15.11.2012 Views

Eylül 2009 - Kale Tasarım Merkezi

Eylül 2009 - Kale Tasarım Merkezi

Eylül 2009 - Kale Tasarım Merkezi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Meltem Cansever<br />

meltemcansever@gmail.com<br />

27/09/<strong>2009</strong><br />

SANATI TASARLAMANIN<br />

SINIRLARI<br />

12 <strong>Eylül</strong>’de açılan 11. İstanbul Bienali sergilediği gözüpek politik tutumları, genç<br />

sanatçı tercihleriyle uluslararası sanat camiasında özel yere sahip. Fakat etkinliğin<br />

siyasi duruşu “bienal tasarımı”nı sanatçıların fazla mı önüne çıkarıyor?<br />

Günümüzde dünyada 60’tan fazla bienal<br />

var. 1895 yılında Venedik’te başlatılan<br />

gelenek, zaman içinde Batılı kökenlerinin<br />

çok ötesine geçmiş durumda. 1951’de Sao<br />

Paola Güney Amerika’nın ilk bienali oldu;<br />

Kassel’in şu ünlü Documenta’sı ise 1955’te<br />

açılacaktır. Sydney Bienali 1973’teki<br />

başlangıcıyla eskiler arasına girdi bile. Ama<br />

asıl patlama 1990’larda yaşandı. Başta<br />

Asya’nın farklı köşeleri olmak üzere<br />

Havana’dan Karayiplere ve Afrika kıtasına<br />

uzanan “yeni nesil” bienaller Batı egemen<br />

sanata karşı bir politik tavır olarak gelişti.<br />

1987’de gün yüzüne çıkan İstanbul Bienali<br />

de yeni bienaller arasında öne çıkan, her yıl<br />

artırdığı seyirci sayısıyla ve paralel<br />

etkinliklerle kenti gerçek bir uluslararası<br />

güncel sanat ortamına çeviren benzersiz bir<br />

oluşum.<br />

Büyük boyutlu yerleştirmeler, yüksek<br />

teknolojili düzenekler, kavramsal parçalara<br />

pek de uygun olmayan geleneksel “beyaz<br />

küp” müze sergileri, galeriler ve sanat<br />

fuarlarının dışında ayrı bir mecra oluşturan<br />

bienallerin yükselişi bienalleri düzenleyen<br />

“küratör”ün de yıldızının parlamasıyla yan<br />

yana gelişti. Başta efsanevi bağımsız Harald<br />

Szeeman olmak üzere Pontus Hulten,<br />

Kasper König, Jean-Christophe Ammann,<br />

René Block gibi klasik nesil küratörler hâlâ<br />

Batılı ve erkek sanatçıları ağırlıkta<br />

tutuyorlardı, ama tercihler yalnızca ulusallık<br />

ölçütünden küratörün belirlediği temaya<br />

doğru kaymıştı. Bu ilk nesil yıldızların<br />

aralarından az sayıda isim kendini<br />

yenileyecektir. Vasıf Kortun, Roza Martinez,<br />

Okwui Enwezor, Hou Hanru gibi yeni nesil<br />

küratörler ise sanat ortamının çoklu<br />

manzaralarına dinamik bir ortam sağlayarak<br />

sanat kataloglardan panellere<br />

düzenledikleri bir dizi yan etkinlikle<br />

serginin ötesinde ayrı bir söylem de<br />

oluşturuyorlar. Yine de “Sergi küratörlere<br />

bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir” diyen<br />

Szeeman’ın ilkesi korunuyor ve küratörler,<br />

serginin kendisini bir “sanat işi” olmaya<br />

kadar götürmemeye özen gösteriyorlar.<br />

Bienal meydanı, gerektiği gibi, sanatçıya<br />

kalıyor ve kavramsal çerçeve gerçekten bir<br />

çerçeve olarak kalıyor.<br />

Ama 8 Kasım’a dek açık kalacak 11. İstanbul<br />

Bienali, öncekilerin tersine daha çok<br />

kavramsal çerçevesiyle konuşuluyor ve<br />

sanatçıların ne yapmış olduğundan çok<br />

küratörlerin söyledikleri üzerinden<br />

değerlendiriliyor. Kurulduğu 1999 yılından<br />

bu yana çalışmalarını Hırvatistan’ın Zagreb<br />

kentinde sürdüren küratör kolektifi<br />

WHW/What, How& for Whom’un (Ne, Nasıl<br />

ve Kimin İçin), dört kadın küratörden<br />

oluşuyor: Ćurlin, Ana Dević, Nataša Ilić ve<br />

Sabina Sabolović. Kolektif, bienal başlığını,<br />

Bertolt Brecht’in 1928 yılında Elisabeth<br />

Hauptmann ve Kurt Weill ile birlikte yazdığı<br />

01<br />

Üç Kuruşluk Opera adlı oyunun ikinci<br />

perdesinin kapanış parçası olan “İnsan<br />

Neyle Yaşar?” adlı şarkıdan almış. Brecht’e<br />

“yeniden keşfedilmesi ve yeni kuşaklara<br />

gösterilmesi gereken bir klasik olarak<br />

bakmayı” amaçlamadığını, “geçmişin saklı<br />

kalmış tarafları üzerine bugün artık<br />

düşünmeye başlamayı ve sanatın, toplumsal<br />

olana müdahale ile estetik jest arasındaki<br />

eski ilişkilerin gözden geçirilmesi ve yeni<br />

ilişkiler kurulması için nasıl olasılıklar<br />

barındırdığını araştırmayı” önerdiğini<br />

belirtiyor WHW.<br />

03<br />

Ortadoğu ve eski Yugoslavya’nın ağır<br />

savaşlardan çıkmış sanatçılarının ağırlıkta<br />

olduğu etkinlik ağır bir öğretici misyon<br />

yüklenmiş durumda. Antrepo No.3,<br />

Tütün Deposu ve Feriköy Rum<br />

Okulu’nda 40 ülkeden 70 sanatçı ve<br />

sanatçı grubunun 141 projesine<br />

ev sahipliği yapan etkinlikte yerlerde kırmızı<br />

kâğıtlar buruşturulup atılmış, duvarlara sol<br />

içerikli sloganlar yazılmış, Brecht’in<br />

önerdiklerine uygun olarak<br />

ayrı öğrenme odaları öngörülmüş. Brecht’ten<br />

“Banka kurmanın yanında<br />

banka soymak nedir ki?”, “Her burjuva bir<br />

suçlu, her suçlu bir burjuvadır” gibi<br />

sözlerinin bienal sponsoru Koç’un logosuyla<br />

yan yana gelmesi mi galeyana getirdi<br />

bilmez, eleştiriler daha çok kendini “sol”<br />

diye adlandıran kesimden geliyor. Direnal-<br />

İstanbul Direniş Günleri kavramsal çerçevesi<br />

“İNSAN NE-SİZ YAŞAYAMAZ?” olarak<br />

adlandırarak, “Son birkaç yıldır müzelerde,<br />

dergilerde ve piyasada popülerleşen politik<br />

sanatın dünyayı gerçekten değiştirmekle<br />

hiçbir ilgisi olmadığını artık anlamamız<br />

gerekiyor” diyor onlar. Alternatif<br />

“beğenal” afişleri hazırlanıyor, açılışlara<br />

protestocular eşlik ediyor, anaakım medya<br />

sanatçıların işlerine çok az yer ayırarak<br />

tekrar tekrar kavramsal çerçevenin ne kadar<br />

radikal olduğundan bahsedip duruluyor. Ya<br />

işlerin kendisi? Fazla doğrudan<br />

göndermelerle dolu bazı örnekler olsa da<br />

Bülent Şangar’la Aydan Murtezaoğlu’nun<br />

AICA İstanbul ödüllü yürek burkucu “İşsiz<br />

İşçiler - sana yeni bir iş buldum!” projesi,<br />

Canan Şenol’un minyatür, Karagöz,<br />

ortaoyunundan beslenen “İbretnuma”<br />

adlı video çalışması, Sanja Iveković’in<br />

“Sığınma Evi (Güneş Gözlüğü)” projesi veya<br />

Vasıf Kortun’un eş-küratörü olduğu 2008<br />

Taipei Bienali’nde de adını duyuran Şilili<br />

kolektif Etcetera imzalı “Errorist Cabaret”<br />

akla ilk gelen etkileyici işler. Belki de medya<br />

ve anlamsız protestoların etkisiyle<br />

kavramsal çerçevenin bunca arkasında<br />

kalmaları yazık oluyor.<br />

Fotoğraflar: Muhsin Akgün<br />

01 Antrepo No.3 ve Feriköy Rum Okulu gibi<br />

mekanlarda yer alan bienal sergileri<br />

8 Kasım’a dek görülebilir.


04<br />

Kültür endüstrisinin bir süredir<br />

deneyimlenen ve 2010 yılında Türkiye’den<br />

Avrupa’nın geleceğine yapılacak katkıları<br />

göstermesi beklenen Avrupa Kültür Başkenti<br />

(AKB) projesine ramak kaldı. Ülkelerin<br />

imajlarını tazelemek, geliştirmek ya da<br />

imajlarına yeni karakterler eklemek için<br />

dikkate aldığı programlardan biri. İlgililerin<br />

hemen hepsini bünyesinde bulunduran AKB<br />

Ajansı dikkatleri o kadar üstüne çekiyor ki,<br />

geçtiğimiz yıl Milan'a hediye ettiğimiz Expo<br />

dünya fuarlarını takip etmiyoruz. Oysa 150<br />

yılı geçkin tarihleriyle Expo fuarları bize<br />

dünyanın bugünü ve yarınıyla ilgili geniş açı<br />

izdüşümler sunuyor. Evsahipleri başta olmak<br />

üzere katılımcılar da bıçak sırtında bir işe<br />

girişiyorlar. Eline yüzüne bulaştırdığın zaman<br />

dünya aleme rezil olmak var sonunda. Dünya<br />

Fuarı adıyla başladığında (1851) ülkelerin<br />

endüstriyel gelişmelerini tanıttığı, evrilerek<br />

"dünyalar kurmak" yaklaşımını vurgulayan,<br />

en nihayetinde de ulusların markalaşmasını<br />

sağlayan Expo 2010 yılında Şangay'da<br />

gerçekleşiyor.<br />

Expo’nun Yıldızları<br />

5.28 km² alanda ülke pavyonlarını<br />

ağırlayacak Şangay Expo 2010'dan, ulusların<br />

vizyoner yaklaşımlarını açıkça görmek<br />

heyecan verici. Özellikle Avrupa ülkelerinin<br />

omuz omuza mücadelesi ortaya teknoloji ve<br />

tasarımla kutsanmış emsalsiz binalar<br />

çıkmasına neden oluyor. Amerika kıtasının<br />

gösterişli yapısı Kanada'dan. Yapının<br />

merkezine kuracakları performans<br />

alanlarındaki ilk gösteri Cirque Du Soleil'den<br />

sipariş. Expo'nun merak edilen yıldızlarından<br />

biri ise Latin Amerika'dan ilk kez kendi<br />

pavyonuyla Expo'ya katılacağını bildiren Şili.<br />

Şili, pavyonunun işlevsel amaçları diğer<br />

ülkelerin yapılarının yanında yetersiz kalıyor.<br />

Ülkeler biraraya gelince dünyevi dertlere<br />

sahip çıktıklarını gösteriyorlar. Pavyonların<br />

hepsi misafirlerini teknoloji ile direkt<br />

etkileşime sokmak, geri dönüşümlü<br />

malzemelerden inşa edilmek, yağmur suyunu<br />

dahili kullanmak, terasa çimler ekip enerjiyi<br />

Erdem Dilbaz<br />

erdemdilbaz@gmail.com<br />

ŞANGAY’IN<br />

2010’U<br />

BAŞKA!<br />

Biz kendi 2010’umuzla çalkalanırken,<br />

Expo’nun yeni ev sahibi Şangay’ı unuttuk<br />

mu yoksa? Ulusların markalaşması<br />

adına dikkate değer katkıları olan 150<br />

yıllık etkinlik gelecek yıl Şangay’a<br />

neler getirecek dersiniz?<br />

01<br />

02 03<br />

02<br />

güneşten temin etmek gibi geç kalınmış<br />

aflarını doğadan betonla diliyorlar.<br />

Heaterwick Studio'nun tasarladığı İngiliz<br />

Pavyon'u kirpiye benziyor. Dışarıya uzatılmış<br />

fiberoptik kabloları rüzgarın salınımına<br />

bırakıyorlar. İçeriye kuracakları devasa<br />

dijital ekranlarla ziyaretçilerin beynini<br />

yıkayacaklar muhtemelen.<br />

Kültürlerini mimari yapının felsefesine<br />

oturtan ülkeler arasında, zirveyi Belçika<br />

hakediyor. Avrupa'nın göbeğinde Anglosakson,<br />

Germen ve Latin kültürlerinin geçiş<br />

noktası ve bilimsel gelişmişliklerine vurgu<br />

yapmak için pavyonlarının merkezini beyin<br />

hücresi formunda inşa ediyorlar. Polonya<br />

Pavyonu'nun dışı dantel örnekleri gibi<br />

tasarlanırken, İtalya da bölgesel tanımlamayı<br />

mimarisine yansıtıyor; İtalya'yı oluşturan<br />

tüm bölgelerin birlikteliği birbirinden kopuk<br />

konstrüksiyonların birlikteliğiyle<br />

vurgulanıyor. Danimarka Pavyonu<br />

Kopenhag'ın keyfiyetini içeriye taşıyor.Şehir<br />

bisikleti, doğal oyun alanları ve ekolojik<br />

piknik(?) alanı mevcut aile pavyonu.<br />

<strong>Tasarım</strong>ları, teknolojileri, felsefeleri ve<br />

beklenen 70 milyon ziyaretçisiyle 2010’un<br />

en önemli organizasyonu Şangay Expo 2010.<br />

Bir işle ilgilenirken diğerini önemsemedik<br />

belki lakin, gelecek 10 yılda Türkiye'nin de<br />

hatrı sayılır bir gövde gösterisi yapacak<br />

içeriğe sahip olmasını umuyoruz.<br />

01-02-03 Sırasıyla İtalya, İngiltere ve Belçika<br />

pavyonu


06 27/09/<strong>2009</strong> 07<br />

Dünyanın en büyük mimarlık zirvesi diye<br />

nitelendirilebilecek festival, mimarlık ve<br />

tasarım camiasına dünyanın en büyük<br />

mimari ödül programına katılarak kendini<br />

kanıtlama fırsatı tanıdığı için büyük rağbet<br />

görüyor. Festivalin tematik sergisi "Az<br />

çoktur", mimarların dünyadaki yeni<br />

ekonomik koşullara meydan okumaktaki<br />

becerilerini sınayacak. Sergi, yaratıcı<br />

tasarımın, hayal gücü ve yenilikçi<br />

düşüncenin; daha az zaman, enerji,<br />

malzeme ve finans ile nasıl daha az<br />

maliyetli, daha fazla değer üreten binalar ve<br />

kentler yaratacağı sorusuna odaklanacak.<br />

Bu yılki ödül programında, herkese daha<br />

fazla kazanma olanağı tanıyacak üç yeni<br />

kategori daha yer açıldı. Tamamlanmış<br />

yapıların yanısıra açılan bu kategoriler;<br />

içmimari ve dekorasyon, strüktür tasarımı<br />

ve geleceğe yönelik projeler olacak.<br />

Tamamlanmış yapılar altındaki tüm<br />

kategoriler "Dünya Yılın Yapısı Ödülü" için<br />

yarışacak. Bir proje birden fazla kategoride<br />

yarışmaya girebileceği gibi aynı yarışmacı<br />

bir kategoride birden fazla projeyle de<br />

yarışabilecek.<br />

Dünya Mimarlık Festivali'nde, Türkiye'den<br />

de 11 mimari projenin yarışması Türk<br />

pozgen@gmail.com<br />

GAUDİ’NİN BARCELONASI’NDA<br />

MİMARLIK FESTİVALİ<br />

Barselona’da 4-6 Kasım <strong>2009</strong> tarihlerinde<br />

Dünya Mimarlık Festivali’nin (WAF) ikincisi<br />

düzenlenecek. Dünyanın dört bir yanından<br />

projelerin yer aldığı festivalin yarışma<br />

bölümünde Türkiye’den 11 proje finale kaldı.<br />

mimarlığının gelişimi açısından çok<br />

sevindirici bir haber. Atilla Kuzu ve Levent<br />

Çırpıcı'nın Acıbadem Maslak Hastanesi ''iç<br />

mekan düzenlemesi'' kategorisinde, EAA-<br />

Emre Arolat Architects 7800 Çeşme<br />

Residences & Hotel ile ''konut'' ve ''tatil''<br />

kategorilerinde, BcD Konutları ve Likör<br />

''geleceğin projeleri/konut'' kategorisinde,<br />

Sinpaş Eco-Town projesi ''geleceğin<br />

projeleri/kentsel planlama'' kategorisinde,<br />

Eyüp Nikah Dairesi ''geleceğin<br />

projeleri/kültürel yapılar'' kategorisinde,<br />

Bodrum Büyük Kulüp ''geleceğin<br />

projeleri/ticari yapılar'' kategorisinde,<br />

Faruk Malhan tarafından projelendirilen<br />

Yalıkavak Bakraz Evleri ''karma konut<br />

kullanım'' kategorisinde, Tabanlıoğlu<br />

Mimarlık'ın Ankara Doğan Medya Center'ı<br />

''ofis/karma yapılar'' ve Kisebükü projesi,<br />

''geleceğin projeleri/konut'' kategorisinde<br />

dünyanın önde gelen mimari projeleriyle<br />

yarışma imkanı bulacak.<br />

Festivalin yarışma bölümünde finale kalan<br />

eserler, aralarında Süha Özkan, Rafael<br />

Vinoly, Farshid Moussavi, Kengo Kuma,<br />

Charles Jencks ve Sir Peter Cook gibi kent ve<br />

mimarlık platformlarında söz sahibi<br />

kişilerin yer aldığı uluslararası büyük jüri<br />

tarafından değerlendirilecek.<br />

Büyük çoğunluğu mimarlardan oluşan 2<br />

binin üzerinde katılımcının ziyaret etmesi<br />

beklenen festival kapsamında, yarışmanın<br />

dışında, güncel mimarlık konuları üzerine<br />

seminerler, ''Sürdürülebilir Mimarlık''<br />

temalı bir sergi ve öğrencilerarası proje<br />

yarışması da düzenlenecek.<br />

Festivale katılmak isteyenler<br />

www.worldarchitecturefestival.com<br />

adresinden tüm bilgilere ulaşılabilir.<br />

01 Maslak Acıbadem Hastanesi de finalde.<br />

Oliver Huntrods<br />

TADINA DOYULMAYAN TAKILAR<br />

İspanya'nın alanında ilk uluslararası etkinliği<br />

olan Çağdaş Takı Haftası JOYA, <strong>Eylül</strong> sonunda<br />

gerçekleştirildi. İki yıl gibi kısa sürede<br />

Avrupa’nın en etkili galerileri arasına giren<br />

galeri Klimt02 işbirliğinde düzenlenen JOYA'nın<br />

destekçileri arasında Katalan Takı Sanatçıları<br />

ve Sanatkârları Birliği “Artesania Catalunya” ve<br />

“Grupo Duplex” vardı.<br />

Mekân, çok isabetli bir seçimle, Foment d'Art i<br />

