"Dil gölgesi"nde bir Åair - ElazÄ±Ä Ä°zzetpaÅa Vakfı
"Dil gölgesi"nde bir Åair - ElazÄ±Ä Ä°zzetpaÅa Vakfı
"Dil gölgesi"nde bir Åair - ElazÄ±Ä Ä°zzetpaÅa Vakfı
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
“kan terleyen atlar” ya da<br />
“Gök Tanrı atı” diye adlandırdıkları<br />
bu atları temin<br />
etmek için büyük gayretler<br />
göstermişlerdir. Zira o dönem<br />
itibariyle Asya’nın en<br />
cins ve en uzun koşan atlarını<br />
Hunlar yetiştiriyorlardı.<br />
Argamak<br />
İmparator Wu-ti (M.Ö.<br />
140–87) dönemi<strong>nde</strong> Çin, batıya<br />
doğru yönelmiş, büyük<br />
kaynaklar aktararak zaferler<br />
kazanan <strong>bir</strong> ordu kurmuştu.<br />
Ancak Hun Devleti’ni <strong>bir</strong><br />
türlü bastıramamış ve yok<br />
edememişti. Kurulan süvari<br />
<strong>bir</strong>likleri Hun atlılarıyla boy ölçüşemiyordu. Çinliler<br />
buradaki başarısızlığı süvarilerinin kullandıkları atların<br />
kalitesiyle ilişkilendiriyorlardı. Bu sırada İmparator<br />
Wu-ti’ye Fergana’daki “kanatlı atlardan türemiş<br />
olan ve kan terleyen asil atlardan (argamak)”<br />
söz edildi. Bunun üzerine İmparator Wu-ti kan<br />
terleyen atları elde etmek için hareket geçti. Kan<br />
terleyen atlara ilişkin Argamak hikâyesinin devamı<br />
ise şu şekildedir:<br />
“Fergana’daki yüksek dağlarda asla yakalanamayan<br />
atlar yaşardı. Bu atlar, seçilerek dağ eteklerine<br />
salınan benekli kısraklarla çiftleşirler ve bu<br />
kısraklardan kan terleyen taylar doğardı. Wu-ti<br />
bu hikayeyi duyunca ne pahasına olursa olsun<br />
argamakların ele geçirilmesini istedi. Fergana<br />
üzerine iki sefer düzenleyen Wu-ti, ilki<strong>nde</strong> hiç<strong>bir</strong><br />
şey elde edemedi. Fakat ikinci sefer oldukça<br />
etkili oldu ve yapılan savaşta Fergana ileri gelenleri<br />
ya esir edildi ya da öldürüldü. Geride kalanlar<br />
kaleye çekilerek, müzakerelere başlandı. Ferganalılar,<br />
Çinlilerin geri çekilmesine karşılık olarak<br />
argamakları vereceklerini; aksi halde onları öldüreceklerini<br />
söylediler. İçi<strong>nde</strong> bulunulan durumu<br />
değerlendiren Çinliler, şartları kabul ederek <strong>bir</strong><br />
miktar argamakla 300 adet kısrak alarak geri döndüler.<br />
Ancak Fergana seferleri Çin’e çok pahalıya<br />
mal oldu. Savaş için yönetimin yaptığı hesapsız harcamalara<br />
karşı, savaş sonunda elde edilen başarı son<br />
derece mütevazı gibi görünüyordu. Bu durum Çin’de<br />
hanedanın geleceğini tehlikeye<br />
sokmuştu”.<br />
Hikâyeden de anlaşılacağı<br />
üzere Türk atı çok değerliydi<br />
ve onu elde etmek her şey demekti.<br />
Ama bu tutku sadece<br />
Çinlilere has <strong>bir</strong> şey değildi.<br />
Bu atların hızına ve güzelliğine<br />
Büyük İske<strong>nde</strong>r de hayran kalmıştı.<br />
Abbasi Devleti’nin ordularında<br />
Türk nüfuzunun görüldüğü<br />
yıllarda, Türkler, göl<br />
aygırının nesli<strong>nde</strong>n türediğine<br />
inandıkları bu atları halifeler<br />
için yetiştiriyorlardı. Orta<br />
Asya’dan Anadolu’ya gelen<br />
Türklerin yetiştirdiği atların<br />
Türkistan nesli<strong>nde</strong>n olduğu ifade edilmektedir. Bu<br />
dönemde, en değerli atların Kastamonu-Sinop bölgesi<strong>nde</strong><br />
yetiştirilen atlar olduğu söylenmektedir.<br />
Yine aynı dönemde Doğu Anadolu ve Urmiye civarındaki<br />
Türkmenlerin yetiştirdikleri atlara da itibar<br />
edilmiştir. Karakoyunluların yetiştirdikleri güzel<br />
argamaklar, XV. yüzyılda Timurlular vasıtasıyla<br />
Çin’de tekrar gü<strong>nde</strong>me gelmiş ve Çin imparatoru<br />
tarafından talep edilmiştir.<br />
Türk toplumunun belleği<strong>nde</strong> ayrı <strong>bir</strong> yeri olan<br />
at, efsane, destan, masal ve halk hikâyeleri<strong>nde</strong> ayrı<br />
ayrı rollere bürünmüştür. Sadece eti<strong>nde</strong>n, sütü<strong>nde</strong>n,<br />
derisi<strong>nde</strong>n faydalanılan <strong>bir</strong> hayvan olmanın dışında,<br />
gerektiği<strong>nde</strong> sahibiyle konuşabilen, onun kardeşi,<br />
yoldaşı olan, kahramana yardım eden <strong>bir</strong> canlıya dönüşmüştür.<br />
En eski çağlardan beri Türklerin siyasal,<br />
dinsel ve toplumsal yaşamında at önemli <strong>bir</strong> yere<br />
sahiptir. Folklorik ve dinsel değerinin yanı sıra,<br />
binit ve savaş aracı olarak kullanılması, atı sosyal<br />
ve siyasal hayatın vazgeçilmez <strong>bir</strong> parçası haline<br />
getirmiştir. Atın Türkler tarafından hafif teçhizatlı<br />
süvari <strong>bir</strong>likleri<strong>nde</strong> kullanılması, kolay hareket<br />
edebilen ve oldukça etkili atlı <strong>bir</strong>likler ortaya çıkarmış<br />
ve bu <strong>bir</strong>çok topluma örnek teşkil etmiştir. Siyasi<br />
olaylara neden olabilecek kadar değerli olan Türk atı,<br />
her devirde istenilen ve aranılan <strong>bir</strong> varlık olmuştur.<br />
Türklerin değişik sebeplerle, eski dünyaya yayılmaları,<br />
beraberleri<strong>nde</strong> oldukları atlarının geniş <strong>bir</strong> alanda<br />
tanınmasını sağlamış ve Türk atı, insanlık tarihi<strong>nde</strong>ki<br />
en önemli at ırklarından <strong>bir</strong>i haline gelmiştir.■<br />
51<br />
eylül-ekim-kasım<br />
2010