01.02.2015 Views

tc süleyman demġrel ünġversġtesġ sosyal bġlġmlerġ enstġtüsü ...

tc süleyman demġrel ünġversġtesġ sosyal bġlġmlerġ enstġtüsü ...

tc süleyman demġrel ünġversġtesġ sosyal bġlġmlerġ enstġtüsü ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

T.C<br />

SÜLEYMAN DEMĠREL ÜNĠVERSĠTESĠ<br />

SOSYAL BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ<br />

SOSYOLOJĠ ANABĠLĠM DALI<br />

TÜRBAN VE ÖRTÜNMENĠN SOSYOLOJĠK ANLAMI:<br />

ISPARTA ÖRNEKLEMĠ<br />

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ<br />

Ġpek Beyza ALTIPARMAK<br />

Tez DanıĢmanı<br />

Prof. Dr. Songül SALLAN GÜL<br />

Isparta, 2011


ÖNSÖZ<br />

Günümüz koĢulları karĢısında yeni kavramlar üretilmiĢ, bu yeni kavramlara yeni<br />

anlamlar yüklenmiĢ ve farklı bakıĢ açıları geliĢtirilmiĢtir. Bu noktada örtünme kavramı<br />

karĢımıza değiĢik Ģekillerde çıkmıĢtır. 1980 ve 2000‟lerden sonra Ģekil değiĢtiren türban<br />

ve örtünme kavramı kimi zaman siyasal, kimi zaman ideolojik tartıĢmalara konu<br />

olmuĢtur. Aynı zamanda türban takan kadınların kamusal alanda görünürlük talep<br />

etmeleri ve bunu özgürlük, eĢitlik ve hak kavramları ile birlikte değerlendirmeleri,<br />

kadınları nesneleĢtiren anlayıĢlar bağlamında gündemde yer almaya baĢlamıĢtır. Artık<br />

türban kavramı değiĢen koĢullar karĢısında, dini amacının yanı sıra bir aidiyet göstergesi,<br />

bir tarz ve modanın yansıması olarak da gündelik hayatta yer almaya baĢlamıĢtır. Bu<br />

bağlamda çalıĢmamız, sosyolojik bir perspektiften örtünme ve türbanı değerlendirme ve<br />

anlama isteğinin bir ürünüdür.<br />

KuĢkusuz konunun belirlenme aĢamasında benden destek ve yardımlarını<br />

esirgemeyen hocam sayın Doç. Dr. Suat KOLUKIRIK‟a, çalıĢmamın tamamlanmasında<br />

bana emeği geçen danıĢman hocam sayın Prof. Dr. Songül SALLAN GÜL‟e<br />

teĢekkürlerimi bir borç bilirim.<br />

AraĢtırmamda benden yardımlarını esirgemeyen Isparta il müftülüğüne, yine<br />

aynı Ģekilde uygulama aĢamasında hep yanımda olan Çetin Gündüz ve Beyhan<br />

Gündüz‟e, görüĢme sorularını sabırla yanıtlamaktan kaçınmayan kadınlara çok teĢekkür<br />

ederim.<br />

AraĢtırmam süresince hep yanımda olan değerli aileme sonsuz minnettarım.<br />

Emeği geçen herkese sonsuz teĢekkür ederim. ÇalıĢmanın ve olası hatalarının<br />

sorumluluğu kuĢkusuz bana aittir.<br />

Ġpek Beyza ALTIPARMAK<br />

Nisan-2011<br />

i


ÖZET<br />

TÜRBAN VE ÖRTÜNMENĠN SOSYOLOJĠK ANLAMI: ISPARTA<br />

ÖRNEKLEMĠ<br />

Ġpek Beyza ALTIPARMAK<br />

Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyoloji Bölümü,<br />

Yüksek Lisans Tezi, X+133 sayfa, Nisan 2011<br />

DanıĢman: Prof.Dr. Songül SALLAN GÜL<br />

Günümüz Türkiye‟sinde türban gündemde fazlaca yer alan konuların baĢında<br />

gelmektedir. Zaman zaman önemini yitirmiĢ gibi görünse de türban sorunu aslında<br />

sadece üzeri örtülen ve daha sonra yeniden sorgulanmaya baĢlanan bir konu olarak<br />

süregelmektedir. Özellikle 1980‟ler ve 2000‟li yıllardan sonra sürdürülen türban<br />

tartıĢmaları ve sonrasında ortaya çıkan Ġslami yükseliĢin temel aldığı konu inanç eksenli<br />

geliĢmiĢtir. Bu noktada Ġslami hareketlilikle birlikte farklı bakıĢ açıları ortaya çıkmıĢtır.<br />

Kadınlar bu sürecin içinde nesne olarak yer almıĢlar, kimlik, özgürlük ve özneleĢmek<br />

adına mücadeleye baĢlamıĢlardır.<br />

Kadınların istekleri doğrultusunda kamusal alanda “kadın” kimliğiyle yer alma<br />

mücadelesi, türbanın simge olarak algılanması ve modernizm bağlamında örtünme ve<br />

türbana bakıĢ sosyolojik olarak ele alınmıĢtır. Bu bağlamda çalıĢma Isparta iliyle<br />

sınırlandırılmıĢ olup, derinlemesine mülakat tekniği uygulanmıĢ ve sorgu alanlarına<br />

cevap aranmıĢtır.<br />

Kadın.<br />

Anahtar Kelimeler: Türban, Ġnanç, Din, Örtünme, Tarikat, Kamusal Alan,<br />

ii


ABSTRACT<br />

SOCIOLOGICAL MEANING OF TURBAN AND VEIL: ISPARTA SAMPLE<br />

Ġpek Beyza ALTIPARMAK<br />

Süleyman Demirel University, Institute of Social, Sciences,<br />

Department of Sociology, MA Thesis, 133 Pages, April 2011<br />

Supervising: Prof. Dr. Songül SALLAN GÜL<br />

In Modern Turkey turban located at the begining of the issues that on the agenda<br />

too. Although turban seems that have lost its importance from time to time,has been<br />

going on only started to be questioned again later and covered over as a topic.<br />

Especially sustained after 1980 and 2000s turban debates and the subject that based on<br />

the resulting after the rise of islamic fundamental issue is developed faith-axis. At this<br />

point different perspectives has emerged with islamic movement. At this process<br />

women took place as objects,began to fight on behalf of identity,freedom and<br />

subjectification.<br />

In accordance to the demands of women,in the public sphere to take part in the<br />

struggle with "woman" identity, turban as a symbol detection and in the context of<br />

modernism discussed as a sociological to veil and turban. In this context study restricted<br />

to the province of ısparta,interview technique applied in-depth and answers were<br />

sought to the query fields.<br />

Key Words: Turban, Belief, Faith, Purdah, Order, Public Sphere, Women.<br />

iii


KISALTMALAR<br />

a.g.e.<br />

Çev.<br />

Der.<br />

v.b.<br />

Adı geçen eser<br />

Çeviren<br />

Derleyen<br />

ve benzeri<br />

s. Sayfa<br />

T.C.<br />

S.B.E.<br />

M.E.B.<br />

AKDTYK<br />

Türkiye Cumhuriyeti<br />

Sosyal Bilimler Enstitüsü<br />

Milli Eğitim Bakanlığı<br />

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu<br />

iv


ĠÇĠNDEKĠLER<br />

ÖNSÖZ ............................................................................................................................. i<br />

ÖZET ............................................................................................................................... ii<br />

ABSTRACT .................................................................................................................... iii<br />

KISALTMALAR .......................................................................................................... iv<br />

ĠÇĠNDEKĠLER .............................................................................................................. v<br />

TABLO LĠSTESĠ…………………………………………………………………… viii<br />

GĠRĠġ .............................................................................................................................. 1<br />

AraĢtırmanın Konusu ................................................................................................. 3<br />

AraĢtırmanın Amacı Ve Önemi ................................................................................. 4<br />

AraĢtırmanın Yöntemi ................................................................................................ 4<br />

AraĢtırmanın Sınırlılıkları .......................................................................................... 6<br />

BĠRĠNCĠ BÖLÜM<br />

KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE<br />

1.1. KAVRAMLAR…………………………………………………………………… 8<br />

1.1.1. Ġnanç ................................................................................................................. 8<br />

1.1.2. Din .................................................................................................................... 9<br />

1.1.3. Örtünme ......................................................................................................... 11<br />

1.1.3.1. Yahudilik Ve Örtünme .............................................................................. 11<br />

1.1.3.2. Hristiyanlık Ve Örtünme ........................................................................... 12<br />

1.1.3.3. Ġslamiyet Ve Örtünme ............................................................................... 13<br />

1.1.4.Tarikat ............................................................................................................. 16<br />

1.2. KURAMLAR …………………………………………………………………… 19<br />

1.2.1. Sembolik EtkileĢimci Kuram ......................................................................... 19<br />

1.2.2. Yapısal ĠĢlevselci Kuram ............................................................................... 22<br />

1.2.3. Feminist Kuram .............................................................................................. 25<br />

1.2.4. Postmodern Kuram ........................................................................................ 28<br />

1.3. DEĞERLENDĠRME ............................................................................................ 32<br />

v


ĠKĠNCĠ BÖLÜM<br />

TÜRK TOPLUMUNDA KADIN, DĠN VE ÖRTÜNME<br />

2.1. ESKĠ TÜRKLERDE KADIN .............................................................................. 36<br />

2.2. OSMANLI DEVLETĠ DÖNEMĠNDE KADIN .................................................. 37<br />

2.3. CUMHURĠYET VE KADIN ................................................................................ 42<br />

2.4. 1980 SONRASINDA KADIN VE DĠN OLGUSU .............................................. 45<br />

2.4.1. Kamusal- Özel Alan Ayrımı .......................................................................... 47<br />

2.4.2. Türbanın Siyasal Simge Olarak Kabul Edilmesi ........................................... 50<br />

2.4.3. Türbanın Kapitalist MetalaĢması Ve Moda .................................................. 51<br />

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />

GÖRÜġMELERĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ<br />

3.1. GÖRÜġÜLEN ÖRTÜLÜ KADINLARIN ÖYKÜLERĠ ................................... 54<br />

3.2. GÖRÜġÜLENLERĠN SOSYO-DEMOGRAFĠK ÖZELLĠKLERĠ ................. 85<br />

3.3. GÖRÜġÜLENLERĠN KATEGORĠK BAĞLAMSAL ÇÖZÜMLEME<br />

ANALĠZĠ ....................................................................................................................... 88<br />

3.3.1. Din Algısı Ve Örtünme .................................................................................. 90<br />

3.3.1.1. Din Kavramı Ve Örtünme ......................................................................... 90<br />

3.3.1.2. Cemaat ĠliĢkileri ........................................................................................ 93<br />

3.3.1.3. Ahlak, Cinsellik Ve Namus Algıları ........................................................ 95<br />

3.3.2. Gelenek Ve Modernizm KarĢıtlığı ............................................................... 97<br />

3.3.2.1. Evlilik Ve Evlenme Biçimleri ................................................................... 97<br />

3.3.2.2. Çocukların Ġtaati Ve Gelecek Belirleme ................................................... 98<br />

3.3.2.3. Gelenek Ve Modernizm Bağlamında Örf, Adet Ve Değer Kavramlarına<br />

BakıĢ ..................................................................................................................... 100<br />

3.3.2.4. Geleneklerin Geleceği ............................................................................. 101<br />

3.3.3. Türban Ve Örtünme Biçimleri ..................................................................... 103<br />

3.3.3.1. Özgürlük, EĢitlik, Hak, Estetik Ve Aidiyet Bağlamında Türbana Yüklenen<br />

Anlamlar ............................................................................................................... 103<br />

3.3.3.2. Simge Olarak Türban .............................................................................. 106<br />

vi


3.3.4. Moda Ve Modernizm ................................................................................... 107<br />

3.3.4.1. DeğiĢen KoĢullar KarĢısında Türban Algısı ........................................... 108<br />

3.3.4.2. Türban Reklam Ve Defileleri .................................................................. 110<br />

3.3.4.3. Moda Ve Modern Giyim ......................................................................... 111<br />

3.3.5. Demokrasi- Kamusal Alan Ve Türban Sorununun Çözümü ....................... 113<br />

3.3.5.1. Kamusal Alan Anlamı ............................................................................. 114<br />

3.3.5.2. Kamusal Alanda Türban ......................................................................... 115<br />

3.3.5.3. Türban Sorunu Ve Demokrasi ................................................................ 116<br />

SONUÇ VE DEĞERLENDĠRME ............................................................................ 120<br />

KAYNAKÇA .............................................................................................................. 125<br />

EK-1 MÜLAKAT SORU FORMU .......................................................................... 132<br />

ÖZGEÇMĠġ ................................................................................................................ 133<br />

vii


TABLO LĠSTESĠ<br />

Tablo 1: Çözümlemenin Ġçeriği ................................................................................... 87<br />

Tablo 2: GörüĢülenlerin Analizi…………………………………………………….....89<br />

viii


GĠRĠġ<br />

YaĢadığımız yüzyıl artık değiĢimlerin kaçınılmaz olduğu ve insanların sürekli<br />

bir hareket içinde yer aldıkları bir yüzyıl haline gelmektedir. Ġnsanlar artık daha fazla<br />

haklara kavuĢmak ve daha iyi koĢullarda yaĢamak için tüm değiĢimlere açık bir tavır<br />

sergilemektedirler. Bu yüzden farklı kavramsal ve yaĢamsal değiĢiklikler insanları<br />

etkilemekte, ulaĢım, iletiĢim gibi konular ulaĢılmazlığını yitirmekte ve çabuk<br />

ulaĢılabileceği gibi çabuk da tüketilebilir bir hal almaktadırlar.<br />

Ġçinde yaĢanılan toplum, bireye ilk dönemlerinden itibaren bir varlık ve kimlik<br />

kazandırmakta ve ona anlamlar yükleyerek toplumsal cinsiyeti de biçimlendirmektedir.<br />

Connel‟e göre “Yeni doğan çocuğun biyolojik bir cinsiyeti vardır, ama henüz toplumsal<br />

bir cinsiyete sahip değildir. Çocuk büyürken toplum da, çocuğun önüne cinsiyete uygun<br />

bir kurallar, Ģablonlar ya da davranıĢ modelleri dizisi koymaktadır. Belirli<br />

toplumsallaĢtırma etkenleri ya da failleri özellikle aile, medya, arkadaĢ grupları ve okulsöz<br />

konusu bu beklentileri ve modelleri somutlaĢtırarak çocuğun bunları sahipleneceği<br />

ortamları hazırlamaktadır. Etkenlerin sıralaması önemli olmakta ve bu kapsamda<br />

çoğunlukla birincil ve ikincil toplumsallaĢma ayrımları yapılmakta, bunun yanı sıra<br />

çeĢitli öğrenme mekanizmaları da iĢin içine girmektedir: ġartlanma, öğretim, model<br />

alma, özdeĢleĢme, kuralları öğrenme gibi. Toplumsal cinsiyet toplumsallaĢma<br />

literatüründe bu mekanizmaların göreli önemine iliĢkin pek çok tartıĢma bulunmaktadır.<br />

Toplumsal modeller ya da kurallar, ayrıntıları ne olursa olsun, az ya da çok<br />

içselleĢtirilmektedir. Bunun sonucunda, normalde belirli bir cinsiyetin toplumsal beklentileriyle<br />

örtüĢen bir toplumsal cinsiyet kimliği ortaya çıkmaktadır” (Connel, 1998:<br />

255).<br />

Toplumda cinsiyetle örtüĢtürülmüĢ ve bu bağlamda oluĢturulması gereken bir<br />

diğer durum kadınların toplumsal konumları ve bu doğrultuda giyinme biçimleridir.<br />

Kadınlara ve erkeklere yönelik beklentiler birbirinden farklılaĢır. Aynı zamanda bu<br />

beklentiler cinsiyet dıĢında inançla da farklılaĢırlar. Erkek ya da kadınlar ait oldukları<br />

inançları bağlamında da bedenlerini kapatabilirler. Bu konuda kadınların giyinme ve<br />

örtünme biçimleri son birkaç on yıldır Türkiye gündeminde yer almaktadır. DeğiĢen<br />

siyasal iktidarlar ve artan muhafazakarlaĢmayla birlikte bu konu 2000‟li yıllardan<br />

itibaren gündemde daha fazla yer almaya baĢlamıĢtır.<br />

Kadının örtünmesiyle ilgili olarak baĢ örtüsü ve türban kavramı kullanılmaktadır.<br />

Bu kavramlar bazen birbirlerinin de yerine geçen bir biçimde ele alınmaktadır.<br />

1


Gündemde kimi zaman siyasetin, kimi zaman ekonomik alanın, kimi zaman özgürlük<br />

tartıĢmalarının bir parçası olarak yer almaktadır. Bu konu dönem dönem önemini<br />

yitirmiĢ gibi görünse de, tartıĢmalar tam olarak bir çözüme kavuĢamamıĢtır. Türban<br />

kamusal alan, eğitim hakkı ve siyaset tartıĢmalarının içinde kadın bedeni ve toplumsal<br />

roller bağlamında gündemde kalmayı baĢarmıĢtır.<br />

Toplumun bireylere kazandırdıklarının yanı sıra içinde barındırdığı tartıĢmalar<br />

ve kaçınılmaz değiĢimler ele alındığında dinin, sosyolojik ve ideolojik bir olgu olarak<br />

gerek tarihsel ve gerek çağdaĢ bağlamlarda incelenmesi büyük bir öneme sahiptir.<br />

Toplumsal cinsiyet bölünmesinin içinde yaĢanan değiĢim ve dönüĢümler farklı anlamlar<br />

taĢımaktadır (Berktay, 2000: 209). Nitekim kadınlar üzerinde mevcut koĢulların<br />

yansımaları farklı olmuĢtur. Genel anlamda giyinme tercihlerine göre kadınlar, çoğu<br />

zaman siyasal partilerin temsilcisi olarak toplumsal hayatta ve kurgulanmıĢ siyasal bir<br />

sürecin içince yer almıĢlardır. Kimi zaman ekonomik açıdan değiĢen giyim ve moda<br />

sektörü içerisinde modanın bir parçası olmuĢlar, kimi zaman da cemaatlerin ve bazı<br />

partilerin simgesi olarak tanımlanmıĢlardır.<br />

Türban, gündelik hayatımızın içinde var olurken aynı zamanda da değiĢen<br />

koĢullarla birlikte siyasal simge ve moda gibi tüketim alanlarında kendini<br />

göstermektedir. Türban bağlama Ģekilleri farklı durumların bir temsili olarak da<br />

yansıtılmaktadır. Bu açıdan sadece simgeleĢtirilmesi bağlamında değil, aynı zamanda<br />

ideolojik anlamda da üniversitelerde ve günlük hayatta etkisini hissettirmekte ve<br />

tartıĢma konusu olarak gündemde yer almaktadır. Burada tartıĢmanın ana noktası siyaset<br />

baĢta olmak üzere eğitim hakkı ve inanç özgürlüğü kavramlarıyla ele alınsa da, son<br />

yıllarda kamusal alanda daha fazla katılım hakkı talepleriyle önemini korumaktadır.<br />

Fakat bu durum bazı siyasal ve ideolojik alanlarda değerlendirilmektedir.<br />

Sosyal hayatta kadınlar giyinme ve örtünmeleri üzerinden ideolojik söylemler<br />

geliĢtirmektedirler. Siyasal ve ideolojik tartıĢmalar bağlamında özellikle 1980‟li<br />

yıllardan itibaren, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaĢanan muhafazakarlaĢma ve<br />

Ġslami yükseliĢ sürecinde kadınların oynadığı rol, sürecin anlaĢılması için büyük bir<br />

önem taĢımaktadır. Müslüman kadının içinde bulunduğu koĢulları iyileĢtirme çabası<br />

çeĢitli Ģekillerde ortaya çıkmıĢtır. Ortaya çıkan bu çaba Çakır‟a göre kendini üç temel<br />

görüĢün mücadelesi Ģeklinde göstermiĢtir. Bunların ilki müslüman kadınların<br />

koĢullarının iyileĢmesi için dinlerini terk etmelerini Ģart koĢan görüĢ, ikincisi müslüman<br />

2


kadınların koĢullarının Ġslam içinde kalarak da iyileĢebileceği görüĢü ve son olarak<br />

Ġslam‟da zaten kadın sorunu olmadığı görüĢüdür (Çakır, 2011).<br />

Türban tartıĢmaları çoğu zaman kadınların önüne geçmiĢtir. ĠĢte tam bu noktada<br />

kadınlar bu tartıĢmaların içinde üstünden bir takım kurgulamalar yapılan nesneler olarak<br />

görülmüĢ, özne ve birey olarak bu tartıĢmaların ortasında kendini nasıl tanımladıklarıyla<br />

çok da fazla ilgilenilmemiĢtir. Türban ve örtünme pratiği Türkiye‟de önemli konuların<br />

baĢında gelmesine rağmen, teoriler ve tekil olaylar üzerinden kurgulanmıĢ, kadınlar<br />

özne olarak ikinci planda kalmıĢlardır. Örtünme ve türban konusunda dönem dönem<br />

kırılma noktaları yaĢanmıĢ farklı bakıĢ açıları gündemi oluĢturmuĢtur. Kadın konusunda<br />

gündemde yer alan problemler çoğu kez tam olarak çözülemeden rafa kaldırılmıĢ ve tam<br />

olarak çözülemediğinden problemlere her geçen gün bir yenisi eklenmiĢtir. Kamusal<br />

alanda kadın ve erkek bir arada daha fazla yer almaya baĢladıkça sorunlar daha fazla ön<br />

plana çıkmıĢtır. Oysa örtülü kadınların süreci din, örtünme ve günlük hayat<br />

deneyimlerinde türbanın yerinin anlaĢılması, konunun daha iyi kavranması bakımından<br />

büyük önem taĢımaktadır.<br />

AraĢtırmanın Konusu<br />

Örtünme eylemi, tarihi çok eskilere dayanan hatta ilk insanla beraber ortaya<br />

çıkmıĢ bir durumdur. Fakat zaman içerisinde toplumların sahip olduğu değerler ve<br />

toplumsal kabuller farklılaĢmıĢtır, bu farklılaĢma ve geliĢmeler beraberinde bireylerin<br />

artık farklı olanlara ulaĢılabilirliğini arttırmıĢ ve değiĢimlere zemin hazırlamıĢtır. Bu<br />

sonsuz değiĢim ortamı içinde örtünmede kendine kuĢkusuz farklı bir yer bulmuĢtur.<br />

Zamanla iklimlere ve geleneklere göre insanlar örtünmeyi çeĢitli Ģekillerde ortaya<br />

koymuĢlardır. Fakat örtünme, inanıĢlar, moda ve ideolojiler bağlamında da Ģekil<br />

değiĢtirmiĢtir.<br />

Örtünmenin bir parçası olan baĢ bağlama farklı dinlerde erkeklerin de baĢlarını<br />

örtmesine rağmen daha çok kadınlarla bağdaĢtırılmıĢtır. Bu durum zamanla kendi<br />

içinde değiĢimlere uğramıĢ ve geleneksel Ģeklinden farklı olarak da hayatımızın içinde<br />

yer almaya baĢlamıĢtır. Örtünme eyleminde sadece Ģekilsel olarak değil, aynı zamanda<br />

altında yatan anlamlar bakımından da farklılaĢmalar görülmüĢtür.<br />

Ülkemizde baĢ bağlama geleneksel Ģeklinin yanı sıra daha modernize olmuĢ bir<br />

Ģekilde ve türban söylemi adı altında farklı bir Ģekilde ortaya çıkmıĢ ve bu söylem<br />

günümüzde çeĢitli Ģekillerde varlığını korumuĢtur. Bu araĢtırma kapsamında yapılan<br />

3


çalıĢmada yaĢanan değiĢimler karĢısında örtünme ve türban kavramlarının kadınlar<br />

açısından ifade ettiği geleneksel ve dini anlamın değiĢip değiĢmediğini anlama<br />

çabasıdır. Bu çabadan hareketle kadınların cinsiyet rollerinin; giyinme, din, topluluk ve<br />

cemaat temelli olarak farklılaĢması, bu farklılaĢma sonucunda “kadın” olgusunun daha<br />

çok bir nesnel bir temellendirmeyle hayatımızın içinde <strong>sosyal</strong>, ideolojik, simgesel<br />

konularda yer almaya baĢlaması üzerinde durulmuĢtur. Aynı zamanda çeĢitlenen bu<br />

tartıĢmalar içinde kadınların mücadelesinin erkek egemenliğinden kurtulup tekil bir<br />

hareketlilik olarak ortaya çıkıp çıkmadığı görüĢü bağlamında sorgulanmıĢtır. üzerinde<br />

durulmuĢtur.<br />

ÇalıĢma da ilk olarak temel alınan kavramlar ele alınmıĢtır. Birinci bölümde<br />

inanç, din, örtünme ve tarikat kavramlarına yer verilmiĢtir. Aynı zamanda örtünme<br />

kavramı tek tanrılı dinler bağlamında ele alınmıĢ; Yahudilik, Hıristiyanlık ve Ġslamiyet<br />

bağlamında incelenmiĢtir. Ġkinci aĢamada, çalıĢmayla ilgili kuramlara yer verilmiĢtir.<br />

Sembolik etkileĢimcilik, yapısal iĢlevselcilik, feminizm ve postmodernizm kuramlarına<br />

vurgu yapılmıĢ, son olarak da genel bir değerlendirmeye yer verilmiĢtir.<br />

Ġkinci bölümde Türk toplumunda kadın, din ve örtünme konusu adı altında eski<br />

Türklerde kadın, Osmanlı devleti döneminde kadın, Cumhuriyet ve kadın, 1980<br />

sonrasında kadın ve din olgusu konusunda açıklama yapılmıĢtır.<br />

Üçüncü bölümde mülakat açıklamaları değerlendirilmiĢtir. Mülakat verilerinin<br />

değerlendirilmesinde inanç, din ve siyasal simge bağlamında türban algısı ve<br />

gelecekteki yeri göz önünde bulundurulmuĢ, kategorik bağlamsal çözümleme tekniği<br />

kullanılmıĢtır. Yüklenen farklı anlamlar değiĢen ve farklılaĢan koĢullar karĢısında<br />

örtünme Ģekil değiĢtirmiĢ gibi görünse de çalıĢmamamızın temelinde önkabul kazanmıĢ<br />

durumların haricinde gündelik hayat kültürü içerisinde dini inanıĢları ile var olmaya<br />

çalıĢan kadınların türban algılarına yer verilmiĢtir. Bu bağlamda görüĢme soruları<br />

hazırlanmıĢ ve yapılan mülakatlara öykülerin aktarımı yoluyla yer verilmiĢtir. Son<br />

olarak da elde edilen veriler bağlamında türban algısının değerlendirilmesi yer<br />

almaktadır.<br />

AraĢtırmanın Amacı ve Önemi<br />

Kadınların örtünmesi siyasal, <strong>sosyal</strong> ve simgesel anlamda değerlendirebilir ve<br />

farklı kavramlarla ele alınabilir. Bu noktada karĢımıza çıkan önemli kavramlardan biri<br />

din ve inanç kavramlarıdır. Din bir inanç sistemidir. Her din huzur ve düzen sağlamayı,<br />

4


toplumsal uyum sağlamayı ve toplumsal bir ahenk kaynağı olmayı taahüt eder. Bu<br />

uyumun örtünme alanında kendi içinde çeĢitli metaforlar doğurması ve farklı yorumlara<br />

yer vermesi ile birlikte durağan olmayan bir yapı ile de karĢılaĢılır. Var olan dinamik<br />

yapı geleneklerin karĢısına değiĢimleri ve karĢı koyulamaz yenilikleri ortaya<br />

çıkarmıĢtır. Bu yenilikler gelenekler ve görenekler karĢısında farklı Ģekillerde yer alır.<br />

Gündelik yaĢam pratiklerinde örtünme üzerinde etkili olan görenekler, bu bağlamda<br />

yeniliklere daha açık bir noktada dururken, gelenekler daha sert sınırlara sahip duruma<br />

gelebilir. Bu araĢtırmada gelenekler ve postmodernizm bağlamında örtünmenin altında<br />

yatan anlamların değiĢime uğrayıp uğramadığı, türban takmanın anlamının siyasal<br />

simgeleĢme durumu ile toplumun farklı kesiminden baĢı kapalı kadınların kendilerini<br />

kamusal yaĢam içerinde nasıl tanımladıkları, özgürlük algıları ve türban sorununa<br />

bakıĢlarını anlamak için sorgu alanları oluĢturulmuĢtur.<br />

Kadın sorunu ve örtünmesi konusunda pek çok görüĢ ve bakıĢ açısı vardır.<br />

Ġslamcı çevrelerin Ġslamiyet‟in Ģekil değiĢtirdiği ve dini vecibelerin artık yeterince<br />

uygulanmadığı problematiği, daha feminist düĢüncelerin kadının bedeninin<br />

özgürlüğüne yaptığı vurgular, siyasi çevrelerin özgürlük bağlamında siyasal ve<br />

ideolojik sorunları ön plana çıkarması örtünme ve türban pratiğinin günümüzde geldiği<br />

noktadaki tartıĢma konularından sadece bir kaçıdır. Bu görüĢler dini, <strong>sosyal</strong>, siyasal ve<br />

ekonomik bakıĢ açısıyla çok yönlülük göstermektedir. Bu bakımdan yaptığımız bu<br />

araĢtırma da türbana ve örtünmeye sosyolojik bir perspektiften bakılarak, kadınları<br />

birer birey olarak yorumlama ve anlama amacıyla konu ele alınmıĢ, örtülü kadınların<br />

özneleĢme süreçleri kavranmaya çalıĢılmıĢtır.<br />

Teorik değerlendirmelerin yanında Isparta ölçeğinde kadınlar üzerinde yapılan<br />

bir araĢtırma olması ve Türkiye gibi türban konusunda bir uzlaĢmaya varılamayan bir<br />

ülkede, kadınların bakıĢ açısından türban ve örtünmenin analizi yapılmaya çalıĢılmıĢtır.<br />

Kadına bir özne olarak yaklaĢılması ve bu noktada değerlendirilmesi aynı zamanda<br />

sosyolojik çözümlemeler içermesi nedeniyle bu çalıĢmanın literatürde önemli bir yere<br />

sahip olacağı ve alanda araĢtırma yapanlara katkıda bulunacağı umulmaktadır.<br />

AraĢtırmanın Yöntemi<br />

AraĢtırmanın bilimsel bir nitelik kazanabilmesi için bir takım araĢtırma<br />

modellerinin kullanılması gerekir. ÇalıĢma gözlem, döküman analizi ve görüĢme gibi<br />

araĢtırma tekniklerine dayanması bunun yanı sıra yapılan görüĢmelerin doğal<br />

5


ortamında ve kadınların dilinden yansıtılma çabası göz önünde bulundurulduğunda<br />

nitel bir araĢtırma özelliği göstermektedir.<br />

AraĢtırmamızda veriler mülakat uygulanarak elde edilmiĢ gönüllülük ilkesi<br />

temel alınmıĢtır. GörüĢmeler kadınların kendi evlerinde ya da iĢ yerlerinde<br />

gerçekleĢtirilmiĢ, en fazla 1 saat en az 15 dakikalık bir zaman dilimi içerisinde<br />

uygulanmıĢtır. AraĢtırmada zincirleme örneklem tekniği uygulanmıĢ ve araĢtırma<br />

2009-2011 yılları arasında gerçekleĢtirilmiĢtir.<br />

AraĢtırmanın Sınırlılıkları<br />

Örtünme ve türban kavramlarının dini anlamlandırmada ve gündelik<br />

yaĢamlarında kadınların gözüyle nasıl anlaĢıldığı, örtülü kadınların birey olarak<br />

karĢılaĢtıkları sorunlar, çalıĢmada önemli bir sorgu alanıdır. Kadınların gündelik<br />

hayatları içerisinde dini yaĢama, bunu gündelik hayatlarına yansıtma biçimleriyle bir<br />

kadın olarak kendi bedenleri üzerindeki haklarını nasıl yorumladıkları, cemaat<br />

bağlantıları, yaĢları ve eğitim durumları temelinde türbana atfettikleri anlamlar çalıĢam<br />

için önemli görülen tartıĢma alanları olmuĢtur.<br />

AraĢtırma konusunun belirlenmesinden sonra diğer bir önemli nokta ise<br />

araĢtırmanın sınırlarının belirlenmesidir. Ancak sınırları belirlenmiĢ ve araĢtırma alanı<br />

oluĢturulmuĢ bir uğraĢ bilimsel araĢtırma olarak nitelendirilebilir. “En genel tanımıyla,<br />

bir bilimsel araĢtırma, bilimin amaçlarını gerçekleĢtirecek bilgilere ulaĢmak üzere<br />

baĢvurulan sistemli bir uğraĢtır. Bunu göre, bilimsel bir bilgiye varmak için giriĢilen<br />

her türlü yöntemli çaba bir bilimsel araĢtırma olarak tanımlanır” (Sencer, 1998:21).<br />

Bilimsel araĢtırmanın planlanması süreci araĢtırmanın gidiĢi yönünden büyük önem<br />

taĢımaktadır. Her ne kadar türban, örtünme pratiği ve bu anlamdaki tartıĢmalar dönem<br />

dönem farklılaĢsa ve Ģekil değiĢtirse de tüm bu değiĢimler ve söylem farklılıkları göz<br />

önünde bulundurularak, çalıĢmanın güvenilirliği ve sürecin sağlıklı iĢlemesi<br />

bakımından sağlıklı bir sorgu alanı oluĢturmaya çalıĢılmıĢtır. Kadınların öznel alanlarda<br />

örtünme deneyim ve anlamlarının belirlenmeye çalıĢıldığı bu araĢtırmada, öznenin<br />

güvenilirliğini kazanmak ve çalıĢmanın sağlıklı yürütülmesi için araĢtırma Isparta ili ile<br />

sınırlandırılmıĢ ve örneklem grubu türban takan kadınlar olarak belirlenmiĢtir.<br />

AraĢtırmada türban ve örtünme kavramının Isparta örnekleminde sosyolojik<br />

analizi yapılmaya çalıĢılmıĢtır. Mülakat yapılacak kadınlara birbirlerinin referansı ile<br />

ulaĢılmıĢ, zincirleme örneklem oluĢturulmuĢtur. AraĢtırmamız 2009-2011 yılları<br />

arasında yapılmıĢtır. Mülakatlar ise 25 Ağustos- 20 Ekim 2010 tarihleri arasında<br />

6


uygulanmıĢ olup, çalıĢmanın bir yüksek lisans tezi olması ve sürenin kısıtlı olması göz<br />

önünde bulundurularak 15 kadınla derinlemesine mülakat yapılmıĢtır.<br />

7


BĠRĠNCĠ BÖLÜM<br />

KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE<br />

1.1. Kavramlar<br />

1.1.1. Ġnanç<br />

Ġnanç, inanmak fiilinden türemiĢ bir kelimedir. Ġnanma ise düĢünme,<br />

duygulanma gibi insanın içsel fonksiyonlarından biridir. Diğer bir deyiĢle inanma ve<br />

inanç kavramları bireylerin zihin fonksiyonlarından biridir (Certel, 2003:83). Bu<br />

noktada inanç ve iman kelimesi birbirine karıĢtırılabilir. Ġnanç zihinsel bir faaliyettir.<br />

Ġman ise daha çok bir dinin emirlerine ispat edilmiĢ doğrular olarak inanmaktır (Pazarlı,<br />

1972: 13). Bu tanımdan da anlaĢılacağı gibi din, hem bu dünyadaki hem öteki dünyadaki<br />

fonksiyonlarının yanı sıra aynı zamanda aklı selim olan insanoğluna inanma ve bunun<br />

sonucunda da cennet gibi bir mükâfatı öngörür. Ġnanç, akıl sağlığı yerinde olan bir birey<br />

için onun zihinsel fonksiyonlarının bir parçasıdır (Akyüz- Çarpıcıoğlu, 2008:42).<br />

Ortaya çıkıĢ noktası düĢünüldüğünde din, en ilkel toplumlardan bu yana insan<br />

hayatında varolmuĢtur. Bu durum kendini tabularla, yasaklarla ve ahlaki buyruklarla<br />

ortaya koymaktadır. Ġlk insanlarda kutsal kitaplarının ön görülerini, gelenekler ve iklim<br />

Ģartlarını göz önünde bulundurarak kapanmıĢlardır. Öldükten sonra ise insanın dini<br />

inanıĢlarını ortaya koyan bir takım kutsallar mevcuttur ve insanlar bu kutsalların onları<br />

öldükten sonra da koruyacağına ya da ona yardım edeceğine inanmaktadırlar (Sönmez,<br />

2008:23-24). Bu noktada Tarhan inanmayı Ģöyle açıklamaktadır: “Ġnsanın bütün<br />

özelliğini harekete geçiren, insanın bütün ihtiyaçlarını karĢılayan, arzularını gideren ve<br />

kendisini güvende, bir bütünün parçası gibi hissettiren, sonsuz bir güce inanma<br />

duygusudur. Buna kulluk duygusu da diyebiliriz” (Tarhan, 2009:193).<br />

Örtünme bağlamında bir Ģekillendirici olarak karĢımıza çıkan inanç, temel<br />

anlamında düĢünüldüğünde görünmeyen manevi bir varlığa inanmakla, gözle görülebilir<br />

maddesel bir varlığa inanmanın ya da bir insanı inandırmanın çok farklı Ģeyler olduğunu<br />

ortaya koyar. Ġnanılan Ģeyin ispatlanabilir olması ya da ispatının bir çok kiĢi tarafından<br />

kabul edilmesi, dini inançlar açısından daha çok birey kaynaklı bir alt yapı<br />

oluĢturmaktadır (ġentürk, 1997:187). Bu alt yapı içerisinde inanmanın zihinsel bir<br />

izdüĢüm olduğunu kabul edersek her dinde inanç yapısını üç bölüme ayırabiliriz. Ġlk<br />

olarak bu durumun getirisi ilahi bir varlığın olduğunu kabul etmek, daha sonrasında bu<br />

ilahi iradenin içeriğini bilmek ve bu ilahi iradenin amacını yerine getirmektir<br />

8


(Glock,1998: 259-260). Bu inanç yapıları içerisinde aynı zamanda yüce bir yaratıcıyı,<br />

onun gücünü ve kudretini bilmeyi ve ona inanarak bu iradenin amacını yerine getirmeyi<br />

barındırır. Ġnsanoğlu varolduğu tarihlerden itibaren bir inanma ve bağlanma duygusu<br />

taĢımaktadır. Bu duygu berberinde sadece tek bir dünyaya ve maddesel varlıklara<br />

bağlığın yanı sıra aynı zamanda manevi bir hissiyatı ve onun sonucunda sonsuz<br />

mutluluk ve huzuru vaat eder. Ġslamcı çevreler için sonsuz mutluluk ve huzur ortamı<br />

için inanan kadının kapanması ve kendini bunun üzerinden kurgulaması temel<br />

alınmıĢtır.<br />

Ġnanç, bireyde bir aidiyet yaratır ve farkındalık yaratan bir bilinç uyandırır. Eğer<br />

inanç ve bilinç doğru yerlere konulamaz ve birey bir ikilem içerisinde kalırsa toplum<br />

kültüründe gelgitler yaĢanmaya baĢlar. Toplumun kendi içinde hesaplaĢma yaĢamaya<br />

baĢlamasıyla birlikte bu durum dünyanın değiĢimine nasıl ayak uyduracağını bilmeyen,<br />

bunu yapmak mı yoksa yapmamak mı gerektiğini tam olarak açıklayamayan bir inanç<br />

sistemi ortaya çıkarır (Acar,2005 :30). Bu inanç sistemi beraberinde bir çeĢitlilik halini<br />

de ortaya çıkarır. Örtünme ve türban bağlamında ortaya çıkan farklı görüĢler her zaman<br />

farklı inançların bir göstergesi değildir. Aynı inanca fakat farklı bilince sahip insanlar<br />

arasında da görüĢ ayrılıkları mevcut olabilir. Bu noktadan bakıldığında inanç kavramı<br />

örtünme üzerinde etkili fakat, tam anlamıyla yaptırımları konusunda bir uzlaĢıya<br />

varılamamıĢ bir yerdedir.<br />

1.1.2. Din<br />

Ġnsan, yaĢamı boyunca ihtiyaçlarını karĢılamak için çeĢitli isteklerle<br />

donatılmıĢtır. Toplumda yaĢayan insanlar güvenlik, besin gibi ihtiyaçlarını farklı<br />

Ģekillerde ortaya koymaktadırlar. Bu durumlarda kiĢilerin istekleri yaĢadığı toplumun<br />

kültürüne göre Ģekil kazanmakta ve insanlar bu isteklerini karĢılamada kullanacakları<br />

usulleri öğrenirken aynı zamanda toplum içinde diğer bireylere nasıl davranmaları<br />

gerektiğini de öğrenmektedirler. Ġnsanlar biyolojik ve psikolojik olarak beraber<br />

yaĢamak zorundadırlar. Bunun sebebi ise beslenme, korunma, neslini üretme eğilimi<br />

büyük ailelerin ve milletlerin doğmasına sebep olmaktadır (AltıkardeĢ, 2003:21).<br />

Ġnsanların bir araya gelmesi aynı zamanda insanlar arası iliĢkilerin doğmasına<br />

ve çeĢitlemesine sebebiyet vermektedir. Bu çeĢitlilik içinde kadın- erkek iliĢkileri<br />

toplumsal koĢullar içinde Ģekillenir. Bu bağlamda kadınların cinsiyet rolleri, bu roller<br />

9


üzerinde belirlenen erkek modeli ve kadın-erkek rol iliĢkilerinin giyim biçimlerine<br />

yansıması da önemlidir çünkü din ve bünyesinde barındırdığı kutsal kavramlar, ikili<br />

iliĢkiler ve yaĢam Ģekilleri üzerinde etkilidir. Birbirinden farklı toplumların benimsediği<br />

farklı din sistemleri beraberinde yine farklı <strong>sosyal</strong> hayat Ģekillerini de doğurmuĢtur.<br />

Tarih boyunca ortaya çıkan pek çok topluluk çeĢitli kültür, inanç ve istilalar nedeniyle<br />

farklı kültür ve inanç sahibi devletlerin hakimiyeti altında bulunmuĢtur (Öztürk,<br />

1998:471). Aynı zamanda farklı kültür ve inançlar dahilinde ortaya çıkan farklı<br />

örtünme biçimleri toplumların tarih sahnesinde belli bir takım yer edinmesini<br />

sağlamıĢtır. Örneğin, rahibelerin giyim Ģekli Hristiyanlık için belirleyici bir takım<br />

kuralları da içerir. Yine Osmanlı döneminde her devlet memurunun seviyesine göre<br />

farklı giyim Ģekillerinin olması da bu duruma örnek olarak gösterilebilir.<br />

Farklı örtünme biçimlerine kaynaklık etmesinin yanı sıra ilerlemenin bilimsel<br />

geliĢmelerle kıyaslandığı çağımızda artık din konusunda çeĢitli popüler söylemler ve<br />

yaklaĢımlara da rastlıyoruz. Özakıncı‟nın bu konudaki düĢüncesi Ģu Ģekildedir; “Dinler<br />

ya da mezhepler arasındaki üstünlük tartıĢmalarında, bugün artık „benim inancım senin<br />

inancından daha tutarlıdır, daha sağlamdır‟ gibi bir yaklaĢımdan çok, „benim inancım<br />

senin inancından daha ilericidir, daha özgürlükçüdür; benim dinimden olanlar kiĢi<br />

soyunu Ģu Ģu bilimsel buluĢlarla ilerletmiĢtir‟ gibi bir savunma yaygındır. Burada,<br />

dinlerin ilerlemeyi bir tartım değeri olarak benimsemesi ve dindıĢı bir ölçütle tartılmayı<br />

içlerine sindirebilmiĢ olmaları söz konusudur” (Özakıncı, 2000:91). Bu noktada<br />

ilerlemeyi giyim ve örtünme biçimleriyle bağdaĢtırmak da bir kriter olarak ele<br />

alınabilinir. DeğiĢik bakıĢ çaısında sahip insanlar bir giyim Ģekline daha özgürlükçü,<br />

daha ilerici gibi misyonlar yükleyebilir. Böylesi değerlendirmeler de din <strong>sosyal</strong> yaĢam<br />

üzerinde belirleyicidir diyebiliriz.<br />

Farklı bir bakıĢ açısından değerlendirecek olursa, insanoğlunun hayatında din,<br />

öteden beri hayatın anlamını öğretmeye çalıĢmıĢtır. Onu yeryüzünde yalnızlık,<br />

mahcubiyet ve belirsizlikten kurtararak, yine ona bir “anlam” vermiĢtir. Ġnsanlar<br />

kendilerini bir inanç sistemine ait hissetmiĢ ve bu hissi bağ doğrultusunda oluĢmuĢ,<br />

aynı düĢüncelere sahip topluluklar kendi içinde bir grup oluĢturmuĢ ve bir anlam<br />

kazanmıĢtır. Bu “anlam” lılık ile bireyler, doğa –Allah- toplum insan iliĢkilerinde belirli<br />

bir perspektif edinmiĢlerdir. Bunun sonucunda çeĢitli düĢünüĢ ve davranıĢ kalıpları<br />

kazanarak bir bütün içerisinde uyumlu bir kiĢilik oluĢturmuĢlardır (Yıldırım, 1995:62-<br />

63). Bu bağlamda modern bireyler, artık kendilerini güçlü hissedebilecekleri<br />

10


topluluklara üye olmakta ve benzer fikirleri paylaĢıp güçlü bir çevre oluĢturma yönünde<br />

önemli adımlar atmaktadırlar. Kadınlar arasında ders alınan hocalar da belli bir çevreye<br />

ait olma adına bir referans kaynağı olarak yansıtılmaktadır. Kadınlar belli bir statüye<br />

sahip olduklarında “lider kadın” rolüne bürünmüĢler ve dini öğeleri yayma ve öğretme<br />

görevini kendilerine ilke edinmiĢlerdir. Benzer durumlar bireyleri aynı paydada<br />

birleĢtirmekte ve aidiyet duygusunu güçlendirmektedir. Güçlü bir aidiyet duygusuna<br />

sahip birey kendini hem ruhsal hemde toplumsal çevrede yalnız hissetmemekte ve<br />

kendisine bir anlamlılık katmaktadır. Bu anlamlılık kazandırma kendini güç sahibi olma<br />

yolunda <strong>sosyal</strong>, siyasal ve ekonomik alanlarda göstermektedir.<br />

1.1.3. Örtünme<br />

Tarihte örtünme kavramı farklı dinlerde farklı anlamlar kazanarak günümüze<br />

gelmektedir. Bu noktada tek tanrılı dinlerde kadınların örtünmelerini değerlendirmekte<br />

fayda vardır.<br />

1.1.3.1.Yahudilik ve Örtünme<br />

Yahudilerin yerleĢim bölgesi (Babil‟in içinde bulunduğu Yahudiliğin merkezi<br />

olan) Mezopotamya, Ġspanya ve Kuzey Afrika‟dır. Babil‟de Yahudi kolonilerinin en<br />

eskisi, en süreklisi ve nüfusça en yoğunu bulunmaktadır. Yahudiler 14. yüzyıla<br />

gelinceye kadar on farklı egemenlik altına girmiĢlerdir (Groepler, 1999: 7). Yahudilerin<br />

kutsal kitabı olan Tevrat‟ın ahlaklı ve düzgün yaĢama dair, yaĢamı dünyevi cephelerden<br />

gösteren bir kitap olduğu kesindir. Bu bakımdan Yahudiliği hayali bir durum olarak<br />

gören topluluk olan Yahudiler, Musa‟nın beĢ kitabı ve onun kanunlarını öğrenmeyi<br />

baĢarmıĢlardır (Krıwaczek, 2007:187). Ġslami dönemle beraber Müslümanların Kur‟an‟ı<br />

anlamak için dil çalıĢmalarına yönelmesiyle birlikte bu durumdan etkilenen Yahudiler<br />

de kutsal metinleri araĢtırmaya yönelmiĢlerdir (ArslantaĢ,2009: 559).<br />

Ġnsanlığın tarihi serüveni içinde çok farklı oluĢumları da barındırır. Aynı<br />

zamanda bu bir hakikati arama serüvenidir. Bunun yanı sıra insan istekleri, arzuları,<br />

ihtirasları, kini, nefreti, güç ve kudret isteği söz konusu olduğunda tarihsel ve <strong>sosyal</strong><br />

açıdan belirli yasalara ulaĢması kolay değildir. Metafizik açıdan bir hakikate ulaĢmak<br />

bilim ve teknik açılardan bir hakikate ulaĢmaktan daha zordur ve bu konuda ulusların<br />

ortak bir fikre sahip olmasının olanaksızlığı tarih boyunca çok sancılı olayları da<br />

11


eraberinde getirmiĢtir (ÖzĢahin, 2005:9). Modern dönemden önceki Avrupa‟da<br />

Yahudiler yerleĢim anlamında ya da meslek seçiminde bazı kısıtlamalarla<br />

karĢılaĢmıĢlardır. Aynı zamanda Yahudiler tarihte kimi zaman sürgünlere, din<br />

değiĢtirme ve ölüm arasında bir tercih yapmaya zorlanmıĢlardır (Lewis, 1996:18).<br />

Yahudi geleneğine göre örtünmeyi ele alırsak örtünme, saygın ve hür oluĢun<br />

sebebidir. Burada kadınların yanı sıra erkeklerde baĢları ile birlikte yüzlerini<br />

örtmektedirler (Yılmaz, 2008:288-289). Kadınlar için Tevrat‟ta kadınların örtünmesine<br />

yönelik çarĢaf ve yüzleri için peçeden söz edilmektedir. Yahudi kadınları sokağa<br />

çıkarken yüzlerini örtmek zorundaydılar aynı zamanda ortak mekanlarda bulundukları<br />

kimseler babaları, kocalar ya da kardeĢleri değilse onların yanına örtünmeden ve aynı<br />

zamanda kadınlar ferace yani bir üst giysisi olmadan sokağa çıkmazlardı (Almaz, 2008:<br />

151). Kadınların dinsel ve manevi olarak etkin oldukları alan her zaman ev içi ve<br />

çocukların eğitimi olmakla birlikte, eskiden bazı Yahudi kadınlarının hem sözlü hem de<br />

yazılı gelenek ve yasa konusunda eğitildikleri ve cemaat içinde de dinsel metinleri<br />

okuyabildikleri anlaĢılmaktadır (Berktay, 2000:96). Müslüman kadınlarla<br />

kıyaslandığında da aynı yorumun geçerli olduğu göze çarpar. Özellikle cemaate üye<br />

lider kadınlarda bu durumu vurgulamıĢ ve bildiklerini öğretmeyi amaçladıklarını<br />

belirtmiĢlerdir.<br />

1.1.3.2.Hristiyanlık ve Örtünme<br />

Ġnsanın doğasının gereği olduğu savunulan örtünme ise Hıristiyanlık gerek Hz.<br />

Ġsa‟nın sözlerinde gerekse Ġncil‟de yer almaktadır. Ġslamiyet‟te olduğu gibi kadınların<br />

gösteriĢten uzak bir Ģekilde sade giyinmeleri aynı zamanda ağır baĢlı ve edepli olması<br />

gereği vurgulanmaktadır. Kadın ahlakına verilen değer de büyük önem teĢkil<br />

etmektedir. Hristiyanlıkta bekaret ve cinsellikten kaçınmaya da değer verilmiĢtir<br />

(Berktay, 2000: 105). Bunun yanında bazı görüĢler, kadın ahlakına yönelik yapılan<br />

yorumlar sonucu farklı anlamlar da kazanmıĢtır. Hz. Ġsa‟yı doğuran kadınının yani Hz.<br />

Meryem‟in bakire olduğu halde Ġsa‟yı doğurması Hristiyanlık dininde kadına verilen<br />

değerin artmasına sebep olduğu söylenebilir.<br />

Örtünme Sümer, Urartu ve Hitit uygarlıklarının örf ve adetlerinde özgürlük<br />

sembolü olarak kabul edilmiĢtir. O dönemde köle kadınların (cariyelerin) ve fahiĢelerin<br />

baĢı açıktır. Yahudi geleneğinde ise baĢörtüsü kesin bir emirdir. Tevrat‟ta geçen<br />

örtünme de aynı zamanda özgürlük sembolüdür. Ve bu durumun saygın kadınlara ait<br />

12


ir özellik olduğu vurgulanmaktadır. Bir takım görüĢlere göre örtünmenin dinsel bir<br />

sembol oluĢunun Hristiyanlık ile pekiĢtiği söylenmektedir. Örneğin, Pavlus‟un kadının<br />

örtünmesi ile ilgili düĢüncelerini içeren mektubunda, kendinden önceki dönemlerde<br />

fahiĢelerin baĢı açıktır ve saçı kısa kesilmiĢtir. Bu mektupta örtünme ilk kez farklı<br />

sebebin yani kadının yaratılıĢ olarak erkekten daha aĢağı oluĢunun sembolü olmuĢtur.<br />

Örtünmenin Ġncil‟deki yer alıĢının bugün tüm dünyada dillendirilen kadın üzerindeki<br />

baskı ve kadın ikinciliğinin sembolize ettiği ve bu sebepten dolayı “esaret” sembolü<br />

olduğu Ģeklindeki söylem üzerinde etkili olduğu söylenebilir. Bu durum Hıristiyan<br />

dünyasında örtünmenin anlamında bir tersine çevrilme gerçekleĢmiĢtir (Yılmaz,<br />

2008:287).<br />

Yunanlıların, Romalıların ve Ġbranilerin eski metinlerinde yer alan, kadınlara<br />

iliĢkin kültürel durumlar içinde çok az değiĢikliğe uğramıĢtır. Berktay bu konuda Ģöyle<br />

bir yorum yapmaktadır, “Kutsal kitap‟ın “Arzun kocana olacak ve o sana hükmedecek”<br />

buyruğu, Avrupa uygarlığının her döneminde vurgulanmıĢtır. Eski Yunan'da ifade<br />

edilen, "En iyi kadının hiç konuĢmayan kadın" olduğu Ģeklindeki formülasyon, Avrupalı<br />

erkek yazarların metinlerinde yinelenmiĢ; yalnızca erkeğin gerçekten insan olduğu, buna<br />

karĢılık, "Tavuğun kuĢ olmadığı gibi, kadının da insan olmadığı"nı öne süren Rus<br />

atasözü, çeĢitli biçimlerde, Avrupa tarihinde hep yankılanmıĢtır” (Berktay, 2000:105).<br />

Bu yorumdan da anlaĢılacağı gibi dini ya da inancı ne olursa olsun kadınların tarihi<br />

aslında, geçmiĢin içinde silik olarak yer alan, ötelenen, ötekileĢtirilen ve bir kenarda adı<br />

anılmadan varlığını sürdüren bir tarihin mücadelesidir.<br />

1.1.3.3. Ġslamiyet ve Örtünme<br />

“Ġslam” kelime olarak teslimiyeti ifade eden bir kavramdır. Bu teslimiyet canlıcansız<br />

herkes ve her Ģey için geçerli olan bir durumdur. Düzgün bu konuda Ġslam‟ın<br />

teslimiyetin yanında, bir baĢkaldırıyı da içerdiğini belirtmektedir. Bu baĢkaldırı boyun<br />

eğmenin tersine direnmeyi emreder, fakat bu direnme sahte olan her Ģeyin saf dıĢı<br />

bırakılmasına yönelik bir direnmedir. Bir baĢka ifadeyle Ġslam kelimesinin içerdiği<br />

teslimiyet teslim olanın niçin ve kime teslim olduğunu bilme yönündeki bir Ģuura<br />

eriĢtiği bir teslimiyettir. Diğer bir bakıĢ açısıyla bu teslimiyet evrenin her yerine<br />

yayılmıĢtır. Örneğin, güneĢ kendine ait bir yörüngede döner ve bütün semavi cisimler<br />

belli tabiat kurallarına göre hareketlerine devam ederler. Bitkiler büyümek için güneĢ<br />

ıĢığına, kuĢlar yönlerini bulmak için belirli bir yön duygusuna ihtiyaç duyarlar. Her biri<br />

13


Allah tarafından konulan kanunlara dahil olurlar (Düzgün, 1997:100 ). Bu bakımdan<br />

Ġslamiyet ortaya çıktığı coğrafyadan itibaren insanların hayatlarını çeĢitli Ģekillerde<br />

etkilemiĢtir. Ġslam dünyası, inanç ve anlayıĢ ile çok parlak dönemler geçirmiĢ ve<br />

Ġslamiyet‟in hızla yayılmasını sağlamıĢtır. Bilim ve araĢtırmaya açık bir dünya<br />

görüĢüyle birlikte ondokuzuncu yüzyıla parlak dönemler geçiren uluslar bu tarihten<br />

itibaren Batının ilim ve teknoloji alanında kaydettiği yenilikleri ve bununla beraber<br />

Batılıların hemen hemen bütün dünyayı siyasi ve iktisadi bakımdan hakimiyet altına<br />

almalarıyla birlikte bir üstünlük sağladıklarını kabul etmiĢlerdir (Güngör, 1997:61).<br />

Ġslam toplumlarında kadın ailesel ve dinsel değerlerin taĢıyıcısı olarak<br />

görülmektedir. Bu durum kadının önemini vurgulamakta ve onun statü ve saygınlığını<br />

artırmaktadır. Fakat kadınları günümüzde daha özgür kılmak adına yapılan bir takım<br />

eylemler ("gerçek kadınlığın", ailenin ve kadının "doğal" rolünün yüceltilmesi),<br />

kadınları daha kapalı ve dar bir alana hapsetmektedir (Berktay, 2000:213). Sadece<br />