Diseny FAD'in sergi salonlarında<br />

konumlanmıştı. Çeşitli tasarım dallarında<br />

eğitim veren FAD'ın yüksek tavanlı Gotik<br />

salonlarında birçok sergi yan yanaydı.<br />

İşlenmemiş malzemeyi konu alan "Materia<br />

Prima", alanında yeni açılımlara imza atmış<br />

İspanyol takı sanatçılarına 15 yıldır verilen<br />

Enjoya't ödülünün finalist işleri, genç İtalyan<br />

sanatçıların işlerinden oluşan Lucca Preziosa<br />

Young, Klimt02 galerisinin 2010 yılı seçkisi<br />

olan "The Beauty&The Best" ve Takı Haftası için<br />

özel olarak geliştirilen resmi akşam yemeği<br />

konseptli "Joyas a la Carte" sergisi burada yer<br />

alıyordu.<br />

İngiltere, Avusturya, ispanya gibi çeşitli Avrupa<br />

ülkeleri ve Japon sanatçıların katılımıyla<br />

gerçeklesen sergide takılar, akşam yemeğinin<br />

başoyuncularıydı. Her sanatçının eserleriyle<br />

kendi aksam yemeği düzenlemesini yaptığı<br />

sergide Michael Berger'in kinetik isleri büyük<br />

ilgi topladı. Hareketli yüzükler kendileri gibi<br />

hareketli tabaklar üzerinde sergilenmişti. Arata<br />

Pelin Özgen<br />

Fuchi'nin erimiş gümüş tozu ile kaplı takıları da<br />

en çok ilgi görenler arasındaydı. Katılımcılar<br />

arasında bu sene bir Türk tasarımcı da<br />

bulunuyordu. “Bestie Fantasmagoriche" isimli<br />

koleksiyonunu ilk kez burada sergileyen Senay<br />

Akın, mizahi bir yaklaşımla gerçekleştirdiği<br />

takılarının sergilemesinde de mizahi dilini<br />

kullanmıştı. Yeşil, vitaminli taze sebzelerle<br />

01<br />

Türk tasarımcıları dünyanın dört bir yanında “görünür” olmaya<br />

başladı. İspanya’nın Çağdaş Takı Haftası Joya’nın katılımcılarından<br />

Senay Akın, mizahi diliyle haftanın akılda kalanları arasındaydı.<br />

takıları yan yana getiren masada her şey çok<br />

iştah acıcı görünüyordu doğrusu.<br />

Barselona’nın tanınmış mücevher markaları ve<br />

takı galerileri de fuar organizatörlerini yalnız<br />

bırakmadı. Aralarında Carera y Carera, Joid'art<br />

j.Roca La Basilica gibi prestijli markalar<br />

etkinliğe özel vitrin düzenlemeleriyle katıldı.<br />

01<br />

Böylelikle etkinlik tasarıma meraklı Katalanların<br />

başkentinin birçok yerinde kendini gösterdi.<br />

Galeri sahipleri, sektör profesyonelleri ve<br />

tasarım öğrencilerinin yoğun ilgi gösterdiği ilk<br />

günün sonunda Enjoya't ödülü profesyonel ve<br />

öğrenci dallarında sahiplerini buldu.<br />

01 Joya’daki Senay Akın standı<br />

Defne Bükümcü<br />

bukumcu@gayamimarlar.com.tr<br />

DİSİPLİNLER ARASI BİR TASARIM PROBLEMİ:<br />

YAT TASARIMI<br />

23 – 26 <strong>Eylül</strong> tarihlerinde Monako’da<br />

gerçekleştirilen Monaco Yacht Show önemli<br />

yat tasarımcıların katılımıyla gerçekleşti. Bu<br />

sene 19.’su gerçekleştirilen fuar 25 metre ve<br />

daha uzun yatların sergilendiği, sektörün en<br />

önemli etkinliği. 21 – 26 Ekim tarihlerinde<br />

İstanbul’da 28.’incisi düzenlenecek olan Boat<br />

Show ise uluslar arası bir fuar olmakla<br />

birlikte en az varlık gösteren grup Türkiyeli<br />

tasarımcılar olacak gibi görünüyor.<br />

Ülkemizde yat tasarımına ilgi duyan<br />

tasarımcılara yön gösterebilecek bir platform<br />

olmadığı gibi pazarda bir tasarımcı arayışı da<br />

henüz yok.<br />

Yat ya da gezi teknesi kavramı 1600’lerde<br />

döneminin en güçlü ekonomisine sahip<br />

Avrupa ülkesi olan Hollanda’da bir endüstri<br />

kolu olarak doğduğundan beri Avrupa<br />

ülkeleri bayrağı ellerinde tutmakta. Ancak<br />

pek çok imalat alanı gibi yat imalatı sektörü<br />

de Avrupa’dan doğuya doğru kayıyor. Diğer<br />

imalat alanlarından farklı olarak Türkiye’nin<br />

coğrafi konumu bu noktada büyük bir avantaj<br />

doğuruyor. Ülkemizdeki denizcilik<br />

sektörünün son yıllarda gösterdiği büyüme<br />

epey dikkat çekici. Kompleks yapısı ve içinde<br />

barındırdığı katmanlar sebebiyle, denizcilik<br />

sektöründeki bu büyüme pek çok yeni<br />

uzmanlık alanı ve iş olanağını da beraberinde<br />

getirmekte. 2002 yılında ülkemizdeki tersane<br />

sayısı 32 iken <strong>2009</strong> sonu itibariyle bu<br />

sayının 123’e ulaşması bekleniyor. Krize<br />

rağmen büyümesini sürdüren denizcilik<br />

sektöründe üretim kapasitesinde ve<br />

mühendislik hizmetlerinde dünya<br />

sıralamasında olmamıza rağmen tasarım<br />

alanında aynı derecede üretken olduğumuz<br />

söylenemez. Ülkemizde yat tasarımı ile<br />

uğraşan tasarımcı ve mimarların sayısı ne<br />

yazık ki bir elin parmaklarını geçmiyor.<br />

Oysaki yat tasarımı barındırdığı problemlerin<br />

doğası gereği mimarlar, iç mimarlar ve<br />

endüstri ürünleri tasarımcıları için iş<br />

potansiyeli oluşturmakta. Dünyada ve<br />

ülkemizdeki tasarımcıların bir çoğu küçük<br />

yaşlarından itibaren denizle haşır neşir<br />

yaşayan kişiler. Sektördeki yaygın görüş<br />

görsel ve kültürel birikimin önemli olduğu,<br />

denizle iç içe yaşayan kültürlerin tasarım<br />

alanında da daha üretken olduğu yönünde.<br />

Bu sebepledir ki; İngiltere, Hollanda ve Yeni<br />

Zelanda bu sıralamanın en başında gelen<br />

ülkeler.<br />

Dünyada ve ülkemizde yat tasarımı ve<br />

uygulama süreçlerinin büyük bir çoğunluğu<br />

uluslararası bir çalışma ortamı içinde<br />

gerçekleşiyor. Proje ve imalat süreçlerinde<br />

pek çok farklı milletten mühendisler,<br />

tasarımcılar ve uygulayıcıların birlikte<br />

çalışıyor olması, beraberinde kültür ve<br />

23-26 <strong>Eylül</strong> tarihleri arasında Monako’da<br />

düzenlenen Monaco Yacht Show önemli yat<br />

tasarımcıların katılımıyla gerçekleşti. Bu<br />

sene 19.’su gerçekleştirilen fuar, 25 metre<br />

ve daha uzun yatların sergilendiği, sektörün<br />

en önemli etkinliği.<br />

01<br />

02<br />

03<br />

yöntem farklılıklarını getirmekte. Bu<br />

farklılıkların üstesinden gelebilmek, konu<br />

özelinde ortak bir dil ve yöntem geliştirmenin<br />

bu işin çok önemli bir parçası olarak<br />

değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamakta<br />

fayda var.<br />

İşin eğitimine gelecek olursak; dünyada yat<br />

tasarımı üzerine lisans düzeyinde eğitim<br />

veren tek okul İngiltere’de bulunan<br />

Southhampton Institute. Okulun liman<br />

bölgesinde bulunması, sahip olduğu teknik<br />

laboratuarlar, verilen yoğun mühendislik ve<br />

tasarım eğitiminin pratikle birleştirilmesine<br />

olanak tanıyor. Yüksek lisans düzeyinde<br />

eğitim için ise Milano Politeknik<br />

Üniversitesi’nde tam zamanlı bir program<br />

mevcut. Ed Dubois, Ron Holland gibi<br />

mühendislik kökenli önemli yat<br />

tasarımcılarının ekiplerinde bu okullardan<br />

yetişmiş tasarımcılar yer alıyor. Ülkemizde<br />

ise çeşitli üniversitelerde Gemi İnşaat<br />

Mühendisliği bölümleri uzun süredir başarılı<br />

mühendisler yetiştirmekte ancak mühendislik<br />

fakültelerinin eğitimin içeriğinde tasarım<br />

konuları yer almıyor. İzmir Ekonomi<br />

Üniversitesi bünyesinde iç mimarlık ve çevre<br />

tasarımı ile endüstri ürünleri tasarımı<br />

öğrencileri için geliştirilen yat tasarımı dersi<br />

umut verici bir başlangıç olabilir.<br />

Potansiyelin Yönetimi<br />

İtalya’nın moda ve tekstil sektöründe bugün<br />

sahip olduğu yere, sanıldığının aksine;<br />

tasarımcıların değil tüccarların verdiği ivme ile<br />

geldiği söylenir. Bizim için de denizcilik<br />

sektörünün barındırdığı bu potansiyelin<br />

yönetilmesi ve gerçek bir değere<br />

dönüştürülmesi ancak kamu kuruluşları, özel<br />

kuruluşlar ve eğitim kurumları tarafından<br />

desteklenen bir proje olarak ele alınması ile<br />

mümkün olacaktır. Biz tasarımcıların heyecan<br />

verici olabilecek bu gelişmelere nasıl dâhil<br />

olabileceğimiz, kendi adımıza nasıl<br />

hazırlanabileceğimiz düşünmeye ve<br />

planlamaya değer bir konu.<br />

www.monacoyachtshow.com<br />

www.nyacthdesigns.com<br />

www.canyalman.com<br />

www.duboisyacths.com<br />

www.ronhollanddesign.com<br />

www.fosterandpartners.com<br />

www.stark.com<br />

01 Foster and Partners’in tekne tasarımı.<br />

02 Neptün Öziş’in tasarımı Nero.<br />

03 Stark’ın Wedge Too adlı teknesi.


08 27/09/<strong>2009</strong> 09<br />

Melis Pekand<br />

mpekand@yahoo.com<br />

MODA HAFTALARI<br />

YÜKSEKTEN UÇAR<br />

Sokaktaki insan seneye neyi nasıl giyecek,<br />

nasıl makyaj yapacak, hangi saçı<br />

uygulayacak, hangi renklere ilgi duyacak<br />

gibi soruların cevaplarının şov yoluyla<br />

verildiği, yeteneklerin çarpıştığı, konsept<br />

savaşlarının yaşandığı modanın bayramı<br />

sayılan moda haftalarının sonuncusu 10<br />

<strong>Eylül</strong>’de başladı. Modanın bir sonraki yıl<br />

başına geleceklerden sorumlu olan hazır<br />

giyim moda haftaları, yılda 2 kez, 4 şehirde<br />

ve 4 hafta ardı ardına düzenleniyor.<br />

Halka açık olmayan, yalnızca davetiyeyle<br />

girilebilen, moda basını ve alıcıların yanı<br />

sıra son yıllarda ünlü etkinliği haline gelen,<br />

sırasıyla New York, Londra, Milano ve<br />

Paris’te yapılan moda haftalarının her<br />

birinin aynen düzenlendikleri şehirler gibi<br />

karakteristik özellikleri var.<br />

New York satış odaklı ve giyilebilir<br />

görünümler sunarken, Londra cesareti,<br />

enerjiyi, tuhaflığı ve deneyselliği ortaya<br />

koyuyor. Öte yandan finans tarafı sağlam<br />

olan ve muhtaç olduğu kudreti ülkesinin<br />

bilinen markalarında bulan seksi Milano,<br />

İtalyan modasının hegamonyasını dünyaya<br />

gösteriyor. Erler meydanı, süzme en iyilerin<br />

olaya nokta koyduğu, modanın doğum yeri<br />

Paris ise, assolist olarak final yaparken<br />

yarattığı hayallerle her seferinde büyülüyor.<br />

01<br />

“New York işi bilir, Londra cesaretini ortaya koyar, Milano<br />

işçilik ustasıdır, Paris hayalleri sunar” derler. İşte yüksekten<br />

uçanları seyir rehberi...<br />

New York<br />

Moda Haftası<br />

1943 yılında New York’ta Press Week- Basın<br />

Haftası adı altında ilk defa düzenlenen<br />

etkinliğin hikayesi, Paris’in hükümdarlığı<br />

altındaki moda şovlarına karşı bir alternatif<br />

oluşturmak amacıyla başladı. Moda dünyası<br />

hakkında söz sahibi olan Fransız<br />

markalarını görmeye giden basını, New<br />

York’a çekmek ve Amerikan markalarını<br />

tanıtmak amaçlı olan New York Moda<br />

Haftası, günümüzdeki halini 1993 yılında<br />

aldı. Özellikle 90’ların görünümünün<br />

dünyaya yayılmasında referens noktası olan<br />

NYMH, Amerikan markalarının bilinirliğini<br />

pekiştirmek için önemli bir adres oldu.<br />

Yakın Takip İçin: Marc Jacobs, Ralph<br />

Lauren, Oscar de La Renta, Donna Karan,<br />

Alexander Wang, Rodarte, Zac Posen.<br />

Londra Moda Haftası<br />

Bu yıl 25. doğum yılını kutlayan Londra<br />

Moda Haftası, British Fashion Council-<br />

İngiltere Moda Birliği tarafından<br />

tasarımcıları tek çatıda toplamak amacıyla<br />

1984’te oluşturuldu. O zamanlar mezuniyet<br />

defilesi dilden dile dolaşan John Galliano da<br />

bu ilk moda haftası yılının genç<br />

mahsüllerindendi. Genelde modaya ilk<br />

adımını atan ve finansal gücü olmayan<br />

genç tasarımcıların boy gösterdiği Londra<br />

Moda Haftası, Premier Lig’de kapışan<br />

markaların dikkatini çekmek adına yapılan<br />

en tuhaf tasarımlara sahne olur.<br />

Uçukluğu ve yeni fikirleriyle ilgi odağı<br />

olmayı başaran isimler, genelde büyük<br />

markalarla sözleşme imzaladıktan sonra<br />

Paris Moda Haftası’na transfer olurlar.<br />

Ancak Londra’yı bir seviye atlama sınavı<br />

gibi görmekten ziyade, modanın keşif ve<br />

icatlarına katkıda bulunanlar,<br />

yeteneklerinin sınırlarını zorlayanlar<br />

merkezi olarak görmek daha doğru<br />

olacaktır.<br />

Her ne kadar Londra menşeili bazı isimler<br />

şimdi Paris Moda Haftası’na transfer olmuş<br />

olsa da, aslında Londra Moda Haftası’nın,<br />

Vivienne Westwood, Hussein Chalayan,<br />

Alexander McQueen ve John Galliano’nun<br />

doğdukları yer olduğunu unutmamak<br />

gerekir.<br />

Yakın Takip İçin: Christopher Kane, Erdem,<br />

Mark Fast, Luella, Marios Schwab,<br />

Richard Nicoll.<br />

Milano Moda Haftası<br />

İtalyan modasının Milano’yla olan etkinlik<br />

bazındaki organik bağı 1979’lara dayanıyor.<br />

Milano Collezioni adı altında düzenlenen<br />

defilelerden sonra, İtalyan markalarının<br />

dünyadaki eşsiz başarısıyla Milano’dan<br />

dünyaya açılan moda haftası oldukça ilgi<br />

çekiyor. Milano Moda Haftası hazır giyim<br />

için yılda iki kere düzenlenirken, Erkek<br />

Moda Haftası olan Moda Uomo da her yıl<br />

Ocak ve Temmuz aylarında yapılıyor.<br />

Tekstil işçiliğini jilet gibi keskin ve pürüzsüz<br />

detaylarla ortaya koyan Milano Moda<br />

Haftası, özellikle 80’lerden itibaren<br />

efsaneleşmiş isimlerin yuvası. Buradan<br />

çıkan Versace, Valentino, Dolce&Gabbana,<br />

Ferre, Gucci, Armani, Cavalli, Prada<br />

markalarının gücü, modadaki<br />

hegemonyalarını kanıtlar nitelikte.<br />

Yakın Takip İçin: Prada, Dsquared,<br />

Dolce&Gabbana, Armani, Salvatore<br />

Ferragamo, Bottega Veneta.<br />

Paris Moda Haftası<br />

Haute Couture Federasyon geçmişinin,<br />

1868’lere dayandığı bir şehirden<br />

bahsediliyor Paris derken. 1973’te bugünkü<br />

formunu alan hazır giyim organizasyonu,<br />

haute couture ile birlikte, modanın dramatik<br />

ve teatral gösterilerinin sunulduğu, yer yer<br />

moda tasarımının sanat mertebesine<br />

ulaştığı merkez olarak anılıyor.<br />

Paul Poiret ve Coco Chanel ile başlayan<br />

günümüz moda anlayışının yeni kuşak<br />

temsilcileri, Paris’in modanın kalbi<br />

olmasındaki haklı gururunu destansı<br />

ustalıkla gözler önüne seriyor.<br />

Modanın doğum yerindeki Parizyen efsane<br />

isimlerin ağırlığı ise dar satırlara<br />

sığmayacak kadar büyük. YSL, Dior, Chanel,<br />

Lanvin, Balenciaga, Louis Vuitton, Jean Paul<br />

Gaultier, Hermes gibi statü sembolü haline<br />

gelen markaların yüceliği modaya hayran<br />

kalmanın adeta simgesi.<br />

Yakın Takip İçin: Chanel, Dior, Balenciaga,<br />

Lanvin, Alexander McQueen, YSL, John<br />

Galliano, Karl Lagerfeld, Louis Vuitton,<br />

Comme Des Garcons, Hussein Chalayan,<br />

Rick Owens, Gareth Pugh.<br />

4 şehirdeki moda haftalarında defilesi<br />

sabırsızlıkla beklenen ve geleceği<br />

şekillendirmeye muktedir olan şu isimlere<br />

özellikle dikkat edilmesi gerekiyor; Marc<br />

Jacobs, Prada, Balenciaga ve Lanvin.<br />

10 <strong>Eylül</strong>’de 2010 İlkbahar/yaz<br />

koleksiyonlarını tanıtmaya başlayan Moda<br />

Haftaları 7 Ekim’de sona erecek..<br />

ECO-CHIC SERGİSİ<br />

