07.02.2015 Views

"Dil gölgesi"nde bir şair - Elazığ İzzetpaşa Vakfı

"Dil gölgesi"nde bir şair - Elazığ İzzetpaşa Vakfı

"Dil gölgesi"nde bir şair - Elazığ İzzetpaşa Vakfı

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

o yoksa her şey kötüdür. Bu tespitler günümüzün<br />

tıp anlayışına tam olarak uymasa da tespitlerde kısmen<br />

gerçeklik payı var. Çünkü her şeyin başında<br />

moralin geldiğini tıp camiası da kabul ediyor. Hatta<br />

amansız hastalıkların sebepleri arasında, büyük ve<br />

uzun süren üzüntü ve streslerin bulunduğunu iddia<br />

eden hekimler de var.<br />

Ancak yâre kavuşmanın her şeye deva olması,<br />

yokluğunun ise neredeyse her hastalığa davetiye<br />

çıkarması gibi telkin ve düşünceler bizce doğru<br />

değil. Çünkü bu görüş hem gerçeklerle tam olarak<br />

bağdaşmıyor hem de terbiye sistemi bakımından,<br />

çocukları ve gençleri tutarlı yetiştirme açısından<br />

isabetli değil.<br />

Yâre bu kadar çok şey yüklemenin ve ondan<br />

çok şey beklemenin sebebi nedir acaba<br />

Evvela, türkülerde bu konuda <strong>bir</strong> abartı olduğunu<br />

söyleyelim. Çünkü toplumda yaygın olan <strong>bir</strong> durum<br />

değil bu. Vuku bulan böylesi tek tük hâdiseler<br />

türkülere ve hikâyelere konu olup defalarca dinlenince<br />

karamsarlık ve bedbinlik meydana geliyor.<br />

‘Bir insana kırk kere deli denirse o da kendisini deli<br />

zanneder’ misali insanlar uzun süre bu tip sözlere maruz<br />

kaldığında olumsuz etkileniyor.<br />

İkinci sebep türküleri ortaya çıkaran insanların kişilikleriyle<br />

alakalıdır. İnsanımız <strong>bir</strong> şeye bağlanırken<br />

de <strong>bir</strong> şeyden uzaklaşırken de maalesef bazen aşırıya<br />

gidiyor. Yani övgüleri<strong>nde</strong> de, yergileri<strong>nde</strong> de ölçüyü<br />

kaçırıyor. Bu mizaç yapısı böylesi karasevdayı ortaya<br />

faktörlerden <strong>bir</strong>idir.<br />

Üçüncü olarak, insanlar eskiden <strong>bir</strong>çok şeyi aileleri<br />

ve yakınlarıyla paylaşmıyorlardı. Çekingenlik ve aile<br />

içi<strong>nde</strong>ki yetersiz diyalog yüzü<strong>nde</strong>n şahsi duygular ve<br />

düşünceler kâfi derecede konuşulmuyordu. Dolayısıyla<br />

gençler her şeyini paylaşan <strong>bir</strong> evdeşin hayalini<br />

kuruyorlardı. Hatta gerçekte onda olmayan özellikleri<br />

de varmış gibi düşünüyorlardı. Aşk böyle başlıyordu.<br />

Âşıklara göre yâr, hem sırdaş hem eş hem de önemli<br />

<strong>bir</strong> güç kaynağı idi. O, kusursuz, her bakımdan<br />

mükemmel <strong>bir</strong> insan, her derde deva <strong>bir</strong> varlık idi.<br />

(Malum, âşıklar <strong>bir</strong><strong>bir</strong>leri<strong>nde</strong> kusur göremezler). O<br />

varsa dünya var, yoksa dünya anlamsızdır.<br />

Başka nedenler de sayılabilir ama netice itibariyle<br />

genel kültürümüzde ve özel olarak türkülerimizde<br />

rastladığımız yârle ilgili telakkiler bize göre<br />

gerçekçi <strong>bir</strong> bakış değil. Yâr gerçekten önemli ve<br />

insanı hayata bağlayan unsurlardan <strong>bir</strong>idir elbette<br />

ama her şey değildir. O duyguyu ne gereği<strong>nde</strong>n<br />

fazla büyütmek ne de önemsiz <strong>bir</strong> duyguymuş gibi<br />

görmezlikten gelmek doğru olmaz. Bazı kimselerin<br />

amiyane ta<strong>bir</strong>le söyledikleri ‘dünya karşı cins üzerine<br />

kurulmuştur’ sözü isabetli ve doğru değildir.<br />

Kişiler yârini kaybettiği zaman her şeyini yitirmiş<br />

gibi <strong>bir</strong> duyguya kapılmamalı veya derin <strong>bir</strong> yeise<br />

düşmemeli ya da vuslat olmadan da ayakları üzeri<strong>nde</strong><br />

durmasını becerebilmelidir. Bu şekildeki telkinlere<br />

daha fazla ihtiyaç var.<br />

Tıp uzmanı Dr. Sait Eğilmez, ses sanatçısı<br />

ve araştırmacı Salih Turhan ve yazar Osman<br />

Güzelgöz’ün <strong>bir</strong>likte hazırladıkları ‘Türkülerde<br />

Hekimlik ve Sağlıkla İlgili Türküler” isimli kitabı<br />

okurken bunları aklımdan geçirdim. Sağlık Bakanlığı<br />

yayınları arasında yeni çıkan bu önemli kitap<br />

kanaatimce <strong>bir</strong> boşluğu doldurmuştur.<br />

Göz hastalıkları doçenti S. Eğilmez’in, Âşık<br />

Veysel’e atfen yazdığı ve halk müziği sanatçısı Salih<br />

Turhan’ın notaladığı şiir de çok manidar:<br />

Sesin duydum Veysel, dengin aradım<br />

Sözünün üstüne söz bulamadım<br />

Görmenin ilmine ömrüm adadım<br />

Veysel’ce gören <strong>bir</strong> göz bulamadım<br />

Bu çerçevede ‘kansere sitem’ diyebileceğimiz<br />

şiirin sahibi değerli şairimiz Yavuz Bülent Bakileri<br />

de hatırlayalım:<br />

Sanma ki ben se<strong>nde</strong>n korkan <strong>bir</strong>iyim<br />

Ha bugün ha yarın, ölüm mukadder.<br />

Bir kız torunum var; dünya güzeli<br />

Ki şimdi burada ne söylesem az<br />

Sabah akşam <strong>bir</strong> gül gibi elimde eli<br />

Onu gözyaşlarıyla bırakıp gelsem olmaz<br />

Sonuç olarak, Türkülerin analizini yapanlar,<br />

aynı zamanda halk kültürünün de analizini yapmış<br />

oluyorlar. Dolayısıyla kültürümüzün çeşitli konulardaki<br />

tespit ve telkinlerini gün ışığına çıkarmış,<br />

böylece milletimizin yaratıcı ve üretken <strong>bir</strong> zekâya,<br />

geniş <strong>bir</strong> zihin yelpazesine sahip bulunduğunu kanıtlamış<br />

oluyorlar. Ayrıca Türk Kültürünün çok<br />

köklü ve engin <strong>bir</strong> yapısının bulunduğunu da göstermiş<br />

oluyorlar. Politikacıların, <strong>bir</strong> kısım aydınların<br />

ve bazı sosyal bilimcilerin ‘halkın engin sağduyusu’<br />

ya da ‘halkın şaşmaz feraseti’ dedikleri şey<br />

bu olsa gerek.■<br />

56<br />

eylül-ekim-kasım<br />

2010

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!