"Dil gölgesi"nde bir Åair - ElazÄ±Ä Ä°zzetpaÅa Vakfı
"Dil gölgesi"nde bir Åair - ElazÄ±Ä Ä°zzetpaÅa Vakfı
"Dil gölgesi"nde bir Åair - ElazÄ±Ä Ä°zzetpaÅa Vakfı
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
maz vaktini bekleyen emekli ve tekaüde mahsus<br />
dinî <strong>bir</strong> ritüel olup çıktı. İnsanlar tanımadıklarına<br />
niye selam versin ki! “Selam verdim rüşvet degil<br />
deyu almadılar” Fuzuli ne kadar haklı. Yüzümüzde<br />
16. yüzyıl utancıyla yürüyoruz. Çoruh, bizden<br />
uzak dur…<br />
Bayburt, <strong>bir</strong> heykelin etrafına kümelenmiş iki<br />
üç katlı dükkân ve iş yerleri<strong>nde</strong>n oluşan küçük <strong>bir</strong><br />
şehir. Meydan Arnavut usulü kaldırım taşlarıyla<br />
kaplanmış. Bu küçük çarşı, köprülerle mahalle ve<br />
sokaklara bağlanıyor. İşimizi hallettikten sonra <strong>bir</strong><br />
çay ocağına oturuyor, günün ilk çayını yudumluyoruz.<br />
Saat 15.00<br />
Öğretmenevinin yanı başındaki binaya, İl Kültür<br />
Merkezi binasının çift girişli merdiveninin<br />
solundan sokuluyoruz. Yahya Akengin, baba tarafından<br />
Bayburtlu olan merhum Halil Soyuer’in<br />
Aziz Nesin sanılarak dövülmeye kalkışılmasından<br />
bahsediyor. Sanatsever yanımız bazen aksi şekillerde<br />
de tezahür ediyor. Müteveffa Aziz Nesin’in<br />
Türk milleti hakkındaki istatistikî değerlendirmesi(!)<br />
başına çorap ördü. Elime yapıştırdığım Bizim<br />
Külliye dergisinin arasındaki dosya kâğıtlarında<br />
beş şiir var. Hangisini okusam Ben <strong>bir</strong>az ters<br />
adamım, herkesin okuduğunun aksini ya da kel<br />
alakalı <strong>bir</strong> şiiri okumak gibi <strong>bir</strong> eksikliğim var. Atmosfere<br />
kendimi kolay kolay kaptırmam. Nazım<br />
Payam, be<strong>nde</strong>n daha heyecanlı. Sabahleyin beni<br />
“Tuz Tadında” şiirini okumam için yönlendirmeye<br />
çalıştı, ama yok. Kürsüye ilkin Yahya Akengin<br />
çıkıyor. Şiire geçmeden önce şairleri tanıtıcı <strong>bir</strong> iki<br />
kelam ediyor, tanıtılan şair oturduğu yerden ayağa<br />
kalkarak mütebessim <strong>bir</strong> eda şiir dostların<br />
selamlıyor. Diğerleri hakkında ne söylendi ama<br />
benim için “modern şiirler yazan şair” dediğini<br />
işitir gibi oldum. Ayağa kalkıp diğer şairleri taklit<br />
ettim. O da ne, Akengin ağabeyimiz Abdullah<br />
Satoğlu’nu unuttu. Hatırlatılması üzerine de lafı<br />
evirip çevirdi, “Unutur muyum, aslında <strong>bir</strong> sürpriz<br />
yapacaktım.”deyiverdi. Salonun yarısı inanmışsa,<br />
dönüp Aziz Nesin’in istatistikî verilerini <strong>bir</strong> daha<br />
değerlendirelim. Asıl suçlu olan hiç şüphesiz sahne<br />
heyecanı. Bazıları şiir okurken hiç heyecanlanmazlar,<br />
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun <strong>bir</strong> yazısında<br />
belirttiği gibi araba süsleyen <strong>bir</strong> zanaat erbabı rahatlığı<br />
içi<strong>nde</strong> elleri<strong>nde</strong>ki fırçayı sabit tutup tekeri<br />
çevirdiği<strong>nde</strong> teker kendiliği<strong>nde</strong>n boyanmış olur ve<br />
zanaatkârımız ıslık çalmayı da ihmal etmez. Şair<br />
öyle mi! Çünkü sanat heyecandan doğar ve sanatın<br />
bizzat kendisi heyecandır. Yahya Akengin, “Annem”<br />
şiiri ile “Kimselere Anlatamadım”ı okuyor.<br />
Her iki Bayburtlu şairden sonra <strong>bir</strong> misafir şair çıkıyor.<br />
Bayburtlu şairler tek şiir okurken, misafirler<br />
iki şiir okuyor. Kural bu. Âşık geleneğini hatırlatan<br />
ölçülü, kafiyeli şiirler… “Haram ile helali süzmeye<br />
geldim” gibi içi<strong>nde</strong> yaşadığımız tezatlar âlemini<br />
çok şık <strong>bir</strong> biçimde ifade eden pırıltılı mısralar hemen<br />
dikkat çekiyor. Nazım Hoca, “Kırdım Söz<br />
Putlarını Kısık Sesimle” şiiri ile “Ateş Su, Toprak<br />
Hava” şiirini okuyor. Sanatçı heyecanı, hem<br />
ses tonunu hem çehresinin rengini değiştiriyor.<br />
Sıra bana geliyor. Bastırmaya çalışıyorum ama<br />
o heyecan, kurulu <strong>bir</strong> zemberek gibi beni dağıtmaya<br />
çalışıyor. Heyecanla cebelleşe cebelleşe<br />
ilk şiir bitiyor ve ben “Vera”yı okuyorum.<br />
Özbekli Hocamız Babahan Muhammet Şerif<br />
Bey, o güzel Türkiye Türkçesiyle şiirini seslendirirken<br />
eşi muhterem hanımefendi Nene<br />
Hatun’a yazdığı <strong>bir</strong> şiiri okuyor. Biz, hangi Özbek,<br />
hangi Tatar, hangi Kırım, hangi Kırgız, hangi<br />
Türkmen kahramanına şiir yazdık Solumuz<br />
Che Guevara’ya, Hiroşima, Nagazaki’ye, sağımız<br />
Filistin’e yazar desem, yalan ya da yanlış mı söylemiş<br />
olurum<br />
Kosova Prizren’den Balkan Aydınları ve Yazarları<br />
Derneği Başkanı Osman Baymak, dostumuz,<br />
şiiri<strong>nde</strong> <strong>bir</strong> destandan hareketle Tanrılarla<br />
Tanrıçaları buluşturuyor. Akşamki kritikte Akengin,<br />
“Evet, atalarımız da çok Tanrılıydı belki ama<br />
biz şimdi tek Tanrıya inanıyoruz.” sözleriyle şiiri<br />
tatlı tatlı hicvediyor.<br />
Plaketlerimiz çok ağır, kristalden. Bilgisayarla<br />
yapılmış, <strong>bir</strong> camın içi<strong>nde</strong> eli<strong>nde</strong> kopuzuyla Dede<br />
Korkut. Ey Oğuz elinin bilicisi, gaipten türlü haberler<br />
vericisi, hele bize <strong>bir</strong> şeyler söyle…<br />
16 Temmuz 2010 Cuma<br />
Kop Dağı’na, Şehitlik Abidesini ziyarete ve<br />
mevzileri gezmeye gidiyoruz.<br />
85<br />
eylül-ekim-kasım<br />
2010