25.01.2015 Views

Tess GERRITSEN KAN GÖLÜ Orijinal adı : Blood ... - Kitabxana

Tess GERRITSEN KAN GÖLÜ Orijinal adı : Blood ... - Kitabxana

Tess GERRITSEN KAN GÖLÜ Orijinal adı : Blood ... - Kitabxana

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Üstünü giyinmek için yatak odasına gitti.<br />

Burası bir zamanlar anne babasının odasıydı ve hâlâ onların eşyalarıyla doluydu. Karyolaları, pirinç<br />

çalışma masası, soluk fotoğrafları. Gömleğinin düğmelerini iliklerken gözleri bir fotoğrafa takıldı.<br />

Fotoğrafta, simsiyah saçlı bir kız gülen gözlerle ona bakıyordu. Ömrünün her günü binlerce kere<br />

düşündüğü gibi, Đris su anda ne yapıyordur acaba diye geçirdi aklından. Onu hiç düşünüyor muydu<br />

Gözleri başka bir fotoğrafa takıldı. Ailesinin çekilmiş son fotoğrafıydı. Takım elbiseli ve kravatlı babası,<br />

gülümseyen tonton annesi... ve ikisinin ortasında da saçları taranmış ve ortadan ayrılmış küçük<br />

Warren.<br />

Ellerini uzatarak on iki yaşındaki suratına dokundu. Bu çocuğu hatırlayamıyordu. Yukarıda çatı<br />

katında bu çocuğa ait oyuncak trenler, macera kitapları ve mum boyalar vardı. Bu evin içinde oyunlar<br />

oynayan, anne ve babasının arasında neşeyle gülümseyen bu çocuk farklı bir çocuktu. Warren'in<br />

aynaya bakarken gördüğü kişi değildi.<br />

Birden o oyuncaklara yeniden dokunmak için inanılmaz bir istek duydu.<br />

Çatı katma tırmanarak eski sandığı ışığın altına getirdi. Kafasının üzerine sallanan ampulün yaydığı<br />

solgun ışığın altında kapağını açtı. Yaşlı adamın hazineleri işte karşısında duruyordu.<br />

Hepsini dikkatle teker teker çıkartarak tozlu döşemeye dizdi. Kibrit kutularından arabalar, oyuncak<br />

fırınlar, misketler... En sonunda ar<strong>adı</strong>ğı şeyi, dama tahtasını buldu. Yere uzanarak kendi tarafına<br />

kırmızıları karşı tarafa da siyahlan dizdi.<br />

Mona sallana sallana yanına gelerek karşısına oturdu. Nefesi balık kokuyordu. Kedisi bir<br />

aşağılamayla tahtaya baktı. Daha sonra siyah bir oyuncuya burnunu dayayarak onu iyice kokl<strong>adı</strong>.<br />

"Demek ilk hamlen bu ha" dedi Warren. Aslında pek zekice bir hareket değildi, ama bir kediden de<br />

daha iyisi beklenemezdi. Mona için siyah taşı oynattı ve kedi tatmin olmuş gibi göründü. Dışarıda esen<br />

sert rüzgâr aralık pencereleri takırdatıyordu. Leylak ağacının pencerelere sürtmesiyle çıkan hışırtıları<br />

duyabiliyordu.<br />

Warren kırmızı taşlardan biriyle bir hamle yaptı ve arkadaşına gülümseyerek, "Senin sıran Mona,"<br />

dedi.<br />

Beş yaşındaki Elizabeth Morrison, hafta içi her sabah yaptığı gibi saat alt buçukta ablasının odasına<br />

girdi ve yatağa çıkarak yorganların arasına karışıverdi. Yorganın altında mutlu bir solucan gibi şarkı<br />

söyleyerek ilerlerken ablasını uyanmasını bekledi. Mary Rose uyanana kadar hep sızlanır, saçlarını<br />

Elizabeth'in yüzüne savurarak sağa sola dönmeye başlardı. Elizabeth'e göre Mary Rose dünyanın en<br />

güzel kızıydı. Uyanmak için prensinin öpücüğünü bekleyen prenses Aurora' ya benziyordu. Kızların<br />

birbirleriyle öpüşmemeleri gerektiğini bildiği halde Elizabeth bazen yakışıklı prens rolünü oynayarak<br />

ablasının dudaklarına yapışır ve; "Kalkma vakti!" diye ilan ederdi.<br />

Bir keresinde Mary Rose zaten uyanıkmış ve bir canavar gibi homurdanarak kardeşini yakalamış,<br />

birlikte yuvarlanırlarken neşeyle kıkırdayarak yataktan düşmüşlerdi.<br />

Mary Rose keşke şimdi de kendisini gıdıklasaydı. Keşke yine öyle, her zamanki gibi olsaydı.<br />

Isabel kardeşinin kulağına eğilerek, "Uyanmıyor musun" diye fısıld<strong>adı</strong>.<br />

"Git buradan, pislik," diye bağırdı Mary Rose, yorganı tepesine çekerek.<br />

"Ama annem okula gitme vaktinin geldiğini söylüyor. Kalkman gerek."<br />

"Odamdan defol!"<br />

"Ama annem..."

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!