15.02.2015 Views

2014-05 Kizilbas 38

2014-05 Kizilbas 38

2014-05 Kizilbas 38

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

kızılbaş - sayfa 61 - sayı <strong>38</strong> - mayıs <strong>2014</strong> - http://www.kizilbas.biz - tel: 00 49 (0) 177 502 88 53<br />

edindikleri yurttaşlık kimliği içinde sürdürebilmeleri<br />

için kanunlarını yeniden<br />

düzenliyor,birey haklarını gözeten ortak<br />

anlayışlara yöneliyor. Oysa Türkiye son<br />

seksen yılda çok kültürlü- çok uluslu bir<br />

imparatorluğun mirası üzerinde kurduğu<br />

ulus-devletle bu zengin mirastan “kurtulmaya”<br />

çalıştı. Buda Kürt, Ermeni, Rum,<br />

Süryani, Yahudi gibi çeşitli kimliklerin<br />

yaşadığı bu coğrafyada bir çok acı soruna<br />

yol açtı. (İnal,2006:37)<br />

Bilindiği üzere “ulusal kimlik, sosyal ve<br />

politik bütünlüğün güçlü aracıdır. Toplumda<br />

sosyo-ekonomik düzey, yaş cinsiyet,<br />

din gibi çeşitli boyutlardaki farklılıkların<br />

ayarttığı ayrılıkları, bölünmeleri<br />

telafi edici bir etkiye sahiptir. Ayrıca sosyal<br />

olarak marjinal veya alt düzeylerde<br />

bulunan grupların toplumda bir yer bulmasını<br />

ve entegrasyonunu sağlamaktadır.Bazen<br />

bu ulusal kimlikleşmenin ve<br />

entegrasyonun aygıtları olarak fonksyon<br />

gören resmi okullar, Diyanet işleri, siyasal<br />

kurumlar, ters fonksyona da sahip<br />

olamaktadır.Bu Kurumlar bütünleşme<br />

(entegrasyon) yerine eritmeyi (asimilasyonu)<br />

seçerek potansiyel olarak etnik hareketler<br />

(monements) yaratabilmektedir.<br />

(Aslan,20<strong>05</strong>:146-147)<br />

Örnek olay: Bir üniversiteli kız öğrencisi<br />

1987 yılında Ortaokula giderken yaşadığı<br />

deneyimi dramatik bir şekilde dile getirmektedir.<br />

“Dersinde orta 2 öğrencisi olan<br />

bu öğrenci ye din öğretmeni beş vakit<br />

namazdan herhangi birini sınıf önünde<br />

uygulamasını istemiş bilmadiğini söyleyince<br />

çok kötü azarlamış. ’Sen ne biçim<br />

Müslümansın ‘gibisinden. Olay büyüyünce<br />

Bu Nusayri kızı çağırıp açıklama<br />

yapıp olayı yatıştırmış.”Cahit aslanın kitabından<br />

(s147) geçen olayın tam metnini<br />

okuyabilirisiniz.Osmanlılar zamanından<br />

beri süregelen Nusayrilere karşı bu tutum<br />

1987 yılı itibari ile değişik bir şekilde gelişmiştir.<br />

Buda Nusayrilere dayatılmaya<br />

çalışılan asimilasyon politikasının sadece<br />

biçim değiştirdiğini göstermektedir.<br />

1950’li Yıllarda Hatay’da yaşayan yaşlı<br />

Nusayrilerin anlattıklarına göre ; Nusayriler,<br />

kaldırımlardan yürüyemezler ,hayvanlar<br />

için yapılan arklardan yürürlermiş.<br />

münferit olaylar olsa da Nusayri şeyhleri,<br />

kalabalık caddelerde yürürken sakalları<br />

yolunurmuş ve şalvarları çekilirmiş.özellikle<br />

12 eylül askeri yönetimi döneminde<br />

Nusayrilerin yerleştiği bölgelere camiler<br />

yaptırılmış ve buralara Nusayri imamlar<br />

atanmıştır. Uzun bir süre Nusayriler,<br />

