You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Kafka henüz o biçimi bulamadığı zamanlarda,<br />
Zürih’te birtakım aydınların ve edebiyatçıların<br />
bir araya geldiği toplantılara<br />
katılır. O toplantılarda Albert Einstein da<br />
vardır. Einstein’la öteki sanatçılar ve aydınlar,<br />
kendi düşüncelerini ve ne yaptıklarını<br />
anlatırlar birbirlerine. Einstein bu<br />
sırada görecelik ve belirsizlik kuramıyla<br />
ilgili düşüncelerini yeni yeni oluşturmaktadır.<br />
Onun görecelik ve belirsizlikle ilgili<br />
düşüncelerini sürekli dinleyen Kafka,<br />
sonunda nasıl yazması gerektiğine<br />
karar verir.<br />
Gregor Samsa<br />
gerçekten uyandı mı<br />
Kafka seçtiği biçime inanmaya ve öyle<br />
yazmaya kararlıdır. Einstein’ın düşüncelerinden<br />
çıkarak Dönüşüm romanını<br />
yazar. Romanda, Gregor Samsa bir sabah<br />
böcek olarak uyanır. Samsa’nın bir<br />
böcek olarak uyanması, edebiyatta gerçekliğin,<br />
gerçek hayatın nasıl bambaşka<br />
bir biçimde dile getirilebileceğini anlatır.<br />
Bu, bize edebiyatın aslında ne kadar<br />
sınırsız olduğunu gösteren bir örnektir.<br />
Samsa’nın bir böcek oluvermesi, düşlerin<br />
ve hayallerin edebiyatta nasıl ortaya<br />
çıkabileceğini, içinde yaşadığımız hayatın<br />
gerçekliğini, insanın yabancılaşmasını<br />
ortaya koyan çok çarpıcı ve önemli<br />
bir örnektir.<br />
Oscar Wilde der ki: “Edebiyat gerçekten<br />
daha gerçektir.” Edebiyatın gerçekten<br />
daha gerçek olması ne demektir <br />
Edebiyat gerçekten daha gerçek olmaz<br />
elbette, ama Wilde şunu anlatmak istiyor:<br />
Yaratıcı yazarlar, edebiyatla içli dışlı<br />
insanlar ya da nitelikli birer edebiyat<br />
okuru olarak, yaşadığımız hayata baktığımızda,<br />
edebiyat gerçeği ne kadar yansıtmalı<br />
Yansıtıyor mu ya da nasıl yansıtır<br />
Gerçek hayata yalnızca bir yaratıcı<br />
yazar olarak değil, sokaktaki sıradan bir<br />
insan olarak da baktığımızda, edebiyatın<br />
gerçeği olduğu haliyle kullanamayacağını<br />
düşünebiliriz.<br />
Gündüz rüyası<br />
Edebiyat, aslında edebiyatı zayıflatan bir<br />
güdüdür. İnsanın önünü alamadığı, kendi<br />
doğasındaki bir özelliktir. Ama bunu<br />
yaptıkça da, yazılanların daha da arttığını<br />
görüyorum. Bunun en önemli nedeni,<br />
merak eksikliğidir. Çünkü iyi bir yazar,<br />
yazmaya başladığı zaman, kendinden<br />
önce yazılanlardan farklı, özgün bir şey<br />
yazmaya çalışır.<br />
Borges’in çok güzel bir sözü vardır; der<br />
ki: “Edebiyat nedir Gündüz rüyasıdır.”<br />
Edebiyatı gündüz rüyası olarak tanımlamak<br />
çok parlak bir buluş gerçekten.<br />
Gündüz dediğimiz, yaşadığımız gerçek<br />
hayat; edebiyat da onun rüyası. Peki rüyalar<br />
Rüyalarımızı ortak görebilir miyiz<br />
Hayır; herkes kendi rüyasını görür.<br />
Aynı gerçek hayatın içinden çıktıktan<br />
sonra herkes kendi rüyasını gördüğüne<br />
ve edebiyat gerçek hayattan çıkan o<br />
rüyalar olduğuna göre, edebiyatı özgün<br />
hale getiren, ötekilerden farklı kılan herkesin<br />
kendi yazdığıdır. Demek ki, birbirine<br />
benzerliği çok fazla olan genç yazarlar,<br />
gece rüyalarıyla değil de, daha<br />
çok gündüz rüyalarıyla meşgul olmaktadırlar.<br />
:<br />
34