07.02.2015 Views

"Dil gölgesi"nde bir şair - Elazığ İzzetpaşa Vakfı

"Dil gölgesi"nde bir şair - Elazığ İzzetpaşa Vakfı

"Dil gölgesi"nde bir şair - Elazığ İzzetpaşa Vakfı

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Nasıl ki güçlü roman toplumsal tabakaların<br />

yaşam alanlarından beslenmiş ise anı yazarlarının<br />

yaşadıklarını yazıya ve kitaba dönüştürmeleri<br />

de onların edebi türle beslenmeleridir. Halit Ziya<br />

Uşaklıgil’in Kırk Yıl’ında olduğu gibi. Edebiyatımızda<br />

<strong>bir</strong>çok edebi ürü<strong>nde</strong> varlığını hissettiren anı<br />

türü başta sosyoloji, tarih ve psikoloji olmak üzere<br />

bunun gibi bilim dallarına da kaynaklık etmiş, rehber<br />

olmuştur.<br />

Hele anı yazarı edebiyatın içerisi<strong>nde</strong> ise yani<br />

şair, romancı, hatip, siyaset adamı kimliğini taşıyorsa<br />

yaşadıklarını tarihin tanıklığına geleceğin<br />

sorumluluğuna sunmuştur. Kimliğini Tanzimat’la<br />

onaylayan edebiyatın bu şanssız türü şiirin romanın<br />

ve hikâyenin karşısında tutunabilmek için dilin istisnasızlığına<br />

ihtiyacı vardır. Yazar bu bilinci unutmamalıdır.<br />

Yazar, mensup olduğu dilin vakarıyla<br />

gerçek <strong>bir</strong> edebi zevk içi<strong>nde</strong> yaşadıklarını realist<br />

yalın ve muhattabını ciddiye alan tutum içerisi<strong>nde</strong><br />

olmalıdır. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Günlükleri<strong>nde</strong><br />

olduğu gibi…<br />

Yukarıdaki satırları bana yazdıran son dönemde<br />

zevkle okuduğum Yahya Akengin’in “Bir Semaverlik<br />

Muhabbet” adlı anı kitabıdır. Üstadın anılarını<br />

okurken her şeyden evvel kullandığı dilin hakkını<br />

veren ve diline âşık <strong>bir</strong> yazarla karşılaşıyorsunuz.<br />

Kitabın tamamı bittiği<strong>nde</strong> dolu dolu yaşamış <strong>bir</strong><br />

şairin yaşadıklarını paylaşıyorsunuz.<br />

Yeri gelmişken şu satırı da eklemek durumundayım;<br />

anı salt yazarın yaşadıklarından ibaret değildir.<br />

Gü<strong>nde</strong>lik hayattan hiyerarşik çekişmeye,<br />

siyasetten ekonomiye hülasa yaşanmışlıklardaki<br />

bütün derin renkleri barındırır. Yine yaşanmışlıktan<br />

okuyucu payına düşen o soylu hisseyi çekinmeden<br />

helâli<strong>nde</strong>n alır ve dilin huzuruna varır.<br />

Yazarımız Yahya Akengin anılarına Bayburt<br />

ve Erzurum’dan başlıyor. Bu iki şehir onun için<br />

önemlidir.<br />

Erzurum Gar’ında <strong>bir</strong> tren,<br />

Sırtına sonbaharı yükleniyor<br />

Dalından düşmüş yapraklar gibi yolcular,<br />

Rüzgârlara boyun eğmiş, <strong>bir</strong> de ben..<br />

Doğduğu Bayburt’tan ayrılış heyecan ve burukluğu,<br />

ilk gençlik yılları <strong>bir</strong> şairin ayak izlerini<br />

belirliyor. Yazarın “Gençliğim Eyvah” demediği<br />

diyemediği buna zaman bulamadığı yıllar meslek<br />

hayatına en önemlisi de şiire başladığı yıllar…<br />

“Isparta’da askerlik”, “tabur çeşmesi”, “tekmil<br />

şiiri”…<br />

Bu anılar yolculuğunda Akengin’in önemli<br />

yönlerini keşfediyorsunuz: Milli manevi duyarlılık,<br />

mesleki duyarlılık, anadiline yaşadığı dile<br />

duyarlılık. Bir şairden daha ne beklenir ki. Ayrıca<br />

anılarda devlet kurumlarının sebepsiz çekişmelerle<br />

yıpratıldığı açıkça ortaya konulmuş.<br />

Bazı kurumları işgal eden yazarların sanıldığı<br />

kadar dil erbabı olmadıklarına tanık oluyorsunuz.<br />

Yazar, inandığı dünya görüşünü, inancından<br />

dolayı başına gelenleri bütün içtenliği ile okurla<br />

paylaşıyor. Milliyetçi duruşundan dolayı başına<br />

gelenler okuru hayretler içerisi<strong>nde</strong> bırakıyor.<br />

Milliyetçilerin entrikalarla nasıl dışlandığını görüyorsunuz.<br />

Yahya Akengin denilince elbette Hisar Dergisi<br />

akla geliyor. O Hisar’ın şairidir. Yahya Akengin<br />

edebi üslûp sınavını Hisar dergisi<strong>nde</strong> vermiştir.<br />

“Bir Semaverlik Muhabbet”in demlenmesi de<br />

o yıllarda başlamıştır.<br />

Bize ait değerlerin <strong>bir</strong> edebi türle var olması<br />

Türk yazarının dikkatle üzeri<strong>nde</strong> durması<br />

gereken <strong>bir</strong> konudur. Akengin, edebi akımlara<br />

kısmen mesafeli, fakat kendine has zevki ve<br />

derinliği eserlerine yansıtmayı bilmiştir.<br />

Yahya Akengin, Yazarlar Birliği’nin kuruluşu,<br />

çalışmaları kurduğu kurumda devre dışı<br />

bırakılması, İLESAM’ın kuruluşu, yaptığı<br />

hizmetler, son olarak TÜRKSEV’in kuruluşu<br />

Türk dünyası ile <strong>bir</strong>likte yapılan çalışmalar.<br />

Anlatılanlar kuru yaşanmışlıklardan ibaret değil<br />

kullanılan yalın dil okuyucuyu isteyerek<br />

o anılar dünyasına çekiyor. Hem yazarımızın<br />

başka yönlerini de açıyor.<br />

Yahya Akengin’de olan seçkinci <strong>bir</strong> duruş<br />

mertçe <strong>bir</strong> tavır tavizsiz <strong>bir</strong> dünya görüşü.<br />

Milli duyuş, düşünüş yaşayış… Çok yakın tanımakla<br />

bahtiyar olduğum Yahya Ağabeyin “Bir<br />

Semaverlik Muhabbet”e isim babalığı yapan<br />

“Erzurum” şiirinin ilk dörtlüğünü veriyorum.<br />

Bir semaverlik muhabbettir ömür dediğin<br />

Ve göz ufkunda <strong>bir</strong> kağnıdır göçer gider<br />

Palandöken yaylasında <strong>bir</strong> türküdür zaman<br />

Ötesi karlı <strong>bir</strong> düş uçar gider■<br />

73<br />

eylül-ekim-kasım<br />

2010

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!