örtünme üzerinden kadını kurgulamak, kadını sadece tek yönlü bir konu gibi düĢünmek<br />

ve toplumsal hayattan soyutlayarak sadece bir alana sıkıĢtırarak tek yönlü ele almak<br />

anlamına gelmektedir. Tam bu noktada kadını aslında hayatın her alanında çeĢitli rol<br />

iliĢkileri içerisinde yer alan, sadece geleneksel kalıplar içinde değil çoğul alanlar<br />

içerisinde aktif rol oynayan bir birey olarak ele almak onu kapalı kaldığı dar alandan<br />

kurtaracak ve özne olarak hayatın içerisinde anlamlandırılma çabasına yardımcı<br />

olacaktır.<br />

TartıĢılan bir sorun olarak kadınların örtünmesi, bunun dinen emredilen kısmı<br />

ve Ģeklinin nasıl olacağı konusu önemlidir. Örtünmenin dini boyutunu tartıĢmak<br />

gerekirse buradaki konuların ortak noktası kutsallıktır. Ġslami bir vizyona sahip düĢünce<br />

yapıları tartıĢılan diğer toplumsal sorunsallardan daha hassas bir çerçevede<br />

tartıĢılmaktadır. Özellikle bu tartıĢmalar kadın üzerinden seyir etmekte ve kadının<br />

rolünde farklı bir takım değiĢiklikler oluĢturmaktadır. Sosyal hayatın bir parçası olan<br />

kadın, bu tartıĢmaların bir sorgulama konusu haline gelmektedir. Kadının dini<br />

vecibelerini yerine getirirken inançları doğrultusunda taktığı baĢörtüsü bu sorgu<br />

alanlarının baĢında yer almaktadır (Ülsever: 2007).<br />

Kuran‟da geçen “cilbab” sözcüğü kadınların baĢlarından topuklarına kadar örten<br />

örtü anlamına gelmektedir. Bunun yanı sıra Nur suresinin 31. ayeti ile Ahzap suresinin<br />

55 ve 53. ayetlerinde de kadınların nasıl örtünecekleri anlatılır (Mumcu, 1997:271).<br />

Dini anlamda örtünme; Kuran‟da yer alıp almaması, modernizme uygun olup olmaması<br />

14


gibi konular gözetilerek tartıĢılsa da kadınlar üzerinden bir takım söylemler<br />

gerçekleĢtirilmekte ve bu söylemler kadın kimliğinin önüne geçmektedir. Farklı bir<br />

bakıĢ açısına göre ise herhangi bir dinsel durumu simgeselleĢtirmek bireysel derinliği<br />

azaltmaktadır (Filiz: 2008).<br />

Peygamberlerin ilettiği mesajın aynı olması dinin kaynaklarının ve konularının<br />

da aynı olmasını gerektirir. Kur‟an-ı Kerim‟e göre kaynağı vahiy, konusuda tevhid<br />

inancı olan bu dinin adı Ġslamdır. Bu sebeple Kur‟an‟da bütün peygamberler Müslim<br />

olarak nitelendirilmiĢlerdir. Kur‟an‟da nitelendirilen ve Müslim olarak kabul edilen bir<br />

peygamber de Hz. Ġsa‟dır. Kur‟an Hz. Ġsa‟ya inanmayı iman esası saymıĢtır. Fakat<br />

Ġslam‟dan ayrılan unsurlarıyla Hıristiyanlık Hz. Ġsa‟yı teslisin ikinci unsuru aynı<br />

zamanda da Allah‟ın Oğlu olarak kabul etmiĢtir. Bu durumda Hıristiyanlık ve Ġslamiyet<br />

arasında bir takım teolojik ayrılıklar oluĢturmuĢtur (Kaplan,2008: 277).<br />

Ġnsanların mutlak olarak bir dine ihtiyaç duydukları bir gerçektir. Bu durumda<br />

bir peygamber ve onun vasıtasıyla vahyedilmiĢ bir hayat ve düĢünceler ortak bir Ģekilde<br />

paylaĢılmasıyla anlam kazanır. Ġslam dinide Kur‟an vasıtasıyla vahyedilen bir dindir.<br />

Ġnsan aklı ve iradesi ile kendini en büyük hakikate yani ilahi iradeye uyduracağına söz<br />

vermiĢtir. Ġslam bir tevhid dinidir. Tevhid, insan toplumunun bir inanç etrafında<br />

toplanmasıdır (Gölcük,2000:163). Bütün insanlığın bir inanç etrafında toplanması yani<br />

evrensel bir Ġslam görüĢü günümümüzde mümkün olamamaktadır (Hatipoğlu,<br />

1991:235).<br />

Hz. Muhammed döneminde Müslümanların mevcut sorunları Allah tarafından<br />

bildirilen ayetlerle açıklığa kavuĢmaktaydı. Özel bir durumla karĢılaĢıldığında ise<br />

peygambere baĢvurulmuĢ ve Hz. Muhammed‟in düĢüncelerine baĢvurulmuĢtu. Hz.<br />

Muhammed‟in vefatından sonra Müslümanlar böyle bir ihtimalden mahrum kaldılar ve<br />

Kur‟an ayetleri, Peygamber hadisleri ile sorularına hüküm verdiler (Manaz, 2008:53).<br />

Ġslamiyet öncesi Arabistan yarımadasında kadın adeta bir tatmin vasıtası olarak<br />

görülmeye baĢlanmıĢtır. Evlenme, aile kurma, miras hakkı gibi haklardan kadınlar<br />

faydalanamıyor ve bir çok anlamda kadın manevi değerler açısından erkeklerden çok<br />

aĢağı kabul edilirdi. Kız çocukların doğumu hoĢ karĢılanmaz ve bir utanma vesilesi<br />

olarak kabul edilirdi (Topaloğlu, 1995:24-26). Böylesi bir toplumda kadınların nikah<br />

usulleri de farklıydı. Zina olarak görülen iliĢkiler çeĢitli Ģekillerde meĢru kılınmak<br />

suretiyle toplumda yer almaktaydı. Aynı Ģekilde bazı cariyelerin isteyerek bazılarının<br />

ise zorla fuhuĢ yaptığı ve bu durumun geleneksel hayat içerisinde yerini bulun<br />

15


uygulamalarla yer aldığı herkesçe bilinmekteydi. Bu durum Kur‟an-ı kerimde de yer<br />

bulmaktaydı. Kur‟an-ı Kerimde fuhuĢun önlenmesinin üzerinde sıklıkla durulmuĢtur<br />

(Yılmaz, 2008: 288).<br />

Dinin farklı yorumlandığı durumlar mevcut olmakla birlikte, Kur‟an‟nın kadına<br />

bakıĢı da farklı yorumlanmıĢtır. Hz. Muhammed döneminde kadınlarla ilgili evlerinde<br />

vakarlı olmaları\ oturmaları, erkeklerin yanında seslerini duyurmamaları,<br />

cilvelendirmemeleri, erkeklerle aynı ortamda bulunmamaları gibi düĢüncelerin mevcut<br />

olduğu görülmektedir (Yılmaz, 2008:289). Günümüzde ise bu konuda farklı yorumlar<br />

yapılmakta, ayetler farklı Ģekillerde de yorumlanmaktadır. Ġslamiyet‟te kadın ve<br />

örtünme kadının edepli olduğu, dinine bağlı olduğu gibi konularla özdeĢleĢtirilmiĢtir.<br />

Bu daha ağır baĢlı olma ve daha sakin görünen kadın profili geleneksel anlamda olması<br />

gereken kadın profili olarak <strong>sosyal</strong> hayatta kendisine yer bulmuĢtur.<br />

Eski dönemlerde daha çok evi dıĢında aktif rol oynayan kadın figürü yerleĢik<br />

yaĢama geçilmesiyle birlikte ve kabul edilen dinler dahilinde <strong>sosyal</strong> yaĢamda çeĢitli<br />

Ģekillerde yer almıĢtır. Günümüze gelindiğinde ise kadın görevi geleneksel anlamda<br />

sadece evinde oturan ve görevi çocuklarına bakmak olarak algılanmakta ve bu<br />

bağlamda değerlendirilmektedir. Bu görüĢ karĢısında dinine bağlı kendini bu konuda<br />

geliĢtiren, evine ve çocuklarına bağlı kadın bu yaĢamın içine eklemlenmiĢ, kendi görev<br />

ve sorumluluklarını kendisi belirlemiĢ bir konumda değil, kendisine biçilmiĢ görev<br />

sorumluluklar içinde yer almayı kabul etmiĢ bir konumdadır.<br />

1.1.4.Tarikat<br />

Dinamik bir açıdan bakıldığında toplum, sürekli çalkalanan, değiĢikliğe uğrayan<br />

bir yapıdadır. Diğer bir açıdan topluma statik açıdan bakıldığında ise, onun kimi zaman<br />

durgun bir yapı teĢkil ettiği görülür. Bu iki değiĢik bakıĢ açısı birleĢtirildiğinde<br />

toplumun bir yandan sürekli değiĢikliğe uğrayan bir tarafının olmasının yanında aynı<br />

zamanda belli bir birlik ve bütünlük arzeden bir bütünlük oluĢturulduğu görülür. Genel<br />

olarak belli bir yapıya ve düzene sahip olan toplumda ortaya çıkan her türlü dalgalanma<br />

ve değiĢiklik yine topluma atfedilir ve böylece toplum daima bir yapıya sahip olma<br />

özelliğini korur. Toplumun bu Ģekilde bir yapı arzetmesi <strong>sosyal</strong> hayatın gruplaĢma<br />

özelliğinden ileri gelen bir durumdur. Ġnsanlar toplu halde yaĢadıkları gibi her toplumda<br />

toplumsal kategoriler ve gruplar varolmaktadır (Günay, 2006:234). Bu bağlamda<br />

16


tarikatlar da toplum içinde oluĢmuĢ gruplardır. Arapçada “Tarik” (yol) kelimesinin<br />

çoğulu olup ”yollar” anlamına gelir. Bir tasavvuf terimi olarak bu kavram Allaha ulaĢma<br />

gayesini güdenlerin izledikleri özel tarz, yol, metot, hareket biçimi demektir.<br />

Müslümanlıkta tarikat ve Ģeriat birbirinden ayrı düĢünülemez. Dinin hükümlerinin<br />

çoğunu oluĢturan Ģeriat, insanlığa hitap eden ana yol, geniĢ caddedir. Bu açıdan<br />

bakıldığında Ģeriatla tarikat arasında bir zıtlık değil, bir uyum olduğu ifade edilmektedir.<br />

Güner‟e göre “Ģeriat esastır, tarikat onun için yeni bir boyuttur” (Güner, 1986:10)<br />

Tarikatlar bireyin nesnel dünyayı algılama Ģekillerinde ve kimliğin<br />

kazanılmasında kültürel kodlar barındırır. Edinilen bilgiler kuĢkusuz nerden gelip<br />

nereye gittiğimizi, niçin yaĢadığımızı açıklama ve tanımlamada önemlidir. Bu insan<br />

psikolojisi için derin bir güven duygusu demektir. Bunun yanı sıra gelecek korkusu,<br />

ölüm korkusu, yalnızlık korkusu v.b. gibi dayanıĢmayı gerektiren durumların cemaat<br />

bilinciyle üstesinden gelinebilir (Yıldırım, 1995:109-110). Bunun yanında tarikatlar<br />

içinde iffet, dualar ve çeĢitli faaliyetler arasındaki ahenk üzerinde önemle durulur. Geri<br />

kalan konulara verilen önem, tarikatlara göre değiĢir. Mesela, ister el iĢi üzerinde olsun,<br />

ister inceleme üzerinde olsun, ister görevler üzerinde, isterse öğretim veya sadaka<br />

amelleri üzerinde olsun, ısrar edilebilir (Wach, 1995:233).<br />

Tarikatlarda tarikat mensuplarının kullandıkları bir takım simgeler mevcuttur bu<br />

durum kiĢinin mensup olduğu tarikatı belirtir ya da simgeledikleri bir takım anlamları<br />

ön plana çıkarır. Örneğin, küpe takmayı ilk kez uygulayan Balım Sultan, bunun<br />

anlamını çeĢitli Ģekillerde ifade etmiĢtir:<br />

<br />

<br />

Ġlki “Biz arifiz. Bizim kulaklarımız deliklidir. Her sözü anlar ve biliriz.”<br />

Ġkincisi “Hz. Ġsa‟nın usulüne göre Mücerredlik aleminde olmanın ifadesidir” (El-<br />

Ġstanbuli, 2005:174).<br />

Günümüzde tarikatlar üzerinden yürütülen tartıĢmalar kimi zaman dini hareketler<br />

olarak karĢımıza çıkmaktadır. Kadınlar bu dini hareketlerin içinde baĢ örtüleriyle<br />

çekilmeye çalıĢılmıĢtır. Bu dini hareketler Ġslamiyet çerçevesini kullanarak tavırlarını<br />

sergilemekte ve grupların yaĢam tarzlarını etkilemektedirler. “irtica”‟nın “bölücülük”ten<br />

önce birinci tehdit olarak algılanmasıyla birlikte, üniversitelerde örtülü kızlara hiçbir<br />

Ģekilde müsamaha gösterilmemeye baĢlandı. BaĢlangıçta Ġslami kesim belli bir direnç<br />

göstermiĢ, bu direncin oluĢmasından sonra irtica kavramı ve oluĢturacağı tehdit büyük<br />

17


önem kazanmıĢtır (Çakır, 2000:82). Bu noktada örtülü kadınlar ve Ġslam dünyası<br />

açısından önemli olduğu açık olan irtica kavramını açıklamakta fayda vardır.<br />

Sosyolojik bir açıdan ele alındığında irtica kavramı din ya da dini anlayıĢın<br />

doğurduğu sonuçlara göre tanımlanmaktadır. Aynı zamanda siyasi anlamda da irtica<br />

tanımı yapılmakta fakat bu tanım irticanın kapsam alanı geniĢlediği için bugün yetersiz<br />

kalmaktadır. Sosyolojik boyutta yapılan tanım tam anlamıyla iĢlevselleĢtirilmemiĢ daha<br />

geniĢ bir tanımdır. Filiz bu konuda Ģöyle bir ayrıma gitmiĢtir:<br />

1. Tanım, irticanın kapsam alanına oranla yetersiz ve iĢlevsiz kalınca, Türk<br />

halkının devlet ve ulusuna bağlı Müslüman çoğunluğu, tanımın, bireysel olarak<br />

yaĢadığı dine ve maneviyata yönelik bir devlet tazyiki ve baskısının tercümanı<br />

olduğunu sanmakta; hatta buna inandırılmaktadır. Ev ev, mahalle mahalle hücre tipi<br />

siyasal propaganda usullerinin, bu boĢluğu kullanarak dikey Ġrticayı egemen siyasal<br />

kültür haline getirdikleri inkâr edilemez bir gerçektir.<br />

2. Dikey (siyasal ve bürokratik) ve yatay düzeylerde (cemaat ve tarikat) örgütlü<br />

irticai kesimler, kapsam alanının ve nüfuz derinliğinin artmasına paralel olarak kendini<br />

yenileyeme-yen irtica tanımının bu kifayetsizliğinden cesaret alarak, "Türkiye'de irtica<br />

yoktur; tanımı yoktur; kimse halkımızın dinini ve maneviyatını hedef alamaz"<br />

diyebilmekte ve bu mesajı büyük çoğunluğu Müslüman olan Türk halkına kolayca<br />

iletebilmektedirler. Bu da haklı bir endiĢenin, saptırılarak Türk toplumunu manipüle<br />

eden bir silah olarak tekrar kaynağına dönmesine neden olmaktadır. O halde, Türk halkı<br />

ile bu iki tip irticai örgütlenmeyi birbirinden ayırmak için geniĢletilmiĢ tanımlara gereksinim<br />

bulunmaktadır (Filiz, 2008: 138-139).<br />

Dinciliğin dine verdiği zararlar oldukça fazladır. Körü körüne ve gözleri kapalı<br />

bir Ģekilde aĢırı dincilik yapmak insanlar arasındaki manevi bütünleĢmeyi<br />

dinamitlemektedir (Kılıçbay, 1999:37). Din üzerinde her ne kadar kurgulanan,<br />

yürütülen kimi zaman bir tehdit unsuru olarak adlandırılan, kimi zaman ise destek alan<br />

hareketler dinin farklı yönlerini ön plana çıkarmakta ve katı bir Ġslamcı politika<br />

izlemektedirler. Bulut‟a göre bunlar içinde politikalara dahil olan kadınlar mevcuttur,<br />

ancak kadınlar daha çok baskıdan uzak ve özgürlükçü herkesin inancını dilediği gibi<br />

yaĢaması taraftarıdırlar. Bugün Ġslam ülkesi ya da değil, kadınlara yapılan baskı hemen<br />

tepki toplamaktadır. Artık kadınlar dini özgürlüklerini vurgulayıp, bu anlamda<br />

gerektiğinde örgütleniyor, biçimleniyor haklarını Ģu ya da bu Ģekilde savunuyor. Hatta<br />

bu durum kimi zaman ülke yöneticileri üzerinde bir toplumsal ya da siyasal baskı<br />

18


yaratmıĢtır. Bir çok baskıcı rejimde bile, kendi denetimi altında olması koĢuluyla kadın<br />

haklarını savunan dernek ve oluĢumlar yer almıĢtır (Bulut, 2008:254). Nitekim<br />

ülkemizde de kapalı kadınların oluĢturdukları platform ve derneklerin sayısı giderek<br />

artmaktadır.<br />

1.2. Kuramlar<br />

1.2.1. Sembolik EtkileĢimci Kuram<br />

Sembolik etkileĢimcilik, bireyin toplum tarafından belirlendiği görüĢünden bir<br />

kopuĢu sergiler. Benliği bir süreç içinde kavramlaĢtırır ki, bu da iĢlevselci kuramın<br />

idealleĢtirilmiĢ, aĢırı toplumsallaĢmıĢ insanından tamamen farklıdır. KiĢiler<br />

karĢılaĢtıkları nesnel gerçekliğin önceden tasarlanmıĢ yorumunu kabul etmekten çok,<br />

nesneler dünyasına özel anlamlar uygularlar. Bundan baĢka, toplumsal yapı Emile<br />

Durkheim ve bugünkü iĢlevselci izleyicilerinin belirttiği gibi kendinde bir gerçeklik<br />

değil, toplumun üyelerinin birlikte eylemlerinin bir ürünüdür. Yapı ya da kurumu<br />

oluĢturan birlikte aylemler, anlamları taĢımak üzere dil ve jestleri kullanan sembolik<br />

etkileĢimle olanaklıdır. Önemli semboller, yani paylaĢılan anlamlara sahipsemboller<br />

sayesinde nesneler yorumlanabilir ve tanımlanabilir. Anlamlar diğerlerine, etkileĢim<br />

sürecinde iletilir (Poloma,2007:242-243 ).<br />

Simgesel iĢlevselcilere göre etkileĢim biçimi, ilgili özel durumlardan doğar. Bu<br />

Blumer‟ın iĢlevselcilerin “deli gömleği”adını verdiği normlara verdikleri ağırlık ile bir<br />

çok etkileĢimin önceden tespit edildiği fikrini veren yaklaĢımın karĢıtıdır. Simgesel<br />

etkileĢimciler toplumsal kuralların etkisini kabul etmekle beraber, onların önem verdiği<br />

baĢlıca husus ne budur, ne de diğer kuramcılarınüzerinde durdukları ortalama davranıĢ<br />

ve kurumların genel Ģeklidir (Wallace ve Wolf, 2004:226).<br />

Sembolik etkileĢimciliğin kökenleri içgüdüsel davranıĢın biyolojik temelli<br />

yaklaĢımlarına karĢı oluĢmuĢtur. Bu kavramın temelinde “benlik” bilincine sahip<br />

tercihlerini aktif olarak yapan birey vardır. Fakat birey bu benlik kavramını içinde<br />

barındırmaz, aksine bunu daha sonra kiĢilik-kimlik tepkileri aracılığıyla öğrenir. Bu<br />

durumda Cooley‟in (1922) ayna benliği devreye girer. Benlik bilinçlendikten sonra<br />

eylemlere tepki verirken bunu rastgele yapmaz. Aslında burada birey yaratılan durumun<br />

tarifine karĢılık verir. Bu durum sonucunda seçici benliğimiz, <strong>sosyal</strong> etkilerin ve<br />

toplumsal kabullerin arasında kalır. Sembolik etkileĢimci yazarlar aynı zamanda anlam<br />

ve önem bakımından nesnelere yüklenen anlamları da ele alırlar. Örneğin: yemek<br />

19


masasını düĢündüğümüzde bunun bir yemek masası mı, yoksa bir sunak mı olduğu<br />

konusunda anlamın sembolde mi yoksa marangozlukta mı aranması gerektiği<br />

konusunda bir bakıĢ açısı geliĢtirmiĢlerdir (Bilton ve Bannet, 2009:499).<br />

Sembolik etkileĢimcilik aĢağıda belirtilen üç önermeye dayanır:<br />

“Ġnsanlar Ģeylere karĢı, Ģeylerin kendilerinde ifade ettiği anlamlara göre<br />

tavır alırlar.”<br />

Bu anlamlar, “birinin muhataplarıyla olan etkileĢimi”nden çıkarsanır.<br />

Bu anlamlar yorumsal bir süreçte değiĢime uğrar (Poloma, 2007:230-<br />

231).<br />

Açıklamamızı bu üç önerme üzerinden sürdürecek olursak eğer, “insanların<br />

tavırlarını etkileyen simgeler Ģeylerin bireylere ifade ettiği anlamlara göre aldıkları<br />

tavırları etkilerler” önermesini açıklamakta fayda vardır. Bu önermenin iyi<br />

açıklanabilmesi için simge kavramı üzerinde durulmalıdır. Bu bağlamda “Simgecilik<br />

(sembolizm) terimi farklı alanlarda kullanılmıĢtır, fakat bunun yanı sıra bu alanların<br />

hepsinde küçük değiĢiklerle aynı anlamı ifade eder. Örneğin; mantıkta belirli harfler<br />

belirli önermeleri temsil ederler. Bunun yanı sıra farklı meslek gruplarında da farklı<br />

simgeler mevcuttur. Subayların, yargıç, avukatların, doktor ve hemĢirelerin görev<br />

sırasında giydikleri giysiler de birer simgedir (Hançerlioğlu, 1996:372).<br />

Simgesel etkileĢimciler gündelik yaĢam üzerindeki sorunlara da odaklanırlar.<br />

Sözcüklerin simgeler aracılığıyla Ģekillenmesiyle ayinler, törenler bireylerin günlük<br />

yaĢamlarında karĢılaĢtıkları pratik sorunlara biçimsel bir yanıt vermiĢ olurlar. Aynı<br />

zamanda bireylerin örf ve adetlere uyumunu kolaylaĢtıran ve farklı grupların<br />

varlıklarını devam ettirebilmesini sağlayan törenler, ayinler benzer amaçlara yönelik ve<br />

tekrarlayan ritüel nitelikli bir davranıĢtır. Ġbadetin, biçimselliği dinsel norm ve<br />

inançların yenilenmesine aynı zamanda da güçlenmesine olanak sağlar. Bu sebeple bazı<br />

ayin türleri o toplumdan olmayan bir gözlemciye farklı gelebilir. Biçimler toplumlara<br />

ve kültürlere göre farklılık kazanabilir (Tolan, 2005:243-244). Bu duruma örnek<br />

vermek gerekirse; geçmiĢte erkeklerin küpe takmaları ve bazı toplumlarda bu durum<br />

örflere aykırı değerlendirilmiĢtir. Fakat günümüzde bu durum bazı gençler arasında<br />

farklılık kazanmaktadır. Bunun yanı sıra aynı bu duruma sembolik bazı anlamlar da<br />

yüklenmektedir. Küpenin anlamı takılan kulağa göre farklı anlamlar içermektedir. Bu<br />

durum sadece küpe için geçerli değildir; saç, sakal, bıyık ve kılık kıyafet gibi<br />

unsurlarında farklı sembolik anlamları vardır. Türkiye‟de bir dönemde erkeklerin<br />

20


ıyıklarına bakarak onların siyasi görüĢlerini tahmin etmek mümkündü (Bozkurt,<br />

2006:99).<br />

Simgeler sadece ortaya çıktıkları ortamda anlatılmak isteneni belirtmez, aynı<br />

zamanda anlama ve kavrama kapasitesi de yaratırlar. Aynı zamanda simgeler meydana<br />

geldikleri kültür çerçevesinde kendine yüklenen anlamaları, her yerde aynı biçimde<br />

anlaĢılması yönünde dayatma uygulamazlar. Bunun aksi durumlarda ise belli<br />

kültürlerin üyeleri dünyaya birbirine benzer türde anlamlar vermeye çalıĢıyor ve aynı<br />

anlamları verme eğiliminde bulunuyorlar ise bunun sebebi bu topluluğun üyelerinin<br />

çevrelerini anlamlandırırken benzer simgelere baĢvurmalarıdır. Topluluğun esas<br />

göstergesi, üyelerinin belli çıkarlar için belli durumlara aynı anlamları verdiklerine<br />

inanmaları ve aynı zamanda baĢka yerlerde de verilen anlamlardan farklı olduğunu<br />

düĢünmeleridir (Cohen, 1999:14).<br />

Örtünme ve türban kimi zaman bir gruba ait olma veya o grubu temsil etme<br />

bakımından toplum içinde sembol olarak algılanabilmektedir. Sadece türban ve<br />

örtünme konusunda değil, toplum içinde belli tekrar eden ve beraberinde farklı<br />

çağrıĢımlar yapan durumlarda simgeleĢtirilebilir. Simgeler, toplumsal yaĢantımızda<br />

toplumsal normlar olarak karĢımıza çıkarlar. Kimi zaman farklı Ģekillerde ( iĢaret, jest,<br />

tören ya da ayin biçimi olarak) çeĢitli norm anlam ve değerlerini ortaya çıkarır.<br />

Toplumsal sistemler ve onunla ilgili kültürel sistemler duygu, düĢünce, davranıĢ ve<br />

normların ortak bir noktada anlam kazanabilmesi için kendi ortak simgesel sistemlerini<br />

yaratırlar ve bunların daha fazla belirginleĢmesini sağlarlar. Bu aĢama da önemli bir<br />

noktada simgesel davranıĢların oluĢtuğu toplumun tarihidir. Ayinler, törenler vb.<br />

ritüeller oluĢtukları toplumun tarihini yansıtırlar. Bu durum da simgesel ya da<br />

kalıplaĢmıĢ davranıĢ örüntüsüne katılan bireyler bir bütünün ardındaki anlamların etkisi<br />

altına girerler ve bu çerçevede inançlar oluĢtururlar (Tolan, 2005:243-244).<br />

Nesneler, onlara yüklenen anlamlarla beraber farklı durumların simgesi haline<br />

gelmektedir. Bu noktada “anlamlar yorumsal bir süreçte değiĢime uğrar” önermesini<br />

açıklamakta fayda vardır. Örneğin: bir domates yenildiği zaman bir besin kaynağı<br />

olurken, birine atıldığı durumlarda ise öfkeyi temsil eder. Domates esas itibariyle<br />

bunlardan hiç biri değildir. KiĢi onu herhangi bir amaç için kullanmaya baĢlamadan<br />

önce o sadece “Ģey” dir (Wallace ve Wolf, 2004:233-234). Ya da bir kadının taktığı<br />

baĢörtüsü bir cemaat toplantısında o gruba aidiyetin bir simgesi olabilirken, yemek<br />

yaparken bir kadının saçı düĢmesin diye baĢını örtmesi sadece temizlik ihtiyacının bir<br />

gereğidir. Bunun yanı sıra genç bir kızın arkadaĢ çevresi içinde kendine yer bulmak için<br />

21


ve bir gruba dahil olmak için baĢını örtmesi bir aidiyet isteğinin getirisi olarak<br />

algılanabilirken, soğuk ve karlı havada bir kadının baĢını örtmesi soğuktan korunma<br />

isteğinin bir getirisidir. Bütün bu inandırıcılığına rağmen, toplumsal yaĢamın bu<br />

açıklamasının bir takım problemleri vardır. En bariz problematik toplumsal yaĢamın<br />

göz ardı edildiği yönündedir. Kurumlar, sembolik etkileĢimcilikte zemin olarak kabul<br />

görür. Bunun yanı sıra <strong>sosyal</strong> sistemler ise belirsiz bir yerde bulunurlar. Toplumsal<br />

yaĢamın sadece aktörlerin tanımlarında oluĢtuğu iddiası savunulamaz bu durumda<br />

benlik ve eylem kavramlarının da yeterliliği sorgulanabilir (Bilton ve Bannet,<br />

2009:502).<br />

1.2.2. Yapısal ĠĢlevselci Kuram<br />

Türbanın <strong>sosyal</strong>, siyasal, ekonomik ve dini boyutları içinde bulunan toplumsal<br />

yapı ona yüklenen iĢlevlerle belirlenir. Toplumun iĢleyiĢi, kuralları, kabulleri bu<br />

aĢamaları Ģekillendiren baĢlıca unsurlardır. Bu aĢamada toplumun iĢleyiĢini bir<br />

organizmaya benzetildiğinde bir vücudun iĢlemesinde yardımcı olan organlar gibi<br />

toplumun iĢleyiĢine de yardımcı olan organlar vardır. Aile, eğitim, din, hukuk, medya<br />

vs. gibi toplumun farklı unsurlarının toplumun iĢleyiĢine katkı sağlayan unsurlardır. Bu<br />

anlayıĢ 19. yüzyılda ileriye sürülmüĢtür. Herbert Spencer tarafından ortaya atılan bu<br />

görüĢe Emile Durkheim en büyük eleĢtiriyi yapmıĢ ve kuramı yenden analiz etmiĢtir<br />

(Waters, 1994:25-26). Bu kuram dâhilinde insan içinde yaĢadığı toplum ile Ģekillenir.<br />

Türbanın ve örtünmenin yani genel olarak toplumu oluĢturan bireylerin bulundukları bir<br />

eylemin yine toplumu oluĢturan öğelerden etkilendiği açıktır. Örtünme, örfler ve adetler<br />

tarafından da belirlenen ve bireylerin toplumda sahip oldukları rol ve statü kavramları<br />

ile Ģekillenen bir eylem olarak düĢünülebilir. Bu noktada yapısal iĢlevselci kuramın<br />

açıklanmasında fayda vardır.<br />

Yapısal iĢlevselci kuramı oluĢturan toplum ve sistem kavramları genel anlamda<br />

Ģöyle açıklanabilir; Ġnsan, içinde yaĢadığı toplumla iç içe yaĢar ve kuĢkusuz bu<br />

toplumla çeĢitli iliĢkilerde bulunur. Bu iliĢkilerde düzenleyici bir sistem oluĢmakta ve<br />

iliĢkiler buna göre iĢlemektedir. Toplum aynı zamanda içinde bir takım kavramları,<br />

kurumları, örgütleri barındırır. (Kocacık, 2003:102). Toplumsal sistem içerisinde<br />

kadının örtünmesi ve kadınların geleneksel eğilimleri çeĢitli algılar çevresinde<br />

Ģekillenir. BaĢ örtme eski dönemlerden bu yana <strong>sosyal</strong> hayat içerisinde varlığını<br />

sürdürmüĢtür ve din kurumlarıyla birlikte iĢlerlik kazanmıĢtır. Günümüzde geleneksel<br />

22


iradelere bağlılık kadınların örtünme eğilimlerininin arka planını oluĢturan bir<br />

unsurdur. Bu açıdan bakıldığında geleneksel bağların devamlılığını sağlayan adet,<br />

gelenek ve göreneklerle birlikte din, örtünme iĢlevini biçimlendirmiĢtir.<br />

Adetler, toplumdaki giyim kuĢam üzerinde oldukça etkili ifadelerdir. Adetleri<br />

“halk tarafından alıĢılmıĢ ve yaygın olarak uygulanan davranıĢ Ģekilleridir.” Adetler<br />

halk tarafından <strong>sosyal</strong> kabul görürler ve insan <strong>sosyal</strong> bir varlık olarak adetlere farkına<br />

varmadan bir uyum gösterir. Bu uyum kimi zaman insanın iradesi dıĢında yerleĢmiĢ bir<br />

takım alıĢkanlıklarla kendini gösterir. Bu alıĢkanlıklarda bölgesel farklılıklar içerebilir.<br />

Bölgeden bölgeye alıĢkanlıklar, adetler farklılaĢır. Örneğin; Türkiye‟nin farklı<br />

yerlerinde evlenme adetleri farklılık gösterir (Erkal, 2000:14).<br />

Adetlerin yanı sıra bireyler, toplumda sahip oldukları rol kalıplarına uygun<br />

olarak giyinmekle yükümlüdürler. Toplumsal roller, giysi seçimlerini, tarzlarını<br />

belirleyen önemli durumlardır. Toplumsal rol kavramı, bir takım davranıĢ kalıpları bir<br />

iĢlev etrafında toplandığında ortaya çıkan bir kavramdır. Örneğin; aileyi oluĢturan<br />

bireylerden bu kuruma uygun olarak bir takım görev ve davranıĢlar beklenir. Bireyler<br />

bu davranıĢları ve görevleri yerine getirdiğinde, üstlendiği rolü de yerine getirmiĢ olur.<br />

Kısaca özetlemek gerekirse toplumsal rol bireyden beklenen görevlerin yerine<br />

getirilmesine yönelik davranıĢlar bütünüdür. Babalık, analık, memurluk, öğretmenlik<br />

v.b. gibi kavramlar toplumsal rollerdir (Tezcan, 1995:69 ).<br />

Toplumsal roller ve bununla birlikte ortaya çıkan belli baĢlı yetki ve<br />

sorumluluklar mevcuttur. Bireyler toplumda kendine yüklenen değer ile var olur. Bu<br />

prestiji belirleyen unsurlar ise bu yetki ve sorumluluklardır. Bu durumun farklı bir<br />

izahını halk hikayelerinde de görmekteyiz. Statüler aynı zamanda sembolleri de<br />

yaratırlar (Arslantürk ve Amman, 2000:258). Bunun yanı sıra statüler beraberinde hak<br />

ve yükümlülükler getirirken bireyden de bu durumda belirli bir davranıĢ ve tutumları<br />

oluĢturması beklenir. Burada karĢımıza rol kavramı çıkar. Belirli bir <strong>sosyal</strong> mevkide yer<br />

alan bir kiĢiden o mevkiye özgü davranıĢları ve eylemleri yerine getirmesi yani o<br />

duruma uygun rol kalıplarını sergilenmesi beklenir. Roller normatiftir ve tekrarlanan<br />

alıĢkanlık olarak devam ederler. Ġnsan tavır ve eylemlerinin örgütlendiği kurallar ve ya<br />

otorite taĢıyan bazı durumlar ve bir takım <strong>sosyal</strong> kurallara göre yerine getirilirler<br />

(Kocacık, 2003:102). Örneğin, kapalı bir kadının ilk aĢamada dini sorumlulukları ya da<br />

geleneksel siyasal kalıpları nedeniyle hassa davrandığı ve bu sebeple baĢını kapattığı<br />

düĢünülebilir. OluĢan bu algı sonucu kadının yaĢam tarzında ya da ibadetleri konusunda<br />

belli davranıĢ ve tutumları yerine getirmesi beklenir.<br />

23


Benzer biçimde <strong>sosyal</strong> sistem içerisinde toplumsal cinsiyet rolleri önemlidir. Bu<br />

roller bireylerin konuĢma Ģekillerinden giysileri giysilere, örtünme biçimlerinden bu<br />

biçimlere yüklediklere anlamlara kadar etkilidir. Bu sayede iliĢkiler Ģekillenir ve önemli<br />

ölçüde toplumu Ģekillendirir. Roller büyük ölçüde normlara benzer, kiĢinin<br />

davranıĢlarını vurgular ve bir takım kurallar koyar. Normlar bir bütün olarak toplum<br />

için geçerliyken, roller ise alt grup üyeleri için geçerlidir. Normlar grupların birbirinden<br />

ayırt edilmesinde karĢımıza çıkar ve farklı grupların durumlarına yararı dokunsun diye<br />

kasıtlı olarak oluĢmuĢ değildir. Normların tersine roller,grubun genel yararı adına bu<br />

gruptaki insanları birbirinden farklılaĢtırılmak üzere tasarlanır. Roller kiĢilere<br />

yüklenmiĢtir ve kısmi olarak kiĢilere emredici bir takım davranıĢlarda bulunur. Gayri<br />

resmi ve örtülü olabileceği gibi (örneğin, arkadaĢ gruplarındaki roller), resmi ve açıkta<br />

olabilir (örneğin, bir uçağın mürettebatını oluĢturan kiĢilerin rolleri ) (Hogg ve<br />

Vaughan, 2007:333).<br />

Grup içinde oluĢturulan roller grup üyelerinin sorumluluğu olarak belirlenir.<br />

Grupların varlığı, küçüklüğü, büyüklüğü bu gruplara yüklenen roller kadar önemlidir.<br />

Küçük gruplar toplumun temelini oluĢturan yapı taĢlarıdır. Alman sosyoloğu F.<br />

Tönnies, insan topluluklarını, ikili bir gruplama ile, “Cemaat” (Gemeinschaft) ve<br />

“Cemiyet” (Gesellschft) Ģeklinde sınıflandırılmaktadır. Cemaatin özelliklerinin yanı<br />

sıra cemiyet, sözleĢmelerin olduğu, çıkar ve soğuk iliĢkilerle birbirine bağlı toplulukları<br />

ifade eder. Diğer bir deyiĢle cemiyet, farklılaĢmıĢ iliĢkiler, <strong>sosyal</strong> gruplar ve iliĢkiler<br />

ağına sahiptir (Günay, 2006: 29-30).<br />

Cemaat ve cemiyet olarak da nitelendirilen küçük gruplar bir özellikleriyle<br />

toplumun tüm özelliklerini içinde barındıran DNA‟lardır. Bu noktada cemaat ve<br />

cemiyet kavramlarını kısaca açıklamak yerinde olacaktır. “Cemaat” terimi, Ġngilizcede<br />

“community” ve Fransızca da “com-munauté” terimleri ile ifade edilen ve dilimize<br />

Arapça menĢeden gelen bir kavramdır. Sosyolojide ifade edildiğinde cemaat ve benzeri<br />

gruplar birbirine sıkı organik bağlarla bağlı olan dayanıĢma gruplarını ifade etmektedir.<br />

Diğer bir deyiĢle cemaatler, ortak hayatı paylaĢacak Ģekilde bir arada yaĢarlar ve bunun<br />

yanı sıra cemaat olmanın bir özelliği olan ortak bir mekanı paylaĢma Ģartını yerine<br />

getirirler. Bunun gibi bir hayat mecburiyeti ve yaĢanan ortak paylaĢımlar beraberinde<br />

güçlü bir dayanıĢma ve iletiĢim bağının oluĢmasını sağlar. OluĢan bu sağlam bağlar<br />

güçlü bir “aidiyet duygusu”, “biz Ģuuru” ya da “cemaat ruhu” oluĢur. Bu sıcak iliĢkiler<br />

içerisinde ortak bir takım kabuller oluĢur, ortak kültür, din cemaat içindeki ortak<br />

duyguları canlı tutar. Buda sıcak, duygusal ve samimi iliĢkileri hakim kılar. Bu açıdan<br />

24


değerlendirildiğinde cemaatler “birincil”, “ilk” ya da “yüz yüze gruplar” kategorisine<br />

dahildir. Aileler, klanlar, kabileler, akrabalık grupları, dini cemaat ve tarikat gibi<br />

topluluklar cemaat Ģeklindeki toplulukların belirgin örneklerindendir (Günay, 2006:<br />

29).<br />

Bireyler, cemiyette farklılaĢma içinde oldukları kadar fonksiyonel bir<br />

bütünleĢme içinde oldukları da açıktır. Farklı meslek sahaları ve kolları cemiyet<br />

hayatının iĢlerliğini de devam ettirmektedir. Mevcut iĢbirliği resmileĢmiĢtir. Yazılı<br />

hukuk kuralları geçerlidir. Cemaatteki örf ve adetlerin cemiyette farklı yerde olduğu<br />

görülür. Cemiyette aynı binada oturan komĢular bile birbirinden habersizdir. Burada<br />

ferler birbirinden bağımsız olarak hareket ederler. Buda <strong>sosyal</strong> değiĢme normlarını<br />

beraberinde getirir. Statü daha çok doğuĢtan değil, gördükleri eğitim ve öğretime göre<br />

Ģekillenir. Aynı zamanda <strong>sosyal</strong> hayat içinde hareketli bir nüfus yer almaktadır (Erkal,<br />

2000:27-28).<br />

Türban kullanan kadınların kendi toplulukları içinde sıkı bağlarla birbirine bağlı<br />

olması ve yaĢam tarzlarının benzerliği özünde cemaat iliĢkilerinin iĢlevselliği birincil<br />

iliĢkileride beraberinde getirmektedir. Bu sayede varolan toplumsal yapı bir biri ile<br />

ilgili diğer birliktelikleri de beraberinde getirmektedir. Burada bireyler kendilerine<br />

atfedilen rollere sahip olarak bu yapı içinde yer alırlar, devamlılığı ve toplumun<br />

sürekliliğini sağlarlar.<br />

1.2.3. Feminist Kuram<br />

Feminizm, temeli ya da temel endiĢesi daha çok kadın özgürlüğüne dayanmaktadır.<br />

Bazı versiyonları geçmiĢ ve Ģimdiki toplumsal iliĢkilere karĢı eleĢtireldir. Çoğu<br />

toplumsal cinsiyet (gender) ve cinselliğe (sexuality) iliĢkin toplumsal inĢa olduğuna<br />

inandıkları unsurları analiz etmeye odaklanmıĢtır. Yine çoğu feminist cinsiyet<br />

eĢitsizliği ve kadın hakları, ilgileri ve kadın sorunlarını araĢtırırlar. Feminist teori ise,<br />

toplumsal cinsiyet eĢitsizliğinin doğasını anlamayı amaçlar ve toplumsal cinsiyet<br />

politikaları, iktidar iliĢkileri ve cinsellik üzerine odaklaĢır. Feminist hareket içinde<br />

kadın ve erkeğin eĢitliğini savunan gruplar olduğu gibi kadının biyolojik ve duygusal<br />

olarak erkeğe üstün ve erkeğin "tamamlanmamıĢ kadın" olduğunu savunan daha radikal<br />

gruplar da yer almaktadır (Polatlı, 2009). Bu noktada kadınlar daima bedensel<br />

süreçlerle ve doğanın zorunluluklarıyla iliĢkilendirilmiĢlerdir ve eleĢtirel bir teori olarak<br />

25


feminizm de bu süreçlerin “doğallığı”nı sorgulamıĢ ve arkalarında yatan ataerkil<br />

varsayımların maskesini düĢürmeye çalıĢmıĢtır (Berktay, 2006:119).<br />

Feminist kuram, toplumsal kuramın ana geliĢme sürecinden bağımsız olarak<br />

geliĢmiĢtir. Bu geliĢme süreci içerisinde feminizm farklı aĢamalar yaĢamıĢtır. En geniĢ<br />

anlamda bu aĢamalar Ģunlardır: Feminizmin ilk aĢaması kadınların oy hakkını ve iĢ<br />

gücüne katılmayı amaçlayan ilk kadın hareketi ile ilgilidir. Ġkinci feminizm aĢaması<br />

daha çok toplumun bütünüyle cinsiyet yapılı güç iliĢkilerince gölgelenmiĢ olduğu<br />

görüĢü ile ataerkillik kavramı üzerinde yoğunlaĢmıĢtır (Waters, 1994:28-29). Üçüncü<br />

dalga ise, tamamen farklılıkların dile getirilmesi ile varolmak istemiĢtir. Örneğin,<br />

lezbiyen kadınlarla heteroseksüel kadınlar, beyazlarla siyah kadınlar ya da göçmen<br />

kadınlarla yerli kadınlar tamamen baĢka ezme/ezilme iliĢkileri yaĢıyordu. Üçüncü<br />

dalga feministlere göre önce bu farklılıkları görmek ve ortak noktalar üzerinden siyaset<br />

yapmak gerekiyordu. Bu kimlikler biyolojik sebepler de, kapitalist veya partiyarkal<br />

iliĢkilerle de oluĢsa, bu kimliklerin kabulü gerekiyordu. Tam bu noktada, ikinci<br />

dalganın toplumsal cinsiyet rollerini yıkma talebi ile çeliĢildi. Bunun yanı sıra kadın<br />

olmak hem bir cinsiyet rolü, hem bir kimlikti. Erkek kimliği eril iktidara sahip olduğu<br />

için doğal olarak ezen de oluyordu, ancak kadın kimliğinin bu Ģekilde bir ezme<br />

misyonu yoktu, bu yüzden rahatlıkla yaĢatılabilir ve günlük hayatta varlığını<br />

koruyabilirdi. Ancak baĢka bir taraftan ikinci dalga, sadece hak eĢitliği ile sınırlı<br />

kalmayan bir eĢitlikçilik anlayıĢı ile hareket etti ve buna çok özen gösterdi. Önceden<br />

görmediği konulara karĢı, üçüncü dalga‟nın da etkisiyle çok duyarlı oldu. Aslında temel<br />

olarak, ikinci dalga, mutlak eĢitlik isterken, üçüncü dalga, farklılıkların değerli<br />

olduğuna vurgu yapıyordu. Bu da, yepyeni bir dünya kurulsa bile, farklılıkların<br />

muhafaza edilmesi anlamına geliyordu. Ġkinci dalga feministler Wolstonecraft‟ın Ģu<br />

sözlerini slogan haline getirmiĢti: “Kadın ve erkek arasında cinsel arzulama dıĢında<br />

hiçbir fark kalmayıncaya kadar mücadele!..”(Neves, 2006).<br />

Feminizm kadının bedeni, kadının özneleĢmesi ve özgürleĢmesini savunurken<br />

aynı zamanda kadını geleneksel rollerle tanımlayan bir görüĢ de, yani Ġslamcı<br />

feminizm, mevcuttur. Ataerkil düzende kadın, vücudunu erkekten sakınan, erkek<br />

karĢısında cinselliğini gizleyen bir roldedir. Giyimini bu durum üzerinden temellendirir.<br />

Kadının rolleri üzerinde erkek egemen bir etki söz konusudur. Bu noktada genel olarak<br />

Ġslamcı feminizm terimi, Ġslami paradigma içinde telaffuz edilen feminist söylem ve<br />

26


uygulamaları iĢaret etmekte kullanılmaktadır. Eğitimlerinin bir bölümünü batılı<br />

ülkelerde tamamlamıĢ, batı dillerinde eserler kaleme alan çoğu Arap dünyası ve Hint alt<br />

kıtasından akademisyen/yazar kadınların eserlerinde, Ġslami kaynaklar çerçevesinde<br />

iĢlenen ve modern dünyadaki feminist hareketlerin söylemlerinden ve akademik<br />

çalıĢmalardan da faydalanarak iĢlenen "kadın hakları" ile birlikte Ġslamcı feminizm<br />

söylemi geliĢmiĢtir. Din ile doğrudan bir çatıĢmaya girmekten kaçınan söz konusu<br />

yazarlar eserlerinde, dinde feminist söylem ile çatıĢan unsurları, tarihselci perspektiften<br />

getirdikleri okumayla geleneksel yorum geleneğindeki evrensel, özcü bakıĢ açısının da<br />

ayrıntılı bir eleĢtirisiyle birlikte tali bir düzleme yerleĢtirmektedirler (Çelik,2011).<br />

Feminizmin ıĢığı altında cinsellik, daha öncen varolan toplumsal bölünmelerin<br />

ortaya çıkarıldığı iliĢki ya da duygu durumu değildir. Toplumsal yaĢamın bütününü<br />

etkileyen bir durumdur ve buna bağlı olarak beraberinde toplumsal cinsiyet kavramını<br />

ortaya çıkarır (Mackinnon, 2003, 153). Cinsellik konusunda Giddens‟da Ģöyle<br />

söylemektedir: “Modern toplumların hala tümüyle açığa çıkarılmamıĢ, örtük bir<br />

duygusal tarihi var. Bu tarih erkeklerin kamusal beklentilerinden ayrı tutulan cinsel<br />

arayıĢlarının tarihi. Kadınların cinsellğinin erkeklerin kontrolü altında olması modern<br />

toplumsal hayatın arızi bir çehresinden fazla bir Ģey. Bu kontrol yıkılmaya baĢlandıkça<br />

erkek cinselliğinin zorlayıcı yönünün daha açıkça ortaya çıktığını görüyoruz ve bu<br />

kontrol azalması kadınlara yönelik erkek Ģiddetinin artmasını da doğuruyor. ġu anda<br />

cinsiyetler arasında duygusal bir uçurum açılmıĢ durumda ve bunun ne ölçüde<br />

kapatılabileceğini söylemek çok güç” (Giddens, 1994:9).<br />

Feminizm, her çevrede kendine yer bulmuĢtur. Özellikle 2000‟li yıllardan sonra<br />

örtülü kadınların kimlik mücadelesi <strong>sosyal</strong> hayata damgasını vurmuĢtur. Ġslamcı<br />

Feminizm ya da Ġslami Feminizm olarak son dönem düĢün hayatında kendisine yer<br />

edinen melez ideolojilerden birisi olan; Ġslami düĢün paradigması içerisinde dile<br />

getirilen feminist söylem ve uygulamalar bütünü olarak adlandırılan bu alanda son<br />

dönemde ülkemizde de bir tartıĢma çizgisi geliĢti. Özellikle örtünme pratiği üzerinden<br />

kendisini kamusal alanda görünür kılmaya baĢlayan modern, eğitimli ve varlıklı genç<br />

Müslüman kadınların baĢlattığı tartıĢmalar gittikçe yaygınlık kazanarak geniĢlemiĢtir.<br />

Modern insan hakları literatüründe tüm insanların eĢitliği temelinde geliĢtirilen söyleme<br />

rağmen, Ġslam dünyasının gündelik yaĢam pratiğinde, geleneksel inanıĢlar ve dini<br />

inanca dayalı güncel konjüktürel ortamla uyuĢmayan kadın-erkek ayrımı ve erkeklerin<br />

üstünlüğü söylemine karĢı, Ġslamcı kadınların eĢitliği ve üstünlüğünü savunan bir bakıĢ<br />

27


açısıyla Ġslam dininin imkânlarını harmanlamaya çalıĢan çabalar bu alanı yaratmıĢtır<br />

(Çelik, 2011).<br />

Kadınların geçmiĢten günümüze kadar geçen sürede aslında olmaya çalıĢtıkları<br />

Ģey her Ģeyden önce bir nesne değil, “özne” olduklarını kabul ettirmek istemelerinden<br />

kaynaklanmaktadır. Bunun yanı sıra hiç bir özne, kendisinin hareket noktası değildir;<br />

böyle olduğu düĢüncesi, özneyi kuran iliĢkileri onun karĢısındaki bir dıĢsallık alanı<br />

olarak görmekle bu iliĢkileri sadece reddedebilir. Hatta bir tür kendiliğinden varlık<br />

fantazisi gibi anlaĢılan öznenin zaten hep eril olduğunu ileri süren Luce Irigaray‟ın bu<br />

görüĢü göz önünde bulundurulabilir. Özne versiyonu, bir tür red ya da anneye bağlılığın<br />

baĢtan bastırılması yoluyla kurulur. Böyle bir modeli izleyerek özne haline gelmek ise<br />

kuĢkusuz feminist bir amaç değildir (Butler, 2006:53). Özne olmak Touraine‟ye göre<br />

“Bizi biz olmaktan alı koyan, genel etkinlik üzerindeki etkilerinin, herkesin yönelimleri<br />

ve birbirleriyle etkileĢimleri üzerindeki kontrollerinin, kısacası sitemlerinin birer<br />

bileĢeni durumuna indirgemeye çalıĢan güçlerden, kurallardan ve erkeklerden kaçma<br />

istencinde oluĢur. Yine Touraine‟ye göre varoluĢumuzun anlamından bizi yoksun<br />

bırakan Ģeylere karĢı verilen bu savaĢımlar bir erke karĢı, bir düzene karĢı verilen<br />

eĢitsiz savaĢımlardır hep” (Touraine, 2005:145).<br />

1.2.4. Postmodern Kuram<br />

Postmodernizm, genel geçerlik iddiası taĢıyan önermelerin reddedilmesi, dil<br />

oyunlarında, bilgi kaynaklarında, bilim adamı topluluklarında çoğulculuğun ve<br />

parçalanmanın kabul edilmesi, farklılığın ve çeĢitliliğin vurgulanıp, benimsenmesi;<br />

gerçeklik; hakikat, doğruluk anlayıĢlarının tartıĢılmasına yol açan dilsel dönüĢümün<br />

yaĢama geçirilmesi, mutlak değerler anlayıĢı yerine yoruma açık seçeneklerle karĢı<br />

karĢıya gelmekten çekinmemek; korkmamak; güvensizlik duymamak gerçeği<br />

olabildiğince (sonsuz) yorumlamak, belli bir zaman ve mekânın sözcüklerini kullanmak<br />

yerine gerçekliği kendi bütünlüğü özerkliği içinde anlamaya çalıĢmak, insanı ruhbeden<br />

olarak ikiye bölen anlayıĢlarla hesaplaĢmak, tek ve mutlak doğrunun<br />

egemenliğine karĢı çıkmak olarak tanımlanabilir (Kale,2002: 31-40). Aynı Ģekilde<br />

postmodernistler tek bir yerel anlatıyı değil, bir çoğunu bir arada taĢıyan ve<br />

farklılıklarını koruyan bir tercihler zincirini dile getirirler (Sallan&Boybeyi,1994:322).<br />

28


Ġnsan aklının yanı sıra duygulara, güdülere sahiptir. Hatta duyguları ön<br />

plandadır. Bu nedenle çeliĢki ve farklılık postmodern kiĢiliğin temelini oluĢturur<br />

(Sallan&Boybeyi, 1994). Bu noktada postmodernizmin etkileri bireyler üzerinde de<br />

etkisini göstermektedir. Bir diğer deyiĢle postmodernizm meta anlatılar yerine kimlik<br />

üzerine odaklanmıĢtır. Bu noktada birey gevĢek ve esnektir, duygulara ve<br />

içselleĢtirmeye yöneliktir ve “kendin ol!” diye özetlenebilecek bir tavra sahiptir. KiĢisel<br />

bir anlam arayıĢını sürdüren ama arayıĢında sonunda ortaya çıkan Ģeyin hakikat olduğu<br />

iddiasında bulunmayan etkin bir insandır. Fantezi, mizah, arzu kültürü ve anında tatmin<br />

ister. Geçici olanı kalıcı olana tercih ettiğinden (bugün için) bir “yaĢa ve yaĢat” tavrıyla<br />

yetinir. PlanlanmıĢ Ģeylerdense kendiliğinden oluĢan Ģeylerin yanında kendini daha<br />

rahat hisseden postmodern birey geleneğe, antikalaĢmıĢ olana (genelden geçmiĢe),<br />

egzotik olana, kutsal olana, sıra dıĢı olana ve genel ya da evrensel olana karĢı yerel<br />

olana büyük bir merak duyar. Bu noktada türban söylemlerinde kimi zaman “baĢ<br />

örtüsü” kavramı kullanılmaktadır. Bu durum geçmiĢe, geleneğe atıf yapan bir söylem<br />

alanını oluĢturur. Postmodern bireyler kendi hayatlarıyla, kendi kiĢisel tatminleriyle ve<br />

kendi tanıtımlarıyla ilgidirler (Rosenau, 2004:88).<br />

Modernizm ve postmodernizmin beraberinde getirdiği sorunsallar ve bunun<br />

karĢısında kadın bir tartıĢma konusu olarak karĢımıza çıkmaktadır. Özellikle türban söz<br />

konusu olduğun da görüĢler daha da çeĢitlenmektedir. Bu konuda bazı kesimler<br />

türbanın postmodernizmin bazı yönleriyle çatıĢtığını düĢünmekte, hatta zaman zaman<br />

tehdit unsuru olduğunu düĢünmektedir. Bazı çevreler için ise türban özgürlük terimiyle<br />

neredeyse eĢ değer görüldüğü için postmodernizmden bağımsız düĢünülemez. Örneğin<br />

iki farklı türban algısına göz atacak olursak: baĢörtülü kadınlar söz konusu olduğunda<br />

bu kadınların inançlarını modern dönemde istedikleri gibi yaĢamaları yani özgürce<br />

davranmaları bir getiridir ama bunun karĢıt görüĢünü düĢündüğümüzde türban, Ģekil ve<br />

benzerlik gösteren bir gruba mensubiyet içermekte ve algıda daha farklı bir önem<br />

kazanmaktadır (ġiĢman, 2000: 135-136).<br />

Postmodernlik tartıĢmalarında özünde kuralsızlık ve belirlenememezliğin<br />

geçerli olduğu bu düzende, modernitenin bütün düĢünce ve değer sistemi reddedilmiĢ,<br />

kutsal sayılan her Ģey tekrar sorgulanmıĢtır. Moderniteden postmoderniteye geçiĢle<br />

birlikte, kimlik bağlamında ulus ve sınıf gibi bütünlükçü kavramlar terkedilmiĢ,<br />

bunların yerini tikel kimlikler (cinsiyet, ırk, etnisite gibi) almıĢtır. ParçalanmıĢlık,<br />

bölünmüĢlük, farklılık, çoğulculuk, çeĢitlilik ve özgünlük yüceltilen değerlerdir; kimlik<br />

29


kavramı bu bağlamda da farklılıklar ve benzerlikler ekseninde inĢa edilen ve istenildiği<br />

zaman da terk edilen bir yapıdadır. Postmodern kimlik inĢasının temel öğeleri imaj ve<br />

görünüĢtür (Karaduman, 2010). Bu noktada postmodernistler kimlikler konusunda, her<br />

türlü eĢitlik ve özgürlük mücadelesinin tamamen sona ermesi değil, yeni ve farklı<br />

toplumsal hareketlerin üzerinde durulmasını ifade eder. Bu kimlikler toplumsal<br />

cinsiyet, ırk ve etnik yapılardır. Bu yapılar çerçevesinde sessiz kalmıĢ azınlıkların bir<br />

sesi olarak, kültürel, ekolojik ve feminist hareketler desteklenir. Yerel pratikler bu<br />

