03.02.2015 Views

Uskudar-Sokak-isimleri-TARIHCESI

Uskudar-Sokak-isimleri-TARIHCESI

Uskudar-Sokak-isimleri-TARIHCESI

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Çınarlı Cami <strong>Sokak</strong><br />

Çınarlı Cami <strong>Sokak</strong><br />

S<br />

okağa adını veren Çınarlı Cami; Çengelköy’de<br />

Çınarlı Cami Sokağının arkasındadır.<br />

Önünde İstanbul’un en yaşlı ve en büyük<br />

çınarlarından birisi bulunduğu için mabet bu isimle<br />

adlandırılmıştır.<br />

Sokağa adını veren Abdullah (Hamdullah ) Paşa ya<br />

da Çınarlı Camii, Boğaz içinde, Çengelköyünde, iskelenin<br />

Beylerbeyi cihetinde ve hemen yanıbaşında<br />

İstanbul’un en ulu, en azametli çınar ağaçlarından<br />

birinin altındadır. Halk ağzında o ağaca nisbetle<br />

anıla gelmiştir. Hadikatül Cevami adlı eser, “Çengel<br />

Karyesi Mescidi” maddesi içinde şu satırlar ile<br />

19. yüzyılın ikinci yarısında Çengelköy, önceki dönemden<br />

daha değişik bir görüntü vermeye başlamıştır.<br />

Herşeyden önce artık sahil boyunca gemiler,<br />

iskelede bekleyenler yeni yeni görülmeye başlanmıştır.<br />

Vapur seferleri sayesinde insanlar pazar kayıklarını<br />

daha az kullanmaya başlamışlardır. Bu dönemde<br />

Çengelköy büyümüş ve 3 kısma ayrılmıştır;<br />

Asıl Çengelköy, Yukarı mahalle ve Setüstü mahalbahsediyor.<br />

“Mezkur Çengel Karyesi İskelesinde<br />

Kaptanıderya Abdullah Paşa dahi 1932 senesinde (<br />

1818-1819 ) cemi-i levazımatı mükemmel olarak bir<br />

cami-i şerif binasına muvaffak olmuştur. Müşarun<br />

iley kariye mezbure ahalisinden bir kimsenin oğlu<br />

olup 1938 saferinde ( 1822 ) Sadr-ı azam olmuş aynı<br />

yıl içinde azledilip İzmit’te vefat etmiştir, ismi Hamdullah<br />

olup, Abdullah denmekle şöhret bulmuşdur.”<br />

Son cemaat yeri müezzin maksuresi olmayan adeta<br />

genişçe bir oda halinde küçük bir camidir, Müstakil<br />

planlı olup, dört kâgir duvar üzerine çekilmiş kiremit<br />

örtülü ahşap bir çatıdan ibarettir. Bodur ahşap<br />

minaresi çatının bir köşesine kondurulmuş olup<br />

1964 Temmuz’unda filiz yeşiline boyanmış bulunuyordu.<br />

Ulu çınarın ulu dallarının altı bir meydancık<br />

olup, mescidin bu meydancığa açılan kapusundan<br />

hemen ibadet sahnına girilir. En geride ahşap bir set<br />

üstü müezzin maksuresi hizmetini görür.<br />

Camiin meydana bakan cephesinin bir köşesinde<br />

klâsik uslup da kitabesiz bir akar çeşme ile cami kapusu<br />

arasına da beş adet abdest musluğu konmuştur.<br />

Kapudan girilince hemen soldan iki küçük ahşap<br />

merdivenle minareye çıkılır ki bu merdivenlerden<br />

ikincisi şakuli denilecek kadar gayet dik konmuş çubuk<br />

basamaklı bir merdivendir.<br />

Bu camicik ilk olarak 1835 tarihinde restore edilmiş,<br />

1963 yılında başta İnebolulu Hacı Mustafa Telli olmak<br />

üzere halkın da yardımı ile tamir görmüş olup<br />

kapusunu da bir marangoz para almadan yapmıştır.<br />

Ba’dehu 1970’de Camiye İmam olarak tayin edilen<br />

Kemahlı Nurettin Menekşe zamanında Caminin<br />

çevresindeki işgal olunan yerler yedi senelik bir çabadan<br />

sonra temizlenip Cami 73 (m2) metre kareden,<br />

170(m2) metre kareye İmamın öncülüğünde<br />

hayırsever cemaatın desteği ile genişletilmiş olup,<br />

minaresi saç, şerefesi de çinko ile kaplanmıştır. Çınarlı<br />

Camii köyiçinden görünmez. Küçük yapısı ve<br />

bodur minaresiyle bir sıra dükkanın ardında kalmıştır.<br />

Meydancığa dolayısıyla camiye iki aralık sokaktan<br />

gidilir ki, <strong>isimleri</strong> Çınarlı Camii sokağı ve Pazarkayığı<br />

sokağıdır.<br />

Ulu Çınar denize doğru uzanmış alt dalı üçer dörder<br />

adım arayla sekiz dokuz iri kütük üstünde durmaktadır.<br />

Ömrü belki de on asrı aşmış olan ve hala hayatiyetini<br />

muhafaza edip bahar mevsiminde yeşeren<br />

