issues.<br />
This study, handles public policies towards child protection system with<br />
regard to services provided by Social Services.<br />
Our study consists of four parts. In the first part, child and child protection<br />
consepts are handled. Childhood perception which has changed in time is addressed<br />
and policies which have been developed are looked into from an historical<br />
perspective. In the second part, information is presented about the origins of child<br />
protection system in Turkey. In the third part, legal foundation for child protection<br />
systems in Turkey has been handled. And the finally is last part, child protection<br />
services by Social Services and Child Protection Agency related to child protection<br />
issues are presented. As a result, to conculute the policies developed towards<br />
children in need of protection has concentrated on institutional care, recently services<br />
that children supported with in the families come front.<br />
Keywords: Child, Children in Need of Protection, Child Protecion Policies, Social<br />
Services and Child Protection Agency<br />
iii
KISALTMALAR<br />
AB : Avrupa Birliği<br />
ABD : Amerika Birleşik Devletleri<br />
ANY : Ayni Nakdi Yardım<br />
BSRM : Bakım ve Sosyal Rehabilitasyon Merkezi<br />
BYKP : Beş Yıllık Kalkınma Planı<br />
Çev. : Çeviren<br />
ÇHB : Çocuk Hakları Beyannamesi<br />
ÇHS : Çocuk Haklarına Dair Sözleşme<br />
ÇOGEM : Çocuk ve Gençlik Merkezi<br />
DPT : Devlet Planlama Teşkilatı<br />
Edt. : Editör<br />
EGM : Emniyet Genel Müdürlüğü<br />
KBRM : Koruma Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi<br />
KMÇ : Korunmaya Muhtaç Çocuk<br />
MEB : Milli Eğitim Bakanlığı<br />
s. :Sayfa Numarası<br />
SHÇEK : Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu<br />
SSYB : Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı<br />
TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi<br />
TCK : Türk Ceza Kanunu<br />
TÇEK : Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu<br />
TMK : Türk Medeni Kanunu<br />
TÜİK : Türkiye İstatistik Kurumu<br />
t.y : Tarih Yok<br />
iv
TABLOLAR DİZİNİ<br />
Sayfa No<br />
Tablo 1: TÇEK'in Hizmet Kuruluşlarının Çeşit ve Sayıları (1946)...........................50<br />
Tablo 2: 1960’lı Yıllarda Korunmaya Muhtaç Çocuklara Hizmet Sunan Kurumlar<br />
ve Bu Kurumlardan Hizmet Alan Çocuk Sayıları………………………......58<br />
Tablo 3: 1970' li Yıllarda Korunmaya Muhtaç Çocuklara Hizmet Sunan Kurumlar<br />
ve Bu Kurumlardan Hizmet Alan Çocuk Sayıları.................... ……………..62<br />
Tablo 4: SHÇEK’in Dolu-Boş Kadro Durumu (2000-2009) .................................. 104<br />
Tablo 5: SHÇEK’te Görev Yapan Meslek Elemanlarının Sayısı (2001-2009)....... 104<br />
Tablo 6: SHÇEK’in Yıllara Göre Bütçesi (1989-1993).......................................... 105<br />
Tablo 7: SHÇEK’in Yıllara Göre Bütçesi (2004-2009).......................................... 105<br />
Tablo 8: 3413 Sayılı Kanuna Göre Ataması Yapılan Korunmaya Muhtaç<br />
Çocuk Sayısı (1988-2009) .......................................................................... 106<br />
v
İÇİNDEKİLER<br />
Sayfa<br />
ÖNSÖZ........................................................................................................ i<br />
ÖZET ......................................................................................................... ii<br />
ABSTRACT ............................................................................................... iii<br />
KISALTMALAR........................................................................................ iv<br />
TABLOLAR DİZİNİ ................................................................................... v<br />
İÇİNDEKİLER .......................................................................................... vi<br />
GİRİŞ ......................................................................................................... 1<br />
BİRİNCİ BÖLÜM<br />
KORUNMAYA MUHTAÇ ÇOCUKLAR KAVRAMI VE ÇOCUK <strong>KORUMA</strong><br />
POLİTİKALARININ ORTAYA ÇIKIŞI<br />
1.1. Çocuk Kavramı....................................................................................... 3<br />
1.1.1. Tarihsel Süreçte Çocukluk Algısının Değişimi ..................................... 4<br />
1.1.2. Korunmaya Muhtaç Çocuklar Kavramı ............................................14<br />
1.2. Dünya’da Modern Çocuk Koruma Politikalarının Ortaya Çıkışı ....................16<br />
1.2.1. Sanayi Devrimi Öncesi Dönem.........................................................16<br />
1.2.2. Sanayi Devrimi Sonrası Dönem ........................................................18<br />
1.2.2.1. Avrupa ve Amerika’daki Gelişmeler .......................................19<br />
1.2.2.2. 20.Yüzyıl ve Sonrası Dönem..................................................23<br />
1.3. Sosyal Devletle Sistemli Çocuk Politikalarına Doğru...................................26<br />
1.4. Çocukların Korunması Alanında Büyük Umutlar ve Evrensel Dil:<br />
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ...............................................................27<br />
1.4.1. Sözleşmenin Ortaya Çıkışı ...............................................................28<br />
1.4.2. Sözleşmenin Tanımı ve İçeriği..........................................................29<br />
1.4.3. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye Yaklaşımlar .................................31<br />
İKİNCİ BÖLÜM<br />
TÜRKİYE'DE ÇOCUK <strong>KORUMA</strong> SİSTEMİNİN OLUŞUMU<br />
2.1. Cumhuriyet Öncesi Dönemde Çocuk Koruma Sisteminin Tarihsel Gelişimi ....33<br />
2.1.1. Tanzimat Öncesi Dönem: Geleneksel Yöntemler.................................33<br />
2.1.2. Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Uzanan Dönem: Merkezi Yönetimin<br />
Kurumsallaşma Çalışmaları..............................................................35<br />
2.1.2.1. Eytam Sandıkları..................................................................37<br />
2.1.2.2. Mithatpaşa Islahhaneleri........................................................38<br />
2.1.2.3. Darüşşafaka.........................................................................39<br />
2.1.2.4. Hamidiye Etfal Hastanesi ......................................................39<br />
2.1.2.5. Fukaraperver Cemiyetleri ......................................................39<br />
2.1.2.6. Darülhayr-ı Ali ....................................................................40<br />
2.1.2.7. Darülaceze ..........................................................................41<br />
2.1.2.8. Darüleytamlar......................................................................41<br />
2.1.2.9. Diğer Faaliyetler ..................................................................43<br />
2.1.3. Döneme İlişkin Politikaların Analizi.................................................44<br />
vi
2.2. Cumhuriyet’in İlk Yıllarından 1961 Anayasası'na Uzanan Dönemde<br />
Çocuk Koruma Politikaları ......................................................................46<br />
2.2.1. Merkezi Hükümetin Doğrudan Müdahil Olmadığı Çocuk Koruma<br />
Politikaları.....................................................................................46<br />
2.2.2. Himaye-i Etfal Cemiyeti/Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu'nun<br />
Ortaya Çıkışı ................................................................................48<br />
2.2.3. İlk Korunmaya Muhtaç Çocuklar Kanunu ve Merkezi<br />
Hükümetin Alana Müdahil Olması ....................................................51<br />
2.3. 1961 Anayasası’ndan 2000’li Yıllara Sosyal Devlet Anlayışıyla<br />
Ortaya Çıkan Kamu Politikaları...............................................................57<br />
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />
GÜNÜMÜZ TÜRKİYE'SİNDE ÇOCUK <strong>KORUMA</strong><br />
POLİTİKALARININ YASAL ZEMİNİ<br />
3.1. 1982 Anayasası’nda Çocuğun Korunması ..................................................68<br />
3.2. Çocuk Koruma Sisteminin Oluşumuna Katkı Sağlayan Yasal Mevzuat ve<br />
Diğer Hükümler...................................................................................70<br />
3.2.1. Türk Medeni Kanunu ve Ceza Kanunu’nda Çocuğun Korunması...........80<br />
3.2.1.1. Medeni Kanun’da Çocuğun Korunması ...................................80<br />
3.2.1.2. Ceza Kanunu’nda Çocuğun Korunması ...................................82<br />
3.2.2. Çocuk Koruma Sistemi İçinde Çocuk Adalet Sistemi. ..........................84<br />
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />
ÇOCUK <strong>KORUMA</strong> POLİTİKALARI VE SHÇEK<br />
4.1. Sosyal Hizmetler ve Çocukların Korunması ...............................................85<br />
4.2. SHÇEK Tarafından Uygulanan Kamu Politikaları ve Yasal Dayanağı ............87<br />
4.2.1. Çocuğun Aile Yanında Bakımı .........................................................87<br />
4.2.1.1. Ayni Nakdi Yardım Hizmetleri...............................................89<br />
4.2.1.2. Koruyucu Aile Hizmetleri......................................................90<br />
4.2.1.3. Evlat Edinme Hizmetleri .......................................................92<br />
4.2.1.4. Danışmanlık Hizmetleri ........................................................94<br />
4.2.2. Kurum Bakımı ve Yöntemleri...........................................................95<br />
4.2.2.1. Çocuk Yuvaları....................................................................98<br />
4.2.2.2. Yetiştirme Yurtları ...............................................................99<br />
4.2.2.3. Çocuk ve Gençlik Merkezleri (ÇOGEM) .................................99<br />
4.2.2.4. Çocuk Evleri ..................................................................... 100<br />
4.2.2.5 Koruma Bakım ve Rehabilitasyon Merkezleri İle<br />
Bakım ve Sosyal Rehabilitasyon Merkezleri............................ 101<br />
4.1. SHÇEK’in Çocuk Koruma Hizmetlerine Yönelik Değerlendirme ................ 103<br />
SONUÇ ve ÖNERİLER .............................................................................. 108<br />
KAYNAKÇA ............................................................................................ 113<br />
ÖZGEÇMİŞ .............................................................................................. 124<br />
vii
GİRİŞ<br />
Toplumlar açısından çocuk konusu, geleceklerinin hangi seyirde olacağını<br />
belirleyecek olması nedeniyle, son derece önemli konular arasında yer almaktadır.<br />
Her toplum, önlerine çıkacak sorunlarla mücadele edebilecek, sağlıklı, güçlü ve<br />
toplumsal devamlılığını sağlayabilecek bir nesil yetiştirme gayreti içinde<br />
bulunmaktadır. Bu döngünün gayet normal olduğu kabul edilmelidir. Her canlı<br />
organizma kendi misyonunu tamamladığında, kendinden sonra gelecek olanların<br />
daha kolay bir şekilde uyum sağlayabilmesi ve sağlıklı bir şekilde gelişimini<br />
tamamlayabilmesi için gerekli olan her şeyi hazırlar ve oluşum sürecinin<br />
tamamlanmasını bekler. Bu aynı zamanda içgüdüsel bir davranıştır.<br />
Toplumlar da, tıpkı canlı organizmalar gibi, merak ve sabırla, yerlerini alacak<br />
olan bireylerin yetişmesini beklemektedir. Bu değişim döngüsü, insanoğlunun<br />
hayatında kendi yavruları vasıtasıyla sağlanmaktadır. İnsan yavrusunun bu kadar<br />
önemli olmasının en önemli sebeplerinden birisi de (belki de), “medeniyetlerin”<br />
veya daha geniş bir ifade ile “insanlığın” bir adım öteye taşınabilmesinin baş aktörü<br />
olmasıdır. Çocuğa yüklenen bu gizil anlamı, Tan, şöyle izah etmektedir 1 :<br />
Çocuk, daima umudun taşıyıcısı ve insanın soyunu sürdürme<br />
yolundaki bastırılamayan dürtüsünün simgesi olmuştur. İnsanın<br />
kendisinin yok oluşunu yenme, yeniden yaşama, zamana karşı<br />
koyma yolu.<br />
İnsan yavrusunun, bu görevi yerine getirebilmesi için mevcut ortamı ve geleceği ne<br />
kadar güzel düzenlenirse, o kadar başarı düzeyinin yüksek olacağı bilinmektedir.<br />
Günümüzde, toplumların varlıklarını sürdürebilmeleri için yapabilecekleri en<br />
güvenli yatırımın, çocuğa yapılan/yapılacak yatırım olduğu anlaşılmıştır. Bu<br />
paralelde, çağdaş, demokratik ve sağlıklı bir toplum oluşturabilmek için çocuğu<br />
fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişim yönünden, bir bütün olarak ele alabilen<br />
politikalara ihtiyaç duyulmaktadır. 2<br />
Çocuğun, her türlü risk ve gelişimi açısından tehlikelerden korunmasına<br />
yönelik ilk ciddi adımların atılması moderniteyle mümkün olabilmiştir. Bu<br />
1 Mine TAN, “Çağlar Boyu Çocukluk”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi,<br />
Cilt 23, Sayı 2, Yıl 1989, s.72.<br />
2 Latife BIYIKLI, “Korunmaya Muhtaç Çocuklar ve S.O.S Çocuk Köyleri”, Ankara Üniversitesi<br />
Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, Yıl 1995, s.3.<br />
1
doğrultuda, Büyük Sanayi Devrimi’nin ardından, olağanüstü bir hızla yaşanılan<br />
toplumsal değişme ve gelişmeler bağlamında, devletlerin, daha önceleri yığın<br />
şekliyle karşılaşmadıkları sorunlar yumağıyla karşılaşmaya başlamaları, aynı<br />
zamanda, genelde tüm dezavantajlı gruplar, özelde ise çocukların korunması<br />
hususunda, bir takım adımların atılması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Bu<br />
gereklilik, modern anlamda çocuk koruma politikalarının düşünsel ve eylemsel<br />
temelini oluşturmuştur.<br />
Tarihsel gelişim seyri içinde, insanoğlunun, sanayi devriminden çok önceleri<br />
de çocukların tehlikelerden korunmasına yönelik düzenlemeler yaptığına<br />
rastlanılmaktadır. Ancak, sorunun kitleselliğe ulaşması açısından, sanayi devriminin<br />
etkilerinin altı çizilmektedir.<br />
Ülkemizde sanayileşme hareketlerinin etkilerinin, Batı’dakinden yaklaşık<br />
olarak yüz yıl kadar geç ortaya çıkmış olması, modern anlamda çocuk koruma<br />
politikalarının geliştirilmesinde gecikme yaşanmasına sebep olmuştur. Ancak,<br />
özellikle Osmanlı Devleti’nin yıkılma döneminde yaşanılan kanlı savaşların ağır<br />
bilançoları altında kimsesiz kalan çocukların, bakım ve gözetilmesi hususunda<br />
başlayan kurumsallaşma süreci, başlı başına Yeni Cumhuriyetin çocuklarla ilgili<br />
ortaya koyacağı çalışmaların temellendirilmesi görevini de üstlenmiştir.<br />
Cumhuriyet’in ilanından sonraki süreçte çocuk koruma sisteminin oluşumu ve<br />
işletilmesinde, dönemin sosyo-ekonomik özellikleri, politikaların belirleyicisi<br />
olmuştur. Siyasal yaklaşımların da, bu süreçte etkisinin olduğu dile getirilmelidir.<br />
Bu doğrultuda çalışmanın konusunu, Türkiye’nin geçmişten günümüze<br />
çocuk koruma politikaları, çocukların korunmasına yönelik mevcut uygulamalar,<br />
güncel yasal zemin ve genel anlamda tüm çocukların korunması, özel anlamda ise<br />
korunmaya muhtaç çocukların korunmasına yönelik kamusal politikaların<br />
geliştiricisi ve uygulayıcısı olan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun<br />
(SHÇEK), çocukların korunmasına yönelik hizmetlerinin değerlendirilmesi<br />
oluşturmaktadır.<br />
2
BİRİNCİ BÖLÜM<br />
KORUNMAYA MUHTAÇ ÇOCUKLAR KAVRAMI VE ÇOCUK<br />
<strong>KORUMA</strong> POLİTİKALARININ ORTAYA ÇIKIŞI<br />
1.1. Çocuk Kavramı<br />
Çocuk kavramına yönelik tanımlamalar, hangi bakış açısıyla ele alındığına<br />
göre değişebilmektedir. Örneğin bir psikolog ile bir hukukçu farklı tanımlamalarda<br />
bulunabilmektedir.<br />
İnan, çocuğu, en genel manasıyla “insan yavrusu” olarak tanımlamaktadır. 3<br />
5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu, çocuğu, daha erken yaşta ergin olsa bile 18<br />
yaşını doldurmamış kişi olarak tanımlamaktadır. 4 Aynı kanun, 18 yaşından küçük<br />
olduğu halde evlenmeyle ergin olan kişinin, Çocuk Koruma Kanunu’na göre,<br />
korunma altına alınabileceğini de hükme bağlamıştır. Bu durum, kimi hukukçular<br />
tarafından Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde (ÇHS) bile çocukluğun<br />
sınırının bu kadar geniş tutulmadığı şeklinde yorumlanmıştır. 5 Ancak, Yörükoğlu,<br />
her ne olursa olsun, çalışma yaşamanın ve evliliğin, hangi yaşta olursa olsun,<br />
çocukluğu bitirdiğini savunmaktadır. 6<br />
Çocuk tanımı için günümüzde tüm toplumları kapsayabilecek genel geçer bir<br />
ifade, kendisini Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde bulmaktadır. ÇHS’nin 1.maddesi,<br />
çocuğu, 18 yaşından küçük insan olarak tanımlamaktadır. ÇHS, çocukluk kavramına<br />
şöyle yaklaşmaktadır 7 :<br />
Belirli bir devletin yasaları uyarınca, çocukluktan çıkış daha<br />
önceki yaşlarda gerçekleşmiş sayılmadığı sürece, çocukluk dönemi<br />
18’inci yaş günü ile birlikte sona ermektedir.<br />
3 Ali N. İNAN, “Çocuğun Korunması ve Polis”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt<br />
37, Sayı 1, Yıl 1980, s.244.<br />
4 Çocuk Koruma Kanunu, Kanun Numarası 5395, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 15.07.2005,<br />
Sayı 25876, Madde 3.<br />
5 Mahir TOPALOĞLU, “Çocuk Koruma Kanununda Tedbirler Sorunu”, İstanbul Barosu Dergisi,<br />
Cilt 81, Sayı 4, Yıl 2007, s.1650.<br />
6 Atalay YÖRÜKOĞLU, Değişen Toplumda Aile ve Çocuk, 6.Basım, Özgür Yayınları, İstanbul,<br />
2000, s.13.<br />
7 UNICEF, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, , Erişim Tarihi: 25.12.2009.<br />
3
Günümüzde, 21. yüzyılın yarattığı çocukluk olgusuna ciddi eleştiriler<br />
getirilmektedir. Çocuğun veya çocukluğun, çocuk olarak ele alındığı modern<br />
döneme kadar, geçirdiği aşamaların neler olduğunu görmenin, çocuk koruma<br />
sistemlerinin ortaya çıkış sürecini yorumlamamıza yardımcı olacağı<br />
düşünülmektedir.<br />
1.1.1. Tarihsel Süreçte Çocukluk Algısının Değişimi<br />
Sosyal bilimciler tarafından, son birkaç on yıldır üzerinde çalışmalar yapılan<br />
çocukluk tarihi ile ilgili olarak, kesin ve sağlam verilere 16. ve 17. yüzyıl ile birlikte<br />
ulaşılabilmiştir. Daha öncesiyle ilgili olarak yapılan değerlendirmelerin, eleştirilmesi<br />
veya benimsenmesiyle ilgili beyanda bulunmak, öznellik sınırları içinde kalacaktır.<br />
Eski çağlarda, çocuklara iyi davranılmadığını, güçsüzlükleri nedeniyle<br />
kullanıldıklarını, hatta kolayca öldürüldüklerini belirten Yörükoğlu, Hıristiyanlığın<br />
doğup yayılmasından sonra, Tanrı korkusuyla da olsa, çocuklara önceki dönemlere<br />
nazaran iyi davranılmaya başlanıldığını, yine de asıl amacın çocukları gözetmek,<br />
korumak, kurtarmak değil, Tanrının buyruğuna uydurarak, vaat edilen cennete<br />
ulaşabilmek olduğunu eklemektedir. 8<br />
Her ne kadar günümüz koşullarına göre kıyaslama yapmasa da, Aries,<br />
dönemin Eski Yunan ve Roma Medeniyetinde eğitim faaliyetlerinin bulunmasını,<br />
çocukluğun klasik çağda anlaşılmaya çalışılması olarak yorumlamıştır. O zamanın<br />
şartlarına göre, umut verici olan bu gelişmeleri değerlendiren Postman, çocukların<br />
anlaşılmaya başlandığı bu yeni dönemin, kuzey barbarlarının istilalarıyla sona<br />
erdiğini ve Orta Çağ’ın karanlık yüzünün ortaya çıktığını belirtmektedir. 9<br />
Girilen bu karanlık dönemde, skolastik düşüncenin etkileriyle birlikte yaygın<br />
inanış, insanların günahkar doğduğu olmuştur. 10 Çocuklara karşı bakış açısı, zaman<br />
içinde olumsuz yönde değişmeye başlamıştır. Sürecin devamında çocuğun kendine<br />
özgü varlığı unutulmuştur. 11 Bu unutkanlığı izah etmeye çalışan araştırmacılar, Orta<br />
Çağ’ ın salgın hastalıklarının, en çok savunmasız durumdaki çocukları etkilediği, bu<br />
8 YÖRÜKOĞLU, s.22-23.<br />
9 Neil POSTMAN, Çocukluğun Yokoluşu, Çev: Kemal İNAL, İmge Yayınevi, Ankara, 1995, s.21.<br />
10 Mary J. GANDER ve Harry W. GARDINER, Çocuk ve Ergen Gelişimi, 4.Baskı, Çev: Ali<br />
DÖNMEZ, Nermin ÇELEN ve Bekir ONUR, Edt: Bekir ONUR, İmge Kitabevi, Ankara, 2001, s.29.<br />
11 Bekir ONUR, Çocuk Tarih ve Toplum, İmge Kitabevi, Ankara, 2007, s.97.<br />
4
nedenle çocuk ölümlerinin Orta Çağ’ a özgü çok belirgin bir toplumsal olgu<br />
olduğu, 12 aynı zamanda doğum ve bebek ölüm oranlarının çok yüksek olması<br />
sebebiyle ana-babaların “olası bir kayıp” olarak gördükleri bir “canlıya” 13 derinden<br />
bağlanmaktan kaçındıkları 14 üzerinde durmaktadır. Öyle ki, 14.yüzyıla kadar<br />
çocuklara, vasiyetnamelerde bile yer verilmediği ifade edilmektedir. 15<br />
Batı Toplumlarında, Orta Çağ boyunca çocukluk ayrı bir gelişim dönemi<br />
olarak görülmemiştir. Çocuklar, yetişkinler ile iç içe yaşamışlar, aynı giysileri<br />
giymişler, aynı besinleri tüketmişler, aynı oyunları oynamışlardır. Dönemin resim ve<br />
heykel sanatı örnekleri, bu tespiti doğrular niteliktedir. 16 Postman’a göre, Ortaçağ’da<br />
yedi yaşına gelen çocuk, iyi bir biçimde konuşmaya başlamakta, böylece<br />
yetişkinlerin söylediği ve anladığı şeyleri söyleyebilmekte ve anlayabilmekteydi.<br />
Böylece, Orta Çağ’da, çocukluk, ortalama 7 yaşında sona ermekteydi. 17<br />
Orta Çağ’da dayak çocuğun eğitiminde sık kullanılan bir yöntem<br />
olagelmiştir. 18 Yaygın çocukluk algılayışı, kölelik ideolojisiyle benzeşen taşınır eşya<br />
ya da mülk parçası yaklaşımı ile gelişmiştir. 19 Çocuklar için bir hukuk veya ceza<br />
yasaları geliştirilmemiştir. Çocuklar da, yetişkinler gibi, her türlü suçtan tam<br />
sorumlu tutulabilmiş ve ağır cezalara mahkum edilebilmişlerdir. 20<br />
Aries, Orta Çağ’da çocukluk duygusunun bulunmadığını iddia etmektedir.<br />
Devamında, çocukluk duygusunun bulunmayışının, çocukların ihmal ve istismar<br />
edildiği veya çocuklara karşı sevecenlikle yaklaşılmadığı şeklinde algılanmaması<br />
gerektiğini eklemektedir. Ona göre çocukluk duygusunun bulunmayışıyla anlatmak<br />
istediği, çocuklara karşı duyarlılığın gelişmemiş olmasıdır. Çocuğu, yetişkinden<br />
12 İsmail DOĞAN, “Çocuk Haklarının Sosyolojik Evriminden Dünya ve Türkiye İçin Çıkan<br />
Sonuçlar”, I.Çocuk Kurultayı Bildiriler Kitabı, Edt.:Mustafa Ruhi ŞİRİN ve Sevgi USTA SAYITA<br />
İstanbul Çocukları Vakfı Yayınları, İstanbul, 2000, s.45.<br />
13 Mine TAN, “Çocukluk, Dün ve Bugün”, Toplumsal Tarihte Çocuk Sempozyumu, 23-24 Nisan<br />
1993, Edt.:Bekir ONUR, İstanbul, 1994, s.18.<br />
14 GANDER ve GARDINER, s.27.<br />
15 POSTMAN, s.31.<br />
16 Bekir ONUR, “Sunuş”, Toplumsal Tarihte Çocuk Sempozyumu, 23-24 Nisan 1993, Edt.:Bekir<br />
ONUR, İstanbul, 1994, s.3-4.<br />
17 POSTMAN, s.21.<br />
18 YÖRÜKOĞLU, s.24.<br />
19 David ELKIND, Çocuk ve Toplum Gelişim ve Eğitim Üzerine Denemeler, Çev.: Demet<br />
ÖNGÜN, Edt.: Bekir ONUR, ÇOKAUM Yayınları, Ankara, 1999, s.36.<br />
20 YÖRÜKOĞLU, s.25.<br />
5
hatta gençten ayıran, bu özgüllüktür. 21 Diğer bir ifadeyle, Ortaçağ’da çocukluğu<br />
yetişkinlikten ayıran konular hakkında hiçbir şey bilinmiyordu. 22 Aries’in bu<br />
tespitlerine, Le Goff, insanların çocuktan büyülenecek, ona ayıracak vakitleri<br />
olmadığını, onu ancak fark edebildiklerini iddia ederek cevap vermektedir. 23<br />
Orta Çağ’ın Batı dünyasından farklı olarak, İslam Uygarlığında, Kuran ve<br />
Sünnette, buluğ yaşına kadar çocuğun mükellef sayılmadığı öğretisi mevcuttur.<br />
Çocukluğun yetişkinlikten farklı özel bir biyolojik evre olduğu, doğumdan buluğ<br />
çağına kadar birkaç değişik evreden geçilerek çocukluktan çıkılacağı, yetişkinliğe<br />
belli bir hazırlık ve yetişme sonucunda ulaşıldığı ve çocuğun yetiştirilmesinde<br />
sorumluluğun yetişkinlere ait olduğunu gösteren ayet ve hadisler bulunmaktadır. 24<br />
Batı’da, Orta Çağ boyunca, skolastik düşüncenin ve bu düşüncenin çocuğu<br />
ilk günahın ürünü olarak görmesinin hakim yapıyı oluşturduğunu düşündüğümüzde,<br />
çocukluğun moderniteye kavuşabilmesi için neden reform hareketlerini beklediğini<br />
daha iyi yorumlayabiliriz.<br />
Çocukluğun hiç tanınmadığı bir çağdan, hukuksal, toplumsal, eğitsel<br />
kurumlar içinde korunmaya alınan çocukluk kavramına geçiş dört asır sürmüştür.<br />
Batı Avrupa’da çocuk anlayışında önemli bir değişim, 16. ve 17. yüzyılda ortaya<br />
çıkmıştır. Çocuğun ayrı bir kişilik, çocukluğun da ayrı bir yaşam dönemi olarak<br />
algılanmasında; ekonominin tarımdan sanayiye kaymasının, orta sınıfın<br />
gelişmesinin, aile yapısının ve rolünün gelişmesinin, çocuk ölümlerinin azalmaya<br />
başlamasının, aile içinde duygusal bağın önem kazanmasının ayrı ayrı birer unsur<br />
olduğunun altı çizilmelidir. 25<br />
Modern çocukluk olgusunun ortaya çıkış dinamiklerinin temelini, Reform ve<br />
Rönesans Hareketleriyle alt yapısı belirlenen ve o zamanki şartlar altında zirve<br />
yaparak Aydınlanma Çağı adını alan düşünsel devrimle birlikte, üretimin serileştiği,<br />
sanayi devriminin ortaya çıkardığı baş döndürücü toplumsal hareketlilik seyri<br />
21 Bekir ONUR, Anılardaki Aşklar Çocukluğun ve Gençliğin Psikoseksüel Tarihi, Kitap<br />
Yayınları, İstanbul, 2005a, s.13.<br />
22 Bekir ONUR, Türkiye’de Çocukluğun Tarihi, İmge Kitabevi, Ankara, 2005b, s.26.<br />
23 LE GOFF, J. La Civilisation de L’Occcident Medieval, Paris, 1964, s.35’den aktaran: Sibel<br />
BOZBEYOĞLU. “Ortaçağ Fransa’sında Anne-Çocuk İlişkisi”, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat<br />
Fakültesi Dergisi, Cilt 17, Sayı 2, Yıl 2000, s.8.<br />
24 TAN, 1994, s.13-14.<br />
25 ONUR, 1994, s.4-5.<br />
6
oluşturmuştur. Şüphesiz üretimi serileştiren bu sürecin ardından meydana gelen işçi<br />
hareketlerinin özendirdiği toplumsal değişme rüzgarlarıyla birlikte, özellikle tıp ve<br />
psikiyatri bilimi ile diğer bilimlerdeki gelişmeler, çocuğun korunması sürecinde,<br />
ailenin yanı sıra devletin de sorumlulukları olduğu anlayışının yerleşmesinde etkili<br />
olmuştur.<br />
Postman, çocukluğun Rönesans’ın en önemli, belki de en insancıl icadı<br />
olduğunu savunmaktadır. 26 Batı’da, Rönesans ile birlikte çocuğa gösterilen ilgi<br />
artmıştır. Reform Hareketleri de, çocuğa yönelik tutum ve davranışları olumlu<br />
etkilemiş, skolastik düşüncenin oluşturduğu, insanın doğuştan günahkar olduğu<br />
inancı sarsılmıştır. 27<br />
Modern Çocukluk olgusunun ortaya çıkışında J.J.Rousseau ve J.Locke gibi<br />
düşünce adamlarının etkisi göz ardı edilemez. Aydınlanma Çağı’nda klasik Hristiyan<br />
felsefesine karşı çıkan Locke ve Rousseau, yeni çocuk anlayışının doğuşuna dair bir<br />
nevi manifesto oluşturmuştur. Onlar, çocuğun iyi veya kötü olarak ortaya<br />
çıkmasında tek sorumlunun toplumun kendisi ve inandığı değerlerin olduğunu ilan<br />
etmiştir. 28<br />
Aries’e göre, modern çocukluk kavramı burjuvazi ve aristokrasiye özgü bir<br />
fenomendi ve öncelikle erkek çocukları kapsamaktaydı. Alt sınıfların, köylü ve<br />
esnafın çocukları için eski yaşam biçimi devam etmekteydi. 29 Karataş ve diğerleri<br />
de, Aydınlanma Çağı’ndan itibaren, çağdaş çocukluk algısının oluşumunda, burjuva<br />
sınıfının olumlu etkilerinden bahsetmektedir. 30<br />
17. Yüzyılda zorunlu eğitimin yaygınlaşmaya başlaması, yeni çocukluk<br />
anlayışının temellerini atmıştır. 31 Bumin, Aydınlanma Dönemi’nin ardından vücut<br />
bulmaya başlayan ulus-devletlerin eliyle verilmeye başlayan eğitim ile Orta Çağ’ın<br />
karanlık yapısı içinde kilisenin tekelinde bulunan çocukluğun ve algılayışının el<br />
değiştirdiğini, artık yeni sahibin devletin kendisi olduğunu belirtmektedir. Bu felsefi<br />
26 POSTMAN, s.8.<br />
27 ONUR, 2007, s.97.<br />
28 YÖRÜKOĞLU, s.25-26.<br />
29 TAN, 1994, s.18.<br />
30<br />
Kasım KARATAŞ ve Hakan ACAR, Özlem C. ÖNTAŞ, Yüksel B. ACAR, Elif<br />
GÖKÇEARSLAN, “Türkiye’de Çocuğun Korunması: Osmanlı’dan Günümüze Çocuk Refahına<br />
Yönelik Düzenlemeler”, Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, Cilt 15, Sayı 1 (Nisan), Yıl 2004, s.16.<br />
31 ONUR, 2007, s.97-98.<br />
7
yaklaşımla devlet ve kilise arasındaki mücadeleden devlet galip gelmiş, kilisenin<br />
çocukları, devletin çocukları olmuştur. 32<br />
Özellikle 18. yüzyılın sonları ve 19. yüzyılda, yüksek enerji teknolojisinin<br />
giderek artan bir şekilde kullanılmaya başlanması ve yaygınlaşması ile ortaya çıkan<br />
sanayileşme, öncelikle Batı Medeniyeti’nde sosyal yapıya karşı bir hücum<br />
oluşturmuştur. Büyük bir değişme ve hareketlilik getirerek mevcut toplum düzenini<br />
alt üst etmiş ve kendi yapısını kurmaya yönelmiştir. 33 Bu hareketlilik, mevcut aile<br />
düzenini de değiştirmiştir. Çekirdek aile adı verilen yeni aile yapısı ortaya çıkmıştır.<br />
Teknik ve kalifiye eleman sayısının giderek artması, geliri iyi olarak sayılabilecek<br />
orta sınıfın genişlemesini sağlamıştır. Bu genişleme, üst sınıftan sonra orta sınıfta da<br />
çocuğa verilen değerin ekonomik değerden duygusal değere doğru kaymasını<br />
başlatmıştır. Artık, çocuklar duygusal tatmin aracı olmaya başlamıştır. Ancak o<br />
dönemin şartlarında, alt sınıf için bu durumun orta ve üst sınıfa benzer olduğu<br />
söylenemezdi.<br />
Yığın insan gruplarının içinde bulunduğu alt sınıfın bu döngüsü, çocuğun<br />
ekonomik değer olması gerçeğini göz önüne getirmekten geri durmamıştır.<br />
18.yüzyılda artık giderek artan işgücü ihtiyacı, çocukları, sanayileşme yürüyüşünün<br />
önüne ucuz iş gücü olmaları sebebi ile katmıştır. Öyle ki, 19. yüzyılda İngiltere’de,<br />
maden ocaklarında çalışan çocukların feryatlarına, kamuoyunun kayıtsız kalamamış<br />
olmasına rağmen, ancak 10 yaşından küçük çocukların maden ocaklarında<br />
çalışmaları yasaklanabilmiştir. 34<br />
Amerika Birleşik Devletleri’nde de Endüstri Devrimi ile birlikte, çocuklar<br />
ucuz fabrika işçileri olarak görülmeye başlanmıştır. Elkind, bu sürecin değişimine<br />
yönelik adımların bir anlamı olduğu hususunda, akıl kurcalayan şu cümleleri<br />
kurmaktadır 35 :<br />
Bu durumu izleyen sosyal reform hareketleri, çocuk imgesinin<br />
ucuz fabrika işçiliğinden, fabrika işinde çalışan çırak imgesine<br />
dönüştürmüştür. Çocuklar fabrika yerine, fabrikada çalışmak<br />
üzere hazırlanmaları için okula gönderildiler.<br />
32 Kürşat BUMİN, Batı’ da Devlet ve Çocuk, Patika Yayınları, 2.Baskı, İstanbul, 1998, s.8.<br />
33 Nesrin KOŞAR, Sosyal Hizmetlerde Aile ve Çocuk Refahı Alanı, 2.Basım, Ankara, 1992, s.4.<br />
34 POSTMAN, s.71-72.<br />
35 ELKIND, 1999, s.37.<br />
8
Rönesans ve devamında gelen reform hareketleriyle başlayan çocuk tasarımı,<br />
1850-1950 yılları arasında zirve noktasına ulaşmıştır. Bu döneme, tipografik<br />
çocukluk dönemi de denilmektedir. Bu dönem, sonrasında yerini elektronik<br />
çocukluğa bırakmıştır. Tipografik dönemin ortak sembolleri kitapken, elektronik<br />
çocukluk döneminin ortak sembolü önceleri TV, şimdilerde ise bilgisayar ve internet<br />
olmuştur. Bu dönemde çocuk, yetişkinle birlikte bilginin ortak kullanıcısı ve<br />
tüketicisi olmuştur. Çocuk-yetişkin ayrımı yapmadan, ortak kullanıma açılan iletişim<br />
imkanları ve araçları, çocuğun yetişkinlerin dünyasına girişini kolaylaştırmıştır. 36<br />
Postman, çocukluğun doruğa ulaştığı bu dönemde, çocukların sömürüsüne<br />
yasal engeller getirilmeye çalışılmasını, çocukların okul hayatının başlamasını,<br />
kendilerine has giyim, eşya, edebiyat, oyun ve sosyal dünyalarının yaratılmasını<br />
ciddi adımlar olarak nitelendirmektedir. 37<br />
20.yüzyıl egemen çocuk paradigması üç temel varsayıma dayandırılmaktadır.<br />
İlki, çocukların yetişkinlerden farklı olduğu veya çocukluğun özel bir biyolojik<br />
dönemi oluşturduğu, ikincisi, çocukluğun yetişkinliğe hazırlanması gerektiği,<br />
üçüncüsü ise çocukların yetiştirilmesinin, geleceğe hazırlanmasının sorumluluğunun<br />
yetişkinlere ait olduğudur. 38<br />
20. yüzyılda, adeta çocukluğun tasarlandığı zaman diliminde, çocukluğun<br />
keşfine ağırlık verilmiştir. Friedlander, bu yüzyılla birlikte antropoloji, biyoloji, tıp<br />
ve psikoloji bilimindeki ilerlemelerin, toplumun çocuğa karşı bakış açısını da<br />
değiştirmeye başladığını belirtmektedir. 39 Bütün olumlu görünen gelişmelere<br />
rağmen, çocukluğun her geçen gün tüketildiğini savunanların sayısının<br />
azımsanmayacak kadar büyük olduğu gözden kaçmamaktadır.<br />
Aydınlanma Çağı’yla başlayan, çocuklukla yetişkinlik arasındaki göreceli<br />
ayrımın, günümüzde erozyana uğradığı, sınırlarının belirsizleştiğini iddia edenlerin<br />
sayısı günden güne artmaktadır. Bu duruma kanıt olarak da çocukların ve<br />
yetişkinlerin giyeceklerinin, beslenme tarzlarının yeniden birleştiği, yetişkinlerin<br />
36 Mustafa R. ŞİRİN, Dersimiz Çocuk, İz Yayıncılık, İstanbul, 2006, s.27-28.<br />
37 POSTMAN, s.89.<br />
38 TAN, 1994, s.11.<br />
39 Walter A. FRIEDLANDER, Sosyal Refah Hizmetine Başlangıç, Çev.: Resan TAŞÇIOĞLU,<br />
SSYB Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 1966, s.44.<br />
9
giydiği bluecinlerin, spor ayakkabıların ve aksesuarların minyatür çeşitlerini<br />
çocuklara kullandırıldığı ifade edilmektedir. Bukatko ve Daehler’e göre, daha da<br />
önemlisi, eskiden çoğunlukla yetişkinlerin dünyasında bulunan pek çok sorunu artık<br />
çocukların da yaşıyor olmasıdır. Alkolizme ve uyuşturucuya, cinsel ilişkiye, şiddete,<br />
artık çocuk ve ergenler arasında veya çocuk ve yetişkinler arasında daha çok<br />
rastlanmaktadır. Ayrıca, boşanmaların giderek arttığı bir ortamda, boşanan anababaların,<br />
çocuklarını kendilerine duygusal destek sağlamaya zorladığına şahit<br />
olunmaktadır. Diğer bir anlatımla, roller tersine dönmektedir. 40<br />
Telgrafın icadı ile başlayan, telefonun icadıyla sürüklenen, TV’nin<br />
kullanılmaya başlamasıyla büyük kitlelere ulaşan ve internet ağının tüm dünyayı<br />
sarmasıyla günümüzde zirve noktasına ulaşan iletişim teknolojisindeki<br />
gelişmelerin, 41 farklılıkları törpüleyerek tek tip çocukluk yaratmaya başladığı<br />
hususundaki eleştirilerde artış gözlenmektedir.<br />
Dünya ekonomik pazarı artık bir bütüne döndü. Mesafe inanılmaz derecede<br />
yakınlaştı. Giddens’ın deyimiyle, dünya küresel bir köy halini aldı. 42 Çok uzaklar<br />
bize yakınlaşırken, çok yakınlar ise bizden uzaklaşmaya başladı.<br />
Çocukların çoğu benzer siber oyunları oynamaya başladılar. Çizgi film<br />
kahramanlarına ait olan çıkartma ve posterlerin üzerinde olduğu giysileri, dünyanın<br />
bir ucundaki çocuklar ile diğer ucundaki çocuklar aynı anda giymeye başladı.<br />
Çocuklar, yeni ve oldukça büyük bir pazarın hem tüketicisi, hem de eleştirel bir<br />
bakış açısıyla tüketileni oldular. Mendel, yeni dünya düzeninin kurucuları olan<br />
görsel medya ve çokuluslu şirketlerin yeni sömürge hedefinin çocuklar olduğunu bu<br />
nedenle belirtmektedir. 43 Mustafa Şirin’in “Dersimiz Çocuk” isimli çalışmasında bir<br />
bölüme girizgâh yazan Ümit Meriç’in benzer yakınmalarına kulak verelim: 44<br />
…bugün elektronik çocukluk evresine girdik. Bütün dünya<br />
çocukları artık aynı kitapları okuyor, aynı resimlere bakıyor,<br />
aynı oyunları oynuyor. Globalleşme artık çocukluktan başlıyor.<br />
Yeni düzenin köleleri artık çocuklarımız mı?<br />
40 ONUR, 1994, s.5-6.<br />
41 Cemal YALÇIN, “Sosyolojik Bir Bakış Açısıyla İnternet”, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal<br />
Bilimler Dergisi, Cilt 27, Sayı 1 (Mayıs), Yıl 2003, s.80.<br />
42 Antony GIDDENS, Elimizden Kaçıp Giden Dünya, Çev.: Osman AKINHAY, Alfa Yayınları,<br />
İstanbul, 2000.<br />
43 ŞİRİN, s.28-29.<br />
44 ŞİRİN, s.21.<br />
10
Kleine, kapitalist dünyanın aktörlerinin, çocukları/çocukluğu büyük bir pazar<br />
olarak gördüğünü ve çocuklara bir şey satmanın en kolay yolunun ise satacağı<br />
nesneyi çizgi filmle cazip hale getirerek birleştirmek olduğunu dile getirmektedir. 45<br />
Heyecanı sürekli canlı tutarak, çocukları ekran başında tutmak isteyen<br />
medyanın, çocukların dünyasına göre hazırlanmış eğlendiriciliğinin yanı sıra öğretici<br />
taraflarının da içeriğinde bulundurması gereken çizgi filmleri bile, giderek şiddet<br />
içerikli hale getirdiği gözden kaçmamaktadır. Her seferinde şiddet eylemleriyle<br />
burun buruna gelen çizgi film kahramanlarının, birkaç saniyede eski hallerine<br />
dönmesi, çocukların bu sahneleri kendileriyle kıyaslamalarına ve şiddete dayalı daha<br />
fazla eylemler sergilemelerine neden olmaktadır. 46<br />
Çocukluğun tüketildiği serzenişlerini daha da arttıran, iletişim araçlarını<br />
elinde bulunduranların, çocukları, suçun, şiddetin, cinselliğin vazgeçilmez konusu<br />
yapılması hususunda ihtiyatlı davranmamasıdır.<br />
Çağdaş toplum, çocukları daha erken yaşlarda daha fazla şey yapmaya ve<br />
başarılı olmaya zorlamaktadır. Çocuklardan beklentiler artmaktadır. Çocuklar,<br />
okulda, sınavda, sanatta, sporda daha fazla başarı ortaya koymaya<br />
koşullandırılmaktadır. Artık çocuklar çocuk olmaya, oyun oynamaya, baskıdan uzak<br />
yaşamaya ne zaman bulabilmekte ne de fırsat yaratabilmektedir. 47 Göreceli de olsa,<br />
sanki Orta Çağ’ın karanlık dönemlerinde olduğu gibi, çocukların bir anda<br />
büyümeleri ve yetişkin olmaları beklenmektedir.<br />
Bu yaklaşımdır ki, çocukların üzerine, cinsel yönden yetişkinlik imgesini<br />
yükleyerek, çocuk cinsel istismarını artırmıştır. Elbette önceden de çocukların cinsel<br />
yönden istismarı vardı. Ancak sorunun bu denli büyümesinde, bu denli<br />
sistematikleşmesinde, küreselleşen dünyanın vahşi yüzünün payı yok mudur?<br />
Elkind’ın tespitleriyle, “14 yaşında poposunu sağa sola çevirerek kendisine verilen<br />
kot pantolonun reklam filminde rol alan şehvetli küçük kızları”, 48 bugünün modern<br />
45 Stephen KLEINE, Out of Garden, Toys and Children’s Culture in the Age of TV Marketing,<br />
London, 1992’den aktaran: Suat SUNGUR, “Marksist Düşünce Sisteminde Kitle Kültürü ve<br />
Televizyonda Yayınlanan Çizgi Filmlerin İdeolojik İşlevlerine Bir Bakış”, İstanbul Üniversitesi<br />
İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı 30, Yıl 2007, s.133-134.<br />
46 Güliz ULUÇ, Toplumsal Bir Gruba Yönelik Şiddet Türü: Medya, Şiddet ve Çocuklar, 2002,<br />
, Erişim Tarihi: 08.08.2010.<br />
47 ONUR, 1994, s.5-6.<br />
48 ELKIND, 1999, s.218.<br />
11
