07.02.2015 Views

"Dil gölgesi"nde bir şair - Elazığ İzzetpaşa Vakfı

"Dil gölgesi"nde bir şair - Elazığ İzzetpaşa Vakfı

"Dil gölgesi"nde bir şair - Elazığ İzzetpaşa Vakfı

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

2) Hoca Ahmed Yesevî’de ve tasavvuf<br />

kültürü<strong>nde</strong> hoşgörü<br />

Hat sanatımızın en anlamlı ürünleri<strong>nde</strong>n <strong>bir</strong>i<br />

“Hoş gör yâ hû” levhalarıdır. Bu levha tekkelerde<br />

sadece <strong>bir</strong> duvar süsü olarak kalmaz, aynı zamanda<br />

tekke ve tasavvuf ehli için <strong>bir</strong> hayat düsturu olurdu.<br />

Eskilerin müsamaha, yenilerin tolerans dediği “hoşgörü”<br />

toplumun ve fertlerin huzuru için anahtar <strong>bir</strong><br />

kavramdır. “Yaratılanı hoş gör, yaratandan ötürü”<br />

diyebilmek engin <strong>bir</strong> gönül ister. Bu gönle sahip<br />

insanların hoşgörü örneklerine tasavvuf tarihi<strong>nde</strong><br />

sıkça rastlanır. Tasavvuf kültürüyle beslenmiş olan<br />

Hoca Ahmed Yesevî’nin hayatında ve şiirleri<strong>nde</strong> de<br />

hoşgörü ile alâkalı örnekler bulunmaktadır. Bunlara<br />

kısaca temas edildikten sonra, konunun daha iyi<br />

anlaşılması için tasavvuf kültürü<strong>nde</strong> hoşgörü hakkında<br />

başka rivayetlere de yer verilecektir.<br />

Hoca Ahmed Yesevî Müslüman olmayan kişilere<br />

karşı da hoşgörülü olmak gerektiğini ifade etmek<br />

için şöyle demiştir:<br />

“Sünnet irmiş kâfir bolsa berme azar<br />

Könglü kattıg dil-âzârdın Hudâ bîzâr” [15] ,<br />

Yani: Karşındaki insan kâfir bile olsa onu incitme,<br />

bu Hz. Peygamber’in (a.s) sünneti ve yolu<br />

imiş. Kalbi katı, gönül incitici kişileri Allah Teâlâ<br />

sevmez.<br />

Rivayete göre, Ahmed Yesevî hazretlerinin şöhreti<br />

her tarafa yayılıp talebelerinin sayısı artınca<br />

kendisini çekemeyenler dedikodu yapmaya başladılar.<br />

“Sohbet ve zikir meclislerine kadınlar geliyor,<br />

erkeklerle <strong>bir</strong>likte oturup zikrediyorlar.” diye eleştiren<br />

medrese hocaları çıktı. Hoca Ahmed Yesevî<br />

kendisini teftiş için gö<strong>nde</strong>rilen âlimlere, “Bizim<br />

meclisimizde kadın ve erkeklerin beraber bulunması,<br />

onların gönlüne zarar vermez.” mesajını vermek<br />

için, gelen heyetin huzurunda <strong>bir</strong> kutunun içine <strong>bir</strong><br />

parça pamuk ve ateş koru koydu. Sonra kutuyu onlara<br />

verdi. Heyet kendi memleketine dönüp kutuyu<br />

açtığında ateşin pamuğu yakmadığı gördüler [16] .<br />

15. Hoca Ahmed Yesevî, Dîvân-ı Hikmet, s. 20.<br />

16. Hüsâmeddin Sığnâkî, Menâkıb-ı Hoca Ahmed<br />

Yesevî, Özbekistan Fenler Akademisi Birunî Şarkiyat<br />

Enstitüsü Ktp., nr. 11084, vr. 12b; Muhammed Âlim Sıddîkî,<br />

Lemehât min nefehâti’l-kuds (nşr. M.Nezîr Rânchâ),<br />

İslamabad 1986, s. 47; Necdet Tosun, “Ahmed Yesevî’nin<br />

Menâkıbı”, İLAM Araştırma Dergisi, c. III, sy. 1 (1998), s.<br />

76, 79.<br />

Eski Türk gelenekleri<strong>nde</strong> ve özellikle tarımla<br />

uğraşan küçük yerleşim bölgeleri<strong>nde</strong> kadınların<br />

erkeklerle <strong>bir</strong>likte toplumsal hayatın içi<strong>nde</strong> olduğu<br />