Sünni ağaların marabası olarak onların<br />

topraklarında yaşamışlar.Kendi içlerindeki<br />

dayanışmanın yardımlaşmanın güçlü<br />

olması ve çalışkan olmaları nedeniyle<br />

para biriktirerek çalıştıkları toprakların<br />

büyük bir çoğunluğunu Sünnilerden satın<br />

almayı başarmışlardır (Türk,20<strong>05</strong>:29)<br />

19<strong>38</strong> yılında Hatay’ın nüfusunun yarıya<br />

yakını alevi iken dışarıdan Sünni vatandaşların<br />

kaydırılması sonucu bu oran<br />

gittikçe düşmektedir. Bu kaydırmalar 12<br />

Eylül 1980’den sonra da yeniden gündeme<br />

gelmiştir. (Karasu , 2006:118)<br />

Cumhuriyet tarihi boyunca bütün çabamızın<br />

Kürdün Türkleştirilmesi, ya da<br />

müslümanın laikleştirilmesi olmamalı<br />

Bütün çabamız sadece çoklu kimlik ve kişilik<br />

özelliklerine sahip olduğumuzu göz<br />

önünde bulundurmamız gerekiyor. Sadece<br />

etnik, dinsel ve cinsel kimliğimiz değil<br />

,bunun yanı sıra yurttaşlık bağı ile bağlı<br />

olduğumuz ülkenin sorumlu yurttaşı olduğumuzu,<br />

farklı kültürel kümelerle etkileşime<br />

açık olduğumuzu sadece doğum<br />

ve kan bağı ile edinilmiş kimlikler değil,<br />

bunun yanı sıra sonradan kazandığımız<br />

kimliklerle bir bütün oluşturduğumuzu<br />

unutmamalıyız. (İnal,2006:41) Yurttaşlık<br />

bağıyla bağlı olduğumuz kimlik Türkiye<br />

Cumhuriyeti vatandaşı olmamızdan kaynaklı<br />

edindiğimiz kimliktir. Nusayrilik<br />

ise etnik, dinsel bir kimliktir. Yüzyıllardır<br />

yaşayan bir kültürdür. Nusayriler<br />

yüzyıllarca egemen iktidarların ve karşıt<br />

grupların baskısına maruz kalmışlar ve<br />

direnmişlerdir.<br />

Joan Weulerse “Antioche” adlı yapıtında<br />

Antakya’da yaşayan Aleviler için şu<br />

tespiti yapar:”Alevilerin Antakya’daki<br />

durumu çok farklıydı. Merkezini politik<br />

açıdan egemen unsur olan Türklerin tuttuğu<br />

bir kentte, heteredoks bir mezhep<br />

olan aleviler şehir dışına atılmışlardı Bu<br />

konum,ikili horlamaya denk düşüyordu:<br />

Toplumsal açıdan köylü,Dinsel açıdan da<br />

sapkın olarak eziliyorlardı. Antakya’nın<br />

Alevi nüfusu “ağır işler ve alt meslekler<br />

için köle olmasa da seri “düzeyinde bir<br />

el emeğinin” deposu olarak görülüyordu.<br />

Güvenlik nedeniyle semtlere kapanmış<br />

Aleviler, dışlandıkları kentin en sefil ve<br />

ezilen kesimini oluşturuyorlardı. Kent<br />

topografisi içindeki yerleri azınlık Müslüman<br />

toplumlar yelpazesindeki uç konumlarının<br />

çarpıcı bir anlatımıydı. “(Karasu,2006:115)<br />

Yaşları yetmiş ve üstü olanların anlattığına<br />

göre bir zamanlar Antakya’da Alevilerin<br />

kaldırımlarda yürümeleri bile yasaktı.<br />

Onlar kendilerini belli ettirmek için caddenin<br />

ortasında yürümek zorundaydılar.<br />

Kaldırımı kullananlar her türlü saldırıya<br />

maruz kalabilirdi. ( Karasu,2006:115)<br />

Osmanlı zamanında Nusayrilerin mal<br />

mülk sahibi olması,Kuran satın alıp<br />