dünyası yaratmadı mı? Bu soruya içten cevap vermek için çocukluğun içinde<br />
bulunduğu günümüz dünyasını gözlemlemek yeterlidir.<br />
Atay, çocukluğun, modern zamanda ulus-devlet ve güçlenen merkeziyetçi<br />
yapılar ile birlikte, ihtiyaç duyulan yurttaş-vatandaş bağlamında keşfedildiğini ifade<br />
ederek, süreç içinde kapitalist sistemin ihtiyacı doğrultusunda “sermaye” olarak<br />
görülmesinin altını çizmekte ve Postman’ın “Çocukluğun Yokoluşu” isimli eserinde<br />
dile getirdiği, çocukluğun yetişkinlere ait olduğu savıyla birlikte, çocukluğun<br />
endüstriye ait olduğunu belirterek, kitle kültürü ile birlikte çocuğun tüketici olarak<br />
ele alındığını ve yönlendirildiğini iddia etmektedir. Yeni dünya düzenindeki<br />
etkileşimlerin ise bu kadar hızlı meydana gelmesinin, durumun vahamiyetini<br />
gizlemeye yardımcı olduğunu savunmaktadır. 49<br />
Postman, 1850’li yıllarda telgraf ve telefonun icadıyla başlayan elektronik<br />
kitle iletişimine geçişin, iletişimi kişisel ve yerel düzeyden küresele çevirdiğini,<br />
bilginin nitelik ve niceliğinin akış ve alışının değiştiğini, bu ortamda çocuk/çocukluk<br />
üzerindeki simgesel çevrenin denetimini evden ve okuldan kopardığını, böylece<br />
yetişkinlerin dünyasındaki yolsuzluk, güvensizlik, şiddet ve çürümüşlüğün,<br />
alabildiğine paylaşılan yeni düzen içinde, çocukların da kullanmaya başladığını<br />
savunarak, yetişkin bilgisinin saklı meyvesine ulaşan çocuğun, çocukluğun<br />
bahçesinden kovulduğu betimlemesini yapmaktadır. 50<br />
Postman, günümüz modern dünyasında çocuklukla ilgili olarak, çocukların<br />
cinsel obje olarak kullanılması, çocuk suçlarının yetişkin suçlarıyla benzer hale<br />
gelmesi, giyim ve kuşamıyla yetişkinler ile benzeştiği, çocuk oyunlarının artık<br />
unutulmaya başladığı, çocukların fiziksel görüntüsünün değiştiği, çocukların<br />
yetişkin, yetişkinlerin de çocuklar gibi davranmaya başladığı tespitlerini<br />
yapmaktadır. 51<br />
Postman, çocukluğun yok oluşuna iki kurumun karşı koyabilecek güçte<br />
olduğunu, bu kurumların da aile ve okul olduğunu, aile ve okul müesseselerinin<br />
49 Tayfun ATAY, “Popüler Kültürden Kitle Kültürüne Çocukluğun Dönüşümleri”, V. Ulusal Çocuk<br />
Kültürü Kongresi: Popüler Kültür ve Çocuk, 12-13 Ekim 2005, Edt.: Neslihan GÜNEY ve Nihal<br />
AHİOĞLU, Dipnot Kitabevi, Ankara, 2007, s.87-101.<br />
50 POSTMAN, s.13.<br />
51 POSTMAN, s.13-15.<br />
12
güçlendirilmesi ve sorunlara karşı koyabilecek yapıya kavuşturulmasının,<br />
çocukluğun kurtuluşuna vesile olacağı düşüncesindedir. 52<br />
Alver, Postman’ın çalışmalarında dile getirdiği kitle iletişiminin çocukluğun<br />
mana ve ehemmiyeti üzerinde yıkıcı etkilerinin olduğu vurgularına karşı çıkmakta<br />
ve çocukluğun çarpık tasarlanmasında, sadece iletişim ve imkanlarının sorumlu<br />
tutulamayacağını ifade etmekte ve şöyle devam etmektedir: 53<br />
...Çocukluğun korunması ve geliştirilmesi için medya<br />
dizgesinin yanında, politika, ekonomi ve hukuk dizgeleri gibi<br />
diğer dizgelerde de gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.<br />
Sağlıklı bir çocukluk kültürünün oluşturulması için ekonomik<br />
koşulların iyileştirilmesi, çocuk haklarının yasalarla güvenceye<br />
alınması, eğitim olanaklarının geliştirilmesi ve eğitim<br />
niteliğinin yükseltilmesi elzemdir<br />
Fass, küresel dünya düzeninin, dünya çocukları için çizdiği olumsuzluklara dikkat<br />
çekici örnekler ile değinmektedir: 54<br />
Tayland’da Fransız turistler tarafından kiralanan erkek ve kız<br />
fahişe çocuklar, internetteki çocuk pornografisi, Amerikan<br />
giysileri için ipek yapan 5 yaşındaki tekstil işçileri, Milano<br />
kaldırımlarında kendilerine parlak bir gelecek planlarken şiddete<br />
uğrayan ve tecavüz edilen Doğu Avrupalı ergen kızlar: Bunlar,<br />
ekonomi küresel bir ağ haline geldiği ve bilgi iletişimi araçlarımız,<br />
tüm köy ve küçük yerleşim birimlerine kadar ulaştığı için,<br />
günümüzde artık sürekli karşılaştığımız şaşırtıcı görüntülerdir.<br />
Son derece korunmasız insanlara yönelik bu saldırılar karşısında<br />
dehşete düşmekte ve kendimize bunun, geleceğe dönük bir felaket<br />
habercisi olup olmadığını sormaktayız. Yaşadığımız gezegen<br />
küçüldükçe, çocuklarımızı, zengin ve yoksul uluslar arasındaki<br />
giderek açılan ve alabildiğine büyük uçuruma kurban mı<br />
edeceğiz?<br />
Elbette bu olumsuz görünümlü süreç içinde duygusallıkla hareket etmek sonucun<br />
değişmesine katlı sağlamayabilir. Ancak çocukların korunma hakkı savunusuyla<br />
birlikte gidilecek değişim süreci, çocukları koruma politikalarını başarıya<br />
ulaştırabilir.<br />
52 POSTMAN, s.189-192.<br />
53<br />
Füsun ALVER, “Neil Postman’in Çocukluğun Yok Oluş Sürecinde İletişim Teknolojisi<br />
Eleştirisinin Eleştirisi”, Ankara Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, Yıl<br />
2004, s.139-141.<br />
54 Paula S. FASS, “Çocuklar ve Küreselleşme”, Çev.: Nihal AHİOĞLU, Ankara Üniversitesi<br />
Eğitim Bilimleri Dergisi, Cilt 37, Sayı 1, Yıl 2004, s.141-142.<br />
13
Çocuk ve çocukluk algılayışlarının değişimi, çocuğun korunması<br />
politikalarına öncülük etmiştir. Çocuk koruma sistemlerinin oluşumu doğrultusunda,<br />
çocukluk yaklaşımlarının ciddi katkıları olmuştur. Bu paralelde, çalışmanın bir<br />
sonraki bölümünde çocuklara yönelik oluşturulan çocuk koruma sistemlerin ortaya<br />
çıkış süreçlerine ve politikalara değinilecektir.<br />
Çocuk koruma politikalarından bahsederken, biri geneli diğeri ise özeli<br />
kapsayıcı iki farklı değerlendirmeyle hareket etmek konunun geniş yelpazesi içinde<br />
anlaşılabilirliğini kolaylaştıracaktır. Olumlu veya olumsuz değerlendirilsin,<br />
eğitimden sağlığa hatta özelleştirmeye kadar, hemen hemen pek çok politika<br />
çocuklarla ilgilidir. Bu durum, çocuk politikalarının genel olarak değerlendirilmesini<br />
ifade eder. Ancak özelde çocuk koruma politikalarıyla belirtilmek istenen ise,<br />
korunmaya ihtiyacı olan veya risk altında bulunan çocuğun korunmasına yönelik<br />
politikaların ifade edilmesidir. Çalışma boyunca, korunma ihtiyacı olan veya risk<br />
altında bulunan çocukların korunması üzerine yoğunlaşılarak, genel çocuk<br />
politikalarından da bahsedilmeye çalışılacaktır.<br />
1.1.2. Korunmaya Muhtaç Çocuklar Kavramı<br />
Geçmişte kimsesiz veya yoksul çocuklar olarak adlandırılan çocuklara<br />
yönelik kavramlaştırmaya paralel olarak, yoksul veya kimsesiz olmayan çocukların<br />
da korunma ihtiyacına bürünebilmesi sebebiyle, korunmaya muhtaç çocuk kavramı<br />
doğmuştur. Koşar, her yönden sağlıklı yetişmesi için gerekli koşulların<br />
sağlanamadığı çocuğu, en geniş anlamıyla korunmaya muhtaç çocuk olarak ele<br />
almaktadır. 55<br />
Yörükoğlu, kimsesiz çocuklar olarak betimlediği korunmaya muhtaç<br />
çocukları, çeşitli nedenlerle öz anası-babası ile birlikte yaşamak gibi en doğal<br />
hakkından yoksun kalan, herkesin acıdığı, ama kimsenin tam sahip çıkmadığı<br />
çocuklar olarak tanımlamaktadır. 56<br />
Yolcuoğlu, korunmaya muhtaç çocukları; temel bakımı, yetiştirilmesi,<br />
esirgenmesi ve gözetilmesinde yetersizlikler bulunan, bu yetersizlikler nedeniyle,<br />
55 KOŞAR, s.43.<br />
56 YÖRÜKOĞLU, s.191.<br />
14
sosyal, fiziksel, ruhsal ve ahlaki yönden sağlıklı bir yetişkin olması risk altına giren<br />
çocuklar olarak ifade etmektedir. 57<br />
2828 Sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu;<br />
…beden, ruh ve ahlak gelişimleri veya şahsi güvenlikleri<br />
tehlikede olup;1. Ana veya babasız, ana ve babasız, 2. Ana<br />
veya babası veya her ikisi de belli olmayan, 3. Ana ve babası<br />
veya her ikisi tarafından terkedilen, 4. Ana veya babası<br />
tarafından ihmal edilip; fuhuş, dilencilik,alkollü içkileri veya<br />
uyuşturucu maddeleri kullanma gibi her türlü sosyal<br />
tehlikelere ve kötü alışkanlıklara karşı savunmasız bırakılan ve<br />
başıboşluğa sürüklenen çocuğu<br />
korunmaya muhtaç çocuk olarak kabul etmektedir. 58 5395 Sayılı Çocuk Koruma<br />
Kanunu korunmaya muhtaç çocuğa iki açıdan yaklaşmaktadır. Kanun, korunmaya<br />
muhtaç çocuğu korunma ihtiyacı olan ve suça sürüklenen çocuk olarak ayrı ayrı ele<br />
almaktadır.<br />
Korunma ihtiyacı olan çocuk; fiziksel, duygusal, sosyal, zihinsel ve ahlaki<br />
gelişimi veya kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal ve istismar edilen ya da bir<br />
suçun sonuçlarına maruz kalan, mağdur çocuğu ifade etmektedir. Suça sürüklenen<br />
çocuk ise; kanunlarda suç olarak tanımlanan bir eylemi işlediği iddiasıyla hakkında<br />
soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik<br />
tedbirine karar verilen çocuğu izah etmektedir. 59<br />
Akyüz’e göre, korunmaya muhtaç çocuk tanımı çok geniştir. Kimseli veya<br />
kimsesiz, zengin veya yoksul, suçlu veya suçsuz, engelli veya engelli olmayan gibi<br />
özellikleri ön plana alınmadan, hukuki bakımdan sağ ve tam doğduğu andan reşit<br />
oluncaya kadar, her çocuk korunmaya muhtaçtır. 60<br />
Korunmaya muhtaç çocuklar sorun alanına yönelik geliştirilen politikaların<br />
geçirdiği aşamalar günümüzde çocuk hakları sözleşmesine kadar uzanmaktadır.<br />
Çalışmanın bundan sonraki kısmında bu gelişim seyri ele alınacaktır.<br />
57 İsmet YOLCUOĞLU, “Sosyal Çalışma ve Çocuğun İyilik Hali”, Toplum ve Sosyal Hizmet<br />
Dergisi, Cilt 20, Sayı 1 (Nisan), Yıl 2009, s.89.<br />
58 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Kanun Numarası 2828, Yayınlandığı<br />
Resmi Gazete Tarihi 27.05.1983, Sayı 18059, Madde 3/b.<br />
59 Çocuk Koruma Kanunu, Madde 3.<br />
60 Emine AKYÜZ, “Medeni Kanun İle Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu<br />
Açısından Korunmaya Muhtaç Çocuklar”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi,<br />
Cilt 20, Sayı 1, Yıl 1987, s.11.<br />
15
1.2. Dünya’da Modern Çocuk Koruma Politikalarının Ortaya Çıkışı<br />
Çocuk, tarihin her döneminde, dönemin özelliklerine göre, inceleme konusu<br />
olmuştur. Tarihsel süreçte çocuklara karşı özen göstermenin ve onları korumanın<br />
kapsamı, toplumların ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerine ve toplum içinde<br />
egemenlik koşullarına bağlı olmuştur.<br />
Her toplumda, uygun olmayan şartlarda yaşayan çocuklar bulunmaktadır. Bu<br />
şartları ortadan kaldırmak, her çocuğa, yetenekleri ölçüsünde gelişebilme imkanı<br />
sunmak, en alt düzeyde aile ve en üst düzeyde toplum korunması için gereklidir. Bu<br />
gereklilik, çocuk koruma sistemlerinin amaçlarından birisidir. 61 Çalışmanın bu<br />
bölümünde dünyada, özellikle Sanayi Devrimi’ni ve onun olumlu veya olumsuz<br />
sonuçlarını yoğun olarak yaşayan toplumlarda çocukları koruma politikalarının<br />
ortaya çıkış süreçleri, Sanayi Devrimi öncesi ve Sanayi Devrimi sonrası olarak iki<br />
dönemde incelenmeye çalışılacaktır.<br />
1.2.1. Sanayi Devrimi Öncesi Dönem<br />
Korunmaya muhtaç çocuklar (KMÇ) sorunu, hemen her toplum için özel bir<br />
önem ve öncelik arz eden; o toplumun inançları, değer yargıları, örf ve adetleri,<br />
töreleri, yazılı ve yazısız yasaları ile çözülmeye ve önlenmeye çalışılan bir sosyal<br />
sorun olmuştur. 62<br />
Tarihte ilk olarak Mezopotamya’da yaşayan Sümerler’de ve Çin’de<br />
çocukların bakımı ve gözetimiyle ilgili bilgilere ulaşıldığı savunulmaktadır. 63<br />
Romalılar döneminde, öğretmen Quintilian, yetişkinlere özel konuları<br />
(cinsellik gibi) çocukların yanında konuşmaktan geri durmayan davranışlardan<br />
çocukların korunması gerektiğini savunmuştur. Quantilian’ın bu tespitlerinden<br />
yaklaşık 300 yıl sonra yeni doğan çocukların öldürülmesi yasaklanarak Roma’da<br />
61 KOŞAR, s.39.<br />
62 Hasan ERGUNCU, “Sosyal Hizmetler Bağlamında Korunmaya Muhtaç Çocuklar Sorununa<br />
Cumhuriyet Türkiye’sinin Yasal Yaklaşımı”, 4. Ulusal Sosyal Hizmetler Konferansı Bildiriler<br />
Kitabı, SHU Derneği Yayınları, Ankara 1997, s. 121.<br />
63 Osman K. AKOL, Kimsesiz Çocuklar, Örnek Matbaası, Ankara 1950’den aktaran: Saadettin<br />
ÖZDEMİR, Korunmaya Muhtaç Gençlerin Din Öğretimi, İhtiyaçları, Tuğra Ofset, Isparta 2002,<br />
s.1.<br />
16
çocukların korunmaya, bakıma, eğitime ve yetişkinlerden ayrı olarak ele alınması<br />
gerektiğine inanç yayılmıştır. 64<br />
Toplumların büyümesiyle, çocuğun korunması işini din referanslı veya<br />
gönüllü kuruluşlar üstlenmiş ve daha çok hayırseverlik duyguları ile yapılmıştır. 65<br />
İnan, Batı’da çocuklara özen gösterilmeye ve özel olarak korunmaya başlamasını,<br />
Hıristiyanlığın kabulü ve yayılmasıyla ilişkilendirmektedir. 66 Yörükoğlu,<br />
Hıristiyanlığın doğup yayılmasından sonra, Tanrı korkusuyla da olsa, çocuklara<br />
önceki dönemlere nazaran iyi davranılmaya başlanıldığını, yine de asıl amacın<br />
çocukları gözetmek, korumak, kurtarmak değil, Tanrının buyruğuna çekerek, vaat<br />
edilen cennete ulaşabilmek olduğunu düşünmektedir. 67<br />
İslam Uygarlığı da, çocukların korunması hususunda kendi içtihadını<br />
geliştirmiştir. 12. yüzyılda yaşamış olan Hanefi Mezhebi Kadısı Mahmud Al<br />
Asrushani, Müslüman çocuklarla ilgili olarak ayrıntılı şekilde ele aldığı eserinde, 68<br />
çocuk evlilikleri, çocukların yasal durumları, ceza yasalarına ne ölçüde tabi<br />
oldukları, çocuk bakımı ve korunması konularını sistematik olarak tartışmıştır. 69<br />
İslam dininde, Kutsal Kitabın Bakara Suresinde, yetimlere kardeş gibi davranmayı,<br />
mallarına el sürmemeyi öğütlenmektedir. 70<br />
Orta Çağ Avrupası’nda çocuklar, gündelik yaşamda birer yetişkin birey<br />
olarak algılanır, beklentilere cevap vermesi beklenirdi. Çocukluk döneminin insan<br />
yaşamında ne denli önemli olduğu gerçeğinin fark edilmesi için Aydınlama Çağı’nın<br />
gelmesi beklenecekti. 71<br />
64 POSTMAN, s.21.<br />
65 Ümit ONAT, “Ankara İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne Başvuran Korunmaya Muhtaç Çocuklar<br />
Üzerine Bir Araştırma”, 4. Ulusal Sosyal Hizmetler Konferansı Bildiriler Kitabı, SHU Derneği<br />
Yayınları, Ankara, 1997, s.47.<br />
66 İNAN, 1980, s.243.<br />
67 YÖRÜKOĞLU, s.22-23.<br />
68 Eserin adı: Ahkam Al Sighar’dır.<br />
69 Avner GILADI, “İslam Uygarlığında Bir Çocukluk Kavramı Var mı?”, III. Çocuk Kültürü<br />
Kongresi Dünya’da ve Türkiye’de Değişen Çocukluk, 16-18 Ekim 2000, Edt.: Bekir ONUR,<br />
ÇOKAUM Yayınları, Ankara 2001, s.108.<br />
70 YÖRÜKOĞLU, s.24.<br />
71 KARATAŞ ve Diğerleri, s.16.<br />
17
1.2.2. Sanayi Devrimi Sonrası Dönem<br />
16. ve 17. yüzyıl Avrupa’sında, aileleri tarafından terk edilen çocukların<br />
sayısının büyük boyutlara ulaşmış olması, merkezi hükümetleri, o zamana kadar<br />
hayırseverlik ve kilisenin çabasıyla yürütülmeye çalışılan çocukları gözetme<br />
hareketine destek vermek zorunda bırakmıştır. 72 Bu doğrultuda atılan ilk adımlardan<br />
birisi olarak, Almanya’da ilk kent yetimhanesi 1572 yılında Augsburg şehir<br />
devletinde kurulmuştur. 73<br />
Hümanist çocuk anlayışının gelişmesinde en önemli adımların atıldığı 18. ve<br />
19. yüzyıl, sosyal ve ekonomik hayata damgasını vuran ateşli savunucuların çağı<br />
olmuştur. Locke, Rousseau, Goethe, Voltaire, Kant, Hume gibi bilginlerin,<br />
yönetimleri, kitleler üzerindeki izleri aracılığıyla etkileyerek, çocuk refahı alanına<br />
devletlerin kural koyucu, uygulayıcı ve takip edici olarak girmesindeki katkıları<br />
inkar edilemez. 74 1789 Fransız İhtilali sonrasında ortaya çıkan humanist akım ve<br />
öncülerinden Rousseau’nun, insanların mutluluklarının geniş ölçüde çocukluklarında<br />
hazırlandığı savı, modern çocuk koruma politikalarına ulaşmada en önemli<br />
basamaklardan biri olmuştur. 75<br />
Aslında çocuklar gibi, toplumun diğer dezavantajlı gruplarına götürülen<br />
hizmetlerin kalitesinin yükseltilmesinde, tarihsel ve insanlık açısından ilerlemede<br />
paralellik söz konusudur. Bu paralelliğin oluşumunda, ilk olarak Batı’da ortaya<br />
çıkan Sanayi Devrimi’nin zaman içindeki sonuçlarının etüt edilmesinin yeri büyük<br />
olmuştur. Köyden kente göç olgusunu, işçi sınıfını, kalabalık insan topluluklarının<br />
bir arada yaşamasını, kendi döngüsü içinde yaratan endüstrileşme, çarkın içinde<br />
mağdur olanların varlığını gizleyememiştir.<br />
Batı’da, özellikle Sanayi Devrimi’yle artan korunmaya muhtaç çocuklarla<br />
doğrudan ilgili olmasa da yoksul ve bakıma muhtaç yetişkinler için açılan<br />
72 Abdullah KARATAY, Cumhuriyet Dönemi Korunmaya Muhtaç Çocuklara İlişkin Politika<br />
Oluşum Süreci, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2007,<br />
s.11.<br />
73 Thomas M. SAFLEY, Charity and Economy in Orphanages of Early Modern Augsburg, New<br />
Jersey, 1996, s.2’den aktaran: KARATAY, s.12.<br />
74 POSTMAN, s.75-76.<br />
75 Emine AKYÜZ, “Önemli Kanunlarımızda Çocuğun Korunmasına İlişkin Hükümler ve Boşluklar”,<br />
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt 12, Sayı 1, Yıl 1979.<br />
18
Fukaraevlerinde, kimsesiz ve yoksul çocukların bakımına yönelik hizmetler de<br />
verilmiştir. 76<br />
Suçlu çocuklar sorunuyla ilgili olarak 19. yüzyılda ıslahevi kavramı ve<br />
sorunun çözümüne yönelik uygulamaların ortaya çıkışına kadar, korunmaya muhtaç<br />
çocuklar, özürlüler ve suçlu çocuklar aynı kurumlardan yararlandırılmıştır. 77<br />
1.2.2.1. Avrupa ve Amerika’daki Gelişmeler<br />
İngiltere’de uygulamaya konulan “Yoksullar Yasaları” (en önemlisi 1601<br />
yılında Kraliçe Elizabeth zamanında çıkarılandır) çocukların korunması hususunda<br />
mevzuata yönelik ilk ve en önemli adımlardan birisi olmuştur. 78 Yasayla, zor şartlar<br />
altında yaşayan insanlar genel olarak yoksul olarak ele alınmış ve üç sınıfa<br />
ayrılmıştır. 79 Birinci Sınıf Çalışabilir Yoksullar: Bunlara “dilenciler” de<br />
denilmekteydi. Bu kişiler ıslahevlerinde veya çalışma evlerinde bir iş yapmaya<br />
zorlanmalıydı. İkinci sınıf Çalışamayacak Durumda Olan Yoksullar: Bu kısım<br />
fakirler ise “hasta”, “sakat”, “sağır” ve “dilsiz” “yatalaklar” ile “küçük çocukları<br />
olan anneler” gibi çalışmalarında engel bulunanlardı. Üçüncü Sınıf Yoksullar ise<br />
Bakıma Muhtaç Çocuklardan oluşmaktaydı. Bu çocuklar ya yetim ya da aileleri<br />
tarafından terk edilmiş, çok fakir ailelerin çocuklarıydı.<br />
1814 yılında, İngiltere tarihinde çocuk kaçırmak ilk kez suç sayılmıştır.<br />
Çocuklara, işledikleri suçlardan ötürü ölüm cezası verilebiliyordu. Ancak, çocuk<br />
kaçırmak suçu, mülkiyete zarar vermek suçuyla eş değer tutuluyordu. 80 19. yüzyılın<br />
ikinci yarısından itibaren bu anlayış değişmeye başlamıştır.<br />
Sanayileşmeyle birlikte, İngiltere’de, Batı Avrupa’daki diğer ülkelerde<br />
olduğu gibi, çocukların çok küçük yaşlarda çalıştırılmasına başlanıyordu.<br />
İngiltere’de, çocukların emeklerinin sömürülmesinin engellenmesi amacıyla<br />
76 KOŞAR, s.111.<br />
77 Özlem C. ÖNTAŞ, “Çocuk Adalet Sistemi ve Çocuk Polis İlişkisi”, Toplum ve Sosyal Hizmet<br />
Dergisi, Cilt 19, Sayı 2 (Ekim), Yıl 2008, s.21.<br />
78 KARATAY, s. 47.<br />
79 FRIEDLANDER, s.21-22.<br />
80 POSTMAN, s.72-73.<br />
19
1840’larda çıkarılan Fabrika Yasası ile belli yaşın altındaki çocukların çalışması<br />
yasaklanmıştır. 81<br />
1850’li ve 1860’lı yıllarda, Endüstri Okulları mevzuatıyla “serseri ve<br />
çevresine zarar veren çocuklar”ın eğitimi ve meslek edindirilmesine yönelik<br />
hareketler, genelde başarılı olamamıştır. Amerika’daki sivil toplum hareketinin<br />
benzer tecrübeleri İngiliz toplumunda da gözlenmiştir. 1883 yılında, Kraliçe<br />
Viktorya’nın hamiliğinde, Çocuklara Yönelik Şiddeti Önleme Derneği kurulmuş ve<br />
İngiliz şehirlerinde şubelerini açmıştır. Bu derneğin, 1889 yılında İngiltere’de kabul<br />
edilen, çocuklara karşı kötü muameleyi önleme kanunun yasalaşmasında önemli bir<br />
rol oynadığı kabul edilmektedir. 82<br />
19. yüzyıl, Batı’da, Sanayi Devrimi süreciyle sorunların kitleselleştiği bir<br />
dönem olup, bu dönemde, korunmaya muhtaç çocuklar sorununa yönelik<br />
yaklaşımlar, toplumun görmek istemediği kesimlerin tecrit edildiği, büyük kışla tipi<br />
kurumların açılması ile şekillendirilmiş, bu tip kurumlar, Avrupa ve Kuzey<br />
Amerika’da yayılmıştır. 83<br />
Batı’da terk edilen çocuklara yönelik kurum açma yöntemi 16. yüzyıla kadar<br />
uzansa da, 1830’lardan itibaren her yaş ve ihtiyaç grubu çocuklar için çok yoğun bir<br />
kurumsallaşmaya gidildiği görülmektedir. Örneğin, 1850 yılında, New York<br />
şehrinde, korunmaya muhtaç çocuklar için hizmet veren 27 özel ve kamu kurumun<br />
bulunduğu tespit edilmiştir. Ülke çapında ise 1851 yılında 77 olan kurum sayısı,<br />
1880 yılına gelindiğinde 613’e ulaşmıştır. 1910 yılında ise, ihmal edilen, suça<br />
karışmış, bakıma muhtaç olmuş çocuklara yönelik hizmet veren kurum sayısı 1.151,<br />
hizmet verilen çocuk sayısı ise 150.000 civarına ulaşmıştır. 84<br />
Amerika’da, 17. yüzyılda, henüz çocuk koruma hizmetlerini oluşturamamış<br />
koloniler döneminde, ana-babası ölen, kimsesiz, yoksul ve sahipsiz kalan çocuklara<br />
özel önem verilmeye çalışılmıştır. Yerelle sınırlı kalan bu hizmetlerde, çocukların<br />
81 Mehmet Y. KONTAŞ, “Türkiye’de Çocuk Politikası”, Emniyet Genel Müdürlüğü Küçükleri<br />
Koruma Hizmetleri Yönetici Semineri Kitabı, EGM Asayiş Daire Başkanlığı Yayını, Ankara,<br />
1998, s.3.<br />
82 John F. A. FOGARTY, Some Aspects of the Early History of Child Protection in Australia, 2008<br />
No 78, s.56, Erişim Tarihi: 01.10.2010.<br />
83 KARATAY, s.12.<br />
84 Hugh CUNNINGHAM, Children and Childhood in Western Society since 1500, London and<br />
New York, 1998, s.147’den aktaran: KARATAY, s.57.<br />
20
kötü alışkanlık edinmemesi için erken yaşlarda meslek sahibi olabilmeleri<br />
amaçlanmıştır. Amerika’da, koloniler döneminde, çocuk koruma hizmetleri dört<br />
temel yöntemle yürütülmüştür. 85<br />
Bu yöntemlerden ilki sosyal yardımdır: Çocuğu aile içinde koruma<br />
düşüncesiyle aileye yönelik yerel hükümet ödemelerini kapsamaktadır. İkincisi gıda<br />
yardımıdır: Ailenin, yoksulluk nedeniyle çocuklarına asgari yaşam koşullarını<br />
sağlayabilmesi için gıda yardımı yapılmasını kapsamaktadır. Üçüncüsü evsizler ve<br />
fakirler için hizmet veren kurumlardır: Özellikle büyük şehirlerde, yetişkinlerle<br />
birlikte kimsesiz ve bakıma muhtaç çocuklara hizmet veren kuruluşlardır.<br />
Dördüncüsü ise yükümlülük sözleşmesidir: Bu yöntem, bir kontrat şekliyle<br />
çocukların bir meslek ustasının yanına yerleştirilerek belli bir yaşa kadar onun<br />
yanında kalması, bu süre içinde mesleğin çocuğa öğretilmesi, bakım ve gözetiminin<br />
yerine getirilmesi, karşılığında da çocuğun meslek ustasının yararına çalışmasını<br />
içermektedir.<br />
ABD’de, genellikle büyük çiftliklere yerleştirilen çocukların, bakım ve<br />
barınma karşılığında çiftlik işlerinde çalışması sağlanmış, meslek edinmelerine<br />
çalışılmıştır. Bu yolla, 1854-1924 yılları arasında 100.000 dolayında çocuğa<br />
bakıldığı kayıtlara geçmiştir. 86 Bu sistemle (“Indenture” isimli yükümlülük<br />
sözleşmesi), 8 veya 9 yaşına kadar evsizlere ve fakirlere yönelik hizmet veren<br />
kurumlarda bakımları yerine getirilen çocukların, daha sonra yaşlarını doldurup<br />
kendi ayakları üzerinde durabilene kadar, bir meslek erbabı veya çiftlik sahibinin<br />
yanına yerleştirilmesi ve böylelikle meslek sahibi olmaları amaçlanıyordu. 87 Bu<br />
uygulamalarla, çocukların meslek sahibi yapılarak, kendi ayakları üzerinde<br />
kalabilmeleri, topluma zararlı bireylerin yetişmemesi ve çocukların da üretime<br />
katılmaları hedeflenmiştir.<br />
ABD’de ilk yetimhane, New Orleans kentinde 1727 yılında açılmıştır. 88 19.<br />
yüzyılın ilk çeyreğinde suçlular, evsizler, hastalar, özürlüler ve korunmaya muhtaç<br />
çocuklar aynı kurumda, evsizler ve fakirler evinde (almhouses) bakılmaya<br />
85 Brenda G. McGOWAN, “Historical Evolution of Child Welfare Services”, Child Welfare for The<br />
21st Century, Columbia University Pres, New York 2005, s.11.<br />
86 KOŞAR, s.71-72.<br />
87 McGOWAN, s.12.<br />
88 McGOWAN, s.12.<br />
21
çalışılmıştır. Yüzyılın ortalarına doğru, çocukların, diğer hizmet almaya muhtaç<br />
gruplardan farklı değerlendirilmesi gerektiği yönünde söylemler geliştirilmeye<br />
başlanmıştır. 89<br />
19. yüzyılda ABD’de kimsesiz ve yoksul çocuklarla ilgili olarak iki merkezi<br />
rapor düzenlenmiştir. Bu raporlarda kurum bakımı modelinin daha ekonomik olduğu<br />
savunulmuştur. Ailelere yapılan sosyal yardımların sanayi devrimiyle birlikte artan<br />
ihtiyaç doğrultusunda maliyetinin ciddi boyutlara ulaşması karşısında bu savunuda<br />
bulunulmuştur. 90<br />
19. yüzyılın ortalarından hemen sonra, ABD’de küçük bir kız çocuğu olan 9<br />
yaşındaki Mary Ellen’in hikayesinin kamuoyunca öğrenilmesi, bu alanda önemli<br />
adımların atılmasına vesile olmuştur. Mary Ellen, babasını iç savaşta kaybetmiş,<br />
annesi ise kaybolmuş bir kız çocuğudur. Ona bakan ailenin kötü muamelede<br />
bulunduğunu yetkililere bildiren bir misyoner kadın, Amerika’da o güne değin bu<br />
alana yönelik bir düzenleme getirilemediği için çocuğu ailenin yanından almayı<br />
başaramamıştır. Ancak yılmayan misyoner kadın Hayvanları Koruma Derneği’ne<br />
durumu anlattığında, bu derneğin hukukçuları aracılığıyla Mary Ellen, ona kötü<br />
davranan aileden kurtarılabilmiştir. Amerika’da çocukları koruma hareketlerinin<br />
sivil ayağını oluşturan ve çok önemli işler başaran Çocuklara Yardım Derneği, Mary<br />
Ellen’in kurtarılmasında önemli rol oynayan ve çocukların korunmasında sivil bir<br />
oluşum olarak bu alandaki eksikleri fark eden hukukçu hayvan hakları savunucuları<br />
tarafından kurulmuştur. 91 1853 yılında Amerika’da kurulan Çocuklara Yardım<br />
Derneği 19. yüzyılın sonuna kadar pek çok büyük şehirde şubeleşmesini<br />
tamamlamış ve 1879 yılında sadece New York’da 40.000 çocuğa yardım elini<br />
uzatarak daha iyi şartlarda yaşayabilmelerine öncülük etmiştir. 92<br />
Çocuk adalet sisteminin kurulması ve çocukların topluma yararlı birer insan<br />
olarak katılmaları fikri doğrultusunda, dünyada ilk çocuk mahkemesi Amerika’nın<br />
İllionis Eyaletinde 1899 yılında kurulmuş ve ardından bu fikir dünyanın pek çok<br />
ülkesinde yayılmıştır. Örneğin Almanya’da 1908’de Japonya’da 1922 yılında çocuk<br />
89 McGOWAN, s.13.<br />
90 McGOWAN, s.13.<br />
91 John B. MYERS, “A Short History of Child Protection in America”, Family Law Quarterly,<br />
Volume 42, Number 3, Fam. 2008, s.451-452.<br />
92 McGOWAN, s.14.<br />
22
mahkemeleri açılmaya başlanmıştır. Amerika’nın diğer eyaletleri de 1925 yılına<br />
kadar çocuk mahkemelerinin kuruluş aşamalarını tamamlamışlardır. 93<br />
ABD’de, 1909 yılında gerçekleştirilen, Birinci Beyaz Saray Çocuk<br />
Konferansı’nda, çocukların aile yanında kalamadığı veya ayrılması gerektiği söz<br />
konusu olacaksa, çözüm olarak en uygun sistemin koruyucu aile olacağı<br />
savunulmuş, yerel yönetimlerin faaliyetlerinin bağlandığı federal bir çocuk bürosu<br />
kurulma fikri, bu konferansta geliştirilmiştir. 94<br />
1912 yılında Birleşik Devletler Çocuk Bürosu (U.S Children’s Bureau)<br />
kurularak, çocuk koruma hizmetlerinde yerel örgütlenmeler federal düzeyde<br />
yönlendirilmeye başlanmıştır. 95 1922 yılına gelindiğinde, Amerika’da çocukları<br />
koruma alanında faaliyet gösteren 300 civarında sivil toplum örgütü<br />
bulunmaktaydı. 96 1935 yılında ise çocuk koruma programları ABD’nin sosyal<br />
güvenlik yasasına girmiştir. 97<br />
1.2.2.2. 20.Yüzyıl ve Sonrası Dönem<br />
20. yüzyıl, çocuğun ve haklarının korunması açısından, devlete görevlerin<br />
yüklendiği bir çağ olmuştur. “Çocukların Yüzyılı” olarak algılanabilecek bu<br />
dönemde Batı tarihinde ortaya çıkan çocuk yaklaşımı, daha kapsayıcı bir boyut<br />
kazanarak çocuk refahı uygulamaları da bu kapsama alınmıştır. Bu bağlamda,<br />
korunması gereken çocuk tanımı daha da genişlemiş ve çocukların korunmaya<br />
muhtaç hale gelmemesi için koruyucu önleyici hizmetler oluşturulmaya<br />
başlanmıştır. Bu gelişmelerin yaşanmasında sivil toplum hareketleri ciddi katkı<br />
sağlamıştır. 98<br />
Özellikle Batı’da, 18. ve 19. yüzyıldan kalma büyük kışla tipi kurumlar, 20.<br />
yüzyılın ortalarından itibaren kapatılmaya başlanmıştır. Sadece acil durumlar ve<br />
istismar vakaları için, çocukların ikinci adım sosyal hizmet programına<br />
yönlendirilmesine kadar geçecek sürede, korunacağı kurumsallaşma modeli<br />
93 Ethan G. SRIBNICK, Rehabilitating Child Welfare: Children and Public Policy 1945-1980,<br />
University of Virginia, Department of History, Virginia, 2007, s.1.<br />
94 KOŞAR, s.72.<br />
95 McGOWAN, s.19.<br />
96 MYERS, s. 451-452.<br />
97 McGOWAN, s.25-26.<br />
98 KARATAY, s.80.<br />
23
enimsenmiştir. Çocukların kendi evlerinde ve/veya ailelerin yanlarında korunması<br />
birincil politika haline gelmiştir. 99<br />
Çocukların ailelerinin, özellikle babalarının mülkü olduğuna ilişkin algılayış<br />
ve bu durumu kanıksayan hukuki düzenin değişmesi, bir diğer deyimle kamu<br />
gücünün, gerekli gördüğü durumda (ihmal ve istismar gibi) sosyal hizmet aracılığı<br />
ile ailenin özel alanına müdahale edebilmesi, modern çocuk koruma sisteminin<br />
doğuşudur. 100 Yeni yaklaşım, profesyonel koruyucu aile uygulamalarını, acil<br />
durumlar içinde çocukların geçici süre barınabileceği yatılı kuruluşları, ailesinin<br />
yanında bakılamayacak durumda olanlar için de küçük ev tipi örgütlenmelerin ortaya<br />
çıkışını koordine etmiştir.<br />
Çocukların bakımı ve yetiştirilmesinde, sadece ana-babanın sorumlu olduğu<br />
bakış açısı yerine gelişmeye başlayan, ailesinin yanında toplumun ve devletin de<br />
sorumlu olduğu bakış açısı oldukça yeni sayılır. 101 Toplum, çocukları korumak için<br />
gerektiğinde ana-babaya müdahaleyi görev sayar. Bu görev toplumun kendini<br />
koruma ihtiyacından doğar. 102<br />
Korunma ihtiyacı olan çocuklar özelinde, doktrinde Parens Patriae 103 olarak<br />
geçen bu politikanın amacı, ana-baba veya onların yerine geçenlerin<br />
yetersizliklerinden veya olumsuz davranışlarından veya yoksunluklarından doğacak<br />
zarara karşı çocuğu korumaktır. 104<br />
Zamanla küçülen ve zayıflayan, sosyal destek sistemlerini kaybeden ailenin,<br />
çocuğun korunmasında tek başına yeterli olamayacağı anlaşılmış, devletin bu alanda<br />
da sorumluluk alması gerektiği fikri üzerinde yoğunlaşılmıştır. Böylece, sosyal<br />
99 Hary FERGUSON, Protecting Child in Time:Child Abuse, Child Protection ande the<br />
Consequences of Modernity, VA USA, 2004, s.43’den aktaran: KARATAY, s.81.<br />
100 KARATAY, s.18-19.<br />
101 Kasım KARATAŞ, “Türkiye’de Çocuk Koruma Sistemi ve Koruyucu Aile Uygulamaları Üzerine<br />
Bir Değerlendirme”, Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, Cilt 18, Sayı 2 (Ekim), Yıl 2007, s.8.<br />
102 KOŞAR, s.39.<br />
103 Latince olan Parens Patriae İngilizce’ye Parent of The Nation olarak tercüme edilmektedir.<br />
Doktrinin altını çizdiği anahat: Devletin kamu gücünü kullanarak kamu yararına bakıma muhtaçları,<br />
güçsüzleri, kimsesizleri ve özürlüleri gözeten olması gerektiği ve toplum yararına bu grup adına<br />
hareket edebileceğidir. “Parens Patriae” Maddesi, Wikipedia.<br />
Erişim Tarihi:12.07.2010.<br />
104 KOŞAR, s.39.<br />
24
devlet anlayışının gelişmesiyle birlikte çocuğun korunmasında devletin rolü daha da<br />
önem kazanmıştır. 105<br />
Sosyologlar çocukların duygusal, biyolojik ve ekonomik yönden korunması<br />
ve yetiştirilmesini ailenin en önemli fonksiyonları arasında saymaktadır. Bu<br />
doğrultuda, aile, çocuğun kaderinin çizildiği 106 en önemli birim olarak karşımıza<br />
çıkmaktadır. Modern çekirdek ailede çocuk, yetişkin korumasına gereksinimi olan<br />
birisi olarak algılanır. Bu algılama, devlet, medya ve okullar tarafından<br />
pekiştirilir. 107 Bir çocuğun ailesi yanında bakımı ve korunması için alınabilecek<br />
önlemler ve hizmetler denilince, bu alanda geliştirilecek politikaları ve planları,<br />
yasal düzenlemeleri, ailenin güçlendirilmesi ve desteklenmesini amaçlayan her türlü<br />
karar ve uygulamalar anlaşılmalıdır. 108 Tüm çabalara rağmen çocuğun ailesinin<br />
yanında korunup bakımı sağlanamayacaksa, aileye alternatif olabilecek koruma ve<br />
bakım yöntemlerinin devreye sokulması gerekir. Alternatif bakım içinde “aile<br />
yanında” bakım öncelikli olmalıdır. 109<br />
Batı toplumlarında, kurum bakımı yöntemleri yerine geliştirilen politikalar,<br />
çocuğun, ailenin yanında korunması sürecine yönelmiştir. Ailenin, sosyo-ekonomik<br />
anlamda desteklenmesi, psikolojik destek ve danışma hizmetlerinin gelişmesi,<br />
koruyucu aileliğin profesyonel hale getirilmesi, çocuk için en sağlıklı ortamın yurt<br />
veya yuva değil, aile yanı olduğu algısının geliştiğini göstermektedir.<br />
II. Dünya Savaşı’nın ardından, hayata geçirilen sosyal refah devleti anlayışı,<br />
toplumların aile ve çocuk politikalarına da yansımıştır. Sosyal güvenlik sisteminin<br />
çatısı altına alınan aile ve üyelerine, çocuk yardımlarından sağlık harcamalarına,<br />
beslenmeden eğitime kadar pek çok alanda sağlanan destekler ile toplumsal yapının<br />
güçlü tutulması amaçlanmıştır.<br />
105<br />
Emine AKYÜZ, “Cumhuriyet Döneminde Çocuk Hakkındaki Gelişmeler”, 2.Ulusal Çocuk<br />
Kültürü Kongresi, Edt.: Bekir ONUR, ÇOKAUM Yayınları, Ankara, 1999, s.494.<br />
106 Mustafa ERGÜN, Eğitim ve Toplum, İnönü Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayını,<br />
Malatya, 1987, s.39’dan aktaran: Feridun MERTER, 1950-1988 Yılları Arasında Köy Ailesinde<br />
Meydana Gelen Değişmeler (Malatya Örneği), T.C Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yayını,<br />
Ankara, 1990, s.21-22.<br />
107 David ELKIND, “Değişen Dünya’da Çocuk Yetiştirme ve Eğitim”, Çev.: Emine Gül Kapçı, III.<br />
Çocuk Kültürü Kongresi: Dünya’da ve Türkiye’de Değişen Çocukluk, 16-18 Ekim 2000, Edt.:<br />
Bekir ONUR, ÇOKAUM Yayınları, Ankara, 2001, s.16.<br />
108 KARATAŞ, s.8.<br />
109 KARATAŞ, s.8-9.<br />
25
1.3. Sosyal Devletle Sistemli Çocuk Politikalarına Doğru<br />
Modern çocuk koruma politikalarına giden yolda yaşanılanlar, diğer<br />
dezavantajlı gruplara yönelik geliştirilen politikalarla paralel ilerlemiştir. Sosyal<br />
devlet olgusunun doğuş ve gelişimi, korunma ihtiyacı olan çocuklara yönelik<br />
politikaların gelişimiyle benzer zamanda gelişmiştir.<br />
Günümüz devletinin ne olduğunun veya ne olması gerektiğinin temeli Sanayi<br />
Devrimi’nin başlarına kadar gitmektedir. Merkezi devlet anlayışının yerleşmeye<br />
başlamasının ardından uygulamaya geçen, sınırlarını koruyan ve daha da<br />
genişletmeyi birincil amaç edinen yönetim anlayışı, sanayi devriminin ardından<br />
yaşanılan toplumsal dinamiklerin etkileriyle birincil amacını, vatandaşlarının<br />
sorunlarıyla ilgilenmek ve çözmeye çalışmak olarak revize etmiştir. Modern<br />
anlamda sosyal devletin gelişim basamakları buradan başlamaktadır.<br />
Tarihin her döneminde, kimsesiz ve korunma ihtiyacı olan çocuklar, afetlerde<br />
mağdur olanlar, geçinmek için başkasının desteğine ihtiyacı olanlar gibi ihtiyaç<br />
sahibi insanlar olmuştur. Sosyal devlet, işte bu noktada, bu insanların en zaruri<br />
ihtiyaçlarını gidermek zorunda olan devlettir. 110 Devletin varlık nedeni, toplumun<br />
genel yararını gözeten politikaların örgütlenmesini sağlamaktır. Bu politikaların<br />
yürütülmesi, bu doğrultuda sosyal ve ekonomik hayatta aktif olarak rol alması,<br />
sosyal devletten beklenmektedir. 111<br />
Devletin üstlendiği görevler, sanayi devrimiyle birlikte eski yapısından<br />
(sınırlarını koruma güdüsü ve/veya yeni topraklar kazanma güdüsü) sıyrılmış ve<br />
devletin çok farklı bir alanda da söz sahibi olmasını gerektirmiştir. Artık<br />
vatandaşlarının sorunlarıyla da ilgilenmesi gereken devlet yapısı, üretim araçlarının<br />
ve sermayenin belirli ellerde toplanması, işçi sınıfının ortaya çıkması ve gücü elinde<br />
bulunduranların diğerlerini istismar edebilme durumunda denge unsuru olma<br />
görevini de devlete yüklemiştir. 112 Nitekim 19. yüzyılın ilk yarısında hızla devam<br />
eden sanayileşme, köyden kente göçe, yoğun kitleleri karşılamaya hazır olmayan<br />
kentlerde sağlıksız kent yapısına ve insan onuruna yakışmayan çalışma koşullarıyla<br />
110 Sacit GÜNBEY, “Sosyal Devlet”, Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1, Yıl 2006, s.27.<br />
111 Yasin AKTAY, “Sosyal Devlet”, Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1, Yıl 2006, s.28.<br />
112 Abdulkadir ŞENKAL, “Sosyal Politika Perspektifinden Sosyal Devleti Yeniden Düşünmek”,<br />
Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1, Yıl 2006, s.66.<br />
26
işçi hareketlerinin doğmasına yol açmıştır. Ancak Batı toplumu, yaşanılan bu<br />
kargaşa görünümlü yapıdan sorunları çözmeyi hedef edinen sosyal politika<br />
uygulamalarıyla kurtulmaya çalışmıştır. Nitekim sosyal sigorta sisteminin<br />
uygulanmaya başlanması, çalışanların çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve sosyoekonomik<br />
haklarına kavuşturulması, çocukların korunmaya muhtaçlığı nedeniyle<br />
önceleri yetimhanelerin hizmete sokulması, sonraları koruyucu aile hizmetlerine<br />
geçilmesi ve benzeri çalışmalar modern anlamda ilk sosyal devlet uygulamalarının<br />
ilk etkinlikleri olarak ifade edilebilir.<br />
Toplumlarda özel koşulları nedeniyle, politikalarla korunması gerekli olan<br />
kesimler bulunmaktadır. Özürlüler, göçmenler, mülteciler, sığınmacılar, eski<br />
hükümlüler korunmaya muhtaç çocuklar vb., gibi. 113 Sosyal hizmetler, bu farklı<br />
koşullara sahip olan bireyin (özürlü bir çocuk olabilir) veya grubun (bir aile olabilir)<br />
veya toplumun (doğal afete uğramış toplum), insan onuruna yakışır bir hayat<br />
seyrine ulaşmaları için toplum kaynaklarını kullanan bir politika aracıdır.<br />
Aslında sosyal devlet, hakkın, hakkı olana verilmesinin sistemli ifadesi<br />
olarak da düşünülebilir.<br />
Modern çocukluk anlayışı, çocuğun bakım ve gözetimiyle korunması<br />
