You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
kızılbaş - sayfa 36 - sayı <strong>38</strong> - mayıs <strong>2014</strong> - http://www.kizilbas.biz - tel: 00 49 (0) 177 502 88 53<br />
YEMEZ İÇMEZ HASAN BABA<br />
Cumhurbaşkanı vekilliği yapmış, Dersim<br />
soykırımı yaşanırken de kurulan<br />
mahkemede idama mahkum edilen sanıkların<br />
infazını düzenlemekle görevli<br />
İhsan Sabri Çağlayangil; “….. Mağaralara<br />
iltica etmişlerdi. Ordu zehirli<br />
gaz kullandı. Mağaraların kapısının<br />
içerisinden bunları fare gibi zehirledi.<br />
Ve yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini<br />
kestiler. Kanlı bir harekat oldu.<br />
Dersim davası da bitti…..”yıllar önce<br />
Kemal Kılıçdaroğlu’na Dersim soykırımı<br />
hakkında söyledikleriydi. Teybe<br />
alınmış bu ses duyulunca da, Dersim<br />
soykırımının toplumda hatırlanmasında<br />
şok etkisi yaratmıştı.<br />
Serdar Halil Göçmen<br />
Mağarada fare gibi zehirlenip, ölmeyen<br />
Çemişgezek, Hazari köyü, Zerkanlı<br />
Aşiretinden Hasan, yıllar geçmesine<br />
rağmen yemeden, içmeden yaşadığı<br />
için Yemez İçmez Hasan Baba deniyormuş.<br />
Çocukluğumdan bu yana büyüklerimden<br />
çok duymuştum bu ismi<br />
ancak görmemiştim. Demokrat Parti<br />
affıyla insanların seyahat etmesi kolaylaşmış.<br />
O yıllardan sonra Yemez<br />
İçmez Hasan Baba, yaz aylarında Dersim’de<br />
diğer aylarda da Fırat’ın batısında,<br />
genelde Malatya, Sivas, Maraş,<br />
Antep, Adıyaman, Hatay, Kürdlerin<br />
yoğun yaşadığı yerleri dolaşırmış. İki<br />
yıl kadarda Afrin’de kaldığı bilinmektedir.<br />
12 Mart’tan sonrada gezmeyi<br />
bırakmış. O nedenle bu gün o bölgede<br />
altmış yaşının üstündeki Kürdler,<br />
genelde de Kürd Alevilerin çoğu onu<br />
ya görmüş ya da duymuştur. Dersim’in<br />
canlı tanığı ve mağduru, gittiği yerde,<br />
yaşadıklarından dolayı saygı ve sevgi<br />
görürmüş. Gerekmediğinde hiç konuşmaz,<br />
konuşmayı da sevmezmiş. Hayatında<br />
hiç evlenmeyen bu insan, yıllar<br />
geçmesine rağmen yemeden, içmeden<br />
yaşamasını, Doktorlar havadaki oksijenle<br />
beslendiğine dair hemfikirlermiş.<br />
Dolaştığı yerlerde fazla konuşmasa da<br />
Dersim soykırımını insanlara hatırlatırmış.<br />
Yemez İçmez Hasan Baba, mağarada<br />
fare gibi zehirlenip, ölmeyişiyle ilgili<br />
Babama bakın neler anlatmış; “Dersim<br />
katliamının son günleriydi. Köyümüze<br />
asker girdiği için bizler dağa çekilmiştik.<br />
Askerler dağda bizleri kovalıyordu.<br />
Yanımdaki arkadaşların kimi<br />
pusuda yakalandı, kimi öldürüldü. Tek<br />
başına kalmıştım. Kaçıyordum, askerler<br />
arkamdan takip ediyorlardı. Önüme<br />
çıkan kayalara tırmandım, arkamda<br />
askerler. Kayaların arasında, girişi dar<br />
bir mağaraya girdim. Mağaranın derinliklerine<br />
doğru karanlıkta ilerledim,<br />
arkamdan gelen askerler, mağaranın<br />
içerisinde belli bir yere kadar beni takip<br />
ettiler. Sonra takipten vazgeçtiler.<br />
yeni çıktı<br />
Siparişleriniz için:<br />
Adnan Cangüder<br />
adres: Lehrer-Wirth str.16<br />
81829-München<br />
Deutschland / Almanya<br />
tel: +49 (0) 162 419 69 62<br />
e-mail: asil62@hotmail.de<br />
ISBN 978-6<strong>05</strong>-4684-49-6<br />
Teslim olmam için bağırarak seslendiler,<br />
hiç cevap vermedim. Mağaranın<br />
içine rastgele ateş ettiler, yine cevap<br />
vermedim. Mağaranın girişinde ateş<br />
yakıp, dumanının mağaraya girmesini<br />
sağladılar, Mağaranın daha derinliklerine<br />
gittim. Daha sonrada mağaranın<br />
girişinden içeri kurşun ve bomba<br />
sesleri kulaklarımı sağır etmişti. Mağaranın<br />
daha derinliklerine karanlıkta<br />
sürünerek gidiyordum. İçerde pis kokulu<br />
dumandan midem bulanıyor, boğuluyordum.<br />
Sürünerek ilerliyordum,<br />
ilerde mağaranın tavanında küçük bir<br />
ışık gözüküyordu, o yöne doğru süründüm.<br />
Midemin bulantısından kusuyordum,<br />
yinede ışığa doğru sürünüyordum.<br />
Yorulmuşum, orda bayılmışım.<br />
Bilemiyorum uyandığımda kaç gün,<br />
kaç saat geçtiğini. Mağaradan çıkmak<br />
için girişe geldiğimde, giriş kocaman<br />
bir kayayla kapatılmıştı. Tüm uğraşıma<br />
rağmen kayayı yerinden oynatamadım.<br />
Tekrar mağarada hava deliğinin<br />
olduğu yerde daha çok yaşamaya çalıştım.<br />
Gündüz ve geceyi hava deliğindeki<br />
ışıktan anlıyordum. Bir gün sabah<br />
koyun ve keçilerin boynuna takılan<br />
zil sesleriyle uyandım; ‘-İmdat, imdat,<br />
beni kurtarın, beni kurtarın.’ diye bağırdım.<br />
Çobanlar duydular, mağaranın<br />
girişini açarak, mağaradan çıkardılar.<br />
Çobanların söylediklerine göre mağarada<br />
kalışım en az üç ay olmuş. Bu süre<br />
içerisinde ne yemiştim nede içmiştim.<br />
Çobanlar, hemen su, süt ve ekmek yemem<br />
için verdiler. Az ekmek, biraz su<br />
ve süt içtim. Midem bulandı, kustum.<br />
Daha sonrada ne yiyebildim nede içebildim,<br />
bugüne kadar.”<br />
10.<strong>05</strong>.<strong>2014</strong>