İSTANBUL’DA<br />

İstanbul Moda Akademisi (İMA), İsveç Enstitüsü ve<br />

İsveç İstanbul Başkonsolosluğu işbirliği ile<br />

yürütülen gezici sergi “Eco Chic”e (Eko Şıklık -<br />

Sürdürülebilir İsveç Modasına Doğru), 1-21 Ekim<br />

<strong>2009</strong> tarihleri arasında ev sahipliği yapacak.<br />

İstanbul Moda Akademisi (İMA)nın yeni eğitim döneminin<br />

açılışına denk gelen Eco Chic sergisi, insani olmayan<br />

koşullarda ve çevreye zararlı bir şekilde üretilen giysilere<br />

alternatif bir çözüm olarak İsveçli tasarımcıların ekolojik<br />

kıyafetlerini bu sergide bir araya getiriyor. Diğer giysilerle<br />

ekolojik tasarımların arasındaki farkı üretiminden en son<br />

haline kadar olan süreçteki etik yaklaşımlarıyla ortaya<br />

koyan Julian Red, Flippa K., Dem Collective gibi ünlü<br />

tasarımcıların kıyafetlerinin yer alacağı bu sergi, tekstil<br />

üretimi ve tüketimi anlayışına yeni ve etik bir bakış açısı<br />

getiriyor olacak. İstanbul’dan önce Belgrad, Minsk, Kiev ve<br />

Riga’da sergilenen ve büyük ilgi gören Eco Chic sergisi<br />

İstanbul’dan sonra Berlin ve New York’ta sergilenecek.<br />

İstanbul’da, İMA’da yer alacak olan bu sergi kapsamında<br />

bir seminer ve iki workshop gerçekleştirilecek. 2 Ekim günü<br />

gerçekleştirilecek olan “Ekolojik Yaşam ve Moda” temalı<br />

seminere İsveç Enstitüsü’nden “Eco Chic” sergisinin proje<br />

müdürü Anna Maria Bernitz, Dem Collective’in<br />

ortaklarından ve ekolojik moda üzerine konuşacak Annika<br />

Axelsson, Bergman’s şirketlerinin ortaklarından ve aynı<br />

zamanda akademide ekolojik tasarım üzerine ders veren<br />

Marcus Bergman, Centre for Sustainable Fashion, London<br />

College of Fashion’dan Nina Baldwin, Türkiye’de organik<br />

kumaş üretimi yapan Ants firmasından Rengin Akyüz ile<br />

Institute for Marketology’den organik ve ekolojik<br />

tasarımların sertifika alma süreçlerinden bahsedecek olan<br />

Hüseyin Taş katılacaklar.<br />

13 ve 14 Ekim tarihlerinde İMA’da düzenlenecek olan<br />

workshop Vivenne Weswood, Fillippa K. gibi ünlü<br />

markalarda tasarımcı olarak çalışmış olan moda tasarımcısı<br />

Rickard Lindqvist tarafından gerçekleştirilecek.<br />

Katılımcılara organik veya eski kumaşlardan basit<br />

tasarımlar yapmayı öğretecek olan Rickard Lindqvist<br />

kumaşı kesmeden ve dolayısıyla hiç kumaş israfı yapmadan<br />

nasıl yaratıcı ve farklı tasarımlar üretilebileceğini<br />

gösterecek.<br />

Eco Chic sergisi, halen doğaya büyük zararlar vererek ve<br />

insani olmayan koşullarda insanların çalıştığı moda<br />

sektörüne estetikten ve tasarımdan vazgeçmeden etik bir<br />

yaklaşım getirmesi açısından büyük bir önem içeriyor.<br />

Daha bilinçli bir üretim ve daha bilinçli bir tüketime yönelik<br />

ilk adım için 1-21 Ekim tarihleri arasında İMA’da<br />

gerçekleşecek olan Eco Chic sergisi gezilebilir.<br />

Sibel Baştimur<br />

sbastimur@gmail.com<br />

KRİZ TASARIMI MI,<br />

TASARIM KRİZİ Mİ?<br />

İTÜ Endüstri Ürünleri <strong>Tasarım</strong>ı<br />

Bölümü, "<strong>Tasarım</strong> veya Kriz"<br />

başlığı altında 8-9 Ekim <strong>2009</strong><br />

tarihlerinde düzenlenecek 4.<br />

Ulusal <strong>Tasarım</strong> Kongresi'ne<br />

davet ediyor.<br />

Endüstriyel tasarımın ülke kalkınmasında ve yaşam<br />

kalitesinin artırılmasındaki rolünü anlatmak için<br />

toplumun ilgili kesimlerine yönelik bir bilgilendirme ve<br />

etkileşim stratejisi geliştirmek, kuruluşundan itibaren<br />

İTÜ Endüstri Ürünleri <strong>Tasarım</strong>ı Bölümü kurumsal<br />

misyonunun bir parçası oldu. İçinde bulunduğumuz<br />

dönem, değişimin iki farklı yüzü olan tasarım ve kriz<br />

arasındaki diyalektik gerilim ile tasarım ve kriz ilişkisi<br />

üzerine düşünmeyi ve tartışmayı değerli ve gerekli<br />

kılıyor. 4. Ulusal <strong>Tasarım</strong> Kongresi'nin – <strong>Tasarım</strong> veya<br />

Kriz - temasıyla düzenlenmesine de bu bakış açısının<br />

sonucu olarak karar verildi.<br />

İlk Ulusal <strong>Tasarım</strong> Kongresi'ni 1982 yılında, ikincisini AB<br />

ile Gümrük Birliği'nin hemen ardından 1996 yılında ve<br />

üçüncüsünü ise 2006 yılında düzenleyen İstanbul<br />

Teknik Üniversitesi (İTÜ) Endüstri Ürünleri <strong>Tasarım</strong>ı<br />

Bölümü tasarımı yeniden Türkiye üniversite gündeminde<br />

üst sıralara taşımayı amaçlıyor. Ulusal <strong>Tasarım</strong> Kongresi<br />

Türkiye'de endüstriyel tasarım alanında gerçekleşen tek<br />

periyodik kongre. Ayrıca geniş bilimsel hakem kuruluyla<br />

kongre bu alanda ilk ve tek hakemli ulusal akademik<br />

etkinlik olma niteliğini de koruyor.<br />

4. Ulusal <strong>Tasarım</strong> Kongresi akademik programında yer<br />

alan tüm bildiriler, konularında uzman en az iki<br />

hakemin olumlu görüşüyle kongrede sunulmak üzere<br />

kabul edildiler. Kongre’nin davetli konuşmacısı<br />

Hindistan’ın ünlü Ulusal <strong>Tasarım</strong> Enstititüsü öğretim<br />

üyesi, tasarımın sürdürürülebilir ekonomik ve ekolojik<br />

süreçlerdeki rolü konusunda uluslararsı bir uzman,<br />

Profesor M.P. Ranjan olacak.<br />

Ulusal <strong>Tasarım</strong> Kongresi'nin temel amacı tasarımı çok<br />

boyutlu bir yaklaşımla ele alarak, araştırma ve<br />

uygulama yapan ilgili tüm kesimlerin yer alabileceği bir<br />

iletişim ve tartışma ortamı yaratmak. Kongrenin hedef<br />

katılımcı kitlesini tasarımcılar, işadamları,<br />

akademisyenler, profesyonel yöneticiler, bürokratlar,<br />

siyasetçiler, öğrenciler ve basın mensupları<br />

oluşturuyor.


10 27/09/<strong>2009</strong> 11<br />

Banu Alpay<br />

banukdny@gmail.com<br />

HANGİSİ, ‘KAÇ PARA?’<br />

AIGA, Haziran ayında <strong>2009</strong> yılı tasarımcı ücretleri üzerine<br />

hazırladığı anketin sonuçlarını açıkladı. Sonuçlar,<br />

tasarımcılara yeni ilham kaynakları ve başarı stratejileri<br />

sunmak amaçlı derleniyor. Türkiye’de ise ETMK, 10<br />

Ekim’den itibaren özel olarak seçilen bir komisyon ile<br />

konu üzerine toplantıları başlatıyor.<br />

Özellikle 2008’in üçüncü çeyreğinde<br />

yaşanan küresel ekonomideki sarsıntılar ve<br />

beraberinde getirdiği ekonomik geri çekilim<br />

sonrasında bu seneki anketin sonuçları<br />

tasarım camiası tarafından merakla<br />

bekleniyordu. AIGA verdiği raporda <strong>2009</strong><br />

anketinin 9000 üzeri katılımcı ile şu ana<br />

kadar yaptıkları en geniş çaplı anket<br />

olduğunu da belirtiyor.<br />

Ücretlendirme<br />

Metodları<br />

AIGA, Aquent ve Communication Arts’ın<br />

kontaklarından seçilen ve tasarım alanında<br />

çalışan 42,000 üzeri profesyonele yöneltilen<br />

anket soruları internet üzerinden dağıtıldı ve<br />

toplandı. Özel bir araştırma şirketi tarafından<br />

toparlanan veriler tasarımcının pozisyonu<br />

dahil olmak üzere çalıştıkları şirketlerin<br />

faaliyet alanlarından, çalışan sayısına,<br />

müşteri tabanından, hangi şehirde<br />

konumlandıklarına kadar birçok kritere<br />

göre değerlendirildi. AIGA, katılımcı sayısı<br />

göze alındığında sonuçların ülkedeki<br />

tüm tasarımcıları temsil etmediğini ancak<br />

önemli bir kısmının kazancının güncel ve<br />

belirgin bir yansıması olduğunu belirtiyor.<br />

Anket Sonuçları<br />

Ne Gösteriyor?<br />

Ekonomik geri çekilme sonrasında senior,<br />

junior ve giriş seviyesindeki tasarımcıların<br />

maaşlarında süreklilik tespit edilirken web<br />

tasarım ve geliştirme alanında çalışanların<br />

ücretlerinde az da olsa artışa rastlandı.<br />

Belirtilenlerin dışındaki pozisyonlarda ise<br />

düşüşe rastlandı. İşçilik İstatistikleri<br />

Büro’sunun tüketici fiyat endeksinin sadece<br />

0.1’lik bir artış göstermesi ise istatiksel<br />

olarak tasarımcıların aşağı yukarı aynı hayat<br />

standartlarını koruduğunu belli ediyor.<br />

AIGA’nın anket sonuçlarına dayanarak da<br />

belirttiği gibi reklam ajansları ve büyük<br />

şirketler kendi bünyelerinde bulunan tasarım<br />

departmanlarını küçültür yada kapatırken<br />

çoğu tasarım stüdyosu da dar zamanlamalar<br />

ve bütçelerle kısıtlı iş yoğunluğundan şikayet<br />

ediyor.<br />

Uzman Gözünden<br />

Anketin yanı sıra AIGA Amerika’nın çeşitli<br />

bölgelerinden tasarım uzmanlarına<br />

ekonomik düşüşün yaşandığı bu dönemde<br />

meslektaşlarına ne gibi tavsiyeler<br />

verebileceğini sordu. Dünya genelinde<br />

tasarımcılara hitap eden tavsiyelerden<br />

göze çarpanlar şöyle;<br />

● Düşüşe geçen ücret seviyeleri tasarımcının<br />

emeğinin karşılığından ziyade ekonominin<br />

neyi destekleyebildiğini yansıtıyor. Moralinizi<br />

yüksek tutun.<br />

● Borç almaktan kaçının, bütçe hazırlayın ve<br />

giderlerinizi doğru ayarlayın.<br />

● Kim için özel indirim yapacağınız<br />

konusunda dikkatli olun, spekülatif işten<br />

kaçının.<br />

● Kariyeriniz için ülke veya şehir<br />

değiştirmeye açık olun.<br />

● Elinizde para kazandıracak bir iş olmasa<br />

da boş durmanıza gerek yok. Paranızı<br />

dikkatli ancak yaratıcılığınızı bol<br />

harcayın. Ortada çözülmesi gereken çok<br />

problem var.<br />

● Kalıcı değerleri olan şeyleri yaratabilen insanlar<br />

daha sağlıklı ve bilgiye dayalı bir ekonomik<br />

sistemi mümkün kılanlardır.<br />

● Kendi tasarımlarınızı yapmanız için çok<br />

sermayeye ihtiyacınız yok.<br />

● Çevrenizi genişletin ve kariyeriniz için değerli<br />

insanları yakın kontağınızda tutun.<br />

● Olası iş verenlerinizle ilgili bilgi toplayın.<br />

● Teknolojiyi takip edin ve işlerinize katın.<br />

● Yeteneğinizi en doğru şekilde kullanacağınız<br />

alanı bulun ve odaklanın. Gelişmek için<br />

paylaşmaktan kaçınmayın.<br />

Türkiye’de ne<br />

yapılıyor?<br />

ETMK İstanbul Şube’sinin yaptığı açıklamaya<br />

göre tasarımcı ücretlendirmeleri adına yapılacak<br />

çalışmalar Ekim ayının 10’undan itibaren<br />

başlayacak. 4-5 yıl önce de konu üzerine<br />

tasarımcılara yardımcı çalışmalar sunmuş ve<br />

pozitif tepkiler almış olan ETMK, günümüz<br />

ekonomik şartları, değişen sektör yapıları ve<br />

farklılaşan ölçekte işlerin varlığı sebebi ile<br />

daha önceki araştırmalarını güncellemek adına<br />

kolları sıvıyor. Aynı zamanda bir sivil toplum<br />

örgütü de olan dernek, toplantıları<br />

başlatacak konseye katılmak isteyen her üyesini<br />

destekliyor.<br />

Ücretlendirme konusunun yaratıcı<br />

endüstrilerde çok net ölçülendirilmesinin zor<br />

olduğunu belirten kurum, konsey toplantıları<br />

ile başlatacağı süreci şöyle tanımlıyor;<br />

Araştırma süresince kaç kişinin<br />

çalıştırılacağından, yapılacak araştırmanın<br />

bedeline kadar çok kapsamlı bir bütçe<br />

oluşturalacak. Ön çalışmaları takip eden<br />

sürede ise farklı sektörlerin konumları,<br />

piyasadaki aktif projelerin yapıları ve<br />

üzerlerinde çalışan yaratıcı kadro sayısına<br />

kadar bir çok veri toplanacak.<br />

Komisyon üyelerinin geniş kapsamlı<br />

toplantılarının sonucunda oluşacak çıktıları<br />

internet üzerinden aktif hale getirecek olan<br />

dernek aynı zamanda tasarımcılara yeni iş<br />

kapılar açmayı da tarifliyor.<br />

Konu hakkında daha fazla bilgi almak için<br />

www.designsalaries.org , www.etmk.org.tr<br />

01. AIGA’nın <strong>2009</strong> anketi sonuçları<br />

Gözde Tüfekçi<br />

gozde@kaletasarimmerkezi.com<br />

DIŞ KAPININ MECRALARI<br />

Açık hava reklamları giderek farklılaşan<br />

uygulamalarıyla, uzun zamandır olgunlaşan bir<br />

sektör olduğunun sinyallerini veriyor.<br />

Televizyon ve gazeteden sonra en etkili üçüncü<br />

mecra haline gelen açık hava alanları; trafikte,<br />

yolda yürürken, gün içinde seyre daldığımız<br />

alanlar olarak içimize nüfuz ediyor. Sorgusuz<br />

sualsiz, kendiliğinden karşımıza çıkıveren açık<br />

hava reklam alanları şimdi de boyutlandı! Birçok<br />

marka bu yolla dikkatleri üzerine çekiyor.<br />

Tüketicinin bir günde ortalama 1.600 mesaja<br />

maruz kaldığı düşünüldüğünde, dikkati anında<br />

çekmek, ilgi uyandırmak söz konusu olduğunda,<br />

reklamcıların tasarımla kesişen noktalardan<br />

yararlanmamaları da kaçınılmaz oluyor. Kitleyle<br />

birebir göz göze gelebilen özellikteki bu<br />

mecralarda varlığını sürdürmek, can alıcı<br />

noktada yer almak; yaratıcılık, beklenmeyeni<br />

yapmak ve izleyiciye halihazırda görebileceği<br />

bir dünya sunmaktan geçiyor. Sokaklarda sıkça<br />

görmeye alıştığımız açıkhava reklam<br />

uygulamaları da, yalnızca birer pano olmanın<br />

dışına çıkarak iki boyuttan üç boyutlu<br />

örneklerine ulaşarak, daha bir dikkat çeker,<br />

daha bir görünür olmaya başlıyor. Bu nedenle<br />

açık hava reklamlarının başarısının temeli,<br />

altında yatan reklam fikrine dayansa da, fikrin<br />

etkili bir şekilde ürüne yansıtılması, izleyiciyi<br />

yakalaması ve doğru aktarılması noktasında<br />

tasarımı da, kilit noktalardan biri halini alıyor.<br />

Son günlerde birçoğumuzun dikkatini çeken<br />

uygulamalardan biri; Knorr’un Beşiktaş duvarını<br />

boydan boya süsleyen doğadan mutfağı. Projeyi<br />

gerçekleştiren Santa Adworks’e, Summit<br />

International Awards yarışmasında Creative<br />

Award kategorisinde Silver Crystal Trophy<br />

kazandıran Knorr’un 3D mutfağı, markanın<br />

yarattığı “doğallık” algısını şehrin en işlek<br />

yerlerinden birine getirerek yaratıcılıkla<br />

perçinliyor. Duvarın boydan boya mutfak olarak<br />

tasarlandığı çalışmada, ahşap malzemeler önce<br />

el ile üç boyutlu olarak modellendirilirken 10<br />

gün süren bir üretim sürecinden geçilmiş. Özel<br />

bir teknikle gerçeğine en yakın şekilde anime<br />

edilerek boyanan 100 parça bir araya<br />

geldiğinde ise Knorr’un doğadan gelen dünyası<br />

şehre iniş yapmış.<br />

Uluslararası uygulamaların peşi sıra Türkiye’de<br />

de başarılı örneklerine rastladığımız açık hava<br />

reklamlarını değerlendiren, en iyi reklam<br />

fikirleri, mecraları ve yaratıcılık gibi kriterlerin<br />

yanı sıra, en iyi illüstrasyon, tasarım ve fotoğraf<br />

dallarında da ödüllerin verildiği Mediacat<br />

Açıkhava Ödülleri gibi yarışmalar, bu alandaki<br />

gelişmelere işaret eder nitelikte.<br />

Biraz geçmişe dönecek olursak, “anlamlı” olma<br />

örneklendirmelerinden biri de, Nationwide<br />

sigorta markasıyla karşımıza çıkıyor. Servis<br />

sağlayıcı bir markanın bile ürünleşerek<br />

somutlaştığı bir açık hava reklamına şahit<br />

oluyoruz uygulamayla. “Life Comes at You Fast”<br />

kampanyasının bir parçası olarak<br />

Geçtiğimiz ay “panonun üstüne kanlı canlı insan yerleştirmek”<br />

suretiyle 3 boyutlu olma haline yeni bir yorum katan tasarımcıreklamcılarımız<br />