hususunda sadece anne ve babayı sorumlu görmemektedir. Toplum da, en az aile<br />
kadar bu seyirde sorumlu tutulmaktadır. Sosyal devlet anlayışıyla birlikte gelişen bu<br />
süreç, devletin, bu konudaki görev ve sorumluluklarını daha iyi anlamasına vesile<br />
olmuştur. 114<br />
Çocuk koruma sistemleri günümüzde, özellikle gelişmiş ülkelerde, Çocuk<br />
Hakları Sözleşmesi ve Avrupa Birliği’nin (AB) politikalarıyla şekillendirilmiştir.<br />
1.4. Çocukların Korunması Alanında Büyük Umutlar ve Evrensel Dil: Çocuk<br />
Haklarına Dair Sözleşme<br />
Gelişmiş ülkelerdeki modern çocukluk anlayışı ve çocuk koruma<br />
politikalarının günümüz koşullarına ulaşmalarını sağlayan belli başlı üç gelişmeden<br />
bahsetmek mümkündür. İlki, çocukların yetişkinlerden farklı hukuk kurallarına tabi<br />
113 Zühtü Ö. ALTAN, Sosyal Politika Dersleri, Anadolu Üniversitesi İİBF Yayınları, Eskişehir,<br />
2006, s.6.<br />
114 YOLCUOĞLU, 2009, s.88.<br />
27
olması gerektiğini dile getiren ve uygulamaya koyan görüşün ortaya çıkmasıdır.<br />
İkincisi, çocuklara göre hukuk kuralları geliştirilmesine paralel olarak gelişen<br />
ıslahhanelerle birlikte gelişen kurumsallaşmadır. Üçüncüsü ise, ilk iki sürecin<br />
tamamlayıcısı konumunda olan kamusal politikaların oluşturulması, plan ve<br />
projelerin geliştirilmesi ve uygulanmasıdır. 115 Çocuk hakları perspektifi ise bütün bu<br />
gelişmelerin üzerine, her alana yönelik plan ve politikalara çocuk referanslı,<br />
bütünleştirici yaklaşımların genel ifadesidir.<br />
Çocuk haklarının ortaya çıkış tarihi, aynı zamanda çocukların korunması<br />
gerektiği fikir ve eylemlerinin de tarihidir. Bu nedenle çocuk haklarının ortaya çıkış<br />
süreci ve çocuk hakları sözleşmesi üzerinde durulması gereken bir konudur.<br />
1.4.1. Sözleşmenin Ortaya Çıkışı<br />
Çocuk hakları alanında ilk politika belgesinin, 1779 yılında, İsviçre’nin Zurih<br />
Kantonu’nda yayınlanan bir “emirname” olduğu kabul edilmiştir. 116 Yerel düzeyli<br />
bu belgenin uluslararası düzeye taşınarak evrensel bir dil haline ulaşması için dünya<br />
çocuklarının ciddi sıkıntılar geçirmesi gerekmiştir.<br />
Şüphesiz bu sıkıntıların en önemlilerinin başında savaşlar yer almaktadır.<br />
1914-1918 yıllarını kapsayan I. Dünya Savaşı’nın sosyo-ekonomik sonuçlarından,<br />
özellikle çocuklar olumsuz etkilenmiştir. Açlık ve bakımsızlıktan çocukların<br />
kurtarılması, uluslararası yardım faaliyetlerini zorunlu kılmıştır. Bu yardım<br />
faaliyetlerinin öncülüğünü, Eglentyne Jebb’in “çocukları kurtarın” çağrısı<br />
etkilemiştir. Bu yardım çağrıları neticesinde, Uluslararası Kızılhaç Komisyonu’nun<br />
öncülüğünde, çeşitli ülkelerin temsilcileri Cenevre’de 1920 yılında bir araya gelerek<br />
Uluslararası Çocuklara Yardım Birliği’ni kurmuşlardır. Bu birliğin amacı, savaşın<br />
olumsuz sonuçları altında ezilen çocukların, acil ihtiyaçlarını karşılamak, geniş ve<br />
devamlı olacak çocukları koruma sistemlerinin nelerden oluşabileceğini saptamak<br />
olmuştur. 117<br />
115 Bekir KOÇ, “Osmanlı Islahhanelerinin İşlevlerine İlişkin Bazı Görüşler”, Gaziantep Üniversitesi<br />
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 6, Sayı 2, Yıl 2007, s.36.<br />
116 Aydın ATILGAN ve Eylem Ü. ATILGAN, Çocuk Hakları Paradigması ve Çocuk Ceza<br />
Yargılamasına Hakim Olan İlkeler Açısından Türkiye’deki Düzenleme ve Uygulamaların<br />
Değerlendirilmesi, İnsan Hakları Ortak Platformu Yayınları, Ankara, 2009, s.6.<br />
117 Ali N. İNAN, “Çocuk Hakları Beyannamesi İlkelerinin Türk Hukuk Sistemine Etkisi”, Ankara<br />
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt 1, Sayı 1, Yıl 1968, s.203.<br />
28
Londra Çocuklara Yardım Fonu ve Uluslararası Çocuklara Yardım<br />
Birliği’nin fikri ve fiili kurucuları arasında bulunan Jebb, 1922 yılında ileride<br />
Cenevre Çocuk Hakları Beyannamesi adını alacak esasları oluşturan bir başlangıç<br />
metni/çocuk hakları beyannamesinin ön tasarısını hazırlamıştır. Jebb tarafından<br />
hazırlanan bu taslak dünyadaki çocuklara asgari bir özenin gösterilmesi ana fikrine<br />
dayanıyordu. Bu ön tasarıdan faydalanarak kaleme alınan Cenevre Çocuk Hakları<br />
Beyannamesi Milletler Cemiyeti’nde kabul edilmiş ve yayınlanmıştır. 118<br />
I. Dünya Savaşı’nın ardından, 1924 yılında Milletler Meclisi’nce kabul<br />
edilen, Cenevre Çocuk Hakları Beyannamesi, çocuğun korunması gerektiğini<br />
savunan ve devletleri bu doğrultuda adım atmaya davet eden ilk uluslararası belge<br />
olarak tarihe geçmiştir.<br />
Kısa bir süre içinde, dünyada sosyal ve siyasal dengelerin değişmesi ve II.<br />
Dünya Savaşı’nın patlak vermesi, eylemler zincirinin kesintiye uğramasına<br />
sebebiyet vermiştir. Zaman içinde bu beyannameye yapılan yeni ekler ve günün<br />
koşullarına göre düzenlenmesi gerektiği düşüncesi ve İnsan Hakları Evrensel<br />
Beyannamesi’nin 1948 yılında kabul edilmesi, savaş sonrası sosyo-ekonomik ve<br />
kültürel gelişmeler ve özellikle batılı ülkelerde uygulanmaya başlanan sosyal refah<br />
devleti anlayışının hakim olduğu politikalar, 1959 yılında Birleşmiş Milletler Çocuk<br />
Hakları Beyannamesi’nin (ÇHB) kabul edilmesini ve 1979 yılının Dünya Çocuk Yılı<br />
olarak ilan edilmesini temellendirmiş ve nihayetinde 1989 yılında Çocuk Hakları<br />
Sözleşmesi’nin (ÇHS) kabulüne kadar uzanan zorlu ve uzun bir süreci beraberinde<br />
getirmiştir.<br />
1.4.2. Sözleşmenin Tanımı ve İçeriği<br />
Çocuk hakları; çocuğun, fiziksel, zihinsel, duygusal, sosyal, ahlaki ve<br />
ekonomik bakımdan, özgürlük ve insan onuruna yakışır, sağlıklı bir biçimde<br />
yetişebilmesi için ona hukuk kurallarıyla tanınan yetkiler ve menfaatlerdir. 119<br />
Çocuk, fiziksel ve zihinsel bakımdan olgunlaşmamış olması nedeniyle,<br />
doğum öncesi olduğu gibi, doğumdan sonra da, özel ilgiye, bakıma ve korunmaya<br />
muhtaçtır. Bu doğrultuda, toplumların yasalar ve yasaların uygulanmasını<br />
118 İNAN, 1968, s.203-204.<br />
119 AKYÜZ, 1999, s.492.<br />
29
sağlayacak kurumsallaşmayla çocukların ve çocuk haklarının korunması için çaba<br />
göstermesi gerekmektedir. 120<br />
ÇHS’de yer alan maddelerin genel olarak dört kısım haklardan oluştuğu ifade<br />
edilebilir. Bunlar: 121<br />
Refah Hakları: Çocukların beslenme, tıbbi hizmet, barınma ve eğitim<br />
gereksinimleri ile ilgilidir. Bu haklar çocuğun güvenliğinin asgari koşulunu<br />
oluşturur. Anayasa hukukunda isteme hakları olarak da nitelendirilen bu haklar,<br />
anayasalar ve uluslararası sözleşmelerde devletin ekonomik kalkınması ve mali gücü<br />
ile sınırlandırılmaktadır.<br />
Korumacı Haklar: Çocukları yetersiz ilgiden, ev içindeki ihmal ve kötü<br />
muameleden ya da diğer tehlikelerden koruyan haklardır. Korumacı hakların,<br />
çocukları yetişkinlere bağımlı kıldığı ve özerkliklerini yok ettiği ileri sürülür. Çocuk<br />
hakları savunucuları bu hakların tanımlanması ve uygulanmasında hassas davranmak<br />
gerektiğini belirtmektedir.<br />
Yetişkin Hakları: Yetişkinlerin sahip olduğu hakların çocuklara da tanınması<br />
anlamına gelmektedir. Yetişkin haklarının çocuklara tanınmasının çocukların<br />
özerkliğini ve bağımsızlığını artıracağı düşünülmektedir.<br />
Ana-babalara Karşı Haklar: Çocukların ergenliklerinden önce ana-babaları<br />
karşısında bağımsızlıklarını sağlayan haklar olarak nitelendirilmektedir. Yetişkin<br />
hakları gibi bu hakların amacı da çocukları korumak değil kişisel bağımsızlıklarını<br />
arttırmaktır.<br />
ÇHS’ye göre; ihtiyaç duyan ailelerin, gereksinimlerinin karşılanması, anababa<br />
olma becerilerinin geliştirilmesi, devletlerin görevleri arasında sayılmıştır.<br />
Ailenin problemlerini çözebilmesi, ailedeki iletişim örüntülerinin sağlıklı olması,<br />
aile üyelerinin rollerini yerine getirirken karşılaşacağı sorunların çözümünde beceri<br />
kazanması ve ailenin ve üyelerinin kapasitelerinin yükseltilmesi çocuk refahının bir<br />
diğer tabirle çocuğun yüksek yararının devamlılığı için ciddi öneme sahiptir. 122<br />
120 AKYÜZ, 1999, s.491.<br />
121 Bobs FRANKLIN, Çocuk Hakları, İstanbul, 1993, s.31-32’den aktaran: AKYÜZ, 1999, s.495.<br />
122 YOLCUOĞLU, 2009, s.90–91.<br />
30
ÇHS’nin 3.maddesinde devletlerin, her türlü etkinliğinde çocuğun yararını<br />
göz önünde bulunduran adımlar atmakla ve ekipmanlarını çocuğun yararına uygun<br />
hale getirmekle sorumlu olduğu hususları vurgulanmaktadır. 5.madde de, çocuğa yol<br />
gösterme ve onu yönlendirme konusunda ebeveyne ve toplumların gelenek ve<br />
göreneklerine göre yakın veya uzak akraba ile vasisine veya çocuktan hukuki olarak<br />
sorumlu olanlara, devletlerin saygı göstermesi gerektiği ifade edilmektedir. 123<br />
Temelini çocuğun yararı üzerine kuran sözleşme; çocuğun kendisini ifade<br />
edebilmesi, ana-babası veya hukuken temsilcisi olanlarla sağlıklı bir hayat<br />
sürebilmesi, devlet kurumlarının çocuğun ve ana-babasının veya yasal temsilcisinin<br />
mahkemece başkaca bir karar verilmemişse birlikte hayat geçirebilmesi ve çocuğun<br />
her türlü risk ortamlarından muhafaza edilmesi hususunda taraf devletlere<br />
sorumluluklar yüklemektedir.<br />
ÇHS ile birlikte, özellikle gelişmiş medeni dünyanın yöneldiği üç temel<br />
çocuk hedefinin altını çizmek, çocuklar için yapılması gerekenlerin neler olduğunun<br />
tespiti gibidir. Hedeflerden ilki, her çocuğun hayata iyi bir başlangıç yaparak<br />
başlayabilmesidir. İkincisi, her çocuğun kaliteli temel eğitim görmesidir.<br />
Sonuncusu ise her çocuğun sahip olduğu potansiyeli sonuna kadar geliştirip, anlamlı<br />
biçimde katkıda bulunma ve katılım fırsatlarına sahip olmasıdır ki bu üç hedefin<br />
çocukların korunmasında genel politikaların belirleyicisi olması tüm dünya<br />
toplumlarının payesi olabilmelidir. 124<br />
1.4.3. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye Yaklaşımlar<br />
Akyüz, çocukların ulusal ve uluslararası mevzuatın konusu haline gelmesi<br />
hususunda şöyle düşünmektedir: 125<br />
Ulusal Devletler’in vatandaşlarına karşı yükümlü oldukları<br />
refah politikaları ve insan haklarının devlet tarafından<br />
tanınması devletler hukukunu etkilemiştir. Devletler hukuku<br />
17. ve 18. yüzyılda devletlerin hükümranlık ve ekonomik<br />
ilişkilerini kapsarken 19. yüzyılın başlarından itibaren tek tek<br />
bireylerin geliştirilmesi de uluslararası ilişkilerin önemli<br />
konularından biri durumuna gelmiştir. Böylece çocuk da<br />
uluslar arası alandaki normların konusu olma olanağını<br />
kazanmıştır. Bunun sonucunda çocuğun ana-babasına, devlete<br />
123 UNICEF.<br />
124 ŞİRİN, s.57.<br />
125 AKYÜZ, 1999, s.492.<br />
31
ve uluslararası topluluğa karşı haklarını konu alan bildirgeler<br />
ve sözleşmeler yayınlanmıştır.<br />
Şirin, modern çocukluk paradigmasının aynı zamanda modern yetişkinlik<br />
paradigmasına dönüştüğünü savunmakta ve çocuklar yetişkinleşirken, yetişkinlerin<br />
de çocuklaştığını iddia etmektedir. Bunun anlamı ise, çocukluğun giderek yok<br />
olduğudur. Bu nedenle, çocuk veya çocukluk önem kazanmakta, yükselen bir değere<br />
dönüşmektedir. İçinde bulunulan çağın sözleşmeli çocuk anlayışı bu şekilde<br />
oluşmuştur. 126<br />
Atılgan ve Atılgan, ÇHS’nin paternalist 127<br />
söyleyerek eleştirisine şöyle devam etmektedir: 128<br />
yaklaşımın ürünü olduğunu<br />
Modern hayat yetişkin istek ve ihtiyaçlarına göre tasarlandığı<br />
içindir ki her iki grubun (çocuklar ve yaşlılar) payına güç<br />
yaşam koşulları düşer. Yetişkinlerin, belirleyici ve<br />
dönüştürücü rol oynadıkları bu güç koşullardan mağdur olan<br />
yaşlılara ve çocuklara yaklaşımı son tahlilde merhamet ve<br />
koruma duygularının ardına saklanan iki yüzlü bir tutum<br />
sergiler. Paternalist ve koruyucu yaklaşım “kendi kendine<br />
yetemeyen” bu iki grup üzerinde vesayet kurarak hakların<br />
öznesi olma imkanlarını ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle<br />
“insan hakları” kavramlaştırılmasından sonra çocuk hakları,<br />
yaşlı hakları gibi ek haklar katalogu hazırlama ihtiyacı<br />
doğmuştur.<br />
Her ne kadar çocuk koruma politikalarının devletlerce göz önüne alınarak, atılacak<br />
adımlarda önceliğin çocukların yararına verilmesi hareketleri yayılmaya çalışsa da,<br />
günümüzde, çocukluğun yok edildiğine dair eleştirilerin varlığı devam etmektedir.<br />
20. yüzyıl, çocukluğu hem şekillendirip tasarlayan hem de tüketen bir çağ olarak<br />
eleştirilerin hedefinde bulunmaktadır. Özellikle, 1989 yılında Birleşmiş Milletler’in<br />
kabul ettiği Çocuk Hakları Sözleşmesi, yaşanılan gelişimsel seyrin doruk noktası<br />
olmuşsa da, çocuğun ihmal ve istismar edilmesinin tarihte bu kadar planlı ve bilinçli<br />
olarak sistematikleşmediğini savunanların sayısı, hiç de azımsanmayacak<br />
düzeydedir. 129<br />
126 ŞİRİN, s.32.<br />
127 Paternalizm; çocukların kendilerine bakabilme konusundaki yetersizliklerine dayalı olarak, onların<br />
çıkarlarını korumak üzere yaşamlarına seçme ve eylem özgürlüklerine müdahale etmek demektir.<br />
128 ATILGAN ve ATILGAN, s.16.<br />
129 Emrah AKBAŞ ve Reyhan A. TOPÇUOĞLU, “Modern Çocukluk Paradigmasının Oluşumu-<br />
Eleştirel Bir Değerlendirme”, Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, Cilt 20, Sayı 1 (Nisan), Yıl 2009,<br />
s.100-102.<br />
32
İKİNCİ BÖLÜM<br />
TÜRKİYE’DE ÇOCUK <strong>KORUMA</strong> SİSTEMİNİN OLUŞUMU<br />
2.1. Cumhuriyet Öncesi Dönemde Çocuk Koruma Sisteminin Tarihsel Gelişimi<br />
Türkiye’de, günümüzde mevcut olan çocuk koruma politikalarını, bu<br />
politikaların çocuk koruma sistemini nasıl meydana getirdiğini yorumlamada,<br />
tarihsel süreçte konuyla ilgili gelişmelerin değerlendirilmesine de ihtiyaç<br />
bulunmaktadır. Bu doğrultuda, Tanzimat Dönemi, çocuk koruma politikalarını<br />
oluşturan geleneksel yöntemlerin değişmeye başladığı dönemdir. Süreç incelenirken,<br />
Tanzimat öncesi ve sonrası olarak incelenecektir.<br />
2.1.1. Tanzimat Öncesi Dönem: Geleneksel Yöntemler<br />
Türkiye’de, toplumsal alana yönelik politikaların gelişim seyrine<br />
bakılabilmesi için Osmanlı döneminin, hatta Selçuklu döneminin incelenmesi<br />
gerekir. Tarıma dayalı ekonomik gücüyle, küçük yerleşimlerinde geniş aile yapısı ve<br />
sağlam komşuluk ağı, Osmanlı Devleti’nin ilk yılları ve imparatorluğun büyüme,<br />
gelişme, duraklama dönemlerinde genelde etkin olmuş bir sistemdir. Ayrıca vakıf<br />
sistemi, korunma ihtiyacı bulunan sosyal risk altında bulunan yoksullar, kimsesizler,<br />
özürlülerin ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli bir boşluğu doldurmuştur. Ahi ve<br />
Lonca esnaf örgütlenmelerinin toplumsal misyonu ve zaman zaman mistik öğretisi<br />
toplumsal mutabakat için büyük görevler üstlenmiştir. Bütün bu alt başlıkları<br />
kapsayan üst başlık ise İslam dininin yoksulluğun, düşkünlerin, kimsesizlerin<br />
korunup kollanmasını telkin eden öğretisi ve ilahi emirleridir. 130<br />
Türk toplumunun, Avrupa’ya göre daha geç sosyal politikalar<br />
geliştirmesinin sebeplerinden biri olarak, sanayi devrimine Türk toplumunun çok<br />
geç iştirak etmiş olması gösterilebilir. Ancak bir diğer etkenin ise güçlü aile bağları<br />
ve komşuluk sisteminin, sosyal destek sistemi olarak ihtiyaçların kitleselliğini<br />
önlediği gerçeği göz ardı edilmemelidir.<br />
130 ALTAN, s.60-61.<br />
33
İslam öncesi Türk toplumlarında, çocukların korunmasına yönelik olarak<br />
adımlar atıldığı bildirilmektedir. Uygurlarda bulunan evlatlık uygulamasının<br />
günümüz uygulamalarından biraz farklı olduğu bilinse de Eski Türklerde evlatlık<br />
uygulamasının bulunduğu tarihçiler tarafından ifade edilmektedir. 131<br />
İslam toplumunda kimsesiz yetim veya öksüz kalmış çocuklara, dinin<br />
emirleri doğrultusunda sahip çıkılmasına ve aile eksikliğinin giderilmesine toplum<br />
üyeleri özel önem vermişlerdir. Bu doğrultuda geliştirilen ve uygulanan velayet<br />
uygulaması, akile uygulaması ve vasiyetnamelerde yetimlerin korunması ve<br />
kollanmasına yönelik hükümlerin konulması bunun göstergesidir. 132<br />
İlhanlı Hükümdarı Gazan Mahmut Han, 13. yüzyılda Tebriz yakınlarda,<br />
vakıflar kurdurmuş ve sosyal tesislere bağışlamıştır. Bu tesisler içinde de kimsesiz<br />
çocuklar için bir kurum yapılmıştır. Ayrıca ailelerin yanına yerleştirilen çocukların<br />
kırdığı çanak çömlekler için, ailelere bakım parasından hariç, kırılmış eşya parası<br />
bile ödenmiş olduğu vakfın kayıtlarından anlaşılmaktadır. 133<br />
Selçuklular zamanında Erbil Atabeği Muzafferuddin Gökböri, özürlülere,<br />
ihtiyarlara yönelik kurumlar kurmuş, yetim ve kimsesiz çocuklara yurtlar açmış<br />
hatta emzikli olanlara sütanneler tayin etmiştir. 134<br />
Selçuklu ve Osmanlılarda, korunmaya muhtaç çocuklar sorununa yönelik<br />
hizmetlerde vakıf sisteminin etkinliğinden yararlanılmıştır. Türk-İslam kültürü ve<br />
toplumsal yapı anlayışıyla ortaya çıkan, Osmanlı Devleti vakıf sistemiyle toplum<br />
içinde risk gruplarının dezavantajları giderilmeye çalışılmıştır. Vakıf sistemiyle<br />
vakfedilen bölgede fakir-fukara, dul-yetim ve kimsesizlerin sıkıntıları bir ölçü de<br />
olsun giderilmesine çalışılmıştır. Vakıfların, çocukların eğitimiyle ilgili olarak<br />
kimsesiz ve yoksul çocukların korunmasına katkıda bulunduğu, 135 ayrıca çocuklarla<br />
131<br />
Esra YAKUT, Eski Türklerde Hukuk, 2002,<br />
Erişim Tarihi: 01.10.2010.<br />
132 Tahsin ÖZCAN, “Osmanlı Toplumunda Yetimler”, Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1, Yıl 2006,<br />
s.82.<br />
133 YÖRÜKOĞLU, s.196.<br />
134<br />
Nesim YAZICI, “Tanzimat Döneminde Yetim Çocuklara Yönelik Koruma Çalışmaları”,<br />
Osmanlılar Döneminde Yoksullukla Mücadele Yolunda Yapılan Çalışmalar, Edt.: İbrahim<br />
ATEŞ, YOYAV Yayınları, Ankara, 2000, s.35.<br />
135 Sevda ULUĞTEKİN, “Yirminci Yüzyılda Türkiye’nin Çocukları: Sorunlar ve Beklentiler”,<br />
Sosyal Hizmette Yeni Yaklaşımlar ve Sorun Alanları, Prof. Dr. Nihal TURAN’a Armağan,<br />
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu Yayını, Ankara, 2001, s.8.<br />
34
ilgili atılan adımlarda belirleyiciliğinin bulunduğu; okul açılması, öğretmen seçimi,<br />
açık hava gezileri, yoksul çocuklara para ve giysi dağıtılması, bayramlarda harçlık<br />
verilmesi, yoksul kız çocuklarına çeyiz hazırlanması gibi konularda toplumsal<br />
hareketlilik yarattıkları, çalışmalarda ortaya konulmaktadır. 136 Örneğin, Fatih Sultan<br />
Mehmet Han vakıflarında, kimsesiz ve yoksul çocuklar okutulmuş ve para yardımı<br />
yapılmıştır. Çocuklardan, eğitim ve öğretim almaya niyetli olanlar içinde, önceliğin<br />
kimsesiz çocuklara, ardından yoksul çocuklara sonra diğer çocuklara verileceği<br />
hükme bağlanmıştır. 137 Benzer şekilde, Osmanlılar’da, yerel örgütlenmeler lonca ve<br />
ahilik teşkilatlarının da, mesleki eğitim ile çocukların toplum içinde korunmasına<br />
yönelik ciddi görevler yerine getirdiği ifade edilebilir.<br />
Yine Osmanlı Dönemi’nde, yerel insiyatiflerle korunma ihtiyacı olan<br />
çocuklara koruyucu hizmetlerin verildiği tarihçiler tarafından not edilmiştir.<br />
Mahkeme kayıtları incelendiğinde, velayet ve vasiyetler yoluyla yetimlerin<br />
korunmasına yönelik etkinliklerin bulunduğu görülmektedir. 138 Örneğin, yoksul<br />
ailelerin, çocuklarını varlıklı ailelerin yanına ödünç vererek, “ahlaklı” ve “bilgili”<br />
yetişmelerini istemesi ya da terk edilmiş çocuklara bakmak isteyenlere kadılıklarca,<br />
devlet hazinesinden para tahsis edilmesi gibi uygulamalar göze çarpmaktadır. 139 Bu<br />
gelişmeler yerel boyutlu olarak kalmış, genel uygulamaların bütünlüğüne<br />
yansımamıştır. İmparatorluğun gerileme ve dağılma döneminde, korunmaya muhtaç<br />
çocuklar sorununun kitleselleşmeye başlamasıyla ve Batı’dan sosyal ve ekonomik<br />
açıdan etkilenme sonucunda, devlet müdahalesini içeren uygulamalara geçilmiştir.<br />
2.1.2. Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Uzanan Dönem: Merkezi Yönetimin<br />
Kurumsallaşma Çalışmaları<br />
Osmanlı Devleti’nde, çocukları koruma politikalarının modern anlamda<br />
başlangıcı, özellikle 19. yüzyılda yaşanılan savaşlar sonucunda ölen vatandaşların<br />
geride kalan çocuklarının sayısının inanılmaz boyutlara ulaşması neticesinde,<br />
çocukların bakım ve gözetimi için kurum bakımı modelinin geliştirilmesine<br />
dayanmaktadır.<br />
136 ONUR, 2005b, s.100.<br />
137<br />
Birsen GÖKÇE, Kimsesiz Çocuklar Sorunu, SSYB Yayını, Ankara, 1971’dan aktaran:<br />
YÖRÜKOĞLU, s. 196.<br />
138 ÖZCAN, 2006, s.82.<br />
139 ONUR, 2005b, s.101-102.<br />
35
Cumhuriyet öncesi dönemdeki sosyal devlet gelişmelerini veya adımlarını,<br />
yaşanılan savaşlarla bağlantılı değerlendirmek gereklidir. Çünkü, Osmanlı<br />
Devleti’nin yaklaşık olarak son 50-60 yılı büyük savaşların olduğu bir dönemdir.<br />
Dolayısıyla, savaşlarda şehit düşenlerin sayısı çok büyük oranlara ulaşmış, kimsesiz<br />
çocukların oranı günden güne artmıştır.<br />
Kaybedilen savaşlar, göç hareketini de artırmıştır. Osmanlı’nın son<br />
döneminde yaşanılan savaşlar sonrasında, göç hareketlerinin tahmini istatistikleri<br />
incelendiğinde ciddi bir toplumsal sorunun mevcut olduğu anlaşılmaktadır.<br />
Rakamlarla ifade edildiğinde, Kırım göçmenlerinin 500.000, Kafkas göçmenlerinin<br />
700.000-1.000.000 arasında değiştiği, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı’nın da<br />
olumsuz etkileriyle birlikte yer değiştirmeye zorlanan yaklaşık 4.000.000 insan<br />
Anadolu’ya göç etmiştir. 140<br />
Sosyal hareketlilik, toplumsal ve ekonomik hayatta, ciddi manada sarsıntılı<br />
günlerin yaşanmasına neden olmuştur. Karaborsacılık, fuhuş, madde kullanımı<br />
artmıştır. Bu ortamdan, her yerde ve çağda olduğu gibi, en çok güçsüzler, dolayısıyla<br />
çocuklar olumsuz etkilenmiştir.<br />
Korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili olarak, 1846 yılında dönemin<br />
sadrazamına sunulan hükümet raporunda, ailelerinden bağımsız yaşayan, başıboş<br />
dolaşan, geceleri camilerde, sokaklarda ya da metruk alanlarda yatıp kalkan<br />
çocuklardan bahsedilmiştir. Kültürümüzde “köprü altı çocukları” olarak bilinen<br />
deyim ile İstanbul’da Unkapanı ve Galata Köprüsü’nün altını mesken tutan<br />
korunmaya muhtaç çocuklar kastedilmiştir. 141<br />
Savaşlar ve yoksullukla birlikte sayıları giderek artan bu çocuklara,<br />
İstanbul’da kendine özgü yapısı, kuralları ve işleyişi olan ve adlarını hamamlardaki<br />
sıcak su ihtiyacının karşılandığı, yatıp kalktıkları, külhan isimli bölümlerden alan, 142<br />
külhanbeylerince sahip çıkılmaya başlanmış ve bu çocuklar belli bir yaştan sonra<br />
hırsızlık, dilencilik gibi toplum dışı işlerde yer edinen bireyler olarak hayata<br />
atılmışlardır. Öyle ki sayılarının giderek artması üzerine, 1846 yılında<br />
140 KOÇ, s.40.<br />
141 Osman GEÇER, “Türk Toplumunda Sokak Çocuklarına Ait Çeşitli Adlandırmalar”, Toplum ve<br />
Sosyal Hizmet Dergisi, Cilt 16, Sayı 1 (Nisan), Yıl 2005, s.118-121.<br />
142 Gönül ERKAN, “Külhanbeyler”, İnsani Gelişme ve Sosyal Hizmet, Prof.Dr.Nesrin KOŞAR’a<br />
Armağan, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu Yayını, Ankara, 2001, s.132-135.<br />
36
külhanbeylerinin yuvalandığı hamamlar ve çevrelerine baskınlar yapılmış ve<br />
çocukların kurtarılması sağlanmıştır. Kamu yararına yönlendirilmeye 143 çalışılmışsa<br />
da bu soruna uzun vadede çözüm getirilememiştir.<br />
19. yüzyıldan itibaren, merkezden idare fikrinin dönemin sorunlarını aşmada<br />
yardımcı olacağı düşüncesiyle birlikte yönetim anlayışının merkeze kayması, sosyal<br />
sorunlarla mücadelede, merkezi yönetimin sürece katılımını ortaya çıkarmıştır. 144 Bu<br />
doğrultuda Tanzimat’tan, Cumhuriyet’e uzanan dönemde, merkezi yönetimin<br />
müdahil olduğu politikalar uygulanarak korunmaya muhtaç çocuklar sorununa<br />
çözümler getirilmeye çalışılmıştır. Aşağıda bu politikaların neler olduğuna<br />
değinilmiştir.<br />
2.1.2.1. Eytam Sandıkları<br />
Osmanlı Devleti’nde, çocukların korunması amacıyla, yasal düzenlemelere<br />
gidilmesi, 19. yüzyılın ortalarını bulmuştur. Bu doğrultuda, yetim mallarının<br />
korunmasıyla ilgili olarak 1851 yılında, “Eytam Nizamnamesi” çıkarılmıştır. 145<br />
Tanzimat Dönemi’nin modernleşme hareketlerinden, çocuk koruma alanına<br />
yansıyan uygulamalarından birisi olan bu uygulamayla, vilayet, liva ve kaza<br />
merkezlerinde şer-i mahkemelere bağlı Eytam Meclisleri 146 ve Eytam Keseleri<br />
kurulmuştur. Aslında, yetim mallarının işletilmesi usulünün yaygınlık kazanması,<br />
16. yüzyıldan itibaren olmuşsa da, 147 diğer uygulamalarda olduğu gibi bu durum da<br />
yerel boyutuyla sınırlı kalmıştır.<br />
Bu sandığın kuruluş amacı, babası ölen çocukların, mallarının işletilerek,<br />
aylık geçimini sağlayacak parayı vasisine veya velisine kullanabilmesi için vermek<br />
ve böylece çocuğun mağduriyetinin önüne geçmektir.<br />
Eytam sandıklarıyla çocuğa vasi ve nazır atanır. Vasi çocuğun haklarını<br />
korumak ve yönetmekle, nazır ise gerek görüldüğünde vasiyi denetlemekle<br />
143 ONUR, 2005b, s.110.<br />
144 KOÇ, s.48.<br />
145 AKYÜZ, 1999, s.495.<br />
146 Mehmet ÇANLI, “Eytam İdaresi ve Sandıkları (1851-1926)”, Türkler Ansiklopedisi, Cilt 14,<br />
Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s.57-69.<br />
147 Tahsin ÖZCAN, “Osmanlı Toplumunda Yetimler ve Eytam Sandıkları”, Bir Kent Sorunu:<br />
Dilencilik Sempozyumu (Tebliğler Kitabı), 18-19 Ekim 2008, İstanbul Büyükşehir Belediyesi<br />
Zabıta Daire Başkanlığı Yayını, İstanbul, 2008, s.136.<br />
37
görevlidir. 148 Eytam İdaresi, Cumhuriyet döneminde de bir müddet varlığını<br />
sürdürmüştür. 1926 yılında kapatılarak varlığıyla, Emlak ve Kredi Bankası kurulmuş<br />
ve 2001 yılında Ziraat Bankası’na dahil edilmiştir. 149<br />
2.1.2.2. Mithatpaşa Islahhaneleri<br />
Osmanlı Devleti’nde, korunmaya muhtaç çocuklar sorunuyla ilgili en önemli<br />
adımlardan birisi, Mithat Paşa tarafından kurulan çocuk ıslahhaneleri olmuştur.<br />
Islahhanelerin olumlu yönlerinin gözlenmesi üzerine, çocuk ıslahhanelerinin<br />
İmparatorluğun tüm şehirlerinde yaygınlaştırılması için dönemin İç İşleri<br />
Bakanlığı’nca valiliklere genelge gönderilmiştir. Çocuk ıslahhaneleri düşüncesi ile<br />
kimsesiz, uyumsuz, suçlu çocukların tümü bütüncül bir bakış açısıyla<br />
bakıma/korunmaya ve eğitime muhtaç olarak kabul edilmiştir. 150<br />
Islahhanelerin, ilk olarak 1822 yılında kurulduğu ifade edilse de, 151 içeriği ve<br />
mantığıyla korunmaya muhtaç çocukları hedef alan ıslahhaneler, Mithat Paşa<br />
tarafından kurulanlardır. Niş vilayetinde gerek Müslüman gerekse Hıristiyan halkın<br />
yetim ve öksüz çocukları ile yakınları olmakla birlikte bakımları ve yetiştirilmeleri<br />
için dilekçe ile müracaat edenlerin kabul edildiği ıslahhaneler, günümüz endüstri<br />
meslek lisesine benzer bir eğitim vererek çocukların korunması yönünden de<br />
yetiştirme yurtlarına benzetilmektedir. 152 Ancak, Türkiye’de tarih yazıcılığı bu<br />
kurumun temel kurulma nedenini es geçerek, sanayi mektebi kısmına önem vererek<br />
teknik eğitim alanına kaydırmıştır. Oysa bu kurumun temelini yetimhane olarak<br />
planlanması oluşturmuştur. 153<br />
148 ONUR, 2005b, s.102.<br />
149 ÖZCAN, 2008, s.137.<br />
150 Sevda ULUĞTEKİN, Çocuk Mahkemeleri ve Sosyal İnceleme Raporları, Ankara, 1994,<br />
s.45’den aktaran: AKYÜZ, 1999, s.495.<br />
151 SHÇEK, Çocuk Hakları Sözleşmesi Ulusal İlk Rapor, (t.y).<br />
Erişim Tarihi:01.10.2010.<br />
152 Nesim YAZICI, “Niş Islahhanelerinden Haber Var”, Kültür Dergisi, Sayı 12, Yıl 2008, s.27’den<br />
aktaran: Zeki KARATAŞ, Osmanlı Devleti’nde Çocuk Koruma Sistemi, (t.y)<br />
Erişim Tarihi: 01.10.2010.<br />
153 Nadir ÖZBEK, Cumhuriyet Türkiye’sinde Sosyal Güvenlik ve Sosyal Politikalar, Emeklilik<br />
Gözetim Merkezi Yayınları, İstanbul, 2006, s.43.<br />
38
2.1.2.3. Darüşşafaka<br />
Türkiye’nin, sosyal devlet gelişim tarihi içinde, eğitime dayalı modeliyle<br />
hizmet veren bir sivil toplum örgütü, eğitim ve sosyal hizmet kurumu olan<br />
Darüşşafaka, babasını kaybetmiş, maddi imkanları yetersiz ailelerin çocuklarına<br />
eğitim hizmeti vermiş olup, halen bu hizmetine devam etmektedir. 154<br />
Darüşşafaka, Osmanlı Devleti içinde diğer etnik unsurlara oranla daha geri<br />
kalmış olan yetim Müslüman çocukların eğitim ve öğretimine katkıda bulunmak<br />
üzere, 1864 yılında kurulan Cemiyet-i Tedrissiye-i İslamiye’nin çalışmaları<br />
neticesinde 1873 yılında açılmıştır. Cemiyet-i Tedrissiye-i İslamiye’nin adı, 1935<br />
yılında Türk Okutma Derneği’ne çevrilmiş, ancak 1953 yılında Darüşşafaka<br />
Cemiyeti olarak tekrar değiştirilmiş ve bugünkü adını almıştır. 155<br />
2.1.2.4. Hamidiye Etfal Hastanesi<br />
Bugünün, Modern Şişli Etfal Hastanesi olan bu kurum, 156 II. Abdülhamid’in<br />
vefat eden kızı adına hayratı olarak 1899 yılında kurulmuştur. Kurulduğu dönemde,<br />
bu hastanede yoksul kadın ve çocuklara hizmet verilmiştir. 157<br />
2.1.2.5. Fukaraperver Cemiyetleri<br />
Osmanlı Devleti’nin, özgürlükçü düşünce sisteminin egemen olduğu<br />
Meşrutiyetli yıllarında, pek çok sivil toplum örgütü kurulmuştur. Bunlardan birisi de<br />
Rumlar tarafından kurulan Fukaraperver Cemiyeti olmuştur. Rumlar, Fukaraperver<br />
Cemiyeti’nde, yoksullara yardım beyanları arasında ideolojik eylemlerde<br />
bulunmuşlardır. Rumların bu dernek girişimi, Türklere de örnek olmuş ve Türkler<br />
tarafından da, Osmanlı Fukaraperver Cemiyetleri kurulmuştur. Cemiyetin, eğitim ve<br />
yoksulluğun giderilmesiyle ilgili çalışmalarının olması planlanmıştır. 158 Bir kısım<br />
araştırmacılar, İttihat ve Terakki’nin genel anlamda bu cemiyetler üzerinde baskı<br />
154<br />
DARÜŞŞAFAKA, Darüşşafaka Tarihi, Erişim<br />
Tarihi:30.12.2008.<br />
155 Aylin KOÇ, Öksüz ve Yetim Çocuklar için Kurulmuş Bir Eğitim Kurumu: Darüşşafaka,<br />
İstanbul, 2003, s.189’dan aktaran: KARATAY, s.105.<br />
156 ŞİŞLİ ETFAL HASTANESİ, Tarihçe, Erişim<br />
Tarihi: 07.11.2010.<br />
157 ÖZBEK, 2006, s.36.<br />
158 Sadık SARISAMAN, “Osmanlı Fukaraperver Cemiyetinin Fakirlik ve Dilencilik Mücadelesi”, Bir<br />
Kent Sorunu: Dilencilik Sempozyumu (Tebliğler Kitabı), 18-19 Ekim 2008, İstanbul Büyükşehir<br />
Belediyesi Zabıta Daire Başkanlığı Yayını, İstanbul, 2008, s.124-126.<br />
39
kurduğunu, kendi ideolojisini hakim kılmaya çalıştığını, yoksul halka kendini<br />
benimsetme amacıyla hareket ettiğini savunmaktadır. 159<br />
Osmanlı İttihat ve Terakki hareketinin elit kesiminin sosyal duyarlılığı ile<br />
oluşturulduğu ifade edilen Cemiyet, 1908 yılında kurulmuş, 1913 yılında kendini<br />
feshetmiştir. 160<br />
Cemiyet, hizmet verdiği süreç içinde, korunmaya muhtaç çocuk sorununa,<br />
daha çok sosyal problemlerin önlenmesinde eğitimin önemli bir işleve sahip olduğu<br />
düşüncesiyle yaklaşarak, yoksul aile çocuklarına eğitim yardımları yapmıştır. 161<br />
2.1.2.6. Darülhayr-ı Ali<br />
Osmanlı Padişahlarından II. Abdülhamid döneminde kurulan, Darülhayr-ı<br />
Ali’nin, “işsiz”, “güçsüz”, “başıboş” bulunan çocukların eğitimi ve sanayi<br />
mekteplerine hazırlık kurumu olarak kurulması planlanmıştır. 162<br />
19. yüzyıl sonlarına doğru, bu alanda faaliyet gösteren azınlık kurumlarının<br />
sayı ve faaliyetinin artması devleti bu alana yönelik adımlar atmaya itmiş ve 1899<br />
yılında İstanbul’da din ve mezhep farkı gözetilmeksizin bütün Osmanlı<br />
vatandaşlarına hizmet verecek 4.000 kişilik bir yetimhane açılması planlanmıştır.<br />
Ancak dönemin mali sıkıntıları nedeniyle bu plandan vazgeçilmiştir. Yerine yalnızca<br />
Müslüman kimsesiz çocuklar için 1903 yılında, “Darülhayr” adıyla 300 kişilik bir<br />
yetimhane yapılmıştır. 163 Beş yıl faaliyetlerine devam eden bu kurum, doğrudan II.<br />
Abdülhamid’in şahsına bağlı olduğundan adına “Ali” (yüce) sıfatı da eklenmiştir. 164<br />
Bu kurum, 1909 yılına gelindiğinde devletin içinde bulunduğu ekonomik ve<br />
sosyal dengesizlikler nedeniyle kapatılmak zorunda kalmıştır. 165<br />
159 SARISAMAN, s.130; ÖZBEK, 2006, s.63 ve KARATAY, s.135<br />
160 ÖZBEK, 2006, s.63-71.<br />
161 ÖZBEK, 2006, s.67.<br />
162 Nadir ÖZBEK, “II.Abdülhamid ve Kimsesiz Çocuklar: Darülhayr-ı Ali”, Tarih ve Toplum<br />
Dergisi, Sayı 182 (Şubat), Yıl 1999, s.16.<br />
163 ÖZBEK, 2006, s.41-43.<br />
164 Reşat E. KOÇU, “Daülhayr-ı Ali” Maddesi, İstanbul Ansiklopedisi, Cilt:7, İstanbul, 1966,<br />
s.4747’den aktaran: Hakan AYTEKİN, 1914-1924 Yılları Arasında Korunmaya Muhtaç Çocuklar<br />
ve Eğitimleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları<br />
Enstitüsü, İstanbul, 2006, s.39-40.<br />
165<br />
SHÇEK, Himaye-i Etfal Cemiyetinin Kuruluşu, Erişim Tarihi:<br />
30.12.2008.<br />
40
2.1.2.7. Darülaceze<br />
II. Abdülhamid’in yoksul halka karşı cömertliğinin bir ifadesi olarak 166<br />
Darülaceze’nin kurulma fikri, 1886 yılında, özellikle 1877-1878 Osmanlı - Rus<br />
savaşı sonucu, Balkanlar’dan ve Kırım’dan yüz binlerce Müslüman ve Türk’ün<br />
Osmanlı topraklarına göç etmesi neticesi İstanbul’da büyük nüfus yığılması ve yetim<br />
kalan kimsesiz çocukların giderek artması üzerine, toplanan bakanlar kurulunda<br />
ortaya çıkmıştır. Özbek, bu kurumun II.Abdülhamid’in yoksul halkın refah ve<br />
sağlığıyla, kimsesiz yetim çocuklarla ilgili hassasiyetlerini temsil etmek üzere<br />
kurgulandığını söylemektedir. 167<br />
Darülaceze’nin kuruluşuna zemin hazırlayan bir diğer etken de, dilenciliğin<br />
artmış olmasıdır. 1895 yılında çıkarılan “Dilenciliğin Önlenmesine Dair Tüzük” ile<br />
dilenciliğin çocuklar üzerindeki sosyal ve ruhsal zararlarını önleyici tedbirler<br />
alınmak istenmiştir. Darülaceze’de muhtaç yetişkinler, özürlüler ve korunmaya<br />
muhtaç çocuklara hizmet verilmiştir. 168 Kurulduğu günden günümüze 30 bini çocuk,<br />
100 bine yakın kişiye hizmet vermiş olan bu kurum halen 650 insanımıza hizmet<br />
vermeye devam etmektedir. 169<br />
2.1.2.8. Darüleytamlar<br />
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra Anadolu’ya özellikle Balkanlar<br />
üzerinden çok büyük göç hareketleri olmuştur. Bu savaşta şehit olanların<br />
çocuklarının barındırılması, devlet için büyük bir sorun olmuştur. Savaşın ardından<br />
yaşanan Balkan Savaşları ise kimsesiz çocuklar sorununu daha da büyütmüştür.<br />
Osmanlı Devleti savaşlar nedeniyle, özellikle Balkanlar’dan Anadolu’ya doğru olan<br />
göç hareketlerinin olumsuz etkilerine, göçmenleri Anadolu’nun değişik yerlerine<br />
yerleştirerek, toprak verilmesi suretiyle üretime katarak aşmaya çalışmıştır. “Sakat”,<br />
“muhtaç” ve “yetimleri” ise darülacezeye yerleştirmek suretiyle sorunun çözümüne<br />
çalışmıştır. Ancak devletin iradesinin dışında yaşanan göçlerin yoğunluğu ve<br />
savaşlarda şehit olanların yetimlerinin artması bunların barındırılarak her türlü<br />
166 Nadir ÖZBEK, “Osmanlı İmparatorluğunda Dilencilere Yönelik Devlet Politikaları ve Kamusal<br />
Söylemin Değişimi”, Bir Kent Sorunu: Dilencilik Sempozyumu (Tebliğler Kitabı), 18-19 Ekim<br />
2008, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Zabıta Daire Başkanlığı Yayını, İstanbul, 2008, s.27.<br />
167 ÖZBEK, 2006, s.37-38.<br />
168 AKYÜZ, 1999, s.495-496.<br />
169 DARÜLACEZE, Tarihten Sayfalar, Erişim Tarihi:30.12.2008.<br />
41
iskten korunmaya çalışılmasına yönelik yeni politika geliştirmesine devleti<br />
itmiştir. 170<br />
Darüleytam’lar, Meşrutiyet Dönemi’nde kurulmuş ve kimsesiz, bakıma<br />
muhtaç çocukların devletçe korunmasını ve eğitim fırsatlarından yararlandırılmasını<br />
amaç edinen ilk kapsamlı sosyal hizmet kurumları olmuştur. 171 Darüleytam, kısaca,<br />
yetimhane, yetimlerevi yada öksüzler yurdu anlamına gelmektedir. 172<br />
Evlad-ı Şuheda vergisiyle kurulan Daruleytamlar, 173 13 Kasım 1914 tarihinde<br />
Eğitim Bakanlığına bağlı olarak kurulmaya başlanmıştır. 174 Korunmaya muhtaç<br />
çocuk ve kimsesizlerin barındırılması ve korunması amacıyla faaliyete geçen bu<br />
kurumlar, ihtiyacı karşılamak üzere kısa zamanda yurdun pek çok yerinde faaliyete<br />
geçmiştir. 1914 yılında kurulduğunda sayısı 20 olan kurum, 1916 yılında 69’a<br />
ulaşmış ve 5.000’i kız 15.000’i erkek 20.000 korunmaya muhtaç çocuğa hizmet verir<br />
duruma gelmiştir. 175<br />
İttihat ve Terakki Cemiyeti politikalarından olan Daruleytamlar, savaş<br />
yıllarında yabancıların terk ettiği binalarda açılmış, 1918 Mondros Ateşkes<br />
Antlaşması’ndan sonra geri dönen binaların sahipleri, binaları boşalttırmıştır. Bu<br />
sürede kendilerine yeni yerler bulmaya çalışan Darüleytam idareleri kullanılmayan<br />
saray ve konakları kullanmış bina kiralama yoluna gitmiştir. Ancak savaş<br />
yıllarındaki maddi imkânsızlıklar Daruleytamların Anadolu’daki şubelerinin birer<br />
birer kapanmasına, ağırlığın İstanbul’da toplanmasına neden olmuştur. Giderlerin<br />
karşılanması hususunda yaşanan sıkıntılarla, Daruleytamlar’ın Maarif Teşkilatı’na<br />
devri yoluyla tasfiye edilmesi gündeme gelmiş, kısa bir dönem içerisinde<br />
Daruleytamlar tarihe karışmıştır. 176<br />
170<br />
Salih ÖZKAN, “Türkiye’de Darüleytamların Gelişimi ve Niğde Darüleytamı”, Türkiyat<br />
Araştırmaları Dergisi, Sayı 19, Yıl 2006, ErişimTarihi: 30.12.2008.<br />
171 AKYÜZ, 1999, s.496.<br />
172 A. Rıza ERKAN ve Gönül ERKAN, “Darüleytamlar”, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler<br />
Yüksekokulu Dergisi, Cilt 5, Sayı 1 (Ocak), Yıl 1987, s.61.<br />
173 KOŞAR, s.115.<br />
174 ERKAN ve ERKAN, s.61.<br />
175 ÖZBEK, 2006, s.76.<br />
176 ÖZKAN, s.219-220.<br />
42
Yeni Cumhuriyet, korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili olarak ilk icraatını o<br />
dönemde çocuk koruma sisteminin en önemli aktörü olan Darüleytamları Milli<br />
Eğitim Bakanlığı’ndan alarak Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na bağlayarak<br />
yapmıştır. Kısa bir süre sonra da, 5 Aralık 1922 tarihinde, Darüleytamlar<br />
Yönetmeliği’ni çıkararak bu kurumların yönetimini ortak esaslara bağlamıştır. 177<br />
