07.02.2015 Views

"Dil gölgesi"nde bir şair - Elazığ İzzetpaşa Vakfı

"Dil gölgesi"nde bir şair - Elazığ İzzetpaşa Vakfı

"Dil gölgesi"nde bir şair - Elazığ İzzetpaşa Vakfı

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

yaşayan göçebe halk kitlelerine hem İslamı hem<br />

tasavvufu tanıtma yollarını iyi kavramış <strong>bir</strong> mürşit<br />

sıfatıyla, sözlerini dönem Türklerinin çok iyi<br />

anlayacakları sade <strong>bir</strong> dille söylemiş, halka çabuk<br />

öğrenip hemen terennüm edeceği <strong>bir</strong> vezin ve şekille<br />

söyleyerek Orta Asya’da tasavvufi <strong>bir</strong> halk<br />

edebiyatı oluşturmuştur. Onun gerek Türk tekke<br />

edebiyatı gerek halk arasında hızla gelişen Türk tasavvuf<br />

edebiyatı üzeri<strong>nde</strong>ki etkisi bu yüzden geniş<br />

ve devamlı olmuştur.<br />

Ahmet Yesevi’nin şiirleri öğretici mahiyette ve<br />

yüksek sanat seviyesi<strong>nde</strong>n uzak söyleyişlerdir. Bu<br />

manzumeler, güzelliklerini ve telkin kudretini, yazarının<br />

insani ve söyleyişleri<strong>nde</strong>ki samimiliği<strong>nde</strong>n<br />

almıştır. Bu nedenle içi<strong>nde</strong> saf, samimi ve bazen<br />

deruni <strong>bir</strong> lirizm ile rüzgârlanmış manzumeler de<br />

vardır. Bu manzumelere “Hikmet” adı verilmiştir.<br />

Bu isim <strong>bir</strong> tasavvuf terimi olarak manalıdır.<br />

Hikmet’leri<strong>nde</strong> kullanılan kafiyeler de halk şiirinin<br />

karakteristik yarım kafiyeleridir ve pek çok kere rediflidir.<br />

Şiirlerin iç âlemi<strong>nde</strong> daha sonraki tasavvufi<br />

şiirleri<strong>nde</strong> görülen taşkınlıklar ve cezbe anında söylenmiş,<br />

anlaşılması zor ifadeler kullanılmaz. Ahmet<br />

Yesevi, yeri<strong>nde</strong> <strong>bir</strong> düşünüşle bu hikmet’leri daima<br />

çevresinin hazmedebileceği ölçüde, tartılı sözler<br />

hâli<strong>nde</strong> söylemiş, çok kere, dinî, ahlaki öğütler veren<br />

<strong>bir</strong> Müslüman hüviyeti<strong>nde</strong>n uzaklaşmamıştır.<br />

Ahmet Yesevi’nin Hikmet’lerini içine alan mecmuanın<br />

adı “Divan-ı Hikmet”tir. Hikmet adı altında<br />

ve sade <strong>bir</strong> halk diliyle yazılan şiirleri<strong>nde</strong>n müteşekkil<br />

olan bu divan, çeşitli tarihlerde İstanbul,<br />

Taşkent ve Kazan’da bastırılmıştır. Zaman zaman<br />

aruz vezni de kullanan Yesevi Hikmet’leri<strong>nde</strong> hece<br />

veznini tercih etmiştir.<br />

Yesevi’nin dili yaşadığı bölge göz önüne alınırsa<br />

doğu Türkçesi özellikleri taşıyordu. Nitekim<br />

Kazan baskısında yer alan Kazan Tatarcası, Taşkent<br />

yazma ve basma nüshalarında Özbekçe, hatta<br />

Türkmence özellikleri görülmektedir.<br />

Hikmet’lerin büyük <strong>bir</strong> kısmı dörtlükler şekli<strong>nde</strong>dir.<br />