bu tarihi çınarın arkasında Bostancıbaşı Abdullah<br />

Ağa’nın (paşanın) hayır eseri şirin bir Mescit bulunmaktadır<br />

ki, zikrettiğimiz üzere H.1934 ( M.1819) da<br />

İnşa edilmiştir.<br />

Bu cami meydancığın bir kenarını dolduran kırmızı<br />

aşı boyalı eski bir ahşap yalı ile yaşıttır. Bu yalı Deli<br />

Abdullah Paşa’nın, hatta belki de babası Yalnızkürek<br />

Ali Dayı’nın yalısıdır.<br />

Kaynak: (Reşat Ekrem Koçu; İstanbul Ansiklopedisi. Tercüman<br />

Gazetesi; İstanbul Ansiklopedisi)<br />

Defterdaroğlu <strong>Sokak</strong><br />

G<br />

üzeltepe Caddesi’ni Yıldırım Beyazıt<br />

Caddesi’ne bağlayan sokaktır. Kemah, Er,<br />

Denizciler sokakları ve Atatürk Caddesi ile<br />

kesişmektedir. <strong>Sokak</strong> adını buraya yerleşen eski Diyarbakır<br />

Defterdarı Rıfat bey’in oğullarından almaktadır.<br />

Deniz Hamamı <strong>Sokak</strong><br />

Ü<br />

sküdar’ın Çengelköy Mahallesi sokaklarındandır.<br />

Çengelköy Caddesi’ni denize bağlayan<br />

sokaktır. <strong>Sokak</strong> adını Çengelköy Deniz<br />

Hamamı’ndan almaktadır. Burada eskiden kadın ve<br />

erkekler için ayrı ayrı sokaklardan girilen iki deniz<br />

hamamı varmış ve bundan dolayı da bu sokağa bu<br />

isim verilmiş. Sokağın denizle birleştiği yerde Şemsettin<br />

Bey Yalısı ve Amiral Vasıf Paşa Yalısı bulunmaktadır.<br />

lesi. Balıkçılık gelişmiş, sebze-meyve üretimi artmıştır.<br />

Denizlerin üzerlerine, kadın ve erkekler için<br />

ayrı ayrı yapılmış deniz hamamları inşaa edilmiştir.<br />

1826-1850 arasında kurulduğu düşünülen Çardak<br />

İskelesi Deniz Hamamı İstanbul’da ilk denize girilen<br />

yer ve mekân olarak literatüre girmiştir. İstanbul’da<br />

kurulan ikinci deniz hamamı Salıpazarı, üçüncüsünün<br />

ise Kumkapı’da kurulduğu yazılı kaynaklarda<br />

belirtilmektedir. Şehr-i İstanbul halkının denize girerek<br />

yüzme ve serinleme ihtiyacını karşılamak üzere<br />

dönemin sosyo-kültürel yapısına uygun, kazıklar<br />

üstünde ahşap, suya dayanıklı çürümez kerestelerle<br />

ergonomik olarak dizayn edilen ve adına deniz hamamı<br />

denilen yapılar; İstanbul’da denizin vücutla ilk<br />

temas ettiği yerler olarak kaynaklarda belirtilmektedir.<br />

Bu deniz hamamlarının en ve boyları, derinlikleri,<br />

nerelerde yapılacağı vb. konular hakkındaki her<br />

türlü sorumluluk Şehremaneti tarafından “nizamname”<br />

ile belirlenmekteydi. Bunların yapım ve işletmeciliğine<br />

genellikle gayrimüslimler talip olurdu. Kadınlara<br />

ayrı hamamla her türlü tedbirin alınmasına<br />

karşılık deniz hamamlarına giden Türk kadınlarının<br />

sayısı oldukça azdır. Mecelle-i Umûr-ı Belediyye’deki<br />

kayıtlara göre, İstanbul’da sadece kadınlara hizmet<br />

veren deniz hamamları Moda Burnu, Beylerbeyi,<br />

Eskiköprü, Hamam İskelesi, Salıpazarı ve Paşabahçe’dedir.<br />

Aralarında belli bir mesafe bırakılarak yan yana inşa<br />

edilen kadın ve erkek hamamları ise, Kadıköy, Büyükada,<br />

Büyükdere, Beşiktaş, Salacak, Bebek, Kabataş,<br />

Üsküdar, Çengelköy, Tarabya, Yeniköy, Çatladıkapı,<br />

Yenikapı, Ahırkapı, Üsküdar-Ayazma İskelesi, Heybeliada,<br />

Kuleli, Beykoz, Yenimahalle, İstinye, Kuruçeşme,<br />

Kumkapı, Samatya, Makriköy, Ayestefanos,<br />

Ortaköy ve Davutpaşa’dadır. Bu çerçevede, Osmanlı<br />

insanının denize girme ihtiyacının karşılanması,<br />

şekil ve yer olarak; genel ahlâk kurallarının ihlâl<br />

edilmesi, boğulma tehlikesi, deniz ve sahillerin kirlenmesi<br />

gibi endişelerle devlet tarafından belirlenmiştir.<br />

Nihayetinde sahillerde dört tarafı kapalı, ahşap,<br />

küçük yüzme havuzları inşa edilmiştir. Derinliği;<br />

kıyı tarafında “altı parmak”, deniz yönünde ise 1,5<br />

m olan bu havuzlar; tabanı ahşapla kaplanmış, en<br />

192 ÜSKÜDAR SOKAK İSİMLERİ TARİHÇESİ<br />

193

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!