07.02.2015 Views

"Dil gölgesi"nde bir şair - Elazığ İzzetpaşa Vakfı

"Dil gölgesi"nde bir şair - Elazığ İzzetpaşa Vakfı

"Dil gölgesi"nde bir şair - Elazığ İzzetpaşa Vakfı

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

dikilmiş. Vali Bey’in tutuşturduğu meşaleyle Dede<br />

Korkut kıyafeti giymiş aksakallı <strong>bir</strong>i tarafından<br />

kalenin bucuna çıkarılarak şenlik ateşi yakılıyor.<br />

Harika <strong>bir</strong> sinevizyon gösterisi. “Soy soylamaya,<br />

boy boylamaya” devam edeceğiz Korkut Ata’m.<br />

Veteriner hekim olduğunu öğrendiğimiz Mesut<br />

Çavdar, Bayburt türküleriyle başlıyor programına.<br />

Söz konusu yamaçta yaşlı kadınlar oturmuş, sessiz<br />

ve sakin olup biteni izliyor, türküleri dinliyorlar.<br />

Kaleden şehre bakıldığında köprü ve ışıklarla yolu<br />

kesilen Çoruh Nehri, peş peşe sıralanan olimpik<br />

havuzlarını andırıyor. Evler, şehre sığmayınca yavaş<br />

yavaş tepelere tırmanmaya başlamış. Şehir, il<br />

sorumluluğunu yüklenince kendine yeni yerler aramaya<br />

koyulmuş olmalı.<br />

Şehrin yetiştirdiği bürokrat ve iş adamlarının<br />

Bayburt sevgisine şaşırıyoruz. Lakin Çoruh kıyısındaki<br />

küçük parkta <strong>bir</strong> tabela dikkatimizi çekiyor:<br />

“Bayburt’u sevmek <strong>bir</strong> iddiadır. İspatı yatırımdır.”<br />

Bizim yatırımsever iş adamlarımızın mekânı<br />

İstanbul-Kocaeli arasıdır.<br />

Bayburt Üniversitesinin önü<strong>nde</strong>n geçerken Mühendislik<br />

Fakültesini göreceksin. Sakın şaşırma.<br />

Orhan Veli’den esinlenen sözlerimiz sizi yanıltmasın.<br />

Çünkü yeni üniversitelerin çoğu, Meslek<br />

Yüksek Okulları üzerine inşa edilmiştir. İnşallah<br />

devamı gelir.<br />

14 Temmuz Çarşamba<br />

Kahvaltıdan sonra Masat Köyü’<strong>nde</strong>ki Dede<br />

Korkut türbesine gitmek üzere yola çıkıyoruz.<br />

Bayburt- Erzurum yolunun bilmem kaçıncı kilometresi<strong>nde</strong>n<br />

sola dönüyor, dere boyunca ilerliyoruz.<br />

Tezek kokuları arasında köyü çıkar çıkmaz<br />

türbe görünüyor. Kıl çadırdan iki otağ kurulmuş.<br />

Kalabalık. Civar köylerden gelenler de olmalı. Bu,<br />

köy kalabalığından çok öte. Türbede aşir okunuyor,<br />

dualar edilip fotoğraflar çekiliyor. İçeri geçiyor,<br />

Dede Korkut’un -haddim olmayarak- ak saçlarını<br />

sıvazlıyorum. Belediye tarafından dağıtılan beyaz<br />

şapkalardan <strong>bir</strong>ini zar zor kapıyorum. Mikrofonda<br />

Belediye Başkanı H.Ali Polat. Güzel şeylerin yanı<br />

sıra özel şeyler de söylüyor. Galiba Türk Cumhuriyetleri<strong>nde</strong>n<br />

<strong>bir</strong>i kendisine, “Siz güzel atlara binip<br />

Anadolu’ya geldiniz. Biz atları kesip yedik ve burada<br />

kaldık.” demiş. Anadolu’da kalma mücadele<br />

ve serüvenimiz devam ediyor.<br />

Çiğdem gibi sekiz kız. Edi Mau Halk Dansları<br />

Topluluğu. Bir şarkı eşliği<strong>nde</strong> oynuyorlar. “Parampa,<br />

parampa” nakaratına iştirak ediyoruz. Kırmızı<br />

elbise, sarı yelek, kuş tüyü sorguçlu başlıklar.<br />

Programdan sonra yanlarına yaklaşıp kıyafetlerin<br />

adlarını soruyorum. Not defterime kendi el yazısıyla<br />

şunları yazıyor esmer <strong>bir</strong> kız: Ükı, kamzol,<br />

köylek. Akabi<strong>nde</strong> Gürcistan İmedi Halk Topluluğu,<br />

Kafkas oyunlarını sergiliyor. On yaşında var yok<br />

<strong>bir</strong> Gürcü erkek çocuğu sıçrayıp sıçrayıp diz vuruyor.<br />

Sıra, bizim Bayburtlunun ata barında.<br />

Dede Korkut çeşmesi<strong>nde</strong> elimizi yüzümüzü yıkıyor,<br />

şifa niyetine su içiyoruz. Kanımız tazelensin.<br />

Hiç<strong>bir</strong> topluluk ya da millet Anadolu’yu bizim<br />

kadar hak etmedi…<br />

Dönüşte kitabesi<strong>nde</strong>n anlayabildiğim kadarıyla<br />

Anadolu’da kurulan ilk Türk Beyliği Saltukoğulları<br />

(1092-1202) komutanlarından Mengüç Gazi’nin<br />

kardeşi Osman’a ait kümbeti ziyaret ediyoruz. Halk<br />

arasında ‘Şehit Osman’ olarak biliniyor. Türküden<br />

<strong>bir</strong> bölümü, Bayburtlu kardeşimiz okuyor:<br />

“Şehit Osman, Duduzar, Bayburt Kal’ası<br />

Ne hoş olur yontma taştan binası”<br />

15 Temmuz 2010 Perşembe<br />

Sabahleyin erke<strong>nde</strong>n kalkıp tıraşlarımızı olduk.<br />

Şehir merkezine yürüyeceğiz. O sakin çağıltısıyla<br />

Çoruh bize eşlik ediyor. Pazar sabahını hatırlatan<br />

sokaklar. Mesai gününe dair iz yok. Ağaçların altında<br />

başımız salkım söğütlere değe değe ilerlerken<br />

karşı taraftan aksi yöne ilerlemekte olan <strong>bir</strong> zat,<br />

“Selâm aleyküm” diyor. Aramızda en az on metre<br />

var. Herhâlde selam bize değildir. İyi şiirler yazıyoruz<br />

ama şöhretimiz bu kadar yaygın değil, eş dostla<br />

sınırlı. Ağaçların altından yola çıkıp bakıyorum,<br />

kimsecikler yok. Selam, bize. “Aleykümselâm”<br />

diye bağırıyorum adamcağızın arkasından. Tepki<br />

göstermediğine göre ya ‘Bu adamlar Tanrı selamına<br />

değmez’ demiş ya da bize kırılmıştır. Ne bilelim…<br />

Selam artık yalnızca eşe dosta, cami dipleri<strong>nde</strong> na-<br />

84<br />

eylül-ekim-kasım<br />

2010

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!