sağolsun, kapının dışına başımızı uzattık!<br />

01<br />

03<br />

gerçekleştirdikleri canlandırmada; Columbus,<br />

Ohio’da bir park alanı kiralayarak, boya<br />

dökülme anını dev bir şekilde yeniden yaratan<br />

kuruluş tarafından, açık mekanın tümü<br />

senaryolaştırılarak bir bütün olarak ele alınmış.<br />

Bir diğer çarpıcı örnek ise 3M’in güvenlik<br />

camını tanıtmak için seçtiği yöntem. Uygulama<br />

hem cesaretli, hem de ürüne güven duymanızı<br />

bir kez daha tembihler nitelikte. Kırılmaz cam<br />

olarak lanse edilen ürünün özelliklerinden<br />

sonuna kadar yararlanan 3M, bir otobüs<br />

durağında güvenlik camından oluşturduğu<br />

camekanın içine yerleştirdiği para desteleri ile<br />

izleyiciye adeta açık bir davetiye gönderiyor.<br />

Başka bir yanda, uluslararası sağlık zinciri<br />

Fitness First’ün yarattığı otobüs durakları,<br />

gördüğünüz andan itibaren yüzünüzde<br />

gülümsemeye dönüşecek bir şaşkınlık<br />

yaratmanın yanı sıra biraz da çekimserlik<br />

ekleyen haliyle çıkıyor karşımıza bu kez.<br />

Yaratılan durak, fazla kiloları ve ihtiyaçları<br />

olabilecek çözümü, aynı anda çarpıcı bir şekilde<br />

işaret ediyor. Bekleyenin, durak bankına<br />

oturmasıyla kurulan sistemde, oturma alanının<br />

altına yerleştirilen tartı, eş zamanlı olarak<br />

durağın ekranında beliriveriyor. Espirili bir<br />

yaklaşımla markanın servisini dile getiren<br />

uygulama, fikrin ürüne dönüşmesiyle daha da<br />

can alıcı bir şekilde dikkat çekmeyi başarıyor.<br />

01 ’Life Comes at You Fast’ kampanyasına ait.<br />

outdoor reklam çalışması.<br />

02 Fitness First’ün yarattığı otobüs durakları.<br />

03 3M reklam panosu.<br />

02


12<br />

Dekorasyon ve tasarım dünyasının yakın bir<br />

ilgiyle takip ettiği Paris Maison&Objet Fuarı,<br />

geçtiğimiz son bir sene içindeki diğer tüm<br />

dünya fuarları gibi, katılımcı ve ziyaretçi<br />

anlamında çok daha sakindi. Fakat bu<br />

seyrekleşme eğilimi, katılımcı markaların<br />

yılması için bir sebep oluşturmamıştı. Aksine<br />

her marka kendi ölçeğinde hazırlamış olduğu<br />

koleksiyonlarda kişisel değerlerin, dengenin ve<br />

daha iyi bir yaşam için gerekli olan şeylerin<br />

önemini bir kez daha ortaya koymuştu.<br />

‘ReGeneration’ temasını fuarın odağı haline<br />

getiren yetkililer, bu çerçevede insanın kendini<br />

yeniden inşa etme sürecini, inovatif<br />

konseptlerin insan yaşamını daha da<br />

iyileştirmesini ve estetik anlamıyla güzelliklerin<br />

hak ettiği değeri bulmasını talep ediyorlardı.<br />

Her sene olduğu gibi bu sene de, keşiflerin,<br />

kalitenin ve genç yeteneklerle işbirliğinin<br />

devam ettiği fuarda, insanların ve objelerin tam<br />

yerini bulduğu bir modern çağ tasviri yapıldı.<br />

Hem iç hem dış mekanda kullanılan mobilya ve<br />

ürünlerin yanı sıra insan aklını ve zihnini<br />

olumlayan tasarımlar, daha uyumlu ve dengeli<br />

bu yaşam tarzının ihtiyaçlarını ortaya koydu.<br />

Fuarın önemli bölümlerinden biri olan<br />

‘Outdoor_Indoor’ bölümü, yeni tasarım<br />

imkanlarının denendiği dekoratif<br />

platformlardan biriydi. Özellikle ev yaşamını<br />

bizzat ilgilendirdiği için, sektör markalarını bir<br />

araya toplayan bu bölümde estetik ve işlev<br />

anlamında daha kaliteli açılımlar arandığı<br />

görüldü. Ziyaretçiler çok fazla heyecan verici<br />

tecrübelerle ayrılmamış olsa da, sektörde halen<br />

olumlu gelişmeler olması sevindiriciydi.<br />

Markalarla işbirliği yapan yıldız tasarımcılar<br />

sektör üzerindeki ilgiyi taze tutmanın önemli<br />

kozlarından biriydi. <strong>Eylül</strong> edisyonunda Pascal<br />

Morgue ve Andrée Putman’ın Fermob’la;<br />

Patricia Urqiola ve Antonio Citterio’nun B&B<br />

Italia’yla; Paola Navone, Rodolfo Dordoni,<br />

Chrisophe Pillet ve Carlo Colombo’nun EMU’yla,<br />

Marcel Wanders’n Kettal ve Philippe Starck’ın<br />

Sutherland-Perennials ile işbirliği dikkate değer<br />

çalışmalardı.<br />

İyi bir yaşam ve yenilenme konseptinden<br />

hareketle düzenlenmiş olan SPA bölümü de,<br />

tıpkı dış mekanlar gibi keyif noktalarından biri<br />

olarak kodlanmıştı fuarda. Geleneksel<br />

anlamıyla hamam kavramını da içine alan bu<br />

bölümde tekstil ürünlerinden bakım kürlerine<br />

kadar pek çok markanın ürünü yer aldı.<br />

Fuarın genç tasarımcılara destek olan kısmı<br />

‘Talents à la Carte’ bölümünde ise Meksika,<br />

Peru ve Brezilya’dan yeni isimler yer aldı.<br />

Fransa ve Brezilya arasındaki dostluk yılı<br />

nedeniyle Dona Fusion sergisinde ise her iki<br />

ülkenin kumaşları ve ürünleri biribiriyle iç içe<br />

giydirilerek ‘Dressing the home’ isimli bir<br />

konsept sergi düzenlenmişti. Fuarın en çok ilgi<br />

çeken bölümlerinden bir diğerinde ise,<br />

sosyolojik, ekonomik, siyasi ve kültürel verilere<br />

dayalı olarak hazırlanan 2010 yılı eğilim<br />

öngörüleri vardı. Croisements Trend Ajansı’nın<br />

yöneticisi François Bernard’ın hazırladığı ‘Body<br />

House’ sergisi, insan anatomisinden ilham alan<br />

parçalardan oluşurken, Elisabeth Leriche Ajansı<br />

da ‘Delightful’ konseptiyle daha şiirsel bir ev<br />

Barış Çakmakçı<br />

bcakmakci@vdg.com.tr<br />

PARİS’TE DOĞUŞ<br />

Yeni arayışlar, yıldız tasarımcılar, genç yetenekler, sürdürülebilir<br />

tasarımlar ve daha kaliteli bir yaşam derken ‘ReGeneration’<br />

temasıyla Paris Maison&Objet Fuarı bir kez daha geride kaldı. Fuar,<br />

büyük heyecanları beraberinde getirmese de, izlenen yolun tutarlılığı<br />

ve yakın gelecekle ilgili öngörüleri mutluluk vericiydi.<br />

01<br />

atmosferi kurguluyordu. NellyRodi Ajansı’nın<br />

direktörü Vincent Gregoire ise ‘Sense Fiction’<br />

temalı sergide yeni enerjilerin, ‘zamanın<br />

ruhu’nun ve daha iyi bir yaşam fikrinin<br />

peşindeydi. Tüm bu konseptler daha sonra<br />

‘ReGeneration’ ismiyle bir yayında toplandı.<br />

Çevreye duyarlı ve sürdürülebilir tasarımlar<br />

Maion&Objet Fuarında’da öne çıkan noktaların<br />

başındaydı. Gerek materyalleri gerek işlevleri<br />

gerekse formlarıyla pek çok tasarımcı doğadan<br />

ilham ve çevreye duyarlı ürünlerle çıktı<br />

karşımıza. Tekstil sektöründe bambu, keten ve<br />

pamuk gibi organik kumaşların zirve yapmış<br />

olması da tesadüf değildi. Ayrıca<br />

‘matériOthèque’ isimli bölüm, doğadan ilham<br />

02<br />

alarak hazırlanmış materyallerin bir<br />

veritabanını oluşturuyordu.<br />

Türkiye’den Sesler<br />

03<br />

Son dönemde Türkiye’de peşi sıra edindiği<br />

başarıların ardından bu sene de fuara katılan<br />

ilio, doğadan ilham alan tasarımlarıyla dikkat<br />

çekmeyi başaran markalardan biriydi.<br />

Gaia&Gino’nun bir süredir yakalamış olduğu<br />

başarıyı devam ettirmesi, Stepevi’nin Rug<br />

Design Awards <strong>2009</strong> GOLD ödülünü alan Deep<br />

koleksiyonundaki %100 Yeni Zellanda<br />

yününden yapılmış Can Yalman imzalı<br />

Mienterra halıları, Simple Life’ın spa ve bakım<br />

ürünleri ile Valeron’un ev tekstilleri ülkemizin<br />

öne çıkan seslerindendi. Fransa’da yaşayan<br />

Türk asıllı genç tasarımcı Arzu Firuz da Holbein<br />

için hazırladığı optik kayma efektli vinyl<br />

halısıyla fuardaydı.<br />

01 2010 öngörülerinin toplandığı fuar yayını.<br />

02 Frederique Morrel tasarımı duvar süsü.<br />

03“Bambool”tasure.<br />

04<br />

05<br />

04 Christien Meindertsma tasarımı pu�ar.<br />

05 Fraçois Bernard’ın Body House sergisi.<br />

Barış Çakmakçı<br />

bcakmakci@vdg.com.tr<br />

TEKNOLOJİ SİNYALİNİ VERDİ:<br />

27/09/<strong>2009</strong><br />

İNOVASYON VE AKILCILIK<br />

4–9 <strong>Eylül</strong> tarihleri arasında Berlin’de gerçekleşen Tüketici Elektronikleri Fuarı<br />

(Consumer Electronics Unlimited - IFA), sadece teknoloji ürünleri fuarı olmadığını;<br />

aslında insan, çevre, ekonomi ve tasarımla da ne denli iç içe işleyen bir sistemin var<br />

