"Dil gölgesi"nde bir Åair - ElazÄ±Ä Ä°zzetpaÅa Vakfı
"Dil gölgesi"nde bir Åair - ElazÄ±Ä Ä°zzetpaÅa Vakfı
"Dil gölgesi"nde bir Åair - ElazÄ±Ä Ä°zzetpaÅa Vakfı
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
min hazırlamıştır.<br />
Asya bozkırlarının iklimine uygun <strong>bir</strong> şekilde hayatlarını<br />
sürdürmek zorunda olan Türkler, güttükleri<br />
hayvanları için yeni otlaklara göç etmek ve su kaynaklarına<br />
yakın yerlere gitmek zorunda kalmışlar ve<br />
hayvanları uygun mevsimde bu yerlere sevk etmek<br />
için hızlı ve dayanıklı araçlara ihtiyaç duymuşlardır.<br />
Atın insanlığın hizmetine kazandırılması süreci bu ihtiyaçlardan<br />
hareketle başlatılmıştır.<br />
Bu aşamadan sonra at Türk insanın ayrılmaz <strong>bir</strong><br />
parçası olmuştur. Sadece eti<strong>nde</strong>n, sütü<strong>nde</strong>n, derisi<strong>nde</strong>n<br />
faydalanılan <strong>bir</strong> hayvan olmanın dışında gerektiği<strong>nde</strong><br />
sahibiyle konuşabilen, düşmanın kokusunu<br />
alıp sahibini uyarabilen, kahramanın anası, babası,<br />
kardeşi, yoldaşı olan, sahibini tenkit eden, ona hatırlatmalarda<br />
bulunan, kahramana yardım eden ve hatta<br />
onunla ağlayan <strong>bir</strong> canlıya dönüşmüştür. Bazen atlar,<br />
Dede Korkut Hikâyeleri’<strong>nde</strong> olduğu gibi, kahramanlarıyla<br />
<strong>bir</strong>likte zikredilmiş; bazen de Bey Böyrek ve<br />
Şah İsmail hikâyeleri<strong>nde</strong> olduğu gibi mucizevî <strong>bir</strong><br />
şekilde sahipleriyle <strong>bir</strong>likte dünyaya gelmişlerdir.<br />
Dünyadaki bütün toplumlar içi<strong>nde</strong> özel <strong>bir</strong> yere sahip<br />
olan atın, Türk mitolojisi<strong>nde</strong> kendine has özellikleri<br />
olduğu görülür.<br />
Türkler atların sudan, dağdan, gökten, rüzgârdan,<br />
mağaradan zuhur eden kutsal aygırlardan türediğine<br />
inanmışlardır. Buradan hareketle günümüz Türk<br />
edebiyatında atlara ilişkin efsaneler, gök, rüzgâr,<br />
mağara-toprak ve su menşeli atların bulunduğu efsaneler<br />
olmak üzere dört başlık altında toplanmaktadır.<br />
Bu türden <strong>bir</strong> ayırım, ilkçağlardan beri evrenin özünü<br />
oluşturduğuna inanılan dört unsur (anasır-ı erbaa) görüşünü<br />
akla getirmektedir.<br />
Eski Türkler tarafından atın gök ve su bağlantılı<br />
olduğu, daha fazla kabul görmüş <strong>bir</strong> anlayıştır. Bu<br />
inanışın izlerini destan, masal ve hikâyelerde görmek<br />
mümkündür. Mesela Akhan ve Atın Taycı adlı Altay<br />
masalında, kahramana atı ve elbisesi tanrı tarafından<br />
gö<strong>nde</strong>rilmiştir. Yakut destanında kahramanların atları,<br />
at sürüsü ilahesi tarafından güneş memleketi<strong>nde</strong>n<br />
gö<strong>nde</strong>rilir. Bir Teleut efsanesine göre ise, tanrı atına<br />
binerek yeryüzüne iner. Manas’ın Kula Tay’ının görünmez<br />
kanatları ve olağan üstü güçleri vardır. Yine<br />
Başkurtlar, “tulgar” adını verdikleri kanatlı atın, kendilerine<br />
yukarı âlemden haber getirdiklerine inanırlar.<br />
Atın yukarı âlemle aşağı âlem arasında <strong>bir</strong>leştirici<br />
işlevi olduğu Anadolu Türkmen gelenekleri<strong>nde</strong> de<br />
