RÃPORTAJ: Prof. Dr. Mehmet AYDIN - DEM
RÃPORTAJ: Prof. Dr. Mehmet AYDIN - DEM
RÃPORTAJ: Prof. Dr. Mehmet AYDIN - DEM
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Burada asıl mesele, erdemli bir siyasetin nasıl mümkün olacağı meselesidir.<br />
Daha mükemmeli düşünülemeyen bir imkânı kastetmiyorum, ama düşünen, bilgi sahibi olan, sağduyu<br />
sahibi olan, fikri selim, aklıselim sahibi olan çoğunluğun “evet eksiği var ama iyidir” diyebileceği bir<br />
siyaset durumunu düşünmek lazım.<br />
gibi anlamayın. Çünkü biz mutluluğu daha çok,<br />
gelip geçici şeyler için kullanıyoruz. Bu da mutluluktur<br />
ama Amiri’nin Kitabu’s-saade ve’l-is’ad’de<br />
mutluluktan kast ettiği şey, saadete ermiş, kendi<br />
içinde uyumu sağlamış, fikri bakımdan da ameli<br />
bakımdan da tutarsızlıktan, çok büyük ölçüde,<br />
kurtulmuş kişi demektir. Saadet kelimesi onu anlatıyor.<br />
İs’ad kelimesi, mutlu kılma, topluma mutluluk<br />
götürme anlamında kullanılıyor. Kendisinde<br />
mutluluk olmayan, kendi içinde çelişkiler yaşayan<br />
birisinin toplumu düzlüğe çıkarması mümkün değildir.<br />
Onun için kendisi evvela mesud adam olacak.<br />
Mesud olma hali de günlük algılamamızdan<br />
farklı olarak daha derin ve daha var oluşla ilgili<br />
bir durumdur. Kur’an’da da böyle geçer zaten.<br />
Kur’an’da saadet geçmez. Sadece mutluluğa ermiş<br />
olan anlamında said geçer. Bu kavramın zıddının<br />
kural tanımayan, düzen tanımayan, kaos yaratan<br />
anlamında şaki olması oldukça manidardır. Zıddı<br />
olan şaki kavramından yola çıkarak said kavramını<br />
anlayacak olursak kendi içinde uyumu yakalamış<br />
ve bunu topluma taşıyan kişi anlamına ulaşırız.<br />
Şaki kendisi zaten bölünmüş parçalanmış, kendi<br />
içinde kavgalı bir kişi olduğundan topluma da<br />
ancak bölünmüşlük dağınıklık, yani fesad götürür.<br />
Dolayısıyla tüm bunlardan hareketle diyebiliriz<br />
ki; siyaset alanı değerlerin uygulamaya, tatbikata<br />
konulduğu alan olarak görülmüş ve bu yaklaşım<br />
daha sonrada devam eden ana çizgi olmuştur.<br />
Farabi’nin siyaset felsefesinin Eski Yunan’nın siyaset<br />
felsefesinden ayrılan en özgün yanı nedir<br />
Farabi, Medinetü’l-fazıla’da Eski Yunan’ın kent,<br />
site üzerine kurmuş olduğu siyaset anlayışından<br />
yola çıkıyor. Ama etkileyici bir şekilde Siyasetü’lmedeniyye’de<br />
siyasetin uygulama alanı olarak siyasi<br />
rejime geçiyor. Medine kelimesi burada ilkindeki<br />
site, kent anlamından başka siyasi rejim anlamına<br />
kullanılıyor. Dolayısıyla Farabi, en küçük insani<br />
birimden başlayarak bütün insanlığa kadar götürüyor<br />
siyaset anlayışındaki mutluluk arayışını. Yani<br />
Farabi, kendisiden önce pek fazla görülmeyen<br />
bir şekilde, dünyanın saadetini düşünme diye bir<br />
noktaya kadar gidiyor. Farabi sadece belli bir şehrin<br />
değil, belli bir yönetimin değil dünyanın saadetini<br />
gündeme getirerek tüm insanlığın bu noktaya<br />
taşınması gerektiğini düşünüyor. Ona göre eğer<br />
ortada küçük bir birim varsa o küçük birim erdemli<br />
bir birimdir. Eğer bu bir kentse o, kent erdemli<br />
bir kenttir. Eğer bu büyük bir ülkeyse o erdemli<br />
bir ülkedir. Farabi burada kalmıyor ve bildiğimiz<br />
kadarıyla kendisinden önce görülmeyen bir yaklaşımla<br />
belki tam politik anlamda değil ama felsefi<br />
anlamda insanlığa doğru giden bir düşünce ortaya<br />
koyuyor. Burada önemli olan nokta Farabi’nin<br />
bunu sadece insanlığa doğru giden bir düşünce<br />
olarak değil insanlığa giden bir tatbikat olarak da<br />
görüyor olmasıdır. Açıkçası bugün evrensel insan<br />
hakları bildirgesi dediğimiz anlamda o da evrensel<br />
erdemlilik bildirgesi gibi bir düşünceye sahip<br />
gözüküyor.<br />
Sizce kendisinden önce rastlanmayan bir şekilde<br />
onun bu kuşatıcı fikre ulaşmasının arkasında ne<br />
yatıyor<br />
Bunun izahı bence şudur: Farabi’nin Yunan felsefesini<br />
iyi bildiğini biliyoruz. Aristotales’ten sora<br />
ikinci öğretmen unvanına sahip olması da büyüklüğünün<br />
hakkını teslim etmek içindir. Ama aynı zamanda<br />
Müslüman bir filazoftur. Dolayısıyla büyük<br />
bir ihtimalle İslam’ın evrenselliğinden beslenen bir<br />
yaklaşımla siyasi felsefesinde de evrensellik fikrine<br />
ulaşıyor diye düşünüyorum. Eğer evrensel bir<br />
dinin ufku içinde yaşıyorsanız sadece kendi kentinizin,<br />
kendi şehrinizin ya da Isparta’nın, Atina’nın<br />
veya o günkü Bağdat’ın erdemli olması sizin için<br />
yeterli olmuyor. Orada durmuyor insanlığa kadar<br />
giden küresel boyutta bir kuşatıcılık fikrine sahip<br />
oluyorsunuz. Farabi’de böyle düşünüyor.<br />
Farabi’nin bize ulaşmayan Nikamakos Ahlakı’na<br />
şerhinde “Mutluluk ancak siyasetle mümkündür.”<br />
dediği rivayet ediliyor. Bunu biraz açar mısınız<br />
Tabi toplumun mutluluğu zaten siyasettir. Çok<br />
enteresan daha sonraya gelirseniz çok güzel baş-<br />
42 <strong>DEM</strong> DERGİ | YIL 2 SAYI 5