olduğunu ortaya koydu. Fuarın merkezinde ‘akılcılık’ parlıyordu.<br />

Geçtiğimiz <strong>Eylül</strong> ayının ilk haftası<br />

gerçekleşen Tüketici Elektronikleri Fuarı<br />

(Consumer Electronics Unlimited - IFA),<br />

sadece teknoloji ve ekonominin değil, aynı<br />

zamanda tasarım endüstrisinin de gözünü<br />

Berlin’e çevirmesine neden olduğu bir<br />

etkinliğe dönüştü. Ekonomik sıkıntılar ve<br />

resesyon nedeniyle hemen her sektörü<br />

vuran durgunluk sürecinden çıkar yol<br />

arayan teknoloji firmaları, fuar süresince<br />

sergiledikleri ürünlerde inovasyonın ve<br />

çevreye duyarlılığın altını çizdiler.<br />

Beş gün boyunca devam eden fuarda yer<br />

alan markalar gündelik yaşamda herkesin<br />

evinde, ofisinde kullandığı ve bir arada<br />

yaşamaktan keyif aldığı bütün teknolojileri<br />

ve sistemleri içeriyordu. Televizyondan<br />

çamaşır makinesine, müzik ve sinema<br />

sistemlerinden cep telefonuna kadar pek<br />

çok farklı ürün grubunu bir araya getiren<br />

fuar, hem teknoloji tutkunlarını hem<br />

ekonomi basınını hem de tasarım-teknoloji<br />

ilişkisini yakından takip edenleri fazlasıyla<br />

tatmin edecek anekdotlar çıkardı.<br />

Krizde Umut Işığı<br />

Teknoloji, ilk kısılacak lüks kalemler<br />

arasında görünse de, markaların peşi sıra<br />

sunduğu ürünler kendilerini her zaman<br />

cazibe noktası haline getirmeyi başarıyor.<br />

Kimi zaman estetik gücüyle kimi zaman<br />

işlevsel boyutuyla -hiç aklınızda olmasa<br />

bile- bir ürünü edinme isteği öne geçer.<br />

Berlin’de gerçekleşen fuar da bunun<br />

göstergelerini ortaya koydu. Markalar<br />

akılcılık boyutunu ne denli ileri<br />

götürdüklerini, üretim bantlarını nasıl<br />

manipüle ettiklerini ve pazardan çok<br />

insana yatırım yaptıklarını iyi bir biçimde<br />

ortaya koydu.<br />

Küresel ısınma, su sorunu ve ekonomik kriz<br />

nedeniyle bir önceki sene ortaya çıkan<br />

tasarruf eğilimi, bu yıl inovatif yaklaşımlar<br />

nedeniyle daha da ivme kazanmıştı.<br />

Büyüklü küçüklü pek çok marka, bu<br />

konudaki hassasiyetini yeni sezon ürün<br />

gamıyla ortaya koymaktan çekinmemişti.<br />

Daha az elektrik ve suyla yıkayan çamaşır<br />

ve bulaşık makineleri, prizden çıktıktan<br />

sonra biriktirdiği şarjla temizliğe devam<br />

eden elektrik süpürgesi, Zararlı ışınların<br />

01<br />

etkisi azaltılmış neredeyse tüy kadar ince<br />

Eco-LCD televizonlar, enerji dengeleyici<br />

adaptörler derken bütün markalar taşın<br />

altına elini koyacak girişimleri yapıyor.<br />

Özel seriler çok yakında pazardaki yerini<br />

alacak.<br />

<strong>Tasarım</strong>ın bir ürüne ve insan yaşamına<br />

kattığı artı değeri iyi bilen markalar, yeni<br />

sezon ürünlerinde sadece çevreyi değil,<br />

insanı da düşünerek hareket planı<br />

çizmişlerdi. Özellikle Avrupa’da genç<br />

nüfusun azalmasıyla birlikte ergonomiyi<br />

merkeze alan bazı markalar, eğilmeden<br />

hareket edilecek ve bünyeyi zorlamayacak<br />

rasyonel çözümlerle çıkıyorlar. Üstten<br />

açılan kapaklar, eğilmeyi kaldıran<br />

aksamlar ve tek tuşla işlem yapma bu<br />

amaçla ciddi bir boyuta ulaşmış durumda.<br />

Gorenje, Russell Hobbs ve Electrolux gibi<br />

markalar ise tasarımcılarla yaptıkları<br />

işbirliği özel çalışmalarda işin estetik<br />

tarafını da kuvvetli tutmaya çalışmıştı.<br />

Gorenje’nin hem Microsoft hem Apple ile<br />

altyapı işbirliği görülmeye değerdi. iPhone<br />

üzerinden makineleri ayarlamak ve<br />

otomatik mönüden yemekleri seçip ısı<br />

ayarlarına göre pişirmek gibi özellikler<br />

için tek sahip olmanız gereken şey<br />

kablosuz internet bağlantısı. Karim Rashid<br />

ve Ora-Ïto gibi tasarım cambazlarının ve<br />

vintage serisinin de yeni sezon<br />

04<br />

02<br />

kataloğunda yer alması tesadüfi değil.<br />

İsrailli Studio Dror’la çalışan Russell<br />

Hobbs ve Electrolux Design Lab gibi genç<br />

tasarımcılara fırsat veren girişimler ise<br />

geleceğe dair daha umut verici bir tablo<br />

çizmekte.<br />

Perakende sektöründe yükselişe geçen<br />

tüketiciyi interaktif katılımla alışveriş<br />

sürecine dahil ediş eğilimi, IFA’da da öne<br />

çıkan noktalardan biriydi. Vitrin arkası<br />

cam içinde izlenen değil, elleyerek,<br />

koklayarak ve hatta kurulmuş mutfaklarda<br />

bizzat tadarak ürünlerle bütünleşen son<br />

kullanıcılar ve dünyanın pek çok yerinden<br />

gelen alıcılar, başta Alman teknolojisi<br />

olmak üzere pek çok ürünle iç içe olma<br />

fırsatı yakaladı. Miele, Loewe, LG ve Sony<br />

gibi markalar sadece ürünleriyle değil,<br />

hazırladıkları yaşam tarzıyla da insana,<br />

çevreye ve ekonomiye dair önemli<br />

mesajlar verdi.<br />

01 Stefan Buchberger imzalı buzdolabı.<br />

02 Elac ses sistemleri.<br />

03 Sung Bae Chang imzalı Scan Toaster.<br />

04. Dyson elektrik süpürgesi.<br />

05. Grundig LCD televizyon.<br />

03<br />

05<br />

13


14 27/09/<strong>2009</strong> 15<br />

S. Işıl Göreci<br />

igoreci@yahoo.com.tr<br />

TUVALET<br />

KAĞIDIYLA<br />

NEREYE<br />

KADAR?<br />

Banyoda teknoloji devrimi: Saplantılar<br />

yaratıcılığa, tuvaletler arzu nesnesine<br />

dönüşüyor. Yapay zekalı tuvalet sistemleri ile,<br />

tuvalet kağıdı tarihe karışırıyor. Yarışmalar<br />

düzenleniyor, tartışma artıyor.<br />

Bilinen ilk tuvalet kağıdı 6. yüzyılda Çin’de<br />

kullanılmış.Yaygınlaşarak kültürün<br />

değişmeyecek parçası haline gelmesi<br />

19.yüzyıl ortalarını bulmuş. Şimdi ve yakın<br />

gelecekte ise tuvalet kağıdı tarihe karışacak<br />

gibi duruyor. Temizlik takıntısını<br />

kültürlerinin doğal bir parçası olarak gören<br />

Japonlar sayesinde, kullanıcıyı ve kendi<br />

kendini, el değmeden temizleyebilen, multifonksiyonel<br />

akıllı klozet sistemleri atağa<br />

geçti.<br />

Japonya yüksek teknoloji tuvaletler<br />

konusunda dünya lideri. Bu konuda uzman<br />

Japon firması Toto da 90 yıldır önce<br />

Japonya’ya sonra da dünyanın geri kalanına<br />

daha rahat bir tuvalet deneyimi yaşatmanın<br />

yollarını arıyor. İşi o kadar ileriye<br />

götürmüşler ki Japonya’da satılan<br />

modellerinde idrardan hamilelik testi ya da<br />

şeker ölçümü yapabilenler bile var!<br />

Üç Midye Kabuğu<br />

Japonların tuvalete bu kadar önem<br />

vermeleri kültürlerinden kaynaklanıyor.<br />

Temizlik, Japon kültüründe en büyük<br />

erdemlerden biri olarak sayılırken, farklı<br />

kültürlerde hastalık derecesinde<br />

algılanabilecek temizlik takıntıları bile<br />

hoşgörülüyor. Kişinin kendi başına<br />

kalabileceği en mahrem yerlerden<br />

biriolarak banyolarda da hijyen ilk<br />

gözetilen kriterlerden. Tuvalet sırasında<br />

mümkün olduğunca el değmeden hacet<br />

giderilmesi için de her yol düşünülmüş.<br />

Demolition Man (1993) filminde Sylvester<br />

Stallone’nin geleceğin dünyası<br />

02<br />

tuvaletlerinde yaşadığı ‘üç midye kabuğu’<br />

travması, bu yeni sistemlerde şükür ki yok.<br />

Tuvalet temizliğinde her işi sizin yerinize<br />

yapan sistemde, siz klozete yaklaşırken<br />

otomatik olarak açılan kapak, işiniz<br />

bittiğinde yine otomatik olarak kapanıyor.<br />

Klozet kapaklarında kullanılan gümüş oksit,<br />

kullanıcılar arasındaki mikrop transferini<br />

önlüyor. İsteğe göre ısınan oturak, otomatik<br />

koku giderme sistemi, ileri geri hareket<br />

edebilen ritimli yıkama muslukları, masajlı<br />

sıcak/serin hava kurutma özelliği, su<br />

basıncı ayarı gibi fonksiyonlar da ‘hightech’<br />

tuvaletlerin alamet-i farikalarından.<br />

Derde Özel Çare<br />

Toplumsal olarak ‘paruresis’ (başkaları<br />

varken umumi tuvalet gibi yerlerde,<br />

kalabalıkta tuvalete girememe fobisi)<br />

yaşayan Japon kadınları ve benzer<br />

dertlerden muzdarip herkes için "diğer<br />

sesleri bastıran sifon sesi" butonu ise en<br />

çok kullanılan özelliklerden. Buton, sifon<br />

sesinin aynısını çıkararak hem suda ve<br />

kağıtta tasarruf sağlıyor hem de istenmeyen<br />

seslerin gizlenmesine yardımcı oluyor.<br />

Pratik ve hijyenik özellikleriyle tuvalet<br />

alışkanlıklarını değiştirecek akıllı klozetler,<br />

01<br />

elektrikle çalışıyor ve toplamda 2 adet<br />

75'lik ampul kadar enerji harcıyor.<br />

Tuvalet huyları Japonlarla benzer olan<br />

Türkler de banyo devriminde yerini alacak<br />

gibi duruyor. Bundan yıllar once Ayse<br />

Birsel’in Toto için tasarladığı Zoe Washlet<br />

gelmiş geçmiş en rahat tuvalet seçilmiş ve<br />

pek çok itibarlı tasarım ödülüne layık<br />

görülmüştü. Uzakdoğu’dan ithal akıllı klozet<br />

sistemlerini Türkiye pazarına sunan<br />

Dobidos firması, maliyetleri 400-3500 $<br />

arasında değişen ürünleri Türkçeleştirerek<br />

piyasaya sunuyor.Tuvalette devrim<br />

konusuna Türkiye’den en son katkı yapan<br />

isim ise henüz ilköğretim okulu öğrencisi.<br />

Ankara’da düzenlenen Uluslararası Düş<br />

Çizgisi <strong>Tasarım</strong> Olipiyatları’nda 3 bini aşkın<br />

projenin arasından ikinci seçilen 7. sınıf<br />

öğrencisi Hasan Can Özkara, aynı mekanda<br />

hem alafranga hem alaturka olarak<br />

kullanabilen katlanabilir bir tuvalet<br />

tasarlamış. Portatif alafranga tuvalet, bir<br />

aparat yardımıyla kısa sürede alaturkaya<br />

dönüşüyor. Genç tasarımcının tuvaleti (ve<br />

de yarışma) son dönemde çok tartışılıyor.<br />

01 Geleceğin tuvaletine dair önerlelerden...<br />

02 Su tasarrufu yapan “Go With The Flow”<br />

Yoga Tuvaleti.<br />

Türkiye’de bir tasarım konseyi kurulması<br />

1980’lerden beri tasarım çevrelerinde<br />

konuşulur, ilk kez İngiltere’de kurulan ve<br />

Japonya , Almanya ve Kore gibi ülkelerde de<br />

etkili politikaları ile varlıklarını sürdüren<br />

promosyonel örgüt niteliğinde tasarım<br />

konseyi örnekleri kimilerince, “devletin<br />

tasarıma sahip çıkması”, kimilerince “ulusal<br />

tasarım kimliğini”ni dünyaya tanıtmak,<br />

kimilerince de ülke çapında “endüstriyi<br />

tasarımcıyla buluşturmak” gibi misyonları<br />

açılarından savunulurdu. Böyle bir konseyin<br />

kurulmasıyla Türkiye’de endüstriyel<br />

tasarımın sadece tasarımcılar tarafından<br />

değil, devlet ve sanayi kuruluşları<br />

tarafından da kalkındırılacağı düşünülürdü.<br />

1988’de kurulurken tüzüğünde “tasarım<br />

konseyi kurmak için çalışma”yı hedefleri<br />

arasında sayan ETMK (Endüstriyel<br />

<strong>Tasarım</strong>cılar Meslek Kuruluşu), 1998’de<br />

Cumhurbaşkanını ziyaret ederek devlet<br />

destekli bir tasarım konseyi kurulmasını<br />

öneri olarak sunmuş ancak “bu hizmeti<br />

yapan kamu birimlerinin mevcut olduğu,<br />

yeni bir oluşumun bürokrasiyi artıracağı”<br />

gerekçesiyle olumsuz cevap almıştı. 2004’te<br />

TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi), “Türkiye<br />

<strong>Tasarım</strong> Konseyi”ni yarı özerk bir<br />

demokratik örgüt olarak kurmak için<br />

girişimlerini başlatmış, bu yıl yürürlüğe<br />

giren teşkilat kanunu ile birlikte konseyi<br />

kurma koşulları oluşmuştu. Öte yandan TPE<br />

(Türk Patent Enstitüsü), 2008 yılında<br />

TİM’inkinden farklı olarak üst düzey<br />

bürokratlardan oluşan bir tasarım konseyi<br />

önerisi geliştirdi ve bu girişimin bir sonucu<br />

olarak 3 <strong>Eylül</strong> <strong>2009</strong>’da “Türk <strong>Tasarım</strong><br />

Danışma Konseyi”ne ilişkin Bakanlar Kurulu<br />

Kararı Resmi Gazete’de yayınlanarak<br />

yürürlüğe konuldu. Türkiye’de hevesle<br />

beklenilen tasarım konseyine yönelik<br />

önemli bir adım böylelikle resmen atılmıştı<br />

ancak “danışma kurulu” niteliğindeki bu<br />

konsey bu güne kadar oluşmuş beklentileri<br />

karşılayabilecek miydi?<br />

Gülay Hasdoğan<br />

gulayhasdogan@etmk.org.tr<br />

TÜRK TASARIM<br />

‘DANIŞMA’<br />

KONSEYİ<br />

Oldu olacak derken... “Devlet düzeyinde politika geliştirmek” maksadıyla<br />

planlanan Türk <strong>Tasarım</strong> Danışma Konseyi sonunda resmi olarak kuruldu. Uygulama<br />

yapmak değil, tavsiye vermek için kurulan konseyin başarılı olabilmesi için<br />

bütünleyici kurumların hayata geçirilmesi şart.<br />

Bu sorunun cevabını vermeden önce tasarım<br />

konseyi arayışının arkasındaki önemli bir<br />

ihtiyaçtan bahsetmek gerekli: Türkiye’de<br />

tasarımın bütünsel bir devlet politikası<br />

olarak geliştirilmesi. Yurt dışındaki<br />

yapılanmalara bakılacak olursa yukarıda<br />

saydığımız örneklere ilaveten Finlandiya,<br />

İsveç, Norveç, Danimarka ve İrlanda gibi<br />

ülkelerde promosyonel etkinlikleri yürüten<br />

tasarım konseyleri ve tasarım merkezlerinin<br />

kurulması, ulusal düzeyde geliştirilmiş<br />

tasarım politikasının bir parçasıdır. Türkiye<br />

örneğine gelindiğinde ise son yıllarda devlet<br />

nezdinde geliştirilen tasarıma yönelik<br />

teşvikler ve tasarım ödülleri (Design Turkey)<br />

gibi girişimler tasarımın devletin kalkınma<br />

politikaları içinde yer aldığını gösterirken<br />

özellikle endüstriyel tasarım eğitimi<br />

konusunda son yıllardaki kontrolsüz<br />

büyüme ve çoğalma - üniversitelerde<br />

sayıları giderek artan bölümler, iki yıllık<br />

01<br />

önlisans programları, meslek lisesi açılacağı<br />

haberleri, yeni açılan tasarım kursları ve<br />

merkezleri vb. - bütünsel bir tasarım<br />

politikası kurgusu olmadığını ve tasarım<br />

eğitiminin böyle bir kurgu içinde yer<br />

almadığını açıkça ortaya koyuyor.<br />

Konsey Üyeleri<br />

Yeni kurulan <strong>Tasarım</strong> Danışma Konseyinin<br />

ana hedefinin ise devlet düzeyinde politika<br />

geliştirmek olduğu anlaşılıyor. Kararda<br />

Konseyin katma değeri yüksek tasarımlar<br />

yaratarak Türkiye’nin uluslararası alanda<br />

rekabet gücünün artırılması, tasarımcı ve<br />

sanayici işbirliğinin sağlanması ve "Türk<br />

<strong>Tasarım</strong>ı" imajının yerleştirilmesi için<br />

tasarım stratejileri ve politikaları<br />

belirleyeceği belirtiliyor. Konsey uygulama<br />

yapmayacak, sadece tavsiye kararları<br />

geliştirecek. Öte yandan konsey güçlü bir<br />

bürokratik temsiliyete sahip: Sanayi ve<br />

Ticaret Bakanının başkanlığında, Sanayi ve<br />

Ticaret, Kültür ve Turizm ve Milli Eğitim<br />

Bakanlıklarının Müsteşarları, DPT, Hazine,<br />

ve Dış Ticaret Müsteşarları, YÖK tarafindan<br />

belirlenen bir üniversite öğretim üyesi,<br />

Tübitak, TPE, KOSGEB,TOBB, TESK, TİM,<br />

TÜSİAD, TMMOB, ETMK, GMK (Grafikerler<br />

Meslek Kuruluşu) ve MTD (Moda<br />

<strong>Tasarım</strong>cıları Derneği) başkanlarından<br />

oluşuyor. Konseyin sekreterya hizmetleri<br />

TPE tarafından yürütülecek. TPE, Nisan<br />

2008’de ilgili diğer kurum temsilcileri ile<br />

birlikte ETMK’yı Konseyin kurulması<br />

konusunda toplantıya davet etmiş, ETMK’nın<br />

önerisi doğrultusunda GMK ve MTD de<br />

konsey yapısına dahil edilmişti. Bu güçlü<br />

bürokratik temsiliyet, konseyin alacağı<br />

kararların etkili olacağını gösterirken içinde<br />

tasarım alanının bilgisine ve pratik<br />

sorunlarına hakim sadece az sayıda meslek<br />

kuruluşu temsilcisi ve bir üniversite öğretim<br />

üyesinin olması, sorunları ve çözüm<br />

önerilerini devlete aktarmada bu<br />

temsilcilere büyük sorumluluk düştüğünü<br />

gösteriyor.<br />

Sonuç olarak Türk <strong>Tasarım</strong> Danışma Konseyi<br />

eğer kararda da değindiği “Ulusal <strong>Tasarım</strong><br />

Programı”nı ve tasarım politikalarını eğitim,<br />

araştırma ve promosyon alanlarını<br />

kapsayacak şekilde bütünlükçü bir yapıda<br />

geliştirebilirse, Türkiye, tasarımın<br />

geliştirilmesi konusunda istikrarlı adımlar<br />

atabilir. Konseyin ürettiği politikaların ve<br />

tavsiye kararlarının hayata geçebilmesi için,<br />

bu kararları uygulayacak kuruluşlara gerekli<br />

desteğin sağlanması ve hatta promosyonel<br />

örgüt veya bölgesel tasarım merkezleri gibi<br />

yeni uygulayıcı kuruluşlar kurulması da<br />

gerekecektir.<br />

01 Devlet nezdinde hayata geçen Design<br />

Turkey ödülleri öncü bir tasarım adımı.


