"Dil gölgesi"nde bir Åair - ElazÄ±Ä Ä°zzetpaÅa Vakfı
"Dil gölgesi"nde bir Åair - ElazÄ±Ä Ä°zzetpaÅa Vakfı
"Dil gölgesi"nde bir Åair - ElazÄ±Ä Ä°zzetpaÅa Vakfı
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
ederler yaza. Yaz mevsimini <strong>bir</strong>az da, belki daha<br />
fazla hatırlattığı seslerden dolayı severim. Sevdiğimiz<br />
seslerle doludur yaz. Bizim yazlarımız<br />
artık kurutulacak meyvelerin, sebzelerin yazı<br />
değil. Kendi sesinin yazı…<br />
Öyle ya; yaz yazlığını yapmayınca kış neler<br />
yapmaz ki insana.<br />
Bu yaz tabiatın, çocukların sesine şairlerin<br />
sesi de karıştı. Hazar Şiir Akşamları tertip<br />
komitesi<strong>nde</strong> görevliydim. Sapanca ve<br />
Bayburt şiir akşamlarına katıldım. Elazığ’da,<br />
Sapanca’da, Bayburt’ta yapılan şiir şölenleri<br />
Türkçenin yaz şenliğine dönüştü. Tanığıyım<br />
bu şenliklerin.<br />
Sapanca’ya Nurettin Durman da geldi. İlk<br />
karşılaşmamızdı bu. Durman’la yıllardır telefonla<br />
görüşürüz. Bir<strong>bir</strong>imizin sesine aşinaydık.<br />
O, Sapanca’da durmadı. Sapanca’ya akşamüzeri<br />
gelen Yavuz Bülent Bâkiler’le gece<br />
yarısı İstanbul’a döndü.<br />
Yavuz Bülent Bâkiler, Sapanca’da olduğumu<br />
öğrenince, bana ve Vakıf Başkanımız Nihat<br />
Eriş’e daha hamuru kurumamış “1944- 1945<br />
Irkçılık-Turancılık Davasında Sorgular Savunmalar”<br />
getirdi. Allah sağlığını artırsın. Böylece<br />
Bâkiler’in bütün eserlerine sahibim.<br />
Sapanca’da, göl kıyısında sesin ve zamanın<br />
toleransını yaşadım.<br />
Hazar Şiir Akşamlarına katılan Yahya<br />
Akengin’e verdiğim sözü tuttum. 15 Temmuzda<br />
Mahmut Bahar ile Bayburt’taydık.<br />
Bayburt Dede Korkut Kültür ve Sanat<br />
Şöleni’ne Meksika, Polonya, Gürcistan, Kazakistan,<br />
Azerbaycan, Pakistan ve Elazığ halk<br />
oyunları ekipleri de katılmıştı. Ekipler ilkin<br />
Dede Korkut otağı önü<strong>nde</strong> oyunlarını sergilediler,<br />
sonra Bayburt’un ilçelerini, köylerini dolaşadurdular.<br />
Bayburtlular, Elazığlılar aynı şehrin çocukları<br />
gibi. Aynı yerelliği taşıyorlar. Yurt içi<strong>nde</strong> yalnızca<br />
Elazığ halk oyunları ekibinin bulunması<br />
da Elazığlılara muhabbetten… Bir hafta boyunca<br />
her akşam <strong>bir</strong> ses sanatçısını da ağırladı Bayburtlular.<br />
Kahkahalar… Islıklar… Alkışlar…<br />
Alkışlar… Çoruh Nehri bu alkışlarla akıyordu.<br />
Ahmet Hamdi Tanpınar “Bursa’da Zaman”<br />
şiiri<strong>nde</strong> zamanı “su sesi ve kanat şakırtısından<br />
billur <strong>bir</strong> avizeye” benzetir. Tanpınar’ın benzetişi<strong>nde</strong><br />
yalnızca “ses” vardır aslında. Zamanın<br />
gerçek tanımlayıcısı ses… Su, kanat ve billur<br />
avize “ses”i, yani “zaman”ı hoşlandığımız esintide<br />
duyurur. “Bursa’da Zaman”, sesin zevk ve<br />
heyecanıyla türbelerin, camilerin, eski bahçelerin,<br />
şanlı erlerin hikâyelerini dinletir bize. Sonra<br />
‘<strong>bir</strong> zafer müjdesi’yle dikkatlerimizi yeşile, çinilere<br />
sinmiş anın saf neşesine çeker.<br />
“Yeşil türbesini gezdik dün akşam<br />
Duyduk <strong>bir</strong> musiki gibi zamandan<br />
Çinilere sinmiş Kur’an sesini<br />
Fetih günlerinin saf neşesini”<br />
Ses ve zaman arasındaki sarsıcı <strong>bir</strong>likteliği<br />
sanırım çokları düşünmüş, düşündüklerini bilimlik<br />
çerçeveye yerleştirmişlerdir. Ama Yahya Kemal<br />
kadar, Tanpınar kadar öylesine berrak sesten<br />
tablolar çıkarabilmişler mi, bilmem. Şimdiye<br />
dek ses ve zaman üzerine herhangi <strong>bir</strong> bilimlik<br />
esere baktığımı sanmıyorum. Ben, sanat eserleri<strong>nde</strong>ki<br />
sesin anlattığı zamandan; zamanın<br />
sakladığı sesten etkilenmişimdir hep.<br />
Sanatçının eseri<strong>nde</strong> kullandığı dil, konu,<br />
mekân ve şahıslar onun bilinci<strong>nde</strong> durmaksızın<br />
işleyen <strong>bir</strong>er his ve fikir şubeleridir. Sanatçıya<br />
ait olanı temsil ederler. Oysa eseri kuşatan<br />
zamanda herhangi <strong>bir</strong> nesneye aidiyetlik<br />
yoktur; zaman, sonsuzluğun temsilcisidir. Zaman<br />
dilimleri sanatçıya ancak ödünç olarak verilir.<br />
Ödünçlüğün süresini belirleyen sanatçıdır.<br />
Sesini zamanla eşleştirebilen iade edeceği<strong>nde</strong>n<br />
arınır.<br />
Her şairin her mevsimin <strong>bir</strong> tonu var. Fakat<br />
başakları olgunlaştıran yazda “Güvercin bakışlı<br />
sessizlik bile” <strong>bir</strong> başka ahenk çınlatır.■<br />
4<br />
eylül-ekim-kasım<br />
2010