çözümlemenin anahtarıdır (Denzin 1991, Mutman & Yeğenoğlu 1992, alıntılayan<br />

Sallan &Boybeyi, 1994:315).<br />

Kimlik tanımlaması kültürel farklılıklar temelinde belirginlesir. Kimlikler,<br />

geleneksel toplumlarda birey dıĢı, toplum merkezli olarak belirlenir ve hemen hiç<br />

değiĢmezken; modern toplumlarda düĢünsel ve toplumsal yapıya koĢut olarak yerelliği<br />

aĢan toplumsal yapılara dayanmıĢtır. Postmodern durumda kimliğin aĢırı<br />

parçalanmıĢlığı ve çeĢitliliği kadar geçiciliği de dikkat çekicidir. Kimliğin bu niteliği<br />

bireyleri bağlayan değerler oluĢturmasına engeldir. Kadınlar modern dönemin toplum<br />

teorisi içinde uzlaĢı, düzen, sistem ve bütünlük nosyonlarıyla belirginleĢirken,<br />

postmodern teori, bütün bu yaklaĢımları reddederek kadınların toplumsal alanda farklı<br />

olanın özgünlüğünü korumasına ve ifade edebilmesine ve ortamsal koĢullarının<br />

oluĢturulmasına vurgu yapar (Akça, 2005). Bu bağlamda modernizmdeki “evrensel<br />

ben” yerine postmodernizmin “yerel benler” kavramı ön plana çıkmaktadır (Sallan ve<br />

Boybeyi, 1994:315).<br />

Kimi zaman bu yaklaĢımlar farklı söylem alanlarını yaratmıĢtır. Tüm bu bakıĢ<br />

açıları içinde kimi zaman kadınların giyim tarzı, örtünme Ģekilleri dönemin modern ya<br />

da postmodern sınırlarını belirlemiĢtir. Kültürel kimliğin ya da kültürel benliğin bir<br />

parçası olarak bireysel normlar Ġslami çevrenin yaĢam tarzına ve zihin çerçevesine<br />

yakınlık gösterirken karĢı bir söylem alanı da yaratmıĢtır. Bu kültürel pratiklerin bu<br />

kesimlere farklılık taĢıma izni vermesi aynı zamanda da bu farklılığın modern<br />

toplumsal düzen içinde bir biçimde eklemlenmiĢ olması kadınların da modern yaĢam<br />

içersinde farklılıklarıyla birlikte var olmaları anlamına gelmektedir. Bu durum kendini<br />

tanımlayan çevrelerin tüm Ģekilleriyle varlıklarını olur kılmaktadır. DeğiĢik bakıĢ<br />

açıları aynı zamanda modernleĢme; yeni bir yorum getirme, modernlikle bir arada<br />

yaĢamanın terimlerini yeniden tanımlama ya da diğer bir söylemle “kendi<br />

modernleĢmesini kendi yapma” gibi iĢlevleri mevcuttur. Bu Ģekilde kültürel benliğin<br />

korunması ve bireylerin gerçeklik kazanması söz konusudur (Ġlyasoğlu, 1994: 40-41).<br />

30


Diğer bir bakıĢ açısıyla Göle, alternatif yollar ve modernlikler üzerine<br />

düĢünmek için önümüzü açacak birlikte yaĢama, melezleĢme ve karĢılıklı alıĢveriĢ<br />

süreçlerine dönüĢtürme yolları mevcut mudur ve Batılı ve Ġslami benlik ve modernlik<br />

kavramlaĢtırmaları, iffet ve gerçek, inanç ve laiklik, topluluk ve birey, tutuculuk ve<br />

tüketimcilik arasında karĢılıklı bir değiĢim var mıdır gibi sorulara cevap aramaktadır<br />

(Göle, 2000:156-157). Bu sorular modernitenin getirileri ve Ġslami anlayıĢın bir uzlaĢım<br />

noktasının olup olmadığı ya da burada ortak paydanın nasıl sağlandığı noktasında önem<br />

kazanmaktadır. Bu noktada kadının <strong>sosyal</strong> hayat içindeki sınırlarını, hareketlerini,<br />

giyimini belirleyen temel durum dini inançları mı yoksa modern hayat koĢulları ve<br />

getirileri ya da ikisinin birleĢimi yani Ġslami esaslara dayalı modernite fikri midir her<br />

üç fikrinde savunanları kuĢkusuz mevcuttur. Fakat Alptekin, Ġslami esaslara dayalı<br />

modernite fikrinde yer yer kendi içinde tutarsızlıklara rastlandığını belirtmektedir. Ona<br />

göre sekülarizasyon dinin <strong>sosyal</strong> ve siyasal hayattaki kontrolünü kaybetmesi anlamına<br />

gelmekte ve laiklik olgusu dikkate alınmadan moderniteye geçiĢ yapılamamaktadır<br />

(Alptekin, 2003:382-383).<br />

Bu dolaĢımın içersinde kadın, modernizm döneminde “toplumsal bir kategori”<br />

olarak değerlendirilirken, postmodernizm bağlamında artık “kimlik” temelli bir<br />

değerlendirmeyle karĢımıza çıkmaktadır. Kadın burada kendi inanç ve yaĢam tarzı<br />

doğrultusunda bazı <strong>sosyal</strong> temsiller üstlenmektedir. Farklı algılar günlük hayatta<br />

özellikle kız çocuklarını hayatlarını Ģekillendirmektedir. Bireylerin kadına ve kız<br />

çocuklarının konumuna olan farklı tutumları onların geleceklerini önemli oranda<br />

etkilemektedir. ġiman‟nın bu konudaki yorumu Ģu Ģekildedir; “Modern anlamda<br />

Ġslamcı kadınları "öteki" olarak görmesi, bütün baĢörtülü kadınları bir küme olarak<br />

algılamasına yol açmaktadır. Kamusal alanda yer almak isteyen baĢörtülü kadınların<br />

algılanıĢını etkileyen en önemli hususlardan biri de Türkiye'de kamusal alanın ortak bir<br />

yaĢam çerçevesi olarak değil de vatandaĢ olanla olmayanı ayırt eden bir filtre olarak<br />

kabul etmesi, yani kamusal alanın hiyerarĢik bir yapıya sahip olmasıdır. Bu hiyerarĢik<br />

yapı nedeniyle 'çağdaĢ' kadınlar kamusal alanın gerçek sahipleri “Ġslamcı” kadınlar ise<br />

bu filtreyi delen unsurlar olarak algılanmaktadır” (ġiĢman, 2000: 135-136).<br />

31


1.3. Değerlendirme<br />

Örtülü kadınların toplumsal yapı içinde varoluĢları ve bunun anlamlandırılma<br />

süreci içinde bir takım kuramlar karĢımıza çıkmaktadır. Bu açıdan bakıldığında<br />

sembolik etkileĢimci kurama göre bir nesnenin kendinde, kiĢiye anlam ifade eden bir<br />

özellik yoktur. Poloma burada yılan örneğine yer verir. Bazıları için yılan, iğrenç bir<br />

sürüngen, doğabilimciler için ise doğanın hassa dengesindeki halkalardan biridir. Bir<br />

insanın bahçesinde gördüğü zararsız bir yılanı düĢünmeksizin öldürmesi ya da doğanın<br />

bir güzelliğinden büyülenmiĢcesine seyretmesi, o kiĢinin bu nesneye atfettiği anlama<br />

bağlıdır. Bu anlamlar, baĢkalarıyla girilen etkileĢimden çıkarsanır. Babası doğabilimci<br />

ve hayvanlar alemini erkenden tanımıĢ biri ile yılanla tüm ilgisi sadece YaratılıĢ<br />

Hikayesi‟nde Adem ile Havva‟nın yılanla karĢılaĢmasını okumuĢ olmaktan gelen bir<br />

delikanlının tepkileri çok farklı olacaktır. Bütün nesneler benzer biçimde direkt olarak<br />

değil de, onlara yüklenen anlamlarla karĢılanırlar (Poloma, 2007:231).<br />

Örtülü kadınların türbana yükledikleri anlam, onların kendilerinde ifade ettiği<br />

anlam noktasında belirlenir. Türbanlı bir ailede büyüyen bir kadın için baĢörtüsü<br />

genellik, gereklilik ve sırdanlık içerirken, ailesinde türban takan kimse olamayan biri<br />

için türbanın ifade ettiği anlam çok baĢka olabilir. Örnekleri çeĢitlendirmek gerekirse<br />

türbanı yakıĢtığı için takan ve ona estetik bir anlam yükleyen bir genç kızla, dinin bir<br />

emri olduğu için kapanan orta yaĢlı bir kadının türban algılarının birbirinden farklı<br />

olduğu söylenebilir.<br />

Farklı bir bakıĢ açısıyla ele alacak olursak, türbanın siyasal bir sembol olarak<br />

algılandığı bir çevrede yer alan bir birey için türban içinde bulunulan durumun bir<br />

göstergesi, bir aidiyet anlamı ve bir simge olabilirken, yine türban takan fakat siyasi<br />

anlamda taktığı türbana bir anlam yüklemeyen kadın için türbanın anlamı çok farklı<br />

olabilir. Birey bu düĢünceyel aktif olarak siyasi oluĢumların içinde türbanı ile varlık<br />

gösterebilir. Bu aktif katılım türban takan bir baĢka kadın için aĢırı ve olumsuz bir<br />

durum olarak algılanbilirken, bir diğer türbanlı kadın için “kendini var etme, kendini<br />

belirtme” olarak anlamlandırılabilir. Bu anlamda siyasi söylemler belirten ve siyasi bir<br />

takım oluĢumlara katılan bir birey için Poloma‟nında belirttiği gibi anlama dayanarak<br />

eylemde bulunulan iletiĢimsel süreç farklılaĢmaktadır (Poloma,2007:232).<br />

Yapısal iĢlevselci kuram ele alındığında ise toplumsal sistemi oluĢturan her bir<br />

parçanın birbiri ile ilgili olduğu ve parçaların birinde meydana gelen değiĢikliğin her bir<br />

parçayı etkilemesi bakımında kadının örtünmesi ele alındığında geleneklerin, adetlerin,<br />

32


örflerin varlığı toplumsal yapıyı oluĢturmakta ve kadınlarda bu toplumsal yapının bir<br />

parçası olarak burada meydana gelen herhangi bir etki ile oluĢan değiĢikliklerin etkisi<br />

altında kalmaktadırlar. Bu etkilerden hareketle toplumsal sistem içinde oluĢan roller<br />

toplumu oluĢturan bireylerin davranıĢlarını etkiler ve onlara bir takım kurallar koyar. Bu<br />

kurallar çerçevesinde oluĢan cemaat ya da cemiyet iliĢkileri kendisine böyle bir ortamda<br />

yer bulur ve yapının devamlılığını sağlar. Kadınlar bu sistem içerisinde bu oluĢumların<br />

bir parçası olup sistemin devamlılığını sağlarlar.<br />

Postmodern bakıĢ açısı ile kadınların varlığı modern dönemde toplumsal<br />

biçimde bir topluluğun parçası olarak değerlendirilirken, postmodern dönemde ise<br />

kimlik temelli bir anlamlandırma üzerinden varlığını sürdürmüĢtür. Bu noktada<br />

kadınların yaĢam stillerinin ve kimlik yapılarının tüketim odaklı inĢa edildiği<br />

postmodern dönemde, kimlikler değiĢken, hemen içselleĢtirilecek ve kolayca terk<br />

edilebilecek Ģekilde biçimlenmektedir. Postmodernitenin özü, kimlik algısında da<br />

kendini göstermektedir (Karaduman, 2010). ParçalanmıĢlık, bölünmüĢlük, farklılığın<br />

ve özgün olmanın yüceltildiği postmodernitede, kimlik kavramı farklılıklar ve<br />

benzerlikler ekseninde ele alınır. Postmodern teorinin kimlik inĢasında, paradigmanın<br />

tersine kaygan bir zemin üzerinde geliĢen toplumsal koĢullar içerisinde belirsizlik,<br />

çeĢitlilik, heterojenlik, karmaĢıklık, görecelik ve parçalanmıĢlık kavramları hâkimdir.<br />

Bu dönemde kimlik kavramı, toplumsal yaĢamın hızla farklılaĢması ve karmaĢıklaĢması<br />

sonucu, çok daha kırılgan, değiĢken ve çok katmanlı bir yapıdadır (A.Tayanç, 2010).<br />

Feminist açıdan bakıldığında ise genel anlamda geleneksel tarih, kadınların<br />

dövüĢmediği, savaĢların olduğu fakat burada kadınların yer iĢgal etmediği, parlamento<br />

gibi kurumların tarihidir. Ülkelerin, hükümetlerin, savaĢların anlatıldığı tarihte<br />

kadınların olmaması aslında tarih boyunca kadınların ön planda yer almamasıyla ilgidir.<br />

Burada olayların ortaya çıkma sebebinden çok önemli olan konu olayların sonuçlarıdır.<br />

Bu sonuçlar ise genellikle kamusal alanın içinde somutlaĢır ve burada kadın bir özne<br />

olarak yoktur (Çakır, 1995:223). Bu noktada ise radikal feministler cinsiyet farklarının<br />

yapısal ve kolay kabul edilemez olduğunu ileri sürmüĢlerdir (Waters,1994:29). Ġslami<br />

feministler ise Ġslamcı kadınların eĢitliği veya üstünlüğünü savunan bir bakıĢ açısıyla<br />

Ġslam dininin imkânlarını harmanlamaya çalıĢmıĢlardır (Çelik, 2011).<br />

Kadın tarihte çoğu zaman cinselliği ile anılmıĢ ve bu noktada öne plana<br />

çıkarılmıĢtır. Beauvoir‟a göre “kadınlar, sahip oldukları iĢle, iktisadi ve toplumsal<br />

33


özerklik sahibi kadınların sayısı gittikçe artmaktadır. Kadının elde edebileceği olanaklar<br />

ve geleceği konusunda kafa yorarken üzerinde durulan konular tamda bu nokta önem<br />

kazanmıĢtır. Kadın haklarının karĢısında olup geliĢtirilmesine karĢı olanlar bugünkü<br />

bağımsız kadının yer yüzünde önemli hiçbir Ģey baĢaramayacağını ayrıca kadının iç<br />

dünyasında da bir denge kuramadığını ileri sürmüĢlerdir (Beauvoir, 1993:115).<br />

Yapılan çalıĢmada kadının örtünmesi açıklanırken feminist bir yaklaĢım<br />

sergilenmiĢtir. Diğer bir deyiĢle radikal feminizm bağlamında kadın ve örtünme ve<br />

türban kavramları değerlendirilmiĢtir. Radikal feminizm açısından bakıldığında kadınerkek<br />

mücedelesinin temelinde aile kurumu yatmaktadır. Bu bağlamda kadınlar hizmet<br />

etme rolünü kabul etmeye Ģartlandırılan erkek egemen bir ideolojinin baskısıyla birlikte<br />

varlıklarını sürdürmüĢlerdir. Diğer bir nokta ise kadın ve erkek arasındaki biyolojik<br />

farklılıklarla ĢekillenmiĢtir. Kadınlar annelik ve doğum rolleri ile yani geleneksel<br />

rollerle sınırlandırılmıĢlardır (Ġmançer,2002). Günümüzde savunulan kadının<br />

özgürleĢmesi, kadının kamusal alanda daha çok var olması, kadının kendini olduğu gibi<br />

kabul ettirme çabası ve yine kadının eĢitlik mücadelesinin gün geçtikçe artması bu<br />

açıdan yadsınamaz bir gerçekliktir. Teoriler bağlamında kadının varlığı<br />

değerlendirildiğinde kadın tam olarak bir özne olarak değil, nesne olarak algılanmakta<br />

ve bu bağlamda ele alınmaktadır. Tam da bu noktada feminist kuram, kadının<br />

özgürleĢmesini kendi özgürlüğü ve kararlarını veren bir birey olması için ataerkillikle<br />

mücadele etmesini savunmaktadır.<br />

34


ĠKĠNCĠ BÖLÜM<br />

TÜRK TOPLUMUNDA KADIN, DĠN VE ÖRTÜNME<br />

Örtünme pratiği temelde aynı gibi görünsede, tarih boyunca farklı sebeplerle ve<br />

farklı Ģekillerle kullanılmakta ve günümüzde de kullanılmaya devam etmektedir.<br />

Anlamı ve niteliği zaman zaman değiĢiklik göstermektedir. Kaldı ki tek bir kültürde<br />

dahi kadınlar farklı Ģekillerde giyinmekte ve kapanabilmektedirler. Eski dönemlerden bu<br />

yana kadının örtünmesi ve baĢının bağlanması bu durumun gelenek arası varoluĢunun<br />

bir göstergesidir (Gerçek, 2008: 42-43).<br />

Kadın zaman içerisinde farklı durum ve koĢullarda çeĢitli Ģekillerde tarih<br />

sahnesinde yer almıĢtır. Ġslam dininin kabul edilmesinden önceki göçebelik devresinde<br />

kadın ve erkek rollerinin birbirine yakın bir Ģekilde toplumsal hayatta yer aldığı<br />

söylenebilir. Çünkü devrin kadın tipi, erkek gibi ata binmekte, ok atmakta, kılıç<br />

kullanmakta ve hatta düĢmanlarla savaĢmakta ve toplumsal hayatın içinde yer<br />

almaktaydı. Fakat yerleĢik hayata geçilmesiyle ve Ġslam dininin kabul edilmesiyle<br />

birlikte toplumsal hayatta kadının rolünde bir takım değiĢimler meydana gelmiĢtir. Bu<br />

açıdan bakıldığında gereksinimlerin giderek artması, ihtiyaçların çoğalmasıyla ve yaĢam<br />

alanlarının farklılaĢmasıyla birlikte insanlar avcılık ve toplayıcılıktan tarım ve<br />

hayvancılığa yönelmiĢlerdir (Doğramacı, 1992:3).<br />

Zamanla insanların göçebe yaĢamı bırakıp ve yerleĢik bir yaĢam tarzını<br />

benimsemeleri ortaya yeni fikirleri de çıkarmıĢtır. Bunlardan ilki insanların<br />

topraklarının çevresini bir çitle çevirip çiftçiliğe baĢladıklarında mülkiyet fikri adı<br />

altında kendiliğinden ortaya çıkmıĢtır. Ġnsan artık “bu toprak parçası benimdir” fikrini<br />

benimsemeye baĢlamıĢ ve haklarını korumak adına bir takım kurumlara gerek duymaya<br />

baĢlamıĢtır. OluĢturulan mevcut kurumlar ve ortak düĢmanlara karĢı birleĢilmesi<br />

sonucu devlet kavramı ortaya çıkmıĢtır. Yine bu dönemlerde ortaya çıkan mülkiyet<br />

kavramı beraberinde miras kavramını da getirmiĢtir. Bu noktada çocuklar (yani<br />

kalıtçılar) doğurabilen kadın büyük ölçüde saygınlık kazanmaktadır. Kadının yeri<br />

böylesi bir toplumda sadece ev ya da sadece tarla iĢi ile sınırlı değildir, kadın hem evde<br />

hem tarlada çalıĢmaktadır. Erkekler ise daha çok kuvvete dayanan iĢlerde kendini<br />

göstermektedirler. Bunun yanı sıra kadın evde ve tarlada çalıĢmasını yanı sıra çanak<br />

çömlek yapımı, halı ve örtüler dokuması vb. Ģekillerde <strong>sosyal</strong> hayatın içinde farklı<br />

Ģekillerde de yer almaktadır. Kadının bu dönemdeki en önemli rolü çocuklar doğurarak<br />

35


verimli olması ve yaĢamın yeniden üretilmesine katkısı bulunması yönünde<br />

gerçekleĢmektedir (Arat, 1986:21).<br />

2.1. Eski Türklerde Kadın<br />

Eski dönemlerde, ilkel kabilelerde kadın kimi zaman ortak bir mal olarak<br />

görülmüĢtür. Bütün kabile bu görüĢe sahip olmakla beraber dünyaya gelen çocukların<br />

babası bilinmediğinden çocuklar ananın sayılmaktaydı. Eski Türklerde ise çocuğun soy<br />

olarak babaya, sahiplik bakımından ise anaya bağlı olduğu bilinmektedir. Bu yönteme<br />

toplumbilimde matriarcat denir. Bu kuralın etkili olduğu yerlerde ananın etkisi pek<br />

fazla olmamaktadır. Yine bu yöntem FuĢi zamanına kadar Çin‟de, Hindistan‟da,<br />

Andaman adalarında ve yakın zamanlara kadar Küçük Rusya topluluklarında,<br />

Kaledonya adasında da görülmektedir. Genellikle çok kocalılığın bulunduğu yerlerde<br />

matriarcat yöntemi bulunmaktadır. Çok kocalılık kuralı karanlık çağlarda Arabistan‟da,<br />

Amerika‟da, Hindistan‟da, Serendip adasında, Tibet‟te var olmaktaydı. Buna göre<br />

büyük kardeĢ bütün kardeĢleri adına evlenmekte ve ortak eĢi seçmektedir. Ve yasa<br />

gereği bu eĢlerden her biri bir gereksinimi karĢılamaktadır. Bu yöntemin uygulandığı<br />

ülkelerde babanın soyu akla bile gelmemiĢ daha çok ana üzerinden bağlılıklar göz<br />

önünde bulundurulmuĢtur (Nuri, 1993:3-4).<br />

Genel anlamda yukarıda değerlendirdiğimiz gibi eski Türklerde çocuk soy<br />

olarak babaya, sahiplik bakımında anaya bağlı olduğu bilinmektedir. Bu bağlılıkta<br />

kadın, nesilleri devam ettirici olarak ve toplumsal hayatın içinde var oluĢ Ģekliyle<br />

önemli bir yerdeydi. Orta Asya‟da Hun hakimiyetinin süregeldiği devirlerde, Hun<br />

devletini, baĢkan (hakan) ile karısı (hatun) birlikte temsil etmiĢlerdir. Hun kadınları,<br />

erkeklerin yanın da dövüĢebilmek için eğitim görürler ve yine aynı Ģekilde tepeden<br />

tırnağa silahlandırılırlardı. Sadece hunlarda değil Hunlardan sonrada Türk kadınını<br />

Asya‟nın çeĢitli yerlerinde kurulmuĢ olan Türk derebeyliklerinde görmek mümkündür.<br />

Aynı Ģekilde VIII. Yüzyıl Orhun kitabelerinde Türk kadınından saygı ile bahsedilmekte<br />

ve Oğuz prenseslerinin <strong>sosyal</strong> ve siyasi alandaki çalıĢmalarına da değinilmektedir. Eski<br />

dönemlerde olduğu gibi bir ailede kız evladın dünyaya gelmesi mutsuz bir olay olarak<br />

algılanmazdı. Bunun tam tersine bazı kadınlar kız evlat sahibi olabilmek için Tanrı‟ya<br />

yalvarmalarını Oğuz prenslerinden dilerlerdi. Üstelik Orhun kitabelerinde Ģu iki<br />

cümleyi daima beraber görürüz:”Devleti idare eden Han” ve “Devleti bilen Hatun.”<br />

Geleneklere göre sadece “Han emreder” sözleri ile baĢlayan bir emirname çıkarılırsa<br />

36


geçerli sayılmaz, ancak “Han ve Hatun emreder” Ģeklinde baĢlarsa geçerli olur”<br />

(Doğramacı, 1992:3).<br />

Arapların etkisi altına girildiğinde ise, Türk kadınlarının toplum içindeki yeri<br />

değiĢmeye baĢlamıĢtır. Müslümanlık ilk kez VII. Yüzyılda Arap ülkelerinde ortaya<br />

çıkmıĢtır. Fakat kuĢkusuz bu ülkedeki kadınların içine bulunduğu durum Orta Asya<br />

Türk kadınlarınınkinden çok farklıdır. Ġslam dini toplumun diğer yarısı oluĢturan<br />

kadınları yok saymamıĢtır, aksine Ġslam dininin amacı yüksek bir ahlak ve gerçek bir<br />

adalet getirmektir. Tam bu noktada kadınların bir sürüden farksız görüldüğü, bir<br />

erkeğin istediği sayıda kadınla evlendiği, kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü<br />

arap yarımadasında Ġslamiyet bir çok anlamda değiĢim ve yeniliklere zemin<br />

hazırlamıĢtır. Ġslam dini evliliği ortaya atar, eĢ sayısına bir sınır koyar ve boĢanma<br />

durumunda erkeğe nafaka ödemesi gibi bir Ģart getirir. Bu açıdan Ġslam dini kadınların<br />

hayatını etkilediği kadar, modern dünya içinde büyük önem taĢımaktadır. Bu önem<br />

kadınlar açısından değerlendirilecek olursa onlara bazı ekonomik haklar tanıyarak,<br />

onları kocalarının hükümdarlığından kurtaran ilk sistem olması bakımından önemlidir<br />

(Doğramacı, 1992:4).<br />

Kadınların <strong>sosyal</strong> yaĢamda, gerek kültürel gerek hukuksal olarak geçirdiği<br />

değiĢimler yadsınamaz bir gerçekliliktir. Toplum içinde var olan bir bireyin, içinde<br />

yaĢadığı toplumsal koĢulları anlamlandırabilmek için, her Ģeyden önce ortak sözcük<br />

dağarcığını anlamasını mümkün kılacak dili ve tarihi anlaması gerekir. Varolan<br />

koĢulların eski dönemlerden bu yana ne Ģekillerde ve nasıl değiĢime uğradığı ve<br />

günümüz koĢulları ile kıyası gelinen noktanın kavranması bakımından büyük önem<br />

teĢkil etmektedir (Kırık,2007:38-39).<br />

2.2. Osmanlı Devleti Döneminde Kadın<br />

Ġslam Osmanlı devletinde toplum düzenini temel bir Ģekilde anlamlandırma ve<br />

aynı zamanda bir yorumlama biçimi olmuĢtur. Bu çerçevede Osmanlıdaki her<br />

Müslüman birey hayata bu bakıĢ açısıyla yönelirdi. Ġslam dininden etkilenen<br />

kimlikleriyle Osmanlılar dünyaya egemen bir bakıĢla yöneliyorlardı. Bunun sebebi ise<br />

inanılan kutsal kitabın yani Kur‟an-ı Kerim‟in inananların üstün olduğunu<br />

vurgulamasıydı. Aynı Ģekilde “cihan hakimiyeti” söylemi de bunu doğrular nitelik<br />

taĢımaktadır. Bu telakkiyle birlikte Osmanlı, dünyaya düzen vermeye ve adalet<br />

dağıtmaya devam ettikçe bu inancını sürdürmeye devam etmiĢtir. Ancak Osmanlı<br />

devletinin cihan hakimiyeti çözülmeye ve baĢarılarının ortadan kalkmaya baĢlamasıyla<br />

37


irlikte durum değiĢmeye baĢladı (Yıldırım, 1999:109). BaĢarıların ortadan kalkması<br />

aynı zamanda yönetici kadronun yönlerini batıya çevirmelerine yok açmıĢtır (AltıntaĢ,<br />

2005:13).<br />

BaĢarıları sona eren Osmanlı imparatorluğu XVII. Yüzyıla kadar Avrupa<br />

karĢısında baĢarılar kazanmasına rağmen bu dönemden sonra yenilgiler almaya<br />

baĢlamıĢtır. Sosyal alanın yanı sıra bu baĢarısızlıkların kabul edilmesi askeri<br />

yenilgilerden sonra olmuĢtur. Yapılan anlaĢmalarla birlikte ( Karlofça ve Pasarofça<br />

antlaĢmaları) Osmanlı toprak kaybetmeye baĢlamıĢ ve bu durum yöneticileri de<br />

telaĢlandırmıĢtır. Osmanlı idarecileri bu durum için çareler aramıĢ ve bunun sonucunda<br />

yenileĢme hareketlerinin öncelikli olarak askeri alanda gerçekleĢmesi gerektiğini<br />

vurgulamıĢlardır. Ancak askeri alanda da yenilikler yapılması sonucu bunu yeterli<br />

olmadığı görülmüĢ ve <strong>sosyal</strong> ve siyasi hayatta da yeniliklere gidilmiĢtir (Kurnaz,<br />

1997:15).<br />

Yapılan yeniliklerin baĢında Sultan Abdülmecid devrinde Sadrazam Mustafa<br />

ReĢit PaĢa tarafından hazırlanıp 3 Kasım 1839‟da Gülhane meydanından okunmak<br />

suretiyle ilân edilen Tanzimat Fermanı gelmektedir. Tanzimat fikrinin Osmanlıya<br />

yerleĢmeye baĢlamasıyla birlikte bir takım algısal değiĢimlerde meydana gelmiĢtir.<br />

BaĢlangıçta batının teknolojik ve askeri bir örnek olarak seçilmesine rağmen, gerçekte<br />

teknoloji ve askeri araç ve yöntemlerin yer aldığı bir “anlamlar dünyası bağlamı” var<br />

olmuĢtur. KuĢkusuz Osmanlının tüm bu askeri ve teknolojik geliĢmeleri bu anlamlar<br />

dünyasından kopararak alması mümkün olmamıĢtır. Model alınan her araç ve yöntem<br />

batının bilgi sistemiyle üretilmiĢ ve bu araç ve yöntemler alınırken söz konusu bilgi<br />

sürecinin etkisiyle yeni bir bilinç algısına girilmiĢtir. Örneğin; askeri alanda yapılan<br />

yenilikler beraberinde kukusuz çeĢitli düĢünce kalıplarını ve davranıĢ Ģekillerini<br />

beraberinde getirmiĢtir (Yıldırım, 1995:118).<br />

Tanzimat dönemiyle birlikte yapılan reformlar ilk askeri okulların açılmasıyla<br />

orduda baĢlamıĢ (Karpat,1996:32), fakat meydana gelen yenilikler kendini sadece<br />

askeri alanda değil, her alanda hissettirmiĢ ve yeni düzenlemelere sahne olmuĢtur.<br />

Yapılan yeni düzenlemelerde dönemin güçlü devletlerinden Fransa‟nın etkisinin<br />

olduğu ve bir çok alanda Fransız kanunlarından faydalanıldığı görülür. Bunun en büyük<br />

örneği Fransız ihtilalinde olduğu gibi Tanzimat fermanında da insanların kanun önünde<br />

eĢit kabul edilmesidir (Kurnaz, 1997:15). Genel anlamda “Tanzimat askeri ve teknik<br />

olarak baĢlayan batılılaĢmanın siyasi-hukuki bir Ģekil alması” demektir (Sertoğlu,<br />

38


1973:47). Bir baĢka deyiĢle “Tanzimat askeri ve teknik olarak baĢlayan batılılaĢmanın<br />

siyasi-hukuki bir Ģekil alması demektir” (Ülken, 1994:36).<br />

Tanzimat ile birlikte meydana gelen değiĢimler sadece Müslüman halk üzerinde<br />

farklı etkiler yaratmamıĢ aynı zamanda da azınlıklarında iĢine yaramıĢtır. Tanzimat<br />

fermanının ilan edilmesiyle birlikte azınlıklar toplumda ayrıcalıklı bir yere gelmiĢler ve<br />

yine bu fermandan faydalanarak ekonomik alanda da kuvvetlenmiĢlerdir. Yabancı<br />

sermayenin memlekete serbestçe girmesi ve onları koruması azınlıkların ticarette<br />

güçlenmelerine sebep olmuĢtur. Bu durum Tanzimat‟tan sonra Türk endüstrisinin bir<br />

çok dalının yıkılması ve ticaretin kısmen azınlıkların eline geçmesi gibi Türk halkının<br />

aleyhine sonuçlar doğurmuĢtur (Ülken, 1994:37). Tanzimatla birlikte azınlıklara geniĢ<br />

hakların verilmesi bir bakıma Osmanlının batı karĢısında düĢtüğü aciziyeti<br />

göstermektedir (Mardin, 1993:15). Tanzimat Osmanlı halkının ekonomik durumunun<br />

yanı sıra <strong>sosyal</strong> hayatı da etkilemiĢtir. Sosyal hayat ve gündelik iliĢkiler, alıĢkanlıklar,<br />

adab-ı muaĢeret değiĢirken bu değiĢimin içinde kadınların durumu da sabit kalmamıĢtır.<br />

Kadınların değiĢmesine yönelik ilk görüĢler Tanzimatla birlikte ortaya çıkmaya<br />

baĢlamıĢtır (Karabıyık-Barbarosoğlu, 2006:32-33). Aynı zamanda Tanzimat döneminde<br />

Batı‟nın etkisiyle cariyeliğin kaldırılması da emredilmiĢtir (Kurnaz, 1997:57).<br />

Tanzimatla birlikte kadınların değiĢmesine yönelik ortaya çıkan yeni fikirlerle<br />

birlikte geleneksel giyimin (örtünme) 19. yüzyıldan önce sorun olmamasına karĢın bu<br />

konunun Tanzimat‟tan itibaren bir sorun olarak tartıĢılmaya baĢlandığını görüyoruz.<br />

Bunun sebebinin batının tuttuğu aynaya bakılmaya baĢlanmıĢ olmasıyla paralel olduğu<br />

söylenebilir (Yılmaz, 2008:291). Bunun yanı sıra klasik Ġslam toplumları için toplumsal<br />

ayrım konusu kadın-erkek ayrımıyla Müslüman ve Müslüman olmayanlar<br />

konusundadır. Bu durumda da belirleyici etken giyim Ģekil ve tarzları olmaktadır<br />

(Goodman, 2006:102).<br />

Tanzimat döneminde kıyafet konusunda devlet tarafından yapılan yenilik<br />

1829‟da olmuĢtur. Buna duruma göre sarık ve cübbenin giyimi yasaklanmıĢtır. Bu<br />

durum kiĢinin dinini, <strong>sosyal</strong> statüsünün bir simgesi olan baĢlığın değiĢmesi anlamına<br />

gelmektedir ve bu değiĢim hiç kuĢkusuz biraz sancılı olmuĢtur. Bu dönemde yapılan bir<br />

diğer değiĢimde Müslümanlar ve gayrimüslimler arasındaki giyim ayrımın ortadan<br />

kalkmasıdır. Bu durum “tebaanın eĢitliği” ilkesinin yerleĢmesinde etkili olmuĢtur. Fakat<br />

göz ardı edilemez bir gerçekte o dönemde modernleĢme yolunda ele alınan konunun<br />

kadın olduğudur. Bu dönemde kadınlarla ilgili tartıĢılan konuların baĢında kadınların<br />

39


eğitimi, kadın hakları, kadın-erkek eĢitliği, tek eĢlilik, kadının çalıĢması, peçe ve<br />

çarĢafın kaldırılmasıdır(Yılmaz, 2008:289-290). Örneğin, Lale devrinde III. Ahmed,<br />

müslüman kadınların hristiyanlara özenerek açık ve süslü elbiselerle dolaĢmalarını<br />

yasaklamıĢtır. III. Mustafa‟da hanımların emirlere uymadığını belirterek, koyu renk<br />

çarĢaflarla gezmelerini emretmiĢtir (Kurnaz, 1997:56-57).<br />

Tanzimat dönemiyle birlikte Osmanlıda modernleĢme çabaları baĢ göstermiĢtir.<br />

ModernleĢme çabaları ve batının örnek alınması gibi durumlar tartıĢılmaya<br />

baĢlanmasıyla birlikte bu dönemdeki düĢünceler daha çok yapılan bu yeniliklerin<br />

Ġslam‟a uygun olup olmadığı, hangi durumlarda ters düĢebileceği Ģeklinde ortaya<br />

çıkmaktadır. Yine aynı Ģekilde ortaya çıkan doğu-batı farklılığı maddi ve manevi tanım<br />

ayrıĢmasına neden olmuĢtur. Aslında bu noktada ortaya çıkan en önemli soru doğu ve<br />

batı arasında ortak bir nokta olup olmayacağı yönündedir. Bu düĢünce yapısına o<br />

dönemin geleceğe yönelik düĢünce üreten tüm eğilimlerinde görmek mümkündür. Bir<br />

bakıma Tanzimat ve meĢrutiyet dönemlerinin baĢlıca tartıĢma konusu olagelmiĢtir.<br />

Göle‟ye göre “batı uygarlığının evrenselliğine dikkat çekenler, özellikle edebiyat<br />

yapıtlarında, görücü usulü evlilik yapısını çok karılığı, cinsiyet ayrımını eleĢtirmekte;<br />

kadınların eğitim özgürlüğünü ve romantik aĢkı savunmaktadırlar. Batı'dan esinlenen<br />

bu reformların sonuçlarını hakim kültürel kimliğe yönelik bir tehdit olarak algılayanlar<br />

ise kadının konumunu muhafaza etmek gerekliliği üzerinde durmaktadırlar” (Göle,<br />

1991: 50).<br />

Tanzimat dönemi fazla ve hızlı modernleĢmiĢ olmasının yanı sıra batılılara<br />

yaranamamıĢ ve 1856 yılında ıslahat fermanı yayınlanmıĢtır. Tanzimat döneminin<br />

Müslümanlara yansıması ise farklı Ģekillerde olmuĢtur. Bazı Müslüman çevreler batının<br />

model alınmasının bazı dini ritüelleri kaybettirdiği düĢüncesine kapılmıĢtır. Bu<br />

düĢüncenin temelinde devletin; halkına, örf ve adetlerine, inançlarına yabancılaĢmaya<br />

baĢladığı fikri yatmaktadır (Bolay, 1999:40).<br />

Mevcut fikrin oluĢmasında halkın giyimi konusunda sınırların mevcut<br />

olmayıĢıdır. Çünkü genel anlamda Türk kadınları erkeklerin giysisine benzer giysiler<br />

giymiĢler, çeĢitli baĢ örtüleri kullanmıĢlar ve <strong>sosyal</strong> hayatın içinde yer almıĢlardır.<br />

Göçebe kültürün ardından tarımsal ekonomiye dayalı Osmanlı beyliğinin devlete<br />

dönüĢtüğü 16. yüzyıl ve sonrasında kadınlar bizansın da etkisiyle harem kültürüyle<br />

tanıĢmıĢ ve bu dönemden sonra seyyahların anlatımlarına dayanarak Ġstanbul üst düzey<br />

kadınlarının yüzlerini kapatmaları dahil olmak üzere kapalı giysileri tercih ettiklerinden<br />

40


söz edilebilir. 17.yüzyıldan itibaren batıyla kurulan ticari iliĢkilerin oluĢması ve bu<br />

durumun azınlık nüfusunun oluĢturduğu iç dinamiklerle buluĢmasıyla birlikte kadın<br />

beklenti ve tercihleri, o güne kadar süregelen mevcut yaĢam tarzından farklı bir yaĢam<br />

tarzını doğurmuĢtur. Bunun yanı sıra Lâle Devri gibi farklı bir yaĢam tarzını getiren bir<br />

dönemin yaĢandığı da unutulmamalıdır. 18. yüzyıla geldiğimizde Avrupa‟yla iliĢkilerin<br />

sıklaĢtığı, hürriyet, eĢitlik, milli özgürlük gibi kavramların alındığı bir yüzyıl olduğunu<br />

görmekteyiz (Yılmaz, 2008:289). 19. Yüzyılda ise Osmanlı Devleti de siyasal, <strong>sosyal</strong>,<br />

ekonomik, eğitim, hukuk ve düĢünsel alanda ortaya çıkan değiĢimlerle yapısal bir<br />

dönüĢüm geçirmiĢ; bundan Osmanlı kadını da etkilenmiĢtir. Geleneksel temeller<br />

üzerine kurulu Osmanlı Devleti‟nin modernleĢmesinde öncülük edecek yapısal<br />

değiĢimler, özellikle II. MeĢrutiyet döneminde gündeme getirilmiĢ; Osmanlı siyasal<br />

yapısı farklılaĢma, merkezileĢme, laikleĢme, özgürleĢme sürecine girmiĢtir. Bu<br />

belirleyiciği kadının konumunda da gözlemek mümkündür (Çakır, 2011:59).<br />

Tanzimat sonrası (meĢrutiyet döneminde) bu dönemde yapılan tartıĢmalara<br />

kadının örtünmesi eklenmiĢtir. Osmanlı, batı ile karĢılaĢması sonucu ortaya çıkan geri<br />

kalıĢ sorununa çözüm aramıĢ ve bu bakımdan çeĢitli düĢünce Ģekilleri ortaya çıkmıĢtır.<br />

Bunları Ģu Ģekilde belirtebiliriz,<br />

<br />

<br />

Batıcılar; geleneksel giyimi Osmanlının o döneminde istenen ilerlemenin<br />

ve geliĢmenin bir engeli olarak değerlendirmiĢlerdir.<br />

Ilımlı batıcılar; giyimin bir noktadan sonra düzeltilmesi gerektiğinde<br />

hem fikir olmuĢlar ve Kur‟an metinlerini yorumlama yoluna gitmiĢlerdir.<br />

Ġslamcılar; geleneksel giyim konusunda örtünmeyi namusun<br />

korunmasında bir zırh olarak görmüĢler, ahlak ve fitne karĢıtlığında bir<br />

söylem belirtmiĢlerdir.<br />

<br />

<br />

Ilımlı Ġslamcılar; geleneksel giyimi en az Ġslamcılar kadar savunmuĢlar<br />

fakat söylemlerindeki Kur‟an Ġslam‟ı vurgusu ile ılımlı batıcılara yakın<br />

bir duruĢ sergiledikleri görüĢmüĢtür.<br />

Türkçüler; farklı bir Ģekilde demokrasi, eĢitlik, kadının özgürlüğü gibi<br />

kavramların aslında batıdan önce Türklerde yaĢandığına vurgu<br />

yapmıĢlar, Ġslam öncesi Türk geleneklerine atıfta bulunarak kadının<br />

erkeğe eĢit ve toplumdaki yerinin saygın olduğuna yönelik bir söylem<br />

41


geliĢtirmiĢler ve örtünmeye gerek olmadığını belirtmiĢlerdir (Yılmaz,<br />

2008:290).<br />

2.3. Cumhuriyet ve Kadın<br />

Cumhuriyetin sağladığı faydalar ve getirdiği yenilikler hiç kuĢkusuz kadınlar<br />

açısından Türkiye‟de yaĢanan en önemli geliĢmelerdir. Fakat burada bir modernizm<br />

sorunuyla karĢı karĢıya olan bir ülke söz konusuyken kuĢkusuz kadınların değiĢimi<br />

biraz sancılı olmuĢtur. Cumhuriyetin ilan edilmesiyle birlikte yetiĢtirdiği çağdaĢ kızlar<br />

yavaĢ yavaĢ kamusal alanda yerlerini almıĢlardı. Böylelikle II. MeĢrutiyetin tesettüre<br />

uygun kıyafet düĢüncesi netliğe ulaĢmıĢ hatta hem tesettüre yakın hem de çarĢafın<br />

dıĢında bir kıyafet bulma arayıĢı sonlanmıĢtır. Çünkü artık yeni rejimin kızları baĢları<br />

açık bir Ģekilde yola devam etmiĢlerdi. Tarihsel olarak incelediğimizde bir bakıma yeni<br />

inĢa edilen hayatta her mesleği ilk icra eden ve ilk baĢarılı kadınlar olarak faklı<br />

kimlikler hiç çıkmayan bir üniforma olarak kadınların hayatlarına girmiĢtir. 1923‟ten<br />

1940‟lara kadar “öncü kadın” kimliği ile bütünleĢmiĢ kadınlar 1950‟lerde çok partili<br />

hayata geçiĢle birlikte öncü kadın kimliği yavaĢ yavaĢ silinmeye baĢlar. Artık “ideal<br />

salon kadınları” söylemi gündeme gelmektedir. Fakat buna rağmen cumhuriyet<br />

döneminde halk kesiminin tahsil hayatıyla barıĢması 1968‟lerden sonraya rastlar.<br />

Osmanlı bakiyesi öğretmenlerin dıĢında daha muhafazakar kesimlerin resmi eğitimle<br />

barıĢması aĢamalı bir yapı gösterir (Karabıyık-Barbarosoğlu, 2006:40-41).<br />

safha.<br />

1- ġehirli muhafazakar ailelerin, kızlarını en fazla kız lisesine kadar okuttukları<br />

2-Yüksek öğrenimdeki kızların baĢı açık olarak baĢladıkları fakülteleri baĢı<br />

kapalı olarak bitirmeleri. Ve edindikleri birikimi genç kuĢaklara aktarmak üzere Kur'an<br />

kurslarında, dernek ve vakıflarda çalıĢmaları.<br />

3- Ġmam Hatip Liselerinin kız bölümlerinin açılmasından itibaren, üniversitelere<br />

devam eden tesettürlü öğrencilerin sayısındaki artıĢ.<br />

4-1983 yılından itibaren (YÖK'ün) devletin baĢörtüsüne geçit tanımayan<br />

tavrının yurt dıĢı imkânlarıyla aĢılmaya çalıĢılması (Karabıyık-Barbarosoğlu, 2006:40-<br />

41).<br />

Bu dönemlerdeki muhafazakar yapının yanı sıra Avrupa‟da bu hem siyasal hem<br />

ekonomik dönüĢümden faydalanarak kendi çıkarlarını düĢünmeye baĢlamıĢtır. Bunun<br />

42


ilk örnekleri kendini Ģapkada göstermiĢtir. ġapka kanunu çıkmadan iki ay önce Ġstanbul<br />

limanına Ģapka dolu bir geminin demir atması ve kanunun çıkmasıyla yükünü<br />

boĢaltması yine aynı Ģekilde Avrupa‟dan Türkiye‟ye Ģapka seferlerinin düzenlenip<br />

Türkiye‟de Ģapka fabrikalarının açılması, bir Ģapkayı alabilmek için bir devlet<br />

memurunun bir yıllık vadeli olarak borçlanması Ģapkanın ekonomik çıkar boyutunun da<br />

olduğunu gösteren bir durumdur (Yılmaz, 2008:291-292).<br />

Cumhuriyetle birlikte Türkiye artık yeni bir çizgide ilerlemeye ve geliĢmeye<br />

baĢlamıĢtır. Bu yenilik ekonomide kendini sanayileĢme süreci olarak göstermiĢ ve<br />

bunun yansımaları aile yapısını da etkilemiĢtir. Türkiye‟de aile yapısı geniĢ aile özelliği<br />

gösteriyordu. GeliĢen bu yeni süreç aile yapısını etkilemiĢ ve çekirdek aileye dönüĢüm<br />

baĢlamıĢtır. Bunun sebebi olarak sanayileĢme sürecinin beraberinde getirdiği kente<br />

göçün sebep olduğu söylenebilir. Bu süreçle birlikte geniĢ aileler kente göç etmeye<br />

baĢlamıĢ ve kentin yaĢam tarzına ayak uydurmuĢlar ve böylelikle aile yapısı artık<br />

çekirdek aileye dönüĢmeye baĢlamıĢtır. Bununla birlikte kadının rolü değiĢmiĢ kırsal<br />

kesimde daha çok tarım iĢçisi olarak çalıĢan kadın, kentlerde artık ev dıĢında ücretli<br />

olarak ekonomik hayatın içinde yer almaya baĢlamıĢtır. Bu durumun bir diğer<br />

yansıması da kadına ev ve çocuk sorumluluğunun yanı sıra artı bir yük daha getirmiĢ<br />

olmasıdır (Doğramacı, 1993:4).<br />

Cumhuriyet ve sonrasında kadın artık sadece evde oturan ve çocuklarını<br />

büyüten bir anne değil, aynı zamanda çalıĢma hayatının da içinde yer alması gereken<br />

bir öğe olarak benimsenmiĢtir. Bu durum ilk zamanlar kuĢkusuz kabul edilmesi kolay<br />

olan bir durum değildir. Eğitim, ekonomik kalkınma ve demokrasi gibi tanımlanmıĢ<br />

değiĢkenlerin içerisine kadının da dahil olmasıyla <strong>sosyal</strong> hayat farklılaĢmıĢ, bu durum<br />

zaman ve mekanda da bir takım izler bırakmıĢtır. Bu durum incelenirken modernleĢme<br />

sistematiğinin de incelenmesi ve anlamlandırılması gerekmektedir. Bu durumda yapısı<br />

gereği bir takım zorluklar içermektedir. Çünkü modernizim tek bir yapı ya da tek bir<br />

kurumun varlığıyla değerlendirilemez. Göle‟nin de vurguladığı gibi “eğitim ve<br />

kentleĢme, ekonomik kalkınma ve demokrasi gibi evrensel olarak tanımlanmıĢ<br />

değiĢkenlerin ve bu değiĢkenler arasındaki nedensel sonuçların zaman ve mekândan<br />

bütünüyle bağımsız olarak modernleĢmeyi yarattığı kabul edilir”<br />

(Göle, 2000: 113).l<br />

Varolan tüm bu geliĢmelerin beraberinde getirdiği rollerin içinde kadının<br />

geleneksel giyimi 1956‟dan itibaren tartıĢılmaya baĢlanmıĢtır. Bu tartıĢma artık yön<br />

43


değiĢtirip baĢ örtüsü üzerinden yapılmaya baĢlanmıĢ ve 50-60 yılları arasında ülkedeki<br />

serbest ortamın ortadan kalkmasıyla birlikte, tek partili dönemde olduğu gibi bir baskı<br />

ortamı ortaya çıkmıĢtır. Bu dönemde de değiĢik yayın organlarında örtünme konusu,<br />

farklı bakıĢ açılarıyla tartıĢılan bir konu olmuĢtur. Tanzimat ile birlikte erkek bedeni<br />

tartıĢma konusu olurken, cumhuriyetin ikinci dönemi kadın bedenini tartıĢma konusu<br />

yapmıĢtır. Bu anlamda cumhuriyet dönemi sadece kadınlar açısından değil erkekler<br />

açısından da farklı geliĢmelere sahne olmuĢ ve bu geliĢimler idari yaptırımlarla<br />

gerçekleĢtirilmiĢ ve bu yaptırımlara karĢı gelenler cezalandırılmıĢtır. Devlet memurları<br />

bir bakıma Anadolu‟nun kasabalarına kadar modern yaĢam tarzını götürmeleri görevini<br />

üstlenmiĢlerdir. Fakat bin yıllık bir Ġslam geleneğine sahip olan bir toplum modern<br />

olarak nitelendirilen hayata geçiĢte bazı zorluklarla karĢılaĢmıĢlardır (Yılmaz,<br />

2008:291-292).<br />

Cumhuriyetin getirdiği yeniliklerle birlikte uyum süreci içinde her ne kadar<br />

zorluklarla karĢılaĢılsa da kadınların bu döneme adapte olmaları için büyük çaba<br />

harcanmıĢtır. Yetenekli kadınlar yurt dıĢına gönderilmiĢ ve eğitimlerine orada devam<br />

etmiĢlerdir. Atatürk döneminde kabul edilen felsefe erkekler kadar toplumun diğer<br />

yarısını oluĢturan kadınların da eğitilmesi ve kamusal alanda bir an önce yer almaları<br />

yönündedir. Bu dönem felsefesi toplumun ilerlemesi yönünde bir koĢul olarak<br />

karĢımıza çıkmaktadır. Çünkü bir toplumun ilerleyebilmesinin, toplumu oluĢturan<br />

sadece bir kesimin eğitilmesi diğerinin ise eğitimsiz kalmasıyla mümkün<br />

olamayacağının farkına varılmıĢtır. Bu bilinçle kızların eğitimine önem verilmiĢtir.<br />

Nitekim yapılan istatistiklere göre de cumhuriyet döneminden itibaren bir artıĢın<br />

olduğu görülür. Okur-yazarlık oranlarına, ilköğretim, ortaokul ve liselerdeki oranlara<br />

bakıldığında hiç kuĢkusuz erkekler eğitim açısından kızların önündedir.<br />

Cumhuriyet sadece kadınları eğitimi teĢvik etmekle kalmamıĢ aynı zamanda<br />

bunun için gerekli koĢulları da oluĢturma çabasını da içinde barındırmıĢtır. Cumhuriyet<br />

sadece bir devlet projesi niteliği göstermemiĢ, aynı zamanda bir <strong>sosyal</strong> proje olarak da<br />

varlığını devam ettirmiĢtir. Bu çerçevede bu projeye dahil edilen kadınlar erkeklerden<br />

bir fark gözetmeksizin eğitime dahil edilmeye çalıĢılmıĢtır. Bunun için bir çıkarılan<br />

kanunlardan kadınlar soyutlanmamıĢ, onlarında faydası göz edilmiĢtir. Getirilen haklar<br />

sadece teorikte kalmamıĢ aynı zamanda da pratik hayatta bunların uygulaması<br />

yapılmıĢtır. Fakat daha sonrasında bu tip geliĢmelere az rastlanmıĢtır. Cumhuriyetin ilk<br />

44


yıllarından bu yana yaĢanan geliĢmelere bir göz attığımızda bir hayli yol alındığı açıkça<br />

görülmüĢtür.<br />

Bunun yanı sıra kadının görev ve sorumlulukları artmıĢ ve bu artıĢ sonucunda<br />

Cumhuriyetten günümüze kadar kadının toplumsal statüsü istenilen düzeye<br />

ulaĢmamıĢtır. Kadının görev ve sorumluluklarındaki bu artıĢ her Ģeyden önce bazı<br />

değiĢimlerin yaĢandığı Türkiye‟de kadınlar üzerinde farklı etkiler yaratmıĢ ve<br />

kadınların hepsi bu etkilerden aynı derecede faydalanamamıĢlardır. Eğitim görme<br />

Ģansına genellikle kent kadını daha fazla sahip olurken, kırsal kesimde yaĢayan<br />

kadınlar bu imkanlardan daha az faydalanabilmiĢlerdir. Hatta bazıları okuma-yazma<br />

öğrenebilmiĢ, bazıları için bu bile söz konusu olmamıĢtır. Okuma- yazma öğrenenler<br />

ise bu durumdan çok fazla faydalanamamıĢ, hatta kadınların büyük bir kısmı kısa<br />

sürede okuma-yazmayı unutmuĢlardır. Eğitimine devam eden kırsal kesim kadınlarının<br />

sayısı ise çok azdır (Doğramacı, 1993:4).<br />

2.4. 1980 Sonrasında Kadın ve Din Olgusu<br />

1980‟lerde öne çıkan kavramlar ve alanlar vardır. Özellikle siyasal alanda<br />

kendini hissettiren uzlaĢma arayıĢı 1970‟lerde yaĢanan sonu askeri darbeye varan aĢırı<br />

siyasal kutuplaĢma ve bunalım, 1980‟lerde toplumun artık yaĢamak istemediği o yüzden<br />

askeri yönetimi bile katlanılır kılan bir duruma gelmiĢtir. Diğer bir deyiĢle 1980‟lerde<br />

askeri devrimin gelmesi ile birlikte demokrasiye duyulan özlem giderek artmıĢtır<br />

(Tekeli, 2010:22). Siyasal alanda yaĢanan bu tarz değiĢimlerin yanı sıra toplumda<br />

yadsınamaz bir kadın hareketi ortaya çıkmıĢtır. Bu hareketlerin çoğunun, siyaset,<br />

ekonomi ya da eğitim alanlarında zamanın Ģartlarına göre çok fazla radikal isteklerle<br />

ortaya çıkarken cinsellik konusundaki taleplerin ise daha mütevazi daha çekimser<br />

kaldıkları görülür (Ġlkkaracan, 2011:19). Özellikle bu tarihlerde muhafazakar partilerin<br />

baĢarısı bu durumun ayrıca kanıtıdır (Sallan Gül& Gül, 2000:4).<br />

Siyaset, ekonomi ya da eğitim alanında ortaya çıkan isteklerin yanı sıra Ġslamcı<br />

kadınlarında istekleri ve Ġslami hareketin yükseliĢi de 1980‟lere damgasını vurmuĢtur.<br />

Bu hareketlilik gözlemlendiğinde Çakır‟ın bu dönemi üç Ģekilde ele aldığı<br />

görülmektedir: ilki, Ġslami harekete en büyük damgayı kadınlar bastı, ikincisi Ġslami<br />

harekette en büyük çileyi kadınlar çekti, üçüncüsü ise Ġslami hareket bir erkek<br />

hareketidir (Çakır, 2000:14).<br />

45


Ġslamcı hareketin güçlü bir biçimde 1980 sonrası siyasi gündemi belirlemesiyle,<br />

kadın konusu yeniden Doğu\ Batı, ilerici\gerici, laik\Ģeriat gibi bir toplumsal tercih<br />

ölçütü olarak hayatımıza girmiĢtir (Göle,1991:113). Bu kavramlar hayatımıza girerken<br />

kadın konusunda yapılan tartıĢmlarda kadınların arka planda yer alması önemli bir<br />

sorgu alanı oluĢturmaktadır. Çünkü Ġslami hareket yükseliĢi hedeflerken aslında bu<br />

Ġslamcı erkeklerin yükseliĢi anlamına gelmiĢtir. Bu aĢamada konuĢma yapan ya da öne<br />

çıkan bir kadın cemaat lideri ya da konuĢmacıya rastlanamaz. Bunun yanı sıra bir siyasi<br />

partinin kadın milletvekili adayı gösterilmemiĢtir. Kadınların bu harekette ön planda<br />

yer almamalarına karĢın feminist hareketler öne sürdükleri bakıĢ açılarıyla toplumsal<br />

hayatı etkilemeye devam etmiĢlerdir. Özellikle 1980 sonrası ikinci bir feminizm<br />

dalgasına tanık olunmuĢtur. Daha sonrasında önem kazanan konular arasında olan<br />

kadına yönelik Ģiddet konusu etrafında kadınlar küçük gruplar halinde örgütlenmiĢ ve<br />

feminizmin bir kadın-erkek düĢmanlığından ziyade daha çok kadınların var olma savaĢı<br />

halini almıĢtır.<br />

Bu süreç muhafazakarlar açısından değerlandirildiğinde ise, Batının kültürel ve<br />

dini öğretilerine karĢı oldukları ve Müslüman kadını farklı gözle gören bir yaĢam ve<br />

değerler içinde yaĢama anlayıĢı modernitenin karĢıtı olarak ele alınır. Bunun yerine<br />

kadınlar için evlilik, aile ve Ġslamın gereğince yaĢamanın kadınlar için daha erdemli ve<br />

güvenli bir yaĢam Ģekli olduğuna inanırlar. Muhafazakarlar tarafından cinsiyete göre<br />

kamusal alan ayrımında kadınlar, birer nesne olarak görülmüĢtür (Sallan Gül& Gül,<br />