16 27/09/<strong>2009</strong> 17<br />

Ödül A. Gürşimşek<br />

odulakyapi@gmail.com<br />

DANİMARKA’NIN TASARIM ALANINDAKİ YERİNİ BELİRLEME SERÜVENİ:<br />

İlk kez düzenlenen Kopenhag <strong>Tasarım</strong><br />

Haftası, “Danimarka tasarımının uluslararası<br />

tasarım sahnesindeki yerini belirleme”<br />

misyonuyla yola çıktı. 10 gün boyunca süren<br />

tasarım haftası programı dahilinde yer alan<br />

başlıca etkinlikler arasında, tasarımın<br />

sürdürülebilirlik alanında<br />

gerçekleştirdiklerini göz önüne seren Show-<br />

How sergisi, Clear Village projesi lansmanı, 4<br />

gün suren Code09 <strong>Tasarım</strong> Fuarı, Seminerler<br />

serisi, Index <strong>Tasarım</strong> Ödülleri Sergisi ve<br />

Mimarlık günleri bulunuyor.<br />

Organizasyon ana düzenleyicisi Danish<br />

Design Center (DDC), Aralık ayında<br />

Kopenhag’da gerçekleşecek olan İklim<br />

Değişimi Konferansı’na referansla<br />

sürdürülebilir tasarımı ana tema olarak<br />

seçmiş. Konu çerçevesinde düzenlenen<br />

sergiler, sürdürülebilirlik kavramını<br />

sınırlamaları artırmak ve beklentileri<br />

düşürmekten ziyade bir heyecanlı<br />

potansiyeller ve imkânlar havuzu olarak ele<br />

alıyor.<br />

Küçük Dünyamızın<br />

Büyük Değişimi<br />

<strong>Tasarım</strong> haftası acılısıyla ayni zamanda<br />

acılan It’s a Small World sergisi bu<br />

örneklerden biri. Danimarka <strong>Tasarım</strong>ı,<br />

mimarisi ve zanaatı bu sergi değişen<br />

dünyanın sorunlarına tasarımın bulacağı<br />

çözümleri ortaya koymayı amaçlıyor.<br />

Zanaatkârların dijital teknolojilerle<br />

yarattıkları yeni objeler, mimarların farklı<br />

araçlar ve teknolojilerle beslenen yeni<br />

düşünme biçimleri, tasarımcıların ürünün<br />

sınırlarını sistemlerle zorlayarak ulaştıkları<br />

yeni boyutlar, dünyanın ne yöne doğru<br />

değişmekte olduğunu, bu değişimin hangi<br />

biçimlerde karşımıza çıkacağını haber<br />

veriyor.<br />

6 senaryo dâhilinde tasarımın üç kilit alanını<br />

göreve çağıran sergide, bir yandan tasarımın<br />

yeni trendler oluşturma potansiyelinin<br />

sürdürülebilirlik çerçevesinde nasıl<br />

kullanılacağını gözlemlerken diğer yandan<br />

geleneksel araç ve düşünme biçimlerini<br />

yeniden yorumlamanın tasarım<br />

problemleriyle başa çıkmakta kullanımını<br />

incelemek mümkün.<br />

Kuzey Birlikteliği ve<br />

CODE09<br />

Çoğunluğu Danimarka olmak üzere İsveç,<br />

Finlandiya ve Norveç’ten ürün tasarımı,<br />

mimari ve grafik tasarım alanlarında<br />

örnekleri sergileyen CODE09 fuarı,<br />

İskandinav tasarımının günümüzde<br />

bulunduğu noktayı özetleyen bir sergi. İş<br />

dünyası ile tasarımı buluşturan fuar ayni<br />

zamanda ortak değerlerin ve ortak tarihin<br />

paydası altında birlesen bu tasarımcıların<br />

KOPENHAG<br />

TASARIM<br />

HAFTASI<br />

Kopenhag <strong>Eylül</strong> ayının başında, milli<br />

tasarımın kendini yeniden tanımlama<br />

sürecinde önemli bir adıma sahne oldu.<br />

Hafta, ilk kez düzenleniyor olmasına<br />

rağmen çok ses getirdi.<br />

01<br />

kültürel işbirliğini de tetiklemeyi hedefliyor.<br />

Sürdürülebilirliğe ait problemlerin çözümünü<br />

şehirde aramak yerine köylere odaklanmayı<br />

hedefleyen Clear Village projesi, lansmanini<br />

gerçekleştirmek için Kopenhag <strong>Tasarım</strong><br />

Haftasını seçti. Clear Village projesi dünya<br />

nüfusunun yarısının taşrada yasadığı verisi<br />

ile yola çıkıyor. Bu verinin proje için iki<br />

önemli noktası var: 2050 yılında bu nüfusun<br />

yarıya yakınının şehirlere taşınmasıyla<br />

artacak olan sürdürülebilir yaşam sorunları<br />

bir yandan, araştırma süreçlerinde köylerin<br />

genelde göz ardı edilmesi ise diğer yandan<br />

Clear Village için sürdürülebilir yasam için<br />

cevabın köylerde olabileceği potansiyeline<br />

işaret ediyor. Değişik alanlardan lider<br />

isimleri bir araya getirerek diyalog ve<br />

işbirliği içine girmelerini sağlamak projenin<br />

ilk hedefi. Böylece sistematik bir süreç<br />

tasarımı için ilk adimi atmayı amaçlayan<br />

proje, var olan inisiyatifleri inceleyerek,<br />

çoğaltılabilir ve değişken bir sürdürülebilir<br />

köy projesinin ana planını oluşturmayı,<br />

ileride ise iş modelleri sunan bir platforma<br />

dönüştürerek sürdürülebilir köyü kendini<br />

kalkındıran bir bölgeye çevirmeyi hedefliyor.<br />

Temiz Köyler<br />

Yaratmak<br />

Kopenhag <strong>Tasarım</strong> Haftası ilk kez<br />

düzenlenmesine rağmen, kapsamlı bir<br />

etkinlik yelpazesi ile gerek ziyaretçilere<br />

gerekse tasarımcılara sergiler, seminerler ve<br />

atölye çalışması fırsatları sunarak,<br />

profesyonellere tasarımın hangi alanında<br />

çalıştıkları önemli olmaksızın kendilerini ve<br />

bakış açılarını sergileme olanağı veriyor.<br />

Popüler tasarım haftalarına kıyasla daha<br />

sakin bir profil çizen Kopenhag tasarım<br />

haftası İskandinav tasarımının bugününü<br />

ortaya koymakla beraber, bütün dünyayı<br />

toplumsal sorumluluklarını tasarımla yerine<br />

getirmeye çağırıyor.<br />

01 Kopenhag <strong>Tasarım</strong> Haftası’nda öne<br />

çıkanlar.<br />

Aslı Ayşen Aydın<br />

trendiary@gmail.com<br />

HAYATI İYİLEŞTİRMEK İÇİN...<br />

Bir ülke düşünün. Dünyanın en eski<br />

krallıklarından. Nüfusu 5 milyonun biraz<br />

üzerinde ve yüzölçümü de Amerika’nın bazı<br />

eyaletlerinden bile küçük. Ancak, Gayrisafi<br />

Milli Hasılası ile Avrupa’nın en refah ilk 5<br />

ülkesinden biri ve iş dünyasında tam bir<br />

dev. LEGO, Novo Nordisk, Maersk gibi<br />

uluslararası şirketlerinin iş yönetimi<br />

modelleriyle örnek alınan, inovasyonun<br />

faydalarını erken fark ederek bu alanda ilk<br />

sıralarda yer alan bir ülke. Ve tasarım<br />

tarihine isimlerini altın harflerle<br />

yazdırmakla kalmayıp, hala esinlenilen<br />

Verner Panton ve Arne Jacobsen’ın<br />

anavatanı.<br />

İşte bu Danimarka, refah seviyesiyle,<br />

yenilikçiliği özümseyen global markalarıyla<br />

ve uluslararası tasarımcılarının mirasıyla<br />

sürdürülebilir ve daha iyi bir geleceğe<br />

gözünü dikmiş durumda.<br />

2002 yılında Danimarka Veliaht Prensi’nin<br />

himayesinde kurulan INDEX:, tasarımın<br />

estetik ve güzellik boyutunda<br />

değerlendirildiği günümüzde, “hayatı<br />

iyileştiren” yönünü sahipleniyor. Yaz<br />

kampları, eğitim programlarının yanı sıra<br />

2005 yılından beri 2 yılda bir düzenlediği<br />

yarışmasıyla da küresel sorunların<br />

çözümüne yönelik geliştirilen ürün ve<br />

hizmetleri ödüllendiriyor. Projeleri,<br />

“Vücut”, “Ev”, “İş”, “Oyun” ve “Topluluk”<br />

başlıkları altında değerlendiren INDEX:, 5<br />

kategoride toplam 500.000 Euro dağıtarak<br />

dünyanın en büyük ödüllü tasarım<br />

yarışması olarak nitelendiriliyor.<br />

Kazananlar arasında 3. dünya ülkelerindeki<br />

içme suyunu sorununu modern bir kamışla<br />

çözen LifeStraw, ihtiyaç sahibi topluluklara<br />

mimari tasarım, inşa veya proje geliştirme<br />

hizmetleri veren Architecture for Humanity,<br />

her çocuğa bir laptop projesi ile XO<br />

bulunuyor.<br />

Bu yılın birincileri ise “Vücut” kategorisinde<br />

Philip Goodwin ve Stefan Zwahlen’in<br />

tasarımı “fetüs kalp atışı ölçüm cihazı”.<br />

Güney Afrika’da kırsal alanlardaki anne<br />

kayıpları, doğum sırasında bebeğin kalp<br />

atışının ölçülememesi yüzünden artıyor. Bu<br />

sorunu tespit eden Goodwin ve Zwahlen de<br />

geliştirdikleri basit bir cihazla annelerin<br />

hayatlarını kurtarıp ödüle hak kazanıyor.<br />

Yine gelişmekte olan ülkelerin ihtiyacına<br />

yönelik çözüm ise Philis Design’dan geliyor.<br />

Kırsal bölgelerde, yemeğin ev içinde ateş<br />

yakılarak pişirilmesi duman<br />

zehirlenmeleriyle sonuçlanıyor. Dünya<br />

Sağlık Örgütü’nün tespitine göre<br />

Hindistan’da bu yüzden hayatını<br />

kaybedenlerin oranı %25, dünya genelinde<br />

ölen çocukların sayısı ise 800.000. Philips<br />

Design’ın Yaratıcı Direktörü ve CEO’su Dr.<br />

Stefano Marzano önderliğindeki 250<br />

Hümanizm, sosyal anlayış ve demokratik yaklaşım...<br />

Danimarka tasarımının bu üç ilkesinden doğan INDEX:’in<br />

misyonu daha iyi bir gelecek için geliştirilen tasarımların<br />

yüksek kalitede olmasını sağlama almak!<br />

tasarımcı da küresel sorunlara nasıl çözüm<br />

bulabiliriz diye fikir geliştirirken “Chulha”<br />

doğuyor. Hindistan’dan Unmesh Kulkarni ve<br />

Praveeen Mareguddi’nin tasarladığı ocak<br />

“Ev” kategorisinde büyük ödüle layık<br />

görülürken, şeffaf iş modeliyle de yerel<br />

ustalar tarafından üretilmesine olanak<br />

sağlanıyor.<br />

Tükettiğimiz ürünler hakkında ne kadar<br />

bilgi sahibiyiz konusuna dikkat çekmek<br />

isteyen Hollandalı tasarımcı Christien<br />

Meindertsma, PIG 05049 projesiyle “Oyun”<br />

kategorisinde birinci oluyor. Tek bir<br />

domuzun toplam 185 ürüne hayat verdiğini<br />

öğrenen Meindertsma, 3 yıllık çalışmasının<br />

ardından bir kitap hazırlayarak sigaradan<br />

porselene, kurşundan tren frenine kadar<br />

aklımıza gelmeyecek tüm ürünleri gözler<br />

önüne seriyor. Jürinin, iletişim tasarımı<br />

üzerine hazırlanmış bir projeyi<br />

ödüllendirmesiyle her konuda daha fazla<br />

bilinçlenmemiz gerektiğinin mesajı da<br />

verilmiş oluyor.<br />

2005 yılında Matt Flannery and Jessica<br />

Jackley tarafından kurulan KIVA ise küçük<br />

girişimcilere internet üzerinden kredi<br />

sağlayan bir platform olarak “İş”<br />

01<br />

kategorisinde ipi göğüslüyor. Bugüne kadar<br />

gelişmekte olan ülkelere toplam 87 milyon<br />

ABD Doları kredi dağıtan KIVA, sosyal etkiyi<br />

artıracaklarına inandıkları bir yöntemle<br />

ödüllerinin yarısını INDEX Jürisi’ne iade<br />

ederek kredi veren üye ağına dahil<br />

olmalarını sağlıyor.<br />

Petrole güdümümüzü en aza indirmek için<br />

elektrikli araba fikrini geliştiren Shai Agassi<br />

de “Better Place” ile “Topluluk”<br />

kategorisinde zirveye oturuyor. İş modeli<br />

tasarımlarıyla ne tüketiciye ne de üreticiye<br />

tamamlamak zorunda kalacakları bir boşluk<br />

bırakmadıklarını belirten Agassi, ödülün<br />

yanı sıra Kopenhag şehrini müşterisi yaptı<br />

bile.<br />

Son olarak, halkın seçimiyle ödül kazanan<br />

proje ise Avustralyalı öğretmen Jean<br />

Badden tarafından 2005 yılında<br />

tasarlanmış evsizlere yönelik portatif yatak,<br />

Street Swags. Hapishanedeki suçluların<br />

dikişi, öğrencilerin paketlemeyi, hastane ya<br />

da Salvation Army gibi gönüllü kuruluşların<br />

da dağıtımını üstlendiği projenin yeni<br />

hedefi, mikro kredi ile Kalküta ve Doğu<br />

Timor’da üretimi genişletmek.<br />

İster gelişmekte olan ülkelerin temel<br />

ihtiyaçlarını karşılamak için ister ihtiyaçtan<br />

çok problem olmaya başlamış hizmetlerin<br />

yeniden iyileştirilmesi için... “<strong>Tasarım</strong>”,<br />

sürdürülebilir bir dünyanın vazgeçilemez<br />

kavramları arasına yerleşiyor. Üstelik, ünlü<br />

isimlerden sıradan vatandaşa kadar<br />

herkesin bu bilinçte olmasını teşvik edecek<br />

platformlar da artarak...<br />

01 En büyük ödüllü tasarım yarışması INDEX,<br />

Danimarka Veliaht Prensi’nin himayesinde<br />

düzenlendi.


18 27/09/<strong>2009</strong> 19<br />

Umut Kart<br />

umut@kaletasarimmerkezi.com<br />

Sibel Baştimur<br />

sbastimur@gmail.com<br />

AVRUPA TASARIM YÖNETİMİ ÖDÜLLERİ JÜRİSİNDE BU BAUHAUS BİLDİĞİNİZ GİBİ DEĞİL!<br />

Daha önceki senelerde T-Box’un<br />

kategorisinde ilk üçe girdiği, Nurus,<br />

Gaia& Gino, Hisar, Demirden Design gibi<br />

markaların ise onur ödülüne layık<br />

görüldüğü Design Management Europe<br />

yani Avrupa <strong>Tasarım</strong> Ödülleri –görüldüğü<br />

gibi- bir açıdan çok tanıdık. Yeni olan,<br />

son derece seçilmiş bir jüriyle faaliyet<br />

gösteren organizasyonun içinde Sertaç<br />

Ersayın’ın jüri tarafında konumlanması.<br />

Ersayın ile tasarım yönetimi konusunu<br />

masaya yatırdık:<br />

DME diğer tasarım yarışmalarından ne<br />

şekilde ayrışıyor?<br />

Design Management Europe ödülünü salt<br />

tasarım ödülü olarak isimlendirmek<br />

doğru olmaz. <strong>Tasarım</strong>ı ticari başarıya<br />

giden yolda iş alanları içinde doğru<br />

yöneterek, diğer süreçlerle<br />

ilişkilendirerek, yönetsel özellikleri de<br />

ilave ederek basarı öyküleri yazabilen bir<br />

iş ödülü seklinde tariflemek mümkündür.<br />

Bu anlamda yalnız AB üyesi ve aday<br />

ülkelerin küçük, orta ve büyük ölçekli<br />

firmaları ve diğer organizasyonlar bu<br />

yarışmaya başvurabiliyorlar. DME,<br />

tasarımı Avrupa'nın en güçlü kaynağı ve<br />

gittikçe güçlenen yenilikçi düşünce ve<br />

başarılı iş hikâyeleri yaratma peşinde<br />

olan ana unsuru olarak görüyor.<br />

Türk tasarımcıları son dönemde çok<br />

sayıda uluslararası ödülü sırtladı;<br />

hayırdır inşallah?<br />

Bu kaçınılmaz bir gelişme. Daha çok<br />

proje üretiliyor, daha rekabetçi, daha<br />

özgün ürünler üretiliyor. <strong>Tasarım</strong>cılar ve<br />

de işverenler uluslararası ödüller almayı<br />

daha çok benimser hale geldiler. Burada<br />

önemli olan kurumsal stratejinin bir<br />

parçası olarak tasarımın yönetilmesi ve<br />

tasarımcıların tasarım surecinde daha<br />

özgür olabilmeleridir.<br />

“Bizim diyarda” düzenlenen<br />

yarışmalara biraz özeleştiri yapsak mı?<br />

Ülkemizde düzenlenen tasarım<br />

yarışmaları ulusal platformda<br />

düzenlendiği için etkisi de yerel ve sınırlı<br />

SÜPRİZ İSİM<br />

Avrupa <strong>Tasarım</strong> Yönetimi Ödülleri (DME)’nin jürisinde bu sene bir Türk<br />

tasarımcı/tasarım yöneticisi de bulunuyor. Bu zamana değin çok sayıda farklı<br />

şapkayla karşımıza çıkan ETMK İstanbul Şube Başkanı Sertaç Ersayın’ın katılımıyla<br />

Türkiye de, İngiltere, Almanya, ABD, Hollanda, Fransa, Estonya, Portekiz, İsveç’in<br />

