RÃPORTAJ: Prof. Dr. Mehmet AYDIN - DEM
RÃPORTAJ: Prof. Dr. Mehmet AYDIN - DEM
RÃPORTAJ: Prof. Dr. Mehmet AYDIN - DEM
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
gelmiyor. Bu duruş bizim Avrupalılardan daha ahlaklı<br />
olduğumuz anlamına asla gelmiyor. Ahlaki<br />
hassasiyete daha bir önem vermemizin gereğine<br />
ve onun hayata geçirilmesi için daha gayretli olmamız<br />
gerektiğine inanıyorum. Bunu bir siyasetçi<br />
olarak değil ömrünün kırka yakın yılını bu konuları<br />
okutan bir hoca olarak bir öğretim üyesi olarak<br />
söylüyorum. Söylenen sözlerin, gerçekleştirilen<br />
eylemlerin doğuracağı sonuçları iyi hesap etmek<br />
lazım, onlara bir de ahlaki açıdan bakmak lazım.<br />
Bir cümle söylerken onun ne kadar doğru bilgiye<br />
dayandığını bilmemiz gerektiğini anlamamız lazım.<br />
Bizim en büyük sıkıntılarımızdan biri bilmeden<br />
konuşmamızdır. Bunun için bizim kaynaklarımıza<br />
da bir daha dönmemiz lazım. Bir defa bu değerler<br />
konusunda bizim yeteri kadar bilgiye sahip<br />
olmamız lazım. Mesela birileri kalkıp “Bunlar (yani<br />
biz) toplumu sadaka toplumu haline getiriyorlar” diyor.<br />
Sadaka kavramını bir çırpıda olumsuzlaştırdığının<br />
farkında değil. Bunu demek yerine “sadaka<br />
gibi bir değeri siyaset için kullanma” diyebilirsin<br />
(Eğer öyle kullanan varsa). Kömür konusu da eleştiriliyor.<br />
Biz, milletin parasından topluma yardım<br />
ediyoruz. Biz kömürün parasını bakanlar kurulu<br />
olarak cebimizden vermiyoruz ki. Sizin ödediğiniz<br />
vergilerden veriyoruz. Dolayısıyla toplumun<br />
imkânını topluma götürüyoruz. “Efendim bunlar<br />
toplumu zekat sadaka toplumu haline getirdiler.” Arkadaşım<br />
öyle değil. Zekât, sadaka kişinin çıkarıp<br />
cebinden verdiği bir şeydir. İktidar partisi cebinden<br />
vermiyor. Milletin parasını milletin bir ihtiyacını<br />
acilen ortadan kaldırmak için tahsis ediyor. Bu<br />
kadar. Ama biz orada hiç farkına varmadan sıdk,<br />
sadaka, doğruluk gibi değerlere ilişkin kavramlarımızı<br />
hırpalıyoruz. Bunu söylemem toplumun yoksul<br />
kesimlerine sunacağı, sunmak zorunda olduğu<br />
“iş ve aşı” devletin sosyal devlet çerçevesinde yerine<br />
getirmesi gerektiği fikrine zarar getirmez ki!<br />
Sorunuza cevap olarak şöyle bir şey daha ilave<br />
edebilirim. Avrupa Birliğinin bana sorarsanız en<br />
önemli taraflarından biri ve benim Avrupa birliğini<br />
desteklememin en önemli sebeplerinden biri<br />
sizin önünüze belli bir programın konulmasından<br />
sonra bu programı uygulayıp uygulamamayı sizin<br />
iradenize bırakıyor olmasıdır. Diyor ki eğer din ve<br />
vicdan özgürlüğünü rahatsız eden bir yasan varsa<br />
bunları kaldır. Toplumun görüşlerini dikkate<br />
almayan bir yasan varsa bunları kaldır; yasalarını<br />
demokratik bir standarda getir, diyor. Aslında bu<br />
program, Avrupa birliğine üye olmanın değil Türkiye<br />
içinde birlikte yaşamanın programıdır. Demokratikleşme,<br />
Türkiye Avrupa birliğine üye olsun<br />
olmasın, Türkiye içerisinde birlikte yaşamının<br />
siyasi makro planıdır. Ama aynı zamanda şunları<br />
da söylemekten, hatırlamaktan geri kalmıyoruz.<br />
Güç düzeniyle ahlak düzenini birlikte düşün, insan<br />
haklarıyla, temel değerlerle çatışmayan kültürel<br />
farklılıkları zenginlik say, başkalarını –sözüm ona-<br />
“medenileştirme” sevdasından vazgeç. Kısacası<br />
eğer dünyada çok şey iyi gitmiyorsa, etik değerlerle<br />
uyum içinde gitmiyorsa, ahlaki sorumluluk içinde<br />
gitmiyorsa o zaman dünyayı pozitif istikamette hep<br />
birlikte değiştirmemiz lazım. Gök kubbe altında<br />
çok yeni bir şey yok. Aslında bu değerlerin bilgisine<br />
vakıf olur, onlarla ilgili eksikleri tamamlarsak,<br />
idealizme realizmi, realizme idealizmi kurban etmezsek,<br />
birinin eşiğinde diğerini doğramazsak eksikliklerimize<br />
rağmen bugünün düne göre daha iyi<br />
olduğuna inanabiliriz. Yarının daha iyi olmaması<br />
için hiçbir sebep yok. Ve bunların büyük bir kısmı<br />
da bizim kültür dünyamızın ve kültür değerlerimizin<br />
aşina olduğu şeylerdir. Eskiden farklı bir şekilde<br />
ifade edilen bir, değeri bugün başka bir şekilde söyleyebilirsiniz.<br />
Yani mesela eskiden Dicle kenarında<br />
bir kuzunun ayağı çamura değince bunun hesabı bana<br />
sorulur derken bugün de ben burada ciddi anlamda<br />
enine boyuna bilip düşünüp karar almasam millet bunun<br />
hesabını sorar şeklinde bir yaklaşım gösterebiliriz.<br />
Dini inanca sahip ise buna “Allah da hesabını<br />
sorar”ı ekleyebiliriz, eklemeliyiz.<br />
Y IL 2 SAYI 5 | <strong>DEM</strong> DERGİ 51