Darüleytamlar 1926 yılında çıkarılan bir kanunla kapatılmıştır.<br />
2.1.2.9. Diğer Faaliyetler<br />
Sivil toplum hareketi olarak İstanbul’da kurulan Esirgeme Derneği, devrin<br />
şartları içinde bireysel mücadelenin ortaya koyabileceği en iyi örnektir. Dernek,<br />
savaşlar neticesinde dul kalan Osmanlı kadınlarını ve korunma ihtiyacı olan kız<br />
çocuklarını sosyal risklerden muhafazasını amaç edinmiştir. 1912 yılında İstanbul’da<br />
kurulan bu dernek, faaliyetlerine 1957 yılına kadar devam etmiş ve o tarihten sonra<br />
kendini feshetmiştir. 178<br />
II. Meşrutiyet Dönemi’nde, 1909 yılında, “Serseri ve Mazanna-i Süi Eshaş”<br />
adıyla bir kanun çıkarılarak toplum düzeninin sağlanmaya çalışıldığı görülür. Bu<br />
kanundaki iki madde çocukların korunmasıyla doğrudan ilgilidir. Bunlardan ilki, 15<br />
yaşından büyük olmayanların “serseri” sayılamayacağı, ikincisi ise, çocuklara<br />
bakmakla yükümlü olanların görevlerini yerine getirmediklerinde bu kişilere yönelik<br />
para veya hapis cezasının öngörülmesidir. 179<br />
Kurtuluş Savaşı yıllarında verilen büyük emeklerin içinde, Kazım<br />
Karabekir’in korunmaya muhtaç çocuklar için yaptığı çalışmalar ayrı bir öneme<br />
sahiptir. Vatanın kurtarılması amacıyla Doğu Cephesi’nde verdiği mücadelenin<br />
yanında, vatan çocuklarının kurtarılması gayesini taşıyan Karabekir, bu gayeyi şöyle<br />
ifade etmiştir: 180<br />
177 Doğan ÇAĞLAR, “Atatürk ve Cumhuriyet Devrinde Korunmaya Muhtaç Çocuklara Sağlanan<br />
Bakım ve Öğretim Olanakları”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt 15<br />
Sayı 2, Yıl 1982, s.1.<br />
178 Avni ÖZGÜREL, “Osmanlı’da Kadınların Öncüsü Olduğu Bir Sivil Toplum Örgütlenmesi”,<br />
Radikal Gazetesi, 14.06.2009.<br />
179 Osman K. AKOL, Kimsesiz Çocuklar, Örnek Matbaası, Ankara, 1950, s.23-24’den aktaran:<br />
Saadettin ÖZDEMİR, 2002, s.8-9.<br />
180 Kazım KARABEKİR, Çocuk Davamız, Cilt/I-II, Yayına Haz: Faruk ÖZERENGÜN, Emre<br />
Yayınları, İstanbul 1995, s.9.<br />
43
Yoksul ve bakımsız çocukları devlet himayesine alarak<br />
memleketin diğer çocukları gibi başarılı ve hayat mücadelesine<br />
kudretli kılacak maddi ve fikri bir talim ve terbiye ile donatmak<br />
benim öteden beri güttüğüm bir davadır. Ben buna çocuk<br />
davamız diyorum.<br />
“Yetimler babası” olarak anılan Kazım Karabekir, 181 “bakımsız çocuklar” olarak<br />
genelleştirdiği korunmaya muhtaç çocukların devletçe himaye edilmesi gerektiğini,<br />
vatanın geleceğinin bugünün çocuklarında olduğunu, korunmaya muhtaç çocuklarla<br />
ilgili olarak adım atılmadığı takdirde, toplumsal sorunların giderek artacağını, bu<br />
çocukların bu sorunların artmasında rol oynayacağını, kötü kişilerin amellerine alet<br />
edilebileceğini beyan ederek, devletin çocukları koruma görevinin altını<br />
çizmektedir. 182<br />
“Çocuk Davası”ndaki ülküsünün çocuklar ordusu kurmak olduğunu izah<br />
eden Karabekir, bunu eyleme de dönüştürmüştür. Bu doğrultuda 1919 yılında<br />
Erzurum Darüleytamından çıkan çocukları ordunun emrine vererek sanayi kolunda<br />
görev almalarını sağlamıştır. 183<br />
Sanayi Gürbüzler Okulu, Ana Mektebi ve Yetimler İlkokulu olarak<br />
sınıflandırılan, kısıtlı imkanlar içerisinde oluşturulan eğitim kurumlarında çocuklar,<br />
sağlıktan tarıma, askerlikten sanayiye pek çok konuda eğitim almıştır.<br />
2.1.3. Döneme İlişkin Politikaların Analizi<br />
Tanzimat öncesi dönemde çocukları koruma sistemi, Osmanlı geleneksel<br />
yapısı içinde dini referanslı kurumların öncülüğünde ve vakıf sistemiyle işletilmiştir.<br />
Yerel düzeyde çocukların korunmasına yönelik faaliyetlere de rastlanılmaktadır.<br />
Ancak sorun alanına merkezi hükümetin dahil olması 19. yüzyılı bulmuştur.<br />
Koç, Osmanlı Devleti’nde ve Batı’da çocuk koruma refleksinin kurumsal<br />
çatısını 18. yüzyıla kadar dini motifli kurumların oluşturduğunu belirtmiştir. Koç, bu<br />
durumun, her iki medeniyetin de mensup oldukları dinin, korunmaya muhtaç<br />
çocuklara gerekli yardımların yapılması yönündeki emirlerine riayet edilmesinin<br />
181 ERKAN ve ERKAN, s.67.<br />
182 KARABEKİR, 13-14.<br />
183 KARABEKİR, s.16.<br />
44
sonucu olabileceği gibi, aynı zamanda insani ve ahlaki kaygılarında rol oynadığı<br />
kamusal sorumluluk refleksiyle de ilgili olabileceği düşüncesindedir. 184<br />
Osmanlı’da 19. yüzyılın ortalarına doğru kurulmaya başlanan ıslahhaneler<br />
aracılığıyla, öncelikle kimsesiz kalan çocukların korunması, ikincisi bu çocukların<br />
meslek sahibi edilmeleri, üçüncüsü, memleketteki sanayi hareketine yetişmiş güç<br />
katma çabası, dördüncüsü çocukların suç ve kötü eylemlere yönlendirilme riskinden<br />
kurtarılması ve son olarak gayri müslim çocuklarla, Müslüman çocukların karma<br />
eğitim almalarının sağlanarak içerde ve dışardaki eğitim sistemini hedef alan<br />
eleştirilere cevap verme gayesi güdülmüştür. 185<br />
Bakıldığında Batı ile aynı dönemde Osmanlı Devleti’nin korunmaya muhtaç<br />
çocuklar alanına eğildiği görülmektedir. Ancak Batı, bu soruna, sanayi devriminin<br />
ortaya çıkardığı toplumsal değişmelere paralel olarak müdahil olurken, Osmanlı<br />
Yönetimi daha çok savaşlar nedeniyle yetim ve öksüz kalan çocuklar ile yine<br />
savaşlar nedeniyle kaybedilen topraklardan geri göç eden soydaşların içinde<br />
bulunduğu toplumsal karmaşa nedeniyle müdahale etme zorunluluğunda kalmıştır.<br />
Yine, Batı ile kıyaslandığında, korunmaya muhtaç çocuklar hususunda,<br />
Osmanlı Devleti’nde, Batı’daki deyimiyle filontrophist, diğer deyimle sivil kesimin<br />
hareketi, hem çok az hem de soruna ilgisiz kalmıştır. 186<br />
Özbek, Osmanlı Devleti’nde, 19. yüzyılın başlangıcından itibaren, modern<br />
bir sosyal devlet olabilmek için önemli dönüşümler yaşandığını bildirerek, bu<br />
dönemde (özellikle II. Abdülhamid döneminde), önceki dönemlerde merkezi<br />
devletin müdahil olmadığı pek çok alana, devletin müdahil olduğunu ve devlet<br />
aygıtının genişletildiğini eklemiştir. 187 Özbek, II. Abdülhamid’in sosyal sorunlarla<br />
mücadele için sosyal hayatta bir takım düzenlemelere ve kurumsallaşmaya gittiğini,<br />
bu süreçleri kendi hayratı olarak yansıttığını belirtmiş, 188 bu durumu Abdülhamid’in<br />
yoksul ve kimsesiz halk yığınları üzerinden meşruiyetini pekiştirmesi olarak<br />
değerlendirmiştir. 189<br />
184 KOÇ, s.37.<br />
185 KOÇ, s. 37-38.<br />
186 KARATAY, s.108.<br />
187 ÖZBEK, 2006, s.29.<br />
188 SARISAMAN, s.123.<br />
189 ÖZBEK, 2006.<br />
45
Bu hususta, farklı değerlendirmeler yapılmaktadır. Örneğin, her fırsatta<br />
Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmayı alışkanlık edinen Avrupa’nın, korunmaya<br />
muhtaç çocuklar sorununu da bahane ederek, müdahil olabileceği endişeleriyle,<br />
devletin bu alana yönelik adımlar attığı iddia edilmektedir.<br />
Dönemin politikaları her nasıl değerlendirilirse değerlendirilsin, asıl önemli<br />
olan, sözü geçen dönemde, savaşlar ve göçler nedeniyle Osmanlı Devleti’nde ciddi<br />
sayıda korunmaya muhtaç çocuğun bulunduğu ve bu soruna yönelik olarak<br />
kurumsallaşma faaliyetlerine gidildiğidir.<br />
2.2. Cumhuriyet’in İlk Yıllarından 1961 Anayasası’na Uzanan Dönemde Çocuk<br />
Koruma Politikaları<br />
Çocukları koruma politikalarına yönelik hizmetler, Türk toplumunda, vakıf<br />
sistemi ile çok önceleri başlatılmıştır. Bunda, dini öğretinin, kutsal inançların<br />
rolünün büyük olduğu söylenebilir. Ancak, modern toplumun gereksinimi olarak<br />
kurumsallaşmanın ise diğer milletlerden çok sonra olduğu da söylenmelidir. 190<br />
Cumhuriyet’in ilanından sonra öncelik sanayi ve ekonomi politikalarına<br />
verilmiştir. Toplumsal hayatı düzenleyen çok önemli mevzuatlaşma çalışmalarına<br />
(medeni kanun ve ceza kanunu gibi) rağmen, özelde korunmaya muhtaç çocuklar,<br />
genelde ise bütün ihtiyaç gruplarını hedefine alan, bütünlüğü olan sosyal hizmet<br />
uygulamalarına rastlanılmamıştır.<br />
2.2.1. Merkezi Hükümetin Doğrudan Müdahil Olmadığı Çocuk Koruma<br />
Politikaları<br />
Cumhuriyet’in ilanının ardından Türkiye’de mevcut çocuk politikaları,<br />
kurumsallaşmasını Osmanlı Devleti’nden kalan mirasıyla birlikte sürdürmeyi<br />
deneyerek, modern çocuk koruma politikalarını geliştirmeye çalışmıştır. Bu<br />
doğrultuda, çocuğun çalışma hayatından çekilmesi amacıyla düzenlemelere<br />
gidilmiştir. Türkiye, 1921 yılında çıkarılan 151 sayılı yasayla 18 yaşından<br />
küçüklerin maden ocaklarında çalıştırılmalarını yasaklamış, 1930 yılındaki Umumi<br />
190 Osman K. AKOL, Kimsesiz Çocuklar, Örnek Matbaası, Ankara, 1950, s.58’den aktaran: Turgay<br />
ÇAVUŞOĞLU, “Türkiye’ de Çocuk Esirgeme Kurumu ve Çocuk: 1921-1983”, 2.Ulusal Çocuk<br />
Kültürü Kongresi, Edt.: Bekir ONUR, ÇOKAUM Yayınları, Ankara, 1999, s.462.<br />
46
Hıfzısıhha Kanunu en düşük çalışma yaşını 12 olarak belirlemiştir. 191 Toplumsal<br />
hayatı düzenlemek üzere, 1926 yılında “Türk Medeni Kanunisi” 192 kabul edilmiştir.<br />
Bu kanunla, çocukların korunmasına yönelik hükümler, velayet ve vesayet<br />
kurumları izah edilmiştir. Yine 1926 yılında kabul edilen 765 sayılı “Türk Ceza<br />
Kanunu”nda 193 çocukların korunmasıyla ilgili hükümler yer almıştır. Ancak<br />
doğrudan korunmaya muhtaç çocuklara yönelik herhangi bir yasal düzenleme<br />
yapılmamıştır.<br />
Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti’nin yıkılmasının ardından,<br />
korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili ilk adımını, Darüleytamları Maarif Nezaretinden<br />
(Milli Eğitim Bakanlığı) alarak, Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletine (Sağlık ve<br />
Sosyal Yardım Bakanlığı) devrederek atmıştır. Akabinde, 5 Aralık 1922 tarihinde<br />
2042 Sayılı Darüleytamlar Yönetmeliği çıkartılmış ve uygulamaya konulmuştur. 194<br />
II. Abdülhamid döneminin sona ermesiyle başlayan, kamunun sosyal alandan<br />
geri çekilmesi ve sivil toplum örgütlerinin çocukların korunması ve sosyal yardım<br />
alanında görev alması, II. Meşrutiyet ile başlayan ve Cumhuriyet dönemine kadar<br />
devam eden temel politika olmuştur. 195 Bu durumun, II. Meşrutiyet’ten kısa süre<br />
sonra patlak veren Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı ve Milli Mücadele nedeniyle<br />
konuya yeterince ilgi gösterilememesinin, önceliğin vatan savunmasına verilmesiyle<br />
açıklanabileceği düşünülebilir. Nitekim, devletin koruma çatısı altında bulunması<br />
gereken 13-15 yaşındaki çocukların, kendilerini şefkatli kollarıyla saracak bir devleti<br />
elde etmek için vatan savunması amacıyla cepheye gittiğini tarih not etmiştir.<br />
Cumhuriyet’in ilanı ve Milli Mücadele’den başarıyla çıkılmasının ardından,<br />
çocukların açlık, yoksulluk ve bakımsızlıktan ölmemeleri, hayatta kalmalarının<br />
sağlanması, en öncelikli çocuk politikası olmuştur. Bu amaçla, Himaye-i Etfal<br />
Cemiyeti/Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu’nun (TÇEK) faaliyetleri merkezi<br />
hükümetçe desteklenmiştir. Ancak, merkezi hükümet bu işin içine doğrudan girmeyi<br />
191 Tevfik ÇEVİKBİLEN, “Çocukların Sömürülmesi”, Toplumsal Gelişme ve Değişme Sürecinde<br />
Sosyal Hizmet Sempozyumu, 16-18 Ekim 1996, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Yayınları,<br />
Ankara, 2001.<br />
192<br />
Bu kanun, 2001 yılında kabul edilen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’yla yürürlükten<br />
kaldırılmıştır.<br />
193 Bu Kanun, 2005 yılında kabul edilen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’yla yürürlükten kaldırılmıştır.<br />
194 ÇAĞLAR, s.4.<br />
195 KARATAY, s.131.<br />
47
düşünmemiştir. Osmanlının son döneminde, KMÇ sorunuyla mücadelede, çok fazla<br />
ön planda bulunmayan sivil toplum hareketi, Cumhuriyet’in ilk yıllarında etkin<br />
olarak KMÇ sorununun çözümünde rol almaya başlamıştır.<br />
Bu sebeple, Türkiye’de çocuk koruma sistemi ve alana yönelik politikalar<br />
denildiğinde ilk akla gelen, eski adıyla Himaye-i Etfal Cemiyeti, dilde sadeleşme<br />
hareketlerinden sonraki adıyla Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu ve 1983 yılında<br />
2828 sayılı yasanın kabulünün ardından Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme<br />
Kurumu olmuştur.<br />
2.2.2. Himaye-i Etfal Cemiyeti/Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu’nun Ortaya<br />
Çıkışı<br />
Himaye-i Etfal Cemiyeti, mahalli nitelikli olmakla birlikte, ilk kez 1908<br />
yılında Kırklareli’nde kurulmuştur. Cemiyet, Balkan Savaşı’na kadar çalışmalarına<br />
devam etmiştir. 1917 yılında ise İstanbul’da tekrar kurulmuştur. Bu sefer niteliği<br />
yerelden çok geneli kapsayıcıdır. Kırklareli’nde kurulmuş olan Cemiyet de<br />
İstanbul’a bağlanmıştır. Daha sonra şubelerini açmaya başlayan Cemiyet, savaşın<br />
ortaya çıkardığı kimsesiz ve korunmaya muhtaç çocuklarla ilgilenmiştir. Cemiyetin<br />
şubeleri çalışmalarını uzun süre devam ettirememesine rağmen İstanbul’daki<br />
cemiyet mütareke döneminde de çalışmalarına devam etmeye çalışmıştır. Himaye-i<br />
Etfal Cemiyeti dönemin Padişahı Sultan Vahdettin tarafından kamu yararına çalışan<br />
cemiyet olarak kabul edilmiştir. 196<br />
I. Dünya Savaşı yıllarında olduğu gibi, Mondros Mütarekesi’nden sonra da<br />
bakıma muhtaç çocuklarla yakından ilgilenen, koruyuculuğunu üstlenen cemiyet, bu<br />
çocukların öncelikle yaşatılması ve hayata hazırlanmasında ülkenin mevcut<br />
şartlarında başarılı çalışmalarda bulunmuştur. 197 Milli Mücadele Dönemi’nde,<br />
Himaye-i Etfal Cemiyeti, Atatürk’ün emir ve direktifleri 198 ile yeniden<br />
yapılandırılmış ve 10 Haziran 1921 tarihinde bu sefer ulusal düzeyde kurulmuştur.<br />
196 Hasan ALBAYRAK, “Himaye-i Etfal Cemiyeti”, Tarih ve Toplum Dergisi, Cilt 9, Sayı 52<br />
(Nisan), Yıl 1998, s.31’den Aktaran: ÇAVUŞOĞLU, s.462.<br />
197 Makbule SARIKAYA, “Savaş Yıllarında Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin Çocuk Misafirhanesi ve<br />
Çocuklar”, Atatürk Dergisi, Cilt 3, Sayı 3, Yıl 2003, s.194.<br />
198 ÇAĞLAR, s.4.<br />
48
Acar, cemiyetin kurulduğu buhranlı dönemi, cemiyetin dönem başkanından<br />
şöyle aktarmaktadır: 199<br />
İstiklal Harbi’nde savaş sahası olan köylerde kimsesiz<br />
çocukların çokluğunu ve yıkılmış olan evlerin duvarları<br />
diplerinde yaşayan bu yavruların korunmaları lüzumunu Sayın<br />
Mareşal Fevzi Çakmak bir telgrafla kurumumuza bildirmiştir.<br />
Kurutuluş Savaşının karanlık günlerinde Atatürk Çocuk<br />
Esirgeme Kurumu’nu 1921 yılında kurdurmuş, öksüz, yetim,<br />
muhtaç çocuk ve annenin himayesini emretmiştir.<br />
Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin kurulduğu gün, 30 Haziran 1921 tarihli karar defterinin<br />
ilk sayfasına cemiyetin amacı; 200<br />
I. Dünya Savaşı ve onu izleyen bir sürü çetin ve acılarla dolu<br />
savaşların ülkemizde doğurduğu yıkımlardan olmak üzere,<br />
şehit çocukları ile bakım ve korunması millete kalan diğer<br />
sıkıntılara ve felaketlere uğranış çocukların milletçe<br />
korunması ve yedirilip içirilmesi ve öteki felaket görmüş<br />
çocuklar ve bütün memleket çocuklarının hayatlarının<br />
korunması, maneviyatlarının güçlendirilmesi, her birinin<br />
hayatla savaşmaya yatkın ve ülkeye faydası olabilecek düzeyde<br />
eğitilmesinin sağlanması, araştırılması ve hazırlanması ve<br />
geleceğimizin temeli olan, bugünkü ülke çocuklarının bütün<br />
şefkatli bir gözle gözetilmesi ve bunun gerçekleştirilmesi<br />
şeklinde yansıtılmıştır. Sarıkaya, cemiyetin, hizmet verdiği şehit evlatlarını, yaş,<br />
tahsil ve kabiliyet derecelerine göre sanat okullarına, yatılı okullara, çırak olarak iş<br />
yerlerine, ticaret, ziraat okullarına, yetiştirme yurtlarına/kurum bakımına veya aileler<br />
yanına geçici veya temelli evlatlık olarak yerleştirip, sorunun yönetiminde etkin rol<br />
oynadığını belirtmektedir. 201<br />
Devlet, her ne kadar KMÇ alanına doğrudan müdahil olmasa da, cemiyet ve<br />
hizmetlerini her açıdan desteklemiş ve ihtiyaçlarının giderilmesinde rol almıştır.<br />
199 TÇEK, 25.Yıl:1921-1946, Ankara, 1946’dan aktaran: Hakan ACAR, Cumhuriyetin Çocuk<br />
Refahı Politikasını Yapılandıran Bir Sivil Toplum Örgütü: Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu<br />
(1921-1981), Çalışma Ortamı Dergisi, Sayı 73 (Mart-Nisan), Yıl 2004<br />
Erişim Tarihi:09.09.2010.<br />
200 “Himaye-i Etfal Cemiyeti Heyet-i İdare Karar Defteri”, Ankara, 1921, s.1’den aktaran: Makbule<br />
SARIKAYA, “Cumhuriyetin İlk Yıllarında Bir Sosyal Hizmet Kurumu: Türkiye Himaye-i Etfal<br />
Cemiyeti”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 34, Yıl<br />
2007, s.322 .<br />
201 SARIKAYA, 2007, s.325.<br />
49
Himaye-i Etfal Cemiyeti, çocukları koruma politikalarını hızlı bir şekilde<br />
uygulama gayretiyle, kısa bir sürede kurumsallaşmıştır. Ülke genelinde pek çok şube<br />
açtığı gibi 25’i Amerika’da olmak üzere, yurt dışında da toplam 32 şube açmıştır. 202<br />
Cemiyet, 1922 yılında çocuk koruma faaliyetlerine, tıbbi muayene ve tedavi,<br />
para yardımı ve koruma hizmetleriyle başlamıştır. 1923 yılında yiyecek dağıtımını,<br />
1924 yılında paralı ve parasız süt dağıtımını, 1927 yılında kurum banyolarını, 1928<br />
yılından itibaren çocuk bahçelerini hizmete sunmuştur. 203<br />
Kurumun kurucu başkanı olan Fuat Umay’ın, 20 yıllık hizmetlerini<br />
değerlendirdiği bir konferansta, 3.469.990 çocuğa hizmet verildiği, bunlardan<br />
2.334.168 çocuğa süt ve sıcak yemek verilmek suretiyle, geri kalan 1.135.822<br />
çocuğa da giyim yardımı, tıbbi yardım, okula göndermek suretiyle yardım edildiği<br />
açıklanmıştır. 204<br />
1946 yılında, TÇEK’in hizmet sunumu gerçekleştirdiği, yurt çapındaki<br />
kuruluşları ve sayıları şöyledir:<br />
Tablo 1: TÇEK'in Hizmet Kuruluşlarının Çeşit ve Sayıları (1946)<br />
KURULUŞ ÇEŞİDİ SAYISI KURULUŞ ÇEŞİDİ SAYISI<br />
Çocuk ve Şefkat Yuvaları 45 Çocuk Bahçeleri 71<br />
Gündüz Bakımevleri 25 Banyolar 10<br />
Çocuk Yurtları 9 Sinemalar 13<br />
Süt Damlaları 21 Okuma Odaları 11<br />
Muayenehane 61 Çocuk Kütüphaneleri 5<br />
Diş Muayenehanesi 5 Çocuk Bakıcılık Müzesi 2<br />
Doğumevi 3 Çocuk Bakıcılık Okulu 1<br />
Pansiyon 9 Ana Mektebi 2<br />
Aşevi 38 Yüzme ve Kum Havuzu 4<br />
Talebe Sofraları 112<br />
TOPLAM 447<br />
Kaynak: Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu, Merkezi Genel Kongre 25 ve 26 Yıllar: 1946-1947 İş ve Hesap<br />
Raporu, Çankaya Matbaası, Ankara, 1948, s.11’den aktaran: ÇAVUŞOĞLU, s.469.<br />
TÇEK, milli mücadele döneminde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında, kıt<br />
kaynakları rasyonel kullanma amacıyla hareket ederek, çocukları koruma<br />
faaliyetlerinde her çocuğu kurum bakımına almayı denememiş bunun yerine<br />
korunmaya muhtaç çocukların en kısa süre içinde bu sıfattan kendisini<br />
202 Alev S. ÇILGIN, “Genç Cumhuriyetin Ütopyası: “Gürbüz Türk Çocuğu”, Uludağ Üniversitesi<br />
Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl 5, Sayı 6, 2004, s.98.<br />
203 ÇAVUŞOĞLU, s.468.<br />
204 Fuat UMAY, Çocuk Esirgeme Kurumunun Çalışmaları, Cumhuriyetin 18. Yıldönümünde<br />
Hitabeler ve Konferanslar, Çankaya Matbaası, Ankara, 1941, s.27’den aktaran: ÇAVUŞOĞLU,<br />
s.468.<br />
50
kurtarabilmesi ve sağlıklı bir birey olarak kendisine yer edinebilmesi için alternatif<br />
uygulamaları devreye koyarak sürecin yönetiminde etkin rol oynamıştır. 205<br />
Acar, Atatürk’ün yetim ve öksüz çocukların bakımını ve ilerleyen yıllarda<br />
genişleyerek devam eden çocuk refahı çalışmalarını, sivil toplum örgütü olarak<br />
faaliyet gösteren bir kurumun sorumluluğuna bırakmasını, üzerinde durulması<br />
gereken konulardan birisi olarak görmektedir. Acar, bu duruma iki neden olabileceği<br />
düşüncesindedir. İlki, çocuk refahı çalışmalarını ve daha da genelde “yeni değerler”<br />
ile yetişen bir kuşak yaratma çalışmalarını, toplumun desteğini sağlayarak yürütme<br />
çabasıdır. Dolayısıyla bu hizmetler doğrudan devlet tarafından verilmemiş ancak<br />
devlet kurumları, TÇEK’ in çalışmalarına her açıdan destek vermişlerdir. İkincisi<br />
ise, dönemin içinde bulunduğu ekonomik şartlardır. Kamu kaynaklarının kısıtlı<br />
olması, genç cumhuriyetin birçok alanda yatırım yapmasını ve çalışmalarını finanse<br />
etmesini engellemektedir. Bu nedenle çocuk koruma hizmetinde, halkın finansal<br />
desteğini sağlamak amacının da göz önünde bulundurularak sorumluluk Türkiye<br />
Çocuk Esirgeme Kurumu’na bırakılmıştır. 206<br />
2.2.3. İlk Korunmaya Muhtaç Çocuklar Kanunu ve Merkezi Hükümetin<br />
Müdahil Olması<br />
Yeni kurulan devletin en çok ihtiyaç duyduğu güç şüphesiz insan gücüydü.<br />
Bu sebeple Cumhuriyet’in ilanından sonra Türkiye’de nüfusu artırmaya yönelik<br />
politikalara ağırlık verilmiştir. 1927 yılında 13,6 milyon olan nüfus, 1935 yılında<br />
16,2 milyona yükselmiş ve bunun %41,2’sini 15 yaşın altındaki çocuklar<br />
oluşturmuştur. 207 Bu doğrultuda çocuk ölümlerinin azaltılması, çok çocuk yapanların<br />
ödüllendirilmesi de resmi politikalar arasına girmiştir. 208<br />
Devletin çocuk sayısının artırılmasına yönelik politikalarının varlığına<br />
rağmen, ailenin ekonomik tabanlı desteklenmesi hususuyla ilgili politikaları<br />
bulunmuyordu. 1930’lu yıllar çocuk yoksulluğunun arttığı yıllar olmuştur. 209 Bu<br />
duruma devrin şartlarının incelenerek cevap verilebileceği düşünülmektedir. 1929<br />
205 ÇILGIN, s.99.<br />
206 ACAR, 2004.<br />
207 KONTAŞ, s.7.<br />
208 KARATAY, s.158.<br />
209 KARATAY, s.169.<br />
51
ekonomik bunalımı, tüm dünyaya olduğu gibi Türkiye’ye de olumsuz etkiler<br />
bırakmıştır. Ayrıca hemen ardından ortaya çıkan II. Dünya Savaşı gibi uzun bir<br />
dönem içinde, olağanüstü şartların var olması, Türkiye’nin savaşta yer almamasına<br />
rağmen, savaş koşullarında ve her an katılacakmış gibi sosyo-ekonomik tavır alması,<br />
olumsuzluklar zincirinin halkalarından birisidir.<br />
Dönemin kendine özgü koşulları, günden güne büyüyen korunmaya muhtaç<br />
çocuklar sorunu daha da arttırmıştır. Uluğtekin, 1940’lı yılların:<br />
…var olan gönüllü çabalara karşın, suç işleyen, sokakta<br />
çalışan/yaşayan, dilenci ve bakıma muhtaç çocukların sayısındaki<br />
hızlı artışların<br />
yaşandığı yıllar olarak belirtmekte, bu sorunun, dönemin iktidar ve muhalefeti<br />
arasındaki tartışmalara sebep olduğunu eklemektedir. 210<br />
1941-1942 Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Kurulu’na katılmak<br />
üzere Ankara’ya giden İstanbul Çocuk Esirgeme Kurumu Merkez Başkanı, devrin<br />
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye İstanbul’da geceleri umuma açık yerlerde yatan,<br />
dilencilik yapan, bir takım çocukların sayısının giderek arttığından bahsetmiştir. Bu<br />
durum üzerine Cumhurbaşkanlığı Makamının yönlendirmeleriyle, İstanbul’da yerel<br />
yönetim ve merkezi yönetim unsurlarından oluşan bir komisyon, İstanbul’da<br />
sokaklarda savunmasız ve korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili anket yapmış, 211<br />
yapılan anket çalışması neticesinde bir rapor oluşturmuştur. “ İstanbul Sokaklarında<br />
Serseri Dolaşan ve Seyyar Satıcılık Yapan Kimsesiz Çocukların Durumu” isimli<br />
çalışmanın raporlaştırılmasında, korunmaya muhtaç çocuklar; “ana-babası hayatta<br />
olmayan”, “bakacak kimsesi olmayan”, “üvey ana-baba elinde kalmış”, “dilenen”,<br />
“aile içi şiddet nedeniyle sokağa düşmüş”, “psikopat”, “sokak çocuğu”, “yoksul<br />
çocuk”, “çete üyesi olarak istismar edilen çocuklar” şeklinde sınıflandırılmıştır. 212<br />
1935 yılında dilde sadeleşme hareketlerinin ardından ismi değişen ve 1937<br />
yılında Bakanlar Kurulu kararıyla, kamu yararına çalışan dernek statüsünü kazanan,<br />
210 ULUĞTEKİN, 2001, s.13.<br />
211 Sevda ULUĞTEKİN, “1940’lı Yıllarda İstanbul’un Sokak Çocukları”, Yaşam Boyu Sosyal<br />
Hizmet, Prof.Dr.Sema KUT’a Armağan, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu<br />
Yayınları, Ankara, 1999, s.200-205.<br />
212 Turgay ÇAVUŞOĞLU, Seval ÇETİN ve Kenan TOPÇU, İlk Korunmaya Muhtaç Çocuk<br />
Kanunun Çıkmasında ÇEK Projesi ve CHP Grubu Raporunun Etkileri, (t.y)<br />
Erişim Tarihi: 25.12.2009.<br />
52
Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu’nun, 213 ülkenin dört bir yanına yayılması,<br />
yüzlerce şubesinin olması bazı aksaklıklar yaşanmasını engelleyememiştir. Bunların<br />
en önemlileri koordinasyonsuzluk ve yerel örgütlerin, genel merkezden bağımsız<br />
hareket edebilmesi olmuştur.<br />
Devlet, II. Dünya Savaşı’nın ardından, TÇEK’in durumu ve sosyoekonomik<br />
yapının ihtiyaçları doğrultusunda, giderek artan korunmaya muhtaç<br />
çocuklar sorununa, müdahale ihtiyacını hissetmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin ilk<br />
Korunmaya Muhtaç Çocuklar Kanunu 1949 yılında çıkarılmıştır. Yaşanılan<br />
dağınıklığı ve koordinasyonsuzluğu ortadan kaldırmayı amaçlayan kanun bunda<br />
başarılı olamamış yerine ikincisi kabul edilmiştir. 214 .<br />
İlk kanunun ortaya çıkış sürecinde, çocuk konusunda gündem yaratan,<br />
dönemin basın-yayın organlarının da olumlu etkisi belirtilmelidir. Uluğtekin, 5387<br />
sayılı ilk Korunmaya Muhtaç Çocuklar Kanunu’nun çok yönlü bakış açısı eksikliği<br />
nedeniyle başarılı olamadığını düşünmekte ve kanunun şu sayıltılara dayalı olarak<br />
ortaya çıktığını ileri sürmektedir: 215<br />
Ailesi olan çocukların korunması gerekmez. Devletin ailesi ile<br />
birlikte yaşayan çocuklar için yapabileceği hiçbir şey yoktur.<br />
Çocuk eğer babası yoksa-anne geleneksel olarak çocuğun<br />
korunmasından baba kadar sorumlu görülmüyor veya kimsesiz<br />
ise devlet tarafından korunabilir. Korunması için de onu bir<br />
kuruma almak ve rüşt yaşına gelinceye kadar orada muhafaza<br />
etmek yeterlidir. Bu koşullarda başka herhangi bir hizmet ya<br />
da programa da zaten ihtiyaç yoktur.<br />
1940’ların sonu, 1950’lilerin başı, Türk toplumunda yaşanılan toplumsal değişmenin<br />
hızlı olduğu dönem olarak tanımlanmaktadır. Bu dönemde çok partili hayata geçiş<br />
ve modernleşme için yapılan çalışmalar olmuştur. 216 Bu doğrultuda, 5387 sayılı<br />
kanuna eleştiriler artmış ve korunmaya muhtaç çocuklar sorununa kanunun yeterli<br />
çözümü getirmediği hususunda ortak noktalar dile getirilmiştir. Sonuçta, ömrü<br />
yaklaşık 8 yıl süren ilk kanun yerini, 1957 yılında 6972 sayılı Korunmaya Muhtaç<br />
Çocuklar Kanunu’na bırakmıştır.<br />
213 AKYÜZ, 1999, s.493.<br />
214 ACAR, 2004.<br />
215 ULUĞTEKİN, 2001, s.14.<br />
216 MERTER, s.74.<br />
53
Karatay, 5387 Sayılı Korunmaya Muhtaç Çocuklar Kanunu ile ilgili olarak,<br />
korunmaya muhtaç çocuklardan 13-18 yaş grubunda bulunanların sorumluluğunun<br />
verileceği, Milli Eğitim Bakanlığı’nın uzmanlık alanı olmadığı için kendisine<br />
verilecek görevle ilgili istekli davranmadığını, bu durumun, kanunun çıkmasından<br />
önce, TBMM Komisyonlarında yapılan görüşmelerde, bakanlığın yetkilileri<br />
tarafından dile getirildiğini bildirmektedir. 217<br />
5387 sayılı kanunun birçok maddesinin yeterince açık olmaması,<br />
uygulayıcılar tarafından anlaşılmasında zorluklar yaşanmasına sebep olmuştur.<br />
Ayrıca kanunda, çocukların korunması ile ilgili örgütlenmeye yer verilmemiş<br />
olması, kısa zamanda kaldırılmasını gerekli kılmıştır. 218<br />
5387 sayılı kanundan istenilen verimin alınamamasına neden olarak, kanunla<br />
Milli Eğitim Bakanlığı’na verilen görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinde<br />
Milli Eğitim Bakanlığı’nın yetersiz kalması, yerel yönetimlere verilen görevlerin<br />
yerine getirilmesinde idarelerin mali yetersizlikleri nedeniyle görevlerini tam ifa<br />
edememesi belirtilebilir. Ayrıca kanunla birlikte yetki ve görev karmaşası yaşanması<br />
diğer önemli nedendir. 219<br />
İlk kanunun yerini alan, 6972 Sayılı Korunmaya Muhtaç Çocuklar Kanunu,<br />
sosyal hizmetlerin mahalli idari birimleri olan koruma birliklerinin kurulmasını<br />
gerekli görmüştür. 220 6972 sayılı kanunla, TÇEK’in yetkileri daraltılmış ve sosyal<br />
hizmetler konusunda, özelde çocuk koruma sistemi bağlamında, yetki iki merkezi<br />
kamu kurumu arasında pay edilmiştir. Bu yeni yapıya göre 0-12 yaş grubunda<br />
bulunan korunmaya muhtaç çocuklar için Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na,<br />
13-18 yaş grubunda bulunan korunmaya muhtaç çocuklar için ise Milli Eğitim<br />
Bakanlığı’na hizmet sunma görevleri verilmiştir. 221<br />
Ancak bu kanun da, bir önceki kanunda olduğu gibi, eleştirilere maruz<br />
kalmıştır. Başarısızlığa yöneltilen eleştirilerden birisi, ne 5387 sayılı kanunun ne de<br />
217 KARATAY, s.245.<br />
218 KARATAŞ ve Diğerleri, s.18-19.<br />
219 Müslih FER, Korunmaya Muhtac Cocuklar, İstanbul, İktisadi Araştırmalar Vakfı Yayını, 1970,<br />
s. 28.’den aktaran: Hasan ŞENOCAK, “Sosyal Güvenlik Sistemini Oluşturan Bileşenlerin Tarihi<br />
Süreç Işığında Değerlendirilmesi”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Siyaset Konferansları, 56.Kitap,<br />
İstanbul, 2009, s.450.<br />
220 KARATAŞ ve Diğerleri, s.18.<br />
221 ACAR, 2004.<br />
54
6972 sayılı kanunun, bütüncül bakış açısını korunmaya muhtaç çocuklar alanına<br />
getiremediği hususunda olmuştur. 222 İkinci eleştiri, kanunun ilki gibi hayırseverlik<br />
duygusuyla hareket edilerek ortaya çıkarıldığı hususundadır. 223 Bir diğer eleştiri ise,<br />
6972 sayılı kanunla korunmaya muhtaç olan çocukların bakım ve gözetimiyle<br />
meslek sahibi edindirilmesi için her türlü olanağı sağlamakla mükellef kılınarak<br />
ortaya çıkarılan, il özel idareleriyle belediyelerden oluşup tüzel kişiliği olan 224<br />
ülkenin her bir yerinde kurulmuş, birbirlerinden kopuk ve farklı anlayışlara sahip<br />
koruma birliklerinin, çocuklara yönelik ihtiyaç duyulan hizmetleri sunmada yetersiz<br />
kalması üzerinedir. 225 Mevzuat ve uygulamalardaki aksaklıkları hedef alan<br />
eleştirilere rağmen, Yücel, her geçen gün artan çocuk koruma hizmeti talebi ile<br />
bağlantılı olarak korunmaya muhtaç çocuklar hakkında çıkarılan kanunlarla birlikte<br />
sorunun niceliğinin de daha net görülür hale geldiğini belirtmiştir. 226<br />
Korunmaya muhtaç çocuklardan, 0-12 yaş grubuna götürülecek hizmetlerin<br />
sorumluluğunun verildiği Sağlık Bakanlığı, kanun çıktıktan sonra çocuk yuvası<br />
açmak yerine, mevcut Çocuk Esirgeme Kurumu yuvalarına maddi destekte<br />
bulunmayı sorunun çözümünde yöntem olarak benimsemiştir. 227<br />
Dönemin Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Lütfü Kırdar ile bir mülakat yapan<br />
gazeteci-yazar Osman Akol, Cumhuriyet tarihinin belli bir dönemindeki korunmaya<br />
muhtaç çocuklar sorununun çözümüne yönelik alınan tavır hususunda bazı noktalara<br />
ışık tutmaktadır. Bakana, Bakanlığın “sosyal yardım” kısmının ne iş yaptığı<br />
mealinde sorduğu soruya, yoksul hastaların ödemelerine yardımcı olduğu genel<br />
cevabını aldığında, Akol:<br />
…çok ağır bir gidiş, 1923’ten bu yana 36 yıllık hayatında<br />
bakanlığın bir yarısı çalışmış öbür yarısı levazım müdürlüğü<br />
olarak kalakalmış<br />
222 KARATAŞ ve Diğerleri, s.18.<br />
223 ULUĞTEKİN, 2001, s.15.<br />
224 Aydın ZEVKLİLER, “Türk Hukukunda Korunmaya Muhtaç Çocuklar”, Ankara Üniversitesi<br />
Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 25, Sayı 1, Yıl 1968, s.223-224 .<br />
225 Sevgi U. SAYITA, Türk Hukukunda Çocuğun Koruyucu Aile (Kişi) Yanına Yerleştirilmesi,<br />
Filiz Kitabevi, İstanbul, 1996, s.30.<br />
226 Mustafa T. YÜCEL, “Sosyal Değişme Açısından Çocuk Sorunları ve Sosyal Hizmetler”, III. Milli<br />
Sosyal Hizmetler Konferansı, 11-14 Aralık 1968, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Yayını,<br />
Ankara, 1969, s.109.<br />
227 KARATAY, s.247.<br />
55
diyerek, bu hususta, zamanın ne denli boşa harcandığını adeta resmetmiştir. 228<br />
1950’li yıllardan itibaren, TÇEK’in, çocuk refahı alanında üstlendiği önemli rolleri<br />
elinden kaptırdığı görülmektedir. 229 Bu hususta, Acar, TÇEK’in devlet kurumlarıyla<br />
olan ilişkisini dikkat çekici bulmaktadır. Özellikle tek parti döneminde hızla<br />
büyüyen, ülke çocuklarına giderek daha iyi hizmet veren kurum, 1950 sonrasında<br />
istediği desteği sağlamakta güçlük çekmiştir. Ayrıca askeri darbelerden sonra kuruma<br />
el konulması da düşündürücüdür. 1960 sonrasında ülkede yaşanılan askeri vesayet<br />
sistemi kuruma el koymuş, partizanlık ve yolsuzluk iddialarını araştırmış ve sonuç<br />
çıkmayınca kurum tekrar açılmıştır. 230<br />
Siyasi-politik atmosferin kurumla ilgili yaklaşımı ve etkilerinin hissedilmiş<br />
olduğunu, Uluğtekin de dile getirmektedir. Uluğtekin, 1950’lere kadar Halk<br />
Partisi’nce desteklenmiş olan kurumun, daha sonra eleştirilmeye başlandığını,<br />
eleştirilerin “etkili olamama”, “sistemsizlik”, “lükse kaçmak”, “kayırmacılık” ve<br />
“yolsuzluk” gibi temeller üzerine kurulduğunu belirtmektedir. 231<br />
II. Dünya Savaşı’nın ardından sosyo-ekonomik koşulların karşısında<br />
fonksiyonelliğini kaybeden TÇEK, Cumhuriyet’in çocuk politikası amacına yönelik<br />
faaliyetlerde bulunmuş ve yerine göre bu hususta yayın organı çıkararak, kamuoyu<br />
oluşturmaya çalışmıştır. Gürbüz Türk Çocuğu Dergisi, 1926 yılının Ekim ayında<br />
yayına girmiş, ilk sayısında “Milli Siyasetlerin En Mühimi Çocuk Siyasetidir”<br />
başlığı ile bir ülkenin geleceğinin teminatının çocuklar olduğunun altını çizmiştir.<br />
Dergi, dönemin hükümet politikalarını yansıtmıştır. Sağlıklı ve iyi yetiştirilmiş<br />
çocuk ile ülkenin istikbali arasındaki bağlantı kurulmaya çalışılmıştır. 232<br />
Dergi 1928 yılındaki Harf İnkılabı’ndan sonra 1935 yılına kadar yeni<br />
harflerle yayınına devam etmiştir. 233 Başlangıçta, çocukları, anneleri, öğretmenleri<br />
hedef alan derginin, 1931 yılından itibaren, yavaş yavaş sadece yetişkinleri hedef<br />
228 Osman K. AKOL, “Sosyal Hizmetler Konusunda Lütfü Kırdar ile Konuşma”, Cumhuriyet<br />
Gazetesi, 23.10.1959’dan aktaran: ÖZBEK, 2006, s.215-219.<br />
229 KARATAŞ ve Diğerleri, s.17.<br />
230 ACAR, 2004.<br />
231 ULUĞTEKİN, 2001, s.12 .<br />
232 ÇILGIN, s.99-101.<br />
233 Cüneyd OKAY, Eski Harfli Çocuk Dergileri, İstanbul Kitabevi, İstanbul, 1999, s.206’dan<br />
aktaran: Elif KONAR, Gürbüz Türk Çocuğu Dergisi, (t.y), Erişim<br />
Tarihi:01.10.2010.<br />
56
almaya başladığı tespitleri yapılmıştır. 234 Derginin adı daha sonra değişerek “Çocuk”<br />
olmuş ve 1936-1947 yılları arasında 427 sayısı yayınlanmıştır. 235 Çılgın, dergiyle asıl<br />
amacın:<br />
Cumhuriyet’i yaşatacak, yetenekler yetiştirmek, daha<br />
geniş bir ifadeyle “cumhuriyeti” politik açıdan<br />
anlamlı kılacak bir “vatandaş/yurttaş” tipi yetiştirmek<br />
olduğunu ifade etmiştir. 236 Benzer hususun üzerinde duran Karatay, Milli Mücadele<br />
sonrası dönemde özellikle 1920’li yılların sonlarında ve 1930’lu yıllarda devletin<br />
çocuğun korunmasıyla ilgili politikalarının bulunmadığını belirterek, bu alanda<br />
devlet kontrollü bir sivil toplum hareketiyle ihtiyacın giderilmeye çalışıldığı<br />
tespitlerini yapmaktadır. Ona göre devletin, çocuklarla ilgili politikası, cumhuriyetin<br />
ve devrimlerin devam ettirilmesini sağlayacak nesile olan ihtiyaçla paralel olarak<br />
kalmıştır. 237<br />
2.3. 1961 Anayasası’ndan 2000’li Yıllara Sosyal Devlet Anlayışıyla Ortaya<br />
Çıkan Kamu Politikaları<br />
Korunmaya muhtaç çocuklar alanına yönelik politikaların, 1960 sonrası<br />
dönemde evrildiği ve özellikle 1960’lı yılların başlarında etkili sayılabilecek kamu<br />
politikalarının hayata geçirildiği ve planlı kalkınma programlarında alana yönelik<br />
hedefler konulduğu görülmektedir.<br />
1961 Anayasası, her ne kadar ömrü kısa olmuşsa ve bazı kesimlerce<br />
eleştirilse de, sosyal devlet bilincinin oluşturulması gerektiğini benimsemesi<br />
yönüyle, çocuk koruma politikalarının oluşturulması hususunda cesaretlendirici ve<br />
sevk edici olmuştur. Bu hususta, siyasi söylemler üzerine dayalı yorum yapmaktan<br />
ziyade, çalışma açısından önemli olan çocukların korunması sürecine kattığı ivmenin<br />
değerlendirilmesidir. Bu dönemde kurulan sosyal hizmet enstitüsü, ardından sosyal<br />
hizmet uzmanlarını yetiştirecek sosyal çalışma ve sosyal hizmet bölümlerinin<br />
açılması, alanın en önemli sorunlarından olan yetişmiş/kalifiye eleman eksikliğini<br />
gidermeye başlamıştır.<br />
234 ÇILGIN, s.100.<br />
235 KONAR.<br />
236 ÇILGIN, s.98.<br />
237 KARATAY, s.153.<br />
57
1961 Anayasası, Batı’daki çağdaş devletlerin, sosyal refah devleti<br />
yaklaşımından etkilenilmesiyle, sosyal devlet ilkesini bünyesine katmış ve bu ilkeye<br />
uygun adımlar atılmaya başlanmasını ortaya çıkarmıştır. Bu değerlendirmeler<br />
dönemin şartlarına göre yapılmaktadır.<br />
Acar, 1961 Anayasası’nda yer alan sosyal devlet ilkesiyle paralel olarak,<br />
kamu kurumlarının, sosyal sorunların çözümünde daha etkin rol almaya başladığını<br />
belirtmiştir. 1960 sonrasında, TÇEK’in alandaki etkinliğini, kamu kurumları, 1963<br />
yılında 225 sayılı kanunla kurulan Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na bağlı, ,<br />
Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü ile ele almıştır. 238<br />
Çocuk koruma politikalarına bağlı olarak Emniyet Genel Müdürlüğü<br />
bünyesinde Türkiye’de ilk çocuk bürosu 1962 yılında İstanbul’da kurulmuş, sırasıyla<br />
1967 yılında Ankara’da, 1995 yılında ise Küçükleri Koruma Şube Müdürlüğü 24<br />
ilde faaliyete geçmiştir. Bu birim daha sonra, 2001 yılında, Çocuk Şube Müdürlüğü<br />
ismini ve yeni amblemini almıştır. 239<br />
Korunmaya muhtaç çocuklara kurum bakımı ile verilen korunma hizmetleri,<br />
çocuk koruma sisteminin ana belirleyici yöntemi olarak göze çarpmaktadır. 1960’lı<br />
yılların sonunda korunmaya muhtaç çocuklara yönelik hizmet veren kamu kurum ve<br />
kuruluşlarıyla hizmet verilen çocuk sayısı aşağıdaki gibidir:<br />
Tablo 2: 1960’lı Yıllarda Korunmaya Muhtaç Çocuklara Hizmet Sunan Kurumlar ve Bu Kurumlardan<br />
Hizmet Alan Çocuk Sayıları<br />
YAŞ GRUBU HİZMETİ VEREN<br />