2000:7). Bu noktada Ġslam dünyasındaki uluslaĢma süreçleri, kültürel milliyetçilik ve<br />

Ġslam arasında farklı, değiĢken ve hararetli tartıĢmalara konu olan sentezler<br />

doğurmuĢtur. “Kadın meselesi”nin öğeleri, ortaya çıkmkata olan devlet iktidarı<br />

biçimlerini meĢrulaĢtırmak ve desteklemek için yeni ideolojiler arama sürecinde<br />

biçimlendirmiĢtir (Kandiyoti, 2007:96).<br />

1980 ve sonrası genel anlamda değerlendirildiğinde baĢörtülü kadınları anlama<br />

ve tanımaya yönelik araĢtırmalar büyük önem taĢımaktadır. Özellikle 80‟lerin<br />

sonrasında baĢörtülü kadınları farklı kategorilerde altında anlamaya yönelik<br />

araĢtırmalar yapılmıĢtır. Bu araĢtırmaların ne kadarının bu yöndeki durumun<br />

anlaĢılmasına yardım ettiği ne kadarının ise bu durumu güçleĢtirdiği tartıĢma<br />

konusudur. Fakat kabul görmesi gereken ortak bir nokta vardır ki oda mevcut durumun<br />

objektif yorumu için “eĢitler arası” bir anlama çabasını gerektirdiğidir (ġiĢman, 2000:<br />

113-114). Sonuç olarak diyebiliriz ki; 1980‟lerden itibaren Türkiye‟de modernleĢmenin<br />

46


BatılılaĢma ile aynı anlama geldiğive modernleĢmenin çeliĢkilerine olan tepkinin bir<br />

“kimlik politikası” Ģeklini aldığı ülkelerden biri olan Türkiye‟de, kendi kurallarıyla,<br />

yani esas olarak örtünerek kamusal alanda var olma talebiyle Ġslamcı bir kadın<br />

kimliğini öne çıkaran hareket; laiklik, BatılılaĢma, modernleĢme vb. etrafındaki<br />

tartıĢmalarda kadınların ve toplumsal cinsiyet kimliğinin bir kez daha merkezi bir rol<br />

oynamasına, daha doğrusu bu rolün iyice belirginleĢmesine yol açtı (Berktay,<br />

2006:117).<br />

2.4.1. Kamusal- Özel Alan Ayrımı<br />

Kamusal alan ve özel alan genel anlamda kültürel biçimlerinin anlaĢılmasını<br />

gerekmektedir. Kimi zaman bu durum bir sorun olarak karĢımıza çıkmaktadır. Alan<br />

ayrıĢması sorunu modernleĢme düĢüncesi içinde de kendine bir yer bulmaktadır.<br />

Burada hakim düĢünce kadının kamusal alanda yer aldığı süre boyunca özel alanın da<br />

dönüĢüme uğrayacağı yönündedir. Bunu farklı bir Ģekilde ifade edecek olursak,<br />

kadınlar kamusal alanın içinde var oldukça kamusal alanında özel alanın içine doğru<br />

yayıldığı görülür. Bu süreç dinamik bir Ģekilde iĢlemektedir (Ġlyasoğlu, 1994: 127).<br />

Kamusallık açısından ortaya çıkan sorunların tartıĢılması, araçsal rasyonaliteye<br />

karĢı iletiĢimsen rasyonalite, stratejik eyleme karĢı iletiĢimsel eylemi içermesiyle<br />

önemlidir. Gerçek ölçütlerde kamusallık devletle toplum arasında, her ikisine de aynı<br />

mesafede uzak ama bu ikisi arasında aracı bir konumda yer almaktadır (Kırık, 2007:<br />

135).<br />

Bu açıdan bakınca kamusal alanın nitelikleri Ģunlardır:<br />

1. “Sorunsal temellidir: bireyler vatandaĢ kimlikleriyle kendilerini ilgilendiren<br />

herhangi bir konuda ortak görüĢ (kamuoyu) oluĢturmak amacıyla bir araya<br />

gelmiĢ olmaları gerekir.<br />

2. Statüleri dıĢlar eĢitlikçidir: bireyler hak sahibi vatandaĢ kimlikleri ile eĢit<br />

koĢullarda bir araya gelirler. Bunun doğal sonucu makam, mevki ve statüler<br />

kamusal alanda bir Ģey ifade etmez. Yani hâkim, savcı, öğretim üyesi, general<br />

ya da CumhurbaĢkanı resmi kimlikleri ile temsil edilemezler.<br />

3. Akılcıdır: bu sürece katılan vatandaĢ bireylerin, konu ile ilgili argümanlarını<br />

ussallık temelinde ortaya koymaları gerekir.<br />

47


4. Özgürlükçüdür: kamusal alana katılan bireyler, hem içsel, hem de dıĢsal<br />

sınırlamalara tabii olmamalıdırlar” (Kırık, 2007: 135-136).<br />

Kamusal alanın niteliklerinin yanı sıra özel alan ayrımı ile farkı, geleneksellikle<br />

modernizm ayrımında kendini göstermektedir. Kamusal alanda yıllar geçtikçe<br />

değiĢmekte içindeki dinamikler farklı algılanır olmaktadır. Örneğin, eski dönemlerde<br />

kıraathane, kahvehane geleneği son birkaç yıldır “cafe”lere yerini bırakmıĢtır.<br />

Geleneksel kahvehaneler günümüzde hala yerini korumaktadır. Bu mekanlarda<br />

oynanan oyunlar, aynı Ģekilde yapılan politika sohbetleri, her evde televizyon yokken<br />

beraber izlenen televizyonlar buraları aslında bir Ģekilde <strong>sosyal</strong>izasyonun sağlandığı<br />

mekanlar haline getirmektedir (Göle, 2000: 173).<br />

Kamusal hayatın dinamiklerinin değiĢim geçirdiği göz önünde bulundurulursa<br />

kapalı kadınların zaman geçirdikleri mekanlarda ya da çalıĢma hayatına katılımlarıyla<br />

özel hayatlarında da bazı değiĢiklikler yaĢanmıĢtır. Örneğin, çalıĢan kapalı kadınlar<br />

çalıĢma hayatına girdiklerinde geçmiĢten günümüze kadar çalıĢmanın nedeni,<br />

çalıĢmanın anlamı, karĢı karĢıya kalınan sorunlar tarafından büyük değiĢimlere<br />

uğramıĢtır. YaĢanan bu değiĢimler sonucu kadınlar farklı sorunlar yaĢamıĢlardır.<br />

YaĢanan bu sorunlara daha çok çalıĢma hayatının erkeğe özgü değerler içermesi ve<br />

özellikle kadının biyolojik, toplumsal rollerinin önceliği neden gösterilmektedir (Kadın<br />

ÇalıĢmalarında Disiplinlerarası BuluĢma Sempozyumu, 2004). Bu sorunlara ayrıca<br />

kapalı kadınların kamusal alanda yer alma çabası da eklenmiĢtir.<br />

Kamusal alan ve özel alanın kesiĢtiği noktada geçiĢliliği sağlayan ve bu<br />

geçiĢlilikteki simgesel durumlar, kadınların durumunda kimi zaman bir önlem alma<br />

gereksinimi doğurmaktadır. Toplumsal ve kültürel deyimlerle bu önlemleri “kimlik”<br />

olarak nitelendirilebilir. Kimliğin kuruluĢ biçiminde beden, benlik ve kimlik<br />

örüntüsünün önemli olduğu söylenebilir. Tesettür imajı kimi zaman kamusal alanda<br />

“kendi içine kapanmıĢ” bir bedeni simgelemektedir. Bu durum farklı bakıĢ açılarınıda<br />

beraberinde getirmektedir. Hatta kimi zaman farklı bir kimliğin sınırlarını çizdiği de<br />

söylenebilir. Böylesi bir ayrım erkekler ve kadınlar arasında, batılı modern duruĢ ve<br />

yerli Ġslam duruĢ arasında farklı boyutlar da iĢleyiĢ gösterir. Bu ayrım ve beraberinde<br />

getirdiği öznel güç hali kimlik, benlik boyutlarını aynı potada eritmektedir. Bu<br />

kavramların ortak bir temel üzerinde pekiĢmesinin sonucu olarak modernliğin<br />

tanımlandığı kamusal alan ayrıĢmasına atıfta bulunulmaktadır. Ġlyasoğlu kimlik<br />

tanımını “Birbiriyle sıkı bir örüntü için de yer alan bu düzeylerin kamusal anlamdaki<br />

48


ifadesi kimliktir” Ģeklinde yapmakta ve yukarıda tartıĢıldığı haliyle bu süreçlerin<br />

kamusal alan ve özel alanın birleĢtiği bir noktada iĢleyiĢ gösterdiğini vurgulamaktadır<br />

(Ġlyasoğlu, 1994: 129-130).<br />

Kapalı kadınların kamusal alan içinde yer almalarının bir diğer baĢlangıĢ noktası<br />

da ortaya çıkan Ġslami hareket ile birlikte olmuĢtur. Bunula birlikte eskiden evlerine<br />

hapsedilen kadınlar cemaat ve partinin çıkarları için belli ölçülerde toplumsallaĢıp<br />

siyasallaĢmasına izin verildi. Bu amaca uygun olarak cemaatler ve ya parti bünyesinde<br />

kadın birimleri oluĢturuldu. Büyük ölçüde erkeklerin denetimindeki bu birimlerin kadın<br />

konusunu ayrı ve özel bir biçimde ele alması arzulanan birĢey değildi. Bu noktada<br />

kapalı kadınlar kamusal alanda kendilerine tam olarak yer bulamamıĢlardır. Bunun<br />

sebebi öngördükleri hareketin, yükselen bir Ġslamcı erkek hareketinin bir parçası<br />

olmaktan öteye geçememesi ve “kadın” kimliğiyle kamusal alanda yer alma taleplerinin<br />

bir takım sorunlarla karĢılaĢmasıdır. Bu sorunlar önce kadın oldukları için diğer sistem<br />

karĢıtı hareketlerden destek bulamamaları, sonrasında ise dindar oldukları için diğer<br />

kadın hareketlerinden destek bulamamalarıdır (Çakır, 2000:89-93).<br />

Örtünme sorunsalı, bu çerçevede, kadının ortak toplumsal alanlarda erkeklerle<br />

etkileĢime girdiği durumlarda cinselliği ahlaki denetim altına alma giriĢimidir. Bunun<br />

nedeni, denetimsiz cinselliğin özellikle de kadın cinselliğinin ahlak dıĢı ve toplumsal<br />

düzene bir tehdit olarak görülmesidir. Bu nedenle cinsel çekim nesnesi olarak kadın<br />

bedeni, özel\mahrem alanda farklı, toplumsal etkileĢim alanlarında farklı giyim kodları<br />

ile cinselliklerinin baskı altına alınması amacına hizmet eder. Kadın ve erkeğin fiziksel<br />

olarak birarada bulunduğu toplumsal etkileĢim anlarında kadın, kendisini Ģehvetli<br />

erkek bakıĢlarından sakınmak adına kadınsı cazibesini azaltacak kıyafetler giymelidir<br />

(Kırık, 2007:147-148).<br />

Diğer bir deyiĢle kamusal alanın demokratikleĢmesi kadınlar ve bütün ezilenler<br />

için özel bir anlam taĢımaktadır. Kadınların bir yandan kamusal alanda daha yoğun ve<br />

etkin bir biçimde katılma ve bu anlamda siyasal iktidarı eĢit olarak paylaĢma, eĢit<br />

yurttaĢlar olma talepleri vardır (Berktay, 2006:114). ĠĢte tam bu noktada kamusal<br />

alanda kadın, “kadın” olma kimliğiyle değil, cinselliğinin ön plana çıkması istenmeyen<br />

bir beden olarak yer almaktadır.<br />

49


2.4.2. Türbanın Siyasal Simge Olarak Kabul Edilmesi<br />

Son otuz yılda siyasal Ġslam‟ın yükseliĢi ve buna bağlı olarak ortaya çıkan<br />

kimlik ve farklılık söylemleri büyük ölçüde toplumsal gündemi meĢgul etmektedir.<br />

Böylelikle baĢ örtüsü entelektüel ilginin belli baĢlı odaklarından biri olmuĢtur. Bunun<br />

yanı sıra oluĢan bu ilgi farklı dinamiklerinde Ģekil değiĢtirmesine neden olmuĢ, post<br />

moderninzm ve küreselleĢme eksenli geliĢmelerin <strong>sosyal</strong> ve kültürel yaĢamın<br />

sınırlarının kimlik politikaları merkezinde yeniden Ģekillenmesine neden olmuĢtur<br />

(Kırık, 2005: 152-153).<br />

Ġslami siyasal kimliğin inĢası ya da Ġslami hareketlerin kimlik oluĢturmada etkin<br />

olduğu durumlarda türbanın simgeleĢmesi modernlik ve onun süreçleri göz önünde<br />

bulundurularak ele alınmalıdır. Modernlik tecrübesi, insanın bunun gereklerini<br />

yorumlama ve uyarlama yeteneği Ġslami siyasal kimliğin çağdaĢ inĢasını destekleyen<br />

olgulardır. Bunun anlamı bir toplumun kendi geçmiĢ kültürünü ve siyasal kimliğini<br />

modern Ģartlar karĢısında dönüĢtürmesidir (Yavuz, 2005:39). Bu dönüĢümde <strong>sosyal</strong>,<br />

siyasi veya ekonomik oluĢumlar modern koĢullarla birlikte mevcut gücüne güç katması<br />

bakımında bireyleri bir inanç veya bir simge etrafında toplama yoluna gitmiĢtir. Bu<br />

noktada da baĢ örtüsü siyasal alanda simge olarak ele alınmakta, siyasal anlamda karĢıt<br />

olanlar için farklı, kamuda görmek isteyenler için farklı anlamlar taĢımaktadır. BaĢ<br />

örtüsünün Ģekli üzerinden üretilen bir takım siyasal söylemler mevcuttur. GeçmiĢteki<br />

bir takım uygulamalar geçerli ve doğru kabul edilirken baĢörtüsü söz konusu olduğunda<br />

bu durum tartıĢma konusu olmuĢtur. Örneğin geçmiĢte Anadolu kadının kullandığı<br />

iğnesiz yemeni tarzı baĢ örtme Ģekli ya da Cumhuriyet döneminin alnı kapatan fakat<br />

boynun altından fiyonk yapılan baĢörtüleri günümüzde tesettürle kıyaslanmaktadır.<br />

Kimi zaman kadınların baĢ örtülerini bir ucunu kulak hizasından ya da tepeden<br />

iğnelemeleri bir tarikata ya da siyasi partiye mensubiyetin ipucu olarak<br />

değerlendirilmiĢtir (Karabıyık-Barbarosoğlu, 2006:67-68).<br />

Modern Türkiyenin yeni kollektivite anlayıĢının merkezi kavramı olan “millet ”<br />

ulus ve çağdaĢ uygarlık düzeyi olarak kabul edilen ortak bir amaca, bağlılığa ve aidiyet<br />

duygusuna vurgu yapmaktadır. BaĢörtüsü simge olarak dini anlamda cemaat<br />

kavramıyla, modern koĢullarda simgeleĢmektedir. Bu durum kimi çevreler açısından<br />

modern cemaatçilikle eĢ tutulmaktadır. Kırık modern cemaatçilik kavramını Ģöyle<br />

açıklamaktadır: ”Yansıtmaya dayalı, baĢarılabilir hatta baĢarılması gerekli kollektivite<br />

50


anlayıĢını, iyi iĢleyen bir kamusal alanı ön koĢulu olarak gören, bu nedenle de radikal<br />

anlamda seküler bir yaklaĢımdır” (Kırık, 2005:124).<br />

Günümüz çoğulcu demokratik toplumun vazgeçilmezleri olarak kabul edilen<br />

temel hak ve özgürlükler siyasal bağlamda sorunsallaĢmıĢtır. Kırık‟a göre Müslüman<br />

kadın, kamusal alanda görünürlük talep eder. Buradaki görünürlükten kasıt eğitim,<br />

siyaset, iĢ ve eğlence hayatı gibi toplumun her düzleminde bir Ģekilde var olmayı içerir.<br />

Bu durum yani görünürlük üzerinden özgürleĢme talebi iki farklı düzlemde yürütülen<br />

bir mücadeledir. Bu mücadelede baĢörtüsünü simge olarak kabul eden kadınlar her iki<br />

düzlemde de kendisine yer bulmaya çalıĢır. Ġlki kadını evin içerisinde geleneksel olarak<br />

konumlayan görüĢe karĢı oluĢan tutumdur. Bu tutum örtünme yolu ile bir takım hak ve<br />

özgürlükleri kontrol altına almayı içermektedir. Ġkinci mücadele alanı olarak modern ve<br />

günlük yaĢam inĢaasında kadının rolü ve buna karĢı geleneksel çevrelerin tutumu gelir<br />

(Kırık, 2005:176).<br />

Örtülü kadınların siyasal alandaki konumları, batı dünyasına yönelme ve<br />

batılılaĢma hareketleriyle birlikte siyasi iktidar mücadelelerinin, ilerici, gerici,<br />

geleneksel ve çağdaĢ bağlamındaki tartıĢmaların odak noktası olmuĢtur. Kadın konusu<br />

doğu-batı karĢılaĢtırmasının ya da devlet ve yönetim biçimlerinin ötesinde, gündelik<br />

yaĢamda da kendisine önemli bir yer bulmaktadır. Bu durum kadın- erkek mekanlarının<br />

ve iliĢkilerinin yeniden düzenlenmesine neden olmuĢ, aynı zamanda da Ġslami<br />

geleneklerin belirlemiĢ olduğu toplumsal dokunun çözülmesine sebebiyet vermiĢtir. Bu<br />

noktada simge olarak değerlendirilen kavramlar ön plana çıkmıĢ ve bu dokunun neden<br />

olduğu karmaĢanın Ģiddetini azaltmıĢtır. (Göle, 1991:73). Türk toplumunda bugün bile<br />

yerini koruyan bu düĢünce Ģekli, kullanılan her sözcüğü klasik bir dinsel esere veya<br />

kaynağa referans vermeden tanımlamaya çalıĢmaktadır (Filiz, 2008:70).<br />

2.4.3. Türbanın Kapitalist MetalaĢması ve Moda<br />

Günümüzde giyim ve moda, eski dönemlerden farklı; fakat siyasi, <strong>sosyal</strong>, dini<br />

ritüeller barındıran bir yerdedir. Bunun yanı sıra tesettür modası bir kavram olarak<br />

gündelik hayatımıza da girmiĢtir. Ġslami kesim olarak bilinen bir grubun giyimi<br />

modanın hızlı değiĢimine bağlı olarak tanımlanmaya baĢlanmıĢtır. Bu durum bazı<br />

çevreler tarafından eleĢtiri konusu yapılmıĢtır. Fakat farklı bakıĢ açısıyla inceleyecek<br />

olursak baĢörtüsü, modada „Ģov‟un bir parçası olarak adlandırılmakta dinin bir ilkesi<br />

olmaktan uzaklaĢmaktadır. EleĢtirilerin yoğunlaĢtığı farklı bir noktada „defileler dindar<br />

51


kadın kimliğine uygun değildir, zaten maksat da dini değildir, siyasidir‟ noktasında<br />

yoğunlaĢmaktadır. Bu yoğunlaĢma beraberinde siyasilerin eĢlerinin tavır ve<br />

davranıĢları, bazı çevreler tarafından dini uygun olmadığı gerekçesiyle eleĢtiri konusu<br />

yapılmıĢtır. Kamusal alanda yer alan kadınların gerek tesettür defileleriyle gerekse<br />

baĢörtüleriyle ilgili fikir beyan edenleri iki ayrı kategoride inceleyebiliriz: (Karabıyık-<br />

Barbarosoğlu, 2006:73).<br />

Birincisi, hayat tarzı ideologları,<br />

Ġkinci, laikliğin hürriyet tanımaz müdafileri (Barbarosoğlu, 2006:73).<br />

Tesettür; örtmek, göstermemek ve buradan hareketle bedensel çekiciliğin ve<br />

beden algısının en aza indirgenmesi anlamına gelir. Bir noktada doğrudan dikkat<br />

çekmeye yönelik olan modadan ayrılır. Bunları dikkate alarak üretim yapan tekstil<br />

sektöründeki bazı firmalar üst düzey gelir grubuna giren örtülü bayanlara özel<br />

seçenekler sunmuĢtur. Artık insanların kullandığı markalar <strong>sosyal</strong> statü göstergesi<br />

olarak kabul görülmeye baĢlanmıĢtır. Bunu doğuran faktörlerden birisi de geliĢen ve<br />

değiĢen ekonomik dünyada pazarlamanın gücünün artması ve bunun da dayatmaları<br />

fazlalaĢtırması olarak görülmektedir (Karabıyık-Barbarosoğlu, 2006:111).<br />

Gelir durumu ve değiĢen koĢullar kadını artık bir uyuma ve gündemde olana<br />

uygun davranmaya itmektedir. Bu bağlamda kadınlar o dönemdeki desen ve renklerden<br />

geri kalmamak için düzenli bir biçimde yeni tesettür baĢörtüleri satın almaktadırlar.<br />

Bununda ötesinde giydikleri manto ve pardösülere uyan çeĢitli eĢarpları tercih<br />

etmektedirler. Mantolarının altına giyilecek ve yine baĢörtüleriyle uyumlu tayyör ve<br />

elbiseler de bulunmaktadır. En iyi eĢarplar ipekten yapılanlardır ve kimi zaman<br />

ekonomik durumu çok da yeterli olmamasına karĢın kadınlar bun tür eĢarplardan<br />

edinmek istemektedirler. Bu durum ekonomik çeĢitlilik ve değiĢkenlik içerisinde<br />

tüketicilerin moda bağlamında hayatlarına nasıl yön verdiğinin bir göstergesidir (White,<br />

2002:348). KuĢkusuz iletiĢim araçları, ekonomik, siyasal ve kültürel küreselleĢme<br />

ülkeleri ve toplumları etkilemektedir (Öymez, 2007:14).<br />

Moda, farklı bakıĢ açılarıyla birlikte farklı sınıfsal iĢlevleri de içinde barındırır.<br />

Sınıfsal farklılıklar <strong>sosyal</strong> yaĢamda modayla belirginleĢmekte aynı zamanda temelde bir<br />

benzeĢme duygusu da yaratmaktadır. Bu nedenle biçimsel bir değiĢme yoluyla<br />

toplumsal değiĢme engellenirse, modanın olumsuz bir nitelik taĢıdığı söylenebilir.<br />

Kaldı ki tüketim toplumunun çarklarının dönmesi bakımından moda vazgeçilmez bir<br />

araç niteliği taĢımaktadır. Bu bakımdan da moda yabancılaĢtırmayı arttıran bir etken<br />

görünümünde olmaktadır. ÇağdaĢ toplumlarda adetler geçerliliğini kaybettikçe moda,<br />

52


üyük önem kazanan yeni bir norm olarak karĢımıza çıkar ve sınıfsal yapıdan bağımsız<br />

olarak incelenemez (Tolan, 2005:244-245).<br />

BaĢörtüsünün ekonomik anlamda <strong>sosyal</strong> hayatın içinde yer alması baĢörtüsü<br />

reklamlarını, baĢörtüsü defilelerini de beraberinde getirmiĢtir. Ġlk defa Tekbir Giyim<br />

tarafından 1995 yılında tesettür defilesi gerçekleĢtirilmiĢtir. O dönemde tesettür<br />

defileleri tartıĢma konusu yapılmıĢtır. Moda literatüründen alınan bazı kelime ve<br />

kavramlar bu eleĢtirinin odak noktasını oluĢturmaktaydı. Bu durumun Ġslami kesimden<br />

daha çok liberal çevreler tarafından tartıĢılma konusu olması dikkat çekmektedir.<br />

Örneğin, Merve Kavakçı‟nın yemin edip edemeyeceğinin tartıĢıldığı günlerde giydiği<br />

dekolte ayakkabılar liberal basın tarafından konu edilmiĢtir (Karabıyık-Barbarosoğlu,<br />

2006:111) Burada dindarlık <strong>sosyal</strong> bütünleĢme göz önüne alınarak yerine getirdiği rol<br />

bakımından da değerlendirilir (Özdalga, 2007:206).<br />

DeğiĢen koĢullar ve kadının iĢ hayatına girmesi ile ekonomik yaĢamda var<br />

olmaya baĢlamıĢtır. Serbest piyasa koĢullarının beraberinde getirdiği globalleĢme ve<br />

etkin medya, pazarlamayı güçlendirmiĢ ve bireylere tüketim konusunda dayatmalar<br />

oluĢturmuĢtur. Bu çerçevede güçlenen reklam çalıĢmaları ile yeni ekonomi alanları<br />

oluĢmuĢtur. Bunlar arasında en göze çarpanlardan biri ise giyim sektörü içinde yer alan<br />

tesettür giyimdir. Özellikle popüler eĢarp markalarının sahiplerinin yabancı uyruklu<br />

olması küresel ekonomide örtünmenin üzerinden rant sağlandığının bir göstergesidir.<br />

Eski dönemlerde kapalı kadınlar daha çok ev hayatıyla özdeĢleĢtirilirken günümüzde<br />

moda sektörünün de kayıtsız kalmadığı bir alanın parçası haline gelmiĢlerdir. Bu<br />

durumda beden merkezli bir kimlik sorununu etik düzlemde sorunsallaĢtırmıĢtır. Aynı<br />

zamanda baĢörtüsü engelleri inanç özgürlüğü bağlamında bireyin özel alanına bir<br />

müdahale, temel hak ve özgürlüklerin ihlali olarak görülmüĢtür (Kırık, 2007:210).<br />

53


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />

GÖRÜġMELERĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ<br />

Günümüzde kadın konusunda yaĢanan problemler karĢısında çeĢitli bakıĢ açıları<br />

mevcuttur. ÇalıĢmamız türban kavramı bağlamında kadınların bakıĢ açısıyla türbanı<br />

yorumlayıĢ Ģekilleri, gelenekler bağlamında türbanın farklılaĢıp farklılaĢmadığı,<br />

kadınların türbalarıyla birlikte kamusal alanı nasıl gördükleri, nasıl yer aldıkları,<br />

karĢılaĢtıkları sorunlar karĢındaki bakıĢ açıları ve özgürlük algıları ele alınmıĢtır.<br />

ÇalıĢmamızda nitel araĢtırma teknikleri temel elınmıĢ ve verilere ulaĢmak için<br />

derinlemesine görüĢme tekniği tercih edilmiĢtir. ÇalıĢma 2009-2011 yılları arasında<br />

yapılmıĢtır. GörüĢmeler çalıĢmanın bir yüksek lisans tezi olması ve sürenin kısıtlı<br />

olması göz önüne alınarak 25 Ağustos-20 Ekim 2010 tarihleri arasında<br />

gerçekleĢtirilmiĢtir. ÇalıĢma Isparta ili ile sınırlandırılmıĢ olup, 15 kadınla<br />

görüĢülmüĢtür. GörüĢme için seçilen kadınlar çeĢitli yaĢ dilimlerinde olup, farklı<br />

meslek gruplarına ve farklı cemaatlere üyedirler. Zincirleme örneklem tekniği<br />

doğrultusunda görüĢülen kadınlara ulaĢılmıĢ, görüĢme yapmak için kadınların iĢ yerleri<br />

ve ev ortamı tercih edilmiĢtir.<br />

3.1. GörüĢülen Örtülü Kadınların Öyküleri<br />

M.N. 32 yaĢında ilkokul mezunu bir ev hanımıdır. Maddi durumu orta seviyeli<br />

olup, baĢını 17 yaĢından itibaren kapatmaya baĢladığını belirtmiĢtir. EĢinin sabit gelirli<br />

bir memur olduğunu ve iki çocukları olduğunu söylemiĢtir. EĢinin ve kızının da kendisi<br />

gibi dinine bağlı olduklarını ve onlarla gurur duyduğunu vurgulamıĢtır. Yenilikleri<br />

reddetmemesine karĢın, geleneklerine bağlı bir yaklaĢım sergilediğini ifade etmiĢtir.<br />

Türban kavramı söz konusu olduğunda M.N. sadelikten yana bir tutum sergilemektedir.<br />

Çok fazla siyasi konularla ilgili yorum belirtmek istemese de, Ģuan ki iktadara olan<br />

sempatisini dile getirmiĢtir.<br />

M.N. annesinin ve ailesindeki diğer kadınlarında kendisi gibi türbanlı olduğunu<br />

söylemiĢtir. “Ben kendimi bildim bileli baĢı örtülü bir annem vardı. Ben de genç<br />

kızlığımdan beri kendimi hep kapalı hayal ettim” demiĢtir. Evlenirken eĢini görücü uslü<br />

ile tanıdığını daha sonra sevmeye baĢladığını belitmiĢtir. EĢi ile tanıĢtırılmasında<br />

akrabalarının etkili olduğunu söylemiĢ ve bu yüzden onlara minnet duyduğunu<br />

eklemiĢtir. Konumuz hakkındaki görüĢmeler M.N.‟nin kendi evinde gerçekleĢtirilmiĢ<br />

ve görüĢmeler yaklaĢık 45 dakikalık bir zaman dilimi içinde gerçekleĢtirilmiĢtir.<br />

54


Yapılan görüĢmeler sırasında M.N. din ve örtünme hakkındaki düĢüncelerini Ģu<br />

Ģekilde dile getirmiĢtir: “M.N. “Din bir toplumu ayakta tutan bir toplumsal<br />

düzenleyicidir. Ahlakı yaygınlaĢtırır. Bu bakımdan eğer bir dini inanıĢa sahipsek onun<br />

gereklerini yerine getirmekle yükümlüyüz, zaten Ġslam dinide kolaylık dinidir. Ben<br />

türbanı dinimizin gereği olarak görmekteyim. O yüzden benim için tamamıyla dini bir<br />

anlamı var” cevabını vermiĢtir. Cemaat iliĢkileri sorulduğunda ise “Cemaatler<br />

konusunda pek biĢi söylemek istemiyorum. Hakikaten iyi olanlar da var, amacından<br />

sapanlar da var” demiĢtir. Ahlak, cinsellik ve namus algısı sorulduğunda ise bakıĢ<br />

açısını Ģöyle dile getirmiĢtir: “Kadının bedeni önemlidir. Dinin emrettiği Ģekilde<br />

davranmak gerekir.” Bu soruya paralel olarak M.N.‟ye nasıl evlendiği sorulduğunda ise<br />

Ģöyle bir cevapla karĢılaĢılmıĢtır: “Ben görücü usulü evlendim. Allaha Ģükür<br />

mutluyum.ĠnĢallah çocuklarımız da bizim gibi mutlu olur.”<br />

Çocukları ve ailesinin dine ve türbana olan yaklaĢımları sorulduğunda ise<br />

“Benim annem baĢörtülü bir kadındı. Bende küçükken kendimi hep baĢörtülü hayal<br />

ederdim. EĢim ve çocuklarım da benim gibi dinine bağlılar. Ben bu durumlar gurur<br />

duyuyorum” demiĢtir. Örf, adet ve değerlere bakıĢ açısını ise “Adet ve geleneklerimiz<br />

zamanla değiĢmekte. Bunda da modanın ve insanın sürekli olarak değiĢiklikten yana<br />

olmasının etkisi olduğu düĢüncesindeyim. Zaten her Ģeyin eskiyle aynı olması mümkün<br />

değil her gün yeni Ģeyler oluyor ve hayatımız farklılaĢıyor. Bu yeniliklere kayıtsız<br />

kalmak, değiĢimi reddetmek bizi asla ileriye götürmez. Dinimizin ilk emri “oku”dur.<br />

Böyle bir din bize ilerlemeyi, okumayı, araĢtırmayı emrediyor. Bizde bu durum<br />

karĢısında yenilikler üretmeliyiz. Ama tabi ki bu geçmiĢi reddetmek ve gelen yenilikleri<br />

olduğu gibi kabullenmek anlamına gelmiyor. “Geleneklerini unutan insanlar<br />

geçmiĢlerini unutur, geçmiĢini unutan insanlar ise sonunda kendilerini unutur”. Ben bu<br />

sözü sürekli kendi çocuklarıma söylerim” Ģeklinde dile getirmiĢtir. Geleneklerin<br />

geleceğini değerlendirilmesi istendiğinde ise “Biz millet olarak değiĢikliğe çok açığız.<br />

Bu sebeple de bugün gelenek ve görenek olarak gördüğümüz değerlerimiz önümüzdeki<br />

yıllarda değiĢikliğe uğrayacaktır” Ģeklinde bir görüĢ sergilemiĢtir.<br />

Özgürlük, eĢitlik, hak, estetik ve aidiyet bağlamında türban algısının<br />

değerlendirilmesi istendiğinde ise M.N. “Kadınlar kendi zevklerine göre değiĢik<br />

Ģekillerde bağlayabiliyorlar. Bence de bunda dinen her hangi bir sakınca yok. Çünkü ilk<br />

bağlandığı Ģekliyle bağlanması ve ya herkesin tek tip bağlaması hoĢ olmaz.<br />

DüĢünsenize herkes aynı Ģekilde bağlamıĢ aynı renk türban takmıĢ asıl bu rahatsız eder.<br />

Farklılıklar her zaman iyidir. Ayrıca bazı cemaatlere özel bağlama Ģekilleri de var. Bir<br />

55


aidiyet yaratma çabası beklide bu. Yani kadınlar kendilerini bir topluluğa aynı Ģekilde<br />

türban bağlayarak ait hissediyorlar. Süleymancılar çenelerini kapatmayı tercih ediyor<br />

mesela ve türbanın uçlarını bağlıyor. Bunun yanı sıra türbanın ucunu kafasının<br />

üzerinden saranlar, yine türbanın uçlarını omuzlarına yayanlar yada uçlarına yüzük<br />

takan kadınlar da var. Bunlarda her hangi bir sakınca olduğunu düĢünmüyorum çünkü<br />

bana göre önemli olan niyet. Allah rızası için kapanıyorsa bir kadın türbanının Ģeklinin<br />

bana göre çok da fazla önemi yok” demiĢtir. Simge olarak türbanı nasıl gördüğü<br />

sorulduğunda ise “Türbanı simge olarak görmüyorum” Ģeklimde görüĢ belirtmiĢtir.<br />

DeğiĢen koĢullar karĢısında türban algısı sorulduğunda ise M.N. “Türbana bakıĢ<br />

değiĢmemelidir” Ģeklinde bir duruĢ sergilemiĢtir. Türban reklem ve defileleri<br />

konusundaki düĢünceleri sorulduğunda ise “Olmasa bence daha iyi” demiĢtir.<br />

Moda ve modern giyim konusunda ise “Ben sadelikten yanayım. Bir kadın ilk<br />

önce sade olmalı. Ama rahatsız edici bir durumda var tabiî ki. Kadınların düğünlerde ya<br />

da özel günlerde abiye ya da özel kıyafetler giymesinin bence bir sakıncası yok ama<br />

tabi ki erkeklerin yanında giymedikleri sürece. Yani kadın kadına gidilen bir eğlencede,<br />

ya da erkeklerin olmadığı özel gecelerde giyilebilir. Ama ben çok canlı ve dikkat çeken<br />

renkler konusunda biraz ön yargılıyım çünkü bir kadına çok da yakıĢmadığını<br />

düĢünüyorum. Yine türbanın yaptırılması için kadınlar kuaföre gidiyorlar ve aynı<br />

normal saça uygulanan iĢlemler türbana da uygulanıyor. Tokayla Ģekil veriliyor.<br />

Bozulmasın diye sprey sıkılıyor. Bazı yerlerinden boncuklar sarkıtılıyor. Bunlar bazen<br />

gerçekten çok kötü duruyor. Bir kadının önce aynaya bakması ve bir giysinin kendisine<br />

yakıĢıp yakıĢmadığını değerlendirmesi gerekiyor. Ama bazı kadınlarda yakıĢanı<br />

giymekteler. Bence sade olması daha doğrudur” Ģeklinde görüĢ belirtmiĢ ve kamusal<br />

alanın anlamı sorgulandığında ise “Örneğin türbanlı öğrencilerin üniversiteye<br />

girememesi özgürlüğü engelleyici bir durum. Türkiye özgür bir ülkeyse herkes istediği<br />

Ģekilde giyinmelidir. Sonuçta açıklıkta bir sınır yok. Eteği kısa olan birisi rahat rahat<br />

girebiliyorsa baĢında türbanı olan bir öğrenci da rahat rahat girebilmeli” görüĢünü<br />

benimsemiĢtir.<br />

Kamusal alanda türbanın yeri sorulduğunda “Türbanın kamusal alana<br />

girememesi tamamen özgürlük karĢıtı bir durumdur” cevabı alınmıĢ ve türban<br />

sorununun değerlendirilmesi istendiğinde ise “Çözülebilir en azından ben öyle<br />

umuyorum. Özellikle Ģu son siyasi durumlar en azında türban konusunda bir değiĢim<br />

sürecinin baĢladığını bize düĢündürüyor ve bu geliĢmelerden mutluluk duyuyoruz. Ben<br />

eskiye oranla artık pek çok tabunun yıkıldığını ve daha da geliĢmelerin olacağını<br />

56


düĢünüyorum ve bana böyle düĢündürdüğü için de Ģu anki iktidara minnettarım”<br />

Ģeklinde bir cevap alınmıĢtır.<br />

A.E 25 yaĢında üniversite mezunu, yüksek lisansa devam eden bir öğrencidir.<br />

Yüksek lisans sonrası doktoraya devam etmeyi planladığını söylemiĢtir. Maddi durumu<br />

bir öğrenciye göre oldukça iyi olup, baĢını kapatmaya lise dönemlerinde baĢladığını<br />

belirtmiĢtir. Isparta‟da ailesiyle birlikte yaĢamaktadır. Dini konularda kitap okumayı ve<br />

araĢtırmayı sevdiğini belirtmiĢtir. Günlük yaĢantısında sinemaya gitmekten<br />

hoĢlandığını, arkadaĢlarıyla zaman geçirdiğini, yürüyüĢ yaptığını ve böylelikle zaman<br />

geçirdiğini eklemiĢtir. Annesinin hafız olduğunu ve bir camide Kuran kursu hocalığı<br />

yaptığını, babasının da imam olduğunu söylemiĢtir. Dini vecibeleri yerine getirme ve<br />

öğretileri uygulama konusunda herĢeyi ailesinden öğrendiğini ve bu konuda kendini<br />

Ģanslı hissettiğini söylemiĢtir. Evlilik konusunda ise görücü usulüne karĢı olmadığını<br />

da söylemiĢtir.<br />

GörüĢmeler A.E.‟nin evinde yaklaĢık 45 dakikalık bir zaman dilimi içinde<br />

gerçekleĢtirilmiĢtir. Ailesinin de katkısıyla zengin bir kütüphaneye sahip olduğunu<br />

belirttikten sonra Müslüman olmayanların Müslüman olan kitlelerin hayat Ģekillerini ve<br />

giyim anlayıĢlarını bir Ģekilde yönlendirdikleri konusunda serzeniĢerini dile getirmiĢtir.<br />

A.E.‟ye din ve örtünme konusunda düĢünceleri sorulduğunda “Ġslam dinine<br />

göre kadınların kendisine haram olanlara karĢı belirli bölgelerinin kapalı olması<br />

gerektiği emredilmiĢtir. Dinimizi yaĢamak istiyorsak eğer, dinimize bağlı olduğumuzu<br />

göstermek istiyorsak dinin emirlerini yerine getirmek gerekiyor. Ben Müslümanım<br />

yada ben Hıristiyanım diyorsak o dinler ne yapmamız gerektiğini söylüyorsa onlar<br />

yapılmalıdır. Aksi halde ben Ģu dine bağlıyım ben bu dine bağlıyım demek doğrudur<br />

belki ama vicdanımıza verdiğimiz cevap aynımı acaba…Ġslam dini de kadınların<br />

örtünmesi gerektiğini söylüyorsa ki söylüyor o halde kadınlar örtünmelidir. Doğru olan<br />

budur ancak dinin emir ve yasaklarını yerine getirmek herkesin kendi özgür iradesine<br />

kalmıĢtır. Dinde hiçbir Ģekilde zorlama yoktur, olmamalıdır da” Ģeklinde görüĢünü<br />

belirtmiĢtir.<br />

Cemaat iliĢkileri sorgulandığında ise A.E. “Dinde amaç Allah‟ın rızasını<br />

kazanmaktır. Cemaatler ise Allah‟ın rızasını kazanmak için takip edilen yoldur. Yani<br />

cemaat Allah‟ın rızasını kazanma yoludur. Bu yüzden cemaatlere sıcak bakıyorum.<br />

Dini farklı yorumlamaları konusunda ise ben bunun çeĢitlilik oluĢturduğuna inanıyorum<br />

ve bu çoğunlukta her hangi bir sakınca görmüyorum” demiĢtir. Cinsellik, ahlak ve<br />

57


namus algıları değerlendirildiğinde ise “Bana göre pantolon değiĢen koĢulların getirdiği<br />

bir yeniliktir mesela, giyilebilir. Ancak uzaktan bakıldığında cinsiyeti farkettirecek bir<br />

kıyafet daha bulunmalı. Eğer örnek vermem gerekirse kadın pantolon giymiĢĢse önüne<br />

ve arkasına kapatacak baĢka giysiyi pantolonun üzerine giymelidir. Tunik adı<br />

verdiğimiz uzun giysiler kadınların kalçalarını kapatıyor ve kadınların hatlarını<br />

gizliyor. Bu noktada bence bir sakınca yok. Ama dediğim gibi kapatıcı bir Ģey yoksa<br />

iĢte o zaman sıkıntı” cevabı alınmıĢtır.<br />

Evlenme ve evlilik biçimi sorulduğunda A.E. Ģu cevabı vermiĢtir: “Ben görücü<br />

usulüne karĢı değilim. Bence tanıĢarak evlenen insanlar daha kolay boĢanıyor. Çünkü<br />

sevgi bitiyor. Görücü usulü ile evlenildiğinde ise insanlar birbirlerini tanımak için çaba<br />

gösteriyorlar. Daha uzun süreli evlilikler bence bu Ģekilde olur.” Çocukların ve ailesinin<br />

türban yaklaĢımı sorulduğunda ise “Ben kapalı bir ailede büyüdüm. Annem Hafız,<br />

babam da imam. Bu yüzden dini gerekliliklerin bilincinde olarak büyüdüm ve bunun<br />

için mutluyum” Ģeklinde bir cevapla karĢılaĢılmıĢtır. Gelenek ve modernizm<br />

bağlamında örf, adet ve değer kavramları sorulduğunda “Ġyi ve akla uygun olan<br />

geleneklerin devam ettirilmesinden yanayım. Ama tabiî ki bu bütün gelenekler için<br />

geçerli değil. Bazı geleneklerimiz yorucu ve zaten bir çoğu duruma göre değiĢiklik<br />

göstermiĢtir” cevabı alınmıĢtır. Geleneklerin geleceği sorulduğunda ise A.E. Ģöyle<br />

demiĢtir: “Bilmiyorum, değiĢir heralde.”<br />

Özgürlük, eĢitlik, hak, estetik ve aidiyet bağlamında türbanı değerlendirilmesi<br />

istenildiğinde ise “Türban hak eĢitliği olmalıdır. Ġnsanlar istediği Ģekilde baĢını<br />

kapatabilmeli” Ģeklinde cevap alınmıĢtır. Türbanın simge olarak değerlendirilmesi<br />

istenildiğinde ise “Dinin ve örtünmenin artık bazı konulara alet edildiğini düĢünüyorum<br />

bu yüzden evet türban kimi zaman bir simgedir diyebiliriz ama türban dini simgelemez.<br />

Çünkü türbanda boyun açık kalır. Dinimizde kadınların boynunu da örtmesi<br />

emredilmektedir. Bu sebeple türban dini simgelemez. Dini simgeleyen örtünme<br />

tesettürdür. Yani kadınların ayaklarından baĢlarına kadar “ziynet” adı verilen<br />

bölgelerinin kapatılmasıdır. Tesettürle türban birbirinden çok farklıdır. Günümüzde<br />

tesettür daha çok türbandan daha ileri bir kapanma boyutu olarak düĢünülmektedir oysa<br />

ki tesettür asıl olan Ģeydir. BaĢın kapanması, boynun kapanması, el bileklerine kadar<br />

ve ayak bileklerine kadar kapanma dinin emrettiği bir kapanma Ģeklidir. Tabi ki bazıları<br />

bu konuda faklı düĢünüyor.Herkes türbanı Allah rızasını kazanmak için takmıyor”<br />

Ģeklinde görüĢlerini belirtmiĢtir.<br />

58


DeğiĢen koĢullar karĢısında türban algısının değerlendirilmesi istenildiğinde<br />

ise A.E. “DeğiĢen koĢullar türbanı da etkilemiĢtir” demiĢtir. Türban reklem ve defileleri<br />

sorulduğunda “Ülkemizde türban ve eĢarp kullananların sayısı azımsanmayacak bir<br />

düzeydedir. Hatta ciddi bir sayı olduğu aĢikardır. Tabi bu insanlara da üreticiler bir<br />

Ģekilde ulaĢmak zorundalar. Nasıl diğer kıyafetleri üreten yerli ve yabancı firmalar<br />

varsa türban ve eĢarpta da durum aynı. Bazı eĢarp markalarının sahipleri Ġslam dinine<br />

mensup bile değiller ama azımsanmayacak kadar fazla kapalı bayan var ve onlarda bu<br />

çoğunluktan faydalanıyorlar. Aslına bakarsanız taktığımız eĢarpların modasını<br />

belirleyenler Müslüman bile değiller” cevabı alınmıĢ ve moda ve modern giyim ile<br />

türban algısının değerlendirilmesi istenildiğinde ise “Bence türban takan moderndir<br />

veya türban takmayan moderndir diye bir düĢünce yanlıĢtır. Sonuçta aynı zamanda<br />

yaĢayıp türban takan da var takmayan da var. ġimdi siz açıksınız ben kapalıyım diye<br />

size modern bana modern değil mi diyeceğiz Bu çok saçma olur. Modernizim giyimle<br />

kuĢamla olmaz modernlik düĢüncede, zihinde olur. Örneğin baĢı açık olsa da türbanlı<br />

bayanların üniversiteye girerken baĢlarını açmak isteyen bir zihin ne kadar modern<br />

olabilir” Ģeklinde bir cevap alınmıĢtır.<br />

Kamusal alan anlamı sorulduğunda A.E. “Ben size sorabilirmiyim Benim<br />

kamusal alanım neresi demiĢtir. Kamusal alanda türban konusunda ne düĢündüğü<br />

sorulduğunda “Örtülü kadınların kamusal alanı falan yok. Bizim kendi alanlarımız var”<br />

cevabını vermiĢtir. Türban sorunu hakkındaki düĢüncelerini de Ģu Ģekilde dile<br />

getirmiĢtir: “Ben hoĢgörüyle çözüleceğini düĢünüyorum. Ġnsanlar empati yaptıklarında<br />

bence sorunlar çözüme daha kolay ulaĢabilir. Mesela baĢını örtmeyen bir bayan kendini<br />

benim yerime bir koysun. Öğrenim görmek için gireceği kuruma girerken giyiminde<br />

değiĢiklik yapmak zorunda bu çok rahatsız edici bir durum. DüĢünmesi bile rahatsız<br />

edici.”<br />

A.S. 28 yaĢında üniversite mezunu bir öğretmendir. Maddi durumu söylediği<br />

kadarıyla iyidir. Ailesi Isparta‟nın bir köyünde ikamet ettiği için Isparta‟da tek baĢına<br />

yaĢamaktadır. Daha öncesinde bir dershanede çalıĢmıĢ olup son bir yıldır Milli<br />

Eğitimde öğretmenlik yapmaktadır. A.S.‟ye Isparta‟da yaĢayan ve kendi konuĢmak<br />

istemediği için bir isim öneren B.M.‟nin tavsiyesiyle ulaĢılmıĢ ve kendisiyle B.M.‟nin<br />

evinde görüĢülmüĢtür. GörüĢmeler yaklaĢık bir saat sürmüĢtür.<br />

A.S. köyde doğmuĢ ve büyümüĢtür. Çevresindeki kadın profilinin genellikle<br />

türban Ģeklinde olmasa da kapalı kadınlardan oluĢtuğunu belirtmiĢtir. NiĢanlı olduğunu<br />

59


ve ağustos ayında evleneceğini söyledikten sonra eĢ adayının da doğup büyüdüğü<br />

köyden olduğunu ve çocukluklarının beraber geçtiği vurgulamıĢtır.<br />

Din kavramı ve örtünme hakkında A.S. “Dindarlık bağlı olduğu dine karĢı görev<br />

ve sorumluluklarını yaĢatan ve yaĢatmaya çalıĢan, kendini tamamen kendi dinine<br />

adamıĢ insanlara verilen isimdir. Dinsel yaĢam ise dininin gereği olarak o dinin emir ve<br />

yasaklarını hayatına geçirerek uygulayan kiĢilerin yaĢam Ģekilleridir. Yani hayatını<br />

dinin gerektirdiği gibi yaĢayan insanların hayat tarzıdır” demiĢtir. Cemaat kavramı<br />

hakkında ne düĢündüğü sorulduğunda “Cemaat aynı tarz düĢüncelere,benzer inançlara<br />

sahip ,birbirine davranıĢ ve inanç bakımından yakın olan homojen insan topluluklarıdır.<br />

Cemaat kavramına dini açıdan bakacak olursak da aynı dine mensup ortak inançları<br />

paylaĢan ortak görüĢlere sahip olan insan topluluklarıdır diyebiliriz” cevabı alınmıĢtır.<br />

A.S. ahlak, cinsellik ve namus kavramlarını örtünme bağlamında nasıl<br />

değerlendirildiği sorulduğuna “Gerekli bir takım kurallar vardır. Bunların yerine<br />

getirilmesi gerekir. Gerisi kiĢinin kendisine kalmıĢtır” demiĢtir. Evlenme Ģekli<br />

sorulduğunda “Görücü usulü sağlıklı evlilik yapmak isteyen kadınların tercihi bence”<br />

Ģeklinde bir cevap alınmıĢtır. Çocukların ya da ailesinin türban ya da dine bakıĢ açısı<br />

sorulduğunda “Benim ailem köyde yaĢıyor. Zaten köyleri biliyorsunuz. Daha kapalı<br />

küçük yerler. Benim kapanmam tamamen kendi isteğimle doğru yaptığıma<br />

inanmamdan kaynaklanıyor” Ģeklinde bir cevap alınmıĢtır.<br />

Örf, adet ve değer kavramına bakıĢ açısı sorulduğunda “Örf, yasalar tarafından<br />

belirlenmeyen fakat o toplumun kabul ettiği yasalardır diyebiliriz. Bunu belirleyen<br />

etkenler ise o toplumun sahip olduğu değerlerdir. Değer ise bir ulusun sahip olduğu<br />

<strong>sosyal</strong>, kültürel, ekonomik ve bilimsel değerlerini kapsayan maddi ve manevi öğelerin<br />

bütünüdür. Adet ise tıpkı örf gibi toplumun yaĢamını sürdürebilmesi için gerekli olan<br />

kuralları kapsar. Örf ve adetler sayesinde toplum düzenli bir Ģekilde yaĢamını<br />

sürdürebilir” Ģeklinde bir görüĢ belirtilmiĢtir. A.S. geleneklerin geleceği<br />

sorgulandığında “Gelenekler ne yazık ki yavaĢ yavaĢ yok olmakta modern zamanın<br />

değerleri benimsenmekte özümsenmektedir” demiĢtir.<br />

A.S.‟ye özgürlük, eĢitlik, hak, estetik ve aidiyet kavramları bağlamında türbana<br />

yüklenen anlamlar sorulduğunda “Dini açıdan baktığımızda baĢından beri dediğimiz<br />

gibi dinin bir gereği olarak örtünmek gerekir. Ancak ülke standartları, yasaları dini<br />

özgür bir Ģekilde yaĢamaya engel oluyorsa burada kimlik kargaĢasına girilir. Mesela<br />

Müslüman bir bayan dininiz gereği olarak baĢını kapatarak kamu kurum ve<br />

kuruluĢlarında çalıĢmak isterken ülke yasaları buna engel teĢkil ettiğinde önünde iki<br />

60


seçenek vardır ya baĢını açarak çalıĢacak yada çalıĢmayacak. Burada bayan baĢını<br />

açarsa bir kimlik kargaĢasına girecektir. Hani ben müslümandım hani ben dinimi<br />

yaĢıyordum Acaba baĢımı açarak hatamı yaptım diyerek ne çalıĢtığı iĢe adapte olup<br />

verim sağlayabilecek nede kendi iç sorunlarını halledebilecek. Diğer seçenek<br />

çalıĢmamayı seçerse ise” nerede burada özgürlük” diyecek. Nefes aldığım ülkemde ,<br />

kimliğinde dini Ġslamdır denilen ülkemde dinimi özgürce yaĢayamıyorsam nerede<br />

burada özgürlük” Ģeklinde bir cevapla karĢılaĢılmıĢtır. Türbanın simge olarak<br />

değerlendirilip değerlendirilmesi konusundaki görüĢelerini Ģu Ģekilde dile getirmiĢtir:<br />

“Türbanlı, baĢörtülü yada kapalı nasıl tabir edilirse edilsin baĢı örtmenin tek bir amacı<br />

vardır dinimizin gereği olarak yerine getirmek Allah rızası için haram yerlerimizi<br />

örtmektir. BaĢka bir amacı yoktur ne siyasal bir simge ne bir cemaate üye olduğunu<br />

göstermek için takma gibi konular safsatadır sadece.”<br />

DeğiĢen koĢullar karĢısında türban algısı sorulduğunda A.S.‟nin cevabı Ģu<br />

Ģekilde olmuĢtur: “Bence değiĢiklikler karĢısında biraz kuĢku duymalıyız.” Bunun yanı<br />

sıra A.S. türban reklam ve defileleri söz konusu olduğunda “Kıyafet sadece<br />

vücudumuzu örtmek için kullanılmaz. Estetik duruĢuda önemlidir. Ben bir mağazaya<br />

girdiğimizde üstümü kapatmak için bir Ģey değil beğendiğim bir elbise yada gömlek<br />

almak isterim üzerimde nasıl durduğuna bakmak isterim. Bu sebeplede gerek kapalılar<br />

için gerekse baĢının kapatmayı tercih etmeyenler için yani tüm insanlık için kıyafet<br />

üreten firmalar rekabet haline girmiĢtir. Ürettikleri ürünleri pazarlamak için reklam<br />

yapmalılar tanıtmalılardır” Ģeklinde bir cevap vermiĢtir. Moda ve modern giyim söz<br />

konusu olduğunda “Modernizm ile birlikte kılık ve kıyafette de değiĢme ve geliĢme<br />

görülmüĢtür. Kapalı bayanlar da modern yaĢama ayak uydurmak için modanın<br />

gerektirdiği gibi giyinmek isteyenlerde giyinebilir” Ģeklinde bir cevapla karĢılaĢılmıĢtır.<br />

Kamusal alanın anlamı sorgulandığında A.S. “Toplumun ortak yararını<br />

belirlemeye ve gerçekleĢtirmeye yönelik düĢünce, söylem ve eylemlerin üretildiği ve<br />

geliĢtirildiği ortak toplumsal etkinlik alanına iĢaret etmek için kullanılan kavram, yani<br />

hiçbir insan ayırt etmeden ortak toplumsal bir alan olmalıdır” Ģeklinde cevap vermiĢtir.<br />

Kamusal alanda türban konusunda ne düĢündüğü sorulduğunda “Kamusal alan her<br />

düĢüncenin ortak paylaĢılabildiği, her insanın ortak kullandığı bir mekanı ifade eder. O<br />

halde insan ayırımı yapmadan her insanın kullanabilmesi gereken bir alandır. Kaldı ki<br />

Türbanlı yada türbansız ayırımıda çok saçmadır. Kamusal alan herkese açık olmalıdır”<br />

demiĢtir. A.S. türban sorunu ele alındığında “Ben inanıyorum ki türban sorunu diye bir<br />

Ģey kalmayacak ülkede. Çünkü ortada bir problem yok iken dikkatleri farklı yönlere<br />

61


çekerek kendi amaçlarına ulaĢmak isteyenlerin oluĢturduğu bir komplodan baĢka bir<br />

Ģey değildir türban sorunu..Ülke baĢındakilerin de yada ileride gelecek kiĢilerinde<br />

bunları görmelerini ümit ediyorum” demiĢtir.<br />

E.Y. 57 yaĢında ilkokul mezunu bir ev hanımıdır. 3 çocuğu olduğunu belirten<br />

E.Y. geçim sıkıntısı çektiğini ve çocuklarıyla yeteri kadar ilgilenemediğini belirtmiĢtir.<br />

EĢinin daimi bir iĢinin bulunmadığını sık sık iĢ değiĢtirdiğini vurgulamıĢtır. Kendisini<br />

geliĢtirmek istediğini, halk eğitim kurslarına gitmek istediğini fakat buna zaman<br />

bulamadığını söylemektedir. Eski düĢüncelerinin kadının evde oturması ve ev iĢleriyle<br />

ilgilenmesi yönünde olduğunu fakat artık görüĢlerinin farklılık gösterdiğini belirtmiĢtir.<br />

