RÃPORTAJ: Prof. Dr. Mehmet AYDIN - DEM
RÃPORTAJ: Prof. Dr. Mehmet AYDIN - DEM
RÃPORTAJ: Prof. Dr. Mehmet AYDIN - DEM
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
ortaya çıkması muhtemeldir. Aile içerisinde de kırılma<br />
olabiliyor. Daha geniş toplum perspektifinde<br />
de kırılma olabiliyor. Dediğim gibi biz siyasi vizyonumuzu<br />
bir tür büyük bir sentez olarak görüyoruz.<br />
Yani kendi medeniyetimizden ve kültür dünyamızdan<br />
gelen değerlere sahip çıkmakla birlikte<br />
değişen dünyada kendimizi geliştirecek hamleleri<br />
gerçekleştirme istidadı da göstermeye çalışıyoruz.<br />
Ne köksüz, radikal bir değişim, ne de katı, aydınlanmamış<br />
bir muhafazakarlık bunu sağlayabilir. O<br />
yüzden, ikisini de dikkate alarak yürümek lazım.<br />
Bunu yakalamak zor ama imkansız da değildir.<br />
Mesela İstanbul Belediyesince düzenlenen “Arzın<br />
Merkezinde Buluşmalar” adlı konferanslar kapsamında<br />
ve “Küresel Ahlak” başlıklı oturumda geçen<br />
sene birlikte konuştuğumuz Hans Küng’ün yaklaşımını<br />
buna örnek gösterebiliriz. Hans Küng’ün bu<br />
konulara dair on sene kadar önce yazdığı, imzalayıp<br />
bana da gönderdiği, bir kitabı var. O kitabında<br />
özetle ahlaki değerleri dikkate alan bir ekonomi<br />
felsefesi, bir ekonomi yönetimi oluşturmamız<br />
gerektiği üzerinde duruyor. Parası olanın hizmet<br />
aldığı, tedavi olduğu, iyi eğitim aldığı bir düzen<br />
yerine toplumun hakikaten korunması gereken<br />
kesimlerine yönelik telafi mekanizmaları olan bir<br />
sistem. Zaten içtimai adalet dediğimiz şey budur.<br />
İçtimai adalet en önemli politik değerlerin başında<br />
gelir. Siyaset içtimai adaleti yakalamak zorundadır.<br />
Ona yaklaşmak zorundadır. Onun yakınında<br />
olmak zorundadır. Bunu gerçekleştirmek kolay<br />
değildir. Sosyal adalete giden yol sadece siyasetçinin<br />
gönlünden geçen bir yol değil, siyasi sistemin,<br />
yönetişimin merkezinden geçen bir yoldur.<br />
Burada bir değer olarak adalet merkezi bir öneme<br />
sahip gözüküyor.<br />
Evet, adalet bir yönüyle ahlaki bir değerdir. Hatta<br />
pek çok ahlaki değerin toplamıdır. Farabi’nin<br />
felsefesine baktığımızda dört önemli kavramın<br />
öne çıktığını görürüz. Hikmet, şecaat, iffet ve adalet.<br />
Hikmet bilgeliktir. Biraz önce söylediğim gibi<br />
o teorik bir değerdir. Şecaat pratik, uygulama ile<br />
ilgilidir. Cesur olmazsanız, korkak olursanız zaten<br />
kendinizi de bir noktaya getiremezsiniz. İffet daha<br />
çok ılımlı orta yoldur, moderasyondur. Biz onu<br />
daha çok kadınlar için kullanırız ama daha geniş<br />
bir anlamı vardır. İffet, Kur’an-ı Kerim’in “Biz sizi<br />
orta yol topluluğu olarak yarattık…” ayetindeki anlamda<br />
hayatta bir vasata bir vustaya ulaşmaktır.<br />
İlginç olan adaletin bu üçünün yani hikmet, şecaat<br />
ve iffetin birbirini besleyecek, birbirini destekleyecek<br />
şekilde kurgulanmasıdır. Adalet bunların<br />
dengeli bir biçimde var olması anlamına gelir. Bir<br />
diğer yönüyle adaletin içini bunlar doldurur. Gerçekten<br />
bu anlamlandırma oldukça ilgi çekicidir.<br />
Ama diğer taraftan adalet aynı zamanda politik<br />
bir kavramdır. Dolayısıyla ahlak ayrı politika ayrı<br />
diyemezsiniz. Politikayı tümüyle ahlakın içine getirip<br />
sıkıştırırsanız, sınırlarını zorlarsanız bu savunulması<br />
kolay olmayan siyasi bir gidiş olur… Çünkü<br />
moralizm toplumun pek çok imkânının kullanılmasını<br />
engelleyen bir çerçeve sunar. Bu yüzden “…ci”<br />
derecesine varmamak şartıyla ikisinin ortasını bulma<br />
çabası, ikisini sentezleme çabası insanlık tarihi<br />
boyunca var olmuş bir şeydir. Hans Küng’ün eseri<br />
değerli ekonomi ve değerli siyaset anlayışının geliştirilmesi<br />
gerektiği üzerinde durur. Değer ile birlikte<br />
yürüyen siyaset, iktisadi, eğitim, kültür, v.s.<br />
Biz diyoruz ki Mevlana’nın pergel metaforunda bahsettiği gibi bir dizi değerler bizim sabitelerimiz<br />
olacak. Ayağımızın birini o değerlerin dünyasında tutacağız. Ama öbür ayağımızla da yetmiş iki milleti<br />
dolaşacağız. Biri istikrarı sembolize ediyor. Diğeri değişmeyi, sürekli değişmeyi sembolize ediyor.<br />
Y IL 2 SAYI 5 | <strong>DEM</strong> DERGİ 45