03.02.2015 Views

Uskudar-Sokak-isimleri-TARIHCESI

Uskudar-Sokak-isimleri-TARIHCESI

Uskudar-Sokak-isimleri-TARIHCESI

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Çeşme-i Cedid <strong>Sokak</strong><br />

E<br />

şref Saat Sokağı’nı Şemsi Paşa Bostan ve<br />

Hasbahçe sokaklarına bağlayan Rum Mehmet<br />

Paşa Camii arkasında yer alan kısaca<br />

bir sokaktır. Bu sokak adını Üsküdar Meydanı yakınında<br />

ve Salacak yönündeki Rum Mehmet Paşa Camii<br />

arkasında yer alan, 18. yüzyıl ortalarında Sultan<br />

III. Ahmet’in kızı Ümmü Gülsüm Sultan’ın yaptırdığı<br />

“Yeni Çeşme”den almaktadır. Bu çeşmeye yeni denilmesinin<br />

nedeni ise biraz gerisindeki Eşref Saati<br />

Sokağı’nda, daha eski tarihli, 1702’de İsmail Ağa tarafından<br />

yaptırılan bir başka çeşmenin daha bulunmasıdır.<br />

Bestekâr Suphi Ezgi <strong>Sokak</strong><br />

Kesme taştan yapılmış çeşmenin ayna taşı yok olmuştur.<br />

Bunun üzerinde, kırılarak üç parça olmuş ve<br />

yedi satır halinde hazırlanmış olan on dört mısralı<br />

Şair Şakir Efendi tarafından hazırlanan kitabe bulunmaktadır.<br />

Kaynak: (İ. Tanışık, İstanbul Ceşmeleri, 2/412) (Kazım Çeçen,<br />

Üsküdar Suları, s.148)<br />

Bestekâr Suphi Ezgi <strong>Sokak</strong><br />

S<br />

ümbülzâde <strong>Sokak</strong> ile Tahririye Sokağı birbirlerine<br />

bağlamakta ve Ezgü <strong>Sokak</strong> ile<br />

kesişmektedir. Bu sokak adını meşhur<br />

bestekârlarımızdan Doktor Suphi Zühdü Ezgi<br />

Bey’den almaktadır. Suphi Zühdü Bey, 1869’da<br />

Üsküdar’da doğmuş okul yıllarında sesinin güzelliği<br />

ile dikkatleri çekmiştir. Babası iyi keman ve kânun<br />

da çaldığından evlerinde haftada bir gün musikî<br />

toplantıları yapılırdı. Böylece Türk Musikîsi’ni yakından<br />

tanıma fırsatını bulan Ezgi, on bir yaşında iken<br />

Keman ve usûl dersleri almağa başlamıştı. Orta öğrenimini<br />

tamamladıktan sonra Tıp Fakültesine giren<br />

Ezgi, ilerleyen yıllarda ney, nazariyat, nadide eserler<br />

öğrenmişti. Devrin büyük saz ve söz üstadlarından<br />

pek çok saz ve söz eserleri meşk etmişti. Bu sırada<br />

1892’de tabip yüzbaşı olarak tıbbiyeden mezun<br />

oldu. Bingazi şehrine tabur tabibi olarak tayin edildi.<br />

Yirmi bir yıl burada görev yaptı ve Traplusgarp<br />

Savaşı’nda bulundu. Bingazi elimizden çıktıktan<br />

sonra da İstanbul’a döndü ve Albaylığa terfi etti.<br />

Beykoz Serviburnu Hastahanesi’nde baştabipliğe<br />

atanarak uzun yıllar burada çalıştı. Müzik çalışmalarını<br />

da aksatmayan Ezgi Bey, Kurtuluş Savaşı başladıktan<br />

sonra Anadolu’ya geçti ve Ankara’ya giderek<br />

