"Dil gölgesi"nde bir Åair - ElazÄ±Ä Ä°zzetpaÅa Vakfı
"Dil gölgesi"nde bir Åair - ElazÄ±Ä Ä°zzetpaÅa Vakfı
"Dil gölgesi"nde bir Åair - ElazÄ±Ä Ä°zzetpaÅa Vakfı
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
görmüştü. Çoban: “Yâ Rabbi! Bana misafir olsan,<br />
sana en güzel yemeklerden ikram etsem, ayağına<br />
çarık (ayakkabı) yapsam, saçlarını yıkasam, saçındaki<br />
bitleri kırsam.” diye dua ediyordu. Hz. Musa<br />
bunu duyunca çobana: “Ey çoban! Allah Teâlâ’ya<br />
böyle dua edilmez, onun yemeye içmeye ihtiyacı<br />
yoktur, insana benzemez.” dedi. Bunun üzerine çoban:<br />
“Ey Musa! Ben cahil <strong>bir</strong> çobanım, bana nasıl<br />
dua edeceğimi öğret de öyle dua edeyim.” diye<br />
karşılık verdi. Hz. Musa ona Allah’ın şanına yakışır<br />
bazı dualar öğretti, sonra yoluna devam etmek<br />
için yürümeye başladı. O esnada Allah Teâlâ’dan<br />
kendisine şöyle <strong>bir</strong> hitap geldi: “Ey Musa! Ben o<br />
kulumun duasından mutlu oluyordum, çünkü samimi<br />
idi. Niçin onun duasını değiştirdin” Bu hitap<br />
üzerine Hz. Musa tekrar çobanın yanına döndü ve:<br />
“Sen nasıl istiyorsan öyle dua et.” dedi ve yoluna<br />
devam etti [19] .<br />
Bu hikâyelerde verilmek istenen mesaj, insanın<br />
ibadetleri<strong>nde</strong> samimi olmasının çok önemli olduğu,<br />
ihlas ve samimiyetle yapılan ibadetlerde bazı şeklî<br />
hatalar olsa bile Allah Teâlâ ve resulü tarafından<br />
hoş görüldüğüdür.<br />
b) Günlük işlerdeki hatalara karşı<br />
hoşgörü<br />
Bazı insanlar Müslüman olmalarına rağmen<br />
nefsinin isteklerine uyarak Müslümanlıkla bağdaşmayan<br />
işler yapabilirler. Onların yaptığı yanlış işlere<br />
kızmak ile o insanlara kızmayı <strong>bir</strong><strong>bir</strong>ine karıştırmamak<br />
gerekir. O insanlara acımak ve merhametle<br />
doğru yola çağırmak en doğrusudur. Tasavvufî eserlerde<br />
sufîlerin bu konudaki bazı söz ve hikâyeleri<br />
bulunmaktadır.<br />
Hamdûn-i Kassâr şöyle demiştir: “Bir sarhoşla<br />
karşılaşırsan, ona buğzetme, kötü söyleme, çünkü o<br />
duruma sen de düşebilirsin.”<br />
İbrahim b. Edhem <strong>bir</strong> gün <strong>bir</strong> sarhoşun yanından<br />
geçiyordu. Onu ağzı bulaşmış, yerde yatar vaziyette<br />
gördü. Su getirip ağzını yıkadı ve “Allah Teâlâ’nın<br />
isminin anıldığı <strong>bir</strong> ağzı böyle kir bulaşmış <strong>bir</strong> hâlde<br />
bırakmak hürmetsizlik olur.” dedi. Sarhoş kendine<br />
gelince İbrâhim b. Edhem hazretlerinin yaptığı şeyi<br />
ve söylediği sözü kendisine bildirdiler. O sarhoş<br />
tövbe etti ve salih insanlardan oldu. Sonra İbrâhim<br />
b. Edhem’e rüyasında: “Sen bizim için onun ağzını<br />
19. Mevlânâ, Mesnevî, c. II, beyit: 1720-1786.<br />
yıkayıp temizledin, biz de senin kalbini temizledik.”<br />
