07.02.2015 Views

RÖPORTAJ: Prof. Dr. Mehmet AYDIN - DEM

RÖPORTAJ: Prof. Dr. Mehmet AYDIN - DEM

RÖPORTAJ: Prof. Dr. Mehmet AYDIN - DEM

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Siyasi güce sahip olan herkesin ahlaki değerlerin insanlığın en büyük başarısı olduğunu görmesi ve<br />

siyaseti de o değerlerin ışığında düşünmesi gerekir. Yine benim atasözü haline gelmiş olan cümlemi<br />

tekrar edeyim. “Güç düzeni değerler düzeniyle birlikte yürümek zorundadır.”<br />

Kur’an’ın açısından değerlere baktığımızda öne<br />

çıkan hususlar nelerdir<br />

Kur’an’a bakarsanız toplumsal ilişkilerin temeline<br />

sadece adaleti yerleştirmiyor, aslında adaletin<br />

de ötesine geçmenizi istiyor. Değer olarak sevgiyi<br />

temel alıyor. “Hıristiyanlık sevgi dinidir. İslam<br />

adalet dinidir. Roma hukuk medeniyetidir” gibi<br />

ön plana çıkartılan ifadelerin doğru anlaşılması<br />

lazım. Bu, Hıristiyanlıkta adaletin Müslümanlıkta<br />

sevginin olmadığı manasına gelmez. Hiç unutmam<br />

Brüksel’de Türklerin de yaşadığı bir büyük semtin<br />

belediye memurlarına konferans veriyorum. Orada<br />

dedim ki “İmanın en büyük boyutu sevgidir.”<br />

Bunu nereden çıkarıyoruz Kur’an’dan çıkarıyoruz.<br />

Vellezine amenu eşeddü hubben lillah. “İnananlar<br />

onlar ki sevgide de en ileri olanlardır.” Demek ki imanla<br />

sevgi birlikte gidiyor. Bir insan hem sağlam mümin<br />

olacak hem de içinde sevgi olmayacak. Böyle<br />

şey olmaz. Hz. İbrahim Rabbini arayışında yıldıza,<br />

aya, güneşe bakıyor ve sonra da hep “la uhibbu’lâfilin”<br />

cümlesini tekrar ediyor. Ben sönüp gidenleri<br />

sevmem diyor. Severek bağlanacak bir varlık arıyor.<br />

Severek bağlanacak, korkarak değil. Hatta sadece<br />

tefekkür ederek bile değil. Sevgiyle bağlanacak bir<br />

varlık bekliyor. Başka bir örnek de Kur’an’ın karı<br />

koca arasındaki ilişkiyi tanımlarken “mevedde ve’rrahme”<br />

ifadesini kullanmasıdır. Burada sevgi ve<br />

rahmete dayanan bir insani ilişkiye işaret ediliyor.<br />

Değerlerin siyaset alanına katacağı derinlik çok<br />

açık olmasına rağmen kişilerin bundan uzak<br />

durmalarını nasıl izah edersiniz<br />

Bir yönüyle insanların çoğu yaptığı şeyin yanlış<br />

olduğunu biliyor. Biliyor da belki de bir takım kısa<br />

vadeli hesaplar yapmaya yöneliyor. Biraz belki<br />

bundan kaynaklanıyor. Ama açıkça “Siyaset ahlaki<br />

değerlerle birlikte düşünülmesi gereken bir alandır.”<br />

dedikten sonra buna dair birkaç şey söylemek istiyorum.<br />

Bazen ahlaki titizliklerinden dolayı çok<br />

mütereddit olan insanlar vardır. Yani her konuda,<br />

atılacak her adımda bitimsiz bir muhasebe içerisine<br />

giren kişiler varır. Tabi bu yaklaşımda olanlar siyaset<br />

yapamaz. Ama bir insan bence nerede ahlaki<br />

sınırı aştığını bilir. Aklı başında herkes ahlaki sınırı<br />

aştığını bilir. Siyasi güce sahip olan herkesin ahlaki<br />

değerlerin insanlığın en büyük başarısı olduğunu<br />

görmesi ve siyaseti de o değerlerin ışığında düşünmesi<br />

gerekir. Yine benim atasözü haline gelmiş<br />

olan cümlemi tekrar edeyim. “Güç düzeni değerler<br />

düzeniyle birlikte yürümek zorundadır.” Başka<br />

türlü düşünülür ve hareket edilirse ne kendi toplumumuzun<br />

ne de genelde insanlığın mutluluğu<br />

konusunda iyimser olunabilir. Gücünüz ne kadar<br />

çoksa ahlaki değerlere bağlılığınızın da o derece<br />

güçlü olması gerekir. Çünkü çok güçle çok büyük<br />

bir şey inşa edebilirsiniz. Çok güçle yıkıp döke de<br />

bilirisiniz. Asırlarca acı çektiren uygulamalar güç<br />

sayesinde olmuştur. İngiliz Lord Acton’ın “Güç dejenere<br />

eder. Mutlak güç mutlak anlamda dejenere eder.”<br />

diye bir sözü vardır. Hani biz herkes cürmü kadar<br />

yer yakar diyoruz ya. Eğer bulunduğu yer kişiye<br />

büyük bir güç imkânı vermişse o zaman yangın<br />

çok daha büyük oluyor. Bu bakımdan siyasetçi olarak<br />

her birimizin attığı her adıma rasyonel açıdan,<br />

toplumun yararı açısından ama aynı zamanda ahlaki<br />

sorumluluk açısından dikkat etmesi gerekiyor.<br />

Attığımız her adımın birde ahlaki açıdan gözden<br />

geçirilmesi gerekiyor.<br />

Son soru olarak şunu sorayım size. Bugün bizlerin<br />

farklı değer algılamalarına rağmen insan<br />

ve toplumları bir arada yaşatacak bir toplumsal<br />

teorimiz ve bunu ortaya çıkartacak siyaset değer<br />

ilişkisine dair özgün bir yaklaşımımız var mı<br />

Varsa bu nasıl ete kemiğe büründürülebilir<br />

Bence var. Tabi bunu çok dar anlamda teorik<br />

olarak düşünmemek lazım. Hele çok katı bir ideoloji<br />

şeklinde hiç düşünmemek lazım. Bana sorarsanız<br />

Avrupa içinde Türkiye kadar değer kavramı<br />

kullanan başka bir ülke yoktur. Avrupa’da hiçbir<br />

ülkede Türkiye kadar değer terminolojisi kullanılmaz.<br />

Türkiye esasında ahlak konusunda ahlaka<br />

ne gerek var, ahlakta nereden çıkıyor diyen bir<br />

toplum değil. Söylemde bunların olması bir ahlaki<br />

duruşu ortaya çıkarıyor. Ama diğer taraftan bu<br />

duruş onun hayata geçirilmiş olduğu anlamına da<br />

50 <strong>DEM</strong> DERGİ | YIL 2 SAYI 5

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!