okuması bağnazlar tarafından adeta yasaklanmıştı.Çarşıya<br />

bile inemezlermiş.<br />

Aleviler Kuran elde edebilmek için Hristiyan<br />

din adamlarını devreye sokarlarmış.<br />

Nusayri din adamlarının sarıkları önce<br />

arkadan ateşle tutuşturulur; sonra ateşi<br />

söndürme bahanesiyle ayaklar altına alınıp<br />

çiğnenirmiş.Nusayri selamını almamak<br />

için.yüzlerini çevirenler; omuz atıp<br />

geçenler varmış. (Bulut,2001:96)<br />

Samandağlı Abdullah Vural,tam 115 yaşında<br />

.’Eskiden el örmesi dizkapağına<br />

inen gömlek giyerdik ‘diyor.İç çamaşırı<br />

bulamadıklarını ;dağda ağaç,çalı çırpı<br />

toplama sırasında bu gömlek yırtılmasın<br />

diye, çırılçıplak iş gördüklerini ve bedenlerinde<br />

yara berelerle dolaştıklarını anlatarak<br />

o zamanki yoksulluğun boyutunu<br />

gösteriyor. (Bulut,2001:67)<br />

Nusayri yaşlılarımızın anlattıkları geçmişte<br />

yaşadıkları sıkıntıları bu günkü durumla<br />

karşılaştığımızda ne kadar büyük<br />

bir mücadeleyle günümüze geldiklerini<br />

görmekteyiz.Geçmişten bu güne kabul<br />

ettirilmeye çalışılan sunni İslam öğretisine<br />

gösterdikleri direnç kendi kültürlerini<br />

koruma azmi takdire değerdir.<br />

Samandağlı Ahmet "Eskiden Arapça yasaktı.<br />

Şimdi Türkmen köylerinde Arapça<br />

Türkü söyleniyor" diyor. Samandağ'a geri<br />

dönerken, çok eskiden de değil, 1980'lerin<br />

sonuna doğru bu topraklarda yaşanılan<br />

anlamsız yasakları düşünüyoruz. 12<br />

Eylül'e kadar siyasal şiddetten nasibini<br />

en az alan Samandağ'da, 12 Eylül sonrası<br />

inanılmaz baskı uygulanmış. Neredeyse<br />

herkes sorgudan geçirilmiş. Bu süreç<br />

1985'e kadar en ağır biçimde sürmüş.<br />

1990'lı yıllara doğru garip yasaklar vardı<br />

Samandağ'da. Hatta şimdi birkaç sanatçının<br />

albümüne aldığı, Türkiye'nin<br />

her yerinde çalan 'Meryem Meryemti'<br />

türküsü yasaktı. Oysa türkü, Osmanlı<br />

askerleri tarafından kaçırılan bir Arap<br />

kızının öyküsünü anlatıyordu. Hatta o<br />

yıllarda Samandağ'da bir düğünde bu<br />

türkü çalmaya başlayınca, o sırada salonda<br />

bulunan dönemin ilçe emniyet müdürü<br />

yasak olan türküyü susturmak için<br />

silahını çekip havaya ateş bile etmişti.<br />

Yasaklar kumsalı Samandağ'ın Çevlik<br />

kumsalı, yaklaşık 18 kilometredir. Bu<br />

yanıyla' Türkiye'nin en uzun kumsalı'<br />

olarak anılır. O yıllarda, saat 18.00' den<br />

sonra kumsalda gezinmek yasaktı. Hele<br />

yazları, havanın kararmasına saatler kala<br />

kumsal boşaltılır, kurt köpekleriyle gezen<br />

jandarmalar sahilde kalanları uyarırdı.<br />

Samandağ'da balık önemli bir geçim<br />

kaynağı. Ama o zamanlar, Samandağlı<br />

balıkçıların gece denize açılmalarına ve<br />

denizde kalmalarına izin verilmezdi. Samandağlılar<br />

karşılarında başka yerlerden<br />

gelen balıkçı teknekleri avlanır, onlar kı-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!