buyurdular [20] .<br />
İmam-ı A‘zam Ebû Hanîfe’nin komşusu <strong>bir</strong> genç<br />
vardı, her gece içki içer, eve sarhoş gelir, bağırır<br />
çağırırdı. Bir gün devletin görevlileri onu yakalayıp<br />
hapse attılar. Ertesi gün İmâm-ı A’zam: “Komşumuzun<br />
sesi kulağımıza gelmez oldu.” deyince,<br />
<strong>bir</strong> talebesi onun hapse atıldığını söyledi. Bunun<br />
üzerine İmâm-ı A’zam valiye gitti. Vali, onu görünce<br />
ayağa kalkıp hürmetle karşıladı. “Teşrifinizin<br />
sebebi nedir” dedi. O da hâdiseyi anlatınca, Vali:<br />
“Böyle önemsiz <strong>bir</strong> iş için zât-ı âliniz buraya kadar<br />
niçin zahmet ettiniz, <strong>bir</strong> haber gö<strong>nde</strong>rseydiniz kâfi<br />
idi.” dedi ve o genci serbest bıraktı. İmâm-ı A’zam<br />
o gence; “Bak, seni unuttuk mu” diye sordu. Genç:<br />
“Hayır…” dedi, yaptığı kötü işlerden tövbe edip,<br />
İmâm-ı A’zam’ın derslerine devam etmeye başladı<br />
ve fıkıh ilmi<strong>nde</strong> âlim olarak yetişti [21] .<br />
Sa‘dî Şîrâzî Gülistân isimli eseri<strong>nde</strong> anlattığına<br />
göre <strong>bir</strong> zahidin evine hırsız girmiş, ancak çalacak<br />
<strong>bir</strong> şey bulamamış. Üzüntüyle evden çıkarken durumdan<br />
haberdar olan zahit sarınıp içi<strong>nde</strong> uyuduğu<br />
kilimi hırsızın yoluna atmış ki alsın da eli boş ve<br />
mahzun gitmesin [22] .<br />
Benzer <strong>bir</strong> hikâye de Ahmed er-Rifâî hakkında<br />
anlatılır. O, evine gelen hırsıza <strong>bir</strong> miktar kaliteli un<br />
ikram etmiş ve helâllik isteyip yolcu etmiştir. Onun<br />
bu şefkati<strong>nde</strong>n etkilenen hırsızın tövbe edip doğru<br />
yola geldiği nakledilir [23] .<br />
c) Gayrimüslimlere karşı hoşgörü:<br />
Bir toplumda her di<strong>nde</strong>n insan bulunabilir. Toplumların<br />
asayiş ve huzur içi<strong>nde</strong> yaşayabilmesi için<br />
farklı din mensuplarının <strong>bir</strong><strong>bir</strong>ine hoşgörü işe bakması<br />
çok önemlidir. İslam hukukuna göre Müslüman<br />
ülkelerde yaşayan gayrimüslimlere “zimmî”<br />
denir ve devlet onların güvenliğini sağlamakla gö-<br />
20. Ferîdeddin Attâr, Tezkiretü’l-evliyâ (nşr.<br />
Muhammed İsti‘lâmî), Tahran 1374/1995, s. 125.<br />
21. Muhammed b. Yûsuf es-Sâlihî ed-Dımaşkî,<br />
Ukûdü’l-cümân fî menâkıbi’l-İmâmi’l-a‘zam Ebî<br />
Hanîfeti’n-Nu‘mân (nşr. Ebu’l-Vefâ el-Afgânî), Haydarabad<br />
(Hindistan): Lecnetü ihyâi’l-ma‘ârifi’n-Nu‘mâniyye, 1974,<br />
s. 289-290.<br />
22. Sa‘dî Şîrâzî, Gülistân (nşr. Gulâm Hüseyn Yûsufî),<br />
Tahran 1384 hş., s. 87.<br />
23. Ken‘an er-Rifâî, Ebu’l-Alemeyn Seyyid Ahmed<br />
er-Rifâî (hzr. Mustafa Tahralı- Müjgan Cunbur), İstanbul<br />
2008, s. 24-25.<br />
27<br />
eylül-ekim-kasım<br />
2010