E.Y. ayrıca hafta sonları arkadaĢ çevresi ile birlikte toplanıp ibadet ettiklerini ve<br />

bunu bir gelenek olarak bir yıldır sürdürdüklerini, bu sayede bilgilendiklerini<br />

söylemiĢtir. E.Y. katıldığı sohbetlerden çok hoĢnut kaldığını, hatta bunları öğrenmekte<br />

geç kaldığını ve bu sohbetlerle tanıĢmasının komĢusunun sayesinde olduğunu<br />

eklemiĢtir. Küçük kızının Süleyman Demirel Üniversitesi tıp fakültesinde okuduğunu<br />

ve ona yeterli maddi desteği sağlayamadığından yakınmaktadır. Konu hakkındaki<br />

görüĢmeler yaklaĢık bir saatlik bir zaman dilimi içerinde ve E.Y.‟nin kendi evinde<br />

gerçekleĢtirilmiĢtir.<br />

E.Y. din kavramı ve örtünme hakkında görüĢlerini Ģu Ģeklide belirtmiĢtir<br />

“Dinsel yaĢam, benim için farklı bir ifade olmakla beraber dinle yani dine bağlı yaĢam<br />

Ģeklinde düĢünülebilir. Dindarlık ise göreceli bir kavram hatta yaĢam seçimidir. Sadece<br />

bizim dinimizde değil tüm dinlerde inançlı hatta aĢırı dindar kesimler bulmaktadır. Bu<br />

inanç dinin amacından çok bir Ģeye inanmanın güvenini ve huzurunu yaĢamak olarak<br />

da adlandırılabilir. Göreceli olan ise kimin neye neden inandığı ve bu inancı<br />

doğrultusunda nasıl yaĢadığıdır.” Cemaat kavramı hakkındaki görüĢleri sorulduğunda<br />

E.Y. Ģu cevabı vermiĢtir: “Bu konuda çok bilgim yok. DıĢarıdaki bir insan olarak;<br />

gördüklerim, duyduklarım ve yorumlayabildiklerim kadar dâhilim bu konuya. Onlar<br />

zaten kendi içlerinde kendilerince doğru olan Ģeyleri özgürce yaĢayabiliyor,<br />

söyleyebiliyor ve uygulatabiliyor. Ama önemli olan onların dıĢında kalan kesimin<br />

özgürlüğü nerde baĢlıyor”<br />

E.Y.‟den örtünme bağlamında ahlak, cinsellik ve namus kavramını<br />

değerlendirilmesi istenildiğinde “Ziynet yerlerinin örtülmesi gereklidir. Bu durum<br />

Kuranı Kerim‟de belirtilmiĢtir” Ģeklinde bir cevap alınmıĢtır. Evlilik ve evlenme<br />

biçimleri sorgulandığında E.Y. “Bana göre ortam gittikçe kötüleĢiyor. Kötü niyetli<br />

insanlar artıyor. Görücü usulü evlilik bir kadını kıymetinde birĢey kaybettirmeden<br />

62


evlenmesini sağlar” demiĢtir. Çocuklarının türbana bakıĢ açısı değerlendirildiğinde<br />

E.Y. “Ben geçim sıkıntısı çekiyorum ve çocuklarımla yeteri kadar ilgilenemediğimi<br />

düĢünüyorum. Fakat çocuklarıma bildiğim dini bilgileri de anlatmaya gayret<br />

gösteriyorum” Ģeklinde bir tavır sergilemiĢtir. Örf, adet ve değerler sorgulandığında<br />

“Bu konu gerçekten zor ve uzun soluklu. KeĢke örf adet ve değerler hayatımızdan hiç<br />

de fark etmediğimiz bir hızda silinmese çünkü bizi biz yapan ne kaldı ki” Ģeklinde bir<br />

cevapla karĢılaĢılmıĢtır. E.Y.‟ye geleneklerin geleceği hakkında ne düĢündüğü<br />

sorulduğunda “Geleneklerin hatta örf ve adetlerin dinle bağlantılı olduğunu<br />

düĢünmüyorum. Dinle birlikte uyum içersinde yaĢatılabilir fakat birbiriyle tamamen<br />

iliĢkilendirilemez Ģeylerdir. Geleneklerin geleceği var mı diye sorarsanız; yok daha<br />

doğrusu yeni yetiĢen nesille geleneklerin arasında uçurum var. Bayrağı Ģimdiki<br />

çokbilmiĢ miniklere teslim ettiğimizde, bizi biz yapan değerlere de büyük oranda veda<br />

etmiĢ olacağız. Ne yazık ki onları sadece çok çalıĢmak ve zamanı geldiğinde zar zor iĢ<br />

sahibi olmak bekliyor. Ve bizde onları bu zorlu sürece çok küçük yaĢta sokuyoruz.<br />

Gelenekler ve değerler arka planda hatta planlar dâhilinde değil” demiĢtir.<br />

Türban ve örtünme bağlamında özgürlük, eĢitlik, hak, estetik ve aidiyet<br />

bağlamında değerlendirildiğinde E.Y. “Özgürlük iĢte bütün mesele bu; keĢke her birey<br />

„türban‟ kadar özgür olabilseydi” Ģeklinde bir görüĢ belirtmiĢtir. Simge olarak türbanın<br />

değerlendirilmesi konusunda ise “Her milletin, topluluğun, düĢüncenin, derneklerin,<br />

partilerin yani kısaca her oluĢumun bir simgesi var, fakat türbanın bir simge olarak<br />

düĢünülmesi inançlarımıza yapılan bir saygısızlıktır. Benim dinimle alakalı yerine<br />

getirdiğim bir eylemin farklı amaçlar için kullanılması doğru değil” Ģeklinde bir<br />

değerlendirme yapmıĢtır. DeğiĢen koĢullar karĢısında türban algısı sorulduğunda E.Y.<br />

tarafından verilen cevap Ģu Ģekildedir: “Hiçbirimiz etrafımızda olup bitenleri fark<br />

edemeyecek kadar kör olmadık henüz. Bu değiĢen koĢullar karĢısında her birey kendine<br />

göre tepkiler verir, farklı düĢünceler geliĢtirir. Türbanı baĢörtüsüyle bir tutanlar, apayrı<br />

görenler ve hatta bu konuda herhangi bir düĢünceye sahip olmayı bile düĢünmeyenler<br />

olabilir bu çok normaldir. Bu noktada türbanı „türban‟ yapan etkenler, onu üzerinde bu<br />

kadar konuĢulacak hale getirenler ve hala gündemde tutabilenler zaten amacına ulaĢmıĢ<br />

demektir.”<br />

Türban reklem ve defileleri hakkında ne düĢündüğü sorulduğunda “Valla ayakta<br />

alkıĢlanacak bir meziyet olsa gerek bu türbanları kapsayan reklamlar, bu Ģatafat. Tıpkı<br />

dinimizin gerektirdiği gibi herkes kendi içinde ve sessiz sedasız gösteriĢsiz ve hiç<br />

kimseyi özendirmeden yaĢıyor maĢallah” Ģeklinde bir yaklaĢım sergilemiĢtir. Moda ve<br />

63


modern giyim söz konusu olduğunda E.Y. bakıĢ açısını Ģu Ģekilde dile getirmiĢtir: “An<br />

itibariyle toplumda Ģıklık yarıĢında baĢı çeken, tabiri caiz ise moda haline gelmiĢ bir<br />

türban modası hâkim. Modanın tüm dünyada kabul görmüĢ olması akla „Neden<br />

türbanlılarda modayı yakından takip etmesin ki‟ sorusunu getiriyor. Bence bu çok<br />

olağan zaten türban toplumumuzca kabul görmüĢ bir gerçektir.”<br />

Kamusal alanın anlamı konusundaki düĢüncelerini “Kamusal alan değiĢiyle<br />

toplumda bulunan yaĢam alanları düĢünülüyor ve de bu alanlarda ki kurallara uygun bir<br />

Ģekilde türbanın kullanılması soruluyorsa; toplum olarak koyulan kurallara olduğu gibi<br />

uyma dürtümüzün de etkisiyle her türlü kamusal alan ve iĢlevine saygı duyar ve hiç<br />

sesimizi çıkarmadan kurallarımıza uymaya çalıĢırız” Ģeklinde dile getiren E.Y.,<br />

kamusal alanda türban konusu sorgulandığında “Üstünde hala çok konuĢulan bir konu<br />

olmasına rağmen zaten isteyen istediğini yapmakta ve olumsuz düĢünceler bile bu<br />

noktada önemsiz kalmakta. Ne kadar yorum yaparsak yapalım türban amacına<br />

ulaĢmaktadır” Ģeklinde bir yaklaĢım sergilemiĢtir. Türban sorunu ve demokrasi<br />

kavramları sorulduğunda E.Y.‟nin cevabı Ģu Ģekilde olmuĢtur: “Türbanın, günün<br />

gerektirdiği bir toplumsal yapılaĢma ve değiĢim olduğunu düĢündüğüm için siyaset<br />

alanındaki değiĢmelerle kültür ve düĢünce alanında siyasete ayak uydurabilecek<br />

mükemmel bir toplumda yaĢadığımız gerçeğini varsayıyorum.”<br />

A.ġ. 34 yaĢında iki çocuk annesi lise mezunu bir kadındır. EĢinden ayrıldıktan<br />

sonra çalıĢmaya baĢladığını belirten A.ġ. geçimini çocuk bakarak sağladığını<br />

söylemiĢtir. EĢinden boĢanırken bu kararı vermede zorluk çektiğini fakat ahlaklı bir eĢe<br />

sahip olmadığı için zor da olsa bu kararı vermek zorunda kaldığını belirtmiĢtir. A.ġ.‟ye<br />

göre evlilikte her türlü zorluğa katlanılabilir gerekirse Ģiddet bile mazur görülebilir.<br />

Fakat ahlak sorunu üstü örtülemeyen ve aĢılamayan bir sorun olarak katlanılamayacak<br />

en büyük sorundur.<br />

A.ġ. ayrıca bir doktorun çocuğuna bakarak sadece aylık geçimini sürdürmeye<br />

yetecek kadar kazandığını ve lüks ihtiyaçlarına bütçesinin yetmediğini söylemiĢtir.<br />

Ayrıca UĢĢakiler‟e bağlı olduğunu belirtmiĢtir. Bu cemaatle tanıĢmasına bir arkadaĢının<br />

vesile olduğunu ve ilk olarak çok fazla mutlu olacağını düĢünmediğini söylemiĢtir.<br />

Fakat daha sonraları sohbet ve derslerine katıldıktan sonra bu düĢüncelerinin değiĢtiğini<br />

hatta hayata bakıĢının değiĢtiğini, artık daha farklı kapanmaya baĢladığını ve iç<br />

huzuruna kavuĢtuğunu belirtmiĢtir. Ders aldığı hocanın ismini vermek istemediğini<br />

belirttikten sonra, hocasının baĢka Ģehirde olduğunu eklemiĢtir. A.ġ. “Bugün hala<br />

aklıma birĢey takılsa ararım, saati düĢünmem çünkü bana o güveni ve samimiyeti<br />

64


verdiler” Ģeklinde bir yorum getirmiĢtir. GörüĢmeler A.ġ.‟nin kendi evinde ve yarım<br />

saatlik bir zaman dilimi içinde gerçekleĢmiĢtir.<br />

Din kavramı ve örtünme hakkında görüĢleri sorulduğunda A.ġ. RAB‟<br />

inancının olması, bunu bilinçli bir Ģekilde yaĢamak dindarlık, yaĢatmaya çalıĢmakta<br />

dinsel yaĢam diye düĢünüyorum. Bence tek bağlam Ģekli vardır. EĢarplarımızın omuz<br />

hizasından göğüsleri örtecek Ģekil de takılması, bu kurala uyulduktan sonra moda nasıl<br />

olduğunu bilmiyorum” demiĢtir. Cemaat iliĢkileri sorulduğunda ise “Bir ibadet veya<br />

istiĢare için bir topluğunun toplanması” Ģeklinde bir cevapla karĢılaĢılmıĢtır. Örtünme<br />

bağlamında ahlak, cinsellik ve namus hakkındaki görüĢleri sorulduğunda A.ġ. “Ahlak<br />

insanın kafasında ve ruhundadır. Bir kadının baĢını örtmesi ya da örtmemesi bir<br />

ahlaklılık göstergesi değildir. Hiç bir zaman bu böyle değerlendirilemez. Ġslam bir<br />

ahlak dinidir. Ben Müslümanın diyen birinin zaten ahlaklı olması gerekir” Ģeklinde bir<br />

cevap vermiĢtir. Evlilik ve evlenme biçimleri söz konusu olduğunda ise “Ben görücü<br />

usulü evlendim fakat evliliğim bitti. KarĢınızdaki insan ahlaklı bir insan ise nasıl<br />

tanıĢtığınızın bir önemi yok zaten” Ģeklinde bir cevapla karĢılaĢılmıĢtır. Ailesinin ve<br />

çocuklarının geleceğine iliĢkin yaklaĢımlarını ise “EĢimden boĢandıktan sonra ben<br />

çalıĢarak çocuklarıma bakmaya gayret ediyorum. Benim geleceğim çocuklarım”<br />

Ģeklinde değerlendirmiĢtir.<br />

Modernizm bağlamında örf, adet ve değerler göz önüne alındığında “Belli bir<br />

toplumda yaĢayan kiĢilerin kendilerine özel kurdukları kural toplulukları” Ģeklinde bir<br />

cevapla karĢılaĢılmıĢtır. Geleneklerin geleceği sorgulandığında ise “Sanırım cahilce<br />

düĢünceler sayesinde geleneğin geleceği hep aynı olur” cevabı alınmıĢtır. Özgürlük,<br />

eĢitlik, hak, estetik ve aidiyet bağlamında türban kavramı sorulduğunda ise A.ġ.<br />

“Kimlik, bir bireyin kendinin ne olduğunu tanımlayabilmesi, özgürlük sorunu da<br />

bireyin kendisini tanımladıktan sonra çevresiyle yaĢadığı çatıĢmadır” demiĢtir. Simge<br />

olarak türban algısının değerlendirilmesi istenildiğinde ise “Ġslam dinine göre türban<br />

dini inancın bir gereği olarak ve Allah‟ın bir emri olduğu için takılır” cevabı alınmıĢtır.<br />

DeğiĢen koĢullar karĢısında türban kavramı değerlendirildiğinde “Türbanın<br />

değiĢen koĢullar karĢısında aynı kaldığını söylemek çok zor” cevabı alınmıĢtır. Türban<br />

reklem ve defieleri hakkındaki düĢünceleri sorulduğunda A.ġ. “Ġslam uygun bir Ģekilde<br />

olabileceğini düĢünüyorum” cevabını vermiĢ, moda ve modern giyim sorulduğunda ise<br />

“Günümüzde kadınlar Ģık ve bakımlı görünmek istiyorlar. Bu durum dinle<br />

birleĢtirilebilinir mi Bence muamma” demiĢtir. Kamusal alan anlamını türban takan<br />

bir kadın olarak değerlendirilmesi istenildiğinde “Benim rahat rahat giremediğim bir<br />

65


yer olduğu kesin” cevabı alınmıĢ, kamusal alanda türbanı nasıl değerledniriyorsunuz<br />

Ģeklinde bir soru yöneltildiğinde “Sanırım bir sorun olarak görülüyor türban da kamusal<br />

alanda…” Ģeklinde bir cevapla karĢılaĢılmıĢtır. Türban sorunu ve demokrasi hakkındaki<br />

görüĢleri sorulduğunda A.ġ. “Ülkemizde sorun çözüldü gibi görülüyor ama bence<br />

çözümü Ģeriat kanunların yaĢanılması. ġeriat kanunları yaĢanmayan bir ülkede bir<br />

saçmalık türban yasağı, bir ülkenin kendince koyduğu kurallara göre halkın<br />

yönettiğinin düĢünülmesi…” demiĢtir.<br />

E.A. üniversite mezunu bir devlet memurudur. 25 yaĢındadır. Üniversiteden<br />

mezun olduktan hemen sonra iĢe baĢladığını belirten E.A., Gülen cemaatine bağlı<br />

olduğunu belirtmiĢtir. Bunun için herhangi bir zorlama ve baskı ile karĢılaĢmadığını<br />

kendisinin özgürce karar verdiğini söylemiĢtir. Bu cemaatle tanıĢmasının üniversite<br />

yıllarına dayandığını ve aynı görüĢten arkadaĢlarıyla aynı evi paylaĢtığını söylemiĢtir.<br />

Bu sayede rahat ve en önemlisi de güvenli bir öğrencilik hayatının olduğuna<br />

değinmiĢtir. Ayrıca geçim sıkıntısı çekmediğini söylemektedir.<br />

E.A. ile görüĢmemiz E.A.‟nın evinde olmuĢ ve yaklaĢık 45 dakika sürmüĢtür.<br />

KonuĢma sırasında ilk zamanlarda çekimser bir tavırla karĢılaĢılmıĢ olsa da daha<br />

sonrasında rahat bir konuĢma ortamı sağlanmıĢtır.<br />

Dinsel yaĢam ve dindarlık konusunda E.A. “Din olgusu Allah sistem düzenidir.<br />

Bu dinsel yaĢam ya da dindarlık adı altında kayıtlanamayacak kadar önemli bir<br />

husustur..” Ģeklinde bir yaklaĢım sergilemiĢtir. Cemaat kavramı hakkındaki düĢünceleri<br />

söz konusu olduğunda “Cemaat denilince aklıma gelen tasavvuftur. Fakat Ģu anki<br />

cemaatleĢme sürecinin tasavvufla alakası yoktur. Tasavvuf okuyanlar bunu zaman<br />

içerisinde fark edeceklerdir.. Üzerinde durulacak bir konu değildir.. Çünkü Ģu anki<br />

cemaat zihniyeti tamamen topluluk ne yapar ise kiĢi onu yapar düsturunda<br />

ilerlemektedir. Halbuki kiĢi önce bir takım çalıĢmalara kendi baĢlayıp devamında ilim<br />

alıĢ veriĢi yapmak için bir takım topluluklarda bulunmalıdır diye düĢünüyorum”<br />

Ģeklinde bir yorum alınmıĢtır.<br />

Ahlak, cinsellik ve namus kavramlarının türban ve örtünme bağlamında<br />

değerlendirilmesi istenildiğinde E.A. “Kadının temizliği, saflığı ve ahlaklılığı Ġslam<br />

dininin olması gereken özelliklerindendir. Kadın dini görevlerini yerine getirdiğinde<br />

zaten bu özellikleri de üzerinde barındırır” Ģeklinde bir cevap vermiĢtir. Bunun yanı sıra<br />

evlenme ve evlilik biçimleri konusunda E.Y. “Yani ben henüz bekarım. Ama görücü<br />

usulü evlenemek bana daha yakın” demiĢtir. Çocuklarının ya da ailesinin din ve türba<br />

konusundaki görüĢleri sorulduğunda ise “Benim ailem dinine bağlı, dine hak ettiği<br />

66


değeri veren insanlardır” Ģeklinde bir cevapla karĢılaĢılmıĢtır. Örf, adet ve değerler<br />

sorgulandığında “Örf, adet ve değerler toplumsal hayatın sağlıklı bir Ģekilde devamı<br />

için unutulmamalı” Ģeklinde bir cevap alınmıĢtır. Geleneklerin geleceği söz konusu<br />

olduğunda ise “Geleneklerin geleceği pek parlak görünmüyor.. Çünkü yaĢadığımız<br />

çağın gerekleri ve getirileri bizi geleneklerden uzaklaĢtırmaktadır… Doğrusu da budur<br />

diye düĢünüyorum” Ģeklinde bir yaklaĢım sergilenmiĢtir.<br />

Özgürlük, eĢitlik, hak, estetik ve aidiyet bağlamında örtünme ve türban<br />

kavramları değerlendirildiğinde E.A. “KiĢi doğduğu andan itibaren hep birilerinin<br />

oluĢturduğu kimliğe bürünmüĢtür. Bu ilk etapta anne baba ile baĢlar ve sonra<br />

bulunduğu çevrenin Ģartlanmaları ile devam eder. Bu Ģahsın ona öğretilmiĢ olduğu<br />

sahte kimliğidir. Özgürlüğünü ancak değer yargılarından ve Ģartlanmalarından<br />

kurtulduğu anda kazanabilir. ĠĢte o zaman asıl kimliğine kavuĢmuĢ olur” Ģeklinde bir<br />

yaklaĢım sergilemiĢtir. Türbanı simge olarak algılayıp algılamadığı sorulduğunda ise<br />

E.A. “Türbanı simge haline getirenlerin baĢ örtüsü ile ilgili alması gereken ruhtan ve<br />

yaĢayıĢtan uzaktan yakından bir ilgisi yoktur ve baĢ örtüsünü simge olarak görenler için<br />

de aynı açıklama geçerli. KiĢinin sadece kendi hak ve özgür iradesi ile gerçekleĢtireceği<br />

bir durumdur” demiĢtir.<br />

DeğiĢen koĢular karĢısında türban algısı sorgulandığında E.A. “Bu konuda bir<br />

Ģey söylemek istemiyorum” cevabını vermiĢtir. Türban reklam ve defileleri söz konu<br />

olduğunda “Normalde giydiğimiz bir kıyafetin defilesi olabiliyor ise türbanın da<br />

reklamı ve tanıtımı gayet tabii olabilir” Ģeklinde bir yaklaĢım sergilemiĢtir. Moda ve<br />

modern giyim ile türbanı ele aldığımızda E.A. “Önceki konu ile iliĢkili bir baĢlık… Her<br />

giyim ve aksesuarın kendine ait bir modası var ise, moda dediğimiz Ģey de dolayısı ile<br />

modernliği ihtiva eden bir durumdur. Her giyim ve aksesuarın modernize hali üretimde<br />

iken baĢörtüsünün neden olmasın.. Sonuçta her Ģey insan için…” demiĢtir.<br />

Kamusal alanın anlamı sorgulandığında E.A. Ģu Ģekilde cevap vermiĢtir:<br />

“Kamusal alanın konumu ve iĢlevleri hususunda yorum yapma Ģansına sahip değilim.”<br />

Bunun yanı sıra kamusal alanda türban konusunda ne düĢünüyorsunuz sorusuna<br />

“Kamusal alanda olsun yada baĢka bir platformda kiĢisel hak ve özgürlüğü kısıtlamak<br />

günümüz çağında çok ilkel bir durum teĢkil ediyor” Ģeklinde cevap alınmıĢtır. Türban<br />

sorunu hakkındaki düĢünceleri sorulduğunda ise E.A. “Bunun sorunu belli, çözümü de<br />

belli fakat bu sorunun çözülmesi belirli kesimler tarafından engelleniyor. Belirli kesim<br />

derken sağ sol kesim değil kast ettiğim. Çünkü türban hedef olarak gösterildiği sürece<br />

67


toplumda asıl hedefler ĢaĢırtılmakta, sürekli iĢaret levhaları değiĢtirilmekte… O sebeple<br />

çözümü hakkında lafı fazla uzatmaya gerek yok diye düĢünüyorum” demiĢtir.<br />

R.A. 30 yaĢında ilkokul mezunu bir ev hanımıdır. Ev hanımı olmasına karĢın<br />

hareketli bir hayatı olduğunu belirten R.A.‟nın maddi durumu oldukça iyidir. Bir<br />

oğlunun olduğunu belirten R.A. maddi konularda hiç sıkıntı yaĢamadığını ve bu sebeple<br />

öğrencilere yardımcı olduğunu söylemektedir. EĢinin de onu yardım konularında<br />

desteklediğini, öğrencilerin yaptığı yanlıĢları genellikle maddi zorluklar ve<br />

yetersizlikler yüzünden yaptığını ve yüzden onlara yapılabilecek en büyük yardımın<br />

onlara maddi destek sağlamak ve kendilerini geliĢtirmeleri adına dini vecibeleri içeren<br />

kitaplar hediye etmek olduğunu vurgulamıĢtır.<br />

GörüĢme R.A.‟nın kendi evinde gerçekleĢtirilmiĢtir. R.A. ile yapılan görüĢme<br />

yaklaĢık 45 dakika sürmüĢtür. KonuĢmalar sırasında evinde bulunan kitapları da<br />

getirmiĢ ve konuyla ilgili paralellik gösteren yerlerde kitaplarıda tavsiye etmiĢtir.<br />

Dinsel yaĢam ve dindarlık konusunda R.A. “Dinsel yaĢam bence tercih<br />

meselesidir ben yaĢamak isterim sen yaĢamak istemezsin göreceli bir kavramdır.<br />

Burada önemli olan nokta kim ne yaĢıyorsa yaĢasın onun dinini yaĢama özgürlüğünü<br />

elinden almamak gerekir. Bana göre kimin neye inandığı önemli değildir önemli olan<br />

insanlaĢmasını tamamlayıp insan olabilmektir. Dini kabuller sorumluluğu peĢinde<br />

getirir herkes bu kabulleri sorumlulukları yerine getirecek iradeye sahip olamayabilir.<br />

Bu durum bize bir Ģey kaybettirmez ya da kazandırmaz kiĢinin kendi inancı ile ilgilidir.<br />

Dindarlık da bir seçimdir bir baĢkasına zarar vermediği sürece kötü bir yanı yoktur”<br />

Ģeklinde görüĢlerini belirtmiĢtir. Cemaat kavramı hakkında ne düĢündüğü sorulduğunda<br />

“Cemaatlerin koruyucu koruyucu bir özelliği vardır herhangi bir cemaate üye olmasam<br />

da zararlı olduklarını düĢünmüyorum. Cemaatlerin olması yanlıĢ değil bunlar eğer kötü<br />

amaçlara hizmet ediyorsa yanlıĢtır bence” Ģeklinde bir cevap alınmıĢtır.<br />

Ahlak, cinsellik ve namus algıları örtünme ve türban bağlamında<br />

değerlendirildiğinde “Bir kadın örtülü olsun ya da olmasın zaten toplumun bir takım<br />

kurallarına uymak zorundadır. Sonuçta kadın yani. Zaten bir takım kuralların içinde<br />

doğuyor” Ģeklinde bir cevap alınmıĢtır. Evlilik ve evlenme biçimleri hakkındaki<br />

görüĢleri söz konusu olduğunda R.A. “Benim için her ikiside aĢırıya kaçılmadığı sürece<br />

olabilir. Ġkisine de karĢı değilim. Sonuçta kısmet bu iĢler” demiĢtir. Çocukların itaati ve<br />

gelecek algıları düĢüncesi söz konusu olduğunda ise “Çocuklarımız bizim için çok<br />

önemli. Onlara dinin gerekleri anlatılmalı. Bence gençleri bilinçlendirmeliyiz” Ģeklinde<br />

bir cevap alınmıĢtır.<br />

68


Örf, adet ve değerler bağlamında R.A.‟nın düĢünceleri sorulduğunda “Ġnsana<br />

kim olduğunu hatırlatır benliğimizi kaybetmememize neden olur genellikle. Bunların<br />

yapıcı özellikleri olduğu kadar bazı durumda yıkıcı özellikte göstermektedir. Önemli<br />

olan doğru olanları alıp yanlıĢ olan adetleri unutmaktır” Ģeklinde bir yaklaĢımla<br />

karĢılaĢılmıĢtır. Geleneklerin geleceği sorgulandığında ise R.A. “Ben aynı kalmasından<br />

yanayım” demiĢtir.<br />

Özgürlük, eĢitlik, hak, estetik ve aidiyet bağlamında türban ve örtünme kavramı<br />

değerlendirildiğinde “Kimliğin in ne olduğu hangi ırka mensup olduğun ön değil bana<br />

göre. önemli olan insan sevgisini kalpte barındırabilmektir. Özgürlük Ģu anda hiçbir<br />

ülkede tam anlamıyla yoktur bence” Ģeklinde bir tavır sergilenmiĢtir. Türbanı simge<br />

olarak değerlendirip değerlendirmeği sorulduğunda R.A. “Türban bir simge aracı<br />

olmamalıdır bazı gruplar bunu üzerinden rant sağlamaya çalıĢmaktadır. Bu durum çok<br />

yanlıĢtır. Ġnsanların inancı gereği namusuyla temiz bir Ģekilde tanıdığı baĢ örtüsünü<br />

kötü amaçlarına alet edenleri esefle kınıyorum” Ģeklinde bir cevap verilmiĢtir.<br />

DeğiĢen koĢullar karĢısında türban algısı sorulduğunda R.A. “Bence daha ılımlı<br />

olmaya baĢladı insanlar türbana karĢı hak ettiği muameleyi hala görmese de baĢını<br />

örten insanlar yinede eskisi kadar kötü durumda değildir. Bu durum yıllar önce bir<br />

problem dahi değilken Ģimdi bazı kesimler tarafından sorun haline getirilmiĢtir. Siyasi<br />

amaçlara alet edilmiĢtir” demiĢ ve türban reklem ve defileleri sorulduğunda “Olumlu<br />

bakıyorum. Ġnsanların ne giyeceğini takip etmesini sağlar” Ģeklinde bir tavır<br />

sergilemiĢtir. Moda ve modern giyim söz konusu olduğunda “Bence modayı izlemek<br />

gerek kapalı kişide bakımlı olmalıdır. Değişiklik de herkesin isteyeceği<br />

yapılması gereken bir şeydir. Önemli olan nasıl bağladığın değil takmaktır”<br />

şeklinde bir yaklaşımla karşılaşılmıştır.<br />

Kamusal alanın anlamı sorgulandığında R.A. “Kamusal alanda türbana<br />

izin verilmemektedir, bu durum çözülmelidir. Önceden de söylediğim gibi önemli<br />

olan Ģekil değil kalptir. Ġnsanın kiĢiliği iyi olmalı ahlaklı olabilmelidir önemli olan<br />

budur” Ģeklinde görüĢlerini belirtmiĢtir. Buna paralel olarak kamusal alanda türban<br />

konusunda ne düĢünüyorsunuz ġeklindeki soruya “Ġslam ahlak dinidir. Ama Ġslamın<br />

gereklerini yeterince yaĢayamamaktayız. Çünkü insanlar sadece Ģekille ilgileniyor.<br />

Kamusal alanda buna dahil” demiĢtir. Türban sorunu söz konusu olduğunda ise<br />

“Bilinmesi gereken ilk Ģey türbanın sorun olmasın bir sorun olduğudur. Çözüm; her<br />

69


yerde serbest olmalıdır, herkes istediği gibi giyinmelidir. Çünkü örtünmek herkesin<br />

kendi bileceği Ģeydir” Ģeklinde görüĢlerini belirtmiĢtir.<br />

H.M. 45 yaĢında ilkokul mezunu bir ev hanımıdır. Ġki çocuk sahibi olduğunu<br />

söyleyen H.M. onları ahlaklı birer bireyler olarak yetiĢtirmek için elinden geleni<br />

yaptığını söylemiĢtir. EĢiyle bir aile dostlarının tavsiyesi üzerine görücü usulü<br />

evlendiklerini ve bundan çok hoĢnut olduğunu söylemiĢtir. Hatta çocuklarının da bu<br />

Ģekilde evlenmelerini umut ettiğini belirtmiĢtir. EĢinin camide çalıĢan olduğunu<br />

vurguladıktan sonra kapalı olduğu için mutlu olduğunu belirtmiĢtir. Sonrasında kızının<br />

da kendi gibi kapalı olduğunu ve bunun için ona herhangi bir Ģekilde zorlama<br />

yapılmadığını kapalı olmanın da kiĢinin kendisinin vermesi gereken bir karar olduğunu<br />

söylemiĢtir. Cuma günleri kadınlarla toplantılar yaptıklarını ve ibadet ettiklerini de<br />

belirtmiĢtir. GörüĢmeler H.M.‟‟nin kendi evinde yapılmıĢ ve yaklaĢık 30 dakikalık bir<br />

sürede gerçekleĢtirilmiĢtir.<br />

Din ve örtünme konusunda H.M. “Türban dinin zorunluluğudur. Dinimiz<br />

kadının örtünmesini emretmiĢtir. “Ziynet” yerleri vardır kadınların, hatta bu Kur‟an da<br />

nisa suresinde geçmektedir. Aslında bu türban kavramı sonradan çıktı. Örtünme<br />

deyince aklımıza tesettür gelir. Tesettür de kadının örtünmesi demektir. Bu kavramın<br />

içine pardösü girer veya çarĢaf girer. Tabi farklı bakıĢ açıları da var. Bazı gruplar<br />

pardösü yeter diyor bol bir pardösüyü yeterli görüyor. Bazı gruplar ise pardösünün<br />

kadının hatlarını belli ettiğini savunuyor ve çarĢaf ve ya “car” giymeyi ön görüyor kıĢ<br />

yaz onu giyiyorsun siyah bir Ģey ve omuzları örtüyor. Hiçbir Ģekilde değiĢmiyor türban<br />

sadece baĢı örten bir örtüdür. Ben türban deyince farklı bağlama Ģekillerini anlıyorum<br />

çünkü bir bakıyorsunuz baĢı örtülü ama elinde sigara, yüzünde bir ton makyaj… çoğu<br />

zaman “yavrum çıkar Ģu baĢındaki taĢıyamıyorsun demek içimden çok geliyor” Allahın<br />

emrettiği sadece baĢı örtmek değildir” Ģeklinde görüĢlerini belirtmiĢtir. Cemaat kavramı<br />

hakkında konuĢmak istemediğini söylemiĢtir.<br />

Ahlak, cinsellik ve namus algılarının örtünme ve türban bağlamında<br />

değerlendirilmesi hakkında “Dinimiz kadına büyük önem vermiĢtir. Bunun değerini<br />

bilmeli her kadın” Ģeklinde cevap vermiĢtir. Evlenme ve evlilik biçimleri hakkındaki<br />

soruya “Ben görücü usulü evlendim. Çocuklarımında öyle evlenmesini çok isterim”<br />

demiĢtir. Çocuklarının türbana yaklaĢımı sorulduğunda H.M. “Benim iki çocuğum var.<br />

Ben onları ahlaklı yetiĢtirmek için elimden geleni yapıyorum. Mutluyum bunun için<br />

Ģükrediyorum. Umarım çocuklarım da benim gibi mutlu olurlar” Ģeklinde yorum<br />

yapmıĢtır. Gelenek ve modernizm bağlamında örf, adet ve değerlere bakıĢı<br />

70


sorulduğunda “HerĢey değiĢiyor, örf ve adetlerde aynı kalamaz. Onlarda zamanla biz<br />

fark etmesekte Ģekil değiĢtiriyor” demiĢtir.<br />

Geleneklerin geleceği hakkında düĢünceleri sorulduğunda H.M. “Artık eskisi<br />

gibi geleneklere bağlılık yok ve eski geleneklerin unutulması üzücü bir durum diğerleri<br />

gibi. Ama bunları yaĢatmak bizim elimizde bilinçlenmek için geç değil” Ģeklinde bir<br />

yorum yapmıĢtır. Özgürlük, eĢitlik, hak, estetik ve aidiyet bağlamında türbana yüklenen<br />

anlamlar konusunda H.M. tarafından “Örtünme Allah‟ın emri. Bunun için özgürlüğü<br />

kısıtlayıcı olarak görmemekteyim. Ancak zorla türban takması istenilen bir kiĢi için<br />

özgürlüğü kısıtlayıcı bir Ģey olarak düĢünülebilir” Ģeklinde bir tavır sergilenmiĢtir.<br />

Simge olarak türbanı değerlendirip değerlendirmediği sorusuna yanıt olarak ise<br />

“Kesinlikle düĢünmüyorum. Türban sadece Allah rızası için takılır” görüĢünün<br />

benimsendiği görülmüĢtür.<br />

DeğiĢen koĢulların türban üzerindeki etkileri göz önüne alındığında H.M.<br />

“DeğiĢken koĢulların her Ģey üzerinde etkisi olduğu gibi türban takma biçimi üzerinde<br />

de etkili olmuĢtur ve olacaktır. Televizyon türbanı çok değiĢtirdi. Türbanlılar da artık<br />

bazı Ģeylerden geri kalamamak için kendilerini ortaya atıyorlar. Gerçi artık türbanlı<br />

bayanlar çok daha kültürlü ve çok daha bilgililer. Örneğin CumhurbaĢkanımızın hanımı<br />

ne kadar Ģık giyiniyor ne kadar bilgili bir hanım Ġngilizce konuĢuyor. Tabiî ki hem o<br />

konumda olup hem de o türbanı taĢımak için bizler belirli tavizlerde veriyoruz. Yine<br />

CumhurbaĢkanımızın hanımı erkeklerle tokalaĢması benim çok dikkatimi çekti.<br />

Kendinizi onun yerine koyun sizce isteyerek mi tokalaĢıyor” Ģeklinde görüĢünü<br />

belirtmiĢ, türban reklam ve defileleri konusundaki soruya ise “Daha önceden türbanlı<br />

bayan denildiği zaman daha çok kıyıda köĢede kalmıĢ Ģeyleri giyen ve <strong>sosyal</strong> olmayan<br />

kadınlar akla gelirdi. Ancak son on yılda kadınlar bilinçlendi, kültürleri arttı ve<br />

aktivitelere katılmaya baĢladı. Bu nedenle türban defilelerine olumlu bakmaktayım.<br />

Mesela mağazaya gidiyorsunuz geçen sezonun eĢarpları daha ucuz bu sezon çıkanlar<br />

daha pahalı eğer iyi bir eĢarp almak istiyorsanız hakikaten yüksek ücretler<br />

ödüyorsunuz. Bence moda insanların kendini tatmin etmesi için vardır” cevabını<br />

vermiĢtir. Buna paralel olarak moda ve modern giyim konusunda ise olumlu baktığını<br />

belirtmiĢtir.<br />

Kamusal alanı nasıl anlamlandırdığı konusunda H.M. türbanlı öğrencileri de<br />

ele alan bir açıklama yapmıĢtır ve Ģöyle bir yanıt vermiĢtir: “Türban takan bir<br />

öğrencinin diğerinden bir eksiği veya bir fazlası yoktur. Sadece inancının emrini yerine<br />

getirmektedir. Bu sebeple de öğrencilerin türbanlı olarak derslere girmesi<br />

71


gerekmektedir.” Kamusal alanda türban değerlendirmesi yapıldığında H.M. “Olan<br />

türbanlı kadınlara oluyor. BaĢın kapalıysa senin kamusal alanda iĢin yok” demiĢtir.<br />

Türban sorununa bakıĢı ise “Bir yerde demokrasi iĢliyorsa kimin ne giydiği önemli<br />

değildir. Senin benden farkın olmamalıdır ama baĢ örtüsü takanlar rezilce<br />

dıĢlanmaktadır. Eğer demokrasi varsa onların hakkı nerdedir” Ģeklindedir.<br />

B.Ç. 61 yaĢında ilkokul mezunu bir ev hanımıdır. B.Ç.‟nin üç çocuğu vardır.<br />

Sadece bir çocuğu Isparta‟nın içinde yaĢamaktadır. Diğer iki çocuğunun ekonomik<br />

krizden sonra Isparta dıĢında baĢka bir ile taĢındıklarını ve orada yaĢadıklarını<br />

söylemiĢtir. Ekonomik kriz öncesinde Isparta‟nın çok ünlü bir giyim mağzasının sahibi<br />

olduklarını ve iĢlerinin çok iyi olduğunu fakat kriz sonrasında ekonomik durumlarının<br />

bozulduğunu belirtmiĢtir. Bu durumdan sonra dini daha çok araĢtırmaya baĢladığını ve<br />

öğrenme adına daha fazla giriĢimlerde bulunduğunu eklemiĢtir. Cerrahiler tarikatına<br />

üye olduğunu, Ġstanbul‟da bir hocadan ders aldığını söylemiĢtir. Kendisini dersli olarak<br />

nitelendirmektedir. Fakat bu konuda her ne kadar dini yönü olsa da tarafsız ve objektif<br />

davranması gerektiğini söylemiĢ ve görevini tam olarak yerine getiremeyen cemaatlerin<br />

de olduğu söylemiĢtir. Konuyla ilgili görüĢmeler B.Ç.‟nin kendi evinde<br />

gerçekleĢtirilmiĢtir. GörüĢme yaklaĢık 25 dakika sürmüĢtür.<br />

Din ve örtünme kavramlarının ne ifade ettiği sorulduğunda B.Ç. “Dindarlık<br />

dinimizin emirlerine uymaktır. Örtünme ise dinimizin emridir. Çünkü dinimiz el ve yüz<br />

hariç bütün vücudumuz mahreme girdiğinden dolayı örtünmemiz gerekmektedir”<br />

cevabını vermiĢtir. Cemaatler konusundaki görüĢleri sorulduğunda “Cemaatler baĢıboĢ<br />

gezen insanları bir araya toplayıp birlik ve beraberliği artırırken, diğer yandan insanları<br />

birbirinden ayıran özellikleri de vardır” Ģeklinde bir cevap alınmıĢtır.Ahlak, cinsellik ve<br />

namus algıları örtünme ve türban bağlamında değerlendirilmesi istenildiğinde B.Ç.<br />

“Önemli olan insanın ruhunum temizliğidir” cevabını vermiĢtir.<br />

B.Ç.‟nin evlilik ve evlenme biçimleri konusundaki görüĢleri sorulduğunda<br />

“Artık günümüzdeki gençler bizim gibi evliliği tercih etmiyorlar. Bir görelim tanıyalım<br />

diyorlar. Haklılar mı bilemiyorum artık” cevabı alınmıĢtır. Çocuklarının dine ve türban<br />

hakkındaki düĢünceleri sorulduğunda “Benim çocuklarım örtülü değiller. Bu onların<br />

tercihi. Bu konuda onlara hiç bir baskı yapmadım. Saygı duyuyorum, onlar da benim<br />

düĢüncelerime ve baĢörtüme saygı gösteriyorlar” demiĢtir. Gelenek ve modernizm<br />

bağlamında örf, adet ve değer kavramlarına nasıl bakıyorsunuz sorusuna karĢılık “Evet<br />

herĢey değiĢiyor. Öyle olunca bizim eski uyguladığımız adetler bugün yok. Evlilikler<br />

bile değiĢti. Eskiden günlerce sürerdi, herkese yemekler verilirdi. Artık öyle değil.<br />

72


DeğiĢiyor tabiiki” Ģeklinde bir cevap alınmıĢtır. Geleneklerin geleceği hakkında ne<br />

düĢünüyorsunuz sorusu ise “Benim çocukluğumdaki ve gençliğimdeki gelenekler<br />

bugün maalesef yok. Bugünkü gelenekler de gelecekte olmayacak. DeğiĢimlerden de<br />

çok aĢırı olmamak kaydıyla korkmamak lazım” Ģeklinde cevaplandırılmıĢtır.<br />

Özgürlük, eĢitlik, hak, estetik ve aidiyet bağlamında türbana yüklenen<br />

anlamlar nelerdir Ģeklindeki soru sorulduğunda “Bence türban özgürlüktür. Ben<br />

baĢımı da bağlarım, namazımı da kılarım, yeri gelir pantolon da giyerim. Pantolon<br />

giydiğimde de hatlarım belli olmayacak Ģekilde de tunik veya gömlek giyerim. Ben<br />

türban takarken özgürlük diye düĢünerek de türban takmıyorum” cevabı alınmıĢtır.<br />

Simge olarak türbanın bir değerlendirilmesi yapıldığında “Elbette kullanılıyor. Farklı<br />

cemaatçiler değiĢik bağlamaktadırlar. Bu sebeple de simge olmaktadır” Ģeklinde bir<br />

cevap alınmıĢtır.<br />

B.Ç.‟nin değiĢen koĢulların türbana yansıması hakkındaki görüĢleri Ģu<br />

Ģekildedir: “DeğiĢen koĢullar türbanı etkiledi. Türban karĢı çıkıldıkça türban zirve<br />

yaptı. Ayrıca annelerimiz önceden buldukları ile örtünürlerdi. Örtünme bu kadar<br />

modern değildi. Tabi bunda da modanın etkisi olmuĢtur.” Türban reklam ve defileleri<br />

söz konusu olduğunda ise B.Ç.‟nin “Ben onaylamıyorum çok fazla” Ģeklindeki<br />

cevabıyla karĢılaĢılmıĢtır. Moda ve modern giyimin türbanla bağdaĢıp bağdaĢmayacağı<br />

hakkındaki görüĢleri sorulduğunda B.Ç. “Ben dikkat çekici türbanlara karĢıyım. Moda<br />

da dikkat çekici türbanları ön plana çıkarmaktadır. Ben sade, dikkat çekmeyen örtüler<br />

kullanıyorum. Ama diğerlerine de saygı duymaktan baĢka yapacak bir Ģey yok”<br />

demiĢtir.<br />

Kamusal alanın anlamı sorulduğunda “Türbanlı diye bir bayanın giremediği<br />

yer kamusal alan olamaz, herkes eĢit olmalıdır.Ġslamiyet‟e göre herkes eĢit olduğuna<br />

göre, türbanlı ile türbansız eĢittir” Ģeklinde bir cevap alınmıĢtır. Kamusal alanda türban<br />

değerlendirilmesi yapıldığında B.Ç. Kamusal alana bütün kadınlar rahat rahat<br />

girebilmeli bana göre” Ģeklinde cevap vermiĢtir. Türban sorunu ve demokrasi<br />

hakkındaki görüĢleri de Ģu Ģekildedir: “Temennimiz bu sorunun bitmesi. Evlatlarımız<br />

için bunların olması lazım. Türban engeli demokrasinin gereği midir Hayır, ben her iki<br />

aĢırı uca da karĢıyım. Çok açık olana da, çok kapalı olana da karĢıyım. Ancak normal<br />

bir açık giyinene yasak olmadığı gibi normal bir kapalıya da yasak uygulanmamalıdır.”<br />

S.Ç. 56 yaĢında ilkokul mezunu bir ev hanımıdır. Gelir durumu çok iyi<br />

olmamasına karĢın, giyim tarzı gayet güzel görünmektedir. Süleymancılara üye<br />

olduğunu görüĢmeye baĢlamadan önce sohbet esnasında söylemiĢ, fakat görüĢme<br />

73


sırasında bundan bahsetmekten özellikle kaçınmıĢtır. Her hafta PerĢembe ve Cuma<br />

günleri toplandıklarını ve ibadet ettiklerini daha sonrasında hemen arkasından kısa bir<br />

sohbet olduğunu belirtmiĢtir. GörüĢme S.Ç.‟nin kendi evinde gerçekleĢtirilmiĢ ve<br />

yaklaĢık 20 dakika sürmüĢtür.<br />

S.Ç.‟ye din ve örtünme konusu sorulduğunda “Türban ayrı bir fardır, oruç ayrı<br />

bir farzdır, zekat ayrı bir farzdır. Hepsi dinin bir gereğidir bunun içselleĢtirilmeli ve<br />

layıkıyla yerine getirilmeli” Ģeklinde bir cevap alınmıĢtır. Cemaat kavramı<br />

sorulduğunda S.Ç. “Nasıl bir devletin kurumları varsa ve bunlar devleti ayakta<br />

tutuyorsa cemaatlerde dini ayakta tutuyorlar. Cemaatler dinin yapı taĢıdır . Birlikten<br />

kuvvet doğar tabiî ki tek baĢınıza bir Ģey yapamazsınız fakat beraber olduğunuzda yani<br />

bir çoğunluk oluĢturduğunuzda iĢte o zaman sesiniz duyulur. Ben öğrencilerime her<br />

zaman bunu söylerim. Tabii bazen bir birinin ayağını kaydırmak isteyenlerde oluyor<br />

cemaat içinde ama onu beğenmiyorum zaten biz o yüzden kaybediyoruz. Birlik olsak<br />

her Ģey daha farklı olacak” demiĢtir. Ahlak, cinsellik ve namus algılarının türban ve<br />

örtünme kavramları bağlamında değerlendirilmesi istenildiğinde “Kadın bedenin<br />

sorumluluğu ağır bence” Ģeklinde bir cevap alınmıĢtır.<br />

B.Ç.‟nin evlilik ve evlenme Ģekilleri hakkındaki görüĢleri Ģu Ģekildedir:<br />

“Önemli olan hayırlı insanlarla karĢılaĢmak. Ama görücü usulü gelenek ve<br />

göreneklerimiz açısından daha uygundur.” Bunun yanı sıra çocukların geleceği ve itaati<br />

konusunda dine bakıĢ açısını Ģöyle değerlendirmiĢtir: “Ben sadece gençler açısından<br />

düĢünmüyorum. Dini konularda bilgilenmek yaĢlıların da hakkı. Bence genç ya da yaĢlı<br />

herkese dini bilgiler verilmeli. Sonuçta hidayete eren kiĢinin yaĢından daha önemli olan<br />

farkına vardığı Ģeylerdir.” Gelenek ve modernizm bağlamında örf, adet ve değerler<br />

konusundaki görüĢleri sorulduğunda B.Ç. “Eski Ģeylere bağlılık kalmadı artık”<br />

demiĢtir. Geleneklerin geleceği söz konusu olduğunda görüĢlerini Ģöyle dile getirmiĢtir:<br />

“Geleneklerin geleceği konusunda endiĢelerim var.”<br />

Özgürlük, eĢitlik, hak, estetik ve aidiyet bağlamında türbana yüklenen<br />

anlamlar sorulduğunda S.Ç. “Bu konuyla ilgili birĢey söyleyemem” demiĢtir. Simge<br />

olarak türban konusunda ne düĢündüğü sorulduğunda “Türban ne yazık ki artık bir<br />

simge olarak görülmektedir” Ģeklinde bir cevapla karĢılaĢılmıĢtır. DeğiĢen koĢullar<br />

karĢısında türban algısının değerlendirilmesi istenildiğinde S.Ç. “Biz peygamberimizin<br />

dönemindeki gibi dinimizi uygulayamıyoruz tabiî ki ama bazı durumlarda vardır ki o<br />

dönemdeki Ģekliyle uygulanmalıdır. Bizim kutsal kitabımız o günden bu yanda hiç<br />

değiĢmeden kalmıĢtır, dolayısıyla bizde orada yazanları eksiksiz yerine getirmekle<br />

74


yükümlüyüz” Ģeklinde görüĢlerini belirtmiĢtir. Türban reklam ve defileleri hakkında ne<br />

düĢünüyorsunuz sorusuna karĢılık olarak “Çok gereksiz” cevabı alınmıĢtır. Buna<br />

paralel olarak moda ve modern giyim konusunda S.Ç. “Kadınlar bazen moda konusunu<br />

çok abartıyorlar” demiĢtir.<br />

S.Ç.‟nin kamusal alanın anlamı hakkındaki görüĢleri Ģu Ģekildedir: “Benim ve<br />

benim gibi hak eden bir çok kadının rahat rahat giremediği bir alan.” Kamusal alanda<br />

türban değerlendirilmesi konusunda S.Ç. “Ben Allahın emirlerini uyguluyorum sadece<br />

ve bunun içinde kısıtlanıyorum. Örneğin asker annesi oluyorsun ama ordu evine<br />

giremiyorsun bu nasıl olur ya o çocuğu ben yetiĢtirmiĢim sen beni nasıl o hakkımdan<br />

mahrum bırakabilirsin ki Ama ne yazık ki böyle oluyor. Çok acı” demiĢtir. Türban<br />

sorunu ve demokrasi hakkında ne düĢünüyorsunuz sorusuna “Birbirine zıt iki<br />

kelime… Ülkedeki tüm vatandaĢlar eĢit hakka sahip olmalıdır ki demokrasi mümkün<br />

olsun o ülkede ..Ancak bizim ülkemizde türbanlı bir bayan neden her alanda istihdam<br />

sağlayamıyor. BaĢı açık olanlarla eĢit hakka sahip olamıyor” cevabı alınmıĢtır.<br />

K.L. 46 yaĢında orta okul mezunu Isparta‟nın tanınan bir tekstil mağazasının<br />

sahibi, çalıĢan bir bayandır. Süleyman Demirel Üniversitesi‟nde okuyan bir kız<br />

çocuğuna sahiptir. Kızı da türban kullanmaktadır. Gülen cemaatine üyedir. Gelir<br />

durumu üst seviyededir. GörüĢme K.L.‟nin iĢ yerinde gerçekleĢtirilmiĢ ve yaklaĢık 20<br />

dakika sürmüĢtür.<br />

K.L. sohbete baĢlarken Gülen cemaatine üye olduğunu belirtip hemen<br />

sonrasında cemaat kavramı söz konusu olduğunda “Bence dini ayakta tutan<br />

cemaatlerdir. Onlar dinin özünü yorumlamaya ve insanlara açıklamaya çalıĢırlar.<br />

Herkeste bu açıklamalara inanmakta ya da inanmamakta özgürdürler. Ben cemaatleri<br />

“dershanelere” benzetiyorum, orda amaç bir sınavı kazanmak burada ise Allah rızası.<br />

Nasıl farklı dershaneler varsa farklı cemaatlerde var, ama amaç aynı Allah rızası”<br />

Ģeklinde bir cevap vermiĢtir. Simge olarak türban algısı sorulduğunda “Benim<br />

çevremde türbanı bir simge olarak görenler yok. Bu sebeple de olup olmadığı hakkında<br />

bir Ģey söyleyemem” Ģeklinde bir tavır sergilemiĢtir.<br />

Din kavramı ve örtünme kavramları hakkındaki düĢüncelerini Ģöyle dile<br />

getrmiĢtir: “Bir yaratıcının olması ve kurallarını yaĢamak din, bu kurallardan birinin de<br />

örtünme olduğunu düĢünüyorum. Ayrıca dıĢa karĢı kadının kendisini koruması.”<br />

Cemaat kavramı hakkında ne düĢünüyorsunuz sorusuna karĢılık olarak “Bence dini<br />

ayakta tutan cemaatlerdir. Onlar dinin özünü yorumlamaya ve insanlara açıklamaya<br />

çalıĢırlar. Herkeste bu açıklamalara inanmakta ya da inanmamakta özgürdürler. Ben<br />

75


cemaatleri dershanelere benzetiyorum orda amaç bir sınavı kazanmak burada ise Allah<br />

rızası. Nasıl farklı dershaneler varsa farklı cemaatlerde var ama amaç aynı Allah rızası”<br />

demiĢtir. Ahlak, cinsellik ve namus algılarının türban ve örtünme bağlamında<br />

değerlendirilmesi istenildiğinde K.L. “AçılmamıĢ bir tomurcuk ve açılmıĢ bir gül<br />

düĢünün, hangisi daha güzeldir Tabiî ki tomurcuk halinde olan daha güzeldir. Kadın<br />

da iĢte böyle açılmamıĢ bir tomurcuktur. Onu açmak onun değerinin azalması anlamına<br />

gelir. Kadın evinde kocasına tüm güzelliğini sergilemelidir. Bu helaldir, fakat dıĢarıda<br />

açılmıĢ ve hatları çok belirgin olan bir kadın benim gözümde biraz basitleĢir. Bakan<br />

gözlerin ne düĢündüğünü bilemezsiniz ya da niyetlerin ne olduğunu. Bu yüzden kadın<br />

kendi değerini korumalı” Ģeklinde bir açıklama yapmıĢtır.<br />

K.L.‟ye evlilik ve evlenme biçimleri hakkındaki düĢünceleri sorulduğunda<br />

“Bizim adetlerimize en uygun evlilik Ģekli görücü usulü evliliktir. Fakat benim kızım<br />

benim karĢıma gelip kendi tanıĢtığı biriyle evlenmek isterse de ona hayır diyemem<br />

doğrusu” demiĢtir. Çocuklarının türbana bakıĢ açıları sorulduğunda “Benim kızım da<br />

türban takıyor. Bu onun kendi seçimi. Ben bunda mutluluk duyuyorum” cevabını<br />

vermiĢtir. Gelenek ve modernizm bağlamında örf, adet ve değerler sorgulandığında<br />

K.L. “Değerlerin, örf ve adetler değiĢmemeli” cevabını vermiĢtir. Geleneklerin geleceği<br />

hakkındaki düĢünceleri sorulduğunda “Geleneklerimiz bizim çok güzel adetlerimiz.<br />

DeğiĢseler bile mutlaka zamanla biz onlara tekrar döneriz” Ģeklinde bir tavır<br />

sergilemiĢtir.<br />

Özgürlük, eĢitlik, hak, estetik ve aidiyet bağlamında türbana yüklenen<br />

anlamlar sorulduğunda “Bence özgürlüklere müdahaledir. Ayrıca kapalı olmayan<br />

öğrenciler derslere istediği kıyafetlerle girebiliyorsa türbanlılarda rahatlıkla derslere<br />

girebilmelidir” Ģeklinde bir cevap alınmıĢtır. K.L.‟nin türbanın simge olarak<br />

algılanması konusundaki düĢünceleri Ģu Ģekildedir: “Benim çevremde türbanı bir simge<br />

olarak görenler yok. Bu sebeple de olup olmadığı hakkında bir Ģey söyleyemem.”<br />

DeğiĢen koĢullar karĢısında türban algısı değerlendirildiğinde “Ben ne<br />

değiĢirse değiĢsin algımın hep aynı kalmasını isterim” cevabı alınmıĢtır. Türban reklam<br />

ve defileleri konusunda ne düĢündüğü sorulduğunda K.L.‟nin cevabı Ģu Ģekilde<br />

olmuĢtur: “Dinen bu durum çok yalnıĢtır.” Moda ve modern giyim hakkındaki görüĢleri<br />

söz konusu olduğunda K.L.‟nin görüĢleri “Modernizm ve türban ayrı Ģeyler bence”<br />

Ģeklindedir. Kamusal alan anlamı ve kamusal alanda türban algısı söz konusu<br />

olduğunda K.L. görüĢ belirtmek istememiĢtir. Türban sorunu ve demokrasi hakkında ne<br />

düĢündüğü sorulduğunda ise “Aslında bence türban yasağı diye bir Ģey hiç var olmadı.<br />

76


Yasaklanan Ģey ne bilmiyorum ama tamda istendiği gibi kullanıldı ve türbanı baĢ tacı<br />

yaptı” Ģeklinde bir cevapla karĢılaĢılmıĢtır.<br />

M.T. 25 yaĢında üniversite mezunudur. Süleyman Demirel Üniversitesi‟nde<br />

memur olarak çalıĢmaktadır. ĠĢini sevdiğini fakat gelir durumunun çok iyi olmayıp zor<br />

geçindiğini belirtmiĢtir. Kapalı olmanın önce bilinç gerektirdiğini, insanların artık<br />