Bu dörtlüklerde hece vezninin 12’ li ölçüsü<br />

kullanılmıştır. Bir kısım Hikmetler ise gazel tarzında<br />

olup aruz vezni ile yazılmıştır. Bu Hikmet’lerin<br />

samimi ve coşkun söylenip, dinî tasavvufi halk edebiyatının<br />

en güzel örneklerini teşkil ettiğini kabul<br />

etmemiz gerekmektedir. Onun için şiir amaç değil,<br />

araçtır. Ahmet Yesevi, edebî kişiliği<strong>nde</strong>n ziyade<br />

fikri kişiliğiyle tanınır.<br />

Divan-ı Hikmet’te Ahmet Yesevi’nin derin<br />

aşkla sevdiği Hz. Muhammet için şiirler, tanınmış<br />

İslam sofilerine ait manzum menkıbeler vardır.<br />

Dervişliğin güçlüğü anlatılır. Allah aşkına ibadete,<br />

cennet ve cehenneme, kıyamet gününe, dünyanın<br />

geçici oluşu nedeniyle dünyaya duyulan sevginin<br />

gönülden çıkarılması lüzumuna dair manzumeler<br />

sıralanması; Muhammet ümmeti<strong>nde</strong>n olmanın saadetine<br />

dair şükürler belirtmiştir. Yesevi’nin şiirleri<strong>nde</strong>ki<br />

lehçe XIII. Asırda Orta Asya edebiyatının<br />

hâkim lehçesi olan Kaşkar-Hakaniye lehçesidir. Bu<br />

lehçe Karluk Türkçesinin edebî Uygur lehçesinin<br />

hâkimiyeti altında gelişmesiyle meydana gelmiş <strong>bir</strong><br />

dildir ki, İslam Türk Edebiyatının Orta Asya’daki<br />

ilk eseri, o çağlarda Orta Asya’nın ortak edebiyat<br />

dili hâline gelen bu lehçe ile yazılmıştır.<br />

Evliya Çelebi Anadolu’da gezdiği yerlerdeki<br />

Ahmet Yeseviye mensup Alperen evliyanın türbelerini<br />

<strong>bir</strong>er <strong>bir</strong>er anlatır.<br />

Avşar Baba, Sarı Saltuk, Merzifon’da tekkeleri<br />

bulunan Pir Dede, Karadeniz kıyılarında<br />

Batova’da tekkesi bulunan Akyazılı, Filibe yolu<br />

üzeri<strong>nde</strong> Gazi Antep’te metfun olan Kıdemli Baba<br />

Sultan, Bursa’da Geyikli Baba, Unkpan’ında metfun<br />

Hoca Dede, Bozok sancağı diyarında tekke<br />

yaptıran Emir Çin Osman, Zile sahrasındaki Şeyh<br />

Nusret, Tokattaki Gaj gaj Dede. Ahmet Yesevi’nin<br />

Yesi’deki ocağında pişerek Rum diyarına gö<strong>nde</strong>rilen<br />

ve Alp-Eren denilen Gaza dervişlerini yetiştiren<br />

halifelerdir bunlar. Hatta Hacı Bektaş Veli gibi<br />

Anadolu’da büyük etki bırakmış <strong>bir</strong> sofinin Ahmet<br />

Yesevi’nin müridi kabul edilmesi, Anadolu Türklüğünün<br />

Ahmet Ysevi’den ne kadar etkilendiğini<br />

göstermesi açısından önemlidir. Yine Anadolu’da<br />

büyük <strong>bir</strong> menkibevi ün kazanan Sarı Saltuk’un<br />

da( Muhammet Buhari) Horasan erleri<strong>nde</strong>n 700<br />

kişi ile <strong>bir</strong>likte Ahmet Yesevi tarafından Anadolu<br />

ve Rumeli’ye gö<strong>nde</strong>rildiği rivayet edilir.<br />

Ahmet Yesevi’nin efsanevi <strong>bir</strong> kimliğe bürünmüş<br />

olan Anadolu’daki halifeleri<strong>nde</strong>n söz açmışken<br />

onun yerine geçen halifelerini sıralamak yeri<strong>nde</strong><br />

olacaktır.<br />

Yesevi vefat edince yerine Aslan Baba’nın oğlu<br />

Mansur Ata geçti. Onun 1797 Miladi yılında vefatı<br />

üzerine oğlu Abdulmelik Ata halife oldu. O vefat<br />

edince oğlu Tac Hace, ondan sonra da oğlu Zengi<br />

Ata irşat mevkiine getirildiler.<br />

Tarikatlar tarihi<strong>nde</strong> önemli <strong>bir</strong> yeri olan Nakşiben-<br />

32<br />

eylül-ekim-kasım<br />

2010

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!