Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
kızılbaş - sayfa 48 - sayı <strong>38</strong> - mayıs <strong>2014</strong> - http://www.kizilbas.biz - tel: 00 49 (0) 177 502 88 53<br />
Hasan Sabbah<br />
ve Haşhaşilerin çarpıtılmış tarihi<br />
Başbakan'ın Gülen Cemaati'ni Haşhaşilere<br />
benzetmesi, hafta boyu gündemdeydi.<br />
Erdoğan'a göre Haşhaşiler sırf<br />
öldürmek için öldüren bir katiller sürüsü.<br />
Peki kaynaklar ne diyor Bakalım...<br />
Hasan Sabbah ve Haşhaşilerin çarpıtılmış<br />
tarihi<br />
Siyasi kültürümüzün yeni unsuru, birini<br />
eleştirirken İslam tarihinden figürler<br />
ve olaylarla bugünün kişileri ve<br />
olayları arasında paralellikler kurmak.<br />
‘Analoji yapmak’ diyorlar buna. Numan<br />
Kurtulmuş’un henüz Saadet Partisi<br />
Başkanı iken “Harun gibi geldiler,<br />
Karun gibi gittiler… firavunlaştılar”<br />
demesi, Başbakan Erdoğan’ın, Irak<br />
Başbakanı Nuri El Maliki’yi eleştirirken<br />
“…. yapanlar Yezid’in izindedir”<br />
demesi buna örnek. Analoji yoluyla<br />
eleştirinin faydası, o anolojinin kolektif<br />
hafızadaki yerinin genişliğine<br />
ve derinliğine bağlı olarak, eleştirilen<br />
konuyla ilgili olmayanların bile dikkatini<br />
çeken bir eleştiriye dönüşmesi.<br />
Bir diğer faydası ise, benzemezlikleri<br />
farkedenlere ‘benim kastettiğim aslında<br />
şuydu’ demeye olanak sağlayacak<br />
geniş anlam yelpazesi. Başbakan’ın<br />
son analojisi, Cemaat’i Haşhaşilere<br />
benzetmek. Bir haftadır medyada<br />
Haşhaşiler üzerine bir çok yazı yayımlandı.<br />
Çoğu, birbirinin tekrarı olan bu<br />
yazıların ortak noktası, Başbakan’ın<br />
zihinlerde oluşturmaya çalıştığı ‘Haşhaşi’<br />
imajını pekiştirmeye yönelikti.<br />
Bu imaja göre ‘Haşhaşi’ler ‘sırf öldürmek<br />
için öldüren katiller sürüsü’ idi.<br />
Ancak bu analojinin hedefindeki Gülen<br />
Cemaati’ni, bu imajdan çok, muhtemelen<br />
‘Haşhaşi’lerin Şiiliğin İsmailiye<br />
Prof. Ayşe Hür<br />
kolundan olması hasebiyle ‘sapkın’lık<br />
iması rahatsız etti. Bu yazıda yeni bir<br />
şey söyleyip söylemediğimin takdirini<br />
sizlere bırakıyorum. Umarım, bugüne<br />
dek bildiklerinizin üstüne ufacık da<br />
olsa bir bilgi eklerim.<br />
İSMAİLİLİK ÖĞRETİSİ<br />
Hasan Sabbah, Şiiliğin İsmailiye koluna<br />
bağlı, eğitimli bir Farisi veya Arap<br />
ailesinin çocuğu olarak 1<strong>05</strong>2 veya 1<strong>05</strong>3<br />
yılında İran’ın Kum şehrinde dünyaya<br />
gelmişti. Kum, 12 İmam inancına dayalı<br />
Şiiliğin kalelerinden biriydi. Bazı<br />
kaynaklara göre Sabbah ailesi Yemenli<br />
Himyerilerdendi. Bazılarına göre Deylemli<br />
bir Farisi idi. Rey’de ve Kum’da<br />
eğitim gören Hasan I·sfahan’da Re’îs<br />
Ebü’l- Fadl’ın yanında I·smaîlî doktrinini<br />
ögˆreneceği iki yıl geçirdi. İsmaililik,<br />
Altıncı İmam Cafer es-Sadık<br />
765 yılında öldüğünde, Yedinci İmam<br />
olarak Musa bin Cafer el Kâzım'ın yerine<br />
Cafer-i Sadık'ın kendisinden önce<br />
ölmüş olan oğlu İsmâil bin Câ'fer el-<br />
Mûbarek'i Yedinci İmâm olarak kabul<br />
eden Şii mezhebiydi. 899 yılında Bayreyn’deki<br />
İsmaililerin (Karmatiler deniyordu<br />
bunlara) giriştiği katliamlar;<br />
925 yılında Karmatiler yüzünden Hac<br />
farizesinin gerçekleştirilememesi, 930<br />
yılında Karmatilerin Mekke’ye saldırması,<br />
hacıları katletmesi, Kabe’ye<br />
zarar verilmesi, Hacer’ül-Esved taşının<br />
sökülüp götürülmesi (taş ancak 20<br />
yıl sonra Fatımi Halifesi Mansur’un<br />
ricası üzerine iade edilmişti) ve 10 yıl<br />
boyunca Mekke’ye Hac’cı engellemeleri<br />
yüzünden İsmailiye mezhebi, Sünni<br />
yazarlar tarafından hep kötü anılacaktı.<br />
Parantezi kapatıp devam edersek, Hasan<br />
Sabbah bir gün hocasına “Sadece<br />
güvenilir iki dosta sahip olsaydım,<br />
bu hükümdarlıgˆı (Büyük Selçuklu<br />
Devleti’ni kastediyor) yıkardım”<br />
deyince, hocası, Hasan’ın aklından<br />
endis¸e ederek, onu özel yemekler ve<br />
ilaçlarla tedaviye koyulmuş, bunun<br />
üzerine Hasan Sabbah İshafan’dan ayrılarak<br />
İsmaili mezhebinin kalbi olan<br />
Mısır’a doğru yola çıkmıştı.<br />
ALAMUT’DA DERVİŞ CUMHU-<br />
RİYETİ<br />
1080 yılında Isfahan’a geri dönen<br />
Hasan Sabbah’ın Selçuklu Devleti’ni<br />
yıkma planlarından vazgeçmediği anlaşıldı<br />
çünkü Hasan Sabbah, 1090’da<br />
müritleriyle birlikte Hazar Denizi<br />
yakınlarındaki Kazvin bölgesinde,<br />
Şahrud Vadisi yakınlarındaki sarp<br />
kayalıklara kurulu Alamut Kalesi’ni<br />
(Arapça Aluh-amu’t) bir iddaya göre<br />
cahil bir köylüden satın aldı. (Deylem<br />
dilinde ‘Kartal’ın Ögˆretimi’ anlamına<br />
gelen bu adı, Batılılar ‘Kartal Yuvası’<br />
diye tercüme edeceklerdi.)<br />
Hasan Sabbah’ın 1124 yılında ölümüne<br />
kadarki 34 yıl içinde hiç ayrılmadığı<br />
Alamut’ta Faik Bulut’un deyimiyle<br />
‘eşitlikçi dervişan cumhuriyeti’ kurmuştu.<br />
Ayrıca muazzam bir kütüphane<br />
oluşturduğu, dönemin ünlü bilginlerini<br />
burada ağırladığı rivayet ediliyordu.<br />
Arap tarihçi İbnü’l-Esîr, Hasan<br />
Sabbah’ın sihir, matematik, astronomi<br />
ve digˆer ilim dallarında kabiliyetli ve<br />
mahir oldugˆunu anlatacaktı.