örtünme konusunda bilinçsiz davrandığını vurgulamıĢtır. Ona göre aileler çocuklarını<br />

kapalı görmeye önem vermiĢler, fakat arka plandaki bilinç konusunda yetersiz<br />

kalmaktadırlar. M.T. bu durumu eleĢtirmiĢ ve kapanmanın yanı sıra bunu niye<br />

yaptığının farkında olmanın da önemli olduğunu eklemektedir.<br />

M.T. 17 yaĢında kapandığını belirtip daha öncesinde bu bilince sahip olmadığı<br />

için piĢman olduğunu da eklemiĢtir. KonuĢma M.T.‟nin iĢ yerinde gerçekleĢtirilmiĢtir.<br />

Bu sebeple yaklaĢık 20 dakikalık bir süre içerisinde sonlandırılmıĢtır.<br />

Din kavramı ve örtünme konusunda M.T. “Ġnanç dediğimiz olayın birlikte<br />

getirdiği kuralları ve yaĢam felsefesi bulunmaktadır. Bu noktada din ve örtünme<br />

kavramlarını bir arada görmek çok doğal. Birey kendi inancı doğrultusunda seçimlerini<br />

yapar ve uygulamaya geçirir. Örtünme yani toplumda bilinen yönüyle „sadece<br />

kadınların‟ vücutlarının belirli kesimlerinin gizlenmesi hatta sakınılmasıdır” Ģeklinde<br />

bir açıklama yapmıĢtır. Cemaat kavramı hakkında ne düĢündüğü sorulduğunda<br />

“Cemaatler din için gereklidir bence. Amaçlarıda dini öğretmek ve doğru amaçları<br />

yaymak olarak düĢünüldüğünde ben olumlu bakıyorum” cevabıyla karĢılaĢılmıĢtır.<br />

Ahlak, cinsellik ve namus kavramları hakkında düĢünceleri sorulduğunda ise “Dediğim<br />

gibi kadın bir pırlantadır. Açıldıkça çirkinleĢir ve değerini yitirir” açıklaması<br />

yapılmıĢtır.<br />

M.T.‟nin evlilik ve evlenme biçimleri hakkındaki görüĢleri ise Ģu Ģekildedir:<br />

“Bence kısmet. Yani sonuç olarak her iki Ģekilde de evlilik yapılabilir.” Çocuklarının<br />

ve ailesinin türbana bakıĢı sorulduğunda “Bence aileler çocuklarını kapalı görmeye<br />

önem veriyorlar. Fakat onların bu konudaki bilinç yetersizliliğini önemsemiyorlar.<br />

Ġnsan niye kapandığının bilincinde olmalı” cevabı alınmıĢtır. Gelenek ve modernizm<br />

bağlamında örf, adet ve değerler hakkındaki düĢünceleri sorulduğunda Ģu Ģekilde bir<br />

cevapla karĢılaĢılmıĢtır: “Geleneksellik ve modernizm bağlamında baktığımızda<br />

değiĢime direnen alıĢkanlık haline gelmiĢ inançlarımız da var, kolayca kendini<br />

değiĢime teslim etmiĢ inançlarımızda var.” Geleneklerin geleceği söz konusu<br />

olduğunda M.T. “Tabi ki değiĢimler olacaktır. Hiç bir Ģeyin ilk günkü haliyle kalması<br />

beklenemez. Yeter ki unutulmasın” demiĢtir.<br />

77


Özgürlük, eĢitlik, hak, estetik ve aidiyet bağlamında türbana yüklenen<br />

anlamlar sorgulandığında M.T. “Türbana bir anlam yüklemeye bence gerek yok. Bu<br />

tamamen kiĢiye özgü bir durumdur” Ģeklinde cevap vermiĢtir. Simge olarak türbanın<br />

nasıl değerlendirildiği konusunda M.T.‟nin görüĢleri Ģu Ģekildedir: “Bazıları simge<br />

olarak kullanıyor tabiî ki neden kapandığından haberi bile yok tesettürün gerekliliğini<br />

ya da yapılması gerekenleri bilmiyor. Anne babası kapan diyor çocuk baĢını örtüyor.<br />

Anne baba gerisine karıĢmıyor. Çocukta birden bire kapalı bir çevreye dahil oluyor ne<br />

olduğundan habersiz ve kendini bu çevrenin temsilcisi olarak görüyor beklide bunu<br />

kullanıyor dinin bir gerekliliği olarak değil de ait olduğu çevren bir göstergesi olarak<br />

bunu dıĢarıya yansıtıyor. Bu çok yanlıĢ.”<br />

DeğiĢen koĢullar karĢısında türban algısı değerlendirildiğinde M.T. görüĢlerini<br />

Ģu Ģekilde dile getirmiĢtir: “ġu anki iktidar aslında bunun farkında ve ona göre<br />

davranıyor. Yani ne değiĢimler karĢısında türbanın hak ettiği yeri ona vermeye<br />

çalıĢıyor.” Türban reklam ve defileleri değerlendirildiğinde “Abartılı bence” Ģeklinde<br />

cevap vermiĢtir. M.T.‟nin moda ve modern giyim söz konusu olduğunda düĢünceleri<br />

Ģöyledir: “Bence bu kiĢiden kiĢiye değiĢir.” Bunun yanı sıra M.T. kamusal alanın<br />

anlamı ve kamusal alanda türban konularında konuĢmak istememiĢtir. Türban sorunu<br />

ve demokrasi konusunda ise görüĢlerini Ģu Ģekilde belirtmiĢtir: “Ben buna inĢallah<br />

diyorum. Bunun çözümü uzlaĢmadır. Din siyasetle, siyasette toplumla uzlaĢmalı. Bence<br />

bunun altında bazı Ģeylerin ne olduğunu bilmememiz yatıyor ve bazı kavramlar bile biz<br />

korkutuyor. Örneğin Ģeriat deyince en yakın arkadaĢım bile hayır diyor ama sen<br />

Ģeriatın ne olduğunu biliyor musun ġeriat deyin kadının zorla evde oturtulması akla<br />

geliyor, herkes örtünecek, kadın çalıĢmayacak evde oturacak, yok böyle bir Ģey, zaten<br />

zorla bir Ģey olamaz eğer zorla örtünürse o örtünün altında çok Ģeyler olur.”<br />

S.P. 33 yaĢında ilkokul mezunu bir ev hanımıdır. Gelir durumu çok iyi<br />

olmakla beraber iki çocuk annesidir. Maddi olarak hiç bir sorunu olmadığını eĢinin<br />

cemaate bağlı olan bir dershanede müdür yardımcısı olarak çalıĢtığını belirtmiĢtir.<br />

EĢinin bu durumdan gayet mutlu olduğunu ve asıl amacının öğrencilere yardım etmek<br />

olduğunu yine üniversite sınavlarına hazırlanırken öğrencileri motive ettiklerini<br />

söylemiĢtir. Verdikleri emeklerinin karĢılığında öğrencilerin sınavları kazandıklarını<br />

görmenin onları çok huzurlu kılmaktadır.<br />

S.P. çocuklarını büyütürken zorlanmadığını annesinden yardım aldığını ve<br />

çocuklarının üzerinde kendisinden daha fazla emeğinin olduğunu vurgulamıĢtır.<br />

Kendisinin hem kapalı olduğunu hem de günlük yaĢam içerisinde tüm geliĢmeleri takip<br />

78


ettiğini, örtülü olmasının buna herhangi bir engel teĢkil etmediğini söylemiĢ, bunun<br />

yanı sıra sadece gösteriĢ için kapanmalara tanık olduğunu ve bu durumun yalnıĢ<br />

olduğunu da eklemiĢtir.<br />

GörüĢme S.P.‟nin evinde yapılmıĢtır. S.P. Cuma toplantılarında sohbetlerde<br />

ibadet sonrasında konuĢmacı olduğunu ve halkı bilgilendirdiğini söylemiĢtir. Bu durum<br />

için kendisinin genç olduğunu, okuduklarına körü körüne bağlı olmadığını, objektif<br />

davrandığını vurgulamıĢtır. Toplantılarda gençlerin konuĢması gerektiğini söylemiĢ,<br />

neden olarak da gençlerin değerlendirme konusunda daha objektif davrandığını orta<br />

yaĢtakilerin ise duyduklarına tamamen bağlı kaldığını eleĢtirmiĢtir. S.P. ile görüĢmeler<br />

yaklaĢık 25 dakika süre içerisinde ve onun evinde gerçekleĢtirilmiĢtir.<br />

Din kavramı ve örtünme konusunda S.P. görüĢlerini Ģu Ģekilde dile getirmiĢtir:<br />

“Din ve örtünme olarak ikiye ayırmıĢ olmak toplumun tamamen Ģekil açısından olayları<br />

değerlendirdiğine iĢarettir. Bunun yanında da kavramsal olarak birbirinden bağımsız<br />

değerlendirilmesi gereken bir durum söz konusudur. Örtünme tamamen Ģahsı<br />

ilgilendirir, din ise Allahın yaratmıĢ olduğu sistem ve düzenin adıdır.” Cemaat kavramı<br />

söz konusu olduğunda S.P. “Bu konu hakkında konuĢmak istemiyorum” demiĢtir.<br />

Ahlak, cinsellik ve namus algısı sorulduğunda “Bence hepsi beyinde. Örtüyle ahlak,<br />

namus gibi kavramlar birbirinden ayrı Ģeylerdir” cevabı alınmıĢtır.<br />

Evlilik ve evlenme biçimleri sorulduğunda S.P. “Evlenme adetleri değiĢti,<br />

artık gençler kendileri buluyor, aile kurma adetleri değiĢti, artık kimse anne-bana<br />

yanında oturmak istemiyor, bunun yanı sıra ibadet Ģekilleri bile değiĢti, kurban<br />

bayramında bile artık ne kesileceği bir muamma herkes kafasına göre konuĢup fetva<br />

veriyor. Bunla aslında bizim köklerimizin yok olduğunun bir göstergesidir” cevabını<br />

vermiĢtir. Çocukların itaati ve gelecek konusundaki düĢünceleri sorulduğunda<br />

“Gençleri bilgilendirmeliyiz ki, onlarda diğer gençleri bilgilendirsinler” cevabı<br />

alınmıĢtır. Gelenek ve modernizm bağlamında örf, adet ve değerler değerlendirildiğinde<br />

S.P. “Uygulanması ve yapılması gereken prosedürler. Geçen gün bir arkadaĢım hafızlık<br />

yarıĢmasında birinci oldu ve ödülünü almak için bir müdürle tokalaĢması gerekiyordu.<br />

KarĢısında onca insan varken kadıncağız uzatılan eli geri çeviremedi ve tokalaĢmak<br />

zorunda kaldı. Oysa ki yüzü kıpkırmızı oldu. Yani bir kadınla bir erkeğin tokalaĢması<br />

bu kadar gerekli midir Medeniyet göstergesi bu mu” demiĢtir. Geleneklerin geleceği<br />

konusunda ne düĢünüyorsunuz sorusuna “Gönül ister ki gelenekler devam etsin,<br />

bizim gibi çocuklarımızda o güzellikleri yaĢasınlar ama ben çok fazla umutlu değilim<br />

79


u konuda çünkü insanlar sadece iĢlerine gelen gelenekleri devam ettiriyorlar. Onlara<br />

zor gelen gelenekler yok olup gidiyor” cevabını vermiĢtir.<br />

Özgürlük, eĢitlik, hak, estetik ve aidiyet bağlamında türban ve örtünme<br />

kavramlarını nasıl değerlediriyorsunuz sorusuna S.P. Ģöyle cevap vermektedir:<br />

“Türbanın dini anlamı ön plandadır.” Türbanı simge olarak görüp görmediği<br />

sorulduğunda ise S.P. “Türban artık kesinlikle bir simgedir. Özellikle bazı insanların<br />

elinde yanlıĢ emellere alet ediliyor, siyasette kullanılıyor, dinde art niyetle gösteriĢ için<br />

takılıyor türban. Kız evlenme çağına gelince baĢı örtülüyor ki daha terbiyeli bir koca<br />

bulsun oysa ki ne alakası var yada bazı kadınlar normalde açık ama türban yakıĢıyor<br />

diye kapanıyor. Ġnanamazsınız ama bir tanıdığım var kızağız normalde açıktı düğününe<br />

gittik baktık ki tesettürlü gelin olmuĢ çok ĢaĢırdım annesine gittim “hayırlı olsun<br />

baĢörtüsü çok yakıĢmıĢ” dedim. Kadın bana ne dedi biliyor musunuz “Hayır dedi<br />

kapanmadı türban yakıĢıyor diye gelinliği öyle aldık.” Bu nasıl bir zihniyet insan<br />

sadece yakıĢıyor diye türbanı buna alet eder mi” demiĢtir.<br />

DeğiĢen koĢullar karĢısında türban algısı söz konusu olduğunda “DeğiĢimler<br />

inançlarımız üzerinde ne kadar etkili bilemiyorum” cevabı alınmıĢ, türban reklam ve<br />

defileleri hakkındaki görüĢleri sorulduğunda “Ġslamiyet‟te kadının bedenini sergilemesi<br />

diye bir Ģey yok” Ģeklinde cevap alınmıĢtır. Moda ve modernizm bağlamında<br />

örtünmenin değerlendirilmesi yapıldığında S.P.‟nin “Türban baĢlı baĢına bir<br />

modernizim göstergesidir zaten. Bir bayan hem türbanlı olup hem de bakımlı ve<br />

güzelse iĢte modernizmin göstergesi. Bu kadın sokakta baĢ örtüsünü rahat rahat takıp<br />

dolaĢabiliyorsa iĢte modernizm. Türbanlı bir kadın rahat rahat her yere Ģekil<br />

değiĢtirmeden girebiliyorsa iĢte size modernizim. Ama bukalemun gibi Ģekil<br />

değiĢtirilmek zorunda bırakılan bir ülkede modernizm algısı bir tutam saçtır” Ģeklinde<br />

bir tavır sergilediği görülür.<br />

Kamusal alanın anlamı sorgulandığında S.P. “Bana göre kamusal alan benim<br />

rahatça, olduğum gibi girebildiğim alanlar, yerler. Yoksa kapısının önünde Ģeklimi<br />

değiĢtirip girdiğim yerler baĢkalarının tekelinde olan yerler gibi geliyor bana” demiĢtir.<br />

Kamusal alanda türban kavramına değinildiğinde S.P.‟nin görüĢleri Ģu Ģekildedir:<br />

“Benim giremediğim alan nasıl kamusal olur Benim aklıma gelen ilk soru bu. Bana<br />

diyorlar ki baĢını açacaksın, peruk takabilirsin. Ne kadar rahatsız edici bir durum<br />

olduğunu size anlatamam. BaĢınızda türban var birde onun üzerine peruk takıyorsunuz.<br />

Takma saça bile izin var ama eĢarplı girmeye yok. Bize çağdaĢlığı takma saç<br />

getirecekse napalım o zaman herkes peruk taksın baksanıza meğer ne kadar<br />

80


önemliymiĢ. Ya ben artık bu olayların komik olduğunu düĢünmeye baĢladım. Ama<br />

üzüldüğüm nokta aslında Türkiye‟nin üzerinde oynanan oyunlar türban falan bahane,<br />

isteseler hemen çözülür. Birileri çözülsün istemiyor olan yine halka oluyor. Bütün<br />

zorluğu çeken yine halk.”<br />

Türban sorunu ve demokrasi hakkında ne düĢünüyorsunuz sorusuna “Bana<br />

türban dediğinizde ilk aklıma gelen ve en çok kızdığım Ģey zaten yasaklar ve engeller.<br />

Uygulanması ve yapılması gereken prosedürler. Geçen gün bir arkadaĢım hafızlık<br />

yarıĢmasına birinci oldu ve ödülünü almak için bir müdürle tokalaĢması gerekiyordu.<br />

KarĢısında onca insan varken kadıncağız uzatılan eli geri çeviremedi ve tokalaĢmak<br />

zorunda kaldı. Oysa ki yüzü kıpkırmızı oldu. Yani bir kadınla bir erkeğin tokalaĢması<br />

bu kadar gerekli midir Medeniyet göstergesi bu mu Ben anlayamıyorum önemli olan<br />

kafayı saran örtü değil kafanın içi, zihniyet, düĢünceler ve niyettir” Ģeklinde cevap<br />

alınmıĢtır.<br />

T.K. 22 yaĢında Süleyman Demirel Üniversitesi öğrencisidir. Dört çocuklu bir<br />

ailenin küçük kızı olduğunu, babasının gelir durumunun orta seviyeli olduğunu<br />

söylemiĢtir. Annesi ve babasının çocukluğu köyde geçmiĢ, evlendikten sonra Ispartaya<br />

taĢınmıĢlardır. T.K. Isparta‟da doğumludur. Bayram gibi özel günlerde köylerine<br />

gittiklerini belirtmiĢtir.<br />

T.K. ile ev ortamında görüĢme yapılmıĢtır. Hafta sonları arkadaĢlarıyla buluĢup<br />

sohbetler gerçekleĢtirdiklerini ve bu sayede bilgilendiklerini belirtmiĢtir. Kendisiyle<br />

ilgilenen bir ablasının bulunduğunu belirten T.K., bu durumdan oldukça hoĢnut<br />

olduğunu bunun bir kısıtlama değil, aksine hayat adına bir bilgilenme olduğunu<br />

belirtmiĢtir. Burada T.K.‟nın “abla” kelimesinden kast ettiği öz ablası değil, onu dini<br />

konularda bilgilendiren, ondan yaĢça daha büyük bir kadındır. Ablasıyla nasıl tanıĢtığı<br />

konusunda, ilk olarak bir arkadaĢının vasıtasıyla kapanmanın bilincine ulaĢtığını ve<br />

daha sonrasında sohbetlere katıldığını söylemiĢtir. Bu sohbetler sırasında “abla” dediği<br />

kadınla tanıĢtığını, onun bilgisinden ve hayata bakıĢ tarzından çok etkilendiğini<br />

söylemiĢtir. Ablasıyla iliĢkilerinin çok iyi olduğunu ve onun sözlerini hayatında<br />

uygulamaya çalıĢtığını, bu durumun onu gururlandırdığını eklemiĢtir. T.K. ile<br />

görüĢmemiz yaklaĢık 15 dakika sürmüĢ çünkü T.K. çekimser tavırlarıyla görüĢmeyi<br />

sonlandırmak istediğini söylemiĢtir.<br />

Din ve örtünme konusunda T.K. düĢüncelerini Ģu Ģekilde belirtmiĢtir: “Din<br />

kavramı deyince akla gelen Ģey Ġslamiyet gibi düĢünülmemelidir, bu kavramın içine<br />

bütün dinler girer. Bana göre bir dine mensup olmak gerekir çünkü bu insanı iç huzura<br />

81


götürür. Örtünme Müslüman olmanın bir Ģartıdır ben inancım gereği örtünmenin<br />

gerekli olduğunu düĢünüyorum zira bu bana bir Ģey kaybettirmiyor.” Cemaat kavramı<br />

hakkındaki görüĢleri Ģöyledir: “Allah rızası için yapılan her ibadet değerlidir bence.<br />

Fakat bir cemaate mensup olunduğunda ibadetlerin daha bilinçli olarak yapıldığını<br />

düĢünüyorum.” Ahlak, cinsellik ve namus algısı söz konusu olduğunda T.K.‟nın<br />

düĢünceleri Ģu Ģekildedir: “Ġnsanlar rahat ettiğine göre ya da yakıĢtığı Ģekle göre<br />

bağlıyorlar. Örneğin ben yakası açık bir Ģey giydiğimde daha çok boynuma bağlama<br />

gereği duyuyorum. Böylece boynumu kapatıyorum yada giydiğim Ģey vücuduma eğer<br />

çok yapıĢıksa türbanımı geniĢ bağlıyorum böylece göğüslerimi de örtmüĢ oluyorum.<br />

Zamanın etkisi, biraz nefis birazda hoĢ görünme isteğiyle rengarenk Ģeyler giyiyoruz<br />

aynı Ģekilde ona uygun çanta ayakkabı çanta alıyoruz Ģıkır Ģıkır sokağa çıkıyoruz dikkat<br />

çekmememiz gerektiğini ve kapanma amacımızı bazen unutuyoruz. Oysa kadının<br />

giydiği topuklu ayakkabının sesi bile erkeği etkiler. Hatta ilahiyat fakültesinde okuyan<br />

erkekler bir araya geldiğinde kızlara “sizin baĢ örtünüzün dalgalanıĢı bile bizi etkiliyor”<br />

demiĢler inanır mısınız Biz bilemiyoruz ki onlar ne düĢünüyor. Kimisi ay ne kadar<br />

güzel kapanmıĢ diyor, kimisi vücudunu inceliyor.”<br />

Evlilik ve evlenme biçimleri söz konusu olduğunda T.K. “Benim düĢünceme<br />

göre görücü usulü uygundur” demiĢtir. Çocukların itaati ve geleceklerinin belirlenmesi<br />

konusunda “Ben Ģanslıyım. Akıl danıĢabildiğim bir ablam var. Onun söylediklerini<br />

uygulamaya çalıĢıyorum” demiĢtir. Örf, adet ve değerler konusunda ne düĢünüyorsunuz<br />

Ģeklindeki soruya “DeğiĢen koĢullar karĢısında gelenekler sabit kalabilmeli. Biz onları<br />

değiĢmeden hayatımızın içinde tutabiliriz” Ģeklinde cevap alınmıĢtır. Geleneklerin<br />

geleceği hakkında ne düĢündüğü sorulduğunda “Geleneklerimiz karĢısında ne<br />

modernizmin ne de farklı bir kavramın olmaması ve onu etkilememesi gerekir”<br />

Ģeklinde cevap alınmıĢtır.<br />

Özgürlük, eĢitlik, hak, estetik ve aidiyet söz konusu olduğunda T.K “Türban bir<br />

seçimdir, insanı sınırlamaz ya da kısıtlamaz. Ama örtünmek istemeyen bir genç kız<br />

zorla örtünüyorsa iĢte o zaman bir kısıtlayıcıdır bir baskıdır. Dinde baskı yoktur<br />

tercihler vardır” demiĢtir. Simge olarak türbanın değerlendirilmesi söz konusu<br />

olduğunda “Türban dini bir simgedir” cevabı alınmıĢtır. DeğiĢen koĢullar karĢısında<br />

türban algısı sorulduğunda T.K. cevaplamak istemediğini söylemiĢtir. Türban reklam<br />

ve defileleri konusunda ne düĢünüldüğü sorulduğunda T.K. “Dinimizde böyle bir Ģey<br />

yok” demiĢtir. Moda ve modern giyim ile türban algısı birlikte düĢünüldüğünde<br />

T.K.‟nın görüĢleri Ģu Ģekildedir: “Moda zaten modernizmin getiridiği birĢey.”<br />

82


Kamusal alan anlamı söz konusu olduğunda T.K. “Bu tamamen türban korkusu.<br />

Oysa ki herkes bunu anlamaya çalıĢmalı” demiĢtir. Kamusal alanda türban kavramı<br />

değerlendirildiğinde “Belli amaçlarla yapılmıĢ Ģeyler vardır. Türbanlı insanların bazı<br />

kamusal alanlara girememesi kasıtlı yapılmıĢ bir harekettir. Çünkü türbandan<br />

korkuyorlar oysa türban ne yapabilir, Ģu baĢımdaki örtünün sana nasıl bir zararı olabilir.<br />

Benim baĢımın örtülü olması benden ne götürüyor ya da bana artı bana ne katıyor yine<br />

insanlar mini mini eteklerle ortada geziyorken ben onlara müdahale edemiyorsam sen<br />

bana nasıl karıĢıyorsun nasıl müdahale edebilirsin nasıl aĢağılayabilirsin ben bunlarla<br />

çok karĢılaĢıyorum” Ģeklinde cevap alınmıĢtır. Türban sorunu ve demokrasi kavramı<br />

konusunda ise T.K. “Türban dediğim gibi bir seçimdir ve insanlar seçimlerinde dolayı<br />

bazı konularda engellenmemelidir.Türban bir sorun haline getirilmemelidir” demiĢtir.<br />

ġ.U. 24 yaĢında Süleyman Demirel Üniversitesi öğrencisidir. Gelir durumu<br />

ortadır. Ailesinin maddi konularda ona para göndermeye çalıĢtığını fakat kendisinin çok<br />

fazla para harcamamaya gayret ettiğini belirtmiĢtir. Sadece okula gidip geldiğini çok<br />

fazla hareketli bir yaĢantısının olmadını söylemiĢtir. Dini konularda ailesinden çok<br />

fazla Ģey öğrendiğini vurgulamıĢtır. Henüz bekar olduğunu ve kısmeti çıktığında<br />

evlenmeyi düĢündüğünü eklemiĢtir. ġ.U. ile görüĢmeler onun evinde gerçekleĢtirilmiĢ<br />

ve yaklaĢık 15 dakika devam etmiĢtir.<br />

ġ.U. din kavramı ve örtünme konusundaki görüĢlerini Ģöyle dile getirmiĢtir:<br />

“Dinsel yaĢam konusunda toplumumuzda öyle bir yaĢam tarzı benimsenmiĢtir ki kimse<br />

kimsenin giyimine kuĢamına direk olarak laf söyleyemez hatta söylemez. Neden<br />

Çünkü kimse kimsenin düĢüncesine ve yaĢam tarzına karıĢmıyormuĢ gibi yaĢamak<br />

ister. Özgür olan her toplumun gerektirdiği gibi. Ama toplum ninelerimizin,<br />

annelerimizin taktığı baĢörtüsüyle türbanı birbirine karıĢtırmaktadır. Moda akımıyla<br />

baĢı örtülü her birey türbanı kullanmak istemektedir. Amacına uygun kullanılsın yada<br />

bilinçsizce takılsın türban toplumumuzda yer etmiĢ bulunmaktadır.” Cemaat kavramına<br />

iliĢkin düĢünceleri sorulduğunda ġ.U. cevap vermek istemediğini belirtmiĢtir. Ahlak,<br />

cinsellik ve namus algılarını türban bağlamında nasıl değerlendirdiği söz konusunda<br />

olduğunda “Bütün bu kavramlar her kadının durup düĢünmesini gerektiren<br />

kavramlardır” demiĢtir.<br />

ġ.U. evlilik ve evlenme biçimlerine bakıĢ açısını Ģöyle dile getirmiĢtir: “Hem<br />

görücü usulü hem de tanıĢıp evlenme bana göre olabilir.” Ailesinin dine ve türbana<br />

bakıĢ açısı hakkında “Benim ailem bana dini bilgileri öğretti. Zaten bu bilgiler önce<br />

ailede kazanılıyor” demiĢtir. Örf, adet ve değerleri “HerĢey değiĢirken örf, adet ve<br />

83


değerlerin aynı kalması ne yazık ki beklenemez” Ģeklinde değerlendirmiĢtir.<br />

Geleneklerin geleceği hakkındaki düĢünceleri ise Ģu Ģekildedir: “Ben geleneklerin<br />

geleceğini çok da iyi görmüyorum. Ama umarım düĢüncelerim yalnıĢ çıkar.”<br />

Özgürlük, eĢitlik, hak, estetik ve aidiyet bağlamında türban kavramı<br />

değerlendirildiğinde ġ.U. “Ben türban takan birisiyim. Ancak makyaj da yapmaktayım.<br />

Kendimi bu konuda kısıtlamıyorum. Genellikle gözlerime sürme çekmekle birlikte<br />

diğer makyaj malzemelerini de sürekli olmasa da kullanmaktayım. Tabiî ki çok<br />

abartmamak koĢuluyla. Sonuçta peygamberimiz döneminde kadınlarında eĢlerine güzel<br />

görünmek için gözlerine sürme çektikleri bilinmektedir. Günümüzde artık kapalı<br />

kadınlar makyaj yapmaz yada daha az bakımlıdır imajı kalktı bizde kendimizi türbanın<br />

içinde güzel hissetmek istiyoruz. Aynaya baktığımda taktığım türbanın renginde<br />

gözlerimi boyadığım da ya da giydiğim kıyafetin renginde herhangi bir aksesuar<br />

taktığımda kendimi çok daha güzel hissediyorum ve özgüvenim artıyor. Kapalı olsam<br />

da bunlar benim hakkım” demiĢtir. Simge olarak türban kavramı göz önüne alındığında<br />

ġ.U.‟nun görüĢleri “Bu konu hakkında birĢey söylemek istemiyorum” Ģeklindedir.<br />

ġ.U.‟nun değiĢen koĢullar karĢısında türban algısı hakkındaki düĢünceleri<br />

sorulduğunda “Benim canım o gün nasıl bağlamak isterse türbanı o Ģekilde bağlıyorum.<br />

Ama genellikle saçlarımı örerek yukarıda topuz yapıp türban bağlıyorum. Yani Ģekli<br />

tamamen bana kalmıĢ önemli olan benim örtünmem, bağlama Ģeklimi o günkü ruh<br />

halim belirliyor. Mesela eğer özel bir yere gidiyorsam yaptığım topuzun daha büyük ve<br />

daha düzgün olmasına özen gösteririm sonuçta kapalı olsam da güzel ve bakımlı<br />

görünmek benim en doğal hakkım ama eğer sadece dıĢarı çıkıyorsam özel herhangi bir<br />

Ģey yoksa o zaman daha küçük daha az gösteriĢli olan bir Ģekilde bağlarım. Ama bazen<br />

bayanlar öyle abartıyor ki ben bile dönüp bakıyorum. Mutlaka kiĢinin rahat ettiği ya da<br />

kendine yakıĢtırdığı bir tarzı vardır, ama çok abartılmıĢ bir örtü bence amacını aĢıyor”<br />

Ģeklinde cevap vermiĢtir. Türban reklam ve defileleri değerlendirildiğinde ġ.U. “Çok<br />

abartılı buluyorum. Bu defileleri televizyondan takip etme olanağı buluyorum hiç<br />

yakından izlemedin fakat giysiler ve moda olarak öngörülen renkler çok abartılı, hatta<br />

izlemek için giden bayanların giysilerinin bile çok abartılı olduğunu düĢünüyorum.<br />

Mutlaka kapalı bayanlarında bir modası var, farklı aksesuarları yada farklı seçenekleri<br />

olmalı ama abartıya karĢıyım. Zaten o giysileri taĢıyan mankenlerin hepsi normalde<br />

açık. Bence bir sahtelik var. Normalde zaten alıĢveriĢ için gittiğiniz bir mağaza da sizin<br />

önünüze moda olan Ģeyler geliyor. Moda olan pardösüler ya da moda olan renkteki<br />

84


eĢarpları seçme olanağımız var. Aslında bu moda da kim tarafından oluĢturuluyor orası<br />

da muamma. Ama en güzel moda kiĢinin yakıĢanı giymesidir” demiĢtir.<br />

Moda ve modern giyim söz konusu olduğunda ġ.U. “Ben nasıl rahat<br />

ediyorsam öyle türban takıyorum. Rahat derken dıĢarıya da türbansız çıkmıyorum.<br />

Rahat olması ve düzgün durması benim için önemli. Sonuçta her an ben rahatsız eden<br />

ve sürekli elimi baĢıma götürüp düzeltme gereği hissettiğim bir örtü yada Ģekil verilmiĢ<br />

bir türban beni rahatsız eder. Sonuçta ben bir emri yerine getiriyorum ama bu benim<br />

günlük hayatımı da sıkıntıya sokmamalı aksine ben türbanın daha doğrusu dinin her<br />

emrinin hayatı kolaylaĢtırdığına inanırım. Her ne kadar bazıları bu kolaylıkları<br />

reddedermiĢ gibi kolay olan noktaları daha da zorlaĢtırsalar da ben her zaman Ġslam‟ın<br />

kolaylık dini olduğunu savunmuĢumdur. Bu noktada türbanı da Allah‟a karĢı bir<br />

sorumluluk olarak görüyorum. Bu sorumluluğu da dinin ön gördüğü Ģekilde yerine<br />

getiriyorum” Ģeklinde bir görüĢ belirtmiĢtir. ġ.U. kamusal alanın anlamı ve kamusal<br />

alanda türbanın anlamı konusunda görüĢ belirtmek istememiĢtir. Türban sorunu ve<br />

demokrasi kavramı değerlendirildiğinde S.Ç. “Birbirine zıt iki kelime… Ülkedeki tüm<br />

vatandaĢlar eĢit hakka sahip olmalıdır ki demokrasi mümkün olsun o ülkede ..Ancak<br />

bizim ülkemizde türbanlı bir bayan neden her alanda istihdam sağlayamıyor. BaĢı açık<br />

olanlarla eĢit hakka sahip olamıyor” demiĢtir.<br />

3.2. GörüĢülenlerin Sosyo-Demografik Özellikleri<br />

ÇalıĢma bağlamında yapılan görüĢmelerde görüĢülen kadınlar 22 ile 61 yaĢ<br />

aralığı içinde ve çeĢitli meslek gruplarında yer almaktadırlar. GörüĢülen kadınlar<br />

içinde ev hanımı, öğrenci, öğretmen, çocuk bakıcısı, memur ve esnaf mevcuttur. Bu<br />

kadınlar aynı zamanda farklı ekonomik koĢullar altında yaĢayıp, farklı öğrenim<br />

durumlarına sahiptirler. Kadınların doğum yeri, eğitim durumları, meslekleri, yaĢları,<br />

cemmat üyelikleri ve sosyo-ekonomik durumlarına göre görüĢleri farklılaĢmaktadır.<br />

Aynı zamanda, görüĢülen kadınlar cemaat sorusu gibi kendilerini özel olarak<br />

ilgilendirdiğini düĢündükleri sorular karĢısında biraz çekingen bir tavır sergilemiĢler ve<br />

belirli bir cemaate üye olma ya da cemaat evleriyle iliĢkili olma durumlarına göre<br />

özellikle türban ve moda konularında farklı yaklaĢımlar sergilemiĢlerdir.<br />

GörüĢülen kadınlar, Isparta‟nın çeĢitli yerlerinde ikamet etmektedirler. Benzer<br />

cemaate mensup kadınlar Cuma sohbetlerinden ya da cemaat evlerinden birbirlerini<br />

tanımakta ve birbirlerine referans olmaktadırlar. Yine görüĢülen kadınlardan edinilen<br />

85


ortak algı, kadınların dini konularda bilgilenmek adına katıldıkları bu sohbetlerin onlar<br />

için önemli olduğudur. GörüĢülenlerin bazı bulguları Ģöyle özetlenebilir;<br />

86


Tablo 1: GörüĢülenlerin Analizi<br />

GörüĢülen<br />

KiĢi<br />

YaĢı<br />

Öğrenim<br />

Durumu<br />

M.N. 32 Ġlkokul<br />

Mezunu<br />

A.E. 25 Üniversite<br />

Mezunu<br />

A.S. 28 Üniversite<br />

Mezunu<br />

E.Y. 57 Ġlkokul<br />

Mezunu<br />

A.ġ. 34 Lise<br />

Mezunu<br />

E.A. 25 Üniversite<br />

Mezunu<br />

R.A. 30 Ġlkokul<br />

Mezunu<br />

H.M. 45 Ġlkokul<br />

Mezunu<br />

B.Ç. 61 Ġlkokul<br />

Mezunu<br />

S.Ç. 56 Ġlkokul<br />

Mezunu<br />

K.L. 46 Ortaokul<br />

Mezunu<br />

M.T. 25 Üniversite<br />

Mezunu<br />

S.P. 33 Ġlkokul<br />

Mezunu<br />

T.K. 22 Üniversite<br />

Mezunu<br />

ġ.U. 24 Üniversite<br />

Mezunu<br />

Mesleği<br />

Cemaat<br />

Üyeliği<br />

ÇalıĢma<br />

Durumu<br />

Ev hanımı Yok ÇalıĢmıyor<br />

Öğrenci Yok ÇalıĢmıyor<br />

Öğretmen Yok ÇalıĢıyor<br />

Ev Hanımı Yok ÇalıĢmıyor<br />

Çocuk<br />

Bakıcısı<br />

Var<br />

ÇalıĢıyor<br />

Memur Var ÇalıĢıyor<br />

Ev Hanımı Yok ÇalıĢmıyor<br />

Ev Hanımı Yok ÇalıĢmıyor<br />

Ev Hanımı Var ÇalıĢmıyor<br />

Ev Hanımı Var ÇalıĢmıyor<br />

Tekstil<br />

Mağazası<br />

Sahibi<br />

Var ÇalıĢıyor<br />

Memur Yok ÇalıĢıyor<br />

Ev Hanımı Yok ÇalıĢmıyor<br />

Öğrenci Var ÇalıĢmıyor<br />

Öğrenci Yok ÇalıĢmıyor<br />

87


3.3. GörüĢülenlerin Kategorik Bağlamsal Çözümleme Analizi<br />

ÇalıĢma nitel araĢtırmaya bir örnektir. Bu bağlamda araĢtırmada derinlemesine<br />

görüĢme tekniğine yer verilmiĢ ve veriler kadınlarla yapılan görüĢmeler sonucunda elde<br />

edilmiĢtir. Kadınlara din algısı ve örtünme, simge kavramı ve türban konusunda öne<br />

çıkan diğer kavramlar, türbana bakıĢ ve temel sorunlar, toplumsal bir norm olarak<br />

giyim ve moda, örtünme ve kamusal alan, değiĢen ve modernleĢen koĢulların türbana<br />

yansıması, türbanın geleceği Ģeklinde bir sınıflama yapılmıĢtır. Her ana baĢlık kendi<br />

içinde alt baĢlıklara ayrılmıĢ ve ana baĢlıklar kendi içinde de sınıflandırılmıĢtır. Bu<br />

konular kategorik analizde odaklanmıĢtır.<br />

AraĢtırmada, teorik açıklamaların sonrasında mülakat çalıĢmasının sonuçlarına<br />

yer verilmiĢtir. Elde edilen veriler, „kategorik bağlamsal çözümleme tekniği‟<br />

(Categorical-Content Perspective) kullanılarak analiz edilmiĢtir. Bu bağlamda ilk önce,<br />

oluĢturulan „derinlemesine mülakat çözümleme modeli‟ne uygun olarak, araĢtırma<br />

alanından elde edilen veriler yazılı bir metin haline getirilmiĢtir. Daha sonra<br />

araĢtırmanın problemleri ve teoriden çıkarılan ana baĢlıklar altında elde edilen veriler,<br />

kategorilere ayrılmıĢtır. Kategorilere ayrılan metinler sürekli olarak okunmuĢ, alt metin<br />

ve temalar belirlenmiĢ ve sıralanmıĢtır. Sıralamada görüĢülen 15 kiĢinin ifadeleri ve<br />

belirlenen alt baĢlıklar, birlikte ve bütün olarak değerlendirilmiĢtir. Hangi ifadenin kime<br />

ait olduğu (A.E.) gibi kısaltma verilerek ve italik yazılarak gösterilmiĢtir (Lieblich ve<br />

Tuval, 1998, alıntılayan Kolukırık, 2004:127).<br />

88


Tablo 2: Çözümlemenin Ġçeriği<br />

Ana BaĢlık Tema ve Alt BaĢlık Ġçerik<br />

Din Algısı ve Örtünme<br />

Din Kavramı ve Örtünme,<br />

Cemaat ĠliĢkileri, Ahlak,<br />

Cinsellik ve Namus Algıları<br />

GörüĢülenlerin din kavramına<br />

iliĢkin değerlendirmeleri, din ve<br />

inançlar bağlamında kadınların<br />

ahlak,cinsellik ve namus<br />

algılarının değerlendirilmesi<br />

Gelenek ve Modernizm<br />

KarĢıtlığı<br />

Evlilik ve Evlenme Biçimleri,<br />

Çocukların Ġtaati ve Gelecek<br />

Belirleme, Gelenek ve<br />

Modernizm Bağlamında Örf,<br />

Adet ve Değer Kavramlarına<br />

BakıĢ, Geleneklerin Geleceği<br />

Evlenme ve türban bağlama<br />

biçimlerinin moda bağlamında<br />

değerlendirilmesi, geleneklerin<br />

gelecekte aynı Ģekilde varlığını<br />

koruyup koruyamayacağının<br />

analizi<br />

Türban ve Örtünme<br />

Biçimleri<br />

Özgürlük, EĢitlik, Hak, Estetik<br />

ve Aidiyet Bağlamında<br />

Türbana Yüklenen Anlamlar,<br />

Simge Olarak Türban<br />

Özgürlük, eĢitlik, hak, estetik<br />

ve aidiyet bağlamında türbanda<br />

meydana gelen değiĢimler ve<br />

türbanın simge olarak algılanma<br />

sorunsalı<br />

Moda ve Modernizm<br />

Demokrasi-Kamusal<br />

Alan ve Türban<br />

Sorununun Çözümü<br />

DeğiĢen KoĢullar KarĢısında<br />

Türban Algısı, Türban Reklam<br />

ve Defileleri, Moda ve<br />

Modern Giyim<br />

Kamusal Alan Anlamı,<br />

Kamusal Alanda Türban,<br />

Türban Sorunu ve Demokrasi<br />

Moda bağlamında değiĢen<br />

türban bağlama biçimleri,<br />

modern giyim ve türban<br />

bağlantısı ile türban defile ve<br />

reklamlarına bakıĢ açılarının<br />

değerlendirilmesi<br />

Kamusal alan ve türban<br />

kavramlarının analizi, kamusal<br />

alanın sınırlılıkları ve türban<br />

sorununa demokrasi açısından<br />

bakılması<br />

89


3.3.1. DĠN ALGISI VE ÖRTÜNME<br />

Türban algısı incelenirken oluĢturulan ilk çözümleme içeriği kuĢkusuz dinin<br />

algılanıĢ tarzı ve örtünmeye karĢı oluĢturulan tutumlardır. Yapılan görüĢmelerde bazı<br />

kadınların dinin emri, bazıların da sadece aidiyet için kullanıldığını belirttikleri türban<br />

kavramını anlamak için din algısı ve örtünmeye bakıĢ, oluĢturulan bu ilk baĢlıkta<br />

çözümlenmeye çalıĢılmıĢtır. Bu bağlamda oluĢturulan baĢlıklar Ģu Ģekildedir:<br />

Din Kavramı ve Örtünme,<br />

<br />

<br />

Cemaat ĠliĢkileri,<br />

Ahlak, Cinsellik ve Namus Algıları.<br />

3.3.1.1. Din Kavramı ve Örtünme<br />

GörüĢülenler genellikle inanma, ahlaklılık ve yaĢam biçimleri gibi noktalarda<br />

uzlaĢmıĢlardır. Onlara göre din beraberinde bir takım emirleri getirmiĢtir ve bu<br />

emirlerin belli bir takım etkiler ve baskılarla veya gösteri için değil de, inandıkları dinin<br />

gereği olarak yapılması gerektiğini vurgulamıĢlardır. Din onlara göre toplumda bir<br />

düzenleyicidir.<br />

M.N. “Din bir toplumu ayakta tutan bir toplumsal düzenleyicidir. Ahlakı<br />

yaygınlaştırır. Bu bakımdan eğer bir dini inanışa sahipsek onun gereklerini yerine<br />

getirmekle yükümlüyüz, zaten İslam dinide kolaylık dinidir. Ben türbanı dinimizin<br />

gereği olarak görmekteyim. O yüzden benim için tamamıyla dini bir anlamı var.”<br />

A.S. “Dindarlık bağlı olduğu dine karşı görev ve sorumluluklarını yaşatan ve<br />

yaşatmaya çalışan, kendini tamamen kendi dinine adamış insanlara verilen isimdir.<br />

Dinsel yaşam ise dininin gereği olarak o dinin emir ve yasaklarını hayatına geçirerek<br />

uygulayan kişilerin yaşam şekilleridir. Yani hayatını dinin gerektirdiği gibi yaşayan<br />

insanların hayat tarzıdır.”<br />

A.ġ. „RAB‟ inancının olması, bunu bilinçli bir şekilde yaşamak dindarlık,<br />

yaşatmaya çalışmakta dinsel yaşam diye düşünüyorum. Bence tek bağlam şekli vardır.<br />

Eşarplarımızın omuz hizasından göğüsleri örtecek şekil de takılması.”<br />

E.Y. “Dinsel yaşam, benim için farklı bir ifade olmakla beraber dinle yani dine<br />

bağlı yaşam şeklinde düşünülebilir. Dindarlık ise göreceli bir kavram hatta yaşam<br />

seçimidir. Sadece bizim dinimizde değil tüm dinlerde inançlı hatta aşırı dindar kesimler<br />

bulmaktadır. Bu inanç dinin amacından çok bir şeye inanmanın güvenini ve huzurunu<br />

90


yaşamak olarak da adlandırılabilir. Göreceli olan ise kimin neye neden inandığı ve bu<br />

inancı doğrultusunda nasıl yaşadığıdır.”<br />

E.A. “Din olgusu Allah sistem düzenidir. Bu dinsel yaşam ya da dindarlık adı<br />

altında kayıtlanamayacak kadar önemli bir husustur.”<br />

R.A. “Dinsel yaşam bence tercih meselesidir ben yaşamak isterim sen yaşamak<br />

istemezsin göreceli bir kavramdır. Burada önemli olan nokta kim ne yaşıyorsa yaşasın<br />

onun dinini yaşama özgürlüğünü elinden almamak gerekir. Bana göre kimin neye<br />

inandığı önemli değildir önemli olan insanlaşmasını tamamlayıp insan olabilmektir.<br />

Dini kabuller sorumluluğu peşinde getirir herkes bu kabulleri sorumlulukları yerine<br />

getirecek iradeye sahip olamayabilir. Bu durum bize bir şey kaybettirmez ya da<br />

kazandırmaz kişinin kendi inancı ile ilgilidir. Dindarlık da bir seçimdir bir başkasına<br />

zarar vermediği sürece kötü bir yanı yoktur.”<br />

H.M. “Türban dinin zorunluluğudur. Dinimiz kadının örtünmesini emretmiştir.<br />

“ziynet” yerleri vardır kadınların, hatta bu Kur‟an da nisa suresinde geçmektedir.<br />

Aslında bu türban kavramı sonradan çıktı. Örtünme deyince aklımıza tesettür gelir.<br />

Tesettür de kadının örtünmesi demektir. Bu kavramın içine pardösü girer veya çarşaf<br />

girer. Tabi farklı bakış açıları da var. Bazı gruplar pardösü yeter diyor bol bir<br />

pardösüyü yeterli görüyor. Bazı gruplar ise pardösünün kadının hatlarını belli ettiğini<br />

savunuyor ve çarşaf ve ya “car” giymeyi ön görüyor kış yaz onu giyiyorsun siyah bir<br />

şey ve omuzları örtüyor. Hiçbir şekilde değişmiyor türban sadece başı örten bir<br />

örtüdür. Ben türban deyince farklı bağlama şekillerini anlıyorum çünkü bir<br />

bakıyorsunuz başı örtülü ama elinde sigara, yüzünde bir ton makyaj… çoğu zaman<br />

“yavrum çıkar şu başındaki taşıyamıyorsun demek içimden çok geliyor” Allahın<br />

emrettiği sadece başı örtmek değildir.”<br />

B.Ç. “Dindarlık dinimizin emirlerine uymaktır. Örtünme ise dinimizin emridir.<br />

Çünkü dinimiz el ve yüz hariç bütün vücudumuz mahreme girdiğinden dolayı<br />

örtünmemiz gerekmektedir.”<br />

S.Ç. “ Türban ayrı bir fardır, oruç ayrı bir farzdır, zekat ayrı bir farzdır.<br />

Hepsi dinin bir gereğidir bunun içselleştirilmeli ve layıkıyla yerine getirilmeli.”<br />

A.E. “İslam dinine göre kadınların kendisine haram olanlara karşı belirli<br />

bölgelerinin kapalı olması gerektiği emredilmiştir. Dinimizi yaşamak istiyorsak eğer,<br />

dinimize bağlı olduğumuzu göstermek istiyorsak dinin emirlerini yerine getirmek<br />

gerekiyor. Ben Müslümanım yada ben Hıristiyanım diyorsak o dinler ne yapmamız<br />

gerektiğini söylüyorsa onlar yapılmalıdır. Aksi halde ben şu dine bağlıyım ben bu dine<br />

91


ağlıyım demek doğrudur belki ama vicdanımıza verdiğimiz cevap aynımı<br />

acaba…İslam dini de kadınların örtünmesi gerektiğini söylüyorsa ki söylüyor o halde<br />

kadınlar örtünmelidir. Doğru olan budur ancak dinin emir ve yasaklarını yerine<br />

getirmek herkesin kendi özgür iradesine kalmıştır. Dinde hiçbir şekilde zorlama yoktur,<br />

olmamalıdır da.”<br />

M.T. “İnanç dediğimiz olayın birlikte getirdiği kuralları ve yaşam felsefesi<br />

bulunmaktadır. Bu noktada din ve örtünme kavramlarını bir arada görmek çok doğal.<br />

Birey kendi inancı doğrultusunda seçimlerini yapar ve uygulamaya geçirir. Örtünme<br />

yani toplumda bilinen yönüyle „sadece kadınların‟ vücutlarının belirli kesimlerinin<br />

gizlenmesi hatta sakınılmasıdır.”<br />

S.P. “Din ve örtünme olarak ikiye ayırmış olmak toplumun tamamen şekil<br />

açısından olayları değerlendirdiğine işarettir. Bunun yanında da kavramsal olarak<br />

birbirinden bağımsız değerlendirilmesi gereken bir durum söz konusudur. Örtünme<br />

tamamen şahsı ilgilendirir, din ise Allahın yaratmış olduğu sistem ve düzenin adıdır.”<br />

T.K. “Din kavramı deyince akla gelen şey İslamiyet gibi düşünülmemelidir, bu<br />

kavramın içine bütün dinler girer. Bana göre bir dine mensup olmak gerekir çünkü bu<br />

insanı iç huzura götürür. Örtünme Müslüman olmanın bir şartıdır ben inancım gereği<br />

örtünmenin gerekli olduğunu düşünüyorum zira bu bana bir şey kaybettirmiyor.”<br />

ġ.U. “Dinsel yaşam konusunda toplumumuzda öyle bir yaşam tarzı<br />

benimsenmiştir ki kimse kimsenin giyimine kuşamına direk olarak laf söyleyemez hatta<br />

söylemez. Neden Çünkü kimse kimsenin düşüncesine ve yaşam tarzına karışmıyormuş<br />

gibi yaşamak ister. Özgür olan her toplumun gerektirdiği gibi. Ama toplum<br />

ninelerimizin, annelerimizin taktığı başörtüsüyle türbanı birbirine karıştırmaktadır.<br />

Moda akımıyla başı örtülü her birey türbanı kullanmak istemektedir. Amacına uygun<br />

kullanılsın yada bilinçsizce takılsın türban toplumumuzda yer etmiş bulunmaktadır.”<br />

GörüĢülen kadınların sorulan soruya verdikleri cevap cemaat üyesi olup<br />

olmama durumlarına göre farklılık göstermektedir. Kadınlar inançları ve kendi kararları<br />

doğrultusunda örtünme kavramını yorumlamıĢlardır. Kadınlar arasında örtünme, farklı<br />

bakıĢ açılarını da beraberinde getirmiĢtir. Bu durum baĢ örtüsünün bağlanma<br />

biçiminden çarĢafa kadar değiĢik fikirleri de içinde barındırmaktadır. Kadınların<br />

değindikleri bir diğer nokta da dinin genel ve evrensel bir olgu olduğu, örtünmenin ise<br />

daha öznel olduğu yönündedir. Aynı zamanda örtünme bir özgürlük olarak<br />

algılanmakta ve bu özgürlük bir yaĢam tarzı olarak değerlendirilmektedir. Ġnançlarının<br />

bir gereği olarak düĢündükleri örtünme kavramını kendi bilgileri doğrultusunda<br />

92


hayatlarına yansıttıklarını ve bunu kendi bireysel görüĢleri doğrultusunda yaptıklarını<br />

vurgulamıĢlardır. Yani bu durum kadınlar için daha öznel bir yaklaĢım olarak<br />

algılanmakta ve bu Ģekilde hayata geçirilmektedir.<br />

3.3.1.2. Cemaat ĠliĢkileri<br />

GörüĢülen kadınların cemaat kavramına bakıĢ açılarının değerlendirildiği bu<br />

bölümde kadınların cemaatle olan iliĢkileri önemli bir rol oynamaktadır. Cemaat üyesi<br />

kadınların yorumları daha çok cemaatleri dini bir temele oturma çabası barındırırken<br />

cemaat üyesi olmayan kadınların bu konuda sergiledikleri tavır daha esnektir. Aynı<br />

zamanda cemaat ve cemiyet arasındaki ayrımda kadınların aidiyet sağlama, kendi<br />

aralarında aynı giyinme gibi durumlar kadınların örtünme pratiklerini güçlendirmiĢtir.<br />

A.E. “Dinde amaç Allah‟ın rızasını kazanmaktır. Cemaatler ise Allah‟ın<br />

rızasını kazanmak için takip edilen yoldur, yani cemaat Allah‟ın rızasını kazanma<br />

yoludur. Bu yüzden cemaatlere sıcak bakıyorum. Dini farklı yorumlamaları konusunda<br />

ise ben bunun çeşitlilik oluşturduğuna inanıyorum ve bu çoğunlukta her hangi bir<br />

sakınca görmüyorum.”<br />

K.L. “Bence dini ayakta tutan cemaatlerdir. Onlar dinin özünü yorumlamaya<br />

ve insanlara açıklamaya çalışırlar. Herkeste bu açıklamalara inanmakta ya da<br />

inanmamakta özgürdürler. Ben cemaatleri dershanelere benzetiyorum orda amaç bir<br />

sınavı kazanmak burada ise Allah rızası. Nasıl farklı dershaneler varsa farklı<br />

cemaatlerde var ama amaç aynı Allah rızası.”<br />

B.Ç. “Cemaatler başıboş gezen insanları bir araya toplayıp birlik ve<br />

beraberliği artırırken, diğer yandan insanları birbirinden ayıran özellikleri de vardır.”<br />

S.Ç. “Nasıl bir devletin kurumları varsa ve bunlar devleti ayakta tutuyorsa<br />

cemaatlerde dini ayakta tutuyorlar. Cemaatler dinin yapı taşıdır . Birlikten kuvvet<br />

doğar tabiî ki tek başınıza bir şey yapamazsınız fakat beraber olduğunuzda yani bir<br />

çoğunluk oluşturduğunuzda işte o zaman sesiniz duyulur. Ben öğrencilerime her zaman<br />

bunu söylerim. Tabii bazen bir birinin ayağını kaydırmak isteyenlerde oluyor cemaat<br />

içinde ama onu beğenmiyorum zaten biz o yüzden kaybediyoruz. Birlik olsak her şey<br />

daha farklı olacak.”<br />

A.S. “Cemaat aynı tarz düşüncelere,benzer inançlara sahip ,birbirine davranış<br />

ve inanç bakımından yakın olan homojen insan topluluklarıdır. Cemaat kavramına dini<br />

açıdan bakacak olursak da aynı dine mensup ortak inançları paylaşan ortak görüşlere<br />

sahip olan insan topluluklarıdır diyebiliriz.”<br />

93


A.ġ. “Bir ibadet veya istişare için bir topluğunun toplanması.”<br />

E.Y. “Bu konuda çok bilgim yok. Dışarıdaki bir insan olarak; gördüklerim,<br />

duyduklarım ve yorumlayabildiklerim kadar dâhilim bu konuya. Onlar zaten kendi<br />

içlerinde kendilerince doğru olan şeyleri özgürce yaşayabiliyor, söyleyebiliyor ve<br />

uygulatabiliyor. Ama önemli olan onların dışında kalan kesimin özgürlüğü nerde<br />

başlıyor”<br />

E.A. “Cemaat denilince aklıma gelen tasavvuftur. Fakat şu anki cemaatleşme<br />

sürecinin tasavvufla alakası yoktur. Tasavvuf okuyanlar bunu zaman içerisinde fark<br />

edeceklerdir.. Üzerinde durulacak bir konu değildir.. Çünkü şu anki cemaat zihniyeti<br />

tamamen topluluk ne yapar ise kişi onu yapar düsturunda ilerlemektedir. Halbuki kişi<br />

önce bir takım çalışmalara kendi başlayıp devamında ilim alış verişi yapmak için bir<br />

takım topluluklarda bulunmalıdır diye düşünüyorum.”<br />

R.A. “Cemaatlerin koruyucu koruyucu bir özelliği vardır herhangi bir cemaate<br />

üye olmasam da zararlı olduklarını düşünmüyorum. Cemaatlerin olması yanlış değil<br />

bunlar eğer kötü amaçlara hizmet ediyorsa yanlıştır bence.”<br />

M.T. “Cemaatler din için gereklidir bence. Amaçlarıda dini öğretmek ve doğru<br />

amaçları yaymak olarak düşünüldüğünde ben olumlu bakıyorum.”<br />

T.K. “Allah rızası için yapılan her ibadet değerlidir bence. Fakat bir cemaate<br />

mensup olunduğunda ibadetlerin daha bilinçli olarak yapıldığını düşünüyorum.”<br />

