RÃPORTAJ: Prof. Dr. Mehmet AYDIN - DEM
RÃPORTAJ: Prof. Dr. Mehmet AYDIN - DEM
RÃPORTAJ: Prof. Dr. Mehmet AYDIN - DEM
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
irlikte çalışırız. Ama diğer taraftan ben inançlı biri<br />
olarak bilirim ki “İnnallahe ye’müru bi’l-adli” (“Allah<br />
adaleti emrediyor”). Bu bilgiler birbirini ortadan<br />
kaldırmıyor. Bu durumda bir mümine “inancını bu<br />
işlerin içine karıştırma” demek pek doğru olmuyor.<br />
İnanan kişi sadece değerler konusuna kendi dünyası<br />
için bir boyut daha eklemiş oluyor. Dine inanmayan<br />
birisinin de buna itiraz etmesi için hiçbir sebep<br />
yok. Tam tersine memnun olması lazım. Çünkü<br />
karşısındaki kişi de o değerlerin hayata geçirilmesi<br />
konusunda ayrı bir motivasyon olduğunu görmüş<br />
oluyor. Bu da gayet doğal.<br />
Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde karşılaşmış<br />
olduğu siyasi tavırları değer-siyaset ilişkisi<br />
açısından nasıl değerlendiriyorsunuz<br />
Değerlerin ön plana çıkmasında demokrasinin<br />
gelişmesinin katkısı büyüktür. Bunda da Avrupa<br />
tecrübesinin önemi inkâr edilemez. Ama mesela<br />
Avrupa Birliğinde Fransa ve Hollanda’nın reddettiği<br />
anayasa metnini okuduğunuz zaman hem<br />
girişinde hem de yeri geldikçe Avrupa Birliği’nin<br />
insan onuruna saygı gibi belli değerlerin üstünde<br />
yükseldiğinin ifade edildiğini görürsünüz. Ben<br />
yeri geldikçe Avrupalı meslektaşlarıma demokrasinin,<br />
Avrupa Birliğinin bazı temel değerlere<br />
dayandığını söyleyen siz değil misiniz diye soruyorum.<br />
Anayasa dediğiniz o metinde de bu değerler<br />
açıkça zikrediliyor mu edilmiyor mu, diye<br />
soruyorum. O zaman üye olmak için şart koşulan<br />
Kopenhag kriterlerini, aynı zamanda siyasi olan o<br />
değerleri Türkiye yerine getirmişse, bunun gereği<br />
yapılmalı değil mi Tüm bunlara rağmen Türkiye<br />
ile müzakereleri keserseniz, tarih vermezseniz<br />
bunun sadece politika bakımından değil ahlaki<br />
bakımdan da sıkıntı doğurmayacağını söyleyebilir<br />
misiniz Anayasada yazılanlar, söylenenler ortada<br />
dururken eğer bunun gereği yerine getirilmiyorsa<br />
bu değerler açısından da bir sıkıntı ortaya çıkartır.<br />
Bunun karşısında benim muhataplarıma kullandığım<br />
bir cümle var. Bu cümle daha sonra Avrupa da<br />
nerdeyse slogan haline geldi. “Promise is a promise”.<br />
Söz verme bir söz vermedir. Bu sadece siyasi bir<br />
taahhüt değil, aynı zamanda ahlaki bir taahhüttür.<br />
Baştan koymuş olduğunuz değerler konusunda<br />
bütünlüklü ve tutarlı davranmalısınız. Türkiye’ye<br />
bir söz verilmiştir. Siz bu sözü yerine getirmek zorundasınız.<br />
Eğer bu değerler unutuluyorsa, hatırlanmıyorsa<br />
hatırlatmak lazım. Bizim buna yönelik<br />
önemli adımlarımız oldu. Avrupa Birliğinin ve<br />
demokrasinin ilişkili olduğu değerler konusunda<br />
kanaatimce biz çok önemli adımlar attık. Değerler<br />
konusunda tutarlı olunması gerektiğini her zeminde<br />
hatırlattık ve de kendi değerlerimizi onlara<br />
anlatmaya çalıştık. Mesela din ve vicdan özgürlüğüne<br />
saygılı olma bir değerdir. Münih’te bir diplomat<br />
kalkıp “Müslümanlıkta böyle bir şey yoktur.”<br />
dediğinde ben ona cevaben “Din konusunda asla<br />
zorlama olamaz” dedim. “Bu sizin fikriniz, siz zaten<br />
liberal bir politikacısınız” diye itiraz etti. “İş<br />
öyle değil, ben Kur’an’ın tam ortasından getirip söylüyorum”<br />
demek zorunda kaldım. Bunun üzerine<br />
“Kur’an’da gerçekten böyle bir ayet var mı deyince<br />
sure ve ayet numarasını verdim. Bunu bizim değerlerimizin<br />
de uygun bir dille onlara anlatılması<br />
gerektiğini düşündüğüm için anlatıyorum.<br />
Demek ki imanla sevgi birlikte gidiyor. Bir insan hem sağlam mümin olacak hem de içinde sevgi<br />
olmayacak. Böyle şey olmaz. Hz. İbrahim Rabbini arayışında yıldıza, aya, güneşe bakıyor ve sonra da hep<br />
“la uhibbu’l-âfilin” cümlesini tekrar ediyor. Ben sönüp gidenleri sevmem diyor. Severek bağlanacak bir<br />
varlık arıyor. Severek bağlanacak, korkarak değil. Hatta sadece tefekkür ederek bile değil.<br />
Y IL 2 SAYI 5 | <strong>DEM</strong> DERGİ 49