yanında, organizasyonun jüri tarafında temsil edilmiş oluyor.<br />

kalıyor. Yarışmalar için hazırlanan<br />

fikirler çok kavramsal kalıyor ve bu<br />

platformlardan gerçek urun haline<br />

dönüşebilecek fikirlerin sayısı çok sınırlı<br />

kalıyor.<br />

Türkiye'de tasarım yönetimi nerede<br />

duruyor sizce?<br />

<strong>Tasarım</strong> yönetimini ülkemizde uygulayan<br />

02<br />

01<br />

firma sayısı çok çok az. Evrensel rekabet<br />

ve yönetim ölçüleri içinde tasarımı iyi<br />

yönetmek gerekir. Kurumlar için önemli<br />

bir değer olan tasarımın stratejik bir<br />

çerçevede yönetilmesi gerekir. Yeni iş<br />

modelleri üretebilmek, yenilikçi<br />

olabilmek, pazarlama ve fiyatlandırma<br />

faaliyetlerinde tasarım ile yaratılan<br />

değerlerin etkilerinin yönetimi gibi<br />

fikirden sonuç urun ve hizmete kadar<br />

gecen tüm surecin aslında kendisidir bu<br />

süreç. <strong>Tasarım</strong>ın kültürel, stratejik ve<br />

operasyonel kullanımının kurum içi ve<br />

dışı kaynaklarla yapılması ve şirket<br />

stratejilerini görünür kılması da diğer<br />

önemli bir özelliktir.<br />

Sizin hayatınızda nerede duruyor?<br />

<strong>Tasarım</strong>cı kimliğiniz mi ağır basıyor,<br />

tasarım yöneticisi kimliğiniz mi?<br />

<strong>Tasarım</strong>cı kimliğim ile yönetici kimliğim<br />

bu anlayış içinde uzlaşmak zorunda<br />

kalıyor. Ancak proje yönetmek ekip<br />

çalışmasını zorunlu kılan ve ekibin<br />

üyelerinin özelliklerini en üst seviyede<br />

verimliliğe getirerek yürütülmesi gereken<br />

bir süreç. Bu nedenle ben yerine biz<br />

diyebilen ekibi ve diğer süreç<br />

paydaşlarını ancak tasarım yöneticiliği<br />

özelliğinizi verimli değerlendirerek<br />

başarabilirsiniz. Ben de bu profilde<br />

sorunları çözmeye çalışıyorum.<br />

<strong>Tasarım</strong> yöneticisi olmak için mutlaka<br />

tasarım kökenli olmak şart mıdır sizce?<br />

Çok güzel bir soru. İnanın bu sorunun<br />

yanıtı, sektöre, urun ailesine, tasarımın<br />

kurum kültürü içinde ne kadar stratejik<br />

olduğuna, kurumun stratejik planına,<br />

vizyonuna ve de olası tasarım<br />

yöneticisinin profiline bağlıdır. Ama<br />

tüm bunlardan arındırır isek ben<br />

tasarım yöneticisinin tasarım kökenli<br />

olmasına daha kabul edilebilir<br />

buluyorum. Ama sunu eklemem gerekir<br />

tasarım yöneticisi olarak doğulmuyor bir<br />

dizi eğitim, diğer iş süreçlerini<br />

anlayabilecek bir deneyim, üretim,<br />

pazarlama, marka, strateji, satış<br />

politikaları içinde sinerji ve verimlilik<br />

üretebilecek bir yönetim politikası<br />

gerektiriri tasarım yöneticiliği.<br />

Unutmayalım bolumun gücü de beraber<br />

çalışılan tasarımcıların en üst seviyede<br />

verimlilikte yaratıcılığa ulaşmasını<br />

sağlamaktan geçmektedir.<br />

Bu sene sizin için hareketli olacak gibi;<br />

<strong>Tasarım</strong> Kültürü ve Yönetimi<br />

Programı’nda ders vermeye<br />

başlıyorsunuz, yeni kurulan bir<br />

şirketiniz var... Bu değişimin sebebine<br />

gelelim mi?<br />

Endüstriyel <strong>Tasarım</strong>, <strong>Tasarım</strong> Yönetimi,<br />

<strong>Tasarım</strong> Marka Konumlandırması<br />

konularında hizmet vereceğim bir yapıyı<br />

oluşturmuş oldum. Bu yapı yurtiçi ve<br />

yurtdışındaki kaynakları ile farklı birçok<br />

sektörde kurumsal büyük markalara<br />

hizmet verebilecek bir yapı oluyor.<br />

Ayrıca yine bu yıl İstanbul Bilgi<br />

Üniversitesi ile beraber ismini daha<br />

sonra açıklayacağım başka bir eğitim<br />

kurumunda profesyonel deneyimlerimi<br />

paylaşacağım platformlar<br />

oluşturabileceğim için mutluyum.<br />

Öğrenciler ile oluşturacağımız enteraktif<br />

ilişkinin her iki taraf için de çok öğretici<br />

ve etkileyici olacağına inanıyorum.<br />

01ETMK İstanbul ŞŞube Başkanı tasarım<br />

yöneticisi Sertaç Ersayın<br />

02 DME ödülü.<br />

Doğu Almanya’nın Weimar kentinde doğan<br />

modern tasarım hareketi Bauhaus’un 90. yılı<br />

kutlanıyor. 90. yılına girmesine rağmen<br />

tasarım hareketinin hayranları Bauhaus’un<br />

etkilediği sanat, mobilya ve mimarinin hala<br />

yeni ve canlı göründüğünü savunuyor.<br />

Bauhaus Okulu, “dünya tarihinin felaketi”<br />

olarak tanımladığı Birinci Dünya Savaşı<br />

başlarında, cesur ve ileri görüşlü bir şeyler<br />

yapmak isteyen, mimar Walter Gropius<br />

tarafından 1919’da kuruldu. Gropius, Weimar<br />

kentine burada bir akademi kurmak için<br />

başvurduğunda 35 yaşındaydı. İzni aldığında,<br />

sınırları Almanya’yı aşacak ve bir estetik<br />

başkaldırının başlangıcını oluşturacak bir<br />

manifesto kaleme alacaktı. “Bilinmeyen<br />

Mimarların Sergisi” başlıklı Nisan 1919’da<br />

açılan serginin broşüründe Gropius amacını<br />

şöyle dile getirmişti: “Sanatçı ve zanaatkarlar<br />

arasına kibirli bir bariyer çeken sınıf farkını<br />

ortadan kaldırarak bir zanaatkarlar birliği<br />

yaratmak.” Bauhaus farklılaştırıcı değil eşitlikçi<br />

bir tasarım anlayışının ve sanatta modernizmin<br />

en büyük okullarından biriydi. 20. yüzyılda<br />

mimari, tasarım, sanat alanlarında yeni akımlar<br />

yaratan okul, kurulduğu zaman dünyanın en<br />

seçkin ve çağdaş sanatçılarını, bir araya<br />

getirerek, yalnızca bir eğitim kurumu<br />

yaratmadı, aynı zamanda bir üretim merkezi ve<br />

tüm bunların konuşulup tartışıldığı bir yer<br />

haline geldi.<br />

Süse ve İsrafa Savaş<br />

Başta mimarlık ve endüstriyel tasarım olarak<br />

yirminci yüzyılın başında gerçekleşen<br />

modernist devrimin en büyük sloganı,<br />

aristokrasiyi ve burjuvaziyi hedef alan, yeni bir<br />

dünyanın tasarımını deklare eden süse karşı<br />

açılan savaştı.<br />

Rokoko ve barok mobilyalar, işlevsizliği,<br />

ezen güç gösterisi, gözü yoran sonsuz<br />

kıvrımları ve en önemlisi de kazanmayı ve<br />

ekonomik gücü gösteren altın yaldız<br />

varaklarıyla sosyalist ve komünist esinler<br />

taşıyan modernistlerin en büyük<br />

hedefleriydi. Özellikle 1917 Ekim devriminin<br />

yarattığı rüzgar, endüstrideki gelişmeler ve<br />

umutlarla birleşince yeni bir sanatın ve<br />

estetiğin çağrısını yapıyordu. Özellikle<br />

mimariye ve mobilyalara yansıyan yeni<br />

estetik artık makineler gibi akılcı, işlevsel,<br />

sade, kolay kavranabilir ve ucuza seri<br />

üretilebilir eşitlikçi formlardı. Aristokrasinin<br />

köle emeği gerektirecek kadar titiz ve ince<br />

şaşaalı koltuklarına karşı, basit, geometrik,<br />

nasıl yapıldığı bakıldığında anlaşılabilen<br />

`emeği gizlemeyen` sandalyelerin sınıf<br />

savaşı anlayacağınız. Özellikle mimaride<br />

modernizm, işlevsel ve toplu konutu<br />

hedefleyen, ışıklı ve seri üretilebilir, bir<br />

makine kadar akılcı evler düşünmüştü.<br />

Biçimlerde Eşitlik! Bu modernist yeni ütopya,<br />

ikinci dünya savaşı sonrası uluslararası bir<br />

stile dönüşerek ve kapitalizmle eklemlenerek<br />

yeni kentler de üretecekti.<br />

Biçimleri demokratikleştiren, kolay, anlaşılabilir<br />

ve `güzel` nesneleri hayatın her anına<br />

yerleştirerek, yaşamı bir sanat eseri gibi<br />

kurgulayan modernist düş, gerçek uygulamasını<br />

günümüz tasarım standartlarını oluşturan<br />

Bauhaus Okulu`da buldu. Okul mimaride<br />

olduğu kadar endüstriyel tasarım ve şehir<br />

planlama gibi konularda yenilikler getirdi, yeni<br />

bir mimari akım yaratarak, sanatın tüm dallarını<br />

etkiledi.<br />

Bauhaus`a göre mimarlık, ressamlık,<br />

heykeltraşlık ve zanaatkarlık içiçe olmalıydı.<br />

Walter Gropius; sanatçıyı, zanaatkarın yücesi<br />

olarak görülüyordu. Okulun büyük<br />

hedeflerinden biri de on sekizinci yüzyıldan<br />

günümüze kadar gelen, dehâ, biricik, özgün,<br />

büyülü ve anlaşılmaz sanatçı ve sanat<br />

anlayışını yıkmaktı. Bu anlamda sanatlardan<br />

daha aşağı görülen ve yararlılıkla tanımlanan<br />

zanaatı sanatla birleştirerek egemen sanat<br />

anlayışını ortadan kaldırmaktı. Yaratıcı tanrısal<br />

sanatçı değil yapıcı ve inşa edici yeni bir<br />

anlayışı benimsiyorlardı. Sanat yararsız, amacı<br />

sadece kendi olan bir şey olamazdı, aynı<br />

zamanda kullanabileceğimiz işlevli ve yaralıydı.<br />

Eğitim atölyelerdeki eğitim uygulamadan ve<br />

üretimden bağımsız değildi.<br />

02<br />

01<br />

Bauhaus`un en temelinde sanatsal ve<br />

uygulamalı öğretim yatıyordu. Her öğrenci<br />

kendi seçtiği çalışma atölyesine katılıp<br />

bitirdikten sonra, mecburi hazırlık kursunu<br />

tamamlamak zorundaydı. Böylelikle temel<br />

zanaat bilgisi, tasarım parametreleri ve<br />

uygulama bir araya getirilmişti. Makine okul<br />

tarafından pozitif bir eleman olarak<br />

değerlendiriliyordu. Bu sebeple endüstri<br />

ürünleri tasarımına da önem veriyorlardı. Temel<br />

tasarım dersi fikri ilk burada oluştu ve<br />

günümüzde dünyadaki çoğu tasarım okullarınca<br />

benimsendi. 1930`dan 1933`e kadar Ludwig<br />

Mies Van der Rohe başkanlığa geldi. Mies Van<br />

der Rohe`ye göre bir öğrencinin Bauhaus`a<br />

girebilmesi için bir takım dersleri almış ve<br />

belirli bir yetkinliğe ulaşmış olması<br />

gerekiyordu. İlk öğretmenler sanatçılardı.<br />

Modern resimle ilgili sonsuz sayıda fikir<br />

üretildi. Wassily Kandinsky, Paul Klee ve diğer<br />

sanatçılar resimlerin geleneksel<br />

kavramlarından uzaklaşarak, soyutlamaya ve<br />

sanatsal tasarımın teorilerini ve yasalarını<br />

analiz etmeye yöneldiler. Daha sonra Desau<br />

kentine taşınan okul, kızıl yıldızlı öğrencileriyle,<br />

yükselen Nazilerin nefretini çekmekte<br />

gecikmeyecek, Naziler iktidara geldiğinde ilk iş<br />

olarak okulu kapatacaktı. Öğretmenlerin çoğu<br />

Amerika`ya gitti ve Bauhaus ekolünü tüm<br />

dünyaya yaydı. Bunlardan Walter Gropius,<br />

03<br />

Harvard mimarlık okulunda, Mies Van der Rohe<br />

Illinois Yüksek Teknoloji Enstitüsü`de<br />

öğretmenliğe devam etti; düzenlediği eğitim<br />

programı tüm dünya okulları tarafından<br />

kopyalandı. Nispeten kısa ömrüne rağmen,<br />

Bauhaus Okulunun prensipleri ve estetik<br />

anlayışı uzun süre devam etti ve özellikle<br />

Amerika’da birçok tasarım okuluna ilham verdi.<br />

Günümüzde…<br />

Bugün Bauhaus Okulu Weimar Bauhaus<br />

Üniversitesi olarak anılıyor. Weimar genellikle<br />

Goethe ve Schiller gibi büyük Alman<br />

edebiyatçılarının beşiği olarak kabul edilse de,<br />

son yıllarda Bauhaus da kentin popüler bir<br />

turist mekanı olmasına katkı veriyor. Birçok<br />

tasarımcı 90. yıl kutlamalarını, Bauhaus<br />

klasiklerini tekrar pazara sunmak için<br />

değerlendiriyor. Şubat ayının ortalarında<br />

Frankfurt’ta düzenlenen Ambiente <strong>Tasarım</strong><br />

fuarında, bir dizi porselen ve cam üreticisi<br />

Bauhaus okulundan doğan tasarımların bir<br />

çeşitlemesini sergiledi. KPM ve Rosenthal<br />

üreticilerinden çay setleri bunlara bir örnek.<br />

Gropius TAC koleksiyonunu 1969’da Rosenthal<br />

için tasarlamıştı. Firma Bauhaus’un 90. yılını<br />

kutlamak amacıyla seti, mavi, sarı ve kırmızı<br />

renklerde yeniden sunuyor. Bauhaus 90. yıl<br />

kutlamalarının önemli bir etkinliği Weimar’da<br />

gerçekleştirilecek olan 11. Uluslararası Bauhaus<br />

Kolokyumu olacak. Küreselleşmenin politik ve<br />

etik zorluklarını ve mimarlığın bunlarla nasıl<br />

baş edebileceğini tartışmak üzere tüm<br />

dünyadan mimarlık uzmanlarını buluşturacak<br />

etkinlik 1976’dan beri mimarlık teorisi<br />

hakkında önemli konferanslara ev sahipliği<br />

yapıyor. Bu arada Weimar kenti, Bauhaus’un<br />

100. yılı için yeni bir müze hazırlıklarına da<br />

başladı.<br />

01 Bauhaus okulu<br />

02 Ludwig Mies Van Der Rohe tasarımı<br />

Brno Chair<br />

03 Le Corbusier’nin Basculante Chair’ı.


20 27/09/<strong>2009</strong> 21<br />

Müge Avşar<br />

mugeavsar@gmail.com<br />

TASARIM AŞKA DOYAMADI! İNTERNET<br />

USULÜ GALERİ<br />

“Dokunarak sevmek” amaçlı tasarımların buluşup da meydan okumasına<br />

alışmış olmalıyız çoktan; İstanbul’da da Milano’da da başarılı örneklerini<br />

görmüştük. Son olarak Love Design sergisi tuz biber oldu. Anlaşılan,<br />

tasarımcılar içgüdüsel yaratma sürecini çok ilham verici buldu!<br />

<strong>Tasarım</strong>ın çerçevesi derya deniz! Dalmaktan<br />

korkmayanlar için bu derya eşi benzeri<br />

görülmemiş ürünlerle dolu. En hınzır<br />

konular bile tasarım âleminde özenle<br />

işleniyor.<br />

Evet, konumuz seks! Hem erotik anlamıyla,<br />

hem cinsiyet farkına karşılık gelen tanımıyla<br />

seks. Şu hayatta renkleri bile maskülenfeminen<br />

ilişkide tanımlamıyor muyuz? Her<br />

sabah uyanırken gözümüzü ilk açışımızda,<br />

gece rüyalarımızda, kapı kilidinde,<br />

muslukta, prizde, her gün her yerde, tam da<br />

gözümüzün önünde cinsiyete dair bir şeyler<br />

olup bitiyor.<br />

İnsan tüm hayatını kendi varlığı üzerinden<br />

kurgular. Hayatta kalmamızın,<br />

konforumuzun teminatı buluşlarımız,<br />

tasarım ve estetik anlayışın küçük<br />

dokunuşlarıyla güzelleşir. Ama işin ucu<br />

biraz erotizme kaydı mı, özümüzü<br />

gizlemeye başlarız. Nedir bu gizlilik?<br />

Üstünü örtmek niye? Kaç kişi bir Mustang<br />

GT’nin feminen hatları olduğunu iddia<br />

edebilir ki?<br />

<strong>Tasarım</strong> her yerde. Cinsiyetin ve cinselliğin<br />

de merkezinde haliyle. Geçmişten<br />

günümüze tasarımcılar işlediler bu konuyu.<br />

<strong>Tasarım</strong> ve temanın yolları kimi zaman<br />

doğrudan kimi zaman ise estetik<br />

çözümleme noktasında kesişti. Öyle ya!<br />

Dünya Nuh’un gemisi seks evrenin sırrı,<br />

tasarımın seksle ilişkilenmesi ise kaçınılmaz<br />

sonuç. İlginç olan, hep üzeri örtülü işlenen<br />

bu konunun son yıllarda manşete çıkmaya<br />

başlaması. Örneğin Designersblock’ın seks<br />

temalı mobilya sergileri. Ya da Nisan ayında<br />

Milano’da açılan sergi. 20 seçkin tasarımcı<br />

Milano fuarında Love Design adında bir<br />

sergiye katılmıştı. Paola Bjaringer ve<br />

Federica Sala’nin küratörlüğünde<br />

düzenlenen sergi bir kitapla da taçlanmıştı.<br />

Sevgi, romantizm ve zevk gibi olumlu<br />

duyguların yanı sıra ayrılık, kıskançlık, acı<br />

gibi konuları da masaya yatırmış,<br />

tasarımcılar üzerinden bu karmaşık konuya<br />

bir bakış atmıştı. Sergide tekstil<br />

ürünlerinden takıya, mobilyadan aksesuara<br />

pek çok ürün, tasarımcıların hayal güçlerini<br />

sergiledikleri sıra dışı bir şölene<br />

dönüşmüştü.<br />

Serginin dikkat çeken tasarımlarından biri<br />

Matteo Cibic’in başucu lambasıydı. Çift<br />

fonksiyonlu bu lamba, hem standart<br />

fonksiyonunu sürdürüyor hem de bir<br />

“sextoy”u gizliyordu. İlk bakışta hınzır bir<br />

tasarım oyunu gibi görünen bu ürün, aslında<br />

seks konusunun gizli kapaklı yürütülen<br />

uygulama mantığına da göndermede<br />

bulunuyordu. Yine gizli, görece sansürlü<br />

yine de ‘var’ diyordu tasarım.<br />

Serginin en neşeli tasarımlarından biri de<br />

‘Love Me Before Love Me After’ oldu. İki<br />

takım pijamadan oluşan bu ürün çiftler için<br />

01 02<br />

03<br />

özel olarak tasarlanmıştı. Tekstil ile beden,<br />

duygu ile nesne arasında bir grafik oyuna<br />

dönüşen tasarım Frédérique Daubal’ın<br />

yaratıcılığını yansıtıyordu.<br />

<strong>Tasarım</strong> ve seks ilişkisi dünyada böyle<br />

işlenirken ülkemizde de benzer bir seyir<br />

izliyor. Hatta Erdem Akan’ın İstanbul Design<br />

Week 2007 için hazırladığı ‘XXX <strong>Tasarım</strong><br />

Sergisi’ni hatırlayacak olursak 1-0 önde<br />

olduğumuzu söyleyebiliriz. Konu bir yarış<br />

değil elbette, bu işin şakası. Ama dinin,<br />

geleneğin ve ahlak anlayışının tartışmasız<br />

etkisinin hayat içinde tüm hareketlerimizi<br />

belirlediği bir ülkede yaşıyoruz. Tabu<br />

sayılan böylesi konularda söz almak bile<br />

iddialı bir çıkış sayılır.<br />

Tabuları Yok Etmek<br />

Sergi, cinselliğin romantizmden 'hardcore’a,<br />

ürünlerin cinsel kimliğinden bir cinsiyet için<br />

tasarıma kadar tüm alt açılımlarında konuyu<br />

irdelemiş, Aziz Sarıyer’den Kunter<br />

Şekercioğlu’na, Koray Özgen’den Gamze<br />

Güven’e 25 tasarımcı bu tabuyu kendi<br />

perspektiflerinde yerle bir etmişti.<br />

Erdem Akan sergi ile ilgili yaptığı<br />

açıklamada görüşlerini ”… bu temayı seçme<br />

sebebimiz, seksin aynı zamanda kendi<br />

içinde pek çok zıtlık taşıması ve tam da bu<br />

yüzden tasarımcılar için ilham verici olması;<br />

Evrensel ve kişisel, keyif verici ve utanç<br />

verici, doğal ihtiyaç ve yapay lüks, tesadüfi<br />

veya bilinçli, kutsal ve günahkar, kadın ve<br />

erkek, bireysel ve toplumsal, yasak veya<br />

meşru...” şeklinde dile getirdi.<br />

Sergide Emine Nursel Turan’ın ‘Keyif Zarı’<br />

isimli ürünü izleyiciyi, cazibesini<br />

hınzırlığından alan keyifli bir oyuna davet<br />

ediyordu. Aziz Sarıyer halı tasarımıyla<br />

katıldığı sergide görsel çağrışımın<br />

verilerinden besleniyordu. Serginin en<br />

eğlenceli projelerinden biri de Beste Miray<br />

Doğan’ın ‘Made With Love’ isimli dövme<br />

etiketleri olmuştu. Çeşitli boy ve renkte<br />

alternatifler sunan bu çürüme efektli geçici<br />

dövmeler yalnızlıklarını gizlemek<br />

isteyenlere yardımcı odlumu bilmesem de<br />

bunu sorun edenlere güzel bir teselliydi<br />

diyebilirim.<br />

Uzun sözün kısası tasarımcıların haklarını<br />

vermek gerek. İnsan özüyle arasına mesafe<br />

koymaktan ne zaman vazgeçer ve bu neler<br />

doğurur bilinmez ama tasarımcılar tabuları<br />

dillendirmekten çekinmeyen tavırlarıyla<br />

insanı özüyle yüzleştirmiştir.<br />

01 Love Me Before Love Me After pijama<br />

02 Matteo Cibic tasarımı lamba<br />

03 Yonca Akçay tasarımı prezervatif askısı<br />

Nitelikli sanatın ulaşılabilir olması gerektiği<br />

inancıyla hareket eden Yilmaz<br />

Aysan tarafından hayata geçirilen<br />

“galerinternet” aynı anda birden fazla<br />

serginin izlenebileceği bir çoklu-sanat<br />

ortamı. Oluşum, fiziksel kısıtlamalardan<br />

kurtularak, dünyanın her yerinden ve her an<br />

bir tık mesafede bulunarak sanal ortamda<br />

sergileri anında izleme olanağı veriyor.<br />

Sanat ve tasarım alanı haricinde bir<br />

sınırlaması olmaksızın geniş yelpazede eser<br />

aralığına yer veren oluşum; resim, çizim,<br />

grafik gibi 2 boyutlu eserlerden, heykel,<br />

enstalasyon, obje, seramik, mücevhere<br />

değin uzanan 3 boyutlu örneklere yer verilip<br />

aynı zamanda satışa sunulduğu gibi,<br />

performans ve video çalışmalarına da ev<br />

sahipliği yapıyor. Açılış sırasında çevrimiçi<br />

olan sanatçılar, izleyicilerin sorularını şifre<br />

gerektirmeksizin oluşturulan gerçek zamanlı<br />

sohbet ortamında yanıtlıyor. Sergi<br />

ziyaretinin yanı sıra sohbet köşesinde<br />

küratörlerle yazışarak konuşma imkânı da<br />

yaratan galerinternet, bu anlamda tasarım<br />

sahiplerini ulaşılabilir ve yakın kılıyor.<br />

Galerinternet’in 19 Ağustos <strong>2009</strong> günü<br />

açılan ilk sergisi aynı zamanda yaratıcı<br />

sanatçı ve tasarımcı Mert Esirci’nin de ilk<br />

Yeni bir mimarlık platformu olarak, Türk<br />

mimarlığı ve ilgili disiplinleri, global<br />

örnekleri ile buluşturmayı hedefleyen<br />

architectureplatform yayın hayatına<br />

başladı. Bilgi paylaşımını esas alan<br />

platform, "Görüş", "Proje" ve "Söyleşi"<br />

bölümlerine ek olarak güncel haber ve<br />

yayınlara da yer vererek mimarlık ve<br />

tasarım bilgilerinin, Türkçe’nin yanında<br />

İngilizce olarak da derlendiği ve<br />

duyurulduğu bir ortam sağlamayı hedefliyor.<br />

Aynı zamanda, yapısı içinde Yıldız Teknik<br />

Üniversitesi tarafından 1999 yılından beri<br />

düzenlenmekte olan Yıldız Buluşmaları’na<br />

ve sergilerine de yer veren yayın, etkinliğin<br />

web sitesi niteliğini de taşıyor. Bağımsız bir<br />

kurul tarafından yürütülen platformda, ilgili<br />

herkesin ortak birikim ve paylaşımıyla<br />

gelişmesi ve büyümesi hedeflenirken,<br />

mimarlık, sanat ve tasarım alanlarında<br />

çalışanlar ve bu alana kafa yoran herkesin<br />

görüşlerini gönderebilecekleri bir sistem<br />

bulunuyor. Bu anlamda görüş bölümünde<br />

bilimsel ve mesleki yazılara yer verilirken<br />

projeler bölümünde ise güncel öneme sahip<br />

yurtiçi ve yurtdışı projelere yer ayrılmış<br />

durumda. Uygulanmış proje alanında<br />

mimarlara fikirlerini paylaşma alanı<br />

yaratan oluşum, söyleşi bölümünün<br />

yapısını ise adı gibi söyleşiye ve görüşe<br />

açık bırakıyor. Bu amaçla söyleşi<br />

Ünlü tasarımcı Ayşe Birsel’in 9 <strong>Eylül</strong>’de<br />

açılan sanal sergisiyle gözler bir kez daha<br />

galerinternet.com’a döndü.<br />

kişisel sergisi olma özelliği taşıyor. Kısa bir<br />

sürede takipçileri oluşan sanat ortamının<br />

izleyicileriyle buluşturduğu sergiler<br />

arasında Galeri Nev İstanbul<br />

sanatçılarından Erol Akyavaş, Mike Berg,<br />

Bashir Borlakov, Adnan Çoker, Deniz Gül,<br />

Melek Mazıcı, Hale Tenger, Canan Tolon ve<br />

Nazif Topçuoğlu’nun çoğaltılmış<br />

eserlerinden oluşan "Edisyonlar" sergisi yer<br />

almakta. Ardından 2 <strong>Eylül</strong>'de, Tuna Çiner'in<br />

1979-1982 yılları arasında Almanya'da<br />

gerçekleştirdiği "Baume" (Ağaçlar) fotoğraf<br />

serisinin 30.yıl özel baskılarına yer veren<br />

galerinternet, son güncel sergisine, 9<br />

<strong>Eylül</strong>’de tasarımcı Ayşe Birsel’in eskiz<br />

defterlerinden seçme desenlerinden doğan<br />

özgün baskılarının yer aldığı "Eskiz<br />

Defteri" açılışıyla imza attı. Halen<br />

izlenmeye açık olan sergi açılışına,<br />

Amerika, Fransa ve Türkiye’nin yanı sıra 39<br />

ülkeden 400 ziyaretçi katılımı<br />

gerçekleşiyor.<br />

Sanatçı veya küratörleri yakından tanıma<br />

olanağı tanıyan, yeni ve özgün bir medya<br />

görevi gören galerinternet; galeri<br />

yöneticileri, küratörler ve sanatçıların<br />

yaratıcı yaklaşımlarıyla sanat<br />

ortamını daha ilgi uyandırıcı, kolay<br />

ulaşılabilir ve izlenebilir kılıyor.<br />

Galerinternet’in yakın gelecekte hayata<br />

geçirmeyi planladıkları arasında; Osman<br />

Akan'ın video ve fiberoptik teknolojisiyle<br />

hazırlanan enstalasyonu, Erdem Akan<br />

küratörlüğünde "sanat-tasarım buluşması"<br />

konseptli karma sergi, Osman Dinç'in galeri<br />

siyah beyaz'ın sunduğu "kara selvi-kara<br />

selvi" isimli heykel sergisi, Behiç Ak'ın<br />

İstanbul desenleri ve Ela Cindoruk’un<br />

hiç görülmemiş 3 boyutlu çalışma<br />

maketlerinden oluşan "off the record"<br />

mücevher sergisinin yanı sıra, Murat Bulut<br />

Aysan küratörlüğünde hazırlanmakta olan<br />

ve kendini pek gösterme olanağı bulamamış<br />

genç sanatçıları ortaya<br />

çıkarmayı amaçlayan "atomik türkish"<br />

sergileri gibi sergilerin<br />

hazırlıkları sürmekte.<br />

YENİ BİR MİMARLIK PLATFORMU YAYINDA:<br />

ARCHİTECTUREPLATFORM<br />

Türk mimarlığı ve ilgili disiplinleri, global<br />

örnekleri ile buluşturmayı hedefleyen<br />

architectureplatform yayına başladı.<br />

Web sitesi, ilgili herkesin katkısına açık.<br />

01<br />

bölümünde yer alması istenen kişilerin<br />

platforma önerme yoluyla katılması<br />

amaçlanıyor.<br />

Sanal bir buluşma ortamı olarak yayın<br />

hayatına başlayan platformun gelecek<br />

planları arasında, bu alanla ilgili yayınlar<br />

çıkarmak ve halihazırda yapılan<br />

organizasyonların ağını genişleterek farklı<br />

organizasyonlara imza atmak var. Mimarlık,<br />

sanat ve tasarım alanlarının Türkiye’de<br />

önemli bir birikiminin bulunması, ve giderek<br />

etkisini arttırmasıyla dünya mimarlık kültürü<br />

ile bütünleşmesini sağlamak, platformu<br />

motive eden noktalar arasında yer alıyor.<br />

Seslendiği kitle itibariyle tasarım ve mimarlık<br />

eksenlerini birleştiren architectureplatform,<br />

tüm ilgili alanların ve tüm coğrafyaların orta<br />

noktasında yerini alarak, Türkiye’nin diğer<br />

coğrafyalarla bütünleşmesine katkıda<br />

bulunmayı amaçlıyor.<br />

Bu amaçla architectureplatform’un<br />

Türkiye’den ve yurtdışından ilgili tüm mimar<br />

ve tasarımcılara, portalın içeriğine katkıda<br />

bulunmak ve ortak bir paylaşım alanı<br />

yaratmak adına yazı, fotoğraf ve proje<br />

gönderimi için açık bir daveti var.<br />

Bilgi için: www.architectureplatform.com<br />

01 architectureplatform arayüzü.