GörüĢülen kadınların bazılarına göre devletin devamını ve sürekliliğini<br />

sağlayan kurumların yerini dinde cemaatler almıĢtır. Cemaatlerin amaçları<br />

doğrultusunda cemaatleri dershanelere benzeten ve bu noktada açıklayan kadınlar da<br />

mevcuttur. Kadınların özgürlük, ahlak, güzellik, örtünme ve estetik algıları üzerinde<br />

cemaat üyesi olması etkili olup, kadınların algısı sahip oldukları bilgilerle ve<br />

cemaatlerin bakıĢ açılarıyla Ģekillenmektedir. Kadınların bazıları üyesi oldukları<br />

cemaati arkadaĢları vasıtasıyla tanıdıklarını belirtmiĢtir. Bunun yanı sıra görüĢülen<br />

kadınlardan cemaate üye olanların bir kısmı cemaatte aktif rol oynarken, diğerleri daha<br />

arka planda yer almaktadırlar. Aktif rol oynayan kadınlar cemaatte önderlik yaparken,<br />

arka planda yer alan kadınlar ise daha çok öğrenci durumunda yer almaktadırlar. Bu<br />

noktada, cemaat iliĢkileri göz önüne alındığında 2 rolün öne çıktığı görülmektedir. Ġlki<br />

dinsel önderlik, inançta eĢitlik ve kadınların öne çıkmasını sağlayan rol, ikincisi<br />

kadınların aile içi rolü ve <strong>sosyal</strong> bütünleĢme rolüdür. Kadınları rollerine bakıldığında<br />

cemaatlerin dayanıĢmayı, <strong>sosyal</strong> bütünleĢmeyi sağladıkları yine aynı Ģekilde kadınlara<br />

kimlik sağlarken onlara liderlik olanağı sağladığı da görülmektedir.<br />

94


3.3.1.3. Ahlak, Cinsellik ve Namus Algıları.<br />

GörüĢme yapılan kadınların ahlak, cinsellik ve namus algıları örtünme<br />

bağlamında değerlendirildiğinde kadınların dini algılama biçimleriyle paralellik<br />

gösterdiği görülmektedir. Kadınların açıklamalarını daha çok kadın bedeni üzerinden<br />

temellendirilerek yapılmakta, bedenin kapatılması cinselliği gizleme ve ahlakla<br />

değerlendirilmektedir. Kadınlar, bedeni tanımlama bağlamında Ġslamın bakıĢ açısını ve<br />

gereklerini vurgulamıĢlardır. Namus kavramı daha çok örtünme üzerinden<br />

açıklanmıĢtır.<br />

ġ.U. “Bütün bu kavramlar her kadının durup düşünmesini gerektiren<br />

kavramlardır.”<br />

A.E. ”Bana göre pantolon değişen koşulların getirdiği bir yeniliktir mesela,<br />

giyilebilir. Ancak uzaktan bakıldığında cinsiyeti farkettirecek bir kıyafet daha<br />

bulunmalı. Eğer örnek vermem gerekirse kadın pantolon giymişşse önüne ve arkasına<br />

kapatacak başka giysiyi pantolonun üzerine giymelidir. Tunik adı verdiğimiz uzun<br />

giysiler kadınların kalçalarını kapatıyor ve kadınların hatlarını gizliyor. Bu noktada<br />

bence bir sakınca yok. Ama dediğim gibi kapatıcı bir şey yoksa işte o zaman sıkıntı.”<br />

B.Ç. “Önemli olan insanın ruhunum temizliğidir.”<br />

S.Ç. “Kadın bedenin sorumluluğu ağır bence.”<br />

A.ġ. “Ahlak insanın kafasında ve ruhundadır. Bir kadının başını örtmesi ya da<br />

örtmemesi bir ahlaklılık göstergesi değildir. Hiç bir zaman bu böyle değerlendirilemez.<br />

İslam bir ahlak dinidir. Ben Müslümanın diyen birinin zaten ahlaklı olması gerekir.”<br />

E.A. “Kadının temizliği, saflığı ve ahlaklılığı İslam dininin olması gereken<br />

özelliklerindendir. Kadın dini görevlerini yerine getirdiğinde zaten bu özellikleri de<br />

üzerinde barındırır.”<br />

S.P. “Bence hepsi beyinde. Örtüyle ahlak, namus gibi kavramlar birbirinden<br />

ayrı şeylerdir.”<br />

T.K. “İnsanlar rahat ettiğine göre ya da yakıştığı şekle göre bağlıyorlar.<br />

Örneğin ben yakası açık bir şey giydiğimde daha çok boynuma bağlama gereği<br />

duyuyorum. Böylece boynumu kapatıyorum yada giydiğim şey vücuduma eğer çok<br />

yapışıksa türbanımı geniş bağlıyorum böylece göğüslerimi de örtmüş oluyorum.<br />

Zamanın etkisi, biraz nefis birazda hoş görünme isteğiyle rengarenk şeyler giyiyoruz<br />

aynı şekilde ona uygun çanta ayakkabı çanta alıyoruz şıkır şıkır sokağa çıkıyoruz<br />

dikkat çekmememiz gerektiğini ve kapanma amacımızı bazen unutuyoruz. Oysa kadının<br />

95


giydiği topuklu ayakkabının sesi bile erkeği etkiler. Hatta ilahiyat fakültesinde okuyan<br />

erkekler bir araya geldiğinde kızlara “sizin baş örtünüzün dalgalanışı bile bizi<br />

etkiliyor” demiĢler inanır mısınız Biz bilemiyoruz ki onlar ne düşünüyor. Kimisi ay ne<br />

kadar güzel kapanmış diyor, kimisi vücudunu inceliyor.”<br />

K.L. “Açılmamış bir tomurcuk ve açılmış bir gül düşünün, hangisi daha<br />

güzeldir Tabiî ki tomurcuk halinde olan daha güzeldir. Kadın da işte böyle açılmamış<br />

bir tomurcuktur. Onu açmak onun değerinin azalması anlamına gelir. Kadın evinde<br />

kocasına tüm güzelliğini sergilemelidir. Bu helaldir, fakat dışarıda açılmış ve hatları<br />

çok belirgin olan bir kadın benim gözümde biraz basitleşir. Bakan gözlerin ne<br />

düşündüğünü bilemezsiniz ya da niyetlerin ne olduğunu. Bu yüzden kadın kendi<br />

değerini korumalı.”<br />

M.T. “Dediğim gibi kadın bir pırlantadır. Açıldıkça çirkinleşir ve değerini<br />

yitirir.”<br />

H.M. “Dinimiz kadına büyük önem vermiştir. Bunun değerini bilmeli her<br />

kadın.”<br />

M.N. “Kadının bedeni önemlidir. Dinin emrettiği şekilde davranmak gerekir.”<br />

A.S. “Gerekli bir takım kurallar vardır. Bunların yerine getirilmesi gerekir.<br />

Gerisi kişinin kendisine kalmıştır.”<br />

E.Y. “Ziynet yerlerinin örtülmesi gereklidir. Bu durum Kuranı Kerim‟de<br />

belirtilmiştir.”<br />

R.A. “Bir kadın örtülü olsun ya da olmasın zaten toplumun bir takım<br />

kurallarına uymak zorundadır. Sonuçta kadın yani. Zaten bir takım kuralların içinde<br />

doğuyor.”<br />

Kadınların ahlak, cinsellik ve namus algıları üzerinde cemaat üyesi olup<br />

olmama durumu etkilidir. Cemaat üyesi kadınlar, kadının örtülü olmasının, kadının<br />

bedeninin korunmasında çok önemli olduğunu belirmiĢler ve ahlaklılık kavramını ön<br />

plana çıkarmıĢlardır. Yine kadın bedeniyle ilgili olarak çeĢitli benzetmeler yapılmıĢ ve<br />

bedenin kapalı olmasının ona diğer kattığını, açılmasının ise onun değerini azalttığını<br />

vurgulamıĢlardır. Kadınlar, Kuran-ı Kerim‟de örtülmesi emredilen yerleri “ziynet” yeri<br />

olarak tanımıĢlardır. Ziynet yerlerinin kapatılması söz konusu olduğunda ise örtülerini<br />

kimi zaman cinselliklerini saklamak için kullandıklarına vurgu yapmıĢlardır. Bu<br />

noktada kadınlar ahlaklı, değerli ve namuslu kadını anlatırken ölçüt olarak kadının<br />

kapalı ya da açık olmasını ele almıĢlardır. Kapalı kadının değerli olması ve açıldıkça<br />

96


değerinin azalması kadınların değer yargılarını kapalılık ya da açıklık üzerinden<br />

yaptıklarını göstermektedir.<br />

3.3.2. GELENEK VE MODERNĠZM KARġITLIĞI<br />

Örtünme ve türban algısı değerlendirilirken kadınların modernizm ve gelenek<br />

algılarının farklılaĢtığı görülmektedir. Kadınlar bir yerde modernizme direnen bir<br />

noktada yer almakta ve gelenekselliğe olan bağlılıklarını vurgulamaktadırlar. Bu<br />

bağlamda oluĢturulan alt baĢlıklar aĢağıdaki gibidir;<br />

Evlilik ve Evlenme Biçimleri<br />

Çocukların Ġtaati ve Gelecek Belirleme<br />

Gelenek ve Modernizm Bağlamında Örf, Adet ve Değer Kavramlarına<br />

BakıĢ<br />

Geleneklerin Geleceği<br />

3.3.2.1. Evlilik ve evlenme biçimleri<br />

GörüĢülen kadınların evlenme biçimleri ve bu konudaki bakıĢ açıları<br />

incelendiğinde daha çok muhafazakar bir tavır sergiledikleri görülür. Cemaat üyesi<br />

kadınlar görücü usulü konusunda daha katı bir tavır sergilerken, cemaat üyesi olmayan<br />

kadınlar tanıĢıp evlenme gibi görücü usulünün dıĢındaki evlenme biçimleri konusunda<br />

biraz daha esne bir tavır sergilmiĢlerdir.<br />

S.P. “Evlenme adetleri değişti, artık gençler kendileri buluyor, aile kurma<br />

adetleri değişti, artık kimse anne-bana yanında oturmak istemiyor, bunun yanı sıra<br />

ibadet şekilleri bile değişti, kurban bayramında bile artık ne kesileceği bir muamma<br />

herkes kafasına göre konuşup fetva veriyor. Bunla aslında bizim köklerimizin yok<br />

olduğunun bir göstergesidir”<br />

M.N. “Ben görücü usulü evlendim. Allaha şükür mutluyum.İnşallah<br />

çocuklarımız da bizim gibi mutlu olur.”<br />

A.E. “Ben görücü usulüne karşı değilim. Bence tanışarak evlenen insanlar<br />

daha kolay boşanıyor. Çünkü sevgi bitiyor. Görücü usulü ile evlenildiğinde ise insanlar<br />

birbirlerini tanımak için çaba gösteriyorlar. Daha uzun süreli evlilikler bence bu<br />

şekilde olur.”<br />

A.S. “Görücü usulü sağlıklı evlilik yapmak isteyen kadınların tercihi bence.”<br />

97


E.Y. “Bana göre ortam gittikçe kötüleşiyor. Kötü niyetli insanlar artıyor.<br />

Görücü usulü evlilik bir kadını kıymetinde birşey kaybettirmeden evlenmesini sağlar.”<br />

A.ġ. “Ben görücü usulü evlendim fakat evliliğim bitti. Karşınızdaki insan<br />

ahlaklı bir insan ise nasıl tanıştığınızın bir önemi yok zaten.”<br />

R.A. “Benim için her ikiside aşırıya kaçılmadığı sürece olabilir. İkisine de<br />

karşı değilim. Sonuçta kısmet bu işler.”<br />

H.M. “Ben görücü usulü evlendim. Çocuklarımında öyle evlenmesini çok<br />

isterim.”<br />

B.Ç. “Artık günümüzdeki gençler bizim gibi evliliği tercih etmiyorlar. Bir<br />

görelim tanıyalım diyorlar. Haklılar mı bilemiyorum artık.”<br />

S.Ç. “Önemli olan hayırlı insanlarla karşılaşmak. Ama görücü usulü gelenek<br />

ve göreneklerimiz açısından daha uygundur.”<br />

K.L. “Bizim adetlerimize en uygun evlilik şekli görücü usulü evliliktir. Fakat<br />

benim kızım benim karşıma gelip kendi tanıştığı biriyle evlenmek isterse de ona hayır<br />

diyemem doğrusu.”<br />

M.T. “Bence kısmet. Yani sonuç olarak her iki şekilde de evlilik yapılabilir.”<br />

ġ.U. “Hem görücü usulü hem de tanışıp evlenme bana göre olabilir.”<br />

Kadınların çoğunluğunun hem fikir olduğu evlenme biçimi geleneksel<br />

evlenme biçimi olan görücü usulü olmuĢtur. Görücü usulü aynı zamanda<br />

geleneksellikle bağdaĢtırılmıĢ, kadınlar bu geleneksel evlenme biçiminden memnun<br />

olduklarını dile getirmiĢlerdir. Bu memnuniyetleri doğrultusunda kadınların bir kısmı<br />

çocuklarının da görücü usulü evlenmesini temenni etmektedirler. Bu noktada görücü<br />

usulünün gelenekselliğin bir sembolü olduğu görülmektedir. Geleneklere bağlı bir<br />

yaĢamı tercih eden kadınlar için görücü usulü, aile büyüklerinin onayını ifade ettiği için<br />

çocuklarının da benzer yaĢamı sürmeleri için tercih ettikleri bir evlilik biçimidir.<br />

3.3.2.2. Çocukların Ġtaati ve Gelecek Belirleme<br />

GörüĢülen kadınların çocukları konusunda ki yaklaĢımları değerledirildiğinde<br />

çocuklarını geleneksel ve Ġslami yaĢam biçimi konusunda bilgilendirdikleri<br />

görülmüĢtür. Bu noktada geleneksel cinsiyet ve rol ayrıĢması gibi kavramlar karĢımıza<br />

çıkmaktadır. Çünkü, kadınlar ilk dini bilgilerini ailelerinden aldıklarını ve kendi<br />

çocuklarını da bilgilendirdiklerini söylemektedirler, yani annelik rolünün içinde dinsel<br />

yaĢamın pratik ve bilgilerini öğrettikleri görülmektedir. Genel anlamda aile yapılarına<br />

98


akıldığında ise geleneksel olduklarını ve kendi annelerinin de kapalı olduğunu<br />

belirttikleri görülmektedir.<br />

M.N. “Benim annem başörtülü bir kadındı. Bende küçükken kendimi hep<br />

başörtülü hayal ederdim. Eşim ve çocuklarım da benim gibi dinine bağlılar. Ben bu<br />

durumlar gurur duyuyorum.”<br />

A.E. “Ben kapalı bir ailede büyüdüm. Annem Hafız, babam da imam. Bu<br />

yüzden dini gerekliliklerin bilincinde olarak büyüdüm ve bunun için mutluyum.”<br />

A.S. “Benim ailem köyde yaşıyor. Zaten köyleri biliyorsunuz. Daha kapalı<br />

küçük yerler. Benim kapanmam tamamen kendi isteğimle doğru yaptığıma inanmamdan<br />

kaynaklanıyor.”<br />

E.Y. “Ben geçim sıkıntısı çekiyorum ve çocuklarımla yeteri kadar<br />

ilgilenemediğimi düşünüyorum. Fakat çocuklarıma bildiğim dini bilgileri de anlatmaya<br />

gayret gösteriyorum.”<br />

A.ġ. “Eşimden boşandıktan sonra ben çalışarak çocuklarıma bakmaya gayret<br />

ediyorum. Benim geleceğim çocuklarım.”<br />

R.A. “Çocuklarımız bizim için çok önemli. Onlara dinin gerekleri anlatılmalı.<br />

Bence gençleri bilinçlendirmeliyiz.”<br />

H.M. “Benim iki çocuğum var. Ben onları ahlaklı yetiştirmek için elimden<br />

geleni yapıyorum. Mutluyum bunun için şükrediyorum. Umarım çocuklarım da benim<br />

gibi mutlu olurlar.”<br />

B.Ç. “Benim çocuklarım örtülü değiller. Bu onların tercihi. Bu konuda onlara<br />

hiç bir baskı yapmadım. Saygı duyuyorum, onlar da benim düşüncelerime ve başörtüme<br />

saygı gösteriyorlar.”<br />

K.L. “Benim kızım da türban takıyor. Bu onun kendi seçimi. Ben bunda<br />

mutluluk duyuyorum.”<br />

M.T. “Bence aileler çocuklarını kapalı görmeye önem veriyorlar. Fakat<br />

onların bu konudaki bilinç yetersizliliğini önemsemiyorlar. İnsan niye kapandığının<br />

bilincinde olmalı.”<br />

T.K. “Ben şanslıyım. Akıl danışabildiğim bir ablam var. Onun söylediklerini<br />

uygulamaya çalışıyorum.”<br />

ġ.U. “Benim ailem bana dini bilgileri öğretti. Zaten bu bilgiler önce ailede<br />

kazanılıyor.”<br />

GörüĢme yapılan kadınların bir çoğu örtünen aileden gelmekte ve çocuklarının<br />

da kendileri gibi kapalı olduğunu belirtmektedirler. Bu konuda çocuklarına baskı<br />

99


yapmadıklarını belirten kadınlar bu durumdan duydukları memnuniyeti de dile<br />

getirmiĢlerdir. Kendilerini rol modeli olarak çocuklarına sunmakta ve örnek<br />

olduklarında ise “öğretici kadın” rolü sonuçlarından memnuniyet duyduklarını<br />

belirtmiĢlerdir. Çocukların örtünme ve niye örtündüğünü bilmesi konusunda hassas<br />

olduklarını belirten kadınlar bu bilincin çocuklara kazandırılmasının önemli olduğunu<br />

vurgulamıĢlardır.<br />

3.3.2.3. Gelenek ve Modernizm Bağlamında Örf, Adet ve Değer<br />

Kavramlarına BakıĢ<br />

GörüĢülen kadınların bir kısmı meydana gelen değiĢim ve geliĢmeler<br />

karĢısında farklılaĢmaya olumlu bakarken, bazıları da artık değerlerin eskisi gibi<br />

korunmadığına vurgu yapmıĢlardır. Gelenek temellendirmesi yapan kadınlar örf, adet<br />

ve değerleri ele alırken eskiye olan bağlılıklarını dile getirmiĢler, değiĢimlerin<br />

kaçınılmaz olduğunu düĢünen kadınlar ise modern yaĢamın herĢeyi değiĢtireceği<br />

düĢüncesine vurgu yapmıĢlardır.<br />

S.P. “Uygulanması ve yapılması gereken prosedürler. Geçen gün bir<br />

arkadaşım hafızlık yarışmasında birinci oldu ve ödülünü almak için bir müdürle<br />

tokalaşması gerekiyordu. Karşısında onca insan varken kadıncağız uzatılan eli geri<br />

çeviremedi ve tokalaşmak zorunda kaldı. Oysa ki yüzü kıpkırmızı oldu. Yani bir kadınla<br />

bir erkeğin tokalaşması bu kadar gerekli midir Medeniyet göstergesi bu mu”<br />

T.K. “Değişen koşullar karşısında gelenekler sabit kalabilmeli. Biz onları<br />

değişmeden hayatımızın içinde tutabiliriz.”<br />

M.N. “Adet ve geleneklerimiz zamanla değişmekte. Bunda da modanın ve<br />

insanın sürekli olarak değişiklikten yana olmasının etkisi olduğu düşüncesindeyim.<br />

Zaten her şeyin eskiyle aynı olması mümkün değil her gün yeni şeyler oluyor ve<br />

hayatımız farklılaşıyor. Bu yeniliklere kayıtsız kalmak, değişimi reddetmek bizi asla<br />

ileriye götürmez. Dinimizin ilk emri “oku”dur. Böyle bir din bize ilerlemeyi, okumayı,<br />

araştırmayı emrediyor. Bizde bu durum karşısında yenilikler üretmeliyiz. Ama tabi ki<br />

bu geçmişi reddetmek ve gelen yenilikleri olduğu gibi kabullenmek anlamına gelmiyor.<br />

“Geleneklerini unutan insanlar geçmişlerini unutur, geçmişini unutan insanlar ise<br />

sonunda kendilerini unutur”. Ben bu sözü sürekli kendi çocuklarıma söylerim.”<br />

A.E. “İyi ve akla uygun olan geleneklerin devam ettirilmesinden yanayım.<br />

Ama tabiî ki bu bütün gelenekler için geçerli değil. Bazı geleneklerimiz yorucu ve zaten<br />

bir çoğu duruma göre değişiklik göstermiştir.”<br />

100


A.S. “Örf, yasalar tarafından belirlenmeyen fakat o toplumun kabul ettiği<br />

yasalardır diyebiliriz. Bunu belirleyen etkenler ise o toplumun sahip olduğu<br />

değerlerdir. Değer ise bir ulusun sahip olduğu <strong>sosyal</strong>, kültürel, ekonomik ve bilimsel<br />

değerlerini kapsayan maddi ve manevi öğelerin bütünüdür. Adet ise tıpkı örf gibi<br />

toplumun yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan kuralları kapsar. Örf ve adetler<br />

sayesinde toplum düzenli bir şekilde yaşamını sürdürebilir.”<br />

E.Y. “Bu konu gerçekten zor ve uzun soluklu. Keşke örf adet ve değerler<br />

hayatımızdan hiç de fark etmediğimiz bir hızda silinmese çünkü bizi biz yapan ne kaldı<br />

ki”<br />

E.A. “Örf, adet ve değerler toplumsal hayatın sağlıklı bir şekilde devamı için<br />

unutulmamalı.”<br />

R.A. “İnsana kim olduğunu hatırlatır benliğimizi kaybetmememize neden olur<br />

genellikle. Bunların yapıcı özellikleri olduğu kadar bazı durumda yıkıcı özellikte<br />

göstermektedir. Önemli olan doğru olanları alıp yanlış olan adetleri unutmaktır.”<br />

H.M. “Herşey değişiyor, örf ve adetlerde aynı kalamaz. Onlarda zamanla biz<br />

fark etmesekte şekil değiştiriyor.”<br />

B.Ç. “Evet herşey değişiyor. Öyle olunca bizim eski uyguladığımız adetler<br />

bugün yok. Evlilikler bile değişti. Eskiden günlerce sürerdi, herkese yemekler verilirdi.<br />

Artık öyle değil. Değişiyor tabiiki.”<br />

M.T. “Geleneksellik ve modernizm bağlamında baktığımızda değişime direnen<br />

alışkanlık haline gelmiş inançlarımız da var, kolayca kendini değişime teslim etmiş<br />

inançlarımızda var.”<br />

ġ.U. “Herşey değişirken örf, adet ve değerlerin aynı kalması ne yazık ki<br />

beklenemez.”<br />

Yapılan görüĢmeler sonucu kadınların modernizme ve örf, adet ve değerlere<br />

bakıĢ açının yaĢa ve cemaat üyeliğine bağlı olarak değiĢtiği görülmektedir. Kadınlar<br />

yaĢları ilerledikçe adetlerine daha bağlı bir tavır sergilemektedirler. Aynı tavır cemaat<br />

üyesi olan kadınlar için de geçerlidir. Kadınlar burada değiĢime direnen bir noktada yer<br />

almaktadırlar.<br />

3.3.2.4. Geleneklerin Geleceği<br />

GörüĢülen kadınların gelenek algısı genel anlamda bizim geçmiĢimin ve<br />

köklerin bir yansıması olduğu yönündedir. Kadınlar değiĢen her ne olursa olsun,<br />

geleneklerden memnun olduklarını belirtmiĢlerdir. Bunun yanı sıra kadınların çoğunda<br />

101


değiĢimin bir endiĢe yarattığı görülmektedir. Bunun gelenekleri etkileyeceği bilinci de<br />

mevcuttur. Kadınlar geleneklerin yıllar sonra da devam etmesi gerektiğini ve ancak bu<br />

Ģekilde varlığımızı koruyabileceğimizi söylemiĢlerdir.<br />

M.N. “Biz millet olarak değişikliğe çok açığız. Bu sebeple de bugün gelenek ve<br />

görenek olarak gördüğümüz değerlerimiz önümüzdeki yıllarda değişikliğe<br />

uğrayacaktır.”<br />

S.Ç. “Geleneklerin geleceği konusunda endişelerim var.”<br />

B.Ç. “Benim çocukluğumdaki ve gençliğimdeki gelenekler bugün maalesef<br />

yok. Bugünkü gelenekler de gelecekte olmayacak. Değişimlerden de çok aşırı olmamak<br />

kaydıyla korkmamak lazım.”<br />

A.E. “Bilmiyorum, değişir heralde.”<br />

K.L. “Geleneklerimiz bizim çok güzel adetlerimiz. Değişseler bile mutlaka<br />

zamanla biz onlara tekrar döneriz.”<br />

S.P. “Gönül ister ki gelenekler devam etsin, bizim gibi çocuklarımızda o<br />

güzellikleri yaşasınlar ama ben çok fazla umutlu değilim bu konuda çünkü insanlar<br />

sadece işlerine gelen gelenekleri devam ettiriyorlar. Onlara zor gelen gelenekler yok<br />

olup gidiyor.”<br />

M.T. “Tabi ki değişimler olacaktır. Hiç bir şeyin ilk günkü haliyle kalması<br />

beklenemez. Yeter ki unutulmasın.”<br />

H.M. “Artık eskisi gibi geleneklere bağlılık yok ve eski geleneklerin unutulması<br />

üzücü bir durum diğerleri gibi. Ama bunları yaşatmak bizim elimizde bilinçlenmek için<br />

geç değil.”<br />

E.Y. “Geleneklerin hatta örf ve adetlerin dinle bağlantılı olduğunu<br />

düşünmüyorum. Dinle birlikte uyum içersinde yaşatılabilir fakat birbiriyle tamamen<br />

ilişkilendirilemez şeylerdir. Geleneklerin geleceği var mı diye sorarsanız; yok daha<br />

doğrusu yeni yetişen nesille geleneklerin arasında uçurum var. Bayrağı şimdiki<br />

çokbilmiş miniklere teslim ettiğimizde, bizi biz yapan değerlere de büyük oranda veda<br />

etmiş olacağız. Ne yazık ki onları sadece çok çalışmak ve zamanı geldiğinde zar zor iş<br />

sahibi olmak bekliyor. Ve bizde onları bu zorlu sürece çok küçük yaşta sokuyoruz.<br />

Gelenekler ve değerler arka planda hatta planlar dâhilinde değil.”<br />

E.A. “Geleneklerin geleceği pek parlak görünmüyor.. Çünkü yaşadığımız<br />

çağın gerekleri ve getirileri bizi geleneklerden uzaklaştırmaktadır… Doğrusu da budur<br />

diye düşünüyorum.”<br />

102


T.K. “Geleneklerimiz karşısında ne modernizmin ne de farklı bir kavramın<br />

olmaması ve onu etkilememesi gerekir.”<br />

ġ.U. “Ben geleneklerin geleceğini çok da iyi görmüyorum. Ama umarım<br />

düşüncelerim yalnış çıkar.”<br />

GörüĢülen kadınlar tarafından değiĢime ve geliĢime çok açık olan bir toplum<br />

olduğumuzun vurgusu yapılmıĢtır. Geleneklerin geleceği sorulduğunda ise çok olumlu<br />

düĢünceler belirtmemiĢler ve eski bağlılıkların kalmadığını, geleneklere eskisi gibi<br />

sahip çıkılmadığını söylemiĢlerdir<br />

3.3.3. TÜRBAN VE ÖRTÜNME BĠÇĠMLERĠ<br />

Türban ve örtünme biçimleri incelendiğinde kadınların bu duruma<br />

yaklaĢımları genellikle türbanın siyasi bir simge olarak kullanıldığı ve örtünmenin hak,<br />

özgürlük, eĢitlik, estetik ve aidiyet özelliklerinin değerlendirilmesi yönünde olmuĢtur.<br />

Bu bağlamda oluĢturulan alt baĢlıklar Ģu Ģekildedir;<br />

Özgürlük, EĢitlik, Hak, Estetik ve Aidiyet Bağlamında Türbana<br />

Yüklenen Anlamlar<br />

Simge Olarak Türban<br />

3.3.3.1. Özgürlük, EĢitlik, Hak, Estetik ve Aidiyet Bağlamında Türbana<br />

Yüklenen Anlamlar<br />

Özgürlük, eĢitlik, hak, estetik ve aidiyet bağlamında türban algısı<br />

değerlendirildiğinde kadınların bu durum karĢısında farklı bakıĢ açılarına sahip<br />

oldukları görülmektedir. Günlük hayatta kadınların örtülü ya da türbanlı olmaları onları<br />

eğitim ve çalıĢma yaĢamında bazı sorunlar yaĢamlarına sebep olmaktadır. Kadınlar bu<br />

durumu özgürlüklerine müdahale olarak değerlendirmektedirler. Bu durum türbana<br />

yüklenen anlamların kaynağını oluĢturmuĢtur. Bu bağlamda kadınlar türbanı kimi<br />

zaman elbisesiyle uyum sağlayan bir aksesuar olarak, kimi zaman bir cemaat y a da bir<br />

topluluğa aidiyet göstermesini sağlayan bir unsur olarak, kimi zaman açık kadınlarla bir<br />

eĢitlik göstergesi olarak görmüĢlerdir. Fakat temel alınan referans noktası sonuç olarak,<br />

türbana yüklenen dini anlam noktasında son bulmaktadır. Kadınlar, baĢlarını örtmeyen<br />

kadınlar gibi rahatlık istemekte ve bunun kendilerinin hakkı olduğunu<br />

düĢünmektedirler.<br />

103


K.L. “Bence özgürlüklere müdahaledir. Ayrıca kapalı olmayan öğrenciler<br />

derslere istediği kıyafetlerle girebiliyorsa türbanlılarda rahatlıkla derslere<br />

girebilmelidir.”<br />

S.P. “Türbanın dini anlamı ön plandadır.”<br />

M.N. ““Kadınlar kendi zevklerine göre değişik şekillerde bağlayabiliyorlar.<br />

Bence de bunda dinen her hangi bir sakınca yok. Çünkü ilk bağlandığı şekliyle<br />

bağlanması ve ya herkesin tek tip bağlaması hoş olmaz. Düşünsenize herkes aynı<br />

şekilde bağlamış aynı renk türban takmış asıl bu rahatsız eder. Farklılıklar her zaman<br />

iyidir. Ayrıca bazı cemaatlere özel bağlama şekilleri de var. Bir aidiyet yaratma çabası<br />

beklide bu. Yani kadınlar kendilerini bir topluluğa aynı şekilde türban bağlayarak ait<br />

hissediyorlar. Süleymancılar çenelerini kapatmayı tercih ediyor mesela ve türbanın<br />

uçlarını bağlıyor. Bunun yanı sıra türbanın ucunu kafasının üzerinden saranlar, yine<br />

türbanın uçlarını omuzlarına yayanlar yada uçlarına yüzük takan kadınlar da var.<br />

Bunlarda her hangi bir sakınca olduğunu düşünmüyorum çünkü bana göre önemli olan<br />

niyet. Allah rızası için kapanıyorsa bir kadın türbanının şeklinin bana göre çok da fazla<br />

önemi yok.”<br />

H.M. “Örtünme Allah‟ın emri. Bunun için özgürlüğü kısıtlayıcı olarak<br />

görmemekteyim. Ancak zorla türban takması istenilen bir kişi için özgürlüğü kısıtlayıcı<br />

bir şey olarak düşünülebilir.”<br />

ġ.U. “Ben türban takan birisiyim. Ancak makyaj da yapmaktayım. Kendimi bu<br />

konuda kısıtlamıyorum. Genellikle gözlerime sürme çekmekle birlikte diğer makyaj<br />

malzemelerini de sürekli olmasa da kullanmaktayım. Tabiî ki çok abartmamak<br />

koşuluyla. Sonuçta peygamberimiz döneminde kadınlarında eşlerine güzel görünmek<br />

için gözlerine sürme çektikleri bilinmektedir. Günümüzde artık kapalı kadınlar makyaj<br />

yapmaz yada daha az bakımlıdır imajı kalktı bizde kendimizi türbanın içinde güzel<br />

hissetmek istiyoruz. Aynaya baktığımda taktığım türbanın renginde gözlerimi<br />

boyadığım da ya da giydiğim kıyafetin renginde herhangi bir aksesuar taktığımda<br />

kendimi çok daha güzel hissediyorum ve özgüvenim artıyor. Kapalı olsam da bunlar<br />

benim hakkım.”<br />

B.Ç. “Bence türban özgürlüktür. Ben başımı da bağlarım, namazımı da<br />

kılarım, yeri gelir pantolon da giyerim. Pantolon giydiğimde de hatlarım belli<br />

olmayacak şekilde de tunik veya gömlek giyerim. Ben türban takarken özgürlük diye<br />

düşünerek de türban takmıyorum.”<br />

104


M.T. “Türbana bir anlam yüklemeye bence gerek yok. Bu tamamen kişiye<br />

özgü bir durumdur.”<br />

T.K “Türban bir seçimdir, insanı sınırlamaz ya da kısıtlamaz. Ama örtünmek<br />

istemeyen bir genç kız zorla örtünüyorsa işte o zaman bir kısıtlayıcıdır bir baskıdır.<br />

Dinde baskı yoktur tercihler vardır.”<br />

A.S. “Dini açıdan baktığımızda başından beri dediğimiz gibi dinin bir gereği<br />

olarak örtünmek gerekir. Ancak ülke standartları, yasaları dini özgür bir şekilde<br />

yaşamaya engel oluyorsa burada kimlik kargaşasına girilir. Mesela Müslüman bir<br />

bayan dininiz gereği olarak başını kapatarak kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmak<br />

isterken ülke yasaları buna engel teşkil ettiğinde önünde iki seçenek vardır ya başını<br />

açarak çalışacak yada çalışmayacak. Burada bayan başını açarsa bir kimlik<br />

kargaşasına girecektir. Hani ben müslümandım Hani ben dinimi yaşıyordum Acaba<br />

başımı açarak hatamı yaptım diyerek ne çalıştığı işe adapte olup verim sağlayabilecek<br />

nede kendi iç sorunlarını halledebilecek. Diğer seçenek çalışmamayı seçerse ise”<br />

nerede burada özgürlük” diyecek. Nefes aldığım ülkemde , kimliğinde dini İslamdır<br />

denilen ülkemde dinimi özgürce yaşayamıyorsam nerede burada özgürlük”<br />

S.Ç. “Bu konuyla ilgili birşey söyleyemem.”<br />

A.E. “Türban hak eşitliği olmalıdır. İnsanlar istediği şekilde başını<br />

kapatabilmeli.”<br />

A.ġ. “Kimlik, bir bireyin kendinin ne olduğunu tanımlayabilmesi, özgürlük<br />

sorunu da bireyin kendisini tanımladıktan sonra çevresiyle yaşadığı çatışmadır.”<br />

E.Y. “Özgürlük işte bütün mesele bu; keşke her birey „türban‟ kadar özgür<br />

olabilseydi.”<br />

E.A. “Kişi doğduğu andan itibaren hep birilerinin oluşturduğu kimliğe<br />

bürünmüştür. Bu ilk etapta anne baba ile başlar ve sonra bulunduğu çevrenin<br />

şartlanmaları ile devam eder. Bu şahsın ona öğretilmiş olduğu sahte kimliğidir.<br />

Özgürlüğünü ancak değer yargılarından ve şartlanmalarından kurtulduğu anda<br />

kazanabilir. İşte o zaman asıl kimliğine kavuşmuş olur.”<br />

Kadınlar özgürlüğü üzerlerinde baskı olması durumu olarak ele almaktadırlar.<br />

Bu noktada kadınlar göre türban bir tercih meselesi olarak ele almaktadırlar. Fakat eğer<br />

bir kiĢi türban takması konusunda baskıya maruz kalmıĢ ve baskıcı bir tutum karĢısında<br />

kapanmıĢsa, o zaman türban bir baskı unsuru haline gelebilir.<br />

105


3.3.3.2. Simge Olarak Türban<br />

Kadınların çoğu türbanı dinin bir zorunluluğu, inancın bir göstergesi olarak<br />

görmektedirler. Ama hoĢnut olunmayan nokta türbanın siyasetin ve modanın simgesi<br />

haline gelmesidir. Bu durumu kadınların bir gruba ait olma gereksinimi, belli bir yaĢın<br />

altındaki genç kızların dikkat çekme adına yaptıkları farklı tercihleri, ya da yakıĢtığı ve<br />

kıyafetini tamamladığı için kapanan kadınlar oluĢturmaktadır.<br />

K.L. “Benim çevremde türbanı bir simge olarak görenler yok. Bu sebeple de<br />

olup olmadığı hakkında bir şey söyleyemem.”<br />

M.N. “Türbanı simge olarak görmüyorum.”<br />

H.M. “Kesinlikle düşünmüyorum. Türban sadece Allah rızası için takılır.”<br />

B.Ç. “Elbette kullanılıyor. Farklı cemaatçiler değişik bağlamaktadırlar. Bu<br />

sebeple de simge olmaktadır.”<br />

M.T. “Bazıları simge olarak kullanıyor tabiî ki neden kapandığından haberi<br />

bile yok tesettürün gerekliliğini ya da yapılması gerekenleri bilmiyor. Anne babası<br />

kapan diyor çocuk başını örtüyor. Anne baba gerisine karışmıyor. Çocukta birden bire<br />

kapalı bir çevreye dahil oluyor ne olduğundan habersiz ve kendini bu çevrenin<br />

temsilcisi olarak görüyor beklide bunu kullanıyor dinin bir gerekliliği olarak değil de<br />

ait olduğu çevren bir göstergesi olarak bunu dışarıya yansıtıyor. Bu çok yanlış.”<br />

S.P. “Türban artık kesinlikle bir simgedir. Özellikle bazı insanların elinde<br />

yanlış emellere alet ediliyor, siyasette kullanılıyor, dinde art niyetle gösteriş için<br />

takılıyor türban. Kız evlenme çağına gelince başı örtülüyor ki daha terbiyeli bir koca<br />

bulsun oysa ki ne alakası var yada bazı kadınlar normalde açık ama türban yakışıyor<br />

diye kapanıyor. İnanamazsınız ama bir tanıdığım var kızağız normalde açıktı düğününe<br />

gittik baktık ki tesettürlü gelin olmuş çok şaşırdım annesine gittim “hayırlı olsun<br />

başörtüsü çok yakışmış” dedim. Kadın bana ne dedi biliyor musunuz “Hayır dedi<br />

kapanmadı türban yakışıyor diye gelinliği öyle aldık.” Bu nasıl bir zihniyet insan<br />

sadece yakışıyor diye türbanı buna alet eder mi<br />

S.Ç. “Türban ne yazık ki artık bir simge olarak görülmektedir.”<br />

T.K. “Türban dini bir simgedir.”<br />

ġ.U. “Bu konu hakkında birşey söylemek istemiyorum.”<br />

A.E. “Dinin ve örtünmenin artık bazı konulara alet edildiğini düşünüyorum bu<br />

yüzden evet türban kimi zaman bir simgedir diyebiliriz ama türban dini simgelemez.<br />

Çünkü türbanda boyun açık kalır. Dinimizde kadınların boynunu da örtmesi<br />

emredilmektedir. Bu sebeple türban dini simgelemez. Dini simgeleyen örtünme<br />

106


tesettürdür. Yani kadınların ayaklarından başlarına kadar “ziynet” adı verilen<br />

bölgelerinin kapatılmasıdır. Tesettürle türban birbirinden çok farklıdır. Günümüzde<br />

tesettür daha çok türbandan daha ileri bir kapanma boyutu olarak düşünülmektedir<br />

oysa ki tesettür asıl olan şeydir. Başın kapanması, boynun kapanması, el bileklerine<br />

kadar ve ayak bileklerine kadar kapanma dinin emrettiği bir kapanma şeklidir. Tabi ki<br />

bazıları bu konuda faklı düşünüyor.Herkes türbanı Allah rızasını kazanmak için<br />

takmıyor.”<br />

A.S. “Türbanlı, başörtülü yada kapalı nasıl tabir edilirse edilsin başı örtmenin<br />

tek bir amacı vardır dinimizin gereği olarak yerine getirmek Allah rızası için haram<br />

yerlerimizi örtmektir. Başka bir amacı yoktur ne siyasal bir simge ne bir cemaate üye<br />

olduğunu göstermek için takma gibi konular safsatadır sadece.”<br />

A.ġ. “İslam dinine göre türban dini inancın bir gereği olarak ve Allah‟ın bir<br />

emri olduğu için takılır.”<br />

E.Y. “Her milletin, topluluğun, düşüncenin, derneklerin, partilerin yani kısaca<br />

her oluşumun bir simgesi var, fakat türbanın bir simge olarak düşünülmesi<br />

inançlarımıza yapılan bir saygısızlıktır. Benim dinimle alakalı yerine getirdiğim bir<br />

eylemin farklı amaçlar için kullanılması doğru değil.”<br />

E.A. “Türbanı simge haline getirenlerin baş örtüsü ile ilgili alması gereken<br />

ruhtan ve yaşayıştan uzaktan yakından bir ilgisi yoktur ve baş örtüsünü simge olarak<br />

görenler için de aynı açıklama geçerli. Kişinin sadece kendi hak ve özgür iradesi ile<br />

gerçekleştireceği bir durumdur.”<br />

R.A. “Türban bir simge aracı olmamalıdır bazı gruplar bunu üzerinden rant<br />

sağlamaya çalışmaktadır. Bu durum çok yanlıştır. İnsanların inancı gereği namusuyla<br />

temiz bir şekilde tanıdığı baş örtüsünü kötü amaçlarına alet edenleri esefle kınıyorum.”<br />

Türbanın siyasal bir simge olarak kullanılması ve siyasete alet edilmesi<br />

kadınların tepkisini çekmektedir. Kadınlar türbanın dinin bir gereği olarak takılması<br />

gerektiğinin vurgusunu yapmıĢlar ve Allah rızasını kazanmak için takılmayan türbana<br />

tepki göstermektedirler.<br />

3.3.4. MODA VE MODERNĠZM<br />

Örtülü kadınlar değiĢen ve modernleĢen koĢullar karĢısında kayıtsız<br />

kalmamıĢlar onlar da kendi kimliklerinin ve çoğunluklarının bilincine varmaya<br />

baĢlamıĢlardır. Moda ve modernizm bağlamında kadınların düĢüncelerini anlamak için<br />

üç baĢlık oluĢturulmuĢtur;<br />

107


DeğiĢen KoĢullar KarĢısında Türban Algısı,<br />

Türban Reklam ve Defileleri,<br />

Moda ve Modern Giyim<br />

3.3.4.1. DeğiĢen KoĢullar KarĢısında Türban Algısı<br />

DeğiĢen ve kendini sürekli yenileyen moda, artık kapalı kadınlarada hizmet<br />

sunmaktadır. DeğiĢen ve çeĢitlenen giysi ve aksesuarlar kadınların ilgisini çekmektedir.<br />

Kadınlar modanın türban üzerindeki etkilerinin farkındadırlar fakat kadınların bazıları<br />

bundan memnun değillerdir. Kadınların moda algısı farklılık göstermekle birlikte bu<br />

farklılık kadınların yaĢlarına ve cemaat iliĢkilerine göre değiĢmektedir. Genç kadınlar<br />

daha çok modanın etkilerini kabul edip hayatlarını ona göre Ģekillendirirken, orta yaĢlı<br />

kadınlar daha çok türbanın değiĢiminden ve bundan duydukları rahatsızlıktan<br />

bahsetmiĢlerdir.<br />

ġ.U. “Benim canım o gün nasıl bağlamak isterse türbanı o şekilde bağlıyorum.<br />

Ama genellikle saçlarımı örerek yukarıda topuz yapıp türban bağlıyorum. Yani şekli<br />

tamamen bana kalmış önemli olan benim örtünmem, bağlama şeklimi o günkü ruh<br />

halim belirliyor. Mesela eğer özel bir yere gidiyorsam yaptığım topuzun daha büyük ve<br />

daha düzgün olmasına özen gösteririm sonuçta kapalı olsam da güzel ve bakımlı<br />

görünmek benim en doğal hakkım ama eğer sadece dışarı çıkıyorsam özel herhangi bir<br />

şey yoksa o zaman daha küçük daha az gösterişli olan bir şekilde bağlarım. Ama bazen<br />

bayanlar öyle abartıyor ki ben bile dönüp bakıyorum. Mutlaka kişinin rahat ettiği ya da<br />

kendine yakıştırdığı bir tarzı vardır, ama çok abartılmış bir örtü bence amacını<br />

aşıyor.”<br />

M.N. “Türbana bakış değişmemelidir.”<br />

A.E. “Değişen koşullar türbanı da etkilemiştir.”<br />

S.P. “Değişimler inançlarımız üzerinde ne kadar etkili bilemiyorum.”<br />

T.K. “Cevaplamak istemiyorum.”<br />

A.S. “Bence değişiklikler karşısında biraz kuşku duymalıyız.”<br />

H.M. “Değişken koşulların her şey üzerinde etkisi olduğu gibi türban takma<br />

biçimi üzerinde de etkili olmuştur ve olacaktır. Televizyon türbanı çok değiştirdi.<br />

Türbanlılar da artık bazı şeylerden geri kalamamak için kendilerini ortaya atıyorlar.<br />

Gerçi artık türbanlı bayanlar çok daha kültürlü ve çok daha bilgililer. Örneğin<br />

Cumhurbaşkanımızın hanımı ne kadar şık giyiniyor ne kadar bilgili bir hanım İngilizce<br />

konuşuyor. Tabiî ki hem o konumda olup hem de o türbanı taşımak için bizler belirli<br />

108


tavizlerde veriyoruz. Yine Cumhurbaşkanımızın hanımı erkeklerle tokalaşması benim<br />

çok dikkatimi çekti. Kendinizi onun yerine koyun sizce isteyerek mi tokalaşıyor.”<br />

E.A. “Bu konuda bir şey söylemek istemiyorum.”<br />

B.Ç. “Değişen koşullar türbanı etkiledi. Türban karşı çıkıldıkça türban zirve<br />

yaptı. Ayrıca annelerimiz önceden buldukları ile örtünürlerdi. Örtünme bu kadar<br />

modern değildi. Tabi bunda da modanın etkisi olmuştur.”<br />

S.Ç. “Biz peygamberimizin dönemindeki gibi dinimizi uygulayamıyoruz tabiî<br />

ki ama bazı durumlarda vardır ki o dönemdeki şekliyle uygulanmalıdır. Bizim kutsal<br />

kitabımız o günden bu yanda hiç değişmeden kalmıştır, dolayısıyla bizde orada<br />

yazanları eksiksiz yerine getirmekle yükümlüyüz.”<br />

K.L. “Ben ne değişirse değişsin algımın hep aynı kalmasını isterim.”<br />

A.ġ. “Türbanın değişen koşullar karşısında aynı kaldığını söylemek çok zor.”<br />

E.Y. “Hiçbirimiz etrafımızda olup bitenleri fark edemeyecek kadar kör<br />

olmadık henüz. Bu değişen koşullar karşısında her birey kendine göre tepkiler verir,<br />

farklı düşünceler geliştirir. Türbanı başörtüsüyle bir tutanlar, apayrı görenler ve hatta<br />

bu konuda herhangi bir düşünceye sahip olmayı bile düşünmeyenler olabilir bu çok<br />

normaldir. Bu noktada türbanı „türban‟ yapan etkenler, onu üzerinde bu kadar<br />

konuşulacak hale getirenler ve hala gündemde tutabilenler zaten amacına ulaşmış<br />

demektir.”<br />

M.T. “Şu anki iktidar aslında bunun farkında ve ona göre davranıyor. Yani ne<br />

değişimler karşısında türbanın hak ettiği yeri ona vermeye çalışıyor.”<br />

R.A. “Bence daha ılımlı olmaya başladı insanlar türbana karşı hak ettiği<br />

muameleyi hala görmese de başını örten insanlar yinede eskisi kadar kötü durumda<br />

değildir. Bu durum yıllar önce bir problem dahi değilken şimdi bazı kesimler<br />

tarafından sorun haline getirilmiştir. Siyasi amaçlara alet edilmiştir.”<br />

Bunun yanı sıra cemaat üyesi kadınlar değiĢen koĢullar karĢısında daha sert bir<br />

tavırla direnç göstermektedirler. Bunun yanı sıra çalıĢan kadınlar değiĢimlere daha açık<br />

bir tavır sergilmiĢlerdir. Günlük hayat içinde türbanlı kadınlar özellikle modernizm ile<br />

birlikte algıların değiĢtiğini belirtmekte ve kadınların erkeklerle tokalaĢmasından<br />

duydukları rahatsızlığı dile getirmektedirler. Bu durum geleneksel iliĢkilere alıĢmıĢ<br />

kadınlar için modernitenin getirisi bir dayatma olarak görülmektedir.<br />

109


3.3.4.2. Türban Reklam Ve Defileleri<br />

Türban takan kadınların çoğunlukla dikkat ettikleri nokta giysilerinde ve<br />

eĢyalarında modern uyumlarıdır. Örneğin, kadınlar uygun bir eĢarp, çanta ve aksesuar<br />

kullanma noktasında hassas davranmaktadırlar. Kimi kadınlar için frapan renkler bu<br />

konuda bir ayrıcalık yaratırken kimi kadınlar Ģıklığın sadelikle olduğunu<br />

vurgulamıĢlardır. Türban konusunda reklam ve defileler kadınlar için ayrıca bir görme<br />

ve seçme olanağı tanımaktadır.<br />

ġ.U. “Çok abartılı buluyorum. Bu defileleri televizyondan takip etme olanağı<br />

buluyorum hiç yakından izlemedin fakat giysiler ve moda olarak öngörülen renkler çok<br />

abartılı, hatta izlemek için giden bayanların giysilerinin bile çok abartılı olduğunu<br />

düşünüyorum. Mutlaka kapalı bayanlarında bir modası var, farklı aksesuarları yada<br />

farklı seçenekleri olmalı ama abartıya karşıyım. Zaten o giysileri taşıyan mankenlerin<br />

hepsi normalde açık. Bence bir sahtelik var. Normalde zaten alışveriş için gittiğiniz bir<br />

mağaza da sizin önünüze moda olan şeyler geliyor. Moda olan pardösüler ya da moda<br />

olan renkteki eşarpları seçme olanağımız var. Aslında bu moda da kim tarafından<br />

oluşturuluyor orası da muamma. Ama en güzel moda kişinin yakışanı giymesidir.”<br />

A.E. “Ülkemizde türban ve eşarp kullananların sayısı azımsanmayacak bir<br />

düzeydedir. Hatta ciddi bir sayı olduğu aşikardır. Tabi bu insanlara da üreticiler bir<br />

şekilde ulaşmak zorundalar. Nasıl diğer kıyafetleri üreten yerli ve yabancı firmalar<br />

varsa türban ve eşarpta da durum aynı. Bazı eşarp markalarının sahipleri İslam dinine<br />

mensup bile değiller ama azımsanmayacak kadar fazla kapalı bayan var ve onlarda bu<br />

çoğunluktan faydalanıyorlar. Aslına bakarsanız taktığımız eşarpların modasını<br />

belirleyenler Müslüman bile değiller.”<br />

H.M. “Daha önceden türbanlı bayan denildiği zaman daha çok kıyıda köşede<br />

kalmış şeyleri giyen ve <strong>sosyal</strong> olmayan kadınlar akla gelirdi. Ancak son on yılda<br />

kadınlar bilinçlendi, kültürleri arttı ve aktivitelere katılmaya başladı. Bu nedenle<br />

türban defilelerine olumlu bakmaktayım. Mesela mağazaya gidiyorsunuz geçen sezonun<br />

eşarpları daha ucuz bu sezon çıkanlar daha pahalı eğer iyi bir eşarp almak istiyorsanız<br />

hakikaten yüksek ücretler ödüyorsunuz. Bence moda insanların kendini tatmin etmesi<br />

için vardır.”<br />

A.S. “Kıyafet sadece vücudumuzu örtmek için kullanılmaz. Estetik duruşuda<br />

önemlidir. Ben bir mağazaya girdiğimizde üstümü kapatmak için bir şey değil<br />

beğendiğim bir elbise yada gömlek almak isterim üzerimde nasıl durduğuna bakmak<br />

isterim. Bu sebeplede gerek kapalılar için gerekse başının kapatmayı tercih etmeyenler<br />

110


için yani tüm insanlık için kıyafet üreten firmalar rekabet haline girmiştir. Ürettikleri<br />

ürünleri pazarlamak için reklam yapmalılar tanıtmalılardır.”<br />

A.ġ. “İslam uygun bir şekilde olabileceğini düşünüyorum”<br />

E.Y. “Valla ayakta alkışlanacak bir meziyet olsa gerek bu türbanları kapsayan<br />

reklamlar, bu şatafat. Tıpkı dinimizin gerektirdiği gibi herkes kendi içinde ve sessiz<br />

sedasız gösterişsiz ve hiç kimseyi özendirmeden yaşıyor maşallah.”<br />

E.A. “Normalde giydiğimiz bir kıyafetin defilesi olabiliyor ise türbanın da<br />

reklamı ve tanıtımı gayet tabii olabilir.”<br />

B.Ç. “Ben onaylamıyorum çok fazla.”<br />

S.P. “İslamiyet‟te kadının bedenini sergilemesi diye bir şey yok.”<br />

T.K. “Dinimizde böyle bir şey yok.”<br />

R.A. “Olumlu bakıyorum. İnsanların ne giyeceğini takip etmesini sağlar.”<br />

3.3.4.3.Moda ve Modern Giyim<br />

Türban ve modern giyim, kimi zaman birbirinin aynısı ya da benzer Ģeyler<br />

olarak karĢımıza çıkarken, kimi zamanda birbiri ile iliĢkisi olmayan karĢıt durumlar<br />

olarak tanımlanmıĢtır. Bir kadının hem türbanlı olup hem bakımlı ve güzel olması<br />

modernizim göstergesi olarak ele alınabilmektedir. Bazı görüĢlere göre de türban<br />

demek zaten modernizm demektir. Bunun yanın sıra bazı kadınlar ise modernliğin<br />

ölçütünü giyimle bağdaĢtırmamakta, gelecek ve dinle uyumlu görmektedirler. Onlara<br />

göre giyim <strong>sosyal</strong> statü ve gelir durumuyla ilgili bir durumdur ve modernizm demek<br />

giyilen giysinin Ģekli yada rengi yada uzunluğu kısalığı demek değildir.<br />

ġ.U. “Ben nasıl rahat ediyorsam öyle türban takıyorum. Rahat derken dışarıya<br />

da türbansız çıkmıyorum. Rahat olması ve düzgün durması benim için önemli. Sonuçta<br />

her an ben rahatsız eden ve sürekli elimi başıma götürüp düzeltme gereği hissettiğim<br />

bir örtü yada şekil verilmiş bir türban beni rahatsız eder. Sonuçta ben bir emri yerine<br />

getiriyorum ama bu benim günlük hayatımı da sıkıntıya sokmamalı aksine ben türbanın<br />

daha doğrusu dinin her emrinin hayatı kolaylaştırdığına inanırım. Her ne kadar<br />

bazıları bu kolaylıkları reddedermiş gibi kolay olan noktaları daha da zorlaştırsalar da<br />

ben her zaman İslam‟ın kolaylık dini olduğunu savunmuşumdur. Bu noktada türbanı da<br />

Allah‟a karşı bir sorumluluk olarak görüyorum. Bu sorumluluğu da dinin ön gördüğü<br />

şekilde yerine getiriyorum.”<br />

111


S.P. “Türban başlı başına bir modernizim göstergesidir zaten. Bir bayan hem<br />

türbanlı olup hem de bakımlı ve güzelse işte modernizmin göstergesi. Bu kadın sokakta<br />

baş örtüsünü rahat rahat takıp dolaşabiliyorsa işte modernizm. Türbanlı bir kadın<br />

rahat rahat her yere şekil değiştirmeden girebiliyorsa işte size modernizim. Ama<br />

bukalemun gibi şekil değiştirilmek zorunda bırakılan bir ülkede modernizm algısı bir<br />

tutam saçtır.”<br />

A.E. “Bence türban takan moderndir veya türban takmayan moderndir diye<br />

bir düşünce yanlıştır. Sonuçta aynı zamanda yaşayıp türban takan da var takmayan da<br />

var. Şimdi siz açıksınız ben kapalıyım diye size modern bana modern değil mi<br />

diyeceğiz Bu çok saçma olur. Modernizim giyimle kuşamla olmaz modernlik<br />

düşüncede, zihinde olur. Örneğin başı açık olsa da türbanlı bayanların üniversiteye<br />

girerken başlarını açmak isteyen bir zihin ne kadar modern olabilir”<br />

S.Ç. “Kadınlar bazen moda konusunu çok abartıyorlar.”<br />

K.L. “Modernizm ve türban ayrı şeyler bence.”<br />

M.T. “Bence bu kişiden kişiye değişir.”<br />

T.K. “Moda zaten modernizmin getiridiği birşey.”<br />

B.Ç. “Ben dikkat çekici türbanlara karşıyım. Moda da dikkat çekici türbanları<br />

ön plana çıkarmaktadır. Ben sade, dikkat çekmeyen örtüler kullanıyorum. Ama<br />

diğerlerine de saygı duymaktan başka yapacak bir şey yok.”<br />

A.S. “Modernizm ile birlikte kılık ve kıyafette de değişme ve gelişme<br />

görülmüştür. Kapalı bayanlar da modern yaşama ayak uydurmak için modanın<br />

gerektirdiği gibi giyinmek isteyenlerde giyinebilir.”<br />

E.Y. “An itibariyle toplumda şıklık yarışında başı çeken, tabiri caiz ise moda<br />

haline gelmiş bir türban modası hâkim. Modanın tüm dünyada kabul görmüş olması<br />

akla „Neden türbanlılarda modayı yakından takip etmesin ki‟ sorusunu getiriyor.<br />

Bence bu çok olağan zaten türban toplumumuzca kabul görmüş bir gerçektir.”<br />

M.N. “Ben sadelikten yanayım. Bir kadın ilk önce sade olmalı. Ama rahatsız<br />

edici bir durumda var tabiî ki. Kadınların düğünlerde ya da özel günlerde abiye ya da<br />

özel kıyafetler giymesinin bence bir sakıncası yok ama tabi ki erkeklerin yanında<br />

giymedikleri sürece. Yani kadın kadına gidilen bir eğlencede, ya da erkeklerin olmadığı<br />

özel gecelerde giyilebilir. Ama ben çok canlı ve dikkat çeken renkler konusunda biraz<br />

ön yargılıyım çünkü bir kadına çok da yakışmadığını düşünüyorum. Yine türbanın<br />

yaptırılması için kadınlar kuaföre gidiyorlar ve aynı normal saça uygulanan işlemler<br />

türbana da uygulanıyor. Tokayla şekil veriliyor. Bozulmasın diye sprey sıkılıyor. Bazı<br />