KURUM<br />
KURULUŞ SAYISI HİZMET ALAN<br />
ÇOCUK SAYISI<br />
0-6 SSYB 26 2.020<br />
7-18 Milli Eğitim Bakanlığı 79 10.104<br />
0-18 TÇEK 8 1.900<br />
TOPLAM 113 14.024<br />
Kaynak: YÜCEL, 1969, s.103.<br />
Aynı dönemde (1960’ların ortalarından sonrası) yaklaşık 180.000 çocuğun<br />
korunmaya muhtaç çocuk konumunda bulunduğu tahmin edilmektedir. 240 Bu<br />
238 ACAR, 2004.<br />
239 ÖNTAŞ, s.28-29.<br />
240 KOMİSYON, “Sosyal Değişme Açısından Çocuk Sorunları Ön Raporu”, III. Milli Sosyal<br />
Hizmetler Konferansı, 11-14 Aralık 1968, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Yayını, Ankara,<br />
1969, s.245.<br />
58
durumdan, 1960’lı yıllarda, korunmaya muhtaç duruma gelmiş pek çok çocuğa<br />
ulaşılamadığı da anlaşılabilir.<br />
Uluğtekin, 1960’lı yılların sosyal hukuk devleti olma yolunda önemli<br />
adımların atıldığı yıllar olduğunu belirtmektedir. Anayasada ailenin, çocuğun ve<br />
gencin korunmasına ilişkin hükümlerin yer almasının kalkınma planlarında konuyla<br />
ilgili değerlendirmelere yer verilmesinin önemi üzerine vurgu yapmaktadır. 241<br />
Aynı dönem içinde, temelde çocukların korunması üzerine bazı önemli<br />
adımlar atılmıştır. Bu adımların en önemlileri, alana hizmet üretecek profesyonel<br />
personelin yetiştirilmesi hususunda atılmıştır. 1959 yılında Sosyal Hizmetler<br />
Enstitüsü kurulmuş, 1961 yılında Sosyal Hizmetler Akademisi kurularak alanın<br />
ihtiyaç duyduğu profesyonel meslek elemanlarının, sosyal hizmet uzmanlarının<br />
yetiştirilmesine başlanmıştır. 1967 yılında yine Hacettepe Üniversitesi’ne bağlı<br />
Sosyal Hizmet bölümü kurularak personel ihtiyacının karşılanmasına yönelik<br />
politikalar uygulanmıştır. 242<br />
Bu yıllarda Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’ndan ayrı ve bütüncül bir<br />
Sosyal Hizmet Kurumu kurulması düşüncesi dile getirilmiş, bu düşünce kalkınma<br />
planlarına da yansıtılmıştır. 1963-1967 dönemini kapsayan I.Beş Yıllık Kalkınma<br />
Planı’nda (BYKP), korunmaya muhtaç çocukların bakım ve yetiştirilmesi, çocuk<br />
suçluluğunun önlenmesi, özürlü çocuklar konusuna daha fazla ilgi gösterilmesi,<br />
çocuk emeğinin kötüye kullanılmasının önlenmesi ve böylelikle çocuk refahının<br />
sağlanması amaçları ortaya konulmuştur. Alana hizmet üretecek sosyal hizmet<br />
kurumuna duyulan ihtiyacın altı çizilmiş, ayrıca çocuklara götürülecek nitelikli<br />
sosyal hizmet faaliyetleri için yetişmiş insan gücüne olan ihtiyaç nedeniyle bu<br />
hususta kamu politikaları kabul edilmiştir. 243<br />
1968-1972 dönemini kapsayan II.Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda,<br />
modernleşme ve sanayileşme ile birlikte sosyal hareketliliğin arttığı, yeni bir takım<br />
risklerin ortaya çıktığı ve yeni yaklaşımlara ihtiyaç duyulduğu dile getirilerek,<br />
korunmaya muhtaç çocuklar ve sosyal yardımlara ilişkin olarak hizmet üretebilecek<br />
241 ULUĞTEKİN, 2001, s.15.<br />
242 KOŞAR, s.2.<br />
243 Emel DANIŞOĞLU, “Kalkınma Planlarında Çocukla İlgili Devlet Politikaları”, 2.Ulusal Çocuk<br />
Kültürü Kongresi, Edt.: Bekir ONUR, ÇOKAUM Yayınları, Ankara, 1999, s.431.<br />
59
ihtisas kurumlarına ihtiyaç duyulduğu kabul edilmiştir. Yapılan tespitlerde çocuk<br />
koruma hizmetlerinde, 6972 sayılı kanuna göre kaç çocuğun korunma altında<br />
olduğuna ilişkin net bilgilerin bulunmadığı dile getirilmiş, alandaki ciddi<br />
koordinasyon eksikliğine dikkat çekilmiştir. Anılan dönemde, çocuk yuvaları veya<br />
yetiştirme yurtlarından hizmet almak için çok sayıda çocuğun sırada beklediği tespit<br />
edilmiş ve hizmetlerin yetersizliği vurgulanmıştır. 244<br />
1973-1977 dönemini kapsayan III. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda, sosyal<br />
yardımların dağıtılmasında yeni esaslar belirlenmesi gerektiği kabul edilmiştir. 245<br />
1979-1983 dönemini kapsayan IV. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda yetiştirme<br />
yurdu ve çocuk yuvasına olan ihtiyaca binaen yatırımların tamamlanması ve özel<br />
sektörce bu tür sosyal kurumlar açılmasının özendirilmesi kabul edilmiştir. 246<br />
1985-1989 dönemini kapsayan V. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda,<br />
I.BYKP’dan beri sürekli gündeme getirilen Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme<br />
Kurumu’nun kurulduğu belirtilmektedir. Korunmaya muhtaç çocuklar alanında<br />
koruyucu aile ve evlatlık verme uygulamalarına ihtiyaç duyulduğu belirtilmektedir.<br />
Yetiştirme yurtları ve yuvaların niceliğinin yanında niteliğinin artırılması kabul<br />
edilmiştir. Ayrıca yetiştirme yurdundan ayrılan çocuklara devlet kadrolarında iş<br />
verilerek sosyal hayata adaptasyonuna yönelik politikalar kabul edilmiştir. 247<br />
1990-1994 dönemini kapsayan VI. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda koruyucu<br />
ve önleyici sosyal hizmet politikalarına öncelik verilmesi kabul edilmiştir.<br />
Korunmaya muhtaç çocuklara verilen hizmetin kurum bakımı yönteminde<br />
yoğunlaştığı, aile ve toplum yapısında meydana gelen değişmeler nedeniyle,<br />
özellikle büyükşehirlerde koruyucu, önleyici ve telafi edici sosyal hizmetlere olan<br />
ihtiyacın artığı, büyükşehirlerde özellikle risk grubu olarak çocukların görülmeye<br />
başlandığı, bu alana hizmet verecek sosyal hizmet uzmanlarına, psikologlara,<br />
pedagoglara, psikolojik danışmanlara olan ihtiyacın arttığı kabul edilmiştir. 248<br />
244 DANIŞOĞLU, s.433.<br />
245 DANIŞOĞLU, s.435.<br />
246 DANIŞOĞLU, s.437.<br />
247 DANIŞOĞLU, s.438.<br />
248 DANIŞOĞLU, s.441.<br />
60
Kalkınma planlarında ilk kez VI. BYKP’da çocuk hususunda özel bölüm ayrılmış ve<br />
özel ihtisas komisyonu kurulmuştur. 249<br />
1996-2000 dönemini kapsayan VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda çocuğun<br />
bakımı ve yetiştirilmesinde ideal ortamın aile yanı olduğu ilkesinden hareketle,<br />
aileyi destekleyici önlemlere, koruyucu aile, evlat edinme uygulamalarına ağırlık<br />
verileceği, kurumsal bakım hususunda iyileştirmeye gidileceği kabul edilmiştir. 250<br />
Anlaşılacağı üzere, 1960’lı yılların başlarında ortaya çıkan sosyal devlet<br />
ilkesiyle Anayasa’nın da benimsediği politika ve uygulamalar, 1960’lı yılların<br />
sonuna doğru yerini açmazlığa bırakmıştır. 1970’li yıllarda yaşanılan ekonomik<br />
krizlerin olumsuz etkileri, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hissedilmiştir.<br />
Ayrıca köyden kente göç olgusunun giderek artması, sağlıksız alt yapısıyla bu<br />
duruma hazırlıklı olmayan kent yapılarında yeni sosyo-ekonomik ve kültürel yapının<br />
oluşmasına sebep olmuş, korunmaya muhtaç çocukların sayısı da bu doğrultuda<br />
artmıştır. Çarpık kentleşme ve gerçekleşmesi çok uzun zaman alan kentlileşme,<br />
kentlerin çevresini saran gecekondu bölgelerini oluşturarak, bu bölgelerde pek çok<br />
sosyal sorun ortaya çıkarmıştır. 251<br />
Bu hususta, Yolcuoğlu’nun, sürecin kendi karmaşık yapısıyla, korunmaya<br />
muhtaç çocuklar sorununu ilişkilendiren çözümlemelerine yer verelim: 252<br />
Ülkemizde, 1960’lı yıllarda kentlerde yaşayanlar toplam<br />
nüfusun %26’sını oluştururken; bu oran 1980’lere<br />
gelindiğinde %45’e ve 2000’li yıllarda %59.25’e yükselmiştir.<br />
İç göç hareketlerinin etkisi ve kırdan kente göç sonucu<br />
kentlerin demografik yapısı değişime uğramaktadır. Bu hızlı<br />
sosyal değişim süreci içinde ailelerde büyük çalkalanmalar<br />
meydana gelmekte, aile yapısı ve işlevlerinde önemli<br />
değişiklikler yaşanmakta ve işsizlik, yoksulluk, kentte<br />
tutunamama sonucu ortaya çıkan korunmaya muhtaç çocuklar<br />
olgusu her geçen gün daha dikkat çeken bir sosyal sorun<br />
olarak gündeme gelmektedir. Büyük umutlarla kente göç eden<br />
aileler, kentlerde, işsizlik, yoksulluk, evsiz kalma gibi pek çok<br />
sorunla yüz yüze gelmekte ve yaşadıkları toplumsal<br />
249 KONTAŞ, s.15.<br />
250 DANIŞOĞLU, s.443.<br />
251 Talip BÖLÜKBAŞI, “Korunmaya Muhtaç Çocukların Toplumsal Kökenleri ve Korunmaya<br />
Muhtaç Çocuk Sorununda Risk Faktörleri”, 4. Ulusal Sosyal Hizmetler Konferansı Bildiriler<br />
Kitabı, SHU Derneği Yayınları, Ankara, 1997, s.101.<br />
252<br />
İsmet YOLCUOĞLU, Korunmaya Muhtaç Çocuklar Sorunu ve Sosyal Dışlanmanın<br />
Önlenebilmesinde Erken Müdahalenin Önemi, 01.09.2010 <br />
Erişim Tarihi: 01.10.2010.<br />
61
dışlanmışlık nedeniyle, köylerinde çocuklarına bakmaya<br />
çalışmalarına karşın kentsel ortamın koşullarında çocuklarını<br />
ihmal etme davranışlarına yönelebilmektedirler.<br />
Sürecin, kurum hizmetlerinin istismar edilmesini de ortaya çıkardığı ifade<br />
edilmelidir. Ülkemizde, korunmaya muhtaç çocuklar için açılmış olan kurumların<br />
avantajlarından yararlanmak isteyen aileler, çocuklarını yatılı okula verir gibi bu<br />
kuruluşlara yerleştirmiştir. 1967-1971 yılları arasındaki dönemi inceleyen bir<br />
çalışmada, korunmaya muhtaç çocuklara hizmet veren kuruluşlardan yararlandırılan<br />
toplam çocuklardan %98’inin ailesi tarafından kuruma getirilen çocuklar olduğu<br />
tespit edilmiştir. Bu durumun açıklaması ise gerçekten bu hizmetten yararlanması<br />
gereken çocukların korunma hizmetlerinden yararlanamadığı, ailesinin yanında<br />
korunabilecek çocukların ise sağlıklı korunamadığıdır. 253<br />
Kurum bakımı modeli, çocuk koruma sistemi içinde, 1970’li yıllar boyunca,<br />
tıpkı 1960’lı yıllarda olduğu gibi, en çok tercih edilen yöntem olmaya devam<br />
etmiştir. Başlatılmış koruyucu aile uygulamalarında ciddi anlamda bir ilerleme söz<br />
konusu olamamıştır. 1970’li yılların sonunda korunmaya muhtaç çocuklara yönelik<br />
hizmet veren kamu kurum ve kuruluşlarıyla hizmet verilen çocuk sayısı aşağıdaki<br />
gibidir :<br />
Tablo 3: 1970' li Yıllarda Korunmaya Muhtaç Çocuklara Hizmet Sunan Kurumlar ve Bu Kurumlardan<br />
Hizmet Alan Çocuk Sayısı<br />
YAŞ HİZMETİ VEREN KURUM KURULUŞ HİZMET ALAN ÇOCUK<br />
GRUBU<br />
SAYISI<br />
SAYISI<br />
0-6 SSYB 17 1.877<br />
7-18 Milli Eğitim Bakanlığı 87 12.332<br />
0-18 TÇEK 20 587<br />
TOPLAM 124 14.796<br />
Kaynak: Mustafa T. YÜCEL, Suç ve Ceza Anatomisi, Ankara Yarı Açık Cezaevi Matbaası, Ankara, 1973, s.65.<br />
Yücel, 1970 yılında, dönemin korunması gereken çocuklarının bakım ve<br />
gözetimi ile ilgili kurumların çeşitliliğinin sorunun çözümlenmesinde yararlı<br />
olmadığını beyan ederek, bu kurumların tek çatı altında birleştirilmesini, çocuklarla<br />
ilgili plan ve programların tek elden yürütülmesini rasyonel yol olarak işaret<br />
etmiştir. 254<br />
253 Esin KONANÇ, “Türk Hukuk Sisteminde Çocuk İstismarı ve İhmali”, Ankara Üniversitesi<br />
Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt 20, Sayı 1, Yıl 1987, s.3.<br />
254 YÜCEL, 1973, s.67.<br />
62
Suğur ve Doğru, Türkiye ve dünyada 1980’li yıllarla birlikte uygulanması<br />
iyice hissedilen liberal politikalarla, sosyal refah devleti uygulamalarının önüne<br />
geçildiğini, aileyi destekleyen ve sosyal güvenliğiyle esenliğine önem veren<br />
politikaların uygulamadan kaldırılmasıyla önceliğin “yurttaş” yerine “piyasa”ya<br />
verildiğini, bunun doğal sonucu olarak aile parçalanmaları ve boşanmaların arttığını,<br />
bununla paralel, yoksulluk sebebiyle devletin korumasına terk edilen çocuk sayısının<br />
yükseldiğini savunmaktadır. 255<br />
Çocuğa verilen değer ile çocuk hakları perspektifinin benimsenmesi<br />
birbiriyle ilintili olarak görülmektedir. Kağıtçıbaşı’nın, 1970-1980 dönemini<br />
kapsayan Çocuğun Değeri araştırmasında, çocuğa verilen değerin ekonomik<br />
yönünün yüksek olduğu, çocuğun küçükken aileye maddi katkısı olacağı, ebeveyni<br />
yaşlandığında ise ona bakacak olması sebebiyle güvence olarak görülmesinin<br />
toplumun geniş kesimlerinde hakim olan düşünce olduğu tespit edilmiştir. 256<br />
1980’lerde temel öncelik ekonomik kökenli politikalara kaydırılmıştır.<br />
Sosyal politikalar geri planda kalmıştır. Tam anlamıyla hangi amaçla kurulduğu<br />
anlaşılmayan kurumlar aracılığıyla, sosyo-politik mesajlar verilmiştir. Dönemin<br />
terör ortamı ve maddi imkânsızlıkları nedeniyle özellikle Doğu ve Güneydoğu<br />
Anadolu Bölgesi’nden büyükşehirlere göç eden insanlara kendi başlarının çaresine<br />
bakmaktan başka bir yol bırakılmamış, süreç iyi yönetilememiştir. Bu sağlıksız süreç<br />
şehirlerdeki gecekondu bölgelerinin alanının genişlemesi, kente özgü sorunların<br />
daha da büyümesinden başka bir şey ortaya çıkarmamıştır.<br />
Buralarda yetişen çocukların ilk dertleri de anne-babalarıyla aynı olmuştur:<br />
“ekmek parası” kazanmak. Sosyal alanın dışına kayan, çok büyük bir insan<br />
topluluğunun fark edilememesi imkansızdı. Bu doğrultuda Sosyal Yardımlaşma ve<br />
Dayanışmayı Teşvik Fonu, yoksulluğun ve ortaya çıkardığı yoksulluk merkezli<br />
sosyal sorunların ortadan kaldırılması amacıyla devreye sokulmuştur.<br />
Yine bu dönemde, korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili olarak devlet<br />
kurumlarının, “ne kadar çok çocuğu bakımım altına alırsam o kadar güçlü olduğumu<br />
255 Nadir SUĞUR ve Emma S. DOĞRU, “Korunma Altındaki Çocukların Aile ve Devlet Algısı<br />
Üzerine Bir Araştırma”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 65, Sayı 1, Yıl<br />
2010, s.115-117.<br />
256 Çiğdem KAĞITÇIBAŞI, “Türkiye’de Değişen Aile ve Çocuğun Değeri”, Toplumsal Tarihte<br />
Çocuk Sempozyumu, 23-24 Nisan 1993, Edt.:Bekir ONUR, İstanbul, 1994, s.32.<br />
63
ispat edebilirim” tarzlı politik kaygı taşıyan yaklaşımı, sorunun çözümü yerine tekrar<br />
sorun üretilmesine neden olmuştur. Çocukların korunma altına alınmasında<br />
suiistimaller yaşanmış, gerçekte korunma ihtiyacı olmayan çocukların bile korunma<br />
altına alındığı olmuştur.<br />
Bu dönemde siyasi-politik atmosferin iç karartıcı görünümü, ülkenin içinde<br />
bulunduğu çalkantılar, 12 Eylül Askeri Müdahalesi’ne kadar devam etmiştir.<br />
Darbenin ardından, 1981 yılında, 51 Nolu Milli Güvenlik Kurulu Kararı ile Türkiye<br />
Çocuk Esirgeme Kurumu’nun genel merkezi, il merkezleri, ilçelerdeki şubeleri ile<br />
bucak ve köylerdeki kolları feshedilmiştir. 257<br />
1983 yılında kabul edilen 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme<br />
Kurumu Kanunu ile yeni bir dönem başlamıştır. Yeni dönem, yeni yönetim<br />
anlayışını maalesef getirememiş, çocukların bakım ve gözetiminin kurumlarda<br />
yerine getirilmesinin çocuk koruma politikalarındaki belirleyiciliği devam etmiştir.<br />
Uluğtekin, 2828 sayılı kanuna eleştirisini, ailenin bütünlüğünün korunması<br />
ve öncelikle çocuğun aile içinde yetiştirilmesi ve desteklenmesi için, ailenin<br />
güçlendirilmesi hususları, kanuna sonradan eklense de, aile ve çocuğu birlikte ele<br />
alan bir örgütlenme anlayışı geliştirememiş olduğu üzerine kurmuştur. 258<br />
Gelişmiş toplumların, çocuk koruma sistemi içinde aktif olarak kullandığı<br />
kamu politikalarından olan koruyucu aile uygulamaları, ülkemizde, çok geç<br />
uygulanma şansı bulmuştur. Bu kapsamda, 1961 yılında, UNICEF ile Sağlık ve<br />
Sosyal Yardım Bakanlığı’nın işbirliğiyle başlatılan ilk koruyucu aile<br />
uygulamalarından, 1983 yılına kadar yaklaşık 990 çocuk yararlandırılabilmiştir. 259<br />
1980’li yıllar korunmaya muhtaç çocuklar hususunda, 1990’lı yıllara<br />
olumsuz alt yapı devretmiştir. Bunun nedeni ise, çocukları koruma anlayışındaki,<br />
koruyucu ve önleyici politikaların geliştirilmesine yönelik gayenin sadece sözlerde<br />
kalmasıdır. DPT tarafından 1989 yılında yayınlanan, “Türkiye’de Çocuğun<br />
257 SHÇEK, Tarihçe, Erişim Tarihi:29.10.2010.<br />
258 ULUĞTEKİN, 2001, s.17.<br />
259 DPT, Sosyal Güvenlik Sektör Raporu, Ankara, 1982, s.168’den aktaran: Latife BIYIKLI,<br />
“Koruyucu Aile Bakımı”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt 16, Sayı 1,<br />
Yıl 1983, s.12.<br />
64
Durumu” isimli raporda, ülkemizde yaklaşık 500.000 KMÇ olduğunun tahmin<br />
edilmesi bu tespitlerin göstergesidir. 260<br />
SHÇEK tarafından, korunmaya muhtaç çocuklar sorun alanında, kurum<br />
bakımı yönteminin dışında politika olarak geliştirilen, yoksulluk çeken ve bu sebeple<br />
korunmaya muhtaç çocuk konumuna gelen veya bu riskle karşı karşıya bulunan<br />
çocuklara yönelik olarak, ayni nakdi yardım (ANY) uygulamaları, 1980’li yıllarda<br />
geliştirilmeye başlanmıştır. SHÇEK Ayni Nakdi Yardım Yönetmeliği’nin kabul<br />
edildiği 1987 yılından 1999 yılına kadar geçen zaman içinde, 32.267’si çocuk olmak<br />
üzere, 47.923 kişiye ayni nakdi yardım yapılmıştır. 261 Bunlardan 11.129’u korunma<br />
kararlı olup, yurt veya yuva gibi kuruluşta bakılan, 8.632’si korunma kararlı olup<br />
sırada bekleyen çocuktur. 11.406 çocuk için kurum bakımı istenmiş ancak ANY ile<br />
yetinilmiştir. Bu sayı mevcut kurum bakımında bakılan KMÇ sayısından çok daha<br />
fazladır.<br />
Korunmaya muhtaç çocuklara yönelik uygulanan ve çocuğun aile yanında<br />
bakımını hedef alan bir diğer uygulama, korunma ihtiyacı içinde bulunan çocukların<br />
evlat edinilmesidir. 2000 yılında, 3.000 ailenin evlatlık için sırada beklediği<br />
kayıtlara geçmiştir. Ailelerin yeni doğmuş bebek istemesi, daha büyük yaşlardaki<br />
çocukları evlatlık olarak kabullenememesi toplumuza ait sosyo-kültürel bir<br />
özelliktir. Yine, aile yanında bakım merkezli koruyucu aile uygulamalarında da bu<br />
nedenden ötürü istenilen sonuç elde edilememektedir. Aralık 1999’da SHÇEK<br />
koruması altında olan yaklaşık 20.000 çocuktan, sadece 421’inin koruyucu aile<br />
yanında kaldığı tespit edilmiştir. 262 Ayrıca, 1961 yılından 2000 yılına kadar 2.388<br />
çocuk koruyucu aile hizmetinden, 5.686 çocuk ise evlatlık hizmetinden<br />
yararlandırılmıştır. 263<br />
Çocukları koruma sistemlerinin en önemli öğelerinden olan çocuk adalet<br />
sistemine yönelik olarak, Türkiye’de, ilk ciddi çalışmalar 1940’lı yıllarda<br />
başlamıştır. 1945’te ilk tasarı hazırlanmış, 1965’te yeni bir tasarı daha hazırlanmış<br />
260 DPT, Türkiye’de Çocuğun Durumu, Ankara 1989’dan aktaran: EĞİTİM-SEN, (t.y)<br />
Erişim Tarihi:02.10.2010.<br />
261 DPT, VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı. Sosyal Yardımlar ve Hizmetler Özel İhtisas Komisyon<br />
Raporu, Ankara, 2001, s.18.<br />
262 DPT, s.50.<br />
263 ÖZBEK, 2006, s.214.<br />
65
ve Çocuk Mahkemeleri Kuruluş Görev ve Yargılamaları Hakkında Kanun ancak<br />
1979’da çıkarılabilmiş, uygulanmasına ise 1982’de başlanabilmiştir. 264 Bu kanun,<br />
2005 yılında kabul edilen 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun kabul edilmesiyle<br />
yürürlükten kaldırılmıştır.<br />
1982 Anayasası, 1961 Anayasası gibi, sosyal devlet ilkesini benimsemiş ve<br />
devletin yükümlülüklerini yerine getirirken, sosyal devlet ilkesine göre hareket<br />
etmesinin altını çizmiştir. Çocuk Hakları Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Genel<br />
Kurulu tarafından 1989 yılında benimsenmiş, 1990 yılında uygulamaya<br />
konulmuştur. 142 ülkenin imzaladığı sözleşmeyi Türkiye, 1990 yılında kabul etmiş<br />
ve 1995 yılında çıkarılan 4058 sayılı kanun ile ulusal mevzuatının bir parçası haline<br />
getirmiştir. 265<br />
264 YÖRÜKOĞLU, s.216-217.<br />
265 WIKIPEDIA, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme Maddesi, Erişim<br />
Tarihi: 30.12.2009.<br />
66
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />
GÜNÜMÜZ TÜRKİYE’SİNDE ÇOCUK <strong>KORUMA</strong><br />
POLİTİKALARININ YASAL ZEMİNİ<br />
Türkiye’de çocuk koruma sistemine yönelik kamu politikalarının en belirgin<br />
uygulayıcısı görünümünde olan kurum, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme<br />
Kurumu Genel Müdürlüğü’dür. Ayrıca, Çocuk Koruma Kanunu; Milli Eğitim<br />
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Yerel<br />
Yönetimlere çocuğun korunmasıyla ilgili tedbir kararlarının yerine getirilmesinde<br />
görevler vermiştir. Çalışmanın ağırlıklı konusu olan SHÇEK, çocuk koruma<br />
faaliyetlerini, 1982 Anayasası, kurum kanunu olan 2828 sayılı kanun ve 5395 Sayılı<br />
Çocuk Koruma Kanunu’na göre yerine getirmektedir. Elbette, çocuk koruma<br />
sisteminin asli unsurlarını belirlemese de, oluşmasına yardımcı olan, yukarıda ifade<br />
edilen yasal mevzuatın dışında kanunlar, yönetmelikler ve tüzükler de<br />
bulunmaktadır. Bunlar, sistemin sağlıklı işlemesinde yardımcı hükümleri<br />
oluşturmaktadır.<br />
Ulusal hukukumuzun oluşumunda uluslararası bildirge ve sözleşmelerin<br />
etkisi de bulunmaktadır. Uluslararası hukukta bildirgeler, devletler tarafından kabul<br />
edilse dahi yaptırım zorunluluğu olmayan genel ilkelerin ilanıdır. Ama uluslararası<br />
sözleşmeler onay veren devletlerin iç hukuku haline gelmektedir, yasalaşır ve<br />
bağlayıcıdır. 266 Bu doğrultuda Çocuk Hakları Sözleşmesi, ülkemiz tarafından kabul<br />
edilmiş, iç hukukumuzun bir parçası haline gelmiştir. Mevzuatımızda, her ne kadar<br />
istenilen hız ve arzu içinde olmasa da, bu bakış açısıyla orantılı değişikliklere<br />
gidildiği görülmektedir.<br />
Çalışmanın bu kısmında, 1982 Anayasası’nın çocukların korunmasına<br />
yönelik hükümleri ve çocuk koruma sisteminin oluşmasında yardımcı hükümler<br />
rolünü üstlenmiş diğer yasal mevzuattan kısaca bahsedilmeye çalışılacaktır. Çocuk<br />
koruma sisteminin işlemesinde en önemli yasal düzenlemeleri içeren SHÇEK<br />
Kanunu ve Çocuk Koruma Kanunu’na çalışmanın bir sonraki bölümünde, Sosyal<br />
266 AKYÜZ, 1999, s.494.<br />
67
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun çocukların korunmasına yönelik<br />
sunduğu hizmetler ele alınırken yer verilecektir.<br />
3.1. 1982 Anayasası’nda Çocuğun Korunması<br />
1982 yılında kabul edilen anayasamızda çocuk koruma sisteminin hangi<br />
temel anlayışla oluşturulacağı genel olarak hükümlere bağlanmıştır. Bu çerçevede,<br />
anayasanın çocuk koruma sistemiyle ilgili olan hükümlerine yer verilmeye<br />
çalışılacaktır. Şüphesiz bu hususta akla ilk gelen 2.maddesinde yer alan:“Türkiye<br />
Cumhuriyeti; Laik, Soysal, Hukuk Devletidir” 267 ibaresidir. Sosyal devlet; haklarla<br />
donatılmış vatandaşlarının eşit vatandaşlar olarak, bedensel, duygusal, sosyal ve<br />
zihinsel gelişimi ve anayasa ile korunan haklarını kullanabilmeleri için gerekli yasal,<br />
siyasal ve toplumsal ortamı sağlayan tüm vatandaşların cinsiyet, din, etnik köken<br />
gözetmeksizin maddi refaha ve yaşam standardına erişmesi için aktif bir biçimde<br />
toplumsal eşitsizliklerle mücadele eden, böylece vatandaşlarını, tüm yeteneklerini<br />
geliştirebilmeleri için gerekli sağlık, eğitim ve yaşamsal haklarla donatarak<br />
güçlendiren devlettir. 268<br />
Sosyal devletin tanımlanmasında üzerinde durulması gereken hassas nokta;<br />
“güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği sağlama” görevinin<br />
sosyal devlet anlayışında bulunmasıdır. Zira devletten, eşitsiz ve farklı koşullarda<br />
yaşayan vatandaşlarını bir arada yaşatma koşullarını düzenlemesi beklenmektedir. 269<br />
Çözümlenmiş haliyle, toplumu bir arada ve uzlaşı içerisinde tutma veya toplumun<br />
üyeleri için “ortak iyi” 270 yi oluşturma, o ortamı yaratma, sosyal devletin temel<br />
ilkesidir. Bu paralelde, esenlikleri ve yüksek yararları doğrultusunda devlete,<br />
çocukları, özel koruma şemsiyesinin altında müdahaleci olmadan eşit şekilde<br />
algılama görevi verilmiştir.<br />
Anayasamız 10.maddesinde: “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce,<br />
felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde<br />
eşittir” demiştir. Bu maddesine, 2010 yılında yapılan halk oylaması neticesinde<br />
getirilen değişiklikle: “Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul<br />
267 1982 Anayasası, Madde 2.<br />
268 Engin YILMAZ, “Sosyal Devlet”, Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1, Yıl 2006, s.30.<br />
269 KARATAY, s.14.<br />
270 AKTAY, s.29.<br />
68
ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı<br />
sayılmaz” 271 ibaresi eklenmiş ve çocuklar için alınacak tedbirlerde pozitif ayrımcılık<br />
benimsenmiştir. Yapılan bu değişiklikle, çocuk politikalarında birlik ve bütünlük<br />
oluşturulacağı umut edilmektedir.<br />
Anayasamızın, çocuk koruma sistemiyle ilgili olan diğer bir maddesi, 2010<br />
yılında yapılan halk oylaması neticesinde getirilen değişiklikle, yeni şeklini alan ve<br />
başlığı “Ailenin Korunması ve Çocuk Hakları” olan 41.maddesidir. Anayasamız,<br />
aileyi, Türk toplumunun temeli olarak görmektedir. Devlet, ailenin huzur ve refahı<br />
ile özellikle ananın ve çocukların korunması için gerekli tedbirleri almak ve teşkilâtı<br />
kurmakla görevlendirilmiştir. Bu maddeye, 2010 yılında yapılan değişiklikle, “Her<br />
çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça,<br />
ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir”<br />
hükmü ve “Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri<br />
alır” 272 ibaresi eklenmiştir. Son yapılan anayasa değişikliğiyle çocuk hakları bakış<br />
açısının anayasanın ruhuna yerleştirilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Bir diğer<br />
ifadeyle Türkiye Cumhuriyeti, artık çocuk merkezli perspektifle kamu politikalarını<br />
geliştirmeyi taahhüt etmektedir.<br />
1982 Anayasası’nın 42.maddesinde, kimsenin, eğitim ve öğrenim hakkından<br />
yoksun bırakılamayacağı, ilköğretimin, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunlu<br />
ve devlet okullarında parasız olduğu belirtilmektedir. Ayrıca devletin, imkânlardan<br />
yoksun başarılı öğrencilere, öğrenimlerini sürdürebilmeleri için burs ve başka<br />
yollarla gerekli yardımı yapmak ve durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları<br />
topluma yararlı kılacak tedbirleri almakla görevli olduğu eklenmiştir. 273 Çocukların,<br />
özel veya normal eğitim ve öğrenim hakkının bulunduğu ve bu hakkın<br />
karşılanmasında devletin birinci dereceden sorumlu olduğu vurgulanmakta ve<br />
çocukların korunması sürecinde eğitimin ne denli önemli olduğunun altı<br />
çizilmektedir.<br />
1982 Anayasası’nın, 50.maddesinde, kimsenin, yaşına, cinsiyetine ve gücüne<br />
uymayan işlerde çalıştırılamayacağı, özellikle çocuklar ve kadınlar ile bedeni ve ruhi<br />
271 1982 Anayasası, Madde 10.<br />
272 1982 Anayasası, Madde 41.<br />
273 1982 Anayasası, Madde 42.<br />
69
yetersizliği olanların çalışma şartları bakımından korunması gerektiği üzerinde<br />
durulmuştur. 274 Böylece çalışmak zorunda olan çocukların haklarını gözetme<br />
direktifleri verilmektedir. Bu kısımda, sokakta çalıştırılan, çıraklık eğitim yaşı<br />
gelmemiş çocukların çalıştırılması kastedilmemektedir.<br />
Anayasamız, “Gençliğin Korunması” başlığı altında geçse de 58.maddesinde,<br />
devleti, gençleri kötü alışkanlıklardan korumak üzere gerekli tedbirleri almakla<br />
görevli kılmıştır. 275 Sağlıklı genç kuşakların yetiştirilmesi için, uyuşturucu ve<br />
alkolden gençliğin korunması ve özellikle sporun olumlu gücünden yararlanılması<br />
üzerinde durulmaktadır. 276<br />
Çocuk koruma sistemi içinde, koruma uygulamalarından yararlandırılması<br />
gereken çocukların devletçe topluma kazandırılması hususunda<br />
61.maddedeki:“…Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını<br />
sağlayıcı tedbirleri alır…Devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma<br />
kazandırılması için her türlü tedbiri alır. Bu amaçlarla gerekli teşkilat ve tesisleri<br />
kurar veya kurdurur.” hükmü, devletin bu doğrultuda gerekli kurumsallaşmayı<br />
yapması, plan ve politikalar oluşturması ve uygulaması görevlerini işaret etmektedir.<br />
Özelde korunmaya muhtaç çocuklar, genelde her çocuğun korunması<br />
hususuna değinen 1982 Anayasası’na yönelik ciddi eleştiriler yapılmaktadır. Ancak,<br />
2000’li yıllardan sonra yapılan değişikliklerin AB’ye giriş sürecinde, Türkiye’den<br />
beklenilen adımlar olduğu göz önünde bulundurulması gerekir.<br />
3.2. Çocuk Koruma Sisteminin Oluşumuna Katkı Sağlayan Yasal Mevzuat ve<br />
Diğer Hükümler 277<br />
Engelli bireylerine gerekli özeni göstermesi, her modern devletten<br />
beklenmektedir. Bu doğrultuda Türkiye’de, “65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz<br />
Ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun” ile 18 yaşın<br />
274 1982 Anayasası, Madde 50.<br />
275 1982 Anayasası, Madde 58.<br />
276 1982 Anayasası, Madde 59.<br />
277 Çalışmanın bu kısmı oluşturulurken; UNICEF, B.M. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme: İlgili<br />
Sözleşmeler, Yasalar, Tüzükler ve Yönetmelikler, 2.Basım, Ankara, 2005” isimli kitaptan<br />
esinlenilmiştir.<br />
70
altında engelli çocuğu bulunanlara bakım ilişkisini yerine getirmek kaydıyla maaş<br />
bağlanması söz konusudur. 278<br />
Aile, toplumların en küçük yapı birimi olarak tanımlanmaktadır. Ailenin<br />
içinde bulunduğu her sosyo-ekonomik koşulun, topluma bir şekilde yansıması<br />
olmaktadır. Bu doğrultuda, aile içi şiddetle mücadele hususunda, ülkemizde de<br />
mücadeleler verilmektedir. “Ailenin Korunmasına Dair Kanun” ile aile içi şiddetin<br />
önüne geçilmesi, aile üyelerinin ve çocukların bu süreçten olumsuz etkilenmesinin<br />
önlenmesi amaçlanmaktadır. 279<br />
Batı’da, yerel yönetimler, sosyal sorunlarla mücadelede, geçmişten<br />
günümüze önemli görevler üstlenmiştir. Ancak ülkemizde yerel yönetimlerin,<br />
özellikle belediyelerin, sosyal sorunla mücadelede yeterli kaynak ve isteği ortaya<br />
koymadığı ifade edilebilir (Bu hususta Büyükşehir Belediyeleri hariç tutulmuştur).<br />
Son dönemlerde açılan kadın konukevleri ile belediyelerin de sosyal hayatın içinde<br />
önemli görevler yerine getirebileceği anlaşılmıştır. Bu doğrultuda, korunmaya<br />
muhtaç çocuklar sorununa da yaklaşımları merakla beklenmekte, konuyla ilgili<br />
çevrelerce takip edilmektedir. Nitekim “Belediye Kanunu”, yoksul ve muhtaçlara<br />
yardım edilmesi, özürlülere yönelik merkezler ve nüfusuyla orantılı olarak kadın ve<br />
çocuk koruma evleri açılmasını belediyenin görevleri arasında göstermektedir. 280<br />
Benzer görevler “Büyükşehir Belediyesi Kanunu”nda, hem büyükşehir belediyeleri<br />
için, hem de kademe ve ilçe belediyeleri için ifade edilmiştir. 281<br />
“Basın Kanunu”, çocuğun kişilik hakkının korunmasıyla bağlantılı olarak, 18<br />
yaşından küçük olan suç faili veya mağdurlarının kimliklerini açıklayacak ya da<br />
tanınmalarına yol açacak şekilde yayın yapanların para cezası ile cezalandırılacağını<br />
belirtmektedir. 282<br />
278 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz Ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması<br />
Hakkında Kanun, Kanun Numarası 2022, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 10.07.1976, Sayı<br />
15642, Ek Madde 1.<br />
279 Ailenin Korunması Hakkında Kanun, Kanun Numarası 4320, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
17.01.1998, Sayı 23233, Madde 1.<br />
280 Belediye Kanunu, Kanun Numarası 5393, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 13.07.2005, Sayı<br />
25874, Madde 14.<br />
281 Büyükşehir Belediyesi Kanunu, Kanun Numarası 5216, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
23.07.2004, Sayı 25531, Madde 7.<br />
282 Basın Kanunu, Kanun Numarası 5187, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 26.06.2004, Sayı<br />
25504.<br />
71
“Ceza Muhakemesi Kanunu”nda, çocuğun tanıklıktan çekinmesi hususunda<br />
yasal temsilcisinin karar vermeye yetkili olduğu, ancak çocuğun görüşünün de<br />
alınması gerektiği (madde:76), mağdur çocukların ifadelerinin alınması sırasında<br />
görüntü ve ses kaydı alınmasının zorunlu olduğu (madde:52), mağdur çocukların bir<br />
kez dinlenebileceği ve çocuğun ifadesi alınırken, en az düzeyde etkilenmesi için<br />
çocuk psiko-sosyolojisinden anlayan bilirkişilerin bulunması gerektiği (madde:236)<br />
hükümleri yer almaktadır. Ayrıca çocuklara karşı işlenen suçlarda suçüstü<br />
yapıldığında şüphelinin yakalanması zorunluluğu (madde:90), çocukların cinsel<br />
istismarında kuvvetli şüphe varsa şüphelinin tutuklanması (madde:100)<br />
emredilmektedir. 283<br />
“Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu”nda, anneleri<br />
hükümlü olan 0–6 yaş grubunda olan çocukların annelerinin yanında kalabileceği, 3<br />
yaşını doldurmuş çocukların hakim kararıyla yuvalara yerleştirilebileceği<br />
(madde:65) belirtilmektedir. Kanunun 11.maddesinde çocuk kapalı ceza infaz<br />
kurumlarının ne olduğu tanımlanmakta ve 12–18 yaş grubunda olan çocukların<br />
cinsiyet ve fiziki gelişimleri göz önüne alınarak ayrı ayrı bölümlerde tutulmaları ve<br />
bu kurumlarda eğitim ve öğretim verilmesi ilkesine tam olarak uyulması hükme<br />
bağlanmıştır. Kanun, çocuk eğitimevlerini, hükümlü çocukların, eğitildiği, meslek<br />
sahibi yapıldığı ve toplumla bütünleşmesinin sağlandığı, dış güvenliği olmayıp, iç<br />
güvenliği olan tesisler olarak ifade etmektedir. Bu kurumlarda içerde veya dışarıda<br />
eğitimlerine devam eden çocuklardan 18 yaşını dolduranların eğitimlerine devam<br />
edebilmeleri açısından 21 yaşına kadar bu kurumlarda kalmasına izin verileceği de<br />
ayrıca hükme bağlanmıştır (madde:15). 284<br />
Çocuğun düşünce hakkına saygı, düşünceyi teşvik etmek açısından son<br />
derece önemlidir. “Dernekler Kanunu”nda, 15 yaşından büyük, ayırt etme yeteneği<br />
gelişmiş çocukların, sosyo-kültürel amaçlarla çocuk derneği kurabileceği veya<br />
kurulmuş çocuk derneklerine üye olabileceği, 12 yaşından büyüklerin ise yasal<br />
283<br />
Ceza Muhakemesi Kanunu, Kanun Numarası 5271, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
17.12.2004, Sayı 25673.<br />
284 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Kanun Numarası 5275, Yayınlandığı<br />
Resmi Gazete Tarihi 29.12.2004, Sayı 25685.<br />
72
temsilcisinin izni ile üye olabileceği ancak yürütme ve denetim kurullarında üye<br />
olamayacağı, belirtilmektedir. 285<br />
Din ve vicdan özgürlüğü doğrultusunda, “Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş<br />
ve Görevleri Hakkında Kanun” ile ilköğretimini bitirmiş, dini bilgiler almak isteyen<br />
çocuklar için Kuran kursu açılabileceği ve yaz tatilinde Milli Eğitim Bakanlığının<br />
gözetiminde, yasal temsilcisinin izniyle çocukların Diyanetin açtığı yaz Kuran<br />
Kurslarına gidebileceği belirtilmektedir. 286 Böylece, devletin sorumluluğu altında<br />
verilecek kurslarla, çocukların din istismarına maruz kalmalarının önüne geçilmek<br />
istenmiştir.<br />
Çocuk ve Gençlerin boş zamanlarını kendi gelişimlerine katkı sağlayacak<br />
aktivitelerle geçirmesi, kötü alışkanlıklar edinmemesi, her toplumda mevcut olan<br />
amaçlardandır. “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri<br />
Hakkında Kanun” ile teşkilatın görevleri arasında, gençliğin boş zamanlarını<br />
değerlendirmesi ve kötü alışkanlıklar edinmemesi için gerekli tedbirleri almak da<br />
belirtilmiştir. 287<br />
Boşanmış anne-babaların çocuklarıyla şahsi münasebet kurabilme hakkı en<br />
doğal insan haklarındandır. Ancak kimi zaman, anne-babalar çocuklarının bu<br />
hakkını karşı tarafı zor durumda bırakmak amacıyla kendi çıkarlarına göre<br />
kullanabilmektedir. Bu hususla bağlantılı olarak, “İcra ve İflas Kanunu”nda,<br />
boşanmış anne ve babaların çocuklarıyla şahsi münasebet hakları düzenlenmiş,<br />
tarafların çocuk teslimi hususunda dikkat etmeleri gereken hususlar, çocuğun<br />
menfaatlerine binaen tanzim edilmiştir. 288<br />
Korunmaya muhtaç durumda olan çocuklara kurum bakımı hizmeti veren<br />
kuruluşların, yerel yönetim birimlerince desteklenmeleri gereken noktalar ortaya<br />
çıkabilmektedir. “İl Özel İdaresi Kanunu”nda, idarenin görev ve sorumlulukları<br />
285 Dernekler Kanunu, Kanun Numarası 5253, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 23.11.2004, Sayı<br />
25649, Madde 3.<br />
286<br />
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun, Kanun Numarası 633,<br />
Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 02.07.1965, Sayı 12038, Ek madde 3.<br />
287 Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Kanun Numarası<br />
3289, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 28.05.1986, Sayı 19120, Madde 2.<br />
288 İcra ve İflas Kanunu, Kanun Numarası 2004, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 19.06.1932,<br />
Sayı 2128.<br />
73
arasında, çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtlarına katkı sağlanması ve sosyal hizmet<br />
faaliyetleri de bulunmaktadır. 289<br />
Çocuk koruma sistemi içinde, süreklilik arz eden, çocuğun kendi geleceğini<br />
tayin edebilme hakkıyla bağlantılı olarak eğitim hakkının önemi son derece<br />
büyüktür. Bu doğrultuda, çocukların her türlü dış etken ve tehditten korunması,<br />
çocuk hakları perspektifini oluşturmaktadır. “İlk ve Orta Tedrisat Muallimlerinin<br />
Terfi ve Tecziyeleri Hakkında Kanun” ve “Hususi İdarelerden Maaş Alan İlkokul<br />
Öğretmenlerinin Kadrolarına, Terfi, Taltif ve Cezalandırılmalarına ve Bu<br />
Öğretmenler İçin Teşkil Edilecek Sağlık Ve İçtimai Yardım Sandığı İle Yapı<br />
Sandığına ve Öğretmenlerin Alacaklarına Dair Kanun” ile öğretmenlerin<br />
öğrencilere kötü muamelede bulunmaları halinde uygulanacak disiplin hükümleri<br />
dile getirilmekte, çocuğun dışlanması veya şiddete maruz kalması durumunda<br />
sorumlulara ne tür yaptırımlar uygulanacağı belirtilmektedir. 290 - 291<br />
“İlköğretim ve Eğitim Kanunu” ile engelli çocukların eğitiminin sağlanması<br />
hususunda gerekli görev dağılımı yapılmıştır (madde:12). Ayrıca ilköğretime devam<br />
etmeyen çocukların hiçbir işyerinde çalıştırılamayacağı belirtilmiştir (madde:59).<br />
Yoğun turizm bölgeleri dışında, meyhane, kahvehane, kıraathane, bar, elektronik<br />
oyun merkezleri gibi umuma açık yerler ile açık alkollü içki satılan yerlerin okullara<br />
belli bir mesafeden daha yakında bulunamayacağı (madde:61) hükme bağlanarak<br />
çocukların korunması ve kendilerine toplum içerisinde olumlu bir yer<br />
edinebilmesinde eğitimin önemi vurgulanmıştır. 292<br />
“İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu” ile çocukların istifade ettiği her<br />
türlü eğitim ve öğretim kurumları ile spor tesislerinde alkollü içki satışı<br />
289 İl Özel İdaresi Kanunu, Kanun Numarası 5302, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 04.03.2005,<br />
Sayı 25745, Madde 6.<br />
290 İlk Ve Orta Tedrisat Muallimlerinin Terfi ve Tecziyeleri Hakkında Kanun, Kanun Numarası 1702,<br />
Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 29.06.1930, Sayı 1532.<br />
291<br />
Hususi İdarelerden Maaş Alan İlkokul Öğretmenlerinin Kadrolarına, Terfi, Taltif ve<br />
Cezalandırılmalarına ve Bu Öğretmenler İçin Teşkil Edilecek Sağlık Ve İçtimai Yardım Sandığı İle<br />
Yapı Sandığına ve Öğretmenlerin Alacaklarına Dair Kanun, Kanun Numarası 4327, Yayınlandığı<br />
Resmi Gazete Tarihi 19.01.1943, Sayı 5308.<br />
292 İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Kanun Numarası:222, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
12.01.1961, Sayı 10705.<br />
74
yasaklanmıştır. Aynı kanunda 18 yaşın altında bulunan herkese alkollü içki satışının<br />
yasak olduğu belirtilmektedir. 293<br />
Çalışmak zorunda olan çocukların çalışma koşulları kanunlar ve<br />
yönetmelikler ile belirlenmiştir. Burada önemli bir husus, çalışmak zorunda olan<br />
çocuk kavramıyla, kanunen yasal olan işyerlerinde, kanunen yasal çerçevede çalışan<br />
çocuklar ifade edilmek istenmiştir. Sokakta çalıştırılan, yasal olmayan yerlerde,<br />
yasal olmayan koşullarda çalıştırılan çocuklar kastedilmemiştir. Bu durum “İş<br />
Kanunu” ile düzenlenmiştir. İş Kanunu’nda, hamile ve emzikli kadınların durumları<br />
özel olarak düzenlenmiştir (madde:74). Kanunda, 18 yaşından küçüklerin yıllık<br />
izinlerinin 20 günden az olamayacağı belirlenmiştir. 15 yaşından küçüklerin<br />
çalıştırılması yasaklanmış, çocuklar için özel iş güvenliği hususları vurgulanmış,<br />
çalışma saatleri belirlenmiştir (madde:71). İş Kanunu’na göre, 18 yaşından<br />
küçüklerin maden işleri gibi yeraltında ve su altında çalıştırılamayacağı hükme<br />
bağlanmış (madde:72), 16 yaşından küçüklerin ağır ve tehlikeli işlerde<br />
çalıştırılamayacağı belirtilmiştir (madde:85). 294<br />
Toplumsal hayatta yapılması suç olmayan ancak hoş görülmeyen eylemlere<br />
yönelik yaptırımları belirleyen “Kabahatler Kanunu”na göre, 15 yaşını doldurmamış<br />
çocuklar hakkında idari para cezası verilemez. 295<br />
“Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu” ile çocukların sosyal,<br />
kültürel ve ahlaki gelişimlerine zarar verecek içeriği olan yayınların 18 yaşından<br />
küçük çocuklara ulaştırılmaması hususunda alınacak tedbirler sıralanmaktadır. 296<br />
“Mesleki Eğitim Kanunu” bir çocuğun çırak olabilmesi için 14 yaşını<br />
tamamlamış olmasını ve en az ilköğretim mezunu olmasını şart koşmaktadır. Ağır ve<br />
tehlikeli işlerle ilgili çıraklık ayrıca bir değerlendirmeye göre yapılmaktadır. 297<br />
293 İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu, Kanun Numarası 5130, Yayınlandığı Resmi Gazete<br />
Tarihi 12.06.1942, Sayı 5130.<br />
294 İş Kanunu, Kanun Numarası 4857, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 10.06.2003, Sayı 25134.<br />
295 Kabahatler Kanunu, Kanun Numarası 5326, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 31.03.2005, Sayı<br />
25572, Madde 11.<br />
296 Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu, Kanun Numarası 1117, Yayınlandığı Resmi<br />
Gazete Tarihi 07.07.1927, Sayı 627.<br />
297 Mesleki Eğitim Kanunu, Kanun Numarası 3308, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 19.06.1986,<br />
Sayı 19139.<br />
75
“Milli Eğitim Temel Kanunu”, çocukların demokrasi kültürü içinde<br />
(madde:11), laik sistemin gerekleriyle paralel (madde:12) yetiştirilmesi gereğinin<br />
altını çizmektedir. Kanun, özel eğitime ihtiyaç duyan çocukların, eğitimleri için<br />
gerekli tedbirlerin alınması hususunda hükümler içermektedir. 298<br />
“Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu” ile, 15 yaşından küçüklerin savaş<br />
durumlarında vatan savunmasında sorumluluklarının bulunmadığı ifade edilmiştir. 299<br />
“Nüfus Hizmetleri Kanunu”, yaşının küçüklüğü nedeniyle kendisini ifade<br />
edemeyenlerin nüfus kayıtlarının, yetkililerce yapılacak resmi çalışmanın ardından,<br />
o yerin nüfus müdürlüğünce kayıt altına alınması hükmünü içermektedir. Ayrıca<br />
evlat edinilen çocukların resmi işlemlerinin tamamlanması hususunda usul<br />
belirtmektedir. 300<br />
“Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik<br />
Yapılması Hakkında Kanun” ile devlet, özürlü çocuklarların eğitiminden, bakım<br />
hizmetlerinden, mesleki rehabilitasyonundan, erken tanı ve koruyucu hizmetlerinden<br />
sorumlu tutulmuştur. 301 Son dönemde bu doğrultuda geliştirilen politikalarla, içinde<br />
engelli çocukların da bulunduğu yaklaşık 120 bin vatandaş için bakım hizmeti ücreti<br />
ödenmektedir.<br />
“Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu”, polise, korunmaya muhtaç çocuklara<br />
yardımcı olmayı (madde:1), kanuni istisnalar saklı kalmak üzere, eğlence, oyun, içki<br />
ve benzeri amaçlı umuma açık ve açılması izne bağlı yerlerde 18 yaşından<br />
küçüklerin çalıştırılmasına engel olmayı; bar, pavyon, gazino, meyhane gibi içkili<br />
yerler ile kıraathane ve oyun oynatılan benzeri yerlere yanlarında veli ve vasileri<br />
olsa bile 18 yaşını doldurmamış küçüklerin girmesini engellemeyi (madde:12) görev<br />
olarak göstermektedir. Ayrıca, çocuklar, kız ve kadınlar ile genç erkeklere sözle<br />
veya herhangi bir şekilde sarkıntılık edenleri, kötü alışkanlıklara ve her türlü<br />
298 Milli Eğitim Temel Kanunu, Kanun Numarası 1739, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
24.06.1973, Sayı 14574.<br />
299 Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu, Kanun Numarası 3634, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
16.06.1939, Sayı 4234.<br />
300<br />
Nüfus Hizmetleri Kanunu, Kanun Numarası: 5490, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
29.04.2006, Sayı 26153, Madde 19.<br />
301 Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında<br />
Kanun, Kanun Numarası 5378, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 07.07.2005, Sayı 25868.<br />
76
ahlaksızlığa yönelten ve teşvik edenleri, herhangi bir müracaat veya şikayet olmasa<br />
bile engellemede polisin görevli olduğu belirtilmiştir (madde:11). 302<br />
Bir suçun mağduru veya şüphelisi çocuklar ve korunmaya muhtaç duruma<br />
gelmiş çocuklar ile gerekli çalışmaların yapılabilmesi amacıyla emniyet teşkilatında<br />
çocuk şubeleri kurulmuştur. Hangi durumda olursa olsun amaç çocuğun yüksek<br />
yararı olarak belirlenmiştir. “Emniyet Genel Müdürlüğü Çocuk Şube<br />
Müdürlüğü/Büro Amirliği Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliği” ile oluşturulan<br />
çocuk polisine, korunmaya muhtaç olduğundan şüphe edilen, ihmal ve istismara<br />
maruz kaldığı ihbar edilen, evden veya bulunduğu kuruluştan kaçan, suça maruz<br />
kalan, suç işleme eğiliminde olan, sokakta yaşayan, sokakta çalıştırılan, oturduğu<br />
yeri haber vermekten aciz, kendini ifade edemeyen, kimliği tespit edilemeyen,<br />
buluntu, mülteci ve refakatsiz çocukların korunması ile ilgili görevler verilmiştir. 303<br />
“Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği”nde, jandarma,<br />
korunmaya muhtaç çocuklar ile yardım gereken küçüklere yardım etmek, ailelerine<br />
durumlarını bildirmek, ailesi olmayanların durumunu devlet kurumlarına bildirmekle<br />
görevli kılınmıştır. 304<br />
Medyanın toplumsal yapı üzerindeki etkileri göz önünde bulundurularak,<br />
çocukların olumsuz etkileneceği yayınlardan uzak durulması yaklaşımı kanunlara<br />
yansıtılmıştır. Bu hususta, başarılı olunup olunmadığı ayrı bir değerlendirme<br />
konusudur. “Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun” ile<br />
TV’lerin yayın ilkelerinde; yayınların müstehcen olmaması, kadınlara, güçsüzlere,<br />
özürlülere ve çocuklara karşı şiddetin ve ayrımcılığın teşvik edilmemesi, gençlerin<br />
ve çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlakî gelişimini zedeleyecek türden programların,<br />
bunların seyredebileceği zaman ve saatlerde yayınlanmaması (madde:4) hususlarına<br />
özen gösterilmesinin altı çizilmiştir. Kanunda, yayınlarda genel ahlakın gereklerini,<br />
milli gelenekleri ve manevi değerleri gözetmede (madde:5), çocuklara yönelik veya<br />
içinde çocukların kullanıldığı reklamlarda, onların yararlarına zarar verecek<br />
302 Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Kanun Numarası 2559, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
14.07.1934, Sayı 2751.<br />
303 Emniyet Genel Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü/Büro Amirliği Kuruluş, Görev ve Çalışma<br />
Yönetmeliği, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 13.04.2001, Sayı 24372.<br />
304<br />
Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
17.12.1983, Sayı 18254.<br />
77
unsurların bulunmamasına (madde:19) azami dikkat edilmesini usule<br />
bağlanmıştır. 305<br />
“Radyo ve Televizyon Yayınlarının Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik”te<br />
küçüklere karşı her türlü ayrımcılığın, fiziksel ve psikolojik şiddetin teşvik<br />
edilmemesi, çocukların fiziksel, duygusal veya cinsel istismarı, ya da çocuk<br />
emeğinin sömürüsünün özendirilmemesi, çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlaki<br />
gelişimini zedeleyecek türden programlardan, korunmasına dikkat edilmesinin altı<br />
çizilmektedir. 306<br />
“Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu” ile özürlü çocuk doğumlarının önlenmesi<br />
için, gebelik öncesi ve gebelik döneminde tıbbi ve eğitsel çalışmalar yapılması, yeni<br />
doğan bebeklerin metabolizma hastalıkları için gerekli olan testlerden geçirilerek<br />
risk taşıyanların belirlenmesine ilişkin tedbirler alınması hükme bağlanmıştır. 307<br />
Son dönemde üzerinde sıkça tartışılan, taş atan çocuklar kanunu olarak da<br />
bilenen “Terörle Mücadele Kanunu”nda, Temmuz 2010 döneminde TBMM<br />
tarafından düzenlemeye gidilmiş 308 ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması<br />
hususu “15 yaşını tamamlamamışlar” ibaresi yerine “çocuklar hakkında<br />
uygulanmaz” şeklinde değiştirilmiştir. 309<br />
“Türk Vatandaşlığı Hakkında Kanun” ile bir Türk vatandaşı tarafından evlat<br />
edinilen ergin olmayan kişinin, milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel<br />
teşkil edecek bir hali bulunmamak şartıyla, karar tarihinden itibaren Türk<br />
vatandaşlığını kazanabileceği hükme bağlanmıştır. 310<br />
“Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun”<br />
ile 18 yaşından küçüklere tütün ve ürünlerinin satışı; ürünlerin üretiminde, şatışında,<br />
305 Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Kanun Numarası 3984,<br />
Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 20.04.1994, Sayı 21911.<br />
306 Radyo ve Televizyon Yayınlarının Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik, Yayınlandığı Resmi<br />
Gazete Tarihi 17.04.2003, Sayı 25082.<br />
307 Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Kanun Numarası 3359, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
15.05.1987, Sayı 19461, Madde 3.<br />
308<br />
VATAN, “Taş Atan Çocuklar Yasası Kabul Edildi”, 24.07.2010,<br />
Erişim<br />
Tarihi:20.10.2010.<br />
309 Terörle Mücadele Kanunu, Kanun Numarası 3713, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
12.04.1991, Sayı 20843.<br />
310 Türk Vatandaşlığı Hakkında Kanun, Kanun Numarası 5901, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
12.06.2009, Sayı 27256, Madde 17.<br />
78
pazarlanmasında çocukların çalıştırılması, ürünlerin çocukların doğrudan ulaşacağı<br />
biçimde teşhiri ve arzı yasaklanmıştır. Ayrıca, her türlü sakız, şeker, çerez, oyuncak,<br />
kıyafet, takı, aksesuar ve benzeri ürünlerin tütün ürünlerine benzeyecek veya<br />
markasını çağrıştıracak şekilde üretilmesi, dağıtılması ve satılması yasaklanmıştır. 311<br />
“Umumi Hıfzısıhha Kanunu” ile 10 yaşından küçük çocukların, ana-babası<br />
veya bakımını yerine getirenler tarafından kötü muameleye maruz kalması<br />
durumunda aile yanından alınarak devlet kurumlarına yerleştirilmesi uygun<br />
görülmüştür (madde:165). 12 yaşından küçük çocukların fabrika, imalathane gibi her<br />
türlü yerde çalışması yasaktır. 12–16 yaş arasındaki çocukların günde 8 saatten fazla<br />
çalışmaları ile gece 20.00’den sonra çalışmaları yasaktır (madde:173). Kanun ile<br />
“Mahalli belediyelerince bar, kabare, dans salonları, kahve, gazino ve hamamlarda<br />
on sekiz yaşından aşağı çocukların istihdamı menolunur (madde:176).” 12 yaşından<br />
küçük çocukların yanlarında ana-babaları veya yasal temsilcileri olsa bile<br />
meyhanelere girmesi ile 18 yaşından küçüklere alkol satışı yasaktır (madde:166). 312<br />
Çocuk koruma politikalarının etkin bir şekilde uygulanabilmesinde çocuklara,<br />
sosyal güvenlik sistemi içinde, sigortalı olduğu veya olmadığı hususlarına göre ayrıma<br />
tabi tutmadan, bütüncül bakış açısıyla yaklaşılmasının son derece önemli olduğu<br />
belirtilebilir. Ülkemizde son dönemde yapılan değişiklikler sonucunda “Sosyal Sigortalar<br />
Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu” ile 18 yaşın altındaki her vatandaş genel sağlık<br />
sigortası kapsamına alınmıştır. 313<br />
Özellikle küçük çocukları yakından ilgilendiren oyuncakların çocukların<br />
sağlık ve gelişimlerini dikkate alması ile bağlantılı “Oyuncaklar Hakkındaki<br />
Yönetmelik” ile gerekli hususlar belirlenmiştir. 314<br />
“Klinik Araştırmalar Hakkında Yönetmelik” ile çocuklar üzerinde bilimsel<br />
araştırma yapılamayacağı belirtilmiş ancak bazı özel durumlarda, çocukların yüksek<br />
311 Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında, Kanun Numarası 4207,<br />
Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 26.11.1996, Sayı 22829, Madde 3.<br />
312<br />
Umumi Hıfzısıhha Kanunu, Kanun Numarası 1593, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
06.05.1930, Sayı 1489.<br />
313 Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, Kanun Numarası 5510, Yayınlandığı Resmi<br />
Gazete Tarihi 16.06.2006, Sayı 26200.<br />
314 Oyuncaklar Hakkında Yönetmelik, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 17.05.2002, Sayı 24758.<br />
79
yararı söz konusu olduğunda araştırma yapılmasına izin verilebileceği<br />
belirtilmiştir. 315<br />
“Genel Kadınlar ve Genelevlerin Tabi Olacakları Hükümler ve Fuhuş<br />
Yüzünden Bulaşan Zührevi Hastalıklarla Mücadele Tüzüğü”nde, 18 yaşından küçük<br />
fuhşa sürüklenen çocuklar hakkında tedbir alınması gerektiği ve fuhuş yerlerine 18<br />
yaşından küçüklerle, okul kıyafeti içinde olanların alınmaması hükme<br />
bağlanmıştır. 316<br />
3.2.1. Türk Medeni Kanunu ve Ceza Kanunu’nda Çocuğun Korunması<br />
Ülkemizde çocuk koruma sisteminin oluşumunda Medeni Kanun ve Ceza<br />
Kanunu’nun da önemli görevler üstlendiği ifade edilmelidir. Bu sebeple her iki<br />
kanuna da ayrı başlıklar altında değinilmesinin yararlı olacağı düşünülmektedir.<br />
3.2.1.1. Medeni Kanun’da Çocuğun Korunması<br />
Vatandaşların toplumsal hayatın içindeki sorumlulukları Medeni Kanun ile<br />
düzenlenmiştir. İlki 1926 yılında kabul edilen, 2001 yılında yenisi ile değiştirilen ve<br />
güncel şartlara göre revize edilen bu kanunla, toplumsal ilişkiler ve değişme<br />
bağlamında çocukların korunması hususuna da değinilmiştir.<br />
Türk Medeni Kanunu (TMK), 317 çocukluğun sona ermesinde belirleyici olan,<br />
18 yaşın altında bulunan bireylerin evlenmesiyle ilgili hükümler içermektedir.<br />
Kanuna göre, erkek ya da kadın 17 yaşını doldurmamış kişilerin evlenemeyeceği<br />
ancak 16 yaşını dolduranların olağanüstü durumda veya pek önemli bir sebeple<br />
hakimin vereceği karar ile evlenebilecekleri hükme bağlamıştır (124.madde).<br />
Kanun, çocuğun kişiliği ve hakkı ile ilgili olarak, çocuğun hak ehliyetini sağ<br />
doğmak koşuluyla anne rahmine düştüğü andan itibaren kazandığını belirtmektedir<br />
(28.madde).<br />
315<br />
Klinik Araştırmalar Hakkında Yönetmelik, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi:23.12.2008,<br />
Sayı:27089.<br />
316 Genel Kadınlar ve Genelevlerin Tabi Olacakları Hükümler ve Fuhuş Yüzünden Bulaşan Zührevi<br />
Hastalıklarla Mücadele Tüzük, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 19.04.1961, Sayı 10786.<br />
317 Türk Medeni Kanunu. Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu, Kanun Numarası 4721,<br />
Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 08.12.2001, Sayı 24607.<br />
80
TMK, çocuğun korunmasıyla ilgili olarak, çocuğun menfaati ve gelişmesi<br />
tehlikeye düştüğü takdirde, ana ve baba duruma çare bulamaz veya buna güçleri<br />
yetmez ise hakimin, çocuğun korunması için uygun önlemleri aldırabileceğini<br />
hükme bağlamıştır (346.madde). Hakim, çocuğun ana-babasıyla yaşaması, kendi<br />
psiko-sosyal gelişimi açısından tehlikeli ise çocuğun aileden alınarak başka bir aile<br />
yanına veya bir kuruma yerleştirilmesine karar verebilir (347.madde). Aynı durum<br />
çocuğun aile içinde kalmasında gerçekleşiyorsa da uygulanır.<br />
TMK, çocuğun korunması sürecinde önceki maddelerde sayılan hükümlerin<br />
yeterli olamaması durumu ile ilgili olarak, çocuğun velayeti ile ilgili yeni bir karar<br />
alınabileceğini, çocuğun ana veya babasından birisine verilebileceğini veya her<br />
ikisinden alınırsa bir vasi atanacağını hükme bağlamıştır (348.madde). Kanun,<br />
velayet kaldırılsa bile çocuğun masraflarından ana ve babanın sorumlu olduğu,<br />
maddi imkanları yoksa devletin bu masrafları yükleneceğinden bahsetmektedir<br />
(350.madde). Çocuğun velayet durumunda değişme olması halinde yeni<br />
değerlendirme yapılacağı ve ona göre karar verileceği belirtilmektedir (351.madde).<br />
Çocuğun psiko-sosyal açıdan gelişiminde anne ve babasıyla sağlıklı iletişim<br />
kurmasının öneminden hareket eden kanunun, 323.-326. maddeleri anne – babanın<br />
çocuğuyla iletişimini düzenlemektedir.<br />
TMK’da, 15 yaşını doldurmuş çocuğun kendi isteği ve velisinin de rızasıyla<br />
mahkemece ergin kılınabileceği hükmü bulunmaktadır (12.madde).<br />
Çocuk koruma sisteminin önemli yöntemlerinden olan evlat edinme ile ilgili<br />
olarak TMK, ayırt etme çağındaki çocuğun rızası olmadıkça evlat edinilemeyeceğini<br />
hükme bağlamıştır (308.madde). Ayrıca evlat edinilecek çocuğun anne ve babasının<br />
rızası gereklidir (309.madde). Ana-baba, çocuklarının evlat edinilmesine rıza<br />
göstermiş olsa bile 6 hafta içinde rızasından geri dönebilir (310.madde). Ancak bazı<br />
durumlarda ana-babanın rızasının aranmasına gerek bulunmamaktadır. Kanunda bu<br />
durumlar, küçüğe karşı gerekli özen yeterince gösterilmiyorsa veya kim olduğu,<br />
uzun süreden beri nerede oturduğu bilinmiyorsa şeklinde belirtilmiştir (311.madde).<br />
TMK, bir çocuğun evlat edinilmesinde, evlat edinilecek çocuğun bir yıl süreyle,<br />
evlat edinecek kişi veya aile tarafından bakılmış olmasını gerekli görmektedir<br />
(305.madde).<br />
81
Çocuğun aile içinde korunması ile bağlantılı olarak Medeni Kanunumuz,<br />
çocuğu da bazı hususlarda sorumlu tutmaktadır. Bu doğrultuda, çocuğun anne ve<br />
babasının sözünü dinleme yükümlülüğü, ana ve babasının rızası dışında evi terk<br />
edemeyeceği, yasal sebep olmaksızın onlardan alınamayacağı hükme bağlanmıştır<br />
(339.madde). Çocuğun ergin oluncaya kadar ana-babasının bakım borcunun devam<br />
ettiği belirtilmektedir (328.madde). TMK, çocuğun nafaka hakkı üzerine de<br />
düzenleme yapmıştır (330.-334. maddeleri).<br />
3.2.1.2. Ceza Kanunu’nda Çocuğun Korunması<br />
Hukuk sistemimiz, çocuğun, suçun mağduru olması durumu ile ilgili olarak<br />
Ceza Kanununda, çocuğu koruyucu nitelikli hükümler getirmiş, çocuğa karşı<br />
işlenen suçların cezasını belirterek çocuğun korunma hakkını gözetmiştir.<br />
Türk Ceza Kanunu (TCK), 318 çocuğun can güvenliğiyle ilişkili olarak,<br />
çocuğun kasten öldürülmesi suçuna karşılık ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına<br />
hükmedileceğini (85.madde) belirterek çocukların yaşam hakkı üzerine vurgu<br />
yapmaktadır. Çocukların intihara sevk edilmesi veya kandırılarak, zorlanarak ve<br />
tehditle intihar ettirilmesi de, kasten adam öldürmek suçuyla eş değer görülmektedir<br />
(84.madde). Çocuğun kasten yaralanması veya neticesi sebebiyle kasten adam<br />
yaralama suçu olarak bir çocuğun vaktinden önce doğmasına sebep olmak<br />
karşılığında da hapis cezası öngörülmüştür (86.-87.maddeler). Kanun, çocuklar<br />
üzerinde deney yapılmasıyla ilgili olarak hangi durumların suç olduğunu da<br />
belirtmektedir (90.madde).<br />
TCK, doğmamış ancak anne rahmine düşmüş çocuğun iyilik halini<br />
düşünerek, çocuk düşürtmeyi, çocuk düşürmeyi, kısırlaştırmayı suç olarak ele<br />
almıştır (99.-101.maddeler).<br />
TCK, çocuğun kaçırılması veya alıkonulmasını suç saymaktadır. Buna göre<br />
kanuni temsilcisinin rızası dışında evi terk eden çocuğu, çocuğun rızasıyla da olsa,<br />
ailesini veya yetkili makamları haberdar etmeden yanında tutan kişi hakkında cezai<br />
işlem yapılacağı hükme bağlanmıştır (234.madde).<br />
318 Türk Ceza Kanunu, Kanun Numarası 5237, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 12.10.2004, Sayı<br />
25611.<br />
82
TCK, çocuğa karşı sorumlu olan kişileri de çocuğa iyi davranmakta sorumlu<br />
görmekte, aksi halde cezalandırmaya gidileceğini belirtmektedir. Buna göre, yetkili<br />
kişinin veya çocuğu büyütmek, okutmak, muhafaza etmek ile sorumlu olan kişinin<br />
çocuğa kötü muamele etmesi durumunda uygulanacak cezai işlemlere yer verilmiştir<br />
(232.madde). Kanunda, ebeveynin aile hukukundan doğan sorumluluklarını yerine<br />
getirmeme, hamile eşine veya birlikte yaşadığı kendisinden hamile kalmış bayanı<br />
terk etme, maddi ve manevi sorumluluklarını yerine getirmeme ve çocuklarını ağır<br />
bir şekilde tehlikeye sokmasının suç olduğu ve cezalandırılacağı yer almaktadır<br />
(233.madde).<br />
Kanun, çocuğu terk etmeyi de suç saymaktadır. Kendisini idare edemeyecek<br />
derecede küçük olan çocuğu terk etmek (97.madde) ve bu durumu ilgililere<br />
bildirmemek suç olarak ele alınmıştır (98.madde).<br />
Günümüz koşullarında çocukların korunması ile ilgili en önemli sorunlardan<br />
birisi çocukların cinsel istismarıdır. Çocukların pornografik içerikli yayınlarda<br />
kullanılmasının son zamanlarda giderek artması, bu sorunla mücadelede yeni<br />
yaklaşımları gerekli kılmıştır. Bu hususta, TCK, 226. maddesinde müstehcen<br />
yayınların çocuklara izlettirilmesini, dinlettirilmesini, bunları çocukların<br />
görebileceği, ulaşabileceği şekilde kolaylaştırılmasını suç olarak görmektedir.<br />
Çocukları bu yayınlarda kullananlar, yayınları yayanlar, satanlar ve alanların suç<br />
işlediği ve cezalandırılacağı belirtilmiştir. TCK’da çocukların fuhşa teşvik edilmesi,<br />
fuhuşta kullanılması da ciddi suçlar arasında yer alır.<br />
TCK, çocukların cinsel istismarını insanlığa karşı işlenen suçlardan<br />
saymaktadır (77.madde). Kanunda, çocuklara cinsel saldırının ağırlaştırılmış<br />
müebbet hapis cezasıyla cezalandırılacağı belirtilmiştir (102.madde). Kanunda, reşit<br />
olmayanla cinsel ilişkinin cezai niteliği belirlenmiş ve 15 yaşını tamamlamış çocukla<br />
cinsel ilişkiye girilmesinde, çocuğun şikayetçi olup olmadığı hususunun önemli<br />
olduğunun altı çizilmiştir (104.madde). 15 yaşından küçük çocuğun cinsel istismarı<br />
şikayete tabi değildir. Bu hususta doğrudan Kamu davası açılır.<br />
Kanun, çocuklara kumar oynatılmasını (228.madde), çocukların<br />
dilendirilmesini (229.madde), çocuk emeğinin sömürülmesini (117.madde) suç<br />
saymıştır. Çocukların sağlığı için tehlikeli maddelerin çocuklara verilmesi veya<br />
83
satılması yasaklanmıştır (194.madde). TCK, çocuk ticaretini (80.madde), çocukların<br />
organ ve dokusuna zarar vermeyi ve ticaretini (91.madde), çocuğun hürriyetinden<br />
yoksun kılınmasını (109.madde), çocuklara işkence yapılmasını (94.madde),<br />
neticesiyle ağırlaşmış işkencenin cezasını (95.madde), ve çocuklara eziyet<br />
edilmesini (96.madde) yetişkinlere karşı işlenen suçlara göre değerlendirildiğinde<br />
arttırılmış ciddi hapis cezalarıyla cezalandırmıştır.<br />
3.2.3. Çocuk Koruma Sistemi İçinde Çocuk Adalet Sistemi<br />
Çocuk Adalet Sistemi, Ceza Muhakemesi Usul Kanunu, Denetimli Serbestlik<br />
ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu, Ceza ve Güvenlik<br />
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, RTÜK Kanunu, RTÜK Yönetmeliği, Basın<br />
Kanunu, Emniyet Genel Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü/Büro Amirliği Kuruluş,<br />
Görev ve Çalışma Yönetmeliği ve Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre oluşmuştur.<br />
Ancak sistemin oluşumunda ana yapıyı 2005 yılında kabul edilen 5395 Sayılı Çocuk<br />
Koruma Kanunu oluşturmaktadır. Ayrıca Türk Ceza Kanunu’nun 31., 33. ve 51.<br />
maddelerinin içeriği de yol gösterici nitelik taşımaktadır.<br />
Çocuk Koruma Kanunu, çocuk adalet sistemi boyutuyla, çocuk<br />
mahkemelerinin kuruluş ve hakimlerinin tayin edilmesine, suça itilen veya suç<br />
mağduru olan çocukların hakkında yapılacak olan soruşturma veya ifadelerinin<br />
alınmasına, çocukların korunma hakkını tam olarak kullanabilmesi için gerekli olan<br />
mesleki görüşleri içeren sosyal inceleme raporlarına, çocuklar hakkında alınabilecek<br />
tedbirlere ve tedbirlerle ilgili görev dağılımına değinmekte ve sistemi<br />
şekillendirmektedir.<br />
84
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />
TÜRKİYE’DE GÜNCEL ÇOCUK <strong>KORUMA</strong> POLİTİKALARI<br />
ve SHÇEK<br />
Türkiye’de çocuk koruma sistemine yönelik olarak ilk akla gelen kurum<br />
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü’dür. Çalışmanın<br />
bundan sonraki kısmında kurumun çocukların korunmasına yönelik güncel<br />
hizmetleri ve politikaları üzerinde durulacaktır.<br />
4.1. Sosyal Hizmetler ve Çocukların Korunması<br />
Türkiye’de çocuk koruma sisteminin (genelde tüm çocukların korunması,<br />
özelde ise korunmaya muhtaç durumdaki çocukların korunması), uygulama<br />
safhasında en önemli kurum Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’dur.<br />
Bunun sebebi, çocukların bakım ve gözetiminden 7 gün 24 saat esasına göre<br />
sorumlu olmasının yanı sıra, gündüzlü hizmet modelleriyle de çocukların korunma<br />
ihtiyacını karşılayabilmesidir.<br />
Sosyal hizmetler, insanların sağlık ve iyilik halinin geliştirilmesi, insanların<br />
kendilerine daha yeterli hale gelmeleri, başkalarına bağımlı olma hallerinin<br />
önlenmesi, aile bağlarının güçlendirilmesi, bireylerin, ailelerin grupların veya<br />
toplulukların sosyal işlevlerini başarıyla yerine getirmelerinde yardımcı olmak<br />
amacıyla sosyal hizmet uzmanları ve diğer meslek mensupları tarafından<br />
gerçekleştirilen etkinlikler ve programların bütünüdür. 319<br />
Toplumlarda özürlüler, göçmenler, mülteciler, sığınmacılar, eski hükümlüler<br />
korunmaya muhtaç çocuklar vb., gibi özel koşulları nedeniyle, politikalarla<br />
korunması gerekli olan kesimler bulunmaktadır. 320 Sosyal hizmetler işte bu farklı<br />
koşullara sahip olan bireyin (korunmaya muhtaç bir çocuk olabilir) veya grubun<br />
(parçalanmış/dağılmış bir aile olabilir) veya toplumun (doğal afete uğramış toplum),<br />
319 DPT, s.9.<br />
320 ALTAN, s.6.<br />
85
insan onuruna yakışır bir hayat seyrine ulaşması için toplum kaynaklarını kullanan<br />
bir politika aracı olarak ciddi görevler üstlenmiştir.<br />
Türkiye’de sosyal hizmetler, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve<br />
merkezi yönetim tarafından çeşitli plan ve programlara göre uygulanmaktadır.<br />
Ancak en etkili ve geniş sosyal hizmet ağı, Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk<br />
Esirgeme Kurumu (SHÇEK) tarafından sunulmaya çalışılmaktadır. 1983 yılına<br />
kadar Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu olarak faaliyetlerine devam eden kurum,<br />
1983 yılında 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu’nun<br />
kabulüyle tamamen resmi bir hüviyete kavuşmuştur. Halen 81 ilde teşkilatlı il sosyal<br />
hizmetler müdürlükleri kanalıyla hizmet sunumunu devam ettiren SHÇEK, yaşlı<br />
hizmetlerinden özürlü hizmetlerine, aile hizmetlerinden korunmaya muhtaç çocuk ve<br />
genç hizmetlerine pek çok sosyal alana hizmet vermekte, bu alanlara yönelik<br />
Türkiye Cumhuriyeti’nin kamusal politikalarının geliştirilmesi ve uygulanması<br />
görevlerini yerine getirmeye çalışmaktadır.<br />
Sosyal Hizmetler’in (SH)’si modern bakış açısını, bilimsel ve mesleki<br />
yaklaşımı, (ÇEK)’i ise geçmişe duyulan minneti, teşekkürü, günün çok zor<br />
şartlarında çocuklar için hizmet veren nice isimsiz kahraman vatan ve yardımsevere<br />
vefayı ifade ettiği düşünülmektedir.<br />
SHÇEK, anayasamızın sosyal devlet ilkesi çerçevesinde, kuruluş işleyiş ve<br />
düzenlemelerini yetki bakımından aldığı 2828 sayılı kanuna göre yerine<br />
getirmektedir. Bu doğrulta SHÇEK misyonunu:<br />
…köklü devlet tecrübemiz, engin kültür ve medeniyet birikimimiz<br />
ile evrensel hukuk ilkeleri ve anayasa çerçevesinde uluslararası<br />
sözleşmelere ulusal plan ve politikalara sosyal değişme ve<br />
gelişime göre sosyal hizmetlerin temel ilke ve esasları ile model<br />
niteliğini belirlemek, nitelikli bir yaşam sürdürmekte güçlük<br />
çeken birey ve grupların maddi manevi ve sosyal<br />
yoksunluklarının giderilmesinin ve ihtiyaçlarının<br />
karşılanmasının bir insan hakkı olduğu anlayışı içinde sosyal<br />
sorunların önlenmesi ve çözümlenmesine yardımcı olunmasını<br />
ve hayat standartlarının iyileştirilmesini amaçlayan sistemli ve<br />
programlı hizmetler bütününü alanla ilgili olan kesimler ile<br />
işbirliği içerisinde yürütmek<br />
86
olarak tanımlamaktadır. 321 Çocuk koruma sisteminin en önemli uygulayıcısı<br />
konumunda olan SHÇEK, korunmaya muhtaç çocuklar sorun alanına yönelik, kamu<br />
politikalarını geliştirmeye ve uygulamaya çalışmaktadır.<br />
SHÇEK, çocuk koruma sistemi içinde çocukları korumaya dönük<br />
politikalarında kullandığı koruma, bakım ve gözetim yöntemlerinin başlıcaları,<br />
tanımı, içeriği ve yasal dayanağı çalışmanın bundan sonraki kısmında sunulmaya<br />
çalışılacaktır.<br />
4.2. SHÇEK Tarafından Uygulanan Kamu Politikaları ve Yasal Dayanağı<br />
SHÇEK’in, çocuk koruma sistemine yönelik uyguladığı kamu politikaları,<br />
yasa, yönetmelik ve tüzüklerle şekillendirilmiştir. Bu politikalar, aile yanında bakım<br />
odaklı ve kurum bakımı odaklı olarak iki grupta ele alınabilir.<br />
4.2.1. Çocuğun Aile Yanında Bakımı<br />
Bu bakım modeli diğer bakım modellerine göre daha eski, daha insancıl ve<br />
olumlu sonuçlarının diğer modellere göre daha fazla olduğu modeldir. Çocuğun,<br />
annesi, babası, diğer aile üyeleri ile birlikte korunması medeniyetlerin ortak payesi,<br />
çocuk hakları perspektifinin temel anlayışı olmuştur.<br />
Çocuğun korunması hususuyla paralel olarak Anayasamız; ailenin<br />
korunması, desteklenmesi ve geliştirilmesine yönelik plan ve politikalar geliştirmeyi<br />
ve uygulamayı devlete görev olarak vermiştir.<br />
SHÇEK’ in çocuğun aile içinde korunmasıyla ilgili görevleri olup bu hususta<br />
kurumdan “çocuğun öncelikle aile içinde korunması” temel ilkesini benimseyen<br />
politikalar ortaya koyması beklenmektedir. Uygulamada, 2000’li yıllara kadar olan<br />
süreç için SHÇEK’e ciddi eleştiriler yapılmıştır. 2000’li yıllarla birlikte özellikle<br />
AB’ye giriş süreci içinde yapısal uyum değişikliklerinin, çocuk hakları<br />
perspektifiyle uyumlu hale getirilmesinin gerekliliği yakın gelecekte önemli<br />
değişikliklerin yaşanabileceği işaretini vermektedir. Beklentiler de bu yöndedir.<br />
SHÇEK Kanunu, bu doğrultuda kurumun görevlerinden birisinin, öncelikle<br />
çocuğun aile içinde yetiştirilmesi ve desteklenmesi için aileyi eğitim, danışmanlık ve<br />
321 SHÇEK, 2007 Yılı Faaliyet Raporu, SHÇEK Yayınları, Ankara, 2008, s.1.<br />
87
sosyal yardımlarla güçlendirmek olduğunu hükme bağlamıştır. 322 Ayrıca Çocuk<br />
Koruma Kanunu’nun, “Koruyucu ve Destekleyici Tedbirler” başlığı altında;<br />
koruyucu ve destekleyici tedbirlerin, çocuğun, öncelikle kendi aile ortamında<br />
korunmasını sağlamaya yönelik danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma<br />
konularında alınacak tedbirlerden oluştuğu ifade edilmektedir. 323 Anlaşılacağı üzere,<br />
kurum, çocuğu aile içerisinde tutarak korumakla mükelleftir. Bu hususta, psikososyal,<br />
ekonomik ve eğitime dayalı politikaları geliştirme ve uygulama mükellefiyeti<br />
vardır.<br />
Çocuğun kendi öz ailesinin yanında kalmaması gereken durumlarda bile,<br />
çocuğun bir koruyucu ailenin yanında muhafaza edilmesi veya evlatlık olarak<br />
verilmesi de çocuğun aile yanında korunması yaklaşımıyla bağlantılı olarak<br />
değerlendirilebilir.<br />
Ayni nakdi yardımlar, koruyucu aile uygulamaları, çocuğun evlatlık<br />
verilmesi ve danışmanlık hizmetlerinin sunumu gibi politikalar, çocuğun aile içinde<br />
korunmasına yöneliktir.<br />
Türkiye’de hemen hemen bütün kamu kurumlarına yerleştirilmeye başlanan<br />
yeni kamu yöneticiliği modeli, SHÇEK tarafından da benimsenmiş ve uygulamaya<br />
alınmıştır. Bu modelle, SHÇEK vizyonunu, Türkiye’de sosyal hizmet politikasını<br />
belirlemek ve uygulamak, kurumlar arası koordinasyonun sağlanmasında merkezi<br />
rol oynamak, sosyal hizmetlerin tüm ihtiyaç grupları için ulaşılabilir olmasını<br />
sağlamak, bakıma ihtiyaç duyan bireylerin öncelikle yaşadıkları ortamda kendilerine<br />
yeterli hale gelmesi için tedbirler almak ve bu hizmeti uluslararası standartlarda<br />
sunan bir kurum olmak şeklinde izah etmektedir. 324<br />
Bu doğrultuda, çocukların korunmasına yönelik uygulamalarını gözden<br />
geçiren SHÇEK, hizmet önceliğini, geçmiş yıllarda korunmaya muhtaç çocuklara<br />
verilen kurum bakımı yoğunluklu model yerine, her çocuğun sağlıklı bir aile<br />
ortamında yaşama hakkının olduğu gerçeğinden hareketle aile yanında korunması<br />
olarak belirlemiştir. 325<br />
322 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Madde 9.<br />
323 Çocuk Koruma Kanunu, Madde 5.<br />
324 SHÇEK, 2009 Yılı Faaliyet Raporu, SHÇEK Yayınları, Ankara, 2010, s.1.<br />
325 SHÇEK, 2009, s.15.<br />
88
Bu önceliğin yerine getirilmesinde oluşturulacak kamu politikalarının, sosyal<br />
yardım ve sosyal hizmet desteği ile öz aile yanında bakım, koruyucu aile yanında<br />
bakım, evlat edindirme yoluyla aile yanında bakım, alternatif hizmet modellerinden<br />
kurum bakımına çok acil durumlarda ve geçici sürelerle başvurma eksenli olarak<br />
oluşturulacağı belirtilmektedir. 326 Bu doğrultuda, çocuğun aile yanında bakım<br />
hakkında bilgi verilmeye çalışılacaktır.<br />
4.2.1.1. Ayni Nakdi Yardım Hizmetleri<br />
Ülkemizde sosyo-ekonomik yoksulluk en çok çocukları olumsuz<br />
etkilemektedir. Yaşanılan sıkıntılarla aile içinde çocukların durumu geç fark<br />
edilmekte, yeterince ilgi ve alaka gösterilememekte ve çocuğun ihtiyaçları<br />
karşılanamamaktadır. Örneğin sokakta çalışan veya yaşayan çocukların çok büyük<br />
bir kısmı alt sosyo-ekonomik düzeye mensup ailelerin içinde yer almaktadır.<br />
Çocuğun aile yanında korunması politikalarından birisi, ailenin sosyal<br />
yardımlarla desteklenerek çocuğun risk altından kurtarılmasıdır. SHÇEK kanunu,<br />
yoksulluk içinde olup da temel ihtiyaçlarını karşılayamayan ve yaşamlarını en düşük<br />
düzeyde dahi sürdürmekte güçlük çeken kişi ve ailelere kaynakların yeterliliği<br />
ölçüsünde ayni ve nakdi yardımlarda bulunmak amacıyla gerekli hizmet ve<br />
programları geliştirmek ve uygulamayı, kurumun asli görevlerinden saymıştır. 327<br />
Bu hususta düzenlenen SHÇEK Ayni Nakdi Yardım Yönetmeliği, muhtaçlık<br />
nedeniyle kurum bakımına verilmiş veya kurum bakımı için sıraya alınmış veya<br />
sosyal yardım yapılmazsa çocuğun kurum bakımına alınması gerekeceği tespit<br />
edilmiş çocukların ailelerine veya temsilcileri veya akrabalarına süreli veya geçici<br />
nitelikli sosyal yardım yapılarak çocuğun aile içinde korunması sürecini<br />
düzenlemektedir. 328<br />
Bu doğrultuda, SHÇEK tarafından, 1987 yılından 1999 yılına kadar olan<br />
süreç içinde, 32.267’si çocuklar olmak üzere 47.923 kişiye ayni nakdi yardım<br />
326 SHÇEK, 2008 Yılı Faaliyet Raporu, SHÇEK Yayınları, Ankara, 2009, s.83.<br />
327 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Madde 9.<br />
328 Ayni Nakdi Yardım Yönetmeliği, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 28.09.1986, Sayı 19235.<br />
89
yapılmıştır. 329 2003 yılında ise çocuk ve aile ile birlikte olmak üzere yaklaşık 15.000<br />
kişiye ayni-nakdi yardım yapıldığı kayıtlara geçmiştir. 330<br />
SHÇEK, 2006 yılı içinde, 27.319 kişiye ayni-nakdi yardım hizmeti<br />
sunmuştur. “Aileye Dönüş Projesi” kapsamında 3.326 korunma kararlı olup kurum<br />
bakımında olan çocuk ailesinin yanına döndürülmüştür. Yine 2006 yılı içinde,<br />
10.225 çocuk, doğrudan aile yanında desteklenmiş ve böylelikle kurum bakımına<br />
alınmalarına gerek kalmamıştır. 331<br />
2007 yılı içinde, 4.866’sı korunma kararlı olup, kurum kayıtlı fiilen ailesinin<br />
yanında kalmaya devam eden, 14.632’si korunma kararlı statüsünde (korunma kararı<br />
mevcut sırada bekleyen veya korunma kararı mevcut değil ancak içinde bulunduğu<br />
sosyo-ekonomik koşullar nedeniyle sosyal yardım yapılmazsa hakkında korunma<br />
kararı alınarak kurum bakımına alınması gerekecek olan ve sosyal riskler ile karşı<br />
karşıya bulunan), 4.842’si korunma kararsız ama sosyal yardıma ihtiyacı bulunan<br />