“Merkez Hastahanesi” baştabibi oldu. 1923’te İzmir<br />

“Hilâl-i Ahmer”(Kızılay) doktorluğuna tayin oldu ve<br />

buradan emekliye ayrıldı. Klâsik eserlerimizi Medenî<br />

Aziz Efendi ile Zekâi Dede gibi iki güvenilir kaynaktan<br />

öğrenen Suphi Ezgi, çeşitli kaynaklardan toplanmış<br />

olan pek çok saz ve söz eserinde restorasyon çalışmalarına<br />

başladı. Daha sonra yeniden İstanbul’a<br />

dönerek kendisini tamamen musikî çalışmalarına<br />

verdi. Ney, tanbur, keman ve sinekemanı çalan Dr.<br />

Suphi Ezgi, özellikle klâsik tanburun son ustalarındandı.<br />

Uzun yıllarını vererek elde ettiği bilgileri<br />

“Amelî ve Nazarî Türk Musikîsi” adlı beş ciltlik bir<br />

kitapta toplamıştır. 1962’de hayatını kaybeden Ezgi<br />

Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilmiştir.<br />

Kaynak: (Salahattin Göktepe, Büyük Müzisyenler Ansiklopedisi,<br />

İzmir 1962, s. 310)<br />

Davutoğlu <strong>Sokak</strong><br />

İ<br />

ki ucu Açık Türbe Sokağı’na bağlı olan bir sokaktır.<br />

Sümbülzâde Sokağı ve Dr. Suphi Ezgi<br />

<strong>Sokak</strong>ları ile kesişmektedir. Bu sokak adını<br />

Davutoğlu Şevket Bey’den almaktadır. Ailenin yaptırdığı<br />

eytamhane için Kandilli’de bağı vardı.<br />

Davutoğlu <strong>Sokak</strong><br />

Bu sokak’ta bulunan en önemli tarihi yapı Ayşe Sultan<br />

Sarayı idi. Hümâşah Ayşe Sultan adıyla da bilinen<br />

Ayşe Sultan, Kanunî Sultan Süleyman’ın torunu,<br />

Mihrimah Sultan ile Sadrazam Rüstem Paşa’nın<br />

kızıdır. Ayşe Sultan, Sadrazam Semiz Ahmet Paşa ile<br />

evlendirilmiş ve ondan Abdurrahman Bey, Mehmet<br />

Bey, Şehid Mustafa Paşa ve Osman Bey adlı dört<br />

oğlu olmuştur. Ahmet Paşa’nın 988 (1580) tarihinde<br />

vefatı üzerine, 990 (6 Nisan 1582)’de Nişancı Feridun<br />

Bey (Paşa) ile evlenmiş ve bu eşini de ertesi yıl kaybetmiştir.<br />

1003 tarihinde (1594-95) oğlu ile hacca giden<br />

Ayşe Sultan, dönüşünden kısa bir zaman sonra<br />

Üsküdar’daki sarayında vefat etmiştir. Önceleri Rüstem<br />

Paşa Sarayı olarak da bilinen bu saray, Doğancılar<br />

Tepesi’nin yüksek bir mevkiinde, Sünbülzâde<br />

Sokağı ile Davutoğlu Sokağı arasında, bugünkü Üsküdar<br />

İtfaiyesinin sağ tarafında idi. Hemen yanında<br />

Hacı Ahmet Paşa Sarayı vardı. Saraylar günümüzde<br />

yerinde olmasa da, bu iki sarayı biribirinden ayıran<br />

kesme taş ve tuğla hatıllı duvar bugün de mevcuttur.<br />

Kaynak: (Adnan Giz, Sekiz Ayşe Sultan, Hayat Tarih Mec. 1970,<br />

Sayı:8, s. 16) (Adnan Giz, Ayfşe Sultan, Tarih Dunyası 1950)<br />

82 ÜSKÜDAR SOKAK İSİMLERİ TARİHÇESİ<br />

83

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!