112


yerlerinden boncuklar sarkıtılıyor. Bunlar bazen gerçekten çok kötü duruyor. Bir<br />

kadının önce aynaya bakması ve bir giysinin kendisine yakışıp yakışmadığını<br />

değerlendirmesi gerekiyor. Ama bazı kadınlarda yakışanı giymekteler. Bence sade<br />

olması daha doğrudur.”<br />

A.ġ. “Günümüzde kadınlar şık ve bakımlı görünmek istiyorlar. Bu durum dinle<br />

birleştirilebilinir mi Bence muamma.”<br />

H.M. “Olumlu görüyorum.”<br />

E.A. “Önceki konu ile ilişkili bir başlık… Her giyim ve aksesuarın kendine ait<br />

bir modası var ise, moda dediğimiz şey de dolayısı ile modernliği ihtiva eden bir<br />

durumdur. Her giyim ve aksesuarın modernize hali üretimde iken başörtüsünün neden<br />

olmasın.. Sonuçta her şey insan için…”<br />

R.A. “Bence modayı izlemek gerek kapalı kişide bakımlı olmalıdır.<br />

Değişiklik de herkesin isteyeceği yapılması gereken bir şeydir. Önemli olan nasıl<br />

bağladığın değil takmaktır.”<br />

ÇalıĢan kadınların moda algısı daha çok iĢ hayatında rahat edebilecekleri<br />

Ģekildeki bağlama tarzıyla belirlenmektedir. Kadınlar onları uğraĢtıracak biçimlerde bir<br />

örtme tazrından ziyade onları gün içerisinde rahat ettirecekleri bir tarzı tercih ettiklerini<br />

belirtmiĢlerdir. Aynı zamanda modayı takip etmek ve bakımlı olmak genç kadınlar için<br />

bir özgüven kaynağı olarak görülmektedir. Dikkat çeken örtüler ve baĢ bağlama<br />

biçimleri kadınların eleĢtirdikleri noktalardır. ĠĢ hayatının kadınları modern koĢulların<br />

içine çektiği bir önemli bir vurgu noktasıdır.<br />

3.3.5. DEMOKRASĠ- KAMUSAL ALAN VE TÜRBAN SORUNUNUN<br />

ÇÖZÜMÜ<br />

Kamusal alan tartıĢmaları bağlamında örtünme pratiği her zaman Türkiye‟de<br />

gündemin merkezini oluĢturan bir tartıĢma olagelmiĢtir. Örtünmenin boyutları, ölçütü<br />

demokratik kurallar bağlamında kamu kurum ve kuruluĢlarına girme konusunda<br />

belirlenmiĢtir. Bu durum türban takan kadınlar açısından değerlendirildiğinde yapılan<br />

görüĢmelerde kadınların kamusal alanda, eğitim ve çalıĢma yaĢamındaki türban yasağı<br />

konusunda rahatsız oldukları göze çarpmaktadır. Bu durum karĢısında kadınlar<br />

kendilerine haksızlık yapıldığını düĢünmektedirler. Bu açıdan bakıldığında oluĢturulan<br />

alt baĢlıklar Ģu Ģekildedir:<br />

Kamusal Alan Anlamı,<br />

Kamusal Alanda Türban<br />

113


Türban Sorunu ve Demokrasi<br />

3.3.5.1. Kamusal Alan Anlamı<br />

Kamusal alan söyleminin hemen sonrasında kadınların hem fikir oldukları<br />

ortak nokta çalıĢma ve eğitim alanlarındaki yerlere yasak nedeniyele giremedikleri<br />

yönündedir. Özellikle türbanlı öğrencilerin üniversiteye girerken baĢlarını açmak<br />

zorunda oluĢları kadınlarda rahatsızlık yaratmaktadır. Onlara göre türban takan ya da<br />

takmayan herkes eĢittir. Bir öğrencinin kapalı diye eğitimini rahat devam ettirememesi,<br />

kamusal alandan faydalanma özgürlüğünün ihlali aynı zamanda bir hak ihlali olarak<br />

algılanmakta ve büyük bir sorun olarak tanımlanmaktadır.<br />

M.N. “Örneğin türbanlı öğrencilerin üniversiteye girememesi özgürlüğü<br />

engelleyici bir durum. Türkiye özgür bir ülkeyse herkes istediği şekilde giyinmelidir.<br />

Sonuçta açıklıkta bir sınır yok. Eteği kısa olan birisi rahat rahat girebiliyorsa başında<br />

türbanı olan bir öğrenci da rahat rahat girebilmeli. Bu onun en doğal hakkı.”<br />

H.M. “Türban takan bir öğrencinin diğerinden bir eksiği veya bir fazlası<br />

yoktur. Sadece inancının emrini yerine getirmektedir. Bu sebeple de öğrencilerin<br />

türbanlı olarak derslere girmesi gerekmektedir.”<br />

A.ġ. “Benim rahat rahat giremediğim bir yer olduğu kesin.”<br />

B.Ç. “Türbanlı diye bir bayanın giremediği yer kamusal alan olamaz, herkes<br />

eşit olmalıdır.İslamiyet‟e göre herkes eşit olduğuna göre, türbanlı ile türbansız<br />

eşittir.”<br />

M.T. “Bir şey söyleyemem.”<br />

S.Ç. “Benim ve benim gibi hak eden bir çok kadının rahat rahat giremediği bir<br />

alan.”<br />

T.K. “Bu tamamen türban korkusu. Oysa ki herkes bunu anlamaya çalışmalı.”<br />

S.P. “Bana göre kamusal alan benim rahatça, olduğum gibi girebildiğim<br />

alanlar, yerler. Yoksa kapısının önünde şeklimi değiştirip girdiğim yerler başkalarının<br />

tekelinde olan yerler gibi geliyor bana.”<br />

A.S. “Toplumun ortak yararını belirlemeye ve gerçekleştirmeye yönelik<br />

düşünce, söylem ve eylemlerin üretildiği ve geliştirildiği ortak toplumsal etkinlik<br />

alanına işaret etmek için kullanılan kavram, yani hiçbir insan ayırt etmeden ortak<br />

toplumsal bir alan olmalıdır.”<br />

E.Y. “Kamusal alan değişiyle toplumda bulunan yaşam alanları düşünülüyor<br />

ve de bu alanlarda ki kurallara uygun bir şekilde türbanın kullanılması soruluyorsa;<br />

114


toplum olarak koyulan kurallara olduğu gibi uyma dürtümüzün de etkisiyle her türlü<br />

kamusal alan ve işlevine saygı duyar ve hiç sesimizi çıkarmadan kurallarımıza uymaya<br />

çalışırız.”<br />

ġ.U. “Cevap vermek istemiyorum.”<br />

E.A. “Kamusal alanın konumu ve işlevleri hususunda yorum yapma şansına<br />

sahip değilim.”<br />

R.A. “Kamusal alanda türbana izin verilmemektedir, bu durum çözülmelidir.<br />

Önceden de söylediğim gibi önemli olan şekil değil kalptir. İnsanın kişiliği iyi olmalı<br />

ahlaklı olabilmelidir önemli olan budur.”<br />

3.3.5.2. Kamusal Alanda Türban<br />

Kamusal alan kavramı kadınlar için yasaklı bir alanı ifade etmektedir. Bu<br />

alanlara baĢı açık girmek zorunda olan kadınlar, türban kavramın yeterince<br />

anlaĢılamadığını ve bu sebeple korku yarattığını düĢünmektedirler. Yine kamusal<br />

alanlara girmek için peruk takmanın çok rahatsız edici bir durum olduğunu<br />

vurgulamaktadırlar.<br />

T.K. “Belli amaçlarla yapılmış şeyler vardır. Türbanlı insanların bazı<br />

kamusal alanlara girememesi kasıtlı yapılmış bir harekettir. Çünkü türbandan<br />

korkuyorlar oysa türban ne yapabilir, şu başımdaki örtünün sana nasıl bir zararı<br />

olabilir. Benim başımın örtülü olması benden ne götürüyor ya da bana artı bana ne<br />

katıyor yine insanlar mini mini eteklerle ortada geziyorken ben onlara müdahale<br />

edemiyorsam sen bana nasıl karışıyorsun nasıl müdahale edebilirsin nasıl<br />

aşağılayabilirsin ben bunlarla çok karşılaşıyorum.”<br />

B.Ç. Kamusal alana bütün kadınlar rahat rahat girebilmeli bana göre.”<br />

M.T. “Birşey söyleyemem.”<br />

M.N. “Türbanın kamusal alana girememesi tamamen özgürlük karşıtı bir<br />

durumdur.”<br />

A.E. “Örtülü kadınların kamusal alanı falan yok. Bizim kendi alanlarımız<br />

var.”<br />

R.A.“İslam ahlak dinidir. Ama İslamın gereklerini yeterince<br />

yaşayamamaktayız. Çünkü insanlar sadece şekille ilgileniyor. Kamusal alanda buna<br />

dahil.”<br />

H.M. “Olan türbanlı kadınlara oluyor. Başın kapalıysa senin kamusal alanda<br />

işin yok.”<br />

115


S.Ç. “Ben Allahın emirlerini uyguluyorum sadece ve bunun içinde<br />

kısıtlanıyorum. Örneğin asker annesi oluyorsun ama ordu evine giremiyorsun bu nasıl<br />

olur ya o çocuğu ben yetiştirmişim sen beni nasıl o hakkımdan mahrum bırakabilirsin<br />

ki Ama ne yazık ki böyle oluyor. Çok acı.”<br />

S.P. “Benim giremediğim alan nasıl kamusal olur Benim aklıma gelen ilk soru<br />

bu. Bana diyorlar ki başını açacaksın, peruk takabilirsin. Ne kadar rahatsız edici bir<br />

durum olduğunu size anlatamam. Başınızda türban var birde onun üzerine peruk<br />

takıyorsunuz. Takma saça bile izin var ama eşarplı girmeye yok. Bize çağdaşlığı takma<br />

saç getirecekse napalım o zaman herkes peruk taksın baksanıza meğer ne kadar<br />

önemliymiş. Ya ben artık bu olayların komik olduğunu düşünmeye başladım. Ama<br />

üzüldüğüm nokta aslında Türkiye‟nin üzerinde oynanan oyunlar türban falan bahane,<br />

isteseler hemen çözülür. Birileri çözülsün istemiyor olan yine halka oluyor. Bütün<br />

zorluğu çeken yine halk.”<br />

K.L. “Bu konuda bir yorumum yok.”<br />

A.S. “Kamusal alan her düşüncenin ortak paylaşılabildiği, her insanın ortak<br />

kullandığı bir mekanı ifade eder. O halde insan ayırımı yapmadan her insanın<br />

kullanabilmesi gereken bir alandır. Kaldı ki Türbanlı yada türbansız ayırımıda çok<br />

saçmadır. Kamusal alan herkese açık olmalıdır.”<br />

A.ġ. “Sanırım bir sorun olarak görülüyor türban da kamusal alanda…”<br />

E.Y. “Üstünde hala çok konuşulan bir konu olmasına rağmen zaten isteyen<br />

istediğini yapmakta ve olumsuz düşünceler bile bu noktada önemsiz kalmakta. Ne kadar<br />

yorum yaparsak yapalım türban amacına ulaşmaktadır.”<br />

E.A. “Kamusal alanda olsun yada başka bir platformda kişisel hak ve<br />

özgürlüğü kısıtlamak günümüz çağında çok ilkel bir durum teşkil ediyor.”<br />

ġ.U. “Cevap vermek istemiyorum.”<br />

3.3.5.3. Türban Sorunu ve Demokrasi<br />

Türban sorunu Türkiye‟nin gündemini oluĢturan tam olarak çözülemeyen, kimi<br />

zaman gündem dıĢına itilen askıya alınan kimi zaman aniden gündemin temelini<br />

oluĢturan bir konu olarak karĢımıza çıkmaktadır. GörüĢülen kadınlar türban sorunu<br />

hakkındaki düĢünceleri çeĢitlilik gösterse de temelde varılan ortak nokta Ģuan ki<br />

iktidara (AKP‟ye) duyulan güvendir. Kadınlar, türban sorununun tartıĢılmasından<br />

çözümüne yönelik olarak Ģunları ifade etmiĢlerdir;<br />

116


M.N. “Çözülebilir en azından ben öyle umuyorum. Özellikle şu son siyasi<br />

durumlar en azında türban konusunda bir değişim sürecinin başladığını bize<br />

düşündürüyor ve bu gelişmelerden mutluluk duyuyoruz. Ben eskiye oranla artık pek çok<br />

tabunun yıkıldığını ve daha da gelişmelerin olacağını düşünüyorum ve bana böyle<br />

düşündürdüğü için de şu anki iktidara minnettarım.”<br />

A.E. “Ben hoşgörüyle çözüleceğini düşünüyorum. İnsanlar empati<br />

yaptıklarında bence sorunlar çözüme daha kolay ulaşabilir. Mesela başını örtmeyen bir<br />

bayan kendini benim yerime bir koysun. Öğrenim görmek için gireceği kuruma<br />

girerken giyiminde değişiklik yapmak zorunda bu çok rahatsız edici bir durum.<br />

Düşünmesi bile rahatsız edici.”<br />

B.Ç. “Temennimiz bu sorunun bitmesi. Evlatlarımız için bunların olması<br />

lazım. Türban engeli demokrasinin gereği midir Hayır, ben her iki aşırı uca da<br />

karşıyım. Çok açık olana da, çok kapalı olana da karşıyım. Ancak normal bir açık<br />

giyinene yasak olmadığı gibi normal bir kapalıya da yasak uygulanmamalıdır.”<br />

M.T. “Ben buna inşallah diyorum. Bunun çözümü uzlaşmadır. Din siyasetle,<br />

siyasette toplumla uzlaşmalı. Bence bunun altında bazı şeylerin ne olduğunu<br />

bilmememiz yatıyor ve bazı kavramlar bile biz korkutuyor. Örneğin şeriat deyince en<br />

yakın arkadaşım bile hayır diyor ama sen şeriatın ne olduğunu biliyor musun Şeriat<br />

deyin kadının zorla evde oturtulması akla geliyor, herkes örtünecek, kadın<br />

çalışmayacak evde oturacak, yok böyle bir şey, zaten zorla bir şey olamaz eğer zorla<br />

örtünürse o örtünün altında çok şeyler olur.”<br />

A.S. “Ben inanıyorum ki türban sorunu diye bir şey kalmayacak ülkede.<br />

Çünkü ortada bir problem yok iken dikkatleri farklı yönlere çekerek kendi amaçlarına<br />

ulaşmak isteyenlerin oluşturduğu bir komplodan başka bir şey değildir türban<br />

sorunu..Ülke başındakilerin de yada ileride gelecek kişilerinde bunları görmelerini<br />

ümit ediyorum.”<br />

A.ġ. “Ülkemizde sorun çözüldü gibi görülüyor ama bence çözümü şeriat<br />

kanunların yaşanılması. Şeriat kanunları yaşanmayan bir ülkede bir saçmalık türban<br />

yasağı, bir ülkenin kendince koyduğu kurallara göre halkın yönettiğinin<br />

düşünülmesi…”<br />

E.Y. “Türbanın, günün gerektirdiği bir toplumsal yapılaşma ve değişim<br />

olduğunu düşündüğüm için siyaset alanındaki değişmelerle kültür ve düşünce alanında<br />

siyasete ayak uydurabilecek mükemmel bir toplumda yaşadığımız gerçeğini<br />

varsayıyorum.”<br />

117


E.A. “Bunun sorunu belli, çözümü de belli fakat bu sorunun çözülmesi belirli<br />

kesimler tarafından engelleniyor. Belirli kesim derken sağ sol kesim değil kast ettiğim.<br />

Çünkü türban hedef olarak gösterildiği sürece toplumda asıl hedefler şaşırtılmakta,<br />

sürekli işaret levhaları değiştirilmekte… O sebeple çözümü hakkında lafı fazla<br />

uzatmaya gerek yok diye düşünüyorum.”<br />

T.K. “Türban dediğim gibi bir seçimdir ve insanlar seçimlerinde dolayı bazı<br />

konularda engellenmemelidir.Türban bir sorun haline getirilmemelidir.”<br />

S.P. “Bana türban dediğinizde ilk aklıma gelen ve en çok kızdığım şey zaten<br />

yasaklar ve engeller. Uygulanması ve yapılması gereken prosedürler. Geçen gün bir<br />

arkadaşım hafızlık yarışmasına birinci oldu ve ödülünü almak için bir müdürle<br />

tokalaşması gerekiyordu. Karşısında onca insan varken kadıncağız uzatılan eli geri<br />

çeviremedi ve tokalaşmak zorunda kaldı. Oysa ki yüzü kıpkırmızı oldu. Yani bir kadınla<br />

bir erkeğin tokalaşması bu kadar gerekli midir Medeniyet göstergesi bu mu Ben<br />

anlayamıyorum önemli olan kafayı saran örtü değil kafanın içi, zihniyet, düşünceler ve<br />

niyettir.”<br />

H.M. “Bir yerde demokrasi işliyorsa kimin ne giydiği önemli değildir. Senin<br />

benden farkın olmamalıdır ama baş örtüsü takanlar rezilce dışlanmaktadır. Eğer<br />

demokrasi varsa onların hakkı nerdedir”<br />

R.A. “Bilinmesi gereken ilk şey türbanın sorun olmasın bir sorun olduğudur.<br />

Çözüm; her yerde serbest olmalıdır, herkes istediği gibi giyinmelidir. Çünkü örtünmek<br />

herkesin kendi bileceği şeydir.”<br />

ġ.U. “Türbanın yasak olması demokrasinin kısmen yaşanmadığının<br />

göstergesidir. Kişilerin inancına saygı duyulmalıdır.”<br />

S.Ç. “Birbirine zıt iki kelime… Ülkedeki tüm vatandaşlar eşit hakka sahip<br />

olmalıdır ki demokrasi mümkün olsun o ülkede ..Ancak bizim ülkemizde türbanlı bir<br />

bayan neden her alanda istihdam sağlayamıyor. Başı açık olanlarla eşit hakka sahip<br />

olamıyor”<br />

K.L. “Aslında bence türban yasağı diye bir şey hiç var olmadı. Yasaklanan şey<br />

ne bilmiyorum ama tamda istendiği gibi kullanıldı ve türbanı baş tacı yaptı.”<br />

Türban sorunu ve çözümü türbanlı kadınlar açısından empati ve hoĢgörüye<br />

dayandırılmaktadır. Bu konuda yapılması gereken Ģeyin çatıĢmadan çok bir uzlaĢma<br />

olması gerekliliğini vurgulanmıĢtır. GörüĢme esnasında türban sorunu denildiğinde ilk<br />

akla gelenlerden biride demokrasinin bir gereği olarak örtülü olmayan kadınlarla aynı<br />

118


haklara sahip olma isteğidir. GörüĢülen kadınlar türbanın demokrasi karĢıtı bir durum<br />

oluĢturduğuna inanmamaktadırlar. Tam tersine uygulanan kurallar ve yasaklar türbanlı<br />

kadınların özgürlerini kısıtlayıcı durumlar oluĢturmaktadırlar.<br />

119


SONUÇ VE DEĞERLENDĠRME<br />

Genel anlamda düĢündüğümüzde örtünmek, Adem ve Havva‟dan bu yana<br />

insanoğlunun gerçekleĢtirdiği eylemlerden biridir. Ġnsanlar durum ve koĢullar ne olursa<br />

olsun örtünme ihtiyacı hissetmiĢlerdir. Bu durumda yapılan yorumlar da örtünmenin<br />

insanın doğasında var olduğu konusunu gündeme getirmektedir. Fakat daha sonraları<br />

farklı dini inançların ortaya çıkmasıyla örtünme boyut değiĢtirmiĢ ve farklı anlamları da<br />

barındırmaya baĢlamıĢtır. Bu noktadan hareketle görüĢülen kadınların din ve örtünme<br />

konusuna bakıĢ açıları genellikle dinin toplumsal bir düzenleyici olduğu yönündedir.<br />

Fakat kadınlar bir düzenleyici olduğunu düĢündükleri dinin ve örtünmenin siyasete alet<br />

edildiğini de ifade etmektedirler. Bunun yanı sıra bir takım baskı ve etkilerle<br />

örtünmenin doğru olmadığı, kiĢinin bu bilince eriĢmesinin daha doğru olacağı da<br />

vurgulanmıĢtır.<br />

Türbanın simge olarak algılanması konusunda kadınlar bu durumdan duydukları<br />

memnuniyetsizlikleri dile getirmiĢlerdir. 1980‟lerden itibaren türbanın siyasal bir simge<br />

olarak algılanması ve kullanılması kadınlar açısından da yalnıĢ görülmekte ve buradan<br />

türbanın dini yönüne vurgu yapılmaktadır. Özellikle 1985‟ten itibaren Türkiye‟deki<br />

Ġslami hareketliliği değerlendiren Çakır‟a göre; 1980‟lerden itibaren Ġslami hareketlilik<br />

önceki yıllardan farklı olarak kadınları saflarına katmıĢtır. Hemen hemen her Ġslami<br />

cemaat, kapılarını her yaĢtan kadına geniĢ bir Ģekilde açmıĢtır. Cemaatlerin bünyesinde<br />

dernek, vakıf gibi kurumsallaĢmalara gidilmiĢ, bütün bu süreç boyunca kadın sorunu<br />

Ġslami hareketin en zayıf noktası olarak görülmüĢtür.<br />

Bu varlık Ġslami yükseliĢ açısından değerlendirildiğinde tartıĢma konusunun<br />

türbanlı kadının bu alanlara girmesinden çok türbanın bu alanlara girmesi konusunuda<br />

yoğunlaĢtığını görmekteyiz. Buna örnek olarak yine Çakır‟ında belirttiği gibi hiç bir<br />

kadın cemaat liderinin ya da türbanlı bir kadın siyasetçinin bu süreçte görünür<br />

olmamasını gösterebiliriz. Kırık aynı zamanda “görünürlük üzerinden özgürleĢme talebi<br />

iki farklı düzlem üzerinden yürütülen bir mücadeledir” demiĢtir. Ġlki kadını geleneksel<br />

olarak konumlayan tutumun karĢıtı bir tutumdur. Ġkincisi ise modern yaĢam inĢasında<br />

kadının rolü ve buna karĢılık geleneksel çevrenin tutumudur.<br />

Mevcut dönüĢümler içerisinde <strong>sosyal</strong> siyasal veya ekonomik oluĢumlar modern<br />

koĢullarla birlikte bireylerin gücüne güç katması onları bir inanç veya bir simge<br />

etrafında toplama yoluna gitmiĢtir. Barbarosoğlu‟nun da belirttiği gibi bu noktada<br />

baĢörtüsünün siyasal bir simge olarak yansıtıldığını, siyasal anlamda karĢıt olanlar için<br />

120


farklı, kamuda görmek isteyenler için farklı anlamlar taĢıdını belirtmiĢtir. Kadınların<br />

siyaset vurgularının karĢısında türbanın dini bir simge olması yer almaktadır. Bu<br />

noktada belirtilen görüĢler kadınların yaĢı, eğitim ve çalıĢma durumu, cemaat üyeliği<br />

konularında farklılık göstermektedir. Özellikle cemaat üyesi kadınlar bu konuda<br />

görüĢlerini daha sert bir tavırla dile getirmiĢlerdir. Yine benzer bir biçimde cemaate üye<br />

olan kadınlar, mensup oldukları cemaatin özelliklerini göstermektedirler. Bu sayede<br />

daha muhafazakar ya da daha esnek düĢüncelere sahip oldukları gözlemlenmiĢtir.<br />

Berktay‟ında vurguladığı gibi Ġslam toplumlarında kadının yeri ve örtünmesi<br />

göz önüne alındığında kadın, ailesel ve dinsel değerlerin taĢıyıcısı olarak<br />

görülmektedir. Bu değerlerin taĢıyıcısı olan kadınlar aynı zamanda toplumsal cinsiyet<br />

rolleri bağlamında da örtünmeyi daha çok cinsellik bağlamında ele almıĢlar ve vücudun<br />

gizlenmesi, saklanması, “ziynet” yerlerinin korunması bağlamında<br />

değerlendirmiĢlerdir. Bu anlayıĢ kadının kendini ve bedenini erkek bakıĢ açısından<br />

kurguladığını ve örtünmesini bu Ģekilde temellendirdiğinin bir örneğidir. Kadınlar<br />

kendilerine bakan karĢı cinsin onlara hangi gözle baktını bilmediklerini belirtmiĢler ve<br />

toplumsal bir düzenleyici olarak nitelendirdikleri dinin bir gereği olarak türban ve<br />

tesettür ile bedenlerini koruduklarının vurgusunu yapmıĢlardır.<br />

Gelenek ve modernizm karĢıtlığı göz önüne alındığında gelenekler bağlamında<br />

kadınların çoğunun görücü usulü ile evlendiğini ya da görücü usulünü destekledikleri<br />

görülmektedir. Kadınlar bu durum karĢısında modern koĢulların gereği tanıĢarak<br />

evlenmenin karĢısında görücü usulünü boĢanmaların olmadığı, sağlam evliliklerin<br />

gereği olarak görmekte ve bunu geleneksellikle bağdaĢtırmaktadırlar. Burada sergilenen<br />

tavır modernizm karĢısında geleneklerle direnen ve devamlılığını temenni eden bir<br />

tavırdır. Kadınlar geleneksel değerlerin kökleri olduğunu ve onlardan uzaklaĢıldıkça<br />

köklerden kopuĢun gerçekleĢeceğini ve bununda kötü sonuçlar doğuracağını<br />

düĢünmektedirler. Çocuklarının da kendileri gibi görücü usulü evlenmelerini umut eden<br />

kadınlar, rol modellerini baĢarılı görmekte ve durumdan memnun görünmektedirler.<br />

Örf ve adetler zamanla değiĢime uğramaktadır. Günümüz modern koĢulları ve<br />

bunun getirileri hayatımızın her alanında kendini hissettirmektedir. Durum böyle<br />

olunca geleneksel bir takım adetler yerini modern koĢulların getirilerine bırakmaktadır.<br />

Toplumun DNA‟ları olan, maddi ve manevi tüm özelliklerin içinde barındıran değerler,<br />

kadınlara göre sahip çıkılması gereken unsurlardır. GörüĢülen kadınlar adetlerin<br />

zamanla değiĢime uğradığını ve hatta uğrayacağını düĢünmektedirler. Bu durumun<br />

açıklaması olarak modern zaman koĢullarının etkili olduğunu söylenmektedirler. Bir<br />

121


kadın görüĢmecinin ifadesiyle; “Geleneklerini unutan insanlar geçmişlerini unutur,<br />

geçmişini unutan insanlar ise sonunda kendilerini unutur.” söylemi buradaki yaklaĢımı<br />

özetlemektedir.<br />

Kadınlar, örtünme Ģekilleri konusunda tesettürü, çarĢafı, carı ve türbanı<br />

vurgulamıĢlardır. Yine yapılan söylemlerde tesettürün daha çok geçerli olan asıl<br />

örtünme biçimi olduğu yorumları da mevcuttur. Türban ve örtünme biçimleri göz<br />

önüne alındığında kadınların türbanı daha çok özgürlük, eĢitlik, hak, estetik ve aidiyet<br />

bağlamında değerlendirdikleri görülmektedir. Kadınlar türbanın kamusal alanda yer<br />

almasını hak ve örtülü olmayan kadınlarla eĢitlik olarak görmekte, günlük hayatta<br />

türbanlarını istedikleri gibi bağlamaları ve bir takım haklardan yararlanamamaları<br />

noktasında negatif özgürlük olarak değerlendirmektedirler. Cemaat üyeliği konusunda<br />

ise aidiyet kavramı, <strong>sosyal</strong> bütünleĢme ve dayanıĢma kavramları ön plana<br />

çıkmaktadırlar. Cemaat üyesi olan kadınlar, aynı zamanda “dini lider kadın” rolünü de<br />

üstlenmiĢlerdir. Cemaat içinde aktif rol oynamalarının yanı sıra yaptıkları toplantılarda<br />

kadınları bilgilendirme adına öğretici olarak da buralarda varlık göstermektedirler.<br />

SosyalleĢme sürecinde kadınlık rolleri bağlamında geleneksel aile içi rollerininin<br />

yanında dini lider kadın rolü de öne çıkan roller arasındadır. Bu anlayıĢ örtülü kadınlar<br />

için kadın-erkek eĢitliğinin inanç temelli eĢitliği sağlama giriĢimi olarak da<br />

değerlendirilebilir.<br />

Cemaat üyesi olsun ya da olmasın, kadınların bir diğer özelliği ise sohbetlere<br />

verdikleri önemdir. Bir çoğu özellikle Ġslamiyet‟te önemli kabul edilen cuma günleri<br />

sohbetlere katılıp ibadet ettiklerini ve bilgilendiklerini söylemektedirler. Bu sohbetler<br />

sayesinde kadınlar benzer görüĢlere sahip kadınlarla tanıĢmaktadırlar. Ayrıca bu<br />

sohbetler genellikle benzer yaĢ diliminde olan insanlarla oluĢturulmaktadır. Gençler<br />

kendileri gibi benzer yaĢ diliminde olanlarla toplanmakta, orta yaĢ ve üstü yine benzer<br />

grupları oluĢturmaktadır. Aynı Ģekilde cemaat üyesi kadınlar da benzer düĢünceleri<br />

paylaĢmaktadırlar. Moda ve modern giyim konusunda çalıĢan kadınlar daha çok günlük<br />

yaĢamlarını kısıtlamayacak biçimde türban bağladıklarını söylemektedirler. Yine yaĢ<br />

ortalaması düĢtükçe kadınların estetik kaygıları ön plana çıkmakta ve kadınlar bakımlı<br />

olmanın kendilerine olan güvenlerini arttırdığını vurgulamaktadırlar. Bu noktada<br />

geleneksel bir yaĢamı benimseyen kadınların düĢüncelerinin çeliĢtiği görülmektedir.<br />

Tolan, “çağdaĢ toplumlarda adetler geçerliliğini kaybettikçe moda, büyük önem<br />

kazanan bir norm olarak karĢımıza çıkar ve sınıfsal yapıdan bağımsız olarak<br />

incelenemez” demektedir. Kadınların yorumları incelendiğinde türbanın<br />

122


sınıfsallıklarının da görülebilir. Özellikle maddi durumu iyi olan kadınlarla eğitimli<br />

kadınların modaya daha fazla önem vermektedirler.<br />

Günlük hayatta erkeklerin bir adım arkasında yürüyen, eĢitlik konusunda<br />

erkekleri daha üstün gören kadın zihniyeti, ataerkil düzenin yanında durmanın yanı sıra<br />

1980‟lerden sonra geliĢen eğitim hakkı ve 1990‟lardan sonra geliĢen inanç eksenli<br />

tartıĢmaların ana noktasını oluĢturmaktadır. Bu konuda yapılan kuram temelli<br />

açıklamalarda kadınlar nesneleĢtirilmektedir. Kadınların mücadelesi özellikle kendi<br />

kararlarını kendi veren bireyler olma, özneleĢme ve özgürleĢme adına verdikleri<br />

mücadeledir. Bu noktada türban ve örtünme konusunda kamusal alan söz konusu<br />

olduğunda kadınlar bu durum karĢısındaki mağduriyetlerini dile getirmektedirler.<br />

Kadınlar baĢlarını açmalarının onların inançları ile çeliĢtiğini, peruk takmanın ise<br />

rahatsız edici bir durum olduğunu belirtmektedirler. Kamusal alanın anlamlandırılması<br />

konusunda ise kendi giremedikleri bir alanı kamusal alan olarak adlandırmanın<br />

sorununu ortaya koymaktadırlar. Ġlyasoğlu‟da tesettür imajının kamusal alanda “kendi<br />

içine kapanmıĢ” bir bedeni simgelediğini vurgulamaktadır (Ġlyasoğlu, 1994:129-130).<br />

Çakır ise, kadınların kamusal alan taleplerinin Ġslamcı erkek hareketin bir parçası<br />

olmaktan öteye geçemediğini ve “kadın” kimliğiyle kamusal alanda yer alma<br />

isteklerinin bir takım sorunlarla karĢılaĢtığını belirtmiĢtir.<br />

Sadece toplumsal cinsiyet bağlamında değil, aynı zamanda, türbana yüklenen<br />

anlamlarla da görüĢler çeĢitlilik kazanmıĢtır. Poloma‟nın vurguladığı gibi “insalar<br />

Ģeylere karĢı, Ģeylerin kendilerinde ifade ettikleri anlamlara göre tavır alırlar”<br />

önermesinin paralelinde kadınlar ilgi alanları bağlamında türbana çeĢitli anlamlar<br />

yüklemiĢlerdir diyebiliriz, çünkü siyasette aktif bir kadın taktığı türbana siyasal bir<br />

anlam yükleyebilirken, cemaate üye bir kadın tübana sadece dini bir anlam<br />

yükeleyebilmektedir. Bu noktada türbana yüklenen anlamlar türbanın kiĢide ifade ettiği<br />

anlama göre değiĢmektedir. Yine bu doğrultuda özellikle siyasal açıdan “bu anlamlar<br />

birbirinin muhattaplarıyla olan etkileĢiminden çıkarsanır” önermesi<br />

değerlendirildiğinde siyasal açıdan simge olarak kullanıldığına inanılan türban<br />

konusunda kadınlar serzeniĢte bulunmuĢlar ve bundan rahatsız olduklarını<br />

belirtmiĢlerdir. Bu noktada kadınlar siyasal çevreler tarafından muhattap olarak<br />

görülmüĢ ve bu Ģekilde bir algı oluĢturulmuĢtur. “Bu anlamlar yorumsal bir süreçte<br />

değiĢime uğrar” önermesi değerlendirildiğinde ise bireylerde farklı algıların<br />

oluĢturduğu farklı bakıĢ açıları, yorumların da çeĢitlenmesine sebep olmuĢtur.<br />

123


Mevcut yaklaĢım ve yorumların içinde kadınlar tartıĢmanın tam içinde fakat<br />

aktif olmayan bir konumda nesneleĢtirilmektedir. Yorum ve yaklaĢımlar kadın kimliği<br />

konusunda olmaktan çok uzaktır. Ġlyasoğlu, kimlik kavramına Ģöyle bir açıklama<br />

getirmiĢtir; “birbiriyle sıkı bir örüntü içinde yer alan bu düzeylerin kamusal anlamdaki<br />

ifadesi kimliktir”. Kırık‟a göre ise Müslüman kadın, kamusal alanda görünürlük talep<br />

ettiğinde eğitim, siyaset, iĢ ve eğlence hayatı gibi toplumun her düzleminde bir Ģekilde<br />

var olmayı içerir. Bu durum Göle‟nin de belirttiği gibi kadın erkek mekanlarının ve<br />

iliĢkilerinin yeniden düzenlenmesine neden olmuĢ, aynı zamanda da Ġslami geleneklerin<br />

belirlemiĢ olduğu geleneksel dokunun çözülmesine sebep olmuĢtur. Bu noktada simge<br />

olarak değerlendirilen kavramlar ön plana çıkmıĢtır.<br />

Cemaat üyesi kadınlar kadar çalıĢan kadınların da görüĢleri farklılaĢmaktadır.<br />

ÇalıĢan kadınlar türbanı gün içerisinde onları rahat ettirecek Ģekilde bağladıklarını ve az<br />

da olsa makyaj yapmanın ve bakımlı görünmelerinin kendilerine güvenmelerinde etkili<br />

olduğunu belirtmiĢlerdir. Bunun yanı sıra gelir durumu iyi olan kadınların moda ve<br />

modernizm konusunda görüĢlerinde uygun olan eĢarpların tercih edilmesi konusunda<br />

hassas davrandıkları görülmüĢtür. White‟ında vurguladığı gibi, gelir durumu ve değiĢen<br />

koĢullar kadını bir uyuma ve gündemde olana uygun davranmaya itmektedir. Bu<br />

bağlamda kadınlar o dönemdeki desen ve renklerden geri kalmamak için yeni tesettür<br />

örtüleri satın alırlar. Bunun yanı sıra manto ve pardösülere uyan çeĢitli eĢarpları tercih<br />

etmektedirler.<br />

Türban sorunu konusu değerlendirildiğinde, kadınlar daha çok çözümü umut<br />

etmektedirler. Cemaat üyesi kadınlar içinde Ģeriat kanunlarını bunu çözeceğine<br />

inanların yanı sıra, türban sorunu diye bir Ģeyin olmadığını ve bunun belli çevreler<br />

tarafından yaratıldığını savunanlarda vardır.<br />

Tüm bu görüĢlerin sonunda, kadının kapalı olup dikkat çekememesine verilen<br />

önem, kadın kimliğinin önüne geçmektedir. Kamusal alanda kadının var olma çabası<br />

aslında birey olarak kadın olma ve beden olarak kadın olma algıları arasına sıkıĢmıĢ bir<br />

alanda varlığını sürdürme mücedelesidir. Sosyal hayatta kadınların giyinme ve<br />

örtünmeleri üzerinden ideolojik söylemler geliĢtirmektedirler. Bu bakımdan kadın özne<br />

olarak değil, siyasal bir nesne olarak görülmektedir.<br />

124


KAYNAKÇA<br />

Acar, Faik, (2005), Din, İnanç ve Bilinç, Berfin Yayınları, Ġstanbul.<br />

Akça, Gürsoy, (2005), Modernden Postmoderne Kültür ve Kimlik, Muğla Üniversitesi<br />

Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sayı:15, Muğla, http://www.daplatform.com/images<br />

E.T.21\04\2011.<br />

A.Tayanç, Dilek, (2010), Modernizmin ve Postmodernizmin Kadın Kimliği Üzerindeki<br />

Etkisi, Köprü Dergisi, Sayı:110, 2010, http://www.koprudergisi.com/index E.T.<br />

30\04\2010<br />

Akyüz, Niyazi ve Çarpıcıoğlu, Ġhsan, (2008), Ana Başlıklarıyla Din Sosyolojisi,<br />

Gündüz Eğitim ve Yayıncılık, Ankara.<br />

Almaz, Ahmet, (2008), Tevrat‟ın Türk Evlatları, Yakamoz Yayınları, Ġstanbul.<br />

AltıkardeĢ, Ġsmet, (2003), Din,Sosyalleşme ve Hoşgörü, Rağbet Yayınları, Ġstanbul.<br />

AltıntaĢ, Ramazan, (2005), Din ve Sekülerleşme, Pınar Yayınları, Ġstanbul.<br />

Alptekin, Abdullah, (2003), Türkiye‟de İslam ve Modernleşme, Koçher Yayınları,<br />

Adana.<br />

Arat, Necla, (1986), Kadın Sorunu, 2. Baskı, Sey Yayınları, Ġstanbul.<br />

ArslantaĢ, Nuh, (2009), İslam Dünyasında İktisadi ve İlmi Hayatta Yahudiler, Marmara<br />

Üniversitesi Ġlahiyat Vakfı Yayınları, Ġstanbul.<br />

Arslantürk, Zeki ve Amman, M. Tayfun, (2000), Sosyoloji (Kavramlar, Kurumlar,<br />

Süreçler, Teoriler), Kaknüs Yayınları, Ġstanbul.<br />

Beauvoir, Simone De, (1993), Kadın “Ġkinci Cins”, Çev: Bertan Onaran, Payel<br />

Yayınevi, Ġstanbul.<br />

Berktay, Fatmagül, (2000), Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın, Hristiyanlıkta ve<br />

İslamiyette, Metis Yayınları, Ġstanbul.<br />

Berktay, Fatmagül, (2006), Tarihin Cinsiyeti, Metis Yayınları, Ġstanbul.<br />

Bilton, Tony, Bannet, Kevin ve ArkadaĢları, (2009), Sosyoloji, 2. Baskı, Siyasal<br />

Kitabevi, Ankara.<br />

Bolay, Süleyman Hayri, (1999), Osmanlıda Modernleşme, Milli Eğitim Dergisi, Sayı:<br />

143.<br />

125


Bozkurt, Veysel, (2006), Değişen Dünyada Sosyoloji “Temeller, Kavramlar,<br />

Kurumlar”, Ekin Kitabevi, Bursa<br />

Bulut, Faik, (2008), Küresel Çağda İslam 2 “Kadın ve Tesettür”, Yeni Gün Haber<br />

Ajansı Basım ve Yayıncılık A.ġ., Ġstanbul.<br />

Butler, Judith, (2006), Çatışan Feminizmler “Olumsal Temeller: Feminizm ve<br />

Postmodernizm Sorusu”, Çev: Feride Evren Sezer, Metis Yayınları, Ġstanbul.<br />

Certel, Hüseyin, (2003), Din psikolojisi, Andaç Yayınları, Ankara.<br />

Cohen, Anthony, (1999), Topluluğun Simgesel Kuruluşu, Çev: Mehmet Küçük, Dost<br />

Kitabevi, Ankara.<br />

Connell, R.W., (1998), Toplumsal Cinsiyet ve İktidar: Toplum, Kişi ve Cinsel Politika,<br />

Ayrıntı Yayınları, Ġstanbul.<br />

Çakır, RuĢen, (2000), Direniş ve İtaat “İki İktidar Arasında islamcı Kadın”, Metis<br />

Yayınları, Ġstanbul.<br />

Çakır, RuĢen, (2011), İki İktidar Arasında Başörtülü Kadın,<br />

http://haber.gazetevatan.com/Haber/369397/1/Gundem, E.T. 05.04.2011<br />

Çakır, Serpil, (1995), Farklı Feminizm Açısından Kadın Araştırmalarında Yöntem, Sel<br />

Yayıncılık, Ġstanbul.<br />

Çakır, Serpil, (2011), Osmanlı Kadın Hareketi, Metis Yayınları, Ġstanbul.<br />

Çelik, Adnan, (2011), İslami Feminizm, Ġndigo Dergisi, Sayı:65,<br />

http://www.indigodergisi.com, E.T. 30\04\2011.<br />

Doğramacı, Emel, (1992), Kadının Dünü ve Bugünü, ĠĢ Bankası, Ankara.<br />

Doğramacı, Emel, (1993), Atatürk‟ten Günümüze Sosyal Değişmede Türk Kadını,<br />

AKDTYK Atatürk AraĢtırma Merkezi, Ankara.<br />

Düzgün, ġaban Ali, (1997), Din Birey ve Toplum, Akçağ Yayınları, Ankara.<br />

El-Ġstanbuli, Yahya Agah B. Salih, (2005), Tarikat Kıyafetlerinde Sembolizm, Ocak<br />

Yayıncılık, Ġstanbul.<br />

Erkal, Mustafa E., (2000), Sosyoloji: (Toplumbilimi), Der Yayınevi, Ġstanbul.<br />

Filiz, ġahin, (2008), Siyaset Tarikat Gölgesinde Din ve Kadın, Aydınlık Toplum,<br />

Ġstanbul.<br />

126


Filiz, ġahin, (2008), Türban Söylemi Bölücü, Radikal Gazetesi, www.radikal.com , E.T.<br />

10.12.2010<br />

Gerçek, Pınar, (2008), Kadın Giyiminde Örtünme Konulu Eser Çalışması, YayınlanmıĢ<br />

Yüksek Lisans Tezi, Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sahne<br />

Dekorları ve Kostümü Anabilim Dalı, Ġstanbul.<br />

Glock, Charles Y., (1998), Din Sosyolojisi, Der: Yasin Aktay, M. Emin KöktaĢ, Vadi<br />

Yayınları, Ankara.<br />

Giddens, Anthony, (1994), Mahremiyetin Dönüşümü, Çev: Ġdris ġahin, Ayrıntı<br />

Yayınları, Ġstanbul.<br />

Goodman, Lenn E., (2006), İslam Hümanizmi, Çev: Ahmet Arslan, ĠletiĢim Yayıncılık,<br />

Ġstanbul.<br />

Gölcük, ġerafettin, (2000), Din ve Toplum, Esra Yayınları, Ġstanbul.<br />

Göle, Nilüfer, (2000), İslam‟ın Yeni Kamusal Yüzleri, Metis Yayınları, Ġstanbul.<br />

Göle, Nilüfer, (1991), Modern Mahrem,: Medeniyet ve Örtünme, Metis Yayınları,<br />

Ġstanbul.<br />

Groepler, Eva, (1999), İslam ve Osmanlı Dünyasında Yahudiler, Çev: Süheyla Kaya,<br />

Belge Uluslar arası Yayıncılık, Ġstanbul.<br />

Günay, Ünver, (2006), Din Sosyolojisi, Ġnsan Yayınları, Ġstanbul.<br />

Güner, Ahmet, (1986), Tarikatlar, Milliyet Gazetesi Yayınları, Ġstanbul.<br />

Güngör, Erol, (1997), İslam‟ın Bugünkü Meseleleri, Ötüken NeĢriyat A.ġ., Ġstanbul.<br />

Hançerlioğlu, Orhan, (1996), Felsefe Sözlüğü, Remzi Kitabevi, Ġstanbul.<br />

Hatipoğlu, Mehmed S., (1991), İslam‟ın Kadına Bakışı, Ġslami AraĢtırmalar Dergisi,<br />

Cilt:5, Sayı:4, http://www.islamiarastirmalar.com/upload/pdf/ee60d69df130d6f.pdf,<br />

E.T. 10.12.2010<br />

Hogg, Michael A. ve Vaughan, Graham M., (2007), Sosyal Psikoloji, Çev: Ġbrahim<br />

Yıldız, Aydın Gelmez, Ütopya Yayınevi, Ankara.<br />

Ġlkkaracan, Pınar, (2011), Müslüman Toplumlarda Kadın ve Cinsellik, ĠletiĢim<br />

Yayınları, Ġstanbul.<br />

Ġlyasoğlu, Aynur, (1994), Örtülü Kimlik, Metis Yayınları, Ġstanbul.<br />

127


Ġmançer, Dilek, (2002), Radikal Feminizm, Doğu-Batı Dergisi, Sayı:19, Yeni DüĢünce<br />

Hareketleri, http://www.felsefeekibi.com/site/default.aspPG=1184, E.T. 21\04\2011<br />

Kadın AraĢtırmalarında Disiplinlerarası BuluĢma, (2004), 1-4 Mart 2004 Sempozyum<br />

Bildiri Metinleri, Ġstanbul; ÇalıĢan Kadın Aslında ÇalıĢmak Ġstemiyor Mu Fatma<br />

Fidan, Öznur ĠĢçi; ÇalıĢma Hayatında Kadın ĠĢgücünde Ekonomik Bir Analiz, Bedriye<br />

Tunçsiper, Dilek Sürekçi.<br />

Kale, Nesrin, (2002), Modernizmden Postmodernist Söylemlere Doğru, DOĞU-BATI<br />

Dergisi, Yeni DüĢünce Hareketleri Özel Sayısı, Mayıs-Temmuz.<br />

Kandiyoti, Deniz, (2007), Cariyeler, Bacılar, Yurttaşlar, Çev: Aksu Bora, Feyziye<br />

Sayılan, ġirin Tekeli, Hüseyin Tapınç, Ferhunde Özbay, Metis Yayınları, Ġstanbul.<br />

Kaplan, Ġbrahim, (2008), İslam‟a göre Hıristiyanlık, IQ Kültür Sanat Yayıncılık,<br />

Ġstanbul.<br />

Karabıyık Barbarosoğlu, Fatma, (2006), Şov ve Mahrem, TimaĢ Yayınları, Ġstanbul.<br />

Karaduman, Sibel, (2010), Modernizmden Postmodernizme Kimliğin Yapısal<br />

Dönüşümü, Journal of Yasar University, Ġzmir, http://joy.yasar.edu.tr/makale E.T.<br />

21\04\2011<br />

Karpat, Kemal H., (1996), Türk Demokrasi Tarihi “Sosyal, Ekonomik, Kültürel<br />

Temeller”, Bilim Dizisi, Ġstanbul.<br />

Kılıçbay, Mehmet Ali, (1999), Dinin Fiziği Demokrasinin Kimyası, Ġmge Kitabevi,<br />

Ankara.<br />

Kırık, Hikmet, (2005), Kamusal Alan ve Demokrasi: Örtünme Sorununu Yeniden<br />

Düşünmek, Salyangoz Yayınları, Ġstanbul.<br />

Kırık, Hikmet, (2007), Türban Sorunu Kamusal Alan ve Demokrasi, Salyangoz<br />

Yayınları, Birinci Basım, Ġstanbul.<br />

Kocacık, Faruk, (2003), Toplumbilim Ders Notları, Özemek Matbaası, Sivas.<br />

Kurnaz, ġefika, (1997), Cumhuriyet Öncesi Türk Kadını (1839-1923) MEB, Ankara.<br />

Krıwaczek, Paul, (2007), Yahudi Medeniyeti, Çev: AyĢe Belma Dehni, Pegasus<br />

Yayınları, Ġstanbul.<br />

Lewis, Bernard, (1996), İslam Dünyasında Yahudiler, Çev: Bahadır Sina ġener, Ġmge<br />

Kitabevi, Ġstanbul.<br />

128


Lieblich, Amia, Tuval, Rivka vd, (1998), Narrative Research, Sage Publications,<br />

California‟dan aktaran S. Kolukırık, (2004), Aramızdaki Yabancı:Çingeneler,<br />

YayınlanmıĢ Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kurumlar<br />

Sosyolojisi Anabilim Dalı, Ġzmir.<br />

Mackinnon, Catharine A., (2003), Feminist Bir Devlet Kuramına Doğru, Çev: Türkan<br />

Yöney, Sabir Yücesoy, Metis Yayınları, Ġstanbul.<br />

Manaz, Abdullah, (2008), Siyasal İslamcılık I- Dünyada Siyasal İslamcılık, IQ Kültür<br />

Yayıncılık, Ġstanbul.<br />

Mardin, ġerif, (1993), Türk Modernleşmesi, ĠletiĢim yayınları, Ġstanbul.<br />

Mumcu, Uğur, (1997), Modern Türban “Bütün Yazıları”, Uğur Mumcu AraĢtırmacı<br />

Gazetecilik Vakfı Yayınları, Ankara.<br />

Neves, PuĢper, (2006), Üç Dalga İle Feminizm Tarihi, Kara Kızıl Notlar Dergisi<br />

http://www.anarsistkomunizm.org/kkn/index.phpoption=co...id=38, E.T. 18\03\2011.<br />

Nuri, Celal, (1993), Kadınlarımız, T.C. Kültür Bakanlığı, Anadolu Üniversitesi<br />

Basımevi, Ankara.<br />

Özakıncı, Cengiz, (2000), İslam‟da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü (827-1107), Otopsi<br />

Yayınevi, Ġstanbul.<br />

Özdalga, Elisabeth, (2007), İslamcılığın Türkiye Seyri Sosyolojik Bir Perspektif,<br />

ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul.<br />

ÖzĢahin, Lütfü, (2005), Kaosun Jeopolitiği ve Dinler Arası Diyalog, Rağbet Yayınları,<br />

Ġstanbul.<br />

Öztürk, Levent, (1998), İslam Toplumunda Hıristiyanlar, Ġz yayınları, Ġstanbul.<br />

Öymez, Hasan, (2007), Siyasal İktidar Egemen Medya İlişkisinde Türban Sorunu,<br />

YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü<br />

Gazetecilik Anabilim dalı, Ankara.<br />

Pazarlı, Osman, (1972), Din Sosyolojisi, Remzi Kitabevi, Ġstanbul.<br />

Polatlı, Ahmet, (2009), Feminizm Nedir, http://www.makaleler.com/bilimmakaleleri/feminizm-nedir.htm,<br />

E.T. 18\03\2011.<br />

Poloma, Margaret M.,(2007), Çağdaş Sosyoloji Kuramları, Çev: Hayriye ErbaĢ,<br />

Gündoğan Yayınları, Ankara.<br />

129


Rosenau, Puline Marie, (2004), Postmodernizm ve Toplumbilimleri, Çev: Tuncay<br />

Birkan, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara.<br />

Sallan, Songül & Boybeyi, Songül, (1994), "Postmodernizm-Modernizm İkilemi",<br />

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi AraĢtırma Dergisi, Cilt XV<br />

Sallan Gül, Songül and Gül, Hüseyin, (2000), The Question of Women in Islamic<br />

Revivalism in Turkey, Current Sociology, Vol. 48, No: 2.<br />

Sencer, Muzaffer, (1998), Toplumbilimlerinde Yöntem, 3. Baskı, Beta Yayınevi,<br />

Ġstanbul.<br />

Sertoğlu, Murat, (1973), Tanzimat Devrimi, Ġstanbul Gazetesi Cumhuriyetin 50. Yılı<br />

Armağanı, Ġstanbul.<br />

Sönmez, Bülent, (2008), Modern Batı Düşüncesi Hıristiyanlık ve Din Algısı, Nüve<br />

Kültür Merkezi Yayınları, Ġstanbul.<br />

ġentürk, Habil, (1997), Din Psikolojisi, Esra Yayınları, Konya.<br />

ġiĢman, Nazife, (2000), Osmanlıdan Cumhuriyete Kadının Tarihi Dönüşümü, Pınar<br />

Yayınları, 2. Baskı.<br />

Tarhan, Nevzat, (2009), İnanç Psikolojisi, TimaĢ Yayınları, Ġstanbul.<br />

Tekeli, ġirin, (2010), 1980‟ler Türkiyesi‟nde Kadın Bakış Açısından Kadınlar, ĠletiĢim<br />

Yayınları, Ġstanbul.<br />

Tezcan, Mahmut, (1995), Sosyolojiye Giriş “Temel Kavramlar”, Feryal Matbaası,<br />

Ankara.<br />

Tolan, Barlas, (2005), Sosyoloji, Gazi Kitabevi, Ankara.<br />

Topaloğlu, Bekir, (1995), İslamda Kadın, Nesil Yayınları, Ġstanbul.<br />

Touraine, Alain, (2005), Bugünün Dünyasını Anlamak İçin Yeni Bir Paradigma, Çev:<br />

Olcay Kunal, Yapı Kredi Yayınları, Ġstanbul.<br />

Ülken, Hilmi Ziya, (1994), Türkiye‟de Çağdaş Düşünce Tarihi, Ülken yay. Ġstanbul, 4.<br />

Baskı, s. 36.<br />

Ülsever, Cüneyt, (2007), Türban ve Başörtüsü, Hürriyet Gazetesi,<br />

www.turkcebilgi.com, E.T. 08.12.2010<br />

130


Wach, Joachım, (1995), Din Sosyolojisi, Çev: Ünver Günay, M.Ü. Ġlahiyat Vakfı<br />

Fakültesi Yayınları, Ġstanbul.<br />

Wallace, Ruth A. ve Wolf, Alison, (2004), Çağdaş Sosyoloji Kuramları, Çev: Leyla<br />

Elburuz & M. Rami Ayas, Punto Yayınları, Ġzmir.<br />

Waters, Malcolm, (1994), Modern Sosyoloji Kuramları, Çev: Zafer Cirhinlioğlu,<br />

Gündoğan Yayınları, Ġstanbul.<br />

White, Jenny B., (2002), Türkiye‟de İslamcı Kitle Seferberliği Yeni Siyaset Üzerine Bir<br />

Araştırma, Çev: Esen Türay, Oğlak Yayınları, Ġstanbul<br />

Yavuz, Hakan, (2005), Modernleşen Müslümanlar “Nurcular, Nakşiler, Milli Görüş ve<br />

Ak Parti”, Kitap Yayınları, Ġstanbul.<br />

Yıldırım, Ergün, (1995), Türkiye‟nin Modernleşmesi ve İslam, Ġnsan Yayınları,<br />

Ġstanbul.<br />

Yıldırım, Ergün, (1999), Değişen Din Anlayışının Sosyolojisi: 1908-1950, Bilge<br />

Yayıncılık, Ġstanbul.<br />

Yılmaz, Bedriye, (2008), Tarihten Günümüze Örtünmenin Anlamları, Ġz Yayıncılık,<br />

Ġstanbul.<br />

131


EK-1 MÜLAKAT SORU FORMU<br />

1. Din ve örtünme kavramları sizin için ne ifade etmektedir<br />

2. Cemaat kavramı hakkındaki düĢünceleriniz nelerdir<br />

3. Örtünme bağlamında ahlak, cinsellik, ve namus kavramlarını nasıl<br />

değerlendiriyorsunuz<br />

4. EĢinizle tanıĢma ve evlenme Ģekliniz nasıl olmuĢtur<br />

5. Çocuğunuz varsa türban yaklaĢımı nasıldır<br />

6. Gelenek ve modernizm bağlamında örf, adet ve değer kavramalarına nasıl<br />

bakıyorsunuz<br />

7. Geleneklerin geleceği konusunda ne düĢünüyorsunuz<br />

8. Özgürlük, eĢitlik, hak, estetik ve aidiyet bağlamında türbana yüklenen anlamlar<br />

nelerdir<br />

9. Türbanın bir simge olarak algılandığını düĢünüyormusunuz<br />

10. Size göre değiĢen koĢulların türbana yansımaları nasıl olmaktadır<br />

11. Türban reklam ve defileleri hakkında ne düĢünüyorsunuz<br />

12. Türban moda ve modern giyim ile bağdaĢtırılabilir mi<br />

13. Örtülü bir kadın olarak kamusal alan sizin için ne ifade etmektedir<br />

14. Kamusal alanda türban konusunda ne düĢünüyorsunuz<br />

15. Türban yasağı ve demokrasi konusundaki görüĢleriniz nelerdir<br />

16. Türban sorunu hakkında ne düĢünüyorsunuz<br />

132


ÖZGEÇMĠġ<br />

KiĢisel Bilgiler:<br />

Adı Soyadı:<br />

Ġpek Beyza ALTIPARMAK<br />

Doğum Yeri: BURSA- MustafakemalpaĢa<br />

Medeni Hali: Bekar<br />

Eğitim Durumu:<br />

Lise: 2000- 2004 Karacabey Lisesi<br />

Lisans: 2004- 2008 Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü<br />

Ön lisans: 2006- 2008 Anadolu Üniversitesi, Halkla ĠliĢkiler<br />

Yabancı Dil ve Düzeyi:<br />

2010 KPDS/68- Ġngilizce<br />

ĠĢ Deneyimi :<br />

2010 : Isparta- Senirkent Gençali Ġlköğretim Okulu, Okul Öncesi Öğretmenliği<br />

133

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!