yaklaşık 24.340 çocuk hakkında ayni ve nakdi yardım hizmeti verilmiştir. 332<br />
SHÇEK, 2008 yılı içinde, 5.216’sı korunma kararlı, 18.081’i korunma kararlı<br />
statüsünde toplam 27.668 çocuğa ayni nakdi yardım hizmeti sunmuştur. 333 2009<br />
yılında ise 5.133’ü korunma kararlı, 22.225’i korunma kararlı statüsünde 32.704<br />
çocuğa ayni-nakdi yardım hizmeti sunulmuştur. 334<br />
4.2.1.2. Koruyucu Aile Hizmetleri<br />
Kültürümüzde, zor durumda olan yakınının veya başkasının çocuğunu alıp<br />
büyütmek, iş güç sahibi yapmak hatta evlendirmek, onaylanan ve dinsel açıdan<br />
sevap olduğu kabul edilen bir davranıştır. 335<br />
Korunması gereken çocukların kurumlarda bakım ve koruma altında<br />
bulundurulmasının yerine evlat edinilmesi veya koruyucu aile yanına<br />
yerleştirilmeleri ve böylece bakımlarının bir aile yanında yerine getirilmesi bugün<br />
329 DPT, s.18.<br />
330 DDK, Sosyal Hizmetler Değerlendirme Raporu, Ankara, 2003, s.4’den aktaran: KARATAŞ ve<br />
Diğerleri, s.23.<br />
331 SHÇEK, 2006 Yılı Faaliyet Raporu, SHÇEK Yayınları, Ankara, 2007, s.52.<br />
332 SHÇEK, 2008, s.67.<br />
333 SHÇEK, 2009, s.82.<br />
334 SHÇEK, 2010, s.92.<br />
335 KOŞAR, s.72.<br />
90
ütün dünyada kabul edilen insancıl, çağdaş ve çocuğun yüksek yararına olan hizmet<br />
modelidir. 336<br />
Koruyucu aile, çocuğun ailesinin yerine geçecek ebeveynlik rolünün hemen<br />
hemen bütün yönleriyle üstlenilmesini içeren hizmet türüdür. Koruyucu aile<br />
bakımının kurum bakımından en önemli farkı, topluca bir bakım tarzı olmaması ve<br />
seçilmiş bir ailenin çocuğun bakımını üstlenmesidir. Çocukların bir aile ortamında<br />
dengeli ve yakın bir ilişki içinde yetişmelerinin her yönden sağlıklı gelişimleri için<br />
gerekli olduğu inancı ile çocuğun öz ailesi bu ihtiyacı karşılayamadığı durumlarda<br />
öz ailenin görevlerini üstlenecek bir başka ailenin bulunması öngörülmektedir. 337<br />
Koruyucu aile hizmeti, değişik sebeplerle öz ailesinin yanında bakılamayan<br />
çocukların, belli bir süreliğine, bakımlarını üstlenen aile ya da kişilerin yanında,<br />
devlet denetiminde yetiştirilmeleri olarak tanımlanmaktadır. Bu hizmeti veren aileye<br />
de koruyucu aile denilmektedir. Tüm dünyada, korunmaya muhtaç çocuklar için en<br />
çok tercih edilen bakım şekli, koruyucu aile bakımıdır. 338<br />
Türkiye’de, çocukların aile yanında korunması perspektifinin en uygun<br />
yöntemlerinden birisi olan koruyucu aile uygulamalarının yasal dayanağı<br />
bağlamında, SHÇEK Kanunu, hakkında mahkemece korunma kararı verilen<br />
korunmaya muhtaç çocuğun, korunma hizmetini, kurumun denetimi ve gözetiminde<br />
bir koruyucu aile yanında da alabileceğini belirtmektedir. 339 Çocuk Koruma<br />
Kanunu’nda “Koruyucu ve Destekleyici Tedbirler” başlığı altında sıralanan “Bakım<br />
Tedbiri” izah edilirken, çocuğun bakımından sorumlu olan kimsenin bu görevi<br />
yerine getirememesi halinde koruyucu aile hizmetlerinden yararlandırılabileceğine<br />
yer verilmiştir. 340<br />
Korunmaya muhtaç çocukların koruyucu aile yanına yerleştirilmesi,<br />
izlenmesi, denetimi, gerektiğinde sonlandırılması, Koruyucu Aile Yönetmeliği<br />
hükümleriyle düzenlenmiştir. 341<br />
336 ERGUNCU, s.126.<br />
337 KOŞAR, s.70.<br />
338 SHÇEK, 2008, s.15.<br />
339 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Madde 23.<br />
340 Çocuk Koruma Kanunu, Madde 5.<br />
341 Koruyucu Aile Yönetmeliği, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 14.10.1993, Sayı 21728.<br />
91
Hizmetlerin ilk uygulanmaya başlandığı 1961’den 2001’e kadar, 3.288 çocuk<br />
koruyucu aile uygulamaları hizmetinden yararlandırılmıştır. 342<br />
2006 yılı içinde 204 çocuk koruyucu aile yanına yerleştirilmiştir. Devam<br />
eden koruyucu aile yanındaki çocuklarla bu sayı aynı yıl 813 olarak<br />
gerçekleşmiştir. 343 2007 yılı içinde ise 240 çocuk koruyucu aile yanına<br />
yerleştirilirken, devam eden koruyucu aile yanındaki çocuk sayısı 973’e<br />
yükselmiş, 344 2008 yılında ise 223 çocuk koruyucu aile yanına yerleştirilmiş ve<br />
böylece devam eden koruyucu aile yanındaki çocuk sayısı 1.103 olmuştur. 345<br />
SHÇEK, çocukların korunması politikalarıyla bağlantılı olarak, 2009 yılı<br />
içinde 195 çocuğu koruyucu aile uygulamaları kapsamında bir ailenin yanına<br />
yerleştirmiş, devam eden koruyucu aile yanındaki çocuk sayısı 1.155’e yükselmiş ve<br />
ilk uygulamalardan 2009 yılı sonuna kadar geçen sürede toplam 4.825 çocuk<br />
koruyucu aile hizmetinden yararlandırılmıştır.<br />
Koruyucu aile uygulamalarında, istenilen sonuca ulaşılamamakta,<br />
uygulamada güçlükler yaşanmaktadır. Ortalama olarak korunmaya muhtaç<br />
çocuklardan ancak %4’ü koruyucu aile yanına yerleştirilebilmektedir. 346 Bunun en<br />
önemli sebebi ise toplumumuzdaki bu ve benzer alana yönelik “elbette birisi yapar”<br />
kanısı ve çocuk seçme tutumudur. Aileler çok küçük yaşta olan çocuklara koruyucu<br />
aile olmak istemekte veya cinsiyet tercihinde ısrar etmektedirler.<br />
4.2.1.3. Evlat Edinme Hizmetleri<br />
Evlat edinme hizmeti; bir çocukla, durumu evlat edinmeye uygun bir kişi<br />
arasında hukuki bağlar sağlanarak çocuk-ebeveyn ilişkisinin kurulması olarak<br />
tanımlanabilir. 347 Çocuğun bir aile yanında korunması düşüncesinin ürünlerinden<br />
olan evlat edinme kurumu Babil ve Asur Medeniyetine gidecek kadar çok eskiden<br />
beri bilinen sorun çözme metodudur. 348<br />
342 DPT, s.17.<br />
343 SHÇEK, 2007, s.35.<br />
344 SHÇEK, 2008, s.41.<br />
345 SHÇEK, 2009, s.63.<br />
346 SHÇEK, 2008, s.24.<br />
347 SHÇEK, 2008, s.15.<br />
348 KOŞAR, s.94.<br />
92
Ülkemizde evlat edinmeye yönelik hizmetler Türk Medeni Kanunu’nun ilgili<br />
hükümlerine ve Evlat Edinme Hizmetleri Tüzüğü’ne göre yerine getirilmektedir.<br />
Ancak toplumumuzda, geçmişten günümüze kadar gelen, çocuğu olmayan ailenin,<br />
çocuğu olan bir akrabasının, özellikle ve öncelikle kardeşlerin veya yoksul olup çok<br />
çocuğu olan, isteklerinin dışında gebe kalıp çocuk doğuran ve yeni doğmuş bir<br />
çocuğa daha bakamayacak sosyo-ekonomik düzeni olanların, çocuklarından birisini<br />
kendi çocukları doğmuş gibi evlatlık alıp büyüttükleri, bu işlemlerde herhangi bir<br />
yasal merciye çoğunlukla başvurmadıkları bilinmektedir.<br />
Evlatlık hizmetleri ile ilgili yasal süreç çocuğun evlatlık verileceği ailenin<br />
yanına en az 1 yıl önce yerleştirilmesini gerektirir ve bu süreç içinde çocuk ile<br />
ailenin birbirlerine alışma, tanıma ve uyumlarının izlenmesi, aile üyelerinin<br />
düşüncelerinin tespiti raporlaştırılır. Bu sürece geçici bakım sözleşmesi<br />
denilmektedir. Eğer çocuk ile aile arasında evlat edinme açısından herhangi bir<br />
sıkıntı veya aksaklık tespit edilmezse, çocuğun evlatlık hizmeti tamamlanır ve vaka<br />
kapatılır. 349<br />
SHÇEK’in çocukların aile içinde korunması politikası ile bağlantılı olarak,<br />
1999 yılına kadar 2.716’sı kız, 2970’i erkek toplam 5.686 çocuk evlatlık<br />
verilmiştir. 350 Ülkemizde, SHÇEK kanalıyla, 2006 yılı içinde, 578 çocuğun geçici<br />
bakım sözleşmesi yapılmış ve 464 çocuğun evlatlık işlemleri tamamlanarak vakalar<br />
kapatılmıştır. 351 2007 yılında, 496 geçici bakım sözleşmesi yapılmış ve 297 çocuğun<br />
evlatlık işlemleri tamamlanarak vakalar kapatılmıştır. 352 2008 yılında ise 560 çocuk<br />
hakkında geçici bakım sözleşmesi yapılmış ve 349 çocuğun evlatlık işlemleri<br />
tamamlanarak vakalar kapatılmıştır. 353 Son olarak 2009 yılı içinde 637 çocuk için<br />
geçici bakım sözleşmesi yapılırken 389 çocuğun evlatlık işlemleri tamamlanmış ve<br />
vakalar kapatılmıştır. 2009 yılı sonu itibari ile toplamda 10.417 korunmaya muhtaç<br />
çocuk evlatlık hizmetlerinden yararlandırılarak bir aile yanına yerleştirilmiştir. 354<br />
349<br />
Küçüklerin Evlat Edinilmesinde Aracılık Faaliyetlerinin Yürütülmesine İlişkin Tüzük,<br />
Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 15.03.2009, Sayı 27170.<br />
350 DPT, s.17.<br />
351 SHÇEK, 2007, s.35.<br />
352 SHÇEK, 2008, s.41.<br />
353 SHÇEK, 2009, s.62.<br />
354 SHÇEK, 2010, s.54 .<br />
93
4.2.1.4. Danışmanlık Hizmetleri<br />
Ailenin ve aile bireylerinin refah, mutluluk ve bütünlüğünü güçlendirmek<br />
amacıyla, bireylerin aile içi ilişkileri, toplumsal yaşama uyumları ve ailenin her türlü<br />
işlevlerinin yerine getirilmesi ile ilgili sorunlarını önleme ve çözme kapasitelerini<br />
geliştirecek danışmanlık hizmetlerinin, çocuk koruma sistemi içinde mevcut olan<br />
kamu politikalarından biri olduğu kabul edilmelidir. Örneğin, ailenin çocuğu ile<br />
ilgili bir sorunla baş etmesinde kendisine profesyonel rehberlik edilmesinin olumlu<br />
sonuçlarının olacağı veya çocuk psikolojisi ve çocuklarla iletişim hususunda belli bir<br />
periyotta eğitim alan ana veya babanın çocuğuyla iletişimin daha iyi olacağı<br />
unutulmamalıdır.<br />
Danışmanlık hizmetleri bu boyutuyla değerlendirilmeli ve çocukların<br />
korunmasında bir yöntem olarak kabul edilmelidir. SHÇEK, kanunun kendisine<br />
yüklediği görevlerle paralel olarak, aileye toplum içinde refah seviyesini<br />
yükseltebilmesi, aile içinde üyelerinin birlik ve bütünlüğünün korunması, sorunların<br />
çözümünde rehberlik edilmesi amacıyla, Aile Danışma Merkezlerini kurmuş ve<br />
toplumun hizmetine sunmuştur. Ayrıca, Çocuk Koruma Kanunu’nun “Koruyucu ve<br />
Destekleyici” hükümler başlığı altında “Danışmanlık Tedbiri” ne değinilmiş ve<br />
“…çocuğun bakımından sorumlu olan kimselere çocuk yetiştirme konusunda.”<br />
ibaresine yer verilerek, ailenin çocuğun yüksek yararı için yönlendirilme ve<br />
rehberlik edilmeye olan ihtiyacı üzerinde vurgu yapılmıştır. 355<br />
Bu doğrultuda, SHÇEK tarafından, 2006 yılında, 38 Aile Danışma Merkezi<br />
aracılığı ile 14.076 kişi veya aileye danışmanlık hizmeti verilmiştir. 356 2007 yılında<br />
ise 21.387 kişi veya aile bu hizmetlerden yararlanmıştır. 357 2008 yılında, 18.081 358 ,<br />
2009 yılında ise 21.696 kişi veya aileye danışmanlık hizmeti sunulmuştur. 359<br />
Hizmetlerin çok büyük bir bölümünün, çocuk ve aile içi ilişkiler üzerine<br />
rehberlik edici nitelik taşıyan eğitimlerden oluştuğu ifade edilmelidir.<br />
355 Çocuk Koruma Kanunu, Madde 5.<br />
356 SHÇEK, 2007, s.47.<br />
357 SHÇEK, 2008, s.60.<br />
358 SHÇEK, 2009, s.45.<br />
359 SHÇEK, 2010, s.61.<br />
94
4.2.2. Kurum Bakımı ve Yöntemleri<br />
Korunmaya muhtaç çocuklar alanında son iki yüz yılda edinilen bakım,<br />
koruma ve eğitim tecrübesi sonucunda oluşan ortak kanaat şudur ki; çocukların en<br />
sağlıklı kişilik gelişimi ancak aile ortamında sağlanabilir. 360<br />
Ülkemizde son birkaç yıla kadar korunmaya muhtaç çocukların ihtiyaç<br />
duyduğu hizmetler ağırlıklı olarak kurum bakımı modeliyle verilmeye çalışılmıştır.<br />
Ancak kurum bakımının hem ekonomik maliyetinin yüksek olması, hem de hizmet<br />
alan çocuk ve gençlerdeki psiko-sosyal yoksunluklara sebep olması tercih<br />
edilebilirliğini ortadan kaldırmaya başlamıştır. Kurum bakımında (örselendiği için<br />
kurum bakımına alınan) çocuklar daha fazla örselenmekte, temel güven duyguları<br />
gelişememekte, kendileriyle, çevreleriyle ve dünya ile barışık çocuklar<br />
yetiştirilememektedir. Çocuklar kurum bakımında birebir ilişki kurabilecekleri rolmodel<br />
örnek alabileceği ana-baba modellerinden yoksundurlar. 361<br />
Ülkemizde çocukların korunma amacıyla bir kuruma yerleştirilmesi için<br />
hakkında mahkeme kararı, acil durumlarda savcılık istemi veya mülki idare amirinin<br />
acil oluruna ihtiyaç bulunmaktadır.<br />
Hem 2828 Sayılı SHÇEK Kanunu’nun hem de 5395 Sayılı Çocuk Koruma<br />
Kanunu’nun korunmaya muhtaç çocuğu nasıl tanımladıkları çalışmanın önceki<br />
bölümlerinde belirtilmişti.<br />
Bu hususta, çocuk koruma hizmetlerinden yararlandırılacak olan korunmaya<br />
muhtaç çocuk veya korunma ihtiyacı olan çocuğun nasıl tespit edileceği sorusu akla<br />
gelmektedir. Her iki kanun da bu hususta yol göstermektedir. SHÇEK Kanunu’nun<br />
“Tespit ve İnceleme” başlığı altında, kurum, korunmaya, bakıma, yardıma muhtaç<br />
aile, çocuk, özürlü ve yaşlılar ile sosyal hizmetlere muhtaç diğer kişileri tespit ve<br />
incelemekle görevlendirilmiştir. Bu kişilerin kuruma duyurulmasında ve<br />
durumlarının incelenmesine ilişkin olarak, kurum ile işbirliğinde bulunulmasında<br />
mahalli veya mülki amirler, sağlık kuruluşları, köy muhtarları ile kolluk kuvvetleri<br />
360 KARATAŞ.<br />
361 Zuhal ARNAZ, “Korunmaya Muhtaç Çocukların Bakım Yöntemlerine İlişkin Model Arayışı;<br />
Çocuk Evleri Projesi”, 4. Ulusal Sosyal Hizmetler Konferansı Bildiriler Kitabı, SHU Derneği<br />
Yayınları, Ankara, 1997, s.154-155.<br />
95
ve belediye zabıta memurları yükümlüdürler. Aynı kanun, bireylerin kendi rızası ile<br />
kuruma başvuruda bulunabileceğini belirtmektedir. 362<br />
Benzer yolu Çocuk Koruma Kanunu da dile getirmektedir. 363 Yetkililerin<br />
sorumluluğunun ve bireylerin kendi isteği doğrultusunda SHÇEK’e başvuruda<br />
bulunabilecekleri ifade edilmektedir.<br />
Çocuk Koruma Kanunu bünyesinde tedbir kararları kelime anlamıyla birlikte<br />
değerlendirildiğinde, çocuklarla ilgili olarak istenilen yönde gelişmelerin<br />
sağlanabilmesi ve amaca ulaşılarak çocuğun sağlıklı bir birey olarak toplum içinde<br />
yer alabilmesi için alınabilecek önlemleri veya çareleri ifade etmektedir. Çocuk<br />
Koruma Kanunu’nda geçen koruyucu ve destekleyici tedbir kararları kanunun 5/1<br />
maddesinde eğitim, sağlık, danışmanlık, bakım ve barınma olarak belirtilmiştir.<br />
Destekleyici tedbir kararlarıyla çocuğun ailesinin yanında desteklenerek bakım ve<br />
gözetiminin yapılması, koruyucu tedbirlerle ise ailesinin yanında kalmaması gereken<br />
çocuğun sosyal hizmet kurumlarında bakım ve gözetiminin yerine getirilmesi<br />
amaçlanmaktadır. 364<br />
Kanun, suça sürüklenmiş veya korunma ihtiyacı bulunan mağdur çocuklarla<br />
ilgili olarak koruyucu ve destekleyici tedbirleri sıralamakta ve gerekli tedbiri veya<br />
tedbirlerin uygulanmasını istemektedir. Bu tedbirlerden: 365<br />
Danışmanlık tedbiri, çocuğun bakımından sorumlu olan kimselere çocuk<br />
yetiştirme konusunda; çocuklara da eğitim ve gelişimleri ile ilgili sorunlarının<br />
çözümünde yol göstermek amacıyla verilecek hizmetleri,<br />
Eğitim tedbiri, çocuğun bir eğitim kurumuna gündüzlü veya yatılı olarak<br />
yerleştirilmesine; iş ve meslek edinmesi amacıyla bir meslek veya sanat edinme<br />
kursuna gitmesine veya meslek sahibi bir ustanın yanına yahut kamuya ya da özel<br />
sektöre ait işyerlerine yerleştirilmesine,<br />
Bakım tedbiri, çocuğun bakımından sorumlu olan kimsenin herhangi bir<br />
nedenle görevini yerine getirememesi hâlinde, çocuğun resmi veya özel bakım yurdu<br />
362 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Madde 21.<br />
363 Çocuk Koruma Kanunu, Madde 6.<br />
364 TOPALOĞLU, s.1651-1653.<br />
365 Çocuk Koruma Kanunu, Madde 5.<br />
96
ya da koruyucu aile hizmetlerinden yararlandırılması veya bu kurumlara<br />
yerleştirilmesine,<br />
Sağlık tedbiri, çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığının korunması ve tedavisi<br />
için gerekli geçici veya sürekli tıbbi bakım ve rehabilitasyonuna, bağımlılık yapan<br />
maddeleri kullananların tedavilerinin yapılmasına,<br />
Barınma tedbiri, barınma yeri olmayan çocuklu kimselere veya hayatı<br />
tehlikede olan hamile kadınlara uygun barınma yeri sağlamaya, yönelik alınacak<br />
tedbirler olarak sıralanmıştır.<br />
SHÇEK Kanunu’nda belirtilen korunma kararı ile Çocuk Koruma<br />
Kanunu’nda belirtilen tedbirlerin yerine getirilmesinde ilgili kurumlar doğrudan<br />
sorumludur. Durumun kendilerine ulaşmasının hemen ardından çocuk koruma<br />
hizmet sürecini hemen başlatmaları uygun görülmektedir. Çocuk Koruma<br />
Kanununda ifade edilen “Danışmanlık Tedbiri” ve “Barınma Tedbiri”ni yerine<br />
getirmekten sorumlu kurumlar Milli Eğitim Bakanlığı, SHÇEK ve Yerel<br />
Yönetimler, “Eğitim Tedbiri”nin uygulanmasından Milli Eğitim Bakanlığı ve<br />
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, “Bakım Tedbiri”ni yerine getirmekle<br />
sorumlu kurum SHÇEK, “Sağlık Tedbiri”nin uygulanmasından ise Sağlık Bakanlığı<br />
sorumlu tutulmuştur. 366<br />
Çocuk Koruma Kanunu ile birlikte hukukumuza giren koruyucu ve<br />
destekleyici tedbirlerin özellikleri şu şekilde ifade edilmektedir: 367<br />
- Hükmedilen çocuk için iyilik hali amaçlayan tedbirlerdir.<br />
- Çocuğun korunmasını, maddi ve manevi açıdan desteklenmesini<br />
amaçlamıştır.<br />
- Yaptırım niteliğinde değildir. Zorla uygulanamaz.<br />
- Tedbirler hem korunma ihtiyacı olan hem de suça sürüklenmiş olan<br />
çocuklar için hükmolunabilir.<br />
- Hakkında kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunan çocuklar hakkında<br />
koruyucu ve destekleyici tedbirler uygulanamaz.<br />
366 Çocuk Koruma Kanunu, Madde 45.<br />
367 TOPALOĞLU, s.1657.<br />
97
- Mahkemeden çocuk hakkında koruyucu ve destekleyici tedbir<br />
verilmesini, çocuğun annesi, babası, vasisi, bakım ve gözetiminden sorumlu kimse,<br />
SHÇEK ve Cumhuriyet Savcısı talepte bulunabilir.<br />
- Koruyucu ve destekleyici tedbir kararları, hakim gerekli görmediyse<br />
duruşmasız olarak verilir.<br />
- Koruyucu ve destekleyici tedbir kararlarına itiraz yolu açıktır.<br />
4.2.2.1. Çocuk Yuvaları<br />
SHÇEK Kanunu, çocuk yuvalarını, 0-12 yaş arası korunmaya muhtaç<br />
çocuklarla, gerektiğinde 12 yaşını dolduran kız çocuklarının, bedensel, eğitsel,<br />
psiko-sosyal gelişimlerini, sağlıklı bir kişilik veya iyi alışkanlıklar kazanmalarını<br />
sağlamakla görevli ve yükümlü yatılı sosyal hizmet kuruluşları olarak<br />
tanımlamaktadır. 368<br />
SHÇEK’e bağlı çocuk yuvaları kendi aralarında 0-6 yaş grubuna yönelik ve<br />
7-12 yaş grubuna yönelik olarak ayrılabilmektedir.<br />
2001 yılında SHÇEK’e bağlı 76 çocuk yuvasında 7.485 çocuğa korunma<br />
hizmeti verilmiştir. 369 2006 yılında 107 çocuk yuvasında yaklaşık 9.670 korunması<br />
gereken çocuğa hizmet verilmiştir. 370 2007 yılında çocuk yuvalarının sayısı 102’ye<br />
düşerken bakılan çocuk sayısı 9.800 civarında olmuştur. 371 2008 yılında toplam 103<br />
çocuk yuvasında 10.218 çocuğa hizmet sunumu gerçekleşmiştir. 372 2009 yılında<br />
SHÇEK tarafından 10.203 çocuğa hizmet verilmiştir. 373<br />
Çocuk yuvalarına ait istatistiki veriler değerlendirilirken bakılan toplam<br />
çocuk sayısının yuvalara kayıtlı çocuk sayısı olduğu unutulmamalıdır. Ayni ve nakdi<br />
yardım ve koruyucu aile uygulamaları kapsamında ailesinin yanına geri dönüşü<br />
sağlanan çocukların sayısı da bu orana dahildir. Ayrıca son dönemlerde açılan çocuk<br />
evlerinden, çocuk yuvalarına bağlı olanlarda bakımı ve gözetimi yerine getirilen<br />
çocukların sayısı da yine bu sayının içinde gösterilmiştir.<br />
368 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Madde 3.<br />
369 DPT, s.15.<br />
370 SHÇEK, 2007, s.36.<br />
371 SHÇEK, 2008, s.5.<br />
372 SHÇEK, 2009, s.54.<br />
373 SHÇEK, 2010, s.49.<br />
98
4.2.2.2. Yetiştirme Yurtları<br />
Yetiştirme yurtları, kurum bakımı hizmetinin ilk yöntemlerinden olmuştur.<br />
Daha önceleri yetim veya öksüzler evi, kimsesiz çocuklar yurdu gibi isimlerle<br />
anılmıştır. SHÇEK Kanunu, yetiştirme yurtlarını, 13-18 yaş arası korunmaya muhtaç<br />
çocukları korumak, bakmak ve bir iş veya meslek sahibi edilmeleri ve topluma<br />
yararlı kişiler olarak yetişmelerini sağlamakla görevli ve yükümlü olan yatılı sosyal<br />
hizmet kuruluşları olarak tanımlamaktadır. 374<br />
Yetiştirme yurtları, korunmaya muhtaç çocuk konumunda bulunup, ailesinin<br />
yanında korunmasının gerçekleştirilemediği çocukların, toplumsallaşma sürecinin<br />
tamamlanacağı ve sosyal hayata atılacağı son kurum bakımı ortamıdır. Burada 18<br />
yaşını dolduran çocuklar reşit olarak ayrılmakta ve toplum içinde kendilerine bir yer<br />
edinmeye çalışmaktadır.<br />
Yetiştirme yurtları 13-18 yaş grubundaki kız ve erkek çocuklarına hizmet<br />
sunduğu için Kız Yetiştirme Yurtları ve Erkek Yetiştirme Yurtları olarak ikiye<br />
ayrılarak değerlendirilmektedir.<br />
2001 yılında SHÇEK’e bağlı 96 yetiştirme yurdunda 9.904 çocuğa korunma<br />
hizmeti verilmiştir. 375 2006 yılında 103 yetiştirme yurdunda 3.570’i kız, 6.836’sı<br />
erkek toplam 10.406 çocuğa hizmet sunulmuştur. 376 2007 yılında ise 46’sı kız<br />
yetiştirme yurdu, 64’ü erkek yetiştirme yurdu, toplam da 110 yetiştirme yurdunda<br />
3.811’i kız, 6.491’i erkek toplam 10.302 çocuğa korunma hizmeti verilmiş, 377 2008<br />
yılında bu rakamlar 114 yetiştirme yurdunda 3.739 kız, 6.402 erkek toplamda 10.141<br />
çocuk olarak ortaya çıkmıştır. 378 2009 yılında ise 105 yetiştirme yurdunda yaklaşık<br />
10.000 çocuk korunma hizmetlerinden yararlandırılmıştır.<br />
4.2.2.3. Çocuk ve Gençlik Merkezleri (ÇOGEM)<br />
ÇOGEM’ler, özellikle, 1990’lı yıllarda nicelik olarak toplumsal vicdanı ve<br />
huzuru rahatsız edecek boyutlara ulaşan “sokak çocukları” sorununun çözüm<br />
yollarından birisi olarak algılanarak ortaya çıkmış ve 1997 yılında SHÇEK<br />
374 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Madde 3<br />
375 DPT, s.15.<br />
376 SHÇEK, 2007, s.48.<br />
377 SHÇEK, 2008, s.5.<br />
378 SHÇEK, 2009, s.27.<br />
99
Kanununa ek maddeyle geliştirilen kamu politikalarından birisi olmuştur. Kanunda,<br />
ÇOGEM’ler, eşler arası anlaşmazlık, ihmal, hastalık, kötü alışkanlık, yoksulluk, terk<br />
ve benzeri nedenlerle sokağa düşerek sosyal tehlikelere karşı savunmasız kalan veya<br />
sokakta çalışan çocuk ve gençlerin geçici süre ile rehabilitasyonlarını ve topluma<br />
yeniden kazandırılmalarını sağlamak amacıyla kurulan yatılı ve gündüzlü sosyal<br />
hizmet kuruluşları olarak tanımlanmıştır. 379<br />
ÇOGEM’ler, öncelikle ve özellikle, İstanbul gibi, büyükşehirlerimizde,<br />
sokak çocukları sorunu üzerine yoğunlaşmıştır. ÇOGEM’ler “yatılı”, “gündüzlü” ve<br />
“yatılı ve gündüzlü” olarak üç çeşide ayrılmıştır. Ayrıca son dönemlerde ilk adım<br />
istasyonu veya gözlemevi adıyla yeni birimlerin de kurulduğu bilinmektedir.<br />
Sokakta yaşayan veya çalışan çocuklar gözlemevlerinde gözlendikten sonra<br />
durumuna uygun bir ÇOGEM’e gönderilmektedir.<br />
Sokakta her türlü riske karşı savunmasız konumda bulunan çocukların<br />
korunması amacıyla kurulan SHÇEK’e bağlı ÇOGEM’lerin 2007 yılındaki sayısı<br />
yatılı 15, gündüzlü 25 olmak üzere toplamda 40 olup, bu merkezlerde yaklaşık 7.600<br />
çocuğa hizmet verildiği, bu sayının çok büyük bir bölümünün gündüzlü merkezlerde<br />
sokakta çalışan çocuklara ait olduğu görülmüştür. 380<br />
2008 yılında ÇOGEM’lerde 1.684’ü kız, 9.094’ü erkek toplamda 10.778<br />
sokakta yaşayan/çalışan çocuğa korunma hizmeti verilmiştir. 381 2009 yılında ise 44<br />
merkezde 1.266’sı kız, 7.490’ı erkek olmak üzere toplam 8.756 çocuğa sokağın<br />
risklerinden korunma hizmeti sunulmuştur. 382<br />
4.2.2.4. Çocuk Evleri<br />
Çocuk Evleri hizmeti, Türkiye’de çocuk koruma sistemine yönelik<br />
oluşturulan kamu politikalarından kurum bakımı modeli içinde, en güncel ve en<br />
sağlıklı model olarak gözlenmektedir. Ailesinin yanında kalmasının uygun olmadığı<br />
çocukların aile ve sosyal çevre içinde korunması ilkesinden hareketle oluşturulan bu<br />
yeni yöntemle, toplumsal hayata ve insan ilişkilerine hazırlıklı çocuklar<br />
yetiştirilmesi amaçlanmaktadır.<br />
379 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Madde 3.<br />
380 SHÇEK, 2008, s.5.<br />
381 SHÇEK, 2009, s.59.<br />
382 SHÇEK, 2010, s.53.<br />
100
SHÇEK Kanunu’nun 15.maddesine dayanılarak oluşturulan “Çocuk Evleri<br />
Yönetmeliği”nde çocuk evleri tanımlanmaktadır. Çocuk Evleri; her ilin, sosyal,<br />
kültürel açıdan çocuk yetiştirmeye en uygun bölgelerinde, tercihen, okul ve<br />
hastanelere yakın apartman dairesi veya müstakil dairelerde, çocukların korunması<br />
hizmetini veren evlerin genel adıdır. 383<br />
İlk olarak 2006 yılında açılmaya başlayan çocuk evlerinden, yılın sonuna<br />
kadar 31 adet açılmıştır. 384 2007 yılının sonunda 0-12 yaş grubundaki korunma<br />
ihtiyacı olan çocuklara yönelik 49, 13-18 yaş grubunda olanlara yönelik ise 15 çocuk<br />
evi sayısına ulaşılmıştır. 385 2008 yılında ise modelin en uygun modellerden birisi<br />
olduğu kanısı ve gözlemleri doğrultusunda çocuk evlerinin sayısında ciddi yükseliş<br />
olmuştur. Bu dönemde 0-12 yaş grubuna yönelik evlerin sayısı 64, bu evlerde<br />
bakılan çocuk sayısı 364, 13-18 yaş grubuna yönelik çocuk evlerinin sayısı 22 ve bu<br />
evlerde bakılan çocukların sayısı 172, toplamda çocuk evlerinin sayısı 86’ya ve<br />
bakılan çocukların sayısı ise yaklaşık 550’ye yükselmiştir. 386 2009 yılı sonu<br />
itibariyle toplamda 160 çocuk evi ile yaklaşık 1.000 korunması gereken çocuğa<br />
hizmet sunulmuştur. 387<br />
4.2.2.5. Koruma Bakım ve Rehabilitasyon Merkezleri İle Bakım ve Sosyal<br />
Rehabilitasyon Merkezleri<br />
Bu modelde, çocuk evleri modeli gibi, çocuk koruma sisteminin güncel kamu<br />
politikaları olarak son dönemlerde ortaya çıkmıştır.<br />
SHÇEK Kanunu, Koruma Bakım ve Rehabilitasyon Merkezlerini (KBRM),<br />
suça sürüklendikleri adliye veya emniyet birimlerince tespit edilen çocukların,<br />
davranış bozukluklarının giderilmesi amacıyla rehabilitasyon süreci tamamlanıp,<br />
topluma tekrar adapte oluncaya kadar, geçici süreli bakım ve korunma hizmetini, 7-<br />
18 yaş grubunda yer alan erkek ve kız çocuklarına ayrı ayrı birimlerde sunan yatılı<br />
sosyal hizmet kuruluşları olarak tanımlamaktadır. 388<br />
383 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü Çocuk Evleri Çalışma Usul ve<br />
Esasları Hakkında Yönetmelik, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 05.10.2008, Sayı 27015.<br />
384 SHÇEK, 2007, s.35.<br />
385 SHÇEK, 2008, s.5.<br />
386 SHÇEK, 2009, s.54.<br />
387 SHÇEK, 2010, s.68.<br />
388 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Madde 3.<br />
101
Bakım ve Sosyal Rehabilitasyon Merkezleri (BSRM) ise, duygusal, cinsel<br />
veya fiziksel istismara uğramış çocukların, travma veya davranış bozukluklarının<br />
rehabilitasyonu amacıyla, geçici süreli olarak bakım ve korunma hizmetini, kız ve<br />
erkek çocuklarına ayrı ayrı birimlerde sunan yatılı sosyal hizmet kuruluşlarıdır.<br />
5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu, korunması gereken çocukları iki<br />
kısımda ele almıştır; korunma ihtiyacı bulunan ve suça sürüklenen çocuk. Aynı<br />
kanun 5.maddesinde geçen barınma ve bakım tedbirleri ile ilgili olarak da<br />
SHÇEK’in sorumluluklarını belirtmiştir. 389 Kanunun uygulanmaya başlamasıyla<br />
birlikte, korunma ihtiyacı olan çocuklarla, suça sürüklenen çocukların aynı ortamı<br />
paylaşması, çocuk koruma sistemi üzerinde yapıcı etkilerden çok yıpratıcı etkileri<br />
ortaya çıkarmıştır. Aynı doğrultuda, 2000’li yılların başına kadar çok büyük oranda<br />
ekonomik yoksunluk veya aile parçalanması neticesinde korunma altına alınan<br />
çocuklara hizmet veren kuruma son dönemde cinsel ihmal ve istismar uğramış<br />
çocuklar gibi örselenmiş çocukların kabul edilmeye başlaması, hizmetlerin<br />
etkililiğinde sorunlar ortaya çıkarmıştır. Yukarıda ifade edilen rehabilitasyon<br />
merkezleri bu tespitler ışığında ihtiyaçlara paralel olarak ortaya çıkmıştır.<br />
Çocuk Koruma Kanunu, SHÇEK’e ciddi görevler vermiştir. SHÇEK,<br />
yetiştirme yurtları ve çocuk yuvalarında kalmakta olan ve özellikle ekonomik<br />
yoksunluk ve aile parçalanması neticesinde ekonomik yoksulluk temel problemi<br />
doğrultusunda kurum bakımına alınan çocukları ANY ve koruyucu aile<br />
uygulamaları aracılığıyla kendilerini ve ailelerini sosyo-ekonomik anlamda sosyal<br />
yardımlarla destekleyerek aile yanına dönmeleri üzerine kurduğu değişim<br />
felsefesinin ardından yeni yetiştirme yurdu, çocuk yuvası veya başka bir kurum<br />
açmak yerine, mevcut kurumlarında değişime gitmeyi tercih etmiş ve rehabilitasyon<br />
merkezlerini önceki kurumların yerine yeniden oluşturmuştur.<br />
SHÇEK, son yıllarda ifade etmeye başladığı, vizyon ve misyonuyla ilgili<br />
kamu politikalarını KBRM ve BSRM’ler aracılığıyla yeni forma sokmaktadır.<br />
SHÇEK, temel düşünce eksenini, çocuğun ailesi yanında korunması, ailesi yanında<br />
korunamayacak çocukların koruyucu aile yanında korunması, acil olarak ailesinin<br />
yanından uzaklaştırılması veya ailesinin yanında kalması uygun olmayan çocukların,<br />
389 Çocuk Koruma Kanunu, Madde 10.<br />
102
ev tipi örgütlenme içinde, üst düzeyde toplumsallaşma olanağıyla korunması ve suça<br />
sürüklenen veya ihmal ve istismar sebebiyle travma sürecinde olan veya davranış<br />
bozukluğu gösteren çocukların ise yeni rehabilitasyon merkezlerinde korunması<br />
üzerine oluşturmaktadır.<br />
2006 yılının sonuna kadar SHÇEK’e bağlı olarak çocukların korunmasına<br />
yönelik hizmet veren 5 adet KBRM ve BSRM açılmış ve hizmet sunumuna<br />
başlamıştır. 390 2007 yılında bu sayı 8’e ve hizmet sunulan çocuk sayısı yaklaşık<br />
222’ye yükselmiştir. 391 2009 yılında 7 rehabilitasyon merkezi daha açılarak,<br />
BSRM’lerin sayısı 18’e KBRM’lerin sayısı 6’ya ve korunma hizmeti verilen<br />
çocukların sayısı ise yaklaşık olarak 500’e yükseltilmiştir. 392<br />
4.3 SHÇEK’in Çocuk Koruma Hizmetlerine Yönelik Değerlendirme<br />
SHÇEK’te adı tam ifade edilemeyen bir himayecilik anlayışının, tam olarak<br />
merkezi yönetimin eline geçtiği zamandan beri var olduğu düşünülmektedir. “Ne<br />
kadar çok çocuk bakarsam o kadar çok iyi sosyal devlet ya da devlet baba olurum”<br />
biçimindeki yönetim yaklaşımı, plan ve politikalarına yansımamasına rağmen<br />
uygulamalara yansımıştır. Bu durum Türkiye’deki çocuk politikasızlığı ile bir araya<br />
gelince hizmetlerin etkinliğini azaltmaktadır.<br />
Hizmet sunumundaki etkinliği azaltan önemli nedenlerden birisini de<br />
SHÇEK’in personel yönetiminde gösterdiği yaklaşım ortaya çıkarmaktadır.<br />
Personelini kendi içinde ayrıma tabi tutan bir yönetim sistemi mevcuttur. Bu durum<br />
çalışmalardan verimlilik elde edilmesine ve maksimum fayda sağlanabilmesine<br />
büyük ketler vurmaktadır. Ayrıca kurumun hizmetlerinde kadrolu personel yerine<br />
özelleştirmelere giderek hizmet satın alması da yeni kamu işletmeciliğinin devletin<br />
en sosyal olması gereken alana bile liberal politikalarla müdahale ettiği biçimiyle<br />
eleştirilmektedir. Bu hususta, SHÇEK’in hizmet satın alma yoluyla hizmetlerinin<br />
kalitesini arttırdığı hususundaki destek söylemlerinin de hiç de azımsanmayacak<br />
düzeyde bulunduğu ifade edilmelidir.<br />
SHÇEK’in kadro durumuna bakıldığında, dolu ve boş kadroların durumu,<br />
hizmet alımı yoluyla yapılan personel alımları, meslek elemanlarının sayısı, çocuk<br />
390 SHÇEK, 2007, s.36.<br />
391 SHÇEK, 2008, s.5.<br />
392 SHÇEK, 2009, s.5.<br />
103
korumu sistemi yönelik hangi düzeyde başarı sağlanabileceği hususunda ipuçları<br />
vermektedir.<br />
Tablo 4: SHÇEK’in Dolu-Boş Kadro Durumu (2000-2009)<br />
KADRO DURUMU<br />
YILLAR DOLU KADRO BOŞ KADRO TOPLAM<br />
2000 9.277 4.011 13.288<br />
2001 9.459 3.829 13.288<br />
2002 9.360 4.013 13.373<br />
2003 9.272 4.456 13.723<br />
2004 8.959 4.774 13.733<br />
2005 9.132 4.591 13.723<br />
2006 8.978 4.752 13.730<br />
2007 9.614 4.591 13.723<br />
2008 9.254 4.473 13.727<br />
2009 9.350 4.376 13.726<br />
Kaynak: SHÇEK, 2008, s.9; SHÇEK, 2009, s.18 ve SHÇEK, 2010, s.10.<br />
SHÇEK’te hizmetin özelleşmesine yönelik faaliyetlere son dönemde ağırlık<br />
verilmeye başlanmıştır. Örneğin, 2006 yılında 6.364 olan hizmet alım işçisi sayısı,<br />
2007’de 8.874’e, 2008’de 10.057’ye ve 2009’da 11.545’e yükselmiştir. Bu değişim,<br />
emeğin piyasalaşması eleştirilerine devletin kurumlarının da ortak olması hususuyla<br />
hedef olmaktadır.<br />
Tablo 5: SHÇEK’te Görev Yapan Meslek Elemanlarının Sayısı (2001-2009)<br />
YILLAR<br />
2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009<br />
MESLEKLER<br />
Sosyal Çalışmacı 874 930 933 938 1051 1056 1140 1094 1101<br />
Psikolog 152 183 179 178 199 203 221 203 206<br />
Çocuk Gelişimcisi 66 91 95 88 107 106 167 165 173<br />
Öğretmen 947 930 913 944 915 913 966 992 1009<br />
Tabip 87 104 97 106 116 115 108 103 92<br />
Fizyoterapist 74 90 91 95 106 108 135 128 126<br />
Diyetisyen 28 62 59 57 61 64 75 67 61<br />
Hemşire 423 427 407 395 499 504 535 538 559<br />
Sosyolog - - - - - - 33 39 57<br />
Kaynak: SHÇEK, 2008, s.10; SHÇEK, 2009, s.20 ve SHÇEK, 2010, s.11.<br />
Yukarıdaki tabloda yer verilen mesleklerin, korunması gereken çocuklarla,<br />
ailelerle ve diğer hizmete muhtaç kesimlerle doğrudan mesleki çalışma yapan<br />
meslekler olduğu göz önünde bulundurulduğunda, SHÇEK’te ciddi anlamda mesleki<br />
eleman sıkıntısının mevcut olduğu anlaşılmaktadır.<br />
104
Çocukların korunmasını hedefleyen politikaların başarıya ulaşabilmesinde<br />
maddi imkanların ciddi rolü bulunmaktadır. Politikaları karşılayacak bütçelerin<br />
güçlü olması etkili sonuçların elde edilmesinde bir araçtır.<br />
Tablo 6: SHÇEK’in Yıllara Göre Bütçesi (1989-1993)<br />
YILLAR<br />
SHÇEKBÜTÇESİ/TL<br />
(6 Sıfır Atılmadan Önceki)<br />
GENEL BÜTÇE İÇİNDEKİ<br />
ORANI<br />
1989 59.600.000.000 0,03<br />
1990 185.200.000.000 0,06<br />
1991 267.700.000.000 0,06<br />
1992 549.300.000.000 0,07<br />
1993 889.000.000.000 0,07<br />
Kaynak: Fatih M. EKİCİ, “Sosyal Refah Harcamaları”, 4. Ulusal Sosyal Hizmetler Konferansı<br />
Bildiriler Kitabı, SHU Derneği Yayınları, Ankara, 1997, s.164-165.<br />
Gösterilen dönemde Türk ekonomisinin mevcut durumunun olumsuzluğu,<br />
enflasyon oranlarının yüksekliği, döviz kurlarındaki hareketlilik düşünüldüğünde<br />
rakamlardaki artışın çok fazla bir şey ifade etmediği söylenebilir. Diğer bir ifade ile<br />
koruyucu ve önleyici sosyal hizmet uygulamalarına yeterli düzeyde kaynak<br />
ayrılmadığı belirtilebilir.<br />
Tablo 7: SHÇEK’in Yıllara Göre Bütçesi (2004-2009)<br />
YILLAR<br />
SHÇEK BÜTÇESİ /TL<br />
(6 Sıfır Atıldıktan Sonraki)<br />
GENEL BÜTÇE İÇİNDEKİ<br />
ORANI<br />
2004 267.000.000 0,06<br />
2005 326.000.000 0,07<br />
2006 512.000.000 0,10<br />
2007 792.000.000 0,13<br />
2008 1.075.111.518 0,12<br />
2009 1.808.416.198 0,11<br />
Kaynak: SHÇEK, 2008, s.10; SHÇEK, 2009, s.20 ve SHÇEK, 2010, s.11.<br />
Gösterilen dönemdeki artışların özürlü bakım hizmetlerine yönelik ücret<br />
tahsis edilmesi hususuyla yakından ilişkisi vardır. Örneğin 2009 yılındaki bütçe<br />
miktarının 1.126.365.890 TL’si sadece Özürlü Hizmetleri Daire Başkanlığına tahsis<br />
edilen bütçedir. Yaklaşık olarak 120.000 özürlü yakınına bakım hizmeti ücreti<br />
ödenmektedir. Kurumun, 2010 yılındaki bütçesinin ise yaklaşık olarak<br />
2.374.302.000 TL olması öngörülmüştür. 393<br />
393 T.C DEVLET BAKANLIĞI(Kadın ve Aileden Sorumlu), 25.12.2009 Tarih ve 1607 Sayılı Yazılı<br />
Önergeye Cevap Yazısı, s.3 Erişim<br />
Tarihi:01.10.2010.<br />
105
Yıllar itibariyle SHÇEK’e ayrılan bütçe incelendiğinde, koruyucu ve önleyici<br />
hizmetler için gerekli alt yapının sunulamadığı görülür. Bu durum ise mevcut<br />
sorunların çözümünde gereğinden fazla zaman kaybını ortaya çıkarmakta ve diğer<br />
dikkat edilmesi gereken unsurlara gerekli özenin gösterilememesine neden<br />
olmaktadır. Başka bir ifade ile sorun başka bir sorunu doğurmaktadır.<br />
SHÇEK, Stratejik Planlarında, korunmaya muhtaç çocuklar ile ilgili olarak<br />
çocukların aile yanında korunmasına yönelik politikalarına ağırlık vereceğini taahhüt<br />
etmektedir. Ancak bu hususta yeterli alt yapı, uzman personel ve maddi kaynağın<br />
henüz ciddi iyileştirmeleri alana taşıyacak düzeyde geliştirilmediği de<br />
gözlenmektedir.<br />
1988 yılında SHÇEK Kanunu’na, 3413 Sayılı Kanun ile getirilen Ek-1<br />
maddeyle kamu kurum ve kuruluşlarına, SHÇEK’e bağlı yetiştirme yurtlarından<br />
reşit olan çocukların yerleştirilmesi için kendilerine tahsis edilen kadroların binde<br />
üçü oranında kadro ayırmaları görevi verilmiştir. Ancak süreç içinde bu maddenin<br />
istismarı gündeme gelmiştir. Aileler sırf çocukları devlet memuru olabilsin diye<br />
korunmaya muhtaçlık başvurusunda bulunmaya başlamışlardır. Bu durum ise gerçek<br />
hak sahiplerinin korunmaya alınmasını ya geciktirmiş ya da onlara ulaşılmasını<br />
engellemiştir. Kurum bakımının bu özelliğini istismar etmek isteyenler, çocuklarını<br />
küçük yaşlarda yurt ve yuvalara bırakmaktan geri durmamışlar, bu durumda<br />
çocukların üzerinde kurum bakımı modelinin zararlarını ortaya çıkarmıştır.<br />
Tablo 8: 3413 Sayılı Kanuna Göre Ataması Yapılan Korunmaya Muhtaç Çocukların Sayısı (1988-2009)<br />
YILLAR SAYI YILLAR SAYI<br />
1988 659 1999 2.178<br />
1989 955 2000 1.825<br />
1990 1.102 2001 2.265<br />
1991 724 2002 1.662<br />
1992 796 2003 2.083<br />
1993 926 2004 756<br />
1994 899 2005 1.479<br />
1995 1.926 2006 1.359<br />
1996 1.359 2007 1.446<br />
1997 1.342 2008 1.513<br />
1998 2.684 2009 1.925<br />
TOPLAM 31.859<br />
Kaynak: SHÇEK, 2010, s.70.<br />
106
3413 sayılı yasayla getirilen hükümlere rağmen devlet kurumlarının bu alana<br />
yönelik kadro açmakta çekimser kaldıkları da yıllar içinde gözlenmiştir. Bu<br />
durumda, yurttan reşit olmuş hayata atılmış çocukların ayakları üzerinde durmasında<br />
sıkıntılar yaşanmasına sebep olmaktadır. Bu hususta yaklaşık olarak yurtlardan reşit<br />
olmuş 5.500 gencin 3413 sayılı yasa kapsamında iş beklediği rapor edilmiştir. 394<br />
Çocuk koruma sistemine yönelik kamu politikalarıyla bağlantılı olarak, 5395<br />
sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun kuruma yüklediği görevlerin ağırlığı<br />
bilinmektedir. Bu hususta, kanun diğer kamu kurumlarını da sorumlu görmüştür.<br />
Ancak, çocukların korunması hususu sadece SHÇEK’in görevi olduğuna dair algı<br />
henüz yıkılabilmiş değildir. Bu durum kaynakların etkin kullanılamaması sorununu<br />
da doğurmaktadır.<br />
394 SHÇEK, 2010, s.70.<br />
107
SONUÇ ve ÖNERİLER<br />
