07.02.2015 Views

RÖPORTAJ: Prof. Dr. Mehmet AYDIN - DEM

RÖPORTAJ: Prof. Dr. Mehmet AYDIN - DEM

RÖPORTAJ: Prof. Dr. Mehmet AYDIN - DEM

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Kendisine inen Kur’an bir bilgi kitabı olduğunu düşündüğümüzde aynı zamanda kendi<br />

hadislerini dikkate aldığımızda Hz. Peygamber hem bilen biri hem de o bildiğini Medine toplumunda<br />

uygulayan ve böylece bir örneklik ortaya koyan kişi olarak karşımıza çıkıyor.<br />

bir yönetim biçimi değildir demokrasi. Yaklaşım<br />

bu şekilde olunca yönetenler ve yönetilenler ayırımı<br />

kaba bir ayırım halini alıyor. Bir bakıma yönetilenlerle<br />

yönetenler sürekli bir diyalojik ilişki<br />

içinde olmak zorundadırlar. Ve hatta diyebiliriz ki<br />

toplum demokrasi sayesinde Büyük Millet Meclisi,<br />

hükümet marifetiyle kendini yönetiyor. Toplumun<br />

talebi hükümet marifetiyle hayata geçmiş oluyor.<br />

Tabii bu hayata geçirme işini gerçekleştirenlerin<br />

belli özellikleri olmalı. Evvela siyaset yapan kişinin<br />

kendisini bilgi ve tecrübe itibariyle belli bir<br />

noktaya getirmiş olması lazım. Yani önce siyaseti<br />

yapacak bir güçte olması sonra da onu toplum hayatına<br />

taşıması lazım.<br />

Sizin de akademik çalışmalarınızın yoğunlaştığı<br />

felsefe alanında siyasete ilişkin nasıl bir tablo var<br />

Siyaset felsefesinin şaşalı dönemi büyük ölçüde<br />

Platon dönemidir. Ama Aristoteles’in de doğrudan<br />

konuyla ilgili yazıları vardır. Politikayla ilgili<br />

kitabı vardır zaten. Ama insanlık tarihinde bu işin,<br />

tabir yerindeyse, pîri Platondur. İlginç olan şu ki;<br />

Aristoteles ve Platon’un siyaset üzerine düşünceleri<br />

kendilerinden sonra, tabir yerindeyse, asırlarca<br />

uyumuş gibi gözüküyor. Yani onlardan sonra<br />

çok fazla siyasi konulara giren filozof gelmemiştir.<br />

Helenistik felsefede veya Stoa felsefesinde nadiren<br />

siyaset konusuna değinmişlerdir. Daha çok insanı,<br />

insanın iç dünyasını, insanın kendi içindeki entegrasyonunu<br />

anlatan ama aynı zamanda metafiziğin<br />

çok önem kazandığı dönemler yaşanmıştır. Az çok<br />

tahmin ettiğimiz, kısıtlı bir şekilde bildiğimiz sebeplerden<br />

dolayı Platon’un o güçlü siyaset felsefesi<br />

uzun dönemlerden sonra Farabi’yle yeniden<br />

doğmuştur.<br />

Neden başkası değil de Farabi gibi bir İslam filozof<br />

siyaset konusunu yeniden düşüncenin tam<br />

merkezine oturtuyor<br />

Benim kanaatimce -ki bu konuda zaten akademik<br />

çalışmamın bana sunduğu bilgilerle söylüyorum-<br />

Farabi çok yüksek düzeyde bir siyaset<br />

filozofudur. Doktora tezimin konusunun yarısı<br />

Farabi’nin siyasal felsefesi olduğu için bunda iddialı<br />

olabilirim diye düşünüyorum. Platon ve<br />

Aristotales’ten sonra siyaset felsefesinin girdiği<br />

durağanlığı aşan bir isim olarak Farabi’nin çıkışı<br />

tabi yaşadığı kültürel ortamla yakından ilgilidir.<br />

Zannediyorum Farabi’nin yaşadığı döneme kadar<br />

gelen İslam düşünce tarihi siyaseti zaten çok<br />

önemli kılmıştır. Bunun odak noktasında da Hz.<br />

Peygamberin aynı zamanda devlet adamı olmasının<br />

tesiri var. Model insan olarak toplumu yönetmesi,<br />

sadece mesajları iletmenin ötesine geçerek<br />

onların toplumda uygulamasını sağlamış olması<br />

siyasetin aktüel olarak o kültür ortamında ne ifade<br />

ettiğini bize gösteriyor. Dolayısıyla Farabi’nin ideal<br />

devlet adamını anlatırken her zaman arkasında<br />

model insan perspektifini yani peygamber perspektifini<br />

düşünmek lazım.<br />

Mesela Hz. Peygamberden hemen sonraki yönetim<br />

biçimi ile ilgili Farabi’yle bir çağdaşı arasında<br />

bir tartışma oluyor. Farabi diyor ki; devlet<br />

adamında iki başarının birlikte sağlanmış olması<br />

lazım. Bunlardan ilki fikrî yani bilgi ve düşünceye<br />

dayalı faziletler anlamında teorik faziletlere sahip<br />

olmasıdır. Yani bilen bir insan olacak. Toplumu tanıyan<br />

bir insan olacak. Kendi imkân ve kabiliyetlerini<br />

tanıyan biri olacak. Toplumu yönetirken yönetim<br />

biçiminin en iyisinin, en hayırlısının hangisi<br />

olduğunu bilecek. Açıkçası bir nevi filozof olacak.<br />

Tabi bu teknik anlamda filozof olacak anlamında<br />

değil. Yine de felsefede -yanlış anlaşılır diye ben<br />

onun yerine tefekkürü koyayım- tefekkürde bir<br />

noktaya gelmiş olması lazım yöneticinin. Bilen<br />

bir adam düşünen bir adam olacak. Herkes biliyor<br />

herkes düşünüyor ama o en iyi bilen ve düşünen<br />

adam olacak. Teorik faziletler dediğimiz bu.<br />

Farabi bu faziletlerin sadece bilgi düzeyinde var<br />

olmasını yeterli görmüyor. İkinci olarak diyor ki;<br />

aynı zamanda devlet adamının kişiliğinde pratik<br />

erdemlerin de gelişmiş olması lazım. Ona da ameli<br />

faziletler diyor. Yöneticide bunların bir arada olması<br />

lazım. Bunu geriye doğru götürürseniz kimde<br />

var bu Model insanda var. Peygamberde var.<br />

Kendisine inen Kur’an bir bilgi kitabı olduğunu<br />

40 <strong>DEM</strong> DERGİ | YIL 2 SAYI 5

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!