bilindiğine göre, o dönemde tekkede insanların <strong>bir</strong>likte<br />

bulunmuş olması mümkündür. Hoca Ahmed<br />

Yesevî kendi dönemi<strong>nde</strong>ki bazı din adamlarının<br />

eleştirisine göğüs germiş ve kadınların da aynı çatı<br />

altında tasavvufî sohbetlere ve zikre iştirak etmesine<br />

izin vermiş, bunu hoşgörü ile karşılamıştır. Bu<br />

rivayette Yesevî’nin hem zikre katılmak isteyen<br />

kadınlara, hem de kendisini eleştiren kişilere karşı<br />

hoşgörü sahibi olduğu anlaşılmaktadır.<br />

Rivayete göre bazı kendini bilmez kişiler Hoca<br />

Ahmed Yesevî’nin oğlunu öldürmüş ve başını <strong>bir</strong><br />

beze sarıp Yesevî’ye gö<strong>nde</strong>rmişlerdi. Oğlunun başını<br />

gören Hoca, sabır ve metanet göstermiş, sadece,<br />

“Kavunu olgunlaşmadan koparmışlar.” demekle<br />

yetinmiştir [17] .<br />

Ahmed Yesevî’nin bağlı bulunduğu tasavvuf<br />

kültürü<strong>nde</strong> hoşgörünün yeri ve önemi konusunda<br />

aşağıda verilecek olan örnekler konunun daha iyi<br />

anlaşılmasına yardımcı olacaktır.<br />

Müslümanlar içi<strong>nde</strong> ibadette veya günlük işlerde<br />

hatalı olan kimseler bulunabilir. Bunlara hoşgörü<br />

ile yaklaşmak konusunda tasavvufî eserlerde <strong>bir</strong>çok<br />

rivayet bulunmaktadır. Bu örneklerden bazıları<br />

şunlardır:<br />

a) İbadetlerdeki kusurlara karşı<br />

hoşgörü<br />

Hz. Mevlânâ’nın Mesnevî’si<strong>nde</strong> anlattığı <strong>bir</strong> rivayete<br />

göre Peygamber Efendimiz’in (a.s) müezzini<br />

Bilâl-i Habeşî ezan okurken dili tam dönmediği<br />

için “hayye ale’s-salâh” yerine yanlışlıkla “heyye<br />

ale’s-salâh” dermiş. Peygamberimizin arkadaşlarından<br />

bazıları: “Ey Allah’ın Resulü! Bilâl <strong>bir</strong> harfi<br />

yanlış okuyor, ezanı başka <strong>bir</strong>isi okusa daha iyi<br />

olmaz mı” diye sormuşlar, ancak Hz. Peygamber<br />

(a.s) samimiyetle okuduğu için ezanı Bilâl’in okumaya<br />

devam etmesini uygun bulmuştur [18] . Başka<br />

<strong>bir</strong> rivayete göre Bilâl “Eşhedü” yerine yanlışlıkla<br />

“Eshedü” dermiş. Şikâyet olunca Hz. Peygamber:<br />

“Bilâl’in s harfi, Allah katında ş harfidir”, diyerek<br />

onu hoş görmüştür.<br />

Mesnevî’deki <strong>bir</strong> başka hikâyeye göre, Hz. Musa<br />

yolda giderken kenarda oturup dua eden <strong>bir</strong> çoban<br />

17. Muhammed Âlim Sıddîkî, Lemehât, s. 46.<br />

18. Mevlânâ, Mesnevî, c. III, beyit: 172-177.<br />

26<br />

eylül-ekim-kasım<br />

2010

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!