Çocukluğun modern kimliğine kavuşma serüveni ile çocukların korunması<br />
düşüncesini içeren plan ve politikalarının gelişimi hemen hemen başa baş<br />
ilerlemiştir. Çocuğun yetişkinden ayrı olduğu ve ona göre tutum ve davranış<br />
geliştirilmesi gerektiği düşüncesi, günümüz modern çocuk algılamasına, çocuk<br />
hakları perspektifini kazandırmıştır.<br />
Çocukların korunmasında toplumun ve devletin sorumluluğunun bulunduğu<br />
algısıyla oluşturulan politikalar özellikle 19. yüzyıldan sonra geliştirilmiştir. Tarihsel<br />
geçmişe bakıldığında, gerek ülkemizde gerekse diğer devletlerde, korunmaya<br />
muhtaç çocuklar sorununa iş ve uğraşı edindirmekle çözüm aranmaya çalışıldığı<br />
görülmektedir. Bunun sebebini, eli boş kalan çocuğun ilgi ve alakasını yanlış işlere<br />
kaydırabileceğine yönelik endişelerle toplumda oluşan, çocuğun toplum için zararlı<br />
bir birey olabileceği korkularına bağlayabiliriz. Toplumsal değişim süreçlerini<br />
destek sistemlerinden yoksun geçiren Türkiye gibi ülkelerde korunmaya muhtaç<br />
çocuklar sorununun temelinde çocuğun kendisi görülerek, toplumun ve ailenin,<br />
yaşanılan dönemin sosyo-ekonomik şartlarıyla yönetimlerin, bu sürece<br />
yaklaşımlarının yıpratıcı etkileri fark edilememiştir.<br />
Günümüze değin ülkemizde çocuklar için bütüncül bakış açısının<br />
geliştirilememesi, konuyla doğrudan veya dolaylı olarak ilgili kesimlerin üzerine<br />
düşen görevleri yeterince yerine getirememesi, korunması gereken çocuklar alanında<br />
sadece zaman kaybını ortaya çıkarmakla kalmamış, kaybedilen zaman, çocuklardan<br />
çok şey alıp götürmüştür. Türkiye’de 1960’lı yıllarda 180.000 çocuğun korunmaya<br />
muhtaç çocuk konumunda bulunduğu tahmin edilmekteyken, 395 bu rakam yaklaşık<br />
otuz yıl sonra, DPT tarafından 1989 yılında yayınlanan “Türkiye’de Çocuğun<br />
Durumu” isimli raporda 500.000 olarak tahmin edilmiştir. 396 Aynı şekilde 2003 yılı<br />
içinde korunma ihtiyacında olan çocuk sayısının 700.000 civarında olduğu tahmin<br />
edilmiştir. 397 Son dönemde ise Türkiye’de korunmaya muhtaç çocuk sayısının<br />
395 KOMİSYON, 1969, s.245.<br />
396 DPT, Türkiye’de Çocuğun Durumu, Ankara 1989’dan aktaran: EĞİTİM-SEN,<br />
Erişim Tarihi:02.10.2010.<br />
397 Hakan ACAR, “Türkiye’nin Ulusal Gençlik Politikası Nasıl Yapılandırılmalıdır”, Uluslararası<br />
İnsan Bilimleri Dergisi, Cilt 5, Sayı 1, Yıl 2008, s.4, Erişim<br />
Tarihi:24.08.2010.<br />
108
yaklaşık 800.000 398 ile 1.000.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir.<br />
Tahminlerin üzerinde veya altında olsun çocuklar ile ilgili zaman kaybının acı<br />
faturası bu olsa gerek.<br />
Türkiye’de çocuk refahı çalışmaları geçmişten günümüze incelendiğinde<br />
sorunların ortaya çıkışının ardından alana yönelik politika geliştirilmesi ve sosyal<br />
sorunlarla mücadele edildiği değerlendirmesi yapılabilir. Bu ise sorunun<br />
çözümünden çok ancak asgari seviyeye çekilmesine veya göz önünden<br />
kaldırılmasına neden olabilmektedir.<br />
Bakıldığında, mevcut kapsamlı ve çocuklarla ilgili korunma ihtiyaçlarını<br />
bütüncül ele alan plan ve politikaların mevcut olmadığı görülmektedir. Çocuklar ya<br />
ebeveynsiz kaldıklarında ya da suç işleyip çevrelerine zarar vermeye başladıklarında<br />
korunmaya muhtaç çocuk olarak algılanmakta sorunun çözümü için ise ilk önce<br />
kurum bakımı modeli devreye sokulmaktadır. 399<br />
Türkiye’de uygulanan politikalarda henüz yeterli düzeyde, Batı’lı ülkelerde<br />
uygulanan çocuk yardımları veya sosyal yardımlarından, ailelere yönelik doğrudan<br />
gelir aktarımlarından, ailenin bütünlüğünü ve iyilik halini dolayısıyla çocuğun<br />
yüksek menfaatini hedefleyen plan ve programlardan söz etmek mümkün değildir.<br />
Ülkemizde çocuğun korunmasına yönelik yaklaşımlar içinde öncelik kurum<br />
bakımının olagelmiş, toplumsal duyarlılığın öne alındığı toplum temelli yaklaşımlar<br />
göz ardı edilmiştir. 400<br />
Çocuk koruma sisteminin en önemli uygulayıcı kurumu durumunda bulunan<br />
SHÇEK’ in çalışmada da ortaya konulduğu üzere siyasetin en çok ilgi duyduğu<br />
devlet kurumlarından birisi haline geldiği söylenebilir. Belki de bu durumu<br />
iktidarların, meşruiyetlerini, yoksul ve kimsesiz halk yığınları üzerinde aramasıyla<br />
ilişkilendirebiliriz.<br />
Bu bağlamda, çalışma boyunca elde edilen bilgiler değerlendirildiğinde,<br />
Türkiye’de çocuk koruma sisteminin daha işler ve nitelikli hale gelebilmesi için<br />
neler yapılabileceğine değinen bazı öneriler aşağıya sıralanmıştır.<br />
398 YOLCUOĞLU, 2009, s.88.<br />
399 KARATAŞ ve Diğerleri, s.24-25.<br />
400 YOLCUOĞLU, 2009, s.91.<br />
109
Türkiye’nin henüz tam anlamıyla oturmamış çocuk politikalarına paralel<br />
olarak, atılacak her türlü adımda çocuk hakları perspektifi göz önünde<br />
bulundurulmalıdır.<br />
Türkiye’de çocuk koruma politikalarını yönlendirecek, organizasyonu<br />
yönetecek, merkezi, yerel ve sivil toplum örgütlerini, üniversiteleri işin içinde tutup<br />
süreci değerlendirecek, plan ve politika oluşturacak bir çocuk üst kurulu<br />
oluşturulmalıdır.<br />
Çocuğun yüksek yararını gözetmeyen her türlü politika, yasa ve uygulamalar<br />
çocuğun yüksek yararı ilkesine göre tekrar değerlendirilmelidir. Çocuklarla ilgili<br />
kalıcı çözüm politikalarının üretilmesi için öncelikle risk altındaki çocukların tespiti,<br />
risk alanları ve boyutlarının belirlenmesi ve konuyu tüm yönleriyle değerlendirmeye<br />
imkan tanıyacak “çocuk ulusal bilgi sistemi”nin oluşturulması gereklidir. 401<br />
Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) tarafından organize edilen II. Risk<br />
Altında ve Korunması Gereken Çocuklar Sempozyumu’nun “Güvenli Çevre-<br />
Güvenli Okul Konulu” Çalıştay Sonuç Raporları’nda yer alan ve mevcut durumu<br />
betimleyen, okulların karşılaştıkları şiddete dayalı sorun durumlarını “genelde bizde<br />
çok sorun yok” yaklaşımıyla görmezden gelmeleri, yok saymaları sorunun daha da<br />
büyüyerek karşımıza dönmüş olduğu kısır döngüyü ortaya çıkarmakta, kaynak<br />
israfına neden olmaktadır. 402 Aynı durum diğer devlet kurumları için de gereklidir.<br />
Bu hususta özeleştiri yapabilen şeffaf yönetim yaklaşımlarına ihtiyaç duyulmaktadır.<br />
Açık, hesap verebilir, öz eleştiri yapabilen bir sosyal hizmet bakış açısı<br />
gereklidir. Çocuklarımız bizimdir. Onların iyi halde veya kötü halde olmalarının<br />
sebebi ve sonuçları hepimizi ilgilendirir. Toplumumuzun da basında çıkan kötü bir<br />
olayla bağlantılı olarak anlık olarak iç seslerinin harekete geçirmesi yerine her daim<br />
konuya sorumlulukla yaklaşması gereklidir. Bu hususta toplumu bilinçlendirme,<br />
sivil hareketliliğe katkı sağlama ilköğretim politikamıza girmelidir.<br />
401 I. Risk Altında ve Korunması Gereken Çocuklar Sempozyumu (2009), Suça Sürüklenen /<br />
Kanunla İltilaf Halindeki Çocuklar, Sonuç Bildirgesi, , Erişim<br />
Tarihi: 04.08.2010.<br />
402 II. Risk Altında ve Korunması Gereken Çocuklar Sempozyumu (2010), “Güvenli Çevre-Güvenli<br />
Okul”, Çalıştay Sonuç Raporu, , Erişim Tarihi: 20.10.2010.<br />
110
SHÇEK’e yüklenilen yük ağırdır. Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı,<br />
Emniyet Genel Müdürlüğü, Adalet Bakanlığı ve Yerel Yönetimler başta olmak üzere<br />
kamusal birimlerin çocukları koruma sürecinde aktif rol almaları, bu hususu<br />
içselleştirmeleri gerekmektedir.<br />
SHÇEK’in ana uygulayıcılardan birisi olması sebebiyle, bu süreçte aktif<br />
olarak bulunması gereklidir. Ancak yeterli düzeyde meslek elemanına sahip değildir.<br />
Sağlık Bakanlığı, EGM, MEB ve Adalet Bakanlığı’nda çok sayıda meslek elemanı<br />
mevcuttur. Bu hususta birlikte hareket edildiğinde, çocuk alanına etkin çözümler<br />
getirmede kurumlar arası koordinasyon sağlanabilir. Aksi halde sorunlar daha da<br />
artacaktır. Geçmişte örneği mevcuttur.<br />
Toplumun değişik katmanları ve bakış açıları sürecin içinde yer<br />
alabilmelidir. Sivil toplum örgütlerinden, kamuoyu oluşturma ve etkilemede, çok şey<br />
beklenmektedir.<br />
Medyanın çocuklarla ilgili daha dikkatli yayın politikası izlemesi gereklidir.<br />
Kitle kültürünün hızının kesilmesi imkansızdır. Ancak kitle kültürü çocuklarımızın<br />
yararına kullanılabilir. Bu hususta devletten, kendi bilgi işlem mekanizmaları başta<br />
olmak üzere siber alanda, düşünmeyi, mantıksal çıkarımda bulunmayı, yaratıcılığı ve<br />
merakı yok etmeyecek politik açılımlarla güvenli bilişim dünyası yaratması<br />
beklenmektedir.<br />
Çocuk Koruma Kanunu’nda geçen tedbir hükümleri net bir şekilde tekrar<br />
ifade edilerek uygulanma süreci kolaylaştırılmalıdır.<br />
Çocuk Koruma Kanunu’nda geçen korunmaya ihtiyacı olan çocuk ve suça<br />
sürüklenen çocuklar farklı değerlendirilmesi gereken çocuklardır. Hizmetlerden<br />
maksimum fayda sağlanabilmesi için ayrı tedbirlere yer verilmeli ve uygulanmalıdır.<br />
Çocuklara yönelik güvenlik tedbirleri, koruyucu ve destekleyici tedbirlerden<br />
ayrı olarak ele alınmalı, güvenlik tedbirleri için ayrıca kanuni bir düzenlemeye<br />
gidilmelidir. Çünkü aynı kanunla hareket edilmesi belirsizliğe yol açmaktadır.<br />
Her türlü çocuk istismarında, vakaların sağlıklı bir şekilde rehabilitasyon<br />
süreçlerine yönlendirilmesi gereklidir. Bunun için istismar vakalarının rehabilite<br />
111
edilebileceği uzman personel ve imkanların bulunduğu merkezlerin kurulması<br />
gereklidir.<br />
Koruyucu ailelik profesyonel hala getirilmelidir. Koruyucu aile yetiştirecek<br />
kurslar açılabilir ve bu kursları başarıyla tamamlayan aileler ücretli olarak bu işi<br />
yapabilirler. Böylece, yeni bir hizmet sektörü açılmış olur, kaynak yaratılır, iş gücü<br />
oluşturulur.<br />
5395 sayılı kanunun uygulanmasında boşluklar bulunmaktadır. MEB ve<br />
Sağlık Bakanlığı tedbirleri ne ölçüde, nasıl yerine getirmektedir? Bu hususta takip ve<br />
denetim mekanizması bulunmamaktadır. Yükün çok büyük bir bölümü SHÇEK’te<br />
ama sorunun çözümünde çok hassas değerler ifade edebilecek profesyonel elemanlar<br />
MEB ve Sağlık Bakanlığı’nda da mevcuttur. Kurumların alana yaklaşımlarındaki<br />
çekinceler araştırılmalı ve çözüm önerileriyle birlikte, bütüncül çalışma hevesi<br />
getirilmelidir.<br />
Çocuk koruma sistemi uygulama yöntemlerinde halkın etkin katılımı için<br />
iletişim araçları yeterince kullanılmalıdır.<br />
SHÇEK, kendi içinde uzmanlaşmış personel yapısına kavuşturulmalıdır.<br />
Kurum içerisinde personel arasındaki sosyal ve ekonomik haklar açısından mevcut<br />
adaletsizlikler giderilmelidir. Uzmanlaşma kariyer meslek haline getirilmeli ve<br />
kuruma dışarıdan gelmek isteyen, kaliteli meslek elemanı yığını yaratılmalıdır.<br />
112
KAYNAKÇA<br />
Kitaplar<br />
ALTAN, Ö. Z., Sosyal Politika Dersleri, Anadolu Üniversitesi İİBF Yayınları,<br />
Eskişehir, 2006.<br />
ATILGAN, A. ve E. Ü. ATILGAN, Çocuk Hakları Paradigması ve Çocuk Ceza<br />
Yargılamasına Hakim Olan İlkeler Açısından Türkiye’deki Düzenleme<br />
ve Uygulamaların Değerlendirilmesi, İnsan Hakları Ortak Platformu<br />
Yayınları, Ankara, 2009.<br />
AYTEKİN, H., 1914-1924 Yılları Arasında Korunmaya Muhtaç Çocuklar ve<br />
Eğitimleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi,<br />
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul, 2006.<br />
BUMİN K., Batı’da Devlet ve Çocuk, Patika Yayınları, 2.Baskı, İstanbul, 1998.<br />
ELKIND, D. Çocuk ve Toplum Gelişim ve Eğitim Üzerine Denemeler, D.<br />
ÖNGÜN (çev.), B. ONUR (der.), ÇOKAUM Yayınları, Ankara, 1999.<br />
FRIEDLANDER, W. A., Sosyal Refah Hizmetine Başlangıç, R. TAŞÇIOĞLU<br />
(çev.), SSYB Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 1966.<br />
GANDER, M. J. Ve H. W. GARDINER., Çocuk ve Ergen Gelişimi, 4.Baskı, A.<br />
DÖNMEZ, N. ÇELEN, B. ONUR (çev.), B. ONUR (der.), İmge Kitabevi,<br />
Ankara, 2001.<br />
GIDDENS, A., Elimizden Kaçıp Giden Dünya, O. AKINHAY (çev.), Alfa<br />
Yayınları, İstanbul, 2000.<br />
KARABEKİR, K., Çocuk Davamız, Cilt/I-II, F. ÖZERENGÜN (der), Emre<br />
Yayınları, İstanbul, 1995.<br />
KOŞAR, N. G., Sosyal Hizmetlerde Aile ve Çocuk Refahı Alanı, 2.Baskı, Ankara,<br />
1992.<br />
MERTER, F., 1950-1988 Yılları Arasında Köy Ailesinde Meydana Gelen<br />
Değişmeler (Malatya Örneği), T.C Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu<br />
Yayını, Ankara, 1990.<br />
ONUR, B., Türkiye’de Çocukluğun Tarihi, İmge Yayınevi, Ankara, 2005a.<br />
_____., Anılardaki Aşklar, Çocukluğun ve Gençliğin Psikoseksüel Tarihi, Kitap<br />
Yayınları, İstanbul, 2005b.<br />
_____., Çocuk Tarih ve Toplum, İmge Kitabevi, Ankara, 2007.<br />
ÖZBEK, N., Cumhuriyet Türkiye’sinde Sosyal Güvenlik ve Sosyal Poltikalar,<br />
Emeklilik Gözetim Merkezi Yayınları, İstanbul, 2006.<br />
ÖZDEMİR, S., Korunmaya Muhtaç Gençlerin Din Öğretimi, İhtiyaçları, Tuğra<br />
Ofset, Isparta, 2002.<br />
POSTMAN, N., Çocukluğun Yokoluşu, K. İNAL (çev.), İmge Yayınevi, Ankara,<br />
1995.<br />
113
SAYITA, S. U., Türk Hukukunda Çocuğun Koruyucu Aile (Kişi) Yanına<br />
Yerleştirilmesi, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1996.<br />
SRIBNICK, E. G., Rehabilitating Child Welfare: Children and Public Policy,<br />
1945-1980, University of Virginia, Department of History, May, 2007.<br />
ŞİRİN M. R., Dersimiz Çocuk, İz yayınları, İstanbul, 2006.<br />
UNICEF. B.M. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme: İlgili Sözleşmeler, Yasalar,<br />
Tüzükler ve Yönetmelikler, 2.Basım, Ankara, 2005.<br />
YÖRÜKOĞLU, A., Değişen Toplumda Aile ve Çocuk, 6.Basım, Özgür Yayınları,<br />
İstanbul, 2000.<br />
YÜCEL, M. T., Suç ve Ceza Anatomisi, Ankara Yarı Açık Cezaevi Matbaası,<br />
Ankara, 1973.<br />
Makaleler<br />
AKBAŞ, E. ve R. A. TOPÇUOĞLU, “Modern Çocukluk Paradigmasının Oluşumu:<br />
Eleştirel Bir Değerlendirme,” Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, Cilt No 20<br />
Sayı 1 (Nisan), s.95-104, 2009.<br />
AKDOĞAN, H., “Çocuğun Cinsel İstismarı ve Türkiye’de Çocuğun Cinsel<br />
İstismarını Önlemeye Yönelik Çalışmalar,” Polis Bilimleri Dergisi, Cilt No<br />
7, Sayı 1, s.1-16, 2005.<br />
AKTAY, Y., “Sosyal Devlet,” Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1, s.28-29, 2006.<br />
AKYÜZ, E., “Önemli Kanunlarımızda Çocuğun Korunmasına İlişkin Hükümler ve<br />
Boşluklar,” Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt<br />
No 12, Sayı 1, s.137-152, 1979.<br />
_____., “Medeni Kanun İle Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu<br />
Açısından Korunmaya Muhtaç Çocuklar,” Ankara Üniversitesi Eğitim<br />
Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt No 20, Sayı 1, s.11-21, 1987.<br />
_____., “Cumhuriyet Dönemi’nde Çocuk Hakkındaki Gelişmeler,” 2.Ulusal Çocuk<br />
Kültürü Kongresi, B. ONUR (der.), ÇOKAUM Yayınları, Ankara, 1999.<br />
ALVER, F., “Neil Postman’in Çocukluğun Yok Oluş Sürecinde İletişim Teknolojisi<br />
Eleştirisinin Eleştirisi,” Ankara Üniversitesi İletişim Araştırmaları<br />
Dergisi, Cilt No 2, Sayı 2, s.129-141, 2004.<br />
ARNAZ, Z., “Korunmaya Muhtaç Çocukların Bakım Yöntemlerine İlişkin Model<br />
Arayışı; Çocuk Evleri Projesi,” 4. Ulusal Sosyal Hizmetler Konferansı<br />
Bildiriler Kitabı, SHU Derneği Yayınları, Ankara, 1997.<br />
ATAY, T., “Popüler Kültürden Kitle Kültürüne Çocukluğun Dönüşümleri,” V.<br />
Ulusal Çocuk Kültürü Kongresi: Popüler Kültür ve Çocuk, 12-13 Ekim<br />
2005, N. GÜNEY ve N. AHİOĞLU (der.), Dipnot Kitabevi, Ankara, 2007.<br />
AYSOY, M., “Sosyal Devletin Sosyolojisi,” Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1,<br />
s.39-41, 2006.<br />
114
BIYIKLI, L., “Koruyucu Aile Bakımı,” Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri<br />
Fakültesi Dergisi, Cilt No 16, Sayı 1, s.11-15, 1983.<br />
_____., “Korunmaya Muhtaç Çocuklar ve S.O.S Çocuk Köyleri,” Ankara<br />
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, Cilt No 2,<br />
Sayı 1, s.3-10, 1995.<br />
BOZBEYOĞLU, S., “Ortaçağ Fransa’sında Anne-Çocuk İlişkisi,” Hacettepe<br />
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt No 17, Sayı 2, s.7-14, 2000.<br />
BÖLÜKBAŞI, T., “Korunmaya Muhtaç Çocukların Toplumsal Kökenleri ve<br />
Korunmaya Muhtaç Çocuk Sorununda Risk Faktörleri,” 4. Ulusal Sosyal<br />
Hizmetler Konferansı Bildiriler Kitabı, SHU Derneği Yayınları, Ankara,<br />
1997.<br />
ÇAĞLAR, D., “Atatürk ve Cumhuriyet Devrinde Korunmaya Muhtaç Çocuklara<br />
Sağlanan Bakım ve Öğretim Olanakları,” Ankara Üniversitesi Eğitim<br />
Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt No 15, Sayı 2, s.1-21, 1982.<br />
ÇANLI, M., “Eytam İdaresi ve Sandıkları (1851-1926),” Yeni Türkiye Yayınları<br />
Türkler Ansiklopedisi, Cilt 14, Ankara, 2002.<br />
ÇAVUŞOĞLU, T., “Türkiye’de Çocuk Esirgeme Kurumu ve Çocuk:1921-1983”,<br />
2.Ulusal Çocuk Kültürü Kongresi, B. ONUR (der.), ÇOKAUM Yayınları,<br />
Ankara, 1999.<br />
ÇEVİKBİLEN, T., “Çocukların Sömürülmesi,” Sosyal Hizmet Sempozyumu.<br />
Toplumsal Gelişme ve Değişme Sürecinde Sosyal Hizmet Sempozyumu,<br />
16-18 Ekim 1996, Ankara, 2001.<br />
ÇILGIN, A. S., “Genç Cumhuriyetin Ütopyası: “Gürbüz Türk Çocuğu,” Uludağ<br />
Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl 5, Sayı 6,<br />
s.97-119, 2004.<br />
DANIŞOĞLU, E., “Kalkınma Planlarında Çocukla İlgili Devlet Politikaları,”<br />
2.Ulusal Çocuk Kültürü Kongresi, B. ONUR (der.), ÇOKAUM Yayınları,<br />
Ankara, 1999.<br />
DOĞAN, İ., “Çocuk Haklarının Sosyolojik Evriminden Dünya ve Türkiye İçin<br />
Çıkan Sonuçlar,” 1.Çocuk Kurultayı Bildiriler Kitabı, M. R. ŞİRİN ve S.<br />
USTA SAYITA (der.), İstanbul Çocukları Vakfı Yayınları, İstanbul, 2000.<br />
EKİCİ, M. F., “Sosyal Refah Harcamaları,” 4. Ulusal Sosyal Hizmetler Konferansı<br />
Bildiriler Kitabı, SHU Derneği Yayınları, Ankara, 1997.<br />
ELKIND, D., “Değişen Dünya’da Çocuk Yetiştirme ve Eğitim,” III. Çocuk<br />
Kültürü Kongresi Dünya’da ve Türkiye’de Değişen Çocukluk, 16-18<br />
Ekim 2000, E. G. KAPÇI (çev.), B. ONUR (der.), ÇOKAUM Yayınları,<br />
Ankara, 2001.<br />
ERGUNCU, H., “Sosyal Hizmetler Bağlamında Korunmaya Muhtaç Çocuklar<br />
Sorununa Cumhuriyet Türkiye’sinin Yasal Yaklaşımı,” 4. Ulusal Sosyal<br />
Hizmetler Konferansı Bildiriler Kitabı, SHU Derneği Yayınları, Ankara,<br />
1997.<br />
115
ERKAN, A. R. ve G. ERKAN, “Darüleytamlar,” Hacettepe Üniversitesi Sosyal<br />
Hizmetler Yüksekokulu Dergisi, Cilt No 5, Sayı 1 (Ocak), s.61-69, 1987.<br />
ERKAN, G., “Külhanbeyler,” İnsani Gelişme ve Sosyal Hizmet Prof.Dr.Nesrin<br />
KOŞAR’a Armağan, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu<br />
Yayını, Ankara, 2001.<br />
FASS, P. S., “Çocuklar ve Küreselleşme,” Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri<br />
Dergisi, N. AHİOĞLU (çev), Cilt No 37, Sayı 1, s.141-145, 2004.<br />
GEÇER, O., “Türk Toplumunda Sokak Çocuklarına Ait Çeşitli Adlandırmalar,”<br />
Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, Cilt No 16, Sayı 1 (Nisan), s.117-124,<br />
2005.<br />
GILADI, A., “İslam Uygarlığında Bir Çocukluk Kavramı Var mı?,” III. Çocuk<br />
Kültürü Kongresi Dünya’ da ve Türkiye’de Değişen Çocukluk, 16-18<br />
Ekim 2000, Bekir ONUR (der.), ÇOKAUM Yayınları, Ankara, 2001.<br />
GÜNBEY, S., “Sosyal Devlet,” Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1, s.27-28, 2006.<br />
İNAN, A. N., “Çocuk Hakları Beyannamesi İlkelerinin Türk Hukuk Sistemine<br />
Etkisi,” Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt No 1,<br />
Sayı 1, s.201-219, 1968.<br />
_____., “Çocuğun Korunması ve Polis,” Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi<br />
Dergisi, Cilt No 37, Sayı 1, s.243-250, 1980.<br />
KAĞITÇIBAŞI, Ç., “Türkiye’de Değişen Aile ve Çocuğun Değeri,” Toplumsal<br />
Tarihte Çocuk Sempozyumu, 23-24 Nisan 1993, Bekir ONUR (der),<br />
İstanbul, 1994.<br />
KARATAŞ, K., H. ACAR, Ö. C. ÖNTAŞ, Y. B. ACAR ve E. GÖKÇEARSLAN,<br />
“Türkiye’de Çocuğun Korunması: Osmanlı’dan Günümüze Çocuk Refahına<br />
Yönelik Düzenlemeler,” Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, Cilt No 15,<br />
Sayı 1 (Nisan), s.15-25, 2004.<br />
KARATAŞ, K., “Türkiye’de Çocuk Koruma Sistemi ve Koruyucu Aile<br />
Uygulamaları Üzerine Bir Değerlendirme,” Toplum ve Sosyal Hizmet<br />
Dergisi, Cilt No 18, Sayı 2 (Ekim), s.7-20, 2007.<br />
KOÇ, B., “Osmanlı Islahhanelerinin İşlevlerine İlişkin Bazı Görüşler,” Gaziantep<br />
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt No 6, Sayı 2, s.36-50,<br />
2007.<br />
KONANÇ, E., “Türk Hukuk Sisteminde Çocuk İstismarı ve İhmali,” Ankara<br />
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt No 20, Sayı 1, s.1-<br />
10, 1987.<br />
KONTAŞ, M. Y., “Türkiye’de Çocuk Politikası,” Emniyet Genel Müdürlüğü<br />
Küçükleri Koruma Hizmetleri Yönetici Semineri Kitabı, EGM Asayiş<br />
Daire Başkanlığı Yayını, Ankara, 1998.<br />
McGOWAN, B. G., “Historical Evolution of Child Welfare Services,” Child<br />
Welfare for The 21st Century, Columbia University Pres, New York, 2005.<br />
MYERS, J. E. B., “A short history of child protection in America,” Family Law<br />
Quarterly, Volume 42, Number 3, Fam, s.449-464, 2008.<br />
116
ONAT, Ü., “Ankara İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’ne Başvuran Korunmaya<br />
Muhtaç Çocuklar Üzerine Bir Araştırma,” 4. Ulusal Sosyal Hizmetler<br />
Konferansı Bildiriler Kitabı, SHU Derneği Yayınları, Ankara, 1997.<br />
ONUR, B., “Sunuş,” Toplumsal Tarihte Çocuk Sempozyumu, 23-24 Nisan 1993,<br />
Bekir ONUR (der.), Toplumsal Tarih Vakfı, İstanbul, 1994.<br />
ÖNTAŞ, Ö. C., “Çocuk Adalet Sistemi ve Çocuk Polis İlişkisi,” Toplum ve Sosyal<br />
Hizmet Dergisi, Cilt No 19, Sayı 2 (Ekim), s.21-37, 2008.<br />
ÖZBEK, N., “II.Abdülhamid ve Kimsesiz Çocuklar: Darülhayr-ı Ali,” Tarih ve<br />
Toplum Dergisi, Sayı:182 (Şubat), s.11-20, 1999.<br />
_____., “Osmanlı İmparatorluğunda Dilencilere Yönelik Devlet Politikaları ve<br />
Kamusal Söylemin Değişimi,” Birkent Sorunu: Dilencilik Sempozyumu<br />
(Tebliğler Kitabı), 18-19 Ekim 2008, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Zabıta<br />
Daire Başkanlığı Yayını, İstanbul, 2008.<br />
ÖZCAN, T., “Osmanlı Toplumunda Yetimler,” Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1,<br />
s.82-85, 2006.<br />
_____., “Osmanlı Toplumunda Yetimler ve Eytam Sandıkları,” Birkent Sorunu:<br />
Dilencilik Sempozyumu (Tebliğler Kitabı), 18-19 Ekim 2008, İstanbul<br />
Büyükşehir Belediyesi Zabıta Daire Başkanlığı Yayını, İstanbul, 2008.<br />
ÖZDEMİR, S., “Refah Devleti: Altınçağ’dan Belirsiz Geleceğe,” Sosyal Politikalar<br />
Dergisi, Sayı 1, s.34-38, 2006.<br />
ÖZDEMİR, N., N. SEFER ve D. TÜRKDOĞAN, “Bir Sosyal Sorumluluk Projesi<br />
Örneği: “Korunmaya Muhtaç Çocuklar,” Cumhuriyet Üniversitesi, Sosyal<br />
Bilimler Dergisi, Cilt No 32, Sayı 2 (Aralık), s.283-305, 2008.<br />
ÖZGÜREL, A., “Osmanlı’da Kadınların Öncüsü Olduğu Bir Sivil Toplum<br />
Örgütlenmesi,” Radikal Gazetesi, 14.06.2009.<br />
SARIKAYA, M., “Savaş Yıllarında Himaye-i Etfal Cemiyeti’ nin Çocuk<br />
Misafirhanesi ve Çocuklar,” Atatürk Dergisi, Cilt No 3, Sayı 3, s.193-202,<br />
2003.<br />
_____., “Cumhuriyetin İlk Yıllarında Bir Sosyal Hizmet Kurumu: Türkiye Himaye-i<br />
Etfal Cemiyeti,” Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü<br />
Dergisi, Cilt No 14, Sayı 34, s.321-338, 2007.<br />
SARISAMAN, S., “Osmanlı Fukaraperver Cemiyetinin Fakirlik ve Dilencilik<br />
Mücadelesi,” Birkent Sorunu: Dilencilik Sempozyumu (Tebliğler Kitabı),<br />
18-19 Ekim 2008, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Zabıta Daire Başkanlığı<br />
Yayını, İstanbul, 2008.<br />
SUĞUR, N. ve E. S. DOĞRU, “Korunma Altındaki Çocukların Aile ve Devlet<br />
Algısı Üzerine Bir Araştırma,” Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler<br />
Fakültesi Dergisi, Cilt No 65, Sayı 1, s.115-133, 2010.<br />
SUNGUR, S., “Marksist Düşünce Sisteminde Kitle Kültürü ve Televizyonda<br />
Yayınlanan Çizgi Filmlerin İdeolojik İşlevlerine Bir Bakış,” İstanbul<br />
Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı 30, s.125-140, 2007.<br />
117
ŞENKAL, A., “Sosyal Politika Perspektifinden Sosyal Devleti Yeniden Düşünmek,”<br />
Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1, s.66-68, 2006.<br />
ŞENOCAK, H., “Sosyal Güvenlik Sistemini Oluşturan Bileşenlerin Tarihi Süreç<br />
Işığında Değerlendirilmesi,” İstanbul Üniversitesi Sosyal Siyaset<br />
Konferansları, 56.Kitap, İstanbul, 2009.<br />
TAN, M., “Çağlar Boyu Çocukluk,” Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri<br />
Fakültesi Dergisi, Cilt No 23, Sayı 2, s.71-88, 1989.<br />
_____., “Çocukluk, Dün ve Bugün,” Toplumsal Tarihte Çocuk Sempozyumu, 23-<br />
24 Nisan 1993, B. ONUR (der), Toplumsal Tarih Vakfı, İstanbul, 1994.<br />
TOPALOĞLU, M., “Çocuk Koruma Kanununda Tedbirler Sorunu,” İstanbul<br />
Barosu Dergisi, Cilt No 81, Sayı 4, s.1647-1660, 2007.<br />
ULUĞTEKİN, S., “1940’lı Yıllarda İstanbul’ un Sokak Çocukları,” Yaşam Boyu<br />
Sosyal Hizmet; Prof.Dr.Sema KUT’a Armağan, Hacettepe Üniversitesi<br />
Sosyal Hizmetler Yüksekokulu Yayınları, Ankara, 1999.<br />
_____., “Yirminci Yüzyılda Türkiye’nin Çocukları: Sorunlar ve Beklentiler,” Sosyal<br />
Hizmette Yeni Yaklaşımlar ve Sorun Alanları; Prof.Dr.Nihal TURAN’a<br />
Armağan, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu Yayını,<br />
Ankara, 2001.<br />
YALÇIN, C., “Sosyolojik Bir Bakış Açısıyla İnternet,” Cumhuriyet Üniversitesi<br />
Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt No 27, Sayı 1 (Mayıs), s.77-89, 2003.<br />
YAZICI, N., “Tanzimat Döneminde Yetim Çocuklara Yönelik Koruma<br />
Çalışmaları,” Osmanlılar Döneminde Yoksullukla Mücadele Yolunda<br />
Yapılan Çalışmalar, İ. ATEŞ (der.), YOYAV Yayınları, Ankara, 2000.<br />
YILMAZ, E., “Sosyal Devlet,” Sosyal Politikalar Dergisi, Sayı 1, s.30-31, 2006.<br />
YOLCUOĞLU, İ. G., “Sosyal Çalışma ve Çocuğun İyilik Hali,” Toplum ve Sosyal<br />
Hizmet Dergisi, Cilt No 20, Sayı 1 (Nisan), s.85-93, 2009.<br />
YÜCEL, M. T. “Sosyal Değişme Açısından Çocuk Sorunları ve Sosyal Hizmetler,”<br />
III. Milli Sosyal Hizmetler Konferansı, 11-14 Aralık 1968, Sağlık ve<br />
Sosyal Yardım Bakanlığı Yayını, Ankara, 1969.<br />
ZEVKLİLER, A. “Türk Hukukunda Korunmaya Muhtaç Çocuklar,” Ankara<br />
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt No 25, Sayı 1, s.173-236, 1968.<br />
Diğer Kaynaklar<br />
Tezler<br />
AYTEKİN, H., 1914-1924 Yılları Arasında Korunmaya Muhtaç Çocuklar ve<br />
Eğitimleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi Marmara Üniversitesi,<br />
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul, 2006.<br />
118
KARATAY, A. Cumhuriyet Dönemi Korunmaya Muhtaç Çocuklara İlişkin<br />
Politikaların Oluşumu, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara<br />
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2007.<br />
İnternet Kaynakları<br />
I.Risk Altında ve Korunması Gereken Çocuklar Sempozyumu, (2009), Suça<br />
Sürüklenen/Kanunla İtilaf Halindeki Çocuklar; Sonuç Bildirgesi,<br />
, (04.08.2010).<br />
II.Risk Altında ve Korunması Gereken Çocuklar Sempozyumu, (2010), Güvenli<br />
Çevre-Güvenli Okul; Çalıştay Sonuç Raporu,<br />
, (20.10.2010).<br />
ACAR, H., “Cumhuriyetin Çocuk Refahı Politikasını Yapılandıran Bir Sivil Toplum<br />
Örgütü: Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu (1921-1981),” Çalışma Ortamı<br />
Dergisi, Sayı 73 (Mart-Nisan), 2004,<br />
, (09.09.2010).<br />
ACAR, H., “Türkiye’nin Ulusal Gençlik Politikası Nasıl Yapılandırılmalıdır,”<br />
Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, Cilt No 5, Sayı 1, s.1-20, 2008,<br />
, (24.08.2010).<br />
WIKIPEDIA, Çocuk Hakları Sözleşmesi Maddesi, ,<br />
(30.12.2009).<br />
WIKIPEDIA, Parens Patriae Maddesi, , (12.07.2010).<br />
VATAN, Taş Atan Çocuklar Yasası Kabul Edildi, 24.07.2010,<br />
(01.11.2010)<br />
ÇAVUŞOĞLU, T., S. ÇETİN ve K. TOPÇU, İlk Korunmaya Muhtaç Çocuk<br />
Kanunun Çıkmasında ÇEK Projesi ve CHP Grubu Raporunun Etkileri,<br />
(t.y), , (25.12.2009).<br />
DARÜLACEZE, Tarihten Sayfalar, , (30.12.2008).<br />
DARÜŞŞAFAKA, Darüşşafaka Tarihi, , (30.12.2008).<br />
EĞİTİM-SEN, (t.y), (01.11.2010).<br />
FOGARTY, J. F. A., Some Aspects of the Early History of Child Protection in<br />
Australia, 2008, No:78, , (01.10.2010).<br />
KARATAŞ, Z., Osmanlı Devletinde Çocuk Koruma Sistemi, (t.y),<br />
, (01.10.2010).<br />
KONAR, E., Gürbüz Türk Çocuğu Dergisi, (t.y), ,<br />
(01.10.2010).<br />
ÖZKAN, S., “Türkiye’de Darüleytamların Gelişimi ve Niğde Darüleytamı,”<br />
Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı 19 (Bahar), 2006,<br />
(30.12.2008).<br />
SHÇEK, Himaye-i Etfal Cemiyetinin Kuruluşu, ,<br />
(30.12.2008).<br />
119
SHÇEK, Tarihçe, , (29.10.2010).<br />
ŞİŞLİ ETFAL HASTANESİ, Tarihçe, , (07.11.2010).<br />
ULUÇ, G., Toplumsal Bir Gruba Yönelik Şiddet Türü: Medya, Şiddet ve<br />
Çocuklar, 2002, ,<br />
(08.08.2010).<br />
UNICEF, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, , (25.12.2009).<br />
YAKUT, E., Eski Türklerde Hukuk, 2002, ,<br />
(01.10.2010).<br />
YAPICI, M. ve Ş. YAPICI, “Bir değer Olarak Çocukluk,” Üniversite ve Toplum<br />
Dergisi, Cilt No 4, Sayı 4 (Aralık), S.1-4, 2004,,<br />
(25.07.2010).<br />
YOLCUOĞLU, İ. G., Korunmaya Muhtaç Çocuklar Sorunu ve Sosyal<br />
Dışlanmanın Önlenebilmesinde Erken Müdahalenin Önemi, 01.09.2010,<br />
, (01.10.2010).<br />
Raporlar<br />
DPT, VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Sosyal Yardımlar ve Hizmetler Özel İhtisas<br />
Komisyon Raporu, Ankara, 2001.<br />
KOMİSYON, Sosyal Değişme Açısından Çocuk Sorunları Ön Raporu, III. Milli<br />
Sosyal Hizmetler Konferansı, 11-14 Aralık 1968, Sağlık ve Sosyal Yardım<br />
Bakanlığı Yayını, Ankara, 1969.<br />
SHÇEK, 2006 Yılı Faaliyet Raporu, SHÇEK Yayını, Ankara, 2007.<br />
SHÇEK, 2007 Yılı Faaliyet Raporu, SHÇEK Yayını, Ankara, 2008.<br />
SHÇEK, 2008 Yılı Faaliyet Raporu, SHÇEK Yayını, Ankara, 2009.<br />
SHÇEK, 2009 Yılı Faaliyet Raporu, SHÇEK Yayını, Ankara, 2010.<br />
SHÇEK, Çocuk Hakları Sözleşmesi Ulusal İlk Rapor, (t.y).<br />
,<br />
(01.10.2010).<br />
T.C. DEVLET BAKANLIĞI (Kadın ve Aileden Sorumlu), 25.12.2009 Tarih ve<br />
1607 Sayılı Yazılı Önergeye Cevap Yazısı,<br />
, (01.10.2010).<br />
Kanun Yönetmelik Ve Tüzükler<br />
1982 Anayasası, 2010, , (30.10.2010).<br />
65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz Ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık<br />
Bağlanması Hakkında Kanun, Kanun Numarası 2022, Yayınlandığı Resmi<br />
Gazete Tarihi 10.07.1976, Sayı 15642.<br />
120
Ailenin Korunması Hakkında Kanun, Kanun Numarası 4320, Yayınlandığı Resmi<br />
Gazete Tarihi 17.01.1998, Sayı 23233.<br />
Basın Kanunu, Kanun Numarası 5187, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
26.06.2004, Sayı 25504.<br />
Belediye Kanunu, Kanun Numarası 5393, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
13.07.2005, Sayı 25874.<br />
Büyükşehir Belediyesi Kanunu, Kanun Numarası 5216, Yayınlandığı Resmi<br />
Gazete Tarihi 23.07.2004, Sayı 25531.<br />
Ceza Muhakemesi Kanunu, Kanun Numarası:5271, Yayınlandığı Resmi Gazete<br />
Tarihi:17.12.2004, Sayı:25673<br />
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Kanun Numarası 5275,<br />
Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 29.12.2004, Sayı 25685.<br />
Çocuk Koruma Kanunu, Kanun Numarası 5395, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
15.07.2005, Sayı 25876.<br />
Dernekler Kanunu, Kanun Numarası 5253, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
23.11.2004, Sayı 25649.<br />
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun, Kanun Numarası<br />
633, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 02.07.1965, Sayı 12038.<br />
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun,<br />
Kanun Numarası 3289, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 28.05.1986<br />
Sayı 19120.<br />
İcra ve İflas Kanunu, Kanun Numarası 2004, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
19.06.1932, Sayı 2128.<br />
İl Özel İdaresi Kanunu, Kanun Numarası 5302, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
04.03.2005, Sayı 25745.<br />
İlk Ve Orta Tedrisat Muallimlerinin Terfi ve Tecziyeleri Hakkında Kanun, Kanun<br />
Numarası 1702, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 29.06.1930 Sayı 1532.<br />
Hususi İdarelerden Maaş Alan İlkokul Öğretmenlerinin Kadrolarına, Terfi, Taltif ve<br />
Cezalandırılmalarına ve Bu Öğretmenler İçin Teşkil Edilecek Sağlık Ve<br />
İçtimai Yardım Sandığı İle Yapı Sandığına ve Öğretmenlerin Alacaklarına<br />
Dair Kanun, Kanun Numarası 4327, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
19.01.1943, Sayı 5308.<br />
İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Kanun Numarası 222, Yayınlandığı Resmi Gazete<br />
Tarihi 12.01.1961, Sayı 10705.<br />
İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu, Kanun Numarası 5130, Yayınlandığı<br />
Resmi Gazete Tarihi 12.06.1942, Sayı 5130.<br />
İş Kanunu, Kanun Numarası:4857, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 10.06.2003,<br />
Sayı 25134.<br />
Kabahatler Kanunu, Kanun Numarası 5326, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
31.03.2005, Sayı 25572.<br />
121
Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu, Kanun Numarası 1117,<br />
Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 07.07.1927, Sayı 627.<br />
Türk Medeni Kanunu, Kanun Numarası 4721, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
08.12.2001, Sayı 24607.<br />
Mesleki Eğitim Kanunu, Kanun Numarası 3308, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
19.06.1986, Sayı 19139.<br />
Milli Eğitim Temel Kanunu, Kanun Numarası 1739, Yayınlandığı Resmi Gazete<br />
Tarihi 24.06.1973, Sayı 14574.<br />
Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu, Kanun Numarası 3634, Yayınlandığı Resmi<br />
Gazete Tarihi 16.06.1939, Sayı 4234.<br />
Nüfus Hizmetleri Kanunu, Kanun Numarası 5490, Yayınlandığı Resmi Gazete<br />
Tarihi 29.04.2006, Sayı 26153.<br />
Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik<br />
Yapılması Hakkında Kanun, Kanun Numarası 5378, Yayınlandığı Resmi<br />
Gazete Tarihi 07.07.2005, Sayı 25868.<br />
Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Kanun Numarası 2559, Yayınlandığı Resmi<br />
Gazete Tarihi14.07.1934, Sayı 2751.<br />
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Kanun Numarası<br />
3984, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 20.04.1994, Sayı 21911.<br />
Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Kanun Numarası 3359, Yayınlandığı Resmi<br />
Gazete Tarihi 15.05.1987, Sayı 19461.<br />
Terörle Mücadele Kanunu, Kanun Numarası 3713, Yayınlandığı Resmi Gazete<br />
Tarihi 12.04.1991 Sayı 20843<br />
Türk Vatandaşlığı Hakkında Kanun, Kanun Numarası 5901, Yayınlandığı<br />
Resmi Gazete Tarihi 12.06.2009, Sayı 27256.<br />
Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun, Kanun<br />
Numarası 4207, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 26.11.1996, Sayı<br />
22829.<br />
Umumi Hıfzısıhha Kanunu, Kanun Numarası 1593, Yayınlandığı Resmi Gazete<br />
Tarihi 06.05.1930, Sayı 1489.<br />
Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, Kanun Numarası 5510,<br />
Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 16.06.2006, Sayı 26200.<br />
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Kanun Numarası 2828,<br />
Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 27.05.1983, Sayı 18059.<br />
Türk Ceza Kanunu, Kanun Numarası 5237, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
12.10.2004, Sayı 25611.<br />
Ayni Nakdi Yardım Yönetmeliği, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 28.09.1986,<br />
Sayı 19235.<br />
122
Emniyet Genel Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü/Büro Amirliği Kuruluş, Görev<br />
ve Çalışma Yönetmeliği, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 13.04.2001<br />
Sayı 24372.<br />
Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği, Yayınlandığı Resmi Gazete<br />
Tarihi:17.12.1983, Sayı:18254.<br />
Klinik Araştırmalar Hakkında Yönetmelik, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi<br />
23.12.2008, Sayı 27089.<br />
Koruyucu Aile Yönetmeliği, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 14.10.1993, Sayı<br />
21728.<br />
Oyuncaklar Hakkında Yönetmelik, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 17.05.2002,<br />
Sayı 24758.<br />
Radyo ve Televizyon Yayınlarının Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik,<br />
Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 17.04.2003, Sayı 25082.<br />
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü Çocuk Evleri<br />
Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik, Yayınlandığı Resmi<br />
Gazete Tarihi 05.10.2008, Sayı 27015.<br />
Genel Kadınlar ve Genelevlerin Tabi Olacakları Hükümler ve Fuhuş Yüzünden<br />
Bulaşan Zührevi Hastalıklarla Mücadele Tüzük, Yayınlandığı Resmi<br />
Gazete Tarihi 19.04.1961 Sayı 10786.<br />
Küçüklerin Evlât Edinilmesinde Aracılık Faaliyetlerinin Yürütülmesine İlişkin<br />
Tüzük, Yayınlandığı Resmi Gazete Tarihi 15.03.2009 Sayı 27170.<br />
123
ÖZGEÇMİŞ<br />
Kişisel Bilgiler:<br />
Adı ve Soyadı : Muammer SALİM<br />
Doğum Yeri : Kadıköy<br />
Doğum Yılı : 1980<br />
Medeni Hali : Evli / Bir Çocuk Babası<br />
Eğitim Durumu:<br />
Lise : 1994-1997 İstanbul Pendik Bahçelievler Lisesi<br />
Lisans : 1998-2003 Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler<br />
Yüksekokulu (Bir Yıl İngilizce Hazırlık)<br />
Yabancı Dil ve Düzeyi:<br />
İngilizce / Orta<br />
İş Deneyimi:<br />
2003-2005 Sosyal Hizmet Uzmanı,<br />
İstanbul Valiliği Ayvansaray Çocuk Koruma İstasyonu<br />
2005-2005 Sosyal Hizmet Uzmanı,<br />
Ayça Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi / İstanbul<br />
2005-____ Sosyal Hizmet Uzmanı,<br />
Isparta İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü<br />
124