22 27/09/<strong>2009</strong> 23<br />

OKULLARIN TASARIMI ÜZERİNE:<br />

ARKİV ÖRNEKLERİ...<br />

Bir insanın geleceğinin şekillenmesinde,<br />

çevresine olan bilincinin gelişmesinde ilk<br />

ve ortaöğretim kurumlarında alınan<br />

eğitimin katkısı büyük. Bu konuda<br />

öğretmenlerin, ders okutulan kitapların<br />

kadar eğitim görülen okul binalarının<br />

tasarımın da katkısı fazla. Derslikleri ufak,<br />

bahçesi neredeyse olmayan ve etrafı ile<br />

ilişkisi kesilmiş okullarda okumak<br />

öğrencilerin fiziksel çevre konusundaki<br />

fikirlerine yapacağı katkı elbette ki<br />

olumsuz.<br />

1980 yılında Milli Eğitim Bakanlığı<br />

(MEB)'na bağlı eğitim yapılarının<br />

projelendirilmesi, yapımı, kullanılması,<br />

geliştirilmesi, onarımlarına ilişkin esasları<br />

tespit etmek, ilgili mevzuat taslaklarını<br />

gerekçeleriyle birlikte hazırlamak<br />

amacıyla eğitim yapıları çalışma grubu<br />

oluşturuldu ve uygulama çalışmalarına<br />

başlanılması kararlaştırıldı.<br />

Gelenekten Geleceğe<br />

Günümüzde bu işleri Milli Eğitim Bakanlığı<br />

Yatırımlar ve Tesisler Dairesi Başkanlığı<br />

sürdürüyor. Başkanlığın son dönemde ses<br />

getiren çalışmalarından biri 2005'te<br />

başlattığı “Gelenekten Geleceğe Eğitim<br />

Yapıları Mimarisi Projesi”ydi.<br />

Proje kapsamında Osmanlı ve Selçuklu<br />

Mimarisinin özelliklerini taşıyan tip<br />

projeler geliştirildi. Bayrak burçlu,<br />

payandalı, kuleli, taç kapılı tip okulların<br />

son dönemde yapılan kimliksiz binalara<br />

bir cevap olması, renksiz okul imajını<br />

yıkması bekleniyordu. Proje açıklandığı<br />

zaman gündeme adeta bomba gibi düştü,<br />

mimarların tepkisiyle karşılandı yine de<br />

MEB okulları inşa etti.<br />

Okulların tip projelerin bire bir aynısı<br />

olarak tasarlanması gerekmiyor. Mimarlar<br />

tarafından tasarlanan, her detayı en ince<br />

ayrıntısına kadar düşünülmüş, geçmişe<br />

atıfta bulunmayan hem devlet hem de özel<br />

okullar var.<br />

Şimdiye dek önemli mimarlık şirketlerinin<br />

imza attığı ve okullara ARKİV'de yer alan<br />

324 eğitim yapısından örnekler<br />

kıyaslanarak bakıldığında, gelecekte<br />

eğitim kurumlarının -ve elbette eğitiminalacağı<br />

şekle dair fikir edinmek mümkün.<br />

Yeter ki istensin, iş ki düşlensin...<br />

Mimarlar tarafından tasarlanan, her detayı en ince ayrıntısına<br />

kadar düşünülmüş, geçmişe atıfta bulunmayan hem devlet<br />

hem de özel okullar var. Okulların açıldığı şu sıra, ARKİV'de yer<br />

alan 324 eğitim yapısından örneklere göz atmakta fayda var.<br />

03<br />

Feyziye Mektepleri Vakfı Erenköy Güneş<br />

Kampüsü<br />

Limited Mimarlık<br />

Önerilen proje, bilinen tüm standartlara ve<br />

FMV tarafından verilen programa uymasına<br />

karşın son derece esnek ve akışkan işlevsel<br />

ve mekansal bir organizasyona sahip.<br />

Kompakt ve az katlı yapısı ile de üretimişletim<br />

aşamalarında ekonomik, güvenli ve<br />

esnek. Yapılar, eğitimin genellikle üç katta<br />

(okul öncesi eğitimde, iki katta)<br />

sürdürülebileceği biçimde düzenlenmiş.<br />

Böylece, insan ölçeğinde bir yapılanma<br />

oluşturulmuş. Bina, ARKİV Seçkileri<br />

2007'de yer almıştır.<br />

01 02<br />

Kırklareli Atatürk İlköğretim Okulu<br />

Bahtiyar Yılmazer Ek Hizmet Binası<br />

KG Mimarlık<br />

MEB bünyesinde yer alan mevcut okul<br />

binalarına ek hizmet binası olarak yaptırılan 12<br />

derslikli ilkokul ve 5 derslikli anaokulu işlevine<br />

sahip yapı, Yılmazer Ailesi tarafından,<br />

Kırklareli halkının kullanımı için hayır amaçlı<br />

olarak yaptırılmış. Özgün bir proje yapılması<br />

yerine, mevcut MEB tip okul binası projesinin<br />

temel alındığı yapı, yanındaki okul binası ile<br />

eklemlendirilerek bağlanmış ve zemin katında<br />

yer alan anaokulu kendi sınırlarını zorlayarak,<br />

değiştirerek tip proje kavramının dışına<br />

çıkılmış.<br />

MEB Erkut Soyak Lisesi<br />

Mutlu Çilingiroğlu MİAR Mimarlık Bürosu<br />

Soyak Toplu Konut AŞ'ye ait Yenişehir<br />

Yerleşmesi'nde, imar planında okul alanı<br />

olarak ayrılmış olan parselde, imar<br />

koşullarına ve arsa verilerine bağlı<br />

kalınarak, 18 derslikli bir lise binası, verilen<br />

programa uygun bir şekilde tasarlanmış. Bu<br />

binanın ana kullanıcısı olan ve her öğretim<br />

yılında yenilenen 500 öğrencinin en güzel<br />

yaşlarında ve günün en güzel saatlerini bu<br />

binada geçireceği düşüncesiyle, hem<br />

fonksiyonel anlamda kullanışlı, hem de özel<br />

bir mekan kurgusu içeren bir binada<br />

yaşamaları istenmiş.<br />

Değirmendere İlköğretim Okulu<br />

Nevzat Sayın Mimarlık Hizmetleri<br />

1940'larda yapılmış küçük bir ilkokul yapısının<br />

olduğu arsada, yapı için korunma kararı<br />

olmamasına rağmen dönüştürülerek yeni bina<br />

okulun kolu olarak düşünülmüş. Çok eğimli<br />

arazide eski yapının arkasına yerleşerek<br />

bulunduğu çevre içinde "iri" kalabilecek yeni<br />

yapı parça parça görülebilir hale getirilmiş.<br />

TED Ankara Koleji Yerleşkesi<br />

Uygur Mimarlık<br />

Mimarları tarafından tasarımın hareket noktası<br />

"Sakarya Caddesi" seçilmiş. Kitapçı, balıkçı,<br />

ekmekçi, sinema, manav, tiyatro, biracı,<br />

ayakkabıcı, okul, ofis, vb. iç içe olduğu<br />

Ankara'daki Sakarya Caddesi kampüse<br />

taşınmış. Bina, 2005 yılında Özel Sektör<br />

Kategorisi'nde Arkitera İşveren Ödülü, 2004<br />

yılında THBB Mimarlık Ödülleri Onur Ödülü,<br />

2004 yılında Ulusal Mimarlık Ödülleri Yapı Dalı<br />

Başarı Ödülü'nü kazanmıştır.<br />

01,02,03 Sırasıyla Feyziye Mektepleri Vakfı<br />

Erenköy Güneş Kampüsü, MEB Erkut Soyak<br />

Lisesi, TED Ankara Koleji<br />

AGI Ekim’de<br />

İstanbul’da<br />

Grafikerler Meslek kuruluşu,<br />

10-18 Ekim tarihleri<br />

arasında, dünyanın en<br />

prestijli grafik tasarım<br />

kongresi olarak kabul edilen<br />

Alliance Graphique<br />

Internatinal’a (AGI) ev<br />

sahipliği yapmaya<br />

hazırlanıyor. Dünyanın önde<br />

gelen grafik tasarımcıları<br />

bünyesinde barındıran AGI,<br />

her yıl düzenlediği genel<br />

kurul toplantısı ve yeni üye<br />

seçimlerini bu yıl<br />

İstanbul’da gerçekleştiriyor.<br />

12 Ekim’de düzenlenecek,<br />

grafik tasarımı ve kültürü<br />

açısından büyük önem<br />

taşıyan AGI seminerine,<br />

Robert Appleton (Kanada),<br />

Pierre Bernard (Fransa),<br />

Seymour Chwast (ABD),<br />

Kenya Hara (Japonya), Fons<br />

Hickmann (Almanya), Anette<br />

Lenz (Fransa), Jean-Benoit<br />

Levy (İsviçre), Deborah<br />

Sussman (ABD) ve David<br />

Tartakover (İsrail) gibi<br />

dünyaca ünlü tasarımcılar<br />

konuk olacak.<br />

ETMK Izmir<br />

Temsilciliği<br />

Endüstriyel <strong>Tasarım</strong> Meslek<br />

Kuruluşu’nun, bölgesel<br />

temsiliyete yönelik alt yapı<br />

kurmak amacıyla ilk adımı<br />

atıldı. Haziran ayında alınan<br />

yönetim kurulu kararıyla<br />

İzmir temsilciliğine seçilen<br />

A.Can Özcanlı ile ETMK İzmir<br />

Temsilciliği resmi olarak 17<br />

<strong>Eylül</strong> <strong>2009</strong> tarihi itibariyle<br />

hayata geçirilmiş oldu.<br />

Üniversite sanayii işbirliğine<br />

dayalı pek çok tasarım<br />

projesinde yer alan, yurt içi<br />

ve yurt dışında basılmış çok<br />

sayıda bilimsel araştırması<br />

da bulunan Dr.Can Özcanlı,<br />

halen İzmir Ekonomi<br />

Üniversitesi, Endüstri<br />

Ürünleri <strong>Tasarım</strong>ı Bölüm<br />

Başkanlığı görevini<br />

yürütüyor.<br />

ZOW İstanbul<br />

Fuarı Başlıyor<br />

1995 yılında ilk kez<br />

Almanya’da<br />

düzenlenmesinin ardından<br />

İtalya, İspanya, Rusya ve<br />

Çin’de de mobilya<br />

endüstrisinin önde gelen<br />

organizasyonlarından biri<br />

haline gelen Uluslararası<br />

Mobilya Endüstrisi, İç<br />

<strong>Tasarım</strong>, Aksesuar ve<br />

Ekipmanları Fuarı ZOW, 1-<br />

4 Ekim tarihleri arasında<br />

Yeşilköyde. Sektörün önde<br />

gelen kişilerinin yenilikler<br />

ve endüstrinin trendleri<br />

konusundaki bilgilerini<br />

arttırmayı hedefleyen<br />

ZOW İstanbul fuarı, yurt<br />

içi ve dışından yaklaşık<br />

250 firmanın katılımıyla<br />

gerçekleştiriliyor.<br />

Gözde Tüfekçi<br />

gozde@kaletasarimmerkezi.com<br />

Nefes Alan<br />

Duvarlar<br />

INAX’ın Türkiye temsilcisi<br />

Global Group’la anlaşan<br />

Çanakkale Seramik &<br />

<strong>Kale</strong>bodur, Japon devletinin,<br />

hastane gibi sterilizasyonu<br />

önemli olan mekanlar için<br />

Japonya’nın 800 yıllık<br />

seramik devi Inax’dan<br />

destek istemesiyle başlayan<br />

çalışmalar sonucunda icat<br />

edilen volkanik bazlı iç<br />

cephe kaplaması Ecocarat’ı<br />

showroomlarında tüketiciyle<br />

buluşturuyor. Sağlık için<br />

gerekli olan ortamı, nefes<br />

alan yapısıyla kötü kokuları<br />

yok ederek sağlayan<br />

Ecocarat, yapısında hiçbir<br />

kimyasal madde<br />

barındırmazken,<br />

kirlenmeme, leke, küf ve<br />

bakteri tutmama gibi<br />

özelliklerle mekanlara özel<br />

çözümler sunuyor.<br />

Küçük Üretim<br />

Sektörünün<br />

Dönüşümü<br />

İstanbul 2010 Avrupa Kültür<br />

Başkenti Ajansı, 30 <strong>Eylül</strong>’de<br />

“Küçük Üretim Sektörünün<br />

Dönüşümü” üzerine bir<br />

buluşma gerçekleştiriyor.<br />

Arhan Kayar’ın konuşmacı<br />

olarak katılacağı toplantıda,<br />

geleneksel yöntemlerle<br />

ikame eden üreticiler, şehrin<br />

dışına onumlandırılmaksızın<br />

nasıl ve ne şekilde, yaratıcı<br />

endüstriler alanına<br />

yönlendirilir sorularına<br />

cevap aranacak. Oluşumun,<br />

yerel bir kültürel kalkınma<br />

stratejisi olarak ele alınarak,<br />

2010 programı açısından da<br />

tartışılması hedefleniyor.<br />

Cersai Fuarı<br />

Botta’yı seçti<br />

2008 yılında 53 ülkeden<br />

katılımın gerçekleştiği ve<br />

100 bini aşkın ziyaretçiye ev<br />

sahipliği yapan, seramik<br />

dünyasının nabzını tutan<br />

Cersaie fuarı 29 <strong>Eylül</strong>-3 Ekim<br />

tarihleri arasında<br />

Bologna’da<br />

gerçekleştirilecek. Cersaie<br />

<strong>2009</strong> fuarının bu seneki<br />

posterini tasarlayan ünlü<br />

mimar Mario Botta, fuar için<br />

poster tasarlayan 10. mimar<br />

oldu. Seramiğin, toprak ve<br />

ateş kaynaklı doğal bir<br />

malzeme olmasına rağmen<br />

kullanım alanının çok sınırlı<br />

olmasından yola çıkan<br />

mimar, posterde seramikten<br />

ana rahmine benzer bir yapı<br />

oluşturarak kullanıcıya<br />

köklerini yeniden<br />

hatırlatmayı amaçlıyor.<br />

Bertrand<br />

Ivanoff Işık<br />

Enstalasyonu<br />

Fransız plastik sanatçı<br />

Bertrand Ivanoff’un İstanbul<br />

Fransız Kültür <strong>Merkezi</strong>'nin<br />

İstiklal Caddesi'ne bakan dış<br />

cephesi için tasarladığı<br />

"Rouge / Kırmızı" adlı ışık<br />

enstalasyonu bir ay boyunca<br />

kültür merkezinin<br />

duvarlarını renklendirdi.<br />

Sanatçının İznik<br />

çinilerindeki çiçek<br />

motiflerinden esinlenerek<br />

tasarladığı neon ışık<br />

enstalasyonu, yapının<br />

karakterine uygun motiflerin<br />

yansıtılmasıyla çağdaş bir<br />

yorum getirirken, çok<br />

kültürlü dünyasını kaçıranlar<br />

için son çağrıda bulunuyor.<br />

Etkinlik 30 <strong>Eylül</strong>’de<br />

sonlanıyor.<br />

21. Yüzyıla<br />

Şekil Verecek<br />

33 Marka<br />

Lüks segmentte ev ve köpek<br />

aksesuarları markası<br />

Gaia&Gino’nun yaratıcısı<br />

Gaye Çevikel, Wallpaper ve<br />

Courvoisier konyaklarının<br />

işbirliği ile düzenlenen “The<br />

Essence of the 21. Century”<br />

yarışmasının ilk etabında<br />

belirlenen 33 aday arasında<br />

yer almayı başardı. Dünyaca<br />

ünlü isimlerin yer aldığı<br />

listede, Facebook’un<br />

kurucusu Mark Zuckerberg’in<br />

yanısıra Twin Room’dan Milo<br />

Keller ve Julien Gallico gibi<br />

isimler de bulunuyor. Ekim<br />

ayında 33 isim arasından 10<br />

kişinin seçilerek 21. Yüzyıla<br />

şekil verenlerin belirleneceği<br />

yarışmanın jürisinde dünya<br />

ünlü modacımız Hüseyin<br />

Çağlayan da yer alıyor.<br />

Editör: Umut Kart Katkıda Bulunanlar: Erkan Aktuğ, Gözde Tüfekçi Sayfa <strong>Tasarım</strong>ı: Emre Senan <strong>Tasarım</strong> ve Danışmanlık; Emre Senan,<br />

Özge Güven Sayfa Düzeni: Taylan Polat Danışma Kurulu: Serhan Ada, Erdem Akan, İhsan Bilgin, Asiye Bodur, Füsun Curaoğlu,<br />

Yeşim Demir, Ömer Durmaz, Alpay Er, Cem Erciyes, Sertaç Ersayın, Hakan Ertem, Güran Gökyay, Korhan Gümüş, Gamze Güven,<br />

Gülay Hasdoğan, Tansel Korkmaz, Zeynep Bodur Okyay, Suha Özkan, Kuyaş Örs, Nevzat Sayın, Emre Senan Reklam Direktörü: Özer<br />

Topkaya Reklam Müdürü: Korhan Kesici Reklam Rezervasyon: Tayfun Elaldırsın Reklamlar için Tel: 0212 505 6486 Fax: 0212 505<br />

74 79 Doğan Medya Center 34204 İstanbul Radikal Sanat Tel: 0212 505 6494 Fax: 0212 505 69 61 sanat@radikal.com.tr,<br />

umut@kaletasarimmerkezi.com Radikal'in ücretsiz ekidir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!