görülür. Mesela Baba İlyas, Amasya Savaşı’nda ölmemiş,<br />
atına binerek gökyüzüne çıkmıştır.<br />
Atın kanatlı olması ve uçabilmesi, su menşeli atların<br />
<strong>bir</strong> özelliğidir. Abdal söylencelerine göre, Kaf<br />
Dağı’nın ardındaki süt gölü<strong>nde</strong> yakalanamayan atlar<br />
yaşarmış. Hızır, ölüme çare ararken bunları görmüş<br />
ve yakalayamamış. Bir gün göle şarap dökerek atları<br />
sarhoş etmiş. Atlardan <strong>bir</strong> çiftini alarak kanatlarını<br />
koparmış ve bunları çiftleştirmiş. İlk at böylece<br />
zuhur etmiş. Yine Avşar söylencelerine göre Âdem<br />
Ata, Allah tarafından ata bindirilerek cennetten çıkarılmış.<br />
At o zamanlar kanatlıymış. Âdem Ata, at tekrar<br />
cennete dönmesin diye onun kanatlarını yolmuş.<br />
Kanatları yolunan atın kanat gücü ayaklarına geçmiş.<br />
Atın Burak soyu ise hala cennette yaşamaktaymış. Bu<br />
inanış kimi baytarnamelerde işlenmiştir. Mesela, Hz.<br />
Peygamber’e sorulan Cennette at var mıdır sorusuna;<br />
Cennete girdiği<strong>nde</strong> yakuttan iki kanatlı <strong>bir</strong> at sana<br />
yanaştırılacak ve cennet içi<strong>nde</strong> istediğin yere uçacaksın<br />
cevabı verilmiştir. İlginç rivayetlerden <strong>bir</strong>i de atlara<br />
fecr vakti<strong>nde</strong> duaya izin verildiğinin söylenmesidir.<br />
Bu rivayete göre atların duası Yarabbi beni insanlardan<br />
her kime ihsan edersen, onun ehl-i malının ziyade<br />
sevgilisi kıl şekli<strong>nde</strong>dir.<br />
Gök ve su menşeli at efsaneleri Türklerin en<br />
meşhur atı olan Argamak’ın hayat hikâyesine köken<br />
oluşturmaktadır. Asya bozkırlarında, Fergana’da “kanatlı<br />
atlardan türemiş olan ve kan terleyen asil atların<br />
(argamak) [1] ” yaşadığı söylentisi yaygındı. Divan-ı<br />
Lügati’t-Türk’te tanımlanan, yaban aygırıyla evcil<br />
kısrağın çiftleşmesi<strong>nde</strong>n doğan ve “arkun” denilen<br />
atlar muhtemelen argamaklar olmalıdır. Atın Türkler<br />
tarafından hafif teçhizatlı süvari <strong>bir</strong>likleri<strong>nde</strong> kullanılması,<br />
dünya savaş tarihi<strong>nde</strong> <strong>bir</strong> dönüm noktasıdır. Bu<br />
sayede kolay hareket edebilen, uzun mesafeleri kısa<br />
zamanda kat edebilen, manevra yeteneği fazla ve oldukça<br />
etkili atlı <strong>bir</strong>likler ortaya çıkmıştır. Bu nedenle<br />
Çinliler, Türklerin hâkimiyet sırrının, onların atlarından<br />
kaynaklandığına inanıyorlardı. Diğer yandan denizden<br />
veya dağdan çıkan ilahi aygırlardan türeyen,<br />
hızda rakipsiz atların, Allah tarafından Türklere bahşedilmesi,<br />
Türklerin diğer milletlere üstün oldukları<br />
inancını beraberi<strong>nde</strong> getirmişti. Türk usulünü örnek<br />
alarak ordularını ıslaha girişen Çinliler, Hun atlarının<br />
en iyi yetiştirildiği bölge olan Fergana’dan yetişip<br />
1. Bu atların omuzlarında, parafiliaria multipapilosa’nın<br />
neden olduğu <strong>bir</strong> cilt hastalığı nedeniyle, hafif kanamalar<br />
olup, terlerine hafif <strong>bir</strong> kızarıklık vermesi<strong>nde</strong>n dolayı, atlar<br />
kan terleyen adıyla meşhur olmuşlardır.<br />
50<br />
eylül-ekim-kasım<br />
2010